yeni vizyon yeni planlama dönemi

Transkript

yeni vizyon yeni planlama dönemi
B Ý L Ý M S E L
Y A Y I N
O R G A N I
TMSF
yýl: 8 sayý: 35 Ekim-Kasým-Aralýk 2013
TASARRUF
MEVDUATI SÝGORTA
FONU
YENÝ VÝZYON YENÝ PLANLAMA DÖNEMÝ
Þakir Ercan GÜL, Sayfa 3’te
BANKACILIK
PÝYASASINDA
YENÝ TRENDLER
TÜRKÝYE’NÝN
CARÝ ÝÞLEMLER AÇIÐI
ve FÝNANSMAN SORUNU
Sayfa 5’te
Mehmet ÖZBÝLGÝN
Sayfa 16’da
Çaðdaþ EKÝCÝ
KEFALET
SÖZLEÞMESÝ
Sena BALDOÐAN
Sayfa 34’te
TEMEL PARAMETRELER
SÝGORTA VE RÝSK ÝZLEME DAÝRE BAÞKANLIÐI
BANKACILIK SEKTÖRÜ VERÝLERÝ
ÞUBE ve PERSONEL SAYILARI (Eylül 2013)
Mevduat
Katýlým
Kalkýnma ve
Bank.
Bank.
Yatýrým Bank.
Banka sayýsý
32
4
13
Yurtiçi Þube
10.713
934
41
Yurtdýþý Þube
79
4
Yurtiçi Personel
190.001 16.689
5.090
Yurtdýþý Personel
734
40
-
Toplam
49
11.688
83
211.780
774
MEVDUAT VE KATILIM FONU
milyon TL
Eylül 2013
845.035
MEVDUAT HESABI
%35
Dth oraný
57.629
KATILIM FONU
%40
Dth oraný
902.664
TOPLAM
%35
Dth oraný
Haziran 2013
782.884
%32
54.773
%38
837.657
%33
Aralýk 2012
723.963
%32
47.921
%41
771.884
%33
Kaynak: BDDK
milyon TL
BÝLANÇO BÜYÜKLÜKLERÝ (Eylül 2013)
Mevduat
Katýlým
Kalkýnma ve
milyon YTL
Bank.
Bank.
Yatýrým Bank.
Toplam Aktifler 1.492.973
889.781
Toplam Krediler
96.936
Konut Kredileri
90.755
Kredi Kartlarý
25.644
Takipteki
Alacaklar
278.323
Menkul Kýymet
Mevduat/Kat.Fon 845.035
161.781
Özkaynak
Toplam Bilanço 1.796.476
Dýþý Ýþlemler
-Gayrinakdi Kredi 263.486
ve Yükümlülükler
1.532.990
-Taahhütler
Kaynak: BDDK
Toplam
90.765
59.426
8.616
2.660
1.948
65.312
41.233
3
0
376
1.649.051
990.441
105.555
93.416
27.968
4.682
57.629
8.568
59.970
5.158
0
18.425
50.840
288.163
902.664
188.774
1.907.286
31.572
11.034
306.092
28.398
39.807
1.601.194
Eylül
2013
232.743
Sigorta kapsamýndaki mevduat
%25
Dth oraný
Sigorta kapsamýndaki katýlým fonu 21.782
%32
Dth oraný
254.525
TOPLAM
%25
Dth oraný
Haziran
2013
Aralýk
2012
224.051
%24
20.395
%32
244.447
%25
163.055
%24
14.642
%34
177.697
%25
BANKACILIK SEKTÖRÜ SERMAYE YETERLiLiK ORANI (%)
%
Eylül 201
Haziran 2013
Aralýk 2012
Mevduat Bankalarý
15,62
17,24
15,1
Katýlým Bankalarý
14,8
13,89
14,35
Kalk. ve Yat. Ban.
32,9
34,26
30,11
Bankacýlýk Sektörü
16,34
17,85
15,74
Kaynak: BDDK
SÝGORTA PRÝM TAHSÝLATLARI
Milyon TL
2013 (Eylül)
Mevduat Bankalarý 356.889
Katýlým Bankalarý
29.703
TOPLAM
386.592
2012 (Toplam) 2012 (Eylül)
934.400
235.739
74.896
19.243
1.009.308
254.982
NOTLAR
Bankacýlýk sektörü aktif büyüklüðü Eylül 2013 tarihi itibariyle 1.649 milyar TL seviyesindedir.
Toplam aktiflerin %60’ýný krediler, %17,5’ini menkul deðerler cüzdaný oluþturmaktadýr.
Toplam mevduat / katýlým fonu büyüklüðü 903 milyar TL seviyesindedir. Mevduat ve katýlým fonunun %65’i TP, %35’i YP mevduat
ve katýlým fonundan oluþmaktadýr.
TMSF - Büyükdere Cad. No:143 Esentepe Ýstanbul, Tel: (212) 340 22 00 Faks: (212) 288 53 35, www.tmsf.org.tr
Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi, E-mail:[email protected]
Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi baðlayýcýlýðý yoktur.
ÝÇÝNDEKÝLER
B Ý L Ý M S E L
Y A Y I N
O R G A N I
TMSF
yýl: 8 sayý: 35 Ekim-Kasým-Aralýk 2013
TASARRUF
MEVDUATI SÝGORTA
FONU
2. EDÝTÖR’DEN
Ali Göçer GELEBEK
3. YENÝ VÝZYON YENÝ PLANLAMA DÖNEMÝ
YENÝ VÝZYON YENÝ PLANLAMA DÖNEMÝ
Þakir Ercan GÜL, Sayfa 3’te
Þakir Ercan GÜL
5. BANKACILIK PÝYASALARINDA YENÝ TRENDLER
Çaðdaþ EKÝCÝ
10. KAMBÝYO SENETLERÝNE MAHSUS HACÝZ YOLU ÝLE TAKÝBÝN ÖZELLÝKLERÝ
Kudret ASLAN
16. TÜRKÝYE’NÝN CARÝ ÝÞLEMLER AÇIÐI VE FÝNANSMAN SORUNU
Mehmet ÖZBÝLGÝN
BANKACILIK
PÝYASASINDA
YENÝ TRENDLER
TÜRKÝYE’NÝN
CARÝ ÝÞLEMLER AÇIÐI
ve FÝNANSMAN SORUNU
Sayfa 5’te
Mehmet ÖZBÝLGÝN
Sayfa 16’da
Çaðdaþ EKÝCÝ
KEFALET
SÖZLEÞMESÝ
Sena BALDOÐAN
Sayfa 34’te
22. FÝNANSAL GÜÇLÜKLERÝN ÖNGÖRÜLEBÝLÝRLÝÐÝ
Þerif ÖZKAN
25. BM GÜVENLÝK KONSEYÝ REFORMU TARTIÞMALARI
Yýldýray SAK
30. NÝTELÝKLÝ PAY SAHÝPLÝÐÝ
Nur ALPULLU
34. KEFALET SÖZLEÞMESÝ
Sena BALDOÐAN
42. SORUNLU KATILIM BANKALARININ ÇÖZÜMLEME STRATEJÝLERÝNE ÝLÝÞKÝN YAKLAÞIMLAR
TMSF Adýna Sahibi
: Turan KORKMAZ
Yayýn Yönetmeni
: Ali Göçer GELEBEK
Yazý Ýþleri Müdürü
: Kamil OÐUZ
Danýþma Kurulu
: Prof. Dr. Cüneyt Koyuncu / Bilecik Þeyh Edebali Üniversitesi, Prof Dr. Muhsin Kar / Necmettin Erbakan Üniversitesi,
Y A Y I N
O R G A N I
Fikret AKDEMÝR
Prof. Dr. Recep Tarý / Kocaeli Üniversitesi, Prof. Dr. Sabri Orman / Ýstanbul Ticaret Üniversitesi,
Prof. Dr. Selahattin Bekmez / Gaziantep Üniversitesi, Prof. Dr. Yusuf Bayraktutan / Kocaeli Üniversitesi,
B Ý L Ý M S E L
Prof. Dr. Zekai Özdemir / Ýstanbul Üniversitesi, Doç. Dr. Fuat Erdal / Adnan Menderes Üniversitesi,
Doç. Dr. Rahmi Deniz Özbay / Marmara Üniversitesi, Yrd. Doç. Dr. Bilal Kargý / Aksaray Üniversitesi,
Yrd. Doç. Dr. Ferhat Pehlivanoðlu / Kocaeli Üniversitesi, Yrd. Doç. Dr. Ýlyas Karabýyýk / Erzincan Üniversitesi,
Yrd. Doç. Dr. Kadir Tuna / Ýstanbul Üniversitesi, Yrd. Doç. Dr. Taylan Özgür Kiraz / Maltepe Üniversitesi
Yayýn Kurulu
: Ýsmail Güler, Hasan Köroðlu, Nizamülmülk Güneþ, Cemal Þakar, Erol Ortabað
Yayýn Türü
: Yerel Süreli
Yayýn Periodu
: 3 Aylýk - Ekim-Kasým-Aralýk 2013
Görsel Tasarým
: 1111 Adam Yapým & Tanýtým
Adres
: Büyükdere C. No:143 34394 Esentepe/ istanbul
E-posta
: [email protected]
Tel
: 0 212 340 16 11
Faks
: 0 212 288 53 35
Baský
: Yöm Basým / Eskoop Sanayi Sitesi, C7 Blok, No: 398, Ýkitelli-Ýstanbul
Baský Tel
: 0 212 671 16 17
TMSF Çatý Basýn ve Halkla Ýliþkiler Müdürlüðü tarafýndan hazýrlanmaktadýr. Telif haklarý TMSF'ye aittir. Yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir.
TMSF
EDÝTÖR’DEN
ZAMAN DÝLÝMÝ
Bir yýlý daha geride býraktýk.
Ýnsanlar doðum günlerinde kutlamalar
yaparlar, dostlarýný çaðýrýr. Çünkü kiþinin
doðum günü bir sonraki yaþý kapsayan
yeni bir zaman dilimidir. Bu açýdan
baktýðýmýzda insanlarýn olduðu gibi
ülkelerin ve kurumlarýn da zaman dilimleri
hep önemli olmuþtur.
Bir yýl bir zaman dilimidir. Üç yýl bir zaman
dilimidir. Beþ yýl, on yýl zaman dilimleridir.
Kurumumuz da üç yýllýk zaman dilimleri
sonunda hep geçmiþ üç yýlýn deðerlendirmesiyle yapýlabilen, yapýlamayan iþlerin
masaya yatýrýldýðý, nedenlerinin tartýþýldýðý,
sorgulandýðý önemli bir toplantý yapar. Bu
toplantýlar geçtiðimiz üç yýlýn deneyimlerinden yeni bakýþ açýlarý ve yeni hedeflerin
belirlendiði Kurumun bir üst düzey
buluþmasý olur. Yine böyle bir buluþma
2013’un son günlerinde TMSF’nin 14. Kat
toplantý ve konferas salonunda yapýldý.
“Strateji zirvesi” diye adlandýrdýðýmýz ve
yeni hedef ve vizyon belirleme toplantýsýyla
ilgili deðerlendirmeyi Baþkanýmýz Þakir
Ercan Gül’ün yazýsýnda bulacaksýnýz.
Þimdi 2014 yýlý gibi önümüzde yeni bir
zaman dilimi durmaktadýr.
TMSF hiç þüphesiz Türkiye’nin bir kamu
kurumu olarak ülkenin genel durumunu
ve özellikle de mali yapýyý hassasiyetle takip
eden bir kurum olmuþtur. Ne var ki hiçbir
zaman yaptýðý iþleri yasal sorumluluk alaný
dýþýnda düþünmemiþ, birincil hedefi
kamunun alacaðýný tahsil etmek olmuþtur.
Ali Göçer GELEBEK
Yayýn Yönetmeni
Basýn ve Halkla Ýliþkiler Müdürü
2
Bu baðlamda 2014 de yine yeni
belirlediðimiz stratejik vizyon ve hedefler
çerçevesinde yoðun bir çalýþma temposuyla
geçecektir. Bunun için heyecanýmýzý
kaybetmeden yolumuza devam ediyoruz.
Çatý Dergimiz, kalitesini bilimsel içerikli
periyodik bir yayýn olarak , çalýþmalarýný
bizimle paylaþan yeni katýlýmcýlarla gün
geçtikçe artýrmakta ve bu alanda bir
referans kaynak olarak arþivlerdeki yerini
almaktadýr. Mevduat sigortacýlýðý ve
çözümleme faaliyetleri konusunda tek
yetkili kurum olan TMSF’nin uzman
kadrosunun hem kuramsal yaklaþýmlarýný
hem de hareketli geçen 10 yýl içindeki
deneyimlerini bilimsel bir temele oturtarak
paylaþýma sunduðu çalýþmalarý hiç
þüphesiz gelecek yýllar için kurum ve ülke
performansýnda önemli bir arþiv
saðlayacaktýr.
Her geçen gün daha iyiye...
TMSF
YENÝ VÝZYON
YENÝ PLANLAMA DÖNEMÝ
2013 yýlý sonu itibarýyla TMSF’nin üçüncü planlama dönemini bitirdik ve 2014-2016
dönemini kapsayacak yeni planlama dönemine baþladýk. Bu kapsamda; her dönem sonunda
olduðu gibi bu dönem sonunda da yeni döneme iliþkin vizyonumuzu ve stratejik hedeflerimizi
belirlemek üzere tüm TMSF Yönetim Kadrosu’nun katýlýmlarý ile bir Strateji Zirvesi
gerçekleþtirdik.
TMSF baðýmsýz bir tüzel kiþiliðe sahip
olduðu günden bu yana, yürütmekte olduðu
faaliyetlerin tabiatý gereði bir yandan týpký özel
sektör kuruluþlarý gibi hýzlý, dinamik ve sonuç
odaklý hizmet üretmekte, bir yandan da etkin
ve çaðdaþ bir kamu kurumu olarak örnek
olmaya devam etmektedir.
TMSF’nin baþarýsýnýn altýnda yatan en önemli
nedenlerden biri olan bu çalýþma modeli,
aslýnda, TMSF’nin teknoloji ve yenilik eksenli
stratejik yönetim anlayýþýnýn doðal bir
sonucudur.
Bildiðiniz gibi, ülkemizde çaðdaþ kamu yönetimi
anlayýþýnýn geliþtirilmesine yönelik çalýþmalar
1950’li yýllara kadar dayanmakla birlikte özellikle
1990 sonrasýnda, Türkiye’de merkezi ve kamu
yönetimi anlayýþýnda büyük bir deðiþim
gerçekleþmiþtir. Bu süreçte kamuda yeniden
yapýlanma çalýþmalarý baþlatýlmýþ, bu çalýþmalar
merkezi ve yerel yönetim, mali yönetim,
personel yönetimi gibi geniþ bir alana yayýlarak
pek çok yasal ve kurumsal düzenleme
gerçekleþtirilmiþtir.
Yapýlan çalýþmalarda Türk kamu yönetiminin
temel sorunlarýndan biri “stratejik açýk” olarak
ifade edilmiþ ve “stratejik açýk” kuruluþlarýn
uzun vadeli bir bakýþ doðrultusunda
geleceklerini yönetmeleri ve çevreye uyum
saðlamalarý yerine, kýsa vadeli düþünce biçimi
ve günlük olaylarýn etkisi altýnda kalarak
yönetilmelerinin yol açtýðý sorunlar olarak
tanýmlanmýþtýr.
Söz konusu açýðý kapatmak, mali disiplini
saðlamak, kaynaklarý stratejik önceliklere göre
daðýtmak, bu kaynaklarýn etkin kullanýlýp
kullanýlmadýðýný izlemek ve bunun üzerine bir
hesap verme sorumluluðu geliþtirmek üzere
5018 sayýlý Kamu Mali Yönetim ve Kontrol
Kanunu’nu yayýnlanmýþ ve Kanun’un
yayýnlandýðý 24/12/2003 tarihinden itibaren
kamu kurumlarýnda Strateji Geliþtirme Birimleri
kurulmaya baþlanmýþtýr. Bu geliþmelere paralel
olarak TMSF’de de, 5411 sayýlý Bankacýlýk
Kanununun 120. maddesi ve 16.12.2004 tarih
ve 25672 sayýlý Resmi Gazetede yayýnlanan
“ Ta s a r r u f M e v d u a t ý S i g o r t a F o n u
Yönetmeliðinde Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair
Yönetmelik” ile Strateji Geliþtirme Daire
Baþkanlýðý kurulmuþtur.
TMSF’de stratejik planlama çalýþmalarý 2005
yýlýndan itibaren, Strateji Geliþtirme Daire
Baþkanlýðý koordinasyonunda, tüm birimlerin
aktif katýlýmlarý ile baþarýlý bir þekilde
sürdürülmektedir. Bu kapsamda gerçekleþtirilen
en önemli etkinliklerden biri “Strateji Zirvesi”
toplantýlarýdýr. Her yýl sonunda TMSF’nin
kurumsal performansýnýn deðerlendirildiði bu
toplantýlarda, TMSF’nin üç yýllýk planlama
dönemiyle uygun þekilde, üç yýlda bir TMSF’nin
gelecek döneme iliþkin stratejik yönü de tayin
edilmekte, ortak akýl ile TMSF’nin vizyon ve
stratejik hedefleri belirlenmektedir.
Geldiðimiz aþamada, 2013 yýlý sonu itibarýyla
TMSF’nin üçüncü planlama dönemini bitirdik
ve 2014-2016 dönemini kapsayacak yeni
planlama dönemine baþladýk. Bu kapsamda;
her dönem sonunda olduðu gibi bu dönem
sonunda da yeni döneme iliþkin vizyonumuzu
ve stratejik hedeflerimizi belirlemek üzere tüm
TMSF Yönetim Kadrosu’nun katýlýmlarý ile bir
Strateji Zirvesi gerçekleþtirdik.
Zirve’de 2014-2016 dönemi için vizyonumuzu
belirlerken, kriz yönetiminden süreç yönetimine
baþarýyla geçmiþ ve son 10 yýllýk döneme büyük
baþarýlar sýðdýrmýþ Kurumumuzun, mevduat
sigortacýlýðý, banka çözümleme ve geri kazaným
uygulamalarý ile dünyadaki en baþarýlý ve örnek
uygulamalar arasýnda yerini aldýðýný, bundan
sonraki dönemde de, ulusal finansal istikrarýn
artýrýlmasýnda hep daha güçlü ve etkili bir
kurum olarak rol oynamak, ayrýca uluslararasý
arenada da daha çok söz sahibi olmak
amacýnda olduðunu düþündük. Bu kapsamda,
Þakir Ercan GÜL
TMSF Baþkaný
3
TMSF
Geçtiðimiz 10 yýllýk süre içinde
kazandýðý deneyimler ve aldýðý
sonuçlarla, ana hedefleri belli ama
esnek ve dinamik yapýsýyla her
durumda konum belirleyebilen
kadrosuyla Kurumumuzun,
önümüzdeki 3 yýl içinde de
vizyonuna uygun hareket
edeceðine olan inancýmý
paylaþmak isterim.
halihazýrdaki global krizi ve global krizin
mevduat sigortacýlýðý alanýnda yarattýðý deðiþimi
ve ihtiyaçlarý da bir fýrsat olarak deðerlendirdik.
geri kazaným fonksiyonlarýndaki kapasitesini
daha da artýracak stratejik hedeflerimizi tespit
ettik.
Ayrýca, idarenin bütünlüðü ilkesini dikkate
alarak, öncelikle Türkiye’nin ve finansal
sistemdeki diðer kamu kurumlarýnýn vizyonlarýný
inceledik. Sonrasýnda ise TMSF’nin gelecek
üç yýllýk dönemde nerede bulunmasý gerektiðini
tartýþtýk.
TMSF ailesi olarak bu stratejik planlama
döneminde de hedeflerimize kararlýlýkla yürüme
baþarýsýný hep birlikte göstermeye devam
edeceðimize inancým tamdýr.
Yapýlan tüm tartýþmalarýn sonucunda oluþan
kanaatlerin çoðunun bizi “dünya ölçeðine”
çektiðini gördük. TMSF’nin gerek mevduat
sigortacýlýðý gerekse banka çözümleme
faaliyetleri kapsamýnda yaptýklarýnýn ve yapmayý
planladýklarýnýn dünya ölçeðinde bir vizyonu
rahatlýkla destekleyebileceði kanaatini
oluþturduk.
Buradan hareketle, 2014-2016 stratejik
planlama dönemi için TMSF’nin vizyonunu
“Mevduat Sigortacýlýðý ve Çözümlemede Dünya
Markasý Olmak” þeklinde belirledik. Sadece
2014-2016 dönemi için deðil her planlama
dönemi itibarýyla bizi daha iyiye ve daha ileriye
ulaþmaya teþvik eden bu dinamik vizyon ile,
dünyanýn herhangi bir yerinde mevduat
sigortacýlýðý veya banka çözümleme denilince
TMSF’nin akla gelen ilk isimlerden biri olmasýný,
TMSF’yi faaliyet alanýnda referans noktasý
kurumlardan biri haline gelmesini hedefledik.
Bu vizyonu gerçekleþtirmek üzere de, TMSF’nin
mevduat sigortacýlýðý, banka çözümleme ve
4
Geçtiðimiz 10 yýllýk süre içinde kazandýðý
deneyimler ve aldýðý sonuçlarla, ana hedefleri
belli ama esnek ve dinamik yapýsýyla her
durumda konum belirleyebilen kadrosuyla
Kurumumuzun, önümüzdeki 3 yýl içinde de
vizyonuna uygun hareket edeceðine olan
inancýmý paylaþmak isterim.
Þu hususu da ayrýca belirtmek isterim ki; bazý
dosyalarýn neden yeni yeni ortaya çýkarýlmasýyla
ilgili kamuoyu nezdinde yanlýþ bir algý
oluþturulmaya çalýþýlmaktadýr. Bilindiði gibi
2000’li yýllarýn baþýndaki bankacýlýk krizinde ,
sistemdeki bankalarýn beþte biri TMSF’ye
devredildi. Bu aðýr yük altýnda on binlerce
dosyayý taradýk. O günün þartlarýnda
bankacýlýkta ortak bir elektronik kayýt sistemi
olmadýðý için bazen evraða ulaþmak yýllar
alabiliyor. 20 yýllýk zamanaþýmý olduðu için
yakýn zamanlara kadar bazen çok önemli
dosyalara yeni ulaþabildiðimiz de olmaktadýr.
Bir de ihbar olmadan bazý dolaylý iliþkilere
ulaþabilmek mümkün olmayabiliyor. TMSF
zamanaþýmý süresi içinde þimdiye kadar olduðu
gibi bundan sonra da ulaþabildiði her dosyayý
kamu adýna iþleme sokacaktýr. Bundan da
kimsenin þüphesi olmasýn.
GÜNCEL
BANKACILIK PÝYASALARINDA
YENÝ TRENDLER
Bu çalýþmada global karakterli krizin küresel piyasalar üzerindeki etkileri de göz
önünde bulundurularak finansal piyasalarýn en önemli paydaþlarý olan bankalar ve
bankacýlýk perspektifinden ortaya çýkan ve çýkmakta olan yeni trendlerin ele alýnmasý
hedeflenmiþtir.
GÝRÝÞ
Sistem, belirli bir amacýn gerçekleþtirilmesi
adýna karþýlýklý olarak birbiriyle iliþki içinde
bulunan unsurlardan oluþan yapýdýr. Ekonomi
bugüne kadar ortaya çýkmýþ olan en geliþmiþ
sistemlerden birisidir. Sistemler çok sayýda alt
sistemden oluþmaktadýr. Ekonomi içindeki alt
sistemlerin en önemlilerinden birisi de finans
piyasalarý ile bu piyasalarýn en önemli alt
kümelerinden birisi olan bankacýlýk piyasasýdýr.
Etkilerinin derinliði ve kapsamý coðrafik
düzlemde farklý olmakla birlikte son yaþanan
küresel karakterli krizin yol açtýðý olumsuz
dýþsallýklarýn, kendisini farklý alanlarda üreterek
dalgalar halinde ve hýzlý biçimde küresel
kapsamlý bir boyuta ulaþarak devam etmesi,
mevcut paradigmalar, kurumlar ve iþ yapýþ
modelleri ile geleceðe iliþkin beklentilerin
geçerliliklerinin sorgulanmasýna neden
olmaktadýr. Bu çalýþmada global karakterli
krizin küresel piyasalar üzerindeki etkileri de
göz önünde bulundurularak finansal piyasalarýn
en önemli paydaþlarý olan bankalar ve bankacýlýk
perspektifinden ortaya çýkan ve çýkmakta olan
yeni trendlerin ele alýnmasý hedeflenmiþtir.
Finansal Konsolidasyon Hareketleri
Temel olarak finansal aracýlýk hizmetlerini
gerçekleþtiren finansal kuruluþlar, ülke
ekonomilerinden ve ticaret hacmindeki artýþtan
genellikle çok daha hýzlý büyümüþtür. Organik
büyümenin yaný sýra, finansal kuruluþlarýn
büyümesinde etkili olan ve finansal
küreselleþme sürecini en etkili biçimde
sembolize eden trendlerden birisi de büyük
oranda birleþme ve satýn alma faaliyetleri
(finansal konsolidasyon hareketleri) ile
özdeþleþtirilen inorganik büyüme olmuþtur.
Ortaya çýkan ölümcül konjonktürle mücadele
edebilmek adýna geliþmiþ piyasalara sahip ülke
ekonomilerinde finansal kuruluþlar tarafýndan
inorganik büyümenin iþletme stratejilerinde
odaða daha fazla alýnmasýnýn sonucunda
finansal kuruluþlarýn müdahil olduðu birleþme
ve satýn alma iþlemleri gerek sayýsal gerekse
de hacimsel olarak ciddi biçimde artmýþtýr.
Finansal birleþme ve satýn alma süreçlerinin
ölçek ekonomileri ile rekabet avantajý saðlama,
çeþitlendirme ile risk yönetimi uygulamalarýnýn
güçlendirilmesi, karlýlýðý artýrma, piyasa rekabet
gücünün ve piyasa payýnýn artýrýlmasý,
geniþleyen sermaye tabanýnýn ve büyümenin
güvenilirlik imajýný artýrmasý nedeniyle daha
düþük maliyetle kaynak yaratabilme gibi çok
sayýda iktisadi nedeni bulunmaktadýr1. Söz
konusu faaliyetler sonucunda piyasalarda
faaliyet gösteren finansal kuruluþ sayýlarý ciddi
biçimde azalýrken, varlýk büyüklüðü ülke gayri
safi yurtiçi hasýlalarýndan daha büyük olan,
uluslar arasýlýk düzeyi oldukça yüksek, karmaþýk
finansal iliþkiler örüntüsüne sahip finansal
kuruluþlar ortaya çýkmýþtýr. Ortaya çýkan ölümcül
konjonktürün etkisiyle bankacýlýk sektöründe
finansal konsolidasyon hareketlerinin, ulusal
ve uluslar arasý ölçekte geliþmekte olan piyasa
oyuncularýnýn alýcý tarafta daha etkin rol
oynamasý beklentisiyle devam etmesi
öngörülmektedir.
Finansal Sermayenin Mobilizasyonu:
ABD, AB ve Japonya gibi finansal piyasalarý
geliþmiþ ülkelerin ekonomilerinde bulunan
yapýsal problemler, faiz oranlarý gibi temel
makroekonomik göstergelerde ortaya çýkan
istikrarsýzlýklar ve oldukça düþük seviyelere
gerilemiþ olan ekonomik büyüme oranlarý,
daha sýký düzenleme ve denetim standartlarý
gibi faktörler silsilesi bankalar için çok daha
zorlu bir makroekonomik çevrenin ortaya
çýkmasýyla sonuçlanmýþtýr.
Finansal sermaye aktif ve sermaye karlýlýðýnýn
daha düþük olduðu piyasalardan daha yüksek
olduðu, daha istikrarlý yapýya sahip piyasalara
kanalize olma eðilimindedir. Günümüzde
1 Baþak TURAN ÝÇKE, Þirket Birleþmeleri Hisse Senedi Deðeri ve Finans Sektörü, Ýstanbul: Derin Yayýnlarý, 2007, s.49-66.
Çaðdaþ EKÝCÝ
Fon Uzmaný
Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðý
5
GÜNCEL
Faaliyet giderlerinin azaltýlmasý
ve operasyonel etkinliðin artýrýlmasý
adýna yeni teknoloji temelli
araçlarýn ve uygulamalarýn
yaygýnlaþmaya baþlamasýyla
birlikte bankalar þube aðlarýný ve
þube yapýlarýný gözden
geçirmektedir.
dünya ekonomisi içindeki önemlerinin
artmasýnýn yaný sýra demografik yapýlarýnýn
uygunluðu, güçlü ekonomik büyüme,
makroekonomik istikrar ve finansal altyapý
açýsýndan saðlanan ilerlemeler, bireysel ve
kurumsal krediler açýsýndan ciddi bir geliþme
potansiyeli taþýmasý gibi nedenlerle Çin,
Hindistan, Brezilya gibi sermaye ve para
piyasalarý geliþmekte olan ülkeler, finansal
sermaye için yeni cazibe merkezleri haline
gelmeye baþlamýþtýr. Bunun yaný sýra,
mobilizasyon düzeyi yüksek olan finansal
sermaye, düzenleme ve denetimin zayýf olduðu
veya hiç olmadýðý coðrafik bölgelere ve faaliyet
alanlarýna (hedge fonlar, private equity, tezgah
üstü piyasalar gibi) kanalize olma eðilimindedir.
Rekabet yoðun piyasalarda faaliyet gösteren
bankalarýn kâr marjlarýnda görülen daralma
trendi, bankalar adýna risk yönetiminin ve
maliyet kontrolünün oldukça önemli bir hale
gelmesiyle sonuçlanmýþtýr2. Bankalarýn kârlýlýk
oranlarýnýn oldukça düþük seviyelere gerilemiþ
olmasý, bankalarýn risk evrenlerinde yer alan
risklerin realizasyonuna olan duyarlýlýklarýný
daha da artýrmaktadýr. Bu doðrultuda
maliyetlerin kontrolü ve uzmanlaþma prensipleri
doðrultusunda finansal kuruluþlarýn uzmanlýk
alanlarý dýþýnda bulunan ve ciddi sermaye
yatýrýmý gerektiren hizmetleri outsource etme
eðilimlerinin geliþtiði gözlenmektedir.
Teknolojik Geliþmeler
Yüksek teknoloji bankacýlýðý, geleceðe iliþkin
bankacýlýk yapýsýnýn en önemli ayaðýný
oluþturmaktadýr. Teknolojik altyapýdaki geliþim
ve bankacýlýk iþ yapýþ süreçlerine iliþkin temel
paradigmalarda meydana gelen deðiþim
sonucunda, bankacýlýk iþlemleri içerisindeki
payý ve önemi hýzlý biçimde artan teknoloji
temelli olan internet (e-banking) ve telefon
(m-banking) bankacýlýðýnda söz konusu trendin
artarak devam etmesi öngörülmektedir.
Bununla birlikte, elindeki teknik altyapýdan
daha etkili biçimde faydalanmayý hedefleyen
bankalarda daha az personelle daha etkili
çalýþan þube konseptine geçiþ eðiliminin öne
çýktýðý görülmektedir. Teknolojik geliþmelerin
bankalarýn müþteriye ulaþtýðý daðýtým kanallarýný
deðiþtirmesi ve çeþitlendirmesi, yeni bankacýlýk
hizmetleri ile ürünlerinin yaratýlmasýný ve inovatif
bankacýlýk faaliyetlerini destekleyici rol
oynamýþtýr.
Teknolojik altyapý giderek bankalarýn rekabet
gücü açýsýndan daha da önemli bir hale
gelmektedir. Bankalarýn müþterilerine
saðladýklarý finansal hizmetlerin hýzýnýn ve
kalitesinin artýrýlmasý, yeni teknolojik unsurlarýn
ve güvenlik altyapýlarýnýn mevcut sisteme
entegre edilmesi müþteri memnuniyeti
açýsýndan giderek daha fazla önem
kazanmaktadýr. Bu doðrultuda bankalarýn
teknolojik yatýrýmlarýndaki artýþ trendinin
hýzlanarak sürmesi beklenmektedir.
Faaliyet giderlerinin azaltýlmasý ve operasyonel
etkinliðin artýrýlmasý adýna yeni teknoloji temelli
araçlarýn ve uygulamalarýn yaygýnlaþmaya
baþlamasýyla birlikte bankalar þube aðlarýný ve
þube yapýlarýný gözden geçirmektedir. Maliyet
kontrolü faaliyetleri kapsamýnda azalan
önemleri ve deðiþen iþlevleri sonucunda,
bankalarýn þube aðlarýný etkinlik penceresinde
ele alarak yeniden yapýlandýrmasý
beklenmektedir. Bununla birlikte daha etkili
fizibilite ve stratejik önem incelemeleri
sonucunda açýlacak olan geleceðin banka
þubelerinin yapýsýnýn, teknolojik kabiliyetleri
çok daha yüksek, basit iþlemler yerine daha
karlý ve teknik iþlemlere odaklanmýþ, içinde
daha az sayýda ancak daha donanýmlý
personelin çalýþtýðý bir yapýda olacaðý
öngörülmektedir.
Müþteri Odaklýlýk
Toptan fonlamaya aðýrlýk vererek faaliyet
gösteren yatýrým bankacýlýðý konseptinin iflas
etmesi, baþta finansal piyasalarda kýrýlganlýðýn
ve volatilitenin arttýðý dönemler olmak üzere
sürekli fonlamanýn bankalar adýna önemini
ortaya koymuþtur. Sürekli fonlama adýna
bankalar açýsýndan en önemli kaynak
bankalarýn mevduat tabaný olup, bu
doðrultuda müþteri memnuniyeti, müþteri
sadakati ve müþteri iliþkileri kavramlarýnýn artan
öneminin yansýmasý olarak, banka stratejileri
içerisinde yeniden konumlandýrýldýðý
görülmektedir.
Toplumlarýn demografik yapýsýndaki deðiþimin
yaný sýra müþteri davranýþ ve tüketim
kalýplarýnda yaþanan radikal deðiþimler, diðer
hizmet sektörü iþletmeleri gibi bankalarýn da
yakýndan takip etmesi gereken bir olgudur.
Bu doðrultuda bankalarýn yeni teknolojik
altyapýsýnýn cloud, big-data gibi uygulamalar
aracýlýðýyla çok geniþ hacimli ve kapsamlý veriyi
toplayabilmesi, depolayabilmesi,
sýnýflandýrabilmesi ve alýnacak stratejik kararlara
uygun forma getirebilmesi, müþteri verilerinin
etkin biçimde analiz edilmesine, yeni ürünlerin
piyasaya sürülmesine, müþteriye özel bankacýlýk
ürünleri ile hizmetleri üretilmesine ve müþteri
2 Þenol BABUÞÇU, Oradan Buradan Azýcýk Bankacýlýk, Ankara: Bankacýlýk Akademisi Yayýnlarý, 2009, s.113-118.
6
GÜNCEL
odaklý bankacýlýk anlayýþýnýn güçlenmesine ciddi
katkýlarda bulunmaktadýr.
Sosyal Sorumluluk
Günümüzde bankalar müþteri tabaný ve paydaþ
aðý çok geniþ olan, toplumun farklý kesimleriyle
karþýlýklý etkileþim halinde bulunan sosyal
varlýklardýr. Öyleki, finansal kuruluþlar orijinli
negatif dýþsallýklar sadece bulaþma etkisi
aracýlýðýyla ayný sektörde yer alan diðer finansal
kuruluþlarý deðil, farklý ülkelerde yaþayan
milyonlarca insaný ciddi biçimde
etkileyebilmektedir. Baþka bir ifadeyle diðer
iktisadi ajanlarýn davranýþ kalýplarý ile
makroekonomik göstergeler bankalarý ve
bankacýlýk faaliyetlerini etkilediði gibi karþýlýklý
bir etkileþim sonucu olarak bankalarýn
bünyelerinde görülen olumsuz geliþmeler de
toplumsal dinamikleri ve makroekonomik
göstergeleri daha þiddetli biçimde etkilemeye
baþlamýþtýr. Toplumsal yapýdaki artan önemi
ve sosyal birer varlýk olmalarý sonucunda,
bankacýlýk karar alma mekanizmalarýnda ve
faaliyetlerinde sosyal sorumluluk algýsý giderek
güçlenmektedir. Bu çerçevede, özellikle geliþmiþ
ülkelerde faaliyet gösteren bankalarda salt kâr
odaklý bankacýlýk anlayýþýndan kâr, müþteri ve
toplum odaklý bankacýlýk paradigmasýna geçiþe
iliþkin güçlü bir eðilim ortaya çýkmýþtýr. Yeþil
bankacýlýk, sürdürülebilirlik raporlamasý,
müþteriye özel internet sayfasý oluþturma gibi
güncel uygulamalar da bu eðilimin doðrudan
yansýmasýdýr.
ve köklü finansal kuruluþlarýn iflas etmeleri,
devletlerin dahi mali açýdan iflasa yaklaþmalarý
sürdürülebilirlik kavramýnýn öne çýkarmýþtýr.
