Kur`an ve Modern Bilim

Transkript

Kur`an ve Modern Bilim
[ telif makale ]
Kur’an ve Modern Bilim
(İlişkisi-Sahası-Sorunları)
Celal KIRCA
prof. dr., erciyes üniversitesi ilahiyat fakültesi emekli öğretim üyesi
{ [email protected] }
ERUIFD
[ 2012 / 2, SAYI: 15, SAYFA: 7-34 ]
| Kur’an ve Modern Bilim |
ÖZ
Batı’da başlayan ve İslam dünyasına intikal eden ciddi sorunlardan biri de
Din-bilim ilişkisi ve bu ilişkinin ortaya çıkarttığı sorunlardır. Bu sorunların en
yoğunluklu ve tartışmalı alanını ise Kur’an-bilim ilişki oluşturmaktadır.
Gerçekte Kur’an’ın bilimle bir ilişkisi var mıdır yoksa bu ilişki bir iddiadan
veya bir varsayımdan mı ibarettir? Şayet bir ilişki yoksa her hangi sorun da
yok, bir ilişki varsa bu takdirde sorunları da var demektir. Bu sorunlar da
genelde bu ilişkinin ne olduğu ve nasıl bir niteliğe sahip bulunduğu
konusunda odaklanmaktadır. Bilim adamları, acaba bu konuda neler
söylemekte ve görüşlerini hangi argümanlarla dayandırmaktadırlar?
Konunun, bu açıdan ele alınarak analitik bir bakışla değerlendirilmesi, daha
iyi anlaşılması için önem arz etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kur’an ve Bilim, Kur’an Muhtevası, Kur’an’ın Bilimsel
Yorumu, Bilimsel Yorumlarda Rasyonalizasyon
7
ABSTRACT
Quran And Modern Science
One of the crucial problem which is came out and conveyed from West to
Islamic World is the relations between religion and science and problems
which spring from this relation. The most controversial field on this relaiton
is the relation between Quran and science. In reality is there any relation of
Quran to science? Or this relaiton is only an allegation or assumption? If there
is not a relationship there will not be a problem or if there is a relationship
there will be some problems. In general these problems also focuse on what
this relation is and what kind of characteristics they have. What have the
scholars been saying and what kind of argument have they focused their view.
This problem need to be analysed analitically and need to be understood
better.
Key Words: Quran and Science, Content of Quran, Scientific Interpretation
of Quran, Rasyonalisation in Scientific Interpretation.
ERUIFD
2012/2
| Celal KIRCA |
“Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır”
Einstein
Giriş
8
Kur’ân ve Modern Bilim ilişkisi, sahası ve sınırları konusu, genellikle lehinde
ve aleyhinde olanların oluşturduğu kısmen fikrî ve kısmen de duygusal bir zeminde
ele alınıp tartışıldığı için, sağlıklı bir fikri zemine oturmamış ya da yeterince
oturtulamamış gibi bir görünüm arz eder. Özellikle Din ve dünya ayrımının, dinbilim ayrımına dönüştürüldüğü ve teorik açıdan da olsa bilimin dinin yerine, ikame
edilmeye çalışıldığı; Kuran’da modern bilimlerle ilgili olarak bilimsel ve bilgisel
katkı amaçlı atıfların olmadığı; Kur’an’ın akıl ve bilim dışılıkla itham edildiği;
Kur’an’ın bilimsel yönü üzerinde yapılan çalışmaların dil ve inanç açısından yanlış
görüldüğü, hatta bu tür çalışmaların Helenizm olarak damgalandığı, buna karşılık
her şeyin Kur’an’da arandığı ve Kur’an’ın bilimsel i’cazıdan söz edildiği ve Kur’an’ın
1400 yıl önce otaya koyduğu bazı bilimsel gerçeklerin, modern bilim tarafından
bugün ortaya çıkartıldığı anlayışlarının yaygın olduğu bir ortamda, Kur’ân ve
Modern Bilim konusunu, duygusallıktan uzak, gerçekçi ve sağlıklı bir fikri zemine
oturtmaya çalışmak, imkânsız değilse de zor bir iş olduğu apaçık ortadadır Üstelik
bir de buna Kur’an muhtevasının parçacı ve alansal olarak ele alınıp parçaların
bütün gibi algılanması veya Kur’an muhtevasının epistemolojik taksimindeki
yetersizlik ve eksiklik ilave edildiğinde konunun zorluğu daha da belirgin hale
gelmektedir.
Kur’an- bilim ilişkisine yönelik bu sorunlara rağmen, bilgi ve bilimin tanımı
konusunda ise bu boyutta ve bu çapta bir sorun gözükmemektedir. Bilgi ve bilimle
ilgili olarak daha belirginleşmiş tanımlardan söz edebiliriz. Nitekim TDK lügatinde
bilgi, “öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat” 1 ;
bilim ise, “ evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan
yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi”
2olarak tanımlanır. Bedia Akarsu ise “Felsefe Terimleri Sözlüğü”nde bilgiyi, “bilme
edimi, bilinen şey, bilme edimi sonunda ulaşılan şey”3; olarak tanımlarken; bilimi,
“a)temellendirilmiş bilme, b)belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir
ereğe yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci, c) genel geçerlik ve
zorunlu kesinlik niteliklerini gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi, d) belirli bir nesne
alanı ile ilgili soru, yargı ve bunlarla ilgili araştırmaların nesnel bağlamı”4 olarak
tanımlar.
Akarsu’ya göre bilimlerin sınıflandırılması çeşitli açılardan yapılabilir.
Bilimler, ereğe (amaç, gaye, maksat) göre, konusuna göre, bilgi kaynaklarına göre
(deneysel ve önsel bilimler), yöntem ve alanına göre (açıklamacı ve anlamacı
TDK, Türkçe Sözlük, Ankara, 2005, s. 267.
TDK, age., s. 269.
3 Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1994, s. 35.
4 Akarsu, age., s.36.
1
2
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
bilimler) bir tasnife tabi tutulabilirse de bunların hiç birinin kesin bir geçerliliği
yoktur.
Bilgi ve bilim konusunda yapılan tanımlar ve bu tanımların farklı
versiyonları için, Cemal Yıldırım’ın Bilim Felsefesi 5 ile Imre Lakatos ve Alan
Musgrave’nin birlikte hazırladıkları ve içeriğinde Kuhn ve Popper’ın görüşlerine de
yer verilen Bilginin Gelişimi ve Bilginin Gelişimi ile İlgili Teorilerin Eleştirisi6 ve
Doğan Özlem’in Felsefe ve Doğa Bilimleri7 adlı kitapları, verilebilecek referanslar
arasında yer alır.
Bilim, bilindiği üzere, olgusal, mantıksal, genelleyici, seçici ve değişken
sistematik bilgilerdir. Her bilim dalı, kendi alanına giren olguları tespit eder ve
açıklar ve tasvir eder. Bilim, nesnelerle ve olgularla tikel olarak (parça parça)
uğraşır. Bunları parçalayıp ayrı ayrı konu edinir. Bu nedenle de doğru bilgi, ideal
bilimlerde, (mantık ve matematikte) mantık kuralları ve matematik yasaları ile
doğa bilimlerinde, nedenselliğe dayanan doğa yasaları ile din ve tarih bilimlerinde
ise, belgelere dayanan açıklamalar ve anlama yöntemleri ile elde edilmeye çalışılır.
Felsefe ise, bilimlerin parçalayarak ele aldığı nesneleri veya olguları,
bütünüyle evren ve varlık olarak ele alır ve tümel açıklamalar yapmaya çalışırken,
evreni ve varlığı parça parça değil, bütünsel olarak kavramak ve bilmek ister. Genel
anlamda bilimin de, felsefenin de amacı, insan hayatını ve dünyayı anlamak
şeklinde özetlenebilir.
Kur’an da insanı ve insan hayatını hedef alır, özellikle insan-Allah, insaninsan ve insan-evren ilişkilerine yönelik bilgiler verir, bu ilişkilere yönelik ilkeler
ve kurallar getirir. Bu yönüyle Kur’an’ın amacının da, bilimin ve felsefenin
amacından çok farklı olmadığı, hatta belli oranda kesiştiği ve benzerlik gösterdiği
bile söylenebilir.Ancak bilim, felsefe ve Kur’an arasındaki belirleyici bir takım
farklar bulunmaktadır ve bu farkların da, amaç farlılığından ziyade yöntem, dil, ve
bilginin kaynağı açılarından olduğu görülür.
Mesela Einstein’a göre;“İlim bize yalnız olanların birbirine nasıl bağlı
olduklarını ve birbirini kendi şartları altında nasıl bulundurduklarını gösterir.
Olması gerekeni öğretmez. Hedefi din tayin eder. Fakat hangi vasıtalara
başvurulması gerektiğini en geniş anlamda insan ilimden öğrenir. İlim hakikati
tamamıyla bilmek isteyenler tarafından kurulabilir. Fakat bu duygunun da kaynağı
dindir. Bu derin imana sahip olmayan bir âlim tasavvur etmiyorum. Durumu şöyle
ifade etmek mümkündür. Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır.”8
Bu ve benzeri farklı yaklaşımlardan dolayı Kur’an- bilim ilişkisinde, mevcut
bir sorunsallığın olduğu görülür. Bu sorunsallık da, özü itibariyle Kur’an’a
yaklaşım tarzlarından, Kur’an tasavvurundan ve Kur’an’ın muhteva algısından
Cemal, Yıldırım; Bilim Felsefesi, İstanbul, 1979.
Imre Lakatos ve Alan Musgrave, Bilginin Gelişimi ve Bilginin Gelişimi ile İlgili Teorilerin Eleştirisi,
İstanbul, 1992.
7 Doğan Özlem, Felsefe ve Doğa Bilimleri, İstanbul, 1996, s.17. Özlem Bilimi, Olgusal ve Anlıksal
(kavram hipotez, yasa oluşturma v.s.) olarak tanımlar.
8 Celal Kırca, Kuran ve Bilim, İstanbul,1997 s. 37. Einstein’in “İlim ve Din” adlı makalesinden naklen.
5
6
ERUIFD
2012/2
9
| Celal KIRCA |
kaynaklanır. Bu nedenle Kur’an-modern bilim ilişkisini; Kur’an’a yaklaşımlar,
Kur’an tasavvurları, Kur’an’ın muhteva algısı ve tanımı bağlamında ele almanın ve
açıklamanın daha uygun bir yöntem olacağını düşünüyorum.
I. Kur’an’a Yaklaşımlar Açısından Kur’an–Bilim İlişkisi
Kur’an-bilim ilişkisine yönelik sorunsallık, kökü çok eskilere dayanan bir
olgu olsa da, özellikle sanayi devrimiyle birlikte oluşan yeni bilim anlayışına bağlı
bilimsel bilgi tanımı ile bazı Kur’an ayetleri arasında ilişki kurularak yorum
yapılması, bu sorunu daha da derinleştirmiş görünmektedir. Nitekim Kur’an-bilim
ilişkisini, Din ve bilim ilişkisi 9 bağlamında teorik olarak ele aldığımızda şu altı
farklı yaklaşım tarzlarının olabileceğini ve bunlardan bir kısmının ise bir yaklaşım
tarzı olarak mevcut olduğunu söyleyebiliriz: Bu yaklaşım tarzları;
1. Kur’an ve bilim aynıdır ve konuları da ortaktır.
2. Kur’an, bilimin bütün konularını kuşatmaktadır.
3. Bilim, Kur’an’ın bütün konularını kuşatmaktadır.
10
4. Kur’an ayrıdır, bilim ayrıdır veya ayrı iki kompartıman halindedir. İkisi
arasında hiçbir ortak nokta bulunmamaktadır.
5. Bilim vakaları, din ise değerleri bildirir. İkisi de ayrı planda iki hakikat
sahasıdır.10
6. Kur’an ile bilim ayrı ayrı iki farklı alanda yer alsa da, kaynağı ve yöntemleri
farklı olsa da, Kur’an’ın muhtevasındaki bazı bilgilerle, bilimsel veriler arsında bir
ilişki mevcuttur ve Kur’an’la- bilim arasında bütün alanlarda olmasa da bazı
alanlarda bilgi ve konu birlikteliği bulunmaktadır.11
Bu yaklaşım tarzlarından, Kur’an’la bilim arasında bütün alanlarda olmasa
da bazı alanlarda bilgi ve konu birlikteliği bulunduğu veya iki ayrı planda iki
hakikat sahası olduğu anlayışı ile Kuran ve bilimin iki ayrı kompartıman olduğu ve
aralarında hiçbir ilişkinin bulunmadığı anlayışları hariç; birinci, ikinci ve üçüncü
maddelerde yer alan anlayışların, İslam âleminde ne ciddi bir temsilcisi vardır ne
de bilimsel bir temeli mevcuttur. Bu yaklaşım tarzlarını bir kenara bırakarak,
temsilcisi ve savunucusu olan yaklaşım tarzlarını ele aldığımız da, bunların üç
kategoriye ayrıldığını görürüz.
1. Kompartımancı/Çatıştırmacı Yaklaşım Tarzı
Bu yaklaşım tarzı, Kur’an ve bilim ilişkisine kompartımancı bir yaklaşım
içindedir. Bu yaklaşım tarzı içinde olanlar, bilim ile din arasında tam bir farklılık,
Din-bilim ilişkisi konusunda geniş bilgi ve ayrıntılar için bkz. Ferit Uslu, Dini İnanç ve Bilimsel
Yöntem, yayımlanmamış tebliğ, E.Ü. İlahiyat Fakültesi, Günümüz Türkiye’sinde İslam Uluslar
arası Sempozyum, 8-9 Ekim 2009 Kayseri, İsmail Köz, Aristotales Mantığı İle Felsefe Bilim
İlişkisi, AÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, XLIII, sayı 2, s.355-374.
10 Celal Kırca, Kuran ve Bilim, s.37.
11 Din- bilim ilişkisi konusuna daha geniş bir bakış açısı için bkz. Aydın Işık, Din-Bilim İlişkisi
Problemine Mucizeler Üzerinden Genel Bir Bakış, Kelam Araştırmaları Dergisi, 5:1, (2007), s. 87102.
