Anneler ve Kızlar: Unless Romanı`nda Kadın Dayanışmasının

Transkript

Anneler ve Kızlar: Unless Romanı`nda Kadın Dayanışmasının
Anneler ve Kýzlar:
Unless Romaný'nda Kadýn Dayanýþmasýnýn Gerekliliði
Mothers and Daughters:
The Necessity of Woman Solidarity on Novel “Unless”
Natali ESAYAN
Okt., Marmara Üniversitesi / Doktora Öðr., Ýstanbul Üniversitesi Ýngiliz Dili ve Edebiyatý
Özet
Feminizmin kadýnýn erkek-egemen toplumda sahip olduðu ikincil konumunun
nedenlerine iliþkin getirmiþ olduðu en temel açýklamalardan biri, doða/kültür ve
kamusal/özel alan karþýtlýklarýnda yatar. Bu karþýtlýklarda, kadýn daha alt konumda yer alan
doða ve özel alanla özdeþleþtirilir. Kadýnýn özel alana hapsedilmesiyle ilgili olarak birçok feminist eleþtirmen ve yazar, aile içindeki rol daðýlýmýnýn yeniden düzenlenmesinin gerektiðini vurgulayarak, kadýnýn özgürleþmesi yolunda alternatif politik stratejiler geliþtirmeye çalýþmaktadýrlar. Bu anlamda atýlacak olan en büyük adýmlardan biri, kadýnlar arasýnda bir
dayanýþma saðlanmasý ve anne ve kýzlar arasýndaki iliþkinin yeniden düzenlenmesidir.
Bu çalýþmanýn amacý Carol Shields'ýn Unless adlý romanýndan yola çýkarak, özellikle Irigaray'in bakýþ açýsýyla, anne-kýz arasýndaki iliþki ve ataerkil düzenden çýkýþ olarak önerilen kadýnlar arasý bir dayanýþmanýn gerekliliði konularýný incelemektir. Anne-kýz iliþkisinin
temsil edilmediði pederþahi kültürde, kadýnlar bir kimlik edinemedikleri ve sahip olabilecekleri tek rol annelik olduðu için, bu tek konuma sahip olmak için birbirleriyle rekabet
halindedirler. Irigaray'e göre, kadýnýn bir kimlik edinebilmesi için öncelikle bu yatay iliþki, yani
kadýnlarýn birbirleriyle olan iliþkisi düzeltilmelidir. Bunun gerçekleþebilmesi için de öncelikle
anne-kýz arasýndaki iliþki yeniden yapýlandýrýlmalýdýr.
Bu çalýþmada öncelikle romanýn izleðinden kýsaca bahsedilmiþ, bu izlekten yola
çýkarak da kadýnlarýn ataerkil düzende sahip olduklarý konumun nedenlerine iliþkin açýklamalardan sözedilmiþ ve bu durumdan çýkýþ için önerilen çözümlerden bahsedilmiþtir.
Abstract
My work aims to explore in Unless the interface between mother and daughter
and the theme of solidarity between women towards woman's emancipation, especially
from Irigaray's point of view. Chodorow propounds that "[w]omen mother daughters who,
when they become women, mother" (Chodorow, 1984:209). This statement alone accentuates the role the mothers play on the way their daughters view motherhood. Irigaray too
deals with the theme of motherhood. She ascribes women's inferior position vis-à-vis men
and their lack of identity in patriarchal culture to the fact that women have been relegated to the role of mothers, which is also conducive to their constant rivalry. For Irigaray, the
crux of the problem lies in the unsymbolised mother and daughter relationship. She
espouses that in order to destabilise or undermine the patriarchal order, the solidarity
between women is a must in welding a strong defence mechanism. In order to realise it,
the relationship between the mother and daughter must first be revised. In this work, in
order to be able to predicate the theoretical framework upon the plot, firstly the plot of
the novel is briefly summarised, then some of the reasons of the inferior position of
women in patriarchal society are highlighted and the offered solutions are pointed out.
Edebiyat, kadýn, feminizm / Literature, woman, feminism
kilad l Kocaeli Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi Araþtýrma Dergisi
10
Feminist teorisyenler ve yazarlarýn, kadýnlarýn erkek-egemen toplumda sahip
olduklarý konumlarýnýn nedenleriyle ilgili olarak farklý açýklamalar getirmelerine raðmen, bu açýklamalarýn merkezinin doða/kültür ve kamusal/özel alan karþýtlýklarýnýn
oluþturduðu gözlemlenir. Erkekler bu karþýtlýkta üstün olan kültürle yani akýlla
özdeþleþtirilirlerken, kadýnlar doðayla yani bedenle, yani arzularla, acýlarla ve kirlilikle özdeþleþtirilirler. Bunun bir nedeni, erkeklerin kültürel anlamda, kadýnlarýn da
"doðal olarak" bir þeyler ürettiklerinin, yani üreme kapasitelerinin vurgulanmasýdýr.
Bu baðlamda kadýnlarýn sembolik olarak daha alt konumda görülmelerine getirilen
bir açýklama da, kadýnlarýn "kirleten" olarak kodlanmýþ olmalarýdýr. Kadýnlar her ay
ve çocuk doðururken kirlenirler. Kadýnlarýn özel alanla özdeþleþtirilmeleri de üreme
kapasiteleriyle yakýndan ilgilidir. Kadýnlar çocuk doðurduklarý için özel alana
mahkumken, erkekler kamusal alanda varlýk gösterirler. Kadýnlarýn erkeklerle eþit
derecede önemli tarihsel ve kültürel geliþmelerde rol alamamalarýnýn sebebi de iþte
bu yüzdendir.