Sürdürülebilirlik konsepti, sürdürülebilir
büyüme ve kârlýlýk, sürdürülebilir deðerler
yaratýlmasý, sürdürülebilir iþ modelleri ve
finansal ürünler, operasyonel etkinlik, rekabet
gücü, müþteri sadakati ve marka yönetimi gibi
açýlardan bankacýlýk stratejileri ve iþ modelleri
ü z e r i n d e e t k i l i o l m a y a b a þ l a m ý þ t ý r.
Kurumsal Yönetiþim ve Þeffaflýk
Yakýn geçmiþte yaþanan mali skandallarýn
ardýndan son dönemde yaþanan bankalarýn
yönetim kurulu üyelerinin ve üst düzey
yöneticilerinin suistimalleri, libor skandalý,
muhasebe hileleri, aþýrý kâr ve rekabet odaklýlýk
sonucunda risk yönetimine iliþkin ihmaller gibi
mali olaylar sonucunda paydaþlarýn algýlarýnda
finansal þirketlere yönelik ortaya çýkan güven
problemi, bankacýlýk faaliyetlerinde þeffaflýk
ve kurumsal yönetiþim uygulamalarýnýn
öneminin daha da artmasýyla sonuçlanmýþtýr.
Yakýn geçmiþte yaþanan mali
skandallarýn ardýndan son
dönemde yaþanan bankalarýn
yönetim kurulu üyelerinin ve üst
düzey yöneticilerinin suistimalleri,
libor skandalý, muhasebe hileleri,
aþýrý kâr ve rekabet odaklýlýk
sonucunda risk yönetimine iliþkin
ihmaller gibi mali olaylar sonucunda
paydaþlarýn algýlarýnda finansal
þirketlere yönelik ortaya çýkan
güven problemi, bankacýlýk
faaliyetlerinde þeffaflýk ve kurumsal
yönetiþim uygulamalarýnýn
öneminin daha da artmasýyla
sonuçlanmýþtýr.
Þirket bilançolarýnda þeffaflýðýn artýrýlmasý
amacýyla aðýrlýklý olarak matematiksel ve
finansal mühendisliklere dayalý karmaþýk
ürünlerden oluþan bilanço dýþý yükümlülüklerin
þirket bilançolarýndan uzaklaþtýrýlmasýna yönelik
regülasyon çalýþmalarý güçlenmektedir.
Bankalarýn organik büyüme perspektifinde
önemli gündem maddelerinden birisini ise yeni
müþterilerin ve toplumsal gruplarýn bankacýlýk
sektörü ve hizmetleri ile tanýþtýrýlmasý (financial
inclusion) bulunmaktadýr. Sözü edilen faaliyetler
kapsamýnda düþük gelirli gruplar ile gençler
temel hedef kitle konumundadýr. Bu çerçevede
uzun vadeli rekabet gücü göz önünde
bulundurularak bu toplumsal kesimlerin sisteme
entegrasyonu ve bu pazarda yaþanan rekabette
öne geçebilmek amacýyla düþük maliyetli
finansal hizmetler saðlanmasý, yeni yatýrým
ürünleri ve yeni pazarlama kanallarý
geliþtirilmesine yönelik çalýþmalar
gerçekleþtirilmektedir.
Finansal þirketlerde þeffaflýk ve kurumsal
yönetiþimin güçlendirilmesine iliþkin ortaya
çýkan en önemli geliþmelerden birisi de finansal
raporlama alanýnda ortaya çýkan
sürdürülebilirlik raporlamasý 3 ve entegre
raporlama 4 gibi uygulamalardýr. Özellikle
finansal raporlamaya iliþkin mevcut
uygulamalarýn günümüz konjonktüründe
yetersiz kaldýðýnýn anlaþýlmasý üzerine, hesap
verilebilirlik ve þeffaflýk prensipleri
doðrultusunda iþletmenin organizasyonel
yapýsýna ve çevresel koþullarýna, kurumsal
yönetim yapýsýna, þirket stratejilerine, iþ
modellerine, geleceðe iliþkin beklentilere,
firmanýn karþýlaþtýðý risklere ve fýrsatlara iliþkin
bilgilere 5 kapsamlý biçimde “entegre
raporlama” uygulamalarýnda yer verilmesine
yönelik çalýþmalar hýzlý biçimde
sürdürülmektedir.
Sürdürülebilirlik Konsepti
Düzenleme ve Denetim Yapýsý
1970’li yýllarla beraber frekansý ve þiddeti artan
krizler, ülkelerin finansal sektörlerinde faaliyet
gösteren bankalarýn sayýsýnýn sistematik olarak
azalmasý ve küresel kriz sürecinde çok büyük
Finansal kuruluþlarýn ve faaliyetlerinin uluslar
arasýlaþma düzeyi ile karmaþýklaþma düzeyi
her geçen gün artarken, mevcut finansal
güvenlik aðý yapýlanmalarýnýn daha yavaþ bir
3 https://www.globalreporting.org/information/sustainability-reporting/Pages/default.aspx, (14.11.2013).
4 https://www.globalreporting.org/information/current-priorities/integrated-reporting/Pages/default.aspx, (14.11.2013).
5 http://www.theiirc.org/, (14.11.2013).
7
GÜNCEL
Gelecekte yeni krizlerin ortaya
çýkmasýný önlemek ve gelecekte
ortaya çýkacak krizlerin
maliyetlerini minimize edebilmek
adýna mevcut düzenleme
çerçevesinin hem ulusal hem de
uluslar arasý boyutta revize
edilmesine ve yeni bir finansal
mimarinin tesis edilmesine yönelik
çalýþmalar baþlamýþtýr.
þekilde evrilmesi, gerek ulusal gerekse de uluslar
arasý platformda önemli bir düzenleme ve
denetim boþluðunun ortaya çýkmasýna neden
olmuþtur. Günümüzde küresel finans sistemine
iliþkin görülen çok sayýdaki yapýsal
problemlerden birisinin günümüzün dinamik
ve kompleks piyasalarýnda uluslar arasý ölçekte,
kapsamlý bir þekilde düzenleme ve denetim
faaliyetlerini yürütecek olan küresel bir
otoritenin eksikliði olduðu anlaþýlmýþtýr.
Gelecekte yeni krizlerin ortaya çýkmasýný
önlemek ve gelecekte ortaya çýkacak krizlerin
maliyetlerini minimize edebilmek adýna mevcut
düzenleme çerçevesinin hem ulusal hem de
uluslar arasý boyutta revize edilmesine ve yeni
bir finansal mimarinin tesis edilmesine yönelik
çalýþmalar baþlamýþtýr. Bu doðrultuda;
- Uluslararasý finansal mimarinin yeniden
inþasý ve küresel finansal istikrarýn yeniden
tesisi adýna gerçekleþtirilen çalýþmalara
öncülük etmek ve bu çalýþmalarýn
senkronizasyonu amacýyla G-20 tarafýndan
FSB’nin görevlendirildiði,
- Küresel ekonomide artan önemine paralel
olarak FSB’nin kurumsal yapýsýnýn,
kaynaklarýnýn ve yetkilerinin bu doðrultuda
güçlendirildiði6,
- IMF ve Dünya Bankasýnýn yeniden
yapýlandýrýldýðý (geliþmekte olan ülkelerin
karar mekanizmalarýndaki etkinliklerinin
tedrici olarak artýrýlmasý gibi), kaynaklarýnýn
artýrýldýðý ve sorumluluklarý ile yetkilerinin
gözden geçirildiði,
- ABD’de Finansal Ýstikrar Gözetim Konseyi
(Financial Stability Oversight Council), AB’de
Avrupa Sistemik Risk Kurulu (European
Systemic Risk Board) ve Avrupa Mali
Denetleyiciler Sistemi’nin (European System
of Financial Supervisors) kurulduðu
görülmektedir.
Sonuç olarak, bankalarýn düzenlenmesine ve
denetlenmesine iliþkin mevcut paradigmanýn
deðiþmesi gerekliliði kapsamýnda daha yoðun,
daha sýký, dinamik, kapsamlý, bütünleþik, sýnýr
ötesi, risk odaklý, geleceðe dönük düzenleme
ve denetim mekanizmalarýnýn oluþturulmasý
bir zorunluluk halini almýþtýr. Önümüzdeki yýllar
içinde finansal sektörün etkin biçimde
düzenlenmesinde, denetlenmesinde ve
çözümlenmesinde bölgesel, uluslar arasý,
küresel yapýlanmalarýn ve mekanizmalarýn
sayýsýnýn artmasý beklenmektedir.
Bankalara yönelik gerçekleþtirilen düzenleme
ve denetleme çalýþmalarýnýn mikro çerçevede
ise; sahip olduklarý risklerle orantýlý olmak
kaydýyla bankalarýn sermaye yapýlarýnýn
güçlendirilmesi ve kalitesinin artýrýlmasý, daha
güçlü likidite yapýsýna sahip olmasý, daha az
kaldýraç kullanmasý, sistemik önem düzeyi
daha yüksek olan bankalarýn daha sýký
denetlenmesi ve daha yüksek oranda
vergilendirilmesi, bankalarýn temel faaliyetlerine
daha fazla odaklanmasý ve geleneksel
bankacýlýk faaliyetleri ile riskli bankacýlýk
faaliyetlerinin ayrýþtýrýlmasý gibi hususlara
odaklandýðý görülmektedir.
Çözümleme Yapýsý
Günümüz bankalarýnýn yapýlarý doðrultusunda
banka iflaslarýnýn yüksek maliyetlere yol açmasý
ve gerçekleþtirilen müdahalelerden istenen
sonuçlarýn alýnamamasý, mevcut çözümleme
paradigmasýnýn ve mekanizmalarýnýn
yetersizliðini açýkça ortaya koymuþtur. Bu
kapsamda çözümleme hukuki altyapýsýnýn
güçlendirilmesi, çözümleme otoritelerinin
yetkilerinin erken müdahale, acil eylem planlarý
gibi reaktif politika araçlarýyla güçlendirilmesi,
ulusal çözümleme ve tasfiye süreçlerinin
birbirlerine yakýnlaþtýrýlmasý, mevduat sigorta
primlerinin riskli bankalar için farklýlýk yaratacak
anlamda daha yüksek olmasý, sigortalý
mevduatýn hýzlý biçimde tespit edilmesi ve
mudilere ödenmesi öngörülmektedir. Ayrýca,
mevcut finansal mimari içerisinde çözümleme
sistemlerinin yetersizliklerinin giderilmesi adýna
köprü banka (bridge bank), bail-in
(otofinansman), çözümleme fonu, geri
kazaným ve çözümleme planlarý (Recovery and
Resolution Plans), kriz yönetim gruplarý (Crisis
Management Groups), sýnýr ötesi kriz yönetim
gruplarý gibi yeni çözümleme yöntemleri ve
mekanizmalarý geliþtirilmiþtir. Söz konusu
çözümleme mekanizmalarý, ülkelerin finansal
altyapýlarýnýn geliþmiþlik düzeyleri ve finansal
kuruluþlarýnýn özellikleri gibi faktörler
çerçevesinde uygulanmaya çalýþýlmaktadýr.
Sonuç
Çalýþmada bankacýlýk sektöründe kendisi ve
etkisi henüz devam etmekte olan süreçler ve
finansal olgular ile yakýn bir gelecekte bankacýlýk
sektöründe ortaya çýkmasý öngörülen
geliþmeler; finansal konsolidasyon hareketleri,
inansal sermayenin kapitalizasyonu, teknolojik
geliþmeler, müþteri odaklýlýk, sosyal sorumluluk,
sürdürülebilirlik konsepti, kurumsal yönetim
6 Tevfik ALTINOK, M.Hasan EKEN ve Serkan ÇANKAYA, Küresel Mali Piyasalarda Yeniden Yapýlanma ve Türkiye, Ýstanbul Ticaret Odasý Yayýnlarý, 2011,
s.107-108..
8
GÜNCEL
ve þeffaflýk ile düzenleme, denetim ve
çözümleme baþlýklarý altýnda irdelenmiþtir.
Dinamik piyasa ve rekabet koþullarýnda faaliyet
gösterme, makroekonomik koþullarýn göreceli
daha istikrarsýz olduðu bir konjonktürde faaliyet
gösterme, müþteri yapýsýnda ve tercihlerinde
deðiþikliklerle karþýlaþma, ulusal ve uluslar arasý
düzeyi giderek artan düzenlemeler ile söz
konusu düzenlemelere uyum baskýsý bankalar
için oldukça zorlu bir çevresel yapýnýn ortaya
çýkmasýna neden olmuþtur. Bu noktada rekabet
baskýsýnýn yanýnda ortaklarýn karlýlýk ve
paydaþlarýn büyüme baskýlarý ile karþý karþýya
olan banka yöneticilerinin, ortaya çýkan güncel
trendleri yakýndan takip etmeleri ve
öngörebilmeleri, alýnacak proaktif ve reaktif
aksiyonlar ile kararlarýn etkinlikleri açýsýndan
önem taþýmaktadýr. Bankalarýn stratejilerinin
belirlenmesinin yaný sýra, finansal güvenlik aðý
oyuncusu resmi otoritelerin de söz konusu
trendleri yakýndan takip etmeleri finansal
istikrarýn tesisi ve korunmasý adýna önemli bir
hale gelmiþtir.
Rekabet baskýsýnýn yanýnda
ortaklarýn karlýlýk ve paydaþlarýn
büyüme baskýlarý ile karþý karþýya
olan banka yöneticilerinin, ortaya
çýkan güncel trendleri yakýndan
takip etmeleri ve öngörebilmeleri,
alýnacak proaktif ve reaktif
aksiyonlar ile kararlarýn etkinlikleri
açýsýndan önem taþýmaktadýr.
Kaynakça
• AKGEYÝK, Tekin ve Arif YAVUZ. Türk Bankacýlýk Sektöründe Yabancýlaþma: Risk mi Fýrsat mý?, Ýstanbul Ticaret Odasý
Yayýnlarý,Yayýn No: 2008-50, 2008.
• ALTINOK, Tevfik, M.Hasan EKEN ve Serkan ÇANKAYA. Küresel Mali Piyasalarda Yeniden Yapýlanma ve Türkiye, Ýstanbul
Ticaret Odasý Yayýnlarý, Yayýn No: 2010-117, 2011.
• BABUÞÇU, Þenol. Oradan Buradan Azýcýk Bankacýlýk, Ankara: Bankacýlýk Akademisi Yayýnlarý, 2009.
• ÝÇKE, Baþak Turan. Þirket Birleþmeleri Hisse Senedi Deðeri ve Finans Sektörü, Ýstanbul: Derin Yayýnlarý, 2007.
• https://www.globalreporting.org/Pages/default.aspx
• http://www.theiirc.org/
9
ANALÝZ
KAMBÝYO SENETLERÝNE MAHSUS
HACÝZ YOLU ÝLE TAKÝBÝN ÖZELLÝKLERÝ
Bütün takip çeþitlerinde olduðu gibi, kambiyo senetlerine mahsus takip de, alacaklýnýn
yetkili icra dairesine yapacaðý bir takip talebi ile baþlar. Eðer yetkisiz bir icra dairesinde
takip baþlatýlýrsa, borçlunun süresi içinde yetki itirazýnda bulunmasý gerekir. Zira icra
dairelerinin yetkisi kamu düzenine iliþkin ve kesin olmadýðýndan, icra dairesi yetkili olup
olmadýðýný kendiliðinden gözetemez.
Türk icra hukukunda, alacaklýnýn
baþvurabileceði, koþullarý birbirinden farklý
birden fazla takip çeþidi bulunmaktadýr. Bunlarý
genel olarak belirtmek gerekirse;
1- Ýlamsýz icra yolu: Bu takip yolu yalnýzca
para ve teminat alacaklarý bakýmýndan kabul
edilmiþtir. Bir baþka deyiþle, hukukumuzda para
ve teminat alacaklarý bakýmýndan önce
mahkemeye baþvurularak bir ilam elde edilmesi
zorunluluðu bulunmaksýzýn, doðrudan ilamsýz
icra takibi yapýlabilmektedir. Bunlar dýþýnda
kalan alacaklar için ise, ilamlý icra yoluna
baþvurmak bir zorunluluktur.
Ýlamsýz icra da kendi içinde üç ana bölüme
ayrýlmaktadýr:
a) Genel haciz yolu
b) Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu
c) Kiralanan taþýnmazlarýn ilamsýz icra yolu
ile tahliyesi
2- Ýlamlý (mahkeme kararýna dayanan) icra:
Bu takip yolu da esas itibariyle para alacaklarý
ve diðer alacaklar hakkýnda olmak üzere ikiye
ayrýlmaktadýr. Bu yola baþvurabilmesi için,
alacaklýnýn elinde bir ilam ya da ilam niteliðinde
sayýlan belgelerden (ÝÝK m. 38) birinin bulunmasý
gerekir.
3- Rehnin paraya çevrilmesi yolu: Bu takip
yolu, duruma göre, hem ilamlý hem de ilamsýz
icra olarak iþlerlik kazanabilmektedir. Bu takip
yoluna, rehinle teminat altýna alýnmýþ
alacaklarýn tahsili amacýyla baþvurulmaktadýr.
Ýþte kambiyo senetlerine1 mahsus haciz yolu
da hukukumuzda bir ilamsýz icra yolu olarak
öngörülmüþtür. Bu baðlamda, alacaðý bir
kambiyo senedine baðlý olan alacaklý, önce
mahkemede dava açýp bir ilam elde etmek
zorunda olmaksýzýn, doðrudan kambiyo
senetlerine mahsus haciz yolu ile takip baþlatma
hak ve yetkisine sahiptir2. Kuþkusuz elinde
kambiyo senedi bulunan bir alacaklý da genel
haciz yolu ile takip yapabilir 3 . Ancak bu
(kambiyo senetlerine dayalý takipte ödeme
emrine itirazýn takibi durdurmamasý nedeniyle)
alacaklýnýn tercih edeceði bir durum deðildir.
Þu halde, kambiyo senetlerine mahsus haciz
yolu ile takip, adeta özel bir takip yolu olarak
öngörülmüþtür. Zira, aþaðýda da belirtileceði
üzere, bu takip yoluna baþvurulabilmesi için
alacaðýn, mutlaka bir kambiyo senedine 4
baðlanmýþ olmasý gerekir.
KAMBÝYO SENETLERÝNE MAHSUS
HACÝZ YOLU ÝLE TAKÝBÝN AÞAMALARI
1- TAKÝP TALEBÝ
Bütün takip çeþitlerinde olduðu gibi, kambiyo
senetlerine mahsus takip 5 de, alacaklýnýn
1 Kambiyo senetleri Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiþ olan bono (TTK m. 776 vd.), çek (TTK m. 780 vd. ve 5941 sayýlý Çek Kanunu) ve
poliçedir (TTK m. 671 vd.).
2 Alacak bir mahkeme kararýna ve bir kambiyo senedine dayanmýyorsa ve rehin ile de teminat altýna alýnmamýþsa, alacaklýnýn baþvuracaðý yol
“genel haciz yolu” olacaktýr.
3 KURU, B./ARSLAN, R./YILMAZ, E.: Ýcra ve Ýflas Hukuku, Ders Kitabý, 27. Baský, Ankara-2013, s. 357.
4 1926 tarihli eski Ticaret Kanununda kullanýlan “ticari senetler” tabiri yerine yeni Ticaret Kanununda “kambiyo senetleri” tabirinin kullanýlmasý
tercih edilmiþtir. Zira Türk hukukunda gerek ticari senetler ve gerekse kambiyo senetleri terimi, kendine özgü bir anlam ifade ederler. Diðer bir
deyiþle “kambiyo senedi” ile “ticari senet” kavramlarý ayný anlama gelmemektedir. Bkz. ERGÜN, M.: Kambiyo senetlerine Özgü Takip Yollarý,
Ankara-1989, s. 29 vd. Öte yandan Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiþ olan kambiyo senetleri kýymetli evraktýr. Ancak kambiyo senetleri resmi
senet niteliðinde olmayýp, özelliði olan adi senet niteliðindedir (PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./SUNGURTEKÝN ÖZKAN, M./ÖZEKES, M.: Ýcra ve Ýflas
Hukuku, 10. Baský, Ankara-2012, s. 402.
Yrd. Doç. Dr.
Kudret Aslan
TOOB Üniversitesi HukukFakültesi
Öðretim Üyesi
10
5 Bu konuda geniþ bilgi ve Yargýtay kararlarý için bkz. UYAR, T./UYAR, A./UYAR, C.: Ýcra Hukukunda Kambiyo Senetleri, Güncellenmiþ 4. Baský,
Ankara-2013.
ANALÝZ
yetkili6 icra dairesine yapacaðý bir takip talebi
ile baþlar. Eðer yetkisiz bir icra dairesinde takip
baþlatýlýrsa, borçlunun süresi içinde yetki
itirazýnda bulunmasý gerekir. Zira icra
dairelerinin yetkisi kamu düzenine iliþkin ve
kesin olmadýðýndan, icra dairesi yetkili olup
olmadýðýný kendiliðinden gözetemez 7 .
Kambiyo senedine baðlanmýþ olan bir alacak,
ayný zamanda rehinle güvence altýna alýnmýþ
ise, alacaklý önce rehnin paraya çevrilmesi
yoluyla takip yapmak zorunda olmaksýzýn,
doðrudan kambiyo senetlerine mahsus haciz
yoluyla takip yapabilir. Ancak dilerse kambiyo
senetlerine mahsus haciz takibi de yapabilir.
Alacaklýnýn bu konuda bir seçim hakký
bulunmaktadýr. Hatta Yargýtay’ýn yeni
kararlarýna göre, alacak ayný zamanda ipotekle
güvence altýna alýnmýþ ise tahsilde tekerrür
olmamak kaydýyla her iki takibin ayný anda
yapýlmasý da mümkündür8.
Bu takip yolunda da takip talebinde ÝÝK m.
58’de sayýlan kayýtlarýn bulunmasý gerekir.
Ancak bunlarla birlikte, takip talebine kambiyo
senedinin aslýnýn eklenmesi ve takip talebine
senedin tarih, numara ve cinsinin de yazýlmasý
zorunludur. Ancak muhatap banka tarafýndan
kýsmi ödeme yapýlmasý halinde çekin onaylý
fotokopisi hamile verilir. Ýþte çek hamili istisnai
olarak bu onaylý çek fotokopisi ile de takip
yapabilir (Çek K. m. 3,VI).
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla
takip yapabilmek için, alacaklýnýn Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine göre senedin yetkili hamili
ve borçlunun da senedin borçlusu olmasý
gerekir. Buna göre kambiyo senedinin ciro
edilmediði durumlarda yetkili hamil, sendin
lehdarýdýr. Kambiyo senedi lehdar tarafýndan
ciro edilmiþse, yetkili hamil, kendi hakký
müteselsil ve birbirine baðlý cirolardan anlaþýlan
son hamildir (TTK m. 686, 778, 790). Ayrýca,
kambiyo senedinin bedelini ödemiþ olan
ciranta, aval veren kimse, araya girme suretiyle
ödemiþ olan kimse kambiyo senedinin yetkili
hamili olabilecektir.
Kambiyo senedine baðlanmýþ
olan bir alacak, ayný zamanda
rehinle güvence altýna alýnmýþ ise,
alacaklý önce rehnin paraya
çevrilmesi yoluyla takip yapmak
zorunda olmaksýzýn, doðrudan
kambiyo senetlerine mahsus haciz
yoluyla takip yapabilir. Ancak
dilerse kambiyo senetlerine mahsus
haciz takibi de yapabilir.
Kambiyo senedinin borçlusu 9 ise poliçe
bakýmýndan; poliçeyi kabul eden muhatap,
keþideci, cirantalar, bunlar lehine aval verenler,
araya girme suretiyle kabul edenler ve bunlarýn
yetkisiz temsilcileridir. Bono bakýmýndan;
keþideci, cirantalar, bunlar lehine aval verenler
ve bunlarýn yetkisiz temsilcileridir. Çek
bakýmýndan ise; keþideci, cirantalar, bunlar
lehine aval verenler ve bunlarýn yetkisiz
temsilcileridir.
Öte yandan, alacaklýn borçluya karþý takip10
talebinde bulunabilmek için “ödememe
6 Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolunda, yetkili icra dairesinin tespiti bakýmýndan, kural olarak, genel haciz yolundaki yetkiye iliþkin kurallar
uygulanacaktýr. Buna göre, ÝÝK m. 50 hükmüne göre, ilamsýz icrada yetki hususunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yetkiye iliþkin
hükümleri kýyasen uygulanýr. Ýlamsýz icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleþim yeri icra dairesidir (HMK m. 6). Ancak burada Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nda öngörülmüþ olan özel yetki kurallarý da iþlerlik kazanýr. Özellikle sözleþmelerden doðan borçlarda, sözleþmenin ifa
edileceði yer mahkemesi (HMK m. 10) ve dolayýsýyla icra dairesi de yetkilidir. Ayrýca ÝÝK m. 50 hükmündeki özel düzenleme nedeniyle sözleþmenin
yapýldýðý yer icra dairesinde de (HMK’ya göre dava açýlamamakla birlikte) icra takibi yapýlmasý mümkündür. Ancak kambiyo senetlerinden doðan
alacaklar, aranacak alacak niteliðinde olduðu için, bu alacaklar bakýmýndan Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK), ifa yerinin belirlenmesine iliþkin
m.89,I/1 hükmü uygulanmaz. Yani kambiyo senedinin alacaklýsý, TBK m.89,I/1, HMK m.10 ve ÝÝK m. 50 hükümleri çerçevesinde kendi yerleþim
yerinde, ifa yeri kuralýna dayanarak, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapamaz; ancak borçlunun yerleþim yerinde takip yapabilir.
Bkz. KURU/ARSLAN/YILMAZ-Ders Kitabý, s. 358.
7 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, taraflarýn “yetki sözleþmesi” yaparak yetkisiz bir mahkemeyi yetkili hale getirmeleri mümkündür. Bu
yetki sözleþmeleri icra daireleri hakkýnda da yapýlabilir. Ancak yeni HMK, yetki sözleþmeleri bakýmýndan önemli hükümler getirmiþtir. Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 17 nci maddesine göre, yetki sözleþmeleri sadece tacir ve kamu tüzel kiþileri arasýnda yapýlabilir. Dolayýsýyla gerçek
kiþilerin kendi aralarýnda ya da bir tacir ile bir gerçek kiþinin arasýnda yapýlan yetki sözleþmesi geçerli olmayacaktýr. Buna raðmen örneðin bir
tacir ile bir gerçek kiþi arasýnda yapýlan bir yetki sözleþmesinin (örneðin bir bonoya konulan yetki þartýnýn) geçersiz olduðunu, kanýmýzca davada
hâkim (ve de takipte icra dairesi) kendiliðinden dikkate alamaz. Çünkü, yetki sözleþmesi ancak kesin olmayan yetki hallerinde yapýlabilir (HMK
m. 18). Kesin olmayan yetki ise, ilk itiraz olup, ilk itiraz hallerini mahkeme kendiliðinden dikkate alamaz (HMK m. 127). Öte yandan, Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüðe girmesinden önce (yani 1. Ekim 2011 tarihinden önce) yapýlmýþ yetki sözleþmelerinin geçerli olup
olmayacaðýna da burada kýsaca deðinmek gerekir. Bir görüþe göre, HMK’dan önce yapýlan yetki anlaþmalarý geçerlidir. Bizim de katýldýðýmýz
diðer bir görüþe göre, HMK’dan önce yapýlmýþ olan ve yeni HMK’nýn getirdiði þartlarý taþýmayan yetki sözleþmeleri geçerli deðildir. Bu baðlamda
HMK’nýn yürürlüðe girmesinden önce düzenlenmiþ olan ve gerekli þartlarý taþýmayan (örneðin bir tacir ile bir gerçek kiþi arasýnda düzenlenmiþ
olan bir bonoya veya diðer bir kambiyo senedine konulmuþ olan) yetki sözleþmeleri geçerli deðildir. Bkz. PEKCANITEZ/ATALAY/SUNGURTEKÝN
ÖZKAN/ÖZEKES s. 405.
8 12. HD 15.12.2005, 21394/25100 (MÝHDER 2005/2, s. 520).
9 Bir kambiyo senedinin takip edilen borçlusu birden fazla ise ve bunlarýn hepsi iflasa tabi kiþilerdense, alacaklýnýn bunlar hakkýnda ayný takip
talebinde (haciz veya iflas) bulunmasý gerekir. Ancak borçlulardan bir kýsmi iflasa tabi, diðerleri deðilse ve alacaklý da iflasa tabi olanlar hakkýnda
iflas takibi yapmak isterse, haciz ve iflas olmak üzere iki ayrý takip talebinde bulunacaktýr.
10 5491 sayýlý Çek Kanunu m. 3,VIII hükmüne göre “Üzerinde yazýlý bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karþýlýðýnýn TTK’nýn
707 nci (yeni TTK m. 795 inci) maddesi uyarýnca kýsmen veya tamamen ödenmemiþ olmasý halinde, bu çekle ilgili olarak hukuki takip yapýlamaz.
Ýleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukuki takip yapýlabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde
bankaya ibraz edilmesi ve karþýlýksýzdýr iþlemine tabi tutulmasý þarttýr”. Bu hükümden de anlaþýlacaðý üzere, üzerindeki düzenleme tarihinden
önce (çek karþýlýksýz olsa bile) takip yapýlamayacaktýr. Takip yapýlabilmesi için çekin düzenleme tarihine göre ibraz süresi içinde ibraz edilmesi
ve karþýlýksýz iþlemine tabi tutulmasý gerekir. Bularýn dýþýnda, Çek Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin 5 inci fýkrasýna göre “31.12.2017 tarihine
kadar, üzerinde yazýlý düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazý geçersizdir”. Bunun sonucu olarak, ibrazý geçersiz
olan bir çeke dayalý olarak takip yapýlmasý da söz konusu olamayacaktýr. Özetle, burada, burada bir vadenin getirilmediði, sadece ileri düzenleme
tarihine bir sonuç baðlandýðý ve bu tarih gelmeden alacaklýnýn takip hakkýnýn doðmadýðý ve takip yetkisinin bulunmadýðý kabul edilmektedir.
Bkz. PEKCANITEZ/ATALAY/SUNGURTEKÝN ÖZKAN/ÖZEKES s. 408-409.
11
ANALÝZ
Borçlu ödeme emrine karþý
süresi içinde itiraz etmezse, ödeme
emri kesinleþir ve alacaklýnýn da
talep etmesi halinde, borçlunun
mal ve haklarýna icra dairesi
tarafýndan haciz konulur. Ancak
borçlu ödeme emrine imzaya veya
borca itiraz þeklinde itiraz edebilir.
protestosu” çekmesinin þart olduðu hallerde,
kambiyo senedi ile birlikte bu protestonun da
takip talebine eklenmesi gerekir. Bu protestoyu
çekme zorunluluðu ve protestodan muafiyet
halleri, bono, çek ve poliçe bakýmýndan Türk
Ticaret Kanunu hükümlerine göre ayrý ayrý
tespit edilmelidir. Ancak þu hususu burada
belirtmek gerekir ki, çekin yetkili hamili, çeki
süresinde ibraz etmiþ veya protesto etmiþ olsa
bile, muhatap bankaya karþý, kambiyo
senetlerine mahsus haciz yoluyla takip
yapamaz.
Genel haciz yolundan farklý olarak, kambiyo
senetlerine mahsus haciz yolunda alacaklýnýn
takip talebini alan icra dairesi, aþaðýda sayýlan
hususlarýn gerçekleþip gerçekleþmediðini
kontrol etmek zorundadýr. Bu hususlar:
- Senedin kambiyo senedi niteliðini taþýyýp
taþýmadýðý11
- Kambiyo senedinin vadesinin gelmiþ olup
olmadýðý
- Alacaklýnýn kambiyo senetlerine mahsus
yolla talip yetkisinin bulunup bulunmadýðý
- Senedin aslýnýn takip talebine eklenip
eklenmediði
- Gerekiyorsa ödememe protestosunun
çekilmiþ ve takip talebine eklenmiþ olup
olmadýðý.
2- ÖDEME EMRÝ
Alacaklýnýn takip talebini alan icra müdürü,
senedin kambiyo senedi niteliðini taþýdýðýný ve
vadesinin de geldiðini tespit edince, borçluya
hemen kambiyo senetlerine mahsus ödeme
emri gönderir.
Bu ödeme emrinde þu kayýtlarýn yer almasý
zorunludur:
- Alacaklý veya vekilinin banka hesap numarasý
hariç olmak üzere, takip talebindeki kayýtlar
- Borcun ve takip masraflarýnýn on gün içinde
ödeme emrinde yazýlý olan icra dairesine ait
banka hesabýna ödenmesi ihtarý
beþ gün içinde açýkça bir dilekçe ile icra
mahkemesine bildirmesi; aksi takdirde
kambiyo senedindeki imzanýn yapýlacak icra
takibinde kendisinden sadýr sayýlacaðý ve
imzasýný haksýz yere inkâr ederse sözü edilen
senede dayanan takip konusu alacaðýn yüzde
onu oranýnda para cezasýna mahkûm
edileceði ve icra mahkemesinden itirazýnýn
kabulüne dair bir karar getirmediði takdirde
cebri icraya devam olunacaðý ihtarý
- Borçlunun, borçlu olmadýðý veya borcun
itfa edildiði veya mehil verildiði veya alacaðýn
zaman aþýmýna uðradýðý veya yetki itirazýný
sebepleri ile birlikte beþ gün içinde icra
mahkemesine bir dilekçe ile bildirerek icra
mahkemesinden itirazýn kabulüne dair bir
karar getirmediði takdirde cebri icraya devam
olunacaðý ihtarý
- Ýtiraz edilmediði ve borç ödenmediði
takdirde on gün içinde 74 üncü maddeye,
itiraz edilip de reddedildiði takdirde ise üç
gün içinde 75 inci maddeye göre mal
beyanýnda bulunmasý ve bulunmazsa hapisle
tazyik edileceði, mal beyanýnda bulunmaz
veya hakikate aykýrý beyanda bulunursa ayrýca
hapisle cezalandýrýlacaðý ihtarý.
3- ÖDEME EMRÝNE ÝTÝRAZ VE
ÝNCELENMESÝ
a) Ýmzaya Ýtiraz ve Ýncelenmesi
Borçlu ödeme emrine karþý süresi içinde itiraz
etmezse, zaten ödeme emri kesinleþir ve
alacaklýnýn da talep etmesi halinde, borçlunun
mal ve haklarýna icra dairesi tarafýndan haciz
konulur. Ancak borçlu ödeme emrine imzaya
veya borca itiraz þeklinde itiraz edebilir.
Ýmzaya itiraz, borçlunun takibin dayanaðý olan
kambiyo senedindeki imzayý inkâr etmesi, bu
imzaya itiraz etmesidir. Borçlu imzaya itirazýný;
- Ödeme emrinin kendisine tebliðinden
itibaren,
- 5 gün içinde,
- Mutlaka dilekçeyle,
- Takibin dayanaðý olan senet kambiyo senedi
niteliðinde deðilse, borçlunun beþ gün içinde
icra mahkemesine þikâyet etmesi gerektiði
- Ýcra mahkemesine bildirmek zorundadýr12.
Aksi takdirde kambiyo senedindeki imza bu
takip bakýmýndan kendisine ait sayýlýr.