9
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
ayrılık, bölümleşme veya kompartımanlaşma olduğunu var sayarlar. Onlara göre,
bilim ile din, alanları, yöntemleri ve amaçlan itibariyle birbirinden tamamen
farklıdır .Bu nedenle de Kur’an- bilim arsında bir çatışmanın söz konusu olmaz. Bu
anlayışta olanlardan bir kısmı, bilimin ilgilendiği konuları, Kur’an’ın doğrudan
ilgilenmediği, ya da Kur’an’ın nüzul döneminde söz konusu olmayan olay ve olgular
olarak görürler. Bunlara göre “Bugün Astronomi ve Tıp bilimlerinin araştırma
alanına dahil edilebilecek kimi değiniler, bilimsel veya bilgisel katkı amaçlı atıflar
değil Allah’ın kudret ve azametini vurgulayan dini amaçlı atıflardır.”12
Bu nedenle Dinin Kitabından bilim çıkmaz 13 veya çıkartılamaz. Kur’an’ı
modern bilim hakkında konuşturmak, O’nu açmazlara sokar ve bu da son derece
sakıncalı bir durumdur. 14 Ayrıca böyle bir yorum tarzı, lügat, belagat ve inanç
açılarından da yanlıştır. 15 Zira kendisiyle yorum yapılan bilimsel bilgiler, tenzil
döneminde mevcut olmayan bilgilerdir. Bu nedenle Kur’an’ın bilimsel yorumu,
tenzil döneminde mevcut olmayan bilgilerle, tenzil döneminin insanlarını sorumlu
tutmak anlamına gelir ki bu da teklif-i mala yutak16 bir davranış olur.
Ateist ve deist düşünceye sahip olmaları nedeniyle Kur’an- bilim ilişkisine
karşı olanları bir kenara bırakacak olursak; Müslümanlar arasında bu yaklaşım
tarzına mensup olanlar, genelde Şatıbi’in etkisinde kalan din adamları ile ahlaki
normları merkeze alıp, hukuki formları tarihsel sayan tarihselciler ve sosyolojik
tefsir ekolünü benimseyen bilim adamlarından bazılarıdır.17 Ne var ki bu yaklaşım
tarzı, Jean Guıtton’un Tanrı ve Bilim adlı kitabında dile getirdiği gibi “Tanrı da
bilim de birbirlerinden öyle değişik iki dünyaya aitmiş gibi görünüyor ki hiç kimse
bunları yaklaştırmak riskini göze almayı düşünmüyor”18 sözünü doğrular nitelikte
bir görünüm arz eder.
Bir başka kompartımancı yaklaşım tarzı ise, konuları ve alanları ayrı da olsa,
Kur’an’ın verdiği bazı bilgilerle bilimsel bilgiler arasında bir çatışmanın
bulunduğunu var saymakta ve Kur’an’da bir takım bilim dışı bilgilerin yer aldığını
iddia etmektedir.19 Ancak bu yaklaşım tarzının diğerine göre taraftarları daha az
olduğu; etkinliğinin ise taraftarları ile sınırlı kaldığı söylenebilir.
Ömer Özsoy, İlhami Güler, Konularına Göre Kuran, Ankara 1996, s.XXI.
Mustafa Öztürk, Dinin Kitabından Bilim Çıkar mı?-Günümüz Türkiye’sinde Kuran’ı Modern Bilim
Hakkında Konuşturmanın Açmazları ve Sakıncaları- yayımlanmamış tebliğ, E.Ü. İlahiyat
Fakültesi, Günümüz Türkiye’sinde İslam Uluslararası Sempozyum, 8-9 Ekim 2009 Kayseri
14 Öztür’ün makalesinin başlığı, Dinin Kitabından Bilim Çıkar mı?-Günümüz Türkiye’sinde Kuran’ı
Modern Bilim Hakkında Konuşturmanın Açmazları ve Sakıncaları adını taşımaktadır.
15 Hüseyin ez-Zehebi, et-Tefsir ve’l Müfessiru, Kahire,1381/1961,III/157160.
16 Ebu İahak eş-Şatbi, el-Muvafakat, Mısır,1975,III/422.
17 Bkz. Hind Çelebi, et-Tefsiru’l İlmi lil-Kuran’il Kerim, Tunus,1985; Hind Çelebi, Faklı Yaklaşımlar
ve Öneriler Işığında Kuran-ı Kerim’in Bilimsel Tefsiri, Tercüme, Muammer Erbaş, İzmir,2008,
s.7-65; Said Şimşek, Günümüz Tefsir Proplemleri, Konya, Trz.s.95-1187
18 Jean Guıtton, G.Bogdanov ve I. Bogdanov, Tanrı ve Bilim, Ter. Yaşar Avunç, İstanbul, 1993, s. 9.
19 Bu konuda bkz. Turan Dursun, Tabu Can Çekişiyor Din Bu 1, İstanbul, 1990, s. 190-220; Ali Nejat
Ölçen, İslam’da Karanlığın Başlangıcı, Ankara, 1994, s. 50-72M.ehmet Dağ, Kuran’a Bilimsel
Bakış, Bilim ve Gelecek Dergisi, Aralık 2004, s.30-32.
12
13
ERUIFD
2012/2
11
| Celal KIRCA |
Neticede bu yaklaşım tarzına göre söylenmek istenen şey şudur: Bilimsel
bilgiler; deney, gözlem, açıklama, betimleme, analoji, endüksiyon, dedüksiyon,
analiz ve sentez yöntemleri ile elde edilen bilgilerdir. Bu yöntemle elde edilen
bilgilerle Kur’an’da yer alan bilgiler arasında her hangi bir ilişki yoktur. Çünkü
bunların her biri, ayrı kulvarlarda giden iki vasıta gibidir. Bu nedenle de aralarında
bir çatışmanın olması düşünülemez. Ancak bu guruba dahil olup da bunun aksini
düşünenlerin olduğunu ve Kur’an’la bilim arasında bir çatışmanın bulunduğunu
söyleyenleri de unutmamak gerekir.
2. İ’cazcı/ İstinbatcı Yaklaşım Tarzı
12
Bu yaklaşım tarzına göre, Kur’an’ın bilimsel icaz’ı vardır ve bilimin bugün
bulduğu bir çok bulgu ve keşif Kur’an’da da bulunmaktadır 20 Bunlar, Fıkıhtaki
delaleti zanni olan hükümlerin Kur’an’dan çıkartılması anlamında kullanılan
istinbat terimini21, Kur’an’ın bilimsel içerikli ayetlerinden gözlem ve deneye dayalı
bilimsel veriler veya icatlar çıkartma anlamında “Tefsir”de de kullanmak ve bunu
Kur’an’ın bilimsel i’cazı olarak tanımlamak eğiliminde olanlardır. Emin el-Huli’nin
İlmi Tefsir tanımı da sanırım bu yaklaşım tarzından esinleşmiştir. O’na göre “ilmi
tefsir, ilmi ıstılahları, Kur’an-ı Kerim ibarelerine hakim kılan ve o ibarelerden
çeşitli ilmi ve felsefi görüşleri istihraç eden bir tefsir çeşididir”22 Fıkıhtaki delaleti
zanni olan hükümlerin Kur’an’dan çıkartılması anlamında kullanılan istinbat 23
terimi ile anlam paralelliği arz eden istihraç kavramının bilimsel tefsirin tanımında
kullanılmış olması, Kuranın bilimsel yorumuna karşı olanlara, haklı olarak
“Kur’an’da vardı da Batılı bilim adamları bunları bulmadan önce neden İslam
âlimleri onları keşfetmedi?” sorusunu sordurtmaktadır. Arıca bu tanım, fen ve
sağlık bilimlerinin tanımı için kullanılan keşfetme, bulma ve ortaya çıkartma
tanımıyla örtüşmesi nedeniyle, bir anlama objesi olan Kur’an’ı, bir araştırma ve
keşfetme objesi haline getirmiş olmaktadır. Bir başka ifade ile bu yaklaşım tarzı,
anlama ve açıklama objesi olan Kur’an’ı, sanki keşfedilmeyi ve kendisinden
çıkarımlar yapılmasını bekleyen bir obje haline dönüştürmektedir. Bu nedenle de
yukarıda zikredilen soru, cevabını hala aramakta ve yaşanan hayatta henüz bir
karşılık bulamamaktadır. Emin el-Huli’nin bu tanımı, Kur’ana i’cazcı yaklaşıma
uygun bir tanım gibi görünse de, Kur’an- bilim ilişkisini, bütünüyle kuşatıcı bir
tanım olmaktan çok uzak görünmektedir.
Geniş bilgi için bkz. Veysel Güllüce, Bilimsel Tefsirde Usul, Erzurum,2007, s.7-10; İsmail Karaçam,
Sonsuz Mucize Kuran, İstanbul,1987,s.141-143.; Kuranın İ’cazı ile ilgili görüşler için bkz. Issa
J.Boullata, Kuran’ın Belagat Açısından Tefsiri: İ’caz ve İlgili Konular, çev: İbrahim H. Karslı,
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi V 2005, sayı,4. s.259-278.
21 Bkz. Celaleddin es-Suyuti, el-İtkan fi Ulumi’i Kuran, Beyrut,1973,II/125-128. Suyuti bu kitabın, 65.
kısmında “fi’l-Ulumi’l Müstanbitati mine’l Kuran” ifadesini kullanır ve ayetlerden istinbat edilen
meslekleri ve bilim dallarını sayar.
22 Emin el-Huli, Dairatü’l Maarifi’l İslami, Tefsir maddesi, 5/357; “et-Tefsiru’llezi yuhakkimu’l
Istılahati’l ilmiyyete fi ibareti’ll Kurani ve yeçtehidu fi istihraci muhtelifi’l ulumi ve’l arai’l
felsefiyyeti min-ha”
23 İstinbat sözcüğünün kullanımı ile ilgili bkz. Celaleddin es-Suyuti, el-İtkan fi Ulumi’i Kuran, II/125;
Suyuti, el-İklilfi İstinbati’t Tenzil, Beyrut,1985,
20
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
Bu yaklaşım tarzında bir başka sorun daha mevcuttur ki o da, Kur’an’ın
bilimsel yorumundaki amacın ne olması gerektiği ile alakalıdır 24 . Bu sorun,
bilimsel yorumun amacı ne olmalıdır? Kur’an’dan bilimsel icatlar ve keşifler
çıkartmak mı yoksa bilimsel verilerle Kur’an ayetleri arasında var sayılan ilişkiyi
veya uyumu açıklamaya çalışmak mı olmalıdır? sorusunda odaklanmaktadır. Bu
yaklaşım tarzının söylemlerinden ve yapılan tanımda kullanılan istihraç
kavramından, bilimsel yorumdaki amacının, Kur’an ibarelerden çeşitli ilim ve
felsefi görüşleri istihraç etmek olduğu görülmektedir. Ancak anlama ve açıklama
eyleminin bir nesnesi olarak Kur’an veya Kur’ani muhtevanın bütünlüğü söz
konusu olduğunda, bu amaç ne kadar doğru bir amaç olur? Bir başka ifade ile bu
amacın Kur’an’ı anlama ve açıklamada bir karşılığı var mıdır? Varsa bu karşılık
nedir ve ne kadardır? Sorularının maalesef net bir cevabı yoktur. Bu nedenle böyle
bir amaç, sadece teorik bir tartışma konusu olabilir, ama pratikte bir karşılığının
bulunduğu söylenemez. Çünkü hiçbir müfessirin, bugüne kadar Kur’an
ibarelerinden bilimsel keşif veya icat çıkarttığı görülmemiştir. Görülen ve bilinen
şudur: Bilim adamları bilimsel keşif veya icat yaptıktan sonra, Kur’an
yorumcularının bu bilimsel keşif ve icatları, konu ile alakalı ayetlerin
anlaşılmasında ve yorumunda kullanmaları, bir başka ifade ile bilimsel verileri
ilgili ayetlere bağlam yapmış olmalarıdır. Bilim adamları icat yapar, bilimsel
keşiflerde bulunur, Kur’an yorumcusu ise bu bilimsel keşifleri Kur’an’ı anlamada
malzeme olarak kullanır. Yoksa Kur’an’ı bilimsel icat ve keşifler için malzeme
olarak kullanmaz. Kur’an-bilim ilişkisini açıklamadaki yaşanan olgu da budur.
3. Anlamacı/ Uzlaştırmacı Yaklaşım Tarzı
Bu yaklaşım tarzı, Kur’an ile bilim arasında bazı ortak noktaların veya
konuların bulunduğunu, dolayısıyla bu ortak noktalara ve konulara ilişkin
ayetlerin veya bu ayetlere ait delaletlerin anlaşılmasında bilimsel verilerin bağlam
olarak kullanılması gerektiğini düşünür. Ancak bu yaklaşım tarzı, Kur’an’ın bir
hidayet kitabı olduğu ve bu nedenle de O’nda hidayete yönelik beyyineler
bulunduğu25 ve bu beyyineler arasında ise insan-Allah, insan-insan ve insan-evren
ilişkilerine yönelik bilgilerin de yer aldığı gerçeğini görmemezlikten gelmez.
Kur’an’ın muhtevası içinde yer alan insan-Allah ilişkisi ile insan-insan ilişkisine
yönelik bilgilerin amaç bilgiler, insan-evren ilişkisine yönelik bilgilerin ise araç
bilgiler olduğunu ve bu araç bilgilerin bilimsel verilerle açıklanmasında bir sakınca
olmadığını kabul eder.
Yapılan bilimsel yorumlardan amacın ise, Kur’an ibarelerinden istinbat veya
istihraç yolu ile bilimsel icatlar veya keşifler çıkartmak değil, Kur’an- evren veya
Kur’an-bilim ilişkisini ele alan ayetleri veya bu ayetlerin delaletlerini daha iyi
anlamak ve açıklamak için olduğunu söyler.
24
25
Bkz. Menna Halil Kattan, Ulumu’l Kuran, Ter Arif Erkan, İstanbul,1997,s.377-384
Bakara, 2/185.
