Bülteni PDF formatında okumak için tıklayınız

Transkript

Bülteni PDF formatında okumak için tıklayınız
İlhan KARAÇAY'dan Şubat Bülteni...
1- Başbakan Davutoğlu'nun, A'dan Z'ye Hollanda ziyareti
2- Belçika Faymonville'de muhteşem Türk festivali
3- Corendon'a 2 ödül birden
İlhan KARAÇAY izletti ve yazdı:
Başbakan Davutoğlu'nun, A'dan Z'ye
Hollanda ziyareti
*Davutoğlu Hollanda'yı sindirdi
*Fincanı Taştan Oyarlar, Avrupa'ya böyle .....'rı
söyletecek kadar sevindirdi
*Sivil Toplum Kuruluşları'na söz verdi
*Türk medya mensupları rencide edildi
Öncelikle, 'İlhan Karaçay neden izlemedi de izletti'nin
izletti'nin açıklamasını yapayım.
İzlemedim, çünkü rencide edilecektim. Aslında tüm medya mensupları rencide edildi. Ama
ben bunu önceden bildiğim için gitmedim, bizzat takip etmedim ama ettirdim. Bu üzücü
konuyu yazımın alt kesimlerinde işleyeceğim.
Hollanda'ya 50 yıl içinde gelip giden yüzlerce siyasetçimiz oldu. Cumhurbaşkanları,
Başbakanlar, Bakanlar ve Milletvekilleri geldiler ve gittiler.
Kiminin ardından 'Dağ fare doğurdu' dedik, kiminin ardından da 'Fırtına gibi esti' diye
övdük. Bunca ziyaretlerden sonra şahsen ben en çok 2004 yılının 17 ralık günü çok
sevinmiştim. O zaman yine Hollanda'nın başkanlığında, aday üye olarak kabul edilmiş ve
görüşme süreci başlatılmasına karar verilmişti. O zaman Başbakanımız ve Bakanlarımızın
elde ettikleri başarıdan sonra çok sevinmiş ve şunları yazmıştım:
Gazetecilik yaşamımda, onlarca ve hatta yüzlerce sevindirici
olay yaşamışımdır. Bu olaylar arasında, bizden birilerinin başarıları vardır. Sayısız spor
karşılaşmalarında da sevinmişimdir. Bu sevinçlerim bazen tribünlerde bazen de ekran
karşısında gerçekleşmiştir.
Öyle ki, herkesi bayraklarla sokağa döken çok önemli maçlar sonrasında ben de ayağa
fırlamış ve sevinç çığlıkları atmışımdır.
Tribünlerde olduğum sırada rakipleri aşağılamak için tempo halinde, “Fincanı taştan
oyarlar, Avrupa'ya böyle………” ve “Bir baba hindi………” edebiyatını icra edenlere hiç
katılmamışımdır. Zira ben, ‘koyma’ ve ‘binme’ edebiyatını da hiç tasvip etmemişimdir. Ama,
Türkiye'nin kirli oyunlara rağmen Avrupa Birliği üyeliği için aday üyeliği kazanmış olması
nedeniyle şimdi ben de bu şarkıları avazım çıktığı kadar söylüyorum.
12 yıl önceki 'koyma' ve 'binme' sevincinden sonra, şimdi de Başbakanımız Ahmet
Davutoğlu'nun Hollandalılar'ı sindiren taktiği ile sevindik.
Aradan tam 12 yıl geçtikten sonra, Hollanda'nın yine dönem başkanlığı yaptığı bir sırada, bu
kez buraya gelen Başbakanımız Ahmet Davutoğlu yüreklerimize su serpti. Zira biz
Davutoğlu-Rutte görüşmeleri sırasında, aleyhimize sürdürülen kampanyalardan çok
korkuyorduk.
Özellikle Hollanda medyası Türkiye aleyhine yayınlar yapıyordu. Tam o sırada VPRO
Radyosu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, diktatörler listesine alarak bir anket
yarışması yapıyordu. Bu duruma çok kızan, özellikle AK Parti yandaşı olan Türkler bir
protesto planı yapmaya başlamışlardı.
Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun Hollanda'yı ziyareti arifesinde, böylesi bir protesto
gösterisinin aleyhimize kullanılacağını fark eden aklı selim Türkler harekete geçtiler. Başta
Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör olmak üzere pek çok kuruluş, AnkaraBrüksel ve Köln üçgeninde bir telefon trafiği içine girmişlerdi. Sonunda Ankara'dan gelen bir
talimat ile bu protesto yürüyüşü iptal edilmişti.
Bunun ardından Türkevi Araştırmalar Merkezi, Türkçe ve Hollandaca bir bildiri yayınlayarak,
Hollanda'yı ziyaret edecek olan Başbakan Davutoğlu'nun gelişinden sonra yapılması
gerekenlerin stratejisini ortaya koymuştu. Hollanda medyası ve siyasetçileri üzerinde olumlu
bir etki bırakan bildiriden bazı bölümler şöyle idi:
Hollanda ve Avrupa kamuoyunun siyasi gündemini meşgul eden mülteciler sorunu,
Davutoğlu'nun ziyaretine de damga vuracak. Bunu bilen bazı çevreler her zaman olduğu gibi
başbakanın Hollanda ziyaretini gölgelemeye gayret etmekteler. Oluşturdukları gerçek dışı
gündemle Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya ve Davutoğlu'nun elini zayıflatmayı deniyorlar.
Bazıları ise Rutte’yi kendi kavgalarının içine çekip istismar etme çabasının içindeler. Oysa bu
hem Türkiye'ye hem de acil çözüme ihtiyacı olan milyonlarca mülteciye karşı yapılabilecek en
büyük haksızlıktır. Zira Türkiye 'mülteciler' sorununda Avrupa'ya ve dünyaya örnek olacak
ve ders verecek bir insanlık sınavı vermiş ve başarılı olmuştur.
Bize göre ‘mülteciler’ sorununda, genel anlamda Türkiye başarılı bir sınav verirken, Avrupa
bu sınavda bocalamış ve geçerli not alamamıştır. Milyonlara ev sahipliği yapan Türkiye’ye,
Avrupa ve dünyanın teşekkür etmesi gerekirken, hala bir takım münferit olaylardan dolayı
Türkiye eleştirilmektedir. İnsanlık, bugün milyonlarca mülteciye kapılarını açmış olan ve
onları mümkün olduğu kadar iyi şartlarda barındırma gayreti içinde olan Türkiye’nin bu
tavrına tarih boyunca şahit olmamıştır. Hal böyleyken bazılarının bu insanlık dramı
üzerinden bir takım hesapların içine girip gayri insani bir tavır içine girmesini anlamak
mümkün değildir. Zaman siyasi hesaplar değil insan olmanın gereğini yapma zamanıdır.