- Takip dayanaðý kambiyo senedindeki imza
kendisine ait olmadýðý iddiasýnda ise bunu
Genel haciz yolundan farklý olarak, bu takip
11 Bilindiði üzere, her senet kambiyo senedi niteliðini taþýmamaktadýr. Bu senetler özelliði olan, bir takým zorunlu unsurlarý bünyelerinde
barýndýran senetlerdir. Bu unsurlarýn ne olduðu her bir kambiyo senedi bakýmýndan TTK hükümlerine göre belirlenecektir. Ýþte icra memuru bir
kambiyo senedinin zorunlu unsurlarýný taþýyýp taþýmadýðýný incelemek zorundadýr. Zira zorunlu unsurlarý eksik olan bir senet kambiyo senedi
niteliðini taþýmayacak, alacaklýnýn da bu takip yoluna baþvuru hakký bulunmayacaktýr.
12 Oysa genel haciz yolunda, ödeme emrine itiraz; ödeme emrinin tebliðinden itibaren, yazýlý veya sözlü olarak, 7 gün içinde, icra dairesine
yapýlýr ve itiraz icra takibini kendiliðinden durdurur.
12
ANALÝZ
yolunda imzaya itiraz, satýþtan baþka icra takip
iþlemlerini durdurmaz13. Ancak icra mahkemesi
yapacaðý inceleme sonucunda gerekli görürse,
itiraz ile ilgili kararýna kadar, tedbir mahiyetinde,
icra takibini geçici olarak durdurulmasýna karar
verebilir.
Ýcra mahkemesinin ÝÝK m. 68a,VI hükmüne
göre yapacaðý14 inceleme sonucunda inkâr
edilen imzanýn borçluya ait olmadýðý anlaþýlýrsa,
itirazýn kabulüne karar verir ve iþte bu itirazýn
kabulü kararý ile icra takibi durur. Ancak bu
durumda alacaklý alacaðýný genel hükümlere
göre dava edebilir (ÝÝK m. 170,III). Ýcra
mahkemesi, itirazýn kabulüne karar vermesi
hâlinde, senedi takibe koymada kötü niyeti
veya aðýr kusuru bulunduðu takdirde alacaklýyý,
senede dayanan takip konusu alacaðýn yüzde
yirmisinden aþaðý olmamak üzere tazminata
ve alacaðýn yüzde onu oranýnda para cezasýna
mahkûm eder. Alacaklý genel mahkemede dava
açarsa, para cezasýnýn tahsili dava sonuna
kadar tehir olunur ve bu davayý kazanýrsa
hakkýnda verilmiþ olan para cezasý kalkar.
Buna karþýlýk inkâr edilen imzanýn borçluya ait
olduðu anlaþýlýrsa ve itiraz ile birlikte eðer
takip icra mahkemesi tarafýndan
durdurulmuþsa, borçlu sözü edilen senede
dayanan takip konusu alacaðýn yüzde
yirmisinden aþaðý olmamak üzere inkâr
tazminatýna ve takip konusu alacaðýn yüzde
onu oranýnda para cezasýna mahkûm
edilir ve itiraz reddedilir. Þayet borçlu menfi
tespit veya istirdat davasý açarsa, hükmolunan
tazminatýn ve para cezasýnýn tahsili dava
sonuna kadar tehir olunur ve davanýn borçlu
lehine sonuçlanmasý hâlinde daha önce
hükmedilmiþ olan tazminat ve para cezasý
kalkar. Ýcra mahkemesinin imzaya itiraz
hakkýnda vermiþ olduðu kabul ve ret kararlarý,
Kanun’da belirtilmiþ olan temyiz sýnýrýný (bu
sýnýr 2013 yýlý için 5.240 Liradýr) geçmiþ olmasý
þartýyla temyiz edilebilir.
b) Borca Ýtiraz ve Ýncelenmesi
Borçlunun imzaya itirazý dýþýnda, gerek maddi
hukuka iliþkin gerekse takip hukukuna iliþkin
sebeplerle yapacaðý bütün itirazlara, borca
itiraz 15 denilir. Örneðin borcun ödenmiþ
olduðu, zamanaþýmýna uðradýðý, icra dairesinin
yetkisiz olduðu gibi itirazlar borca itirazdýr.
Bu takip yolunda borca itirazýn;
Ýcra mahkemesi hâkimi,
borçlunun itiraz dilekçesine ekli
olarak ibraz ettiði belgelerden
borcun itfa veya imhal edildiði (süre
verildiði) veya senedin metninden
zamanaþýmýna uðradýðý veya
borçlunun borçlu olmadýðý yahut
icra dairesinin yetkili olmadýðý
kanaatine varýrsa, daha evvel
itirazýn esasý hakkýndaki kararýna
kadar icra takibinin geçici olarak
durdurulmasýna karar verebilir.
- Ödeme emrinin tebliðinden itibaren
- 5 gün içinde
- Mutlaka dilekçeyle
- Sebepleriyle birlikte
- Ýcra mahkemesine yapýlmasý gerekir.
Borca itiraz da, satýþtan baþka icra takip
iþlemlerini durdurmaz. Yani alacaklý borçlunun
mallarýnýn haczedilmesini isteyebilir. Ancak
bunun için (her ne kadar itiraz süresi 5 gün
ise de) ödeme emrinde öngörülen 10 günlük
ödeme süresinin geçmiþ olmasý gerekir.
Borçlunun, hacizli mallarýnýn satýþýný
önleyebilmek için, icra mahkemesinden,
itirazýnýn kabul edildiðine dair karar getirmesi
gerekir.
Ýcra mahkemesi hâkimi, borçlunun itiraz
dilekçesine ekli olarak ibraz ettiði belgelerden
borcun itfa veya imhal edildiði (süre verildiði)
veya senedin metninden zamanaþýmýna
uðradýðý veya borçlunun borçlu olmadýðý yahut
icra dairesinin yetkili olmadýðý kanaatine varýrsa,
daha evvel itirazýn esasý hakkýndaki kararýna
kadar icra takibinin geçici olarak
13 Burada Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 209,I hükmüne de kýsaca deðinmekte yarar vardýr. Bu hükme göre “Adi bir senetteki yazý veya imza
inkâr edildiðinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir iþleme esas alýnamaz”. Bu hüküm özellikle kambiyo senetlerine
dayalý takipler bakýmýndan önem taþýmaktadýr; zira bu takip yolunda ödeme emrine itiraz satýþtan baþka icra iþlemlerini durdurmamaktadýr.
HMK 209,I hükmünde yer alan “senet herhangi bir iþleme esas alýnamaz” ifadesinin, icra takipleri bakýmýndan da uygulanýp uygulanamayacaðý,
diðer bir deyiþle bu hükme göre açýlan mücerret bir sahtelik davasýnýn (ÝÝK m. 72 hükmünde düzenlenmiþ olan menfi tespit davasýnýn aksine)
ihtiyati tedbir kararý verilmesine gerek olmaksýzýn icra takibini durdurup durdurmayacaðý doktrinde tartýþmalýdýr. Kýsaca belirtmek gerekirse, bir
görüþe göre, ÝÝK’da imzaya itiraz ve sonuçlarý ile ÝÝK m. 72 hükmündeki menfi tespit davasýnda icra takibinin nasýl durdurulabileceði özel olarak
düzenlenmiþ olup, yalnýz HMK m. 209,I hükmüne göre açýlmýþ bir sahtelik davasý icra takibini durdurmaz. Diðer bir deyiþle HMK m. 209,I hükmü
icra takipleri bakýmýndan uygulanmaz. Bu görüþ için bkz. KURU, B.: Hukuk Davasýnda Adi Senetteki Ýmzanýn Ýnkar Edilmesinin Ýcra Takibine Etkisi
(MÝHDER 2012/3, s. 3-10); TAÞPINAR AYVAZ, S.: Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Zaman Bakýmýndan Uygulanmasý, Ankara-2013, s. 404.
Bizim de katýldýðýmýz diðer bir görüþe göre ise HMK m.209,I hükmü icra takipleri bakýmýndan da uygulanýr. Bu hükme göre sahtelik iddiasý ya
da sahtelik davasý açýlmasý halinde, buna iliþkin belge icra müdürüne ibraz edildiðinde, icra takibi olduðu yerde durur ve hiçbir icra takip iþlemi
yapýlamaz. Bu görüþ için bkz. PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./ÖZEKES, M.: Medeni Usul Hukuku, 13. Baský, Ankara-2013, s. 624 vd.; KÝRAZ, T.
Ö.: Adi Senetlerde Sahtelik Ýddiasýna Ýliþkin Düalist Yapý Üzerine Bir Ýnceleme (MÝHDER 2013/1, s. 43-72).
14 Bu takip yolunda da imzaya itiraz incelemesinin, genel haciz yolunda olduðu gibi mutlaka duruþmalý olarak yapýlmasý gerekir
(PEKCANITEZ/ATALAY/SUNGURTEKÝN ÖZKAN/ÖZEKES s. 414-415).
15 Uygulamada, senedin “teminat senedi” olduðunun iddia edilmesi halinde, borçlunun, ödeme emrine karþý itiraz yoluna mý yoksa þikâyet
yoluna mý gitmesi gerektiði hususu tartýþmalýdýr. Yargýtay genellikle, eðer senet metninde sadece “teminat senedidir” gibi soyut bir ifadeye yer
verilmiþse yani bu ibare senedin kambiyo senedi olma vasfýný etkilememiþse, borçlunun ödeme emrine karþý borca itiraz yoluna gitmesi gerektiðine;
buna karþýlýk teminata iliþkin soyut ifadeler deðil de, taraflar arasýnda gerçek bir iliþki olduðunu gösteren senet üzerinde ya da bir baþka belgede
açýk bir kayýt varsa, bu takdirde senedin kayýtsýz þartsýz ödeme yönü zedelenmiþ olacaðýndan, bu da senedin kambiyo senedi olma niteliðini
etkileyeceðinden, borçlunun þikâyet yoluna baþvurmasý gerektiðine karar vermektedir. Bu konuda bkz. PEKCANITEZ/ATALAY/SUNGURTEKÝN
ÖZKAN/ÖZEKES, s. 416-417.
13
ANALÝZ
Bir þikâyet sebebinin söz
konusu olduðu hallerde, bu takip
çeþidinde de, þikâyet yoluna
baþvurulmasý mümkündür. Genel
haciz yolunda olduðu gibi, burada
da þikâyet süresi kural olarak,
þikâyet konusu iþlemin
öðrenilmesinden itibaren 7 gündür.
Bu baðlamda örneðin, senetteki
vade gelmemesine raðmen takip
baþlatýlmýþ ise ya da senedin aslý
icra dairesine verilmeden takip
yapýlmýþ ise þikâyet süresi 7 gün
olacaktýr. Ayrýca burada da
sebeplerin varlýðý halinde süresiz
þikayet yoluna baþvurulabilir.
durdurulmasýna karar verebilir. Bu geçici
durdurma bir nevi ihtiyati tedbir niteliðinde
olup, icra mahkemesinin itirazýn esasý
hakkýndaki kararýna kadar devam eder. Ýcra
mahkemesi borçlunun itirazýnýn reddine karar
verirse, alacaklýnýn takibe devam edebilmesi
için bu ret kararýnýn kesinleþmesinin
beklenmesine gerek yoktur.
Bu takip yolunda da borçlu, ödeme emrine
itirazýnda belirtmiþ olduðu sebeplerle baðlý
olup, bu sebepleri deðiþtiremez ve
geniþletemez. Fakat borçlu icra
mahkemesindeki ilk duruþmada takip konusu
kambiyo senedinin metninden anlaþýlan itiraz
sebeplerini ileri sürebilir.
Ýcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin
incelenmesi için iki tarafý en geç otuz gün
içinde duruþmaya çaðýrýr. Hâkim, duruþma
sonucunda borcun olmadýðýnýn veya itfa veya
imhal edildiðinin resmî veya imzasý ikrar edilmiþ
bir belge ile ispatý hâlinde itirazý kabul eder.
Ýcra mahkemesi belirtilen bu delillerle baðlý
olup, tanýk ve yemin deliline dayanýlarak karar
verilemez. Ýcra mahkemesi hâkimi yetki
itirazýnýn incelenmesinde taraflar gelmese de
gereken kararý verir.
Ýcra hâkimi, borçlunun zamanaþýmý itirazýný
alacaklýnýn ibraz ettiði kambiyo senedindeki
tarihe göre sabit görür ve alacaklý da
zamanaþýmýnýn kesildiðini veya tatil edildiðini
resmi veya imzasý ikrar edilmiþ bir belge ile
ispat edemezse, itirazýn kabulüne; aksi halde
reddine karar verir.
Ýcra mahkemesi yapacaðý inceleme sonunda,
borçlunun itirazýnýn kabulüne karar verirse,
bununla icra takibi durur. Ýtirazýn kabulü
kararýnýn kesinleþmesi üzerine takip iptal edilir.
Borçlunun itirazýnýn icra mahkemesince esasa
iliþkin nedenlerle kabulü hâlinde kötü niyeti
veya aðýr kusuru bulunan alacaklý, takip konusu
alacaðýn yüzde yirmisinden aþaðý olmamak
üzere; takip geçici olarak durdurulmuþ ise bu
itirazýn reddi hâlinde borçlu, diðer tarafýn isteði
üzerine takip konusu alacaðýn yüzde
yirmisinden aþaðý olmamak üzere tazminata
mahkûm edilir. Tazminata mahkûm edilebilmek
için her iki durumda da diðer tarafýn talebi
gerekir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davasý
açarsa yahut alacaklý genel mahkemede dava
açarsa, hükmolunan tazminatýn tahsili dava
sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine
sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiþ
olan tazminat kalkar.
Ýcra mahkemesinin borçlunun itirazýnýn reddine
karar vermesi halinde, bu ret kararýna karþý
temyiz yoluna baþvuruluþ olmasý, paranýn
alacaklýya ödenmesi dâhil hiçbir icra iþlemini
durdurmaz. Ancak borçlu alacaðýn tamamý
için teminat gösterirse, icra takibi temyiz
incelemesi sonuçlanýncaya kadar durur.
Ýcra mahkemesinin borca itiraz hakkýnda vermiþ
olduðu kabul ve ret kararlarý, Kanundaki parasal
sýnýrý (2013 yýlý için 5.240 Liradýr) geçmesi
þartýyla temyiz edilebilir.
4- KAMBÝYO SENETLERÝNE MAHSUS HACÝZ
YOLUNDA ÞÝKÂYET
Bir þikâyet sebebinin söz konusu olduðu
hallerde, bu takip çeþidinde de, þikâyet yoluna
baþvurulmasý mümkündür. Genel haciz yolunda
olduðu gibi, burada da þikâyet süresi kural
olarak, þikâyet konusu iþlemin öðrenilmesinden
itibaren 7 gündür. Bu baðlamda örneðin,
senetteki vade gelmemesine raðmen takip
baþlatýlmýþ ise ya da senedin aslý icra dairesine
verilmeden takip yapýlmýþ ise þikâyet süresi 7
gün olacaktýr. Ayrýca burada da sebeplerin
varlýðý halinde süresiz þikayet yoluna
baþvurulabilir.
Ancak ÝÝK m. 170/a hükmünde kambiyo
senetlerine mahsus haciz yolunda ödeme
emrine karþý özel bir þikâyet 1 6 süresi
öngörülmüþtür. Bu hükme göre, borçlu,
alacaklýnýn kambiyo senetlerine mahsus haciz
yoluna baþvurma hakkýnýn bulunmadýðýný ve
senedin kambiyo senedi niteliðini taþýmadýðýný17
iddia ediyorsa, bu þikâyetini 5 gün içinde icra
mahkemesine yapmalýdýr. Bu baðlamda özetle,
takibin dayanaðý olan senet kambiyo senedi
vasfýný taþýmýyorsa (örneðin bir bonoda
bulunmasý gereken zorunlu unsurlarda eksiklik
varsa), alacaklýnýn bu yola baþvuru hakký yoksa,
senedin yetkili hamili deðilse, kambiyo
senedinin borçlusu olmayan bir kimseye karþý
takip yapýlmýþ ise, ödeme emrine karþý
baþvurulacak þikayetin süresi 5 gün olacaktýr.
Burada da yapýlan þikayet kendiliðinden icra
takibin, durdurmayacak, ancak icra mahkemesi
þikayet üzerine icranýn durdurulmasýna karar
verebilecektir (ÝÝK m. 22).
Öte yandan icra mahkemesi süresinde yapýlan
þikâyet veya itiraz dolayýsýyla, usulü dairesinde
kendisine intikal eden iþlerde takibin dayanaðý
olan kambiyo senedinin bu vasfý haiz olmadýðý
16 Geniþ bilgi ve örnek Yargýtay kararlarý için bkz. UYAR/UYAR/UYAR, s. 754 vd.
17 Örneðin tanzim tarihini taþýmayan bir senet bono olarak nitelendirilemez ve kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapýlamaz. Zira
tanzim tarihi bononun zorunlu unsurlarý arasýnda yer alýr.
14
ANALÝZ
veya alacaklýnýn kambiyo hukuku gereðince
takip hakkýna sahip bulunmadýðý hususlarýný
re'sen nazara alarak yapýlan takibi iptal edebilir
(ÝÝK m. 170/a,II). Ancak icra mahkemesinin bu
yetkisi, usulü dairesinde kendisine itiraz veya
þikâyet yoluyla baþvurulmuþ olmasý halinde
söz konusu olur. Yoksa icra mahkemesi takibin
daha sonraki aþamalarýnda, örneðin takip
kesinleþtikten sonra intikal eden taleplerde,
belirtilen durumlarý dikkate alarak takibin
iptaline karar veremez.
5- GENEL HACÝZ YOLUNA ÝLÝÞKÝN
HÜKÜMLERÝN KAMBÝYO SENETLERÝNE
MAHSUS HACÝZ YOLUNDA UYGULANMASI
Ýcra ve iflas Kanunu’nun 170/b maddesi
uyarýnca, ÝÝK’nýn 61 inci maddesinin, iki, üç,
dört ve beþinci fýkralarý ile 62-72 nci maddeleri,
niteliðine uygun düþtüðü ölçüde kambiyo
senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte de
uygulanýr.
Buna göre, bu takip yolunda da; borçlu
itirazýnda belirtmiþ olduðu sebeplerle baðlý
olup, bunlarý kural olarak deðiþtiremez ve
geniþletemez, borçlu gecikmiþ itiraz yoluna
baþvurabilir, takibin kesinleþmesinden sonra
þartlarý varsa icra takibinin iptali ve taliki
istenebilir, borçlu menfi tespit ve istirdat
davalarýný açabilir. Ancak burada, borçtan
kurtulma davasýna iliþkin hükümlerin
uygulanmasý söz konusu olmaz.
6- TAKÝBÝN, HACÝZ, SATIÞ VE PAYLAÞTIRMA
AÞAMALARI
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile
genel haciz yolu arasýnda icra takibinin yalnýz
ilk iki aþamasý bakýmýndan farklýlýk
bulunmaktadýr. Bir baþka deyiþle, iki takip yolu
arasýnda, takip talebi ile ödeme emri ve
kesinleþmesi aþamalarý farklýdýr. Takibin diðer
üç aþamasý olan, haciz, satýþ ve paylaþtýrma
aþamalarý, genel haciz yolundaki gibidir.
7- KAMBÝYO SENETLERÝNE MAHSUS HACÝZ
YOLU ÝLE GENEL HACÝZ YOLU ARASINDAKÝ
TEMEL FARKLILIKLAR
Ýki takip yolu arasýndaki temel farklarýn þu
þekilde sýralanmasý mümkündür:
- Genel haciz yolunda takip baþlatabilmek
için alacaðýn herhangi bir belge ya da senede
dayanmasý zorunluluðu bulunmamaktadýr.
Oysa kambiyo senetlerine mahsus haciz
takibi yapabilmek için alacaðýn mutlaka bir
kambiyo senedine dayanmasý zorunludur.
- Alacaðýn rehne baðlý olduðu durumlarda
önce rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip
yapmak zorunludur. Buna karþýlýk kambiyo
senedine baðlanmýþ olan bir alacak ayný
zamanda rehne de baðlý ise, alacaklýnýn
seçim hakký bulunmakta dilediði takip yoluna
baþvurabilmektedir.
Kambiyo senetlerine mahsus
haciz yolu ile genel haciz yolu
arasýnda icra takibinin yalnýz ilk
iki aþamasý bakýmýndan farklýlýk
bulunmaktadýr. Bir baþka deyiþle,
iki takip yolu arasýnda, takip talebi
ile ödeme emri ve kesinleþmesi
aþamalarý farklýdýr. Takibin diðer
üç aþamasý olan, haciz, satýþ ve
paylaþtýrma aþamalarý, genel haciz
yolundaki gibidir.
- Genel haciz yolunda takip talebini alan
icra dairesi, senedin vadesinin gelip
gelmediðini inceleyemez, buna karþýlýk
kambiyo senetlerine mahsus haciz yolunda
vadenin gelip gelmediðini incelmek
zorundadýr.
- Genel haciz yolunda ödeme emri, takip
talebinden itibaren 3 gün içinde borçluya
teblið edilmelidir. Kambiyo senetlerine
mahsus haciz yolunda ödeme emri hemen
teblið edilir.
- Genel haciz yolunda ödeme emrinde
borçluya borcunu 7 gün içinde ödemesi ve
ödemeyecekse ayný 7 gün içinde mal
beyanýnda bulunmasý ihtar edilir. Buna karþýlýk
kambiyo senetlerine mahsus haciz yolunda
her iki durum için süre 10 gündür.
- Genel haciz yolunda ödeme emrine imzaya
ve borca itiraz, yazýlý veya sözlü olarak ödeme
emrinin tebliðinden itibaren 7 gün içinde
icra dairesine yapýlýr ve itiraz kendiliðinden
icra takibini durdurur. Buna karþýlýk kambiyo
senetlerine mahsus haciz yolunda imzaya
ve borca itiraz, ödeme emrinin tebliðinden
itibaren 5 gün içinde, icra mahkemesine
yapýlýr ve bu itiraz satýþtan baþka icra
iþlemlerini durdurmaz.
- Genel haciz yolunda borçtan kurtulma
davasýnýn açýlmasý mümkün iken, kambiyo
senetlerine mahsus haciz yolunda mümkün
deðildir.
- Genel haciz yolundan farklý olarak, kambiyo
senetlerine mahsus haciz yolunda, ödeme
emrine karþý 5 günlük özel bir þikâyet süresi
öngörülmüþtür.
15
EKONOMÝ
TÜRKÝYE’NÝN CARÝ ÝÞLEMLER AÇIÐI
ve FÝNANSMAN SORUNU
Cari açýk, belli bir dönemde ülkenin toplam yatýrýmlarý ile tasarruflarý arasýndaki fark
olarak tanýmlanmaktadýr. Bu baðlamda, cari iþlemler dengesi ülke içindeki tasarruf
yetersizliðine ve uluslararasý rekabet gücüne baðlý bir olgudur. Yurtiçi tasarruf açýðý arttýkça
ve küresel rekabet gücü azaldýkça cari iþlemler dengesi açýðý artýþ göstermektedir.
Giriþ
Geliþmiþ ekonomilerden geliþmekte olan
ekonomilere sermaye akýmlarýnda artýþ
yaþanmasý bir yandan küresel büyümeye katký
saðlarken diðer yandan yeterli deneyimden
yoksun olan geliþmekte olan ekonomilere
önemli maliyetler yüklemektedir. Zamanla
yoðun sermaye hareketleriyle karþýlaþan bu
ülkeler cari iþlemler açýðý gibi sorunlarla
yüzleþmekte ve sýk sýk finansal krizlerin tehdidi
altýna girmektedir. Para ve sermayenin ulusal
sýnýrlar arasýnda hareket etmek üzere serbest
býrakýlmasý dýþa açýk ekonomilerin þoklara ve
konjonktürel geliþmelere duyarlýlýðýný
artýrmaktadýr. Bu baðlamda, cari iþlemler
dengesi, ülkenin uluslararasý iktisadi pozisyonu
konusunda ve ekonomik performansýn
belirlenmesinde önemli bir gösterge olma
özelliðine sahiptir.
Yüksek cari açýklar doðrudan bir krize neden
olmasa bile, dýþ þoklara karþý ekonominin
kýrýlganlýðýný arttýrmakta, uluslararasý yatýrýmcýlar
açýsýndan ciddi bir risk olarak algýlanmaktadýr.
Cari açýðýn finanse edilemeyeceði beklentisi,
cari açýk dýþýnda tüm makro göstergelerin iyi
olmasý halinde bile, reel ekonomi açýsýndan
zayýf bir görünüm sergilenmesine yol açmakta
ve yatýrým kararlarý üzerinde olumsuz bir etki
meydana getirmektedir.
1. Cari Ýþlemler Hesabý
Arþ. Gör.
Mehmet ÖZBÝLGÝN
Kocaeli Üniversitesi ÝÝBF Ýktisat Bölümü
16
Ödemeler dengesi yurtiçinde yerleþiklerin diðer
ekonomilerde yerleþik kiþiler ile belli bir dönem
içinde gerçekleþtirdiði iktisadi faali¬yetlerin
sistematik kayýtlarýný elde etmek üzere
hazýrlanan bir bilançodur. Ödemeler bilançosu;
cari iþlemler hesabý, sermaye hareketleri hesabý,
rezerv hareketleri ve net hata ve noksan olmak
üzere dört ana bölümden oluþmaktadýr.
Ödemeler bilânçosunun birinci temel hesap
gurubunu oluþturan cari iþlemler hesabýnda,
mal ve hizmet ihracatý ve ithalatýyla ilgili
iþlemlerin kaydý tutulmaktadýr.
Cari iþlemler dengesi dýþ ticaret, hizmetler,
yatýrým gelirleri ve cari transferler dengelerinin
toplamýndan meydana gelmektedir. Cari
iþlemler; reel kaynaklarla ilgili iþlemleri ve cari
transferleri göstermektedir. Bir ekonominin
cari iþlemlerden elde ettiði gelirler (döviz
gelirleri), cari iþlemlere yapýlan giderlerden
(döviz giderleri) büyükse bu durum cari fazla
(cari iþlemler fazlasý), küçükse cari açýk (cari
iþlemler açýðý) olarak nitelenmektedir.
Görüldüðü gibi cari iþlemler dengesi, ülkenin
dýþ ticaret dengesi ile döviz gelir-giderlerinin
dengesini vermektedir.
Cari açýk, belli bir dönemde ülkenin toplam
yatýrýmlarý ile tasarruflarý arasýndaki fark olarak
tanýmlanmaktadýr. Bu baðlamda, cari iþlemler
dengesi ülke içindeki tasarruf yetersizliðine ve
uluslararasý rekabet gücüne baðlý bir olgudur.
Yurtiçi tasarruf açýðý arttýkça ve küresel rekabet
gücü azaldýkça cari iþlemler dengesi açýðý artýþ
göstermektedir. Ayrýca, para, maliye politikalarý
ve döviz kuru rejimlerinin cari açýk üzerinde
önemli etkileri bulunmaktadýr (Oktar ve
Dalyancý, 2011: 3). Düþük kur ve dýþ ticaret
açýðý cari açýðýn temel nedenleri olarak öne
çýkmaktadýr. Cari açýk döviz kurundaki
geliþmeler dýþýnda büyüme ve talep artýþýyla
da ilgilidir. Bunun yanýnda, bütçe açýklarý da
cari açýklar üzerinde önemli bir baský unsuru
oluþturmaktadýr.
2. Sermaye ve Finans Hesabý
Sermaye ve Finans Hesabý, özel ve kamu
kuruluþlarý tarafýndan yapýlan kýsa ve uzun
vadeli uluslararasý sermaye akýmlarýnýn yer
aldýðý hesaptýr ve cari iþlemler dengesinin
finansmanýný saðlayan kalemdir. Eðer cari
denge açýk veriyorsa dýþarýdan sermaye giriþi
ile denge saðlanmaktadýr. Sermaye ve Finans
Hesabý, Doðrudan Yatýrýmlar, Portföy Yatýrýmlarý
ve Diðer Yatýrýmlar olmak üzere üç alt baþlýk
altýnda toplanmaktadýr.
EKONOMÝ
Dýþ dünyadan ülkeye giren yabancý sermayenin
doðrudan yatýrým olarak nitelenen kýsmý ülkede
kalýcý mahiyet göstermekte ve uzun vadeli
yatýrým olarak bilinmektedir. Portföy yatýrýmlarý
menkul deðerlere yapýlan yatýrýmlar olarak
tanýmlanýrken, ödemeler dengesinde kaydý
tutulan diðer tüm sermaye hareketleri ise diðer
yatýrýmlar olarak ifade edilmektedir.
3. Net Hata Noksan Hesabý
Ödemeler dengesi tablosunda, tabloyu
denkleþtirici bir nitelikle yer alan net hata ve
noksan hesabý ayrýca hesaplanan bir kalem
deðildir. Kaynaðý bilinmeyen akýmlar, kayýtdýþý
sermaye hareketleri, ölçüm hatalarý ve tablodaki
verilerin eksik veya fazla derlenmesi gibi
unsurlardan ötürü, alacak veya borç kayýtlarýnýn
pratikte birbirine eþit olmamasý durumunda
ortaya çýkan fark, ters iþareti ile “net hata ve
noksan” kalemine kaydedilerek ödemeler
dengesi eþitliði saðlanmaktadýr.
4. Rezervler Hesabý
Ülkenin parasal yetkilisinin yapmýþ olduðu net
rezerv iþlemleri gösterildiði hesap türüdür.
5. Cari Açýðýn Sürdürülebilirliði
ve Finansmaný
Cari açýðýn uzun dönemde sürdürülebilirliði,
yurt dýþýndan ödünç alýnan kaynaklarýn
sorunsuz biçimde geri ödenebilmesini
saðlayacak koþullarýn varlýðýna baðlý
kýlýnmaktadýr. Eðer kaynaklar borcun
ödenmesini mümkün kýlacak verimli alanlarda
kullanýlýyorsa, ciddi bir sorun olmadan geri
ödeme imkaný elde edilmektedir. Böyle bir cari
açýk, kaç yýl sürdüðünden baðýmsýz olarak
sürdürülebilir olarak görülmektedir. Eðer
kaynaklar verimsiz alanlara yatýrýlmýþ, ya da
tüketim mallarýnýn ithalatýnda kullanýlmýþsa,
cari açýk uzun yýllar sürmüþse bile sürdürülemez
kabul edilmektedir (Subaþat, 2010: 27).
Cari açýklarýn sürdürülebilir bir nitelik
kazanabilmesinde açýðýn hangi kaynaklarla
finanse edildiði önem taþýmaktadýr. Yüksek
faiz geliri elde etmek için ekonomiye giriþ
yapan sýcak para geçici süreyle cari açýðý
karþýlamaktadýr. Ancak kýsa vadeli fonlarýn, hýzlý
hareket etme özelliðinden ötürü ülkeyi ne
zaman terk edeceði belli deðildir. Kýsa vadeli
sermaye giriþleriyle finanse edilen bir cari açýk,
ani sermaye çýkýþý veya sermaye giriþindeki ani
duruþ karþýsýnda sürdürülemez hale
gelmektedir. Sadece kýsa vadeli kar peþinde
olan ve yüksek faizden yararlanmak isteyen
sermaye giriþleri hem yüksek reel faizden, hem
de ulusal paranýn yükselen deðerinden elde
ettiði kar ile ekonomiden çýkýþ yapmaktadýr.
Bu durum da ülkenin sürekli daha fazla sýcak
para giriþine maruz kalmasýný doðurmaktadýr.
Cari açýðýn finansmaný yurtiçindeki ve
yurtdýþýnda yapýlan doðrudan yatýrýmlar
arasýndaki fark ile portföy yatýrýmlarý ve diðer
yatýrýmlar için yükümlülükler ve varlýklar
arasýndaki fazlalýkla saðlanmaktadýr. Cari açýðýn
sermaye ve finans hesaplarý ile finanse
edilemeyen kýsmý ise rezervlerle
karþýlanmaktadýr (YASED, 2011: 4). Kýsaca,
cari açýðýn finansmaný ya sermaye hesabý
fazlasýyla ya da resmi rezervlerin kullanýlmasýyla
gerçekleþtirilmektedir. Ülkeler genellikle
finansman sorunlarýný aþmak için doðrudan
yabancý yatýrýmlar, portföy yatýrýmlarý ve dýþ
borçlanma þeklinde diðer ülkelerden kaynak
transferi yoluna gitmektedir.
Cari açýklarýn sürdürülebilir bir
nitelik kazanabilmesinde açýðýn
hangi kaynaklarla finanse edildiði
önem taþýmaktadýr. Yüksek faiz
geliri elde etmek için ekonomiye
giriþ yapan sýcak para geçici süreyle
cari açýðý karþýlamaktadýr. Ancak
kýsa vadeli fonlarýn, hýzlý hareket
etme özelliðinden ötürü ülkeyi ne
zaman terk edeceði belli deðildir.
Literatürde, genellikle cari açýðýn belli bir eþik
deðeri aþmasý halinde kriz yaratacaðý varsayýmý
üzerinde durulmakta ve çok sayýda çalýþma,
ülke gayri safi milli hâsýlasýnýn %5’ine ulaþan
cari açýklarý sürdürülemez olarak
nitelendirmektedir (Freund, 2005: 1279).
Bununla beraber, genel-geçer bir cari açýk eþiði
tanýmlanamayacaðýný ileri sürenler de vardýr.
Cari açýk/GSYÝH oraný (nispi cari açýk oraný),
krizlerin öncü göstergelerinden biri olarak
kabul görse de cari açýðýn bir kriz göstergesi
olup olmadýðý ve hangi oranda bir cari açýðýn
krize neden olabileceði literatürde tartýþma
konusu olarak süregelmektedir.
Daha iyi yönetiþim, düzenlenmiþ bir finansal
sistem, makroekonomik istikrar sürdürülebilir
cari açýk eþiklerinin daha yüksek olmasýný
saðlamaktadýr (Özmen, 2004: 11). Ülkeye
özgü koþullarýn dýþýnda, uluslararasý finansal
sistemin borç verme kriterleri de cari açýðýn
finansmanýnda yaþanýlan güçlüklerin
aþýlmasýnda belirleyici bir unsur olarak öne
çýkmaktadýr. Ayný sürdürülebilir nispi cari açýk
oranlarý farklý ülkelerde farklý sonuçlara yol
açabilmektedir. Bazý ülkelerde düþük cari açýk
oraný finansal istikrarý olumsuz etkilerken, bazý
ülkelerde ise yüksek cari açýk oraný herhangi
bir ekonomik krize neden olmamýþtýr. Bununla
beraber, yüksek cari açýðýn olduðu ülke
ekonomilerinin, krizlere daha açýk olduðu
kabul edilmektedir.
6. Dünyada ve Türkiye’de
Cari Ýþlemler Dengesi
Son yýllarda, cari iþlemlerdeki büyük küresel
dengesizlikler, baþta Amerika Birleþik Devletleri
(ABD) olmak üzere diðer birçok ülkede
ekonomik istikrara iliþkin önemli kaygýlara
17
EKONOMÝ
Net turizm gelirlerindeki artýþ
sayesinde 2012’nin Ocak-Eylül
dönemine göre 2013’te hizmetler
dengesi fazlasýnda %6’lýk bir artýþ
yaþanmýþ ve hizmetler
dengesinden kaynaklanan net
gelirler 18.272 milyon $’a
ulaþmýþtýr.
neden olmakta ve dünya ekonomisinin istikrarlý
büyümesi adýna büyük risk oluþturmaktadýr.
Tablo 1’de dünyanýn en yüksek cari açýk veren
ilk 7 ülkesi yer almaktadýr. Buna göre ABD
ekonomisindeki cari iþlemler açýðý dünyayý
büyük bir finansal krize sürükleyebilecek
boyutlara ulaþmýþtýr. 2012’de tüm dünya
ekonomileri dikkate alýndýðýnda Türkiye’nin
cari iþlem açýðý yedinci sýrada yer almaktadýr.
Bununla beraber, Türkiye için cari açýðýn yýllar
içinde artmaya devam etmesi cari açýðýn
sürdürülebilir olduðu yönündeki þüpheleri
beslemektedir.
Tablo 1. Seçilmiþ Ülkeler Ýçin Cari Ýþlemler Dengesi,
milyon $
Kaynak: World Bank, 2013, Current Account Balance.
