bursa nilüfer şubesi - Türk Metal Sendikası

Transkript

bursa nilüfer şubesi - Türk Metal Sendikası
editörden
ERTAN GENÇTÜRK
[email protected]
Türkiye’nin yine bağrı yandı. Her seferinde artık yeter diyoruz ama, sökülüp atılamayan bir ur gibi, güzel ülkemizin bedenine yerleşti terör. Yine bizim için canını veren
13 şehidimizin yasıyla sarsıldık. Ülkemiz her acı olayda olduğu gibi, bu olayda da yine
soğuk kanlılığını korudu, birlik ve beraberliğini elden bırakmadı, sağduyulu davrandı,
acısını kalbine gömdü. Ancak, insanımız hakikaten bu terör belasından yıldı, usandı…
Geçmiş sayılarımızda böylesi acı olaylardan duyduğumuz üzüntüyü, gerek kapaktan,
gerek haber olarak, gerekse yorum olarak dile getirdik. Ancak, dergimizin bu ayki sayısının neredeyse basım tarihine denk gelen bu acı olaya dergimizde yer veremedik. Ama
bu sorunu zaman zaman yine dergimizde ele alacağız.
Türk Metal Dergisi bu yaz sıcağında atölyelerinizde, iş yerlerinizde, evinizde yine sizlere
gelmeye devam ediyor. Ancak, bir çoğumuz senelik izinlerinde olduğu için, bu dergiyi elde
etme, okuma şansı yakalayamayabilir.
Bu dergimizde de, yoğun şekilde Türk Metal haberine yer veriyoruz. 31. Şubemiz Gemlik’in
açılışı, Bursa Nilüfer Şubemizin Genel Kurulu ile, Gebze 1 No’lu Şubemizin Genel Kurulu, Türk
Metal Baştemsilci ve eşlerine Girne Büyük Anadolu Otel’de verilen eğitim programı, Aksaray
Mercedes Benz Türk’te 25. Yıl coşkusu ve Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın programda yaptığı konuşma, basın temsilcileri, bizden haberler, Türk Metal – MESS eğitim haberleri derken,
dergimizin bu ay dörtte üçü Türk Metal’in faaliyetlerine ayrılmış durumda...
Türk – İş Danışmanı Hasan Tahsin Benli geçmişe doğru bir yolculuk yaptırıyor. Emek muhabirlerinden gözlemler, anılar başlıklı yazısıyla, Emek-Çalışma Hayatı Muhabirliğine yıllarını vermiş gazetecilerin anılarını ve medyadaki emek haberlerinin veriliş şeklindeki değişimleri bire bir gazetecilerin dilinden aktarıyor. Benli’nin bu keyifli yazısını bu ay dergimizden okuyabilirsiniz.
Dergimizde ilk defa ismini göreceğiniz, yazısını okuyacağınız bir üniversite öğretim üyesi var. Prof.
Dr. Serpil Aytaç. Kendisi Türk Metal’in on binlerce üyesinin bulunduğu Bursa’daki Uludağ Üniversitesi İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Anabilim
Dalı’nda… Bize sunduğu ilk yazısı, “Performansı Arttırmada Duygusal Ergonominin Rolü” başlığını taşıyor. Türkiye’de daha önce pek incelenmemiş bir konu olan çalışan psikolojisi – verimlilik ilişkisi üzerinde yazdı Serpil Aytaç… Bu sayımızdan itibaren dergimizde kendisine sık sık yer vermeyi düşündüğümüz değerli hocamıza dergimiz adına hoş geldiniz diyoruz…
Türk Metal Sendikamızın birbirinden değerli ve daha önce burada çok ifade etmediğimiz bir hizmeti daha var; o da sağlık hizmetleri… Türk Metal Sendikası’nın bazı şubelerinde bulunan ambülans ve cenaze arabalarının bulunduğu yerlerde yaptığı hizmet; örnek olarak haber şeklinde Bursa’dan geldi… Bu
sayımızda Türk Metal Sağlık Hizmetleri şeklinde vermeyi düşündüğümüz haberimizle örtüşen bu konuyu
birlikte ele aldık ve sizlere sunduk. Türk Metal’in sosyal sendikacılık anlayışı çerçevesinde gerçekleşen bu
hizmeti hakkında ayrıntılı bilgileri bulabilirsiniz.
Yine metal işçilerine yakışır, yine Türkiye’nin metal iş kolundaki çalışanların tek sesi olma özelliğini aynen
muhafaza eden, yine güçlü ve sesi gür Türk Metal dergisi ile karşınızdayız…
Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun.
Hepinize güzel günler…
İÇİNDEKİLER
4 Genel Başkan’dan Başyazı
6 Sektörden Haberler
7 Kısa Haberler
8 Haber Gebze 1 Nolu Şb. Genel Kurulu
10 Haber Bursa Nilüfer Şb. Genel Kurulu
12 Haber Mercedes Benz Türk 25. Yıl
14 Konfederasyondan
15 Haber Gemlik Şubesi Açılışı
16 Haber KKKTC’ de Sendikalar Arası Dayanışma Toplantısı
20 Makale Prof. Dr. Serpil Aytaç
25 Dünyadan Haberler
26 Söyleşi Hasan Tahsin Benli
32 İki Çift Laf Ertan Gençtürk
34 İşte Hayatımız Nail Ayyıldız
38 Bizim Fabrikalarımız MKE
42 Türk Metal Sağlık Hizmetleri
46 Türk Metal - MESS Eğitim Ankara
48 Kazanan Numaralar
49 Bizden Haberler
TÜRK METAL SENDİKASI
AYLIK YAYIN ORGANI
Temmuz 2011 | Sayı: 144
YAYIN SAHİBİ
Türk Metal Sendikası Adına
Pevrul KAVLAK
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Bekir EROĞLU
HABER MÜDÜRÜ
Ertan GENÇTÜRK
ARAŞTIRMA
M. KEMAL ŞEN
YÖNETİM MERKEZİ
Türk Metal Sendikası Genel
Merkezi Basın Müşavirliği
Beştepe Mahallesi Yaşam
Caddesi 1. Sokak No:7/A 06520
Söğütözü/ANKARA
Tel: 0312 292 64 00
Faks: 0312 284 40 18
[email protected]
GRAFİK UYGULAMA
BASKI
Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş.
Ziraat Bankası Tesisleri
İstanbul Yolu Trafo Karşısı
Varlık - ANKARA
Tel: 0(312) 384 73 44 - 45
YAYIN TARİHİ: 30 / 07 / 2011
YAYININ TÜRÜ: YAYGIN SÜRELİ
YAYIN ARALIĞI: BİR (1) AY
YAYIN DİLİ: TÜRKÇE
Dergimiz basın ahlak yasasına uyar.
Ayda bir yayımlanır ve
üyelerimize ücretsiz dağıtılır.
8
Gebze 1 Nolu ve Bursa Nilüfer Şubeleri’nin
Genel Kurulları Yapıldı…
Gebze 1 Nolu Şubemizin 2.Olağan Genel Kurulu 25 Haziran tarihinde, Bursa Nilüfer Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulu 2 Temmuz’da yapıldı. Gebze 1 Nolu Şubemizde Şeref Özcan, Bursa Nilüfer Şubemizde Ruhi Biçer
delegelerden güvenoyu aldı.
16
Türk Metal – KKTC Kamu İş Sendikaları Arası
Dayanışma ve Diyalog Toplantısı…
Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel
Başkanı Pevrul Kavlak’ın da konuşma yaptığı toplantıya, KKTC Başbakanı İrsen Küçük, KKTC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Şerife Ünverdi, KKTC Maliye Bakanı Ersin Tatar, Türk-İş Kıbrıs Temsilcisi UBP Milletvekili
Ahmet Çaluda, UBP Milletvekili Necdet Numan, Hür –İş
Federasyonu Başkanı Yakup Latifoğlu, Kamu İş Sendikası Genel Başkanı Sami Dilek de katıldı.
26
Emek muhabirlerinden gözlemler, anılar…
Türk-İş Danışmanı Hasan Tahsin Benli’nin, çalışma hayatı muhabirleri Işık Kansu, Atilla Özsever, Şükrü Karaman ile yaptığı söyleşi bu ayki sayfalarımızda…
12
Mercedes Benz Aksaray Fabrikası
25. Yıldönümünü Kutluyor…
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, yıldönümü nedeniyle
düzenlenen törende yaptığı konuşmada, “insana sevgi emeğe saygı duyan herkese dostça elimizi uzatırız”
dedi.
20
Performansı Arttırmada
Duygusal Ergonominin Rolü…
Uludağ Üniversitesi Öğretim üyesi Serpil Aytaç, çalışma
hayatında “Performans Artırmada Duygusal Ergonomin
Rolü” başlıklı makalesin ilk bölümü ile bu ayki sayfalarımızda…
32
Hıçkıra Hıçkıra Yaşanan Hüzünler…
13 genç, 13 Mehmetçik ve 13 şehit… Hepsinin de yaşamları, düşünceleri aynı ve tek dertleri var; vatan
ve bayrak… Sönen ocaklar, yıkılan hayaller… Ertan
Gençtürk’ün, Hıçkıra Hıçkıra Yaşanan Hüzünler adlı yazısı bu ayki sayfalarımızda…
BAŞYAZI // BAŞKANDAN
Pevrul Kavlak
Türk-İş Genel Sekreteri
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı
EĞER, DEMOKRASİ
DİYORSAK…
Türkiye, 12 Haziran’da çok başarılı bir seçim sınavı verdi. Seçimlere katılım % 90’ı geçti. Bu katılım oranı, insanlarımızın kendi kaderini tayin etme konusunda ne
derece kararlı olduğunu da ortaya koydu. 61. Hükümet
ilan edildi, ardından hükümet programı okundu Şimdi ise
sıra icraatlarda…
Biz, Türk Metal Sendikası olarak, hareket noktamızın
“Üretmek, Kazanmak ve Kazandırmak” olduğunu her
zemin ve her ortamda söylüyoruz. Bunun için aranan temel
şartın, “İnsana Sevgi, Emeğe Saygı” olduğunu ısrarla vurguluyoruz. Biz, Türkiye’nin mutlu ve huzurlu bir ülke olmasını
istediğimiz için objektif olmak zorundayız. Hareket noktamızı
ve şartımızı ifade eden sloganlar da bunu doğruluyor.
61. Hükümet, toplumsal sorunları çözüme kavuşturmayı amaçlıyor ise, olaylara ve gelişmelere bir kere de bizim penceremizden
4 // TEMMUZ 2011
bakmayı denemelidir. Türkiye’nin sıkıntılı günler yaşadığı şu süreçte, bizim bakış açımız, ülkeyi idare edenlerin zor kapıları açmasına yardım
edecek bir anahtar olacaktır.
Hükümet Programı’na baktığımızda, burada yer alan ifadelerin çalışanları, işçileri kucaklamadığını söylemek zorundayız. Programın
ana hatlarını belirleyenlerin adeta işveren temsilcisi imiş gibi, baskı ve tahakküm içeren ifadeler kullanması, barış ve huzur dolu bir Türkiye idealini benimseyenlerin tercihi
olamaz, olmamalıdır. Ayrıca, bugüne kadar ülkenin barış ve huzura kavuşmasında en yüklü faturaları ödeyen çalışan kesim, böyle bir yaklaşımı hak etmemiştir.
Kıdem Tazminatı hakkında 61. Hükümet Programında yer alan ifadeler, bize göre toplumsal huzursuzluğu da tetikleyecektir. Bilindiği gibi,
kıdem tazminatı, parasal yanıyla
birlikte, sosyal boyutu olan, sadece
işçileri değil, milyonlarca işçi ailesini de ilgilendiren koruyucu bir yaklaşımdır.
Kıdem Tazminatı’nın bir fona teslim
veya emanet edilmesi, asla ve asla
kabul edeceğimiz bir tercih olamaz,
olmayacaktır. Çünkü, Türkiye’de
fonlar hep şaibelere konu olmuştur
ve toplanan paralar, fonların kuruluş amaçları doğrultusunda kullanılmamıştır. Çalışan insanların güveninden uzak olan fonlara, çalışanların yıllardır harcadığı emeğin,
döktüğü alın terinin karşılığı olan
kıdem tazminatını teslim etmek,
kurda kuzu emanet etmekten farklı olamaz…
Çalışma hayatında huzurlu bir ortamı sağlayan Türkiye, bu sayede hem
sosyal hem ekonomik bakımdan da
sorunları aşacaktır. Dolayısıyla, işçilerin ve işverenlerin devlet ile birlikte
barış ve huzur dolu bir çalışma ortamından yana olması, bu ortamın
sürekliliğini sağlaması tarafların ortak sorumluluk alanlarıdır.
Bugün Türkiye’de yaşayan insanlara
‘En Önemli Sorununuz Nedir?” diye
sorulduğunda alınacak muhtemel
cevapların içinde işsizlik, yoksulluk,
sağlık ve eğitim ön sıralarda olacaktır. Türkiye’nin yıllardan bu yana baş
ağrısı olan ‘terör’ konusu da zaman
zaman gelişmelere göre ön sıralarda kendisine yer bulmaktadır.
Toplumsal sorunları çözmek için
öncelikle demokrasiye inanmak gerekir. Demokrasiye gönül veren anlayışlar, uzlaşma ve diyalog yolunu benimsediği noktada sorunlar
da yavaş yavaş çözüme kavuşmaya
başlar. Ancak, sorunları çözmek için
sadece anlayış yeterli değildir, bu
anlayışı kalıcı ve kurumsal bir yapıyla somutlaştırmak da gerekir. Türkiye, 1961 Anayasası ile birlikte gündeme aldığı ve 1995 yılında ancak
oluşturduğu ‘Ekonomik ve Sosyal
Konsey’i bugüne kadar, ne yazık ki
sorunların konuşulduğu, tartışıldığı
ve çözüme kavuşturulduğu bir noktaya taşıyamamıştır.
kuruluşlardan biri de Uluslararası
Çalışma Örgütü’dür. Türkiye’nin kabul ettiği 144 sayılı ILO sözleşmesi,
sosyal diyalogu temel yapan Ekonomik ve Sosyal Konsey’in kurulmasını
kabul etmiştir.
Ekonomik ve Sosyal Konsey, bir anlamda, ekonomik ve sosyal anlamda
demokrasiyi de sağlayan bir mekanizmadır. Dolayısıyla, bu oluşumda
üstünlük ve öncelik sadece bir tarafta değil, tüm taraflarda olmalıdır.
Bugünlerde, özellikle çalışma hayatı içindeki insanların ve kuruluşların
kafalarında gezen soru işaretlerini
engellemek için Ekonomik ve Sosyal Konsey’in, uzlaşma ve diyaloga
önem vererek, ama daha da önemlisi, işlevsel olmasına özen göstererek toplanması iyi ve hayırlı olacaktır.
Eğer, demokrasi diyorsak başka çaremiz de yoktur…
Türkiye, bugün başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, birçok
uluslararası kuruluşa üyedir. Bu
TEMMUZ 2011 // 5
HABER // SEKTÖRDEN
Her 5 kişiye bir araç düşüyor
Özellikle büyükşehirlerde olmak üzere, trafik yoğunluğu
her geçen gün artarken, Türkiye’de her 5 kişiye bir araç,
her 10 kişiye de bir otomobil düşüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapılan hesaplamalara
göre, Türkiye’deki motorlu kara taşıt sayısı 2000-2010
döneminde % 81,4 artarak, 15 milyon 95 bin 603’e ulaşırken, bu yılın Mart sonu itibariyle de bu sayı 15 milyon 382 bin 908’e ulaştı. Türkiye’de taşıtlarda ilk sırayı Mart sonu itibariyle 7 milyon 716 bin 369 ile otomobil
alırken, otomobili 2 milyon 473 bin 784 ile kamyonet, 2
milyon 406 bin 232 ile motosiklet, 1 milyon 419 bin 265
ile traktör, 730 bin 278 ile kamyon, 389 bin 3 ile minibüs, 212 bin 549 ile otobüs, 35 bin 428 ile özel amaçlı taşıtlar takip etti.
Dünyanın en büyük şirketi Wal-Mart
Fortune Global 500’de, dünyanın en büyük şirketi, 421
milyar 849 milyon dolar gelirle ABD’li perakende devi
Wal-Mart oldu. Wal-Mart’ı, iki petrol şirketi takip etti.
Derginin, geçen yıl açıkladığı listenin ilk dördünde yer
alan şirketler bu yıl da yerlerini korudu. Geçen yıl listeye 5. sıradan giren Japon otomobil şirketi Toyota, bu yıl
8. sıraya geriledi. Listede yer alan şirketlerden 12’sinin
üst yöneticisi (CEO) kadınlardan oluştu. Türkiye’den listeye giren tek şirket, geçen yıl da olduğu gibi Koç Holding oldu. Koç Holding, 35 milyar 713 milyon dolar gelirle bu yıl listenin 247. sırasında yer buldu. Şirket, geçen
yıl 273. sıradaydı.
6 // TEMMUZ 2011
Sanayi ciro endeksi arttı.
Sanayi Üretim Anketi kapsamında yer alan İmalat Sanayi ile Madencilik ve Taşocakçılığı kısımlarında bulunan işyerlerinden 2005=100 temel yıllı oluşturulan Sanayi Ciro Endeksi, 2011 yılı Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre % 25,7, bir önceki aya göre ise % 3,4
arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, 2011 yılı
Mayıs ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre; Madencilik
ve Taşocakçılığı endeksi %30,2; İmalat Sanayi endeksi
ise %25,6 artış gösterdi. Ana sanayi grupları sınıflamasına göre, 2011 yılı Mayıs ayında en yüksek artış Enerjide gözlendi.
Türkiye, satın alma gücünde
hala alt sıralarda
2010 yılı sonuçlarına göre, “Tüketim Mal ve Hizmetleri” grubunda Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkenin ortalama
fiyat düzeyi 100 iken, 37 ülke içinde İsviçre’nin 148 ile
en yüksek, Makedonya’nın ise 44 ile en düşük fiyat düzeyine sahip olduğu belirlendi. Türkiye’de bu gruba yönelik fiyat düzeyi endeksi ise 73 oldu. Türkiye’nin “Tüketici Mal ve Hizmetleri” grubuna ilişkin fiyat düzeyi endeksi alt gruplar itibarıyla incelendiğinde, “Kişisel Ulaşım Araçları (115)”, “Tüketici Elektroniği (110)”, “Alkollü İçkiler ve Sigara (106)”, “Haberleşme (104)” gruplarında fiyat düzeyinin Avrupa ülkelerine göre yüksek olduğu, buna karşılık “Ayakkabı (72)”, “Giyim (73)”, “Mobilya ve Yer Döşemeleri (75)” gruplarında nispeten düşük olduğu gözlendi.
KISA HABER
Çalan alarm zilleri
Babacan’ı da endişelendiriyor...
bin 433 kişiye istihdam yaratılmasının öngörüldüğünü
açıkladı. Bakan Çağlayan, 2011 yılı Mayıs ayı ödemeler dengesi verilerine dayanarak yaptığı değerlendirmede, bu yıl Mayıs’ta Türkiye’ye 882 milyon dolar uluslararası doğrudan yatırım girişi olduğunu belirtirken, geçen
yılın Mayıs ayındaki 303 milyon dolarlık girişe göre, bu
rakamın % 191,9 artış anlamına geldiğine dikkati çekti.
Kayıt dışında % 7’lik azalma
Alınan önlemlerle birlikte, kayıt dışı istihdamda, 5 yıl ön-
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Yunanistan ve
Avrupa’nın üçüncü büyük ekonomisi İtalya’daki gelişmelerin hükümeti kaygılandırdığını belirterek, “Tüm risk
göstergeleri rekor seviyeye çıktı. Hemen yanı başımızda
güçlü bir deprem olursa, bundan Türkiye’nin etkilenmemesi diye bir şey söz konusu olmaz. Avrupa’da olabilecek ciddi sarsıntı, Türkiye’de de hissedilir. Ama önemli olan, bunun bir yıkıma sebep olmaması, Türkiye ekonomisinin belki hafif sarsılıp, yine ayakta dimdik durabilmesidir” dedi. Yunanistan, İspanya, Portekiz ve
İrlanda’dan sonra İtalya’ya sıçrayan borç krizi tüm dünyayı tehdit etmeye başladı.
cesine göre, % 7 gerileme oldu ve % 43’e düştü. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) İstanbul İl Müdürü Muammer
Coşkun, 2011 Haziran ayı verilerine bakıldığında, Türkiye genelinde kayıt dışılık oranının % 43’de olduğunu,
İstanbul’da ise % 23’lere kadar gerilediğini belirterek,
bunda devletin son dönemde almış olduğu teşvik politikalarının çok büyük bir etkisi olduğuna inandığını söyledi. Merdiven altı atölyelerde 10 yıl faaliyet sürdüren firma olmadığını belirten Coşkun, kurumsallaşmış firmaların yaptıkları bütün harcamaları devlete gider göstermesinden dolayı daha hızlı şekilde ayakta kaldığının görüldüğünü belirtti..
Milyonerimiz artı
Doğrudan yabancı yatırım girişi
2 kat arttı
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, bu yılın Ocak-Mayıs
döneminde doğrudan uluslararası yatırım girişinin, geçen yılın aynı dönemine göre 2 kattan fazla artarak, net
5,6 milyar dolar olduğunu belirtti. Çağlayan, bu dönemde düzenlenen 105 yatırım teşvik belgesi kapsamında,
gelecek 3 yılda 3,5 milyar dolarlık yatırım yapılması ve 6
Türkiye’de hem milyonerlerin sayısı, hem de bankalarda tuttukları paranın miktarı arttı. Türkiye’de milyonerler kulübüne son 1 yılda 7 bin 405 milyoner eklenirken, milyonerlerin hesaplarında tuttukları mevduat ise
60 milyar 158 milyon TL artış gösterdi. Türk bankacılık
sisteminde 2011 yılı Mayıs ayı itibariyle 644 milyar 109
milyon TL’yi aşan mevduatın % 47,2’sinin milyoner hesaplarında tutulduğu belirlendi. Yurtiçi ve yurtdışı yerleşiklerden oluşan 39 bin 348 milyoner mudi hesabında,
toplam 303 milyar 894 milyon TL bulunuyor.
TEMMUZ 2011 // 7
HABER
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Gebze 1
Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulu’nda
Mini İstihdam paketini değerlendirdi.
KÖLE PAZARLARI
KURULMAK
İSTENİYOR…
Gebze 1 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulunda
açılış konuşmasını yapan Türk-İş Genel Sekreteri ve
Sendikamızın Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Mini İstihdam Paketi’ndeki özel istihdam büroları, esneklik
ve kıdem tazminatı konularındaki düzenlemeleri değerlendirirken: “Özel istihdam büroları adıyla yeni köle
pazarları kurulacak. Amerika’nın Afganistan’a özgürlük, Irak’a demokrasi diyerek milyonlarca insanı katlettiği gibi, işsizliğe çare olacak diye getirilen Özel İstihdam Büroları da çalışma ortamını, savaş meydanına çevirecek” dedi.
8 // TEMMUZ 2011
bugün, karşınıza 25 işyerinde örgütlü bir şube olarak çıkıyoruz” dedi.
Gebze 1 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulu 25
Haziran Cumartesi günü Gebze’de yapıldı. Türk-İş
Genel Sekreteri ve Sendikamızın Genel Başkanı
Pevrul Kavlak’ın da konuşma yaptığı Genel Kurula, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce ve Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ile
birlikte çok sayıda şube başkanımız da katıldı. Darıca
Kaymakamı Osman Ateş de, genel kurula katılan konuklar arasındaydı. Genel Kurul’da Şeref Özcan Şube
Başkanlığa tekrar seçilirken, Olcay Dursun Şube
Sekreterliğine, Zafer Yıldız da Şube Mali Sekreterliğine
getirildi.
Kavlak, ‘‘Köle Pazarları Kurulmak İsteniyor…’’
Gebze 1 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulunda konuşan Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamızın Genel
Başkanı Pevrul Kavlak, mini istihdam paketindeki özel
istihdam büroları, esneklik, kıdem tazminatı konularındaki düzenlemeleri değerlendirirken şunları söyledi: “Seçimlerden önce, torba yasa konusunda epey mücadele etmiştik. Sonra hükümetle yaptığımız toplantılar
sonuç verdi ve torba yasanın içindeki zararlı maddeleri çıkardık. Ama o toplantılarda verilen sözlerin, köprüyü
geçtikten, yani seçimden sonra unutulduğuna dair işaretler alıyoruz. Mini istihdam paketi konuşuluyor. Paketin içine baktığımızda, bunun dinamitten farksız olduğunu görüyoruz. İçinde neler mi var? Özel istihdam büroları adıyla yeni köle pazarları kurulacak. Amerika’nın
Afganistan’a özgürlük, Irak’a demokrasi diyerek milyonlarca insanı katlettiği gibi, işsizliğe çare olacak diye getirilen Özel İstihdam Büroları da çalışma ortamını, savaş
meydanına çevirecek...”