ERUIFD
2012/2
13
| Celal KIRCA |
Nitekim mazide Gazali, 26 Razi, 27 İbn Rüşd 28 vb. bilim adamları; son
dönemde ise Tantavi, 29 Gazi Ahmet Muhtar Paşa 30 ve Süleyman Ateş 31 vb. din
adamları tarafından yapılan yorumların, bu amaca yönelik yorumlar olduğunu
söylemek abartılı bir ifade olmayacaktır. Aynı şekilde Karl Opitz tarafından yazılan
ve Feridun Nafiz Uzluk tarafından tercüme edilen Kuran’da Tababet(Dei Medizin
im Koran) adlı eser32 ile Maurice Bucaille’in yazdığı Kitab-ı Mukaddes Kuran ve
Bilim33 adlı eserde yer alan yorumları da böyle değerlendirmek gerekir.
4. Kur’an Tasavvurunun Kur’an’a Yaklaşım Tarzına Etkisi
14
Kur’an- bilim ilişkisindeki ana sorunlardan bir diğeri de, yorumcunun sahip
olduğu Kur’an tasavvurundan ve Kur’anın muhtevasına yönelik algı farklılığından
kaynaklanan sorunlardır34. Bir bilgi objesi olarak Kur’an tasavvurumuz ve muhteva
algımız nedir? veya nasıl olmalıdır? sorusu, net cevabını henüz bulabilmiş değildir.
Nitekim Tefsir Tarihi bunun böyle olduğunu örnekleriyle ortaya koyar. Yine Tefsir
Tarihi, Kur’an’n bütünlükten yoksun bir Kuran algısı ve tasavvuru ile anlaşılmaya
ve yorumlanmaya çalışıldığını da ortaya koyar. Bu ekollerin işlevselliği, Kur’an’ı
parçalayarak anlama ve yorumlamaya yönelik olduğu için, Kuranı tanıma ve
anlama, maalesef Kur’an’ın muhteva bütünlüğüne yönelik olmamış, bilakis
parçalara ve alanlara yönelik olmuştur. Bir başka ifade ile Kur’an’ın muhatabı olan
insanlar, zaman içinde ihtiyaçların da yönlendirmesiyle bazı konuları öne
çıkartarak, bazı konuları arka planda bırakarak Kur’an’ı anlamaya çalışmışlar ve
düşünce sistemlerini bu zemine dayandırmışlardır. Mesela: insan- Allah ilişkisine
yönelik bilgilerin öne çıkartıldığı itikadi mezhepler; ibadet ve muamelata yönelik
bilgilerin öne çıkartıldığı fıkhi mezhepler, ferdi ve sosyal ahlaka yönelik bilgilerin
öne çıkartıldığı tasavvufi ekoller bu yaklaşım tarzının canlı örnekleridir. Böyle bir
durum veya yaklaşım tarzı, Kur’an tasavvurumuzu ve algımızı bu ekollerin
yaklaşım tarzlarına bağımlı kılmış, dolayısıyla zihinlerde eksik veya alansal Kur’an
Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed Gazali, Cevahiru’l Kuran, Yazma, Süleymaniye
kütüphanesi, Ayasofya, No 1753.
27 Fahreddin er-Razi, Mefatihu’l Gayb, İstanbul, 1308 h., ve Tahran tarihsiz baskısı.
28 İbn Rüşd, Felsefe Din İlişkisi, “Faslu’l Makal an Minhaci’l Edille”, Haz. Süleyman Uludağ, İstanbul,
1985.
29 Tantavi Cevheri, el-Cevahir, Mısır, 1350/1931, I/7 de şunları söylemektedir: “Gerçekten de Allah,
Kur’an’da müspet ilimlere ait âyetleri, şeriat hükümlerine ait âyetlerden daha fazla zikretmiş ve
ilâhî inâyetin bunlara yönelmesi, fıkıh hükümlerine yönelmesinden daha çok olmuştur. Müslümanlar, bu gerçeği anladığı zaman, astronomi, matematik, geometri ilimlerini, jeoloji ve biyoloji
ilimleriyle dünyada mevcut diğer bütün ilimleri öğrenecekler ve bütün bunların dinden
olduklarını göreceklerdir.”
30 Ahmet Muhtar Paşa, yazdığı, Serairu’l Kuran, (İstanbul, 1336/1918) adlı eserinde 70 civarındaki
astronomi ile alakalı ayetleri çağının bilimsel verileri ile açıklamıştır.
31 Süleyman Ateş’in yazdığı Yüce Kuran’ın Çağdaş Tefsiri (İstanbul,1991) adlı 11 ciltlik tefsirinin
birçok yerinde bilimsel tefsir örnekleri mevcuttur.
32 Karl Opıtz, “Kuran’da Tababet” (Dei Medizin im Koran)Ter. Feridun Nafiz Uzluk, Ankara,1971.
33 Maurice Bucaille’in Kitab-ı Mukaddes Kuran ve Bilim, Ter. Suat Yıldırım, İstanbul, 1984.
34 Geniş bilgi için bkz. Celal Kırca, Hayatın İçinde Hayatla Birlikte Kuran’ı Anlama (SorunlarYöntemler) İstanbul, 2010,s.109-116.
26
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
tasavvurlarının ve algılarının oluşmasına sebep olmuştur. Zamanla ortaya çıkan
yeni anlayışların ve yaklaşımların mevcudiyeti, zihinlerdeki bu şartlanmışlığa bağlı
kaldığı için yeni yaklaşımlara karşı olumsuz veya olumlu bir tavrın oluşmasına da
sebep olmuştur. Buna Kur’an’ın tarihselci yorumunu örnek olarak gösterebiliriz.
Bundan dolayı şu sorular sorulur hale gelmiştir:
Kur’an bir din kitabı mıdır, bir bilgi kitabı mıdır, bir bilgi kaynağı mıdır, bir
hidayet kitabı mıdır, bir ansiklopedi midir, çağının ve önceki çağların bazı
bilgilerini içeren hatta batınilerin ve haşşaşilerin iddialarını içeren bir kitap mıdır?
Biri mi, bir kaçı mı veya hepsi midir?
Kur’ân bir fıkıh kitabı mıdır, bir kelam kitabı mıdır, bir ahlak kitabı mıdır,
bir tarih kitabı mıdır, bir dinler tarihi kitabı mıdır, bir tasavvuf kitabı mıdır, bir
astronomi, bir sağlık kitabı mıdır, bir iktisat, bir edebiyat, bir dil kitabı mıdır, bir
bilim kitabı mıdır?
Yoksa bu ve benzeri bilim dallarına ilişkin bazı bilgilerin kendisinde yer aldığı
bir hidayet ve beyyine kitabı mıdır? Veya tenzil döneminde kullanılan bir dil ile
insan hayatının bütünlüğü içindeki yeri ve konumuna göre tarih, fıkıh, kelam,
tasavvuf, astronomi, sağlık, iktisat, psikoloji ve sosyoloji vs. gibi bir bilim dalına ait
az veya çok bir bilgiyi insanlara sunan bir bilgi objesi midir? Kısaca Kuran Nedir?
Ne değildir? Bu sorular, Kur’an tasavvurlarımızın ve algılarımızın ne denli sorunlu
olduğunu göstermektedir. Çünkü bu sorulardan her biri, dini veya fikri
hayatımızda bir karşılık bulabilmektedir.
Oysa Kur’an’da yer alan bilgiler, yukarıda zikrettiğimiz üç alanla veya belli
alanlarla sınırlı değildir. Cins anlamında insanla ilişkili ne kadar bilgi alanı ve
çeşidi var ise, Kur’an’da da insan ile ilişkili o kadar bilgi alanı ve çeşidi
bulunmaktadır. Fakat bu bilgi alanlarında yer alan bilgiler, ayrıntılardan genellikle
uzak olan bilgilerdir. Bu nedenle Kur’an- bilim ilişkisine yönelik bir
değerlendirmede bulunabilmek için, Kur’an muhtevasının tespitinde Kur’an
bütünlüğüne ve bu bütünlük içindeki muhtevaya dikkat edilmesi gerekmektedir.
Buradaki hata, ayetleri Kur’an bütünlüğü içinde anlama ve yorumlama
yerine seçilen ayetlerin tercih edilen görüş için iki değerli mantık35a göre malzeme
olarak kullanılmış olmasıdır. Bu durumda paradigmalarımızı veya görüşlerimizi
belli ayetlere dayalı olarak oluşturur, fakat bu ayetlerin dayandığı zemini ve bu
paradigmaya ulaşma yöntemimizi Kuran’dan çıkartmaz isek, Kuran bütünlüğünü,
Kuran mantığını ve hedeflerini dikkate almamış oluruz. Bunun adı da “yanlış
konumlanmış somutlaştırma hatası”dır. Bu da ilgili parçanın ait olduğu bütünle
ve diğer parçalarla sürekli bağlantılı ve almaşık (münavebeli) bir ilişki içinde
düşünülmesini öngören “alternasyon” ilkesine aykırı düşen bir durumdur.”36
35
36
İki değerli ve çok değerli mantık tanımı için bkz. Akarsu, age., s.126
Geniş bilgi için bkz. Mehmet Türkeri, Dini Anlamada Kuranın (Etik) Referans Çerçevesi, ”, Ç.Ü.
İlahiyat Fakültesi, Günümüzde Dinin Anlaşılması Problemi Sempozyumu, (yayınlamamış tebliğ)
1-2 Mayıs 2008 Adana, s. 7.
ERUIFD
2012/2
15
| Celal KIRCA |
5. Kur’an Muhtevası Algısının Kur’an’a Yaklaşım Tarzına
Etkisi
Kur’an’ın muhtevasında yer alan bilgilerin sahası ve sınırı Kur’an’ın
kendisiyle sınırlı olsa da, içeriği çok geniş, çok çeşitli ve çok yönlüdür. Verilen
bilgilerin muhatabı insan olduğu için, başta insanın kendisi olmak üzere insanın
ilişkide bulunduğu bütün varlıklarla ilgili bilgilerin, amacına uygun gelecek
biçimde ve oranda Kur’an’da yer aldığı görülür. Bu yönüyle Kur’an’ın muhtevası,
insanı ve hayatı kuşatıcı bir nitelik arz eder. Her hangi bir sistematik bakış açısına
bağlı kalmaksızın, sadece konularını tespit etmek amacıyla Kur’an’ı
incelediğimizde dahi, şu konuların veya bilgilerin O’nda yer aldığını görülür:
Kur’an ve Kur’an ile ilgili bilgiler, Allah ve Allahın sıfatları, yaradılış ve
yaradılış ile ilgili bazı bilgiler, dünya ve âhiret hayatı ve bunlara yönelik bilgiler,
peygamberlik ve peygamberler ile alakalı bilgiler, iman ve iman esasları, ibadet ve
çeşitleri hakkında bilgi, salih amel, inanç kimlikleri ve kişilik özellikleri, bireysel ve
sosyal ahlak kuralları veya bireysel ve toplumsal ahlaki değerler, günah ve çeşitleri,
aile ve toplum bilgileri, ekonomi ve buna yönelik bilgiler, hukuk ve hukukla ilgili
konular, olumlu ve olumsuz insan davranışlarına yönelik bilgiler, sosyal, sağlık ve
fen bilimlerinin bazı konuları ile alakalı bilgiler (tıp, sosyoloji, psikoloji, astronomi
v.s), beslenme, temizlik, sosyal ve doğal çevreye ilişkin bazı bilgiler O’nda yer alan
bilgiler arasındadır.
16
Bu bilgiler; insanlar tarafından üretilen bilimsel formüller veya terimler
kullanılarak anlatılmaz, Kur’an dili ile sunulur. Onda var olan bilgiler, bilimsel
kavramlar ve terimler ile anlatılan bilgiler değil, hayatın kısaca insan hayatının
bilgileridir. Hayatın her alanına ilişkin bize rehberlik edecek olan bu bilgiler,
Kur’an bütünlüğü içinde bir ya da belli ayet grupları içinde yer alır. İnsanın huzur
ve mutluluğu için prensipler getiren ve bilgiler sunan bu ilahi mesajın; farklı zaman
ve mekânlar içinde yaşayan insanların bütün ihtiyaçlarını madde madde sıralayıp
muhtevası içine alması ve her maddeye ayrıntılı bir biçimde çözümler getirmesi
hem nicelik hem de nitelik açısından mümkün olmadığından bu ilahi mesajın çok
az kısmı hariç, önemli bir bölümü hatta çoğunluğu ayrıntılardan uzaktır ve genel
ilkeler halindedir. İlahi mesaja ait sadece bu özellik bile O’nun çağları kuşatıcı
yönünü ortaya koyar.
Kur’an’da yer alan bu bilgiler, bilim dallarının belli konularına temas eden ve
bu bilim dallarında kullanıldığı takdirde malzeme olabilecek nitelikteki bilgilerdir.
Yoksa bilim dallarına ait bütün bilgiler ve ayrıntılar Kur’an’da olmadığı gibi var
olan bilgiler de bu bilim dallarındaki bilgiler gibi sistematik de değildir. Bu bilgilere
dayanılarak sistem kurma işlevi de insana aittir. İşte burada bir fakih bir sufi ve bir
kelamcı ile bir müfessirin farkı da ortaya çıkmaktadır. Fakih de sufi de, kelamcı da
Kur’an’ın bütününe talip değildir. Bunlardan her birinin kendine özgü bilgisel ve
konusal alanları mevcuttur. Onlar bu alanlardaki Kur’an ayetleri ile ilgilenirler ve
duruma göre ayetleri kendi anlayış veya düşünce sistemleri için malzeme olarak
kullanırlar. Müfessir ise, Kur’an’ın bütününe taliptir ve her ayeti anlamak ve
açıklamak için çaba gösterir. O’nun amacı önce anlamak, sonrada açıklamaktır. Bu
nedenle de O,ayetin daha doğru anlaşılmasını sağlayacak her türlü bilgiden
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
yararlanmak isteyecektir. Mesela Gazi Ahmet Muhtar paşa, 1916 yılında
yayınladığı “ Serairu’l Kuran” adlı eserinde, kozmoloji bilimi ile ilgili bulduğu
yetmişe yakın ayetten söz eder ve bu ayetleri bu bilim dalının verileriyle anlamaya
ve açıklamaya çalışır. Aynı şekilde bir doktor olan Karl Opıtz, “ Kuranda Tababet”
adlı eserinde Kuran Tıp ilişkisini, tıpla ilgili, hıfzısıhha (hijyen)ile ilgili ve sağlık
yasaları ile ilgili olarak üç bölümde ele alır ve insanın gelişmesi, embriyo, zürriyet,
gebelik, emzirme, ömür v.b. konulara temas eder. Bu nedenledir ki, Kuranın
muhteva algısına ve yaklaşım tarzına göre yorumcu, ya yargılayıcı bir tavır içinde
olmakta ya da anlamacı bir tavır için de olmaktadır. Doğru olan tavır ise, yargılayıcı
bir tavır için de olmamak, olanı ve yapılanı anlamaya çalışmaktır.
