bursa nilüfer şubesi - Türk Metal Sendikası
Transkript
bursa nilüfer şubesi - Türk Metal Sendikası
editörden ERTAN GENÇTÜRK [email protected] Türkiye’nin yine bağrı yandı. Her seferinde artık yeter diyoruz ama, sökülüp atılamayan bir ur gibi, güzel ülkemizin bedenine yerleşti terör. Yine bizim için canını veren 13 şehidimizin yasıyla sarsıldık. Ülkemiz her acı olayda olduğu gibi, bu olayda da yine soğuk kanlılığını korudu, birlik ve beraberliğini elden bırakmadı, sağduyulu davrandı, acısını kalbine gömdü. Ancak, insanımız hakikaten bu terör belasından yıldı, usandı… Geçmiş sayılarımızda böylesi acı olaylardan duyduğumuz üzüntüyü, gerek kapaktan, gerek haber olarak, gerekse yorum olarak dile getirdik. Ancak, dergimizin bu ayki sayısının neredeyse basım tarihine denk gelen bu acı olaya dergimizde yer veremedik. Ama bu sorunu zaman zaman yine dergimizde ele alacağız. Türk Metal Dergisi bu yaz sıcağında atölyelerinizde, iş yerlerinizde, evinizde yine sizlere gelmeye devam ediyor. Ancak, bir çoğumuz senelik izinlerinde olduğu için, bu dergiyi elde etme, okuma şansı yakalayamayabilir. Bu dergimizde de, yoğun şekilde Türk Metal haberine yer veriyoruz. 31. Şubemiz Gemlik’in açılışı, Bursa Nilüfer Şubemizin Genel Kurulu ile, Gebze 1 No’lu Şubemizin Genel Kurulu, Türk Metal Baştemsilci ve eşlerine Girne Büyük Anadolu Otel’de verilen eğitim programı, Aksaray Mercedes Benz Türk’te 25. Yıl coşkusu ve Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın programda yaptığı konuşma, basın temsilcileri, bizden haberler, Türk Metal – MESS eğitim haberleri derken, dergimizin bu ay dörtte üçü Türk Metal’in faaliyetlerine ayrılmış durumda... Türk – İş Danışmanı Hasan Tahsin Benli geçmişe doğru bir yolculuk yaptırıyor. Emek muhabirlerinden gözlemler, anılar başlıklı yazısıyla, Emek-Çalışma Hayatı Muhabirliğine yıllarını vermiş gazetecilerin anılarını ve medyadaki emek haberlerinin veriliş şeklindeki değişimleri bire bir gazetecilerin dilinden aktarıyor. Benli’nin bu keyifli yazısını bu ay dergimizden okuyabilirsiniz. Dergimizde ilk defa ismini göreceğiniz, yazısını okuyacağınız bir üniversite öğretim üyesi var. Prof. Dr. Serpil Aytaç. Kendisi Türk Metal’in on binlerce üyesinin bulunduğu Bursa’daki Uludağ Üniversitesi İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Anabilim Dalı’nda… Bize sunduğu ilk yazısı, “Performansı Arttırmada Duygusal Ergonominin Rolü” başlığını taşıyor. Türkiye’de daha önce pek incelenmemiş bir konu olan çalışan psikolojisi – verimlilik ilişkisi üzerinde yazdı Serpil Aytaç… Bu sayımızdan itibaren dergimizde kendisine sık sık yer vermeyi düşündüğümüz değerli hocamıza dergimiz adına hoş geldiniz diyoruz… Türk Metal Sendikamızın birbirinden değerli ve daha önce burada çok ifade etmediğimiz bir hizmeti daha var; o da sağlık hizmetleri… Türk Metal Sendikası’nın bazı şubelerinde bulunan ambülans ve cenaze arabalarının bulunduğu yerlerde yaptığı hizmet; örnek olarak haber şeklinde Bursa’dan geldi… Bu sayımızda Türk Metal Sağlık Hizmetleri şeklinde vermeyi düşündüğümüz haberimizle örtüşen bu konuyu birlikte ele aldık ve sizlere sunduk. Türk Metal’in sosyal sendikacılık anlayışı çerçevesinde gerçekleşen bu hizmeti hakkında ayrıntılı bilgileri bulabilirsiniz. Yine metal işçilerine yakışır, yine Türkiye’nin metal iş kolundaki çalışanların tek sesi olma özelliğini aynen muhafaza eden, yine güçlü ve sesi gür Türk Metal dergisi ile karşınızdayız… Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun. Hepinize güzel günler… İÇİNDEKİLER 4 Genel Başkan’dan Başyazı 6 Sektörden Haberler 7 Kısa Haberler 8 Haber Gebze 1 Nolu Şb. Genel Kurulu 10 Haber Bursa Nilüfer Şb. Genel Kurulu 12 Haber Mercedes Benz Türk 25. Yıl 14 Konfederasyondan 15 Haber Gemlik Şubesi Açılışı 16 Haber KKKTC’ de Sendikalar Arası Dayanışma Toplantısı 20 Makale Prof. Dr. Serpil Aytaç 25 Dünyadan Haberler 26 Söyleşi Hasan Tahsin Benli 32 İki Çift Laf Ertan Gençtürk 34 İşte Hayatımız Nail Ayyıldız 38 Bizim Fabrikalarımız MKE 42 Türk Metal Sağlık Hizmetleri 46 Türk Metal - MESS Eğitim Ankara 48 Kazanan Numaralar 49 Bizden Haberler TÜRK METAL SENDİKASI AYLIK YAYIN ORGANI Temmuz 2011 | Sayı: 144 YAYIN SAHİBİ Türk Metal Sendikası Adına Pevrul KAVLAK SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Bekir EROĞLU HABER MÜDÜRÜ Ertan GENÇTÜRK ARAŞTIRMA M. KEMAL ŞEN YÖNETİM MERKEZİ Türk Metal Sendikası Genel Merkezi Basın Müşavirliği Beştepe Mahallesi Yaşam Caddesi 1. Sokak No:7/A 06520 Söğütözü/ANKARA Tel: 0312 292 64 00 Faks: 0312 284 40 18 [email protected] GRAFİK UYGULAMA BASKI Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş. Ziraat Bankası Tesisleri İstanbul Yolu Trafo Karşısı Varlık - ANKARA Tel: 0(312) 384 73 44 - 45 YAYIN TARİHİ: 30 / 07 / 2011 YAYININ TÜRÜ: YAYGIN SÜRELİ YAYIN ARALIĞI: BİR (1) AY YAYIN DİLİ: TÜRKÇE Dergimiz basın ahlak yasasına uyar. Ayda bir yayımlanır ve üyelerimize ücretsiz dağıtılır. 8 Gebze 1 Nolu ve Bursa Nilüfer Şubeleri’nin Genel Kurulları Yapıldı… Gebze 1 Nolu Şubemizin 2.Olağan Genel Kurulu 25 Haziran tarihinde, Bursa Nilüfer Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulu 2 Temmuz’da yapıldı. Gebze 1 Nolu Şubemizde Şeref Özcan, Bursa Nilüfer Şubemizde Ruhi Biçer delegelerden güvenoyu aldı. 16 Türk Metal – KKTC Kamu İş Sendikaları Arası Dayanışma ve Diyalog Toplantısı… Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın da konuşma yaptığı toplantıya, KKTC Başbakanı İrsen Küçük, KKTC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Şerife Ünverdi, KKTC Maliye Bakanı Ersin Tatar, Türk-İş Kıbrıs Temsilcisi UBP Milletvekili Ahmet Çaluda, UBP Milletvekili Necdet Numan, Hür –İş Federasyonu Başkanı Yakup Latifoğlu, Kamu İş Sendikası Genel Başkanı Sami Dilek de katıldı. 26 Emek muhabirlerinden gözlemler, anılar… Türk-İş Danışmanı Hasan Tahsin Benli’nin, çalışma hayatı muhabirleri Işık Kansu, Atilla Özsever, Şükrü Karaman ile yaptığı söyleşi bu ayki sayfalarımızda… 12 Mercedes Benz Aksaray Fabrikası 25. Yıldönümünü Kutluyor… Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, “insana sevgi emeğe saygı duyan herkese dostça elimizi uzatırız” dedi. 20 Performansı Arttırmada Duygusal Ergonominin Rolü… Uludağ Üniversitesi Öğretim üyesi Serpil Aytaç, çalışma hayatında “Performans Artırmada Duygusal Ergonomin Rolü” başlıklı makalesin ilk bölümü ile bu ayki sayfalarımızda… 32 Hıçkıra Hıçkıra Yaşanan Hüzünler… 13 genç, 13 Mehmetçik ve 13 şehit… Hepsinin de yaşamları, düşünceleri aynı ve tek dertleri var; vatan ve bayrak… Sönen ocaklar, yıkılan hayaller… Ertan Gençtürk’ün, Hıçkıra Hıçkıra Yaşanan Hüzünler adlı yazısı bu ayki sayfalarımızda… BAŞYAZI // BAŞKANDAN Pevrul Kavlak Türk-İş Genel Sekreteri Türk Metal Sendikası Genel Başkanı EĞER, DEMOKRASİ DİYORSAK… Türkiye, 12 Haziran’da çok başarılı bir seçim sınavı verdi. Seçimlere katılım % 90’ı geçti. Bu katılım oranı, insanlarımızın kendi kaderini tayin etme konusunda ne derece kararlı olduğunu da ortaya koydu. 61. Hükümet ilan edildi, ardından hükümet programı okundu Şimdi ise sıra icraatlarda… Biz, Türk Metal Sendikası olarak, hareket noktamızın “Üretmek, Kazanmak ve Kazandırmak” olduğunu her zemin ve her ortamda söylüyoruz. Bunun için aranan temel şartın, “İnsana Sevgi, Emeğe Saygı” olduğunu ısrarla vurguluyoruz. Biz, Türkiye’nin mutlu ve huzurlu bir ülke olmasını istediğimiz için objektif olmak zorundayız. Hareket noktamızı ve şartımızı ifade eden sloganlar da bunu doğruluyor. 61. Hükümet, toplumsal sorunları çözüme kavuşturmayı amaçlıyor ise, olaylara ve gelişmelere bir kere de bizim penceremizden 4 // TEMMUZ 2011 bakmayı denemelidir. Türkiye’nin sıkıntılı günler yaşadığı şu süreçte, bizim bakış açımız, ülkeyi idare edenlerin zor kapıları açmasına yardım edecek bir anahtar olacaktır. Hükümet Programı’na baktığımızda, burada yer alan ifadelerin çalışanları, işçileri kucaklamadığını söylemek zorundayız. Programın ana hatlarını belirleyenlerin adeta işveren temsilcisi imiş gibi, baskı ve tahakküm içeren ifadeler kullanması, barış ve huzur dolu bir Türkiye idealini benimseyenlerin tercihi olamaz, olmamalıdır. Ayrıca, bugüne kadar ülkenin barış ve huzura kavuşmasında en yüklü faturaları ödeyen çalışan kesim, böyle bir yaklaşımı hak etmemiştir. Kıdem Tazminatı hakkında 61. Hükümet Programında yer alan ifadeler, bize göre toplumsal huzursuzluğu da tetikleyecektir. Bilindiği gibi, kıdem tazminatı, parasal yanıyla birlikte, sosyal boyutu olan, sadece işçileri değil, milyonlarca işçi ailesini de ilgilendiren koruyucu bir yaklaşımdır. Kıdem Tazminatı’nın bir fona teslim veya emanet edilmesi, asla ve asla kabul edeceğimiz bir tercih olamaz, olmayacaktır. Çünkü, Türkiye’de fonlar hep şaibelere konu olmuştur ve toplanan paralar, fonların kuruluş amaçları doğrultusunda kullanılmamıştır. Çalışan insanların güveninden uzak olan fonlara, çalışanların yıllardır harcadığı emeğin, döktüğü alın terinin karşılığı olan kıdem tazminatını teslim etmek, kurda kuzu emanet etmekten farklı olamaz… Çalışma hayatında huzurlu bir ortamı sağlayan Türkiye, bu sayede hem sosyal hem ekonomik bakımdan da sorunları aşacaktır. Dolayısıyla, işçilerin ve işverenlerin devlet ile birlikte barış ve huzur dolu bir çalışma ortamından yana olması, bu ortamın sürekliliğini sağlaması tarafların ortak sorumluluk alanlarıdır. Bugün Türkiye’de yaşayan insanlara ‘En Önemli Sorununuz Nedir?” diye sorulduğunda alınacak muhtemel cevapların içinde işsizlik, yoksulluk, sağlık ve eğitim ön sıralarda olacaktır. Türkiye’nin yıllardan bu yana baş ağrısı olan ‘terör’ konusu da zaman zaman gelişmelere göre ön sıralarda kendisine yer bulmaktadır. Toplumsal sorunları çözmek için öncelikle demokrasiye inanmak gerekir. Demokrasiye gönül veren anlayışlar, uzlaşma ve diyalog yolunu benimsediği noktada sorunlar da yavaş yavaş çözüme kavuşmaya başlar. Ancak, sorunları çözmek için sadece anlayış yeterli değildir, bu anlayışı kalıcı ve kurumsal bir yapıyla somutlaştırmak da gerekir. Türkiye, 1961 Anayasası ile birlikte gündeme aldığı ve 1995 yılında ancak oluşturduğu ‘Ekonomik ve Sosyal Konsey’i bugüne kadar, ne yazık ki sorunların konuşulduğu, tartışıldığı ve çözüme kavuşturulduğu bir noktaya taşıyamamıştır. kuruluşlardan biri de Uluslararası Çalışma Örgütü’dür. Türkiye’nin kabul ettiği 144 sayılı ILO sözleşmesi, sosyal diyalogu temel yapan Ekonomik ve Sosyal Konsey’in kurulmasını kabul etmiştir. Ekonomik ve Sosyal Konsey, bir anlamda, ekonomik ve sosyal anlamda demokrasiyi de sağlayan bir mekanizmadır. Dolayısıyla, bu oluşumda üstünlük ve öncelik sadece bir tarafta değil, tüm taraflarda olmalıdır. Bugünlerde, özellikle çalışma hayatı içindeki insanların ve kuruluşların kafalarında gezen soru işaretlerini engellemek için Ekonomik ve Sosyal Konsey’in, uzlaşma ve diyaloga önem vererek, ama daha da önemlisi, işlevsel olmasına özen göstererek toplanması iyi ve hayırlı olacaktır. Eğer, demokrasi diyorsak başka çaremiz de yoktur… Türkiye, bugün başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, birçok uluslararası kuruluşa üyedir. Bu TEMMUZ 2011 // 5 HABER // SEKTÖRDEN Her 5 kişiye bir araç düşüyor Özellikle büyükşehirlerde olmak üzere, trafik yoğunluğu her geçen gün artarken, Türkiye’de her 5 kişiye bir araç, her 10 kişiye de bir otomobil düşüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapılan hesaplamalara göre, Türkiye’deki motorlu kara taşıt sayısı 2000-2010 döneminde % 81,4 artarak, 15 milyon 95 bin 603’e ulaşırken, bu yılın Mart sonu itibariyle de bu sayı 15 milyon 382 bin 908’e ulaştı. Türkiye’de taşıtlarda ilk sırayı Mart sonu itibariyle 7 milyon 716 bin 369 ile otomobil alırken, otomobili 2 milyon 473 bin 784 ile kamyonet, 2 milyon 406 bin 232 ile motosiklet, 1 milyon 419 bin 265 ile traktör, 730 bin 278 ile kamyon, 389 bin 3 ile minibüs, 212 bin 549 ile otobüs, 35 bin 428 ile özel amaçlı taşıtlar takip etti. Dünyanın en büyük şirketi Wal-Mart Fortune Global 500’de, dünyanın en büyük şirketi, 421 milyar 849 milyon dolar gelirle ABD’li perakende devi Wal-Mart oldu. Wal-Mart’ı, iki petrol şirketi takip etti. Derginin, geçen yıl açıkladığı listenin ilk dördünde yer alan şirketler bu yıl da yerlerini korudu. Geçen yıl listeye 5. sıradan giren Japon otomobil şirketi Toyota, bu yıl 8. sıraya geriledi. Listede yer alan şirketlerden 12’sinin üst yöneticisi (CEO) kadınlardan oluştu. Türkiye’den listeye giren tek şirket, geçen yıl da olduğu gibi Koç Holding oldu. Koç Holding, 35 milyar 713 milyon dolar gelirle bu yıl listenin 247. sırasında yer buldu. Şirket, geçen yıl 273. sıradaydı. 6 // TEMMUZ 2011 Sanayi ciro endeksi arttı. Sanayi Üretim Anketi kapsamında yer alan İmalat Sanayi ile Madencilik ve Taşocakçılığı kısımlarında bulunan işyerlerinden 2005=100 temel yıllı oluşturulan Sanayi Ciro Endeksi, 2011 yılı Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre % 25,7, bir önceki aya göre ise % 3,4 arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, 2011 yılı Mayıs ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre; Madencilik ve Taşocakçılığı endeksi %30,2; İmalat Sanayi endeksi ise %25,6 artış gösterdi. Ana sanayi grupları sınıflamasına göre, 2011 yılı Mayıs ayında en yüksek artış Enerjide gözlendi. Türkiye, satın alma gücünde hala alt sıralarda 2010 yılı sonuçlarına göre, “Tüketim Mal ve Hizmetleri” grubunda Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkenin ortalama fiyat düzeyi 100 iken, 37 ülke içinde İsviçre’nin 148 ile en yüksek, Makedonya’nın ise 44 ile en düşük fiyat düzeyine sahip olduğu belirlendi. Türkiye’de bu gruba yönelik fiyat düzeyi endeksi ise 73 oldu. Türkiye’nin “Tüketici Mal ve Hizmetleri” grubuna ilişkin fiyat düzeyi endeksi alt gruplar itibarıyla incelendiğinde, “Kişisel Ulaşım Araçları (115)”, “Tüketici Elektroniği (110)”, “Alkollü İçkiler ve Sigara (106)”, “Haberleşme (104)” gruplarında fiyat düzeyinin Avrupa ülkelerine göre yüksek olduğu, buna karşılık “Ayakkabı (72)”, “Giyim (73)”, “Mobilya ve Yer Döşemeleri (75)” gruplarında nispeten düşük olduğu gözlendi. KISA HABER Çalan alarm zilleri Babacan’ı da endişelendiriyor... bin 433 kişiye istihdam yaratılmasının öngörüldüğünü açıkladı. Bakan Çağlayan, 2011 yılı Mayıs ayı ödemeler dengesi verilerine dayanarak yaptığı değerlendirmede, bu yıl Mayıs’ta Türkiye’ye 882 milyon dolar uluslararası doğrudan yatırım girişi olduğunu belirtirken, geçen yılın Mayıs ayındaki 303 milyon dolarlık girişe göre, bu rakamın % 191,9 artış anlamına geldiğine dikkati çekti. Kayıt dışında % 7’lik azalma Alınan önlemlerle birlikte, kayıt dışı istihdamda, 5 yıl ön- Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Yunanistan ve Avrupa’nın üçüncü büyük ekonomisi İtalya’daki gelişmelerin hükümeti kaygılandırdığını belirterek, “Tüm risk göstergeleri rekor seviyeye çıktı. Hemen yanı başımızda güçlü bir deprem olursa, bundan Türkiye’nin etkilenmemesi diye bir şey söz konusu olmaz. Avrupa’da olabilecek ciddi sarsıntı, Türkiye’de de hissedilir. Ama önemli olan, bunun bir yıkıma sebep olmaması, Türkiye ekonomisinin belki hafif sarsılıp, yine ayakta dimdik durabilmesidir” dedi. Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İrlanda’dan sonra İtalya’ya sıçrayan borç krizi tüm dünyayı tehdit etmeye başladı. cesine göre, % 7 gerileme oldu ve % 43’e düştü. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) İstanbul İl Müdürü Muammer Coşkun, 2011 Haziran ayı verilerine bakıldığında, Türkiye genelinde kayıt dışılık oranının % 43’de olduğunu, İstanbul’da ise % 23’lere kadar gerilediğini belirterek, bunda devletin son dönemde almış olduğu teşvik politikalarının çok büyük bir etkisi olduğuna inandığını söyledi. Merdiven altı atölyelerde 10 yıl faaliyet sürdüren firma olmadığını belirten Coşkun, kurumsallaşmış firmaların yaptıkları bütün harcamaları devlete gider göstermesinden dolayı daha hızlı şekilde ayakta kaldığının görüldüğünü belirtti.. Milyonerimiz artı Doğrudan yabancı yatırım girişi 2 kat arttı Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, bu yılın Ocak-Mayıs döneminde doğrudan uluslararası yatırım girişinin, geçen yılın aynı dönemine göre 2 kattan fazla artarak, net 5,6 milyar dolar olduğunu belirtti. Çağlayan, bu dönemde düzenlenen 105 yatırım teşvik belgesi kapsamında, gelecek 3 yılda 3,5 milyar dolarlık yatırım yapılması ve 6 Türkiye’de hem milyonerlerin sayısı, hem de bankalarda tuttukları paranın miktarı arttı. Türkiye’de milyonerler kulübüne son 1 yılda 7 bin 405 milyoner eklenirken, milyonerlerin hesaplarında tuttukları mevduat ise 60 milyar 158 milyon TL artış gösterdi. Türk bankacılık sisteminde 2011 yılı Mayıs ayı itibariyle 644 milyar 109 milyon TL’yi aşan mevduatın % 47,2’sinin milyoner hesaplarında tutulduğu belirlendi. Yurtiçi ve yurtdışı yerleşiklerden oluşan 39 bin 348 milyoner mudi hesabında, toplam 303 milyar 894 milyon TL bulunuyor. TEMMUZ 2011 // 7 HABER Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Gebze 1 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulu’nda Mini İstihdam paketini değerlendirdi. KÖLE PAZARLARI KURULMAK İSTENİYOR… Gebze 1 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulunda açılış konuşmasını yapan Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamızın Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Mini İstihdam Paketi’ndeki özel istihdam büroları, esneklik ve kıdem tazminatı konularındaki düzenlemeleri değerlendirirken: “Özel istihdam büroları adıyla yeni köle pazarları kurulacak. Amerika’nın Afganistan’a özgürlük, Irak’a demokrasi diyerek milyonlarca insanı katlettiği gibi, işsizliğe çare olacak diye getirilen Özel İstihdam Büroları da çalışma ortamını, savaş meydanına çevirecek” dedi. 8 // TEMMUZ 2011 bugün, karşınıza 25 işyerinde örgütlü bir şube olarak çıkıyoruz” dedi. Gebze 1 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulu 25 Haziran Cumartesi günü Gebze’de yapıldı. Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamızın Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın da konuşma yaptığı Genel Kurula, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce ve Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ile birlikte çok sayıda şube başkanımız da katıldı. Darıca Kaymakamı Osman Ateş de, genel kurula katılan konuklar arasındaydı. Genel Kurul’da Şeref Özcan Şube Başkanlığa tekrar seçilirken, Olcay Dursun Şube Sekreterliğine, Zafer Yıldız da Şube Mali Sekreterliğine getirildi. Kavlak, ‘‘Köle Pazarları Kurulmak İsteniyor…’’ Gebze 1 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulunda konuşan Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamızın Genel Başkanı Pevrul Kavlak, mini istihdam paketindeki özel istihdam büroları, esneklik, kıdem tazminatı konularındaki düzenlemeleri değerlendirirken şunları söyledi: “Seçimlerden önce, torba yasa konusunda epey mücadele etmiştik. Sonra hükümetle yaptığımız toplantılar sonuç verdi ve torba yasanın içindeki zararlı maddeleri çıkardık. Ama o toplantılarda verilen sözlerin, köprüyü geçtikten, yani seçimden sonra unutulduğuna dair işaretler alıyoruz. Mini istihdam paketi konuşuluyor. Paketin içine baktığımızda, bunun dinamitten farksız olduğunu görüyoruz. İçinde neler mi var? Özel istihdam büroları adıyla yeni köle pazarları kurulacak. Amerika’nın Afganistan’a özgürlük, Irak’a demokrasi diyerek milyonlarca insanı katlettiği gibi, işsizliğe çare olacak diye getirilen Özel İstihdam Büroları da çalışma ortamını, savaş meydanına çevirecek...” Özcan, ‘‘Örgütlenmek vurgusunu tam anlamıyla kavradık…’’ Genel Kurul’da yeniden şube başkanlığına seçilen Şeref Özcan, “Türk Metal Sendikası’nın teşkilatlanma konusunda göstermiş olduğu büyük başarı, beraberinde, üye sayısının artması yeni şubelerin oluşturulmasını kaçınılmaz kılmıştır” dedi. Özcan, “Teşkilatlanmada gösterilen başarı, beraberinde artan üye sayısı, önce Gebze 1 Nolu Şubemizin, ardından da Çayırova Şubemizin doğmasına sebep oldu. Genel Başkanımızın örgütlenmek, örgütlenmek, örgütlenmek vurgusunu gerçek anlamda çok iyi kavradık. Şubemizin 1. Olağan Genel Kurulunda 16 işyeri ile yola çıktık. Bugüne kadar iki işyerimiz Çayırova Şubemize bağlandı, iki işyerimiz faaliyetlerini durdurdu. Genel Başkanımızın dediği gibi, örgütlenmenin üzerinde bu kadar önemle durmasaydık, bugün karşınıza 12 işyerinde örgütlü bir şube olarak çıkacaktık. Ama “İşçinin iş güvencesi olmayacak. Ücreti ucuzlayacak, kıdem tazminatı tırpanlanacak. İş güvenliği olmayacak. Kısaca düpedüz köle pazarlanacak. İstihdam paketindeki bir başka sorun ise, esnek çalışma konusundaki yaklaşımlar. Pakete göre esnek çalışma oranı % 3,6’dan % 18,8’e çıkarılacak. Biz, esnekliğin olduğu yerde çalışma barışı olmaz diyoruz. Paketi hazırlayanlar ise tam aksini yapıyor... Dinamitin fitilini ateşleyen ise, kıdem tazminatına yapılan saldırılar. Bakın buradan hem Türkİş Genel Sekreteri, hem de Türk Metal Sendikası Genel Başkanı olarak üstüne basa basa söylüyorum: KIDEM TAZMİNATI, BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR... BU ÇİZGİYİ SİLMEK İSTEYENLER, SONUCUNA DA KATLANIR...” TEMMUZ 2011 // 9 HABER Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Mini İstihdam Paketi’ni değerlendirdi. “DİNAMİTTEN FARKI YOK” Bursa Nilüfer Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Türkiye’de sendikaların örgütlenmeyi cazip hale getiren arayışlar içinde olması gerektiğini belirterek, “Sendikalar örgütlenme konusunda gereken performansı göstermez ise, yakında sendikalı işçi sayısı parmakla sayılacaktır. Böyle bir sondan korunmanın tek çaresi ise, şartlar ne olursa olsun örgütlenmektir” dedi. Türk Metal Sendikası Bursa Nilüfer Şubesi 2. Olağan Genel Kurulu 2 Temmuz’da Kervansaray Otel’de yapıldı. Genel Kurula, Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Türk-İş Bölge Temsilcisi Sabri Özdemir, Oyak Renault İnsan Kaynakları Müdürü Bülent Atay, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun, çok sayıda şube başkanı ile bağlı işyerlerinin işveren ve temsilcileri katıldı. 10 // TEMMUZ 2011 Biçer, “Tek Bilek, Tek Yürek Yola Devam Edeceğiz…” Nilüfer Şubesi Başkanı Ruhi Biçer, 2008 yılında yapılan birinci olağan genel kurulda tek bilek tek yürek anlayışıyla yola çıktıklarını ve aynı şekilde yola devam edeceklerini söyledi. Biçer, konuşmasında “Ama bu yolculuğu yaparken, yanımıza yeni yol arkadaşları katacağız. Onların da eş ve çocuklarıyla birlikte büyük ve güçlü Türk Metal’in hizmetlerinden faydalanmasını sağlayacağız. Biz, genel merkezimizin önderliğinde emek için, ekmek için yola çıktık. Emekçilerin insanca yaşama şartlarına kavuşması için yola çıktık” dedi. Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce ve Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun kongre Divan Kurulu’nda yeraldı. çekişmeleri bırakıp elele vermek zorundayız…” dedi. Bozbey, “Türk Metal, Örnek Sendika…” Kavlak, “Dinamitten farkı yok…” Genel Kurulun açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, yaklaşık 1 saat süren konuşmasına, küreselleşmenin insanlık bünyesinde açtığı sosyal ve ekonomik yaraları özetleyerek başladı. Çok uluslu şirketlerin, ucuz işçi çalıştırmayı alışkanlık haline getirdiğini belirten Kavlak, “En az gelişmiş ülkelerde dünya nüfusunun % 13’ü yaşıyor. Bu ülkelerde yaşayan 900 milyon ise, yaratılan ekonomik değerin ancak % 1’ini alıyor.” dedi. Kavlak, bu durumu Necip Fazıl’ın mısralarından hareketle, “Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa” diyerek eleştirdi. Küresel güçlerin ucuz işçilik düşkünlüğü içinde olmasının, çalışma hayatındaki dengeleri de bozduğunu ifade eden Kavlak, Amerika’da 1982-1993 yılları arasında 750 bin işçinin işten çıkarıldığını buna karşılık aynı dönemde, az gelişmiş ülkelerde 350 bin kişiye istihdam sağladığını belirterek, “Çünkü buralarda emekçilerin hakları ve ücretlerini tırpanlıyorlar… Çünkü buralarda örgütlü emekçi istemiyorlar… Çünkü buraları ucuz işçi cenneti olarak görüyorlar… Sonuçta ise sendikalar, kan kaybediyor…Bu kan kaybını durdurmalıyız. Artık emekçiler olarak, sendikalar olarak uyanmalıyız…Kısır Sendikamızın yaptığı toplantılara sürekli katılarak onur veren, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Türk Metal’in sendikal anlayışından duyduğu memnuniyeti belirterek, “Bölgemizde birçok sendikanın etkinliğine katılıyorum ama Türk Metal gibi örnek bir sendika göremiyorum” dedi. Atay, Dünya Otomotiv Pazarını Değerlendirdi… Metal Çocuk Arkadaş Kulübü’nden Aleyna Yetişkul’un eğitim sistemi içinde dershanelerin ön plana çıkmasını eleştiren konuşmasından sonra, Emine Mercan Arıtürk de bir şiirle genel kurul delegelerine hitap etti. Yazaki işyerinden Ebru Zengi, Oyak Renault’tan Mustafa Budak ve Major SKT’den Fahrettin Akyol’un çalışma raporunu değerlendiren konuşmalarından sonra, Şube çalışmaları ibra edildi. Daha sonra oy kullanan delegeler, Nilüfer Şube Başkanlığına Ruhi Biçer’i, Şube Sekreterliğine Yılmaz Özlütürk’ü ve Şube Mali Sekreterliğine de Selda Tekman’ı yeniden göreve getirdi. Nilüfer Şubemizin Genel Kurulu’nda bir konuşma yapan Oyak Renault İnsan Kaynakları Müdürü Bülent Atay, konuşmasında dünya otomotiv pazarındaki gelişmelere dikkat çekerek, Pazar içinde Türkiye’deki üretimi ve ihracatı rakamlarla değerlendirdi. TEMMUZ 2011 // 11 HABER Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Mercedes Benz Türk’ün “1 Numara” olmasında, fabrikada çalışan 1625 iyi insanın önemli payı olduğunu söyledi. “İNSANA SEVGİ EMEĞE SAYGI DUYAN HERKESE DOSTÇA ELİMİZİ UZATIRIZ…” Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Mercedes’in otomotivde çıtayı yükselttiğini belirterek, “ Biz de gerek üyelerimize, gerekse üyelerimizin eş ve çocuklarına sunmuş olduğumuz hizmetlerle, sendikacılığın çıtasını yükselttik” dedi. Pevrul Kavlak, Aksaray’a gelişinde, Türk Metal Sendikası Aksaray 1 No’lu Şube Başkanı Muhterem Taşdemir, şube yöneticileri ve bağlı işyerlerinde çalışan metal işçileri tarafından karşılandı. Karşılamanın ardından, Aksaray 1 No’lu Şube binasına geçen Pevrul Kavlak, burada şube yöneticileri ve işçiler ile bir süre görüştü. Şube Başkanı Muhterem Taşdemir’den, şube faaliyetleri hakkında bilgi alan Kavlak, daha sonra Mercedes Benz Türk’ün 25’nci kuruluş yıldönümü törenine katıldı. Mercedes Benz Türk 25. Kuruluş yıldönümü etkinliklerinin açılış konuşmasını, Aksaray Kamyon Fabrikası Müdürü Gerald Jank yaptı. Jank, konuşmasında, “tüm çalışanlarımız ve sendikamız ile birlikte fabrikamızı daha da üst seviyelere taşımaya devam edeceğiz” dedi. Jank’ın ardından kürsüye gelen Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, şunları söyledi: 12 // TEMMUZ 2011 “Bir anne ve babanın en büyük arzusu, çocuklarının mutlu olduğunu görebilmektir. Bizim şehirlerimiz de, bu vatanın çocukları gibidir… Bakım isterler, özen isterler, ilgi beklerler… Şehirlerimizin; insanlarımızın sosyoekonomik ihtiyaçlarına cevap verecek ölçüde gelişmesi ve mutlu insanların yaşadığı yerler olması, en büyük arzumuzdur. Bu sadece Aksaray için değil, 81 şehrimiz için de geçerlidir… Aksaray, Niğde’ye bağlı bir ilçe iken, 15 Haziran 1989 tarihinde Türkiye’nin şehirleşen ilk ilçesi olmuştur. “MERCEDES’E TEŞEKKÜR EDİYORUM” Bizim şehirlerimizin hemen hemen hepsi de ayrı ayrı zenginliklere sahiptir… Bereketli toprakların üzerinde her cinsten meyve, sebze yetişir… Mesela, İzmir üzümüyle, Bursa şeftalisiyle, Ankara armutuyla, Amasya elmasıyla meşhurdur. Bazı bölgelerimiz ise fabrikalarıyla bilinir…Ereğli, İskenderun, Karabük dendiğinde demir çelik işletmelerini, Bursa dendiğinde otomobil fabrikalarını, Kırıkkale dendiğinde Makine Kimya‘yı ve silah fabrikalarını, Zonguldak dendiğinde ise maden ocaklarını hatırlarız… Aksaray denilince aklımıza önce Mercedes, sonra da kamyon gelir… Mercedes Benz Türk sayesinde, Aksaray, Türkiye’nin bir Kamyon Üssü haline gelmiştir. Yarattığı istihdam ile 25–30 bin kişi için bir ekmek kapısı olmuştur. Mercedes Benz Türk Kamyon Fabrikası, yan sanayideki işyerleri ve çalışanları açısından da adeta bir hayat suyu olmuştur. Mercedes Benz Türk Kamyon Fabrikası, ciddi ve Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap veren sosyal sorumluluk projeleriyle de takdirimizi kazanmıştır. Bugüne kadar, kamyon fabrikası kanalıyla Aksaray’a 230 milyon euro yatırım yapan Mercedes, önümüzdeki 5 yıl içinde 130 milyon euroluk yatırım yapmayı planlamaktadır. 160 beygir gücünden 600 beygir gücüne kadar geniş bir ürün yelpazesinin Aksaray’da üretiliyor olması, Mercedes’in kamyon fabrikasına verdiği önemin bir ifadesidir. Mercedes’in kamyon üreten iki önemli fabrikasından biri olan Aksaray’daki tesisler, ortaya çıkardığı maddi değerler ile, kentin ekonomisi için de son derece önemlidir. Ben, Mercedes Benz Türk’e, hem Aksaray’a, hem de Aksaraylı’lara sunmuş olduğu, başta istihdam olmak üzere, tüm güzel, sosyal ve kültürel hizmetler ve yatırımlar için bir Türk vatandaşı olarak içtenlikle teşekkür ediyorum… “SENDİKACILIKTA ÇITAYI YÜKSELTTİK...” Mercedes Benz Türk ile Türk Metal arasında çok hoş bir benzerlik vardır… Mercedes, otomotivde bir markadır. Can güvenliği, donanım, sürat ve konfor konusunda bir numaradır… Ve bu durum, bugüne has bir gerçek değildir. Yıllardan beri Mercedes aynıdır… Mercedes ürünlerinin kalitesi çıtayı yükseltmiş, diğer üreticiler de Mercedes ile yarışmaya başlamıştır... Biz de sendika olarak, böyle bir yarış içindeyiz…Türk Metal olarak, Türkiye’de sendikacılığın çıtasını yükselttik… Sendikacılığı, sadece toplu sözleşme mekânlarının duvarları arasına hapseden anlayışı biz yıktık…Sadece üyelerimize değil, üyelerimizin eş ve çocuklarına da sosyal ve kültürel hizmetler veriyoruz…Öncülüğünü yaptığımız, sosyal sendikacılık anlayışıyla, diğer sendikaları, çalışanlar için daha doğru ve daha güzel işler yapmaya zorladık… Hal böyle olunca sendikacılıkta bir yarış başladı… Ama diğer sendikalar halen farkı kapatamadılar…Çünkü onlar yürüyor, biz koşuyoruz…Koşmaya da devam edeceğiz… Bizim sendika olarak temel felsefemiz, insana sevgi, emeğe saygı anlayışı üzerine kurulmuştur. Mercedes Benz Türk İnsan Kaynakları Direktörü Sayın Salih Ertör’ün, fabrikada işe alınacaklar için getirdiği bir ön şartı okumuştum bir yazısında. O yazıda, Sayın Direktörüm, “Biz iyi insan arıyoruz” diyordu… Evet, Salih Bey, işte o iyi insanlar bugün burada…1625 iyi insan elele vermiş ve bu güzel Fabrikayı şaha kaldırmıştır… Ben bu iyi ve güzel insanların hepsini kutluyor, onlara teşekkür ediyorum… Verimliliği esas alan, kaliteli üretme yolunda kendisini donatan, işini, işyerini seven metal işçileri, Mercedes Benz Türk’ün Aksaray fabrikası’nı kamyon üretiminde bir numara yapmıştır. Ben, Mercedes Benz Türk’ün bu düşüncelerimi paylaşan bir yönetim yapısına sahip olduğunu biliyorum… Biraz evvel de söylediğim gibi, biz sendika olarak üyelerimizi, üretmek, kazanmak ve kazandırmak ideali doğrultusunda motive ediyoruz… Bu ideali Mercedes Benz Türk’ün yönetim kadrolarının da paylaştığına inanıyorum… Türkiye’deki tüm işverenler ve sanayiciler de bu ideali paylaşmalı… Ama sadece paylaşmak yetmez, gereğini de yapmalı… Bugüne kadar bu ilkemizi Aksaray’da bu güzel fabrikada hayata geçiren tüm kardeşlerime tekrar tekrar teşekkür ediyorum… Onlarla insana sevgi, emeğe saygı gibi çok kutsal bir ortak paydada buluşan ve buluşmaya gayret gösteren işveren ve vekillerine teşekkür ediyorum… İnsana sevgi, emeğe saygı duyan herkese teşekkür ediyorum… Biz, her zaman ve her yerde bu samimi duyguları bizimle paylaşanlara dostça elimizi uzatacağız…” Mercedes Benz Türk Aksaray Kamyon Fabrikası Müdürü Gerald Jank, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a günün anısına Aksaray Fabrikasında üretilen kamyonlardan birinin maketini takdim etti. TEMMUZ 2011 // 13 KONFEDERASYON’DAN KAMU SÖZLEŞMELERİNDE ANLAŞMA SAĞLANDI Türk-İş ile Hükümet arasında sürdürülen kamu kesimi toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlandı. Anlaşmaya göre, kamu işçilerine 2011’de % 4 artı % 4 zam yapılacak. Düşük ücretlilere 100 ila 150 lira iyileştirme yapılması kararlaştırıldı. Yaklaşık 235 bin işçiyi ilgilendiren kamu kesimi toplu iş sözleşmelerine ilişkin Türk-İş ile Hükümet arasında sürdürülen görüşmelerde anlaşma sağlandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kamu işçilerine 2011 zammının % 4 artı % 4 olarak belirlendiğini açıkladı. sonucunda düşük ücretlilere daha yüksek oranda zam yapılmasının sağlandığını söyledi. 2011 Ocak ayında başlayan toplu sözleşme müzakerelerinde varılan anlaşmaya göre, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların ücretlerinde birinci yıl ilk 6 ayda % 4, ikinci 6 ayda ise yine % 4 olmak üzere, Temmuz 2011 itibariyle % 8.2 oranında zam yapıldı. Sözleşmelerin ikinci yılında ise, birinci 6 ayda % 3, ikinci 6 ayda % 3 olmak üzere, kümülatif olarak % 6.1 oranında artış yapılacak. Ayrıca 2012 yılında enflasyon oranında bir farklılaşma söz konusu olursa, bu fark ilave edilecek. Türk-İş ile Hükümet arasındaki anlaşma uyarınca, sosyal yardım ödemesi toplu sözleşmenin birinci yılı için aylık brüt 145 TL olarak belirlendi. Toplu iş sözleşmelerinde yer alan diğer maktu ödemelerde ise ücret zamları oranında artışlar yapılacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ile ortak basın açıklaması yapan Bakan Çelik, kamu işçilerine 2011 yılı için yapılacak ücret zamlarının ayrıntısını açıkladı. Basın toplantısına, Türk İş Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak da katıldı. Aylık çıplak brüt ücretleri 1425 liranın altında olan işçilerin, aylık çıplak brüt ücretlerine 1425 lirayı geçmemek üzere, 100 ila 150 TL arasında kademeli olarak iyileştirme yapıldığını belirten Çelik, bu iyileştirme Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, çalışma hayatındaki son gelişmeleri değerlendirdiği bir basın toplantısı düzenledi… “KIDEM TAZMİNATINDAN ASLA VAZGEÇMECEĞİZ…” Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, konfederasyon olarak, bu güne kadar olduğu gibi, bundan sonra da çalışanların kıdem tazminatı hakkının gaspını içeren ya da bu hakkı geriye götürecek hiçbir düzenlemeye müsaade etmeyeceklerini söyledi. Kumlu, düzenlediği basın toplantısında, çalışma hayatındaki son gelişmeleri değerlendirdi. Yeni hükümetin programının açıklanmasının hemen ardından çalışma hayatı ile ilgili kimi hususların 14 // TEMMUZ 2011 ülke gündemine oturduğunu belirten Türk-İş Genel Başkanı Kumlu, şöyle devam etti: “Bunların başında kıdem tazminatı meselesi gelmektedir. Kıdem tazminatları konusu 1962 yılından beri işverenlerin ve hükümetlerin gündeminde olmuştur. O günlerden bu günlere, zaman zaman ısıtılmış, zaman zaman soğutulmuş ama gündemden hiç çıkarılmamıştır. Ve o günlerden bu günlere ne zaman “kıdem tazminatı” dense Türk-İş ayağa kalkmıştır. 61’inci Hükümet Programında kıdem tazminatı ile ilgili olarak yer alan ifadeler şunlardır: “İşçilerimizin büyük çoğunluğunun alamadığı, işletmelerimizin üzerinde ödeme baskısı oluşturan, çalışma hayatının en önemli sorun alanlarının başında gelen kıdem tazminatı sorununu kazanılmış hakları koruyan ve bütün işçilerin kıdem tazminatlarını garanti altına alan bir fon teşkil etmek suretiyle, sosyal taraflarla istişare içinde çözeceğiz”. Hükümet Programındaki bu yaklaşım yeni bir fon taslağının işareti sayılabilir. Bu dönemde ne yapılmak istendiğine ilişkin henüz bize iletilen bir çalışma yoktur, ancak konuyla ilgili geçmişten bu güne gelen kötü anılarımız vardır. Önceki hükümetler döneminde de aynı korumacı yaklaşımlarla gündeme getirilen ancak kıdem tazminatı hakkımızı budamayı amaç edinen fon taslakları hatırımızdadır. Bir de bu güne kadar fonlarda toplanan paraların kötü akıbeti ortadadır. Türk halkı fonlara güvenmemektedir. Bu güne kadar devlet güvencesindeki fonlar ya çar çur edilmiş, ya da İşsizlik Sigortası Fonu’nda olduğu gibi amacı dışında kullanılmıştır. Ben buradan tüm işçilerimize sesleniyorum. Herkesin içi rahat olsun. Hiç kimse “kıdem tazminatlarımız kaldırılıyor” diye paniğe kapılmasın. TÜRK-İŞ bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da çalışanların kıdem tazminatı hakkının gaspını içeren ya da bu hakkı geriye götürecek hiçbir düzenlemeye müsaade etmeyecektir.” HABER GEMLİK ŞUBEMİZ HİZMETE AÇILDI Türk Metal Sendikası, artan üye sayısına paralel olarak, yeni şubeleri de hizmete açmaya devam ediyor. Son olarak, Gemlik Şubemiz, 1 Temmuz 2011 günü yapılan açılışla, Gemlik’teki metal işçilerine hizmet vermeye başladı. Gemlik Şubemizin açılışına Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ile İlçe Kaymakamı Bilal Çelik, Belediye Başkan Vekili Refik Yılmaz, sivil toplum örgütü temsilcileri ve sendika üyeleri katıldı. Açılış kurdelesini, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Kaymakam Bilal Çelik ve Belediye Başkan Vekili Refik Yılmaz birlikte kesti. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, açılış töreninde yaptı- ğı konuşmada, geniş bir zemine sahip olan Gemlik’te sendika işçilerinin hak ve ekmek davasını sürdürmek üzere bir şube açtıklarını söyledi. Kavlak “Türk Metal´in temel hedefi, üyelerini, onların eş ve çocuklarını sosyal ve ekonomik anlamda doyumlu hale getirmektir. Bugüne kadar sürdürdüğü ve gerçekleştirdiği hizmetler kervanıyla sağlam adımlar atan Türk Metal, bundan sonra da bu yolda bıkmadan, usanmadan yürümeye kararlıdır. Türk Metal Sendikası, Gemlik Şubesini açarak, 25 bin civarında istihdam alanına sahip bir bölgeye hitap edecek” diye konuştu. Gemlik Şubesi’nin Müteşebbis Heyet başkanlığını Kemal Durmaz, Şube Sekreterliğini Halil Dinç, Mali Sekreterliğini ise Mehmet Duru sürdürüyor. TEMMUZ 2011 // 15 HABER KKTC Büyük Anadolu Girne Otel’den seslenen Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak: “SENDİKALAR İNADINA ÖRGÜTLENMELİDİR” Türk Metal ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kamu-İş Sendikalarının ortaklaşa düzenlediği ‘Sendikalar Arası Dayanışma ve Diyalog Toplantısı’ 11-16 Temmuz tarihleri arasında Büyük Anadolu Girne Oteli’nde gerçekleşti. Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın da konuşma yaptığı toplantıya, KKTC Başbakanı İrsen Küçük, KKTC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Şerife Ünverdi, KKTC Maliye Bakanı Ersin Tatar, Türk-İş Kıbrıs Temsilcisi UBP Milletvekili Ahmet Çaluda, UBP Milletvekili Necdet Numan, Hür –İş Federasyonu Başkanı Yakup Latifoğlu, Kamu İş Sendikası Genel Başkanı Sami Dilek de katıldı. Toplantının davetlileri arasında ayrıca KKTC Memur-Sen Genel Başkanı Çelebi Ilık, Bel-Sen Genel Başkanı Fikret Keleş, UBP Milletvekili Ali Rıza Usluer ve UBP Milletvekili Ahmet Eti de yeraldı. 16 // TEMMUZ 2011 iki büyük değer; vatan ve namustur. Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü, bizim için vazgeçilmez mücadele alanıdır. Bu alandaki en büyük değerlerimizden birisi de, yavru vatanımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. 1974 Barış Harekâtı sırasında Türk milleti olarak aklımızda ve yüreğimizde var olan milli duygularımız, kim ne derse desin bugün aynı şekilde devam etmektedir. Yavru vatanımızın sosyal ve ekonomik anlamda gelişmesi ve bu gelişmenin KKTC halkına yansıması halinde Türkiye, muradına erecektir. KKTC Başbakanı İrsen Küçük, toplantıda yaptığı konuşmada, Türk Metal Sendikası’nın, her zaman çalışanların yanında olduğunu söyledi. Başbakan İrsen Küçük, Türk Metal Sendikası temsilcilerini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, toplantıyı düzenleyen herkese teşekkür etti. Türk Metal – Kamu-İş Sendikaları’nca ortaklaşa düzenlenen, ‘Sendikalar Arası Dayanışma ve Diyalog Toplantısı’nda katılanlara hitaben bir konuşma yapan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, şunları söyledi: Küresel güçlerin dünyası Yavru vatan bizim için büyük bir değerdir Bugün; dünyadaki her türlü sosyal, ekonomik ve siyasal olumsuzluğun arkasında, küresel güçler vardır… Küresel güçler; çok uluslu şirketlerle, gelişmiş ülkelerin harmanlamasıdır. Bu güçler için en büyük değer paradır… Onlara göre, ucuz işçilik, temel şarttır… Ama örgütlenmek yasaktır. Sendikalara gerek yoktur… Sosyal güvenlik, sosyal koruma şart değildir… Ayrıca, çevrecilikten uzak durulmalıdır… Bu güçler, yatırım yapacakları ülkelere, bu şartları dayatırlar. Emekçileri köle olarak görürler… Küresel güçler için dünya, adeta bir yap-boz tahtasıdır. Bu oyunu oynarken iki silahı kullanırlar. Bunlardan biri sermaye, diğeri de teknolojidir… Tek amaçları daha fazla sömürü, daha fazla kardır… İnsanların kaderleriyle oynarlar, hayatlarıyla oynarlar… Küresel güçlerin düzeninde, insanlar yaşatılmaz, harcanır… Biz, Türk Metal Sendikası olarak, ulusal değerlerimize büyük önem veren bir sendikayız… Bizler için bu anlamda Dünyada 37 bin çok uluslu şirket var… Dünyadaki 100 büyük ekonominin 55’i, çok uluslu şirketlerin kontrolünde… TEMMUZ 2011 // 17 HABER En baştaki 200 şirketin toplam satışları, 182 ülkenin gelirinden fazla… Bu 200 şirketin 186’sı, Japonya, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve İsviçre’den yönetiliyor. 15 büyük şirketin geliri, 120 ülkenin milli gelirinden büyük… Mesela Val-Mart diye bir şirket var… Bu şirketin ekonomik gücü, Polonya, İsrail ve Yunanistan’ın ekonomik gücünü katlamış durumda. Ekonomik güç olarak; Ford, Güney Afrika Cumhuriyeti’nden, General Motors Danimarka’dan, Toyota da Norveç’ten daha büyük… Dünyada üretilen otomobil lastiğinin % 85’i, 6 şirketin elinde… Otomobil sektöründe 5 şirket, pazarın % 50’sine hâkim… Tahıl ticaretinin % 77’si, 7 şirketin elinde… Havacılıkta ise, sektörün % 95’i, 2 şirketin elinde. İletişim ürünlerinin % 70’i 4 şirketin kontrolünde… Dünyadaki biyolojik ve genetik zenginliğin % 90’ı üçüncü dünya ülkelerinde olmasına rağmen, telif haklarının %90’dan fazlası çokuluslu şirketlerin elinde... Hani bir türkü var ya… “parsel parsel eylemişler dünyayı” diye… Bunlar da dünya ekonomisini parsellemişler. Parselledikleri yerde adalet yok, barış yok, insanlık yok, insanca yaşama yok… Allah’ın en kutsal varlığı insanı insan gözüyle görme yok. Açlık, yoksulluk ve işsizlik Dünya üzerinde, sosyal ve ekonomik anlamda büyük bir kirlenme var… 925 milyon insan açlık seviyesinin altında yaşıyor. Her yıl 5 yaşın altındaki 13 milyon çocuk, açlıktan ve yetersiz beslenmeden dolayı ölüyor. Ama gelişmiş ülkelerde, her yıl 220 milyon ton gıda paketi daha açılmadan çöpe atılıyor… İşte bu düzende, insana verilen değer bu… İşte bu düzende egemen olanların vicdanı bu… Dünya ekonomisinin % 80’i, nüfusun % 20’sinin emrinde… 3 milyar insan günde 2 doların altında, 1,5 milyar insan ise günde 1 doların altında bir gelire mahkûm edilmiş durumda… Dünya nüfusunun %13’ü en az gelişmiş ülkelerde yaşıyor… Bu ülkelerde yaşayan 900 milyon insan, sadaka gibi dünya hâsılasının %1’ine mahkûm durumda… Biraz düşünecek olursak, korkunç bir manzara bu... Bu fotoğrafa baktığımızda, akıllara Necip Fazıl’ın, “Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul, Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul, Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa, Yaşasın kefenimin kefili karaborsa…” mısraları geliyor...Hakikaten de aç kurtlar bile yapmaz bu taksimi...Aç kurtlar bile bunlardan daha adaletli… var… Bu güçlerin tek amacı; emekçilerin; daha iyi bir ücret, daha iyi çalışma koşulları ve daha iyi bir yaşam için verdikleri mücadelenin öncülüğünü yapan sendikaları bitirmek. Bunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. 1980’li yıllarda, 45 milyon nüfus içinde 2,5 milyon sendikalı işçi vardı. Bugün ise 73 milyon nüfusumuza rağmen, sendikalı sayısı 600-700 binler arasında gidip geliyor. Bunun adı düşüş değil, resmen çöküştür… Sendikaların, anlayışlarını, yaklaşımlarını, hizmetlerini, emekçilerin taleplerine ve koşullara göre güncellemesi artık kaçınılmazdır… Sendikalar inadına örgütlenmelidir. Küresel güçlerin saldırılarına karşı dik durmanın tek yolu, tek çaresi budur. Sendikalar, nitelikli sosyal ve kültürel faaliyetlerle, eğitimlerle hizmet yelpazesini genişletmek zorundadır. İçinde bulunduğumuz süreç, bizlerden koltuklarda oturmayı değil, örgütlü ve örgütsüz tüm emekçilerle güçlü bir dayanışma için harekete geçmemizi istiyor… Sendikal ruh istiyor… Sendikal heyecan istiyor… Eğer, sendikaları yönetenlerin kafasında sendikacılık yoksa... Aldığı aidatı yine üyeye sosyal hizmet olarak iade etmiyorsa... Yaptığı bir eğitim, sosyal ve kültürel yatırım yoksa... Üyelerini insanca yaşama şartlarına kavuşturmak ideali yoksa... O sendikanın varlığı da yokluğu da fark etmez... Herkes şunu iyi bilsin ki; Türk Metal, nerede metal işçisi varsa orada olmuştur, olmaya da devam edecektir. Metal işçilerinin emeğinin karşılığını almak, Onları insanca yaşatmak, metal işçilerinin eş ve çocukları için sosyal ve kültürel yatırımlar yapmak, hizmetlerde bulunmak, bizim birinci görevimizdir. Biz, bu görevden onur duyarız, gurur duyarız... Bu onuru da gururu da namusumuz gibi sırtımızda taşırız... Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın... KKTC Başbakanı İrsen Küçük, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a günün anısına bir hediye takdim etti. Sendikaların geleceği Bugün dünyada sendikal hareketi dört duvar içine hapsetmek isteyen çevreler var… Bu güçlerin elinde, çok önemli propaganda araçları var, para var, mal var, mülk 18 // TEMMUZ 2011 Dersin Adı: Hayat Bilgisi Türk Metal – KKTC Kamu İş Sendikaları tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘Dayanışma ve Diyalog Toplantısı’na katılan 42 baştemsilcimiz ve eşleri, beş gün boyunca Büyük Anadolu Girne Otel’de gerçekleştirilen eğitimlere katıldı. 11 Temmuz 2011 - Sedat Bozkurt’la Medya 13-14 Temmuz 2011 – İlkim Öz ile Aile İçi İletişim 12 Temmuz 2011 – Sermin Baysal’la Etkili İletişim 14 Temmuz 2011 – Murat Atak ile Hayat Bilgisi - 3 12 Temmuz 2011 – Sunay Akın ile Hayat Bilgisi - 1 13-14 Temmuz 2011 – Ayşenur Yazıcı ile HayatBilgisi - 2 15 Temmuz 2011 – Prof. Dr. Suavi Aydın ile Hayat Bilgisi - 4 TEMMUZ 2011 // 19 MAKALE PERFORMANSI ARTTIRMADA DUYGUSAL ERGONOMİNİN ROLÜ (*) PROF. DR. SERPİL AYTAÇ Uludağ Üniversitesi İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Anabilim Dalı [email protected] Performansı etkileyen önemli faktörlerden biri de ergonomidir. Başka bir deyişle işgörenin çalışma ortamını ilgilendiren ve işgörenin işe uyumunu sağlayan fiziksel, çevresel, bilişsel ve psiko-sosyal faktörlerdir. Çalışanlara sağlık ve iş güvenliği açısından uygun ve rahat bir çalışma ortamı sağlandığı ölçüde iş gücünün verimi olumlu yönde etkilenecek, aksi durumda azalacaktır. I. BÖLÜM Özet: Bir İnsan-Makine Sisteminden beklenen performansın elde edilebilmesi çok sayıda parametrenin karşılıklı etkileşimine bağlıdır. Performansın ortaya çıkması, fizyolojik, bilişsel, yönetimsel ve örgütsel etkenlerin yanında Makroergonomik açıdan, çalışan kişinin duygusal davranışlarına da bağlıdır. 20 // TEMMUZ 2011 Nörobiyoloji alanındaki önemli gelişmeler, bilişsel süreçler ile beyin etkinliklerinin duygusal davranışları arasında karşılıklı önemli bir etkileşim ve iletişim olduğunu göstermektedir. Bu bildiri; iş nitelikleri ile insan karakteristikleri arasındaki uyum açısından nörobiyoloji ve psikoloji ile bilgi ve deneyim altyapısına dayanan performans düzeyinin uygulamadaki etkinliğini irdelemektedir. Çalışma yerinde performansı azaltma yönünde etkili parametre düzeylerini azaltarak iç motivasyonu arttırma yoluyla görevlerin yerine getirilmesinde çalışanların duygusal olarak katılımları ve kendilerini görevlerine adamaları son derece önemlidir. Beynin bilinen fonksiyonlarını inceleyerek Duygusal Ergonominin performans artışına ve verimliliğe katkısını irdeleyen bu bildiri; bilişsel süreçlerin daha iyi işlemesi, bireysel amaçların gerçekleştirilmesine yardımcı olunması, çalışanın kendi değerliliğinin arttığı bilincinin verilmesi, tüm iş gereklerinin tam olarak yerine getirilmesi ve fizyolojik değişimlere etkin uyum sağlanması gibi konuları kapsamaktadır. Anahtar Kelimeler: Performans, Ergonomi, Stres, Duygusal Ergonomi GİRİŞ İş gücü performansını etkileyen çok sayıda faktör bulunmaktadır. Herhangi bir işletmede iş gücünün performansı, diğer bir ifade ile verimliliği, bir bütün içerisinde söz konusu faktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucunda oluşmaktadır. Ayrıca, insanın oldukça karmaşık psikolojik ve sosyal-yapısı da dikkate alındığında iş gücünün performansını etkileyen faktörlerin etki dereceleri ve yönleriyle ayrı ayrı belirlenmesi son derece güçtür. Performansı etkileyen önemli faktörlerden biri de ergonomidir. Başka bir deyişle işgörenin çalışma ortamını ilgilendiren ve işgörenin işe uyumunu sağlayan fiziksel, çevresel, bilişsel ve psiko-sosyal faktörlerdir. Çalışanlara sağlık ve iş güvenliği açısından uygun ve rahat İş yerinin aydınlatma, havalandırma, sıcaklık, soğukluk ve nem yönünden yeterli olması, kullanılan üretim sisteminin ergonomik açıdan uygunluğunun fiziki açıdan ele alınması, kısaca fiziksel faktörler, çevresel faktörler yanında bireyin işe uygunluğu, iş tatmini, stresten korunması gibi bilişsel faktörler de bir bütün olarak ergonomi disiplininin çalışma alanına girmektedir. bir çalışma ortamı sağlandığı ölçüde iş gücünün verimi olumlu yönde etkilenecek, aksi durumda azalacaktır. Ergonomi, iş ortamında, sistem performansını artırmak, insan makine ve çevre uyumunu sağlamak ve de işin insansallaştırılmasına yönelik bir bilim dalıdır. Fiziksel ve ruhsal sağlık açısından çalışanın, performans, verimlilik ve kalite açısından da işverenin çalışma yaşamındaki önemli kriterlerini ele alan ergonomi; insansistem uyumunu kolaylaştırarak, bütün sistem unsurlarını ve insanın performansını iyileştirmeyi amaçlamaktadır (Genaidy vd. 2002). ‘Ergon’ Yunanca iş ‘Nomos’ ise yasa anlamına gelmektedir. İnsan, makine ve malzemeden oluşan üretim sistemlerinde Ergonomi sadece verimliliği arttırmakla kalmaz, aynı zamanda çalışanın memnuniyetini de attırarak, daha mutlu ve huzurlu bir ortam sağlanmasına da yardım eder. Başlıca Anotomi, Fizyoloji, Psikoloji ve Mühendislik bilimlerinden yaralanan Ergonomi, bu yararlanma sırasında kendisine özgü yöntem ve araştırma yollarıyla genel yasalara ulaşmaya çalışır. Bu bilim dalı, bir yandan sistemin maksimum verimle çalışmasını sağlarken, yani ürenkenliği ve verimliliği arttırırken, diğer yandan da insanın en rahat, en uygun çevre koşullarında çalışması için gerekli bilimsel verileri ortaya koymayı, böylece daha az yorulma, daha az iş kazası ve TEMMUZ 2011 // 21 MAKALE o kadar olanaklıdır. Diğer bir ifade ile ergonomik çalışma koşullarının işgörenin verimlilik ve iş performansını olumlu yönde arttırdığı. tespit edilmiştir. (Çelenk,2000; Shikdar ve Biman, 1995; Stallworth ve Brain,1996; Resnick ve Zanotti,1997; Ersoy ve Arpacı;1998). Vural, Ağaç ve Çivitçi (1998). Emek-yoğun çalışan hazır giyim işletmelerinde çalışma yerlerinin ergonomik açıdan değerlendirilmesine ilişkin yaptıkları araştırmada, çalışanlara sağlanan fiziksel ortamların ergonomik açıdan sağlıklı olmasının işgörenin rahatlığını ve konforunu sağlamada ve performansını artırmada oldukça etkili olduğunu saptamışlardır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, insana değer veren çağdaş düşünceler ışığında çalışanlara insanca çalışma koşullarının sağlanmasında Ergonomi biliminin katkısı büyüktür. İnsan Performansı ve Ergonomi Şekil 1: İş Sistemi meslek hastalığı oluşmasını amaç edinir (Özok,2010). İş yerinin aydınlatma, havalandırma, sıcaklık, soğukluk ve nem yönünden yeterli olması, kullanılan üretim sisteminin ergonomik açıdan uygunluğunun fiziki açıdan ele alınması, kısaca fiziksel faktörler, çevresel faktörler yanında bireyin işe uygunluğu, iş tatmini, stresten korunması gibi bilişsel faktörler de bir bütün olarak ergonomi disiplininin çalışma alanına girmektedir. İş sistemi, Sosyo-teknik Sistem adı da verilen İnsanMakina Sistemleri’ni bilimsel olarak incelemek her kademe yöneticisinin en önemli görevleri arasında yer almalıdır. İnsan-sistem etkileşiminin tasarım etmenleri çevresel, organizasyonel, sosyal, bilişsel, ve fiziksel faktörler (Meister 2001) olarak değerlendirilmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar göstermiştir ki, insanın çalışması sırasında fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik özellikleri ne kadar iyi bilinirse insan-makina sisteminin verimliliğini ve dolayısıyla üretkenliğini arttırmak da 22 // TEMMUZ 2011 İşletmelerde iktisadi anlamda mal ve hizmet üretiminde en önemli üretim faktörü olan “İnsan” işletmenin en değerli varlığıdır. Bu anlayış işletmelerde geleneksel yönetim anlayışından modern yönetim anlayışına geçilmesi ile daha iyi kavranmaya başlanmıştır. İnsanın işletmelerde ön plana çıkarılması, iş performansı ve verimliliği üzerine olumlu etki yaratırken, diğer taraftan işgörenin daha rahat, stresten uzak, daha az yorularak ve daha az iş kazası ve meslek hastalıklarına maruz kalarak çalışmasını sağlayan bir bilim dalı olan “ergonomi”nin de önemini artırmıştır (Orucu,Palaz,Yumuşak,2004). Üretim süreci sonunda elde edilen çıktının, bu çıktıyı elde etmek üzere kullanılan girdi ya da girdiler toplamına oranı da verimlilik olarak ifade edilmektedir. O halde, bir üretim süreci sonunda ulaşılan verimlilik düzeyi, çalışan insanın performansına bağlı olarak şekillenmektedir. Ergonomi, İş yükü ve çalışma gücünün en iyi şekilde dengelenip, hem çalışanın sağlığını koruyan, hem de üretimin artmasını sağlayan insan – makina – çevre sisteminin başarılması için biyolojik bilginin anatomi, fizyoloji ve deneysel psikoloji alanlarında uygulanmasıdır. Işgörenin performansı, bireyi etkileyen ısı, gürültü, aydınlatma, titreşimler, zararlı maddeler vb. fiziksel ve çevresel faktörlerin türüne, etkileme derecelerine, çalışan insanın fizyolojik yapısına ve psikolojik durumuna, çalışılan ortam özelliklerine ve de çalışma biçimlerine göre farklılık göstermektedir. Performans; bir çalışanın, bir üretim aracının ya da bir işletmenin belli bir dönemdeki verim gücünü mutlak ya da oransal olarak ifade eden bir kavramdır. Bir işi yapan bir bireyin, bir grubun, bir birimin, bir sürecin ya da şirketin o işle amaçlanan hedefe yönelik olarak nereye varabildiği, başka bir deyişle neyi sağlayabildiğinin nicel ve nitel olarak anlatımıdır. Performans, üretim sürecinde çalışanın yapılması gereken bir görevin yerine getirilmesi sırasında başarı için ortaya konulan çabaların bütünüdür. Üretim süreci sonunda elde edilen çıktının, bu çıktıyı elde etmek üzere kullanılan girdi ya da girdiler toplamına oranı da verimlilik olarak ifade edilmektedir. O halde, bir üretim süreci sonunda ulaşılan verimlilik düzeyi, çalışan insanın performansına bağlı olarak şekillenmektedir. Performans kapasitesi ise, işçinin belirli bir iş yapabilmek için doğuştan sahip olduğu özelliklerle birlikte sonradan edindiği becerilerinin tümü, kısaca kişinin işe yönelik yeteneklerinin toplamıdır. Performansın ortaya çıkması, fizyolojik, biliş- sel, yönetimsel ve örgütsel etkenlerin yanında Makro-Ergonomik açıdan, çalışan kişinin duygusal düşünce ve davranışlarına da bağlıdır. Ergonomi, İş yükü ve çalışma gücünün en iyi şekilde dengelenip, hem çalışanın sağlığını koruyan, hem de üretimin artmasını sağlayan insan – makina – çevre sisteminin başarılması için biyolojik bilginin anatomi, fizyoloji ve deneysel psikoloji alanlarında uygulanmasıdır. Ergonominin temel amacı, performansı en yüksek düzeye çıkararak, verimlilik ve doyumu arttırmak, böylece minimum maliyetle stres, yorgunluk, kazalar elde etmektir (Siegel, Lane,1987). İnsan-makine sisteminin psikolojik açıdan değerlendirilmesi Makineler, yaşantımıza gittikçe daha fazla girmekte ve günden güne insanın fiziksel görev sınırlarını daraltmaktadır. Makineler daha karmaşık hale geldikçe, onları kul- TEMMUZ 2011 // 23 Psikolojik sorunlar çalışanlarda; kızgınlık, öfke, stres, üzüntü, isteksizlik, depresyon, ilgisizlik, tembellik şeklinde ortaya çıkan, iş ve çalışma koşullarını olumsuz etkileyen tepkilere neden olmaktadır. Çalışanın, gerek içsel gerekse dışsal nedenlerden kaynaklanan ve huzurunu bozan etmenlerle karşı karşıya kalması, işin yapılmasında ve gösterilecek performansta olumsuz rol oynayacaktır. lanan insanın önemi ve sorumluluğu daha da artmaktadır. İnsanın yapacağı küçük bir hata çok önemli sonuçlar doğurabilmektedir. İnsan karmaşık bir varlıktır. Duyguları, düşünceleri, çevresi, sosyal ortamı, kişiliği, geçmişi, tutkuları, geleceğe dönük amaçlarıyla bir bütündür. İnsan-Makine sisteminden beklenen performansın elde edilebilmesi için bu sistem, psikolojik açıdan da gerektiğince değerlendirilmelidir. Kişinin çalışma davranışlarını ve performansını belirleyen temel değişkenler şunlardır; yetenek, işe duyulan ilgi, işin sağladığı gelişme ve ilerleme olanakları, iyi tanımlanmış hedefler, faaliyetlerine ilişkin geri besleme, başarının ödüllendirilmesi, başarısızlığın cezalandırılması, işin yapılması için gerekli kaynaklara ulaşabilme yetkisi (Baştürk, 2003). Makine ile çalışanların iş hayatlarında verimliliklerini olumsuz yönde etkileyen birçok psikolojik faktör bulunmaktadır. Bu faktörleri 4 başlık altında incelemek mümkündür. 