Özcan, ‘‘Örgütlenmek vurgusunu
tam anlamıyla kavradık…’’
Genel Kurul’da yeniden şube başkanlığına seçilen Şeref
Özcan, “Türk Metal Sendikası’nın teşkilatlanma konusunda göstermiş olduğu büyük başarı, beraberinde, üye
sayısının artması yeni şubelerin oluşturulmasını kaçınılmaz kılmıştır” dedi. Özcan, “Teşkilatlanmada gösterilen başarı, beraberinde artan üye sayısı, önce Gebze 1
Nolu Şubemizin, ardından da Çayırova Şubemizin doğmasına sebep oldu. Genel Başkanımızın örgütlenmek,
örgütlenmek, örgütlenmek vurgusunu gerçek anlamda
çok iyi kavradık. Şubemizin 1. Olağan Genel Kurulunda
16 işyeri ile yola çıktık. Bugüne kadar iki işyerimiz Çayırova Şubemize bağlandı, iki işyerimiz faaliyetlerini durdurdu. Genel Başkanımızın dediği gibi, örgütlenmenin
üzerinde bu kadar önemle durmasaydık, bugün karşınıza 12 işyerinde örgütlü bir şube olarak çıkacaktık. Ama
“İşçinin iş güvencesi olmayacak. Ücreti ucuzlayacak,
kıdem tazminatı tırpanlanacak. İş güvenliği olmayacak.
Kısaca düpedüz köle pazarlanacak. İstihdam paketindeki bir başka sorun ise, esnek çalışma konusundaki
yaklaşımlar. Pakete göre esnek çalışma oranı % 3,6’dan
% 18,8’e çıkarılacak. Biz, esnekliğin olduğu yerde çalışma barışı olmaz diyoruz. Paketi hazırlayanlar ise tam
aksini yapıyor... Dinamitin fitilini ateşleyen ise, kıdem
tazminatına yapılan saldırılar. Bakın buradan hem Türkİş Genel Sekreteri, hem de Türk Metal Sendikası Genel
Başkanı olarak üstüne basa basa söylüyorum: KIDEM
TAZMİNATI, BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR... BU ÇİZGİYİ
SİLMEK İSTEYENLER, SONUCUNA DA KATLANIR...”
TEMMUZ 2011 // 9
HABER
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak,
Mini İstihdam Paketi’ni değerlendirdi.
“DİNAMİTTEN
FARKI YOK”
Bursa Nilüfer Şubemizin 2. Olağan Genel
Kurulu’nda konuşan Genel Başkanımız Pevrul
Kavlak, Türkiye’de sendikaların örgütlenmeyi cazip hale getiren arayışlar içinde olması gerektiğini
belirterek, “Sendikalar örgütlenme konusunda gereken performansı göstermez ise, yakında sendikalı işçi sayısı parmakla sayılacaktır. Böyle bir sondan korunmanın tek çaresi ise, şartlar ne olursa olsun örgütlenmektir” dedi.
Türk Metal Sendikası Bursa Nilüfer Şubesi 2. Olağan
Genel Kurulu 2 Temmuz’da Kervansaray Otel’de yapıldı. Genel Kurula, Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Türk-İş Bölge Temsilcisi Sabri Özdemir, Oyak Renault İnsan Kaynakları Müdürü
Bülent Atay, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun, çok sayıda şube başkanı ile bağlı işyerlerinin işveren ve temsilcileri katıldı.
10 // TEMMUZ 2011
Biçer, “Tek Bilek, Tek Yürek Yola
Devam Edeceğiz…”
Nilüfer Şubesi Başkanı Ruhi Biçer,
2008 yılında yapılan birinci olağan
genel kurulda tek bilek tek yürek anlayışıyla yola çıktıklarını ve aynı şekilde yola devam edeceklerini söyledi. Biçer, konuşmasında “Ama bu
yolculuğu yaparken, yanımıza yeni
yol arkadaşları katacağız. Onların
da eş ve çocuklarıyla birlikte büyük
ve güçlü Türk Metal’in hizmetlerinden faydalanmasını sağlayacağız.
Biz, genel merkezimizin önderliğinde emek için, ekmek için yola çıktık.
Emekçilerin insanca yaşama şartlarına kavuşması için yola çıktık” dedi.
Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce ve Genel Teşkilatlandırma
Sekreterimiz İsmail Dursun kongre Divan Kurulu’nda yeraldı.
çekişmeleri bırakıp elele vermek zorundayız…” dedi.
Bozbey, “Türk Metal, Örnek
Sendika…”
Kavlak, “Dinamitten farkı yok…”
Genel Kurulun açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, yaklaşık 1 saat süren
konuşmasına, küreselleşmenin insanlık bünyesinde açtığı sosyal ve
ekonomik yaraları özetleyerek başladı. Çok uluslu şirketlerin, ucuz işçi
çalıştırmayı alışkanlık haline getirdiğini belirten Kavlak, “En az gelişmiş ülkelerde dünya nüfusunun %
13’ü yaşıyor. Bu ülkelerde yaşayan
900 milyon ise, yaratılan ekonomik
değerin ancak % 1’ini alıyor.” dedi.
Kavlak, bu durumu Necip Fazıl’ın
mısralarından hareketle, “Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa”
diyerek eleştirdi.
Küresel güçlerin ucuz işçilik düşkünlüğü içinde olmasının, çalışma
hayatındaki dengeleri de bozduğunu ifade eden Kavlak, Amerika’da
1982-1993 yılları arasında 750 bin
işçinin işten çıkarıldığını buna karşılık aynı dönemde, az gelişmiş ülkelerde 350 bin kişiye istihdam sağladığını belirterek, “Çünkü buralarda emekçilerin hakları ve ücretlerini tırpanlıyorlar… Çünkü buralarda
örgütlü emekçi istemiyorlar… Çünkü buraları ucuz işçi cenneti olarak
görüyorlar… Sonuçta ise sendikalar,
kan kaybediyor…Bu kan kaybını durdurmalıyız. Artık emekçiler olarak,
sendikalar olarak uyanmalıyız…Kısır
Sendikamızın yaptığı toplantılara
sürekli katılarak onur veren, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Türk Metal’in sendikal anlayışından duyduğu memnuniyeti belirterek, “Bölgemizde birçok sendikanın etkinliğine katılıyorum ama Türk
Metal gibi örnek bir sendika göremiyorum” dedi.
Atay, Dünya Otomotiv Pazarını
Değerlendirdi…
Metal Çocuk Arkadaş Kulübü’nden
Aleyna Yetişkul’un eğitim sistemi içinde dershanelerin ön plana
çıkmasını eleştiren konuşmasından sonra, Emine Mercan Arıtürk
de bir şiirle genel kurul delegelerine hitap etti. Yazaki işyerinden
Ebru Zengi, Oyak Renault’tan Mustafa Budak ve Major SKT’den Fahrettin Akyol’un çalışma raporunu
değerlendiren konuşmalarından
sonra, Şube çalışmaları ibra edildi. Daha sonra oy kullanan delegeler, Nilüfer Şube Başkanlığına Ruhi
Biçer’i, Şube Sekreterliğine Yılmaz
Özlütürk’ü ve Şube Mali Sekreterliğine de Selda Tekman’ı yeniden göreve getirdi.
Nilüfer Şubemizin Genel Kurulu’nda
bir konuşma yapan Oyak Renault İnsan Kaynakları Müdürü Bülent
Atay, konuşmasında dünya otomotiv pazarındaki gelişmelere dikkat
çekerek, Pazar içinde Türkiye’deki
üretimi ve ihracatı rakamlarla değerlendirdi.
TEMMUZ 2011 // 11
HABER
Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Mercedes Benz Türk’ün
“1 Numara” olmasında, fabrikada çalışan 1625 iyi
insanın önemli payı olduğunu söyledi.
“İNSANA SEVGİ EMEĞE
SAYGI DUYAN HERKESE
DOSTÇA ELİMİZİ
UZATIRIZ…” Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Mercedes’in
otomotivde çıtayı yükselttiğini belirterek, “ Biz
de gerek üyelerimize, gerekse üyelerimizin eş
ve çocuklarına sunmuş olduğumuz hizmetlerle, sendikacılığın çıtasını yükselttik” dedi. Pevrul
Kavlak, Aksaray’a gelişinde, Türk Metal Sendikası
Aksaray 1 No’lu Şube Başkanı Muhterem Taşdemir, şube yöneticileri ve bağlı işyerlerinde çalışan
metal işçileri tarafından karşılandı.
Karşılamanın ardından, Aksaray 1 No’lu Şube binasına geçen
Pevrul Kavlak, burada şube yöneticileri ve işçiler ile bir süre
görüştü. Şube Başkanı Muhterem Taşdemir’den, şube faaliyetleri hakkında bilgi alan Kavlak, daha sonra Mercedes Benz
Türk’ün 25’nci kuruluş yıldönümü törenine katıldı.
Mercedes Benz Türk 25. Kuruluş yıldönümü etkinliklerinin açılış konuşmasını, Aksaray Kamyon Fabrikası Müdürü Gerald Jank
yaptı. Jank, konuşmasında, “tüm çalışanlarımız ve sendikamız ile
birlikte fabrikamızı daha da üst seviyelere taşımaya devam edeceğiz” dedi. Jank’ın ardından kürsüye gelen Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak, şunları söyledi:
12 // TEMMUZ 2011
“Bir anne ve babanın en büyük arzusu, çocuklarının
mutlu olduğunu görebilmektir. Bizim şehirlerimiz de,
bu vatanın çocukları gibidir… Bakım isterler, özen isterler, ilgi beklerler… Şehirlerimizin; insanlarımızın sosyoekonomik ihtiyaçlarına cevap verecek ölçüde gelişmesi ve mutlu insanların yaşadığı yerler olması, en büyük
arzumuzdur. Bu sadece Aksaray için değil, 81 şehrimiz
için de geçerlidir… Aksaray, Niğde’ye bağlı bir ilçe iken,
15 Haziran 1989 tarihinde Türkiye’nin şehirleşen ilk ilçesi olmuştur.
“MERCEDES’E TEŞEKKÜR EDİYORUM”
Bizim şehirlerimizin hemen hemen hepsi de ayrı ayrı
zenginliklere sahiptir… Bereketli toprakların üzerinde
her cinsten meyve, sebze yetişir… Mesela, İzmir üzümüyle, Bursa şeftalisiyle, Ankara armutuyla, Amasya elmasıyla meşhurdur. Bazı bölgelerimiz ise fabrikalarıyla bilinir…Ereğli, İskenderun, Karabük dendiğinde demir
çelik işletmelerini, Bursa dendiğinde otomobil fabrikalarını, Kırıkkale dendiğinde Makine Kimya‘yı ve silah fabrikalarını, Zonguldak dendiğinde ise maden ocaklarını
hatırlarız… Aksaray denilince aklımıza önce Mercedes,
sonra da kamyon gelir…
Mercedes Benz Türk sayesinde, Aksaray, Türkiye’nin bir
Kamyon Üssü haline gelmiştir. Yarattığı istihdam ile
25–30 bin kişi için bir ekmek kapısı olmuştur. Mercedes Benz Türk Kamyon Fabrikası, yan sanayideki işyerleri ve çalışanları açısından da adeta bir hayat suyu olmuştur. Mercedes Benz Türk Kamyon Fabrikası, ciddi ve
Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap veren sosyal sorumluluk projeleriyle de takdirimizi kazanmıştır. Bugüne kadar, kamyon fabrikası kanalıyla Aksaray’a 230 milyon
euro yatırım yapan Mercedes, önümüzdeki 5 yıl içinde 130 milyon euroluk yatırım yapmayı planlamaktadır. 160 beygir gücünden 600 beygir gücüne kadar geniş bir ürün yelpazesinin Aksaray’da üretiliyor olması, Mercedes’in kamyon fabrikasına verdiği önemin bir
ifadesidir. Mercedes’in kamyon üreten iki önemli fabrikasından biri olan Aksaray’daki tesisler, ortaya çıkardığı
maddi değerler ile, kentin ekonomisi için de son derece
önemlidir. Ben, Mercedes Benz Türk’e, hem Aksaray’a,
hem de Aksaraylı’lara sunmuş olduğu, başta istihdam
olmak üzere, tüm güzel, sosyal ve kültürel hizmetler ve
yatırımlar için bir Türk vatandaşı olarak içtenlikle teşekkür ediyorum…
“SENDİKACILIKTA ÇITAYI YÜKSELTTİK...”
Mercedes Benz Türk ile Türk Metal arasında çok hoş bir
benzerlik vardır… Mercedes, otomotivde bir markadır.
Can güvenliği, donanım, sürat ve konfor konusunda bir
numaradır… Ve bu durum, bugüne has bir gerçek değildir. Yıllardan beri Mercedes aynıdır… Mercedes ürünlerinin kalitesi çıtayı yükseltmiş, diğer üreticiler de Mercedes ile yarışmaya başlamıştır... Biz de sendika olarak,
böyle bir yarış içindeyiz…Türk Metal olarak, Türkiye’de
sendikacılığın çıtasını yükselttik… Sendikacılığı, sadece
toplu sözleşme mekânlarının duvarları arasına hapseden anlayışı biz yıktık…Sadece üyelerimize değil, üyelerimizin eş ve çocuklarına da sosyal ve kültürel hizmetler
veriyoruz…Öncülüğünü yaptığımız, sosyal sendikacılık
anlayışıyla, diğer sendikaları, çalışanlar için daha doğru
ve daha güzel işler yapmaya zorladık… Hal böyle olunca sendikacılıkta bir yarış başladı… Ama diğer sendikalar halen farkı kapatamadılar…Çünkü onlar yürüyor, biz
koşuyoruz…Koşmaya da devam edeceğiz… Bizim sendika olarak temel felsefemiz, insana sevgi, emeğe saygı anlayışı üzerine kurulmuştur. Mercedes Benz Türk İnsan Kaynakları Direktörü Sayın Salih Ertör’ün, fabrikada işe alınacaklar için getirdiği bir ön şartı okumuştum
bir yazısında. O yazıda, Sayın Direktörüm, “Biz iyi insan
arıyoruz” diyordu… Evet, Salih Bey, işte o iyi insanlar bugün burada…1625 iyi insan elele vermiş ve bu güzel
Fabrikayı şaha kaldırmıştır… Ben bu iyi ve güzel insanların hepsini kutluyor, onlara teşekkür ediyorum… Verimliliği esas alan, kaliteli üretme yolunda kendisini donatan, işini, işyerini seven metal işçileri, Mercedes Benz
Türk’ün Aksaray fabrikası’nı kamyon üretiminde bir numara yapmıştır. Ben, Mercedes Benz Türk’ün bu düşüncelerimi paylaşan bir yönetim yapısına sahip olduğunu
biliyorum… Biraz evvel de söylediğim gibi, biz sendika
olarak üyelerimizi, üretmek, kazanmak ve kazandırmak
ideali doğrultusunda motive ediyoruz… Bu ideali Mercedes Benz Türk’ün yönetim kadrolarının da paylaştığına inanıyorum… Türkiye’deki tüm işverenler ve sanayiciler de bu ideali paylaşmalı… Ama sadece paylaşmak
yetmez, gereğini de yapmalı… Bugüne kadar bu ilkemizi
Aksaray’da bu güzel fabrikada hayata geçiren tüm kardeşlerime tekrar tekrar teşekkür ediyorum… Onlarla insana sevgi, emeğe saygı gibi çok kutsal bir ortak paydada buluşan ve buluşmaya gayret gösteren işveren
ve vekillerine teşekkür ediyorum… İnsana sevgi, emeğe
saygı duyan herkese teşekkür ediyorum… Biz, her zaman ve her yerde bu samimi duyguları bizimle paylaşanlara dostça elimizi uzatacağız…”
Mercedes Benz Türk Aksaray Kamyon Fabrikası Müdürü Gerald Jank, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a günün anısına Aksaray Fabrikasında üretilen kamyonlardan birinin maketini takdim etti.
TEMMUZ 2011 // 13
KONFEDERASYON’DAN
KAMU SÖZLEŞMELERİNDE
ANLAŞMA SAĞLANDI
Türk-İş ile Hükümet arasında sürdürülen kamu kesimi toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlandı. Anlaşmaya göre, kamu işçilerine
2011’de % 4 artı % 4 zam yapılacak. Düşük ücretlilere 100 ila 150
lira iyileştirme yapılması kararlaştırıldı.
Yaklaşık 235 bin işçiyi ilgilendiren
kamu kesimi toplu iş sözleşmelerine ilişkin Türk-İş ile Hükümet arasında sürdürülen görüşmelerde anlaşma sağlandı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kamu işçilerine 2011
zammının % 4 artı % 4 olarak belirlendiğini açıkladı.
sonucunda düşük ücretlilere daha
yüksek oranda zam yapılmasının
sağlandığını söyledi.
2011 Ocak ayında başlayan toplu
sözleşme müzakerelerinde varılan
anlaşmaya göre, kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışanların ücretlerinde birinci yıl ilk 6 ayda % 4, ikinci 6
ayda ise yine % 4 olmak üzere, Temmuz 2011 itibariyle % 8.2 oranında zam yapıldı. Sözleşmelerin ikinci yılında ise, birinci 6 ayda % 3, ikinci 6 ayda % 3 olmak üzere, kümülatif olarak % 6.1 oranında artış yapılacak. Ayrıca 2012 yılında enflasyon
oranında bir farklılaşma söz konusu
olursa, bu fark ilave edilecek.
Türk-İş ile Hükümet arasındaki anlaşma uyarınca, sosyal yardım ödemesi toplu sözleşmenin birinci yılı
için aylık brüt 145 TL olarak belirlendi. Toplu iş sözleşmelerinde yer alan
diğer maktu ödemelerde ise ücret
zamları oranında artışlar yapılacak.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’nda Türk-İş Genel Başkanı
Mustafa Kumlu ile ortak basın açıklaması yapan Bakan Çelik, kamu işçilerine 2011 yılı için yapılacak ücret
zamlarının ayrıntısını açıkladı. Basın
toplantısına, Türk İş Genel Sekreteri
ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul
Kavlak da katıldı.
Aylık çıplak brüt ücretleri 1425 liranın altında olan işçilerin, aylık çıplak
brüt ücretlerine 1425 lirayı geçmemek üzere, 100 ila 150 TL arasında kademeli olarak iyileştirme yapıldığını belirten Çelik, bu iyileştirme
Türk-İş Genel Başkanı
Mustafa Kumlu, çalışma
hayatındaki son gelişmeleri
değerlendirdiği bir basın
toplantısı düzenledi…
“KIDEM TAZMİNATINDAN ASLA VAZGEÇMECEĞİZ…”
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, konfederasyon olarak,
bu güne kadar olduğu gibi, bundan
sonra da çalışanların kıdem tazminatı hakkının gaspını içeren ya da
bu hakkı geriye götürecek hiçbir düzenlemeye müsaade etmeyeceklerini söyledi. Kumlu, düzenlediği basın toplantısında, çalışma hayatındaki son gelişmeleri değerlendirdi.
Yeni hükümetin programının açıklanmasının hemen ardından çalışma hayatı ile ilgili kimi hususların
14 // TEMMUZ 2011
ülke gündemine oturduğunu belirten Türk-İş Genel Başkanı Kumlu,
şöyle devam etti: “Bunların başında kıdem tazminatı meselesi gelmektedir. Kıdem tazminatları konusu 1962 yılından beri işverenlerin ve hükümetlerin gündeminde
olmuştur. O günlerden bu günlere,
zaman zaman ısıtılmış, zaman zaman soğutulmuş ama gündemden
hiç çıkarılmamıştır. Ve o günlerden
bu günlere ne zaman “kıdem tazminatı” dense Türk-İş ayağa kalkmıştır. 61’inci Hükümet Programında kıdem tazminatı ile ilgili olarak
yer alan ifadeler şunlardır: “İşçilerimizin büyük çoğunluğunun alamadığı, işletmelerimizin üzerinde ödeme baskısı oluşturan, çalışma hayatının en önemli sorun alanlarının
başında gelen kıdem tazminatı sorununu kazanılmış hakları koruyan
ve bütün işçilerin kıdem tazminatlarını garanti altına alan bir fon teşkil etmek suretiyle, sosyal taraflarla
istişare içinde çözeceğiz”. Hükümet
Programındaki bu yaklaşım yeni bir
fon taslağının işareti sayılabilir. Bu
dönemde ne yapılmak istendiğine
ilişkin henüz bize iletilen bir çalışma yoktur, ancak konuyla ilgili geçmişten bu güne gelen kötü anılarımız vardır. Önceki hükümetler döneminde de aynı korumacı yaklaşımlarla gündeme getirilen ancak
kıdem tazminatı hakkımızı budamayı amaç edinen fon taslakları hatırımızdadır. Bir de bu güne kadar
fonlarda toplanan paraların kötü
akıbeti ortadadır. Türk halkı fonlara güvenmemektedir. Bu güne kadar devlet güvencesindeki fonlar
ya çar çur edilmiş, ya da İşsizlik Sigortası Fonu’nda olduğu gibi amacı dışında kullanılmıştır. Ben buradan tüm işçilerimize sesleniyorum.
Herkesin içi rahat olsun. Hiç kimse
“kıdem tazminatlarımız kaldırılıyor”
diye paniğe kapılmasın. TÜRK-İŞ
bu güne kadar olduğu gibi bundan
sonra da çalışanların kıdem tazminatı hakkının gaspını içeren ya da
bu hakkı geriye götürecek hiçbir düzenlemeye müsaade etmeyecektir.”
HABER
GEMLİK ŞUBEMİZ
HİZMETE AÇILDI
Türk Metal Sendikası, artan üye sayısına paralel olarak, yeni şubeleri de hizmete açmaya devam ediyor. Son olarak, Gemlik Şubemiz, 1
Temmuz 2011 günü yapılan açılışla, Gemlik’teki metal işçilerine hizmet vermeye başladı.
Gemlik Şubemizin açılışına Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ile İlçe Kaymakamı Bilal Çelik, Belediye Başkan
Vekili Refik Yılmaz, sivil toplum örgütü temsilcileri ve sendika üyeleri katıldı.
Açılış kurdelesini, Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak, Kaymakam Bilal Çelik
ve Belediye Başkan Vekili Refik Yılmaz birlikte kesti. Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak, açılış töreninde yaptı-
ğı konuşmada, geniş bir zemine sahip olan Gemlik’te sendika işçilerinin
hak ve ekmek davasını sürdürmek
üzere bir şube açtıklarını söyledi.
Kavlak “Türk Metal´in temel hedefi, üyelerini, onların eş ve çocuklarını sosyal ve ekonomik anlamda doyumlu hale getirmektir. Bugüne kadar sürdürdüğü ve gerçekleştirdiği
hizmetler kervanıyla sağlam adımlar atan Türk Metal, bundan sonra da bu yolda bıkmadan, usanmadan yürümeye kararlıdır. Türk Metal Sendikası, Gemlik Şubesini açarak, 25 bin civarında istihdam alanına sahip bir bölgeye hitap edecek”
diye konuştu.
Gemlik Şubesi’nin Müteşebbis Heyet başkanlığını Kemal Durmaz,
Şube Sekreterliğini Halil Dinç, Mali
Sekreterliğini ise Mehmet Duru sürdürüyor.
TEMMUZ 2011 // 15
HABER
KKTC Büyük Anadolu Girne Otel’den seslenen
Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak:
“SENDİKALAR
İNADINA
ÖRGÜTLENMELİDİR”
Türk Metal ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kamu-İş Sendikalarının ortaklaşa düzenlediği ‘Sendikalar Arası Dayanışma ve Diyalog Toplantısı’ 11-16 Temmuz tarihleri arasında Büyük Anadolu Girne Oteli’nde gerçekleşti.
Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın da konuşma yaptığı toplantıya, KKTC Başbakanı
İrsen Küçük, KKTC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Şerife Ünverdi, KKTC Maliye Bakanı Ersin Tatar, Türk-İş Kıbrıs Temsilcisi UBP Milletvekili Ahmet Çaluda, UBP Milletvekili Necdet
Numan, Hür –İş Federasyonu Başkanı Yakup Latifoğlu, Kamu İş Sendikası Genel Başkanı Sami
Dilek de katıldı.
Toplantının davetlileri arasında ayrıca KKTC
Memur-Sen Genel Başkanı Çelebi Ilık, Bel-Sen Genel Başkanı Fikret Keleş, UBP Milletvekili Ali Rıza
Usluer ve UBP Milletvekili Ahmet Eti de yeraldı.