Manipülasyonlarla oluşturulmak istenen algı ile, mevcut sorunların çözülmesine değil, bilakis
daha da çetrefilli bir hale gelmesine sebep olacaktır.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Hollanda ziyaretinin Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde yeni
bir sürecin başlangıcı olacağını ümit etmekle birlikte, yıllarca ifade ettiğimiz gibi, bu
aşamada sivil diplomasi ve özellikle de ‘Avrupa Türk diasporası’nın rolünün de farkına
varılmasını dileriz.
DAVUTOĞLU HOLLA;DA'DA
...Ve Başbakan Davutoğlu, 10 şubat çarşamba sabahı, beraberindeki Başbakan Yardımcıları
Yalçın Akdoğan, Lütfi Elvan, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır ile
İçişleri Bakanı Efkan Ala ile Rotterdam'ın Zentienhoven Havalimanı'na indiler. Kendilerini
Lahey Büyükelçimiz Sadık Arslan, Rotterdam Başkonsolosumuz Sadin Ayyıldız, Deventer
Başkonsolosumuz Zafer Ateş ve Amsterdam Başkonsolosumuz Tolga Orkun karşıladı.
TÜRK VE HOLLA;DALI İŞADAMLARI İLE
TOPLA;TI
Davutoğlu ve beraberindeki heyet, Hollanda Başbakanı Rutte ile öğle yemeğinde görüşmeden
önce, Hollandalı ve Türk işadamlarıyla bir araya geldi.
Davutoğlu, Lahey’de düzenlenen ve çok sayıda iş adamıyla yatırımcının katıldığı
'Yatırımcılar Forumu’nda
nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin yatırım yapmak için en güvenli
ve en kârlı yerlerden biri olduğunu vurguladı.
Davutoğlu, bütün
ün istatistiklerin İstanbul’un küresel şehirlerden birisi haline geleceğini
gösterdiğini kaydetti. Türk Hava Yolları’nın 283 destinasyona uçtuğu bilgisini paylaşan
Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizlerin de merkezi ya da şubesi İstanbul’da olursa
uçak
ak değiştirme sıkıntınız da olmayacak. Doğrudan İstanbul’dan uçabileceksiniz. Geçen
hafta Kazakistan’daydım. İpek Yolu’nun demiryolu hali hakkında konuşuyorduk.
Çin’den Kazakistan’a, oradan Bakü’ye, oradan Gürcistan’a, oradan da Marmaray ile
birlikte Avrupaa üzerinden Londra’ya kadar gidebilecek bir hattan bahsediyoruz. BaküBakü
Tiflis-Kars
Kars demiryolunu tamamladığımızda İpek Yolu’nun modern halini oluşturmuş
olacağız. Hızlı trenle ilgili çok büyük planlarımız var. Bütün karayolları, demiryolları,
havayolları yakın
n zamanda İstanbul’da birleşecek ve Romalıların güçlü döneminde
dediği gibi her yol İstanbul’a çıkacak.”
Davutoğlu şöyle devam etti: "Biz dünyadaki ilk 10 büyük ekonomi arasında olmak
istiyoruz. Daha fazla reforma, daha fazla dinamizme, daha fazla kalitatif
kalitat dönüşüme ve
değişime ihtiyaç duymaktayız."
BAŞBAKA;LARI; ÖĞLE YEMEĞİ GÖRÜŞMESİ
Başbakan Davutoğlu ve beraberindeki heyet, Lahey'deki ünlü Başbakanlık konutu Cathuis'de,
Hollanda Başbakanı Rutte'nin konuğu oldu. Öğle yemeği sırasında yapılan ikibuçuk saatlik
saa
görüşmede, sığınmacı krizinin yanı sıra Türkiye’nin AB üyeliği konusu da gündeme geldi.
Daha sonra düzenlenen basın toplantısında ilk sözü alan Hollanda Başbakanı Mark Rutte,
Türkiye’nin AB üyeliği, özellikle
zellikle de vize serbestisi ile üyelik kriterlerinin de gündeme
geldiğini ifade etti. Mark Rutte, Halep’te devam eden hava saldırılarına da işaret ederek,
Rusya’nın kurallara uyması gerektiği yönündeki çağrıya katıldığını belirtti. Hollanda
Başbakanı, Türkiye
iye ve Almanya’nın NATO’nun sığınmacı akışı konusunda devreye
girmesiyle ilgili tekliflerine de olumlu baktığını ifade ederek, Hollanda’nın buna katkı
sağlayabileceğini kaydetti.
Hollanda'nın yarı devlet televizyonu NOS muhabirinin, “AB’nin Türkiye’de insan
ins hakları
ve basın özgürlüğü konularında eleştirisi vardı. Bu konu meslektaşınız Davutoğlu ile
yaptığınız görüşmede gündeme geldi mi? Türkiye’deki insan hakları konusunda ne
düşünüyorsunuz?” şeklindeki sorusuna AB Dönem Başkanı Rutte, “Hayır insan hakları
konusunu görüşmedik. Ağırlıklı olarak sığınmacılar konusunu ele aldık. Zaten her
görüşmemizde insan hakları konusunu konuşacağız diye bir şey yok. Türkiye ile Avrupa
Birliği arasında devam eden görüşmelerde insan hakları konusu mevcut” yanıtını verdi.
İKİYÜZLÜLÜK
Daha sonra söz alan Başbakan Ahmet Davutoğlu, , “Türkiye-Suriye
Suriye sınırı ve yüreğimiz,
aşımız, evimiz Suriyelilere açıktır. Ama şunu da ifade edeyim, Suriye’deki krizin
çözümü için kılını dahi kıpırdatmayan bazı çevrelerin, buna maalesef bazen Birleşmiş
Birle
Milletler Güvenlik Konseyi de dahildir, Suriye’de bu mülteci akınına yol açan Rus
bombardımanına “dur” diyemeyen bazı çevrelerin, Rusya’ya dönüp “yeter artık”
diyemeyen bazı çevrelerin Türkiye’ye dönüp “sınırlarını aç” diye bir tavsiyede
bulunmasını daa iki yüzlülük olarak görüyorum” dedi.
