İÇİNDEKİLER

Transkript

İÇİNDEKİLER
01.12.2011
İÇİNDEKİLER
Borç Krizi Euro Bölgesi Hükümetlerini Deviriyor
Avrupa Parlamentosu’ndan Hırvatistan’ın Üyeliğine Yeşil Işık
AB, Üçüncü Ülke Vatandaşlarına Tek Tip Çalışma İzni Getiriyor
Euro Bölgesinde Bütçe Gözetimi Güçleniyor
Eurobond Tahvilleri İstişareye Açıldı
AB’den, Kredi Derecelendirme Kuruluşlarına Sıkı Kurallar
AB’de İşsizlik Artıyor
Ocak-Ağustos Döneminde AB’nin Türkiye’ye İhracatı %29, İthalatı %18 Arttı
Komisyon’un Ticaretten Sorumlu Üyesi De Gucht, Türkiye’nin İthalat Politikasini
Eleştirdi
Rusya ve Türkiye Hakkında Anti-Damping Şikayeti
AB-Mercosur Ortaklık Anlaşması Müzakereleri Sürüyor
Gürcistan, Rusya’nın DTÖ Üyeliğine Vetoyu Kaldırdı
AB’de Deterjanlarda Fosfata Yasak Geliyor
Reach Tüzüğü Gözden Geçiriliyor
Avrupalılara Göre Türkiye, İç Güvenlik Alaninda AB’nin En Önemli 4. Ortağı
İSTATİKSEL ÇALIŞMA: AB ÜLKELERİNDE ve TÜRKİYE’DE MAASTRICHT KRİTERLERİNE
UYUM DURUMU
BORÇ KRİZİ EURO BÖLGESİ HÜKÜMETLERİNİ DEVİRİYOR
AB gündemine damgasını vuran kamu borcu krizleri, Euro bölgesi ülkelerinde, hükümet değişikliklerini de
beraberinde getiriyor. Kasım ayı başında, öncelikle Yunanistan, borçlarının %50’sinin belirli şartlar altında
silinmesini öngören AB/IMF planının açıklanmasının ardından, siyasi bir karmaşaya sürüklendi. Önce planı
referanduma sunma girişiminde bulunan, ancak AB ve ülke içinden gelen tepkiler nedeniyle bu girişimininden
vazgeçen Başbakan Papandreou, bir sonraki seçimlere kadar görev yapacak yeni bir “ara hükümet”
oluşturmanın yollarını aramaya başladı. Yunanistan’ın önde gelen siyasi partilerinin de ikna edilmesiyle,
Papandreou’nun istifasının ardından, ülkede bir “ulusal birlik hükümeti” oluşturulması kararlaştırıldı. Avrupa
Merkez Bankası’nın eski Başkan Yardımcısı Lucas Papademos’un Başbakanlık görevini üstlenmesi ile
oluşturulan yeni koalisyon hükümeti, 11 Kasım’da göreve başladı.
Yunanistan’daki hükümet değişikliğinden hemen sonra, İtalya’da da, Meclisin finansal istikrar yasasını
onaylamasının ardından, 12 Kasım’da, Silvio Berlusconi Başbakanlık görevinden istifa etti. Yolsuzluk iddiaları,
özel hayatı ile ilgili skandallar ve Euro borç krizinin İtalya’yı da vurmasıyla iyice itibar kaybeden Berlusconi’nin
istifasını takiben, İtalyan Cumhurbaşkanı, yeni hükümeti kurmak üzere, daha önce Avrupa Komisyonu’nda da
görev yapan Mario Monti’yi görevlendirdi. 16 Kasım’da, hem Başbakan hem Ekonomi ve Finans Bakanı olarak
göreve başlayan Monti’nin, alanında uzman teknokratlardan oluşan yeni bir kabineyle, 2013’te
gerçekleştirilecek seçimlere kadar iktidarda kalması bekleniyor.
Son olarak, İspanya’da da, 20 Kasım’da gerçekleştirilen genel seçimlerde, Mariano Rajoy liderliğindeki
Muhafazakar Halk Partisi, oyların yaklaşık %45’ini alarak, 2004’ten beri iktidarda olan Sosyalist Parti’yi
yenilgiye uğrattı. Aralık ayında yemin ederek Başbakanlık görevini Zapatero’dan devralacak olan Rajoy, seçim
sonrası yaptığı ilk açıklamada, kimsenin bir mucize beklentisi içinde olmaması gerektiğini hatırlatarak,
İspanya’nın AB içinde yeniden itibar kazanması için çalışacağını ifade etti.
2011 yılının Şubat ve Haziran aylarında, İrlanda ve Portekiz’de gerçekleştirilen genel seçimlerin sonuçları
da, mevcut hükümetlerin, AB’nin kurtarma paketlerine karşı ödedikleri kriz faturaları olarak yorumlanmıştı.