II. Kur’an- Bilim İlişkisi
1.Kur’an’ın Muhtevası Bağlamında Kur’an –Bilim İlişkisi
Kur’an muhtevası içinde yer alan bilgiler; hem nicelik hem de nitelik yönleri
açısından günümüzün bilimsel anlayışına uygun gelecek tarzda bir hukuk, ahlak,
siyer, tarih, fıkıh, kelam, tasavvuf, edebiyat, astronomi, tıp, sosyoloji, psikoloji vs.
gibi insan ürünü bilim dallarının yöntemleri ile yazılmış kitaplarda yer alan bilgiler
gibi değildir. Kur’an’da bu bilim dallarına veya zikretmediğimiz diğer bilim
dallarına ilişkin niceliği ve niteliği farklı da olsa bazı bilgilerin yer aldığı açıkça
görülür. Nitekim kainatın yaratılışı, rüzgarların yağmurun öncüsü oluşu, güneş ve
ay ışıkları ve yörüngeleri, kainattaki denge, evrenin genişlemesi gibi kozmolojik,
hava basıncı, eşyanın çift oluşu gibi fiziki, suyun hayat kaynağı oluşu, rüzgarın
aşılayıcı rolü ve soya çekim gibi biyolojik, döllenme, ceninin merhaleleri, çocuğun
cinsiyeti, ve kürtaj gibi jinekolojik, koruyucu hekimlik, hijyen ve beslenme gibi
tıbbi bilgilerin, araç değer olarak Kur’an’da yer aldığı açıkça görülmektedir.
Kur’an- bilim ilişkisi, Kur’an açısından ele alındığında insan-kainat ilişkisine
odaklandırıldığı görülür. Bu ilişkide birey, kainat karşısında halife 37 ; kainat ise
kendisinden yararlanmak üzere insanın hizmetine sunulmuş ve ona emanet
edilmiş bir varlıktır. Bu ilişkide kısmi irade sahibi bir varlık olarak insan,
halifelikle; genel anlamda kainat, özel alan olarak yeryüzü ise insana hizmet
etmekle sorumlu/ musahhar kılınmıştır.38İnsan, evren karşında sorumlu bir varlık
olarak, kainatın sırlarını ve düzeni ile ilgili kanunlarını keşfetmek, açıklamak ve
hizmetinde kullanmakla yükümlüdür. Bu genel açıklamalardan ortaya çıkan
sonuca göre her bireyin veya her beşerin, kendi bireysel bütünlüğü içinde ilişkide
bulunduğu varlıklara karşı üç konumu ve bu üç konuma bağlı üç tanımı
bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Allaha karşında kul; ikincisi, hemcinsi
karşında insan; üçüncüsü ise, varlık âlemi karşında halife olarak tanımlanmasıdır.
Kul, bireyin Allah karşısındaki konumunun; insan, bireyin sosyal bir varlık
oluşunun yani birey toplum karşısındaki konumunun; halife ise doğal çevre yani
evren karşısındaki konumunun adıdır. Buna göre her bireyin konumundan
37
38
Bakara, 2/30.
İbrahim, 14/32-34; Nahl, 16/10-14. Bkz. Kırca, Kuran ve Bilim, s.10.
ERUIFD
2012/2
17
| Celal KIRCA |
kaynaklanan sorumlulukları mevcuttur. Bu sorumluluklar, Allah karşı kulluk;
bireye veya topluma karşı insanlık, doğal çevreye yani kâinata karşı ise halifeliktir,
yani gözlem, deney ve akıl yürütme yoluyla evrenin sırlarını çözme
sorumluluğudur. Çünkü insan bu sorumluluğu yerine getirebilecek yetenekte
yaratılmıştır.Bu anlayışın bir benzeri Necmeddin ed-Daye’de görülmektedir.39
Bu nedenle Kur’an ise, eşyanın “niçin “ini açıklar. “Nasıllığını “ ise modern
bilimlere bırakır. Nitekim şu âyetler, bunu açıkça göstermektedir.
“Gökte ve yerde olan şeylere bakın.“40
“Yeryüzünde gezip dolaşın da Allah'ın ibtida mahlûkatı nasıl yarattığına
bakın. “41
“Başlarının üstündeki göğe bakmadılar mı? Biz onu, nasıl bina ettik ve nasıl
süsledik? “42
“Allah'ın yarattığı şeylere bakmazlar mı? “43
“Müşrikler yeryüzünde gezip dolaşıp
akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmazlar mı? “44
18
kendilerinden
evvelkilerin
“Onlar, deveye bakmazlar mı ki, nasıl yaratılmıştır? “45
“Bir de insan yediği şeye baksın. “46
“İnsan, neden yaratıldığına bir baksın. “47
Örnek olarak sunduğumuz bu ayetlerin dışında, insan-eşya ve kâinat
münasebetine ve varlığın insanın hizmetine sunulduğuna dair daha pek çok âyet
mevcuttur. Fakat bu kadarının bile, maksadı ifâde ettiği kanaatindeyim.
Kur’an’daki insan-eşya ve kâinat münasebetine dair ayetlerin ortaya
koyduğu genel prensip ve kanunlarıyla, insana terk edilen sahada, insanların
araştırma, gözlem ve deney yoluyla elde ettikleri neticeler ışığı altında insan- varlık
münasebetini şöyle tespit edebiliriz:
a) İnsanların gözlem, deney ve araştırma yolu ile elde ettikleri neticelerin,
yani modern bilimlere ait kanunların sahası ve gayesi, tabiat olaylarını anlama,
sınıflandırma ve onları kontrol etme olduğu halde, Kur’an’ın sahası ve gayesi,
bütün ilimlere ait prensipleri ve kanunları keşfedip onlardan faydalanmasını bilen
insanın hidayetidir.48
Bkz. Necmeddin Daye, Menaratü’s Sairine İlallah ve Makamatü’t t Tairine Billah, Mısır, Darü’l
Kütübi’l Mısriyye Yazma eserler Bölümü, Tasvvuf-Tal’at No:1366. Necmeddin Daye (Ebu Bekr
Abdullah) Menaratü’s Sairine, Tahkik Said Abdülfettah, Mısır,1999,s.261-275
40 Yûnus, 10/101.
41 Ankebût, 24/20.
42 Kâf, 50/6.
43 A’raf, 7/185.
44 Yûsuf, 12/109.
45 Gâşiye, 88/17.
46 Abese, 80/24.
47 Târık, 86/5.
48 Rahmi Balaban, İlim-Ahlak-İman, Ankara 1974.
39
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
b) Modern bilimler, gözlem ve deney metotlarının kullanıldığı maddî
cisimler ve varlıklar, yani eşya üzerinde araştırma ve inceleme yaptıkları halde,
Kur’an, insanlarla yani insanların duyguları, düşünceleri, inançları, anlayışları,
davranışları, ibadetleri ve diğer varlıklarla olan irtibatları ile ilgilenmekte ve
bunlara dair prensipler ve hükümler getirmektedir.49
c) Modern bilimler, sahalarına giren konularda derinlemesine ve geniş bir
şekilde araştırma yapıp, bu konularda detaylı ve teferruatlı bilgiler verirken,
Kur’an, sadece bazı ilmî hakikatlerden ve kanunlardan genel hatlarıyla
bahsetmekte ve bu bilimsel hakikatlere yönelik bazı bilgiler vermektedir.
Konuya açıklık getirmek ve ne demek istediğimizi daha iyi açıklamak için şu
örnekleri vermek mümkündür.
Örnek 1
“Kâfirler görmezler mi ki gökler ve yer birbirine bitişik idiler, onları ayırdık
ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hala iman etmezler mi?” 50 (Din Dili)
“Önce mekânda gazlardan müteşekkil çok büyük bulutlar vardı. Gaz bulutları
sabit durmayıp döndüklerinden cazibe kuvvetinin te’sîriyle parçalanmıştır.
Parçalanan bölümler de yine cazibenin te’sîriyle gitgide tekasüf ederek sıkışmaya
başlamış, sıkışan ve dönen cisimler belirtildiği gibi küreye yakın şekiller almış;
kesafetin artmasıyla içteki hararet de artmış, bu yüzden merkezde bulunan
hidrojen helyuma dönmüş ve ışık, ısı neşretmeye başlamıştır. İşte bu bölünen,
parçalanan gaz; küreleri, galaksileri, yıldızları ve güneş manzumesini meydana
getirmiştir.” (Bilim Dili)51
Örnek 2
“Sen yeryüzünü kupkuru görürsün. Onun üstüne suyu indirdiğimizde
harekete geçer, kabarır ve güzel çiftten nebatlar biter.” 52 (Din Dili)
Rüzgârın sürüklediği bulutlardan inen yağmur, toprağı yumuşatarak
bitkilerin yeşermesini ve büyümesini sağlar. (Bilim Dili)
Örnek 3
“And olsun ki, biz insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra Onu nutfe hâlinde
sağlam bir yere yerleştirdik. Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir
çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere et giydirdik.
Sonra onu başka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir.”
53 (Din Dili)
Döllenmiş yumurtaya zigot denir. Zigot ana rahminde annenin kanıyla
beslenerek gelişimine devam eder. Kemik hücreleriyle et hücreleri birbirinden
Seyyid Kutub, Fizilal’il Kuran, Beyrut,1968 c. I, cüz 2, s. 88.
Enbiyâ, 21/30.
51 George Gamow, The Creation of the Universe (Kâinatın Yaratılışı), Ter. Toygar Akman, Ankara
1961, s. 28.
52 Hac, 22/5.
53 Mü’minûn, 23/12-14.
49
50
ERUIFD
2012/2
19
| Celal KIRCA |
farklıdır ve kemik hücreleri et hücrelerinden önce teşekkül eder. Daha sonra cenin
oluşumunu tamamlar. (Bilim Dili)
Örnek 4
“Ay için de nihayet kuru bir hurma dalına döneceği menziller tayin
etmişizdir.”54 (Din Dili)
Ay, Dünyâ’nın yörüngesi boyunca kıvrım kıvrım dönerek yol alan bir
yörüngeye sahiptir. Tıpkı bir sarmaşık gibi dönen, kıvrılan ve bükülen bir dal gibi.
(Bilim Dili)55
Örnek 5
”Biz semaları kendi gücümüzle kurduk; onu biz genişletmekteyiz.” 56 (Din
Dili)
Evrendeki galaksiler birbirinden uzaklaşmakta, uzay giderek şişmekte ve
evren dev boyutları ile irileşip büyümektedir (Expanding Universe). (Bilim Dili)57
20
Bu örneklerden de anlaşıldığı kadarıyla Kur’an’da yer alan her konunun, ilgili
bilim dalının diliyle değil de kendine özgü dil ile ifade edildiği görülmektedir.
Nitekim,“O Allah ki, sizin için yeri beşik yaptı”58 ayetine ilk muhatap olan nesiller,
belki de yeryüzünün, ayaklarının altına serilmiş, tarım ve ticaret için önlerine
konulmuş ve hayat ve gelişme için hazırlanmış olarak anlamışlardır. Biz ise bu
ifadeyi daha geniş ve daha derin bir şekilde anlıyoruz. Bizden sonra gelecek nesiller
ise bu gerçekleri, bizim anladığımızdan çok daha farklı anlayacaklardır ve bu ayetin
manası, her geçen gün biraz daha genişleyecek ve biraz daha derinleşecektir.
İnsanoğluna ilim ve bilgi kapıları aralandıkça, daha geniş ufuklara ulaşan anlamlar
çıkarılacaktır.59
Ve yine “Biz yeryüzünü bir beşik, dağları da kazıklar yapmadık mı?” 60
ayetini bir cahil, dağları, yere çakılmış kazıklar olarak anlarken; bir şair, yeri taban,
semayı bir çadır, dağları da o çadırın kazıkları olarak görür. Bir edip ise, bu ayeti,
edebî yönden ele alır ve yer ile dağların fizikî tasvirini yapar. Bir coğrafyacı da, yer
küresini denizde yüzen bir gemi ve dağları da o geminin direkleri olarak düşünür
ve onları, geminin dengesinin sağlayan bir unsur kabul eder. Bir sosyologa göre de,
yeryüzü, hayatın kaynağı olan bir evdir ve bu hayatın devamı için su, hava ve
toprağa ihtiyaç vardır. Dağlar, suyun mahzeni, havanın temizleyicisi ve toprağın
koruyucusu olduğundan, toprağın direği gibidir. Bir tabiat âlimine göre ise, yer
küresinin içindeki bir takım boşluklar neticesinde meydana gelen titreme ve
zelzelelere karşı dağlar, bir denge unsurudur.
Bu görüşümüzü bir örnekle delillendirecek olursak şu misali verebiliriz :
“Allah semaları gördüğünüz gibi direksiz yarattı" mealindeki ayetin aslında "
Yâsîn, 36/39.
Taşkın Tuna, Uzayın Sırları, İstanbul 1965, s. 63.
