Michael Emerson`un konuşma metni için tıklayınız

Transkript

Michael Emerson`un konuşma metni için tıklayınız
Avrupa İşleriyle İlgili Düşünce Kuruluşları
Michael Emerson1
1. Düşünce Kuruluşu nedir?
Merkezi Paris’te bulunan Norte Europe adlı düşünce kuruluşu tarafından gerçekleştirilmiş
olan bir çalışma en az dokuz ölçüt (Tablo 1) önermektedir. Bu ölçütlere göre bir düşünce
kuruluşu, esas itibarıyla daimi olarak tesis edilmiş bir araştırma kuruluşu olmalı, kamu
politikalarını analiz etme ve onlara etkide bulunma işine adanmalı ve kâr amaçlı olmayan bir
temelde kamusal yarar peşinde koşmalıdır.2 Bu tanımlama ticari danışmanlıkları ve dernekleri
dışarıda bırakmaktadır. Çok sayıda ulusal politika araştırma kuruluşunun en azından kısmen
devlet tarafından finanse edildikleri göz önüne alındığında, tanımlayıcı bir ölçüt olarak
bağımsız olma durumu tartışılabilir bir meseledir. Özsaygısı olan ve itibar duyulan tüm
düşünce kuruluşlarının yayınlanmış çalışmalarında üst düzey bir akademik kaliteye ulaştıkları
görülmektedir.
Tablo 1: Düşünce kuruluşlarını tanımlayan dokuz ölçüt
1. Daimi kuruluşlar olmaları,
2. Kamu politikaları için çözümler üretmeleri,
3. Kendini araştırmaya adamış kurum-içi personele sahip olmaları,
4. Fikir, analiz ve tavsiye üretmeleri,
5. Araştırmaları karar vericilere ve kamuoyuna ulaştırmaları (web sitesi),
6. Hükümet icraatlarından sorumlu olmamaları,
7. Araştırma özgürlüklerini muhafaza etmeleri ve herhangi özgül bir çıkara hizmet etme
zorunda olmamaları,
8. Diploma vermemeleri, birincil faaliyetleri için eğitim sunmamaları,
9. Açık ya da üstü kapalı olarak, kamu yararı adına hareket etmeye çalışmaları.
Kaynak: Stephen Boucher, op. cit.
Bununla birlikte, bağımsız olma sorunu farklı derecelerde sınıflandırılabilecek bir meselesidir.
Bu derecelendirmenin bir ucunda, çalışmalarında hiçbir etkin siyasi yönlendirme olmayacak
denli çeşitli fon kaynaklarına sahip olan düşünce kuruluşları yer alırken, diğer uçta, baskın
finansörü bir Avrupa Birliği (AB) ulusal hükümeti kurumu olduğu için aşağı yukarı hep
finansal destekçilerini destekleyici çalışmalar üreten düşünce kuruluşları yer alır.
Avrupa Komisyonu yakın zamanlarda bir “çıkar grupları temsilcileri”ni, ya da lobileri,
içeren bir kayıt listesi (yani bir nevi “kütük”) oluşturmuştur ve bu kayıt listesi, kamu
politikalarını etkilemeye çalışan kuruluşları daha geniş bir çerçeve içerisinde sunmaktadır. Bu
“şeffaflık girişimi” ilk başladığında ve tüm lobi kuruluşlarının Avrupa Komisyonu’na kayıt
1
Araştırmacı Akademisyen, CEPS (Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi), Brüksel. Bu yazı, İstanbul Politikalar
Merkezi’nde 18-19 Kasım 2011 tarihlerinde düzenlenen “Düşünce Kuruluşlarının Politika Oluşturmadaki
Rolleri” Uluslararası Konferansı’nda sunulan tebliğe dayanmaktadır.
2
Stephen Boucher, “Europe and its Think Tanks: A Promise to be Fulfilled – An Analysis of Think Tanks
Specialised in European Affairs in the Enlarged European Union” [Avrupa ve onun düşünce kuruluşları:
Gerçekleştirilmeyi bekleyen bir vaat – Genişletilmiş Avrupa Birliği içerisindeki Avrupa işleri alanında
uzmanlaşan düşünce kuruluşları üzerine bir analiz], Notre Europe, Çalışmalar ve Araştırmalar No. 35.
1
yaptırıp kendileriyle ilgili temel bilgileri açıklamaları istendiğinde, Avrupa’daki düşünce
kuruluşlarının çoğu “biz lobi yapan kuruluşlar değiliz” gerekçesiyle bu girişimi protesto
etmişlerdi. Tezlerini, özgül çıkar gruplarını ve bilhassa ticari çıkarları desteklemedikleri
noktasına dayandırmışlardı. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu bu tezi, söz konusu
kayıt listesine sokulmamak için yeterli bir gerekçe olarak görmedi. Sonuçta, Avrupa
Komisyonu daha net bir biçimde tanımlanmış bir kuruluşlar tiplendirmesi oluşturmaya gayret
etti ve bu tiplendirme bizim buradaki, bir düşünce kuruluşunun ne olduğu ve ne olmadığını
belirleme hedefimizde işimize yarayacaktır (Ek A).
Avrupa Komisyonu’nun söz konusu listesinde 4.033 kurum yer almaktadır ve
bunlardan sadece 120’si Avrupa işleriyle ilgilenen düşünce kuruluşları olarak
tanımlanmaktadır. Listenin çoğunluğunu meslek kuruluşları, şirketler ve Sivil Toplum
Kuruluşları (STK’lar) oluşturmaktadır. Düşünce kuruluşlarıyla STK’ları ayıran çizgi zaman
zaman belirsizleşebilmektedir. Bu durum özellikle de araştırma yapma yeteneği olan ama
özgül davaları savunan STK’lar söz konusu olduğunda karşımıza çıkmaktadır (aşağıda,
Pennsylvania Üniversitesi’nin Avrupa’daki önde gelen düşünce kuruluşları için hazırladığı
listeyi incelerken bunun örneklerini göreceğiz).
Birçok kuruluşun bilhassa böyle adlandırılmak istemelerine bakılarak söylenebilir ki
düşünce kuruluşu etiketi değerli addedilmektedir. Böyle adlandırılmak isteyen kuruluşlara
örnek olarak, esasen toplantı düzenleme işiyle uğraşan ve çok az araştırma yeteneğine sahip
olan ya da böyle bir yeteneği hiç olmayan çeşitli “forumlar” ya da kendilerine düşünce
kuruluşu demekten hoşlanan STK’lar verilebilir.
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, forum aslında toplantılar, seminerler ve
konferanslar düzenleyen bir kuruluştur ve bunlar çoğunlukla düşünce kuruluşlarının
düzenledikleriyle aynı konular üzerinedir. Ama forumlar araştırma yapmazlar.