İrlanda’da, eski Başbakan Brian Cowen’in, 22 Ocak’ta, koalisyona liderlik eden Cumhuriyetçi Parti’nin
başkanlığından istifa etmesinin ardından, 25 Şubat’ta gerçekleştirilen seçimlerde, iktidar partisi, rekor düzeyde
bir oy kaybı (%59) ile seçimleri kaybetmiş, yerini Enda Kenny’nin başkanlığındaki merkez sağ partiye
bırakmıştı. Portekiz’de de, AB’nin 16 Mayıs’ta onayladığı 78 milyar Euro’luk kurtarma paketinin ardından, 5
Haziran’da gerçekleştirilen seçimlerde, Sosyal Demokrat Parti lideri Pedro Passos Coelho, iktidardaki Sosyalist
Parti’yi %10 gibi bir farkla geride bırakarak, ülkenin yeni Başbakanı olmuştu.
Detaylı bilgi: http://www.euractiv.com/euro-finance/papandreou-step-interim-cabinet-take-charge-news508786; http://www.euractiv.com.tr/yazici-sayfasi/article/italyay-krizden-kurtaracak-adam-greve-baladmario-monti-022337; http://www.euractiv.com/euro-finance/rajoy-promises-sweat-tears-election-win-news509092
2
AVRUPA PARLAMENTOSU’NDAN HIRVATİSTAN’IN ÜYELİĞINE YEŞİL IŞIK
Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu, Türkiye ile birlikte 3 Ekim 2005'te üyelik müzakerelerine başlayan
Hırvatistan'ın AB üyeliğini 1’e karşı 63 oy ile kabul etti. Avrupa Komisyonu, Hırvatistan’ın Temmuz 2013’te
AB’nin 28. üyesi olmasını teklif etmişti. Hırvatistan’ın üyeliğinin Parlamento’nun 1 Aralık’ta yapılacak Genel
Kurulu’nda da kabul edilmesi bekleniyor. Parlamento’nun onayının ardından, Katılım Antlaşması, 5 Aralık’ta
toplanacak Konsey’in kabulüne sunulacak. Antlaşma’nın, 9 Aralık’ta yapılacak AB liderleri zirvesi öncesinde
imzalanması öngörülüyor. Hırvatistan, bu zirveye ilk kez gözlemci statüsüyle katılacak.
Dışişleri Komisyonu’nun kabul ettiği Hırvatistan’ın üyelik başvurusuna ilişkin İlke Kararı, AB ile müzakerelerin
tamamlanmasını memnuniyetle karşılamakla birlikte, sürecin henüz tamamlanmadığını ve Hırvatistan’ın
reformları sürdürmesi gerektiğini vurguluyor. Komisyon, başta yargı, yolsuzluk ve organize suçla mücadele
olmak üzere, çeşitli konularda Hırvatistan’ı daha büyük ve yapıcı adımlar atmaya çağırıyor.
Detaylı bilgi:
http://daily.tportal.hr/160157/EP-Foreign-Affairs-Committee-passes-documents-on-Croatia.html
AB, ÜÇÜNCÜ ÜLKE VATANDAŞLARINA TEK TİP ÇALIŞMA İZNİ GETİRİYOR
AB Bakanlar Konseyi, 24 Kasım’da, üçüncü ülke vatandaşlarının AB ülkelerinde tek bir izinle çalışmalarını ve
oturmalarını sağlayacak taslak direktif üzerinde uzlaştı. Söz konusu direktif, üçüncü ülke vatandaşlarının
çalışma izni almalarına yönelik bürokratik kabul prosedürlerini ve durumlarının kontrolünü kolaylaştıracak.
Birkaç hafta içinde resmen onaylanması beklenen direktifin iki yıl içinde üye devletler tarafından iç hukuka
aktarılması planlanıyor.
Taslak direktif uyarınca, AB çapında tek bir oturma ve çalışma izni verilecek ve bu izin için ortak bir başvuru
prosedürü uygulanacak. Başvuru süreci dört ay içinde tamamlanarak, izin konusunda karar verilecek. Öte
yandan, direktif, istismarı ve yasadışı istihdamı önlemek amacıyla, üye devletlere, üçüncü ülke vatandaşlarının
spesifik hakları ve çalışma koşullarına ilişkin ek bir belge verme hakkı tanıyor. Direktif, üye ülkelerde yaşayan
üçüncü ülke vatandaşlarının, söz konusu üye ülkede yaşayan AB vatandaşları ile eşit haklara sahip olmalarını
öngörüyor. Bu doğrultuda, izin sahipleri; çalışma koşulları, sosyal güvenlik dalları, ilgili üye ülkedeki
vatandaşlarla eşit vergi koşulları ve aynı koşullarda emeklilik haklarından vb. yararlanabilecek.
Detaylı bilgi: http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/jha/126315.pdf
EURO BÖLGESİNDE BÜTÇE GÖZETİMİ GÜÇLENİYOR
Avrupa Komisyonu, Euro bölgesinde bütçe gözetimini güçlendirmek amacıyla, 23 Kasım’da, iki yeni tüzük
teklifi yayımladı. Tüzüklerden biri, Euro bölgesi ülkelerinin, taslak bütçelerini her yıl en geç 15 Ekim’e kadar,
Komisyon’a sunmalarını öngörüyor. Komisyon’a, ulusal bütçeleri veto etme veya değiştirme yetkisi
verilmemekle birlikte, taslakları değerlendirerek görüş yayımlama ve gerektiğinde gözden geçirilmek üzere
geri gönderme yetkisi verilmesi öneriliyor. Teklif, Euro bölgesi ülkelerine, bağımsız mali konseyler oluşturmak
ve bütçelerini bağımsız tahminler doğrultusunda hazırlamak gibi yükümlülükler de getiriyor.