56 Zâriyât, 51/47.
57 Taşkın Tuna, Uzayın Ötesi, İstanbul 1995, s. 17.
58 Zuhruf, 43/10.
59 Bkz. Seyyid Kutub, age., c. VII, cüz: XXV, s. 65.
60 Nebe’, 78/6-7.
54
55
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
Bigayri amedin te-ravneha” ifadesi yer almaktadır. Tevevnahâ kelimesindeki “ hâ”
zamiri ayette geçen es-semevât kelimesine gönderildiği takdir de, ayet, yukarıda
mealini verdiğimiz anlama gelmektedir. Genellikle müfessirler ve meal yazanlar bu
anlamı tercih etmişlerdir. Bu bir ihtimaldir ve ayette şöyle bir ihtimal de mevcuttur
“hâ” zamiri ayette geçen “ bigayri amedin” kelimesine de gönderilebilir. Bu takdir
de, ayetin anlamı “Allah semaları kendilerini gördüğünüz direkler olmaksızın
yarattı” şeklinde olacaktır. Bu ikinci ihtimale göre verilen anlam, Arapça dil
kurallarına göre birinci ihtimalden daha güçlüdür. Zira Arapça dil kurallarına göre
bir zamirin en yakınındaki isimden başlamak üzere geriye doğru gönderilmesi
geçmektedir. Buna göre ikinci ihtimal, kurala daha uygundur. Birinci ihtimal ise
ondan sonra gelmektedir. Birinci ihtimal de görüyorsunuz anlamına gelen
teravnehâ cümlesi hâl olduğu halde, ikinci ihtimale göre sıfat olmaktadır. Bu takdir
de ayetin anlamı, birinci ihtimale göre, Allah semaları direksiz yaratmıştır. Nitekim
siz de bunun böyle olduğunu görmektesiniz, şeklinde olurken; ikinci ihtimale göre
ise, Allah semaları direkler üzerine kurmuştur, fakat bu direkler, sizin
görebileceğiniz cinsten direkler değildir. Gerçekte bir direk mevcuttur, fakat bu
görülmemektedir, şeklinde olmaktadır.
2. Kur’an’ın Bilimsel Yorumuna İlişkin Tanım Sorunu
Yukarda verilen örneklerde de görüldüğü gibi Kur’an’ın bilimsel yorumu, bir
gerçekliktir. Kur’an’ın bilimsel yorumları, yapılmakta ve yapılmaya da devam
etmektedir Buna karşı çıkmanın veya yasaklayıcı bir tavır içinde olmanın reel bir
gerçekliliği de bulunmamaktadır. Tıpkı sufi tefsir ekolünün orta çıkışında olduğu
gibi, Kur’an’ın bilimsel yorumuna da karşı çıkılmıştır ve çıkılmaktadır. Ancak bu
karşı duruş, Kur’an’n bilimsel yorumuna engel olamadığı gibi, Kur’an-bilim
ilişkisine yönelik sorunları da çözmemektedir. Argüman olarak ileri sürülen
görüşler, sonuçta söylenmiş olmakla kalmakta ve problemi çözmeye
yetmemektedir. Ama bilinen sorunların da bir çözüme kavuşturulması
gerekmektedir Bunun da yolu, sorunu ya da sorunları tespit etmekten ve
çözmekten geçiyor. Kur’an-bilim ilişkisindeki asıl ve temel sorun, kanaatice
yapılan işin doğru bir tanımın yapılmamış olması veya yapılan tanımın ya da
tanımların eksik ve yanlış tanımlar olmasından kaynaklanmaktadır.
Yapılan bu yorum, nasıl tanımlanacaktır? Bu yoruma, Emin el-Huli’nin “İlmi
Tefsir” tanınma uygun olarak “ Kuranı Kerim ibarelerindeki ilmi ıstılahları tefsir
ve o ibarelerden çeşitli ilim ve felsefi görüşleri istihraç eden bir tefsir çeşididir” 61
mi diyeceğiz? Yoksa bu ayete veya bu ayetteki delalete, bilimsel verilerin bağlam
yapılarak anlaşılması ve yorumlanması mı diyeceğiz? Yapılan yorum, ayetten
bilimsel bir keşif çıkartma eylemi midir? Yoksa ayetin ne demek istediğini daha iyi
anlamak için çağdaş bilimsel bir veriyi bağlam olarak kullanmak mıdır? Bunlardan
hangisi yapılan işi daha doğru tanımlıyor? Bizim tercihimiz ne olacak? Veya
hangisi olacak?
İşte bu sorulara verilecek cevaplar, hem yapılan işin doğru tanımını, hem de
yapacağımız tercihi belirleyecektir. Emin el-Huli’nin tefsir tanımını, ölçüt alacak
61
Emin el-Huli, Dairatü’l Maarifi’l İslami, 5/357.
ERUIFD
2012/2
21
| Celal KIRCA |
olursak, yapılan bilimsel yorumları, ayetten bilimsel bir görüşün istihraç edilmesi
olarak tanımlayabiliriz. Ama çağdaş bilim anlayışını özellikle dini ilimlerin,
keşfedici ilimler olmayıp anlamacı ve açıklamacı ilimler olduğu görüşünü, ölçüt
olarak ele aldığımız takdir de yapılan bilimsel yorumları, ayetin daha iyi
anlaşılması için bilimsel bir verinin bağlam yapılması olarak tanımlamamız, daha
doğru bir yaklaşım tarzı olacaktır. Zira buradaki sorun, bizim modern bilimleri
hangi tanımda ve kategoride, tefsiri hangi kategoride ve tanımda ele aldığımızla
ilgili bir sorundur. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bilimler, konusuna göre, bilgi
kaynaklarına göre (deneysel ve önsel bilimler), yöntem ve alanına göre (açıklamacı
ve anlamacı bilimler) bir tasnife tabi tutulmaktadır.
Bu tasnife göre modern bilimler, deneysel ve açıklamacı bilimler kategorisine
girerken, dini bilimler özellikle bir Kur’an yorumu olarak tefsir anlamacı ve
açıklamaya dayalı bilimler kategorisinde yer almaktadır. Bilimsel tefsirde diğer
yorum çeşitlerinden farklı olarak yapılan, ayetlerin bilimsel veriler bağlamında
anlaşılması ve açıklanmasıdır. Burada yorumcu, bilimsel verileri keşfeden ve
bilimsel icat yapan değil, bilim adamları tarafından keşfedilen bilimsel verileri ve
icatları, konu veya alan birlikteliği gördüğü veya sandığı ayet veya ayetler
arasındaki uyumu göstermemeye çalışan ve bunu da bağlam yaprak o ayeti
yorumlayan kişi konumundadır. Bu nedenle yapılan bilimsel yorumu, istinbat veya
istihraç sözcüğü ile tanımlamak, doğru bir tanımlama olmayacaktır.
22
Aynı şekilde yapılan bilimsel yorumun, Kur’an’ın bilimsel i’cazı olarak
tanımlanması da ne derece de doğru bir tanımlamadır? Veya böyle bir yorumun
doğru bir tanımı nasıl olmalıdır? soruları da cevap bekleyen sorulardır. Zira
yorumu yapılan ayet ise de, yorumu yapan insandır. Bir başka deyişle yorumun
nesnesi ayet olsa da o yorumun öznesi insandır. Yorumcu, ayetin hem ne dediğini
hem de ne demek istediğini anlamaya çalışır ve anladığını açıklar. Neticede yapılan
yorumlar, bizim o ayetten anladıklarımızdır. Biz ise ayetleri, hem dilbilimsel
anlama yöntemine uygun olarak hem de bağlamsal anlama yöntemine uygun
olarak anlamaya çalışırız. Bilimsel tefsirde de bu anlama yöntemlerini kullanılır.
Ancak O’nun diğer Tefsir ekollerden bir farkı vardır ki o fark da, anlamada ayetin
tenzil ortamı ile alakalı dış bağlamını bir kenara koyarak, çağdaş bilimsel verileri
bağlam yapmış olmasıdır. Tıpkı sufi tefsir ekolünde nüzul ortamının bağlam
yapılmayarak sezgisel algıların bağlam yapılmış olması gibi. Ayetlerin nüzul
ortamındaki bağlamından kopartılarak gerek sezgisel algıların gerekse bilimsel
verilerin bağlam yapılarak anlaşılması ve bunun ayetleri anlamada bir yöntem
olarak kullanılması, ayrıca tartışılması gereken bir sorundur.
Yapılan
yorumların
genelinden
anlaşıldığı
kadarıyla
ayetlerin
anlaşılmasında bilimsel verilerin bağlam yapılmasındaki amacın, Kur’an’dan
bilimsel keşifler yapmak veya bilimsel veriler bulmak değil, modern bilimlerle
alansal veya konusal olarak ilişkili olduğu var sayılan ayetlerin daha iyi anlaşılması
sağlamaktır. Şayet Kur’an ibarelerinden bilimsel veriler ve keşifler çıkartmak bir
amaç ise, bu amaç İslam âleminde hiç gerçekleşmemiş ve Müslümanlar Kur’an’ı
hiç anlamamışlar demektir. Çünkü şu ana kadar hiç bir tefsirde, Kur’an’dan
çıkartılmış bilimsel bir veri veya bir icadın bulunduğu görülmemiştir. Bu da
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
Kur’an’ın bilimsel yorumuna karşı olanların bir reaktif düşünce olarak ileri
sürdükleri “Kur’an’da vardı da Batılı bilim adamları bunları bulmadan önce neden
İslam âlimleri onları keşfetmedi?” sözünü haklı çıkartmaktadır.
Bu nedenle Emin el-Huli’nin yaptığı bilimsel tefsir tanımın terk edilerek,
Kur’an’ın bilimsel yorumuna yeni bir tanımın yapılması ve bu tanıma göre yorum
yapmaktaki amacın tespit edilmesi gerekmektedir. Benim önerdiğim bilimsel tefsir
tanımı şudur: “Bilimsel verilerle ayetlerin delaletleri arasındaki uyumu
araştıran, anlamaya ve açıklamaya çalışan tefsir.” Zira bu tanımın, yapılan
bilimsel yorumları tanımlayabilecek en makul bir tanım olduğunu düşünüyorum.
Bu tanım, aynı zamanda geçmişte Fahrettin er-Razi’nin yatığı yorumları da,
günümüzde Tantavi Cevheri’nin yaptığı yorumları da tanımlayacak bir niteliktedir.
Zira her iki müfessirin de kendi çağlarındaki bilimsel verileri, ayetlere bağlam
yaparak anlamaya çalıştıkları görülüyor. O nedenledir ki bu iki müfessir Kurandan
bilimsel icatlar çıkartmıyor, tam aksine biri Batlamyos’un astronomi bilimine ait
görüşlerini ayetlerin anlaşılmasına bağlam yapıyor, diğeri ise çağdaş bilimsel
verileri, ayetlerin anlaşılmasında bağlam olarak kullanıyor. Ne var ki bu yorum
tarzının sorunu, sadece tanım sorunu ile de bitmiyor. Bu soruna ilaveten bir başka
ciddi sorun daha bulunuyor. O da bilimsel yorumlarda “rasyonalizasyon/
aklileştirme” yönteminin sıkça kullanılmış olmasıdır62.
3. Kur’anın Bilimsel Yorumlarında Rasyonalizasyon
Rasyonalite (raitonality) ussallık, aklîlik; rasyonalizasyon, (rationalize)
“ussallaştrma, akla dayattırma”, 63 bahane bulmak, mantığa göre açıklamak,
mantıklı kılmak; 64 akıl ise, “düşünme, anlama ve kavrama gücü” 65 şeklinde
tanımlanmaktadır. Bağlamak, engellemek, tutmak, alıkoymak gibi anlamlarda da
kullanılan akıl sözcüğünün,66 dilbilimsel analizine girmeksizin çağımızdaki “akıl”
anlayışına temas etmenin, konuya açıklık getirmesi açısından daha yararlı
olacağını düşünüyorum.
Akli olmak, akla uygun olan demektir. Akli olma bireyin dış dünyasında var
olan ve yaşanan gerçeklikler demektir Bunlar ise; a. bilimsel verileri, b. doğal
olguları, c. hayata geçirilmiş dini bilgileri veya dogmaları, sosyal ve kültürel
normları içerir. Akli veya akla uygun olan denildiğinde kastedilen bu gerçekliklere
uygun olma durumudur Hatta Ebu Hanife’nin hadis olduğu yakin derecesinde olan
bir rivayeti “ nefs-i fiil”e yani gerçeğe aykırı olduğunu gördüğünde, bu rivayeti zayıf
olarak kabul ettiğine yönelik görüşünü 67 dikkate aldığımızda, akli olmanın
gerçeklikle olan bağlantısını daha iyi anlamış oluruz. Ebu Hanife’nin bu yaklaşımı,
onun hem akılcılığı hem de akılcılığa getirdiği tanım açısından son derecede
Geniş bilgi için bkz. Celal Kırca, Kuran’ı Anlama, s.236-270.
TDK Türkçe Sözlük, s. 1645.
64 Robert Avery (editör) v.dğr., Redhouse İngilizce-Türkçe Sözlük, İstanbul, 1991, s. 803.
65 TDK, Türkçe Sözlük, s. 49.
66 Kemal Atik v.dğr., “Akıl”, İslami Kavramlar, Ankara, 1997, s.37.
67 Zakir Kadiri Ugan, Dini ve Gayr-i Dini Rivayetler, (haz. Osman Güner), Samsun, 2000, s. 75.
62
63
ERUIFD
2012/2
23
| Celal KIRCA |
önemlidir. Zira rivayetlerin merkeze alınıp, gerçekliklerin dikkate alınmadığı bir
ortamda, gerçekliğin merkeze alınması elbette ki çok önemli olacaktır.
Aklileştirme ise bilimsel verilere, doğal olgulara ve hayata geçirilmiş dini
bilgilere, sosyal ve kültürel normlara aykırı olan veya aykırı görülen bilgi ve
düşünceler ile rivayetler arasında görülen içerik çelişkilerini akla uygun hale
getirme işleminin adıdır. Bu tanımın temsil ettiği Kur’an yorumu, “bilimsel
verilerle Kur’an metninin delaleti arasındaki uyumu araştıran ve açıklamaya
çalışan bilimsel tefsir” ile çoğu kez karıştırıldığından, tefsirdeki rasyonellik ile
rasyonalizasyon da birbirine karıştırılmaktadır. Oysa tefsirde aklilik başka,
aklileştirme daha başkadır. Bilimsel tefsire karşı olumsuz bir tavır takınanların
farkında olmadıkları ya da farkına varamadıkları için karıştırdıkları o hassas çizgi
de burasıdır. Yani rasyonalite ile rasyonalizasyonun karıştırılmasıdır.