1. İşyerindeki Fiziksel Çevre Faktörleri: Hava kirliliği, gürültü, fazla ya da az ışık, kalabalık, radyasyon, sıcaklık, soğukluk, toz, aydınlatma vb) 2. Yapılan İş veya Meşguliyete Yönelik Faktörler: Ağır iş, gece işi, aşırı yüklenme, karar verme güçlükleriyle dolu büyük sorumluluk getiren işler, zaman baskısı altında çalışma, rollerdeki belirsizlik vb. 3. Örgütsel Çevre Faktörleri: Kişiler arası çatışmalar, güvensizlik, ücret yetersizliği, sosyal güvencesizlik vb. 4. Bireysel Faktörler: Kişilik, beklenti, motivasyon düzeyi vb. Yukarıda sayılan nedenlerle ortaya çıkan psikolojik sorunlar çalışanlarda; kızgınlık, öfke, stres, üzüntü, is- 24 // TEMMUZ 2011 teksizlik, depresyon, ilgisizlik, tembellik şeklinde ortaya çıkan, iş ve çalışma koşullarını olumsuz etkileyen tepkilere neden olmaktadır. Çalışanın, gerek içsel gerekse dışsal nedenlerden kaynaklanan ve huzurunu bozan etmenlerle karşı karşıya kalması, işin yapılmasında ve gösterilecek performansta olumsuz rol oynayacaktır. İşyerinde huzursuz olan çalışanların vücutları kasılır, gerilir ve zihinleri bulanır. Huzursuz iş ortamları, işinden zevk almayan, her şeye kuşkuyla bakan, içe dönük, aşırı kontrollü, korkuyla ya da isteksizce iş yapan, karamsar bir ruh hali yaratacaktır. (*) Bu makale, 5-7 Temmuz 2011 tarihlerinde Sakarya’da düzenlenen “YAEM 2011 Yöneylem Araştırması ve Endüstri Mühendisliği 31. Ulusal Kongresi”nde “Performans Değerlendirmesinde Duygusal Ergonominin Rölü” başlığı ile tebliğ olarak sunulmuştur. DÜNYADAN HABERLER 2013’TE EKONOMİYİ KUSURSUZ FIRTINA BEKLİYOR Ekonomist Nourel Roubini, potansiyel büyük ekonomik sorunların, 2013’te ‘’kusursuz fırtınaya’’ yol açabileceğini söyledi. Roubini, CNBC’ye verdiği röportajda, Avrupalı liderlerin, Yunanistan ve Portekiz gibi ülkelerde borç sorunlarını çözmeyi ertelerken, ABD’nin de önemli mali reformları 2012 seçimlerinin ertesine bırakabileceğini, bunun da potansiyel büyük ekonomik sorunların 2013 yılında gündeme gelebileceği anlamı taşıdığını belirtti. ÇİN, ABD’Yİ GEÇİYOR “Pew Research Center” adlı düşünce kuruluşunca yapılan bir araştırmaya göre, özellikle Batı Avrupa’da, “Çin’in dünyanın süper gücü olarak ABD’yi geçeceğine ya da zaten çoktan geçtiğine” inanılıyor. Düşünce Kuruluşunun Başkanı Andrew Kohut, Wall Street Journal gazetesine yazdığı yorumda, gerçekleştirdikleri son araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Araştırmada, ABD’nin dünyadaki imajının Bush döneminden daha iyi olduğu, ancak anket yapılan 22 ülkeden 15’inde çoğunluğun “Çin’in dünyanın süper gücü olarak ABD’yi geçeceğini ya da zaten çoktan geçtiğini” düşündüğü belirtildi. Yazıda, bu görüşün özellikle Batı Avrupa’da yaygın olduğu, İngiltere, Fransa, Almanya ve İspanya’da ankete katılan 10 kişiden en az altısının Çin’in er geç ABD’yi geçeceğine inandığı ifade edildi. Türkiye, Güney Amerika, Japonya ve Doğu Avrupa’da ise insanların, Çin’in ABD’yi ekonomik açıdan geçtiğine daha az inandıkları, Türkiye’de ankete katılanların % 68’inin, Japonya’da % 55’inin, Brezilya’da da % 53’ünün, ABD’nin yükselen ekonomik güç olmaya devam ettiğini düşündükleri belirtildi. LİBYA’DAN GIDA VE SU KITLIĞI UYARISI Libya Tarım Bakanı Abdül Elmecid, ülkesinin yakın gelecekte gıda krizine sürüklenebileceğini söyledi. Bakan Elmecid, yaptığı açıklamada, şimdi hasat zamanı içinde olunmasına karşın, yakıt sıkıntısı nedeniyle ülkesindeki ürünün sadece % 20’sinin taşınabildiğini, ürünün büyük bir bölümünün taşınamaması nedeniyle ülkenin gıda krizine sürüklenebileceğini belirtti. Ülkenin yıllık tahıl üretiminin 300 bin ton olduğunu kaydeden Elmecid, bunun yanısıra, geçmişte yılda 1 milyon ton tahıl ithal ettiklerini, ancak şimdi BM ambargosu nedeniyle bunu yapamayacaklarını, dolayısıyla ülkenin kıtlığa sürüklenebileceğini ifade etti. Elmecid, “NATO ve BM halkımızın gereksinimlerini karşılamamıza engel olmayı sürdürürse, 2-3 ay içerisinde durum kötü bir hale sürüklenecek” dedi. ARAP BİRLİĞİ’NDEN ‘FİLİSTİN TANINSIN’ BAŞVURUSU Filistin liderleri, Eylül ayında yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Konseyi toplantısında Filistin devletinin tanınması için bir önerge sunacaklarını açıklamıştı. Arap Birliği’nin Katar’da yapılan toplantısında kaleme alınan ve Reuters haber ajansının ulaştığı taslak önergede şöyle deniyor: “Batı Şeria başkent olacak şekilde Filistin devletinin tanınması ve Birleşmiş Milletler’e tam üye yapılması talebiyle BM’ye başvurulmasına karar verildi.” Filistinliler, Orta doğu sorununda süregelen tıkanıklığın çözülmesi için tek yolun Filistin devletinin tanınması olduğuna dikkat çekiyor. Ancak, girişime karşı çıkan İsrail, böyle bir gelişmenin istenen etkinin tam tersini yaratabileceğini ve barış çabalarına zarar verebileceğini iddia ediyor. TEMMUZ 2011 // 25 SÖYLEŞİ EMEK MUHABİRLERİNDEN GÖZLEMLER, ANILAR Medya, kamuoyunu yönlendirme ve etkileme gücü nedeniyle yasama, yürütme ve yargıdan sonra, dördüncü gücü oluşturuyor. Ancak, kitle iletişim araçlarının yaygınlığı ve teknolojinin sağladığı olanaklar sayesinde, medya artık çok daha büyük bir güce erişmiş durumda. HASAN TAHSİN BENLİ Türk-İş Danışmanı Özellikle demokrasinin gelişmediği ülkelerde, medya, siyasi iktidarın ve sermaye çevrelerinin çıkarları doğrultusunda, kamuoyunu istenilen yönde ve biçimde yönlendiren bir araç haline gelebiliyor. Medya, varlığının asıl nedeni olan, toplumun sesi olabilme, kamusal bir görevi yerine getirme ve yönetenler karşısında etkili bir muhalefet olma özelliğini de kaybediyor. Kitle iletişim araçlarının mülkiyet yapısı ve özellikle medyada ortaya çıkan tekelleşme, haber, yorum ve bilgilerin içeriğini önemli ölçüde etkiliyor. Yazılı basında ve televizyon kanallarında kamuoyuna sunulan haberler çeşitli kaynaklardan, çeşitli düzeylerde süzülerek ve yönlendirilerek kitlelere ulaştırılıyor. Ülkemizde giderek tekelleşen medya, siyaseti yönlendirmek isteyen sermaye kesimlerinin elindeki en etkili araç haline geldi. Tekelleşen medyanın günlük yaşam içinde kapladığı alan giderek genişledi, siyasal ve toplumsal yaşamda da nüfuz alanı büyüdü ve etkinliği arttı. 26 // TEMMUZ 2011 Medya kuruluşlarının tamamen sermaye gruplarının eline geçmesi haber anlayışını da değiştirdi. Haberde kamuoyunu doğru, yansız ve dengeli bir biçimde bilgilendirmek yerine medya sahiplerinin güçlerini pekiştirici bir bilgi aktarımı yaygınlaştı. Tekelleşme, beraberinde örgütsüz bir medyanın da gelişmesine yol açtı. Medya kuruluşlarında çalışan basın emekçileri özellikle son dönemde sendikasız, kadrosuz, ATİLLA ÖZSEVER: “Basın emekçileri de özeleştiri yapmalı.” 1975 yılında İsmail Cem’in sahibi ve başyazarı olduğu Politika Gazetesi’nde çalışırken emekçilerin sorunlarıyla ilgili haberler de yapıyordum. Ancak Politika’da muhabir sayısı az olduğu için hemen hemen her habere bakıyorduk. Atilla Özsever muhabirlik yaptığı yıllarda Halil Tunç ile (sol başta not tutan) sigortasız bir ortamda, her türlü iş güvencesinden yoksun bir biçimde çalıştırılıyorlar. Özetlemeye çalıştığımız bu sürecin sonunda, medyada en az yer bulabilen kesim emek kesimi oldu. Bir zamanlar emeğin sesini kamuoyuna duyuran, özel sayfalar hazırlayan, alanda özel muhabir istihdam eden medya, artık -istisnalar dışında- işçi ve sendika haberlerine yer vermez hale geldi. Gelinen bu süreci, uzun yıllar TÜRK-İŞ’i ve emek hareketini yakından izlemiş, emek hareketiyle bütünleşmiş, deneyimli “sendika muhabirleri” ile değerlendirdik. Çalışma hayatı muhabirliğine ne zaman, hangi gazetede başladıklarını, o dönemde basının, çalışma hayatına ve sendikalara yaklaşımını, sendikalarla, özellikle de TÜRKİŞ ile ilişkilerini, sendikalara ve çalışma hayatına ilişkin çoğunlukla ne tür ve hangi haberlerin yer aldığını, bugün çalışma hayatı muhabirliğinin neden olmadığını, değişimin nasıl yaşandığını ve bugün medya ve sendika ilişkisini nasıl gördüklerini sorduk. Sorularımızı içtenlikle cevaplayan basın emekçilerimiz, o günlere ait anılarını da bizimle paylaştı. Esas itibariyle, 1984 yılında Hürriyet Gazetesi’nin Ekonomi Servisi’nde çalışırken, tamamen çalışma hayatı haberleriyle ilgilendim. Dünya Gazetesi’nde çalışırken, Hürriyet’e gelmemde, 12 Eylül sonrası yeni çıkan sendikal yasaların uygulanmaya başlaması ve toplu sözleşme düzenine geçilmesi etkili oldu. Politika Gazetesi’nden ayrıldıktan sonra bir süre Yol-İş Sendikası’nda basın danışmanı olarak çalıştım, sendikanın dergisini çıkardım. Bu arada, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Sosyal Siyaset (Çalışma Ekonomisi) dalında yüksek lisans ve doktoraya başladım. Edindiğim bilgiler sayesinde çalışma yaşamında uzman sayılmam nedeniyle Hürriyet’e çağrıldım. Daha sonra Günaydın Gazetesi Ekonomi Servisi’nde de çalışma yaşamıyla ilgilendim. 1991 yılında Sabah Gazetesi’nde “Çalışma Dünyası” adıyla bir köşe hazırladım. 1993 yılında Milliyet’e çağrıldım ve haftada bir gün yayınlanmak üzere 7 yıl süreyle “Emek ve İnsan” isimli bir sayfa hazırladım. 2000 yılında sayfa kaldırılınca Milliyet’te bir süre daha çalışıp ayrıldım. Daha sonra akademik hayata geçtim, 2003 yılından beri Maltepe Üniversitesi’nde Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri dalında doktor öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım. Halen TEMMUZ 2011 // 27 SÖYLEŞİ Cumhuriyet Gazetesi’nin haftada bir yayınlanan “Emek Dünyası” isimli sayfasında da kısa köşe yazıları yazıyorum. Sendikalı Genel Yayın Yönetmeni 1970’li, 1980’li yıllarda Babıali’de hemen hemen her gazetede Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın örgütlü bulunması ve çalışanların sendikalı olması, çalışma hayatı ile ilgili haberlere daha duyarlı yaklaşmalarını sağlıyordu. Gazetelerin genel yayın yönetmenleri dahi sendika üyesiydi. Farklı bir sendikanın yaptığı toplu sözleşme, orada sağlanan haklar, bir anlamda gazetecileri de ilgilendirdiğinden, basın emekçilerine de yansıması söz konusu olduğundan, küçük bir haber de olsa mutlaka gazetelerde yer alırdı. Gazeteciler böyle haberlerin yer almasına özen gösterirdi. Ayrıca, o dönemde toplumsal muhalefet hareketinin güçlü olması, sendikaların toplum yaşamındaki etkisi, bu tür haberlerin basında yer almasında rol oynuyordu. Gazetelerde “Kitle Haberciliği” diye bir anlayış söz konusuydu. Örneğin, birinci sayfada genelde yer alan 14 haberden mutlaka 2-3 tanesi işçi, memur, emekli gibi kesimlere ait olurdu. Gazete yöneticileri bu tarz haberlerin yer almasına özen gösterirlerdi. Çünkü, gazetelerin okur kitlesi içinde emek kesiminin de belli bir payı vardı. Hatta benim Sabah’tan Milliyet’e çağrılmam da, “Bizim gazeteyi (Milliyet) işçi, memur, emekli daha çok okuyor, bu arkadaş bizde çalışsın” görüşü etkili olmuştu. Yine o dönemde, Tercüman’da işçi haberlerine bakan Refik Sönmezsoy vardı. Milliyet’te rahmetli Özer Oral, Cumhuriyet’te Şükran Ketenci (Soner), Hürriyet’te de ben çalışıyordum. Ne zaman ki Babıali’den sendikayı tasfiye ettiler, neoliberal politikalar etkin olmaya başladı, çalışma hayatına, sendikalara bakış da değişti. 28 // TEMMUZ 2011 Sendikalarla güven ilişkisi Çalışma muhabirlerinin sendikalarla arası iyiydi, sendikalar yayın organlarını, kitaplarını muhabirlere gönderirler, çeşitli toplantılarına çağırırlardı. Özellikle sendikaların uzman kadrolarıyla gazeteciler arasında yakın ilişkiler kurulurdu. Halil Tunç’un, Şevket Yılmaz’ın, Bayram Meral’in, Salih Kılıç’ın genel başkanlık yaptığı dönemlerde TÜRK-İŞ’le yakın ilişkilerim oldu. Zaman zaman eleştirel haberler yaptıysam da, gazeteci-haber kaynağı arasındaki mesafeyi koruyarak, saygı ve sevgi çerçevesinde bu ilişkileri yürüttük. Haber kaynağının gazeteciye güveni olduğu zaman, çalışma yaşamı ile ilgili özel konuları da rahatlıkla aktarabiliyordu. Gazeteci de buradan birinci sayfalık, manşetlik haberler çıkarabiliyordu. Genelde kamu sözleşmeleri süreciyle ilgili haberler, hükümetin zam oranları ve sendikaların tepkileri, grev haberleri, çalışma koşullarına ilişkin özgün haberler, kadın çalışanlarla ilgili konular ve şimdi sıralayacağım biraz sansasyonel haberler yer alıyordu. Hürriyet’te çalışırken fazla tuvalete gittiği için işten çıkarılan bir tekstil işçisinin haberi, ilginç olduğu için birinci sayfadan kullanılmıştı. Yine demiryolu çalışanlarının, makinistlerin ağır çalışma koşulları Hürriyet gibi bir gazetede birinci sayfadan “Çağdaş Kölelik” başlığı ile yer almıştı. Tekstil sektöründe işveren sendikasının başkanı Halit Narin ile işçi sendikasının başkanı Şevket Yılmaz arasında sabahlara kadar süren toplu sözleşme pazarlığı “Hacivat-Karagöz Pazarlığı” şeklinde değerlendirilmişti. Emek sayfalarından borsa sayfalarına 1980 sonrası uygulanan neoliberal politikalar, toplumsal muhalefet hareketinin ve sendikaların güç kaybetmesi, medyanın mülkiyet yapısındaki değişim ve sektördeki tekelleşme, 1990’lı yılların başından itibaren basından sendikanın tasfiyesi, çalışma hayatı muhabirliğine olan ihtiyacı azaltmıştır. Gazetelerde emek sayfalarından borsa sayfalarına doğru bir süreç başlamıştır. Özeleştiri bağlamında da gazetecilerin sınıfsal özelliklerini ve reflekslerini unutarak yeterli direnişi gösterememesi de önemli bir saptama olarak ortaya konmalıdır. Basın emekçileri de özeleştiri yapmalıdır. Bugün medyada emek ve sendika haberlerine son derece az yer verilmektedir. Ancak kamu toplu sözleşmeleri gibi hükümeti ve sermaye çevrelerini doğrudan ilgilendiren haberler ya da sosyal güvenlik gibi toplumun büyük kesimiyle ilgili haberler, yahut artık gizlenemeyecek düzeye gelen Tuzla tersanelerdeki işçi ölümleri haber olarak kullanılmaktadır. THY’deki grev oylaması, Telekom grevi gibi haberler de birinci sayfalarda emek karşıtı bir anlayışla ele alınmaktadır. Sendikaların toplumda iyice güçsüzleşmesi, ayrıcalıklı bir azınlığın çıkarlarını koruyor şeklinde lanse edilmesi, emek hareketinin yaşama ağırlığını koyamaması, sermaye kesiminin medyada hem mülkiyet, hem de ideolojik düzeyde güçlenmesi, medya-sendika ilişkilerini emek açısından olumsuz yönde etkilemektedir. Bir, iki anımdan söz etmek isterim. Yukarıda da belirttim, Hürriyet Gazetesi’nde çalışırken 1986 yılında CHP İstanbul İl Örgütü’nün bir toplantısı vardı. Toplantıda işçi haklarından, ücretlerin düşmesinden, sözleşmeli personel uygulamasından söz edilirken, açıklamanın bir yerinde küçük bir olaya da şöyle değinilip geçildi. Açıklamada çok kısa yer alan olay şöyleydi: Bir tekstil fabrikasında çalışan bir işçi, günde iki ya da üçten fazla tuvalete gittiği için işten çıkarılmıştı. Aslında en temel insan haklarına aykırı bir durumdu. Zaten daha sonra işçinin de hastalığı nedeniyle fazla tuvalet ihtiyacı olduğunu öğrenmiştik. Bizim gazetenin foto muhabiri arkadaşım, bu işçinin toplantıda olduğunu fark etmişti. Bana, “Atilla, bu işçiyi kimseye fark ettirmeden alıp evine götürelim, küçük tuvaletini yaparken arkadan resmini çekelim, birinci sayfadan kullanırlar” demişti. Toplantı sürdüğü halde o işçiyi alıp götürürken, bazı gazetelerin muhabirleri durumu fark etti ve peşimizden gelmeye başladı. İşçiyi, bizim arabaya attık ve süratle yola koyulduk, diğer gazetelerin arabaları da bizi takip etmeye başladı, bizim şoförler bu işlerde usta oldukları için izimizi kaybettirdik. İşçinin evine gelince tuvalet yaparken arkadan resmini çektik. Foto muhabiri arkadaşımın dediği gibi haber birinci sayfadan resimli olarak kullanıldı. Yine Hürriyet’te çalışırken Özal döneminde emeklilik yaşını yükselten yasa gündemdeydi. Ben de dört gün üst üste olayın olumsuz yanlarını ortaya koyan haberler yaptım ve gazete kitle haberciliği anlayışı içinde bu olayı birinci sayfadan verdi. Okurdan da büyük destek geliyordu, çalışanları savunduğumuz için telefonlarımız susmuyordu. Bir ara dediler ki, “Seni Ankara’dan bakanlıktan arıyorlar”. Telefonun öbür ucunda Özal Hükümeti’nin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu vardı. Bakan Taşçıoğlu, “Sen kimsin, bu bilgileri nerden biliyorsun, sendikalarda danışmanların mı var” diye sormaya başladı. Ben de “Efendim, daha önce sendikada çalıştım, Ankara SBF’de Çalışma Ekonomisi alanında doktora yaptım, uzmanlık alanıma giriyor” dedim. Bakan, bu sözlerim üzerine, “Gel seni müşavirim yapayım” dedi. Ben de, “Sağolun efendim, ben daha önce Ecevit döneminde 1978’de bakanlık müşavirliği görevinde bulundum” dedim. Taşçıoğlu’nun “rüşvet” kokan teklifini kibarca reddetmiştim. IŞIK KANSU: “İşçi muhabiriydim.” Ben, çalışma yaşamı muhabirliği yaptım denemez pek. Ben işçi muhabiri olarak görürdüm kendimi. Bu açıdan, pek nesnel olamadım desem yeridir. Taraf tuttum, emekten yana taraftım. 