Komisyon’un diğer tüzük teklifi ise, mali gözetim sürecinin sağlamlaştırılmasını, şeffaf prosedürler dahilinde
yürütülmesini ve yaşanan sorunların ciddiyetine göre farklılaştırılmasını amaçlıyor. Bu çerçevede, aşırı bütçe
açıkları olsun olmasın, ciddi mali istikrarsızlık içinde olan veya ihtiyati tedbir olarak da olsa, mali yardımdan
faydalanan ülkelerin, “güçlendirilmiş gözetim” adı verilen yeni bir denetim sistemine tabi tutulmaları
3
öneriliyor. Güçlendirilmiş gözetim kapsamına alınan ülkelere; Komisyon, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa
Bankacılık Kurumu’nu, mali durumları hakkında düzenli olarak bilgilendirmek ve bankacılık sistemlerinin
direncini ölçmeye yönelik test ve analizler yapmak gibi yükümlülükler getirilmesi planlanıyor. Mali yardım
programlarından çıkma sürecinde olan ülkelerin de, özel bir “program-sonrası gözetim” sistemi kapsamında,
aldıkları yardımın en az %75’ini geri ödeyene kadar, belirli “güçlendirilmiş gözetim” kurallarına tabi tutulmaları
öneriliyor.
Detaylı bilgi:
http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=MEMO/11/822&format=HTML&aged=0&language
=EN&guiLanguage=en
EUROBOND TAHVİLLERİ İSTİŞAREYE AÇILDI
Avrupa Komisyonu, Euro bölgesindeki borç krizi bağlamında bir süredir tartışma konusu olan ortak Eurobond
tahvilleri çıkarma seçeneğini, 23 Kasım’da istişareye açtı. Euro bölgesindeki tahviller, halihazırda, üye
devletler tarafından, merkezi olmayan bir sistemle, farklı prosedürler kullanılarak çıkarılıyor. Eurobond
tahvilleri çıkarılması ise, üye devlet tahvillerinin ortak bir havuzda toplanması, gelir akışı ve borç servisi
maliyetlerinin paylaşılması anlamına geliyor. Dolayısıyla, Eurobond tahvilleri, Euro bölgesindeki para birliğini
mali bir birliğe dönüştürme yolunda önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Komisyon, Eurobond tahvilleri çıkarılması halinde, mevcut borç krizinin daha kolay yönetileceği ve Euro’nun
benzer risklere karşı direnç kazanacağına dikkat çekiyor. Ancak, başta Almanya olmak üzere, bazı üye
devletler, Eurobond tahvillerinin, borç krizindeki ülkeleri rahatlatarak, mali disiplin sağlama yönündeki çabaları
boşa çıkarmasından kaygı duyuyor. Ayrıca, Eurobond sisteminin nasıl uygulanacağı da tartışma konusu.
Ortak tahvillerin, ulusal tahvillerinin yerini “tamamen” mi yoksa “kısmen” mi alacağı ve kamu borçlarının ortak
garanti alınıp alınmayacağı gibi hususlara açıklık getirilmesi gerekiyor. AB’nin İşleyişine ilişkin Antlaşma, üye
devletlerin, birbirlerinin borç yükümlülüklerini üstlenmelerine izin vermediğinden, ortak garanti yoluna
gidilmesi halinde, Antlaşma’nın da değiştirilmesi gerekiyor. Bu nedenle Komisyon, ilk aşamada, bağlayıcı bir
düzenleme teklifi sunmak yerine, istişare yolu ile nabız yoklamayı tercih ediyor.
Detaylı bilgi: http://ec.europa.eu/economy_finance/consultation/index_en.htm
AB’DEN, KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARINA SIKI KURALLAR
Avrupa Komisyonu, Euro borç krizinde yetersiz kaldığı anlaşılan kredi derecelendirme kuruluşlarına ilişkin
yasal çerçevenin iyileştirilmesini öngören iki düzenleme teklifi sundu. Söz konusu taslak düzenlemeler, finans
kurumlarının yatırımları için sadece kredi notlarına bel bağlamamalarının temin edilmesini, ülkelerin borç
derecelendirmelerinin daha sık ve şeffaf bir şekilde yapılmasını ve kredi derecelendirme kuruluşlarının hesap
verebilirliklerinin artırılmasını hedefliyor.
Komisyon teklifi, kredi derecelendirme kuruluşlarının verdikleri notun gerekçelerini daha detaylı şekilde
sunmalarını ve notu 12 ayda bir yerine, 6 ayda bir güncellemelerini öneriyor. Ülke notlarını menkul kıymetler
borsalarının çalışma saatleri dışında açıklamaları, hisse senedi çıkaran şirketleri ise, çalışma saatleri dahilinde
ve notun açıklanmasından en az bir iş günü önce bilgilendirmeleri gerekiyor. Taslak tüzük, ayrıca, bankalar,
sigorta şirketleri gibi düzenlenen tüm finans kuruluşlarının, tamamen kredi notlarına bel bağlamaksızın, kendi
kredi risk değerlendirmelerini yapmalarını zorunlu kılıyor.