Cari iþlemler dengesi, Türkiye ekonomisinde
finansal istikrarýn ve büyümenin temel
belirleyicilerinden biri konumundadýr. Türkiye
ekonomisinde cari iþlemler hesabýný oluþturan
dýþ ticaret dengesi genellikle açýk verirken,
turizm, taþýmacýlýk, inþaat gibi kalemlerden
oluþan hizmet ticareti kýsmý ise sürekli fazla
vermektedir. Sözkonusu fazlalýklar sayesinde
cari iþlemler açýðý belli seviyede azalmaktadýr.
Tablo 2. Türkiye’nin Finansal Göstergeleri, 20052012
Kaynak: World Bank, 2013, Current Account Balance;
World Bank, 2013a, World Development Indicators.
Türkiye’de, 2001 yýlýndan bu yana dýþ
sermayeye artan baðýmlýlýðýn etkisiyle cari açýðýn
giderek büyüdüðü gözlenmiþtir. Küresel krizle
birlikte yaþanan daralmanýn etkisiyle, 2009
yýlýnda cari iþlemler dengesi açýðýnda azalma
gerçekleþmiþtir. 2011’de cari açýk 75 milyar
$’ýn üzerine çýkarken, 2012’de 47,7 milyar $’a
düþmüþtür.
18
Türkiye ekonomisinde cari açýðýn milli gelire
oraný hýzla artarak 2006 yýlýnda %6’ya
yükselirken, 2009 kriziyle birlikte tarihsel olarak
oldukça düþük düzeylere gerilemiþtir. 2011’de
cari açýðýn milli gelire oraný %9,2 ile yakýn
tarihin en yüksek düzeyine ulaþmýþtýr. 2012’de
ise %6 ile cari açýðýn milli gelire oranýnda
2011’e göre kayda deðer bir iyileþme olmuþtur.
Ancak, bu düzelme sonrasýnda dahi cari
dengenin oldukça yüksek seviyelerde kaldýðý
dikkat çekmektedir. Cari açýðýn milli gelire
oranýnda görülen hýzlý artýþ, durumun kýsa ve
orta vadede devam edeceðine iliþkin endiþeler
doðurmaktadýr.
Þekil 1. Cari Açýðýn Milli Gelire Oraný, 2005-2012
Ocak-Eylül 2013 dönemine ait ödemeler
dengesi tablosu incelendiðinde cari iþlemler
dengesinde 49 milyar $ açýk verildiði; sermaye
ve finans hesabýnda yaklaþýk 54 milyar $’lýk,
net hata ve noksan kaleminde ise 5.1 milyar
$’lýk bir giriþ olduðu; Merkez Bankasý
rezervlerinde 10.25 milyar $’lýk artýþ olduðu
görülmektedir.
Net turizm gelirlerindeki artýþ sayesinde
2012’nin Ocak-Eylül dönemine göre 2013’te
hizmetler dengesi fazlasýnda %6’lýk bir artýþ
yaþanmýþ ve hizmetler dengesinden
kaynaklanan net gelirler 18.272 milyon $’a
ulaþmýþtýr. 2013’ün Ocak-Eylül döneminde
toplam sermaye giriþi 54.106 milyon $
olmuþtur. Böylece, sermaye kanalýndan gelen
kaynak, cari açýðýn 14,1 milyar dolar üzerine
çýkmýþtýr. Sermaye giriþlerine ana baþlýklar
itibarýyla bakýldýðýnda, 2013 yýlý ilk çeyreðinde,
doðrudan yatýrýmlarýn payý azalmaya devam
ederken, portföy giriþlerinin güçlü seyrini
koruduðu görülmektedir. Buna raðmen bir
önceki döneme göre 2013’ün Ocak-Eylül
döneminde doðrudan yatýrýmlarda %8,7;
portföy yatýrýmlarýnda %27,6 oranýnda düþüþ
yaþanmýþtýr. Sözkonusu düþüþlerde Amerikan
Merkez Bankasý’nýn aylýk bono alým miktarýný
2013 sonundan itibaren azaltabileceði
açýklamasýyla ülkelerden sermaye çýkýþlarýnda
yaþanan artýþýn etkisi bulunmaktadýr.
EKONOMÝ
Tablo 3. Türkiye’nin Ödemeler Dengesi Tablosu
Kaynak: TCMB, 2013, Ödemeler Dengesi Ayrýntýlý Sunum.
cari açýðýn daha düþük bir yüzdesinin doðrudan
yatýrýmlarla finanse edildiði ortaya çýkmaktadýr.
Öte yandan, 2012 yýlý Ocak-Eylül dönemi için
portföy yatýrýmlarýnýn cari açýðý karþýlama oraný
%63,2 iken, 2013 yýlý Ocak-Eylül dönemi için
ise %39 olduðu görülmektedir.
Muhasebe sistemi gereði Rezerv Varlýklardaki
rezerv artýþlarý eksi iþaretle ifade edilmektedir.
Bir önceki yýlýn Ocak-Eylül döneminde 16.503
milyon $ artýþ gösteren resmi rezervler, 2013’ün
ayný döneminde döviz varlýklardaki ve menkul
kýymetlerdeki artýþ sonucunda 9.363 milyon
$ artýþ kaydetmiþtir. Ancak 2013’ün bir önceki
yýla göre daha düþük olmasýnda, 2013 yýlýnýn
5., 6. ve 7. aylarýndaki azalýþlarýn etkisi
bulunmaktadýr. Net Hata ve Noksan kaleminde
ise 2012’nin Ocak-Eylül döneminde 4.573
milyon $ sermaye giriþi varken, 2013’ün ayný
döneminde 5.109 milyon $’lýk sermaye giriþi
kaydedilmiþtir.
MB, parasal olmayan altýn
kalemi altýnda izlenen altýn ithalatý
ve ihracatý arasýndaki farka vurgu
yaparak 2013’ün ilk yarýsýndan
itibaren cari açýktaki artýþýn temel
nedenini, altýn ihracatýnýn özellikle
ikinci çeyreklik bazda son yýllardaki
en düþük, ithalatýnýn ise en yüksek
seviyede gerçekleþmesine
baðlamaktadýr.
MB, parasal olmayan altýn kalemi altýnda
izlenen altýn ithalatý ve ihracatý arasýndaki farka
vurgu yaparak 2013’ün ilk yarýsýndan itibaren
cari açýktaki artýþýn temel nedenini, altýn
ihracatýnýn özellikle ikinci çeyreklik bazda son
yýllardaki en düþük, ithalatýnýn ise en yüksek
seviyede gerçekleþmesine baðlamaktadýr. Bu
dönemde, daha önceki yýllara göre çok büyük
oranda artan altýn ithalatý cari açýðý artýrýcý bir
rol oynamýþtýr.
7. Türkiye’de Cari Açýðýn Finansmaný
ve Sürdürülebilirliði
Yurt içinde yerleþik kiþilerin yurt dýþýnda yaptýklarý
net yatýrýmlar bir önceki yýlýn Ocak-Eylül
dönemine göre 1.213 milyon $ azalarak 1.919
milyon $ tutarýnda gerçekleþmiþtir. Yurtdýþýnda
yerleþik kiþilerin yurt içinde yaptýklarý net
yatýrýmlar ise, 1.802 milyon $ azalarak 8.698
milyon $’a gerilemiþtir. 2013 yýlý Ocak-Eylül
döneminde bir önceki yýlýn ayný dönemine göre
Doðrudan Yatýrýmlar 589 milyon $ (%8)
azalmýþtýr. Ödemeler dengesinin finansman
tarafýnda yer alan net doðrudan yatýrýmlarda
bir önceki döneme göre hafif bir gerilemenin
olmasý, ülkenin yeterli düzeyde doðrudan
yatýrým çekemediðinin göstergesi olarak
deðerlendirilmektedir. 2013’ün Ocak-Eylül
döneminde 6.779 milyon $ deðerindeki
Doðrudan Yatýrýmlar cari açýðýn %13,8’ini;
2012’nin ayný döneminde 7.368 milyon $
deðerindeki Doðrudan Yatýrýmlar cari açýðýn
%19,2’sini finanse etmiþtir. Ýki dönem
karþýlaþtýrýlýrsa, 2013 Ocak-Eylül döneminde
Ödemeler bilançosu dikkatle incelendiðinde,
oluþan cari açýðýn, turizm gelirlerindeki
fazlalýklar, dýþ borçlanma ve sermaye giriþi
yoluyla finanse edildiði ve bu açýðýn hem nispi
hem de mutlak olarak yüksek düzeylere ulaþtýðý
görülmektedir. Bununla beraber, altýn
ticaretinin ve enerji ithalinin dýþ ticaret açýðý
üzerindeki etkisi dikkate alýnmaz ise, cari açýðýn
2013 baþýndan bu yana sýfýra yakýn düzeyde
seyrettiði görülmektedir. Bunun yanýnda,
Türkiye’de artan iç talebin tüketim
harcamalarýný artýrmasý yurtiçi tasarruf
oranlarýný düþürmekte, azalan tasarruflar ise
borç-servis oranlarýný artýrmakta ve yatýrýmlarý
finanse edememektedir. Cari açýklarýn
sürdürülebilir bir boyut kazanabilmesi için
ekonomide yaratýlacak fon fazlalarý olarak
görülen toplam tasarruflarýn artýrýlmasýna
gereksinim duyulmaktadýr. Ayrýca, yurt dýþýna
kar transferleri ve dýþ borçlanma faiz yükü cari
açýðýn üzerine ek yükler bindirmektedir.
Türkiye’nin enerji ihtiyacýnýn önemli bir
bölümünü ithalat yoluyla karþýlamasý cari açýðýn
19
EKONOMÝ
Türkiye gibi hýzlý büyüyen bir
ülkede yüzde 4-5'lik cari açýðýn
sürdürülebilir bir cari açýk olduðu
yönünde görüþler olsa da, giderek
artan cari iþlemler açýðý, olasý dýþ
þoklar ve sermaye akýþýnda
oluþabilecek kesintiler nedeniyle
ekonominin kýrýlganlýðýný
artýrmaktadýr. Bu baðlamda, cari
açýðýn finansmanýnda uzun vadeli,
istihdam yaratan, teknoloji getiren
dýþ sermayenin tercih edilmesi
büyük önem taþýmaktadýr.
sürdürülebilirliðine ait belirsizliði artýran bir
baþka unsurdur.
Cari iþlemler dengesi içerisinde en büyük açýk
veren kýsým, dýþ ticaret dengesidir. Dýþ ticaret
dengesi ihracat ve ithalat arasýndaki farktan
oluþmaktadýr. Türkiye'nin dýþ ticaret
dengesindeki açýðýn önemli boyutlara ulaþmasý,
dýþ faktörlerden çok ithalattaki artýþtan ve
Türkiye'nin üretim yapýsýndan
kaynaklanmaktadýr. Dýþ ticaret büyüdükçe dýþ
açýk büyümekte, bu durum cari açýðý
artýrmaktadýr. Hammadde ve yatýrým malý
ithalatýnýn toplam ithalat içerisindeki payý iken
ihracatýn ithalatý karþýlama oraný ise %64,5’tir.
Bu oranlar, ülke ekonomisinin ne denli dýþa
baðýmlý olduðunu önemli ölçüde
açýklamaktadýr. Türkiye'de, üretilen ürünlerin
ithalat bileþenlerinin yüksek olmasý ve ihracatta
gitgide ithal girdilere baðýmlýlýðýn artmasý,
ihraç ürünleri maliyetini arttýrmakta ve rekabet
gücünü olumsuz etkilemektedir. Döviz
kurundaki artýþ belli düzeyde ihracatýn artmasýný
ve ithalatýn azalmasýný saðlamaktadýr. Ancak,
üretimde yüksek oranda ithal girdi
kullanýlmasýndan ötürü, ihracat artarken
ithalatýn da daha yüksek oranda artmasý cari
açýðýn sürdürülebilir bir düzeye çekilmesine
mani olmaktadýr.
Türkiye’de cari açýðýn boyutunun kur
hareketlerinden çok üretimin ve iç talebin bazý
yapýsal nitelikleri tarafýndan belirlendiði öne
sürülmektedir. Bir taraftan ihracat yapmak için
ithal girdiye ihtiyaç duyan imalat sektörü, diðer
taraftan ithal ürünlerini iç piyasaya pazarlayarak
geniþleyen ticaret sektörü cari açýðý büyüten
unsurlar olarak gösterilmektedir (Altuð, 2011:
34). Ekonomik büyümesi ciddi ölçüde dýþ
finansmana dayanan Türkiye ekonomisi dýþ
kaynak giriþiyle büyümekte, dýþ kaynak çýkýþý
ile de küçülmektedir. Bu yüzden ekonomik
büyüme dýþa baðýmlý ve yapay bir nitelik
göstermekte; hem spekülatif yönlü hem de
istihdam yaratmayan bir sürece dönüþmektedir.
Özel kesimin dýþ dünyadan yabancý para
cinsinden borçlanmasý kýsa vadede Türkiye
ekonomisinin büyüme eðilimlerini güçlendirse
de bu girdilerin geri ödemeleri döviz cinsinden
gerçekleþtiði için önemli risk potansiyeli
taþýmaktadýr.
Türkiye’de yurtiçi tasarruf oraný 2003 yýlýndan
sonra geliþmekte olan ülkelerin ortalamalarýnýn
altýnda seyretmektedir. Geliþmekte olan Doðu
Asya ülkelerinde yurtiçi tasarruflarýn GSYÝH’ye
oraný %45’lere kadar çýkarken, bu oran
Türkiye’de %15’ler düzeyinde bulunmaktadýr.
Türkiye’de tasarruf oranýn düþük olmasýnýn
20
temel nedeni, özel kesimi kaynaklý bir tasarruf
yatýrým dengesizliðidir. Kamu maliyesinde 2001
krizi sonrasýnda sergilenen disiplinli politikalar
sayesinde, önceki dönemlerde Türkiye’deki
tasarruf açýðýnýn temel belirleyicisi olan kamu
sektörü, yerini özel sektöre býrakmýþ
durumdadýr (YASED, 2011: 5).
Türkiye gibi hýzlý büyüyen bir ülkede yüzde 45'lik cari açýðýn sürdürülebilir bir cari açýk
olduðu yönünde görüþler olsa da, giderek
artan cari iþlemler açýðý, olasý dýþ þoklar ve
sermaye akýþýnda oluþabilecek kesintiler
nedeniyle ekonominin kýrýlganlýðýný
artýrmaktadýr. Bu baðlamda, cari açýðýn
finansmanýnda uzun vadeli, istihdam yaratan,
teknoloji getiren dýþ sermayenin tercih edilmesi
büyük önem taþýmaktadýr.
Sýcak para olarak adlandýrýlan kýsa vadeli
sermaye hareketleri, geliþmekte olan ülkelere,
borçlanmaya baþvurmadan, ihtiyaç duyulan
fonlara ulaþma olanaðý tanýmaktadýr. Ödemeler
dengesi finansmanýný saðlayan kýsa vadeli
sermaye giriþleri spekülatif ve aþýrý dalgalanma
gibi unsurlar içermesi nedeniyle döviz kurlarýný
baský altýnda tutup, ulusal paranýn yabancý
paralar karþýsýnda deðer kazanmasýna neden
olmaktadýr. Ayrýca, kýsa vadeli sermayeyi ülkeye
çekebilmek için, faizlerin dünya faizlerinin
üzerine çýkarýlmasý dýþarýya önemli ölçüde
kaynak transferi yapýlmasýna neden olmaktadýr.
Uluslararasý sermaye hareketleri, ülke
ekonomilerine yurtiçi tasarruflardan daha fazla
yatýrýma ulaþabilme imkâný sunmaktadýr.
Türkiye’de ulusal tasarruf oraný düþük olduðu
için ekonomik büyüme dýþ sermaye akýmlarýna
çok fazla baðýmlý kalmaktadýr. Þekil 2’de
sermaye hareketlerinin cari açýðýn
finansmanýndaki paylarý görülmektedir. Buna
göre 2009’dan sonra cari açýk finansmanýnda
daha çok kýsa vadeli finansmanýn aðýrlýk
kazandýðý anlaþýlmaktadýr.
Þekil 2. Sermaye Hareketlerinin Cari Açýðýn
Finansmanýndaki Paylarý
Kaynak: TCMB, 2013a, 20.
EKONOMÝ
Türkiye’de, cari açýðýn büyüklüðünden ziyade
ekonomideki temel kýrýlganlýklarýn daha fazla
önem taþýdýðý öne sürülmektedir. Serbest kur
rejiminin geçerli olduðu, kýrýlganlýklarýn
belirleyici olmadýðý bir ekonomide, cari açýða
kur uyum saðlayarak þok emici görevi
görmektedir. Ancak, kýrýlganlýklar, þok emici
kuru kolaylýkla þok yaratýcý ya da arttýrýcý konuma
sürükleyebilmektedir (Özmen, 2004: 10).
Yüksek büyüme hýzlarý ithalat talebinde yüksek
artýþlara neden olduðundan ötürü, MB’nin
finansal istikrarý gözeten politikalarý büyümeyi
sýnýrlandýrmakta ve yüksek büyüme oranlarýna
izin vermemektedir. Mevcut iktisadi yapýda,
cari açýk riski yaratmamak için düþük büyümeye
razý olunmasý ise iþsizlik sorununu beraberinde
getirmektedir. Bu baðlamda, Türkiye’nin
potansiyelinin altýnda kalan bir büyüme rejimi
önümüzdeki on yýlýn hedeflerine ulaþýlmasýnýn
önünde büyük bir engel teþkil etmektedir
(Ýmamoðlu ve Soybilgen, 2013: 3-4).
Sonuç
Büyük oranda kýsa vadeli sermaye giriþleriyle
finanse edilen cari iþlemler açýðýnýn
sürdürülebilirliði, Türkiye’nin en önemli
ekonomik sorunlarýndan biri haline gelmiþtir.
Cari açýðýn sürdürülebilir seviyeye indirilmesine
yönelik olarak, dýþ ticaret açýðýný azaltýcý, yurtiçi
tasarruflarý artýrýcý ve cari açýðýn finansmanýný
kolaylaþtýrýcý adýmlar atýlmalýdýr. Dünya
ekonomisine saðlýklý entegre olabilmek için
ödemeler dengesinden kaynaklanacak krizlere
karþý tedbir alýnmasý ve sýcak para akýmlarýný
kontrol edici politikalarýn üretilmesi
gerekmektedir. Bu baðlamda, Türkiye’nin dýþ
ticaret hacminin küresel ticaret içindeki payýnýn
artýrýlmasý, turizm ile taþýmacýlýk yanýnda diðer
hizmet kalemlerinin de güçlendirilmesi,
tasarruf-yatýrým açýðýnýn makul düzeylere
çekilmesi, dýþ kaynaklardan planlý bir biçimde
yararlanýlmasý, dövizle borçlanma konusunda
ihtiyatlý davranýlmasý, siyasi ve ekonomik
istikrarýn sürdürülmesi, yatýrýmlarýn ithalata
olan duyarlýlýðýný azaltacak politikalar üzerinde
durulmasý, yatýrým mallarýnýn yurtiçinde
üretilerek, ithalatýnýn azaltýlmasý ve yatýrým
mallarý imalatýnýn teþvik edilmesi gerekmektedir.
Bütçe ve mali disiplinin korunmasý, iþgücü
piyasasýnýn esneklik ve etkinliðinin artýrýlmasý,
vergi ve teþvik enstrümanlarýnýn iyileþtirilmesi,
sanayide araþtýrma geliþtirme faaliyetlerinin
yaygýnlaþtýrýlmasý büyük önem taþýmaktadýr.
Yüksek büyüme hýzlarý ithalat
talebinde yüksek artýþlara neden
olduðundan ötürü, MB’nin finansal
istikrarý gözeten politikalarý
büyümeyi sýnýrlandýrmakta ve
yüksek büyüme oranlarýna izin
vermemektedir. Mevcut iktisadi
yapýda, cari açýk riski yaratmamak
için düþük büyümeye razý olunmasý
ise iþsizlik sorununu beraberinde
getirmektedir.
Kaynakça
Altuð, Sumru (2011). Döviz Kurunun Cari Açýða ve Ýhracata Etkileri, http://eaf.ku.edu.tr/sites
/eaf.ku.edu.tr/files/sanayidergisi_kasim2011.pdf, Eriþim: 02.12.2013.
Aydoðuþ, Ýsmail (2006). Küresel Ekonomik Geliþmeler ve Türkiye, Afyon Kocatepe Üniversitesi, ÝÝBF Dergisi, C: VIII, Sayý:
2, ss. 19-52.
Freund, Caroline (2005). Current Account Adjustments in Industrialized Countries, Journal of International Money and
Finance: Vol:24(8), pp: 1278-1298.
Ýmamoðlu, Zümrüt ve Barýþ Soybilgen (2013). Altýn Hariç Cari Açýk Düþüyor, Betam Araþtýrma Notu: 13/156.
Oktar, Suat ve Levent Dalyancý (2011). Türkiye Ekonomisinde Para Politikasýnýn Cari Ýþlemler Dengesi Üzerindeki Etkisinin
Ekonometrik Analizi, Marmara Üniversitesi ÝÝBF Dergisi, Cilt: XXX, Sayý: I, ss. 1-22.
Özmen, Erdal (2004). Cari Açýk ve Ekonomi Politikalarý Üzerine, Ýktisat, Ýþletme ve Finans, 223, 5-19.
Subaþat, Turan (2010). Türkiye’nin Cari Açýk Sorunu: Nedenler ve Çözümler, Ýktisat ve Toplum Dergisi, Sayý: 1, ss. 26-34.
TCMB (2013). Ödemeler Dengesi Ayrýntýlý Sunum, http://www.tcmb.gov.tr/odemedenge/ta blo1.pdf, Eriþim: 02.12.2013.
TCMB (2013a). Ödemeler Dengesi Raporu 2013- II, Ankara.
World Bank (2013). Current Account Balance, http://data.worldbank.org/indicator/BN.CAB.
XOKA.CD/countries/1W?page=1&order=wbapi_data_value_2012%20wbapi_data_value%20wbapi_data_valuelast&sort=asc&display=default, Eriþim: 02.12.2013.
World Bank (2013a). World Development Indicators, http://databank.worldbank.org/data/ views/reports/tableview.aspx,
Eriþim: 02.12.2013.
YASED (2011). Türkiye’nin Cari Açýðý: Makro ve Mikro Açýdan Nedenleri ve Çözüm Önerileri, Yased-Uluslararasý Yatýrýmcýlar
Derneði Raporu.
21
BAKIÞ
FÝNANSAL GÜÇLÜKLERÝN
ÖNGÖRÜLEBÝLÝRLÝÐÝ
Yapýlan çalýþmalarda bankalarýn ekonomik güçlüklere düþmelerini önlemeye yönelik
düzenlemeleri her geçen gün geliþtirmek ve bu süreçte erken uyarý mekanizmalarý tesis etmek
en önemli amaçlar arasýnda yer almaktadýr. Dolayýsýyla bankalarýn açýkladýklarý finansal
tablolardan hareketle yapýlan analizler sonrasýnda yaþanmasý muhtemel ekonomik problemlerin
önceden görülebilmesine yönelik çalýþmalar da bu noktada büyük önem kazanmaktadýr.
1.Giriþ
Globalleþmenin hýzlý bir boyut kazandýðý
günümüzde finansal istikrarsýzlýðýn etkileri çok
kýsa bir sürede yayýlma etkisi gösterebilmektedir.
Bu nedenle risklerin en iyi þekilde yönetilmesi
ve finansal krizlerin en az maliyetle
gerçekleþmesi için muhasebe standartlarýnda,
gözetim ve denetim süreçleri ile erken uyarý
sistemlerinde sürekli bir geliþim çabasý
gözlemlenmektedir.
Öte yandan, tüm bu çabalara raðmen finansal
kurumlar çeþitli nedenlerle ekonomik güçlükler
yaþayabilmekte ve kamu otoritesinin daha da
yoðunlaþan müdahalesi kaçýnýlmaz hale
gelebilmektedir. Örneðin bir süre önce baþta
dünyanýn önde gelen bir dizi yatýrým bankasýnýn,
ABD'de krizin olumsuz etkilediði yüksek riskli
emlak kredisi pazarýna yaptýklarý yatýrýmlardan
dolayý yüksek oranda zarar etmeleri ilk akla
gelen vakalardandýr.
Bu baðlamda krizlerin nedenleri ve geliþimleriyle
ilgili edinilen tecrübelerden yola çýkýlarak yapýlan
çalýþmalarda finansal sistemlerde istikrarýn
korunmasý ve bankalarýn etkin ve güvenilir
biçimde varlýklarýný sürdürebilmeleri için en
uygun düzenleme, politika ve uygulamalarýn
nasýl olmasý gerektiði sorusuna yanýt
aranmaktadýr1.
Yapýlan çalýþmalarda bankalarýn ekonomik
güçlüklere düþmelerini önlemeye yönelik
düzenlemeleri her geçen gün geliþtirmek ve
bu süreçte erken uyarý mekanizmalarý tesis
etmek en önemli amaçlar arasýnda yer
almaktadýr. Dolayýsýyla bankalarýn açýkladýklarý
finansal tablolardan hareketle yapýlan analizler
sonrasýnda yaþanmasý muhtemel ekonomik
problemlerin önceden görülebilmesine yönelik
çalýþmalar da bu noktada büyük önem
kazanmaktadýr.
2. ERKEN UYARI MEKANÝZMALARINA
YÖNELÝK ÇALIÞMALAR
Erken uyarý modelleri literatürde üç ana grup
altýnda toplanmakta olup bunlar;
a) þirket kazançlarýnýn tahminine yönelik
modeller,
b) þirket iflaslarýnýn tahminine yönelik rasyo
bazlý modeller,
c) þirket iflaslarýnýn tahminine yönelik
ekonomik trend bazlý modeller
þeklinde sýralanabilir 2 . Mali baþarýsýzlýðý
belirleyici erken uyarý modeli kurma konusunda
yapýlan çeþitli çalýþmalarda firma iflasýný tahmin
eden klasik modeller tek deðiþkenli ve çok
deðiþkenli olmak üzere iki ayrý yaklaþýma
indirgenebilmektedir. Bu ayrým kapsamýnda
tek deðiþkenli yaklaþýmda iki temel varsayým
söz konusudur. Bu varsayýmlara göre; finansal
sýkýntý içindeki firmalara ait deðiþkenin
istatistiksel daðýlýmý ile sýkýntý içinde
bulunmayan firmalara ait deðiþkenin istatistiksel
daðýlýmý sistematik olarak birbirinden farklýlýk
gösterir ve bu sistematik farklýlýklar finansal
sýkýntýyý tahmin amacýyla kullanýlabilir. Çok
deðiþkenli model yaklaþýmýndaysa kullanýlan
istatistiksel teknikler üç kategoride
sýnýflandýrýlabilmekte olup bunlar; Diskriminant
Analizi, Logit veya Probit Analizi ve Tekrarlamalý
Sýnýflandýrma (Recursive Partitioning) þeklinde
sýralanmaktadýr3.
1 Melike Alparslan, Bankacýlýk Sistemlerinde Düzenleyici Rejim ve Temel Ýlkeleri, Bankacýlar Dergisi, Sayý 34, 2000, s.49
http://www.tbb.org.tr/turkce/dergi/dergi34/Duzenleyici%20Rejim.doc
2 Önder KUTMAN, Türkiye’deki Þirketlerde Erken Uyarý, Göstergelerinin Araþtýrýlmasý, Ýstanbul Teknik Üniversitesi, Ýþletme Bölümü, Doðuþ
Üniversitesi Dergisi, 2001 / 4, S.61, 62, 63, 64
Dr. Þerif ÖZKAN
Fon Denetçisi
Denetim Daire Baþkanlýðý
3 Serpil CANBAÞ, A. ÇABUK, Süleyman KILIÇ, “Bankalarýn Finansal Yapýsýnýn Çok Deðiþkenli Ýstatistiksel Yönteme Dayalý Analizi ve Mali Baþarýsýzlýk
Tahmini: Türkiye Uygulamasý, http://idari.cu.edu.tr/suleyman/mali.pdf S.3rde Erken Uyarý, Göstergelerinin Araþtýrýlmasý, Ýstanbul Teknik Üniversitesi,
Ýþletme Bölümü, Doðuþ Üniversitesi Dergisi, 2001 / 4, S.61, 62, 63, 64
22
BAKIÞ
Beaver, 1967 yýlýnda iflas ve þirketlerin zor
duruma düþme riskini inceleyen ilk analizi
yapmýþtýr4. Tarafýndan geliþtirilen modelin
eleþtirildiði nokta, tek deðiþkenli olmasý ve belli
bir oran grubunu ilgilendiren oranlarý dikkate
almasýdýr. Altman 1969 yýlýnda, firma
baþarýsýzlýklarýný tahmin etmek amacýyla
diskriminant analizi yöntemini (DA) kullanmýþtýr 5 . Z modeli olarak adlandýrýlan bu
modelde, iflas etmesi muhtemel þirketleri
önceden iþaret etmeye yönelik beþ deðiþkenli
bir lineer diskriminant analizinden
yararlanýlmýþtýr. 1980’li yýllarda þirket iflaslarýnýn
tahminine yönelik ekonomik trend bazlý
modeller incelendiðinde ise Rose ve diðerlerinin
1982 yýlýnda yaptýklarý araþtýrma karþýmýza
çýkmaktadýr. Araþtýrmacýlarýn, 10 yýllýk bir süreyi
kapsayan bu araþtýrmada þirketlerin baþarýsýzlýða
uðramalarýný baðladýðý deðiþkenler þunlardýr;
a) Borsa endeksi,
b) Özel yatýrýmlar / GSMH,
c) Net kar / þirketin yarattýðý katma deðer,
d) Faiz Oranlarý,
e) Perakende satýþlar / GSMH
Altman’ýn borsa endeksini, büyümeyi ve para
arzýný dikkate aldýðý bir modelinde, bu
deðiþkenler ile þirket baþarýsýzlýklarýnýn sadece
%19’luk bölümünü açýklayabildiðini
vurgulamaktadýr6. 1970 yýlýnda Meyer ve Pifer,
mali baþarýsýzlýk tahmin modeli kurmuþlardýr.
Meyer ve Pifer, çalýþmalarýnda baðýmlý deðiþken
0 ve 1 deðerini (y=1; mali baþarýsýz) almak
üzere doðrusal regresyon analizi
uygulamýþlardýr. Deakin 1972 yýlýnda Beaver
ve Altman’ýn modellerinden yararlanmýþ,
bunlarý akýlcý bir biçimde bir araya getirmeye
çalýþmýþtýr7. 1975 yýlýnda da Libby, Deakin’in
oluþturduðu modeli geliþtirmeye çalýþmýþtýr.
Diðer birçok çalýþma, daha iyi tahmin sonuçlarý
elde edebilmek için DA yöntemini geliþtirmeyi
amaçlamýþtýr.
Moyer, Altman tarafýndan geliþtirilen modelin
öngörü gücünün zayýf olduðunu ileri sürmüþ
ve adýmsal DA yöntemi kullanarak daha yüksek
sýnýflandýrma baþarýsý elde etmiþtir. Joy ve
Tofelson ise, eleþtirilerini genel olarak DA’nýn
öngörü yeteneðine, kullanýlan deðiþkenlerin
ayýrým gücüne ve sýnýflandýrma baþarýsýna
yöneltmiþtir. Deakin, firmalarýn iflas eden ve
iflas etmeyen gruplardan birine ait olma
olasýlýðýný elde edebilmek için DA yöntemi
üzerinde deðiþiklik gerçekleþtirmiþtir. Yine
Taffler, DA yönteminde deðiþiklik yaparak
firmalar için performans skoru hesaplamýþtýr8.
3. SONUÇ
Finans sektörünün, fonksiyonlarý itibari ile
ekonomik hayattaki kritik önemi dikkate
alýndýðýnda yaþanacak bir güven bunalýmýnýn
sadece hatalý bankayý deðil, diðer bankalarý,
sektörleri ve hatta ülke ekonomilerini
etkileyebildiði bilinmektedir. Bu nedenledir ki
kamu otoritesi bankacýlýk sektörünü diðer
sektörlere göre çok daha sýký düzenlemelere
tabi tutmuþtur. Ancak düzenlemelerin yaný
sýra etkili bir gözetim, denetim, sigortalama
ve çözümleme sürecinin de uyumlu þekilde
tatbiki önem arz etmektedir.
Öte yandan yeterli veriler ile
yapýlan analizler, bankalarýn varlýk
ve yükümlülükleri ile gelir ve gider
kaynaklarýnýn yaný sýra likidite
akýþlarý hakkýnda da, anlamlý
çýkarsamalar yapýlmasýna imkân
vermekle beraber, belirlenen
durum ve eðilimlerin her halükarda
geçmiþ dönem bilgilerinden
edinildiði ve gelecek dönemlerin
mali sonuçlarýnýn seyri hakkýnda
kýsýtlý bir temsil vasfý taþýdýklarý da
hatýrdan çýkarýlmamalýdýr.
Banka iflaslarýnýn finansal verilerden hareketle
öngörülebilmesi, bu konunun paydaþlarýnýn
muhtemel riskleri mümkün olan en az maliyetle
gidermeleri bakýmýndan özellikle önem arz
etmektedir. Bu meyanda mali kudret kaybýnýn
öngörülebilirliðine iliþkin getirilen metot ve
modellere genel bir bakýþýn verildiði çalýþmada,
mali verilerin zamanýnda, tam, doðru ve güncel
olarak muhasebe sistemine girilmemesi ve
mali tablolara yansýmamasý durumunda veri
kalitesinin yetersizliði nedeni ile saðlýklý
öngörülerin gerçekleþtirilmesinin mümkün
olmadýðý ilk aþamada vurgulanmasý gereken
bir husustur.
Öte yandan yeterli veriler ile yapýlan analizler,
bankalarýn varlýk ve yükümlülükleri ile gelir ve
gider kaynaklarýnýn yaný sýra likidite akýþlarý
hakkýnda da, anlamlý çýkarsamalar yapýlmasýna
imkân vermekle beraber, belirlenen durum ve
eðilimlerin her halükarda geçmiþ dönem
bilgilerinden edinildiði ve gelecek dönemlerin
mali sonuçlarýnýn seyri hakkýnda kýsýtlý bir temsil
vasfý taþýdýklarý da hatýrdan çýkarýlmamalýdýr.
Son olarak kredi kurumlarýnýn mali kudretlerinin
sadece kendi bünyelerine ait finansal kayýt ve
geliþmelerin bir fonksiyonu olmadýðý, firmalarýn
idari, kurumsal, hukuksal, organizasyonel ya
da baþkaca boyutlarýnda yaþanan, ancak mali
verilere süresinde ya da hiç yansýmayan
4 William H. BEAVER (1968) “Market Prices, Financial Ratios and Predictors of Failure”, Journal of Accounting Research, S. 179-195.
5 Dilek ALTAÞ, Selay GÝRAY, Mali Baþarýsýzlýðýn Çok Deðiþkenli Ýstatistiksel Yöntemlerle Belirlenmesi: Tekstil Sektörü Örneði, Sosyal Bilimler Dergisi
2005/2, S.15
6 KUTMAN, a.g.e. s. 62,63, 64
7 Edward B. DEAKIN (1972) “A Diskriminant Analysis of Predictors of Business Failure”, Journal of Accounting Resarch, Vol.10, 167-179
8 ALTAÞ, a.g.e.,s.15
23
BAKIÞ
Mali verilerin tahlili vasýtasý ile
finansal kudretin
sürdürülebilirliðine iliþkin
çalýþmalarýn geliþtirilerek
sürdürülmesi, konunun taraflarýnýn
etkili þekilde bir risk yönetimi
yaklaþýmý belirleyebilmeleri
bakýmýndan önem taþýmaktadýr.
geliþmelerinin de ileriki dönemlerde olumlu ya
da olumsuz birer ödeme gücü etmeni haline
gelebilecekleri hatýrda tutulmalýdýr.
ödeme güçlüðüne düþecek hale geldikleri,
bünyelerinde denetim yapan kamu otoritesi
birimlerince de fark edilebilmektedir.