Lobiler politikalar üzerinde etki yapmaya çalışırlar, ama bunu müşterileri/müvekkilleri
ya da özgül çıkar grupları adına yaparlar. Avrupa Birliği içindeki bir imalatçılar odası
örneğinde olduğu gibi, lobiler kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olabilirler. Ya da ticari
danışmanlık şirketleri veyahut hukuk firmaları olabilirler.
Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar) da, bir fikrin savunuculuğu temel amacı
doğrultusunda, kamu politikaları meseleleriyle ilgilenebilirler. Kendi bünyelerinde bir
araştırma birimi barındırmaksızın araştırmalar gerçekleştirebilir, araştırmalara finans
sağlayabilir ya da destek olabilirler.
2. Düşünce Kuruluşlarının Sayısında Ani Artış
“Düşünce kuruluşu” terimi artık küresel lügatin bir parçasıdır. Hem çok yeni hem de küresel
olduğu için diğer dillere tercüme edilmeyen olgulardan biridir – “globish” dilinin bir
parçasıdır. İkinci Dünya Savaşı esnasında, “brain box” (beyin küpü) ve “think tank”(düşünce
tankı) tâbirleri Washington’da, stratejik savaş planlarını tartışmak için toplanan grupları
kastetmekte kullanılmıştır.3 “Think tank” tâbirinin bağımsız politika araştırma kuruluşlarını
adlandırmak için (yani “düşünce kuruluşu” anlamında) yaygın bir kullanım kazanması
bilhassa son yirmi otuz yıl içinde gerçekleşmiş görünmektedir.

Globish, küreselleşme çağında yaygın kullanımı olan pek çok İngilizce sözcüğün basit kullanımlı biçimleriyle
yerel dillere girmesini ve bu haliyle anadili İngilizce olmayanların da o kullanımları anlamasını sağlayan,
basitleştirilmiş bir İngilizce olarak tanımlanabilir. Mesela Türkçede “düşünce kuruluşu” yerine “think tank”
dediğinizde de Türkiye’de konuyla ilgili neredeyse herkesin anlayabileceği bir tâbir kullanmış oluyorsunuz.
(ç.n.)
3
http://en.wikipedia.org/wiki/Think_tank
2
Dünyadaki düşünce kuruluşları hakkında sistematik bilgi edinmede Pennsylvania
Üniversitesi’nden Dr James McGann’a çok şey borçluyuz. McGann 2006 yılından bu yana,
dünya çapında 169 ülkeye yayılmış ve toplamı hâlihazırda 6.480’i bulan düşünce
kuruluşlarına dair her yıl bir durum değerlendirmesi yapmaktadır.4
Onun hazırladığı veritabanı düşünce kuruluşlarının sayısının 20. yüzyılda nasıl
seyrettiğini ortaya koyar. Buna göre, İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasına kadar pek cılız bir
seviyede seyreden düşünce kuruluşlarının sayısı 1960’lı yıllardan itibaren ani bir yükselişe
geçmiştir. Yeni bin yıla girildiğinde ise bu grafik yüksek bir düzlük meydana getirmiştir ve
buna bakılarak bu artışın artık bir doyma noktasına ulaşmış olduğu tespiti yapılabilir (Tablo
2).
Tablo 2: Yeni Kurulan Düşünce Kuruluşu Sayısının Yıllara Göre Dağılımı
Kaynak: McGann, op.cit.
Benzer bir örüntü, Avrupa işleriyle ilgilenen bir düşünce kuruluşları altkümesi açısından,
Avrupa’da da gözlemlenmektedir. Notre Europe tarafından yapılan bir çalışmada5 toplanan bu
veriler de 1980’lere değin ufak bir büyüme göstermektedir. 1990’lı yıllarda görülen ani
yükseliş büyük ihtimalle, Avrupa işleri alanındaki genişleyen gündem nedeniyledir. Bu
gündem genişlemesi bilhassa Berlin Duvarı’nın yıkılışı, Sovyetler Birliği’nin çözülüşü,
AB’nin tek pazar ve para biriminde birlik planlarıyla gelişme göstermekteydi.
4
James McGann, The Global Go-To Think Tanks [Küresel Düzeyde Önde Gelen Düşünce Kuruluşları],
Birleşmiş Milletler Üniversitesi, yeni basım, 18 Ocak 2011.
5
Stephen Boucher, op. cit.
3
Tablo 3: Kuruldukları on-yıllara göre AB-odaklı düşünce kuruluşlarının sayısı
On-yıl
Kurulan Düşünce Kuruluşu Sayısı *
1940s
1
1950s
1
1960s
1
1970s
2
1980s
10
1990s
24
2000-04
6
Kaynak: Boucher, op.cit.
Dolayısıyla, yükselişe geçtiği yaklaşık otuz yıldan bu yana, düşünce kuruluşlarının şimdiki
zamana ait bir olgu olduğu söylenebilir. Peki, düşünce kuruluşları neden bu kadar yeni bir
olgudur? Düşünce kuruluşu doldurulmayı bekleyen gerçek bir boşluğu doldurmaya hizmet
etmektedir. Kamu politikalarını iyileştirmeye yönelik ilgi aslında o kadar da yeni bir olgu
değildir. Bu ilginin ardındaki itici güçler olarak, Avrupa Birliği bütünleşmesi ve internetin
genişlettiği küresel iletişim imkânları sayılabilir. Avrupa’da, ulusal politika araştırma
kuruluşlarının tarihi biraz daha eskidir. CEPS (Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi) 1983
yılında kurulmadan önce Avrupalı düşünce kuruluşu yoktu, sadece ulusal düzeyde düşünce
kuruluşları vardı. Avrupa bütünleşmesi oldukça hızlı bir şekilde ilerliyordu, ama kurucu
babaları olan Jean Monnet ve Robert Schumann’ın dillendirdiği bazı popüler düşüncelerin
ötesinde aslında kendine ait görece dar bir analitik ve entelektüel temeli vardı. Düşünce
kuruluşlarının dünya çapındaki patlaması herhalde ancak, internet temelli iletişim
imkânlarının eşlik ettiği küreselleşme olgusuyla izah edilebilir.
3. Avrupalı Düşünce Kuruluşlarının Sıralaması
Batı Avrupalı düşünce kuruluşlarının bir sıralaması, Pennsylvania Üniversitesi tarafından
gerçekleştirilen ve emsal değerlendirme adayları temelinde, düşünce kuruluşlarının küresel
rolünü analiz etmeyi hedefleyen bir projede yapılmıştır (Tablo 4). Aşağıdaki tabloda, düşünce
kuruluşlarının sıralamasını aynen alırken kimliklerini ufak bir uyarlamaya tâbi tutuyoruz.