4
Teklif, kredi derecelendirme kuruluşlarının bağımsızlığını temin etmek amacıyla, en büyük hissedarlarının mali
çıkarının bulunduğu kurumlara not verilmesinin yasaklanması, kuruluşların kredi notu karşılığında para
kazandıkları hisse senedi çıkaran şirketler için üç yıldan fazla süreyle not verememeleri, analistlerin bir
kurumun derecelendirilmesinde 4 yıldan fazla çalışmamaları gibi önlemler de getiriyor. Komisyon’un bir başka
önerisi de yatırımcılara, AB tüzüğünün yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve yatırımcıları zarara uğratan kredi
derecelendirme kuruluşları aleyhinde dava açabilme hakkı tanınması.
Detaylı bilgi: http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/11/1355
AB’DE İŞSİZLİK ARTIYOR
AB istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre, Eylül ayında işsizlik oranı hem AB genelinde hem de Euro
bölgesinde artış gösterdi. 2010 yılının Eylül ayına kıyasla, Euro bölgesinde %10.1 olan işsizlik oranı %10.2’ye
yükselirken; AB genelinde bu oran %9.6’dan %9.7’ye çıktı.
İstatistiklere göre; AB genelinde 23.254 milyon işsiz bulunuyor. Euro bölgesinde bulunan işsiz sayısı ise,
16.198 milyon. Eylül 2010’dan bu yana AB’de işsiz sayısındaki artış 215 bin iken; Euro bölgesindeki artış 329
bin olarak kaydediliyor.
AB üye ülkeleri arasında en düşük işsizlik oranları Avusturya (%3.9), Hollanda (%4.5) ve Lüksemburg’da
(%4.8) belirlenirken, en yüksek işsizlik oranları İspanya (%22.6), Yunanistan (%17.6) ve Letonya’da (%16.1)
görülüyor. İşsizlik oranı erkeklerde çok az miktarda düşüş, kadınlarda ise artış gösteriyor. Euro bölgesindeki
kadın işsizlik oranı %10.4’ten %10.6’ya çıkarken, AB genelinde bu oran %9.7’den %9.9’a yükseliyor.
Tüm AB üye ülkeleri değerlendirildiğinde, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla, 14 üye ülkede işsizlik
oranının düştüğü, 13 AB ülkesinde ise oranların oldukça yükseldiği dikkat çekiyor. 2010 yılının ikinci
çeyreğinden 2011’in ikinci çeyreğine kadar geçen süre zarfında, en büyük düşüş Estonya (%17.9’dan
%12.8’e), Letonya (%19.4’ten %16.1’e) ve Litvanya’da (%18.2’den %15.5’e) kaydediliyor. Diğer yandan,
işsizlik oranının fazla artış gösterdiği ülkeler ise; Yunanistan (%12.6’dan %17.6’ya), İspanya (%20.5’e
%22.6’ya) ve G.Kıbrıs (%6’dan %7.8’e) oluyor.
Detaylı Bilgi: http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=STAT/11/160&type=HTML
OCAK-AĞUSTOS DÖNEMİNDE AB’NİN TÜRKİYE’YE İHRACATI %29, İTHALATI %18
ARTTI
AB’nin istatistik kurumu Eurostat’ın son verilerine göre, AB üyesi 27 ülkenin Türkiye'ye ihracatı, Ocak-Ağustos
döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla, %29 oranında artarak 49,2 milyar €, ithalatı ise %18
oranında artarak 32,4 milyar € düzeyinde gerçekleşti. Aynı dönemde, Türkiye ile AB arasındaki ticaret
hacminde AB lehine oluşan fazla 16,8 milyar €’ya yükseldi.
Ocak-Ağustos döneminde, Güney Kore’den ithalat (-%9) hariç, tüm önemli ticaret ortaklarıyla dış ticaret
hacmini artırmayı başaran AB, en yüksek ihracat artışını Rusya (%30) ile yaşadı. Rusya ve ikinci sıradaki
Türkiye’yi, Çin ve Hindistan (%22) izledi. AB’nin ithalatında en fazla artış gözlenen ülke ise %26 ile yine
Rusya oldu. Rusya’yı, Hindistan ve Brezilya (%23), Norveç (%20) ve Türkiye takip etti.
5
Euro bölgesi Eylül ayında 2,9 milyar € dış ticaret fazlası verirken, AB genelinde 10,5 milyar € dış ticaret açığı
gerçekleşti. Eylül 2010’da ise Euro bölgesi 0,5 milyar € fazla, AB 13,9 milyar € açık vermişti. En yüksek açık
oranının enerji ticaretinde gerçekleştiğini ortaya koyan verilere göre, 2010 yılının Ocak-Ağustos döneminde
196,5 milyar € olan enerji ticareti açığı, bu yılın aynı döneminde 249,4 milyar €’ya yükseldi. En yüksek ticaret
fazlası artışı ise, imalat sanayii ürünlerinde gözlendi. Geçen yılın Ocak-Ağustos döneminde 108,3 milyar € olan
ticaret fazlası, bu yılın aynı döneminde 155,2 milyar €’ya ulaştı.