24
Doğru diye tanımladığımız bilgi, aslında objelerine uygun olan bilgidir.
Bilimsel veriler, objelerine uygunluğu açısından bilim anlayışlarına göre değişme
potansiyeline de sahiptir. 68 Bu nedenle bilimsel bilgiler mutlak ve kesin bilgiler
değildirler. Pozitif bilim anlayışı ile Einstein’in “rölatif” bilim anlayışı farklı olduğu
gibi, Karl Popper’ın “doğruluğu yanlışlanabilen” bilgi anlayışı da farklıdır. Yine
pozitivist ve determinist bilim anlayışı ile indeterminist bilim anlayışı da bir
değildir. Nitekim tarih felsefesine ilişkin bir anlayış; tarihi, doğrusal bir ilerleme
çizgisi olarak tasavvur edip, akıl dışılıktan akıl çağına girildiğini iddia ederken,
diğer anlayış bunun tam tersini söyler ve tarihin döngüsel olduğunu iddia eder
Oysa olgusal olarak bakıldığında tarihin, inişli çıkışlı bir çizgi takip ettiği görülür.
Nitekim Kur’an’ın da olguya/tarihe bakışı da bu yöndedir.69 Bu nedenle her çağın
kendine göre akla uygun ve akıl dışı olguları vardır.
Aklileştirme de bu değişken bilimsel verilere göre yapıldığından hiç
şüphesiz, zaman içinde bilimsel verilerin değişmesiyle değişime uğrama
potansiyeline sahip bulunmaktadır Nitekim bir zamanlar çıplak gözle güneşe bakıp
olgusal duruma, yani görünene göre dünyanın değil de güneşin döndüğünü kabul
eden akıl, gözlemlerini derinleştirip ayrıntılara girdiğinde ve asıl görüneni
şekillendirenin bilgisine ulaştığında dünyanın döndüğünü kabul etmiştir. Bu da
aklın, kendisine ulaşan bilgi türüne ve niteliğine göre işlevsel olduğunu ve
kendisine ulaşan bilgi çeşidine göre çıkarımlar yaptığını gösterir. İnsan var olduğu
andan itibaren bütün yetileri gibi, aklını da kullanmaktadır. Ancak bu kullanımın
bireyden bireye, devirden devire veya bölgeden bölgeye önemli farklılıklar
gösterdiği de bir gerçektir. Akla uygun bulmanın başlangıcı ise, iki değerli Aristo
mantığını70 yansıtan İsagoji’den itibaren doğru ve yanlış ikilemine ve çelişmezlik
ilkesine dayandırıldığından, aklileştirmenin tarihi de bu döneme kadar da uzanır.
Rasyonalizasyonun Kur’an yorumunda etkin olarak kullanıldığı asıl dönem,
İslam âleminde rasyonalizmin etkin olduğu 19. ve 20 yüz yılları kapsar, daha çok
bu yüz yıllarda bilimsel verilerle bazı Kur’an ayetlerinin çeliştiği var sayılan
Bilgi ve Bilim için bkz. Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, s. 34-36.
Âl-i İmrân 3/141.
70 Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, s. 125-127.
68
69
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
konularda yoğunlaştığı görülür. Bununla birlikte tefsir tarihinde, bilimsel
görüşlerle, doğal olgularla, sosyal ve kültürel normlara uymadığı sanılan
konulardaki bazı ayetlerin yorumlarında da rasyonalizasyon örneklerine
çağımızdaki yoğunlukta olmasa da rastlamak mümkündür.
4. Kur’anın Bilimsel Yorumunda Rasyonalizasyon Örnekleri
Kuran- bilim ilişkisi bağlamında Kur’an yorumlarındaki rasyonalizasyon
örneklerine ilk defa Fahreddin Razi de görmekteyiz. Nitekim F. Razi, “Yeryüzünü
size döşek kılan O’dur.”71 ayetinin yorumunda, mantıki olarak yeryüzünün ya sakin
ya da hareket halinde olabileceğini zikrettikten sonra, şayet yeryüzü hareket ediyor
ise, bu takdirde yeryüzü ya düz olarak ya da yuvarlak olarak hareket ediyor
demektir. O düz olarak hareket ediyorsa şayet, bu takdirde ondan tam olarak
yararlanılamayacak demektir. Bu sebeple yeryüzünün sakin olduğu/dönmediği bir
gerçektir, dedikten sonra “yeryüzünün hareket etmediğini anlamak istersen yine
yeryüzüne bak”72 diyerek ayetin anlamını, duyu organlarının doğal algısına uygun
gelecek bir açıklamada bulunur. Buna paralel bir yorumun, Abdullah b. Baz’ın “eşŞemsu Cariyetün ve’l A’rdu Sabitetün” adlı makalesinde de yer aldığını görürüz.
Ona göre de “güneş sabit değildir, dünya ise yuvarlaktır ve hareket etmemektedir”73
Bu aklileştirmenin yanında Razi, akılcı yorumlarda da bulunmuştur.. Mesela
“Bundan sonra da yeri döşedi” 74 ayetini açıklarken, bu ayetin dünyanın düz
olduğuna işaret ettiğini söyleyenlere karşı, dünyanın küre şeklinde yuvarlak
olduğunu ve bunun delillerle de sabit bulunduğunu hatırlattıktan sonra,
yeryüzünün büyük bir cisim olduğunu, yuvarlaklık son derecede büyük olursa,
ondan her hangi bir parçanın düz bir satıh gibi görüldüğünü hatırlatarak
rasyonalist bir yorumda da bulunur.75
Bir başka rasyonalizasyon örneğini de “Semayı biz kendi kudretimizle
kurduk ve onu genişletiyoruz” 76 ayetinin yorumunda görüyoruz. Hem geçmişte
yazılan tefsirlerde hem de günümüzde yazılan bazı meallerde bu ayette yer alan
“mûsiûn” lafzının açıklanmasında rasyonalizasyona şahit oluyoruz. Söz konusu
eserlerde “mûsiûn” sözcüğü, asıl ve kök anlamı olan “genişletici olan/lar” yerine
“geniş kudret sahibi olan” anlamında “zü seatin ve kuvvetin” ile açıklanmıştır.77
Böyle bir açıklama, anlama yöntemi açısından bir rasyonalizasyon örneğidir. Zira
bu sözcüğün kökü olan VESEA, geniş oldu, EVSEA ise genişletti, “mûsiûn” ise bu
sözcükten türetilmiş fail olan bir isimdir ve genişleten/ler demektir ve geniş kudret
sahibi anlamına da gelmemektedir. Fakat böyle bir anlamın verildiği de bir
gerçektir. Neden böyle bir anlam verilmiştir? sorusunun cevabı ise anlamadaki
Bakara, 2/22.
Fahreddin er-Razi, Mefâtihul Ğayb, Beyrut, 1981, II/112.
73 Abdullah b. Baz, Ediletü’n Nakliye ve’l Hissiye ala Cereyani’ş Şemsiye ve Sükuni’l Arz, Medine
1395 h,.s.22; Celal Kıraca, Kuran ve Modern Bilimler,İstanbul,1981, s.141.
74 Naziat, 79/30.
75 Razi, Mefâtihul Ğayb, XXXI/48-49.
76 Zariat 51/47.
77 Ragıb el-Isfahani, el-Müfredât, Beyrut, t.y., s. 523; Celaleyn, Tefsîru’l-Celaleyn, y.y., t.y., s. 523;
Kurtubî, el-Cami li Ahkami’l-Kur’an, Beyrut, 2006, XIX/503.
71
72
ERUIFD
2012/2
25
| Celal KIRCA |
rasyonalizasyonu göstermektedir. Ayet lafız anlamıyla semaların genişlediğini
ifade etmektedir. Fakat yorumcunun kafasında ayetin işaret ettiği anlama ilişkin
beş duyu organı ile elde ettiği bir bilgi bulunmamaktadır. Ayrıca bu konuda
bilimsel verilere dayalı bir bilgiye de sahip değildir. İnanılan gerçekliğe ait
semaların genişlemesi bilgisi ile örtüşecek yaşanan gerçeklik bilgisine sahip
olunmadığından, mevcut durumdaki yaşanan gerçeklik bilgisine uygun bir
yorumun yapılası gerekmektedir. Bu da ancak yapılacak yorumsal anlamanın
rasyonalizasyonu ile mümkün olacaktır. Ve öyle de yapılmıştır. Semaları kudreti
ile kuran bir gücün, geniş kudret sahibi olmasından daha tabii ne olabilir? Fakat
evrenin genişlediği bilgisi, bilimsel bir veri olarak ortaya çıkınca bu ayete verilen
anlam da, ayetin lafzına uygun hale gelmiş oldu.
26
Sanayi toplumu ile başlayan modernleşme ve bilimsel gelişmelerin meydana
getirdiği düşünce akımlarının İslam dünyasındaki etkilerinin en fazla görüldüğü
alanlardan biri de, Kur’an yorumu üzerinde olmuştur. Modernist ve pozitivist bakış
açısıyla yapılan, Kuranın bu yeni yorumunun, özellikle iki sömürge ülkesi olan
Mısır ve Hindistan kökenli müfessirler arasında daha yaygın ve etkin olarak
kullanıldığı bilinmektedir. Hindistan’da, Seyit Ahmet Han, İkbal, Ebu’l Kelam
Azad, Mevdudi ve Perviz gibi bilim adamları ile Mısır’da Abduh, Reşit Rıza, Tantavi
Cevheri, Mustafa el- Meragi gibi müfessirlerin yaptıkları yorumlarda, modernist
anlayışın yansımalarını ve rasyonelleştirmenin izlerini görmek mümkündür.
Özellikle rasyonalizmin etkisi ile Kuranda mucizelerle ilgili yer alan bazı ayetlerin
yorumunda, bir anlama yöntemi olarak rasyonalizasyonu da kullandıkları
görülmektedir.78
“Sizin için denizi ikiye böldüğümüz zaman”79 ayetinin içerdiği bilgi, duyu
organları ile elde edilen bilgiye ve doğal olguya ters düştüğü düşüncesi, bu ayetin
anlamını doğal olguya ters düşmeyecek bir yorumu ortaya çıkartmıştır. Bu
yorumda Kızıl Deniz’in yarılarak Hz. Musa ve İsrail oğullarının karşıya geçmesi
olayını, bir med ve cezir olayı ile açıklamak şeklinde olmuştur. Nitekim Mustafa elMeraği tefsirinde bu yorumu yapmıştır.80 Mevlana Şibli de geçmişte Farabi ve İbn
Sina gibi bilim adamlarının böyle yorum yaptıklarını nakleder.81
“Üzerine sürü sürü kuşlar gönderdi.” 82 ayetini yorumunda ise daha net
rasyonalizasyon örneklerine rastlıyoruz. Ayette geçen “tayr/kuşlar” kavramının,
bir kısım hastalık ve mikrop taşıyan sinek ve sivrisinekler, “hicaret/taşlar” ise,
rüzgârların taşıyıp getirdiği mikroplu tozlar olarak anlaşıldığını ve yorumlandığını
görüyoruz. 83 Bu görüşün, Muhammed Abduh’a ait olduğu 84 ve Elmalı’lı Hamdi
Geniş Bilgi için bkz. Aziz Ahmed, Hindistan ve Pakistan’da Modernizm ve İslam, (çev. Ahmet
Küskün), İstanbul, 1990, s. 15-313; J. M. S. Baljon, Kuran Yorumunda Çağdaş Yönelimler, (çev.
Şaban Ali Düzgün), Ankara,1994, s. 13-154.
79 Bakara 2/50.
80 Mustafa el- Meraği, Tefsiru’l Meraği, Beyrut, 1974, I/ll6.
81 Mevlana Şibli, Asr-ı Saadet, (çev. Ö. Rıza Doğrul), İstanbul, 1974, II/221-222.
82 Fil,105/3.
83 el-Meraği, Tefsiru’l Meraği, XXX/243.
84 Muhammed Abduh, Tefsiru C üz’i Amme, Mısır, t.y., s.120.
78
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
Yazır tarafından da şiddetle eleştirildiği 85 hepimizin malumudur. 86 Muhammed
Esed ise, “tayran ebabil”i “uçan varlıklar” olarak anlar ve “eğer salgın hastalık
varsayımı doğru ise “uçan varlıklar”- ister sinek ister böcek- bu mikrobun taşıyıcısı
olabilir” der87. Karl Opitz “Kuran’da Tababet” adlı kitabında bu hastalığın çiçek
hastalığı olduğunu ve Arap yarım adasında ilk defa bu bu hastalığın o vakit
görüldüğünü, daha sonra Mısır üzerinden Avrupa’ya yayıldığını söyler 88 . Mikail
Bayram ise “Fil Olayının Mahiyeti” adlı kitabında fil olayını yorumlarken:
“Volkanik bir patlama sonucu üstlerine lav (sicil) yağmış binlerce cesedin üzerine
leş yiyen kuşların üşüştüğünü ve cesetleri didik didik ederek parçaladıklarını ve
lavların üstüne saçtıklarını ve yenilmiş ekin gibi etrafa dağıttıklarını açıklar.89
“Görmüyorlar mı ki, biz yeri etrafından eksiltip duruyoruz” 90 ve “Bizim
gerçekten arza gelip onu uçlarından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı?”91
ayetlerinde yer alan, “arzın eksiltilmesi”, Mekkeli müşriklerin hareket alanının
günbegün daraldığı anlamına mı, 92 yer yüzünün etrafından gitgide eksiltmesi
anlamına mı,93 yer yüzünü sahip olduğu en iyi şeylerden her gün biraz daha yoksun
bırakmak anlamına mı,94 uçlarından eksiltmek anlamına mı95 veya “yağmur, sel,
rüzgar, deprem ve benzeri tabiat güçlerinin etkisiyle toprağın yerinden kayması,
dağ ve tepelerin aşınması” yani erozyon anlamına mı 96 gelmektedir? Ayetin ne
demek istediği bunlardan hangisidir? Kasıt bunlardan birisi ise, diğer yorum ne
anlam ifade edecektir? Burada şayet bir aklileştirme söz konusu olacak ise, bu
aklileştirmenin, kelimenin hakikat anlamına göre mi yoksa mecaz anlamına göre
mi olması gerektiği, en azından bir tartışma konusudur.
“Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı” 97 ayeti, tefsirlerde farklı şekillerde
açıklanmış olsa da, Y.Nuri Öztürk’ün bu ayete ilişkin şu yorumu, bir başka
rasyonalizasyon örneğidir: “ Ayın yarılmasına ilişkin mucize haberler, bize göre
insanoğlunun aya inişi ve oradan bazı taşların dünyaya getirilmesiyle
gerçekleşmiştir. İşte bu olay, kıyametin yaklaşmış olduğuna bir işarettir. Ay
taşlarının aydan alınıp dünyaya getirilmesi, ayın yarılmasının ta kendisidir.” 98 .
“Onu sakara kokacağım”99 ayetinde geçen “sakar, yine Yaşar Nuri Öztürk’e göre
Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, İstanbul, t.y., IX/6133-6143.
Geniş bilgi için bkz. Celal Kırca, Kuran-ı Kerim ve Modern İlimler, 242-243.
67.Muhammed Esed, Kuran Mesajı, Ter. Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İstanbul, 1999, III/1308.
88 Karl Opıtz, Kuran’da Tababet, (çev. Feridun Nafiz Uzluk), Ankara, 1971, s. 58.
89 Mikail Bayram, Fil Olayının Mahiyeti, Ankara, 1996, s. 13-43.
90 Rad,13/41.
91 Enbiya, 21/164.
92 Mustafa Öztürk, Kuran-ı Kerim Meali, Ankara, 2008 s. 20.
93 Hüseyin Atay, Kuran-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, Ankara,1979,s. 253.
94 Esed, Kuran Mesajı, II/494, 496.
95 Süleyman Ateş, Yüce Kuranın Çağdaş Tefsiri, İstanbul,1988,, IV/486.
96 Hayrettin Karaman ve diğerleri, Kur’an Yolu, Ankara,2003, III/40.
97 Kamer,54/1.
98 Yaşar Nuri Öztürk, Kuran’daki İslam, İstanbul,1997, s.91
99 Müddessir,74/26
85
86
ERUIFD
2012/2
27
| Celal KIRCA |
elektrik enerjisiyle çalışan “bilgisayardır”100 Zira sakar, güneşin yakıp kavurması,
acı vermesi demek olduğu için cehenneme bu ad verilmiştir.Bu nedenle sakardaki
şiddetli yakma , elektriğe işaret edebilir.
Neml suresinin 38-40. ayetlerinde yer alan Seba melikesine ait tahtın Hz.
Süleyman tarafından yaşadığı mekâna getirtilmesi bilgisini, Muhiddin Arabi; Yüce
Allah kâinatı her an var edip yok etmektedir. Tahtı yok etme anında Yemen’de yok
etmiş ve aynı anda onu Filistin’de var etmiştir101 şeklinde açıklarken; Hüseyin Atay
da bu olayın, uzay yolu filmlerinde gösterilen bir insanı, nesneyi veya maddeyi uzak
bir yere ışınlamak yoluyla nakletmeye benzediğini, bu şayet ileride gerçekleşirse
ayetin daha iyi anlaşılabileceğini söyler.102 İbn Arabi’nin yukarıdaki yorumu aynı
zamanda tasavvufi tefsirdeki rasyonalizasyona da bir örnek olabilir.
28
Kur’an’da bir bilgi olarak yer alan yedi kat sema, ne görünürde olan olgusal
bir durumdur, ne de günümüzde astronomi bilimi tarafından ileri sürülen bir
bilimsel veridir. Yedi kat semadan kastın ne olduğunu Fıkıh terminolojisiyle
söyleyecek olursak delaleti kati olan bir anlamla açıklamak bugün için gerçekten
zordur. Bununla birlikte Fahreddin er-Razi’nin Kuranın birçok yerinde geçen “yedi
sema”103 ifadesini, çağının astronomi bilgisine göre yorumlayarak yedi semayı, Ay,
Utarit, Zühre, Güneş, Merih, Müşteri ve Zühal olarak açıkladığı bilinmektedir.104
Çağının bilimsel anlayışına uygun olarak yapılan bu açıklamanın, günümüzün
bilimsel anlayışına uygun bir açıklama olduğu söylenemez. Ayrıca böyle bir
açıklama, sistematik ve analitik Kuran ve Hadis yorumlarına da uygun değildir.
Dini kaynaklarımızda zikredilen miraç hadisinde, Hz. Peygamber, yedi kat
semadan söz etmekte ve sırasıyla bu semalara çıktığını, her bir semada bazı
peygamberleri ve bir takım insanları gördüğünü anlatmaktadır.105
Bu hadisin sıhhatini tartışmayı bir yana bırakıp, doğru olduğu varsayımını
esas alarak, Razi’nin yorumunu bu hadis üzerinde somutlaştırdığımızda, Ay’da Hz.
Adem’in, Utarit’te Hz. Yahya ve Hz. İsa’nın, Zühre’de Hz. Yusuf’un, Güneş’te Hz.
İdris’in, Merih’te Hz. Harun’un, Müşteri’de Hz. Musa’nın ve Zühal’de Hz.
İbrahim’in bulunduğunu kabul etmek zorunda kalacağız. Hadiste zikredilen sema
ve katlarını ve bu katlarda yaşayan insanları sembolik olarak mı, yoksa gerçek
olarak mı anlayacağız? Kuranda zikredilen yedi kat semaya yönelik Razi’nin bu
yorumu, soyut değil, somuttur ve sembol olmaktan da çok uzaktır. Dolayısıyla
aklileştirilen yorum da ayrıca yeni sorun/lar üretmektedir. Nitekim Elmalı’lının,
bu sorunları çözmek için, bütün yıldızların tezyin ettiği maddi âlemin hepsinin, bir
sema ve yedi semanın da birincisi olduğunu, diğer altı semanın ise maddi semalar
Öztürk, Kuran’daki İslam, s.21.
Yusuf Mürüvve, İzafiyet Teorisi ve Kuran İlkeleri, (çev. Recep Çalı), Ankara, 1979, (H. Atay’ın,
eserin Türkçe tercümesinin girişindeki “Modern İlim ve Kur’an-ı Kerim İlişkisinde Metod” adlı
yazısı), s.18.
102 Mürüvve, İzafiyet Teorisi ve Kuran İlkeleri, s.18.
103 Bakara, 2/29; İsra,17/44; Müminun, 23/86; Talak, 65/12; Mülk, 67/3; Nuh, 71/15.
104 Razi, Mefâtihul Ğayb, II/170-171.
105 Geniş bilgi için bkz. İbn Kesir, Tefsiru’l Kurani’l-Azim, Kahire, 2000, VIII/775-794; krş. Elmalılı,
Hak Dini Kur’an Dili, IV/3146-3149.
100
101
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
olmayıp manevi semalar olduğunu ve “Biz dünya semasını yıldız ziyneti ile
süsledik” 106 ayeti ve miraç olayı ile de bu görüşünü desteklediğini görüyoruz. 107
Sembolik bir anlam ifade ettiğini kabul ettiğimiz takdir de, bu anlamın ne olduğu,
gerçek olduğunu kabul ettiğimiz takdirde ise akla uygunluğu konusu problem
olmaya devam edecek demektir.
Sonuç
Kur’ani bilgiler, Kuran diliyle insanlara sunulmuştur108. İnsanlar ise Kur’an
diliyle sunulan bilgileri, kendi dilleri yani sahip oldukları mesleki dilleri ile ifade
ederler. Mesela: “Ahmet Tanrıya inanır” sözü din dili değildir ama Allah evreni
yarattı din dilidir. Allah birdir, samettir din dilidir, ama Allah basittir, mürekkeb
değildir, sözü din dili değil, Kelam dilidir. Bu nedenle Kur’an’da doğa yasalarına
uygun bazı bilgiler verir demek, yasaları keşfedenin koyduğu ifadeye, tanıma veya
terime göre bilgi verir demek değildir. Zira yasaları keşfedenler, tanımları da
tanımlamaları da kendileri yaparlar. Kur’an ise kâşiflerin ürettikleri terimlerle
insanlara hitap etmez, tam aksine kendine özgü ifade biçimiyle insanları
bilgilendirir. Bu nedenle Kur’an’ın insan- evren ilişkisine yönelik verdiği bilgiler,
amaç bilgiler olmasa da, amacı için araç bilgiler olduğunda asla şüphe yoktur.
Sonuçta bu tür bilgiler, araç bilgilerde olsa Kur’anda yer alan bilgilerdir. Bu
bilgilerin araç bilgi oluşu, bu bilgilerin, ne göz ardı edilmesini ne de yok sayılmasını
gerektirir. Bu tür bilgilerin de en azından amaç bilgiler kadar, anlaşılmaya hakkı
vardır. Bilimsel tefsirin yaptığı ve yapmaya çalıştığı da budur.
Kur’an’a göre, insana düşen görev hem sözlü yasaları hem de fiilî yasaları
anlamak ve hayatını bu yasalar çerçevesinde yaşamaktır. Bu işlevi ise insan,
Allah’ın kendisine verdiği yetilerle ve bu yetiler içinde en önemlisi olan aklıyla
yapar. Kısaca insan, aklını kullanmak onu fonksiyonel hâle getirmekle
yükümlüdür. Aklın fonksiyonel olabilmesi için de kendisinden çıkarım
yapabileceği verilere ihtiyacı vardır. Bu verileri akıl, ya duyu organları vasıtasıyla
ya da vahiy yoluyla elde eder. Yani akıl, ya gözlem ve deney yoluyla elde ettiği
veriler üzerinde fonksiyonel olur ya da vahiy yoluyla kendisine ulaşan bilgiler
üzerinde fonksiyonel olur. Bilim, alanı ve metodu gereği bu iki olguyu bir birinden
ayırsa da, Kuranda bu iki olgu birlikte ve iç içe bulunmaktadır. Bu nedenle bilimsel
metodu merkeze alarak düşünce üretenler veya bilim yapanlar ile Kur’an’ı ya da
Kur’an’ın belli alanlarını merkeze alarak onu anlamaya çalışanlar arasında
yaklaşım ve anlayış farklılıklarını oluşmaktadır. Oluşan bu anlayış ve yaklaşım
farklılıklarını ise şöyle özetlemek mümkündür:
1. Kur’an'da bilimsel ve bilgisel katkı amaçlı atıflar yoktur. Dolayısı ile Kuranbilim ilişkisinden söz etmenin bir anlamı yoktur.
2. Kur’an'da bilimsel nitelikli ayetler vardır. Ancak bu ayetlerdeki bilim
anlayışı, tenzil dönemi anlayışı ile bağımlıdır, tenzil dönemi sonrasında ortaya
çıkan bilimsel anlayışları ihtiva etmemektedir. Çünkü Kur’an indiği toplumu ve
Saffat, 37/6.
Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, I/294.
108 Celal Kırca, Kuranı’ı Anlama, s.117-155.
106
107
ERUIFD
2012/2
29
| Celal KIRCA |
toplumun fikir seviyesini esas almıştır. Verilen bilgiler, bu dönemin anlayışını
yansıtmakta ve bu nedenle de bu bilgileri bilimsel verilerle açıklamaya çalışmak
Fatih dönemindeki askerin koluna saat takmaya benzemektedir.
3. Kur’an, farklı bir kulvarda, bilim ise farklı bir kulvarda giden iki araba
gibidir. Mesela biri deniz aracı ise diğeri de kara aracıdır. Bu nedenle aralarında
bir bağ yoktur. Bu nedenle de Kuranda bilimsel bilgi aramak yanlıştır. Hatta abesle
iştigaldir.
4. Kur’an’la bilim iki ayrı kulvarda olmakla birlikte, Kur’an’n verdiği bilgiler
bilimle çatışmaktadır. Hatta Kur’an’da bir çok bilim dışı bilgiler mevcuttur.
5. Kur’an müciz bir kitaptır. Onun i'caz yönleri ise pek çoktur. Bunlar
arasında bilimsel i'caz'da bulunmaktadır. Bilimsel i'caz'dan kasıt ise "Morern
bilimlerin ancak son asırlarda ulaştığı ve Kur'an'ın indirildiği çağda beşeri
vasıtalarla bilinmesi mümkün olmayan bazı gerçekleri Kuran'ın haber vermesidir."
Bu nedenle Kuranda bilimsel bilgiler mevcuttur.
30
6. Kur’an'da pozitif bilimlere ait doğrudan bilimsel ve bilgisel katkı amaçlı,
bilgiler olmasa da, farklı amaçlar için araç olarak ifade edilen bazı ayetlerdeki
içerik, bilimsel verilere uygun gelebilecek bilgileri de ihtiva etmektedir. Bir başka
deyişle bu tür ayetlerin birinci ve öncelikli amacı, modern bilimlere bilgisel ve
bilimsel katkıda bulunmak olmadığı halde bu ayetler, ihtiva ettiği ikincil ve üçüncül
anlamlarıyla, yani delaletleri ile bilimsel bilgilere zıt olmayan tam tersine bilimsel
bilgilerle tam bir uyum içinde olan bazı bilgileri içermektedir. Nitekim Allah’ın
varlığına kanıt olarak sunulan ayetler, bu neviden ayetlerdir.
Bu gibi ayetler, amaç ayetler değil, araç ayetlerdir. Bu nedenle bu ayetlerin
daha iyi anlaşılabilmesi için, anlamaya bilimsel verilerin bağlam yapılmasının veya
bilimsel bilgilerle yorumlanmasının bir sakıncası olmamalıdır. Tam aksine
bilimsel konularla ilgili ayetlerdeki delaletlerin anlaşılmasında bilimsel verileri
bağlam yapılması, bu nevi ayetlerin daha iyi anlaşılmasına katkı da yapacaktır.