Düşünce kuruluşlarının merkezlerinin bulunduğu ülkelerin sade bir listesini vermekle
yetinmiyoruz. Ulusal kimliklerinin yanı sıra (ya da ulusal kimliklerinden daha çok) dünya ve
Avrupa çapında uğraşları olan düşünce kuruluşlarını ön plana çıkararak onları asıl amaçlarına
göre niteliyoruz.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------Tablo 4: 2010 yılında Batı Avrupa’da En Üst Sıradaki 25 Düşünce Kuruluşu
1. Chatham House (Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü)
2. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)
3. Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IFRI)
4. Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi (CEPS)
5. Uluslararası Şeffaflık Örgütü
6. Adam Smith Enstitüsü
7. Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü (IISS)
8. Uluslararası Kriz Grubu (ICG)
9. Bruegel
10. Friedrich Ebert Vakfı
4
Birleşik Krallık
İsveç
Fransa (+ Brüksel)
Avrupa (Brüksel)
Küresel (Berlin)
Birleşik Krallık
Küresel (Londra)
Küresel (Brüksel)
Avrupa (Brüksel)
Almanya (+Brüksel)
11. Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü
Almanya
12. Bertelsmann Vakfı
Almanya (+ Brüksel)
13. Ekonomik Politika Araştırmaları Merkezi (CEPR)
Avrupa (Londra)
14. Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP)
Almanya
15. Clingendael, Hollanda Uluslararası İlişkiler Enstitüsü
Hollanda
16. Alman Uluslararası İlişkiler ve Güvenlik Enstitüsü (SWP)
Almanya (+ Brüksel)
17. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi ECFR)
Avrupa
(Londra/Paris/Berlin/Varşova/Sofya/Madrid)
18. Avrupa Reformu Merkezi (CER)
Avrupa (Londra)
19. Avrupa Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (EUISS)
Avrupa (Paris)
20. Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü (ODI)
Birleşik Krallık
21. Friedrich Naumann Vakfı
Almanya
22. Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü (PRIO)
Norveç
23. Civitas
Birleşik Krallık
24. Konrad Adenauer Vakfı (KAS)
Almanya (+ Brüksel)
25. Avrupa Politikalar Merkezi (EPC)
Avrupa (Brüksel)
Kaynak: McGann, op.cit’ten derlenmiştir..
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------Bu tablo düzenlemesi, 25 düşünce kuruluşu içinden daha net alt-kümeler oluşturmamıza
olanak sağlamaktadır.
A. Ulusal düzeyde amiral gemisi olan düşünce kuruluşları: İlk akla gelen ve en
eski kategori, ait oldukları ülkenin en önde gelen, yani amiral gemisi olan düşünce
kuruluşlarıdır. Bu kategoriye aşağıdakiler dahil edilebilir:
1. Chatham House (Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü)
2. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)
3. Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IFRI)
11. Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü
14. Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP)
15. Clingendael, Hollanda Uluslararası İlişkiler Enstitüsü
16. Alman Uluslararası İlişkiler ve Güvenlik Enstitüsü (SWP)
20. Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü (ODI)
22. Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü (PRIO)
Birleşik Krallık
İsveç
Fransa (+ Brüksel)
Almanya
Almanya
Hollanda
Almanya (+ Brüksel)
Birleşik Krallık
Norveç
Bu düşünce kuruluşları genellikle resmi kaynaklar tarafından finanse edilirler ve bazı
durumlarda, kendi ulusal dışişleri bakanlıkları tarafından istenen analitik araştırma
makalelerini hazırlayan bir yarı-bağımsız kaynak işlevini görürler. Bunların bazılarına
“dışişleri bakanlığı düşünce kuruluşları” denilebilir (SWP, Clingendael). Çoğunluğu genel
uluslararası ilişkilerle ilgilenen düşünce kuruluşlarıdır. Ekonomi alanında uzmanlaşan Kiel
Enstitüsü, kalkınma ekonomisi alanında uzmanlaşan ODI ve çatışma ve barış çalışmaları
alanında uzmanlaşan PRIO istisnaları oluşturmaktadır.
Brüksel’de şube açarak Avrupalılaşmış olan iki düşünce kuruluşu (IFRI ve SWP)
yukarıdaki grup içerisinde bir alt kategori oluştururlar.
B. Avrupalı düşünce kuruluşları: Bu ikinci kategori, amaçları açısından net bir
biçimde kendini Avrupa işlerine adamış düşünce kuruluşlarını içerir. İlk-25’teki
böylesi üç düşünce kuruluşu Brüksel’dedir:
4. Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi (CEPS)
9. Bruegel
Avrupa (Brüksel)
Avrupa (Brüksel)
5
Avrupa (Brüksel)
25. Avrupa Politikalar Merkezi (EPC)
İlk 25’te Avrupa işlerine adanmış dört düşünce kuruluşu daha vardır, ama bunların
merkezi Brüksel’de değildir:
13. Ekonomik Politika Araştırmaları Merkezi (CEPR)
17. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi ECFR)
18. Avrupa Reformu Merkezi (CER)
19. Avrupa Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (EUISS)
Avrupa (Londra)
Avrupa
(Londra/Paris/Berlin/Varşova/Sofya/Madrid)
Avrupa (Londra)
Avrupa (Paris)
Bu dörtlünün içerisindeki iki düşünce kuruluşu, çeşitli şehirlere yayılmışlık açısından
dikkat çekmektedir. EFCR altı AB başkentinde ofis açarak teşkilatlanmayı seçmiştir. Bunun
gerekçesi olarak da, Avrupa dış ilişkileri üzerine yapılan tartışmaların, “Brüksel balonu”nda
(“Brussels bubble”) sıkışık kalmak yerine, ülke başkentlerine taşınması gerekliliğini öne
sürmüştür. Diğer taraftan, 1983 yılında kurulan ve Avrupalı düşünce kuruluşlarının en
eskilerinden olan CEPR’nin Londra’daki idari ofisi dışında sabit bir fiziksel mekânı
bulunmamaktadır: Çoğunluğu Avrupa içerisinde ikâmet eden ve kendilerine “CEPR’in
Araştırmacı Üyeleri” denilen 600’ün üzerine ekonomistten oluşan bir ağa sahiptir. CEPR’in
bu ağı, hemen hemen otuz yıllık bir zamanın ardından, bir uzmanlık alanı olarak
ekonomistliğin Avrupa’daki entegrasyonunda kilit bir rol oynamıştır.
C. Küresel düşünce kuruluşları: Üçüncü kategori Avrupa’da konuşlanmış, ama net
bir biçimde küresel işlere adanmış düşünce kuruluşlarını içerir:
5. Uluslararası Şeffaflık Örgütü
7. Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü (IISS)
8. Uluslararası Kriz Grubu (ICG)
Küresel (Berlin)
Küresel (Londra)
Küresel (Brüksel)
Ama bunların içinde sadece IISS klasik anlamda bir düşünce kuruluşudur. Uluslararası
Şeffaflık Örgütü ve ICG önemli analitik çalışmalar çıkarmaktadırlar, ama aynı zamanda özgül davaları
(ilki yozlaşmanın, ikincisi çatışmanın önlenmesini) savunan “tarafgir STK’lar” şeklinde de
tanımlanabilirler. ICG’nin dünya çapına yayılmış geniş bir saha ofisleri ağı vardır.