Deðinilen hususlardan anlaþýlacaðý üzere
geçmiþ dönem mali verilerinden yola çýkarak
ödeme kudretinin geliþimi hakkýnda
çýkarsamalarda bulunma çabalarý yararlý,
anlamlý ve gerekli olmakla beraber birçok
kýsýtlarý da içermekte ve son tahlilde sýnýrlý bir
öngörü perspektifi içermektedir. Bu baðlamda,
karlýlýk, likidite ve benzeri mali sorunlarý bulunan
finansal kuruluþlarýn ülkenin yüksek risklilik
içerdiði dönemlerde çevresel koþullardan da
kaynaklanan olumsuzluklar nedeni ile bir
Ancak dikkat çekici husus, mali verileri hayli
saðlýklý gözüken kurumlarýn dahi gizli finansal
ve piyasa kaynaklý risklere her zaman açýk
olduklarý ve bu durumun umulmadýk ödeme
acziyetlerine çok bir kýsa sürede sebebiyet
verebileceðidir. Dolayýsýyla, mali verilerin tahlili
vasýtasý ile finansal kudretin sürdürülebilirliðine
iliþkin çalýþmalarýn geliþtirilerek sürdürülmesi,
konunun taraflarýnýn etkili þekilde bir risk
yönetimi yaklaþýmý belirleyebilmeleri
bakýmýndan önem taþýmaktadýr.
Kaynakça
• ALTAÞ Dilek, GÝRAY Selay, Mali Baþarýsýzlýðýn Çok Deðiþkenli Ýstatistiksel Yöntemlerle Belirlenmesi: Tekstil Sektörü Örnegi,
Sosyal Bilimler Dergisi 2005/2.
• ALTMAN, Edward I. (1968) “Financial Ratios, Diskriminant Analysis and the Prediction of Corporate Bankruptcy”, The
Journal of Finance, Vol.23, Nr.4
• BEAVER, William H. (1968) “Market Prices, Financial Ratios and Predictors of Failure”, Journal of Accounting Research,
• DEAKIN, Edward B. (1972) “A Diskriminant Analysis of Predictors of Business Failure”, Journal of Accounting Research,
Vol.10,
• Melike Alparslan, Bankacýlýk Sistemlerinde Düzenleyici Rejim ve Temel Ýlkeleri Bankacýlar Dergisi, Sayý 34,
• Önder KUTMAN, Türkiye’deki Þirketlerde Erken Uyarý, Göstergelerinin Araþtýrýlmasý, Ýstanbul Teknik Üniversitesi, Ýþletme
Bölümü, Doðuþ Üniversitesi Dergisi, 2001/4.
• Serpil CANBAÞ,Altan ÇABUK, Süleyman B. KILIÇ, Bankalarýn Finansal Yapýsýnýn Çok Deðiþkenli Ýstatistiksel Yönteme Dayalý
Analizi Ve Mali Baþarýsýzlýk Tahmini: Türkiye Uygulamasý, http://idari.cu.edu.tr/suleyman/mali.pdf
24
GÜNCEL
BÝRLEÞMÝÞ MÝLLETLER GÜVENLÝK KONSEYÝ
REFORMU TARTIÞMALARI
Her uluslararasý örgütün iþlevi, kendisine tevdi edilen görevleri kurucu belgesinde tanýmlanan
amaç ve mekanizmalar ile yerine getirmek ve kendi görev tanýmlarý kapsamýna giren konularla
ilgili sorunlarý çözmek veya ortaya çýkmalarýný engellemek için ortak kararlar almaktýr. Bir
uluslararasý örgütün iþlevi, görevi, amacý, mekanizmalarýnýn nasýl iþleyeceði ve üretilen kararlarýn
nasýl uygulanacaðý ise kurucu devletlerin iradesi ve uluslararasý hukuk ilkeleri ve kurallarý
çerçevesinde belirlenir.
Giriþ
Özellikle yirminci yüzyýlýn baþlarýndan itibaren
ilk örnekleri görülmeye baþlanan ve
devletlerarasý iliþkilerin kurumsallaþmýþ bir biçimi
olan uluslararasý örgütler, devletlerin kimi
sorunlarý ikili iliþkilerle veya çok taraflý olmakla
birlikte sürekliliði olmayan süreçler çerçevesinde
çözmek yerine, kalýcý iþbirliði ve dayanýþmayý
hedefleyen mekanizmalarla çözmeyi tercih
ettikleri yapýlardýr. Her uluslararasý örgütün
iþlevi, kendisine tevdi edilen görevleri kurucu
belgesinde tanýmlanan amaç ve mekanizmalar
ile yerine getirmek ve kendi görev tanýmlarý
kapsamýna giren konularla ilgili sorunlarý
çözmek veya ortaya çýkmalarýný engellemek
için ortak kararlar almaktýr. Bir uluslararasý
örgütün iþlevi, görevi, amacý, mekanizmalarýnýn
nasýl iþleyeceði ve üretilen kararlarýn nasýl
uygulanacaðý ise kurucu devletlerin iradesi ve
uluslararasý hukuk ilkeleri ve kurallarý
çerçevesinde belirlenir. Milletler Cemiyeti,
Birleþmiþ Milletler, Avrupa Konseyi, Afrika Birliði,
Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliði, farklý
görev, amaç ve mekanizmalarla iþlev gören
örgütlerden bazýlarýdýr. Bu çalýþmada detaylarýna
girilmeyecek olmakla birlikte, Avrupa Birliði’nin
devletler arasý iþbirliðini aþan ve bir çok açýdan
devletleri bütünleþtiren bir yapý olduðu
gerçeðini belirtmemiz gerekir.
Uluslararasý örgütler kurulduktan ve bir süre
baþarýyla iþlev gördükten sonra, uluslararasý
toplumun memnuniyetsizliklerini açýða vuran
eleþtiri, þikayet ve deðiþiklik taleplerine konu
olurlar. Bu durumun belli baþlý sebepleri vardýr.
Bunlar iki baþlýk altýnda toplanabilir. Birinci
baþlýkta zamanla deðiþen olgular ile ilgili
sebepler yer alýr:
- Üyelik ve üyelik statüsü
1 BM Þartý m. 1/1
2 BM Þartý m. 1/2- 3-4
- Örgütün iþlevinin karþýlýðý olan amaçlar ve
bunlara baðlý görevler
- Devletlerin örgüte tevdi ettikleri görevlere
iliþkin pozisyonlarý
Öte yandan, olgularýn deðiþiminden baðýmsýz
olmakla birlikte onlarý derinleþtiren yapýsal
sorunlar da uluslararasý örgütler ile ilgili eleþtiri
ve deðiþiklik taleplerine yol açar. Bu yapýsal
sorunlar, amaçlarý doðrultusunda kendilerine
verilen görevleri yerine getirirken, uluslararasý
örgütleri iþlevsel kýlan mekanizmalarýn iyi iþleyip
iþlemediði ve iþleyiþin denetlenip
denetlenemediði noktasýnda toplanýr.
Uluslararasý hukuk ve siyaset literatüründe
buna hesap verilebilirlik (accountability)
denmektedir.
Birleþmiþ Milletler (BM) ile ilgili tartýþmalar ve
reform çalýþmalarý uzun zamandan beri ve
deðiþik açýlardan devam etmektedir. Bununla
birlikte bu çalýþmada biz BM’nin en önemli
organlarýndan biri olan ve tartýþmalarýn üzerinde
yoðunlaþtýðý Güvenlik Konseyi’ni ele alacaðýz.
Birinci bölümde BM’nin amaçlarý, Güvenlik
Konseyi’nin görevleri ve iþleyiþi ile ilgili temel
unsurlara deðineceðiz. Ýkinci bölümde reform
tartýþmalarýna nenden olan konularý ve bazý
çözüm önerilerini inceleyeceðiz. Üçüncü ve
son bölümde ise yaptýðýmýz inceleme ve
tespitlerle sýnýrlý olan bir deðerlendirmeye yer
vereceðiz.
I. BM’nin amaçlarý ve Güvenlik Konseyi
BM’nin kurucu uluslararasý belgesi olan BM
Þartý’nda (Þart) belirtilen ana amacý, uluslararasý
barýþýn ve güvenliðin korunmasýdýr1. Þart’ta
devletlerin iyi iliþkiler içinde olmasý ve uluslararasý
düzenin saðlanmasý için baþka bazý amaçlar
da tanýmlanmýþsa da2, ana amacýn savaþlarý
Yrd. Doç. Dr.
Yýldýray Sak
Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Uluslararasý Hukuk ABD Öðretim Üyesi
25
GÜNCEL
1945 yýlýnda BM kurulurken
BM’ye üye devlet sayýsý 50 idi.
Güvenlik Konseyi 5’i daimi 6’sý
geçici olmak üzere 11 üye
devletten oluþuyordu. Güvenlik
Konseyi üyelerinin 5 daimi üyesi
Þart’ýn müzakereleri sýrasýnda
belirlenmiþtir. Bunlar, ABD, Rusya,
Çin, Ýngiltere ve Fransa’dýr.
ve hukuka aykýrý kuvvet kullanýmýný önlemek
olduðu, diðer amaçlarýn ise devletler arasý
iliþkilerin bozulmasýna neden olacak ve onlarý
karþý karþýya gelme safhasýna taþýyacak
gerginlikleri önlemeye hizmet ettiði söylenebilir.
BM bu amaçlarýna ulaþmak için Genel Sekreter,
Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve
Sosyal Konsey, Vesayet Konseyi ve Uluslararasý
Adalet Divaný’ndan oluþan bir kurumsal
mimariye sahiptir. BM’nin amaçlarýný
gerçekleþtirmeleri için Þart’ta bu organlar
görevlendirilmiþ ve iþlevlerini nasýl
gerçekleþtireceklerine iliþkin düzenlemelere yer
verilmiþtir. Uluslararasý barýþýn ve güvenliðin
korunmasý için esas itibari ile Güvenlik Konseyi
görevli ve yetkili organ olarak karþýmýza
çýkmaktadýr.
A. Güvenlik Konseyi’nin Yapýsý
1945 yýlýnda BM kurulurken BM’ye üye devlet
sayýsý 50 idi. Güvenlik Konseyi 5’i daimi 6’sý
geçici olmak üzere 11 üye devletten
oluþuyordu. Güvenlik Konseyi üyelerinin 5
daimi üyesi Þart’ýn müzakereleri sýrasýnda
belirlenmiþtir. Bunlar, ABD, Rusya, Çin, Ýngiltere
ve Fransa’dýr. BM’ye üye devlet sayýsýnýn 115’e
ulaþmasý ile 1965 yýlýnda, Güvenlik Konseyi
geçici üyelerinin sayýsý 6’dan 10’a çýkartýlmýþtýr3.
Böylece Güvenlik Konseyi’nin bugünkü üye
sayýsýna ulaþýlmýþtýr. Oysaki bugün BM’ye üye
devlet sayýsý 192’dir. Bu sayý tam üye statüsünün
dýþýnda kalan üyeleri kapsamamaktadýr, üye
olmayan gözlemci devlet statüsünde olduðu
gibi (Örneðin Filistin). Güvenlik Konseyi’nin
geçici 10 üyesi coðrafi daðýlým ölçütüne göre
rotasyon ile Genel Kurul tarafýndan
seçilmektedir. Bir devlet üst üste ikiz kez geçici
üye olamamaktadýr.
B. Güvenlik Konseyi’nde Karar Alma
Güvenlik Konseyi ile ilgili bir diðer eleþtiri alan
husus 5 daimi üyenin veto hakkýdýr. BM Þart’ýnýn
veto ile ilgili düzenlemeleri, Þart’ýn
müzakerelerinin yapýldýðý 1945 Nisan ayýndaki
San Francisco konferansýndan iki ay önce, 4 11 Þubat tarihleri arasýnda Yalta’da ABD,
Ýngiltere ve SSCB arasýndaki görüþmelerde
kararlaþtýrýlmýþtýr4.
Güvenlik Konseyi’nin usule iliþkin konularýn
dýþýnda kalan konularda (kuvvet kullanýlmasý
dahil) karar alabilmesi için, 5 daimi üyenin
hepsinin oylamada olumlu oy vermesi þartý ile
15 üyenin 9’unun olumlu oyu gerekmektedir5.
Usule iliþkin konularda ise daimi üyeler dahil
olsun ya da olmasýn herhangi 9 üyenin olumlu
oyu yeterlidir. Bu durum ilk bakýþta hiç olmazsa
usule iliþkin konularda üyeler arasýnda eþit oya
dayalý bir karar alma imkaný veriyor gibi gözükse
de, bir konunun usule iliþkin olup olmadýðý
konusunda çýkan anlaþmazlýðýn çözümüne
iliþkin oylamada daimi üyeler veto imkanýný
kullanabilmektedir6.
C. Güvenlik Konseyi’nin Görev ve Yetkileri
Güvenlik Konseyi’ni tartýþmalarýn odaðý haline
getiren en önemli nedenlerden biri de onun
iþlevidir. Þart, BM’nin asýl amacý olan uluslararasý
barýþýn ve güvenliðin korunmasý için Güvenlik
Konseyi’ne önemli görev ve yetkiler vermiþtir.
Ýlk olarak Güvenlik Konseyi uluslararasý barýþýn
ve güvenliðin bozulduðunu ya da bozulma
tehdidi altýnda olduðunu tespite yetkili
organdýr. Ýkinci olarak Güvenlik Konseyi eðer
bu tespiti yaparsa, barýþýn ve güvenliðin yeniden
tesisi ve muhafazasý için gerekli önlemleri
almaya da yetkilidir. Güvenlik Konseyi’ne
buradaki yetkisini aþamalý bir þekilde kullanma
görevi yüklenmiþtir. Üçüncü olarak eðer, karar
verilen aþamalý tedbirlerin uygulanmasýna
raðmen sonuç alýnamamasý ya da daha hafif
tedbirlerin alýnmasýnda fayda görülmemesi
halinde, Güvenlik Konseyi, kollektif kuvvet
kullanýlmasýna karar vermek yetkisi ile
donatýlmýþtýr7.
Her ne kadar kuvvet kullanma kararý alýndýktan
sonra Genel Sekreterin bu kuvvetin nasýl
oluþturulacaðýna iliþkin bir koordinasyon görevi
var ise de, bugüne kadar ki uygulama
göstermektedir ki, kuvvet kullanma kararlarýný
yerine getirecek askeri kuvvetlerin oluþumu
genelde daimi üyelerin olanak, kapasite ve
arzularýna baðlý olmaktadýr8. Geçici üyelerin
ve BM’nin diðer üyelerinin bu kompozisyona
katýlmalarý sýnýrlý kalmaktadýr. Bu durum veto
imkâný ile birlikte deðerlendirilirse ortaya çýkan
sonuç haklý eleþtirilere yol açmaktadýr.
3 A/RES/1991(XVIII), 17.11.1963
4 Veto ve vetonun düzenlendiði BM Þartý’nýn 27. maddesinin detaylý bir incelmesi için bkz., B. Simma/ S. Brunner, ‘Article 27’, B. Simma/
H. Mosler/ B. Randelzhofer (ed.), The Charter of the United Nations: a Commentary, OUP, 2. baský, 2002, içinde s. 435.
5 BM Þartý m. 27/3
6 Melda Sur, Uluslararasý Hukukun Esaslarý, Beta, 2. Basý, 2006, s.174.
7 BM Þartý m. 39-42.
8 Þart’ýn 43. maddesi üye devletlerin katkýlarý ile oluþturulacak bir sürekli kuvvetin BM’nin emrine verilmesini düzenlemiþse de, böyle bir
sürekli askeri gücün oluþturulmasý bugüne kadar mümkün olmamýþtýr.
26
GÜNCEL
II. Sorunlar ve Deðiþiklik Önerileri
A. Devletlerin Güvenlik Konseyi’ne Katýlýmýnýn
Artýrýlmasý
BM çatýsý altýnda yapýlan çalýþmalarda, BM
üyelerinin, Güvenlik Konseyi’nde temsilinin
daha fazla sayýda olmasý gerektiðine iliþkin bir
mutabakat olduðu söylenebilir. Bu açýdan
tartýþýlan mesele, bu geniþlemenin nasýl
olacaðýdýr. Bu konudaki öneriler iki baþlýk altýnda
toplanabilir9.
1. Güvenlik Konseyi üye sayýsýnýn hem daimi
hem de geçici üyelerin artýrýlmasý þeklinde
geniþletilmesi
Afrika Birliði Örgütü Güvenlik Konseyine Afrika
kýtasýndan 2’si daimi 6’sý geçici 7 devletin
eklenmesini önermektedir. G4 grubu adý verilen
Brezilya Almanya, Hindistan ve Japonya ise
Güvenlik Konseyinin üye sayýsýnýn 25’
çýkarýlmasýný önermektedir. Yeni üyelerin 6’sý
daimi üye (2 Afrika devleti, 2 Asya devleti, 1
Latin Amerika ve 1 Batý Avrupa devleti), 4’ü
de geçici üye (1 Afrika devleti, 1 Asya devleti,
1 Doðu Avrupa devleti ve 1 Latin Amerika
devleti) olarak önerilmektedir. Fransa ile
Ýngiltere’nin ortak önerisi ise, bazý devlet
isimlerini de ortaya koymak sureti ile, Brezilya,
Almanya, Hindistan, Japonya ve Afrika’dan
tespit edilecek bir devletin yeni daimi üyeler
olarak Güvenlik Konseyi’ne katýlmasýný
içermektedir.
2. Güvenlik Konseyi geçici üye sayýsýnýn
artýrýlmasý
Bu öneriler Güvenlik Konseyi’nin geçici üye
sayýsýnýn 3-6 üye devlete kadar artýrýlmasýný
öngörmekte, ancak bu önerilerin ortak yönü
bir baþka noktada ortaya çýkmaktadýr. Özellikle
Ýtalya ve Kolombiya’nýn liderliðini yapan grubun
önerisine göre, iki tür geçici üye statüsü
öngörülmektedir. Birinci olarak þimdiki geçici
üyelik süresi olan 2 yýl korunmakta ancak
yeniden seçilmenin önü açýlmaktadýr. Ýkinci
türde ise, 5 yýllýk bir geçici üyelik öngörülmekte
bu üyeler ise görev süreleri sonunda yeniden
seçilememektedir.
B. Güvenlik Konseyi Daimi Üyelerinin Veto
Ýmkaný
Güvenlik Konseyi’nde bazý üyelerin veto
hakkýna sahip olmasý tartýþmalarýn en önemli
bölümlerinden birini oluþturmaktadýr ve reform
teþebbüslerini en fazla akamete uðratan
noktalardan biridir. Öte yandan veto hakkýna
iliþkin muhtemel deðiþiklikler Güvenlik
Konseyi’nin üye sayýsýnýn artýrýlmasýna baðlýdýr
da denilebilir. Güvenlik Konseyi’nin daimi
üyeleri þu anki kompozisyonda sahip olduklarý
bu avantajdan onlarý yoksun býrakacak önerileri
karþý çýkmaktadýrlar10. Muhtemel bir geniþleme
durumunda ise veto hakký konusunda BM
üyelerinin keskin bir görüþ ayrýlýðý içinde
olduklarý görülmektedir. Ýçlerinde Hindistan,
Brezilya ve þu anki daimi üyelerin de bulunduðu
bir grup devlet veto hakkýnýn devam etmesini
savunmaktadýrlar11. Afrika Birliði ise veto
hakkýnýn tamamen kaldýrýlmasýný savunmakla
birlikte, eðer sadece bu nedenle süreç akamete
uðrayacaksa bu konuda ýsrar etmeyeceðini
ifade etmektedir12. Bazý Avrupa devletleri,
Kolombiya ve Arap Ligi üyesi devletler ise veto
hakkýnýn sýnýrlanmasý, yani sadece sýnýrlý
konularda kullanýlmasýný önermektedir 13 .
Güvenlik Konseyi’nde bazý
üyelerin veto hakkýna sahip olmasý
tartýþmalarýn en önemli
bölümlerinden birini
oluþturmaktadýr ve reform
teþebbüslerini en fazla akamete
uðratan noktalardan biridir. Öte
yandan veto hakkýna iliþkin
muhtemel deðiþiklikler Güvenlik
Konseyi’nin üye sayýsýnýn
artýrýlmasýna baðlýdýr da denilebilir.
BM Güvenlik Konseyi’nin bazý üyelerine
alýnacak kararlarý veto imkâný tanýnmasý BM
Þartý’nýn 2. maddesinde düzenlenen devletlerin
egemen eþitliði ilkesine aykýrýdýr. Bununla
birlikte, bu konuda bir deðiþiklik yapýlabilmesi
BM Þartý’nýn 108. maddesindeki usule tabidir.
Buna göre, Genel Kurul’da 2/3 çoðunluk
saðlanmasý ve BM’ye üye devletlerin –Güvenlik
Konseyi’nin daimi üyelerini içerecek þekilde2/3’ünün deðiþiklikleri ulusal anayasal usullere
göre onaylamasý gerekmektedir14. Görüldüðü
gibi deðiþiklik önerilerinin daimi üyelerce veto
edilmesi mümkün deðildir. BM Þartý’nýn 108.
maddesi Þart’ýn nasýl deðiþtirileceði usulünü
düzenlemiþ ancak yapýlacak deðiþikliklere konu
bakýmýndan bir sýnýr getirmemiþtir15. Dolayýsýyla
vetoyu düzenleyen 27. maddenin deðiþtirilmesi
için hukuken bir imkân vardýr.
9 Üye Devletlerin tutum ve pozisyonlarýna iliþkin daha ayrýntýlý bilgi edinmek için bkz., Jacob Silas Lund, Pros and Cons of Security Council
Reform, Center for UN Reform Education, 19 January 2010. Çalýþmaya http://www.centerforunreform.org/node/414. web adresinden
ulaþýlabilir (Eriþim: 6 Aralýk 2013).
10 Bardo Fassbender, ‘Pressure for Security Council Refom’, D.M. Malone (Ed), The UN Security Councl-From the Cold War to the 21th
Century, Lynne Rienner Publishers, içinde s. 352.
11 Natalino Ronzitti, ‘The Reform of the UN Security Council’ Istituto Affari Internazionali Documents, No. IAI 10/13, Temmuz 2010, s.14
12 Ibid.
13 Ibid.
14 Buradaki 2/3 nisabý oylamada hazýr bulananlarýn deðil, BM’ye üye devletlerin 2/3’üdür. Bkz. A/RES/53/30, 23.11.1998.
15 Bununla birlikte ana amaç ve ilkelerin düzenlendiði 2. ve 3. maddelerin bir deðiþikliðe konu olmasý düþünülemez. Krþ. Bardo Fassbender,
UN Security Council Reform and the Right of Veto. A Constitutional Perspective, The Hague/London/Boston, Kluwer Law International, 1998,
s.138-147.
27
GÜNCEL
Güvenlik Konseyi barýþa karþý
tehditlerin devletlerden gelebileceði
öngörüsü ile tasarlandýðý ve bu
çerçevede yetkilendirildiði için,
devlet dýþý aktörlerin uluslararasý
ölçekte uyguladýðý yaygýn terör
eylemlerine karþý cevap veremez
durumdadýr. Örneðin, 11 Eylül
saldýrýlarýndan sonra bu tür
saldýrýlarý yapan devlet dýþý
aktörlere karþý saldýrýya uðrayan
devletin meþru müdafaa hakkýný
dünyanýn her yerinde
kullanabileceðini kararlarýna
yansýtan Güvenlik Konseyi, meþru
müdafaanýn sýnýrlarýnýn -bu tür
saldýrýlarýn niteliði ve doðasý
nedeniyle- ihlal edilmesi ihtimalini
gözden kaçýrmýþtýr.
C. Güvenlik Konseyi’nin Karar Alma Yetkisi
Ýçine Giren Ýhtilaflarýn Farklýlaþmasý
BM Þartý’na göre uluslararasý barýþ ve güvenliðin
korumak ve muhafaza etmek Güvenlik
Konseyi’nin görevidir. Güvenlik Konseyi barýþýn
ve güvenliðin bozulduðunun veya tehdit altýnda
olduðunun tespitini yapmaya yetkili olduðu
gibi, barýþýn ve güvenliðin yeniden tesisi için
de askeri kuvvet kullanmak dahil her türlü
önlemi almaya yetkilidir. Soðuk savaþýn sona
ermesine kadar kuvvet kullanýlarak yapýlan
müdahaleler ile ilgili alýnan Güvenlik Konseyi
kararlarý, Doðu ve Batý bloklarý arasýndaki
dengenin bozulmasý endiþeleri yüzünden, çok
fazla gerilim yaratmazken, bu dönemden sonra
yapýlan ya da yapýlmayan askeri müdahaleler
yoðun tartýþma konusu olmuþtur. Özellikle
Yugoslavya’nýn daðýlma sürecinde Bosna’da
yaþanan insani felakete çok geç yapýlan
müdahalede, Kosova’ya yapýlan müdahalede,
baþlangýçta meþru müdafaaya dayandýrýlan
ancak çok uzun süren ve kapsamý meþru
müdafaayý aþan Afganistan harekâtýnda, Irak’a
yapýlan ikinci askeri harekâtta, Libya
müdahalesinde ve nihayet Suriye meselesinde,
Güvenlik Konseyi’nin aldýðý ya da almadýðý
kararlar yoðun olarak eleþtiri konusu olmuþtur.
Bu eleþtirilerin bir bölümü, yukarýda deðinilen
daimi üyelerin veto hakkýnýn kullanmasýndaki
tutumlarý üzerinden yapýlmakta ise de, Güvenlik
Konseyi’ne bu açýdan yapýlacak esas eleþtiri,
kanýmýzca, BM kurulurken uluslararasý barýþýn
ve güvenliðin bozulmasýna neden olacak
tehditlerin nereden kaynaklanabileceði ile ilgili
tespitlere göre yapýlandýrýlmýþ Güvenlik
Konseyi’nin, yeni ortaya çýkan tehditler
karþýsýnda yetkilerini kötü bir þekilde kullanmasý
ya da yetkilerini aþmasýdýr.
Özellikle iki kutuplu dünyanýn ortadan
kalkmasýndan sonra ortaya çýkan bu yeni
tehditler, uluslararasý terörizm ve devletlerin
yaþadýklarý iç çatýþmalar ve parçalanmalardýr.
Güvenlik Konseyi barýþa karþý tehditlerin
devletlerden gelebileceði öngörüsü ile
tasarlandýðý ve bu çerçevede yetkilendirildiði
için, devlet dýþý aktörlerin uluslararasý ölçekte
uyguladýðý yaygýn terör eylemlerine karþý cevap
veremez durumdadýr. Örneðin, 11 Eylül
saldýrýlarýndan sonra bu tür saldýrýlarý yapan
devlet dýþý aktörlere karþý saldýrýya uðrayan
devletin meþru müdafaa hakkýný dünyanýn her
yerinde kullanabileceðini kararlarýna yansýtan
Güvenlik Konseyi, meþru müdafaanýn sýnýrlarýnýn
-bu tür saldýrýlarýn niteliði ve doðasý nedeniyleihlal edilmesi ihtimalini gözden kaçýrmýþtýr.
28
Bunun sonucu olarak ABD’nin Afganistan
harekâtý bir meþru müdafaaya dayanan kuvvet
kullanýmý olarak baþlamýþ ve fakat bir devletin
ülkesinin bir kýsmýnýn askeri olarak iþgali ile
sonuçlanmýþtýr.
Öte yandan Güvenlik Konseyi kararlarýný
tartýþmalý hale getiren bir diðer unsurda bir
devlet içinde yaþanan çatýþmalara ve iç savaþlara
yapýlan ya da yapýlamayan müdahalelerdir. Bu
anlamda Güvenlik Konseyi’nin kuvvet
kullanmasýna müsaade ettiði ya da etmediði
kararlarý eleþtiriye son derece açýktýr. Bir
çatýþmanýn ne zaman uluslararasý barýþý ve
güvenliði bozduðu ne zaman bir devletin iç
çatýþmasý olarak kaldýðýnýn deðerlendirilmesi,
müdahalenin konu olduðu kararlarda çok az
tartýþýlmaktadýr. Aslýnda Güvenlik Konseyi’nde
bu tür müzakerelerin yapýlamamasýnýn
nedenini, bir devletin iç iþlerine karýþýlmasýnýn
BM Þartý’nda açýkça yasaklanmasýnda aramak
gerekir (BM Þartý 2/7). Buna göre, BM sistemi,
uluslararasý barýþ ve güvenliðe karþý tehditlerin
devletlerarasý çatýþmalardan kaynaklanacaðý
öngörüsü ile tasarlanýp ancak bu þartla Güvenlik
Konseyi’ni yetkilendirdiði için, bir devletin kendi
içindeki çatýþmalara müdahale için Güvenlik
Konseyi’nin alacaðý her kararýn meþruiyeti
tartýþmalý hale gelmektedir. Örneðin, Güvenlik
Konseyi, Libya’daki iç karýþýklýk ve çatýþmalara
çok hýzlý bir þekilde kuvvet kullanýlmasý kararý
alarak cevap verirken, Suriye’deki iç savaþý
-çok daha fazla kayba eden olmasý, mülteci
durumuna düþen insan sayýsýnýn milyonlarla
ifade edilmesi ve çatýþmanýn bölge devletlerine
sýçrama olasýlýðý çok daha fazla olmasýna
raðmen- gündemine bile almamýþtýr.
III. Deðerlendirme
Yapýlan tartýþmalar göstermektedir ki Güvenlik
Konseyi’nin üye sayýsýnýn artýrýlmasý bir
zorunluluktur. Bugün BM’ye üye devlet sayýsý
dikkate alýndýðýnda Güvenlik Konseyi’nin
uluslararasý toplumu temsil etme kabiliyeti
düþüktür. Devletler de bu konuda neredeyse
görüþ birliði içindedirler.
Daimi üyelik ve veto, BM Þartý’nýn hazýrlýk
çalýþmalarýnda galip devletlerin siyasi baskýsý
sonucu getirilen ve devletlerin egemen eþitliðini
bozan bir düzenlemedir. Her ne kadar icra ile
görevlendirilmiþ bir kurulun sýnýrlý sayýda üyesi
olmasý gerektiði genel kabul edilebilirse de,
bu sýnýrlý sayýda üyelerden bazýlarýnýn imtiyazlý
olmasý kurulun bu niteliði ile açýklanamaz.
Üstelik galip devletlerin meþruiyeti kuruluþta
dahi tartýþmalý imtiyazlarý bugün artýk hiçbir
þekilde savunulamaz. Bugün dünya
GÜNCEL
ekonomisinde ve politikasýnda önemli rollere
sahip ülkeler karþýsýnda galip devletlerin
pozisyonlarý dengelenmeli, Güvenlik Konseyi
üyelerinin daimi statüsü ile veto imtiyazý
kaldýrýlmalýdýr. Yok eðer bu devletlerin ‘galip’
sýfatýný bugün de ‘askeri üstünlük’ ile ikame
eden hegemonik yaklaþýmlar hakimiyetini
sürdürecek olursa, Güvenlik Konseyi’nin varlýðý
sorgulanýr hale gelecektir.
Karar alma yetkisi kapsamýna giren meselelerin
aktörlerinin ve niteliklerinin deðiþmesi nedeniyle
de Güvenlik Konseyi’nde reforma ihtiyaç vardýr.
Bununla birlikte, yukarýda bu konuda deðinilen
noktalar ýþýðýnda, Güvenlik Konseyi’nin özellikle
kuvvet kullanma kararlarýnýn meþruiyetini
saðlamak için salt bir ‘Güvenlik Konseyi
Reformu’ kanýmýzca yetersiz olacaktýr.
Dolayýsýyla yapýlacak reform daha bütünlükçü
bir karakter taþýmalý ve BM’nin yapýsal
sorunlarýný hedef almalýdýr.
Bir hukuk düzenine karakterini veren en önemli
unsur, diðerleri yanýnda, karar alýcýlarýn ve karar
mekanizmalarýnýn hukukun üstünlüðü ilkesi
gereðince hukuki bir denetim altýnda
olmalarýdýr. Uluslararasý örgütlerin hukuk düzeni
ise bu açýdan eksiktir16. Çalýþmamýzýn baþýnda
belirttiðimiz uluslararasý örgütlerin ve konumuz
olan BM’nin iþleyiþinin eleþtirilmesine neden
olan yapýsal sorun iþte bu eksiklikten
kaynaklanmaktadýr. Güvenlik Konseyi
kararlarýnýn hukuki denetimi için BM sisteminde
hiçbir araç, imkân ve süreç yoktur. Bu da kuvvet
kullanma gibi hayati meselelerde Güvenlik
Konseyi’nin yetkilerini kullanýrken takdirini
sýnýrsýzca kullanmasýna ya da hiç
kullanmamasýna yol açmaktadýr.
Bugün uluslararasý örgütlerin hukuk düzeninde
hukukun üstünlüðü ilkesini aramak veya bunun
gerçekleþtirilmesi için çareler üretmeye çalýþmak,
denilebilir ki, ‘imkânsýz bir görevdir’. Ancak
son yýllarda hukukun üstünlüðü ilkesi yerine
ikame edilen ve uluslararasý örgüt organlarýnýn
kararlarýný bir ölçüde denetim altýna almak için
‘hesap verilebilirlik’ adý verilen bir kavram öne
çýkmaktadýr. Buna göre, saf hukuki denetim
mümkün olmasa da, örgüt organlarýnýn
kararlarýnýn, siyasi- hukuki araç, mekanizma
ve süreçlerle denetlenebileceði ileri
sürülmektedir17.
Bu anlamda, Güvenlik Konseyi kararlarýna
Genel Kurul’unda müdahil olmasý bir çare
olabilir. Böylece özellikle müdahale kararlarýnýn
muhataplarý ve bundan etkilenecek olanlar
daha fazla söz söyleme hakkýna sahip olabilir.
Örneðin, Güvenlik Konseyi kararlarýna dayanak
olan sahte ve yalan istihbarat belgelerine karþý
kendilerini savunma imkâný bulabilirler. 193
üyeli Genel Kurul’un Güvenlik Konseyi’nin karar
verme sürecine dahil edilmesi zor görünse de,
çözümü olan bir meseledir. Örneðin birkaç
üyeden müteþekkil ve Genel Kurul’un ortak
taleplerini müzakereye dahil etmekle görevli
bir Komite bu iþlevi görebilir.
Bir hukuk düzenine karakterini
veren en önemli unsur, diðerleri
yanýnda, karar alýcýlarýn ve karar
mekanizmalarýnýn hukukun
üstünlüðü ilkesi gereðince hukuki
bir denetim altýnda olmalarýdýr.
Uluslararasý örgütlerin hukuk
düzeni ise bu açýdan eksiktir.
Daha önemli bir reform ise, uluslararasý barýþýn
ve güvenliðin tehdit altýnda olduðunun tespitini
yapmaya yetkili olan Güvenlik Konseyi’nin
yanýnda bu tespiti yapma sürecine Genel
Kurul’un da dahil edilmesidir. Kuvvet kullanma
kararýný verme yetkisi yine Güvenlik Konseyi’ne
ait olabilir ancak bu kararýn Genel Kurul’un
ana çizgileri ile ortaya koyduðu bir tutuma
dayanmasýnýn gerekliliði BM Þartý’nda
düzenlenebilir.
Öte yandan, BM Genel Sekreteri’ne yönelik
olarak BM Þartý’nýn 99. maddesindeki
‘uluslararasý barýþý ve güvenliði tehlikeye atan
hususlarda Güvenlik Konseyi’nin dikkatini
çekebilir’ hükmü daha iþlevsel hale getirilerek,
Genel Sekterin oy hakký olmaksýzýn, Güvenlik
Konseyi kararlarýný etkilemesi veya katkýda
bulunmasý saðlanabilir.
Sonuç olarak, belli amaçlarý gerçekleþtirmek
için yetkilerle donatýlmýþ Güvenlik Konseyi
tasarruflarýnýn, uluslararasý siyasetin bir gereði
olan ileri görüþlülükten yoksun olduðu veya
daimi üyelerin siyasi ve ekonomik
menfaatlerinin gölgesinde kaldýðý ve karar
alma mekanizmasýnýn bu nedenle iþlemediði
tespiti yapýlabilse dahi, bu tespit, BM’nin hitap
ettiði sorunlarýn farklýlaþmasýnýn, BM’nin
amaçlarýný ve bu amaçlarý yerine getirmek için
görevlendirilen Güvenlik Konseyi’nin yetkilerini
tartýþmalý hale getirdiði gerçeðinin üstünün
örtülmesine neden olmamalýdýr.
16 Üye devletlerin hukuk düzenlerini bütünleþtiren Ulusüstü (Supranational) bir düzene sahip olan Avrupa Birliði bu açýdan uluslararasý
örgüt kavramýnýn dýþýnda deðerlendirilmelidir.