Dolayısıyla ön yargı veya kalıp yargı ile bu tür yorumlara karşı olmak, en azından
bardağın dolu tarafını inkâr ederek sadece boş tarafını görmek anlamına
gelecektir. Böyle bir yaklaşım tarzı ise ne bilim anlayışı ile ne de bilim ahlakı ile
bağdaşır bir durumdur.
Bir başka ifade ile Kur’an’da araç değerler olarak algılanan ve
anlamlandırılan olgulara ve olaylara ait bazı bilgilerin; aynı zamanda olguları ve
olayları inceleyen ve açıklayan farklı bilim dallarına ait bilgilerle benzeştiği, en
azından konu birlikteliği içinde olduğu görülür. Bunun nedeni Kur’an’ın kâinatı da,
Kur’an pasajlarını da ayet saymasıdır. Bir anlamda Kur’an sözlü, kâinat ise fiili
vahiydir. Bu olgudan hareketle, birçok din-bilim adamının; Kur’an-bilim ilişkisini
ve uyumunu anlamaya, açıklamaya ve temellendirmeye çalıştığı görülmektedir.
Nitekim Kur’anda yer aldığı kadarıyla, ifade biçimi, bilimsel ifade biçiminden farklı
da olsa bilimle konu veya bilgi benzerliği içinde olan bazı olguların ve olayların,
Kur’an tarafından “niçin?”inin, bilim tarafından ise “nasıllığının” açıklandığı
bilinmektedir. Bir başka deyişle Kur’an olgu ve olayların “niçin?” ini, bilim ise
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
nasıllığını açıklar. Bu da O’nun; alansal, konusal, bilgisel ve kuralsal
kuşatıcılığının, belli bir zaman, mekân ve coğrafya ile sınırlı olmadığını da gösterir.
Neticede Kur’an’ın bilimsel yorumuna veya Kur’anın içeriğine yönelik farklı
yaklaşımların ana sebebi, Kur’an’dan değil, Kur’an tasavvurumuzdaki veya Kur’an
algımızdaki farklılıklardan ya da kalıp yargılarımızdan kaynaklandığı söylenebilir.
Nitekim her bilim adamının bir Kur’an tasavvuru ve bir Kur’an algısı mevcuttur.
Bu tasavvur ve algı, yukarıda zikrettiğim yaklaşımlardan birine ait olabildiği veya
olabileceği gibi, bunlardan başka da olabilir. Burada önemli olan doğru bir Kur’an
tasavvuruna ve algısına sahip olabilmektir. Ama şu da bir gerçektir ki hangi
tasavvurun doğru, hangi tasavvurun yanlış olduğunu gösteren bir ölçütümüz de
yoktur.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında bu yaklaşım tarzlarından hangisi,
Kur’an- bilim ilişkisini daha doğru yansıtmaktadır? Bu sorunun cevabı, hiç
şüphesiz bu yaklaşım tarzları arasından yapılacak tercihe bağlı olacaktır. Ancak
yapılacak bu tercihte, önyargılarımız veya kalıp yargılarımız mı etkin olacak? Yoksa
aklınızın ve vicdanınızın sesi mi? Bu ikisinden hangisini öncelersek, tercihimiz de
ona göre olacak demektir. Benim tercihim, altıncı ve sonuncu görüşün daha doğru
bir tercih olacağı yönündedir. Zira bilgi birikimim, aklım ve vicdanım, hem
Kur’anda bu tür araç bilgilerin bulunduğunu hem de “bilgi objelerine uygunsa
doğrudur”109 tanımına uygun olarak bilimsel verilerle çatışmadığını söylüyor. Zira
bu yaklaşım tarzı, yorumun doğruluğunu, yorumu yapanlarda değil de yorumun
kendisinde aramayı öngörüyor. Bu da fundemantalist anlayış gibi gelenek ve
tarihsel formları aşıp metnin ilk okunuş ve anlayış biçimini mutlaklaştırmıyor veya
radikal anlayış gibi bilgi- iman özdeşliğine de sevk etmiyor.
Son söz olarak şunu söyleyebilirim, on sekizinci yüzyıldan kalma pozitif bilim
anlayışının etkisinde kalarak, Kur’an- bilim ilişkisine toptan karşı çıkmanın da,
bilimsel tefsirlerdeki rasyonalizasyon yorum örneklerine bakıp bazı ayetlerin
bilimsel verilerle olan uyumunu açıklamayı reddetmenin de, Kur’an’ın bilimsel
i’cazını gösteriyor diye aklileştirilen bütün yorumları onaylamanın da doğru ve
bilimsel bir yaklaşım olmadığına inanıyorum. Bu tür yaklaşımları, kategorik ve “
iki değerli mantık” sistemini öneren Aristo mantığına uygun fakat “çok değerli
mantık”110 anlayışına ters olduğunu düşünüyorum.
Kısaca her şeyi Kur’an’a arama ifratını da, Kur’an’da bilimsel bilgiye yönelik
hiçbir şey yoktur deme tefritini de doğru bulmuyorum Kur’an’ın bilimsel
yorumunda doğru olan yaklaşımın; ilgili ayetleri istinbatın veya istihracın bir
objesi olarak değil de, anlamanın bir objesi olarak ele almanın ve önyargılardan
uzak bilimsel bir bakış açısıyla değerlendirmenin daha doğru bir yaklaşım tarzı
olduğuna inanıyorum.
109
110
Ernest Von Aster, Bilgi Teorisi ve Mantık, Ter. Macit Gökberk, İstanbul, 1972, s. 71-94.
Akarsu, age., s. 126-127.
ERUIFD
2012/2
31
| Celal KIRCA |
KAYNAKÇA
ABDUH, Muhammed; Tefsiru Cüz’i Amme, Mısır, t.y.
AHMED, Aziz; Hindistan ve Pakistan’da Modernizm ve İslam, çev. Ahmet Küskün
İstanbul, 1990.
AKARSU, Bedia; Felsefe Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1994.
ASTER, Ernest Von; Bilgi Teorisi ve Mantık, Ter. Macit Gökberk, İstanbul, 1972.
ATAY, Hüseyin; Kuran-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, Ankara,1979.
ATEŞ, Süleyman; Yüce Kuran’ın Çağdaş Tefsiri İstanbul,1991.
___________; Yüce Kuranın Çağdaş Tefsiri, İstanbul,1988.
ATİK Kemal ve Diğerleri., Akıl İslami Kavramlar, Ankara, 1997.
AVERY Robert (editör) ve Diğerleri, Redhouse İngilizce-Türkçe Sözlük, İstanbul,
1991.
BALABAN, Rahmi; İlim-Ahlak-İman, Ankara 1974.
BALJON, S. J. M., Kuran Yorumunda Çağdaş Yönelimler, çev. Şaban Ali Düzgün
Ankara,1994.
BAYRAM, Mikail; Fil Olayının Mahiyeti, Ankara, 1996.
Bin BAZ,Abdullah; Ediletü’n Nakliye ve’l Hissiye ala Cereyani’ş Şemsiye ve
Sükuni’l Arz, Medine 1395.
32
BOULLATA, Issa J., Kuran’ın Belagat Açısından Tefsiri: İ’caz ve İlgili Konular,
çev: İbrahim H. Karslı, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi V 2005,
sayı,4.
CEVHERİ, Tantavi; el-Cevahir, Mısır, 1350/1931.
ÇELEBİ, Hind; et-Tefsiru’l İlmi lil-Kuran’il Kerim, Tunus,1985.
___________; Faklı Yaklaşımlar ve Öneriler Işığında Kuran-ı Kerim’in
Bilimsel Tefsiri, Tercüme, Muammer Erbaş, İzmir,2008,
DAĞ, Mehmet; Kuran’a Bilimsel Bakış, Bilim ve Gelecek Dergisi, Aralık 2004.
Daye, Necmeddin; Menaratü’s Sairine İlallah ve Makamatü’t t Tairine Billah,
Mısır, Darü’l Kütübi’l Mısriyye Yazma eserler Bölümü, Tasvvuf-Tal’at
No:1366.
DURSUN, Turan; Tabu Can Çekişiyor Din Bu 1, İstanbul, 1990.
el- Meraği, Mustafa; Tefsiru’l Meraği, Beyrut, 1974.
el-HULİ, Emin; Dairatü’l Maarifi’l İslami, Tefsir maddesi.
el-ISFAHANİ, Ragıb; el-Müfredât, Beyrut, t.y..
er-RAZİ, Fahreddin; Mefatihu’l Gayb, İstanbul, 1308 h.
___________; Mefâtihul Ğayb, Beyrut, 1981.
GAMOW, George; The Creation of the Universe (Kâinatın Yaratılışı), çev. Toygar
Akman, Ankara 1961.
GAZALİ, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed; Cevahiru’l Kuran, Yazma,
Süleymaniye kütüphanesi, Ayasofya, No 1753.
ERUIFD
2012/2
| Kur’an ve Modern Bilim |
GUITTON, Jean; G.Bogdanov , I. Bogdanov; Tanrı ve Bilim, çev. Yaşar Avunç,
İstanbul, 1993.
GÜLLÜCE, Veysel; Bilimsel Tefsirde Usul, Erzurum,2007.
IŞIK, Aydın; Din-Bilim İlişkisi Problemine Mucizeler Üzerinden Genel Bir Bakış,
Kelam Araştırmaları Dergisi, 5:1, (2007.
İbn KESİR, Tefsiru’l Kurani’l-Azim, Kahire, 2000
İbn RÜŞD, Felsefe Din İlişkisi, “Faslu’l Makal an Minhaci’l Edille”, haz. Süleyman
Uludağ, İstanbul, 1985
KARAÇAM, İsmail; Sonsuz Mucize Kuran, İstanbul,1987.
KARAMAN, Hayrettin ve Diğerleri; Kur’an Yolu, Ankara, 2003.
KATTAN, Menna Halil; Ulumu’l Kuran, çev. Arif Erkan, İstanbul,1997.
KIRCA, Celal; Hayatın İçinde Hayatla Birlikte Kuran’ı Anlama (SorunlarYöntemler) İstanbul, 2010.
___________; Kuran ve Bilim, İstanbul,1997.
___________; Kuran ve Modern Bilimler, İstanbul,1981.
KÖZ, İsmail; Aristotales Mantığı İle Felsefe Bilim İlişkisi, AÜ İlahiyat Fakültesi
Dergisi, XLIII, sayı 2.
KURTUBÎ, el-Cami li Ahkami’l-Kur’an, Beyrut, 2006.
KUTUB, Seyyid; Fizilal’il Kuran, Beyrut,1968
LAKATOS, Imre; Alan Musgrave, Bilginin Gelişimi ve Bilginin Gelişimi ile İlgili
Teorilerin Eleştirisi, İstanbul, 1992.
MAURİCE, Bucaille’in Kitab-ı Mukaddes Kuran ve Bilim, çev. Suat Yıldırım,
İstanbul, 1984.
ESED, Muhammed; Kuran Mesajı, Ter. Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İstanbul,
1999.
MÜRÜVVE, Yusuf; İzafiyet Teorisi ve Kuran İlkeleri, çev. Recep Çalı, Ankara,
1979.
OPITZ, Karl; “Kuran’da Tababet” (Dei Medizin im Koran) çev. Feridun Nafiz
Uzluk, Ankara,1971.
ÖLÇEN, Ali Nejat; İslam’da Karanlığın Başlangıcı, Ankara, 1994.
ÖZLEM, Doğan; Felsefe ve Doğa Bilimleri, İstanbul, 1996.
ÖZSOY, Ömer; İlhami Güler, Konularına Göre Kuran, Ankara 1996,
ÖZTÜRK, Mustafa; Dinin Kitabından Bilim Çıkar mı?-Günümüz Türkiye’sinde
Kuran’ı Modern Bilim Hakkında Konuşturmanın Açmazları ve Sakıncalarıyayımlanmamış tebliğ, E.Ü. İlahiyat Fakültesi, Günümüz Türkiye’sinde
İslam Uluslararası Sempozyum, 8-9 Ekim 2009 Kayseri.
___________; Kuran-ı Kerim Meali, Ankara, 2008.
ÖZTÜRK, Yaşar Nuri; Kuran’daki İslam, İstanbul,1997.
PAŞA, Gazi Ahmet Muhtar; Serairu’l Kuran, İstanbul, 1336/1918.
ERUIFD
2012/2
33
| Celal KIRCA |
SUYUTİ, Celaleddin; el-İtkan fi Ulumi’i Kuran, Beyrut,1973.
------------ el-İklilfi İstinbati’t Tenzil, Beyrut,1985.
___________; Celaleyn, Tefsîru’l-Celaleyn, y.y., t.y.
ŞATIBİ, Ebu İshak; el-Muvafakat, Mısır,1975.
ŞİBLİ, Mevlana; Asr-ı Saadet, çev. Ö. Rıza Doğrul, İstanbul, 1974.
ŞİMŞEK, Said; Günümüz Tefsir Proplemleri, Konya, t.y.
TUNA, Taşkın; Uzayın Ötesi, İstanbul 1995.
___________; Uzayın Sırları, İstanbul 1965.
TÜRKERİ, Mehmet; Dini Anlamada Kuranın (Etik) Referans Çerçevesi, ”, Ç.Ü.
İlahiyat Fakültesi, Günümüzde Dinin Anlaşılması Problemi Sempozyumu,
(yayınlanmamış tebliğ) 1-2 Mayıs 2008 Adana.
UGAN, Zakir Kadiri; Dini ve Gayr-i Dini Rivayetler, haz. Osman Güner, Samsun,
2000.
USLU, Ferit; Dini İnanç ve Bilimsel Yöntem, yayımlanmamış tebliğ, E.Ü. İlahiyat
Fakültesi, Günümüz Türkiye’sinde İslam Uluslar arası Sempozyum, 8-9
Ekim 2009 Kayseri,
YAZIR, Elmalılı Hamdi; Hak Dini Kuran Dili, İstanbul, t.y.
YILDIRIM, Cemal; Bilim Felsefesi, İstanbul, 1979.
34
ZEHEBİ, Hüseyin; et-Tefsir ve’l Müfessiru, Kahire,1381/1961.
ERUIFD
2012/2

Benzer belgeler