Öküzden sonra - Sevda Karaca

Transkript

Öküzden sonra - Sevda Karaca
Öküzden sonra - Sevda Karaca
04.05.2015
Beş, bilemedin altı saattir uykuları. Uyanık kaldıkları 18 saat durdurak bilmeden koşar tarlaya,
bahçeye, ahıra, ekmeğe, çorbaya, çocuğa... Yine yetişmez ya işler; koşarlar kendileriyle
beraber kızları, gelinleri, çocukları işlere. Memlekette “kadın” denince akla gelen o malum şiirin
“Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen” dizelerinden bıktık ya biz kadın milleti olarak,
bıkmadı öküz hep kadının önüne geçmekten!Türkiye’de her 5 kadından 1’i kırsalda yaşıyor,
tarımsal üretimin en az yarısını onlar gerçekleştiriyor. Tarım işçisi 20 kadından sadece biri
sosyal güvenceyle çalışıyor. Tarımla geçinen bu kadınların yüzde 38’i ücretli bir ikinci işte
çalışıyor, yetmiyor çünkü, ürettiğini bile alamıyor kadın. Bu yevmiyeli işlerde en az erkekler
kadar yük taşıyor, emek veriyor, beden çürütüyorlar ama erkeklerin aldığı ücretin en fazla yüzde
80’ini akabiliyorlar.
Bugün memlekette istihdama katılan her 3 kadından 1’i tarım alanında çalışıyor ama ne
devletin kurumları ne de emeğin kurumları görmüyor kırsal kadınları. Görünmezin de görünmezi
olarak yaşamlarını sürdüren kadınların özellikle son 15 yıldır tarım alanında yaşanan dönüşüm
yüzünden hayatları daha da zorlaştı. Türkiye kırsalında piyasa koşullarının ve tekellerinin
insafına bırakılan dönüşüm tarım alanlarından küçük üreticinin sürülmesine, kırdan kente göçün
zorunlu hale gelmesine, göç edecek gücü bile olmayanların ise tekelleşen tarım şirketlerinin iç
ettiği topraklarda 19. yy koşullarında ırgatlaşarak yaşamak zorunda kalmasına neden oldu. Bu
dönüşüm kadınları erkeklerden farklı etkiliyor elbette. Erkeğin ‘üretici köylü’, kadının ‘vasıfsız ev
kadını’ görüldüğü tarımsal alanda işin içine teknolojik üretim ve piyasa koşullarına adaptasyon
için satış-pazarlama bilgisi, girişimcilik, kalkınma ajansları vb girince kadın daha bir ‘cahil
cühela’ bırakılır oldu. Kadınların toprağı, hayvanı çekip çevrilir, evi yetirir hale getiren kadim
kadınlık bilgileri piyasada ‘değersizleştirilir’ oldu. Bu süreç tarımsal üretimde emeğin rolü kadar
sermaye ve teknoloji yoğun işler haline halen yeni üretim safhalarından kadınların
dışlanmasına, erkeklere daha bağımlı hale gelmesine neden oldu.
Kırsal kadınları daha da güçsüzleştiren dönüşümün sorunlarını ise sanki mesele piyasa odaklı
dönüşüm değilmiş de kadınların bilgi yetersizlikleriymiş gibi mesleki eğitim adı altında eylem
planları yapılıyor. Bu eylem planları “kırsal kalkınmada kadının güçlendirilmesi ve yoksulluğun
sonlandırılması” gibi başlıklarla BM gündemlerine, “Kırsalda kadın gücünün operasyonel hale
getirilmesi” başlığıyla Dünya Bankası direktiflerine konu oluyor. Binyıl Kalkınma Hedefleri
Zirvesi’nde devletlerden “kırsal kesimde yaşayan kadınların piyasaya entegre edilmeleri”
taahhüdü isteniyor.
Uluslararası sermaye kuruluşları böyle buyurur da yerel ölçeklileri boş durur mu? Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığının kadınlarla ilgili eylem planının en önemli ‘eylemi’ kadınlara “aile
kaynakları yönetimi, çocuk gelişimi, beslenme, el sanatları eğitimi ve girişimcilik dersleri”
vermek. Bu girişimciliği hibelendirerek kurtlar sofrasına döndürülen tarım alanında sermaye için
kolaylık olsun diye girişimci kadınları kuzuya çevirmek!
Bu dönüşüm kırsal kadınları dayanışma ve imeceyle süren hayatlarının güçlü ve dirençli ekmek
kazananları olmaktan çok her koyunun kendi bacağından asıldığı bir ‘jungle’a mahkum ediyor.
Üretici köylü kadınlar yalnız ve çaresizse dünya hep sofrada yeri kadından önce gelen öküzün
boynuzunda sallanmaya devam edecek! Evrensel
1/1

Benzer belgeler