D. Vakıf-düşünce kuruluşları: Dördüncü bir kategori olarak, parasal olarak
bağışlanmış vakıf gelirleriyle kendini finanse eden ve aynı zamanda kendi para
kaynağını kendi bulduğu düşünce kuruluşu faaliyetleri gerçekleştiren kuruluşlar
sayılabilir. Bu kategoriye giren düşünce kuruluşu sayısı ABD’dekilerle
kıyaslandığında Avrupa’da çok daha azdır ve yukarıdaki ilk-25 içerisinde sadece
bir örnek bulunmaktadır:
12. Bertelsmann Vakfı
Almanya (+ Brüksel)
Bununla birlikte, ABD’nin önde gelen iki vakıf-düşüce kuruluşu, kendilerine ait
ofisleriyle ve kendi bünyelerindeki araştırma kapasiteleriyle, Brüksel’de de etkindir:


Carnegie Uluslararası Barış Vakfı
ABD’nin Alman Marshall Fonu
6
E. Politik Vakıflar: Nevi şahsına münhasır bir kategoriyi Alman politik vakıfları
oluşturur. Bunlardan beş tane vardır ve bunların üçü yukarıdaki ilk-25 içerisine
girmeyi başarmıştır:
10. Friedrich Ebert Vakfı
21. Friedrich Naumann Vakfı
24. Konrad Adenauer Vakfı (KAS)
Almanya (+Brüksel)
Almanya
Almanya (+ Brüksel)
Birçok gözlemci, resmi olarak finanse edilen bu vakıfları düşünce kuruluşu olarak
görmeyebilir. Bunlar elbette sivil toplum içerisinde önemli aktörlerdir ve hepsi de, Brüksel de
dahil olmak üzere dünya çapındaki ofis ağları üzerinden hatırı sayılır “forum” faaliyetlerine
angaje olmaktadırlar. Araştırma projeleri de gerçekleştirmektedirler, ama ancak marjinal bir
düzeyde araştırma enstitüsü oldukları söylenebilir.
Avrupa Parlamentosu’ndaki önemli siyasi partilerin her birinin kendi mini düşünce
kuruluşlarını oluşturması yeni bir gelişme olarak görülmektedir. Bunlar, temsil düzeyleriyle
ilişkili olarak Avrupa Parlamentosu’ndan fon almaktadırlar. En önemli üç parti ve bunların
mini düşünce kuruluşları aşağıda görülebilir:
* Avrupa Çalışmaları Merkezi
€ 313.820
* Avrupa İlerlemeci Çalışmalar Vakfı
€ 286.200
* Avrupa Liberal Forumu
€ 107.910
Avrupa Halk Partisi
Avrupa Sosyalistleri Partisi
Avrupa Liberal Demokrat Partisi
Aldıkları fonlara bakılarak, bunların önemli birer düşünce kuruluşu haline gelme
olasılıklarının düşük olduğu söylenebilir (Öte yandan, “Avrupa Çalışmaları Merkezi” ile
“Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi” birbiriyle karıştırılabilmektedir.)
4. CEPS (Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi) Faaliyetlerinden Örnekler
CEPS diğerleriyle karşılaştırıldığında oldukça büyük bir düşünce kuruluşudur. Hâlihazırda
bünyesinde 75 kişi çalışmaktadır ve bunların 60’ı araştırmacıdır. Araştırmacıların 12’si
kıdemli araştırmacı pozisyonundadır; 17’si daha genç yaşlardaki doktora-sonrası araştırma
üyeleri, 20’si ise araştırma asistanıdır. Bu araştırma asistanlarının çoğu başka yerlerdeki
üniversitelerinde doktora tezlerini yazma aşamasında olup çalışma zamanlarının çoğunu
CEPS’te geçirmektedir. Araştırmacıların 6’sı Asya ve başka bölgelerden gelen ziyaretçi
araştırmacıyken, 5’i de stajyerdir. Toplam 23 farklı milliyetten araştırmacı mevcuttur ve
hiçbir milliyet baskın bir konumda değildir.
CEPS, bünyesinde ekonomistler, hukukçular ve siyaset bilimciler bulunduran çokdisiplinli bir düşünce kuruluşudur. Avrupa’daki başlıca politika meselelerinin neredeyse
tamamını kapsayan ilgi alanları açısından çok-sektörlü bir düşünce kuruluşu olduğu da
söylenebilir. Bu ilgi alanları arasında politik-altyapısal meseleler, makro-ekonomi, para
piyasaları, düzenleyici (regulatory) politikalar, enerji ve iklim değişiklikleri, adalet ve içişleri,
dışişleri ve güvenlik politikaları yer almaktadır. Bu durumun bir sonucu olarak, üretilen
yayınlar geniş ve çeşitlidir; hâlihazırda yılda yaklaşık 200 yeni yayın yayınlanmaktadır.
Yayınların tamamı elektronik ortamda ücretsiz olarak indirilebildiği gibi, basılı halleri de belli
bir ücret karşılığında elde edilebilmektedir. CEPS’in kendi bünyesinde yayınevi vardır ve her
7
yıl yaklaşık on kitap yayınlamaktadır. CEPS ticari yayınevleriyle çalışmayı tercih
etmemektedir, çünkü bu yöntem metinlerin elektronik ortamda ücretsiz olarak indirilme
olasılığını ortadan kaldırabilmektedir. Oysa hedef, parasal kısıtlamalar içerisinde hareket
etmeden, öğrenciler de dahil olmak üzere tüm okur kitlesine ulaşmaktır.
CEPS’in bütçesi yıllık yaklaşık 6-7 milyon Avro’dur ve bunun içerisinde önemli
oranda bir kamu sübvansiyonu yoktur.6 CEPS’in 120 tüzel kişi üyesi vardır ve bunlar 1,2
milyon Avro’luk değerli bir serbest (untied) fon katkısı yapmaktadırlar. Bunun yanı sıra, açık
rekabet ortamında kazanılan birçok araştırtma sözleşmesi (örneğin AB Çerçeve
Programları’ndan gelenler) ve vakıflar tarafından desteklenen tek tek projeler bulunmaktadır.
Fon kaynaklarının çeşitliliği ve önemli ölçüde bir kamu sübvansiyonunun olmaması,
kuruluşun bağımsızlığını güvenceye almaktadır.
Aşağıda, CEPS tarafından yakın zamanlarda gerçekleştirilmiş ya da gerekleştirilmekte
olan altı projeye dair kısa notlar yer almaktadır. Bu notlardan kasıt, politika çözümleri ya da
önerileri için yapılmakta olan bazı farklı çalışma biçimlerini ya da hedefleri tanımlamaktır.
(i) Avro-bölgesi krizi
Hâlihazırda devam etmekte olan Avro krizi AB’nin şu ana değin yaşadığı krizlerin en
tehlikelisidir ve gerçekten de varoluşsal tehditler getirebilecek bir nispette seyretmektedir.