“2 milyon 600 bin Suriyeliyi ağırlarken kimseye sormadık” diyen Başbakan Davutoğlu,
“Şu anda kapımızda olan 60 bin Suriyeliye de her türlü imkanı sınır ötesinde verirken,
bütün aşını, koruma ve barınma imkanlarını sağlarken
sağlarken de kimseye sormuyoruz. Gelmek
isteyen Suriyelileri alırız ama birinci önceliğimiz Suriyelilerin, Suriye sınırları içindeki
kamplarda barınmasını teminen yeni kamp kuruyoruz” şeklinde konuştu.
Başbakan Davutoğlu, Türkiye-Avrupa
Türkiye
Birliği Eylem Planı’ndaa gündeme gelen 3 milyar
euronun kesinlikle Türkiye’ye değil, Suriyeli mültecilere yapılan bir yardım olduğunu
belirterek, “Türkiye, 3 milyar euro ile mülteci pazarlığı yapacak kadar insani vicdandan
uzak bir ülke değildir. Biz kimseyle mültecilerin maliyetinin
maliyetinin pazarlığını yapmadık,
yapmayız” dedi.
Başbakan Davutoğlu, “Eğer birisi PYD ve YPG’nin terör örgütü olmadığını söylüyorsa
ya Ortadoğu’daki gerçeklikten ya Irak’tan Sincar üzerinden Suriye’ye sağlanan
destekten ya Kandil’de eğitilen Suriyeli, PYD’li teröristlerden habersiz demektir. Eğer
birisi ‘PKK terör örgütüdür ama YPG terör örgütü değildir’ diyorsa, eldeki bu
istihbaratlara rağmen, o zaman biz bir samimiyet sorgulaması yaparız” ifadelerini
kullandı.
Başbakan Davutoğlu daha sonra şunları söyledi: “Çok açık bir şekilde, bizim köklü
stratejik ilişkilere sahip olduğumuz stratejik müttefikimiz ABD’nin bu konudaki
tutumunun netleşmesini beklemek bizim hakkımızdır. Buradan Washington’a da bütün
dost ülkelere de seslenerek ifade ediyorum ki bugün Türkiye’ye zarar vermekle birlikte
başka ülkelere zarar vermediği için mazur görülen terör örgütleri bir müddet sonra en
büyük zararı diğer ülkelere de verirler.”
Her iki Başbakan'ın yaptıkları açıklamalardan sonra, yarı devlet kuruluşu olan NOS
Televizyonu muhabiri Lucas Waagmeester, Davutoğlu ile, önceden kabul edilen 15 dakikalık
bir söyleşi yaptı. Akşam saat 22.00'de yayınlanan program sırasında, stüdyoda Lucas
Waagmeester de hazır bulundu. Tüm sorulara açık yüreklilikle yanıt veren ve bir ara
Avrupa'yı iki yüzlülükle suçlayan Davutoğlu'nun, bu cesur çıkışını hayranlıkla izlediklerini
belirten stüdyodakiler, Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin, yüzüne bakarak ikiyüzlülük
suçlamasını yapan Davutoğlu'na, büyük ölçüde ihtiyaç duyulması nedeniyle bu hakareti
sineye çektiğini belirttiler.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin görüşmesini ve konuları
irdelemesini istediğim Deventer eski Başkonsolosumuz Orhan Ertuğruloğlu şu
değerlendirmeyi yaptı:
''Kısa süre içinde Hollanda’ya üst düzey iki ziyaret gerçekleşti. Dışişleri Bakanımızın
ardından, Başbakan Davutoğlu da Hollanda'ya geldi. Bu aşırı ilginin nedeni, Hollanda’nın
AB dönem başkanı olması ve hepimizin bildiği sığınmacılar meselesi. Halep, Rus hava
saldırılarının desteğinde Esat-İran -Hizbullah güçlerinin eline geçerse 300.000 sığınmacı
kapımıza dayanacak. Türkiye bu insanlara kapılarını uzun süre kapatamıyacak. Suriye
krizizin derinleşmesi belki Rusya ve kısa vadede İran açısından sorun olmayabilir. Ama
Türkiye, Almanya ve Hollanda için büyük sorun olduğu muhakkak. AB’de dayanışma
arayışları ise çıkmazda. 28 AB ülkesinden 20’si sığınmacı istemiyor. Ortak AB politikalarına
da karşılar. Bu bağlamda Ankara, herhalde dönem başkanı Hollanda’ya Suriye krizi
çözülemiyorsa , o zaman “yönetilebilir” olduğunu göstermeye çalışıyor. Bunun için de Ege
Denizi’nde cereyan eden olayları insan kaçakçılarının elinden almak yeterli.
Muhtemelen bu yolda adımlar atılmış olacak ki, Türkiye’den Avrupa’ya gelen sığınmacı
sayısında düşüş var. Başbakan Rutte, Lahey’de Davutoğlu ile yaptığı görüşmeden sonra
düzenlenen ortak basın toplantısında bunu vurguladı. Her gün Avrupa’ya gelen sığınmacı
sayısı, Rutte’nin ifadesine göre birkaç binden,son haftalarda birkaç yüze düşmüş. Kış şartları
bunda ne kadar etkili? Bilinmez... Rutte bu bağlamda 2.6 milyon mülteciyi kabul ettiği için
Türkiye’yi övmüş. Kısacası Davutoğlu’nun arkasını sıvazlamış. Buna ek olarak Halep’den
yeni mülteci dalgası tehlikesine işaretle endişelerini belirtmiş. Davutoğlu , Rutte’ye cevaben,
Halep’e yönelik son Suriye-Rusya saldırısının “etnik temizlik”le eş değer olduğunu
belirtmiş ve buradan kaçanlara başka ülkelerin kucak açmasıyla, Suriye’nin bir nevi
mükafatlandırıldığını ifade etmiş.Sonun hayırlı olur inşallah.''
TÜRK SİVİL TOPLUM TEMSİLCİLERİ İLE
İLE
TOPLA;TI
Başbakan Davutoğlu Hollnda'daki son toplantısını Lahey'deki Hilton Oteli salonunda yaptı.
Türk Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinin katılımı ile yapılan toplantıya, Başbakan
Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu, Başbakan Yardımcıları Yalçın Akdoğan,
Akdoğan, Lütfi Elvan,
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan da katıldı.
Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin her sokağı temizlenene, her dağı, ovası
terörden arınana kadar bu mücadelenin kesin bir kararlılıkla süreceğini,
süreceğini, bundan hiç kimsenin
tereddütünün olmamasını söyledi. Türkiye’nin özgür bir ülke olduğunu ve demokrasisine
yönelen bu tehdidi de yok edeceğini vurgulayan Davutoğlu, “Ama aynı şekilde Türkiye’de
insan hakları, Türkiye’de özgürlükler, Türkiye’de serbest
serbest seçimle kurulmuş meşru
hükümetler hep sadece ve sadece milletin iradesine bağlı bir şekilde demokratik
süreçleri takip edecekler ve demokrasimizden de taviz vermeyeceğiz” diye konuştu.
Davutoğlu, 1 Kasım seçimleri sonrasında güçlü bir siyasi iradenin ortaya çıkmasıyla bütün bu
tuzaklara karşı uluslararası toplumun da Türkiye’ye bakışında önemli bir değişime gitmek
durumunda kaldığını söyledi. 1 Kasım seçimlerinin ardından 14 seneden sonra
sonr ilk kez 28
Kasım’da Türkiye-Avrupa
Avrupa Birliği zirvesinin yapıldığını anımsatan Davutoğlu, AB
Liderleriyle gerçekleştirilen zirvenin Avrupa’daki Türkler için de güzel bir gelişme olduğuna
dikkati çekerek, “1 Kasım Demokrasi bayramı ise 28 Kasım’da Avrupa’daki
Avrupa’dak Türklerin
Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerini yeniden canlandırmalarının bayramı oldu. O
günden bugüne de daimi temaslarla Türkiye-Avrupa
Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerine yeni bir boyut
kattık” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye-AB
AB ilişkilerine katılan yeni boyutları
boy
Davutoğlu şöyle açıkladı: “Birincisi, Avrupa
Birliği üyelik süreci ivme kazanıyor. 17. faslı açtık, diğer fasılların açılmasının önündeki
engeller yavaş yavaş inşallah kalkacak. İkincisi, hepinizin ve yakınlarınızın korkulu
rüyası veya en büyük sıkıntısı,
ntısı, akrabaları, aileleri buluşturmak için Avrupa’ya gelirken
vize alabilmekti. İnşallah, 29 Kasım’da vardığımız mutabakatla en geç ekim ayı itibaren
Schengen bölgesine vizesiz olarak girebileceksiniz. Artık başkonsolosluk kapılarında,
büyükelçilik kapılarında
arında beklemek yok.”
Bu durumun Türkiye’nin Avrupalı olduğu gerçeğinin doğal bir yansıması olduğunu belirten
Davutoğlu, “Biz Avrupa kıtasının parçasıyız. Avrupalı olduğumuz kadar Asyalıyız,
Asyalı olduğumuz kadar da Avrupalıyız” dedi.
Hollanda Başbakanı Mark
ark Rutte tarafından düzenlenen resmi karşılama töreninde, karşılama
heyetinin protokol şefinin bir Türk hanımı olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Sizler buraya bir
yük olmaya değil, bereket katmaya geldiniz bereket katıyorsunuz” diye konuştu.
Hollanda parlamentosunda 6 milletvekillerinin olduğunu belirten Davutoğlu, “Yerel
yönetimlerde önemli etkilerimiz var. Hepsinin Türkiye’nin buradaki temsiline ne kadar
büyük katkı yaptığını yakından biliyoruz. Bizden hazzetmeyenler de olabilir, bizim
varlığımızdan, başarılarımızdan rahatsız olanlar da olabilir, hakkımızda asılsız
iddialarda bulunanlar da çıkabilir. Bugün büyükelçiliğimizle kançılaryamız arasına bir
anıt dikerek andığımız Ahmet Benler rahmetli gibi
gibi teröre şehit verdiğimiz
diplomatlarımızın çocukları, diplomatlarımız da olabilir ama bir milletin zor
dönemeçlerde, zor geçişlerdeki kararlılığı bir kez tescil edilince Allah’ın izniyle o millet
kolay kolay kendini herhangi bir şekilde başka ülkeler nezdinde
nezdinde ezdirmez, onlar
nezdinde mahçup duruma düşürmez, zelil duruma düşürmez” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’ye medyun-u
u şükran yeni bir topluluk
topluluk geliyor Avrupa’ya, Suriyeli
kardeşlerimiz” ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye’deki bu büyük kriz dolayısıyla 2 milyon 600 bin kardeşimizi ağırladık, hani
şimdi 3 milyar avro Suriyelililere yapılacak yardımı tekrar
tekrar tekrar zikredip, bu yardım
üzerinden, sanki bu yardım verilmesi suretiyle Türkiye Suriye’ye dönük olarak
Suriye’den gelecek bütün mültecileri absorbe edecekmiş gibi kanaat yayanlar var. 3
milyar avroyu Türkiye olarak biz talep etmedik ve biz almıyoruz, bunlar
bunlar Avrupalılar'ın
Suriyeli mültecilere insani yardımı. Biz mazlumlara elimizi açarken kimseden yardım
istemeyiz, elimizde ne varsa onu paylaşırız, yüreğimizdeki muhabbeti paylaşırız ve
nihayet şu ana kadar sadece kamptakilere 10 milyar harcadık kimseden de bir şey talep
etmedik. Kamp dışındakileri zikretmiyorum dahi en az 20-25
20 25 milyar da orada var.”
Davutoğlu, Hollanda Başbakanı Rutte’nin, “Mülteciler bizim kapımıza gelene kadar biz
onların varlığından dahi çok haberdar değildik ve nasıl olsa Türkiye bu meseleyi hallediyor
diye, ona Türkiye’ye bunu izafe etmiştik, atfetmiş ve bırakmıştık, ama şimdi farkediyoruz ki
bu mesele bunun çok ötesinde bütün bir insanlık meselesi, bütün bir Avrupa meselesi oldu”
şeklinde ifadeler kullandığını belirterek, “Her Avrupalı
alı lider bunu bugün zikretmek
durumunda. Biz her şeyi yaparız da tarihe kara lekeyle geçecek bir şekilde mazlumu aç
ve açıkta bırakmayız ve bu şekilde bugün öylesine Türkiye aşkıyla dolu ki bu Suriyeliler
nereye gitsek her yerde Türkiye’ye teşekkür ediyorlar.
ediyorlar. Şimdi vardığımız anlaşmalarla
Avrupa’ya çok sayıda Suriyeli, Sayın Merkel’le de konuştuk, düzenli göç ile gelecek.