16 // TEMMUZ 2011
iki büyük değer; vatan ve namustur. Türkiye’nin birliği ve
bütünlüğü, bizim için vazgeçilmez mücadele alanıdır.
Bu alandaki en büyük değerlerimizden birisi de, yavru
vatanımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. 1974 Barış
Harekâtı sırasında Türk milleti olarak aklımızda ve yüreğimizde var olan milli duygularımız, kim ne derse desin
bugün aynı şekilde devam etmektedir. Yavru vatanımızın sosyal ve ekonomik anlamda gelişmesi ve bu gelişmenin KKTC halkına yansıması halinde Türkiye, muradına erecektir.
KKTC Başbakanı İrsen Küçük, toplantıda yaptığı konuşmada, Türk Metal Sendikası’nın, her zaman çalışanların yanında olduğunu söyledi. Başbakan İrsen Küçük,
Türk Metal Sendikası temsilcilerini Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nde ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, toplantıyı düzenleyen herkese teşekkür etti.
Türk Metal – Kamu-İş Sendikaları’nca ortaklaşa düzenlenen, ‘Sendikalar Arası Dayanışma ve Diyalog
Toplantısı’nda katılanlara hitaben bir konuşma yapan
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, şunları söyledi:
Küresel güçlerin dünyası
Yavru vatan bizim için büyük bir değerdir
Bugün; dünyadaki her türlü sosyal, ekonomik ve siyasal
olumsuzluğun arkasında, küresel güçler vardır… Küresel güçler; çok uluslu şirketlerle, gelişmiş ülkelerin harmanlamasıdır. Bu güçler için en büyük değer paradır…
Onlara göre, ucuz işçilik, temel şarttır… Ama örgütlenmek yasaktır. Sendikalara gerek yoktur… Sosyal güvenlik, sosyal koruma şart değildir… Ayrıca, çevrecilikten
uzak durulmalıdır… Bu güçler, yatırım yapacakları ülkelere, bu şartları dayatırlar. Emekçileri köle olarak görürler… Küresel güçler için dünya, adeta bir yap-boz tahtasıdır. Bu oyunu oynarken iki silahı kullanırlar. Bunlardan
biri sermaye, diğeri de teknolojidir… Tek amaçları daha
fazla sömürü, daha fazla kardır… İnsanların kaderleriyle
oynarlar, hayatlarıyla oynarlar… Küresel güçlerin düzeninde, insanlar yaşatılmaz, harcanır…
Biz, Türk Metal Sendikası olarak, ulusal değerlerimize büyük önem veren bir sendikayız… Bizler için bu anlamda
Dünyada 37 bin çok uluslu şirket var… Dünyadaki 100 büyük ekonominin 55’i, çok uluslu şirketlerin kontrolünde…
TEMMUZ 2011 // 17
HABER
En baştaki 200 şirketin toplam satışları, 182 ülkenin
gelirinden fazla… Bu 200 şirketin 186’sı, Japonya, ABD,
Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve İsviçre’den yönetiliyor. 15 büyük şirketin geliri, 120 ülkenin milli gelirinden büyük… Mesela Val-Mart diye bir şirket var… Bu
şirketin ekonomik gücü, Polonya, İsrail ve Yunanistan’ın
ekonomik gücünü katlamış durumda. Ekonomik güç
olarak; Ford, Güney Afrika Cumhuriyeti’nden, General
Motors Danimarka’dan, Toyota da Norveç’ten daha büyük… Dünyada üretilen otomobil lastiğinin % 85’i, 6 şirketin elinde… Otomobil sektöründe 5 şirket, pazarın %
50’sine hâkim… Tahıl ticaretinin % 77’si, 7 şirketin elinde… Havacılıkta ise, sektörün % 95’i, 2 şirketin elinde. İletişim ürünlerinin % 70’i 4 şirketin kontrolünde…
Dünyadaki biyolojik ve genetik zenginliğin % 90’ı üçüncü dünya ülkelerinde olmasına rağmen, telif haklarının
%90’dan fazlası çokuluslu şirketlerin elinde... Hani bir
türkü var ya… “parsel parsel eylemişler dünyayı” diye…
Bunlar da dünya ekonomisini parsellemişler. Parselledikleri yerde adalet yok, barış yok, insanlık yok, insanca
yaşama yok… Allah’ın en kutsal varlığı insanı insan gözüyle görme yok.
Açlık, yoksulluk ve işsizlik
Dünya üzerinde, sosyal ve ekonomik anlamda büyük bir
kirlenme var… 925 milyon insan açlık seviyesinin altında yaşıyor. Her yıl 5 yaşın altındaki 13 milyon çocuk, açlıktan ve yetersiz beslenmeden dolayı ölüyor. Ama gelişmiş ülkelerde, her yıl 220 milyon ton gıda paketi daha
açılmadan çöpe atılıyor… İşte bu düzende, insana verilen değer bu… İşte bu düzende egemen olanların vicdanı bu…
Dünya ekonomisinin % 80’i, nüfusun % 20’sinin emrinde… 3 milyar insan günde 2 doların altında, 1,5 milyar
insan ise günde 1 doların altında bir gelire mahkûm edilmiş durumda… Dünya nüfusunun %13’ü en az gelişmiş
ülkelerde yaşıyor… Bu ülkelerde yaşayan 900 milyon insan, sadaka gibi dünya hâsılasının %1’ine mahkûm durumda… Biraz düşünecek olursak, korkunç bir manzara bu... Bu fotoğrafa baktığımızda, akıllara Necip Fazıl’ın,
“Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul, Bir kişiye tam
dokuz, dokuz kişiye bir pul, Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa, Yaşasın kefenimin kefili karaborsa…”
mısraları geliyor...Hakikaten de aç kurtlar bile yapmaz
bu taksimi...Aç kurtlar bile bunlardan daha adaletli…
var… Bu güçlerin tek amacı; emekçilerin; daha iyi bir ücret, daha iyi çalışma koşulları ve daha iyi bir yaşam için
verdikleri mücadelenin öncülüğünü yapan sendikaları bitirmek. Bunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. 1980’li
yıllarda, 45 milyon nüfus içinde 2,5 milyon sendikalı işçi
vardı. Bugün ise 73 milyon nüfusumuza rağmen, sendikalı sayısı 600-700 binler arasında gidip geliyor. Bunun
adı düşüş değil, resmen çöküştür… Sendikaların, anlayışlarını, yaklaşımlarını, hizmetlerini, emekçilerin taleplerine ve koşullara göre güncellemesi artık kaçınılmazdır… Sendikalar inadına örgütlenmelidir. Küresel güçlerin saldırılarına karşı dik durmanın tek yolu, tek çaresi
budur.
Sendikalar, nitelikli sosyal ve kültürel faaliyetlerle, eğitimlerle hizmet yelpazesini genişletmek zorundadır. İçinde bulunduğumuz süreç, bizlerden koltuklarda oturmayı değil, örgütlü ve örgütsüz tüm emekçilerle
güçlü bir dayanışma için harekete geçmemizi istiyor…
Sendikal ruh istiyor… Sendikal heyecan istiyor… Eğer,
sendikaları yönetenlerin kafasında sendikacılık yoksa...
Aldığı aidatı yine üyeye sosyal hizmet olarak iade etmiyorsa... Yaptığı bir eğitim, sosyal ve kültürel yatırım yoksa... Üyelerini insanca yaşama şartlarına kavuşturmak
ideali yoksa... O sendikanın varlığı da yokluğu da fark etmez... Herkes şunu iyi bilsin ki; Türk Metal, nerede metal işçisi varsa orada olmuştur, olmaya da devam edecektir. Metal işçilerinin emeğinin karşılığını almak, Onları insanca yaşatmak, metal işçilerinin eş ve çocukları için sosyal ve kültürel yatırımlar yapmak, hizmetlerde bulunmak, bizim birinci görevimizdir. Biz, bu görevden onur duyarız, gurur duyarız... Bu onuru da gururu da
namusumuz gibi sırtımızda taşırız... Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın...
KKTC Başbakanı İrsen Küçük, Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak’a günün anısına bir hediye takdim etti.
Sendikaların geleceği
Bugün dünyada sendikal hareketi dört duvar içine hapsetmek isteyen çevreler var… Bu güçlerin elinde, çok
önemli propaganda araçları var, para var, mal var, mülk
18 // TEMMUZ 2011
Dersin Adı:
Hayat Bilgisi
Türk Metal – KKTC Kamu İş Sendikaları tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘Dayanışma ve Diyalog Toplantısı’na
katılan 42 baştemsilcimiz ve eşleri, beş gün boyunca
Büyük Anadolu Girne Otel’de gerçekleştirilen eğitimlere katıldı.
11 Temmuz 2011 - Sedat Bozkurt’la Medya
13-14 Temmuz 2011 – İlkim Öz ile Aile İçi İletişim
12 Temmuz 2011 – Sermin Baysal’la Etkili İletişim
14 Temmuz 2011 – Murat Atak ile Hayat Bilgisi - 3
12 Temmuz 2011 – Sunay Akın ile Hayat Bilgisi - 1
13-14 Temmuz 2011 – Ayşenur Yazıcı ile
HayatBilgisi - 2
15 Temmuz 2011 – Prof. Dr. Suavi Aydın ile
Hayat Bilgisi - 4
TEMMUZ 2011 // 19
MAKALE
PERFORMANSI
ARTTIRMADA DUYGUSAL
ERGONOMİNİN ROLÜ (*)
PROF. DR. SERPİL AYTAÇ
Uludağ Üniversitesi İİBF,
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü
Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Anabilim Dalı
[email protected]
Performansı etkileyen önemli faktörlerden biri de ergonomidir. Başka bir deyişle işgörenin çalışma ortamını ilgilendiren ve işgörenin işe uyumunu sağlayan fiziksel, çevresel, bilişsel ve psiko-sosyal faktörlerdir. Çalışanlara sağlık ve iş güvenliği açısından uygun ve rahat bir çalışma ortamı sağlandığı ölçüde iş gücünün verimi
olumlu yönde etkilenecek, aksi durumda
azalacaktır.
I. BÖLÜM
Özet: Bir İnsan-Makine Sisteminden beklenen performansın elde edilebilmesi çok sayıda parametrenin karşılıklı etkileşimine bağlıdır. Performansın ortaya çıkması, fizyolojik, bilişsel, yönetimsel ve örgütsel etkenlerin yanında Makroergonomik açıdan, çalışan kişinin duygusal davranışlarına da bağlıdır.
20 // TEMMUZ 2011
Nörobiyoloji alanındaki önemli gelişmeler, bilişsel süreçler ile beyin etkinliklerinin duygusal davranışları arasında karşılıklı önemli bir etkileşim ve iletişim olduğunu
göstermektedir.
Bu bildiri; iş nitelikleri ile insan karakteristikleri arasındaki uyum açısından nörobiyoloji ve psikoloji ile bilgi ve
deneyim altyapısına dayanan performans düzeyinin
uygulamadaki etkinliğini irdelemektedir. Çalışma yerinde performansı azaltma yönünde etkili parametre düzeylerini azaltarak iç motivasyonu arttırma yoluyla görevlerin yerine getirilmesinde çalışanların duygusal olarak katılımları ve kendilerini görevlerine adamaları son
derece önemlidir.
Beynin bilinen fonksiyonlarını inceleyerek Duygusal Ergonominin performans artışına ve verimliliğe katkısını
irdeleyen bu bildiri; bilişsel süreçlerin daha iyi işlemesi,
bireysel amaçların gerçekleştirilmesine yardımcı olunması, çalışanın kendi değerliliğinin arttığı bilincinin verilmesi, tüm iş gereklerinin tam olarak yerine getirilmesi ve fizyolojik değişimlere etkin uyum sağlanması gibi
konuları kapsamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Performans, Ergonomi, Stres,
Duygusal Ergonomi
GİRİŞ
İş gücü performansını etkileyen çok sayıda faktör bulunmaktadır. Herhangi bir işletmede iş gücünün performansı, diğer bir ifade ile verimliliği, bir bütün içerisinde söz konusu faktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucunda oluşmaktadır. Ayrıca, insanın oldukça karmaşık psikolojik ve sosyal-yapısı da dikkate alındığında iş gücünün performansını etkileyen faktörlerin etki dereceleri ve yönleriyle ayrı ayrı belirlenmesi son derece güçtür.
Performansı etkileyen önemli faktörlerden biri de ergonomidir. Başka bir deyişle işgörenin çalışma ortamını ilgilendiren ve işgörenin işe uyumunu sağlayan fiziksel, çevresel, bilişsel ve psiko-sosyal faktörlerdir. Çalışanlara sağlık ve iş güvenliği açısından uygun ve rahat
İş yerinin aydınlatma, havalandırma,
sıcaklık, soğukluk ve nem yönünden
yeterli olması, kullanılan üretim
sisteminin ergonomik açıdan
uygunluğunun fiziki açıdan ele
alınması, kısaca fiziksel faktörler,
çevresel faktörler yanında bireyin işe
uygunluğu, iş tatmini, stresten
korunması gibi bilişsel faktörler de bir
bütün olarak ergonomi disiplininin
çalışma alanına girmektedir.
bir çalışma ortamı sağlandığı ölçüde iş gücünün verimi olumlu yönde etkilenecek, aksi durumda azalacaktır.
Ergonomi, iş ortamında, sistem performansını artırmak, insan makine ve çevre uyumunu sağlamak ve de
işin insansallaştırılmasına yönelik bir bilim dalıdır. Fiziksel ve ruhsal sağlık açısından çalışanın, performans,
verimlilik ve kalite açısından da işverenin çalışma yaşamındaki önemli kriterlerini ele alan ergonomi; insansistem uyumunu kolaylaştırarak, bütün sistem unsurlarını ve insanın performansını iyileştirmeyi amaçlamaktadır (Genaidy vd. 2002).
‘Ergon’ Yunanca iş ‘Nomos’ ise yasa anlamına gelmektedir. İnsan, makine ve malzemeden oluşan üretim sistemlerinde Ergonomi sadece verimliliği arttırmakla kalmaz, aynı zamanda çalışanın memnuniyetini de attırarak, daha mutlu ve huzurlu bir ortam sağlanmasına da
yardım eder. Başlıca Anotomi, Fizyoloji, Psikoloji ve Mühendislik bilimlerinden yaralanan Ergonomi, bu yararlanma sırasında kendisine özgü yöntem ve araştırma
yollarıyla genel yasalara ulaşmaya çalışır.
Bu bilim dalı, bir yandan sistemin maksimum verimle çalışmasını sağlarken, yani ürenkenliği ve verimliliği arttırırken, diğer yandan da insanın en rahat, en uygun çevre
koşullarında çalışması için gerekli bilimsel verileri ortaya
koymayı, böylece daha az yorulma, daha az iş kazası ve
TEMMUZ 2011 // 21
MAKALE
o kadar olanaklıdır. Diğer bir ifade ile ergonomik çalışma koşullarının işgörenin verimlilik ve iş performansını
olumlu yönde arttırdığı. tespit edilmiştir. (Çelenk,2000;
Shikdar ve Biman, 1995; Stallworth ve Brain,1996; Resnick ve Zanotti,1997; Ersoy ve Arpacı;1998). Vural, Ağaç
ve Çivitçi (1998). Emek-yoğun çalışan hazır giyim işletmelerinde çalışma yerlerinin ergonomik açıdan değerlendirilmesine ilişkin yaptıkları araştırmada, çalışanlara sağlanan fiziksel ortamların ergonomik açıdan sağlıklı olmasının işgörenin rahatlığını ve konforunu sağlamada ve performansını artırmada oldukça etkili olduğunu saptamışlardır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, insana değer veren çağdaş düşünceler ışığında
çalışanlara insanca çalışma koşullarının sağlanmasında Ergonomi biliminin katkısı büyüktür.
İnsan Performansı ve Ergonomi
Şekil 1: İş Sistemi
meslek hastalığı oluşmasını amaç edinir (Özok,2010). İş
yerinin aydınlatma, havalandırma, sıcaklık, soğukluk ve
nem yönünden yeterli olması, kullanılan üretim sisteminin ergonomik açıdan uygunluğunun fiziki açıdan ele
alınması, kısaca fiziksel faktörler, çevresel faktörler yanında bireyin işe uygunluğu, iş tatmini, stresten korunması gibi bilişsel faktörler de bir bütün olarak ergonomi
disiplininin çalışma alanına girmektedir.
İş sistemi, Sosyo-teknik Sistem adı da verilen İnsanMakina Sistemleri’ni bilimsel olarak incelemek her kademe yöneticisinin en önemli görevleri arasında yer almalıdır. İnsan-sistem etkileşiminin tasarım etmenleri
çevresel, organizasyonel, sosyal, bilişsel, ve fiziksel faktörler (Meister 2001) olarak değerlendirilmektedir.
Son yıllarda yapılan araştırmalar göstermiştir ki, insanın çalışması sırasında fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik özellikleri ne kadar iyi bilinirse insan-makina sisteminin verimliliğini ve dolayısıyla üretkenliğini arttırmak da
22 // TEMMUZ 2011
İşletmelerde iktisadi anlamda mal ve hizmet üretiminde
en önemli üretim faktörü olan “İnsan” işletmenin en değerli varlığıdır. Bu anlayış işletmelerde geleneksel yönetim anlayışından modern yönetim anlayışına geçilmesi
ile daha iyi kavranmaya başlanmıştır. İnsanın işletmelerde ön plana çıkarılması, iş performansı ve verimliliği
üzerine olumlu etki yaratırken, diğer taraftan işgörenin
daha rahat, stresten uzak, daha az yorularak ve daha
az iş kazası ve meslek hastalıklarına maruz kalarak çalışmasını sağlayan bir bilim dalı olan “ergonomi”nin de
önemini artırmıştır (Orucu,Palaz,Yumuşak,2004).
Üretim süreci sonunda elde edilen
çıktının, bu çıktıyı elde etmek üzere
kullanılan girdi ya da girdiler
toplamına oranı da verimlilik olarak
ifade edilmektedir. O halde, bir üretim
süreci sonunda ulaşılan verimlilik
düzeyi, çalışan insanın performansına
bağlı olarak şekillenmektedir.
Ergonomi, İş yükü ve çalışma gücünün en iyi şekilde
dengelenip, hem çalışanın sağlığını koruyan, hem de
üretimin artmasını sağlayan
insan – makina – çevre sisteminin başarılması için
biyolojik bilginin anatomi, fizyoloji ve deneysel
psikoloji alanlarında uygulanmasıdır.
Işgörenin performansı, bireyi etkileyen ısı, gürültü, aydınlatma, titreşimler, zararlı maddeler vb. fiziksel
ve çevresel faktörlerin türüne, etkileme derecelerine, çalışan insanın
fizyolojik yapısına ve psikolojik durumuna, çalışılan ortam özelliklerine ve de çalışma biçimlerine göre
farklılık göstermektedir.
Performans; bir çalışanın, bir üretim
aracının ya da bir işletmenin belli bir
dönemdeki verim gücünü mutlak
ya da oransal olarak ifade eden bir
kavramdır. Bir işi yapan bir bireyin,
bir grubun, bir birimin, bir sürecin ya
da şirketin o işle amaçlanan hedefe yönelik olarak nereye varabildiği,
başka bir deyişle neyi sağlayabildiğinin nicel ve nitel olarak anlatımıdır.
Performans, üretim sürecinde çalışanın yapılması gereken bir görevin
yerine getirilmesi sırasında başarı
için ortaya konulan çabaların bütünüdür. Üretim süreci sonunda elde
edilen çıktının, bu çıktıyı elde etmek
üzere kullanılan girdi ya da girdiler
toplamına oranı da verimlilik olarak
ifade edilmektedir. O halde, bir üretim süreci sonunda ulaşılan verimlilik düzeyi, çalışan insanın performansına bağlı olarak şekillenmektedir. Performans kapasitesi ise, işçinin belirli bir iş yapabilmek için doğuştan sahip olduğu özelliklerle birlikte sonradan edindiği becerilerinin
tümü, kısaca kişinin işe yönelik yeteneklerinin toplamıdır. Performansın ortaya çıkması, fizyolojik, biliş-
sel, yönetimsel ve örgütsel etkenlerin yanında Makro-Ergonomik açıdan, çalışan kişinin duygusal düşünce ve davranışlarına da bağlıdır.
Ergonomi, İş yükü ve çalışma gücünün en iyi şekilde dengelenip, hem
çalışanın sağlığını koruyan, hem de
üretimin artmasını sağlayan insan –
makina – çevre sisteminin başarılması için biyolojik bilginin anatomi,
fizyoloji ve deneysel psikoloji alanlarında uygulanmasıdır.
Ergonominin temel amacı, performansı en yüksek düzeye çıkararak,
verimlilik ve doyumu arttırmak, böylece minimum maliyetle stres, yorgunluk, kazalar elde etmektir (Siegel, Lane,1987).
İnsan-makine sisteminin psikolojik açıdan değerlendirilmesi
Makineler, yaşantımıza gittikçe daha fazla girmekte ve günden
güne insanın fiziksel görev sınırlarını daraltmaktadır. Makineler daha
karmaşık hale geldikçe, onları kul-
TEMMUZ 2011 // 23
Psikolojik sorunlar çalışanlarda; kızgınlık, öfke, stres,
üzüntü, isteksizlik, depresyon, ilgisizlik, tembellik
şeklinde ortaya çıkan, iş ve çalışma koşullarını
olumsuz etkileyen tepkilere neden olmaktadır.
Çalışanın, gerek içsel gerekse dışsal nedenlerden
kaynaklanan ve huzurunu bozan etmenlerle karşı
karşıya kalması, işin yapılmasında ve gösterilecek
performansta olumsuz rol oynayacaktır.
lanan insanın önemi ve sorumluluğu daha da artmaktadır. İnsanın
yapacağı küçük bir hata çok önemli sonuçlar doğurabilmektedir. İnsan karmaşık bir varlıktır. Duyguları,
düşünceleri, çevresi, sosyal ortamı,
kişiliği, geçmişi, tutkuları, geleceğe dönük amaçlarıyla bir bütündür.
İnsan-Makine sisteminden beklenen performansın elde edilebilmesi
için bu sistem, psikolojik açıdan da
gerektiğince değerlendirilmelidir.
Kişinin çalışma davranışlarını ve
performansını belirleyen temel değişkenler şunlardır; yetenek, işe duyulan ilgi, işin sağladığı gelişme ve
ilerleme olanakları, iyi tanımlanmış
hedefler, faaliyetlerine ilişkin geri
besleme, başarının ödüllendirilmesi, başarısızlığın cezalandırılması,
işin yapılması için gerekli kaynaklara
ulaşabilme yetkisi (Baştürk, 2003).
Makine ile çalışanların iş hayatlarında verimliliklerini olumsuz yönde etkileyen birçok psikolojik faktör
bulunmaktadır. Bu faktörleri 4 başlık
altında incelemek mümkündür.
1. İşyerindeki Fiziksel Çevre Faktörleri: Hava kirliliği, gürültü, fazla ya da az ışık, kalabalık, radyasyon, sıcaklık, soğukluk, toz, aydınlatma vb)
2. Yapılan İş veya Meşguliyete Yönelik Faktörler: Ağır iş, gece işi, aşırı
yüklenme, karar verme güçlükleriyle
dolu büyük sorumluluk getiren işler,
zaman baskısı altında çalışma, rollerdeki belirsizlik vb.
3. Örgütsel Çevre Faktörleri: Kişiler
arası çatışmalar, güvensizlik, ücret
yetersizliği, sosyal güvencesizlik vb.
4. Bireysel Faktörler: Kişilik, beklenti, motivasyon düzeyi vb.
Yukarıda sayılan nedenlerle ortaya
çıkan psikolojik sorunlar çalışanlarda; kızgınlık, öfke, stres, üzüntü, is-
24 // TEMMUZ 2011
teksizlik, depresyon, ilgisizlik, tembellik şeklinde ortaya çıkan, iş ve çalışma koşullarını olumsuz etkileyen
tepkilere neden olmaktadır. Çalışanın, gerek içsel gerekse dışsal nedenlerden kaynaklanan ve huzurunu bozan etmenlerle karşı karşıya
kalması, işin yapılmasında ve gösterilecek performansta olumsuz rol
oynayacaktır. İşyerinde huzursuz
olan çalışanların vücutları kasılır,
gerilir ve zihinleri bulanır. Huzursuz
iş ortamları, işinden zevk almayan,
her şeye kuşkuyla bakan, içe dönük,
aşırı kontrollü, korkuyla ya da isteksizce iş yapan, karamsar bir ruh hali
yaratacaktır.