17 Vera Gowlland Debbas, ‘Accountibility of the Security Council’, UN Reform Study Group, International Law Association, Kasým 2011,
s. 34. http://ssrn.com/abstract=1971008. (Eriþim: 6 Aralýk 2013)
29
GÜNDEM
NÝTELÝKLÝ PAY SAHÝPLÝÐÝ
Önceki dönemlerde yaþanan krizler sonucunda, sistemdeki 5 bankanýn faaliyet izni
kaldýrýlarak haklarýnda iflas kararý verilmiþ, 20 bankanýn ise temettü hariç ortaklýk haklarý
ile yönetim ve denetimi Fon’a devredilmiþtir. Fon, halen bu bankalar ile ilgili olarak tasfiye,
çözümleme ve geri kazaným çalýþmalarýna devam etmektedir.
5411 sayýlý Bankacýlýk Kanununun 1 inci
maddesinde, Kanunun amacý “finansal
piyasalarda güven ve istikrarýn saðlanmasýna,
kredi sisteminin etkin bir þekilde çalýþmasýna,
tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin
korunmasýna iliþkin usûl ve esaslarý
düzenlemek” þeklinde ifade edilmiþtir.
Önceki dönemlerde yaþanan krizler
sonucunda, sistemdeki 5 bankanýn faaliyet
izni kaldýrýlarak haklarýnda iflas kararý verilmiþ,
20 bankanýn ise temettü hariç ortaklýk haklarý
ile yönetim ve denetimi Fon’a devredilmiþtir.
Fon, halen bu bankalar ile ilgili olarak tasfiye,
çözümleme ve geri kazaným çalýþmalarýna
devam etmektedir. Mali bünyeleri bozulan ve
ülke ekonomisine büyük maliyet getiren bu
bankalarýn, bizzat bankayý yöneten pay sahipleri
ve yöneticileri tarafýndan suiistimal edildiði
dikkate alýndýðýnda, bu suiistimalleri
engellemenin ilk yolunun, banka sahiplerinin
ve bankalarý sevk ve idare edecek olan kiþilerin
niteliklerinin detaylý olarak belirlenmesi ve denetlenmesinden geçtiði düþünülmüþtür.
5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu’nda, bankalarýn
denetim altýnda tutulabilmesi ve bankalarýn
yönetimi açýsýndan önem arz eden miktardaki
hisselerinin istenmeyen kiþilerin eline geçmesini
engelleyebilmek amacýyla, nitelikli pay ve pay
sahiplerine iliþkin hükümler Kanunun belirtilen
amacýnýn gerçekleþtirilmesi bakýmýndan dikkatle
düzenlenmiþtir.
Giriþ;
5411 sayýlý Bankacýlýk Kanununun 8 inci
maddesi kapsamýnda banka kurucularýnýn,
Nur ALPULLU
- 5411 sayýlý Kanunun 71 inci maddesi
uygulanan bankalarda veya bu Kanunun
yürürlüðe girmesinden önce Fona devredilmiþ
olan bankalarda nitelikli paya sahip olmamasý
veya kontrolü elinde bulundurmamasý ve
Fon Uzman Yardýmcýsý
Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðý
- Tasfiyeye tabi tutulan bankerler ile iradi
tasfiye haricinde tasfiyeye tabi tutulan finansal
30
kuruluþlarda, faaliyet izni kaldýrýlan kalkýnma
ve yatýrým bankalarýnda, ortaklarýnýn temettü
hariç ortaklýk haklarý ile yönetim ve denetimi
Fona intikal eden veya bankacýlýk yapma ve
mevduat ve katýlým fonu kabul etme izin ve
yetkileri kaldýrýlan kredi kuruluþlarýnda, Fona
intikalinden veya bankacýlýk yapma ve
mevduat ve katýlým fonu kabul etme izin ve
yetkileri kaldýrýlmadan önce nitelikli paya
sahip olmamasý veya kontrolü elinde
bulundurmamasý þartlarýný taþýmasý
gerekmektedir.
5411 sayýlý Kanunun 18 inci maddesi uyarýnca,
bankanýn nitelikli paya sahip olan ortaklarýnýn
kurucularda aranan nitelikleri taþýmasý þarttýr.
Ayrýca yine ayný madde kapsamýnda, bir
bankanýn sermayesinin yüzde on veya daha
fazlasýna sahip olan tüzel kiþilerin paylarýnýn
doðrudan veya dolaylý olarak birinci fýkrada
belirtilen oranlar veya esaslar dahilinde el
deðiþtirmesi, devralacak ortaðýn kurucularda
aranan nitelikleri taþýmasý þartýyla Kurulun
iznine tabidir.
Dolayýsýyla, bir bankanýn kontrolünü elinde
bulunduran veya bankanýn nitelikli pay sahipleri
arasýnda yer alan kiþilerin banka kurucularýnda
aranan þartlarý taþýmasý gerekmektedir.
Bunun dýþýnda, Bankacýlýk Düzenleme ve
Denetleme Kurulu tarafýndan hazýrlanan bir
kýsým yönetmelikler kapsamýnda da, baþta
bankalara belirli konularda hizmet sunan
þirketler olmak üzere, yönetmeliklerde
düzenlenmiþ olan þirketlerde bazý vasýflarý
taþýyan kiþilerin de banka kurucularýnda aranan
þartlarý taþýmalarý þartý aranmýþtýr.
5411 sayýlý Kanunda veya alt düzenlemelerde,
banka kurucularýnda aranan þartlarý taþýmasý
gerektiði düzenlenen kiþilerin, anýlan Kanunun
8 inci maddesinin (b) ve (c) bendinde belirtilen
þartlarý taþýyýp taþýmadýklarýnýn tespiti Fonun
görevleri arasýnda yer almaktadýr.
GÜNDEM
Nitelikli Pay Kavramý
Bu noktada, “nitelikli pay” ve “kontrol”
kavramlarýnýn açýklanmasý gerekmektedir.
Nitelikli Pay kavramý 5411 sayýlý Bankacýlýk
Kanununun 3 üncü maddesi uyarýnca, “bir
ortaklýðýn sermayesinin veya oy haklarýnýn
doðrudan veya dolaylý olarak yüzde on veya
daha fazlasýný teþkil eden paylar ile bu oranýn
altýnda olsa dahi yönetim kurullarýna üye
belirleme imtiyazý veren paylarý”(5411 Sayýlý
Bankacýlýk Kanunun 3. maddesi) ifade etmektedir.
Kontrol kavramý ise, yine anýlan madde
uyarýnca, “Bir tüzel kiþinin; sermayesinin, asgari
yüzde ellibirine sahip olma þartý aranmaksýzýn,
çoðunluðuna doðrudan veya dolaylý olarak
sahip olunmasý veya bu çoðunluða sahip
olunmamakla birlikte imtiyazlý hisselerin elde
bulundurulmasý veya diðer hissedarlarla yapýlan
anlaþmalara istinaden oy hakkýnýn çoðunluðu
üzerinde tasarrufta bulunulmasý suretiyle veya
herhangi bir suretle yönetim kurulu üyelerinin
karara esas çoðunluðunu atayabilme ya da
görevden alma gücünün elde bulundurulmasý”
þeklinde tanýmlanmýþtýr.
Buna göre, bir kiþinin bir ortaklýkta nitelikli pay
sahibi olarak deðerlendirilebilmesi için,
- Ortaklýðýn sermayesinin doðrudan veya
dolaylý olarak yüzde on veya daha fazlasýný
teþkil eden paylara ve/veya
- Oy haklarýnýn doðrudan veya dolaylý olarak
yüzde on veya daha fazlasýný teþkil eden
paylara ve/veya
- Bu oranýn altýnda olsa dahi yönetim
kurullarýna üye belirleme imtiyazý veren
paylara
sahip olmasý gerekmektedir.
Bir kiþinin bir ortaklýðýn kontrolünü elinde
bulundurabilmesi için ise;
- Sermayenin, asgari yüzde ellibirine sahip
olma þartý aranmaksýzýn, çoðunluðuna
doðrudan veya dolaylý olarak sahip olunmasý
veya
- Bu çoðunluða sahip olunmamakla birlikte
imtiyazlý hisselerin elde bulundurulmasý veya
- Diðer hissedarlarla yapýlan anlaþmalara
istinaden oy hakkýnýn çoðunluðu üzerinde
tasarrufta bulunulmasý
suretiyle veya herhangi bir suretle yönetim
kurulu üyelerinin karara esas çoðunluðunu
atayabilme ya da görevden alma gücünün elde
bulundurmasý gerekmektedir.
Diðer bir ifadeyle, bir ortaklýðýn kontrolünde
5411 sayýlý Kanun esas itibariyle yönetim kurulu
üyelerinin karara esas çoðunluðunu atayabilme
ya da görevden alma gücünün elde
bulundurulmasýný aramaktadýr. Bu yönüyle bir
bankanýn kontrolü, o bankada nitelikli paya
sahip olunmasýndan çok daha etkili ve kuvvetli
bir durumu ifade etmektedir. Zira nitelikli pay
sahipliðinde sermayenin ve/veya oy hakkýnýn
yüzde onuna veya kararara esas teþkil eden
çoðunluk þartý aranmaksýzýn yönetim ve
denetim kurullarýna üye seçme imtiyazý veren
hisselere sahip olmak yeterlidir.
Nitelikli Pay kavramý; bir
ortaklýðýn sermayesinin veya oy
haklarýnýn doðrudan veya dolaylý
olarak yüzde on veya daha
fazlasýný teþkil eden paylar ile bu
oranýn altýnda olsa dahi yönetim
kurullarýna üye belirleme imtiyazý
veren paylarý ifade etmektedir.
Bu baðlamda bir bankada kontrolü elinde
bulunduranlar zorunlu olarak nitelikli pay
sahibidirler. Ancak, her nitelikli pay sahibinin
ayný zamanda kontrolü elinde bulunduran kiþi
olmasýndan söz edilemez.
Nitelikli Pay Sahipliðine Dair Belge
Nitelikli Pay Sahipliðine Dair Belge, Fon
tarafýndan, ilgili düzenlemelerde belirtilen
kiþilere verilen ve bu kiþilerin,
-5411 sayýlý Kanunun 71 inci maddesi
uygulanan bankalarda veya anýlan Kanunun
yürürlüðe girmesinden önce Fona devredilmiþ
olan bankalarda nitelikli paya sahip
olmadýklarýný veya kontrolü elinde
bulundurmadýklarýný ve
- Tasfiyeye tabi tutulan bankerler ile iradi
tasfiye haricinde tasfiyeye tabi tutulan finansal
kuruluþlarda, faaliyet izni kaldýrýlan kalkýnma
ve yatýrým bankalarýnda, ortaklarýnýn temettü
hariç ortaklýk haklarý ile yönetim ve denetimi
Fona intikal eden veya bankacýlýk yapma ve
mevduat ve katýlým fonu kabul etme izin ve
yetkileri kaldýrýlan kredi kuruluþlarýnda, Fona
intikalinden veya bankacýlýk yapma ve
mevduat ve katýlým fonu kabul etme izin ve
yetkileri kaldýrýlmadan önce nitelikli paya
sahip olmadýklarýný veya kontrolü elinde
bulundurmadýklarýný
gösteren belgedir.
Ýlgili Kiþiler
Haklarýnda Nitelikli Pay Sahipliðine Dair Belge
düzenlenecek olan kiþiler ilgili düzenlemeler
kapsamýnda aþaðýda belirtilmektedir.
a- 5411 sayýlý Kanunun 8 inci maddesi ile
Bankalarýn Ýzne Tabi Ýþlemleri ile Dolaylý Pay
Sahipliðine Dair Yönetmelik uyarýnca
bankalarýn, bankanýn gerçek ve tüzel kiþi
kurucularý ile tüzel kiþi kurucu ortaklarýnda
31
GÜNDEM
Varlýk Yönetimi Daire
Baþkanlýðý Çalýþma Usul ve
Esaslarýnýn 41 inci maddesi
uyarýnca, nitelikli pay sahipliði
baþvurularýna, diðer dairelerden
alýnacak cevaplar da dikkate
alýnarak Kurum adýna Varlýk
Yönetimi Daire Baþkanlýðý
tarafýndan cevap verilmektedir.
doðrudan veya dolaylý olarak nitelikli paya
sahip gerçek kiþiler,
b- 5411 sayýlý Kanunun 18 inci maddesi ile
Bankalarýn Ýzne Tabi Ýþlemleri ile Dolaylý Pay
Sahipliðine Dair Yönetmelik uyarýnca Paylarý
devralacak gerçek veya tüzel kiþiler,
c- 5411 sayýlý Kanunun 23 üncü maddesi
kapsamýnda yönetim kurulu üyeleri,
d- 5411 sayýlý Kanunun 24 üncü maddesi
uyarýnca, yönetim kurulu üyeleri arasýndan
seçilen denetim komitesi üyeleri,
e- 5411 sayýlý Kanunun 25 ncý maddesi
kapsamýnda, genel müdürler, genel müdür
yardýmcýlarý ve imza yetkisini haiz görevliler,
f- Bankalarýn Destek Hizmeti Almalarýna Ýliþkin
Yönetmeliðin 6 ncý maddesinin birinci
fýkrasýnýn e bendinin birinci alt bendine gore;
destek hizmeti veren kuruluþlarýn nitelikli pay
sahipleri, yönetim kurulu baþkan ve üyeleri
ile þirketi temsil ile yetkili yöneticileri,
g- Bankalarýn Destek Hizmeti Almalarýna ve
B u H i z m e t i Ve r e c e k Ku r u l u þ l a r ý n
Yetkilendirilmesine Ýliþkin Yönetmeliðin 6 ncý
maddesinin birinci fýkrasýnýn e bendinin birinci
alt bendi uyarýnca destek hizmeti verecek
kuruluþlarýn ortaklarý, yönetim kurulu baþkan
ve üyeleri ile denetçilerinin ve yöneticileri,
h- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Þirketlerinin Kuruluþ ve Faaliyet Esaslarý
Hakkýnda Yönetmeliðin 5 inci maddesinin
birinci fýkrasýnýn b bendi kapsamýnda þirket
kurucularý ile þirketin tüzel kiþi kurucularýnda
yüzde on ve daha fazla paya sahip veya
kontrolü elinde bulunduran gerçek ve tüzel
kiþiler,
i-Bankalara Deðerleme Hizmeti Verecek
Kuruluþlarýn Yetkilendirilmesi ve Faaliyetleri
Hakkýnda Yönetmeliðin 9 uncu maddesinin
ikinci fýkrasý gereði deðerleme kuruluþunun
ortaklarý,
j- Finansal Holding Þirketleri Hakkýnda
Yönetmeliðin 5 inci ve 8 inci maddeleri
uyarýnca finansal holding þirketlerinin
sermayesinde nitelikli paya sahip gerçek ve
tüzel kiþiler, yönetim kurulu üyeleri, genel
müdürler,
k- Varlýk Yönetim Þirketlerinin Kuruluþ ve
Faaliyet Esaslarý Hakkýnda Yönetmeliðin 5
inci maddesi gereði varlýk yönetim þirketi
kurucularý ile tüzel kiþi kurucularýný kontrol
eden gerçek ve tüzel kiþiler.
32
Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðýnýn Rolü
Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðý Çalýþma Usul
ve Esaslarýnýn 41 inci maddesi uyarýnca, nitelikli
pay sahipliði baþvurularýna, diðer dairelerden
alýnacak cevaplar da dikkate alýnarak Kurum
adýna Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðý
tarafýndan cevap verilmektedir.
Kuruma elden ya da posta ile gelen nitelikli
pay baþvurularý muhaberat servisinden Evrak
Yönetim Sistemi (EYS) numarasý alýndýktan
sonra Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðýna
aktarýlmaktadýr.
Varlýk Yönetimi Daire Baþkanlýðý tarafýndan,
ilgili diðer dairelerle yapýlan yazýþmalar
neticesinde, talep sahiplerine gerekli cevap
yazýlý olarak verilmektedir.
Nitelikli Pay Sorgulama
2006-2013 yýllarý içerisinde yaklaþýk 5000
baþvurunun dairemizce cevaplanmýþ olduðu
ve kurumumuza baþvuruda bulunan gerçek
ve tüzel kiþiler ile bu kiþilerin talep ettikleri
belge sayýsýnda önceki dönemlere kýyasla ciddi
artýþ yaþandýðý gözlenmiþtir.
Uygulamada farklý içeriðe sahip olan baþvuru
yazýlarýný standart hale getirmek ve bilgi belge
eksikliklerini minimum seviyeye düþürmek
amacýyla nitelikli pay sahipliði belgesi baþvuru,
tespit ve araþtýrmasýna kaynak teþkil etmek
üzere, TMSF (http://www.tmsf.org.tr) web sitesinde
yer alacak Nitelikli Pay Sorgulama ekraný (NPS)
oluþturulmasý kararlaþtýrýlmýþtýr.
NPS iki ana bölümden oluþacaktýr.
Birincisi; NPS ekraný kullanýcýlarýn online
baþvuru yapabilecekleri ve yapmýþ olduklarý
baþvurularýn durumlarýný görmelerini
saðlayacak olup 02 Ocak 2014 tarihinde hayata
geçirilecektir. Anýlan süreçte Kurum içerisinde
emek ve zaman israfýna neden olmamasý
amacýyla Dairemiz ve muhaberat servisinin
evrak yoðunluðunu minimize edebilecek NPS
ekraný Dairemiz ve Bilgi Ýþlem Müdürlüðünce
tasarlanmýþtýr.
NPS Ekraný’ndan nitelikli pay sahipliði belgesi
talep eden kullanýcýnýn bildirmiþ olduðu e-mail
adresine baþvurularýnýn güncel durumlarýna
iliþkin,
- Baþvuru yapýldýðý anda ‘Baþvuru Yapýldý’,
- Onay durumu belirlenene kadar ‘Baþvuru
Ýncelenmektedir’,
GÜNDEM
- EYS’deki evraðýn onaylanmasý durumunda
‘Baþvuru Sonuçlanmýþtýr’.
bildirimleri yapýlacaktýr.
Ýkincisi ise, nitelikli pay sahipliði belgesi
sürecinde görev alan ilgili diðer daireler arasýnda
yoðun bir yazýþma trafiðinin yaþanmasý
sebebiyle var olan iþleyiþin daha verimli ve etkin
hale getirilmesini saðlayacak NPS Veritabaný
çalýþmasýdýr.
NPS Veritabaný çalýþmasý için Hukuk Ýþleri Daire
Baþkanlýðýnýn “Faaliyet Ýzni Kaldýrýlan”ve iflas
yoluyla tasfiye iþlemleri devam eden 5 banka
için, I. Tahsilat ve II.Tahsilat Dairelerinin ise
“yönetim ve denetimi Fona devrolan” 20 banka
için Fona devir tarihleri itibarýyla söz konusu
25 bankada nitelikli paya sahip gerçek ve tüzel
kiþilerin doðrudan ve dolaylý(5411 Sayýlý Bankacýlýk
Kanunun 5. maddesi) pay sahipliði durumunu
gösterir listeler veri tabanýna incelenerek
yüklenmektedir.
Halihazýrda hala çalýþmasý devam eden NPS
Veritabaný çalýþmasý, ilgili dairelerin nitelikli
pay sahipliði ile ilgili iç yazýþma trafiðini
tamamen sona erdirecek olup en kýsa zamanda
hayata geçirilecektir.
NPS Veritabaný çalýþmasý;
nitelikli pay sahipliði belgesi
sürecinde görev alan ilgili diðer
daireler arasýnda yoðun bir
yazýþma trafiðinin yaþanmasý
sebebiyle var olan iþleyiþin daha
verimli ve etkin hale getirilmesini
saðlayacaktýr.
33
HUKUK
KEFALET SÖZLEÞMESÝ
Kefalet Hukukumuzda yer alan düzenlemeler Borçlar Hukuku mevzuatýna paralel
olarak Ýsviçre Borçlar Kanunundan iktibas edilmiþtir. Ancak zaman içerisinde ticari ve
ekonomik hayatta meydana gelen hýzlý ve önemli geliþmeler uygulamada eksikler ve
aksamalarý da beraberinde getirmiþtir. Söz konusu eksik ve aksamalar en son 01.07.2012
tarihinde yürürlüðe giren 6098 sayýlý Türk Borçlar Kanunu ile getirilen yeni düzenlemeler
ile giderilmeye çalýþýlmýþtýr.
GÝRÝÞ
Þahsi teminat sözleþmeleri alacaklýya þahsi
nitelikte teminat saðlayan sözleþmeler olup
kefalet sözleþmesi de þahsi teminat borcu
doðuran bir sözleþmedir. Ticari hayatta kefalet
sözleþmeleri ile sýklýkla karþýlaþýlmaktadýr. Bu
nedenle kefalet hukukuna iliþkin düzenlemeler
önem taþýmaktadýr.
Kefalet Hukukumuzda yer alan düzenlemeler
Borçlar Hukuku mevzuatýna paralel olarak
Ýsviçre Borçlar Kanunundan iktibas edilmiþtir.
Ancak zaman içerisinde ticari ve ekonomik
hayatta meydana gelen hýzlý ve önemli
geliþmeler uygulamada eksikler ve aksamalarý
da beraberinde getirmiþtir. Söz konusu eksik
ve aksamalar en son 01.07.2012 tarihinde
yürürlüðe giren 6098 sayýlý Türk Borçlar Kanunu
ile getirilen yeni düzenlemeler ile giderilmeye
çalýþýlmýþtýr.
Þahsi kefalet sözleþmelerine iliþkin olarak,
mülga 818 sayýlý Borçlar Kanunu ile 01.07.2012
tarihinde yürürlüðe giren 6098 sayýlý Türk
Borçlar Kanunu hükümleri karþýlaþtýrýlmalý
olarak incelenmiþtir.
Çalýþmamýzda ilk olarak kefalet sözleþmesinin
tanýmý ile özellikleri, ikinci olarak kefalet
sözleþmesinin koþullarý ve son olarak da 818
sayýlý Borçlar Kanunda yer almayan kefalet
sözleþmesinde eþin rýzasý incelenmiþtir.
1. Kefalet Sözleþmesinin Tanýmý
Mülga 818 sayýlý Borçlar Kanununun (“BK”)
483. maddesinde kefalet sözleþmesine iliþkin
yapýlan taným kefalet sözleþmesinin “mahiyetini
tam ve gerçek anlamda ifade etmediðinden
dolayý”1 eleþtirilmiþtir. BK. m. 483’de belirtildiði
gibi kefalet sözleþmesinin sadece alacaklý ile
asýl borçlu arasýndaki “sözleþmeden doðmuþ
bir borcu” teminat altýna almýþ olmasý gerekli
deðildir2. Asýl borç kanundan (nafaka borcu),
sözleþmeden, haksýz fiilden, sebepsiz
zenginleþmeden doðmuþ olabilir. Ancak BK
m. 483’de yer alan “borçlunun akdettiði
borç” ifadesinden sadece sözleþmeden doðan
borçlara iliþkin kefalet sözleþmesinin
yapýlabileceði anlaþýlmaktadýr3. Halbuki; borcun
hukuki sebebi ne olursa olsun para ile
ölçülebilen herhangi bir borca iliþkin kefalet
sözleþmesinin yapýlmasý mümkündür 4 .
Ayrýca BK. m.483’de “kefil, kefalet sözleþmesi
ile asýl borçlunun edasýný temin etmeyi taahhüt
eder.” þeklinde hüküm altýna alýnmýþtýr. Bu
hüküm “kefilin alacaklýya karþý asýl borçlunun
borcunun ifasýný üstlendiði” þeklinde yanlýþ
anlamaya yol açmýþtýr5. Ancak kefilin böyle bir
yükümlülüðü bulunmamaktadýr 6 . Kefilin
yükümlülüðü, borçlunun borcunu ödememesi
halinde bundan þahsen sorumlu olmasýdýr,
yoksa borçlunun borcunu ifa etmesi ya da
bunun için çaba göstermesi deðildir 7 .
1 GRASINGER, Gülçin Elçin, Borçlar Kanuna Göre Kefilin Alacaklýya Karþý Sahip Olduðu Savunma Ýmkanlarý, Ýstanbul, Alfa Yayýnlarý, 1996, s.13.
2 GRASINGER s.13,TANDOÐAN Haluk, Borçlar Hukuku Özel Borç Ýliþkileri, C.II, Ýstanbul,Vedat Yayýnlarý, 5.Basý, 2010, s.693.
3 YAVUZ, Nihat, 6098 sayýlý Türk Borçlar Kanununun Getirdiði Deðiþiklikler ve Yenilikler, Ankara, Adalet Yayýnlarý, 2011, s.801.
4 GRASINGER s.13,TANDOÐAN s.693, YAVUZ, Nihat s.801,Yavuz, Cevdet, Borçlar Hukuku Dersleri (Özel Hükümler), Ýstanbul, Beta Yayýnlarý
9. Basý, 2011,s.666.,SAÐLAM Ýpek,Türk Borçlar Kanunu Tasarýsýn Deðerlendirilmesi Sempozyumu,Legal Hukuk Dergisi,Ekim 2005,sayý:34,s.3692.
5 KUNTALP Erden/ BARLAS Nami/AYANOÐLU MORALI, Ahu/ÇAVUÞOÐLU IÞINTAN, Pelin, ÝPEK Mehtap/YAÞAR Mert/KOÇ Sedef,Türk Borçlar
Kanunu Tasarýsýna Ýliþkin Deðerlendirmeler, Ýstanbul, Galatasaray Üniversitesi Yayýnlarý, s.265.
Sena BALDOÐAN
6 GRASINGER s.13,TANDOÐAN s.693, YAVUZ, Nihat s.801,Yavuz, Cevdet, s.666., KUNTALP/BARLAS/AYANOÐLU MORALI/ÇAVUÞOÐLU/ÝPEK/YAÞAR
/KOÇ s.265.
Fon Avukatý
Hukuk Ýþleri Daire Baþkanlýðý
7 GRASINGER,s.13,TANDOÐAN s.693.
34
HUKUK
Bunun yanýnda, BK. m.483’e yapýlan diðer
eleþtiri ise, madde metninde “…borçlunun
akdettiði borca…” ifadesinin halihazýrda
mevcut bir borca kefil olunmasý þeklinde
anlaþýlmasýdýr8. Oysa ki; ileride doðabilecek bir
borca da kefil olunmasý mümkündür.
Yeni Türk Borçlar Kanununun (“TBK”) hazýrlýk
aþamasýnda, kefalet sözleþmelerine iliþkin 581.
madde düzenlenirken, yukarýda belirtilen
eleþtiriler dikkate alýnarak yanlýþ anlaþýlmaya
sebebiyet veren BK. m. 483 düzeltilmeye
çalýþýlmýþtýr. Buna göre; TBK. m. 581 uyarýnca
kefalet sözleþmesi, “…kefilin alacaklýya karþý,
borçlunun borcunu ifa etmemesinin
sonuçlarýndan kiþisel olarak sorumlu olmayý
üstlendiði sözleþmedir.” þeklinde tanýmlanmýþtýr.
2. Kefalet Sözleþmesinin Özellikleri
2.1. Kefalet Sözleþmesinin Kefil ile Alacaklý
Arasýnda Yapýlmasý
Kefalet sözleþmesi kefil ile asýl borçlunun
alacaklýsý arasýnda yapýlýr. Kefalet asýl borçlunun
durumunu kötüleþtirmediðinden, aksine asýl
borçlunun menfaatine olduðundan, kefilin asýl
borçlunun rýzasýný almadan yükümlülük altýna
girmesi mümkündür9.
Kefalette birbirinden doðan üç hukuki iliþkinin
varlýðý söz konusudur:10
1. Asýl alacaklý ve asýl borçlu arasýndaki iliþki:
Herhangi bir hukuki temele dayanabilir ve
kefalet sözleþmesinden baðýmsýzdýr11.
2. Alacaklý ve kefil arasýndaki iliþki: Temeli
kefalet sözleþmesine dayanan ve kefalet
sözleþmesinin konusu olan hukuki iliþkidir12.
3. Kefil ve asýl borçlu arasýndaki iliþki: Kefalet
sözleþmesinin kurulmasýyla, kefil ile borçlu
arasýnda herhangi bir borç iliþkisi meydana
gelmez. Kefilin alacaklýya borcunu ifasý kefalet
borcunu sona erdirip asýl borcu sona
erdirmediðinden, kefil alacaklýya kefalet
borcunu ifa ettiði oranda alacaklýnýn haklarýna
halef olarak asýl borçluya rücu edebilecektir13.
bulunmamasý veya borcu ödemek istememesi
halinde alacaklýya bir teminat saðlamasýdýr14.
Kefaletin hukuki sebebi asýl borcun hukuki
sebebinden baðýmsýzdýr. Bunun sonucunda
kefil asýl borçlu ile arasýndaki hukuki iliþkiden
doðan def’ileri alacaklýya karþý ileri süremez15.
Ancak kefaletin; alacaklýya teminat saðlamak
amacýný kefilin kefalet sözleþmesi yapmasýný
saðlayan sebeplerle karýþtýrmamak gereklidir16.
Kefil ile asýl borçlu arasýndaki iliþki; vekalet,
vekaletsiz iþ görme veya baðýþlama þeklinde
ortaya çýkabilir17.
2.3. Kefilin Borcunun Fer’i Borç Olmasý
Kefaletin varlýðý alacaklý ile asýl borçlu arasýndaki
hukuki iliþkinin geçerli olarak doðmuþ ve devam
ediyor olmasýna baðlýdýr. Bir baþka ifade ile
“kefalet sözleþmesinin varlýðý, devamý ve sona
ermesi asýl borca baðlýdýr.”18 Buna kefaletin
fer’iliði denmektedir. Kefalet sözleþmesinde
taraflar fer’ilik niteliðini ortadan kaldýracak bir
hüküm getiremezler19.
Kefaletin fer’i niteliðin olmasýna baðlý olarak;
• Kefile, -kanuni istisnalar haricinde- asýl
borçludan fazla mükellefiyet yüklenemez,
sorumluluk asýl borçludan daha aðýr
olamaz20.
• Alacak asýl borçluya karþý muaccel olmadan
kefile karþý muaccel olmaz21. BK m.491/c.23’de; “asýl borcun muaccellik kazanmasý
evvelce borçluya ihbarda bulunmaya baðlý
ise, bu ihbarýn kefile de yapýlmasý gerekir.”
þeklinde yer alan düzenleme TBK m.590/f.3
ile “asýl borcun muaccel olmasý alacaklý veya
borçlunun önceden süre içeren bildirimde
bulunmasýna baðlýysa, kefalet borcu için bu
süre bildirimin kefile yapýldýðý tarihte iþlemeye
b a þ l a r. ” þ e k l i n d e d ü z e n l e n m i þ t i r.
• Kefalet alacaðý, asýl alacaktan baðýmsýz
olarak temlik edilemez22.
2.2. Kefaletin Ýlleti
• Asýl borç iliþkisinin herhangi bir nedenden
dolayý geçersiz olmasý ya da sona ermiþ
olmasý halinde, kefil alacaklýya karþý sorumlu
olmaktan kurtulur23.
Kefaletin illeti; asýl borçlunun ödeme gücünün
• Kefil, kendisini takibe gelen alacaklýya karþý,
8 YAVUZ, Nihat s.801.
17 TANDOÐAN,s.694.
9 TANDOÐAN s.694, YAVUZ, Cevdet, s.667.
18 GRASSINGER, s.13., TANDOÐAN, s.695, YAVUZ Cevdet, s.669,
10 YAVUZ, Cevdet, s.667.
19 GRASSINGER, s.13.
11 YAVUZ, Cevdet, s.667.
20 GRASSINGER, s.13., TANDOÐAN, s.695, YAVUZ Cevdet, s.669,
12 YAVUZ, Cevdet, s.667.
REÝSOÐLU,Seza, Ankara Hukuk Fakültesi Dergisi,”Kefalet Kavramý ve
Muteberlik Þartlarý” C.19,S.1-4,s.329.
13 GRASSINGER, s.13.
14 TANDOÐAN s.694, YAVUZ, Cevdet, s.667.
Kefile, -kanuni istisnalar
haricinde- asýl borçludan fazla
mükellefiyet yüklenemez,
sorumluluk asýl borçludan daha
aðýr olamaz.
21 TANDOÐAN, s.695.
15 TANDOÐAN,s.694.
22 TANDOÐAN, s.695, YAVUZ Cevdet, s.669.
16 TANDOÐAN s.694, YAVUZ, Cevdet, s.668.
23 TANDOÐAN, s.696, YAVUZ Cevdet, s.669.
35
HUKUK
Kefalet Sözleþmesinde kefilin
borcu, asýl borçlunun ifa etmek
zorunda olduðu borç deðil, asýl
borçlunun borcunu ifa edememesi
halinde, alacaklýya bu ifanýn
gerçekleþtirilmesinden beklediði
menfaati temin etmektir. Bir baþka
ifade ile, kefilin yükümlülüðü, asýl
borçlunun borcunu ifa etmemesi
halinde alacaklýnýn uðradýðý
müspet zararý tazmin etmektir.
hangi tür kefalet yapýlmýþ olursa olsun, asýl
borçlunun bizzat kendisinin alacaklýya karþý
ileri sürebileceði savunma imkanlarýný aynen
alacaklýya karþý ileri sürebilecektir.
• Anlaþmazlýk halinde alacaklýnýn kefaletin
varlýðý ile birlikte asýl borcun varlýðýný da ispat
etmesi gerekmektedir24.
Ancak kefaletin fer’i niteliðinin bazý istisnalarý
bulunmaktadýr25:
• Borçlu açýsýndan konkordatonun tasdik
edilmesi halinde alacaklý tarafýndan
konkordatoya muvafakat verilmez ise alacaklý
kefilden alacaðýn tamamýný talep edebilir26.
• Ýflasýn açýlmasý ile iflas eden kiþiden ancak
ana para ödendikten sonra bakiyesi üzerinden
faiz alýnabildiði halde kefilin (akdi de olsa)
faizlerden dolayý sorumluluðu devam eder27.
• Asýl borçlunun ölmesi halinde mirasçýlar
mirasý kabul etmiþlerse alacaklarýný
kaydettirmiþ olan alacaklýlara karþý mirastan
kendilerine düþen pay ile sorumlu iken kefil
borcun tamamýndan sorumludur 2 8 .
Ayrýca doktrinde asýl borç muaccel olmadýkça
kefilin borcunun da muaccel olmamasý, TBK
m.586/f.2’de30 alacaklýnýn teslime baðlý taþýnýr
rehni veya alacak rehni gibi teminatlarý paraya
çevirmeden müteselsil kefile gidemeyeceðinin
hüküm altýna alýnmýþ olmasý, müteselsil
kefalette de kefilin ikinci derecede borçlu
olduðu görüþünün de dayanaðý olarak
gösterilmektedir31.
2.5. Kefilin Borcunun Tazminat Niteliðinde
Borç Olmasý
2.4. Kefilin Borcunun Tali (Ýkinci Derecede
Borç Olmasý)
Kefalet Sözleþmesinde kefilin borcu, asýl
borçlunun ifa etmek zorunda olduðu borç
deðil, asýl borçlunun borcunu ifa edememesi
halinde, alacaklýya bu ifanýn
gerçekleþtirilmesinden beklediði menfaati temin
etmektir 32 . Bir baþka ifade ile, kefilin
yükümlülüðü, asýl borçlunun borcunu ifa
etmemesi halinde alacaklýnýn uðradýðý müspet
zararý tazmin etmektir33. Bunun dayanaðý TBK
m.589/f.2 dir. Kefil alacaklýnýn müspet zararýný
karþýlamakla yükümlü olduðundan kefilin
ediminin konusu paradýr34.
Kefilin borcunun tali olmasý; alacaklýnýn asýl
borçluya takip yapmadan kefile
baþvuramamasýdýr. Bu özellik sadece adi kefalet
türlerinde var olan bir özelliktir. Adi kefalette
Taraflarca kararlaþtýrýlmasý halinde menfi zararýn
talep edilebileceðine iliþkin görüþ TBK’na
m.589/f.son 35 ile getirilen düzenleme ile
geçerliliðini yitirmiþtir.
24 TANDOÐAN, s.696.
altýna alýnmýþsa, adi kefalette kefil, alacaðýn öncelikle rehin konusundan
alýnmasýný isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasýna veya kendisine
konkordato mehli verilmesine karar verilmiþse, bu hüküm uygulanmaz.