Değerli kardeşlerimi aziz vatandaşlarım Türkiye Cumhuriyeti Devleti nasıl bu
kardeşlerimize bağrını açmışsa sizler de daha Avrupa’yı tanımayan
tanımayan belki Suriye’deki
köyünden çıkıp da aynen sizin babalarınız, dedeleriniz gibi ellerindeki çok az
imkanlarla Avrupa’ya gelmekte olan bu Suriyelilere siz de yardımcı olacaksınız. Onlara
elinizi uzatacaksınız ve onların bu ülkelerde en iyi şekilde entegre
entegre olmaları için
yardımda bulunacaksınız. Ben bugün Avrupa’da uyanan bu farkındalıktan çok
memnunum. Bu farkındalık üzerinden yeni bir mülteci politikası gelişiyor”
gelişiyor diye konuştu.
“Bugün Avrupa’da uyanan bu farkındalıktan çok memnunum, bu farkındalık
üzerinden yeni bir mülteci politikası gelişiyor” ifadelerini kullanan Başbakan Davutoğlu,
söyle devam etti:
“Tabii ırkçı akımlar, mülteci karşıtlığı, İslamafobi de gelişecek onlara karşı da siz
İslam’ın en güzel örneğini sunacaksınız. İslam’ın DEAŞ’tan ibaret olmadığını hatta
DEAŞ’ın İslam’ı temsil etmediği gibi İslam’ın parçası da olmadığını sizler
göstereceksiniz. Tevazunuzla, onurunuzla, merhametinizle, şefkatinizle, her halinizle
sizler burada Müslümanların da İslam dünyasının da DEAŞ üzerinden taşıdığı ağır
yükü alıp atacak ve ‘işte Anadolu İslam’ı budur, bizim inandığımız din budur’ diyerek
en güzel örneği komşularınızla birlikte yaşayacaksınız.”
Türkiye-Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 404 yıl önce kurulduğunu anımsatan
Davutoğlu, bu süre zarfında iki ülke arasında herhangi bir problemin yaşanmadığını
belirterek, şu anda da bir sorun bulunmadığını ve görüşmelerin mükemmel seyrettiğini ifade
etti.
Görüşmelerde yatırımları ve ticareti artırmak için kararlar aldıklarını anlatan Davutoğlu, “En
önemlisi size bir müjde olarak ifade edeyim Türkiye ile Hollanda arasında aynen
Türkiye ile Almanya arasında olduğu gibi inşallah hükümetler arası zirve formatında
toplantılar gerçekleşecek. Yani iki Başbakan olarak çok sayıda bakanın katılımıyla
ortak kabine toplantıları yapacağız. Bunu da inşallah ekim ayı gibi Türkiye’de,
Ankara’da gerçekleştireceğiz” dedi.
Toplantılarda tüm meselelerin konuşulacağını anlatan Davutoğlu, “Sizlerin meselelerini de
varsa bunları da o zeminde konuşacağız. Dışişleri Bakanlığı görevini aldığımda
Wittenburg formatında Dışişleri Bakanları arasında bir koordinasyon başlatmıştık, 6
kez bunlara başkanlık ettim, şimdi başbakan olarak görevi alıp Hollanda’ya ilk
ziyaretimde hükümetler arası zirveyi başlatmanın onurunu taşıyoruz. Bu şekilde
ilişkilerimiz derinleşecek, güçlenecek ve Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı itibarıyla
sadece komşu ülkeler anlamında değil sizin varlığınız üzerinden her bir Avrupa ülkesine
girişimiz, her bir Avrupa ülkesinde etkin olmamız mümkün olabilecek”
değerlendirmesinde bulundu.
Hollanda Türk toplumunun nüfus bakımından Almanya ve Fransa’nın ardından üçüncü büyük
topluluğu oluşturduğuna işaret eden Davutoğlu, “Sizler Hollanda’daki vatandaşlarımız en
iyi şekilde, biraz önce Aslı Hanım örneğinde söylediğim gibi her iki dili de etkin
kullanabilen, her iki ülkede yatırım yapabilen ve hiçbir aşırı akımın tesirinde kalmayan
çok güzel örnekler oluşturuyorsunuz. İşte bu açıdan sizlerle bugün buluşurken hem
teşekkür edip hem de gelecek vizyonumuzu sizlerle paylaşmak istedim. İnşallah
önümüzdeki 4 yıl içinde halkımızın huzuruna tekrar gideceğimiz 2019 yılına kadar çok
sağlam bir vizyonla söz verdiğimiz her reformu yapacağız, ülkede kamu düzenini ihdas
edeceğiz, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini rayına oturtacağız, etraftaki ateş
çemberinin dışında ülkemizi tutacağız, mazlumlara sahip çıkacağız ve ekonomik
anlamda yapacağımız hamlelerle de inşallah Türkiye’yi orta gelir grubundan yüksekorta gelir grubuna çıkarmıştık şimdi yüksek gelir grubuna çıkartacağız. Bunun için
sizlerle bizim her zaman göz göze, her zaman diz dize birlikte olmamız lazım” ifadelerini
kullandı.
Seçimlere katılımları nedeniyle teşekkürlerini ileten Davutoğlu, “Bu yüksek katılımda
özellikle bana ve partime gösterdiğiniz çok yüksek teveccüh için tekrar tekrar teşekkür
ediyorum. Türkiye’deki siyasi istikrarın hepimizin ortak değeri olduğunu ifade ediyor,
hepinizi Allah’a emanet ediyorum” dedi.
Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinden gelen soruları yanıtlayan Başbakan Davutoğlu,
Avrupa Parlamentosu eski milletvekili Emine Bozkurt'un uyarılarından sonra söz alan Lahey
Büyükelçimiz Sadık Arslan'ın, 'Emine hanıma önemli bir görev vermek lazım' uyarısından
sonra, 'Ne yapalım, Emine hanımı gelecek dönem milletvekili yaparız' esprisi ile salona neşe
kattı. Lahey'deki Türk Müzesi yöneticilerinden Salih Dadak'ın ''Mali zorluk çekiyoruz''
şeklindeki şikayetinden sonra, ''Türk müzesini yaşatmak için ne kadar paraya ihtiyacınız
var'' sorusunu yönelten Başbakan Davutoğlu, ''600 bin euro yeter'' açıklamasından sonra,
Türk işadamlarına dönerek ''300 bin sizden, 300 bin benden, ne diyorsunuz'' diye
sorduktan sonra, ''Hadi benden 400 bin, sizden 200 bin'' tamam mı'' diyerek anlaşma
sağlamış oldu.