(*) Bu makale, 5-7 Temmuz 2011
tarihlerinde Sakarya’da düzenlenen
“YAEM 2011 Yöneylem Araştırması
ve Endüstri Mühendisliği 31. Ulusal
Kongresi”nde “Performans Değerlendirmesinde Duygusal Ergonominin Rölü” başlığı ile tebliğ olarak sunulmuştur.
DÜNYADAN HABERLER
2013’TE EKONOMİYİ KUSURSUZ FIRTINA BEKLİYOR
Ekonomist Nourel Roubini, potansiyel büyük ekonomik sorunların, 2013’te
‘’kusursuz fırtınaya’’ yol açabileceğini söyledi. Roubini, CNBC’ye verdiği röportajda, Avrupalı liderlerin, Yunanistan ve Portekiz gibi ülkelerde borç sorunlarını çözmeyi ertelerken, ABD’nin de önemli mali reformları 2012 seçimlerinin ertesine bırakabileceğini, bunun da potansiyel büyük ekonomik
sorunların 2013 yılında gündeme gelebileceği anlamı taşıdığını belirtti.
ÇİN, ABD’Yİ GEÇİYOR
“Pew Research Center” adlı düşünce kuruluşunca yapılan bir araştırmaya göre, özellikle Batı Avrupa’da, “Çin’in dünyanın süper gücü olarak ABD’yi
geçeceğine ya da zaten çoktan geçtiğine” inanılıyor. Düşünce Kuruluşunun Başkanı Andrew Kohut, Wall Street Journal gazetesine yazdığı yorumda, gerçekleştirdikleri son araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Araştırmada,
ABD’nin dünyadaki imajının Bush döneminden daha iyi olduğu, ancak anket
yapılan 22 ülkeden 15’inde çoğunluğun “Çin’in dünyanın süper gücü olarak ABD’yi geçeceğini ya da zaten çoktan geçtiğini” düşündüğü belirtildi.
Yazıda, bu görüşün özellikle Batı Avrupa’da yaygın olduğu, İngiltere, Fransa, Almanya ve İspanya’da ankete katılan 10 kişiden en az altısının Çin’in er
geç ABD’yi geçeceğine inandığı ifade edildi. Türkiye, Güney Amerika, Japonya ve Doğu Avrupa’da ise insanların, Çin’in ABD’yi ekonomik açıdan geçtiğine daha az inandıkları, Türkiye’de ankete katılanların % 68’inin, Japonya’da
% 55’inin, Brezilya’da da % 53’ünün, ABD’nin yükselen ekonomik güç olmaya devam ettiğini düşündükleri belirtildi.
LİBYA’DAN GIDA VE SU KITLIĞI UYARISI
Libya Tarım Bakanı Abdül Elmecid, ülkesinin yakın gelecekte gıda krizine
sürüklenebileceğini söyledi. Bakan Elmecid, yaptığı açıklamada, şimdi hasat zamanı içinde olunmasına karşın, yakıt sıkıntısı nedeniyle ülkesindeki
ürünün sadece % 20’sinin taşınabildiğini, ürünün büyük bir bölümünün taşınamaması nedeniyle ülkenin gıda krizine sürüklenebileceğini belirtti. Ülkenin yıllık tahıl üretiminin 300 bin ton olduğunu kaydeden Elmecid, bunun yanısıra, geçmişte yılda 1 milyon ton tahıl ithal ettiklerini, ancak şimdi
BM ambargosu nedeniyle bunu yapamayacaklarını, dolayısıyla ülkenin kıtlığa sürüklenebileceğini ifade etti. Elmecid, “NATO ve BM halkımızın gereksinimlerini karşılamamıza engel olmayı sürdürürse, 2-3 ay içerisinde durum
kötü bir hale sürüklenecek” dedi.
ARAP BİRLİĞİ’NDEN ‘FİLİSTİN TANINSIN’ BAŞVURUSU
Filistin liderleri, Eylül ayında yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Konseyi toplantısında Filistin devletinin tanınması için bir önerge sunacaklarını açıklamıştı. Arap Birliği’nin Katar’da yapılan toplantısında kaleme alınan ve Reuters haber ajansının ulaştığı taslak önergede şöyle deniyor: “Batı Şeria başkent olacak şekilde Filistin devletinin tanınması ve Birleşmiş Milletler’e tam
üye yapılması talebiyle BM’ye başvurulmasına karar verildi.” Filistinliler, Orta
doğu sorununda süregelen tıkanıklığın çözülmesi için tek yolun Filistin devletinin tanınması olduğuna dikkat çekiyor. Ancak, girişime karşı çıkan İsrail, böyle bir gelişmenin istenen etkinin tam tersini yaratabileceğini ve barış
çabalarına zarar verebileceğini iddia ediyor.
TEMMUZ 2011 // 25
SÖYLEŞİ
EMEK
MUHABİRLERİNDEN
GÖZLEMLER, ANILAR
Medya, kamuoyunu yönlendirme ve etkileme
gücü nedeniyle yasama, yürütme ve yargıdan
sonra, dördüncü gücü oluşturuyor. Ancak, kitle iletişim araçlarının yaygınlığı ve teknolojinin
sağladığı olanaklar sayesinde, medya artık çok
daha büyük bir güce erişmiş durumda.
HASAN TAHSİN BENLİ
Türk-İş Danışmanı
Özellikle demokrasinin gelişmediği ülkelerde,
medya, siyasi iktidarın ve sermaye çevrelerinin çıkarları doğrultusunda, kamuoyunu istenilen yönde ve biçimde yönlendiren bir araç haline gelebiliyor. Medya, varlığının asıl nedeni olan, toplumun sesi
olabilme, kamusal bir görevi yerine getirme ve yönetenler karşısında etkili bir muhalefet olma özelliğini de
kaybediyor.
Kitle iletişim araçlarının mülkiyet yapısı ve özellikle
medyada ortaya çıkan tekelleşme, haber, yorum ve bilgilerin içeriğini önemli ölçüde etkiliyor. Yazılı basında ve
televizyon kanallarında kamuoyuna sunulan haberler çeşitli kaynaklardan, çeşitli düzeylerde süzülerek ve yönlendirilerek kitlelere ulaştırılıyor.
Ülkemizde giderek tekelleşen medya, siyaseti yönlendirmek isteyen sermaye kesimlerinin elindeki en etkili araç haline geldi. Tekelleşen medyanın günlük yaşam içinde kapladığı alan giderek genişledi, siyasal ve toplumsal yaşamda da
nüfuz alanı büyüdü ve etkinliği arttı.
26 // TEMMUZ 2011
Medya kuruluşlarının tamamen sermaye gruplarının
eline geçmesi haber anlayışını da değiştirdi. Haberde
kamuoyunu doğru, yansız ve dengeli bir biçimde bilgilendirmek yerine medya sahiplerinin güçlerini pekiştirici bir bilgi aktarımı yaygınlaştı.
Tekelleşme, beraberinde örgütsüz bir medyanın da gelişmesine yol açtı. Medya kuruluşlarında çalışan basın
emekçileri özellikle son dönemde sendikasız, kadrosuz,
ATİLLA ÖZSEVER: “Basın emekçileri de özeleştiri yapmalı.”
1975 yılında İsmail Cem’in sahibi ve başyazarı olduğu
Politika Gazetesi’nde çalışırken emekçilerin sorunlarıyla
ilgili haberler de yapıyordum. Ancak Politika’da muhabir sayısı az olduğu için hemen hemen her habere bakıyorduk.
Atilla Özsever muhabirlik yaptığı yıllarda Halil Tunç ile (sol başta not tutan)
sigortasız bir ortamda, her türlü iş güvencesinden yoksun bir biçimde çalıştırılıyorlar.
Özetlemeye çalıştığımız bu sürecin sonunda, medyada
en az yer bulabilen kesim emek kesimi oldu. Bir zamanlar emeğin sesini kamuoyuna duyuran, özel sayfalar
hazırlayan, alanda özel muhabir istihdam eden medya,
artık -istisnalar dışında- işçi ve sendika haberlerine yer
vermez hale geldi.
Gelinen bu süreci, uzun yıllar TÜRK-İŞ’i ve emek hareketini yakından izlemiş, emek hareketiyle bütünleşmiş,
deneyimli “sendika muhabirleri” ile değerlendirdik. Çalışma hayatı muhabirliğine ne zaman, hangi gazetede
başladıklarını, o dönemde basının, çalışma hayatına ve
sendikalara yaklaşımını, sendikalarla, özellikle de TÜRKİŞ ile ilişkilerini, sendikalara ve çalışma hayatına ilişkin
çoğunlukla ne tür ve hangi haberlerin yer aldığını, bugün
çalışma hayatı muhabirliğinin neden olmadığını, değişimin nasıl yaşandığını ve bugün medya ve sendika ilişkisini nasıl gördüklerini sorduk. Sorularımızı içtenlikle cevaplayan basın emekçilerimiz, o günlere ait anılarını da
bizimle paylaştı.
Esas itibariyle, 1984 yılında Hürriyet Gazetesi’nin Ekonomi Servisi’nde çalışırken, tamamen çalışma hayatı haberleriyle ilgilendim. Dünya Gazetesi’nde çalışırken,
Hürriyet’e gelmemde, 12 Eylül sonrası yeni çıkan sendikal yasaların uygulanmaya başlaması ve toplu sözleşme
düzenine geçilmesi etkili oldu. Politika Gazetesi’nden
ayrıldıktan sonra bir süre Yol-İş Sendikası’nda basın danışmanı olarak çalıştım, sendikanın dergisini çıkardım. Bu arada, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Sosyal Siyaset (Çalışma Ekonomisi)
dalında yüksek lisans ve doktoraya başladım. Edindiğim bilgiler sayesinde çalışma yaşamında uzman sayılmam nedeniyle Hürriyet’e çağrıldım. Daha sonra Günaydın Gazetesi Ekonomi Servisi’nde de çalışma yaşamıyla ilgilendim. 1991 yılında Sabah Gazetesi’nde “Çalışma Dünyası” adıyla bir köşe hazırladım. 1993 yılında Milliyet’e çağrıldım ve haftada bir gün yayınlanmak
üzere 7 yıl süreyle “Emek ve İnsan” isimli bir sayfa hazırladım. 2000 yılında sayfa kaldırılınca Milliyet’te bir
süre daha çalışıp ayrıldım. Daha sonra akademik hayata geçtim, 2003 yılından beri Maltepe Üniversitesi’nde
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri dalında doktor
öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım. Halen
TEMMUZ 2011 // 27
SÖYLEŞİ
Cumhuriyet Gazetesi’nin haftada bir yayınlanan “Emek
Dünyası” isimli sayfasında da kısa köşe yazıları yazıyorum.
Sendikalı Genel Yayın Yönetmeni
1970’li, 1980’li yıllarda Babıali’de hemen hemen her gazetede Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın örgütlü bulunması ve çalışanların sendikalı olması, çalışma hayatı ile
ilgili haberlere daha duyarlı yaklaşmalarını sağlıyordu.
Gazetelerin genel yayın yönetmenleri dahi sendika üyesiydi. Farklı bir sendikanın yaptığı toplu sözleşme, orada
sağlanan haklar, bir anlamda gazetecileri de ilgilendirdiğinden, basın emekçilerine de yansıması söz konusu
olduğundan, küçük bir haber de olsa mutlaka gazetelerde yer alırdı. Gazeteciler böyle haberlerin yer almasına özen gösterirdi. Ayrıca, o dönemde toplumsal muhalefet hareketinin güçlü olması, sendikaların toplum yaşamındaki etkisi, bu tür haberlerin basında yer almasında rol oynuyordu. Gazetelerde “Kitle Haberciliği” diye bir
anlayış söz konusuydu. Örneğin, birinci sayfada genelde
yer alan 14 haberden mutlaka 2-3 tanesi işçi, memur,
emekli gibi kesimlere ait olurdu. Gazete yöneticileri bu
tarz haberlerin yer almasına özen gösterirlerdi. Çünkü,
gazetelerin okur kitlesi içinde emek kesiminin de belli bir payı vardı. Hatta benim Sabah’tan Milliyet’e çağrılmam da, “Bizim gazeteyi (Milliyet) işçi, memur, emekli
daha çok okuyor, bu arkadaş bizde çalışsın” görüşü etkili
olmuştu. Yine o dönemde, Tercüman’da işçi haberlerine
bakan Refik Sönmezsoy vardı. Milliyet’te rahmetli Özer
Oral, Cumhuriyet’te Şükran Ketenci (Soner), Hürriyet’te
de ben çalışıyordum. Ne zaman ki Babıali’den sendikayı
tasfiye ettiler, neoliberal politikalar etkin olmaya başladı, çalışma hayatına, sendikalara bakış da değişti.
28 // TEMMUZ 2011
Sendikalarla güven ilişkisi
Çalışma muhabirlerinin sendikalarla arası iyiydi, sendikalar yayın organlarını, kitaplarını muhabirlere gönderirler, çeşitli toplantılarına çağırırlardı. Özellikle sendikaların uzman kadrolarıyla gazeteciler arasında yakın ilişkiler kurulurdu. Halil Tunç’un, Şevket Yılmaz’ın, Bayram
Meral’in, Salih Kılıç’ın genel başkanlık yaptığı dönemlerde TÜRK-İŞ’le yakın ilişkilerim oldu. Zaman zaman
eleştirel haberler yaptıysam da, gazeteci-haber kaynağı arasındaki mesafeyi koruyarak, saygı ve sevgi çerçevesinde bu ilişkileri yürüttük. Haber kaynağının gazeteciye güveni olduğu zaman, çalışma yaşamı ile ilgili özel
konuları da rahatlıkla aktarabiliyordu. Gazeteci de buradan birinci sayfalık, manşetlik haberler çıkarabiliyordu.
Genelde kamu sözleşmeleri süreciyle ilgili haberler, hükümetin zam oranları ve sendikaların tepkileri, grev haberleri, çalışma koşullarına ilişkin özgün haberler, kadın
çalışanlarla ilgili konular ve şimdi sıralayacağım biraz
sansasyonel haberler yer alıyordu. Hürriyet’te çalışırken
fazla tuvalete gittiği için işten çıkarılan bir tekstil işçisinin haberi, ilginç olduğu için birinci sayfadan kullanılmıştı. Yine demiryolu çalışanlarının, makinistlerin ağır
çalışma koşulları Hürriyet gibi bir gazetede birinci sayfadan “Çağdaş Kölelik” başlığı ile yer almıştı. Tekstil sektöründe işveren sendikasının başkanı Halit Narin ile işçi
sendikasının başkanı Şevket Yılmaz arasında sabahlara
kadar süren toplu sözleşme pazarlığı “Hacivat-Karagöz
Pazarlığı” şeklinde değerlendirilmişti.
Emek sayfalarından borsa sayfalarına
1980 sonrası uygulanan neoliberal politikalar, toplumsal muhalefet hareketinin ve sendikaların güç kaybetmesi, medyanın mülkiyet yapısındaki değişim ve sektördeki tekelleşme, 1990’lı yılların başından itibaren basından sendikanın tasfiyesi, çalışma hayatı muhabirliğine olan ihtiyacı azaltmıştır. Gazetelerde emek sayfalarından borsa sayfalarına doğru bir süreç başlamıştır.
Özeleştiri bağlamında da gazetecilerin sınıfsal özelliklerini ve reflekslerini unutarak yeterli direnişi gösterememesi de önemli bir saptama olarak ortaya konmalıdır. Basın emekçileri de özeleştiri yapmalıdır.
Bugün medyada emek ve sendika haberlerine son derece az yer verilmektedir. Ancak kamu toplu sözleşmeleri gibi hükümeti ve sermaye çevrelerini doğrudan ilgilendiren haberler ya da sosyal güvenlik gibi toplumun
büyük kesimiyle ilgili haberler, yahut artık gizlenemeyecek düzeye gelen Tuzla tersanelerdeki işçi ölümleri
haber olarak kullanılmaktadır. THY’deki grev oylaması,
Telekom grevi gibi haberler de birinci sayfalarda emek
karşıtı bir anlayışla ele alınmaktadır. Sendikaların toplumda iyice güçsüzleşmesi, ayrıcalıklı bir azınlığın çıkarlarını koruyor şeklinde lanse edilmesi, emek hareketinin yaşama ağırlığını koyamaması, sermaye kesiminin medyada hem mülkiyet, hem de ideolojik düzeyde
güçlenmesi, medya-sendika ilişkilerini emek açısından
olumsuz yönde etkilemektedir.
Bir, iki anımdan söz etmek isterim. Yukarıda da belirttim, Hürriyet Gazetesi’nde çalışırken 1986 yılında CHP
İstanbul İl Örgütü’nün bir toplantısı vardı. Toplantıda işçi
haklarından, ücretlerin düşmesinden, sözleşmeli personel uygulamasından söz edilirken, açıklamanın bir
yerinde küçük bir olaya da şöyle değinilip geçildi. Açıklamada çok kısa yer alan olay şöyleydi: Bir tekstil fabrikasında çalışan bir işçi, günde iki ya da üçten fazla tuvalete gittiği için işten çıkarılmıştı. Aslında en temel insan haklarına aykırı bir durumdu. Zaten daha sonra işçinin de hastalığı nedeniyle fazla tuvalet ihtiyacı olduğunu öğrenmiştik. Bizim gazetenin foto muhabiri arkadaşım, bu işçinin toplantıda olduğunu fark etmişti.
Bana, “Atilla, bu işçiyi kimseye fark ettirmeden alıp evine götürelim, küçük tuvaletini yaparken arkadan resmini çekelim, birinci sayfadan kullanırlar” demişti. Toplantı sürdüğü halde o işçiyi alıp götürürken, bazı gazetelerin muhabirleri durumu fark etti ve peşimizden gelmeye başladı. İşçiyi, bizim arabaya attık ve süratle yola koyulduk, diğer gazetelerin arabaları da bizi takip etmeye
başladı, bizim şoförler bu işlerde usta oldukları için izimizi kaybettirdik. İşçinin evine gelince tuvalet yaparken
arkadan resmini çektik. Foto muhabiri arkadaşımın dediği gibi haber birinci sayfadan resimli olarak kullanıldı.
Yine Hürriyet’te çalışırken Özal döneminde emeklilik
yaşını yükselten yasa gündemdeydi. Ben de dört gün
üst üste olayın olumsuz yanlarını ortaya koyan haberler yaptım ve gazete kitle haberciliği anlayışı içinde bu
olayı birinci sayfadan verdi. Okurdan da büyük destek
geliyordu, çalışanları savunduğumuz için telefonlarımız susmuyordu. Bir ara dediler ki, “Seni Ankara’dan
bakanlıktan arıyorlar”. Telefonun öbür ucunda Özal
Hükümeti’nin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu vardı. Bakan Taşçıoğlu, “Sen kimsin,
bu bilgileri nerden biliyorsun, sendikalarda danışmanların mı var” diye sormaya başladı. Ben de “Efendim, daha
önce sendikada çalıştım, Ankara SBF’de Çalışma Ekonomisi alanında doktora yaptım, uzmanlık alanıma giriyor” dedim. Bakan, bu sözlerim üzerine, “Gel seni müşavirim yapayım” dedi. Ben de, “Sağolun efendim, ben
daha önce Ecevit döneminde 1978’de bakanlık müşavirliği görevinde bulundum” dedim. Taşçıoğlu’nun “rüşvet” kokan teklifini kibarca reddetmiştim.
IŞIK KANSU: “İşçi muhabiriydim.”
Ben, çalışma yaşamı muhabirliği yaptım denemez pek.
Ben işçi muhabiri olarak görürdüm kendimi. Bu açıdan, pek nesnel olamadım desem yeridir. Taraf tuttum,
emekten yana taraftım. 1980’li yılların ilk başından, 90’lı
yılların başına değin 10 yıl süresince Cumhuriyet’te işçi
muhabiriydim. Görevimi de hakkıyla yaptığım kanısındayım. En azından ileride işçi tarihini yazacaklara epey
malzeme bıraktığıma inanıyorum.
Işık Kansu, Şevket Yılmaz ve Orhan Balaban ile
TEMMUZ 2011 // 29
SÖYLEŞİ
Diğer gazeteler medya organına dönüşme süreci içindeyken, Cumhuriyet gazete içinde ayrı bir servis kurmuştu. Ustam Şükran Soner’in önderliğinde bir-iki kişiden oluşan bir servisti, ama alanına egemendi.
Cumhuriyet’in işçi muhabirliği konusundaki önderliği,
yaptığı sıradışı haberler, diğer gazetelerin de bu alana
muhabir ayırmalarına neden oldu bence.
“Olmayanı yazmadım”
Sendikalarla ve özellikle de TÜRK-İŞ ile ilişkilerim, haberkaynak ilişkisiydi. Ben görevimi yapardım, onlar da kendi işlerini... Gazeteci, haber kaynağına kendisini güvendiremezse, ne ondan sağlıklı haber alabilir, ne de zamanı geldiğinde eleştirisini özgürce yapabilir. Kısacası, ne
sendikacılar beni yönlendirebilirdi, ne de ben olmayanı
yazdım.
Özellikle 1980’li yılların sonuna doğru TÜRK-İŞ’teki ve ona
bağlı sendikalardaki değişim, “Çankaya’nın şişmanı, işçi
şanslı olduğuma inanıyorum. Çünkü bu eylemler, yalın
ve içtenliğinin yanı sıra, bize hastır ve çok önemli bir işlevi yerine getirmiş, emeğin ciddiye alınmasını sağlamıştır.
ŞÜKRÜ KARAMAN:
“TÜRK-İŞ’i evim gibi gördüm.”
Çalışma yaşamı muhabirliğine, çalışma yaşamını yakından tanımaya 1984 yılında TÜRK-İŞ’e bağlı Ağaç-İş
Sendikası’nda basın danışmanı göreviyle başladım. Aynı
zamanda sendikanın yayın organı “Ağaç-İş” dergisinin de yazı işleri müdürlüğünü üstlendim. O dönemde
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Şevket Yılmaz’ın danışmanlığını yürüten rahmetli Önder Aker ile birlikte dergiyi yayına
hazırlıyorduk. Bunun yanısıra, şu anda Türk basınında
belirli üst görevlerde bulunan gazetecilerin yetişmesinde büyük katkısı olan Barış Gazetesi’nde, özellikle çalışma yaşamı haber ve yazılarım da yayınlanıyordu. Böylelikle Rüzgarlı Sokak’ın havasını da orada tattım.
Şükrü Karaman
düşmanı” sloganında simgeleşen işçi eylemleri, haberlerin doruk noktasıydı. O rüzgarı tabandaki işçi yaratmış, kendi önderlerini sendikalara taşımıştı. Simgesel
anlamda şişmanlar ve düşmanlar artıyor, o gün işçiler
kazanıyordu, bugün yitiriyor...
Basın, medya oldu. Piyasayı biricik çıkar yol gören Kopenhag ölçütleri ve küreselleşme baskın çıktı. İşadamı
ve kadınlarının özel yaşamları bile haberden sayılırken,
emek hafifsendi. Tamamen “ideolojik” yani. Adı üstünde
“medya” ile sendika ilişkisi... Medyanın olaya nasıl yaklaştığı belli.
İşçi muhabirliği yaparken birçok şeye tanık oldum.
Özellikle vizite eylemlerine tanık olduğum için çok
30 // TEMMUZ 2011
1986’dan 1989 yılına dek Ağaç-İş Sendikası’nda 212
sayılı yasaya tabi olarak çalıştım. Sendikadan ayrıldıktan sonra bir süre işiz kaldım. Daha sonra Güneş
Gazetesi’nde kısa süreliğine de olsa çalışma yaşamı
muhabirliği yaptım. Güneş Gazetesi’nin adını her zaman saygıyla andığım Giray Duda yönetimindeki “Çalışma Hayatı” sayfasında yazdığım her haberim gazetenin politikası gereği yer aldı. Güneş Gazetesi’nden de
ayrıldıktan sonra 1991 yılında halen çalışmakta olduğum Anadolu Ajansı’nda işe başladım ve çalışma yaşamı muhabirliği görevini İç Haberler Servisi’nde o birimden ayrılma tarihi olan 2004 yılına dek sürdürdüm. Şu
anda ajansın Özel Bülten Servisi’nde görev yapıyorum.
Özellikle 1980 sonrası basının bugüne göre çalışma yaşamına bakışı daha farklı daha olumluydu. O dönemde
en azından Anadolu Ajansı’nın yanı sıra Hürriyet, Milliyet, Günaydın ve Tercüman gibi gazetelerde Türkiye Gazeteciler Sendikası örgütlüydü ve çalışanları sendikal bir
güvencenin altındaydı. Ondan olsa gerek, sendikal haberler ekonomi sayfalarında yoğun olarak yer alır, hatta manşetlere bile taşınırdı. Bunun yanısıra, o dönemde
basın daha az sermayeye bağımlıydı, daha çok ekonomik özgürlüğe sahipti. Sendikal haberler daha çok yer
alıyordu. Ancak 1990’lı yılların başından itibaren basında başlayan sendikasızlaştırma, beraberinde örgütsüzlüğü getirdi, bunun sonucunda çalışma yaşamı haberleri sayfalarda azaldı, hatta yer almamaya başladı.