1980’li yılların ilk başından, 90’lı yılların başına değin 10 yıl süresince Cumhuriyet’te işçi muhabiriydim. Görevimi de hakkıyla yaptığım kanısındayım. En azından ileride işçi tarihini yazacaklara epey malzeme bıraktığıma inanıyorum. Işık Kansu, Şevket Yılmaz ve Orhan Balaban ile TEMMUZ 2011 // 29 SÖYLEŞİ Diğer gazeteler medya organına dönüşme süreci içindeyken, Cumhuriyet gazete içinde ayrı bir servis kurmuştu. Ustam Şükran Soner’in önderliğinde bir-iki kişiden oluşan bir servisti, ama alanına egemendi. Cumhuriyet’in işçi muhabirliği konusundaki önderliği, yaptığı sıradışı haberler, diğer gazetelerin de bu alana muhabir ayırmalarına neden oldu bence. “Olmayanı yazmadım” Sendikalarla ve özellikle de TÜRK-İŞ ile ilişkilerim, haberkaynak ilişkisiydi. Ben görevimi yapardım, onlar da kendi işlerini... Gazeteci, haber kaynağına kendisini güvendiremezse, ne ondan sağlıklı haber alabilir, ne de zamanı geldiğinde eleştirisini özgürce yapabilir. Kısacası, ne sendikacılar beni yönlendirebilirdi, ne de ben olmayanı yazdım. Özellikle 1980’li yılların sonuna doğru TÜRK-İŞ’teki ve ona bağlı sendikalardaki değişim, “Çankaya’nın şişmanı, işçi şanslı olduğuma inanıyorum. Çünkü bu eylemler, yalın ve içtenliğinin yanı sıra, bize hastır ve çok önemli bir işlevi yerine getirmiş, emeğin ciddiye alınmasını sağlamıştır. ŞÜKRÜ KARAMAN: “TÜRK-İŞ’i evim gibi gördüm.” Çalışma yaşamı muhabirliğine, çalışma yaşamını yakından tanımaya 1984 yılında TÜRK-İŞ’e bağlı Ağaç-İş Sendikası’nda basın danışmanı göreviyle başladım. Aynı zamanda sendikanın yayın organı “Ağaç-İş” dergisinin de yazı işleri müdürlüğünü üstlendim. O dönemde TÜRK-İŞ Genel Başkanı Şevket Yılmaz’ın danışmanlığını yürüten rahmetli Önder Aker ile birlikte dergiyi yayına hazırlıyorduk. Bunun yanısıra, şu anda Türk basınında belirli üst görevlerde bulunan gazetecilerin yetişmesinde büyük katkısı olan Barış Gazetesi’nde, özellikle çalışma yaşamı haber ve yazılarım da yayınlanıyordu. Böylelikle Rüzgarlı Sokak’ın havasını da orada tattım. Şükrü Karaman düşmanı” sloganında simgeleşen işçi eylemleri, haberlerin doruk noktasıydı. O rüzgarı tabandaki işçi yaratmış, kendi önderlerini sendikalara taşımıştı. Simgesel anlamda şişmanlar ve düşmanlar artıyor, o gün işçiler kazanıyordu, bugün yitiriyor... Basın, medya oldu. Piyasayı biricik çıkar yol gören Kopenhag ölçütleri ve küreselleşme baskın çıktı. İşadamı ve kadınlarının özel yaşamları bile haberden sayılırken, emek hafifsendi. Tamamen “ideolojik” yani. Adı üstünde “medya” ile sendika ilişkisi... Medyanın olaya nasıl yaklaştığı belli. İşçi muhabirliği yaparken birçok şeye tanık oldum. Özellikle vizite eylemlerine tanık olduğum için çok 30 // TEMMUZ 2011 1986’dan 1989 yılına dek Ağaç-İş Sendikası’nda 212 sayılı yasaya tabi olarak çalıştım. Sendikadan ayrıldıktan sonra bir süre işiz kaldım. Daha sonra Güneş Gazetesi’nde kısa süreliğine de olsa çalışma yaşamı muhabirliği yaptım. Güneş Gazetesi’nin adını her zaman saygıyla andığım Giray Duda yönetimindeki “Çalışma Hayatı” sayfasında yazdığım her haberim gazetenin politikası gereği yer aldı. Güneş Gazetesi’nden de ayrıldıktan sonra 1991 yılında halen çalışmakta olduğum Anadolu Ajansı’nda işe başladım ve çalışma yaşamı muhabirliği görevini İç Haberler Servisi’nde o birimden ayrılma tarihi olan 2004 yılına dek sürdürdüm. Şu anda ajansın Özel Bülten Servisi’nde görev yapıyorum. Özellikle 1980 sonrası basının bugüne göre çalışma yaşamına bakışı daha farklı daha olumluydu. O dönemde en azından Anadolu Ajansı’nın yanı sıra Hürriyet, Milliyet, Günaydın ve Tercüman gibi gazetelerde Türkiye Gazeteciler Sendikası örgütlüydü ve çalışanları sendikal bir güvencenin altındaydı. Ondan olsa gerek, sendikal haberler ekonomi sayfalarında yoğun olarak yer alır, hatta manşetlere bile taşınırdı. Bunun yanısıra, o dönemde basın daha az sermayeye bağımlıydı, daha çok ekonomik özgürlüğe sahipti. Sendikal haberler daha çok yer alıyordu. Ancak 1990’lı yılların başından itibaren basında başlayan sendikasızlaştırma, beraberinde örgütsüzlüğü getirdi, bunun sonucunda çalışma yaşamı haberleri sayfalarda azaldı, hatta yer almamaya başladı. O dönemde Tercüman’da Refik Sönmezsoy, Cumhuriyet’te Şükran Soner, Milliyet’te Atilla Özsever, Özer Oral imzalı haberlerin ne kadar ses getirdiği hala belleklerimizde yer alıyor. Şimdi bakıyorum da, zorunlu olmadıkça Cumhuriyet, Birgün, Evrensel gibi gazetelerin dışında hiçbir gazetede haber yer almıyor. Bunda sanırım, günümüzde ulusal basında Anadolu Ajansı, Cumhuriyet ve ANKA Ajansı’nın dışında sendikanın olmaması, toplu iş sözleşmesinin bağıtlanamaması da etkili oluyor. Küreselleşme ve beraberindeki özelleştirme uygulamaları sendikaları, dolayısıyla haberlerini de etkisiz kıldı. TÜRK-İŞ’e bağlı bir sendikada çalışma yaşamına “Merhaba” demem avantaj oldu. Ağaç-İş’te çalışırken TÜRKİŞ’e çok sık gider, basın toplantılarını izler, TÜRK-İŞ’in araştırmalarını haber yaparak Barış Gazetesi’ne gönderirdim. Birçoğu hala TÜRK-İŞ’te çalışan değerli arkadaşların, Enis Bağdadioğlu, Namık Tan, Özcan Karabulut, Sinan Vargı, Yıldırım Koç, Bülent Küpeli, Burhan Dodanlı ve adını hatırlayamadığım çok sayıdaki TÜRK-İŞ çalışanı ile halen süren sıkı bir dostluğumuz var. TÜRK-İŞ bugünde olduğu gibi, o dönemlerde de evim olmuştur. TÜRK-İŞ’teki ilgi, yöneticilerin ve çalışanlarının gösterdiği sıcak yaklaşım ilk günkü gibi hala sürmektedir. 1980 sonrası ve 1990’lı yılların başlarında daha fazla kamu işçisi adına yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmeleri günler, haftalar hatta aylarca sürerdi. Şu anda TÜRK-İŞ basın danışmanı olan gazeteci arkadaşım Sevkuthan Nevsuhan ile yine TÜRK-İŞ’te çalışan eski basın danışmanı, gazeteci arkadaşım Hasan Tahsin Benli’nin de çok iyi anımsayacağı gibi, Bayram Meral döneminde Tansu Çiller Hükümeti ile yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde çoğu kez TÜRK-İŞ’te sabahladığımız olmuştur. Orman-İş Sendikası’nda yine o döneme ilişkin yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde yaşadıklarımız hala gözümün önünde tatlı bir anı olarak canlanır. Şimdi bakıyorum da, yine kamu işçileri adına yürütülen görüşmeler var ancak ben bu tür haberleri ne basında gereği gibi görebiliyorum ne de televizyonlarda izleyebiliyorum. Tabii o dönemde bir milyonu aşkın işçi adına toplu iş sözleşmesi yürütülürken, bugün 300 bine yakın işçi adına toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin yapılması ne yazık ki sendikaların uğradığı erozyonu ortaya koyuyor. TÜRK-İŞ’in Ankara’da Arı Sineması’ndaki toplantısı, Bursa’daki salon toplantısı ve 1986 Şubatı’nda yüz binlerin katılımıyla İzmir Mitingi gazetelerin manşetlerinde yer almış, televizyon ana haberlerinde birinci haber olarak yayınlanmıştı. Bu toplantı ve mitingler TÜRK-İŞ tarihine damgasını vuran etkinliklerdi. “Sermaye haberleri öne çıktı” 1990’lı yılların başında başlayan sendikasızlaştırma ve küreselleşmenin azgınlığı sendikal haberlere ilgiyi azalttı, sermaye haberlerini ön plana çıkarttı. Bugün Anadolu Ajansı dışında çalışma yaşamı muhabirliği diye bir görevlendirmenin bulunduğunu sanmıyorum. Gazeteler artık ekonomi muhabirliğinin yanında çalışma yaşamı muhabirliğine önem vermiyor. Sendikalara burada düşen önemli görev medyayla sıkı diyaloga girip, olabildiğince etkinliklerini kamuoyuna duyurmalı, kamuoyunu bilgilendirmelidirler. Sendikalara düşen bir diğer görev ise, işyerlerinde sendikalaşmayı engelleyen medyayı yoğun şekilde protesto etmektir. Bir diğer önemli nokta, sendikalaşmanın güvence altına alınmasıdır. Hükümetin bu konudaki samimiyetini 2821 ve 2822 sayılı yasalarda yapacağı değişikliklerle göstermesi gerekiyor. Yıllardır ILO’nun kara listesine alınan Türkiye’nin bu ayıptan kurtulması, sendikalaşma özgürlüğünü sağlayacak yasaların çıkarılması ve bunun önündeki engellerin kaldırılması ile olasıdır. Hükümet başta basın işkolu olmak üzere diğer işkollarındaki sendikalaşmanın AB düzeyine getirilmesi çabalarına hız vermelidir. Çalışma yaşamı muhabirliğim süresinde unutamayacağım anım bir hayli çok. Ancak bunlar arasında rahmetli Şevket Yılmaz’ın babacan tavırları, sevdiklerine “Tonton” diye seslenişi, Bayram Meral’in Erzurum şivesi ve cinliği ile sorulara ustalıkla verdiği yanıtlar, Salih Kılıç’ın kızdığı an “Ben onlara göstereceğim!” ifadesi, Zonguldak Madenci Yürüyüşü’nün simge ismi rahmetli Şemsi Denizer’in dik duruşu, Sağlık-İş Sendikası Başkanı Mustafa Başoğlu’nun sendikal aşkı, Petrol-İş Başkanı Cevdet Selvi’nin TÜRK-İŞ başkanlığını kıl payı kaçırması, yine Bayram Meral’in TÜRK-İŞ başkanlığına yeni seçildiği dönemde soğuk bir Ankara günü TBMM’ye yürüyüş sırasında ağaca çıkarak işçilere hitap etmesi ( ki bu haber ve fotoğraflar tüm basının birinci sayfasında yer almıştı), TÜRK-İŞ’in Kızılay Mitingi sonrası Tansu Çiller hükümetinin devrilmesi ve 1999 yılında milyonlarca işçinin katılımıyla gerçekleştirilen “Mezarda Emekliliğe Hayır Mitingi” unutamayacağım anıların birkaçıdır. Ayrıca Ağaç-İş Sendikası’nda çalışırken DOMSAN işyerinde başlatılan ve 1980 sonrası Türk çalışma yaşamında ilk grev özelliğini taşıyan bu grev çalışma hayatımda önemli bir yer tutar. Greve katılan çırak işçilerle yaptığım söyleşi ile 1986 yılında Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin yılın gazetecilik yarışmasında üçüncülük ödülü kazamam, yaşantımın unutulmaz anlarından biridir. TEMMUZ 2011 // 31 ERTAN GENÇTÜRK İçine biraz demokrasi, biraz özgürlük biraz da insan hakları katılmış konuşmalarda, Türkiye’de Kürtlere karşı bir asimilasyon uygulandığı söylenir… Bu konuşmalar, eğitim ortalaması ‘ilkokul 5’ten terk’ olan bu ülke insanları arasında keskin guruplaşmalar ve farklılıklar yaratır. Türk’e ve Türkiye’ye karşı insanlarda bir alerji oluşturur… Bu türlü söylemlerin sahipleri fildişi kulelerde oturup Hakkâri’ye ağıt yakanlardır. Kullandıkları konuşma dili, yaşam tarzları ve yaklaşımlarıyla ‘seçkin’ modellerdir. Rusya’ya giderler, Amerika’yı satarlar, Amerika’ya gider Rusya’yı satarlar. Avrupa’ya gittiklerinde de hem Amerika’yı hem Rusya’yı satarlar… Karakterleri “satmak” üzerine bina edilmiştir… Parayı kim veriyorsa, O’nun düdüğünü çalarlar… Tek başlarına devlet görürler kendilerini… Başbakan’dan, bakanlardan daha iyi ve doğru düşünürler… Hatta onlara nasihat bile vermeye kalkarlar… Türkleri ve Kürtleri kardeşçe yaşatmak yerine, birbirlerine düşman etmek en büyük idealleridir. Onlar için tek kâbus; barış ve huzur dolu bir Türkiye’dir. İşte bunun için Mehmetçiğe kurşun sıkan her silahın tetiğinde onların parmak izleri vardır… 13 genç, 13 Mehmetçik ve 13 şehit… Hepsinin de yaşamları, düşünceleri aynı ve tek dertleri var; vatan ve bayrak… Sönen ocaklar, yıkılan hayaller… Sadece Gökhan’a, Barış’a, Necmettin’e değil bu kurşunlar, hepimize… Birliğimize, beraberliğimize, toprağımıza ve bayrağımıza… Kim nasıl öldürebiliyor bu aslanları? Bu kadar kolay mı? Birisi söylesin, ne oluyor bize? Şehitler ölmez diyoruz ama ölüyor işte… Öldürmeyelim, bir şeyler yapalım! Paketlenmiş kınama mesajlarıyla geçiştirilecek bir şey değil bu… Gencecik çocuklar, bu cansız bedenler artık hepimizin umurunda olmalı… Yoksa konuşmayalım mı? Haykırmayalım, üzülmeyelim mi? Hiçbir şey olmamış gibi mi yapalım? Öyle ya, nasıl olsa, vicdanlarımızı gözlerimize havale edip, döktüğü- Mustafa GÜNEY ADANA Barış ÇİÇEKDAĞ GAZİANTEP HIÇKIRA HIÇKIRA YAŞANAN HÜZÜNLER… müz gözyaşlarıyla, artistik hüzünlerle kendimizi kurtarırız. Her ne kadar o hüzünlerin sahicileri, şimdi şehitlerimizin evinde hıçkıra hıçkıra yaşansa da… Katıldığı bir sosyal paylaşım sitesinde “Bayrak şereftir, şerefsizler ne bilsin” yazan Gaziantepli Barış Çiçekdağı, terhisine 45 gün kalan Gaziantepli Mehmet Kaz, küçük yaşta babasını kaybettiği için, nüfusunu dedesinin üzerine aldıran Jandarma Er Ethem Okkay, 1.5 yıllık evli ve 6 aylık kız çocuğu bulunan Erzincanlı Uzman Jandarma Çavuş Fahrettin Aksu, bir paylaşım sitesinde bir şehide yazdığı mesajda “Ruhun şad olsun Tuna abi… Allah toprağını bol etsin. İnşallah rahat uyursun kabrinde. Bizler de, sizler gibi bu Türk vatanına seve seve canımızı vereceğiz Tuna abim…” diyen Adanalı 25 yaşındaki Uzman Çavuş Mustafa Güney, Giresunlu Emrah Eker Zonguldaklı Noyan Aydın, Ağrılı Vefa Çelik, Tekirdağlı Gökhan Kaplan, Hataylı Fahrettin Aksu kahpe bir saldırı sonucunda şehid oldular… Ethem OKKAY ŞANLIURFA Vefa ÇELİK AĞRI Emrah EKER GİRESUN GÖKHAN YILDIRIM: Gökhan, Hayatının 25’nci yılını yaşıyordu… Elbette ki onun da tüm insanlar gibi hayalleri vardı… Her ne kadar dağ başında modern dünyadan uzak, eğlence ve zevk konusunda fakr-u zaruret içinde yaşamaktan uzak ise de, önemli değildi onun için… Zaten alışmıştı, böyle yaşamaya… O’nun hayatı buydu… O, uğrunda öleceği bir vatanın evladıydı…10 gün sonra Adana’ya izne gelecek, daha sonra da Edirne’de yeni bir hayata başlayacaktı… Hiç olmazsa annesinin babasının biricik evlatları, terörün gölgesinden uzak bir yerde olacaktı. Ama olmadı, olamadı… Oldurmadılar… Gökhan Yıldırım, yeni bir hayat için yepyeni düşler kurmaya başlamışken, akılların almadığı, kabul edemediği, bizleri utandıran bir pusuya düşürüldü… NECMETTİN TORUN: Necmettin Torun, Rize Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’nu bitirir bitirmez askere gitti. Bir an evvel askerliği bitirip, hayata atılmayı kafasına koymuştu… İki evladı olan baba, Necmettin’e para göndermeyi düşünürken, bir gün kapılarını çalan postacı ellerine bir havale kâğıdı tutuşturdu… Necmettin, 175 lira olan maaşını ailesine göndermişti… Baba Şükrü Torun’un ruh dünyası allak bullak olmuş, annesi ise gözyaşlarını kimseyle paylaşmamak içim köşe bucak kaçmıştı. Samsun Alaçam’ın Yoğun Pelitli köyünün tek üniversiteli genci olan Necmettin, şehit düşmeden bir gün önce babası ile görüşmüş, iyi olduğunu söylemişti… Hem annesi hem de babası bu görüşmenin verdiği mutluluğu eş ve dostlarıyla sevinçle paylaşıyordu. Ama bu sevinç bir gün bile sürmedi… Fahrettin AKSU ERZİNCAN Gökhan KAPLAN TEKİRDAĞ AYKUT DELİMEHMETOĞLU: Aykut, 20 yaşındaydı… Bursa İnegöl’de babası ile birlikte mobilyacılık yapıyordu… Askere giderken komando yazılmayı kendisi istemişti… Hatta dağıtımı 2 ay önce Diyarbakır’da pusuya düşürülen birliğe çıkmıştı… Ama o üzülmedi… Belli ki içinde vatana, vatanın birliğine ve bütünlüğüne karşı duranlara karşı bir öfke vardı… Hatta operasyona çıkarken babasını aramış, “Hakkınızı Helal Edin. Çok zor bir göreve çıkıyoruz” demişti… Öyle de oldu… Aykut, hem zor bir göreve, hem de dönüşü olmayan bir yolculuğa çıktı… Yeni bir dünyaya ilişkin hayalleri, 20 yaşında son buldu… UFUK BAŞARI: Konyalı Ufuk Başarı, 27 yaşındaydı… Ankara’da İlahiyat okuyordu. Askere gitmeye karar verdi ve kaydını dondurdu… İki kız kardeşi, annesi ve babası ile birlikte yaşıyordu… Doğanhisar ilçesinde, zaman zaman mevlitler okuyan ve namaz kıldıran Ufuk, katıldığı bir sosyal paylaşım sitesine, “Her ananın doğurduğu asker, her kızın sevdiği komando olmaz” yazmıştı… Babası, 13 askerimizin şehit olduğunu duyduğunda birliği aramış ama telefona çıkan asker, bir türlü acı haberi verememişti. Durumu anlayan baba İsa Başarı, terhisine 7 ay kalan oğlu ile ilgili haberi almak için evin önünde beklemeye başladı… Haber geldi… Geldi ama kötü geldi… Mehmet KAZ GAZİANTEP 13 şehidimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz… Burada hayat öykülerini özetlemeye çalıştığımız 13 askerimizin ailelerine sabır ve başsağlığı diliyoruz… Noyan AYDIN ZONGULDAK İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ İşte Hayatımız’ın bu bölümüne konuk olan İÇDAŞ işyeri baştemsilcisi Nail Ayyıldız, hayatla mücadelesini bizlerle paylaştı. AYYILDIZ’LI MÜCADELE İşte Hayatımız’da bu ay Kıbrıs’tayız... Metal işçilerinin yenilenen yuvası Büyük Anadolu Girne Otel’deyiz ve konuğumuz Çanakkale İçdaş işyerinden Nail Ayyıldız ve eşi Radife Ayyıldız… UĞUR POLAT İşte Hayatımız’da bu ay Kıbrıs’ta, metal işçilerinin yenilenen yuvası Büyük Anadolu Girne Otel’deyiz. Konuğumuz ise, Çanakkale İçdaş işyerinden Nail Ayyıldız ile eşi Radife Ayyıldız…Biga 1 Nolu şubemizin yetkili olduğu işyerlerinden olan İçdaş AŞ’de baştemsilcilik yapan Nail Ayyıldız, sayfalarımıza konuk olan ilk baştemsilci olma özelliğini de taşıyor. Çalışma hayatına çok erken yaşlarda başladım… 1968 yılında Çanakkale’de doğan Nail Ayyıldız, çok küçük yaşta çalışma hayatına başladığını anlatıyor. “1968 yılı Çanakkale doğumluyum. Çocukluğum burada geçti. Çalışma hayatıma da burada başladım. Fakat çok erken denebilecek 34 // TEMMUZ 2011 “12 yıl Turizm sektöründe şef garsonluk yaptım. Hiç durmadan aralıksız 48 saat çalışıyorduk. Bu nedenle sektör çok ağır ve yorucuydu… Tam bir kaostu. Çok küçük yaşta çalışma hayatına başlamam uzun yıllar bu sektörde kalabilmemi sağlamıştı.” bir yaşta evlendim ve İstanbul’da yaşam mücadelesine başladım... 12 yıl Turizm sektöründe şef garsonluk yaptım. Hiç durmadan aralıksız 48 saat çalışıyorduk. Bu nedenle sektör çok ağır ve yorucuydu… Tam bir kaostu. Çok küçük yaşta çalışma hayatına başlamam, uzun yıllar bu sektörde kalabilmemi sağlamıştı.” Nail Ayyıldız, turizm sektörünü ağır ve yorucu olarak anlatsa da. güzel günlerinin geçtiğini belirtiyor. Çok keskin bir dönüş yaptım… Ayyıldız, uzun yıllar süren turizm macerasını 1999 yılında tamamlamış... “1999 yılında farklı bir sektöre, DemirÇelik sektörüne geçiş yaptım. Benim için çok keskin bir dönüş oldu. Hiçbir deneyim ve tecrübem yoktu. Dört yıl boyunca İstanbul’da faaliyet gösteren Mert-San Demir Çelik işyerinde çalıştım. Turizm sektörü gibi Demir Çelik sektörü de ağır bir işkoluydu… 2003’lü yıllara geldiğimizde İstanbul artık beni yormaya başlamıştı. Bu yorgunluk hem kendim, hem de ailem için yeni bir karar almamı sağladı. Bizim için bir dönüm noktası olan kararı aldık ve memleketimiz Çanakkale’ye dönüş kararını verdik”. Türk Metal ile tanıştık… Nail Ayyıldız, 2003 yılında ailesi ile birlikte Çanakkale’ye dönüş yaptıktan sonra Demir-Çelik sektöründe faaliyet gösteren İçdaş işyerinde işe başlıyor ve Türk Metal ile tanışıyor. “Çanakkale’de demirçelik sektöründe İçdaş işyeri vardı. Buraya iş başvurusunda bulundum ve sınava girdim. Sınav sonucunda da işe alındım. İçdaş’ta Çelikhane bölümü yeni açılmıştı. Ben de benim gibi işe yeni başlayan arkadaşlarla birlikte Çelikhane de çalışmaya başladım. Burada çalışma saatleri hafta içi 12 saat, hafta sonları birinci hafta 16, ikinci hafta 20 saatti… Çok yoğun tempo içerisindeydik. Bizimle beraber Haddahane bölümünde çalışan mesai arkadaşlarımız vardı. Onlar günde 8 saat çalışıyor ve bizimle aynı maaşı alıyorlardı. Haddahane bölümü Çelikhane bölümünden önce açılmıştı ve orada sendika teşkilatlanması vardı. Bu nedenle o bölümde çalışan arkadaşlarımız bizden daha az çalışıp TEMMUZ 2011 // 35 İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ bizimle aynı maaşı alabiliyorlardı. O güne kadar sendikanın ne olduğunu ve ne iş yaptığını bilmiyordum. Biraz araştırdıktan sonra, mesai arkadaşlarımla birlikte Türk Metal’le tanışıp, bünyesinde teşkilatlanma çalışmalarına başladık”. Adım ‘KAÇIK’a çıktı… Ayyıldız, Türk Metal ile tanışmalarından sonra girdikleri mücadelenin çok zor geçtiğini fakat bu mücadeleden zaferle ayrıldıklarını dile getiriyor. “İçdaş’ta mücadelemiz 2003 yılında başladı. Bu mücadelenin zor geçeceğini biliyorduk. Ama beklediğimizden daha zor oldu. İşveren 2004 yılında bizi Eras adlı taşeron bir firmanın kadrosuna geçirdi. Bu değişiklik maaşlarımızı düşürdü... Ama yılmadan mücadelemize devam ettik. İki yıllık mücadelemiz 2005 yılından tamamlandı ve biz de sendikalı olduk, Türk Metal’li olduk… Daha önce dediğim gibi, sendikanın ne olduğunu, işçi için neden bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum. Ama ne olduğunu öğrenince en büyük savunucularından biri de ben oldum. Hatta fabrikada adım ‘Kaçık’a çıktı. Buradan sendikasız çalışan bütün metal işçisi arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Eğer insanların hakkını savunması ve bunun için mücadele kaçıklıksa… Bu mücadeleden ne olursa olsun vazgeçmeyin”. Birlikte olmalıyız… İçdaş işyerinde kütük demiri ve inşaat demiri ürettiklerini anlatan Ayyıldız, işyeri temsilcisi seçildikten sonra demir-çelik işçileri için mücadele ettiklerini ifade ediyor. “Türk Metal’de örgütlendikten sonra işçi olarak kendimizi daha da güvende hissettik. Bu güven artık kendimiz için bir şeyler isteme cesaretini de bize aşıladı. İlk önce yeni banyolarımıza kavuştuk. Yeni depomuzu yaptırdık. Servis koydurduk. Bu süreçte yalnız kaldım, birçok kez işten atılma riskine girdim. Ama sendikamızın verdiği güven duygusu ile hiç vazgeçmedim. Timurlenk Ankara savaşından sonra her eve bakması için bir fil hediye etmiş. Kim bu fillerden birinin ölümüne sebep olursa onun kellesini uçuracağını söylemiş. Fil, bu tabii… Doymak bilmiyor… Bir anda bulunduğu her eve kıtlık getiriyor. Halk 36 // TEMMUZ 2011 “İçdaş’ta Çelikhane bölümü yeni açılmıştı. Ben de benim gibi işe yeni başlayan arkadaşlarla birlikte Çelikhane’de çalışmaya başladım. Burada çalışma saatleri hafta içi 12 saat, hafta sonları birinci hafta 16, ikinci hafta 20 saatti. Çok yoğun tempo içerisindeydik. Bizimle beraber Haddahane bölümünde çalışan mesai arkadaşlarımız vardı. Onlar günde 8 saat çalışıyor ve bizimle aynı maaşı alıyorlardı. Haddahane bölümü Çelikhane bölümünden önce açılmıştı ve orada sendika teşkilatlanması vardı. Bu nedenle o bölümde çalışan arkadaşlarımız bizden daha az çalışıp bizimle aynı maaşı alabiliyorlardı.” şikâyetçi oluyor ama kimse bu durumu Timurlenk’e söylemiyor. Bir gün Nasreddin Hocayı ikna eden halk hocanın arkasına geçerek kral’ın huzuruna çıkmak için yürümeye başlıyor. Timurlenk’in sarayına yaklaştıkça hoca’nın arkasındaki kalabalık iyice azalıyor. Huzura çıkan Nasreddin Hoca arkasında kimseyi göremeyince kendisine niye huzuruna geldiğini soran Timurlenk’e, kralım “halk dağıttığınız fillerden çok memnun birer adet daha istiyor”. Dağıtılan fillerle halk daha zor duruma düşüyor ve daha çok eziliyor. Biz temsilciler de aynı durumdayız. İşçiler arkamızda olduğu sürece güçlüyüz, yoksa Timurlenk ile Nasreddin Hoca’nın hikâyesindeki gibi daha çok eziliriz. Bu yüzden birlikte olmayız”. Bananecilik bizi tüketiyor... Teşkilatlanma sürecinde çok zorluklar çektiğini dile getiren Nail Ayyıldız, en çok da insanların bananeciliğinden çektiğini söylüyor. “Tarık Akan ve Halit Akçatepe’nin oynadığı “Ah Nerede?” isimli Yeşilçam’ın en çok izlenen filmlerinden birisi var… Filmde kumarbaz, kadın düşkünü ve devrimci üç kardeş var. Okuma adı altında Adana’dan İstanbul’a geliyorlar. Bir gün üçü de karakola düşüyor. “Sendikanın ne olduğunu, işçi için neden bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum. Ama ne olduğunu öğrenince en büyük savunucularından biri de ben oldum. Hatta fabrikada adım ‘Kaçık’a çıktı. Buradan, sendikasız çalışan bütün metal işçisi arkadaşlarma seslenmek istiyorum. Eğer insanların hakkını savunması ve bunun için mücadele kaçıklıksa…Bu mücadeleden ne olursa olsun vazgeçmeyin” Adana’dan babaları geliyor. Karakolda gördükleri çocuklarına neden sorusunu sorduğunda aldığı cevaplar ya sanane ya da banane oluyor. İşte bizim sorunumuz bu, yıllardır bize egoistlik aşılandı. Bugün geldiğimiz noktada artık iki kardeş bir araya gelip, bir şeyler paylaşamıyor”. 