• Kefilin, asýl borçlunun irade sakatlýðýndan
dolayý sorumlu olmadýðý bir borç için
yükümlülük altýna girmesi ve yükümlülük
altýna girdiði sýrada bu irade sakatlýðýný bilmesi
halinde sorumluluðu devam eder.
25 TANDOÐAN, s.696
26 ÝÝK. m.295 “Konkordatoya muvafakat etmeyen alacaklý müþterek
borçlulara ve borçlunun kefillerine ve borcu tekeffül edenlere karþý
bütün haklarýný muhafaza eder. Konkordatoya muvafakat etmiþ olan
alacaklý dahi kendi haklarýný yukarýdaki kimselere ödeme mukabilinde
temlik teklif etmek ve onlara toplanmanýn günü ile yerinden en aþaðý
on gün evvel haber vermek þartýyla bu hükümden istifade eder...”.
27 ÝÝK.m.196 “Ýflasýn açýlmasý ile birlikte, iflas masasýna giren alacaklarda
faiz iþleme ye devam eder.”
28 TANDOÐAN, s.696.
29 TBK m.585 “Adi kefalette alacaklý, borçluya baþvurmadýkça, kefili
takip edemez; ancak, aþaðýdaki hâllerde doðrudan doðruya kefile
baþvurabilir:
Sadece açýðýn kapatýlmasý için kefil olunmuþsa, borçlu aleyhine yapýlan
takibin kesin aciz belgesi alýnmasýyla sonuçlanmasý veya borçlu
aleyhine Türkiye’de takibatýn imkânsýz hâle gelmesi ya da
konkordatonun kesinleþmesi durumlarýnda, doðrudan doðruya kefile
baþvurulabilir. Sözleþmede, bu durumlarda alacaklýnýn, önce asýl
borçluya baþvurmak zorunda olduðu kararlaþtýrýlabilir.”
30 TBK m.586/f.2 “Alacak, teslime baðlý taþýnýr rehni veya alacak
rehni ile güvenceye alýnmýþsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce
kefile baþvurulamaz. Ancak, alacaðýn rehnin paraya çevrilmesi yoluyla
tamamen karþýlanamayacaðýnýn önceden hâkim tarafýndan belirlenmesi
veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde,
rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile baþvurulabilir.”
1. Borçlu aleyhine yapýlan takibin sonucunda kesin aciz belgesi
alýnmasý.
31 YAVUZ, Cevdet,s.669-670.
2. Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatýn imkânsýz hâle gelmesi veya
önemli ölçüde güçleþmesi.
33 YAVUZ, Cevdet, s.668.,TANDOÐAN s.697.
3. Borçlunun iflasýna karar verilmesi.
4. Borçluya konkordato mehli verilmiþ olmasý.
Alacak, kefaletten önce veya kefalet sýrasýnda rehinle de güvence
36
alacaklý adi kefile gitmeden evvel asýl borçluya
karþý takip ve varsa bu alacaðý için teminat
olarak verilmiþ rehnin paraya çevrilmesi yollarýna
baþvuracaktýr. Bu yollara baþvurmadan ilk
olarak adi kefile gitmesi halinde adi kefilin,
alacaklýya karþý TBK md. 585’de29 belirtilmiþ
olan def’ileri (tartýþma/peþin dava def’i) ileri
sürme hakký olacaktýr.
32 GRASSINGER,s.13.
34 YAVUZ, Cevdet, s.668.,TANDOÐAN s.698.
35 TBKm.589/son “Kefilin, asýl borç iliþkisinin hükümsüz hâle gelmesinin
sebep olduðu zarardan ve ceza koþulundan sorumlu olacaðýna iliþkin
anlaþmalar kesin olarak hükümsüzdür.”
HUKUK
2.6. Kefalet Sözleþmesinin Baðýmsýz Sözleþme
Olmasý
Kefalet Sözleþmesi, asýl borç iliþkisinden
baðýmsýz bir borç iliþkisi olmasý sebebiyle her
iki sözleþmenin konusu farklýdýr. Kefalet
sözleþmesinin konusu daima para olmasýna
raðmen, asýl borç iliþkisinin konusu yapma,
yapmama þeklinde de olabilir36.
Kefalet sözleþmesi asýl borç iliþkisinden baðýmsýz
olduðu için kefalet sözleþmesinin kendine özgü
sona erme sebepleri mevcuttur37. Örn:Taraflarýn
anlaþmasý.
Kefalet sözleþmesinin ayrý þarta ve vadeye
baðlanmasý mümkündür.
Kefaletin teminat altýna aldýðý asýl borcun
sebebinin kanundan, sözleþmeden, sebepsiz
zenginleþmeden doðmasý mümkün iken,
kefaletin hukuki sebebi her zaman alacaklýya
teminat saðlamaktýr38.
2.7. Kefalet Sözleþmesinin Tek Tarafa Borç
Yükleyen Ývazsýz Bir Sözleþme Olmasý
Kefalet sözleþmesi ile borç altýna giren tek kiþi
kefildir. Alacaklý bu sözleþmeden dolayý kefile
karþý bir karþý edim borcu altýna girmez. Kefalet
sözleþmesinin asli unsuru deðildir. Bazen ivazlý
yapýlabilir.
3. Kefalet Sözleþmesinin Koþullarý
3.1. Asýl Borç
TBK m.582 kefalet sözleþmesinin koþullarýndan
biri olarak “asýl borç varlýðýný”
düzenlenmektedir.
3.1.1. Geçerli Bir Asýl Borcun Bulunmasý
TBK m. 582 f.1. c.1 ile eski kanun
düzenlemesine paralel olarak kefaletin
geçerliliði, geçerli bir asýl borca baðlý kýlýnmýþtýr.
Böylece kefalet sözleþmesinin geçerli olarak
kabul edilebilmesi için asýl borcun; hukuka
yada ahlaka ve adaba aykýrýlýk, baþlangýçtaki
imkansýzlýk, þekle aykýrýlýk, muvazaa, ayýrt etme
gücünün (temyiz kudreti) bulunmamasý gibi
bir nedenle kesin hükümsüz olan bir hukuki
iþlemden doðmuþ olmamasý gerekmektedir.
kefaletinin “muteber” olacaðý hüküm altýna
alýnmýþ idi. Esas borcun geçersiz olmasýna
raðmen kefaleti geçerli kabul etmek kefaletin
fer’iliði ilkesine aykýrýlýk teþkil edeceðinden söz
konusu madde yeniden düzenlenmiþtir39.
Ancak TBK m.582/f.2 c.1’ de yer alan
“ehliyetsizlik” ifadesinin açýk olmadýðý ve ne
çeþit ehliyetsizliðe iliþkin olduðunun
anlaþýlamamasý nedeniyle eleþtirilmiþtir40. Eðer
“ehliyetsizlik” ile kastedilen tam ehliyetsiz bir
kiþi ise bu kiþi tarafýndan yapýlan sözleþme
kesin hükümsüz olacaðýndan bu durumda
kefaletle teminat altýna alýnacak bir borç
bulunmayacaktýr. Sonuç olarak; bu durumda
kefaletin fer’ilik ilkesi gereði kefaletin geçersiz
olacaðý ve bu nedenle madde metninden
anlaþýlmasý gereken ehliyetsizliðin “sýnýrsýz
ehliyetsiz” olmasý gerektiði ileri sürülmüþtür41.
3.1.2. Asýl Borcun Gelecekte Doðacak veya
Þarta Baðlý Borç Olabilmesi
TBK m.582/f.1 uyarýnca asýl borcun kefalet
sözleþmesinin yapýldýðý zaman mevcut olmasýna
gerek yoktur. Asýl borcun, kefaletin yerine
getirilmesi alacaklý tarafýndan talep edildiði
anda var olmasý yeterlidir42. Geciktirici þarta
baðlý bir borca kefil olunmasý durumunda ise
kefalet borcu sözleþmenin kurulmasýyla doðar,
ancak þartýn gerçekleþmesi ile hüküm ifade
eder43. Bozucu þarta baðlý bir borca kefil
olunmasý durumunda ise þartýn gerçekleþmesi
ile kefilin borcu da sona erer.
3.1.3. Eksik Borçlarda Kefalet
Ýsviçre Hukukunda “eksik borçlara” (kumar ve
bahisten doðan borçlara, zamanaþýmýna
uðramýþ borçlara) kefil olunmasý mümkündür44.
TBK m.582/f.2.cümle sonda zamanaþýmýna
uðramýþ bir borca zamanaþýmýna uðradýðýný
bilerek kefil olunmasý halinde kefalet
hükümlerine göre sorumlu olunacaðý hüküm
altýna alýnmýþtýr. Burada kefalet hükümlerine
tabi bir garanti sözleþmesi bulunmaktadýr.
BK m. 485/c.2 ile esas borçlunun ehliyetsizliði
veya yanýlmasý yüzünden geçersiz olan bir
borca bu durumu bilerek kefil olan kiþinin
TBK m.591/f.4 ile “ Kumar veya bahisten doðan
bir borca kefalette kefil, borcun bu niteliðini
bilmiþ olsa bile, asýl borçlunun sahip olduðu
def’ileri ileri sürebilir.” þeklinde getirilen
düzenleme ile kefilin asýl borçluya ait tüm
def’ileri alacaklýya karþý ileri sürebileceði hüküm
altýna alýnmýþtýr.
36 GRASSINGER, s.14, YAVUZ, Cevdet,s.670.
41 KUNTALP/BARLAS/AYANOÐLU MORALI/ÇAVUÞOÐLU/ÝPEK/YAÞAR
37 GRASSINGER, s.14.
/KOÇ s.266.
38 YAVUZ, Cevdet,s.670.
42 YAVUZ, Cevdet, s.672., TANDOÐAN s.719.
39 YAVUZ, Cevdet, s.672., TANDOÐAN s.722.
43 YAVUZ, Cevdet, s.672., TANDOÐAN s.721.
40 KUNTALP/BARLAS/AYANOÐLU MORALI/ÇAVUÞOÐLU/ÝPEK/YAÞAR
44 YAVUZ, Cevdet, s.552.
/KOÇ s.266.
Kefalet Sözleþmesi, asýl borç
iliþkisinden baðýmsýz bir borç iliþkisi
olmasý sebebiyle her iki
sözleþmenin konusu farklýdýr.
Kefalet sözleþmesinin konusu
daima para olmasýna raðmen, asýl
borç iliþkisinin konusu yapma,
yapmama þeklinde de olabilir.
37
HUKUK
Kefil tarafýndan el yazýsý ile
belirtilmesi gereken hususlar kefilin
gerçek veya tüzel kiþi olmasý
arasýnda fark bulunmamaktadýr.
El yazýsý ile yazýlmasý gereken
unsurlar tüzel kiþinin yetkili
organýný oluþturan gerçek kiþiler
tarafýndan yerine getirilecektir.
Kefil, zamanaþýmý savunmasýný veya kumar ve
bahisten doðan borçlardan dolayý alacaðýn
takip edilemeyeceði itirazýný ileri sürmez ise,
borçluya karþý rücu hakkýný kaybedecektir.
>Üçüncü sebep; Evli çiftlerden birinin kefil
olmasý durumunda kefaletin eþler evli iken
yapýlýp yapýlmadýðýnýn tespiti açýsýndan da
önem taþýmaktadýr47.
3.1.4. Kefilin Kendisine Tanýnan Haklardan
Önceden Feragat Edememesi
• TBK m.583/f.1c.2 ile kefilin kendi el yazýsý
ile belirtmesi gerekli hususlar düzenlenmiþtir:
Söz konusu düzenleme de Türk Borçlar
Kanuna getirilen yeni bir düzenlemedir.
Kefilin sorumlu olduðu azami miktar ve
kefalet tarihi el yazýsý ile gösterilmesi gerekir.
Ayrýca kefil müteselsil sorumluluk sýfatýyla
sorumluluk üstleniyorsa buna iliþkin iradesini
de el yazýsý ile belirtmelidir48.
TBK m.583/f.3 yeni bir düzenleme olup bu
hükme göre “kanunda aksi anlaþýlmadýkça
kefil bu bölümde kendisine tanýnan haklardan
feragat edemez.” Kefalete iliþkin hükümler
nisbi emredici nitelikte hükümlerdir. Kefilin
sahip olduðu haklarýn sözleþme ile
kaldýrýlabilmesi ancak kanunda yer alan açýk
bir düzenleme ile mümkündür.
3.2. Þekil
TBK m.583 ile kefalet sözleþmesinin þekli
düzenlenmektedir. Yeni düzenleme mevcut
düzenlemeye göre daha aðýrlaþtýrýlmýþtýr. Bu
düzenlemenin bankalar tarafýndan kefalet
kurumunun kötüye kullanýlmasýnýn
engellenmesi için yapýldýðý düþünülmektedir45.
• Madde hükmü ile kefalet sözleþmesinin
geçerliliði sözleþmenin yazýlý þekilde
yapýlmasýna, kefilin sorumlu olacaðý azami
miktarýn ve kefalet tarihinin sözleþmede
belirtilmiþ olmasýna baðlanmýþtýr: BK. 484.
maddesinde yer alan kefilin sorumlu olduðu
“muayyen miktar”ýn kefalet sözleþmesinde
belirtilmesi þeklindeki ifade, “azami miktar”
þeklinde deðiþtirilmiþtir. Kefalet tarihinin
geçerlilik koþulu olarak sözleþmede yer almasý
Türk Borçlar Kanunu ile getirilen yeni bir
düzenlemedir.
Bu hükmün getirilmesinin üç sebebi
bulunmaktadýr:
>Birinci sebep; TBK m.589/f.3 uyarýnca kefil
sözleþmede aksi kararlaþtýrýlmadýkça
borçlunun sadece kefalet sözleþmesinin
kurulmasýndan sonraki borçlardan sorumlu
olur. Kefalet sözleþmesinin yapýldýðý tarihin
bilinmesi bu açýdan önem arzetmektedir.
>Ýkinci sebep; TBK m. 600 belirtilen süreli
kefalette kefaletin sona erdiði tarihin
belirlenebilmesi için kefalet sözleþmesini
kurulduðu tarihin açýkça belirtilmesi
gerekmektedir46.
Kefil tarafýndan el yazýsý ile belirtilmesi
gereken hususlar kefilin gerçek veya tüzel
kiþi olmasý arasýnda fark bulunmamaktadýr50.
El yazýsý ile yazýlmasý gereken unsurlar tüzel
kiþinin yetkili organýný oluþturan gerçek kiþiler
tarafýndan yerine getirilecektir51.
• TBK m. 583/f.1 bazý açýlardan eleþtirilmiþtir:
Yazýlý þekil þartýnýn tüzel kiþiler açýsýndan
aynen uygulanacak olmasý sorumluluklarýn
üst sýnýrýnýn veya müteselsil kefil olma
iradesinin el yazýsý ile belirtilmesi durumunda
uygulamada sýkýntý doðuracaðý
düþünülmektedir52. Tüzel kiþinin kefil olmasý
durumunda TBK m.583’de belirtilen
hususlarýn tüzel kiþinin organý olan gerçek
kiþiler tarafýndan el yazýsý ile yazýlacaktýr.
Ancak tüzelkiþi adýna kefil olunmasý için
birden fazla kiþinin birlikte hareket etmesi
gerekiyorsa böyle bir durumda müteselsil
kefil olma iradesini kimin yapacaðý, her biri
tarafýndan ayrý ayrý mý yapýlacaðýna iliþkin
uygulamada sorunlar çýkacaktýr. Cevdet Yavuz
kefalet sözleþmesinin yapýlabilmesi için birlikte
hareket edilmesi gerektiði durumlarda kefalet
sözleþmesinin hepsi tarafýndan imzalanmasý
gerektiði, ancak beyanýn bir kiþi tarafýndan
yapýlmasýnýn yeterli olacaðý ifade
edilmektedir54.
Ayrýca eleþtirilen bir diðer husus da kefilin
korunmasý amacýyla þekil açýsýndan kefilin
45 KUNTALP/BARLAS/AYANOÐLU
50 YAVUZ, Cevdet s.675.
MORALI/ÇAVUÞOÐLU/ÝPEK/YAÞAR/KOÇ s.267.
51 ÖZ,Turgut, Yeni Borçlar Kanununun Getirdiði Baþlýca Yenilikler,
46 Bkz. TBK m.583 gerekçesi,YAVUZ Nihat,s.803.
Ýstanbul ,2011,s.102.
47 SAÐLAM, s.369.
52 YAVUZ Nihat,s.805.
48 YAVUZ Nihat,s.804, YAVUZ, Cevdet s.675.
53 YAVUZ Nihat,s.805.
49 ALTOP, Atilla, Hukuki Perspektif Dergisi,Türk Borçlar Kanun Tasarýsý
54 YAVUZ, Cevdet,s.675.
Paneli,s.98.
38
Böylece uygulamada ne zaman takibe
geçilecekse o zaman takibe geçilecek miktarýn
yazýlmasý engellenerek kefil korunmak
istenmiþtir49.
HUKUK
sorumluluðunun üst sýnýrý gösterilmesi
zorunluluðu getirilirken, üst sýnýrýn nasýl
gösterileceðine (rakam veya yazý) iliþkin bir
düzenlemenin getirilmemesidir55.Kefalet
hukukunun amacýnýn kefili korumak olduðu
düþünülürse önemli bir unsur olan bu sýnýrýn
kaynak ÝBK’da belirtildiði üzere rakamla
belirtilmesi gerektiði sonucuna
varýlabilecektir56.
Bunlarýn yaný sýra, kefalet sözleþmelerinde
yazýlý þeklin yanýnda özellikle yüksek tutarlý
kefalet sözleþmelerinde resmi þekil þartý
aranmamýþ olup bu husus eleþtiri konusu
yapýlmýþtýr57.
• TBK m. 583/f.1’de belirtilen hususlarýn
geçerlilik þartý olmasý sonucunda þekle aykýrý
olarak düzenlenen kefalet sözleþmeleri kesin
hükümsüzdür: Þekle aykýrý olan kefalet
sözleþmesine dayanarak ödeme yapýlmýþ
olmasý kefalet sözleþmesini geçerli hale
getirmez58.
• Kefalet sözleþmesi gerek kefil gerekse
temsilci tarafýndan yapýlabilir: TBK m.583/f.2
ile kendi adýna kefalet sözleþmesi yapmasý
için bir baþkasýna temsil yetkisi vermek isteyen
kimse kefalet sözleþmesinin yapýlmasýna iliþkin
geçerlilik þekillerine uyarak bunu
gerçekleþtirebileceði hükme baðlanmýþtýr.
Söz konusu düzenleme Türk Borçlar
Kanununa getirilen yeni bir düzenlemedir.
Bu düzenleme yeni Türk Borçlar Kanunu ile
getirilmemiþ olsa idi Borçlar Kanununda
temsil yetkisinin hangi þekle tabi olarak
verileceðine iliþkin bir düzenlemenin yer
almamasý sonucunda böyle bir yetkinin
verilmesinde herhangi bir þekle uyulmasý
gerekmediði ileri sürülebilirdi59. Böylece kefili
korumak adýna böyle bir düzenlemenin
getirilmesinin isabetli bir düzenleme
olduðunu düþünüyoruz.
Ayrýca vesayet altýndaki küçük ve mahcurlarýn
kefalet taahhüdü altýna girmeleri kendileri
için baðlayýcý olmaz. Daha sonradan vasinin
muhafakati veya icazeti ile de taahhüt
geçerlilik kazanamaz 60 . Çünkü sýnýrlý
ehliyetsizin ve yasal temsilcinin (örn: vasinin)
yapamayacaðý iþlemler bulunmaktadýr. Türk
Medeni Kanunu m.449 uyarýnca vasinin de
yapamayacaðý iþler yasak iþlemler baþlýðý
altýnda kanunda düzenlenmiþtir.Bu yasak
iþlemler arasýnda kefil olmak da yer
almaktadýr.Bu iþlemi ne sýnýrlý ehliyetsiz ne
de yasal temsilci tarafýndan
yapýlabilmektedir.Bu nedenle sýnýrlý ehliyetsiz
bir kiþi tarafýndan yapýlan kefalet sözleþmesine
yasal temsilcinin onay vermesi mümkün
deðildir.
Bunun yaný sýra kefalet sözleþmesinin
geçerliliði için TBK m.584 uyarýnca, madde
sayýlmýþ sözleþme tipleri dýþýnda, eþin rýzasý
arandýðýndan kefalet sözleþmesinin
yapýlmasýnda doðrudan temsil yetkisi
verilmesi durumunda da eþin rýzasýnýn gerekli
olduðu sonucuna varýlmasý doðru olur61.
Maddenin belirtilen fýkrasý Ýsviçre Borçlar
Kanunundaki düzenlemenin aynýsý olmakla
birlikte, Ýsviçre Federal Mahkemesi tarafýndan
“ bir iþletmenin ticari mümessil veya ticari
vekilin tayininde, bu iþletmenin gayesi olaðan
olarak kefaletler altýna girilmesini de
gerektiriyorsa, ayrýca kefalet için öngörülen
özel þekilde yetki vermeye gerek olmadýðýna”
karar verilmiþtir62.
• TBK m.583/f.2 c. 1 ile kefalet sözleþmesi
için aranan geçerlilik þartýnýn kefalet
sözleþmesi yapýlmasý vaadine de
uygulanacaðýný hüküm altýna alýnmýþtýr: TBK
m. 29’da, ön sözleþmenin geçerliliði ileride
kurulacak sözleþmenin geçerliliðine
baðlanmýþtýr. Böylece, TBK m.583/f.2.c. 1 ile
TBK m.29 teyit edilmiþtir 63 . Bu nedenle
gerekçede yeni bir düzenleme olduðu
belirtilse de aslýnda yeni bir düzenleme
olduðu söylenemez64.
• Kefalet sözleþmesinden sonra yapýlan ve
kefilin sorumluluðunu arttýran deðiþiklikler
kefalet için ön görülen þekle uyulmadýkça
hüküm doðurmaz: Kefilin sorumluluðuna
iliþkin ve kefilin aleyhine deðiþiklik yapýlmasýna
kanun koyucu tarafýndan izin verilmiþ, ancak
bu deðiþikliklerin kefalet için aranan þekil
þartýna uygun olarak yapýlmasý halinde bu
deðiþikliðin geçerli olacaðý hüküm altýna
alýnmýþtýr. Örneðin; kefaletin kapsamýna
sözleþmenin yapýlmasýndan önce doðmuþ
borçlarýnda dahil edilmesi söz konusu ise
bunun kefalet sözleþmesinde yer almasý
gerekmektedir. Aksi halde kefalet sözleþmesi
55 YAVUZ Nihat,s.805, YAVUZ, Cevdet s. 677.
60 REÝSOÐLU,Seza,s.354-355.
56 YAVUZ, Cevdet s. 677.
61 YAVUZ, Nihat,s.806.
57 YAVUZ Nihat,s.805.
62 YAVUZ, Nihat,s.806
58 YAVUZ, Cevdet,s.676.
59 YAVUZ, Cevdet,s.674.
Kefalet sözleþmesi gerek kefil
gerekse temsilci tarafýndan
yapýlabilir: TBK m.583/f.2 ile kendi
adýna kefalet sözleþmesi yapmasý
için bir baþkasýna temsil yetkisi
vermek isteyen kimse kefalet
sözleþmesinin yapýlmasýna iliþkin
geçerlilik þekillerine uyarak bunu
gerçekleþtirebileceði hükme
baðlanmýþtýr.
63 YAVUZ Cevdet,s.678.
64 KUNTALP/BARLAS/AYANOÐLU MORALI/ÇAVUÞOÐLU/ÝPEK/YAÞAR
/KOÇ s.2667.
39
HUKUK
Kefaletin koþullarýndan biri
olan “eþin rýzasý” Türk Borçlar
Kanunu ile getirilen yeni bir
düzenlemedir. Ailenin ekonomik
açýdan zarara uðramasýnýn
engellenmesi ve aile birliði
açýsýndan yapýlan düzenlemenin
yerinde bir düzenleme olduðu
düþüncesindeyiz.
geçerli olacak, söz konusu deðiþiklik geçersiz
olacaktýr65.
Buna karþýlýk kefilin sorumluluðunu hafifleten
deðiþikliklerin kefalet sözleþmesinde yer
almasýna gerek yoktur. Örneðin baþlangýçta
þarta baðlý olmayan deðiþikliðin sonradan þarta
baðlanmasý. Ancak kefaletin türüne iliþkin
deðiþiklik her ne kadar kefilin sorumluluðunu
azaltsa da kefalet için aranan þekil þartýna
baðlanmasý gerekmektedir66.
3.3. Eþin Rýzasý
3.3.1. Genel Olarak
Kefaletin koþullarýndan biri olan “eþin rýzasý”
Türk Borçlar Kanunu ile getirilen yeni bir
düzenlemedir. Ailenin ekonomik açýdan zarara
uðramasýnýn engellenmesi ve aile birliði
açýsýndan yapýlan düzenlemenin yerinde bir
düzenleme olduðu düþüncesindeyiz.
TMK m. 193 ile, kanunda aksine hüküm
bulunmadýkça, eþlerden her birinin diðeri ve
üçüncü kiþilerle her türlü hukuki iþlemi
yapabileceði hüküm altýna alýnmýþtýr. Ancak
TMK’nun tasarruf yetkisinin sýnýrlanmasý baþlýklý
m.199 ile bu hükmün sýnýrlandýrýlmasý mümkün
hale getirilmiþtir. Bunun sonucu olarak TBK
m.199/f.1-267 hükümlerinden yola çýkarak da
eþin kefalet sözleþmesi ile yükümlülük altýna
girmesinde eþin rýzasýnýn aranmasý gerektiði
sonucuna ulaþýlabiliriz68.
TBK m.584 emredici nitelikte olup aksi
kararlaþtýrýlmasý ve ayný zamanda eþlerce bu
haktan feragat edilmesi mümkün deðildir69.
3.3.2.Hükmün Uygulama Koþullarý
Söz konusu madde metninde iki istisna dýþýnda
eþin rýzasýnýn aranmasý þart koþulmuþtur. Eþin
rýzasýnýn aranmayacaðý haller:
• Mahkemece verilmiþ bir ayrýlýk kararýnýn
varlýðý ve
• Eþlerden birinin yasal olarak ayrý yaþama
hakkýna sahip olmasý
Eþin rýzasý sadece eþin kendi adýna yaptýðý, bir
baþka ifade ile kiþisel olarak sorumluluk
üstlendiði durumlar için aranacaktýr.
Kanunda eþin rýzasý için kefalet türleri açýsýndan
bir ayrýma gidilmemiþ olduðundan kefaletin
her türü için eþin rýzasý aranacaktýr.
TBK m.583/f.2 uyarýnca “kendi adýna kefil
olunmasý konusunda özel yetki verilmesi ve
diðer tarafa veya bir üçüncü kiþiye kefil olma
vaadinde bulunulmasý da ayný þekil koþullarýna
baðlý olduðu” hüküm altýna alýnmýþtýr. Ancak
bu durumda eþin rýzasýnýn aranýp aranmayacaðý
konusunda doktrinde tartýþma bulunmaktadýr.
Bir görüþe göre71; kendi adýna kefil olunmasý
için doðrudan temsil yetkisi verilmesi veya
kefalet sözleþmesi yapma vaadinde
bulunulmasý için TBK 584/f.1’in kýyasen
uygulanarak eþin rýzasýnýn aranmasý gerektiði
savunulmuþtur.
Bizim de katýldýðýmýz diðer bir görüþe göre
ise72; söz konusu iþlemin eþi borç altýna sokup
sokmadýðýna göre bir ayrým yapmak gerekir.
Buna göre; eþin kefalet sözleþmesi yapacaðýna
iliþkin ön sözleþme akdetmesi, kefili ilerde
borçlunun borcu için kefil olma taahhüdü
altýna soktuðundan eþin rýzasý aranmalýdýr,
ancak kendi adýna kefil olunmasý konusunda
özel yetki verilmesi durumunda, bu durum
tek baþýna eþi borç altýna sokmadýðýndan eþin
rýzasýnýn aranmamasý gerektiði kanaatindeyiz.
TBK m.584/f.2 ile eþin rýzasýnýn aranmadýðý
diðer istisnai durumlar düzenlenmiþtir.
• Kefilin sorumlu olacaðý miktarýn artmasýna,
• Adi kefaletin müteselsil kefalete
dönüþmesine,
• Kefil yararýna olan güvencelerin önemli
ölçüde azalmasýna
söz konusu ise eþin rýzasý aranmayacaktýr.
sebep olmayan deðiþiklikler için eþin rýzasý
gerekmez.
Eþin rýzasýnýn aranmasý sadece TMK m.170
uyarýnca mahkemece verilmiþ bir ayrýlýk
kararýnýn varlýðý halinde deðil, TMK m.197
Asýl borçlunun deðiþtirilmesinde, eþin rýzasý,
asýl borcun ödeme gücü zayýf birisine
nakledilmesi halinde aranacaktýr73.
65 YAVUZ, Nihat,s.807.
69 YAVUZ,Nihat, s.809.
66 YAVUZ Cevdet,s.678, aksi görüþ için bkz. YAVUZ, Nihat,s.807.
70 YAVUZ,Nihat, s.809.
67 TMK m.199 “Ailenin ekonomik varlýðýnýn korunmasý veya evlilik
birliðinden doðan malî bir yükümlülüðün yerine getirilmesi gerektirdiði
ölçüde, eþlerden birinin istemi üzerine hâkim, belirleyeceði malvarlýðý
deðerleriyle ilgili tasarruflarýn ancak onun rýzasýyla yapýlabileceðine
karar verebilir.Hâkim bu durumda gerekli önlemleri alýr.”
71 Beck,Art.494,Nr.15,s.165. (YAVUZ,Nihat s.811’den naklen).
68 YAVUZ,Nihat, s.809.
40
uyarýnca eþlerin ayrý yaþama haklarýnýn ortaya
çýktýðý hallerde de kefalet için eþin rýzasý
aranmayacaktýr70.
72 Oser/Schönenberger.Art.494,Nr.20-21-22-s.167. (YAVUZ,Nihat
s.811’den naklen).
73 YAVUZ,Nihat s.813.
HUKUK
Evlilikte eþin korunmasýna yönelik eþin rýzasýna
iliþkin getirilen yeni hükümler ticari hayatta
problemlere neden olmuþ ve yapýlan
deðiþiklikle;
Eþin rýzasýnýn adi yazýlý þekilde verilmesi yeterli
olup eþin rýzasýnýn hangi kefalet sözleþmesini
kapsadýðý anlaþýlmalýdýr. Her bir kefalet için
eþin rýzasý ayrý ayrý verilmelidir.
>Ticaret siciline kayýtlý ticari iþletme sahibinin
iþletmesi ile ilgili,
Eþin rýzasýna iliþkin beyanýn içeriði ile kefalet
sözleþmesi arasýnda bir çeliþki bulunmamalýdýr.
Eþin rýzasýnda belirtilenlerden daha aðýr þartlarý
içeren kefalet sözleþmesinin geçerli sayýlmamasý
gerekir.
>Ticaret Þirketi ortaðý veya yöneticisinin
þirketle ilgili,
>Meslek siciline kayýtlý esnaf ve sanatkarýn
mesleki faaliyeti ile ilgili,
>5570 sayýlý Kamu Sermayeli Bankalar
Tarafýndan Yürütülen Faiz Destekli Kredi
Kullandýrýlmasýna Dair Kanun kapsamýnda
kullanýlacak kredilerle ilgili,
>Tarým kredi, tarým satýþ ve esnaf ve
sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile
kamu kurum ve kuruluþlarýnca kooperatif
ortaklarýna kullandýrýlacak kredilerle ilgili,
olarak verilecek kefaletlerde eþin rýzasý
aranmayacaðý düzenlemesi getirilmiþtir.
Eþin rýzasýnýn bulunmamasý
kefaletin hükümsüz olmasý
sonucunu doðurur ve eþin rýzasýnýn
bulunmamasý nedeniyle geçersiz
olan kefalet sözleþmesi ancak
sözleþmenin tekrar yapýlmasý ile
geçerli olur.
Eþin rýzanýn varlýðýný ispat yükü bunu iddia
edene, alacaklýya aittir.
Eþin rýzasýnýn TBK m.584/f.1 uyarýnca
sözleþmenin kurulmasýndan önce veya en geç
sözleþmenin kurulmasý anýnda verilmiþ olmasý
gerekir.
Eþin rýzasýnýn bulunmamasý kefaletin
hükümsüz olmasý sonucunu doðurur ve eþin
rýzasýnýn bulunmamasý nedeniyle geçersiz olan
kefalet sözleþmesi ancak sözleþmenin tekrar
yapýlmasý ile geçerli olur.
Kaynakça
TANDOÐAN, Haluk. Borçlar Hukuku Özel Borç Ýliþkileri, C.II, 5.Basý, Ýstanbul, Vedat Yayýncýlýk.
GRASINGER, Gülçin Elçin (1996).Borçlar Kanuna Göre Kefilin Alacaklýya Karþý Sahip Olduðu Savunma Ýmkanlarý, Ýstanbul,
Alfa Yayýnlarý.
YAVUZ, Nihat (2011). 6098 sayýlý Türk Borçlar Kanununun Getirdiði Deðiþiklikler ve Yenilikler, Ankara, Adalet Yayýnlarý
YAVUZ, Cevdet (2011). Borçlar Hukuku Dersleri (Özel Hükümler), 9. Basý, Ýstanbul, Beta Yayýnlarý.
SAÐLAM, Ýpek (2005). Türk Borçlar Kanunu Tasarýsýnýn Deðerlendirilmesi Sempozyumu, Legal Hukuk Dergisi, sayý 34.
KUNTALP, Erden / BARLAS Nami /AYANOÐLU MORALI, Ahu / ÇAVUÞOÐLU IÞINTAN Pelin ÝPEK Mehtap / YAÞAR Mert /
KOÇ Sedef. Türk Borçlar Kanunu Tasarýsýna Ýliþkin Deðerlendirmeler, Ýstanbul. Galatasaray Üniversitesi Yayýnlarý.
ÖZ,Turgut (2011).Yeni Borçlar Kanununun Getirdiði Baþlýca Yenilikler, Ýstanbul.
BAÞÖZ Lütfü/ ÇAKMAKÇI Ramazan (2011), Gerekçeli Karþýlaþtýrma Tablolu Eski ve Yeni Kanun Maddeleri Ýle Birlikte Yeni
Türk Borçlar Kanunu, 2.Baský, Ýstanbul, Legal Yayýncýlýk.
ALTOP, Atilla (Aðustos 2005). Hukuki Perspektifler Dergisi, S.4.
OÐUZMAN,Kemal/ÖZ,Turgut (1998) Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2.Basý, Ýstanbul, Filiz Yayýnlarý.
REÝSOÐLU,Seza. Ankara Hukuk Fakültesi Dergisi,” Kefalet Kavramý ve Muteberlik Þartlarý”
41
ÝNCELEME
SORUNLU KATILIM BANKALARININ
ÇÖZÜMLEME STRATEJÝLERÝNE ÝLÝÞKÝN YAKLAÞIMLAR
2008 Küresel kriz sonrasý dünyada yüzlerce geleneksel banka battý; binlerce
banka þubesi kapandý ve bu bankalarý kurtarmak için milyarlarca dolar malî yardýmlar
yapýldý. Buna karþýn hiçbir katýlým bankasý kurtarma planýna ve devlet desteðine ihtiyaç
duymadý. 2000-2001 Türkiye krizi sonrasý TMSF’ye devredilen mevduat bankalarý
arasýnda da hiçbir katýlým bankasý olmadý.
GÝRÝÞ
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu’na (TMSFFon) bu güne kadar devredilen 25 mevduat
bankasýna karþýlýk, devredilmiþ herhangi bir
katýlým bankasýnýn bulunmamasý, uluslararasý
ekonomilerde de batýk bir faizsiz bankaya
rastlanmamasý dolayýsýyla gerek ulusal gerekse
uluslararasý ekonomilerde sorunlu katýlým
bankasý çözümleme deneyimi de
yaþanmamýþtýr. O halde “sorunlu katýlým
bankasý nasýl çözümlenecektir?”,“mevduat
bankasýna uygulanan çözümleme stratejileri
katýlým bankasý için de cari midir?”vb.
sorularýnýn cevabýný bulmaya çalýþtýðýmýz
makalemizde: her yönüyle ilk olan, gerek
doktrinde ve gerekse uygulamada yeterince
tartýþýlmamýþ olan bu konunun daha iyi
anlaþýlmasý için; evvela katýlým bankalarýnýn
krizlerden niçin daha az etkilendikleri hususu
üzerinde durulmuþ, daha sonra ise esas
konuya geçilerek, sorunlu katýlým bankalarýnýn
çözümlemesine iliþkin stratejiler, katýlým
fonlarýnýn sigortalanmasý ve nihayet sigortalý
katýlým fonlarýnýn ödenmesinin analizi
yapýlmýþtýr.