TÜRK MEDYASI RE;CİDE EDİLDİ
Başbakan Davutoğlu'nun Hollanda ziyareti sırasında yapacağı toplantıların sonuncusunu,
kısmen izleyebilecekleri belirtilen Türk medya mensupları, Başbakan'ın Sivil Toplum
Kuruluşları ile yaptığı son toplantısında rencide edildi.
Konuyla ilgili olarak Lahey Basın Müşavirliği'mizden gelen mesaj aynen şöyleydi:
Değerli Basın Mensupları,
Sayın Başbakanımızın Hollanda ziyareti çerçevesinde Lahey Hilton Hotel'de "Hollanda
Türk Toplumu temsilcileriyle" buluşmasının ilk bölümünü basın mensubu olarak
takibiniz mümkün olacaktır.
Yer: Lahey Hilton Hotel (Zeestraat 35, 2518 AA Den Haag) Saat: 18:00
;OT: Kameralara izin verilmeyecektir. Fotoğraf makinelerine izin verilecektir.
Lahey Basın Müşavirliği.
Gerek uslup bakımından çok soğuk ve gerekse katılabilme şartının çok ucuz bir şekilde
belirtilmiş olduğu bu bildiri beni çok üzmüştü. Bunun üzerine ben de Basın Müşavirliğimize
şu mesajı geçtim:
Davet mi, inayet mi olduğunu anlayamadığım mesajınız için teşekkürler.
Takip edebileceğimizi belirttiğiniz 'ilk bölüm'den kastınız nedir?
;eyi ne kadar takip edebileceğimizi öğrenirsem mutlu olacağım.
Saygılarımla,
İlhan
Bu mesajımı geçtikten bir saat sonra Basın Müşavirimiz Emrullah Akgündüz telefonla
aradılar. Ortada bir yanlış anlama olduğunu belirttiler. Tüm davetlilerin olduğu gibi, basın
listesinin de Başbakanlığa gönderildiğini ve teyid edilen isimler arasında benim ismimin de
bulunduğunu belirten müşavirimiz, 'Birinci bölüm'ün süresini bilmediğini söylediler.
Ben de, '5 dakika ise gelmem' dedim. Emrullah bey lütfettiler ve 'Sizin için Büyükelçimize
ve Başbakanlığa yazayım' dedi ama ben, 'Teşekkür ederim, bana ayrıcalık tanınmasın,
medya mensubu arkadaşlarım ile dayanışma içinde olayım' dedim ve hiç bir toplantıya
gitmedim.
Sonradan öğrendiğime göre, Türk Sivil Toplum Kuruluşları'nın temsilcileri ile yapılan
toplantının başlamasından yarım saat sonra, mikrofonla yapılan anonsta, medya
mensuplarının dışarı çıkması istendi. Medya mensupları hiç hoşlanmadılar ve hatta
kahroldular ama salonu terk etmek mecburiyetinde kaldılar. Ama ne var ki, Türkiye'den gelen
medya mensupları salona tekrar alındılar.
Şimdi sormak grekir: Başbakan Davutoğlu'nun bu işgüzarlıktan haberi var mıydı acaba?
Başbakanlık müşavirleri, özel kalemleri ve güvenlikçileri kimi kimden koruyorlardı acaba?
Başbakan, Türk Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileriyle hangi devlet sırrını konuşacaktı
acaba?
Bir başka soru daha var: Türkiye'den gelen gazeteciler ile, Hollanda'daki gazeteciler
arasındaki fark neydi acaba?
İşte bu son gelişme maalesef ziyaretin en acı yönü oldu.
Kendi kendime 'İyi ki gitmemişim' dedim.
Gitseydim ne mi olurdu?
Ayağa kalkardım, Başbakan'ıma durumu sorardım. Ya dayak yerdim, ya kelepçelenirdim
veya onurlu bir şekilde yerimde oturmaya devam ederdim.
İşte böyle sevgili okurlarım. Başbakan'ımızın sevindirici temasları sonrasında, hem 'Fincanı
taştan oyarlar, Avrupa'ya böyle.........' ve hem de 'Bir baba hindi' şarkısını söyleyecek
kadar Türk'üm. Ama beni rencide edecek durumları protesto edecek kadar da cesur ve
medeniyim.
Var mı şimdi buna itiraz eden?
Kalın sağlıcakla!
******
Belçika Faymonville'de muhteşem Türk
festivali
* Belçika’nın, “Türk Köyü” diye anılan Faymonville
köyünde her yıl evlere ayyıldızlı bayrağmız asılıyor,
sokaklarda Türk bayrağı
sallanıyor ve Türk marşları söyleniyor
* Binlerce Belçikalı’nın yanında çok sayıda Türk’ün de
katıldığı festivallerde “Türk Kanı” diye adlandırılan likör
içiliyor ve
sanahlara kadar danslı eğlence yapılıyor
* Türk köyündeki ‘Turkania’ adlı futbol takımı liglerde
harikalar yaratıyor ama Türk seyircisi yok
* Belediye Başkanı, festivalin tüm dünyada yankılanması
için Türk devletinden ilgi bekliyor..
İlhan KARAÇAY’ınn röportajı…
Belçika’nın, Hollanda, Almanya ve Lüxemburg üçgeninde yer alan Faymonville köyünde her
yıl tekraralan bir festival, gerçekten de Türkleri onurlandırıcı bir şekilde gerçekleşiyor.
Yüzyıllardır kendilerine “Türk” denilmesinden hiç gocunmayan ve hatta bundan gurur
duyan, Belçika’nın Faymonville köylüleri, geleneksel olarak her yıl yaptıkları “Türk
festivali”ni dün tekrarladılar.
Ardennen bölgesinde sadece bine yakın bir nüfusun yaşadığı çok küçük ama çok şirin
Faymonville adlı bu köye yolu düşenler, köyün ortasında kocaman bir Türk bayrağı ile
karşılaştıkları zaman şaşırırlar.
Bu köyde kendilerine ‘Türk’ adı verilen Belçikalılar yaşamaktadır. Faymonville´de hiç bir
zaman Türkler yaşamamış. Ne var ki, bu köydekiler kendilerine Türk denilmesinden mutluluk
duyuyorlar.
Neden mi?