25 yıllık bir evliliği sürdüren Ayyılıdız çiftinin Ali isimli bir de oğulları var. Ali Ayyııldız’ın, vatani görevini yapmak üzere Ankara’da bulunduğunu söyleyen çift, birbirlerine zaman ayırmaya dikkat ettiklerini söylüyorlar. Röportajımızın sonuna gelirken Nail Ayyıldız, son bir cümle daha ekliyor. “Bir olalım, birlikte olalım sendikamıza sahip çıkalım. Çünkü bizi bizden başka koruyacak kimse yok.” Röportajımızı tamamlarken, Ayyıldız ailesinin askerdeki oğulları Ail Ayyıldız’a hayırlı teskereler diliyoruz ve bize zaman ayırdıkları için, Ayyıldız çiftine teşekkürlerimizi bir kez de buradan iletiyoruz. TEMMUZ 2011 // 37 BİZİM FABRİKALARIMIZ MAKİNE KİMYA ENDÜSTRİ KURUMU Kuruluşu 15. Yüzyıla dayanıyor… Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, değişik unvan ve statüler altında 15. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar inebilen tarihi bir geçmişe sahip. Kurumun temelleri Fatih Sultan Mehmet’in Top Döküm Tesislerini kurdurmasıyla atıldı. 15.Yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Tophane-i Amire, 1832-1908 yılları arasında Tophane Müşirliği, 1908’den itibaren Harbiye Nezareti bünyesinde sürdürülen Osmanlı silah sanayi, İmparatorluğun çökmesi ile İstanbul’dan kaçırılan bir kısım tezgâh, teçhizat, malzeme ve ustalarla, 1921 yılında Atatürk’ün direktifi ile, Kurtuluş Savaşı sırasında Ulusal Bağımsızlık hareketinin içerisinde yer aldı. 1919- 1923 döneminin ardından, Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü kuruldu. Merkezi Ankara’da olan bu oluşum, İstanbul, Kırıkkale ve yurdun birçok köşesinde yer alan kuruluşlarla, Cumhuriyet yönetiminin sanayi yapılanmasının temel taşlarından biri oldu. 38 // TEMMUZ 2011 Değişime ayak uyduruluyor… Kurum, değişen dünya ve Türkiye koşulları, üretim/pazarlama anlayışındaki yenilikler ve gelişmeler ile NATO’ya üyelik sonucu, hali hazırdaki kapasiteyi daha etkin ve verimli kullanabilmek amacıyla, 1950 yılında 5591 Sayılı Kanunla, sermayesinin tamamı devlet tarafından karşılanan tüzel kişiliğe sahip “Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu” adı ile yeniden teşkilatlandırıldı. Zaman içinde gerek yurtiçi, gerekse yurtdışından alınan önemli siparişler sonucu, ulaştığı ekonomik gücü çok iyi kullanan MKE, Savunma Sanayinin çeşitli alanlarında yatırımlarını gerçekleştirerek, 18 büyük fabrika, 18000 kalifiye personel gibi bir büyüklüğe ulaşma başarısını gösterdi ve çok önemli hizmetlerini yıllarca sürdürdü. 233 Sayılı “Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK” kapsamına alındı. Halen 233 Sayılı KHK ve bu KHK’ye dayanılarak 1984 yılında çıkarılan “MKE Kurumu Ana Statüsü” çerçevesinde faaliyetini sürdüren MKEK, sorumluluğu 300 Milyon YTL olan sermayesi ile sınırlı, tamamen bir ticari kuruluş gibi, karlılık ve verimlilik esas alınarak faaliyetini sürdürüyor. Ana görevi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her çeşit silah, mühimmat, roket, harp araç ve gereç ihtiyacını karşılamak olan kurumda, zaman içinde, Türkiye endüstrisi ve ekonomisindeki gelişmeler paralelinde organizasyon değişiklikleri yapıldı. Günümüz itibariyle Kurum faaliyetlerini, Milli Savunma Bakanlığı ile ilişkilendirilmiş olarak, 10 fabrika ve 2 İşletme Müdürlüğü’nde çalışan 6000’i aşkın personel ile yürütmektedir. 10 fabrika, 6000’i aşan personel… Uzun bir süre yürürlükte kalan bu kanun, 1983 tarihli ve 105 sayılı “Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Kuruluşu Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile yürürlükten kaldırıldı. Kurum daha sonra, bütün KİT’leri tek çatı altında toplayan ve 1984 yılında çıkarılan TEMMUZ 2011 // 39 BİZİM FABRİKALARIMIZ Dünya ve NATO standartlarına uygun üretim… MKE, ayrıca piyasanın ihtiyacı olan çelik, pirinç ve elektrik sayacı gibi üretim hizmetlerini, günün teknik ve ekonomik koşullarını göz önünde tutarak, dünya ve NATO Standartlarına uygun kalitede üretim yapmaktadır. Gerek Türkiye piyasasına, gerekse uluslararası pazarlara arz edilmekte olan ürünlerin imalatı süresince, tüm fabrikalarda AQAP 120 ve ISO 9000 Kalite Güvence sistemleri uygulanmaktadır. Bilim ve teknolojinin olağanüstü hızla geliştiği çağımızda, MKE mevcut yatırım, işgücü, sermaye, bilgi ve teknoloji birikiminin verimli kullanımını ilke edinmiştir. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından verilecek her türlü görevi yapmaya hazırdır. Savunma Sanayinde verimliliğin, uluslararası rekabette kalite ve güvenilirliğin yer ettiği, kurallaştığı ve kurumlaştığı bir sektör olması gerektiğine inanan MKE, bu konulardaki çalışma biçimiyle, örgütlenmesiyle, Uluslararası Kalite Sistemlerine hızlı uyum sağlama çabalarıyla ve Ar-Ge çalışmalarıyla bu sanayide önemli kararlar ve uygulamalar sürecine girmiştir. Bu süreç içinde MKE ‘de, mevcut sistemin yeniden yapılanması, üretim tesislerinin modernizasyonu ve yeni projelerin geliştirilmesi amaç edinilmiştir. Ayrıca, hedefler arasında, Türk Silahlı Kuvvetleri ile dost ve müttefik ülkelerin ordularının, modern ve yeni teknolojilere uyan, daha kaliteli ve daha çok miktarda savunma araç ve gereçleriyle donatılması bulunmaktadır. MKEK, günümüz itibariyle faaliyetlerini, Milli Savunma Bakanlığı ile ilişkilendirilmiş olarak, 10 fabrika ve 2 İşletme Müdürlüğü’nde çalışan 6000’i aşkın personel ile yürütmektedir. 62 Ülkeye ihracat… Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), bugün 62 ülkeye Türk yapımı, silah, mühimmat ve çeşitli savunma sanayi ürünü satıyor. İhracat bağlantısı 2010 yılı sonu itibarıyla 284,2 milyon dolara ulaşan kurumun, 62 ülkeye gerçekleşen toplam ihracatı ise 38 milyon dolar oldu. 558. Kuruluş yılı kutlanıyor… Geçmişi, 15. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanan, 558’inci kuruluş yıl dönümünü kutlayan ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin her çeşit silah-mühimmatroket–harp araç-gereç ve patlayıcı madde ihtiyacını karşılamak üzere görevlendirilen MKE Kurumu, ana statüsünde tanımlanmış olan bu görevinin yanında, Türkiye savunma sanayinde, yerli katkı payını artırmak ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarına yönelik yeni ürünleri üretme görevini de yürütüyor. MKEK, mühimmat, silah, roket, patlayıcı maddeler ve kimyasallar olmak üzere dört gruptan 1000’i aşkın çeşitte savunma sanayi ürünü üretiyor. 40 // TEMMUZ 2011 İLKLERİN FABRİKASI MKE Kurumu, bu görevlerinin yanısıra, Türkiye’nin sanayileşme çabasının içinde geniş katkıları ile sivil sektöre yönelik; kimyasal ve patlayıcı maddeler, malzeme ve makine üretimlerindeki ilkleri de gerçekleştirdi. İlk demiryolu rayı haddeleme, ilk sac mamulleri ve pirinç malzeme, takım tezgâhları, vasıflı çelik haddehanesi, pik ve sfero dökümhanesi, elektrik sayaçları, zirai mücadele aletleri, tekstil makineleri, dişli ve dişli kutusu imal tesisleri, çelik çekme boru, pil imalatları da bu ilkler arasında yer alıyor. Ayrıca, 1950’li yıllarda, MKE-Uğur-44 tipi ilk Türk Eğitim Uçağı da MKEK tarafından üretildi. Cumhuriyet dönemi Türk sanayisinin gelişiminde en önemli lokomotif güçlerden biri olan Kurum, halen hafif silah mühimmatı, sivil tip gaz maskesi ve süzgeci, sivil maksatlı patlatma kapsülleri, pirinç ve çelik malzeme, dinamit gibi sivil sektöre yönelik ürünlerin üretimini, mevcut imkanları ve kapasitesi ile sürdürüyor. YATIRIMLAR DEVAM EDİYOR… Savunma sanayine yönelik yatırımlarını Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları paralelinde ve ülke savunma sanayini millileştirme duygusundan hareketle sürdüren Kurum, bugüne kadar aralarında 155 mm. 52 Kalibre Silah Sistemi Fırtına ve Panter, Eryx Tanksavar Projesi, Küresel Barut Projesi, Menzilli Mühimmat Ailesi Projesi’nin de yer aldığı birçok önemli yatırımı tamamladı. 2011 yılında ise, toplam tutarı 307 milyon lirayı bulan Chaff ve Flare Projesi, 120 mm. Tank Topu Silah Sistemi Projesi, 120 mm. Tank Topu Mühimmatı Projesi ile Takım ve Tezgah Modernizasyon Projelerini tamamlamayı planlayan MKEK, yine bu yıl toplam yatırım tutarı 318 milyon TL olan Monoblok Tekerlek ve Tekerlek Üretimi Tesisi ve Çelikhane Modernizasyonu Projesi’nin çalışmalarına başladı. AR-GE ÇALIŞMALARI 2005’te başlattığı yeniden yapılanma faaliyetlerinin en önemli başlığı olarak, ‘’Ar-Ge çalışmalarına yeni bir yön vermeyi’’ belirleyen MKEK, aralarında Altay Milli Tank Projesi, Modern Piyade Tüfeği Projesi ve Modern Makineli Tüfek Projesi’nin de yer aldığı 111 Ar-Ge projesi ile ilgili faaliyetlerini sürdürüyor. Bugün itibarıyla kurumun yatırımlar ile Ar-Ge projelerinin toplam tutarı 2 milyar 70 milyon liraya ulaştı. MKEK, mühimmat, silah, roket, patlayıcı maddeler ve kimyasallar olmak üzere, dört gruptan 1000’i aşkın çeşitte savunma sanayi ürünü üretiyor. 2009 yılında 312 milyon liralık üretim gerçekleştiren MKE’nin, geçen yılki toplam üretimi ise 352 milyon TL oldu. Kurum, geçen yılı 650 milyon lira satış yaparak 148 milyon lira faaliyet karı ve 64 milyon lira da dönem karı elde ederek kapattı. Birçok projeyi başarıyla tamamlayan MKE’de, özellikle Türk mühendisler tarafından tasarlanan ve dünyadaki en uzun menzilli (40 kilometre) top olarak kabul edilen panter ve fırtına obüsleri ile, Jandarma için geliştirilen 7.62 mm. çapındaki Bora 12 keskin nişancı tüfeği, daha çok hareketli hedefleri vurmak için tasarlanan 5,56 mm. çapındaki yarı otomatik keskin nişancı tüfeği T-12, son dönemde yurt içi ve yurt dışında büyük ilgi gören projeler oldu. MAKİNA VE KİMYA ENDÜSTRİSİ KURUMUNA AİT İŞLETME/FABRİKALAR: MKEK, Türkiye’nin yerli tasarımla üzerinde çalıştığı ALTAY Milli Tank Projesi’nde de, tankın bazı silah sistemlerini üretecek. Kurumda ayrıca, Ar-Ge çalışmaları kapsamında basınçlı betonları delerek geçecek ve hedeflenen noktada patlayacak Nüfuz Edici Bomba Projesi, 105 mm. Havadan Taşınabilir Hafifletilmiş Obüs Projesi, 35 mm. Kundağı Motorlu Namlulu Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi Projesi, Duyarsız Patlayıcı Projesi, 35 mm. Parçacıklı Mühimmat Geliştirme Projesi, Çok Maksatlı Tapa Projesi, 155 mm. Akıllı Mühimmat Projesi, Duyarsız Patlayıcı Projesi gibi önemli yerli tasarım projelerin tamamlanması için çalışılıyor. MKE Ağır Silah ve Çelik Fabrikası (KIRIKKALE) MKE Barut Fabrikası Müdürlüğü (KIRIKKALE) MKE Çankırı Silah Fabrikası Müdürlüğü (ÇANKIRI) MKE Destek Tesisleri İşletmesi (KIRIKKALE) MKE Gazi Fişek Fabrikası (ANKARA) MKE Hurda İşletmesi (ANKARA) MKE Kapsül Fabrikası (ANKARA) MKE Maksam Makine ve Maske Fabrikası (ANKARA) MKE Mühimmat Fabrikası (KIRIKKALE) MKE Pirinç Fabrikası (KIRIKKALE) MKE Roket ve Patlayıcı Fabrikası (ANKARA) MKE Silah Fabrikası (KIRIKKALE) TEMMUZ 2011 // 41 SAĞLIK TÜRK METAL SAĞLIK HİZMETLERİ Sendikamız Türk Metal’in temel ilkelerinden biri, üyelerinin tek bir aile olmasına atıfta bulunularak, ‘üyeleri, üye eşleri ve çocuklarının sağlıklı, bilinçli, kültürlü ve eğitimli bir birey olarak topluma ve ülkeye daha yararlı olmalarını sağlayacak sosyal, kültürel ve sportif amaçlı tesisi ve yatırımlar yapar…’ Diğer bir temel ilkesi ise kaliteli bir yaşama atıfta bulunarak; ‘üyelerini verimli ve kaliteli bir üretim anlayışına, sağlıklı ve güvenli iş koşullarına, ülke standartlarının altına düşmeyecek bir ücret yapısına kavuşturur…’ Dikkat edilirse, her iki temel ilkede de ‘sağlık’ konusuna vurgu yapılmıştır. Buradan şu sonuca varılıyor. Üyenin ve üye yakınlarının sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için ilk önce sağlıklarının yerinde olması lazım… Sağlık olmazsa hiçbir şey olmaz… İnsan sağlığı konusunda sık sık verilen şu örnek, sağlığın ne kadar önemli olduğunu daha da iyi anlamamıza yetecektir. Sağlığınız ve sıhhatiniz yerindeyse bir kâğıdı önünüze alarak rakamla 1 (bir) yazın. Eğitiminiz varsa 1 rakamının hemen sağ yanına 0 (sıfır) koyun. İyi bir işiniz ve geliriniz varsa bir sıfır daha koyun. Eşiniz ve çocuklarınız varsa sıfırların yanına bir sıfır daha koyun… Şimdi rakamların hepsine baktığınızda 100000 bir rakam görürsünüz. Bu sizin hayat okulundaki puanınızdır. Eğer sağlığınız yerinde değilse bir (1) rakamını sıfır olarak değiştirin… 42 // TEMMUZ 2011 Sağlığınız ve sıhhatiniz yerindeyse bir kâğıdı önünüze alarak rakamla 1 (bir) yazın. Eğitiminiz varsa 1 rakamının hemen sağ yanına 0 (sıfır) koyun. İyi bir işiniz ve geliriniz varsa bir sıfır daha koyun. Eşiniz ve çocuklarınız varsa sıfırların yanına bir sıfır daha koyun… Şimdi rakamların hepsine baktığınızda 100000 bir rakam görürsünüz. Bu sizin hayat okulundaki puanınızdır. Eğer sağlığınız yerinde değilse bir (1) rakamını sıfır olarak değiştirin. Şimdi rakamlara baktığınızda göreceksiniz ki, bu da sizin hayat okulundaki puanınızdır. Sağlıklı insanlar en yüksek puanı alırken, sağlıksız insanlar en düşük puanı almaktadır. Hayat okulunda sınıfta kalmak istemiyorsanız sağlınıza önem verin. İşte insana ve insan sağlığına önem veren sendikamız Türk Metal, başta Ankara, Kırıkkale, Kdz. Ereğli şubelerimiz olmak üzere, işçi yoğunluğunun çok olduğu Bursa’da da üyelerine sağlık hizmetleri vermeye başladı. Bu pilot bölgelerde yapılacak uygulamalardan sonra, sağlık hizmetlerinin diğer bölgelerde de verileceğini dile getiren Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a, üyelerimiz, gerek çektikleri faks mesajlarıyla, gerek gönderdikleri e-postalarla ve gerekse yazdıkları mektuplarla teşekkürlerini dile getirdi… Üyelerimizin yazdıkları mektup örneklerinden bir kaçını bu sayımızda sizlerle paylaşmak istedik… Mükemmel bir uygulama: Bursa 3 Nolu Şubemizin yetkili olduğu Türkiye Otomobil Fabrikaları (Tofaş) A.Ş. işyerinde çalışmakta olan sendikamız üyesi Ali Kumru, Yedek Parça Lojistik Opar’da iş kazası geçirdi. Kaza neticesinde 2 ayağı kırılan üyemizin evine işyeri sendika temsilcilerimiz geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. Bu ziyaretten çok memnun kalan üyemiz, sendikamızın sağlık alanında üyelerine sunduğu hizmetlerle ilgili olarak şunları söyledi: “Sendikamız Türk Metal’in Bursa’da başlatmış olduğu ambulans ve cenaze aracı hizmeti biz TOFAŞ çalışanları ve Türk Metal Sendikası üyelerini çok memnun etmiştir. Gerçekten mükemmel bir uygulama olmuş. Benim, geçirdiğim bir iş kazası sonucu 2 ayağım da kırıldı. Sağ olsunlar fabrikamızın temsilcileri her konuda bana destek oldular. Evime yapmış oldukları geçmiş olsun ziyareti de beni ayrıca mutlu etti. Kontrollerimi yaptırmak için hastaneye gittiğimde bir telefon açmamla sendikamızın ambulansı benim yardımıma koştu. Sendikamızın gücünü bir kere daha anlamış bulunmaktayım. Bu ambulans ve cenaze aracının Bursa’ya gelmesinde katkıları bulunan, başta Bursa 3 Nolu Şube Başkanım Sayın Mesut Gezer’e ve Bursa’ya bu araçları tahsis eden Genel Başkanımız ve merkez yöneticilerine sonsuz teşekkür ederim.” Ambulansı ilk kullanmak bana nasip oldu: Delphi Otomotiv’de çalışan üyemiz Yasin Yılmaz da konuyla ilgili şunları dile getirdi: “Ben Yasin YILMAZ, yaklaşık 5 yıldır çalışmakta olduğum işyerim Delphi Automotive Bursa fabrikasında 16/24 vardiyasında çalıştıktan sonra evime döndüm, Gece rahatsızlanmışım, o anda misafir olarak benim yanımda bulan ablam tarafından Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil bölümüne götürülmüşüm. Beynimde oluşan hava kabarcığı patlamış ve beni yoğun bakıma almışlar. Yaklaşık 2 ay süren yaşam mücadelesi sonrası kendime geldim. Yoğun bakımdan çıktıktan sonra kendime geldiğimde, ailemden, Delphi Bursa ve Türk Metal ailesi tarafından sahip çıkılarak hiç yalnız bırakılmadığımı öğrenmek beni çok mutlu etti. Uzun tedavi süreci sonrası doktorların taburcu olduğumu, eve gidebileceğimi söylediği gün çok mutlu olmuştum. O an içime bir sıkıntı düşmüştü. Tedavi sonrasında yürümek bir yana, oturmakta bile güçlük çekiyordum. Eve nasıl gideceğimizi ailemle konuşurken öğrendim ki, o gün ailem işyeri temsilcilerimize ulaşarak durumu bildirmişler. Temsilcilerimiz, birkaç gün öncesinde, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak öncülüğünde Türk Metal’in Bursa Şubeleri üyelerine tahsis edilen ambulanstan bahsederek, ihtiyaç anında bize tahsis edilebileceğini bildirmişler. Ambulansı ilk kullanmak bana nasip oldu. Hiçbir sıkıntı çekmeden işyeri hekimi ve temsilciler eşliğinde evime ulaştırıldım. Ayrıca, kontrol için hastaneye gitmem gerektiğinde de ambulanstan faydalanma imkânı buldum. Tedavim sürecinde ve sonrasında yanımda bulunan tüm çalışma arkadaşlarıma, işyeri temsilcilerime, şube yöneticilerimize, işyeri yöneticilerime ve işyeri hekimimize huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyor, genel merkezimizin bize sunmuş olduğu ambulans için şimdiye kadar hizmetlerinden yararlanmış ve ileride yararlanacak olan arkadaşlarım adına Allah razı olsun demeyi bir borç biliyorum.” Kızım Aslı’nın ve benim sendikam Türk Metal: Yine Bursa 3 Nolu Şubemizin yetkili olduğu REXROTH BOSCH işyerinden üyemiz Hakan Aydın’ın canından da çok sevdiği kızı Aslı’nın sağlığına kavuşması için verdiği mücadeleyi ve çabayı yorumsuz olarak okurlarımıza sunuyoruz… “Kızım Aslı 15 Ağustos 2000 tarihinde dünyaya merhaba dedi. 2007 yılına kadar her şey normal gidiyordu. Bu yılın başlangıcında kızım Aslı’da denge bozuklukları başladı. Araştırılması için Bursa Tıp Fakültesi’nde tedavi altına alındı. Hani hastaneye gidersin, ilaç verilir ya da operasyon geçirirsin, iyileşirsin düşüncesi vardı bizde ilk olarak… 2007 Haziran ayında dünyamız yıkıldı. Yapılan tetkikler sonucunda kızım Aslı’nın rahatsızlığına, dünyada tedavisi olmayan Ataksi – Telenjiektazi teşhisi konuldu. Bir ay kendimizi toparlayamadık. Baktık bu üzüntü kızımız Aslı’ya daha çok TEMMUZ 2011 // 43 SAĞLIK zarar vermeye başladı. Hastalıkla mücadele etmekten başka çaremiz yoktu. Araştırmalarımız sonucu bu hastalığın en iyi tedavi edildiği Ankara Hacettepe Tıp Fakültesi’ne götürdük. Sağolsun çok iyi bir doktorumuz vardı. Doktor hanım, kızımı kendi torunu yerine koydu ve tedaviye başladı. Böylece Ankara ve Bursa seferlerimiz başladı. 