Avro-bölgesi devletlerinin siyasi liderleri ve AB kurumları, kriz genişledikçe ve derinleştikçe,
ona çözüm bulma konusunda sürekli aciz kalmaktadırlar. Krizin başladığı andan bu yana,
Daniel Gros önderliğinde CEPS tarafından yapılan katkılar ne yapılması gerektiği konusunda
ileriye dönük düşünceler üretmeyi içermiştir. Kriz önce Yunanistan’ı vurup sonra İrlanda ve
Portekiz’e, daha sonra da ciddi bir biçimde Avrupa’nın önemli ekonomilerine (İspanya, İtalya
ve şimdilerde hatta Fransa) sıçradıkça, siyasi liderler krizin birbiri ardına zirve yapan
grafiğine karşı çözüm bulmakta sürekli zorlandılar ve zorlanmaktadırlar. Bu sorun ulusal
düzeyde politika üretme başarısızlıklarından (bütçe açıkları, konut ve bankacılık
sektörlerindeki spekülatif iniş-çıkışlar) biri olduğu gibi, aynı zamanda AB düzeyindeki
sistemsel hatalardan biridir. Bu sistemsel hatalar, para birimi birliğini tamamlayıcı nitelikte
bir kamu maliyesi birliği ve yeterli düzenleyici yapıların olmamasını içermektedir. CEPS’in
yaptığı katkılar sürekli olarak, krizin hâlihazırdaki durumu ve stratejik açıdan neler yapılması
gerektiğine odaklanan oldukça kısa sayılabilecek araştırma makaleleri üretme biçimini
almıştır: Ağustos 2008’de Avrupa bankalarının işletme sermayelerinin yetersiz olduğu
konusunda uyarılar yapılmıştır;7 Şubat 2010’da, AB’nin giderek daha fazla aklına yatan bir
Avrupa Para Fonu oluşturulması önerisi ileri sürülmüştür;8 ve şimdilerde, kriz çok yüksek
oranlara sıçradığı için, sistemi kurtaracak mekanizmalara dair öneriler üretilmektedir.9
Yorum: Bu sistemsel krizin hâlihazırda politik ve ekonomik anlamı o denli artmıştır ki ileri
sürülen tezler, başta Şansölye Merkel olmak üzere en üst düzeydeki siyasi liderlere iletilmek
zorundadır. Düşünce kuruluşunun vazifesi AB’de kilit rol oynayan üye ülkelerin üst düzey
liderlerini ve kilit rollerdeki danışmanları etkileyip onların, sistemi kurtarmak için yapılması
6
Avrupa Komisyonu’ndan gelen sübvansiyon bütçenin yaklaşık yüzde 2’sini teşkil etmektedir.
Stefano Micossi ve Daniel Gros, “A call for a European Financial Stability Fund” [Bir Avrupa Finans İstikrarı
Fonu için Çağrı], CEPS Yorumu, Ağustos 2008.
7
8
Daniel Gros ve Thomas Mayer, “How to deal with sovereign default in Europe: Create the European Monetary
Fund now!” [Avrupa’daki egemen krizle nasıl baş etmeli?: Artık Avrupa Para Fonu’nu kurun!], CEPS Yorumu,
Mayıs 2010.
9
Daniel Gros ve Thomas Mayer, “What to do when the euro crisis reaches the core?” [Avro krizi merkeze
ulaştığında ne yapmalı?], CEPS Yorumu, Ağustos 2011.
8
zorunlu olan şeyleri kavramalarına yardımcı olmaktır. Avrupa Komisyonu ve Avrupa
Parlamentosu, bu denli büyük boyuttaki gerekli kararları alma konusunda acizdir ve bu
durum kesinlikle önemli antlaşma değişikleri gerektirecektir.
(ii) Para piyasalarını düzenleyici reform
2007-2008’deki kürsel finansal kriz (ki Lehman Brothers’ın Eylül 2008’deki çöküşü bu krizin
merkez üssünü oluşturmuştu) para piyasalarını düzenlemeye yönelik rejimlerde derin
değişimlere yol açmıştır. Bunun AB açısından yan etkileri bilhassa ağır olmuştur, zira AB ve
Avro-bölgesi içerisinde para piyasası denetimi sistemi olgunlaşmamıştır. Avro ve Avrupa
Merkez Bankası merkezileştirilmiş bir para politikası sistemi olarak kurulmuştu, ama banka
denetimi büyük ölçüde ulusal bir yetki alanı meselesi olarak kalmıştı. Hâlihazırdaki kriz,
merkezileştirilmiş para birimi sistemiyle paralel denetleme yapılarının koşullara
uyarlanmasında yaşanan başarısızlığın ciddiyetini ortaya sermiştir. Bu nedenle, CEPS Mart
2008’de bir Özel Çalışma Grubu kurdu. Melez bir yapı arz eden bu grup, 27 özel sektör
bankeri, merkez bankası yöneticileri, Avrupa Komisyonu yetkilileri ve düşünce kuruluşu
uzmanlarını içeriyordu ve iyileştirilmiş bir sistem için öneriler hazırlamayı hedefliyordu. Bu
grubun hazırlamış olduğu ve Avrupa için bir düzenleme ve denetleme reformu modelleri
savunan rapor Kasım 2008’de yayınlandı.10 Bunun hemen ardından, Jacque Delarosiere’nin
başkanlık ettiği bir resmi çalışma grubu toplandı ve bu grubun Şubat 2009’da açıkladığı rapor
da, sonradan Avrupa Bankacılık Otoritesi (European Banking Authority, EBA) olarak teşkil
edilen oluşuma yönelik benzer tavsiyeleri dile getirdi. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı
yasa önerileri AB hukukuna Kasım 2010’da geçti ve EBA 1 Ocak 2011 tarihinde çalışmaya
başladı.
Yorum: Bu durum, özel sektör-kamu sektörü karışımı bir özel çalışma grubunun, kurumsal
yapıları, oldukça teknik bir içeriğe sahip olan ve dolayısıyla tüm kaynaklardan uzman girdisi
gerektiren krize adapte etmeye yönelik olarak resmi düşünceyi “gerçek zamanlı”
şekillendirmeye ve çözüme yönelik ısındırmaya yardımcı olduğu örneklerden biriydi.
Malzemenin düşünce kuruluşu özel çalışma grubu aşamasından resmi kurumlara geçişi ve
oradan da etkin bir yasa haline gelişi süreci hızlı ve etkileyici bir biçimde çalıştı. Karar
alıcıların buradaki performansının, Avro-bölgesi krizinin makro-ekonomisi alanında
gösterdikleri performansla kıyaslandığında biraz daha iyi olduğu söylenebilir.