O dönemde Tercüman’da Refik Sönmezsoy,
Cumhuriyet’te Şükran Soner, Milliyet’te Atilla Özsever,
Özer Oral imzalı haberlerin ne kadar ses getirdiği hala
belleklerimizde yer alıyor. Şimdi bakıyorum da, zorunlu olmadıkça Cumhuriyet, Birgün, Evrensel gibi gazetelerin dışında hiçbir gazetede haber yer almıyor. Bunda sanırım, günümüzde ulusal basında Anadolu Ajansı,
Cumhuriyet ve ANKA Ajansı’nın dışında sendikanın olmaması, toplu iş sözleşmesinin bağıtlanamaması da
etkili oluyor. Küreselleşme ve beraberindeki özelleştirme uygulamaları sendikaları, dolayısıyla haberlerini de
etkisiz kıldı.
TÜRK-İŞ’e bağlı bir sendikada çalışma yaşamına “Merhaba” demem avantaj oldu. Ağaç-İş’te çalışırken TÜRKİŞ’e çok sık gider, basın toplantılarını izler, TÜRK-İŞ’in
araştırmalarını haber yaparak Barış Gazetesi’ne gönderirdim. Birçoğu hala TÜRK-İŞ’te çalışan değerli arkadaşların, Enis Bağdadioğlu, Namık Tan, Özcan Karabulut,
Sinan Vargı, Yıldırım Koç, Bülent Küpeli, Burhan Dodanlı ve adını hatırlayamadığım çok sayıdaki TÜRK-İŞ çalışanı ile halen süren sıkı bir dostluğumuz var. TÜRK-İŞ
bugünde olduğu gibi, o dönemlerde de evim olmuştur.
TÜRK-İŞ’teki ilgi, yöneticilerin ve çalışanlarının gösterdiği sıcak yaklaşım ilk günkü gibi hala sürmektedir.
1980 sonrası ve 1990’lı yılların başlarında daha fazla
kamu işçisi adına yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmeleri günler, haftalar hatta aylarca sürerdi. Şu anda
TÜRK-İŞ basın danışmanı olan gazeteci arkadaşım Sevkuthan Nevsuhan ile yine TÜRK-İŞ’te çalışan eski basın
danışmanı, gazeteci arkadaşım Hasan Tahsin Benli’nin
de çok iyi anımsayacağı gibi, Bayram Meral döneminde Tansu Çiller Hükümeti ile yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde çoğu kez TÜRK-İŞ’te sabahladığımız olmuştur.
Orman-İş Sendikası’nda yine o döneme ilişkin yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde yaşadıklarımız
hala gözümün önünde tatlı bir anı olarak canlanır. Şimdi bakıyorum da, yine kamu işçileri adına yürütülen görüşmeler var ancak ben bu tür haberleri ne basında gereği gibi görebiliyorum ne de televizyonlarda izleyebiliyorum. Tabii o dönemde bir milyonu aşkın işçi adına
toplu iş sözleşmesi yürütülürken, bugün 300 bine yakın
işçi adına toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin yapılması
ne yazık ki sendikaların uğradığı erozyonu ortaya koyuyor. TÜRK-İŞ’in Ankara’da Arı Sineması’ndaki toplantısı,
Bursa’daki salon toplantısı ve 1986 Şubatı’nda yüz binlerin katılımıyla İzmir Mitingi gazetelerin manşetlerinde yer almış, televizyon ana haberlerinde birinci haber
olarak yayınlanmıştı. Bu toplantı ve mitingler TÜRK-İŞ
tarihine damgasını vuran etkinliklerdi.
“Sermaye haberleri öne çıktı”
1990’lı yılların başında başlayan sendikasızlaştırma
ve küreselleşmenin azgınlığı sendikal haberlere ilgiyi azalttı, sermaye haberlerini ön plana çıkarttı. Bugün
Anadolu Ajansı dışında çalışma yaşamı muhabirliği diye
bir görevlendirmenin bulunduğunu sanmıyorum. Gazeteler artık ekonomi muhabirliğinin yanında çalışma yaşamı muhabirliğine önem vermiyor.
Sendikalara burada düşen önemli görev medyayla sıkı
diyaloga girip, olabildiğince etkinliklerini kamuoyuna duyurmalı, kamuoyunu bilgilendirmelidirler. Sendikalara düşen bir diğer görev ise, işyerlerinde sendikalaşmayı engelleyen medyayı yoğun şekilde protesto etmektir. Bir diğer önemli nokta, sendikalaşmanın güvence altına alınmasıdır. Hükümetin bu konudaki samimiyetini 2821 ve 2822 sayılı yasalarda yapacağı değişikliklerle göstermesi gerekiyor. Yıllardır ILO’nun kara listesine alınan Türkiye’nin bu ayıptan kurtulması, sendikalaşma özgürlüğünü sağlayacak yasaların çıkarılması ve bunun önündeki engellerin kaldırılması ile olasıdır.
Hükümet başta basın işkolu olmak üzere diğer işkollarındaki sendikalaşmanın AB düzeyine getirilmesi çabalarına hız vermelidir.
Çalışma yaşamı muhabirliğim süresinde unutamayacağım anım bir hayli çok. Ancak bunlar arasında rahmetli Şevket Yılmaz’ın babacan tavırları, sevdiklerine
“Tonton” diye seslenişi, Bayram Meral’in Erzurum şivesi ve cinliği ile sorulara ustalıkla verdiği yanıtlar, Salih Kılıç’ın kızdığı an “Ben onlara göstereceğim!” ifadesi,
Zonguldak Madenci Yürüyüşü’nün simge ismi rahmetli Şemsi Denizer’in dik duruşu, Sağlık-İş Sendikası Başkanı Mustafa Başoğlu’nun sendikal aşkı, Petrol-İş Başkanı Cevdet Selvi’nin TÜRK-İŞ başkanlığını kıl payı kaçırması, yine Bayram Meral’in TÜRK-İŞ başkanlığına yeni
seçildiği dönemde soğuk bir Ankara günü TBMM’ye yürüyüş sırasında ağaca çıkarak işçilere hitap etmesi ( ki
bu haber ve fotoğraflar tüm basının birinci sayfasında
yer almıştı), TÜRK-İŞ’in Kızılay Mitingi sonrası Tansu Çiller hükümetinin devrilmesi ve 1999 yılında milyonlarca
işçinin katılımıyla gerçekleştirilen “Mezarda Emekliliğe
Hayır Mitingi” unutamayacağım anıların birkaçıdır.
Ayrıca Ağaç-İş Sendikası’nda çalışırken DOMSAN işyerinde başlatılan ve 1980 sonrası Türk çalışma yaşamında ilk grev özelliğini taşıyan bu grev çalışma hayatımda
önemli bir yer tutar. Greve katılan çırak işçilerle yaptığım
söyleşi ile 1986 yılında Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin
yılın gazetecilik yarışmasında üçüncülük ödülü kazamam, yaşantımın unutulmaz anlarından biridir.
TEMMUZ 2011 // 31
ERTAN GENÇTÜRK
İçine biraz demokrasi, biraz özgürlük biraz da insan
hakları katılmış konuşmalarda, Türkiye’de Kürtlere karşı bir asimilasyon uygulandığı söylenir… Bu konuşmalar, eğitim ortalaması ‘ilkokul 5’ten terk’ olan bu ülke
insanları arasında keskin guruplaşmalar ve farklılıklar yaratır. Türk’e ve Türkiye’ye karşı insanlarda bir alerji oluşturur… Bu türlü söylemlerin sahipleri fildişi kulelerde oturup Hakkâri’ye ağıt yakanlardır. Kullandıkları konuşma dili, yaşam tarzları ve yaklaşımlarıyla ‘seçkin’ modellerdir. Rusya’ya giderler, Amerika’yı satarlar,
Amerika’ya gider Rusya’yı satarlar. Avrupa’ya gittiklerinde de hem Amerika’yı hem Rusya’yı satarlar… Karakterleri “satmak” üzerine bina edilmiştir… Parayı kim veriyorsa, O’nun düdüğünü çalarlar… Tek başlarına devlet
görürler kendilerini… Başbakan’dan, bakanlardan daha
iyi ve doğru düşünürler… Hatta onlara nasihat bile vermeye kalkarlar… Türkleri ve Kürtleri kardeşçe yaşatmak
yerine, birbirlerine düşman etmek en büyük idealleridir.
Onlar için tek kâbus; barış ve huzur dolu bir Türkiye’dir.
İşte bunun için Mehmetçiğe kurşun sıkan her silahın tetiğinde onların parmak izleri vardır…
13 genç, 13 Mehmetçik ve 13 şehit… Hepsinin de yaşamları, düşünceleri aynı ve tek dertleri var; vatan ve
bayrak… Sönen ocaklar, yıkılan hayaller…
Sadece Gökhan’a, Barış’a, Necmettin’e değil bu kurşunlar, hepimize… Birliğimize, beraberliğimize, toprağımıza ve bayrağımıza… Kim nasıl öldürebiliyor bu aslanları? Bu kadar kolay mı? Birisi söylesin, ne oluyor bize?
Şehitler ölmez diyoruz ama ölüyor işte… Öldürmeyelim, bir şeyler yapalım! Paketlenmiş kınama mesajlarıyla geçiştirilecek bir şey değil bu… Gencecik çocuklar,
bu cansız bedenler artık hepimizin umurunda olmalı…
Yoksa konuşmayalım mı? Haykırmayalım, üzülmeyelim
mi? Hiçbir şey olmamış gibi mi yapalım? Öyle ya, nasıl
olsa, vicdanlarımızı gözlerimize havale edip, döktüğü-
Mustafa GÜNEY
ADANA
Barış ÇİÇEKDAĞ
GAZİANTEP
HIÇKIRA HIÇKIRA
YAŞANAN
HÜZÜNLER…
müz gözyaşlarıyla, artistik hüzünlerle kendimizi kurtarırız. Her ne kadar o hüzünlerin sahicileri, şimdi şehitlerimizin evinde hıçkıra hıçkıra yaşansa da…
Katıldığı bir sosyal paylaşım sitesinde “Bayrak şereftir,
şerefsizler ne bilsin” yazan Gaziantepli Barış Çiçekdağı, terhisine 45 gün kalan Gaziantepli Mehmet Kaz, küçük yaşta babasını kaybettiği için, nüfusunu dedesinin
üzerine aldıran Jandarma Er Ethem Okkay, 1.5 yıllık evli
ve 6 aylık kız çocuğu bulunan Erzincanlı Uzman Jandarma Çavuş Fahrettin Aksu, bir paylaşım sitesinde bir şehide yazdığı mesajda “Ruhun şad olsun Tuna abi… Allah toprağını bol etsin. İnşallah rahat uyursun kabrinde.
Bizler de, sizler gibi bu Türk vatanına seve seve canımızı
vereceğiz Tuna abim…” diyen Adanalı 25 yaşındaki Uzman Çavuş Mustafa Güney, Giresunlu Emrah Eker Zonguldaklı Noyan Aydın, Ağrılı Vefa Çelik, Tekirdağlı Gökhan
Kaplan, Hataylı Fahrettin Aksu kahpe bir saldırı sonucunda şehid oldular…
Ethem OKKAY
ŞANLIURFA
Vefa ÇELİK
AĞRI
Emrah EKER
GİRESUN
GÖKHAN YILDIRIM:
Gökhan,
Hayatının
25’nci yılını yaşıyordu…
Elbette ki onun da tüm
insanlar gibi hayalleri
vardı… Her ne kadar dağ
başında modern dünyadan uzak, eğlence ve
zevk konusunda fakr-u
zaruret içinde yaşamaktan uzak ise de, önemli değildi onun için… Zaten alışmıştı, böyle yaşamaya… O’nun hayatı buydu… O, uğrunda öleceği bir
vatanın evladıydı…10 gün sonra Adana’ya izne gelecek,
daha sonra da Edirne’de yeni bir hayata başlayacaktı…
Hiç olmazsa annesinin babasının biricik evlatları, terörün gölgesinden uzak bir yerde olacaktı. Ama olmadı,
olamadı… Oldurmadılar… Gökhan Yıldırım, yeni bir hayat için yepyeni düşler kurmaya başlamışken, akılların
almadığı, kabul edemediği, bizleri utandıran bir pusuya düşürüldü…
NECMETTİN TORUN:
Necmettin Torun, Rize
Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’nu bitirir bitirmez askere gitti. Bir
an evvel askerliği bitirip,
hayata atılmayı kafasına koymuştu… İki evladı
olan baba, Necmettin’e
para göndermeyi düşünürken, bir gün kapılarını çalan postacı ellerine
bir havale kâğıdı tutuşturdu… Necmettin, 175 lira olan maaşını ailesine göndermişti… Baba Şükrü Torun’un ruh dünyası allak bullak olmuş, annesi ise gözyaşlarını kimseyle paylaşmamak içim köşe bucak kaçmıştı. Samsun Alaçam’ın Yoğun Pelitli köyünün tek üniversiteli genci olan Necmettin, şehit düşmeden bir gün önce babası ile görüşmüş,
iyi olduğunu söylemişti… Hem annesi hem de babası bu
görüşmenin verdiği mutluluğu eş ve dostlarıyla sevinçle paylaşıyordu. Ama bu sevinç bir gün bile sürmedi…
Fahrettin AKSU
ERZİNCAN
Gökhan KAPLAN
TEKİRDAĞ
AYKUT
DELİMEHMETOĞLU:
Aykut, 20 yaşındaydı…
Bursa İnegöl’de babası ile birlikte mobilyacılık yapıyordu… Askere
giderken komando yazılmayı kendisi istemişti… Hatta dağıtımı 2 ay
önce Diyarbakır’da pusuya düşürülen birliğe
çıkmıştı… Ama o üzülmedi… Belli ki içinde vatana, vatanın birliğine ve bütünlüğüne karşı duranlara karşı bir öfke vardı… Hatta operasyona çıkarken babasını aramış, “Hakkınızı Helal Edin.
Çok zor bir göreve çıkıyoruz” demişti… Öyle de oldu…
Aykut, hem zor bir göreve, hem de dönüşü olmayan bir
yolculuğa çıktı… Yeni bir dünyaya ilişkin hayalleri, 20 yaşında son buldu…
UFUK BAŞARI:
Konyalı Ufuk Başarı, 27
yaşındaydı… Ankara’da
İlahiyat okuyordu. Askere gitmeye karar verdi ve kaydını dondurdu…
İki kız kardeşi, annesi ve
babası ile birlikte yaşıyordu… Doğanhisar ilçesinde, zaman zaman
mevlitler okuyan ve namaz kıldıran Ufuk, katıldığı bir sosyal paylaşım
sitesine, “Her ananın doğurduğu asker, her kızın sevdiği komando olmaz” yazmıştı… Babası, 13 askerimizin
şehit olduğunu duyduğunda birliği aramış ama telefona çıkan asker, bir türlü acı haberi verememişti. Durumu anlayan baba İsa Başarı, terhisine 7 ay kalan oğlu ile
ilgili haberi almak için evin önünde beklemeye başladı…
Haber geldi… Geldi ama kötü geldi…
Mehmet KAZ
GAZİANTEP
13 şehidimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz…
Burada hayat öykülerini özetlemeye
çalıştığımız 13 askerimizin ailelerine sabır
ve başsağlığı diliyoruz…
Noyan AYDIN
ZONGULDAK
İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ
İşte Hayatımız’ın bu bölümüne konuk olan
İÇDAŞ işyeri baştemsilcisi Nail Ayyıldız,
hayatla mücadelesini bizlerle paylaştı.
AYYILDIZ’LI
MÜCADELE İşte Hayatımız’da bu ay
Kıbrıs’tayız... Metal işçilerinin
yenilenen yuvası Büyük Anadolu
Girne Otel’deyiz ve konuğumuz
Çanakkale İçdaş işyerinden
Nail Ayyıldız ve eşi Radife Ayyıldız…
UĞUR POLAT
İşte Hayatımız’da bu ay Kıbrıs’ta, metal işçilerinin
yenilenen yuvası Büyük Anadolu Girne Otel’deyiz. Konuğumuz ise, Çanakkale İçdaş işyerinden Nail Ayyıldız
ile eşi Radife Ayyıldız…Biga 1 Nolu şubemizin yetkili olduğu işyerlerinden olan İçdaş AŞ’de baştemsilcilik yapan Nail Ayyıldız, sayfalarımıza konuk olan ilk baştemsilci olma özelliğini de taşıyor.
Çalışma hayatına çok erken yaşlarda başladım…
1968 yılında Çanakkale’de doğan Nail Ayyıldız, çok küçük
yaşta çalışma hayatına başladığını anlatıyor. “1968 yılı Çanakkale doğumluyum. Çocukluğum burada geçti. Çalışma
hayatıma da burada başladım. Fakat çok erken denebilecek
34 // TEMMUZ 2011
“12 yıl Turizm sektöründe şef garsonluk yaptım.
Hiç durmadan aralıksız 48 saat çalışıyorduk.
Bu nedenle sektör çok ağır ve yorucuydu… Tam bir
kaostu. Çok küçük yaşta çalışma hayatına başlamam
uzun yıllar bu sektörde kalabilmemi sağlamıştı.”
bir yaşta evlendim ve İstanbul’da
yaşam mücadelesine başladım... 12
yıl Turizm sektöründe şef garsonluk yaptım. Hiç durmadan aralıksız 48 saat çalışıyorduk. Bu nedenle
sektör çok ağır ve yorucuydu… Tam
bir kaostu. Çok küçük yaşta çalışma
hayatına başlamam, uzun yıllar bu
sektörde kalabilmemi sağlamıştı.”
Nail Ayyıldız, turizm sektörünü ağır
ve yorucu olarak anlatsa da. güzel
günlerinin geçtiğini belirtiyor.
Çok keskin bir dönüş
yaptım…
Ayyıldız, uzun yıllar süren turizm macerasını 1999 yılında tamamlamış...
“1999 yılında farklı bir sektöre, DemirÇelik sektörüne geçiş yaptım. Benim
için çok keskin bir dönüş oldu. Hiçbir
deneyim ve tecrübem yoktu. Dört yıl
boyunca İstanbul’da faaliyet gösteren Mert-San Demir Çelik işyerinde
çalıştım. Turizm sektörü gibi Demir
Çelik sektörü de ağır bir işkoluydu…
2003’lü yıllara geldiğimizde İstanbul artık beni yormaya başlamıştı. Bu yorgunluk hem kendim, hem
de ailem için yeni bir karar almamı
sağladı. Bizim için bir dönüm noktası olan kararı aldık ve memleketimiz
Çanakkale’ye dönüş kararını verdik”.
Türk Metal ile tanıştık…
Nail Ayyıldız, 2003 yılında ailesi ile
birlikte Çanakkale’ye dönüş yaptıktan sonra Demir-Çelik sektöründe faaliyet gösteren İçdaş işyerinde işe başlıyor ve Türk Metal
ile tanışıyor. “Çanakkale’de demirçelik sektöründe İçdaş işyeri vardı. Buraya iş başvurusunda bulundum ve sınava girdim. Sınav sonucunda da işe alındım. İçdaş’ta Çelikhane bölümü yeni açılmıştı. Ben de
benim gibi işe yeni başlayan arkadaşlarla birlikte Çelikhane de çalışmaya başladım. Burada çalışma saatleri hafta içi 12 saat, hafta sonları birinci hafta 16, ikinci hafta 20 saatti… Çok yoğun tempo içerisindeydik. Bizimle beraber Haddahane bölümünde çalışan mesai arkadaşlarımız vardı. Onlar günde 8 saat çalışıyor ve bizimle aynı maaşı alıyorlardı. Haddahane bölümü Çelikhane
bölümünden önce açılmıştı ve orada sendika teşkilatlanması vardı.
Bu nedenle o bölümde çalışan arkadaşlarımız bizden daha az çalışıp
TEMMUZ 2011 // 35
İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ
bizimle aynı maaşı alabiliyorlardı. O
güne kadar sendikanın ne olduğunu
ve ne iş yaptığını bilmiyordum. Biraz
araştırdıktan sonra, mesai arkadaşlarımla birlikte Türk Metal’le tanışıp,
bünyesinde teşkilatlanma çalışmalarına başladık”.
Adım ‘KAÇIK’a çıktı…
Ayyıldız, Türk Metal ile tanışmalarından sonra girdikleri mücadelenin
çok zor geçtiğini fakat bu mücadeleden zaferle ayrıldıklarını dile getiriyor. “İçdaş’ta mücadelemiz 2003
yılında başladı. Bu mücadelenin zor
geçeceğini biliyorduk. Ama beklediğimizden daha zor oldu. İşveren 2004 yılında bizi Eras adlı taşeron bir firmanın kadrosuna geçirdi.
Bu değişiklik maaşlarımızı düşürdü... Ama yılmadan mücadelemize
devam ettik. İki yıllık mücadelemiz
2005 yılından tamamlandı ve biz de
sendikalı olduk, Türk Metal’li olduk…
Daha önce dediğim gibi, sendikanın
ne olduğunu, işçi için neden bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum.
Ama ne olduğunu öğrenince en büyük savunucularından biri de ben oldum. Hatta fabrikada adım ‘Kaçık’a
çıktı. Buradan sendikasız çalışan
bütün metal işçisi arkadaşlarıma
seslenmek istiyorum. Eğer insanların hakkını savunması ve bunun için
mücadele kaçıklıksa… Bu mücadeleden ne olursa olsun vazgeçmeyin”.
Birlikte olmalıyız…
İçdaş işyerinde kütük demiri ve inşaat demiri ürettiklerini anlatan Ayyıldız, işyeri temsilcisi seçildikten
sonra demir-çelik işçileri için mücadele ettiklerini ifade ediyor. “Türk
Metal’de örgütlendikten sonra işçi
olarak kendimizi daha da güvende hissettik. Bu güven artık kendimiz için bir şeyler isteme cesaretini
de bize aşıladı. İlk önce yeni banyolarımıza kavuştuk. Yeni depomuzu
yaptırdık. Servis koydurduk. Bu süreçte yalnız kaldım, birçok kez işten
atılma riskine girdim. Ama sendikamızın verdiği güven duygusu ile hiç
vazgeçmedim.
Timurlenk Ankara savaşından sonra her eve bakması için bir fil hediye etmiş. Kim bu fillerden birinin
ölümüne sebep olursa onun kellesini uçuracağını söylemiş. Fil, bu tabii… Doymak bilmiyor… Bir anda bulunduğu her eve kıtlık getiriyor. Halk
36 // TEMMUZ 2011
“İçdaş’ta Çelikhane bölümü yeni açılmıştı. Ben de benim
gibi işe yeni başlayan arkadaşlarla birlikte Çelikhane’de
çalışmaya başladım. Burada çalışma saatleri hafta içi
12 saat, hafta sonları birinci hafta 16, ikinci hafta 20
saatti. Çok yoğun tempo içerisindeydik. Bizimle beraber
Haddahane bölümünde çalışan mesai arkadaşlarımız
vardı. Onlar günde 8 saat çalışıyor ve bizimle aynı
maaşı alıyorlardı. Haddahane bölümü Çelikhane
bölümünden önce açılmıştı ve orada sendika
teşkilatlanması vardı. Bu nedenle o bölümde çalışan
arkadaşlarımız bizden daha az çalışıp bizimle aynı
maaşı alabiliyorlardı.”
şikâyetçi oluyor ama kimse bu durumu Timurlenk’e söylemiyor. Bir
gün Nasreddin Hocayı ikna eden
halk hocanın arkasına geçerek
kral’ın huzuruna çıkmak için yürümeye başlıyor. Timurlenk’in sarayına yaklaştıkça hoca’nın arkasındaki
kalabalık iyice azalıyor. Huzura çıkan
Nasreddin Hoca arkasında kimseyi göremeyince kendisine niye huzuruna geldiğini soran Timurlenk’e,
kralım “halk dağıttığınız fillerden
çok memnun birer adet daha istiyor”. Dağıtılan fillerle halk daha zor
duruma düşüyor ve daha çok eziliyor. Biz temsilciler de aynı durumdayız. İşçiler arkamızda olduğu sürece güçlüyüz, yoksa Timurlenk ile
Nasreddin Hoca’nın hikâyesindeki
gibi daha çok eziliriz. Bu yüzden birlikte olmayız”.
Bananecilik bizi tüketiyor...