Detaylı Bilgi: http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=753
KOMİSYON’UN TİCARETTEN SORUMLU ÜYESI DE GUCHT, TÜRKIYE’NIN İTHALAT
POLİTİKASINI ELEŞTİRDİ
Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’nun (TUSKON) 18 Kasım’da düzenlediği konferansa katılan
Avrupa Komisyonu’nun Ticaretten Sorumlu Üyesi Karel De Gucht, AB pazarının Türkiye’nin küresel ticaretinin
%46’sını oluşturduğunu ve Türkiye’ye yapılan doğrudan yabancı yatırımın %80’inin AB kökenli olduğunu
belirtti. Krize rağmen AB’nin Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırımındaki payını koruduğuna ve hatta
artırdığına dikkat çeken De Gucht, Avrupalı yatırımcıların makineden yenilenebilir enerjiye, sigortadan
perakendeye kadar Türk ekonomisinin tüm sektörlerinde etkin olduklarını vurguladı. Türk şirketlerinin de
Avrupa’nın önemli firmalarını satın aldıklarını belirten Komisyon üyesi, ikili ticari ilişkilerin hem güçlendiğini
hem de daha dengeli hale geldiğini ifade etti.
Türkiye’nin, dünyada yayılan korumacılık virüsünden etkilendiğini ileri süren De Gucht, dış ticaret politikasında
koruma önlemlerini öngörülenden daha uzun süre uygulayarak DTÖ ilkelerini ihlal ettiğini belirtti. Türkiye’nin
kullanılmış mallar için, sağlık, güvenlik ve çevre standartlarını göz önünde bulundurmaksızın ithalat lisansı
uygulamasının malların serbest dolaşımı ilkesine aykırı olduğunu belirten De Gucht, tekstil ürünleri ve ilaçlara
getirilen ithalat kısıtlamaları ile bakır hurdasına getirilen ihracat kısıtlamalarını da eleştirdi. Bu tarz önlemlerin
uzun vadede olumsuz sonuçlar doğuracağını belirten De Gucht, söz konusu alanlarda somut çözümler
üretilmesi için birlikte çalışılması gerektiğine vurgu yaptı. De Gucht, ithalata göz açtırmayan önlemlerin, büyük
resmin gözden kaçırılmasına neden olduğuna dikkat çekti.
Detaylı Bilgi: http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=SPEECH/11/774&type=HTML
RUSYA VE TÜRKİYE HAKKINDA ANTI-DAMPING ŞİKAYETİ
Avrupa Komisyonu, 1 Kasım 2011 tarihli AB Resmi Gazetesi’nde yayınlanan bildiride, 20 Eylül’de AB Çelik Alın
Kaynaklı Bağlantı Parçaları Savunma Komitesi tarafından, Türkiye ve Rusya’da üretilen demir veya çelikten
yapılmış belirli boru ve boru ekleme parçalarına damping uygulandığı ve AB sanayisinin zarara uğratıldığına
dair şikâyet aldığını açıkladı. Komite’nin söz konusu şikayeti, sektördeki üreticilerin %25’inden fazlasını
temsilen yaptığı belirtildi.
Türkiye’ye yönelik damping suçlaması, söz konusu ürünlerin iç pazardaki fiyatıyla ihracat fiyatının
karşılaştırılmasına dayanıyor. Rusya’da ise, ürünlerin iç pazardaki fiyatlarına yönelik güvenilir veri
olmadığından, karşılaştırma ihraç fiyatı ve tahmini değer üzerinden yapılıyor.
Komisyon, şikayet başvurusunda sunulan delillerin ilk incelemesinde; söz konusu ürünlerin Türkiye’den
yapılan ithalatının pazar payında artış olduğuna, Rusya’dan yapılan ithalatta ise, hem pazar payında artış hem
6
de mutlak artış görüldüğünü tespit etti. Ayrıca, AB sanayisinin satış miktarı, pazar payı ve fiyat seviyeleri
üzerinde olumsuz etki yaratan bu durumun, AB sanayisinin genel performansını ve mali durumunu da önemli
ölçüde etkilediği belirtildi.
Komisyon, şikayet nedeniyle, Birlik üyesi olmayan ülkelerden damping uygulanan ürünlerin ithalatına karşın
korumaya ilişkin AB Tüzüğü uyarınca soruşturma başlattı. Soruşturmanın 15 ay içinde bitirilmesi, gerek
duyulduğu taktirde 9 ay içerisinde geçici önlemler alınması öngörülüyor.
Detaylı Bilgi:
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:C:2011:320:0004:0009:EN:PDF
AB-MERCOSUR ORTAKLIK ANLAŞMASI MÜZAKERELERİ SÜRÜYOR
AB ile MERCOSUR, İki Bölgeli Ortaklık Anlaşması’nın geleceğini müzakere etmek için 7–11 Kasım tarihlerinde
bir araya geldiler. Anlaşmanın siyaset, işbirliği ve ticaret başlıklarının görüşüldüğü toplantıda, her iki tarafın
başmüzakerecileri, kapsamlı bir Ortaklık Anlaşması imzalanmasına yönelik taahhütlerini dile getirdiler.