(iii) Lizbon Antlaşmasının uygulanması
Lizbon Antlaşması’nın kabul edilmesinin ardından CEPS, başka iki Brüksel düşünce
kuruluşuyla (EPC ve Egmont) birlikte, antlaşmanın getirdiği karmaşık kurumsal şartların
uygulanması ve kurumsal yetki alanlarındaki değişiklikleri gözden geçirmeye girişti. Burada
düşünce kuruluşlarının amacı, gerçekte meydana gelen bir durumun araştırılması ve analiz
edilmesine yönelik bir kamu hizmeti sağlamaktı. Aşırı hassas meselelerle ilgilenmelerinden
dolayı bunu resmi kurumlar yapmadı; söz konusu sorun medya diline etkin bir biçimde
aktarılamayacak denli karmaşık olduğu için çoğu gazeteci de buna girişmedi. Örneğin, Lizbon
Antlaşması’nın ardından Avrupa Konseyi’nin dönüşümlü başkanlığının rolünün net olarak ne
olacağı antlaşmada tam olarak tanımlanmıyordu ve bunun pratikte ortaya çıkması
gerekiyordu; dolayısıyla sırası gelen başkanlıkların bu noktada rehberliğe ihtiyaçları vardı.
10
K. Lannoo (raportör), “Concrete Steps towards More Integrated Financial Oversight – The EU’s Policy
Response to the Crisis” [Daha Bütünleşik Parasal Gözetime Yönelik Somut Adımlar: AB’nin Krize Yönelik
Politika Çözümü], CEPS Özel Çalışma Grubu Raporu, 2008.
9
Benzer bir biçimde, yeni oluşturulan Avrupa Dış Eylem Servisi’nin, Avrupa Komisyonu ve
dönüşümlü Avrupa Konseyi Başkanlığı’nın net yetki alanının ne olduğu konusunda
belirsizlikler vardı ve kurumlar-arası gerilimler ortaya çıkmaktaydı. Bunların ele alınması,
oldukça karmaşık olan Avrupa hukukunu ve uluslararası hukuku incelemeyi gerektiriyordu.
Yukarıda sözü edilen üç düşünce kuruluşu ortaklığı, ulaştıkları bulguları içeren iki kitap
yayınladı11 ve ülke başkentlerinde 12 tanıtım turu konferansı düzenledi.
Yorum: Bu, Lizbon Antlaşması’nı uygulayan kurumların gözetlenmesini içeren ve bir yandan
tam bir bağımsızlığı muhafaza ederken diğer yandan kurumlardaki yetkililerle bağlantılar
kurmayı gerektiren üç yıllık sürekli bir egzersiz idi. Brüksel-merkezli düşünce kuruluşları,
oldukça karmaşık bir malzemenin sindirilmesinde üye ülkelere olağan hizmetleri sağladılar;
ulusal düzeydeki birçok düşünce kuruluşunun kapasitesinin ötesinde olan bu hizmet, gerekli
bilgilerin yetkililer, parlamenterler ve Avrupa işleriyle işlevsel olarak ilgili başka insanlar
için uygun bir biçime getirilerek yayınlanmasını da içeriyordu.
(iv) Düzenleyici Politikalarla İlgili Özel Çalışma Grupları (enerji, iklim
değişikliği, para piyasaları vs.)
Küresel düzeyde önde gelen çok-uluslu şirketlerin hatırı sayılır bir kısmını temsil eden 130
tüzel kişi üyeliğiyle CEPS, Avrupa’daki ve uluslararası düzeydeki piyasa düzenleme
politikalarını şekillendirmeye ve böylesi politikaların özel sektör üzerindeki etkisini
değerlendirmeye yardımcı olmak için çok değerli bir özel sektör uzmanlık kaynağına sahiptir.
Brüksel’in zaman zaman dünyanın düzenleyici başkenti olduğu, başka bir deyişle Avrupa’yla
ilgili politikaların yanı sıra aynı zamanda küresel politikaları da şekillendirdiği söylenir.
CEPS genellikle her yıl yaklaşık 10 özel çalışma grubu oluşturmaktadır ve bunlar üç temel
alanda işlev görmektedir: enerji ve iklim değişikliği, para piyasaları, telekomünikasyon. Bu
özel çalışma gruplarının formatı genellikle şöyledir: Önde gelen bir sanayici gruba başkanlık
eder, meseleyle ilgili 20 ila 40 civarında şirket katılır, Avrupa Parlamentosu’ndan üyeler ve
Avrupa Komisyonu’ndan yetkililer davet edilir, CEPS bünyesindeki araştırmacılar analitik
destek sağlar ve rapor taslağı hazırlar. Özel çalışma grupları tarafından hazırlanan raporlar
yayınlanırlar ve daima AB kurumlarına yönelik tavsiyelerle sonuçlanırlar. İklim değişikliği
hakkında sürekli olarak özel çalışma grupları oluşturulmuştur. “AB Emisyon Ticareti
Programı’nın Ticari Sonuçları” hakkındaki özel çalışma grubu bunlara bir örnektir ve bu
çalışma grubu söz konusu program işletime geçirildikten hemen sonra bir değerlendirme
yapmıştır. Hâlihazırdaki özel çalışma gruplarına örnek olarak da, “AB Stratejik Enerji
Teknolojisi Planı: Kavramdan Uygulamaya” ve “Ulaşım ve İklim Değişikliği” verilebilir.
Yorum: Bu faaliyet lobicilikle aynı şey değildir. Bir yandan özel sektör deneyimlerinin ve
düzenleyici politikalara olan ilgilerin kendine özgü karakterinin ortaya çıkmasına yol
açmasına karşın, söz konusu olan, tek tek şirketlerin kendi çıkarlarını desteklemekten
kaçınmak için karar alıcılarla yeterli sayıda bir sanayici grubu arasında gerçekleştirilen açık
bir diyalog sürecidir. Ayrıca, analizcilerin taslağını çıkarttığı sonuçlar, bağımsız ve kâr
amacı gütmeyen bir düşünce kuruluşunun standartlarına tâbidir.
(v) AB Adalet ve İçişleri
11
“The Treaty of Lisbon: Implementing Institutional Innovations” [Lizbon Antlaşması: Kurumsal Yeniliklerin
Uygulanması], Kasım 2007; “The Treaty of Lisbon: a Second Look at the Institutional innovations” [Lizbon
Antlaşması: Kurumsal Yeniliklere İkinci Bir Bakış], Eylül 2010; bu yayınların ikisi de CEPS, Egmont ve
EPC’nin ortak çalışmalarıdır.