Aslında bu konu hakkında birçok rivayet var ama sizlere en yaygın olanını anlatalım:
TURKA;IA FUTBOL TAKIMI : Köyün birçok noktasında
ktasında ay yıldızlı figürler arasında,
‘R.F.C. Turkania’ adlı, 1925 yılında Joseph Scholzen tarafından kurulan bir futbol kulübü
de var. Bu futbol külübü 3’üncü Lig’de yer alıyor. Ligde çok başarılı olmalarına rağmen
Türkiye ve Türkler’den ilgi görmediklerini
görmediklerini belirten yöneticiler, ‘Maçlarımıza Türk
seyircileri de bekliyoruz. Böylece kulüp gelirimiz de artar’ diye konuştular.
Avrupalılar 16. ve 17. asırlarda Türkler’in işgal ettiği topraklarda, işgalden zarar gören
insanlara yardım için vergi niteliğinde para
pa tahsil edilyorlardı.
Faymonville köyü halkı, çok küçük ve ücra bir köşede oldukları için böylesi bir vergiyi
ödemeyi ret etmişler. Bu köylülere kızan halkın diğer kesimi Faymonvilliler’e, “Siz
“
Türk
dostusunuz, hatta siz Türksünüz” gibi bir tavırla hain olduklarını ima etmişler. Buna çok
kızan Faymonville halkı, “Öyle mi, o halde bakın biz nasıl Türküz” diyerek yaşam
tarzlarını Türkler’e benzetmeye başlamışlar.
Köyün ortasına büyük bir Türk bayrağı dikmişler. Türkiye’den giysiler getirtmişler ve bu
giysileri
leri kuşanmışlar. Köyün belli yerlerine sembolik Türk figürleri yerleştirmişler ve her yere
ay yıldız işlemişler.
Bununla yetinmeyen Faymonvilliler, her yıl törenler düzenlemeye başlamışlar. Böylece
yüzyıllardır kendilerine ‘Türk’ denen köylüler bu adı benimsemişler.
nimsemişler. Her yıl karnavallarda
Türk ve Osmanlı kıyafetleri giyerek Türk bayrağına sarılan Faymonvilliler’in bu yılki
törenlerini biz de izledik.
SULTA; HOTEL-RESTAURA;T
RESTAURA;T 100 YILDIR VAR : Faymonville
aymonville köyünün ortasında
Sultan isimli Hotel restaurant’a girdiğimiz zaman bizi patron Edgar Bodar karşıladı.
Festivalin ana içkisi olan ve herkesi sarhoş eden Türk Kanı adlı likörün yaratıcısı olan
Edgar Bodar, bize de bu likörü tattırdı. Benim gibi ‘içkisevmez’ birinin bile hoşuna giden
bu likör gerçekten de mükemmeldi.
Karnavalı izleyenler arasında Belçika Türk Federasyonu (BFT) Genel Başkanı Ömer
Zararsız, Beringen Müzik Kulbü Başkanı İsmail Erdoğdu, Narsanat Platformu Başkanı
Adnan Kotaoğlu ve kalabalık
alabalık Türk topluluğu katıldı.
Faymonvilliler’in bu yılki törenleri de muhteşem oldu.
Ellerinde Türk bayrakları olduğu halde üç atlı süvari ve 30 ayrı gruptan oluşan kortej, festival
boyunca Türk giysileri, Türk müziği ve birbirinden ilginç kiyafetleriyle karnaval coşkusunu
doyasıya yaşattılar.
Binlerce Belçikalı’nın yanında bine yakın Türk’ün de katıldığı festivalde “Türk Kanı” diye
adlandırılan likör herkesi sarhoş etti.
Turkuaz Derneği Yönetim Kurulu Üyeleri Döne Çirpi, Ömer Buğdaycı, Meral Kökten ve
Şengül Erdoğdu'nun birlikte organize ettikleri yaklaşık 40 kişilik otobüs, Schaerbeek
Belediyesi önünden kalkarak Faymonville geldi.
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da Karnaval'a ellerinde Türk bayrakları olan Türkler coşkuyla
katılarak
atılarak renk kattılar. Türk bayraklı süvarilerin öncülüğündeki, korteje'de Türk bayraklı
bando eşliğinde yürüyen Faymonville köylüleri büyük alkış alırken, her yıl farklı ülkeleri
temsil eden komşu köyler ilginç kıyafetleri ve danslarıyla dikkati çekti.
BELEDİYE BAŞKA;I TÜRKİYE’DE; İLGİ BEKLİYOR
Faymonville’nin bağlı olduğu Waimes’in Belediye Başkanı Albert Mathonet, İlhan
Karaçay ve ekibinin konakladığı otele kadar gelerek ‘Hoş geldiniz’ dedi.
Festival için Türk makamlarından daha çok ilgi bekleyen Mathonet, “Bu bölgede birkaç
yüz yıldır devam eden bu gelenek, orjinallığını bozmadan sürecektir. Karnaval’da biramız,
çeşitli
şitli içkilerimiz ve özellikle ‘Türk Kanı’ olarak adlandırdığımız likörumuz ile sarhoş
olacağız.’ dedi.
Faymonville’nin bağlı olduğu Waimes’in Belediye Başkanı Albert Mathonet,
Festival için Türk makamlarından daha çok ilgi beklediğini belirtti. Mathonet kendisi ile
yaptığımız söyleşide şunları söyledi: “Bu bölgede birkaç yüz yıldır devam eden bu
gelenek, orjinallığını bozmadan sürecektir. Karnaval’da biramız, çeşitli içkilerimiz ve
özellikle ‘Türk Kanı’ olarak adlandırdığımız likörumuz ile sarhoş olacağız.
olaca
Bu nedenle
festivalimize dışarıdan katılıma sıcak bakmıyoruz. Ama seyretmeye gelenlere de kucak
açıyoruz.”
ESKİ BELEDİYE Bİ;ASI : Eski Belediye binasının giriş kapısında restorasyon sonrası,
1945 yılında alçı kabartma ay yıldızlı Türk bayrağı bulunuyor.
Festivalin bir de ‘Organize Komitesi’ var. Bu Komite’nin başkanlığını yıllardır M. Aloys
Lesoly yapıyor. Bizii evinde sıcak bir şekilde karşılayan Lesoly, her yıl Türk bayrağı ve Türk
giysileri bulmakta zorluk çektiklerini dile getirdi.