Teşkilatlanma sürecinde çok zorluklar çektiğini dile getiren Nail Ayyıldız, en çok da insanların bananeciliğinden çektiğini söylüyor. “Tarık
Akan ve Halit Akçatepe’nin oynadığı “Ah Nerede?” isimli Yeşilçam’ın en
çok izlenen filmlerinden birisi var…
Filmde kumarbaz, kadın düşkünü ve
devrimci üç kardeş var. Okuma adı
altında Adana’dan İstanbul’a geliyorlar. Bir gün üçü de karakola düşüyor.
“Sendikanın ne
olduğunu, işçi için neden
bu kadar önemli olduğunu
bilmiyordum. Ama ne
olduğunu öğrenince en
büyük savunucularından
biri de ben oldum.
Hatta fabrikada adım
‘Kaçık’a çıktı. Buradan,
sendikasız çalışan bütün
metal işçisi
arkadaşlarma seslenmek
istiyorum. Eğer insanların
hakkını savunması ve
bunun için mücadele
kaçıklıksa…Bu
mücadeleden ne olursa
olsun vazgeçmeyin”
Adana’dan babaları geliyor. Karakolda gördükleri çocuklarına neden sorusunu sorduğunda aldığı cevaplar
ya sanane ya da banane oluyor. İşte
bizim sorunumuz bu, yıllardır bize
egoistlik aşılandı. Bugün geldiğimiz
noktada artık iki kardeş bir araya
gelip, bir şeyler paylaşamıyor”.
25 yıllık bir evliliği sürdüren Ayyılıdız
çiftinin Ali isimli bir de oğulları var.
Ali Ayyııldız’ın, vatani görevini yapmak üzere Ankara’da bulunduğunu söyleyen çift, birbirlerine zaman
ayırmaya dikkat ettiklerini söylüyorlar. Röportajımızın sonuna gelirken
Nail Ayyıldız, son bir cümle daha ekliyor. “Bir olalım, birlikte olalım sendikamıza sahip çıkalım. Çünkü bizi
bizden başka koruyacak kimse yok.”
Röportajımızı tamamlarken, Ayyıldız ailesinin askerdeki oğulları Ail
Ayyıldız’a hayırlı teskereler diliyoruz
ve bize zaman ayırdıkları için, Ayyıldız çiftine teşekkürlerimizi bir kez
de buradan iletiyoruz.
TEMMUZ 2011 // 37
BİZİM FABRİKALARIMIZ
MAKİNE KİMYA
ENDÜSTRİ KURUMU
Kuruluşu 15. Yüzyıla dayanıyor…
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, değişik unvan ve statüler altında 15. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar inebilen tarihi bir
geçmişe sahip. Kurumun temelleri Fatih Sultan
Mehmet’in Top Döküm Tesislerini kurdurmasıyla
atıldı.
15.Yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Tophane-i
Amire, 1832-1908 yılları arasında Tophane Müşirliği,
1908’den itibaren Harbiye Nezareti bünyesinde sürdürülen Osmanlı silah sanayi, İmparatorluğun çökmesi ile İstanbul’dan kaçırılan bir kısım tezgâh, teçhizat,
malzeme ve ustalarla, 1921 yılında Atatürk’ün direktifi ile, Kurtuluş Savaşı sırasında Ulusal Bağımsızlık hareketinin içerisinde yer aldı. 1919- 1923 döneminin ardından, Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü kuruldu. Merkezi Ankara’da olan bu oluşum, İstanbul, Kırıkkale ve yurdun
birçok köşesinde yer alan kuruluşlarla, Cumhuriyet yönetiminin sanayi yapılanmasının temel taşlarından biri oldu.
38 // TEMMUZ 2011
Değişime ayak uyduruluyor…
Kurum, değişen dünya ve Türkiye
koşulları, üretim/pazarlama anlayışındaki yenilikler ve gelişmeler ile
NATO’ya üyelik sonucu, hali hazırdaki kapasiteyi daha etkin ve verimli kullanabilmek amacıyla, 1950 yılında 5591 Sayılı Kanunla, sermayesinin tamamı devlet tarafından karşılanan tüzel kişiliğe sahip “Makine
ve Kimya Endüstrisi Kurumu” adı ile
yeniden teşkilatlandırıldı.
Zaman içinde gerek yurtiçi, gerekse
yurtdışından alınan önemli siparişler sonucu, ulaştığı ekonomik gücü
çok iyi kullanan MKE, Savunma Sanayinin çeşitli alanlarında yatırımlarını gerçekleştirerek, 18 büyük fabrika, 18000 kalifiye personel gibi bir
büyüklüğe ulaşma başarısını gösterdi ve çok önemli hizmetlerini yıllarca sürdürdü.
233 Sayılı “Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK” kapsamına
alındı.
Halen 233 Sayılı KHK ve bu KHK’ye
dayanılarak 1984 yılında çıkarılan
“MKE Kurumu Ana Statüsü” çerçevesinde faaliyetini sürdüren MKEK,
sorumluluğu 300 Milyon YTL olan
sermayesi ile sınırlı, tamamen bir ticari kuruluş gibi, karlılık ve verimlilik
esas alınarak faaliyetini sürdürüyor.
Ana görevi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
her çeşit silah, mühimmat, roket,
harp araç ve gereç ihtiyacını karşılamak olan kurumda, zaman içinde, Türkiye endüstrisi ve ekonomisindeki gelişmeler paralelinde organizasyon değişiklikleri yapıldı. Günümüz itibariyle Kurum faaliyetlerini, Milli Savunma Bakanlığı ile ilişkilendirilmiş olarak, 10 fabrika ve 2 İşletme Müdürlüğü’nde çalışan 6000’i
aşkın personel ile yürütmektedir.
10 fabrika, 6000’i aşan
personel…
Uzun bir süre yürürlükte kalan bu
kanun, 1983 tarihli ve 105 sayılı “Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Kuruluşu Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname” ile yürürlükten kaldırıldı. Kurum daha sonra, bütün KİT’leri tek çatı altında
toplayan ve 1984 yılında çıkarılan
TEMMUZ 2011 // 39
BİZİM FABRİKALARIMIZ
Dünya ve NATO standartlarına uygun üretim…
MKE, ayrıca piyasanın ihtiyacı olan çelik, pirinç ve elektrik sayacı gibi üretim hizmetlerini, günün teknik ve ekonomik koşullarını göz önünde tutarak, dünya ve NATO
Standartlarına uygun kalitede üretim yapmaktadır. Gerek Türkiye piyasasına, gerekse uluslararası pazarlara arz edilmekte olan ürünlerin imalatı süresince, tüm
fabrikalarda AQAP 120 ve ISO 9000 Kalite Güvence sistemleri uygulanmaktadır. Bilim ve teknolojinin olağanüstü hızla geliştiği çağımızda, MKE mevcut yatırım, işgücü, sermaye, bilgi ve teknoloji birikiminin verimli kullanımını ilke edinmiştir.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu,
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
verilecek her türlü görevi yapmaya
hazırdır.
Savunma Sanayinde verimliliğin, uluslararası rekabette
kalite ve güvenilirliğin yer ettiği, kurallaştığı ve kurumlaştığı bir sektör olması gerektiğine inanan MKE, bu konulardaki çalışma biçimiyle, örgütlenmesiyle, Uluslararası Kalite Sistemlerine hızlı uyum sağlama çabalarıyla ve Ar-Ge çalışmalarıyla bu sanayide önemli kararlar
ve uygulamalar sürecine girmiştir. Bu süreç içinde MKE
‘de, mevcut sistemin yeniden yapılanması, üretim tesislerinin modernizasyonu ve yeni projelerin geliştirilmesi amaç edinilmiştir. Ayrıca, hedefler arasında, Türk
Silahlı Kuvvetleri ile dost ve müttefik ülkelerin ordularının, modern ve yeni teknolojilere uyan, daha kaliteli ve
daha çok miktarda savunma araç ve gereçleriyle donatılması bulunmaktadır.
MKEK, günümüz itibariyle
faaliyetlerini, Milli Savunma Bakanlığı ile
ilişkilendirilmiş olarak, 10 fabrika ve
2 İşletme Müdürlüğü’nde çalışan 6000’i
aşkın personel ile yürütmektedir.
62 Ülkeye ihracat…
Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), bugün 62 ülkeye Türk yapımı, silah, mühimmat ve çeşitli savunma
sanayi ürünü satıyor. İhracat bağlantısı 2010 yılı sonu
itibarıyla 284,2 milyon dolara ulaşan kurumun, 62 ülkeye gerçekleşen toplam ihracatı ise 38 milyon dolar oldu.
558. Kuruluş yılı kutlanıyor…
Geçmişi, 15. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu dönemine
kadar uzanan, 558’inci kuruluş yıl dönümünü kutlayan
ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin her çeşit silah-mühimmatroket–harp araç-gereç ve patlayıcı madde ihtiyacını
karşılamak üzere görevlendirilen MKE Kurumu, ana statüsünde tanımlanmış olan bu görevinin yanında, Türkiye savunma sanayinde, yerli katkı payını artırmak ve
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarına yönelik yeni ürünleri üretme görevini de yürütüyor.
MKEK, mühimmat, silah, roket, patlayıcı maddeler ve
kimyasallar olmak üzere dört gruptan 1000’i aşkın çeşitte savunma sanayi ürünü üretiyor.
40 // TEMMUZ 2011
İLKLERİN FABRİKASI
MKE Kurumu, bu görevlerinin yanısıra, Türkiye’nin sanayileşme çabasının içinde geniş katkıları ile sivil sektöre yönelik; kimyasal ve patlayıcı maddeler, malzeme ve
makine üretimlerindeki ilkleri de gerçekleştirdi. İlk demiryolu rayı haddeleme, ilk sac mamulleri ve pirinç malzeme, takım tezgâhları, vasıflı çelik haddehanesi, pik ve
sfero dökümhanesi, elektrik sayaçları, zirai mücadele
aletleri, tekstil makineleri, dişli ve dişli kutusu imal tesisleri, çelik çekme boru, pil imalatları da bu ilkler arasında yer alıyor. Ayrıca, 1950’li yıllarda, MKE-Uğur-44
tipi ilk Türk Eğitim Uçağı da MKEK tarafından üretildi.
Cumhuriyet dönemi Türk sanayisinin gelişiminde en
önemli lokomotif güçlerden biri olan Kurum, halen hafif silah mühimmatı, sivil tip gaz maskesi ve süzgeci, sivil maksatlı patlatma kapsülleri, pirinç ve çelik malzeme, dinamit gibi sivil sektöre yönelik ürünlerin üretimini,
mevcut imkanları ve kapasitesi ile sürdürüyor.
YATIRIMLAR DEVAM EDİYOR…
Savunma sanayine yönelik yatırımlarını Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları paralelinde ve ülke savunma
sanayini millileştirme duygusundan hareketle sürdüren Kurum, bugüne kadar aralarında 155 mm. 52 Kalibre Silah Sistemi Fırtına ve Panter, Eryx Tanksavar Projesi, Küresel Barut Projesi, Menzilli Mühimmat Ailesi
Projesi’nin de yer aldığı birçok önemli yatırımı tamamladı.
2011 yılında ise, toplam tutarı 307 milyon lirayı bulan
Chaff ve Flare Projesi, 120 mm. Tank Topu Silah Sistemi Projesi, 120 mm. Tank Topu Mühimmatı Projesi ile
Takım ve Tezgah Modernizasyon Projelerini tamamlamayı planlayan MKEK, yine bu yıl toplam yatırım tutarı
318 milyon TL olan Monoblok Tekerlek ve Tekerlek Üretimi Tesisi ve Çelikhane Modernizasyonu Projesi’nin çalışmalarına başladı.
AR-GE ÇALIŞMALARI
2005’te başlattığı yeniden yapılanma faaliyetlerinin en
önemli başlığı olarak, ‘’Ar-Ge çalışmalarına yeni bir yön
vermeyi’’ belirleyen MKEK, aralarında Altay Milli Tank
Projesi, Modern Piyade Tüfeği Projesi ve Modern Makineli Tüfek Projesi’nin de yer aldığı 111 Ar-Ge projesi ile
ilgili faaliyetlerini sürdürüyor. Bugün itibarıyla kurumun
yatırımlar ile Ar-Ge projelerinin toplam tutarı 2 milyar
70 milyon liraya ulaştı.
MKEK, mühimmat, silah, roket, patlayıcı maddeler ve kimyasallar olmak üzere,
dört gruptan 1000’i aşkın çeşitte
savunma sanayi ürünü üretiyor.
2009 yılında 312 milyon liralık üretim gerçekleştiren
MKE’nin, geçen yılki toplam üretimi ise 352 milyon TL
oldu. Kurum, geçen yılı 650 milyon lira satış yaparak
148 milyon lira faaliyet karı ve 64 milyon lira da dönem
karı elde ederek kapattı. Birçok projeyi başarıyla tamamlayan MKE’de, özellikle Türk mühendisler tarafından tasarlanan ve dünyadaki en uzun menzilli (40 kilometre) top olarak kabul edilen panter ve fırtına obüsleri
ile, Jandarma için geliştirilen 7.62 mm. çapındaki Bora
12 keskin nişancı tüfeği, daha çok hareketli hedefleri vurmak için tasarlanan 5,56 mm. çapındaki yarı otomatik keskin nişancı tüfeği T-12, son dönemde yurt içi
ve yurt dışında büyük ilgi gören projeler oldu.
MAKİNA VE KİMYA ENDÜSTRİSİ KURUMUNA AİT
İŞLETME/FABRİKALAR:
MKEK, Türkiye’nin yerli tasarımla üzerinde çalıştığı ALTAY Milli Tank Projesi’nde de, tankın bazı silah sistemlerini üretecek. Kurumda ayrıca, Ar-Ge çalışmaları kapsamında basınçlı betonları delerek geçecek ve hedeflenen noktada patlayacak Nüfuz Edici Bomba Projesi,
105 mm. Havadan Taşınabilir Hafifletilmiş Obüs Projesi, 35 mm. Kundağı Motorlu Namlulu Alçak İrtifa Hava
Savunma Sistemi Projesi, Duyarsız Patlayıcı Projesi, 35
mm. Parçacıklı Mühimmat Geliştirme Projesi, Çok Maksatlı Tapa Projesi, 155 mm. Akıllı Mühimmat Projesi,
Duyarsız Patlayıcı Projesi gibi önemli yerli tasarım projelerin tamamlanması için çalışılıyor.
MKE Ağır Silah ve Çelik Fabrikası (KIRIKKALE)
MKE Barut Fabrikası Müdürlüğü (KIRIKKALE)
MKE Çankırı Silah Fabrikası Müdürlüğü (ÇANKIRI)
MKE Destek Tesisleri İşletmesi (KIRIKKALE)
MKE Gazi Fişek Fabrikası (ANKARA)
MKE Hurda İşletmesi (ANKARA)
MKE Kapsül Fabrikası (ANKARA)
MKE Maksam Makine ve Maske Fabrikası (ANKARA)
MKE Mühimmat Fabrikası (KIRIKKALE)
MKE Pirinç Fabrikası (KIRIKKALE)
MKE Roket ve Patlayıcı Fabrikası (ANKARA)
MKE Silah Fabrikası (KIRIKKALE)
TEMMUZ 2011 // 41
SAĞLIK
TÜRK METAL
SAĞLIK
HİZMETLERİ
Sendikamız Türk Metal’in temel ilkelerinden biri, üyelerinin tek bir aile olmasına atıfta bulunularak, ‘üyeleri,
üye eşleri ve çocuklarının sağlıklı, bilinçli, kültürlü ve eğitimli bir birey olarak topluma ve ülkeye daha yararlı olmalarını sağlayacak sosyal, kültürel ve sportif amaçlı tesisi ve yatırımlar yapar…’ Diğer bir temel ilkesi ise kaliteli bir yaşama atıfta bulunarak; ‘üyelerini verimli ve kaliteli bir üretim anlayışına, sağlıklı ve güvenli iş koşullarına, ülke
standartlarının altına düşmeyecek bir ücret yapısına kavuşturur…’
Dikkat edilirse, her iki temel ilkede de ‘sağlık’ konusuna vurgu
yapılmıştır. Buradan şu sonuca varılıyor. Üyenin ve üye yakınlarının sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için ilk önce sağlıklarının yerinde olması lazım… Sağlık olmazsa hiçbir şey olmaz…
İnsan sağlığı konusunda sık sık verilen şu örnek, sağlığın ne kadar önemli olduğunu daha da iyi anlamamıza yetecektir.
Sağlığınız ve sıhhatiniz yerindeyse bir kâğıdı önünüze alarak rakamla 1 (bir) yazın.
Eğitiminiz varsa 1 rakamının
hemen sağ yanına 0 (sıfır)
koyun. İyi bir işiniz ve geliriniz varsa bir sıfır daha koyun. Eşiniz ve çocuklarınız
varsa sıfırların yanına bir
sıfır daha koyun… Şimdi
rakamların hepsine baktığınızda 100000 bir rakam görürsünüz. Bu sizin hayat okulundaki
puanınızdır. Eğer sağlığınız yerinde değilse
bir (1) rakamını sıfır
olarak değiştirin…
42 // TEMMUZ 2011
Sağlığınız ve sıhhatiniz yerindeyse bir kâğıdı önünüze alarak rakamla 1 (bir) yazın. Eğitiminiz varsa 1 rakamının hemen sağ yanına 0 (sıfır) koyun. İyi bir işiniz ve geliriniz varsa bir sıfır daha koyun. Eşiniz ve çocuklarınız varsa sıfırların yanına bir sıfır daha koyun… Şimdi rakamların hepsine baktığınızda 100000 bir rakam görürsünüz. Bu sizin hayat okulundaki puanınızdır. Eğer sağlığınız yerinde değilse bir (1) rakamını sıfır olarak değiştirin. Şimdi rakamlara
baktığınızda göreceksiniz ki, bu da sizin hayat okulundaki puanınızdır. Sağlıklı insanlar en yüksek puanı alırken, sağlıksız insanlar en düşük puanı almaktadır. Hayat
okulunda sınıfta kalmak istemiyorsanız sağlınıza önem
verin.
İşte insana ve insan sağlığına önem veren sendikamız Türk Metal, başta Ankara, Kırıkkale, Kdz. Ereğli şubelerimiz olmak üzere, işçi yoğunluğunun çok olduğu
Bursa’da da üyelerine sağlık hizmetleri vermeye başladı. Bu pilot bölgelerde yapılacak uygulamalardan sonra, sağlık hizmetlerinin diğer bölgelerde de verileceğini dile getiren Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a, üyelerimiz, gerek çektikleri faks mesajlarıyla, gerek gönderdikleri e-postalarla ve gerekse yazdıkları mektuplarla
teşekkürlerini dile getirdi… Üyelerimizin yazdıkları mektup örneklerinden bir kaçını bu sayımızda sizlerle paylaşmak istedik…
Mükemmel bir uygulama: Bursa 3 Nolu Şubemizin yetkili olduğu Türkiye Otomobil Fabrikaları (Tofaş) A.Ş. işyerinde çalışmakta olan sendikamız üyesi Ali Kumru, Yedek Parça Lojistik Opar’da iş kazası geçirdi. Kaza neticesinde 2
ayağı kırılan üyemizin evine işyeri sendika temsilcilerimiz geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. Bu ziyaretten
çok memnun kalan üyemiz, sendikamızın sağlık alanında üyelerine sunduğu hizmetlerle ilgili olarak şunları söyledi:
“Sendikamız
Türk
Metal’in
Bursa’da başlatmış olduğu ambulans ve cenaze aracı hizmeti
biz TOFAŞ çalışanları ve Türk Metal Sendikası üyelerini çok memnun etmiştir. Gerçekten mükemmel bir uygulama olmuş. Benim, geçirdiğim bir iş kazası sonucu 2 ayağım da kırıldı. Sağ olsunlar fabrikamızın temsilcileri her konuda bana destek oldular. Evime yapmış oldukları geçmiş olsun ziyareti de beni ayrıca mutlu etti. Kontrollerimi yaptırmak için hastaneye gittiğimde bir telefon açmamla sendikamızın ambulansı benim yardımıma koştu. Sendikamızın gücünü bir kere daha anlamış bulunmaktayım. Bu ambulans ve cenaze aracının Bursa’ya
gelmesinde katkıları bulunan, başta Bursa 3 Nolu Şube
Başkanım Sayın Mesut Gezer’e ve Bursa’ya bu araçları
tahsis eden Genel Başkanımız ve merkez yöneticilerine
sonsuz teşekkür ederim.”
Ambulansı ilk kullanmak
bana nasip oldu:
Delphi Otomotiv’de çalışan üyemiz Yasin Yılmaz da konuyla ilgili şunları dile getirdi: “Ben Yasin YILMAZ, yaklaşık 5 yıldır çalışmakta olduğum işyerim Delphi Automotive Bursa fabrikasında 16/24 vardiyasında çalıştıktan sonra evime döndüm, Gece
rahatsızlanmışım, o anda misafir olarak benim yanımda bulan ablam tarafından Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil bölümüne götürülmüşüm. Beynimde oluşan
hava kabarcığı patlamış ve beni yoğun bakıma almışlar.
Yaklaşık 2 ay süren yaşam mücadelesi sonrası kendime geldim. Yoğun bakımdan çıktıktan sonra kendime
geldiğimde, ailemden, Delphi Bursa ve Türk Metal ailesi tarafından sahip çıkılarak hiç yalnız bırakılmadığımı
öğrenmek beni çok mutlu etti. Uzun tedavi süreci sonrası doktorların taburcu olduğumu, eve gidebileceğimi
söylediği gün çok mutlu olmuştum. O an içime bir sıkıntı düşmüştü. Tedavi sonrasında yürümek bir yana,
oturmakta bile güçlük çekiyordum. Eve nasıl gideceğimizi ailemle konuşurken öğrendim ki, o gün ailem işyeri
temsilcilerimize ulaşarak durumu bildirmişler.
Temsilcilerimiz, birkaç gün öncesinde, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak öncülüğünde Türk Metal’in Bursa Şubeleri üyelerine tahsis edilen ambulanstan bahsederek,
ihtiyaç anında bize tahsis edilebileceğini bildirmişler.
Ambulansı ilk kullanmak bana nasip oldu. Hiçbir sıkıntı çekmeden işyeri hekimi ve temsilciler eşliğinde evime ulaştırıldım. Ayrıca, kontrol için hastaneye gitmem
gerektiğinde de ambulanstan faydalanma imkânı buldum. Tedavim sürecinde ve sonrasında yanımda bulunan tüm çalışma arkadaşlarıma, işyeri temsilcilerime,
şube yöneticilerimize, işyeri yöneticilerime ve işyeri hekimimize huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyor,
genel merkezimizin bize sunmuş olduğu ambulans için
şimdiye kadar hizmetlerinden yararlanmış ve ileride yararlanacak olan arkadaşlarım adına Allah razı olsun demeyi bir borç biliyorum.”
Kızım Aslı’nın ve benim
sendikam Türk Metal:
Yine Bursa 3 Nolu Şubemizin yetkili olduğu REXROTH BOSCH işyerinden
üyemiz Hakan Aydın’ın canından da çok sevdiği kızı
Aslı’nın sağlığına kavuşması için verdiği mücadeleyi ve çabayı yorumsuz
olarak okurlarımıza sunuyoruz…
“Kızım Aslı 15 Ağustos
2000 tarihinde dünyaya
merhaba dedi. 2007 yılına kadar her şey normal gidiyordu. Bu yılın başlangıcında kızım Aslı’da denge bozuklukları başladı. Araştırılması için Bursa Tıp Fakültesi’nde
tedavi altına alındı. Hani hastaneye gidersin, ilaç verilir ya da operasyon geçirirsin, iyileşirsin düşüncesi vardı bizde ilk olarak… 2007
Haziran ayında dünyamız
yıkıldı. Yapılan tetkikler
sonucunda kızım Aslı’nın
rahatsızlığına, dünyada
tedavisi olmayan Ataksi
– Telenjiektazi teşhisi konuldu.
Bir ay kendimizi toparlayamadık. Baktık bu üzüntü kızımız Aslı’ya daha çok
TEMMUZ 2011 // 43
SAĞLIK
zarar vermeye başladı. Hastalıkla mücadele etmekten başka çaremiz yoktu. Araştırmalarımız sonucu bu
hastalığın en iyi tedavi edildiği Ankara Hacettepe Tıp
Fakültesi’ne götürdük. Sağolsun çok iyi bir doktorumuz
vardı. Doktor hanım, kızımı kendi torunu yerine koydu ve
tedaviye başladı. Böylece Ankara ve Bursa seferlerimiz
başladı.