Ticaret başlığında yapılan görüşmelerde, anlaşmanın düzenleyici metinlerinin hazırlanması konusunda ilerleme
kaydedildi. Bu başlık altında; anti-damping, telafi edici önlemler ve küresel korunma, hizmetler ve yatırımlar,
menşe kuralları, gümrükler ve ilgili diğer konulara ilişkin metinler finalize edildi. Siyaset ve İşbirliği
başlıklarında hemen tüm alanlarda ilerleme sağlanan Ortaklık Anlaşması müzakerelerinin, bir sonraki raundu,
12-16 Mart 2012 tarihlerinde Brüksel’de düzenlenecek.
1991 yılında Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay tarafından kurulan, 2006 yılında Venezüella’yı da üyeliğe
kabul eden MERCOSUR’un, AB ile ticaret hacmi, 2009 itibariyle, neredeyse AB’nin Latin Amerika’nın geri
kalanıyla olan ticaret hacmine eşit. 2009 yılında, MERCOSUR Bölgesi’ne 27,2 milyar € tutarında ihracat
gerçekleştiren bu bölge, AB’nin 8. büyük ticaret ortağı. MERCOSUR’un en büyük ticari ortağı olan AB ise,
bölgenin dış ticaretinin %20,7’sini oluşturuyor. MERCOSUR’a ağırlıklı olarak makine, ulaştırma ekipmanları ve
kimyasallar ihraç eden AB’nin, 2009 yılında 35,1 milyar € olan ithalatının büyük bölümünü ise tarım ürünleri
oluşturuyor. AB, aynı zamanda MERCOSUR’un en büyük yatırımcısı konumunda. 2008 yılı verilerine göre,
AB’nin MERCOSUR’daki doğrudan yabancı sermaye stoğu, 167,2 milyar € değerinde.
Detaylı Bilgi: http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=752
http://ec.europa.eu/trade/creating-opportunities/bilateral-relations/regions/mercosur/
GÜRCİSTAN, RUSYA’NIN DTÖ ÜYELİĞİNE VETOYU KALDIRDI
2008 yılında yaşanan savaşın ardından Rusya ile diplomatik ilişkilerini koparan Gürcistan, İsviçre’nin
arabuluculuğuyla yürütülen görüşmeler sonucunda, Rusya’nın DTÖ’ye üye olmasını engelleyen vetosunu
kaldırdı. Rusya ve Gürcistan, Abhazya ve Güney Osetya sınırında kargoların İsviçreli bir şirket aracılığıyla ortak
denetimi konusunda uzlaşma sağladı ve böylece Rusya’nın 18 yıldır beklediği DTÖ üyeliğinin önündeki son
engel de kalkmış oldu.
Gürcistan’ın, 154 üyeli DTÖ’nün dışında kalan en büyük ekonomi olan Rusya’nın üyeliğine vetosunu
çekmesinin ardından, Rusya’nın 15 Aralık’ta Cenevre’de yapılacak DTÖ Ticaret Bakanları toplantısında örgüte
üye olması bekleniyor. İki ülke arasında varılan uzlaşmayı memnuniyetle karşıladıklarını belirten Avrupa
7
Komisyonu Başkanı Barasso, AB’nin üçüncü büyük ticaret ortağı ve AB ihracatçıları için önemli bir pazar olan
Rusya’nın DTÖ’ye katılımının mevcut ticaret rejimine niteliksel bir değişiklik getireceğine dikkat çekiyor.
Detaylı Bilgi: http://www.euractiv.com/trade/georgia-deal-opens-wto-doors-russia-news-508752
AB’DE DETERJANLARDA FOSFATA YASAK GELİYOR
Avrupa Parlamentosu’nun ardından, AB Bakanlar Konseyi de Komisyon’un deterjanlarda fosfat kullanımını
yasaklamayı öneren tüzük teklifine yeşil ışık yakarak, Avrupa sularında su yosunu oluşumunu önlemeye
yönelik önemli bir adım attı.
Komisyon’un, Deterjanlar Tüzüğü’nü tadil etmek amacıyla Kasım 2010’da yayınladığı tüzük teklifi, çamaşır
deterjanlarındaki fosfat ve diğer fosforlu bileşen miktarının, ağırlık cinsinden en fazla %0,5 ile
sınırlandırılmasını ve bu sınırın üzerinde fosfat ve fosforlu bileşen içeren deterjanların 1 Ocak 2013 itibariyle
piyasaya sunulmasının yasaklanmasını öngörüyor. Taslak tüzük, suda yaşayan canlıların yaşama şansını
azaltan mavi-yeşil su yosunlarının oluşumuna ve yerüstü sularının kalitesini olumsuz yönde etkileyen
“ötrofikasyon”a neden olan fosfat seviyesinin azaltılmasını hedefliyor.
Komisyon’un hazırladığı tüzük teklifi, diğer deterjan türleri için fosfat yerine kullanılabilecek teknik ve
ekonomik açıdan uygulanabilir alternatifler yeterli olmadığı için, düzenleme kapsamını çamaşır deterjanları ile
sınırlı tutmuş, bulaşık deterjanlarını teklif kapsamına almamıştı. Ancak, Avrupa Parlamentosu’nda getirilen
değişiklik önergesi sonucunda, taslak tüzük otomatik bulaşık makinesi deterjanlarını da kapsayacak şekilde
değiştirildi. Konsey’de alınan kararla, üye devletler de söz konusu kapsam değişikliğini kabul etmiş oldu.