2007 den beri tedavimiz devam ederken, 2009 Eylül ayında kızım Aslı’da farklılıklar oluşmaya başladı. O zamana kadar destekli devam ediyordu, oturduğu yerde kaymaya başladı, yürüme iyice bozuldu ve vücutta birden bel kısmından istemsiz hareketler başladı. Apar topar Ankara’ya gittik, neden kaynaklandığını 2 yıl boyunca bulamadılar ve 2 yıl boyunca Aslı o istemsiz hareketlerle yaşamaya devam etti. Size soruyorum parmağınızın teki sürekli acıyor olsa, buna ne kadar dayanırsınız. Bunun bütün vücutta uyku harici - sürekli hareketlerin olduğunu düşündüğünüzde ben tarif edemiyorum artık kızımın çektiği acıları. Tabi bu zaman sürecinde aramadığımız sormadığımız doktor kalmadı. Çaresizlikler içindeydik, en son araştırmamızda İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nde bir doktorla tanıştık. Doktor hanım bu hastalıkla mücadele edeceğini, hastaneye yatıracağını söyledi. Ama boş yatak olmadığı için geri dönmek zorunda kaldık. Yine çilekeş yolculuklarımız başladı. Kızım Aslı 2009’dan beri sürekli Bursa Ankara - Bursa İstanbul arasında yolculuklara başladı. İstemsiz hareketleri olan, 11 yaşında kullandığı kortizon ilaçlarından dolayı aşırı kilo alan bir kız çocuğunu taşımanın zorluklarını size nasıl anlatırım bilemiyorum? Kızım Aslı’da zihinsel hiçbir problem yoktu. O da kendince, onu taşıdığım için ‘babama çok yük oluyorum’ düşüncesi taşıyordu ve bu da hareketlerini daha da hızlandırıyordu. Kızım Aslı’nın bu süreçteki yolculuklarında çok zorluk çekiyorduk. Yolcu otobüslerinde hiç rahat edemiyordu, sürekli kayıyordu. Hareketlerinden dolayı insanlarımız, kendilerini iyi niyetli mi sanıyorlar bilmiyorum. Kızımın özürlü olması onun suçu değil. Neden dikkatlice onun ilgisini çekecek şekilde bakarlar anlamıyorum. Kızım bana dönerek ‘baba niye bana bakıyorlar’ diye soru sorunca, ‘senin güzelliğine bakıyorlar kızım’ diyorum, çok üzülüyor, yine başımız eğiliyor… Lütfen yalvarıyorum özürlü insanlarımıza acınacak gözle bakmayalım, onları bu hayata küstürmeyelim… Şubat ayında hastaneye çağırdılar yatırmak için. O aralarda çok kar yağdı ve biz yollardaydık ve kızım Aslı yine hüzünlü yüzlerle bize bakıyordu. Çünkü yorulmuştu bu yolculuklardan, çektiği sıkıntılardan. Çapa Tıp Fakültesi’nin girişinde otobüs firmasının servisinden indik, ilk defa gidiyorduk. Çapa’yı bilenler girişinin yokuş olduğunu hatırlar. Kucağımda kızım Aslı, kar tipi bir yandan, yokuştan aşağı doğru yürüyoruz, yollar kaygan. Öyle bir yolda istemsiz hareketleri olan kızımı taşımanın 44 // TEMMUZ 2011 zorluğunu şu an düşünemiyorum bile. Çünkü gözlerim doluyor, korkuyorum bir yandan düşeceğim diye. Kızım Aslı bana sarılmak için olağanüstü çaba gösteriyor. O buz gibi havada bir insan su gibi terler mi? Kızım sıkıntıdan su gibi oldu. Tutunma esnasında beni sürekli öpmeye çalışıyor ‘canım babacım seni çok seviyorum’ diyor. Çünkü kendi acısını unutuyor bana verdiği acıyı düşünüyor. O da farkında. İstemsiz hareketleri olan birini taşımanın ne kadar zor olduğunu biliyor. Ama babasının kızını asla kucağından indirmeyeceğini de biliyor. Kızım aslı 2,5 ay boyunca Çapa’da yattı. Hareketlerinin görüntülerini Amerika’ya gönderdiler; oradan gelen önerilerde hareketin başlangıç noktasına botoks yapılması öneriliyordu. Bu öneri bazı hastalarda başarılı olmuş ama garantisi olmadığı söylendi. Başka çaremiz yoktu. Botoks yapıldı iki ve hafta sonra etkisini gösterdi; hareketlerimiz yok gibiydi, ama bu sefer etki başka bir tepkiyi gösterdi ve kasılmalar başladı. Hani ayağımıza kramp girer, hiçbir şekilde hareket edemeyiz acı verir. Bunun bütün vücutta olduğunu düşünün, ama hareketlerimizin geçmesi bizim için gene sevindiriciydi. Bu kasılmalar, kucağımıza aldığımızda daha da sertleşiyordu. Doktorumuz buna bir çözüm bulamadı. Enfeksiyon riskimiz arttığı için hastaneden taburcu olmamız söylendi. Ataksi Telenjiektazi bağışıklık sistemini yok etmişti. Yine kara kara düşünmeye başladık nasıl döneceğiz diye. Dört yıldır bu hastalıkla mücadele ettiğimiz için maddi imkânlarımız sıfıra inmişti. Yine otobüse kaldık diyorduk, bu Aslı’ya çok büyük rahatsızlık vermeye başladı. İnsanlar yine ona bakacak diye… Kucağa alındığında kasılmaların şiddetinin ona acı vermesi hepimizin moralini bozuyordu. Bu konuyu işyeri temsilcimiz İbrahim ağabeyimle konuştum. İbrahim ağabeyim şube başkanlarımızla konuştu ve sendikamız Türk Metal’in Bursa’ya bir ambulans tahsis ettiğini ilk defa duydum. Üzülerek söylüyorum; şubeye gidip bu işlerden haberim olmuyordu. İşten çıkıp direk eve gidiyordum, çünkü kızım yatalak konumdaydı ve benim dört gözle eve gelmemi bekliyordu. Sağolsun şube başkanlarımız bu ambulans imkanını bize tanıdılar. Kızım Aslı’yı İstanbul’a almaya ambulans şoförümüz Fatih ağabeyimizle yola koyulduk. Hastaneye vardığımızda kızım Aslı’nın gözlerindeki o parıltıyı kelimelerle anlatamam. İki yıldır yolculuklar esnasında çektiği acılar, bana verdiğini düşündüğü eziyetler, insanların ona bakması gibi sıkıntıları yaşamaya- caktı. Sendikamızın ambulansı ve sempatik güleryüzlü sürücüsü Fatih abisi, bizi mutlu bir şekilde evimize teslim etti. Haziran ayında yine İstanbul’a çağırıldık, şube başkanımız Mesut beyle tekrar görüştüm. Sağ olsun bizi tekrar kırmadı çünkü sadece ben yoktum. Bu ambulans Bursa’daki bütün üyeler içindi. Başkanım ambulansı o gün için yine bize tahsis etti. Bu arada çok ilginç bir olayı anlatmak istiyorum. Çünkü gözlerim doldu. Ambulans kapımızın önüne geldiğinde iki aydır adını dahi anmadığımız kızım Aslı’nın güleryüzlü Fatih abisini unutmamasıydı. Sabahın altısında ‘baba Fatih abim mi geldi’ demesi bizi açıkçası şok etti. Ambulansın bize tahsis edilmesine kızım Aslı’nın nasıl mutlu olduğunu anlatamam. Fatih abisini hatırlayarak gösterdi canım kızım vefakâr kızım… Kendisine yapılan bu iyiliği hayatı boyunca unutmayacaktır. Aslı hamburgeri çok sever, hayatta kimse ile paylaşmaz, ama Fatih abisiyle yarısını paylaşmayı kabul etti. Ben inanmak istemedim açıkçası kızım Aslı Türk Metal Sendikasından Fatih abisini tanıdı… İnşallah bu ambulansı bizlere tahsis eden genel başkanımız Pevrul Kavlak ve genel yönetim kurulu ile şube başkanlarımızı da tanıma fırsatı bulur. Türk Metal Sendikamızın bize tahsis ettiği ambulans bazıları için çok küçük bir değer olarak düşünülebilir. Ama bizim için değeri paha biçilmeyecek kadar büyük… Kızım Aslı’nın bu yolculuk esnasında gözlerinin ışıl ışıl parlamasını sağlayan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a ve diğer genel yönetim kurulu üyelerine, şube başkanlarımıza, işyeri temsilcime, sempatik ve güleryüzlü Fatih abimize çok çok teşekkür ediyoruz. Bizi sensiz bırakma Türk Metal Sendikam…” Emeği geçenlere teşekkür ederim: Bursa Tofaş’ta çalışan üyemiz Murat Karagöz de sağlık hizmetlerimizle ilgili düşüncelerini Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a yazdığı mektupta dile getiriyor: “Saygıdeğer Genel Başkanım, ben TOFAŞ Otomobil fabrikasında çalışan Murat Karagöz. Rahmetli babamı, fani dünyadan göç ettiğinde Bursa’dan Eskişehir’e götürmemiz gerekiyordu. Bursa 3 Nolu şube başkanımızı arayarak cenaze nakil aracına ihtiyacım olduğunu söyledim. Başkanımız gerekeni yapacağını söyleyerek bana başsağlığı diledi. Ben ikinci kez aramadım. Cenaze aracını kullanan arkadaş beni aradı ne zaman nereye gideceğini sordu ve sözleştiğimiz saatte buluştuk. Eskişehir’e babamın cenazesini götürdük ve ebedi istirahatgahına defnedildi. Bize bu hizmeti sunan genel başkanımıza, şube başkanımıza ve emeği geçen bütün arkadaşlarıma sonsuz şükranlarımı sunarım.” Gereken standart ve donanıma sahip: Yine Bursa 3 Nolu Şubemizin örgütlü olduğu Delphi Automotiv Sistemleri işyeri hekimi Dr. Neriman Mutlu, sendikamızın sağlık alanında üyelerine yönelik yaptığı hizmetlerle ilgili görüşlerini belirten yazısında şunları belirtiyor: “Sevgili Türk Metal Sendikası Başkanlığına, Bursa Şubeleri adına tahsis edilmiş hasta taşıma ambulansı üyeleriniz açısından çok önemDr. Neriman MUTLU li bir destek projesidir. Ambulansın şubelerinize hayırlı olmasını diliyor ve sizleri kutluyorum. Delphi çalışanlarımızdan Yasin Yılmaz Uludağ Üniversitesinde beyin operasyonu geçirdi ve uzun bir dönem kendisine yoğun bakım tedavisi uygulandı. Çalışanımız tedavisi evde devam etmek üzere taburcu edildiğinde yatağa bağımlı bir durumdaydı. Çalışanımızın eve nakli ciddi bir problem idi. Bu esnada yardımımıza sendikanızın taşıma ambulansı geldi. Çalışanımızın Uludağ Üniversitesi’nden eve nakli ambulansınız ile yapıldı. 15 gün sonra da hastaneye kontrole yine ambulansınız ile gidildi. Şu ansa çalışanımızın tedavisi evde devam ediyor, fiziksel aktivitelerine kavuşmuş durumda. Ambulansınızı görme fırsatım oldu, taşıma ambulansında bulunması gereken standart ve donanıma sahip. Şube yönetimine hastamızın nakli esnasında gösterdikleri destek için çok teşekkür ediyorum.” Türk Metal Sendikası’nın sağlık hizmetlerinde Ankara Genel Merkez’de hasta nakil ambulansımız mevcut olup bu hizmeti gerçekleştiren hemşire, uzman doktorumuz ve ambulans şoförlerinden oluşan deneyimli bir ekiple sizlerin yoğun bir şekilde ihtiMEHTAP ÇINAR yaç olduğu anlarda, yani hastalık- TürkM.Metal Sendikası Genel larınızda güvenli ve konforlu bir şe- Merkezi Sağlık Birimi Hemşiresi kilde bir yerden başka bir yere şehir içi, aynı zamanda şehirlerarası hizmet vermektedir. Şubelerimizden gelen hastalarımızı sabahları sendikanın misafirhanesinden alıp istenilen hastaneye ulaştırmaktayız. Aynı zamanda Kırıkkale ve Bursa şubelerimizde hasta nakil ambulansları ve cenaze araçlarıyla yeterli kadro ve uzman ekibimizle üyelerimize ve onların yakınlarına 24 saat hizmet vermekteyiz. Uzman kadromuzla birlikte hasta yönlendirmeleri, muayeneleri, kontrolleri, sonuç değerlendirme işlemleri üyelerimize ve yakınlarına 24 saat ücretsiz olarak hizmet vermektedir. Üyelerimizin herhangi bir sağlık ve hastalık durumlarında anında müdahale edilip gerekli ilgi, alaka gösterilip sonuca ulaştırmak amacımızdır… Unutmayın ki, sağlığın yedeği, geri dönüşümü yok… Sağlınızı parayla satın alamazsınız. Sağlınıza dikkat edin ki yaşamınız uzasın… TEMMUZ 2011 // 45 TÜRK METAL & MESS // ORTAK EĞİTİM PROJESİ TÜRK METAL - MESS ORTAK EĞİTİM ve TEŞKİLATLANDIRMA EĞİTİM PROGRAMI EŞLİ EĞİTİMLER COŞKUYLA DEVAM EDİYOR 2011 yılında Ankara Büyük Anadolu Otel’de gerçekleştirilen eğitimlere katılan işçi sayımız: 5741 Türk Metal Sendikası ve MESS tarafından ortaklaşa yürütülen Ortak Eğitim Projesi’nin yaz dönemi faaliyetleri kapsamında bulunan eşli eğitim programları, 20 Haziran’da, Büyük Anadolu Otel’de başladı. Uluslararası platformlarda da başarısını kanıtlamış ve örnek proje olarak gösterilen Türk Metal- MESS Ortak Eğitim projesi kapsamında, üye eşlerinin katılımı ile yine bir ilk yaşandı. Eşlerin de katılımıyla, eğitimlerin içeriği, yapısı ve hedefleri yeni bir boyut kazandı. Bursa 2, Bursa 3, Gemlik ve Biga 1 Nolu Şubeler 20-22 Haziran tarihleri arasında gerçekleştiren eşli eğitimlere 150 kişi katıldı. Eğitimin açılışını, Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe yaptı. Açılışa, MESS Başkan Vekili Bedirhan Gökçe’de katıldı. Çerkezköy Şubesi 23-25 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 144 kişi katıldı. Eğitim programının açılış konuşmasını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe yaptı. Eğitim programı, dersler ve çeşitli sosyal etkinliklerin yanısıra, Anıtkabir ve Kurtuluş Savaşı Müzesi gezileri ile tamamlandı. Gölcük Şubesi 27-29 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 172 kişi katıldı. Eğitim grubunun açılış konuşmasını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe yaptı. Eğitim faaliyetlerinin yanısıra, otelde gerçekleştirilen etkinlikler üyelerimizi oldukça memnun etti. Eskişehir, Bozüyük, Bolu, Sakarya ve Kocaeli Şubeleri 30 Haziran – 2 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 150 kişi katıldı. Eğitim grubunun açılış konuşmasını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe yaptı. Program, Anıtkabir ve Kurtuluş Savaşı Müzesi ziyaretiyle tamamlandı. 46 // TEMMUZ 2011 Ankara 2, Kırıkkale ve Çankırı Şubeleri 1-3 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 52 kişi katıldı. Grup, eğitim dönemini sendikal ve aile içi iletişim konularda işlenen dersler ve sosyal etkinlik programları ile tamamladı. Üyelerimiz bütün sosyal etkinliklere aktif katılarak, eğitim programımızdan son derece memnun ayrıldı. Karadeniz Ereğli Şubesi 4-6 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 150 kişi katıldı. Eğitim grubunun açılış konuşmasını Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce yaptı. Aslıyüce, konuşmasında iş, işçi ve sendikal yaşama ilişkin konular hakkında üyelerimizi bilgilendirdi. Ankara 1, Ankara 3, Aksaray ve İskenderun Şubeleri 7-9 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 172 kişi katıldı. Eğitim grubunun açılış konuşmasını Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce yaptı. Açılışa ayrıca MESS Başkan Vekili Bedirhan Gökçe de katıldı. Ankara 2 ve Kırıkkale Şubeleri 8-10 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 44 kişi katıldı. Üyelerimiz bütün sosyal etkinliklere aktif olarak katılarak, eğitim programımızdan son derece memnun ayrıldı. Gebze 1, Çayırova ve Dilovası Şubeleri 11-13 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 128 kişi katıldı. Eğitim programının açılış konuşmasını Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek yaptı. Soyupek’in, ülkemizde ve dünyada işçi hakları ve sendikal mücadele konularında yaptığı değerlendirmeler, üyelerimiz tarafından ilgiyle izlendi. Bursa Nilüfer, Gemlik ve İstanbul Anadolu Yakası Şubeleri 14-16 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 172 kişi katıldı. Eğitim programının açılış konuşmasını Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek yaptı. Coşkulu ve heyecanlı biçimde başlayan program, çeşitli konularda işlenen dersler, sosyal etkinlikler ve Anıtkabir, Kurtuluş Savaşı Müzesi gezisi ile tamamlandı. TEMMUZ 2011 // 47 HAZİRAN AYI TALİHLİLERİMİZ BELİRLENDİ Haziran sayımızda yer alan numaralardan ücretsiz tatil kazananlar belirlendi. Çekilişi Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ve Genel Merkez Teşkilat Bürosu çalışanları yaptı. Çekilen kurada kazanan numaralar: 1. Talihli: 26323 Yedekler: 1. Yedek 32578 2. Yedek 47586 3. Yedek 02578 4. Yedek 34750 5. Yedek 27854 48 // TEMMUZ 2011 2. Talihli 06356 Yedekler: 1. Yedek 15785 2. Yedek 18247 3. Yedek 34597 4. Yedek 24765 5. Yedek 12450 3. Talihli 17558 Yedekler: 1. Yedek 24879 2. Yedek 27825 3. Yedek 01258 4. Yedek 47896 5. Yedek 30547 TEMMUZ 2011 // 49 İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ BASIN TEMSİLCİLERİ BİLDİRİYOR Kerim Çelik’te kazasız günler Şubemizin yetkili olduğu Kerim Çelik İmalat ve Ticaret A.Ş’de 565 gündür iş kazası yaşanmadı. İşyerinde sağlanan bu olumlu gelişme dolayısıyla çalışanlara, daha önce belirlenen ve motivasyonu artırmayı hedefleyen ödül sistemi çerçevesinde, Üretim Müdürü İbrahim Özbunar ve işyeri sendika Baştemsilcisi Bünyamin Fidan tarafından 200,00 TL’lik Migros alışveriş çekleri dağıtıldı. Ömür Güçlü Kerim Çelik Basın Temsilcisi BASIN TEMSİLCİLERİ BİLDİRİYOR KAYSERİ ŞUBESİ Hes Kablo A.Ş. de kan bağışı Hes Kablo’da, Kayseri Kızılay Kan Merkezi tarafından 15 Şubat tarihinde “Kan Bağışı Kampanyası” gerçekleştirildi. Kampanyaya katılımın son derece yoğun olması nedeniyle, Kızılay yetkilileri, gösterilen duyarlılıktan ve hassasiyetten dolayı tüm fabrika çalışanlarına ve sendikamıza teşekkür etti. Ali Gökkaya Basın Temsilcisi Hes Kablo A.Ş. İşyeri Baş Temsilcisi Hes Kablo’da insan sağlığı ön planda Kayseri Şubemizin yetkisindeki HES KABLO A.Ş.’ de İş Sağlığı ve İş Güvenliği konusundaki çalışmalar aralıksız devam ediyor. Bu çerçevede, yaklaşık 700 çalışanın katıldığı, “İş Sağlığı ve İş Güvenliği ve Koruyucu Malzeme Kullanımı” konulu bir eğitim gerçekleştirildi. Hes Kablo A.Ş.’de öneri ödülü Hes Kablo A.Ş. bünyesinde uygulanmakta olan, Kalite Yönetim Sistemi gereği; çalışanların üretim ve yönetim süreçlerine pozitif katkı sağlamasını temin etmek, kalite, hız ve maliyet verimliliğini arttırıcı nitelikteki fikirlerinin değerlendirilmesini amaçlayan öneri sistemine rekor derecede öneri geliyor… En son öneri ödülünü, üyelerimizden Mevlüt Ak kazandı. Ak’ı kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz. Hes Kablo A.Ş.’de futbol turnuvası Kayseri şubemizin örgütlü olduğu Hes Kablo A.Ş. bünyesinde düzenlenen 2011 Futbol Turnuvası’nın final müsabakaları 30 Haziran’da H.Hüseyin Gürdoğan Sosyal Tesisleri’nde oynandı. Şube başkanımız Mustafa Acun’un da izlediği, son derece çekişmeli ve bir o kadar da centilmence geçen müsabakalar sonucunda, Hes1 Takımını 8 – 4 yenen İdare1 takımı 3. olurken, Bakır Tesislerini 3 -2 yenen Hizmet takımı, turnuvanın şampiyonu olarak kupayı kaldırdı. Şampiyon olan takımı ve turnuvaya katılan tüm oyuncuları kutluyoruz. 50 // TEMMUZ 2011 Şehidimiz var Örgütlü olduğumuz Hes Kablo A.Ş. işyerinden, Uzman Çavuşluk görevi için 2008 yılında ayrılan üyemiz Yahya Karakaya, 5 Temmuz tarihinde Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde, sokak ortasında vatan hainleri tarafından alçakça şehit edildi. Şehidimizin cenazesi 6 Temmuz’da Kayseri’de toprağa verildi. Şehidimize Allah’tan rahmet, tüm yakınlarına sabır ve başsağlığı dileriz. BASIN TEMSİLCİLERİ BİLDİRİYOR BOLU ŞUBESİ Mutlulukları daim olsun Arçelik A.