2007 den beri tedavimiz devam ederken, 2009 Eylül
ayında kızım Aslı’da farklılıklar oluşmaya başladı. O zamana kadar destekli devam ediyordu, oturduğu yerde
kaymaya başladı, yürüme iyice bozuldu ve vücutta birden bel kısmından istemsiz hareketler başladı. Apar topar Ankara’ya gittik, neden kaynaklandığını 2 yıl boyunca bulamadılar ve 2 yıl boyunca Aslı o istemsiz hareketlerle yaşamaya devam etti.
Size soruyorum parmağınızın teki sürekli acıyor olsa,
buna ne kadar dayanırsınız. Bunun bütün vücutta uyku harici - sürekli hareketlerin olduğunu düşündüğünüzde ben tarif edemiyorum artık kızımın çektiği acıları. Tabi bu zaman sürecinde aramadığımız sormadığımız doktor kalmadı. Çaresizlikler içindeydik, en son
araştırmamızda İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nde bir
doktorla tanıştık. Doktor hanım bu hastalıkla mücadele
edeceğini, hastaneye yatıracağını söyledi. Ama boş yatak olmadığı için geri dönmek zorunda kaldık.
Yine çilekeş yolculuklarımız başladı. Kızım Aslı
2009’dan beri sürekli Bursa Ankara - Bursa İstanbul arasında yolculuklara başladı. İstemsiz hareketleri olan, 11 yaşında
kullandığı kortizon ilaçlarından dolayı aşırı kilo
alan bir kız çocuğunu taşımanın zorluklarını size
nasıl anlatırım bilemiyorum? Kızım Aslı’da zihinsel hiçbir problem yoktu. O da kendince, onu taşıdığım için ‘babama çok yük oluyorum’ düşüncesi taşıyordu ve bu da hareketlerini daha da hızlandırıyordu. Kızım
Aslı’nın bu süreçteki yolculuklarında çok zorluk çekiyorduk. Yolcu otobüslerinde hiç rahat edemiyordu, sürekli kayıyordu. Hareketlerinden dolayı insanlarımız, kendilerini iyi niyetli mi sanıyorlar bilmiyorum. Kızımın özürlü olması onun suçu değil. Neden dikkatlice onun ilgisini çekecek şekilde bakarlar anlamıyorum. Kızım bana
dönerek ‘baba niye bana bakıyorlar’ diye soru sorunca,
‘senin güzelliğine bakıyorlar kızım’ diyorum, çok üzülüyor, yine başımız eğiliyor… Lütfen yalvarıyorum özürlü insanlarımıza acınacak gözle bakmayalım, onları bu
hayata küstürmeyelim…
Şubat ayında hastaneye çağırdılar yatırmak için. O
aralarda çok kar yağdı ve biz yollardaydık ve kızım Aslı
yine hüzünlü yüzlerle bize bakıyordu. Çünkü yorulmuştu bu yolculuklardan, çektiği sıkıntılardan. Çapa Tıp
Fakültesi’nin girişinde otobüs firmasının servisinden
indik, ilk defa gidiyorduk. Çapa’yı bilenler girişinin yokuş olduğunu hatırlar. Kucağımda kızım Aslı, kar tipi bir
yandan, yokuştan aşağı doğru yürüyoruz, yollar kaygan.
Öyle bir yolda istemsiz hareketleri olan kızımı taşımanın
44 // TEMMUZ 2011
zorluğunu şu an düşünemiyorum bile. Çünkü gözlerim
doluyor, korkuyorum bir yandan düşeceğim diye. Kızım
Aslı bana sarılmak için olağanüstü çaba gösteriyor. O
buz gibi havada bir insan su gibi terler mi? Kızım sıkıntıdan su gibi oldu. Tutunma esnasında beni sürekli öpmeye çalışıyor ‘canım babacım seni çok seviyorum’ diyor. Çünkü kendi acısını unutuyor bana verdiği acıyı düşünüyor. O da farkında. İstemsiz hareketleri olan birini taşımanın ne kadar zor olduğunu biliyor. Ama babasının kızını asla kucağından indirmeyeceğini de biliyor.
Kızım aslı 2,5 ay boyunca Çapa’da yattı. Hareketlerinin görüntülerini Amerika’ya gönderdiler; oradan gelen
önerilerde hareketin başlangıç noktasına botoks yapılması öneriliyordu. Bu öneri bazı hastalarda başarılı olmuş ama garantisi olmadığı söylendi. Başka çaremiz
yoktu. Botoks yapıldı iki ve hafta sonra etkisini gösterdi; hareketlerimiz yok gibiydi, ama bu sefer etki başka
bir tepkiyi gösterdi ve kasılmalar başladı. Hani ayağımıza kramp girer, hiçbir şekilde hareket edemeyiz acı verir.
Bunun bütün vücutta olduğunu düşünün, ama hareketlerimizin geçmesi bizim için gene sevindiriciydi. Bu kasılmalar, kucağımıza aldığımızda daha da sertleşiyordu.
Doktorumuz buna bir çözüm bulamadı. Enfeksiyon riskimiz arttığı için hastaneden taburcu olmamız söylendi. Ataksi Telenjiektazi bağışıklık sistemini yok etmişti.
Yine kara kara düşünmeye başladık nasıl döneceğiz
diye. Dört yıldır bu hastalıkla mücadele ettiğimiz için
maddi imkânlarımız sıfıra inmişti. Yine otobüse kaldık
diyorduk, bu Aslı’ya çok büyük rahatsızlık vermeye başladı. İnsanlar yine ona bakacak diye… Kucağa alındığında kasılmaların şiddetinin ona acı vermesi hepimizin moralini bozuyordu. Bu konuyu işyeri temsilcimiz
İbrahim ağabeyimle konuştum. İbrahim ağabeyim şube
başkanlarımızla konuştu ve sendikamız Türk Metal’in
Bursa’ya bir ambulans tahsis ettiğini ilk defa duydum.
Üzülerek söylüyorum; şubeye gidip bu işlerden haberim
olmuyordu. İşten çıkıp direk eve gidiyordum, çünkü kızım yatalak konumdaydı ve benim dört gözle eve gelmemi bekliyordu.
Sağolsun şube başkanlarımız bu ambulans imkanını bize tanıdılar. Kızım Aslı’yı İstanbul’a almaya ambulans şoförümüz Fatih ağabeyimizle yola koyulduk. Hastaneye vardığımızda kızım Aslı’nın gözlerindeki o parıltıyı kelimelerle anlatamam. İki yıldır yolculuklar esnasında çektiği acılar, bana verdiğini düşündüğü eziyetler, insanların ona bakması gibi sıkıntıları yaşamaya-
caktı. Sendikamızın ambulansı ve sempatik güleryüzlü
sürücüsü Fatih abisi, bizi mutlu bir şekilde evimize teslim etti.
Haziran ayında yine İstanbul’a çağırıldık, şube başkanımız Mesut beyle tekrar görüştüm. Sağ olsun bizi tekrar kırmadı çünkü sadece ben yoktum. Bu ambulans
Bursa’daki bütün üyeler içindi. Başkanım ambulansı o
gün için yine bize tahsis etti. Bu arada çok ilginç bir olayı anlatmak istiyorum. Çünkü gözlerim doldu. Ambulans
kapımızın önüne geldiğinde iki aydır adını dahi anmadığımız kızım Aslı’nın güleryüzlü Fatih abisini unutmamasıydı. Sabahın altısında ‘baba Fatih abim mi geldi’ demesi bizi açıkçası şok etti. Ambulansın bize tahsis edilmesine kızım Aslı’nın nasıl mutlu olduğunu anlatamam.
Fatih abisini hatırlayarak gösterdi canım kızım vefakâr
kızım… Kendisine yapılan bu iyiliği hayatı boyunca unutmayacaktır. Aslı hamburgeri çok sever, hayatta kimse
ile paylaşmaz, ama Fatih abisiyle yarısını paylaşmayı kabul etti. Ben inanmak istemedim açıkçası kızım
Aslı Türk Metal Sendikasından Fatih abisini tanıdı… İnşallah bu ambulansı bizlere tahsis eden genel başkanımız Pevrul Kavlak ve genel yönetim kurulu ile şube başkanlarımızı da tanıma fırsatı bulur. Türk Metal Sendikamızın bize tahsis ettiği ambulans bazıları için çok küçük bir değer olarak düşünülebilir. Ama bizim için değeri
paha biçilmeyecek kadar büyük… Kızım Aslı’nın bu yolculuk esnasında gözlerinin ışıl ışıl parlamasını sağlayan
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a ve diğer genel yönetim kurulu üyelerine, şube başkanlarımıza, işyeri temsilcime, sempatik ve güleryüzlü Fatih abimize çok çok
teşekkür ediyoruz. Bizi sensiz bırakma Türk Metal Sendikam…”
Emeği geçenlere
teşekkür ederim:
Bursa Tofaş’ta çalışan
üyemiz Murat Karagöz
de sağlık hizmetlerimizle ilgili düşüncelerini Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak’a yazdığı mektupta dile getiriyor: “Saygıdeğer Genel Başkanım, ben TOFAŞ Otomobil fabrikasında çalışan Murat
Karagöz. Rahmetli babamı, fani dünyadan göç ettiğinde Bursa’dan Eskişehir’e götürmemiz gerekiyordu. Bursa 3 Nolu şube başkanımızı arayarak cenaze nakil aracına ihtiyacım olduğunu söyledim. Başkanımız gerekeni
yapacağını söyleyerek bana başsağlığı diledi. Ben ikinci kez aramadım. Cenaze aracını kullanan arkadaş beni
aradı ne zaman nereye gideceğini sordu ve sözleştiğimiz saatte buluştuk. Eskişehir’e babamın cenazesini
götürdük ve ebedi istirahatgahına defnedildi.
Bize bu hizmeti sunan genel başkanımıza, şube başkanımıza ve emeği geçen bütün arkadaşlarıma sonsuz
şükranlarımı sunarım.”
Gereken standart ve donanıma sahip: Yine Bursa 3
Nolu Şubemizin örgütlü olduğu Delphi Automotiv Sistemleri işyeri hekimi Dr. Neriman Mutlu, sendikamızın
sağlık alanında üyelerine yönelik yaptığı hizmetlerle ilgili görüşlerini belirten yazısında şunları belirtiyor:
“Sevgili Türk Metal
Sendikası Başkanlığına, Bursa Şubeleri adına tahsis edilmiş hasta taşıma
ambulansı üyeleriniz
açısından çok önemDr. Neriman MUTLU
li bir destek projesidir.
Ambulansın şubelerinize hayırlı olmasını diliyor ve sizleri kutluyorum. Delphi
çalışanlarımızdan Yasin Yılmaz Uludağ Üniversitesinde beyin operasyonu geçirdi ve uzun bir dönem kendisine yoğun bakım tedavisi uygulandı. Çalışanımız tedavisi evde devam etmek üzere taburcu edildiğinde yatağa bağımlı bir durumdaydı.
Çalışanımızın eve nakli ciddi bir problem idi. Bu esnada
yardımımıza sendikanızın taşıma ambulansı geldi. Çalışanımızın Uludağ Üniversitesi’nden eve nakli ambulansınız ile yapıldı. 15 gün sonra da hastaneye kontrole
yine ambulansınız ile gidildi. Şu ansa çalışanımızın tedavisi evde devam ediyor, fiziksel aktivitelerine kavuşmuş durumda.
Ambulansınızı görme fırsatım oldu, taşıma ambulansında bulunması gereken standart ve donanıma sahip.
Şube yönetimine hastamızın nakli esnasında gösterdikleri destek için çok teşekkür ediyorum.”
Türk Metal Sendikası’nın sağlık hizmetlerinde Ankara Genel
Merkez’de hasta nakil ambulansımız mevcut olup bu hizmeti gerçekleştiren hemşire, uzman doktorumuz ve ambulans şoförlerinden oluşan deneyimli bir ekiple sizlerin yoğun bir şekilde ihtiMEHTAP ÇINAR
yaç olduğu anlarda, yani hastalık- TürkM.Metal
Sendikası Genel
larınızda güvenli ve konforlu bir şe- Merkezi Sağlık Birimi Hemşiresi
kilde bir yerden başka bir yere şehir içi, aynı zamanda şehirlerarası hizmet vermektedir.
Şubelerimizden gelen hastalarımızı sabahları sendikanın misafirhanesinden alıp istenilen hastaneye ulaştırmaktayız. Aynı zamanda Kırıkkale ve Bursa şubelerimizde hasta nakil ambulansları ve cenaze araçlarıyla yeterli
kadro ve uzman ekibimizle üyelerimize ve onların yakınlarına 24 saat hizmet vermekteyiz.
Uzman kadromuzla birlikte hasta yönlendirmeleri, muayeneleri, kontrolleri, sonuç değerlendirme işlemleri
üyelerimize ve yakınlarına 24 saat ücretsiz olarak hizmet vermektedir.
Üyelerimizin herhangi bir sağlık ve hastalık durumlarında anında müdahale edilip gerekli ilgi, alaka gösterilip
sonuca ulaştırmak amacımızdır…
Unutmayın ki, sağlığın yedeği, geri dönüşümü yok…
Sağlınızı parayla satın alamazsınız. Sağlınıza dikkat
edin ki yaşamınız uzasın…
TEMMUZ 2011 // 45
TÜRK METAL & MESS // ORTAK EĞİTİM PROJESİ
TÜRK METAL - MESS
ORTAK EĞİTİM ve
TEŞKİLATLANDIRMA
EĞİTİM PROGRAMI
EŞLİ EĞİTİMLER
COŞKUYLA DEVAM EDİYOR
2011 yılında
Ankara Büyük Anadolu
Otel’de gerçekleştirilen
eğitimlere katılan
işçi sayımız:
5741
Türk Metal Sendikası ve MESS tarafından ortaklaşa yürütülen Ortak Eğitim
Projesi’nin yaz dönemi faaliyetleri kapsamında bulunan eşli eğitim programları,
20 Haziran’da, Büyük Anadolu Otel’de başladı. Uluslararası platformlarda da
başarısını kanıtlamış ve örnek proje olarak gösterilen Türk Metal- MESS Ortak
Eğitim projesi kapsamında, üye eşlerinin katılımı ile yine bir ilk yaşandı.
Eşlerin de katılımıyla, eğitimlerin içeriği, yapısı ve hedefleri yeni bir boyut kazandı.
Bursa 2, Bursa 3, Gemlik ve Biga 1 Nolu Şubeler
20-22 Haziran tarihleri arasında gerçekleştiren eşli eğitimlere 150 kişi katıldı. Eğitimin açılışını, Genel Eğitim ve
Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe yaptı. Açılışa, MESS Başkan Vekili Bedirhan Gökçe’de katıldı.
Çerkezköy Şubesi
23-25 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 144 kişi katıldı. Eğitim programının açılış konuşmasını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz
Gökçe yaptı. Eğitim programı, dersler ve çeşitli sosyal etkinliklerin yanısıra, Anıtkabir ve Kurtuluş Savaşı Müzesi gezileri ile tamamlandı.
Gölcük Şubesi
27-29 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 172 kişi katıldı. Eğitim grubunun açılış konuşmasını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe yaptı. Eğitim faaliyetlerinin yanısıra, otelde gerçekleştirilen etkinlikler üyelerimizi oldukça memnun etti.
Eskişehir, Bozüyük, Bolu, Sakarya ve Kocaeli Şubeleri
30 Haziran – 2 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen
eğitimlere 150 kişi katıldı. Eğitim grubunun açılış konuşmasını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz
Yavuz Gökçe yaptı. Program, Anıtkabir ve Kurtuluş Savaşı
Müzesi ziyaretiyle tamamlandı.
46 // TEMMUZ 2011
Ankara 2, Kırıkkale ve Çankırı Şubeleri
1-3 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere
52 kişi katıldı. Grup, eğitim dönemini sendikal ve aile içi iletişim konularda işlenen dersler ve sosyal etkinlik programları ile tamamladı. Üyelerimiz bütün sosyal etkinliklere aktif katılarak, eğitim programımızdan son derece memnun
ayrıldı.
Karadeniz Ereğli Şubesi
4-6 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere
150 kişi katıldı. Eğitim grubunun açılış konuşmasını Genel
Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce yaptı. Aslıyüce, konuşmasında iş, işçi ve sendikal yaşama ilişkin konular hakkında üyelerimizi bilgilendirdi.
Ankara 1, Ankara 3, Aksaray ve İskenderun Şubeleri
7-9 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere
172 kişi katıldı. Eğitim grubunun açılış konuşmasını Genel
Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce yaptı. Açılışa ayrıca MESS
Başkan Vekili Bedirhan Gökçe de katıldı.
Ankara 2 ve Kırıkkale Şubeleri
8-10 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 44 kişi katıldı. Üyelerimiz bütün sosyal etkinliklere aktif olarak katılarak, eğitim programımızdan son derece
memnun ayrıldı.
Gebze 1, Çayırova ve Dilovası Şubeleri
11-13 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 128 kişi katıldı. Eğitim programının açılış konuşmasını Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek yaptı. Soyupek’in, ülkemizde ve dünyada işçi hakları ve sendikal mücadele konularında yaptığı değerlendirmeler, üyelerimiz tarafından ilgiyle izlendi.
Bursa Nilüfer, Gemlik ve İstanbul Anadolu Yakası Şubeleri
14-16 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 172 kişi katıldı. Eğitim programının açılış konuşmasını Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek yaptı. Coşkulu
ve heyecanlı biçimde başlayan program, çeşitli konularda
işlenen dersler, sosyal etkinlikler ve Anıtkabir, Kurtuluş Savaşı Müzesi gezisi ile tamamlandı.
TEMMUZ 2011 // 47
HAZİRAN AYI TALİHLİLERİMİZ
BELİRLENDİ
Haziran sayımızda yer alan numaralardan ücretsiz tatil kazananlar belirlendi. Çekilişi Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ve Genel Merkez Teşkilat Bürosu çalışanları yaptı.
Çekilen kurada kazanan numaralar:
1. Talihli: 26323
Yedekler:
1. Yedek 32578
2. Yedek 47586
3. Yedek 02578
4. Yedek 34750
5. Yedek 27854
48 // TEMMUZ 2011
2. Talihli 06356
Yedekler:
1. Yedek 15785
2. Yedek 18247
3. Yedek 34597
4. Yedek 24765
5. Yedek 12450
3. Talihli 17558
Yedekler:
1. Yedek 24879
2. Yedek 27825
3. Yedek 01258
4. Yedek 47896
5. Yedek 30547
TEMMUZ 2011 // 49
İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ
BASIN TEMSİLCİLERİ
BİLDİRİYOR
Kerim Çelik’te kazasız günler
Şubemizin yetkili olduğu Kerim Çelik İmalat ve Ticaret A.Ş’de 565 gündür iş kazası
yaşanmadı. İşyerinde sağlanan bu olumlu
gelişme dolayısıyla çalışanlara, daha önce
belirlenen ve motivasyonu artırmayı hedefleyen ödül sistemi çerçevesinde, Üretim Müdürü İbrahim Özbunar ve işyeri sendika Baştemsilcisi Bünyamin Fidan tarafından 200,00 TL’lik Migros alışveriş çekleri dağıtıldı.
Ömür Güçlü
Kerim Çelik
Basın Temsilcisi
BASIN TEMSİLCİLERİ
BİLDİRİYOR
KAYSERİ ŞUBESİ
Hes Kablo A.Ş. de kan bağışı
Hes Kablo’da, Kayseri Kızılay Kan Merkezi tarafından 15 Şubat tarihinde “Kan Bağışı Kampanyası” gerçekleştirildi. Kampanyaya katılımın son derece yoğun olması nedeniyle, Kızılay yetkilileri, gösterilen duyarlılıktan ve hassasiyetten dolayı tüm fabrika
çalışanlarına ve sendikamıza teşekkür etti.
Ali Gökkaya
Basın Temsilcisi
Hes Kablo A.Ş.
İşyeri Baş Temsilcisi
Hes Kablo’da insan sağlığı ön planda
Kayseri Şubemizin yetkisindeki HES KABLO A.Ş.’ de İş Sağlığı ve
İş Güvenliği konusundaki çalışmalar aralıksız devam ediyor. Bu
çerçevede, yaklaşık 700 çalışanın katıldığı, “İş Sağlığı ve İş Güvenliği ve Koruyucu Malzeme Kullanımı” konulu bir eğitim gerçekleştirildi.
Hes Kablo A.Ş.’de öneri ödülü
Hes Kablo A.Ş. bünyesinde uygulanmakta olan, Kalite Yönetim Sistemi gereği; çalışanların üretim ve yönetim süreçlerine pozitif katkı sağlamasını temin etmek, kalite, hız ve maliyet verimliliğini arttırıcı nitelikteki fikirlerinin değerlendirilmesini amaçlayan öneri sistemine rekor derecede öneri geliyor… En
son öneri ödülünü, üyelerimizden Mevlüt Ak kazandı. Ak’ı kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Hes Kablo A.Ş.’de futbol turnuvası
Kayseri şubemizin örgütlü olduğu Hes Kablo A.Ş. bünyesinde
düzenlenen 2011 Futbol Turnuvası’nın final müsabakaları 30
Haziran’da H.Hüseyin Gürdoğan Sosyal Tesisleri’nde oynandı.
Şube başkanımız Mustafa Acun’un da izlediği, son derece çekişmeli ve bir o kadar da centilmence geçen müsabakalar sonucunda, Hes1 Takımını 8 – 4 yenen İdare1 takımı 3. olurken,
Bakır Tesislerini 3 -2 yenen Hizmet takımı, turnuvanın şampiyonu olarak kupayı kaldırdı. Şampiyon olan takımı ve turnuvaya
katılan tüm oyuncuları kutluyoruz.
50 // TEMMUZ 2011
Şehidimiz var
Örgütlü olduğumuz Hes Kablo A.Ş. işyerinden, Uzman Çavuşluk
görevi için 2008 yılında ayrılan üyemiz Yahya Karakaya, 5 Temmuz tarihinde Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde, sokak ortasında vatan hainleri tarafından alçakça şehit edildi. Şehidimizin
cenazesi 6 Temmuz’da Kayseri’de toprağa verildi. Şehidimize
Allah’tan rahmet, tüm yakınlarına sabır ve başsağlığı dileriz.
BASIN TEMSİLCİLERİ
BİLDİRİYOR
BOLU ŞUBESİ
Mutlulukları daim olsun
Arçelik A.Ş. Pişirici Cihazlar İşletmesi’nde
çalışan arkadaşımız Bilal Can 25 Haziran
tarihinde hayatını Ülkü Filiz Ercan’la birleştirdi. Bilal ve Ülkü Filiz çiftine, Türk Metal ailesi olarak ömür boyu mutluluklar dileriz.
Ahmet Akalın
Bolu Şubesi
Basın Temsilcisi
BASIN TEMSİLCİLERİ
BİLDİRİYOR
KIRIKKALE ŞUBESİ
Görev Şehidimiz Altınşık,
kabri başında anıldı
MKE Mühimmat Fabrikası TNT Atölyesinde 3 Temmuz 1997’deki patlamada hayatını kaybeden görev şehidimiz İsmet Altınışık, 14 üncü ölüm yıl dönümünde mezarı başında anıldı.
Kırıkkale Şehitliği’nde, Kırıkkale Şubemizin tarafından düzenlenen anma törenine Mühimmat Fabrikası Müdürü Sait Altıntaş, Müdür Yardımcısı Mustafa Baran,
İdari İşler Kısım Müdürü İsa Baştuğ, merhum Altınışık’ın çocukları Yasin ve Gökhan da katıldı.
Bülent Akgül
Kırıkkale Şubesi
Basın Temsilcisi
Görev şehidimiz İsmet Altınışık için okunan Yasin-i Şerif sonrası, Mühimmat Fabrikası Müdürü Sait Altıntaş, çalışma arkadaşlarına ve yakınlarına taziyede bulundu. MKE Kurumu Mühimmat Fabrikası’nın Savunma Sanayinin “Bel kemiği” olduğunu dile getiren Altıntaş, “Kırıkkale tarihine kara bir gün olarak geçen patlama ve sonrasında yaşanan olayları hiçbir zaman unutmadık ve unutmayacağız” dedi.
Şube Sekreterimiz Mehmet Sarıgül de yaptığı konuşmada, “3 Temmuz bizim için
çok acı bir gün. Bu günü hiç bir zaman unutmadık unutmayacağız. Şehidimizin
oğlu Yasin Altınışık’ın MKE İmla İşletmesi’nde işe başlamasının yanısıra, şehidimizin ailesine sahip çıkılması da acıları bir nebze olsun hafifletti” dedi.
Konuşmaların ardından dualar okundu. Merhumun çocukları ve törene katılanlar
görev şehidi Altınışık’ın kabrine kırmızı karanfiller bıraktı.