Taslak tüzüğün 13–15 Aralık tarihlerinde yapılacak Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda resmen
onaylaması bekleniyor.
Detaylı Bilgi:
http://www.euractiv.com/climate-environment/eu-comes-clean-phosphates-ban-detergents-news-509052
REACH TÜZÜĞÜ GÖZDEN GEÇİRİLİYOR
AB, 2007 yılında yürürlüğe giren ve kimyasallara ilişkin kayıt, değerlendirme, izin, kısıtlama tedbirleri getiren
REACH Tüzüğü’nü gözden geçiriyor. Türk ihracatçılarını da yakından ilgilendiren girişim kapsamında, Avrupa
Komisyonu, ilgili kesimlerin görüşlerini almak üzere bir istişare süreci başlattı. Komisyon’un, istişare sürecinin
ve hazırlanmakta olan etki analizlerinin tamamlanmasının ardından 1 Haziran 2012’de önerilerini sunması
bekleniyor.
Avrupa Kimyasallar Ajansı (ECHA), uygulamada yaşanan sorunların giderilebilmesi için Tüzüğün revizyonun
gerektiğini vurgularken, işletmelerin sundukları başvuru dosyalarındaki eksikliklere ve yanıltıcı bilgilere dikkat
çekiyor. Firmaların; daha az bilgi sunma yükümlülüğü ve daha az maliyet avantajı nedeniyle ara madde
olmayan kimyasallar için ara madde kayıt başvurusu yapmaları, kendilerini olduklarından küçük göstererek
basitleştirilmiş kayıt sürecinden faydalanmaya çalışmaları gibi bir dizi hileli durum tespit eden ECHA,
uygulamaya ilişkin yaptırımlar getirilmesini istiyor. Bunlara ek olarak, 2010’da kayıt altına alınması beklenen
ancak kayıt için başvurulmayan yaklaşık 1.500 maddenin izlenmesi ve işletmelerin gizlilik iddialarının
meşruiyetinin araştırılması da alınması planlanan önlemler arasında.
Kimya sanayiini temsil eden örgütler ise, REACH’in temel hedefinden saptığını; kapsamı, zararlı kimyasallarla
sınırlı olması gereken Tüzüğün, tüketicilerin neredeyse hiç temas etmediği kobalt gibi maddeleri de içererek,
yeni ticari engeller yaratır hale geldiğini belirtiyor. Ayrıca, getirdiği bürokratik yük neticesinde ekonomiye
zarar vermeye başladığı da iddia edilen REACH ile ilgili olarak, İngiltere Parlamentosu Bilim ve Teknoloji
8
Komitesi’nin hazırladığı rapora göre, ithal edilen kimyasal maddeler için belirlenen yükümlülükler yoluyla, bazı
stratejik hammaddelere ilişkin “fiili ithalat tarifeleri” uygulanıyor.
Küçük işletmeler ise, REACH’in getirdiği yasal yükümlülüklerin yüksek maliyetinden şikayetçi. 31 Mayıs 2013’te
son bulacak ikinci kayıt süreci, daha çok maddeyi kapsayacak olması nedeniyle daha fazla küçük ölçekli
işletmeyi ilgilendiriyor. Avrupa’da KOBİ’leri temsil eden UEAPME, bu işletmelerin karmaşık kayıt sürecini
neticelendirecek birikime sahip olmadıklarından, danışmanlık hizmetlerine ihtiyaç duyduklarını ve
maliyetlerinin ciddi ölçüde arttığını belirtiyor. UEAPME, küçük firmaların, ihtiyaçları doğrultusunda belirledikleri
düşük tonajlı ithalat için dahi, yasal sürecin getirdiği yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalmalarının sarsıcı bir
mali yük getirdiğine dikkat çekiyor.
Diğer bir tartışmalı nokta ise, üretici ya da ithalatçı olmayan ancak kimyasal madde kullanan sektörlerin
durumu. Temelde üretici ve ithalatçı odaklı bir düzenleme olan REACH’in, sanayi dünyasının gerçeklerine uzak
olduğunu belirten, savunma sanayii vb. alanlarda çalışan firmalar, tedarik zincirinin karmaşıklığının dikkate
alınmasını talep ediyor. Bazı küçük işletmelerin faaliyetlerine devam etmek için düşük miktarlarda kimyasal
madde satın aldıkları, bu maddeleri üreten ya da ithal edenlerin satıştan elde ettikleri kar ile REACH’ten
kaynaklanan maliyet arasındaki farkın düşük olduğu durumlarda, söz konusu maddenin üretiminin ya da
ithalatının durdurulması ve alt kullanıcıların faaliyetlerinin aksaması riski de, eleştiriler arasında yer alıyor.