10
Lizbon Antlaşması’nın, onu AB yetki alanlarının ilk halkasına dahil etmesiyle (yani,
başlangıçtaki hükümetler-arası işbirliği biçiminden onu çıkartarak) birlikte bu alan son on yıl
içinde AB hukukunda en hızlı büyüyen alan olmuştur. Bu süreç esnasında CEPS eleştirel
analiz ve izleme işlevini sürdürmüştür. İki örnek verelim: 2008 yılında CEPS, birçok üye
ülkede adalet ve içişleri bakanlıklarının temel politik gerekçelerden dolayı birbirinden ayrı
olduğu analojisine dayanarak, Avrupa Komisyonu’nun örgütlenmesinde “Adalet” ve
“İçişleri”nin birbirinden ayrılmasını savunan tezlerini yayınlamıştır.12 Ardından bu öneri
Avrupa Parlamentosu’ndaki önde gelen siyasi parti grubu tarafından benimsenmiş ve 2010
yılında başlayan İkinci Barroso Komisyonu’nda söz konusu genel müdürlüğün ikiye ayrılması
yönünde adım atılmıştır. 2011 yılında CEPS, 2003 yılından 2011 yılına değin sürekli bir
biçimde yayınladığı yüzün üzerinde yayında (kitap, çalışma belgesi, politika brifingi, yorum)
geliştirmiş olduğu dokuz ana tavsiyesinin genel bir değerlendirmesini yayınladı.13 Örneğin,
bunların biri, 2010 yılı yazında Fransa’daki Romanlara karşı alınan ayrımcı önlemlerin
tetiklemesiyle, AB’ye, üye ülkelerin AB hukukuna aykırı gelebilecek önlemlerini dondurma
yetkisi veren bir “dondurma mekanizması”nın savunulmasıydı. Bu öneri Avrupa
Parlamentosu’nda yeniden benimsendi ve Aralık 2010’da Avrupa Komisyonu bu fikri
desteklediğini Parlamento’da dile getirdi; ama bu öneriye yasal bir temel kazandırmak için
Antlaşma’da bir değişiklik yapılmasını gerektirecekti. Bununla birlikte, CEPS uzmanları bir
Antlaşma değişikliğinin gerekli olduğu konusunda ikna olmadılar ve müzakereler devam
etmektedir.
Yorum: Çok hızlı büyümekte olan bu alan, AB mevzuatının oldukça karmaşık bir alanıdır.
CEPS’in rolü öncelikle, ağır hukuki metinleri geniş bir karar alıcı ve karar şekillendirici
insan grubu tarafından anlaşılabilir hale getirecek analizler ve izlemeler yapmaktır. Bu aynı
zamanda, Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi ile olan
müzakerelerinde kolayca benimsenebilecek (ve genellikle de benimsenen) tavsiyeler sunma
yoluyla, düşünce kuruluşlarının kurumlar-arası süreçlerde çok önemli bir enformel rol
oynadığı alanlara bir örnektir. Bununla birlikte, böylesi bir çalışma bütün kurumlardan
bağımsız bir biçimde gerçekleştirilmektedir.
(vi) Küresel Bir Aktör olarak AB
Lizbon Antlaşması, AB Yüksek Temsilciliği makamını daha ileri bir seviyeye
yükselterek ve Avrupa Dış Eylem Servisi’ni meydana getirerek ortak bir dış politika yönünde
önemli kurumsal ilerlemeler kaydetmiştir. AB hukuku ve politikalarının zaten ilgilendiği
düzenleyici konuların (çevre, para piyasaları vs.) uluslararası ilişkiler alanında giderek daha
fazla yer tutması eğilimiyle yan yana giden bu adımlar, AB’nin uluslararası organizasyonlarda
ve uluslararası hukuk konvansiyonlarında nasıl temsil edildiği meselesini ele almayı gerekli
bir hale getirmiştir. Aslında AB hâlihazırda zaten 249 çok-taraflı antlaşmanın bir tarafıdır,
ama birçok uluslararası organizasyonda bir üyeden ziyade bir gözlemci olarak yer almaktadır.
Bu durum ise, AB’nin kendi hukuki ve idari yetkilerinin olduğu durumlarda giderek tuhaf bir
12
H. Lieber, “Checks and Balances: Dividing the Directorate General for Justice, Freedom and Security into
two – an Interior and a Justice branch” [Kuvvetler Ayrılığı: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Genel
Müdürlüğü’nün ikiye ayrılması – İçişleri ve Adalet daireleri], CEPS Politika Brifingi No. 158, CEPS, Nisan
2008.
13
Sergio Carrera, “The EU’s Dialogue on Migration, Mobility and Security with the South Mediterranean –
Filling gaps in the Global Approach to Migration” [AB’nin Göç, Hareketlilik ve Güvenlik üzerine Güney
Akdeniz’le olan Diyaloğu – Göçe Küresel Yaklaşımdaki Boşlukların Doldurulması], CEPS Çalışma Belgesi,
Haziran 2011.
11
görüntü arz etmektedir. Aynı zamanda, söz konusu birçok organizasyon içerisinde AB’nin
statüsünün iyileştirilmesine direnç gösteren birçok üye ülkenin dışişleri bakanlıkları
muhafazakâr ve kendini koruyucu tavırlar sergilemektedir. Bu bağlamda, 2010 yılında CEPS,
bu alanda araştırma yürütmek üzere üç başka kurumla bir araya gelmiştir. Sonrasında,
konuyla ilgili ilk geniş değerlendirmeyi içeren bir kitap yayınlanmış 14 ve Ocak 2011’deki
Brüksel düşünce kuruluşlarının yıllık konferansında AB kurumları liderliğine sunulmuştur.
Yorum: Bu durum, AB’nin uluslararası ilişkilerdeki “aktörlüğünü” ilerletmeye yönelik
öneriler ya da hatta uzun dönemli stratejiler geliştirme konusunda AB kurumlarının üye
ülkeler tarafından uç bir ihtiyatlılık noktasına itilmesine bir örnekti. Bağımsız düşünce
kuruluşları, kurumsal engellemelere takılmaksızın Avrupa’nın uzun dönemli çıkarlarının bir
haritasını çıkartarak bu durumu dengeleyici bir işlev yerine getirebilirler. Ayrıca bu konu,
olguları tutarlı ve anlaşılır bir tarzda açıklamak isteyen resmi analizlerin konusu olamayacak
denli karmaşıktır. Bu nedenle bu işi, bağımsız düşünce kuruluşlarının üstlenmesi gerekmiştir.
5. Sonuçlar
Dünya çapındaki düşünce kuruluşlarının temel işlevi, kamu politikalarını etkilemeye
yarayacak araştırmalar yürütmek ve bulgularını yayınlamaktır. Hedeflenen gruplar daima
siyasi liderler, yetkililer, parlamenterler, önde gelen ticari şirket grupları ve lobiler, akademik
camia içerisinde öğretmenler ve öğrenciler, sivil toplum kuruluşları, uluslararası örgütler,
diplomatlar ve gazetecilerdir. Avrupa işleriyle ilgilenen düşünce kuruluşları bu genel tipleme
içerisindedirler. Bununla birlikte, kendilerine özgü bazı özellikleri de mevcuttur.
Kendine özgü bu özelliklerden biri, AB işleri hakkında yaptıkları politika analizlerini
27 üye ülkeden ve AB’yle ilgilenen üçüncü ülkelerden oluşan çok geniş bir topluluğa
ulaştırma görevidir. Buradaki özel durum şudur ki, AB işleri kurumsal, hukuki ya da teknik
içerikleri açısından genellikle son derece karmaşıktırlar, ama “Brüksel” birçok insan için uzak
ve bilinmeyen bir yerdir. Kurumların kendileri yoğun müzakere süreçleriyle genellikle çok
fazla içli dışlı oldukları için, kendi konumlarını analitik bir tarzda izah etmeye ya zamanları
ya da bunu yapmaya eğilimleri olmamaktadır. Başta Brüksel’de bulunanlar olmak üzere
Avrupalı düşünce kuruluşları bu gereksinimleri telafi etmek zorundadırlar. Buna “izleme
işlevi” adı verebilir.