TEMMUZ 2011 // 51
Tebrik ederiz
Kırıkkale Şubemizin yetkisindeki Silah Fabrikası çalışanlarından Ufuktan Filiz, 17 Haziran tarihinde, Pınar Şavaş ile, yine aynı fabrika çalışanlarından Hakkı Erdoğan da 4
Haziran’da Rabiya Tosun’la dünya evine girdi. Kırıkkale Şube Başkanımız Mürsel Öcal ve
şube yöneticilerimiz her iki çiftin nikah törenine katılarak genç çiftlere mutluluklar diledi.
BASIN TEMSİLCİLERİ
BİLDİRİYOR
BURSA 2 NOLU ŞUBE
Karsan, 2011 Bursa Şirketler
Basketbol Ligi şampiyonu
Karsan Basketbol takımı, 2011 Bursa Şirketler Basketbol Ligi şampiyonluğunu kazandı. Karsan Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş takımı, 13 Mart’ta başlayan ve 9
Haziran’da biten turnuvaya ilk kez katılmasına ve yeni bir kadro oluşturmasına rağmen, güçlü rakipleri, Oyak Renault,
Tofaş, Bosch, Borusan ve Üstünberk gibi
tecrübeli takımları geride bırakıp kupaya
uzanmayı bildi.
Aydın Gültekin
Karsan Basın Temsilcisi
Karsan’da Kapadokya gezisi
Karsan çalışanları aileleriyle birlikte, Kapadokya’ya bir gezi gerçekleştirdi. 24 Haziran Cuma gecesi yola çıkan çalışanlarımız,
cumartesi sabahı tarihi nostaljik bir mekanda kahvaltıyla başladıkları gezinin ilk günü, Ihlara vadisi Milli Parkı, Derinkuyu yeraltı şehiri, Göreme açık hava müzesi, Uçhisar Kalesi ve Develi
vadiyi gezdi. Akşam kalınan otelde Türk gecesi eğlencesine katılan çalışanlar ve aileleri, gezinin ikinci günü ise, Avanos’taki
çömlek atölyelerini, Onix imalathanelerini, Ürgüp’teki şarap
mahzenlerini ve eski ve yeni asmalı konağı ziyaret etti.
Karsan çalışanımız Bosphorus
Rally/Boğaziçi Rallisi’nde
2011 Türkiye Ralli Şampiyonası’nın 2. ayağı ve aynı zamanda
2011 Avrupa Ralli Şampiyonası’nın da 3. ayağı olan Bosphorus Rally/Boğaziçi Rallisi, haziran ayında Pendik, Şile ve Gebze
civarındaki toprak etaplarda düzenlendi. Bosphorus Rally/Boğaziçi Rallisi’nde mücadele eden Neo Motorspor ekiplerinden;
Tezcan Dalfidan - Eda Özer ikilisi, Ford Fiesta st otomobilleriyle
ralliyi genel klasmanda 17. sırada, sınıf 8’de 1. sırada tamamlamayı başardı.
Karsan’da yangın eğitimi
Karsan’da her yıl yapılan uygulamalı yangın eğitimi, bu yıl 20
Haziran tarihinde başladı. Bir hafta süren eğitimde tüm personele, Karsan Yangın Ekibi ve yetkili eğitmenlerce, yangınla mücadele ve müdahale konusunda uygulamalı dersler verildi.
52 // TEMMUZ 2011
GÖLCÜK ŞUBESİ
Çocuk Yuvası ziyaret edildi
Şubemizin yetkisindeki Ford Otomotiv
San. A.Ş. Boyahane Alan Müdürlüğü çalışanları, sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı Karamürsel Çocuk
Yuvası’nı ziyaret etti. 17 Haziran tarihinde
gerçekleştirilen ve yuvanın ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan ziyarete, Alan Müdür
Yardımcısı Taşkın Hendem ve Gölcük Şube
Başkanımız Yücel Yücel de katıldı.
İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ
Mahle Filtre çalışanları şubemizi
ziyaret ettiler
Teşkilatlanma çalışmalarımızın tamamlandığı ve toplu iş sözleşmesi prosedürünün başlatıldığı Mahle Filtre Sistemleri A.Ş.
işyerinde çalışan arkadaşlarımız, 20 Haziran tarihinde şubemizi ziyaret etti. Şube
Başkanımız Halil Faki Erdal tarafından yeni
üyelerimize sendikamız hakkında detaylı
bilgiler aktarıldı ve sendikal konuların yanısıra, çalışma hayatı ile ilgili bilgiler de verildi. Ziyaretten bir hayli memnun ayrılan yeni
üyelerimiz, şubemizi görüp başkanla konuştuktan sonra, Türk Metal Sendikası’nın
ayrıcalıklarını şimdiden yaşamaya başladıklarını ve doğru bir seçim yaptıklarını dile
getirerek teşekkür etti.
İşyerleri ziyaret edildi
Şube başkanımız Halil Faki Erdal, yıllık izin
dönemine giren şubemizin yetkisindeki Arçelik, Ümran Boru, Kerim Çelik, Alarko, Gedore, Stoeger, Nexans, Elmek, K.D.S
Pres, Aypaz Metal, Siemens, Delphi, Evas ve
Thyssenkrupp işyerlerimizi vardiya vardiya
ziyaret ederek, çalışanlarımızla tezgâhları
başında sohbet etti.
TEMMUZ 2011 // 53
Sağlık dolu bir yaşam dileriz
Arçelik A.Ş. işyerinden emekli olan Cimşit
Bilgin şubemizi ziyaret etti. Bilgin ziyarette,
başta Genel Başkanımız Pevrul Kavlak ve
Şube Başkanımız Halil Faki Erdal’a emeklerinden dolayı teşekkür etti. Türk Metal olarak, Cimşit kardeşimize hayırlı olsun dileklerimizi iletir, sağlık ve huzur dolu bir yaşam
dileriz.
İSTANBUL 1 NOLU ŞUBE
Mercedes Benz Türk’te
bahar olimpiyatları
Mercedes çalışanlarının katıldığı geleneksel
bahar olimpiyatlarında dereceye giren takımlara ödülleri törenle verildi. Masa tenisi, tavla, satranç, voleybol, basketbol, squash ve futbol dallarında yarışan takımlar finaller sonrası mutluydu. Futbolda birinciliği kazanan Parça İmalat Takımı’na kupasını veren Şube Başkanımız Murat Salar, yaptığı konuşmada, bu yıl da centilmenliğin ve
sportmenliğin kazandığını söyledi ve katılan herkese teşekkür etti.
Matematik ve Fizik dersleri
başladı
Şubemize bağlı işyerlerindeki üye çocuklarının eğitimi için düzenlenen, matematik ve
fizik dersleri, 21 Haziran tarihinde şube binamız Eğitim Salonu’nda başladı.
IG Metal yetkilileri
şubemizi ziyaret etti
Mercedes-Benz’in Almanya Mannheim
Fabrikası’ndan meslektaşlarımız ve IG Metall sendikası yetkilileri, şubemizi ziyaret
etti. Mercedes – Benz Türk A.Ş. İnsan Kaynakları Müdürü Salih Ertör’ün eşlik ettiği ziyarette, Şube Başkanımız Murat Salar, sendikamız hakkında sinevizyon sunumu yaptı.
Binamızı ve tesisimizi gezen Alman konuklar, matematik ve fizik kursu gören işçi çocuklarımızla da tanıştı. Çaylı sohbet boyunca çalışma hayatı hakkında görüş alışverişinde de bulunuldu.
54 // TEMMUZ 2011
İSTANBUL ŞUBESİ
İşyerleri ziyaret edildi
İstanbul şubemizin yetkili olduğu işyerleri baştemsilcileri aylık olağan toplantısını 27 Haziran tarihinde Borusan Mannesman Halkalı Fabrikası’nda gerçekleştirdi. Şube başkanımız Tufan Şimşek ve işyeri baştemsilcileri, Borusan Mannesman
Halkalı Fabrikası’nı, Supsan A.ş. , Surtel A.ş.
ve Net Cıvata A.Ş. fabrikalarını ziyaret ederek, işçi arkadaşlarımızla tezgâhları başında sohbet ettiler.
Balayı Didim Resort’te…
Borusan Mannesmann A.Ş. Halkalı
Fabrikası’nda çalışan Erkan Peker, 10 Temmuz 2011 tarihinde evlendi. Balayı için Büyük Anadolu Didim Resort’ü tercih eden çiftimizi tebrik eder bir ömürboyu mutluluklar
dileriz.
ÇERKEZKÖY ŞUBESİ
EGO’da ödül töreni
Çerkezköy Şubemizin yetkili olduğu Ego
Elektrikli Aletler San. A.Ş. işyerinde geleneksel ödül töreni ve piknik organizasyonu 17 Haziran Cuma günü, fabrika bahçesinde yapıldı. Şube Başkanımız Murat Koçak, Şube Sekreteri Melek Tarak, Şube Mali
Sekreteri Zafer Çavuş’un da katıldığı organizasyonda, Ego Genel Müdürü Harald Zeidler ve Şube başkanımız Murat Koçak birer konuşma yaptı. Törende daha sonra, 20.
çalışma yılını dolduran üyelerimiz ödüllerini ve plaketlerini Şube Başkanımız Murat
Koçak’ın elinden aldılar. Ödül töreninin ardından yemek ve müzik organizasyonunda
üyelerimiz doyasıya eğlenerek, iş stresinden biran olsun uzaklaştı.
TEMMUZ 2011 // 55
MANİSA 1 NOLU ŞUBE
Gaye Akçe şubemizi ziyaret etti
Eca Holding Yönetim Kurulu Başkanı Gaye
Akçe, Manisa 1 Nolu Şubemizi ziyaret ederek, ülke ve çalışanların gündemi hakkında,
Şube Başkanımız Hüseyin Özben’le görüş
alışverişinde bulundu.
Tanrıverdi de konuğumuz oldu
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin
Tanrıverdi de, şubemizi ziyaret etti.
Elba ziyaret edildi
Şube başkanımız Hüseyin Özben Elba Basınçlı Döküm San A.Ş. işyerini ziyaret ederek çalışan işçiler ile birlikte yemek yedi.
Elba’da beceri eğitimleri
devam ediyor
ELBA AŞ. de T.P.M çalışmaları hızla devam
ediyor. Giderek daha da karmaşıklaşan üretim sistemleri ve ürünler işletmelerde eğitimin önemini daha da arttırmıştır. ELBA AŞ.
olarak 2008 yılında başlatılan ve sürekli devam eden T.P.M çalışmalarında şirketin vizyonu ve misyonuna hizmet edecek bilinçli operatörler yetişiyor.
56 // TEMMUZ 2011
Elsan ve İndesit ziyaret edildi
Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 12 ve 13
Temmuz tarihlerinde, şubemiz yetkisindeki, Elsan Hammadde San. A.Ş. ile İndesit
Company San. A.Ş. işyerlerini ziyaret ederek, çalışan üyelerimizle tezgâhları başında
sohbet etti.
Faber A 100. yılını kutladı
Şubemizin yetkili olduğu Faber A Franke işyeri, kuruluşunun 100. Yıldönümünü,
15 Temmuz’da yapılan etkinliklerle kutladı. Kutlamalara Şube Başkanımız Hüseyin
Özben, Şirket Müdürü Fabbio Ciucci, fabrika çalışanları katıldı.
BOZÜYÜK ŞUBESİ
Artema’da Bahar Pikniği
Artema A.Ş. ve Real işyerlerinde geleneksel
bahar pikniği, 19 Haziran tarihinde, Pazaryeri Elmalı Barajı’nda gerçekleştirildi. Artema ve Real çalışanları aileleri ile birlikte piknik alanını doldurdular. Pikniğe, Bozüyük
Şube Başkanı Cemal Güney, Fabrika Müdürü Oktay Pehlevan ve yöneticiler de katıldı.
Bahar pikniği çalışanlar ve ailelerine moral
oldu.
TEMMUZ 2011 // 57
Mutluluklar diliyoruz
Şubemize bağlı Real İnsan Kaynakları işyerimizde çalışan Murat Yavuz’un nişan töreninde nişan yüzüklerini Şube Başkanımız
Cemal Güney taktı ve genç çifte mutluluklar diledi.
Keyifli bir gün geçirdiler
Bozüyük Şubemize bağlı Türk Demirdöküm
Fab. A.Ş. ve Panel A.Ş. çalışanlarına, moral
ve motivasyonu yükseltmek için piknik düzenlendi. Pikniğe tüm çalışanların yanısıra,
şirket üst düzey yöneticileri ve Şube Başkanımız Cemal Güney de katıldı. Pikniğe katılan aileleri, yapılan yarışmalar ve hediye çekilişiyle keyifli bir gün geçirdi.
ESKİŞEHİR ŞUBESİ
Başarılar dileriz
16 – 17 Nisan 2011 tarihlerinde Bursa’da
yapılan Türkiye Vücut Geliştirme Şampiyonası ve Milli Takım seçmeleri büyük erkekler
kategorisinde, Arçelik A.Ş. Buzdolabı İşletmesi çalışanlarımızdan Onur Yılmaz, 70 Kiloda Türkiye 2. oldu. Kendisini tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyoruz.
58 // TEMMUZ 2011
Türkiye şampiyonasına
gidecekler
Eskişehir’de 5 Nisan’da yapılan Kick-Box
il birinciliği müsabakalarında, Arçelik çalışanlarından Antrenör Kadir Atak’ın öğrencileri olan üyelerimiz, ‘Light Contact’ dalında Feridun Aldemir 62. Kg. ile 2., Erdem Bilge 75 Kg. ile 2., Metin Çavındar 68 Kg. ile 3.
oldu. Bu sonuçlarla arkadaşlarımız Türkiye
Şampiyonasına gitmeye hak kazandı. Kendilerini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Temsilciler meclisi yapıldı
Eskişehir Şubesine bağlı işyerlerindeki zorunlu organlar ile temsilciler meclisi yıllık
toplantısı gerçekleştirildi. Şube Başkanımız
Mevlüt Gümüşay, toplantıda yaptığı konuşmada temsilciler ve yöneticilerin birlik ve
beraberlik içinde çalışmalarını ahenkle yürüttüğünü ve bundan dolayı da memnuniyetini belirterek bundan sonrada bu birlikteliğin ilelebet devam edeceğini dile getirdi.
Devamında yılın yorgunluğunu atmak için
Orman Fidanlığında piknik düzenlendi. Pikniğe Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz
İsmail Dursun’un katılımıyla bol bol sohbet edildi ve geleneksel temsilciler meclisi sona erdi.
DENİZLİ BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ
İşyeri ziyaretleri aksamıyor
Denizli Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek,
sendikamızın yetkili olduğu Atom Kablo işyeri ile İlke Çelik işyerini ziyaret ederek, üyelerimizle bir araya geldi.
TEMMUZ 2011 // 59
Genç çifte mutluluklar dileriz
Nexsans Kablo işyerinde çalışan üyemiz
Güray Öğünç, Fatma Koçanoğlu ile, yapılan
muhteşem bir düğünle evlendi. Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek de, genç çifti, mutlu günlerinde yalnız bırakmadı. Öğünç çiftini tebrik ediyor, bir ömür boyu mutluluk diliyoruz.
Nexsans çalışanları
halı sahada buluştular
Nexsans Kablo işyerinde çalışan üyelerimizin, işyeri birimleri arasında oluşturdukları takımlarla düzenlediği halı saha maçları
devam ediyor. Bu çerçevede, 11 Haziran’da
yapılan karşılaşmaları, Bölge Temsilcimiz
Nusret Özbek de izledi.
GEBZE DİLOVASI ŞUBESİ
Sendikamızdan Gebze’de
bir ilk daha
Üyeleri için yaptığı sosyal hizmet ve eğitim faaliyetleri ile dikkat çeken sendikamız, Gebze Dilovası şubesiyle yeni bir faaliyete daha imza attı. Şube eğitim salonunda, matematik ve fizik dersleri üzerine yaz
okulu açıldı. 15 Eylül tarihine kadar devam
edecek olan yaz okulunda, tamamı Gebze
Dilovası Şubesinin yetkili olduğu işyerlerinden üyelerin çocukları olmak üzere, 40 lise
öğrencisine fizik, 40 ortaöğretim seviyesindeki öğrenciye de matematik dersi verilecek. Öğrenciler, adı geçen derslerle ilgili olarak okul dönemlerinde hissettikleri eksiklerine takviye amacıyla düzenlenen yaz
kurslarına büyük ilgi gösterdi. Çocuklar açılış niteliğindeki ilk tanışma gününe sendika
üyesi velileriyle birlikte katıldılar.
Gebze Dilovası Şube Başkanı Uysal Altundağ, “Bu ortamı bizlere sağlayan Sayın Genel Başkanımıza teşekkürü bir borç biliyor,
buradan saygılar sunuyorum. Gebze Dilovası Şubesi olarak üyelerimizin çocukları
için Gebze’de daha önce hiçbir sendikanın
60 // TEMMUZ 2011
yapmadığı bir organizasyona imza attığımız için mutlu
ve gururluyuz” dedi.
Sendika olarak toplu sözleşme yapmanın da ötesinde
bir takım sorumlulukları olduğuna inandıklarını belirten
Altundağ, “Üyelerimiz için yürüttüğümüz faaliyetlerimizin dışında, onların çocukları ve eşlerini de kapsayacak
sosyal bir takım hizmetler planlayıp uyguluyoruz. Bütün
bunlar sendikal faaliyetlerimizin yanında, üyelerimiz için
yaptığımız sosyal ve eğitim organizasyonlarının sadece
bir kısmıdır” dedi. Başkan Altundağ, bütün öğrencilere
başarılar diledi.
ANKARA 3 NOLU ŞUBE
Man Türkiye’de
bilgilendirme toplantısı
Ankara 3 Nolu Şubemizin yetkisindeki Man
Türkiye A.Ş. işyerinde, 22 Haziran tarihinde bir bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Bütün çalışanların yanısıra, Şube Başkanımız Nihat Zengin ve Şube Mali Sekreterimiz Yusuf Yılmaz’ın da katıldığı toplantıda,
Almanya’dan gelen, Man Truck&Usag Üretimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Lars
Wrebo ve Genel Müdür Münür Yavuz, fabrikanın durumu ve önümüzdeki dönem hakkında bilgi verdi.
Kutluyoruz
Man Türkiye A.Ş. işyeri temsilcimiz Bircan
Durucan’ın oğlu Berk Durucan’ın sünnet
törenine, Şube Başkanımız Nihat Zengin,
Mali Sekreterimiz Yusuf Yılmaz, işyeri temsilcilerimiz ile üyelerimiz katıldı.
BURSA 2 NOLU ŞUBE
Cansan çalışanları Bozcaada’da
Cansan Alüminyum çalışanları; 2 Temmuz
tarihinde Bozcaada’ya düzenlenen geziye
aileleri ile birlikte katılarak güzel bir hafta
sonu tatili geçirdiler.
Kulüp yöneticileri şubemizi
ziyaret etti
Bursa Orhanelispor Kulübü yöneticileri, 6
Temmuz tarihinde şubemizi ziyaret etti.
Şube Başkanımız Şevket Yılmaz da ziyaretlerinden dolayı Orhanelispor kulübü yöneticilerine teşekkür etti.
TEMMUZ 2011 // 61
Karsan konukları ağırladı
Karsan Fabrikasına ziyaretler sürüyor. Bu
çerçevede, Haziran ayında, Bursa Engelliler Okulu, Fransa’dan bir öğrenci grubu ile,
Harvard Üniversitesi öğrencileri fabrikayı
ziyaret etti. Yöneticilerle fabrikanın çeşitli birimlerini gezen konuklara, Karsan hakkında bilgi verildi.
Karsan 1000. Hyundai‘yi
banttan indirdi
Karsan’ın Bursa OSB Fabrikası’nda 16 Nisan 2010 tarihinde düzenlenen bir törenle
üretimine başlanan Hyundai HD75 150PS
versiyonu araçlardan binincisi, 30 Haziran
2011 Perşembe günü törenle hattan çıktı. OSB fabrika yöneticileri ve Bursa 2 Nolu
Şube Sekreterimiz Ersoy Yenizağra da, bu
mutlu ve coşkulu günde Hyundai hattı çalışanlarını yalnız bırakmadı.
Ülkemiz ve Karsan için daha nice 1000.
araçlar temennileriyle.
Karsan ve Hyundai
anlaşma imzaladı
Karsan ve Hyundai yeni bir ticari araç modelini Türkiye’de üretmek üzere anlaşma
imzaladı.
Taraflar arasında 28 Ocak 2011 tarihinde
imzalanan Mou’nun (memorandum of understanding) ardından, 28 Haziran tarihinde Hyundai Motor Company (HMC) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Han-Young
Choi ve Karsan Murahhas Azası Jan Nahum tarafından bir “çerçeve anlaşması”
imzalandı. Anlaşma ile Karsan; HMC tarafından geliştirilecek olan 3 – 6 ton arasında
azami yüklü ağırlığa sahip van, kamyon ve
minibüs versiyonlarını içeren yeni bir ticari araç modelinin Avrupa ve bölge pazarları
için münhasır üreticisi ve Türkiye’deki münhasır dağıtıcısı oluyor.
Üretim başlangıç yılı 2014 olarak belirlenen
yeni modelden, ilk 7 yılda toplam 200,000
üzerinde üretim gerçekleştirilmesi hedefleniyor. İmzalanan “çerçeve anlaşması”nı
takiben taraflar, bu yılın sonuna kadar pazarlama, ürün geliştirme ve üretim alanlarında hazırlık çalışmalarını yürüterek, çerçeve anlaşma’sının operasyonel ek anlaşmalarını da yürürlüğe sokmayı öngörüyor.
62 // TEMMUZ 2011
ECE ve TİMUÇİN’in mutlu günü
Sendikamız inşaat dairesi mimarlarından
Ruhsar Ürersoy’un kızı Ece, Timuçin İlter ile
yeni bir hayata merhaba dedi. 24 Haziran
tarihinde Fenerbahçe Eğitim Tesisleri’nde
yapılan düğün törenine sendikamız Genel
Sekreteri Muharrem Aslıyüce de katılarak
genç çiftin mutlu günlerine ortak oldu. Biz
de Türk Metal olarak genç çifti tebrik ediyor,
mutluluklar diliyoruz.
BURSA 3 NOLU ŞUBE
Bowling’de en centilmen
takım Delphi
Bursa’da 80 fabrika arasında yapılan bowling turnuvasında, Bursa 3 Nolu Şubemizin
yetkisindeki Delphi Automotive Sistemleri San. Ve Tic. A.Ş. işyerinde çalışan üyelerimizin oluşturduğu takım 5. oldu. Turnuvanın en centilmen takımı seçilen Delphi takımının aldığı kupa ve madalya, Fabrika Müdürüne takdim edildi.
BURSA NİLÜFER ŞUBESİ
Çalışanlar akciğer
taramasından geçirildi
İşçi sağlığı ve güvenliğini ilke edinen Çemtaş A.Ş. her yıl olduğu gibi bu yıl da çalışanlarını akciğer taraması ve kulak testinden
geçirdi. Çemtaş yetkililerine duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyor, bütün üyelerimize sağlıklı bir çalışma hayatı diliyoruz.
TEMMUZ 2011 // 63
Çelik bilekler
Bursa’da düzenlenen firmalar arası masa
tenisi turnuvasında 20 takım arasından
şampiyon olan Çemtaş A.Ş. masa tenisi takımını kutluyor, haziran ayında Kemer‘de
yapılacak olan Türkiye Şampiyonası’nda da
başarılar diliyoruz.
Oyak Renault Piknikleri
muhteşemdi…
OYAK RENAULT A.Ş. ‘de 2011 yılı piknik organizasyonunu, 19 – 26 Haziran / 03 Temmuz tarihlerinde üç haftada gerçekleştirildi. Yaklaşık 17 bin kişinin katıldığı pikniklerde, yapılan çekilişle, bilgisayarlar, çeşitli
mutfak aletleri, ev aletleri, LCD televizyonların da aralarında olduğu toplam 192 hediye dağıtıldı.
BAŞSAĞLIĞI
Bolu şubemizin yetkisindeki,
Akçakoca’da kurulu Ümran Çelik Boru
San. A.Ş.’de 18 Haziran’da meydana
gelen iş kazasında üyemiz Murat Aşık
(37), hayatını kaybetti. Merhum Murat
Aşık evli ve bir çocuk babasıydı. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve
mesai arkadaşlarına sabır dileriz.
İstanbul Anadolu Yakası şubemiz
yetkisinde olan Evas Ev Aletleri Ltd
Şti. işyerinde 14 yıldır çalışmakta olan üyemiz İsa Çalışkan(39), yakalanmış olduğu amansız hastalığa
8 Haziran’da yenik düşerek hayatını
kaybetti. Merhuma Allah’tan rahmet,
ailesine ve sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.

Benzer belgeler