Tüketici sağlığı ve çevre alanında çalışan STK’lar ise, ECHA’ya sunulan bilgilerin kamuya açık olmasının
gerektiğini, kimyasalları üreten, ithal eden ve piyasaya sürenlerin, ancak bu şekilde ürünlerinin güvenliğine
ilişkin sorumlu tutulabileceği görüşünde. STK’lar, işletmelerin REACH’in amacından saptığı, yönündeki
eleştirilerine de katılmıyor. REACH ile piyasada bulunan 100.000 kimyasal maddenin gözden geçirilmesi ve
potansiyel tehlikeleri açısından değerlendirilmesi hedeflenirken, Tüzüğün kabul edildiği tarihten bu yana,
gözden geçirilebilen kimyasal madde sayısının, hedefin çok altında kaldığını belirten STK’lar, bunların başında,
kansere yol açtığı ve insan üreme sistemini olumsuz etkilediği düşünülen pek çok “Yüksek Önem Arz Eden
Madde”nin yer aldığına dikkat çekiyorlar.
Detaylı Bilgi:
http://www.euractiv.com/climate-environment/eu-prepares-open-reach-worms-news-507129
AVRUPALILARA GÖRE TÜRKİYE, İÇ GÜVENLİK ALANINDA AB’NİN EN ÖNEMLİ
4. ORTAĞI
AB'nin kamuoyu araştırma ofisi Eurobarometre tarafından, Kasım ayında yayınlanan ‘İç Güvenlik’ konulu anket
sonuçlarına göre, Türkiye, Avrupa vatandaşlarının gözünde, iç güvenlik açısından ABD, Rusya ve Çin'in
ardından 4'üncü en önemli uluslararası ortak olarak algılanıyor.
27 AB üyesinde 26 bin 840 katılımcı ile gerçekleştirilen araştırma sonuçları, Avrupalıların %44'ünün ABD'nin,
%13'ünün Rusya'nın, %6'sının Çin'in, %5'inin Türkiye'nin, %4'ünün İsviçre'nin iç güvenlik tehditlerine karşı
Avrupa Birliği’nin ana ortağı olduğu görüşü taşıdıklarına işaret ediyor. Eurobarometre araştırmasında genel
sıralamada 4. olan Türkiye, 7 ülkede ise en önemli uluslararası ortak sıralamasında 3. sırada bulunuyor.
Hollandalıların %16’sı, Bulgarların %14’ü, Lüksemburguların %11’i, Almanların %10’u, Güney Kıbrıslıların
%8’i, Belçikalıların, Danimarkalıların ve Fransızların %7’si ise, Türkiye’nin AB’nin en önemli ortağı olduğunu
düşünüyor.
Avrupalıların en önemli iç tehdit olarak ekonomik kriz ve terörizm (%33) ile yoksulluğu (%24) gördüklerini
saptayan iç güvenlik araştırması, Avrupa'da İslamofobi ve ırkçılığın yükselişi arasındaki bağlantıyı da ortaya
koyuyor. Ankete göre, Avrupa vatandaşlarının sadece %6’sı, iç güvenlik ile ilgili en yüksek tehdit algısı olarak
‘dini radikalleşme’yi görürken, bu oranın en yüksek olduğu ülke, %15 ile Hollanda. Hollanda’yı %11 oranı ile
Belçika ve Danimarka, %10 oranı ile İngiltere ve Almanya, %7 oranı ile Fransa ve %6 oranı ile Avusturya ve
İsveç izliyor.
9
AB ÜLKELERİNDE ve TÜRKİYE’DE MAASTRICHT KRİTERLERİNE UYUM DURUMU-2010 (%)
Kamu Bütçe
Açığı/GSYH
Kamu Borç
Stoku/GSYH
Enflasyon
Oranı
Uzun Dönem Faiz
Oranı
Maastricht Kriteri
Azami: %3
Azami: %60
Azami: 0,8*
Azami:4,85*
Belçika
-5,8
96,2
3,46
Lüksemburg
-0,9
19,1
2,3
2,8
2,99
3,17
Hollanda
-5,6
62,9
0,9
Almanya
Fransa
-3,2
-7,5
83,2
82,3
1,2
1,7
2,74
3,12
İtalya
İspanya
-5,4
-11,2
118,4
61
4,04
4,25
Portekiz
Avusturya
-10,1
-4,1
93,3
71,8
1,6
2
1,4
1,7
Yunanistan
-15,8
144,9
-2,5
-14,2
48,3
94,9
4,7
1,7
9,09
Finlandiya
İrlanda
-1,6
3,01
5,74
Slovenya
Slovakya
-6,1
-8
38,8
41
2,1
0,7
3,83
3,87
Estonya
-2
6,7
***
Malta
-3,7
69
2,7
2
4,19
GKRY
-6,1
61,5
2,6
4,6
Euro-17 ortalama
-6,4
85,4
-9,5
38
1,6
1,2
3,61
Litvanya
Bulgaristan
-4,3
16,3
3
6,01
Çek cumhuriyeti
Danimarka
-5,8
-2,7
37,6
43,7
3,88
2,93
Macaristan
-4,6
81,3
1,2
2,2
4,7
Letonya
-9,7
44,7
10,34
Polonya
-7,3
54,9
-1,2
2,7
Romanya
-9
31
6,1
7,34
İsveç
-0,7
39,7
1,9
2,89
İngiltere
AB-27 ortalama
-11,5
-6,9
79,9
80,2
3,3
2,1
3,36
3,82
Türkiye
-6,7
42,2
8,6
8,4
5,4
3,23
5,57
7,28
5,78
10

Benzer belgeler