Lesoly., ‘Düşünün bir kere, binlerce Belçikalı kendilerine Türk giyeceği yakıştırmaya
çalışıyor. Ya satın alıyor veya diktiriyorlar.
diktiriyorlar. Türk bayrağı bulmak da zor ve pahalı
oluyor. Bu nedenle Türkiye’nin bize yardım etmesini bekliyoruz’ diye devam etti.
Waimes Turizm Ofisi Müdürü Stanly Noel da bizimle sürekli beraber oldu. Attığımız her
adımı izleyen ve bize yardım eden Noel, bizi festival
festival öncesinde hazırlık yapan insanların
evlerine götürdü. Girdiğimiz evlerden biri cıvıl cıvıl idi. Bir anne ve üç kızı kendilerini Türk
giysileri ile süslüyorlardı. Konuştuk bu insanlarla. O kadar mutluydular ki, ‘Sizleri görünce
çok daha mutlu olduk. Bugünkü yürüyüş bizim için bir başka önem taşıyacak’ diyerek
teşekkür ettiler. Her konuda bize sürekli yardımcı olan Noel, ‘Bu festival sayesinde
kasabamıza çok sayıda yerli ve yabancı Turist geliyor. Ama yine de elde ettiğimiz turizm
geliri ile festival masraflarını
asraflarını karşılayamıyoruz. Türkler izlemek için geliyorlar ama,
Türk develetinden de yardım bekliyoruz’ diye devam eti.
Faymonvil’deki Türk Festivali’ne ülkenin çeşitli yerlerinden binlerce Türk de geliyor.
Liege’deki Barış Evi yöneticileri Aslı ve Tevfik
Tevfik Gülerman da festivale her yıl ilgi
gösteriyorlar. Onları festivalde Türk giysileri ile bulduk. Aslı ve Tevfik Gülerman çifti,
aslında Barış Manço’yu Liege’deki evinde yaşatmak istiyorlar. Bu nedenle de derneklerinin
adını Barış Evi koymuşlar. Şimdi o evi
evi bir müze haline getirmek istiyorlar.
BARİŞ MA;ÇO HAYRA;LARI BARIŞ EVİ KURDU : Faymonvil’deki Türk
Festivali’ne ülkenin çeşitli yerlerinden binlerce Türk de geliyor. Liege’deki Barış Evi
yöneticileri
eticileri Aslı ve Tevfik Gülerman da festivale her yıl ilgi gösteriyorlar. Onları festivalde
Türk giysileri ile bulduk. Aslı ve Tevfik Gülerman çifti, aslında Bariş Manço’yu Liege’deki
evinde yaşatmak istiyorlar. Bu nedenle de derneklerinin adını Barış Evi koymuşlar. Şimdi o
evi bir müze haline getirmek istiyorlar. Fotoğrafta, Baris Evi kurucuları Aslı ve Tevfik
Gülerman, Şenol Ocaklı ile görülüyor.
Köyün birçok noktasında ay yıldızlı figürler arasında, ‘R.F.C. Turkania’ adlı, 1925 yılında
Joseph Scholzen tarafından
arafından kurulan bir futbol kulübü de var. Bu futbol külübü 3’üncü Lig’de
yer alıyor. Ligde çok başarılı olmalarına rağmen Türkiye ve Türkler’den ilgi görmediklerini
belirten yöneticiler, ‘Maçlarımıza Türk seyircileri de bekliyoruz. Böylece kulüp gelirimiz
gelirimi
de artar’ diye konuştular.
*****
Corendon'a 2 ödül birden
'En İyi Tur Operatör' olarak Corendon,
'Yılın Turizm Kişisi' olarak da kurucu ortak Atilay Uslu
birinci seçildiler
AMSTERDAM (ÇAYPRESS)(ÇAYPRESS) Avrupa ve Türkiye’nin en büyük turizm gruplarından
Corendon,
endon, Hollanda’nın güvenilir ve en büyük referans kaynağı olarak gösterilen araştırma
şirketlerinden Q&A Araştırma ve Danışmanlık tarafından yapılan bağımsız anket sonuçlarına
damga vurdu.
Aalsmeer Studio’da gerçekleşen Hollanda Turizm Gala Gecesi’nde dağıtılan
dağıtılan ödüllerde,
Corendon Turizm Grubu, güneş tatili kategorisinde “En İyi Tur Operatörü”, Corendon
Kurucu Ortağı Atılay Uslu ise “Yılın Turizm Kişisi” seçildi.
Katılımcılardan oyladıkları firma hakkında yapılması istenen yorumlarda, Corendon’la ilgili
10 üzerinden 8,8 puan ile “Mükemmel bir fiyata mükemmel bir tatil” sonucu çıktı.
Corendon için en fazla alınan katılımcı yorumları,
yorumları, “Hizmet çok yüksek kalitedeydi” ve
“Verilen bilgiler doğruydu” şeklinde oldu.
Araştırma sonucunu yorumlayan profesyonel jüri, Corendon Turizm Grubu Kurucu Ortağı
Atılay Uslu’yu, “Yılın Turizm Kişisi (Travel Personality of the Year)”
Year)” ödülüne layık
gördü. Jüri üyeleri, Atılay Uslu’yu 'birinci sınıf bir girişimci' olarak tanımlarken, cesareti,
yaratıcılığı ve çok yönlülüğü ile bu ödülü almayı hak ettiğini vurguladılar.
Jürinin paylaştığı raporda, Atılay Uslu’yla ilgili, “Bir başarı fırsatı gördüğü zaman birçok
projeyle aynı anda uğraşıyor olsa
olsa bile, bu fırsattan vazgeçmez. Bu sebeple gerçek bir
turizm kişiliği” dendi.
Müşteriler tarafından Corendon’a layık görülen
görülen iki önemli ödülle ilgili konuşan Corendon
Turizm Grubu Kurucu Ortağı Atılay Uslu,
Uslu, “Hollanda’nın önemli referans şirketlerinden
Q&A Araştırma ve Danışmanlık tarafından iki ödül birden almış olmaktan dolayı son
derece mutluyuz. Corendon Turizm Grubu olarak,
olarak, müşteri memnuniyeti bizim için her
zaman ilk sırada yer almıştır. Bunun karşılığını görüyor olmak bizleri gururlandırıyor
ve daha iyisini yapmak için motive ediyor. Bizi bu ödüllere layık gören tüm katılımcılara
ve jüriye çok teşekkür ederiz” şeklinde konuştu.
*****

Benzer belgeler