İkinci bir rol olarak, düşünce kuruluşlarının, politika şekillendirmede yetkililer ve
ticari şirketler ya da diğer çıkar grupları arasındaki etkileşimi kolaylaştırmasından
bahsedilebilir. Düşünce kuruluşu, belli bir tüzel kişi çıkarı adına çalışma ve o tüzel kişi
tarafından finanse edilme anlamında bir lobi değildir. Bununla birlikte düşünce kuruluşları,
derin teknik bilgiye erişme zorunluluğunun olduğu durumlarda politika fikirleri geliştirmek ya
da var olan fikirleri iyileştirmek için özel ve kamusal sektörlerden oluşan karma çalışma
grupları toplayabilirler. Düşünce kuruluşları böylesi özel çalışma gruplarının bulgularını,
doğru düşünce kuruluşu standartları içerisinde (yani yeterlilik, objektiflik ve çıkar
gruplarından bağımsızlık) bir taslakta toplama sorumluluğuna sahip olacaktır. Buna
“kolaylaştırma işlevi” diyebiliriz.
Üçüncü bir rol ise kurumlar-arası etkileşime, bilhassa Avrupa Komisyonu, Avrupa
Konseyi ile üye ülkeler ve Avrupa Parlamentosu arasındaki etkileşime yeni fikirler – bazı
durumlarda gerçekten stratejik argümanlar – sokmaktır. Ancak, ulusal hükümetler ve onların
yetkilileri, kendi yetki alanları söz konusu olduğunda, bunları AB düzeyine geçirilmesi
14
M. Emerson vd.., “Upgrading the EU as Global Actor - Institutions, Law and the Restructuring of European
Diplomacy” [AB’nin Küresel Bir Aktör Seviyesine Yükseltilmesi – Kurumlar, Hukuk ve Avrupa Diplomasisinin
Yeniden Yapılandırılması], CEPS, 2011
12
gerektiğinin mantıklı gerekçeleri olduğunda bile, sıklıkla muhafazakâr ve korumacı bir tavır
içerisinde olmaktadırlar. Avrupa Komisyonu’nun varoluş nedeni AB politikaları önermektir;
ama üye ülkeler, yetki alanı genişleme talepleriyle gelip kendilerini “kışkırtmaması” yönünde
ona sürekli baskı yapmaktadırlar. Avrupa Parlamentosu genellikle, Avrupa Komisyonu ve
Avrupa Konseyi’ne kabul ettirebileceği makul öneriler arayışındadır, ama ancak sınırlı bir
politika araştırmaları kapasitesine ve analitik kaynağa sahiptir. Bununla birlikte, bağımsız
düşünce kuruluşları böylesi politik ya da analitik engellemeler altında değildirler ve
dolayısıyla, kurumsal blokajlar yüzünden hemen ortaya çıkamayan önerilerin
geliştirilmesinde bir rol oynayabilirler. Buna da “kurumlar-arası işlev” diyebiliriz ve Avrobölgesi krizi örneğinde hâlihazırda buna acayip ihtiyaç olduğu gözlemlenmektedir.
Ek A: “Şeffaflık Kütüğü” – AB politikalarının oluşturulması ve uygulanmasıyla
ilgili olarak bağımsız olarak çalışan örgütler ve bireyler (kayıtlı olanların
miktarı)
I - Mesleki danışmanlıklar/hukuk firmaları
Mesleki danışmanlıklar
Hukuk firmaları
Bağımsız danışmanlar ya da avukatlar
Diğer (benzer örgütlenmeler)
261
122
24
54
61
II - “Kurum içi lobi örgütlenmeleri”, sendikalar / meslek odaları
1.902
Şirketler ve şirket grupları
513
Özel şirket dernekleri, ticaret odaları, meslek odaları
1.052
Sendikalar
92
Diğer (benzer)
245
III – Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar)
Sivil toplum kuruluşları, platformlar ve ağlar
Diğer (benzer)
1.125
981
144
IV – Düşünce kuruluşları, akademik kuruluşlar ve araştırma enstitüleri
Düşünce kuruluşları ve araştırma enstitüleri (AB politikalarıyla ilgili)
120
Başta eğitim olmak üzere akademik kuruluşlar (AB politikalarıyla ilgili) 139
V – Kiliseleri ve dinsel cemaatleri temsil eden örgütlenmeler
(Not: Kütük kiliselerin kendileriyle ilgilenmemektedir)
259
22
VI – Yerel, bölgesel ve belediyelere ait otoriteler, diğer kamusal ya da karma kuruluşlar
vs.
435
(Not: Kütük kamu otoritelerinin kendileriyle ilgilenmemektedir)
Yerel, bölgesel otoriteler (ulusal kademenin altında bulunan) temsil ofisleri
71
Diğer kamusal ya da karma kuruluşlar vs.
362
TOTAL
4.044
Kaynak: http://ec.europa.eu/transparency/docs/2010-1112_draft_Agreement_Transparency_Register-net_EN.pdf
https://webgate.ec.europa.eu/transparency/regrin/consultation/statistics.do;REGRINSID=GpD5NnTK
hbJYYXntyyPcL5VTGPDG8pVQpnRq8CGKGC8LkMnyV9GY!880066861
13
EK B: Enstitüler tarafından yapılan yayınların sayısı, 2005-2010
2005-2010 Yıllarında Enstitülerin Yayın Sayısı
250
200
150
100
50
0
2005
2006
CEPS
2007
FRIDE
2008
Bruegel
14
EPC
Egmont
2009
CER
2010
EK C: CEPS’in 2010 yılında yaptığı yayın sayısı
CEPS
Kitap
Ekonomik
Politika
2
Para Piyasaları
1
Dışişleri ve
Güvenlik
Politikaları
Adalet ve
İçişleri
Siyaset ve
Kurumlar
3
1
Enerji ve İklim
Değişikliği
1
Toplam
Özel
Çalışma
Grubu
Raporu
CEPS
Çalışma
Belgesi
9
CEPS
Politika
Brifingi
CEPS
Yorum
11
29
1
3
3
4
10
14
6
3
1
Düzenleyici
Politikalar
Tarım ve Kırsal
Alan
Politikaları
Ticaret
CEPS
2
4
2
1
CEPS
Özel
Raporlar
Konsorsiyumlar
3
23
77
9
21
5
9
3
3
1
1
4
13
3
25
5
1
2
1
10
7
32
17
20
3
1
Kurum
Toplam
içi
enstitüler
1
34
15
52
7
30
9
181

Benzer belgeler