Katýlým Bankalarý ve Finansal Kriz
Geleneksel bankacýlýk sektörü 1980’li yýllarda
klasik bankacýlýk fonksiyonunu yerine
getirmekteydi. Bu bilindiði üzere fon fazlasý
olanlarla fon ihtiyacý olanlarý bir araya getirerek
aracý olmak, köprü olmaktý. Yani kredilere bir
anlamda aracýlýk etmekti. Ancak sonraki
yýllarda finansal mühendislik çok geliþti. Finans
kuruluþlarýnda muhtemelen satanýn (trader)
Fikret AKDEMÝR
Fon Uzmaný
Finansman Daire Baþkanlýðý
dýþýnda hiç kimsenin anlamadýðý çok karmaþýk
türev ürünleri ortaya çýktý. Bu ise reel
ekonomik faaliyetlerin kat be kat üstünde
bir hacme ulaþtý. “Gölge bankacýlýk” denilen
bu ürünler, tüm finansal sektörü etkisi altýna
aldý ve nihayet 2008 yýlýnda küresel krizin
temelini oluþturdu.
2008-9 (?) küresel krizin ardýndan;
• Krizden çýkýþ stratejileri,
• Olasý yeni krizlerin önlenmesi ve
• Finansal krizlere yol açan geleneksel
bankacýlýða, “alternatif bir sistem”olarak
“Katýlým bankacýlýðý”tüm dünyanýn tartýþýlan
yeni gündem maddesi oldu.
Birçok uluslararasý araþtýrma ve danýþmanlýk
kurumu; finansal krizleri önlemede, geleneksel
bankacýlýða en önemli alternatifin “Katýlým
bankacýlýðý” olduðuna iliþkin raporlar
yayýnladý. Vatikan'ýn resmî yayýn organý dahi
('L'Osservatore Romano'gazetesi), krizden
çýkýþ yolu olarak faizi, aþýrý borçlanmayý, finans
piyasalarýnda manipülasyon ve spekülasyonlarý
yasaklamasý nedeniyle “katýlým bankacýlýk”
sistemini tavsiye etti1.
ABD ve Avrupa’da finansal krizler için iki
husus vardý: Gayrimenkul-mortgage
borçlarýnýn satýn alýmý ve buna baðlý olarak
üretken ürünler denilen swap, obsiyon ve
sair türev araçlarý. Oysa Katýlým bankacýlýðýnda
borç alým-satým iþlemi yoktur. Borç satýn
alýnmaz, zira bunun ekonomiye hiçbir katma
deðeri yoktur. Katýlým bankacýlýðý ayrýca türev
ürünleri ile de uðraþmaz. Çünkü bu ürünlerin
1 Türkiye Katýlým Bankalarý Birliði- TKBB, Katýlým Bankalarý 2009 Ýstanbul, s.28-29
42
ÝNCELEME
riskini kontrol etmek çok zordur.
Katýlým bankalarý spekülatif alanlara kaynak
aktarmamaktadýr. Ayrýca nakit bir kredi yerine,
bir ortaklýk ve reel ekonomiye doðrudan
doðruya güçlü bir destek söz konudur.
Nihayet katýlým bankalarý;
• “Kâr ve zarara katýlma” yöntemi ile fon
toplayan,
• Ticaret ve ortaklýk esasýna göre fon
kullandýran,
• %100reel ekonomi ile çalýþan,
• Belirsizliðe, aþýrý risk ve spekülasyonlara
karþý olan,
• Önceden “faiz” gibi bir getiri taahhüt
etmeyen, menkul kýymetleri gerçek varlýk
karþýlýðýnda ihraç eden,
• Bu anlamda “finansal balon”lara sebebiyet
vermeyen
sistemleri ve çalýþma ilkeleri sayesinde
ekonomik krizlere neden olmadýklarý gibi
gerek küresel krizde gerekse 2001 Türkiye
krizinden daha az etkilenmiþlerdir 2 .
Küresel kriz sonrasý dünyada yüzlerce
geleneksel banka battý; binlerce banka þubesi
kapandý ve bu bankalarý kurtarmak için
milyarlarca dolar malî yardýmlar yapýldý. Buna
karþýn hiçbir katýlým bankasý kurtarma planýna
ve devlet desteðine ihtiyaç duymadý. 20002001 Türkiye krizi sonrasý TMSF’ye devredilen
mevduat bankalarý arasýnda da hiçbir katýlým
bankasý olmadý.
Bu tespitlerden sonra esas konumuza dönerek
açýklamalarda bulunabiliriz.
Sorunlu Katýlým Bankasýnýn
Çözümlenmesi
Bankacýlýk kanununa göre; ekonomide
yaþanan krizlerin bankalarýn mali bünyelerini olumsuz etkilemesi ve/veya banka hakim
ortaklarýnýn banka kaynaklarýný kendi lehlerine
kullanmalarý nedeniyle yönetim ve denetimleri
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu’na devredilir.
Yukarýda da izah edildiði üzere TMSF’ye bu
güne kadar devredilen 25 mevduat bankasýna
karþýlýk, devredilmiþ herhangi bir katýlým
bankasý bulunmamaktadýr. Uluslararasý
ekonomilerde de batýk bir faizsiz bankaya
rastlanmamýþtýr3. Dolayýsýyla gerek ulusal
gerekse uluslararasý ekonomilerde sorunlu
katýlým bankasý çözümleme deneyimi de
yaþanmamýþtýr4. O halde “sorunlu katýlým
bankasý nasýl çözümlenecektir” bu sorunun
sorulmasý ve cevabýnýn da bulunmasý
gerekmektedir. Hemen belirtelim, bankacýlýk
kanununda münhasýran bu konuya iliþkin
açýk ve sarih bir hüküm de vazedilmemiþtir.
Bankalar kategorize edilmesine karþýn
“çözümleme ve yeniden yapýlanma”
konusunda genel hükümler söz konusudur.
Bu anlamda her yönüyle ilk olan, gerek
doktrinde ve gerekse uygulamada yeterince
tartýþýlmamýþ olan bu sorunun aþaðýda
cevabýný bulmaya çalýþacaðýz.
Bankalarýn malî bünyesinin
bozulmasý, kaynaklarýnýn istismar
edilmesi ve bu durumlarýn birlikte
gerçekleþmesi halinde, BDDK
tarafýndan alýnan karar ile banka
ortaklarýnýn temettü hariç ortaklýk
haklarý ile bankalarýn yönetim ve
denetimleri Fona devredilebilmekte
veya bankalarýn faaliyet izni
kaldýrýlabilmektedir.
Bankalarýn malî bünyesinin bozulmasý,
kaynaklarýnýn istismar edilmesi ve bu
durumlarýn birlikte gerçekleþmesi halinde,
BDDK tarafýndan alýnan karar ile banka
ortaklarýnýn temettü hariç ortaklýk haklarý ile
bankalarýn yönetim ve denetimleri Fona
devredilebilmekte veya bankalarýn faaliyet
izni kaldýrýlabilmektedir.
Katýlým Bankalarý, faaliyet izninin kaldýrýlmasýnýn (bankacýlýk iþlemleri ve/veya
2 Faizsiz Bankacýlýk ve Günümüz Uygulamalarý Tebliðler Kitabý (ÝKDER, Ýst.2012 s.36-38-9)
3 Islamic Banks: More Resilient to Crisis?, IMFSurvey Magazine, October 4, 2010
“http://www.imf.org/external/pubs/ft/survey/so/2010/res100410a.htm” Son eriþim tarihi: 20.12.2013
4 Türkiye’de Ýhlas Finans Kurumu A.Þ. TMSF’ye devredilmemiþtir. Ýhlas Finans’ýn faaliyet izni; Bankalar Kanunu’nun 20/6’ncý maddesindeki þartlarýn
gerçekleþmesi nedeniyle Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 10 Þubat 2001 tarihli ve 171 sayýlý kararý ile kaldýrýlmýþ bulunmaktadýr. Ayný
madde uyarýnca, tasfiye iþlemleri genel hükümlere göre yürütülmektedir. Bu hali ile Tasfiye Halinde Ýhlas Finans Kurumu A.ޒnin durumu, tasfiye halindeki
herhangi bir anonim þirketten farklý deðildir.
29.5.2001 tarih ve 24416 sayýlý Resmi Gazete’de yayýmlanan Bankalar Kanununda deðiþiklik yapýlmasýna iliþkin 4672 sayýlý Kanun ile özel finans kurumlarýnýn
tasfiyesine iliþkin deðiþiklikler getirilmiþ olmakla birlikte anýlan Kanunun geçici 2/a maddesinin “ Bu Kanunun yayýmý tarihinden önce faaliyet izni kaldýrýlan
özel finans kurumlarý hakkýnda bu Kanunla özel finans kurumlarýnýn tasfiyesine iliþkin olarak getirilen hükümler uygulanmaz.” hükmü uyarýnca, Ýhlas Finans
Kurumu A.ޒnin tasfiyesi anýlan kanunun yürürlüðe girmesinden önce yürütüldüðü gibi genel hükümlere göre gerçekleþtirilmektedir. (BDDK 30.07.2001
tarihli Basýn Açýklamasý)
43
ÝNCELEME
Katýlým bankalarýnýn varlýk
sebebi, mevduat bankalarýndan
farklý olarak faizsiz bankacýlýk
yapýyor olmalarýdýr. Faizsizlik
özelliðinden kaynaklanan en
önemli sonuç, bankalarýn vadeli
mevduat hesa- býna karþýlýk gelen
katýlma hesaplarýnda, hesap
sahiplerine belli bir miktarda
(oranda) fazlalýk (faiz) ödeme ve
hatta anaparanýn iadesi
garantisinin verilememesidir.
mevduat deðil de sadece fon kabul etme
izninin kaldýrýlmasýnýn) koþullarý, çözümleme
uygulamalarý bakýmýndan ve karar verecek
makam yönünden aynen banka gibidir. Kanun
koyucu ayný piyasada rekabet halin de
bulunan iki benzer aracý kurumu ayný bakýþ
açý sýyla deðerlendirerek, Fona devredilmeleri
ve sonrasýnda Fon tarafýndan yürütülen
çözümleme faaliyetlerini ayný kuralla ra tabi
tutmuþtur.
Ancak mevduat bankalarý ile katýlým bankalarý,
daha temelde farklý felsefelere sahiptirler ve
hem fon toplamada hem de fonlarý
kullanmada farklý yöntemler
uygulamaktadýrlar.Hatta yine bu nedenle
müþteri çevrelerinin de - özellikle para yatýran
kiþiler yönünden- nere deyse tamamen farklý
yapýda olduðunu söyle mek mümkündür.
Dolayýsýyla bu temel ayrýlýktan doðan farklý
uygulamalarýn ortaya çýkacaðý açýktýr. Bu
itibarla sorunlu katýlým bankasýnýn
çözümlenmesinde otorite, Katýlým Bankalarý
ile mevduat bankalarýnýn arasýndaki felsefî
farký mutlaka nazara almalýdýr.
Katýlým bankalarýnýn varlýk sebebi, mevduat
bankalarýndan farklý olarak faizsiz bankacýlýk
yapýyor olmalarýdýr. Faizsizlik özelliðinden
kaynaklanan en önemli sonuç, bankalarýn
vadeli mevduat hesa býna karþýlýk gelen
katýlma hesaplarýnda, hesap sahiplerine belli
bir miktarda (oranda) fazlalýk (faiz) ödeme
ve hatta anaparanýn iadesi garantisinin
verilememesidir. Ayný þekilde, mevduat
bankalarýn aksine katýlým bankalarýna, katýlma
hesaplarýnda biriken fonlarý nakit kredi olarak
kullandýrma izni verilme diðinden, sistemin
öngördüðü bir zorunluluk olarak, kurumlar
malî (aynî) finansman yöntemini
kullanmaktadýrlar5.
Sonuç olarak katýlým bankalarýnda, gerek fon
toplama aþamasýnda gerekse fon kullandýrma
aþamasýnda enstrümanlarýnýn niteliði gereði
“faiz” kullanýlmasýna yönelik bir iþlem
bulunmamaktadýr. Bu itibarla sorunlu katýlým
bankasýnýn çözümlenmesinde otoritenin göz
önünde bulundurmasý gereken en önemli
husus, bu bankalarýn altýn kuralý olan
“faizsizlik ilkesi”dir. Dolayýsýyla hangi
çözümleme stratejisi uygulanýrsa uygulansýn
“faizsizlik ilkesi”nin dikkate alýnmasý
gerekmektedir.
Fonun mevcut bankacýlýk mevzuatý
kapsamýnda sahip olduðu çözümleme
araçlarý, hisse satýþý, sigortalý mevduat ve
kredi satýþý (Aktif ve Pasif Devri) ile baþka bir
banka ile birleþtirme veya devir olarak ifade
edilebilir (Ban.K.mad.107). Fon tarafýndan
1997-2003 yýllarýnda devralýnan 22 bankadan
(3 banka da 1994 yýlýnda faaliyet izinleri
kaldýrýlarak Fona devredilmiþtir.) faaliyet izni
kaldýrýlarak tasfiye sürecine alýnanlar hariç,
4 bankanýn doðrudan, 6 bankanýn ise
birleþtirilmek suretiyle satýþý saðlanmýþ, 1
banka kamu bankasýyla birleþtirilmiþ ve 8
banka bir geçiþ bankasý olarak faaliyet
gösteren Birleþik Fon Bankasý A.Þ.'ye
devredilerek çözümleme iþlemleri
tamamlanmýþtýr6.
Buna göre Fon, kendisine devredilen katýlým
bankasýnýn
• Aktif ve pasifinin devrini,
> Baþka bir banka ile birleþtirmesini ya da
> Hisselerinin satýþýný
herhangi bir bankaya deðil, yine bir katýlým
bankasýna
>> Devredebilir,
>> Birleþtirebilir,
>> Satýþýný gerçekleþtirebilir.
Bir mevduat bankasýnýn bir katýlým bankasý
ile birleþmesi ya da bir katýlým bankasýnýn
devralýnmasýnýn mümkün olamamasýgerektiði kanaatindeyiz. Zira böyle bir birleþme
halinde yeni ortaya çýkacak türün mevduat
bankasý mý yoksa katýlým bankasý mý olduðu
hususu tereddüde ve karýþýklýða yol açacaktýr.
Ayný þe kilde bir mevduat bankasýnýn bir
katýlým bankasýný devralmasý halinde de katýlým
bankasýnda, katýlma hesabý açtýrmýþ olan
5 Ahmet Battal, Yeni Bankalar Kanunu’na Göre Özel Finans Kurumlarýnýn Hukuki Temeli ve Bankacýlýk Sistemi Ýçindeki Yeri, Türkiye’de Özel Finans Kurumlarý
Teori ve Uygulama, Albaraka Türk Yayýnlarý:17, Ýst., 2000, s.203-205)
6 BDDK Çalýþma Tebliði Krizden Ýstikrara Türkiye Tecrübesi, Gözden Geçirilmiþ 3. Baský Eylül 2010 s.42,45
“http://www.bddk.org.tr/websitesi/turkce/Raporlar/Calisma_Raporlari/8676krizden_istikraraturkiyetecrubesi_3uncu_baski.pdf” Son eriþim tarihi:20.12.2013
44
ÝNCELEME
kiþilere karþý devra lan bankanýn hangi
hükümlere göre ve hangi sýfatla sorumlu
olacaðý tereddüde yol açacaktýr.
Özel hukukun temellerinden olan,
sözleþmelerin tek yanlý deðiþtirilemeyeceði
prensibi, katýlým bankasýnda katýlma hesabý
açtýrmýþ olan kiþilerin, rýzalarý alýnmaksýzýn
muhataplarýnýn ve sözleþmenin içeriðinin
deðiþtirilmesine izin ver memekte; kurum
müþterisinin, devralan faizli banka ile ve faiz
karþýlýðý mevduat hesabý müþte risi olarak
muhatap olmasýný engellemektedir. Katýlma
hesabý sahiplerinin sabit faizi reddetme haklarý
her zaman vardýr. Bu nedenle bütün müþterilerin rýzalarý alýnmadýðý takdirde böyle bir
devir ya da birleþmenin olamayacaðý
görülmektedir.
Çözümleme stratejisi olarak bir baþka husus;
sorunlu banka çözümleme süreci kapsamýnda
TMSF tarafýndan mevduat bankasý hisselerinin
devralýnmasýnda, bankanýn satýþýný
kolaylaþtýrarak zararý azaltmak ve ekonomiye
yeniden kazandýrmak amacýyla bankanýn malî
bünyesini güçlendirici sermaye artýrýmý, ihtiyat
aktarýmý, likidite desteði, avans kullandýrma,
mevduat yapma ve TCMB nezdindeki cezaî
yükümlülüklerini kaldýrmaya yönelik bazý
rehabilitasyon çalýþmalarý yapýlarak(Ban.K.
mad. 107), Fon tarafýndan kaynak aktarýlmýþtýr.
Sorunlu katýlým bankasýnýn hisselerinin TMSF
tarafýndan devralýnmasý durumunda ise;
doðrudan sermaye enjeksiyonu(malî yardým),
tahvil ve/veya düþük faizli krediler þeklinde
bir kaynak aktarýmý yapýlmasý gerektiðinde,
böylesine bir likitide desteðinin katýlým
bankalarýnýn sistemi/iþleyiþi açýsýndan uygun
olmayacaðý söylenebilir.
Diðer taraftan; 5411 Sayýlý Kanunla, katýlým
bankalarýnýn da faaliyet izninin
kaldýrýlmasýndan sonra mevduat bankalarýnýn
tabi olduðu usule uygun olarak TMSF
tarafýndan tasfiye edilmeleri öngörülmüþtür.
Bu baðlamda, 5411 Sayýlý Kanunla birlikte,
faaliyet izni kaldýrýlan katýlým bankalarý,
uhdelerinde bulunan gerçek kiþilere ait katýlým
fonlarý, TMSF tarafýndan hak sahiplerine
ödenerek, mahkemece iflasýna karar verilen
hallerde TMSF tarafýndan iflas tasfiyesine,
iflasýna karar verilmeyen hallerde de yine
TMSF tarafýndan iradi tasfiyeye tabi
tutulacaklardýr.
Bir bankanýn faaliyet izninin kaldýrýlmasýnýn
en önemli sonuçlarýndan biri, faaliyet izni
kaldýrýlan banka nezdindeki sigortalý mevduat
ve katýlým fonunun hak sahiplerine
ödenmesidir.
Katýlým bankasýnda hesabý bulunan tasarruf
sahiplerine, sigorta nedeniyle Fondan ödeme
yapýlmasýna geçmeden önce, sigortalanma
suretiyle güvence altýna alma iþleminin,
özellikle katýlma hesaplarýnýn yapýsýna
uygunluðu tartýþýlýr nitelikte olmasý dolayýsýyla
öncelikle bu durumu deðerlendirelim.
Özel hukukun temellerinden
olan, sözleþmelerin tek yanlý
deðiþtirilemeyeceði prensibi, katýlým
bankasýnda katýlma hesabý açtýrmýþ
olan kiþilerin, rýzalarý alýnmaksýzýn
muhataplarýnýn ve sözleþmenin
içeriðinin deðiþtirilmesine izin vermemekte; kurum müþterisinin,
devralan faizli banka ile ve faiz
karþýlýðý mevduat hesabý müþterisi olarak muhatap olmasýný
engellemektedir.
Katýlým Fonlarýnýn Sigortalanmasý
Bilindiði üzere Güvence fonunun fiilen
yürürlülüðe girdiði 2002 yýlýna kadar özel
finans kurumlarýnda açýlan gerek özel cari
hesaplar ve gerekse katýlma hesaplarý için
herhangi bir güvence veya sigorta sistemi
söz konusu deðildi. Bu dönemde tasarruf
sahibinin korunmasý Baþbakanlýk Hazine
Müsteþarlýðýnca 25.02.1984 tarihinde
çýkarýlan 1 nolu Teblið ile alýnan bazý
tedbirlerle saðlanmýþtý.
O zamanki adýyla Özel Finans Kurumu (ÖFK)
olarak faaliyet gösteren finans kurumlarýndan
Ýhlas Finans’tan Kasým 2001 krizinde kâr ve
zarara katýlma hesaplarýndan önemli miktarda
çekiliþlerin baþlamasý ve kurumun
faaliyetlerinin tatil edilip tasfiyeye girmesi ve
bu nedenle diðer ÖFK müþterilerinin de
mevduat çekiliþlerini hýzlandýrmalarý (bank
run) üzerine müþteriler üzerinde psikolojik
olarak etki yaratmak amacýna matuf olarak
ÖFK Birliði nezdinde “Güvence Fonu”
oluþturulmuþtur. Daha sonra Güvence Fonu
uygulamasý, 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu
ile birlikte kaldýrýlmýþ ve fon mevcudu Tasarruf
Mevduatý Sigorta Fonu’na dahil edilmiþtir.
Ayný zamanda söz konusu özel cari ve katýlma
hesaplarýnýn sigortalanmasý görevi de bu
Kanunla birlikte Tasarruf Mevduatý Sigorta
Fonu’na verilmiþtir. Böylece katýlým fonu
sigortasý da mevduat sigortasýnda olduðu
gibi Kanun gereði zorunlu olarak
yapýlmaktadýr. Bu zorunluluk, Bankacýlýk
Kanunu’nun 63. maddesinde belirtilmiþtir.
Bu maddeye göre katýlým bankalarý, gerçek
45
ÝNCELEME
Katýlma hesaplarý, katýlým
bankalarýnýn fon toplama
tekniklerinden mudarebeve
muþareke türü ortaklýklara
dayanmaktadýr. Hesap sahipleri
bu ortaklýða sermaye ile
katýlmakta, katýlým bankasý ise iþi
yapan, giriþimci taraf olarak ortak
olmaktadýr.
kiþilere ait katýlým fonlarýný, sigortaya tâbi
kýsým üzerinden sigorta ettirmek ve bunun
üzerinden prim ödemek durumundadýrlar7.
Katýlým bankalarýndaki özel cari hesaplar ile
mevduat bankalarýndaki vadesiz mevduat
hesaplarý ayný amaca hizmet eden ve ayný
hukuki kurallara tabi tutulan hesaplardýr.
Ayrýca bu hesaplar faizsiz olup istendiðinde
geri çekilebilmektedir.
Özel cari hesaplarda bulunan fonlarýn,
• Her an kýsmen veya tamamen çekilebilir
olmasý,
• Geri ödemenin (katýlým bankasý
tarafýndan) garanti edilmesi
özellikleri dolayýsýyla bu hesaplarýn sigorta
kapsamýna alýnmasý/sigorta ettirilmesi, katýlým
bankacýlýðýnýn iþleyiþine ve fonlarýn
mahiyetlerine/özelliklerine uygun düþmektedir.
Katýlma hesabý, “katýlým bankalarýna yatýrýlan
fonlarýn bu kurumlarca kullandýrýlmasýndan
doðacak kâr veya zarara katýlma sonucunu
veren, karþýlýðýnda hesap sahibine önceden
belirlenmiþ herhangi bir getiri ödenmeyen
ve anaparanýn aynen geri ödenmesi garanti
edilmeyen fonlarýn oluþturduðu hesaplarý”
ifade eder (Ban.K. mad. 3).
Katýlma hesaplarý, katýlým bankalarýnýn fon
toplama tekniklerinden mudarebeve
muþareke türü ortaklýklara dayanmaktadýr.
Hesap sahipleri bu ortaklýða sermaye ile
katýlmakta, katýlým bankasý ise iþi yapan,
giriþimci taraf olarak ortak olmaktadýr.
Katýlma hesaplarýnda kâr ve zarara ortaklýk
esasýna göre hesap sahibinin, bankayla
beraber üstlendiði bir risk bulunmakta ve bu
risk karþýlýðýnda kazanç saðlamaktadýr. Banka
bu hesaptaki fonlarý –zarar durumunda–
aynen ödemeyi taahhüt etmez. Buna göre,
Katýlým Hesaplarý için
• Önceden herhangi bir getiri belirlenemez,
• Yatýrýlan paranýn iþletilmesi sonucunda
elde edilen kâr veya zarar paylaþýlýr,
• Anaparanýn geri ödenmesi taahhüt
edilemez.
Katýlma hesaplarýna, getiri ve/veya anaparanýn
aynen iadesinin taahhüt edilemiyor olmasý
esasen “faizsizlik özelliðini”tam olarak ifade
etmektedir.
Tartýþma
Katýlma hesabý sahipleri, paralarýnýn kurum
tarafýndan verimli iþletile ceðine güvenmekte,
verimli iþletilememesi halinde ortaya çýkacak
zarara (ana para kaybýna) katýlmayý kabul
etmektedirler. kâra ve zarara (ana para
kaybýna) katýlmayý kabul etmektedirler.
Dolayýsýyla bu hesaplarýn
• “beklenenden az kâr”,
• “kâr yerine zarar” ya da
• “beklenenden çok zarar”
riskine karþý sigorta edilmesi, bu kurumlarýn
temel prensiplerine ne kadar uygun
düþmektedir?8
Doðrusu bu husus, tartýþýlýr bir durumdur.
Bu nedenleKatýlma hesabýnýn, sigortalanabilir
nitelikte olmadýðý düþünülebilir. Çünkü
katýlma hesabýna para yatýran hesap sahibinin,
hesaptaki parasýnýn iþletilmesi sonucunda
elde edilecek kâra katýlmayý öngördüðü gibi
muhtemel bir zarara katýlmayý da en baþýndan
beri bilip kabullenmekte ve bu durum
“spekülatif bir risk” oluþturmaktadýr.
Spekülatif riskler ise sigortalanmasý mümkün
olmayan riskler grubundandýr. Ancak gerek
yatýrýmcýnýn korunmasý ve gerekse malî
piyasadaki istikrar ve güvenin saðlanmasý
açýsýndan, mevduat hesabýnda olduðu gibi
katýlým fonlarý hesaplarýnýn da sigortalanmasý,
ihtiyaç duyulan bir gerekliliktir. Yine de
yapýlacak olan sigortanýn, bankacýlýk risklerinin
dikkate alýnmasý ile birlikte katýlým bankalarýnýn
ve katýlým fonlarýnýn iþleyiþ yapýsýna ve
özelliklerine uygun olmasý gerekmektedir.
Bir bankanýn faaliyet izninin kaldýrýlmasýndan
sonra TMSF tarafýndan, banka nezdinde
bulunan sigortalý mevduatýn ve katýlým
fonunun hak sahiplerine ödenmesine
7 Cebrail Cem Alýcý, Katýlým Fonlarýnýn Sigortalanmasý, Yayýmlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara, 2008, s.70
8 Ahmet Battal, Bankalar Kanunu Þerhi Sorularla Bankalar Hukuku, Gazi Kitabevi, 2. Baský, Ankara 2004, s.240.
46
ÝNCELEME
baþlanmadan önce bu mevduat ve katýlým
fonunun doðru bir þekilde tespit edilmesi
TMSF açýsýndan büyük önem taþýmaktadýr.
Faaliyet izni kaldýrýlan bankalarýn kayýtlarýnýn
düzenli olmamasý veya bankanýn bilgi iþlem
ve muhasebe sistemlerinde yapýlan usulsüz
iþlemler sonucu, banka nezdindeki sigortalý
mevduat ve katýlým fonunun olduðundan
farklý gösterilmesi gibi sebepler TMSF’nin
tespit çalýþmalarýnda önemli sorunlar
yaratabilmektedir.
Sýra ödemeye gelince; sigortalý katýlým
fonlarýnýn nasýl ödeneceði? hususu da tartýþýlýr
niteliktedir.
Burada:
1. Katýlým bankasýnýn Fona devir nedeni;
a) Kötü niyetli yönetim (banka kaynaðýnýn
hakim ortak tarafýndan istismarý),
b) Sistemik risk
2. Ödenecek sigortalý fonun mahiyeti;
a) Özel cari hesap,
b) Katýlma hesabý
durumu dikkate alýnarak, ödemenin de buna
göre yapýlmasý önem arz edecektir.
Þöyle ki;
Katýlým bankasý, hâkim ortaklarýnýn veya
yöneticilerinin; banka kaynaklarýný, bankanýn
emin bir þekilde çalýþmasýný tehlikeye
düþürecek biçimde doðrudan veya dolaylý ya
da dolanlý olarak kendi lehlerine kullanmasý
veya dolanlý olarak kaynak kullandýrmasý ve
bankayý bu suretle zarara uðratmasý halinde,
hesap sahiplerinin maðdur edilmemeleri
elzemdir.
Kötü niyetli yönetim riski, müþteri tarafýndan
öngörülemeyen olaðanüstü risklerdir. Katýlým
fonu sahipleri, katýlým bankasýnýn
faaliyetlerinin sonucuna (kâr ya da zarara)
katýlýrlar, Bu konuda açýk iradeleri (akit)
mevcuttur.Ancakonlardan banka hakim
ortaklarýnýn su-i istimali sonucu oluþacak
zararlara katlanmalarý beklenemez. Bu
açýdan, sigortalý katýlým fonlarýnýn özel cari
ve katýlým hesaplarý ayýrýmý yapýlmaksýzýn
tümüyle ödenmesi gerekir.
Katýlým bankasýnýn faaliyet izni piyasa koþullarý
sonucu, likitide sorunu ve sistemik risk
dolayýsýyla kaldýrýlmýþ ise; katýlým hesaplarýnýn
kâr ve zarara ortak olma esasýna göre iþlemesi
nedeniyle bu hesaplarda paralarý olan tasarruf
sahiplerinin, alacak talep etmeleri zor
olacaktýr. Bu durum katýlma hesaplarýnýn
niteliði gereði bir dereceye kadar makul
görülebilir. Þayet kurum herhangi bir kasýt
ve kötü niyet olmaksýzýn yasal düzenlemelere
uygun olarak normal ticarî faaliyette
bulunduðu halde baþka risk ve nedenlerle
faaliyet izni kaldýrýlmýþ ise hesap sahibinin
alacak iddiasý karþýlanmayabilir.
Piyasa koþullarý sonucu faaliyet
izni kaldýrýlan katýlým bankasýndaki
sigortalý katýlma hesabýnýn (niteliði
gereði) ödenmemesi halinde,
tasarruf sahiplerinin piyasaya
güveni kalmaz ve yatýrým
yapmaktan çekinirler. Bu durum
diðer tasarruf sahiplerini de
etkileyeceði için piyasada istikrar
ve güven bozulur ve sistemik bir
krize neden olur.
Ancak piyasa koþullarý sonucu faaliyet izni
kaldýrýlan katýlým bankasýndaki sigortalý
katýlma hesabýnýn (niteliði gereði)
ödenmemesi halinde, tasarruf sahiplerinin
piyasaya güveni kalmaz ve yatýrým yapmaktan
çekinirler. Sonuçta bu durum diðer tasarruf
sahiplerini de etkileyeceði için piyasada istikrar
ve güven bozulur ve sistemik bir krize neden
olur. Nitekim Ýhlas Finans Kurumunun faaliyet
izninin kaldýrýlmasý sonrasýnda, bu
kurumlardaki fonlarýn mevduat sigortasýna
tabi olmadýðýný öðrenen diðer özel finans
kurumlarýnýn müþterileri de hesaplarýndaki
paralarýný çekmeye baþlamýþlar ve bu nedenle
bütün özel finans kurumlarý ciddi likidite
sorunu yaþamýþlardýr. (Finans kurumlarýnýn
havuzlarýnýn yarýsýnýn boþalmasýnda, fonlarýn
güvence kapsamýnda olmayýþýnýn etkisi
büyüktü).Güvence Fonu ile faaliyet izni
kaldýrýlan bankanýn psikolojik tesiri nedeniyle
diðer bankalardan mevduat çekiliþini
durdurmak hedeflenmiþ; daha sonrasýnda
ise katýlým fonlarýnýn sigorta kapsamýna
alýnmasý ile Devletin TMSF vasýtasýyla
mevduatýn desteklendiði belirtilmiþtir.
Özel cari hesaplarda bulunan fonlar, her an
çekilebilir olmasý ve banka tarafýndan garanti
edilir olmasý nedeniyle bu hesaplarýn taþýdýðý
bir risk bulunmamaktadýr. Bu itibarla Katýlým
bankasýnýn her ne sebeple/riskle olursa olsun
(hakim ortak su-i istimali sonucu ve/veya
47
ÝNCELEME
Gerek yatýrýmcýnýn korunmasý
ve gerekse malî piyasadaki istikrar
ve güvenin saðlanmasý açýsýndan,
mevduat hesabýnda olduðu gibi
katýlým fonlarý hesaplarýnýn da
sigortalanmasý, ihtiyaç duyulan bir
gerekliliktir.
sistemik risk sonucu) faaliyet izninin
kaldýrýlmasý halinde sigortalý özel cari
hesaplarýnýn bila kayd-ü þart ödenmesi gerekir.
Sonuç
Gerek yatýrýmcýnýn korunmasý ve gerekse malî
piyasadaki istikrar ve güvenin saðlanmasý
açýsýndan, mevduat hesabýnda olduðu gibi
katýlým fonlarý hesaplarýnýn da sigortalanmasý,
ihtiyaç duyulan bir gerekliliktir.
Ancak sigota kapsamý, katýlým fonlarýnýn iþleyiþ
yapýsýna ve özelliklerine uygun olmalýdýr. Diðer
taraftan; katýlým bankalarý mevduat bankalarý
ile ayný düzenleme ve denetleme standartlarýna
tabidir. Kanun koyucu Fon’a devredilmeleri ve
sonrasýnda Fon tarafýndan yürütülen
çözümleme faaliyetlerini mevduat bankalarý
ile ayný kurallara tabi tutmuþtur. Oysa katýlým
fonlarýnýn iþleyiþi ve riske maruz kalma
konularýndaki önemli farklýlýklar dolayýsýyla,
bankacýlýk kanununun sigorta ve çözümlemeye
iliþkin hükümlerinin, mevduat bankalarýnda
farklý düzenlenmesine ihtiyaç bulunmaktadýr.
Kaynakça
1. Alýcý Cebrail Cem, Katýlým Fonlarýnýn Sigortalanmasý, Yayýmlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara, 2008.
2. Battal Ahmet, Bankalar Kanunu Þerhi Sorularla Bankalar Hukuku, Gazi Kitabevi, 2. Baský, Ankara 2004
3. Battal Ahmet, Yeni Bankalar Kanunu’na Göre Özel Finans Kurumlarýnýn Hukuki Temeli ve Bankacýlýk Sistemi Ýçindeki Yeri,
Türkiye’de Özel Finans Kurumlarý Teori ve Uygulama, Albaraka Türk Yayýnlarý:17, Ýstanbul, 2000
4. BDDK Çalýþma Tebliði Krizden Ýstikrara Türkiye Tecrübesi, Gözden Geçirilmiþ 3. Baský Eylül 2010 s.42,45
“http://www.bddk.org.tr/websitesi/turkce/Raporlar/Calisma_Raporlari/8676krizden_istikraraturkiyetecrubesi_3uncu_baski.pdf”
Son eriþim tarihi:20.12.2013
5. Faizsiz Bankacýlýk ve Günümüz Uygulamalarý Tebliðler Kitabý (ÝKDER, Ýst.2012 s.36-38-49).
6. Islamic Banks: More Resilient to Crisis?, IMFSurvey Magazine, October 4, 2010,
“http://www.imf.org/external/pubs/ft/survey/so/2010/res100410a.htm” Son eriþim tarihi: 20.12.2013.
7. Türkiye Katýlým Bankalarý Birliði- TKBB, Katýlým Bankalarý 2009 Ýstanbul
8. TMSF Raf Temizliði, Çözümleme Deneyimi-20.Kitap, “http://www.raftemizligi.com/Content/E-Kitaplar.php” Son eriþim
tarihi:20.12.2013
48

Benzer belgeler