Ş. Pişirici Cihazlar İşletmesi’nde çalışan arkadaşımız Bilal Can 25 Haziran tarihinde hayatını Ülkü Filiz Ercan’la birleştirdi. Bilal ve Ülkü Filiz çiftine, Türk Metal ailesi olarak ömür boyu mutluluklar dileriz. Ahmet Akalın Bolu Şubesi Basın Temsilcisi BASIN TEMSİLCİLERİ BİLDİRİYOR KIRIKKALE ŞUBESİ Görev Şehidimiz Altınşık, kabri başında anıldı MKE Mühimmat Fabrikası TNT Atölyesinde 3 Temmuz 1997’deki patlamada hayatını kaybeden görev şehidimiz İsmet Altınışık, 14 üncü ölüm yıl dönümünde mezarı başında anıldı. Kırıkkale Şehitliği’nde, Kırıkkale Şubemizin tarafından düzenlenen anma törenine Mühimmat Fabrikası Müdürü Sait Altıntaş, Müdür Yardımcısı Mustafa Baran, İdari İşler Kısım Müdürü İsa Baştuğ, merhum Altınışık’ın çocukları Yasin ve Gökhan da katıldı. Bülent Akgül Kırıkkale Şubesi Basın Temsilcisi Görev şehidimiz İsmet Altınışık için okunan Yasin-i Şerif sonrası, Mühimmat Fabrikası Müdürü Sait Altıntaş, çalışma arkadaşlarına ve yakınlarına taziyede bulundu. MKE Kurumu Mühimmat Fabrikası’nın Savunma Sanayinin “Bel kemiği” olduğunu dile getiren Altıntaş, “Kırıkkale tarihine kara bir gün olarak geçen patlama ve sonrasında yaşanan olayları hiçbir zaman unutmadık ve unutmayacağız” dedi. Şube Sekreterimiz Mehmet Sarıgül de yaptığı konuşmada, “3 Temmuz bizim için çok acı bir gün. Bu günü hiç bir zaman unutmadık unutmayacağız. Şehidimizin oğlu Yasin Altınışık’ın MKE İmla İşletmesi’nde işe başlamasının yanısıra, şehidimizin ailesine sahip çıkılması da acıları bir nebze olsun hafifletti” dedi. Konuşmaların ardından dualar okundu. Merhumun çocukları ve törene katılanlar görev şehidi Altınışık’ın kabrine kırmızı karanfiller bıraktı. TEMMUZ 2011 // 51 Tebrik ederiz Kırıkkale Şubemizin yetkisindeki Silah Fabrikası çalışanlarından Ufuktan Filiz, 17 Haziran tarihinde, Pınar Şavaş ile, yine aynı fabrika çalışanlarından Hakkı Erdoğan da 4 Haziran’da Rabiya Tosun’la dünya evine girdi. Kırıkkale Şube Başkanımız Mürsel Öcal ve şube yöneticilerimiz her iki çiftin nikah törenine katılarak genç çiftlere mutluluklar diledi. BASIN TEMSİLCİLERİ BİLDİRİYOR BURSA 2 NOLU ŞUBE Karsan, 2011 Bursa Şirketler Basketbol Ligi şampiyonu Karsan Basketbol takımı, 2011 Bursa Şirketler Basketbol Ligi şampiyonluğunu kazandı. Karsan Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş takımı, 13 Mart’ta başlayan ve 9 Haziran’da biten turnuvaya ilk kez katılmasına ve yeni bir kadro oluşturmasına rağmen, güçlü rakipleri, Oyak Renault, Tofaş, Bosch, Borusan ve Üstünberk gibi tecrübeli takımları geride bırakıp kupaya uzanmayı bildi. Aydın Gültekin Karsan Basın Temsilcisi Karsan’da Kapadokya gezisi Karsan çalışanları aileleriyle birlikte, Kapadokya’ya bir gezi gerçekleştirdi. 24 Haziran Cuma gecesi yola çıkan çalışanlarımız, cumartesi sabahı tarihi nostaljik bir mekanda kahvaltıyla başladıkları gezinin ilk günü, Ihlara vadisi Milli Parkı, Derinkuyu yeraltı şehiri, Göreme açık hava müzesi, Uçhisar Kalesi ve Develi vadiyi gezdi. Akşam kalınan otelde Türk gecesi eğlencesine katılan çalışanlar ve aileleri, gezinin ikinci günü ise, Avanos’taki çömlek atölyelerini, Onix imalathanelerini, Ürgüp’teki şarap mahzenlerini ve eski ve yeni asmalı konağı ziyaret etti. Karsan çalışanımız Bosphorus Rally/Boğaziçi Rallisi’nde 2011 Türkiye Ralli Şampiyonası’nın 2. ayağı ve aynı zamanda 2011 Avrupa Ralli Şampiyonası’nın da 3. ayağı olan Bosphorus Rally/Boğaziçi Rallisi, haziran ayında Pendik, Şile ve Gebze civarındaki toprak etaplarda düzenlendi. Bosphorus Rally/Boğaziçi Rallisi’nde mücadele eden Neo Motorspor ekiplerinden; Tezcan Dalfidan - Eda Özer ikilisi, Ford Fiesta st otomobilleriyle ralliyi genel klasmanda 17. sırada, sınıf 8’de 1. sırada tamamlamayı başardı. Karsan’da yangın eğitimi Karsan’da her yıl yapılan uygulamalı yangın eğitimi, bu yıl 20 Haziran tarihinde başladı. Bir hafta süren eğitimde tüm personele, Karsan Yangın Ekibi ve yetkili eğitmenlerce, yangınla mücadele ve müdahale konusunda uygulamalı dersler verildi. 52 // TEMMUZ 2011 GÖLCÜK ŞUBESİ Çocuk Yuvası ziyaret edildi Şubemizin yetkisindeki Ford Otomotiv San. A.Ş. Boyahane Alan Müdürlüğü çalışanları, sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı Karamürsel Çocuk Yuvası’nı ziyaret etti. 17 Haziran tarihinde gerçekleştirilen ve yuvanın ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan ziyarete, Alan Müdür Yardımcısı Taşkın Hendem ve Gölcük Şube Başkanımız Yücel Yücel de katıldı. İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ Mahle Filtre çalışanları şubemizi ziyaret ettiler Teşkilatlanma çalışmalarımızın tamamlandığı ve toplu iş sözleşmesi prosedürünün başlatıldığı Mahle Filtre Sistemleri A.Ş. işyerinde çalışan arkadaşlarımız, 20 Haziran tarihinde şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Halil Faki Erdal tarafından yeni üyelerimize sendikamız hakkında detaylı bilgiler aktarıldı ve sendikal konuların yanısıra, çalışma hayatı ile ilgili bilgiler de verildi. Ziyaretten bir hayli memnun ayrılan yeni üyelerimiz, şubemizi görüp başkanla konuştuktan sonra, Türk Metal Sendikası’nın ayrıcalıklarını şimdiden yaşamaya başladıklarını ve doğru bir seçim yaptıklarını dile getirerek teşekkür etti. İşyerleri ziyaret edildi Şube başkanımız Halil Faki Erdal, yıllık izin dönemine giren şubemizin yetkisindeki Arçelik, Ümran Boru, Kerim Çelik, Alarko, Gedore, Stoeger, Nexans, Elmek, K.D.S Pres, Aypaz Metal, Siemens, Delphi, Evas ve Thyssenkrupp işyerlerimizi vardiya vardiya ziyaret ederek, çalışanlarımızla tezgâhları başında sohbet etti. TEMMUZ 2011 // 53 Sağlık dolu bir yaşam dileriz Arçelik A.Ş. işyerinden emekli olan Cimşit Bilgin şubemizi ziyaret etti. Bilgin ziyarette, başta Genel Başkanımız Pevrul Kavlak ve Şube Başkanımız Halil Faki Erdal’a emeklerinden dolayı teşekkür etti. Türk Metal olarak, Cimşit kardeşimize hayırlı olsun dileklerimizi iletir, sağlık ve huzur dolu bir yaşam dileriz. İSTANBUL 1 NOLU ŞUBE Mercedes Benz Türk’te bahar olimpiyatları Mercedes çalışanlarının katıldığı geleneksel bahar olimpiyatlarında dereceye giren takımlara ödülleri törenle verildi. Masa tenisi, tavla, satranç, voleybol, basketbol, squash ve futbol dallarında yarışan takımlar finaller sonrası mutluydu. Futbolda birinciliği kazanan Parça İmalat Takımı’na kupasını veren Şube Başkanımız Murat Salar, yaptığı konuşmada, bu yıl da centilmenliğin ve sportmenliğin kazandığını söyledi ve katılan herkese teşekkür etti. Matematik ve Fizik dersleri başladı Şubemize bağlı işyerlerindeki üye çocuklarının eğitimi için düzenlenen, matematik ve fizik dersleri, 21 Haziran tarihinde şube binamız Eğitim Salonu’nda başladı. IG Metal yetkilileri şubemizi ziyaret etti Mercedes-Benz’in Almanya Mannheim Fabrikası’ndan meslektaşlarımız ve IG Metall sendikası yetkilileri, şubemizi ziyaret etti. Mercedes – Benz Türk A.Ş. İnsan Kaynakları Müdürü Salih Ertör’ün eşlik ettiği ziyarette, Şube Başkanımız Murat Salar, sendikamız hakkında sinevizyon sunumu yaptı. Binamızı ve tesisimizi gezen Alman konuklar, matematik ve fizik kursu gören işçi çocuklarımızla da tanıştı. Çaylı sohbet boyunca çalışma hayatı hakkında görüş alışverişinde de bulunuldu. 54 // TEMMUZ 2011 İSTANBUL ŞUBESİ İşyerleri ziyaret edildi İstanbul şubemizin yetkili olduğu işyerleri baştemsilcileri aylık olağan toplantısını 27 Haziran tarihinde Borusan Mannesman Halkalı Fabrikası’nda gerçekleştirdi. Şube başkanımız Tufan Şimşek ve işyeri baştemsilcileri, Borusan Mannesman Halkalı Fabrikası’nı, Supsan A.ş. , Surtel A.ş. ve Net Cıvata A.Ş. fabrikalarını ziyaret ederek, işçi arkadaşlarımızla tezgâhları başında sohbet ettiler. Balayı Didim Resort’te… Borusan Mannesmann A.Ş. Halkalı Fabrikası’nda çalışan Erkan Peker, 10 Temmuz 2011 tarihinde evlendi. Balayı için Büyük Anadolu Didim Resort’ü tercih eden çiftimizi tebrik eder bir ömürboyu mutluluklar dileriz. ÇERKEZKÖY ŞUBESİ EGO’da ödül töreni Çerkezköy Şubemizin yetkili olduğu Ego Elektrikli Aletler San. A.Ş. işyerinde geleneksel ödül töreni ve piknik organizasyonu 17 Haziran Cuma günü, fabrika bahçesinde yapıldı. Şube Başkanımız Murat Koçak, Şube Sekreteri Melek Tarak, Şube Mali Sekreteri Zafer Çavuş’un da katıldığı organizasyonda, Ego Genel Müdürü Harald Zeidler ve Şube başkanımız Murat Koçak birer konuşma yaptı. Törende daha sonra, 20. çalışma yılını dolduran üyelerimiz ödüllerini ve plaketlerini Şube Başkanımız Murat Koçak’ın elinden aldılar. Ödül töreninin ardından yemek ve müzik organizasyonunda üyelerimiz doyasıya eğlenerek, iş stresinden biran olsun uzaklaştı. TEMMUZ 2011 // 55 MANİSA 1 NOLU ŞUBE Gaye Akçe şubemizi ziyaret etti Eca Holding Yönetim Kurulu Başkanı Gaye Akçe, Manisa 1 Nolu Şubemizi ziyaret ederek, ülke ve çalışanların gündemi hakkında, Şube Başkanımız Hüseyin Özben’le görüş alışverişinde bulundu. Tanrıverdi de konuğumuz oldu AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi de, şubemizi ziyaret etti. Elba ziyaret edildi Şube başkanımız Hüseyin Özben Elba Basınçlı Döküm San A.Ş. işyerini ziyaret ederek çalışan işçiler ile birlikte yemek yedi. Elba’da beceri eğitimleri devam ediyor ELBA AŞ. de T.P.M çalışmaları hızla devam ediyor. Giderek daha da karmaşıklaşan üretim sistemleri ve ürünler işletmelerde eğitimin önemini daha da arttırmıştır. ELBA AŞ. olarak 2008 yılında başlatılan ve sürekli devam eden T.P.M çalışmalarında şirketin vizyonu ve misyonuna hizmet edecek bilinçli operatörler yetişiyor. 56 // TEMMUZ 2011 Elsan ve İndesit ziyaret edildi Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 12 ve 13 Temmuz tarihlerinde, şubemiz yetkisindeki, Elsan Hammadde San. A.Ş. ile İndesit Company San. A.Ş. işyerlerini ziyaret ederek, çalışan üyelerimizle tezgâhları başında sohbet etti. Faber A 100. yılını kutladı Şubemizin yetkili olduğu Faber A Franke işyeri, kuruluşunun 100. Yıldönümünü, 15 Temmuz’da yapılan etkinliklerle kutladı. Kutlamalara Şube Başkanımız Hüseyin Özben, Şirket Müdürü Fabbio Ciucci, fabrika çalışanları katıldı. BOZÜYÜK ŞUBESİ Artema’da Bahar Pikniği Artema A.Ş. ve Real işyerlerinde geleneksel bahar pikniği, 19 Haziran tarihinde, Pazaryeri Elmalı Barajı’nda gerçekleştirildi. Artema ve Real çalışanları aileleri ile birlikte piknik alanını doldurdular. Pikniğe, Bozüyük Şube Başkanı Cemal Güney, Fabrika Müdürü Oktay Pehlevan ve yöneticiler de katıldı. Bahar pikniği çalışanlar ve ailelerine moral oldu. TEMMUZ 2011 // 57 Mutluluklar diliyoruz Şubemize bağlı Real İnsan Kaynakları işyerimizde çalışan Murat Yavuz’un nişan töreninde nişan yüzüklerini Şube Başkanımız Cemal Güney taktı ve genç çifte mutluluklar diledi. Keyifli bir gün geçirdiler Bozüyük Şubemize bağlı Türk Demirdöküm Fab. A.Ş. ve Panel A.Ş. çalışanlarına, moral ve motivasyonu yükseltmek için piknik düzenlendi. Pikniğe tüm çalışanların yanısıra, şirket üst düzey yöneticileri ve Şube Başkanımız Cemal Güney de katıldı. Pikniğe katılan aileleri, yapılan yarışmalar ve hediye çekilişiyle keyifli bir gün geçirdi. ESKİŞEHİR ŞUBESİ Başarılar dileriz 16 – 17 Nisan 2011 tarihlerinde Bursa’da yapılan Türkiye Vücut Geliştirme Şampiyonası ve Milli Takım seçmeleri büyük erkekler kategorisinde, Arçelik A.Ş. Buzdolabı İşletmesi çalışanlarımızdan Onur Yılmaz, 70 Kiloda Türkiye 2. oldu. Kendisini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz. 58 // TEMMUZ 2011 Türkiye şampiyonasına gidecekler Eskişehir’de 5 Nisan’da yapılan Kick-Box il birinciliği müsabakalarında, Arçelik çalışanlarından Antrenör Kadir Atak’ın öğrencileri olan üyelerimiz, ‘Light Contact’ dalında Feridun Aldemir 62. Kg. ile 2., Erdem Bilge 75 Kg. ile 2., Metin Çavındar 68 Kg. ile 3. oldu. Bu sonuçlarla arkadaşlarımız Türkiye Şampiyonasına gitmeye hak kazandı. Kendilerini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz. Temsilciler meclisi yapıldı Eskişehir Şubesine bağlı işyerlerindeki zorunlu organlar ile temsilciler meclisi yıllık toplantısı gerçekleştirildi. Şube Başkanımız Mevlüt Gümüşay, toplantıda yaptığı konuşmada temsilciler ve yöneticilerin birlik ve beraberlik içinde çalışmalarını ahenkle yürüttüğünü ve bundan dolayı da memnuniyetini belirterek bundan sonrada bu birlikteliğin ilelebet devam edeceğini dile getirdi. Devamında yılın yorgunluğunu atmak için Orman Fidanlığında piknik düzenlendi. Pikniğe Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun’un katılımıyla bol bol sohbet edildi ve geleneksel temsilciler meclisi sona erdi. DENİZLİ BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ İşyeri ziyaretleri aksamıyor Denizli Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek, sendikamızın yetkili olduğu Atom Kablo işyeri ile İlke Çelik işyerini ziyaret ederek, üyelerimizle bir araya geldi. TEMMUZ 2011 // 59 Genç çifte mutluluklar dileriz Nexsans Kablo işyerinde çalışan üyemiz Güray Öğünç, Fatma Koçanoğlu ile, yapılan muhteşem bir düğünle evlendi. Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek de, genç çifti, mutlu günlerinde yalnız bırakmadı. Öğünç çiftini tebrik ediyor, bir ömür boyu mutluluk diliyoruz. Nexsans çalışanları halı sahada buluştular Nexsans Kablo işyerinde çalışan üyelerimizin, işyeri birimleri arasında oluşturdukları takımlarla düzenlediği halı saha maçları devam ediyor. Bu çerçevede, 11 Haziran’da yapılan karşılaşmaları, Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek de izledi. GEBZE DİLOVASI ŞUBESİ Sendikamızdan Gebze’de bir ilk daha Üyeleri için yaptığı sosyal hizmet ve eğitim faaliyetleri ile dikkat çeken sendikamız, Gebze Dilovası şubesiyle yeni bir faaliyete daha imza attı. Şube eğitim salonunda, matematik ve fizik dersleri üzerine yaz okulu açıldı. 15 Eylül tarihine kadar devam edecek olan yaz okulunda, tamamı Gebze Dilovası Şubesinin yetkili olduğu işyerlerinden üyelerin çocukları olmak üzere, 40 lise öğrencisine fizik, 40 ortaöğretim seviyesindeki öğrenciye de matematik dersi verilecek. Öğrenciler, adı geçen derslerle ilgili olarak okul dönemlerinde hissettikleri eksiklerine takviye amacıyla düzenlenen yaz kurslarına büyük ilgi gösterdi. Çocuklar açılış niteliğindeki ilk tanışma gününe sendika üyesi velileriyle birlikte katıldılar. Gebze Dilovası Şube Başkanı Uysal Altundağ, “Bu ortamı bizlere sağlayan Sayın Genel Başkanımıza teşekkürü bir borç biliyor, buradan saygılar sunuyorum. Gebze Dilovası Şubesi olarak üyelerimizin çocukları için Gebze’de daha önce hiçbir sendikanın 60 // TEMMUZ 2011 yapmadığı bir organizasyona imza attığımız için mutlu ve gururluyuz” dedi. Sendika olarak toplu sözleşme yapmanın da ötesinde bir takım sorumlulukları olduğuna inandıklarını belirten Altundağ, “Üyelerimiz için yürüttüğümüz faaliyetlerimizin dışında, onların çocukları ve eşlerini de kapsayacak sosyal bir takım hizmetler planlayıp uyguluyoruz. Bütün bunlar sendikal faaliyetlerimizin yanında, üyelerimiz için yaptığımız sosyal ve eğitim organizasyonlarının sadece bir kısmıdır” dedi. Başkan Altundağ, bütün öğrencilere başarılar diledi. ANKARA 3 NOLU ŞUBE Man Türkiye’de bilgilendirme toplantısı Ankara 3 Nolu Şubemizin yetkisindeki Man Türkiye A.Ş. işyerinde, 22 Haziran tarihinde bir bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Bütün çalışanların yanısıra, Şube Başkanımız Nihat Zengin ve Şube Mali Sekreterimiz Yusuf Yılmaz’ın da katıldığı toplantıda, Almanya’dan gelen, Man Truck&Usag Üretimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Lars Wrebo ve Genel Müdür Münür Yavuz, fabrikanın durumu ve önümüzdeki dönem hakkında bilgi verdi. Kutluyoruz Man Türkiye A.Ş. işyeri temsilcimiz Bircan Durucan’ın oğlu Berk Durucan’ın sünnet törenine, Şube Başkanımız Nihat Zengin, Mali Sekreterimiz Yusuf Yılmaz, işyeri temsilcilerimiz ile üyelerimiz katıldı. BURSA 2 NOLU ŞUBE Cansan çalışanları Bozcaada’da Cansan Alüminyum çalışanları; 2 Temmuz tarihinde Bozcaada’ya düzenlenen geziye aileleri ile birlikte katılarak güzel bir hafta sonu tatili geçirdiler. Kulüp yöneticileri şubemizi ziyaret etti Bursa Orhanelispor Kulübü yöneticileri, 6 Temmuz tarihinde şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Şevket Yılmaz da ziyaretlerinden dolayı Orhanelispor kulübü yöneticilerine teşekkür etti. TEMMUZ 2011 // 61 Karsan konukları ağırladı Karsan Fabrikasına ziyaretler sürüyor. Bu çerçevede, Haziran ayında, Bursa Engelliler Okulu, Fransa’dan bir öğrenci grubu ile, Harvard Üniversitesi öğrencileri fabrikayı ziyaret etti. Yöneticilerle fabrikanın çeşitli birimlerini gezen konuklara, Karsan hakkında bilgi verildi. Karsan 1000. Hyundai‘yi banttan indirdi Karsan’ın Bursa OSB Fabrikası’nda 16 Nisan 2010 tarihinde düzenlenen bir törenle üretimine başlanan Hyundai HD75 150PS versiyonu araçlardan binincisi, 30 Haziran 2011 Perşembe günü törenle hattan çıktı. OSB fabrika yöneticileri ve Bursa 2 Nolu Şube Sekreterimiz Ersoy Yenizağra da, bu mutlu ve coşkulu günde Hyundai hattı çalışanlarını yalnız bırakmadı. Ülkemiz ve Karsan için daha nice 1000. araçlar temennileriyle. Karsan ve Hyundai anlaşma imzaladı Karsan ve Hyundai yeni bir ticari araç modelini Türkiye’de üretmek üzere anlaşma imzaladı. Taraflar arasında 28 Ocak 2011 tarihinde imzalanan Mou’nun (memorandum of understanding) ardından, 28 Haziran tarihinde Hyundai Motor Company (HMC) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Han-Young Choi ve Karsan Murahhas Azası Jan Nahum tarafından bir “çerçeve anlaşması” imzalandı. Anlaşma ile Karsan; HMC tarafından geliştirilecek olan 3 – 6 ton arasında azami yüklü ağırlığa sahip van, kamyon ve minibüs versiyonlarını içeren yeni bir ticari araç modelinin Avrupa ve bölge pazarları için münhasır üreticisi ve Türkiye’deki münhasır dağıtıcısı oluyor. Üretim başlangıç yılı 2014 olarak belirlenen yeni modelden, ilk 7 yılda toplam 200,000 üzerinde üretim gerçekleştirilmesi hedefleniyor. İmzalanan “çerçeve anlaşması”nı takiben taraflar, bu yılın sonuna kadar pazarlama, ürün geliştirme ve üretim alanlarında hazırlık çalışmalarını yürüterek, çerçeve anlaşma’sının operasyonel ek anlaşmalarını da yürürlüğe sokmayı öngörüyor. 62 // TEMMUZ 2011 ECE ve TİMUÇİN’in mutlu günü Sendikamız inşaat dairesi mimarlarından Ruhsar Ürersoy’un kızı Ece, Timuçin İlter ile yeni bir hayata merhaba dedi. 24 Haziran tarihinde Fenerbahçe Eğitim Tesisleri’nde yapılan düğün törenine sendikamız Genel Sekreteri Muharrem Aslıyüce de katılarak genç çiftin mutlu günlerine ortak oldu. Biz de Türk Metal olarak genç çifti tebrik ediyor, mutluluklar diliyoruz. BURSA 3 NOLU ŞUBE Bowling’de en centilmen takım Delphi Bursa’da 80 fabrika arasında yapılan bowling turnuvasında, Bursa 3 Nolu Şubemizin yetkisindeki Delphi Automotive Sistemleri San. Ve Tic. A.Ş. işyerinde çalışan üyelerimizin oluşturduğu takım 5. oldu. Turnuvanın en centilmen takımı seçilen Delphi takımının aldığı kupa ve madalya, Fabrika Müdürüne takdim edildi. BURSA NİLÜFER ŞUBESİ Çalışanlar akciğer taramasından geçirildi İşçi sağlığı ve güvenliğini ilke edinen Çemtaş A.Ş. her yıl olduğu gibi bu yıl da çalışanlarını akciğer taraması ve kulak testinden geçirdi. Çemtaş yetkililerine duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyor, bütün üyelerimize sağlıklı bir çalışma hayatı diliyoruz. TEMMUZ 2011 // 63 Çelik bilekler Bursa’da düzenlenen firmalar arası masa tenisi turnuvasında 20 takım arasından şampiyon olan Çemtaş A.Ş. masa tenisi takımını kutluyor, haziran ayında Kemer‘de yapılacak olan Türkiye Şampiyonası’nda da başarılar diliyoruz. Oyak Renault Piknikleri muhteşemdi… OYAK RENAULT A.Ş. ‘de 2011 yılı piknik organizasyonunu, 19 – 26 Haziran / 03 Temmuz tarihlerinde üç haftada gerçekleştirildi. Yaklaşık 17 bin kişinin katıldığı pikniklerde, yapılan çekilişle, bilgisayarlar, çeşitli mutfak aletleri, ev aletleri, LCD televizyonların da aralarında olduğu toplam 192 hediye dağıtıldı. BAŞSAĞLIĞI Bolu şubemizin yetkisindeki, Akçakoca’da kurulu Ümran Çelik Boru San. A.Ş.’de 18 Haziran’da meydana gelen iş kazasında üyemiz Murat Aşık (37), hayatını kaybetti. Merhum Murat Aşık evli ve bir çocuk babasıydı. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve mesai arkadaşlarına sabır dileriz. İstanbul Anadolu Yakası şubemiz yetkisinde olan Evas Ev Aletleri Ltd Şti. işyerinde 14 yıldır çalışmakta olan üyemiz İsa Çalışkan(39), yakalanmış olduğu amansız hastalığa 8 Haziran’da yenik düşerek hayatını kaybetti. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.