Dar gelirli geniş insan: Amerika`nın Baron`u Mehmet
Transkript
Dar gelirli geniş insan: Amerika`nın Baron`u Mehmet
Dar gelirli geniş insan: Amerika'nın Baron'u Mehmet Emrah Şahin © Canada Türk, Eylül 2010 İki dünya arasında bir Mehmet; bir yanda ortam, diğer yanda endam. 1910’lar. Osmanlı için rezil zamanlar. Avusturya-Macaristan ile gerilim hat safhada. Millet Trablusgarp ve Balkan savaşlarında mahvolmuş. Yetmiyor: Dünya Harbi için seferber oluyor. Ekonomi bunalımda, insanlar isyanda, devlet zor durumda. Elazığ’da yağız bir delikanlı, vaziyetin farkında. Ama serde yiğitlik ve kavak yelleri, mahallede bir Amerikan misyoner koleji. Şeytan Amerika’ya git diyor. Çiçeği burnunda eşin ve bir yaşındaki can-ciğer oğlun kalsın. Nasıl olsa çok zengin olup geri döneceksin! Çoluk çocuğunu ihya edersin! Elazığ’lı delikanlı Bayram Mehmet şeytana uysa mı? Uydu bir kere, belki iyi yaptı. Bizlere hisseli bir göçmenlik kıssası bıraktı. Misyonerlerin öğrencileri bir “Amerikan Rüyası” gördü. Görmeyegörsün, rüyalarını hayra yorup cümbür-cemaat Osmanlı’nın rezil zamanlarından kaçıverdiler. Macera dolu Amerika! Yani kendi hanelerine yeni bir hayat. Anavatan Anadolu’ya, cazip mektuplar ve paralar. Duyanlara kulaktan kulağa oynatan nev-hayat hikayeleri ve para lafları, Bayram Mehmet ve akranlarını cezbetti. 1912 yılında Bayram Mehmet, yarım düzine akrabasıyla birlikte çoktan Amerika topraklarına ayak basmıştı. Evvel zaman içinde bu gariplerin tek katığı umut oldu. Okuma-yazma bilmeden, İngilizce merhaba diyemeden gurbete selam çakmanın kaçınılmaz sonu. Lakin gel zaman git zaman, işler yoluna mı girdi ne! Bayram Mehmet, Pennsylvania eyaletine yerleşip maden ocaklarında çalışmaya başladı. Kısa zamanda İngilizce’yi söktü. Sonra Pennsylvania’dan Ohio’ya taşınıp Ford fabrikasında çalışmaya başladı. Hayatının geri kalanında (yaklaşık kırk yıl) orada yaşadı ve öldü. Mehmet burada yeni bir hayat kurarken, memlekete özlem dolu mektuplar ve cazip paralar gönderdi. Oğlu Nadir büyümüş evlenmişti de çocukları bile olmuştu. Bayram Mehmet’in gönderdiği maddi destek sayesinde Nadir, Elazığ’ın köyünden Ankara merkeze taşındı. Böylece, torunları Ankara’da kaliteli eğitim alabilecekti. İşte tam böyle oldu. Torunları bugün dedelerini hayırla anıyor. Dedemiz olmasaydı, köyde kalsaydık, çoban olacaktık. Bayram Mehmet’in hayrı sadece kendi ailesine dokunmadı. Doğru, okumayazması yoktu. Modern anlayışta cahildi. Ama, Amerika’yı ziyaret eden bürokratlarımızı karşılamada o vardı. Amerika’daki Türk cemaatlerine muazzam yardım sağladı. Amerika’dan anavatana yapılan yardımlara ciddi katkıda bulundu. Bunlar yetmedi. Eğitim için buralara gelen körpe öğrencilere ve çalışmak için gelen enerjik gençlere kol kanat gerdi. Tanıyanların Bayram amcası, abisi, babası oldu. Bayram Mehmet Amerika’dayken Osmanlı Devleti yıkıldı. Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Her açıdan sıkıntılı dönemler. Özellikle Kurtuluş Savaşı dönemi ve ertesinde, her türlü maddi ve manevi desteğe ihtiyaç vardı. Bayram Mehmet ne yaptı? Elinden gelen her şeyi. Kızılay’a düzenli bağışlar ve Amerika’ya ihtisasa gelen, memleketimizin umudu gençlere hora geçen yardım ve yataklık. 1955’li yıllarda Amerika’ya okumaya gelen ve sonra tıp (kardiyoloji) alanında yüz akımız olan Doktor (Gürbüz) Barlas ve Okutan için yaptıkları. Barlas, Amerika’da Bayram Mehmet’in amcasının kızıyla evlendi. Nikah şahidi? Bayram amca. Bayram Mehmet’in torunları yıllar sonra Barlas’ın ofisine tanışmaya gittiğinde, Barlas çoşkuyla eşini aramış ve heyecanını paylaşmıştı: “Şu anda kiminle konuşuyorum bilemezsin, Bayram amcanın torunuyla!” Telefonun diğer ucunda yıllarca görmedikleri halaları. Duygular şelale! Doktor Okutan da gururla anlattı Bayram abisini. Onlara ev-yurt bulan, harçlık bile veren Bayram Mehmet’ten gözlerinin içi gülerek bahsetti. Bizim başımız bile ağrısa koştuğumuz “tek insan” Bayram abiydi. Bayram Mehmet, Amerika’ya çalışmaya gelen enerjik gençlere kol kanat gerdi ya; onlar istese de, istemese de. Şerif Düzgün, Bayram Mehmet’in kankası, bir babayiğit kıssası. Bir varmış bir yokmuş. Koca Yusuf adında meşhur bir pehlivan Amerika’ya güreş tutmaya gelmiş. Bir yiğit çıktı meydane! Şerif de macerayı seven pehlivan yapılı bir gençmiş, güreşe de bayılırmış. Bu yüzden, Koca Yusuf’un peşine takılıp işini gücünü unutmuş. Abisi Bayram Mehmet, bu durumdan şikayetçi olmuş. Çekmiş Koca Yusuf’u bir kenara ve vermiş odunu. Biz Türkiye’den buraya para kazanmaya geldik. Paramızı biriktirip bir an önce memleketimize geri döneceğiz. Bu çocuk güreşi seviyor ama burada pehlivana ekmek yok. İyisi mi bu çocuğa yol ver sen. Ver ki işine gücüne baksın. Şerif’te hayal kırıklığı, varsın olsun. Altı sene daha çalışmış, cebini parayla altınla doldurup memlekete dönmüş. Sene 1921. Sonra? Sonrası para gani. Kendisine iki tane hanım almış ve onlar ermiş muradına. (O zamanlarda tek eşlilik kanunu yok, ağaların yek-avrad adeti hiç yok). Ölene kadar dinmeyen vatan özlemi kavurdu Bayram Mehmet’in içini. Haydi emekli olayım, sonra dönerim, dedi. Nasip olmadı. Şeytana uyup geldi dedik ya, belki de onun ceremesi. Şeytana uymak tabiri elbette lafın gelişi. Yoksa, kuruluşunda büyük emeği geçen, cuma namazlarına gittiği bir cami sözkonusu. İliklerine kadar Türk-İslam olan bir adamın hikayesi bu. Bayram amca, abi, baba, evet ama; mezar taşında Amerika’nın Baron’u.