Simone de Beauvoir gibi bazý feministler, anneliði ve ev kadýnlýðýný olumsuzlarken, birtakým feminist eleþtirmen ve yazarlar da, tam tersine bu konuyu
önemseyip, evkadýnlýðý ve annelik konularýný ele almakta, kadýnýn ev içindeki ikincil
konumunun nedenlerine dair açýklamalar getirmektedirler. Aile içindeki rol
daðýlýmýnýn yeniden düzenlenmesine çalýþarak, kadýnlarýn özgürleþmesi yolunda
alternatif politik stratejiler geliþtirmeye çalýþmaktadýrlar. Radikal feministler,
evkadýnlarýnýn, örneðin politik mahkumlar olduklarýný ya da kadýnlarýn asýl proleterler veya asýl ezilen sýnýf mensuplarý olduklarýný ileri sürer ve kadýnýn ev içindeki
konumunu "dahili sömürgeleþtirme" (Stern, 1965:14) olarak tanýmlamaktadýrlar.1
Kadýnlýk ve anneliðin sorunlarý üzerine yazan Nancy Chodorow, kadýnlarýn
özel alana hapsolmalarýný onlarýn çocuk doðurmalarýna baðlar. Chodorow'a göre
(1984) pederþahi kültürlerde cinsel rol daðýlýmý heteroseksüel evliliði zorunlu
kýldýðýndan, bu durum kadýný annelik yapmaya, dolayýsýyla da özel alanda yaþamaya
mecbur býrakýr. Kurumlar, sosyal kriterlere göre tanýmlanýrlar ve kamusal alan
toplumu ve kültürü oluþturur. O nedenle de erkeklerin kamusal alandaki varlýðý
toplumu eril olarak tanýmlar. Kültürel ve siyasi açýdan kamusal alan özel alana hükmettiðinden, kamusal alana hakim olan erkek dolayýsýyla kadýna da hükmeder.
Böylece de, gücü ellerinde tutan erkekler ücretsiz aðýr iþ olan ebeveynliði yapmama
hakkýna da sahiptirler. Luce Irigaray de evdeki iþbölümünün kadýnlarý ve çocuklarý,
erkeklerin köleleri konumuna düþürdüðünden bahseder çünkü kadýnýn fonksiyonunu ve rolünü belirleyen erkeklerdir. Kadýnlara sadece erkekler tarafýndan kullanýlan ve alýnýp satýlabilen mal gözüyle bakýlýr.
Anneler ve Kýzlar: Unless Romaný'nda Kadýn Dayanýþmasýnýn Gerekliliði l N. Esayan
Kadýnlarýn rolünü belirlemelerinin yaný sýra, kadýnlarý tanýmlayan da erkeklerdir. Bu konuyla ilgili olarak, Ýngiliz WAVAW grubunun bir dergide yayýnlanmýþ olan
makalelerinden bir alýntý yapmak yerinde olacaktýr:
“Erkeðin egemenliði altýnda yaþayan kadýnlarýn konumu genellikle
erkeðin onayýna baðlýdýr. Eðer boyun eðmezsek aðýr cezalar öderiz. Bu,
birçok kadýnýn kendini sakatlamasý ve incitmesi ve bu uðurda müthiþ bir
zaman, enerji ve kaynak harcamasý anlamýna gelir. Moda bizi melekler,
fahiþeler, taþ bebekler ve kocakarýlar olmak üzere sýnýflandýrýr. Bu, erkeðin
gücünün muhafaza edilmesinde önemlidir. Bu durum birbirimizi müttefik
olarak görmemizi engeller, aksine birbirimizi düþman olarak kodlamamýza ve
sürekli rekabet içinde olmamýza neden olur” (1985:255).
Bu alýntýda üzerinde durulan en önemli noktalardan biri, kadýnlarýn birbirleriyle rekabet halinde olduklarýdýr. Luce Irigaray'e göre kadýnlarýn varolan sembolik
düzenin dýþýna çýkýp, yeni bir düzen yaratamamalarýnýn ilk sebebi - açýkça itiraf
etmeseler bile - birbirleriyle girdikleri bitmek tükenmek bilmeyen rekabettir.
Irigaray'in sýkça üzerinde durduðu, kadýnlarýn birbirleriyle dayanýþmasý konusu
bence de feminizm adýna - zor da olsa - baþarýlmaya çalýþýlmasý gereken en temel
noktalardan biridir. Eðer feministler ve kadýnlar günlük yaþamlarýnda birbirleriyle
rekabete girmeyi aþamayacaklar ve birbirlerine destek olmayacaklarsa, üretilen
bunca teorinin kime ne faydasý olabilir? Kanadalý roman yazarý Carol Shields'ýn
Unless adlý romanýnda iþte bu konu üzerinde durulur ve kýzlarýn kimlik oluþumunda annenin önemi ve kadýnlar arasý bir dayanýþmanýn gerekliliði vurgulanýr.
Bu romandaki asýl karakterler olan Reta ve partneri Tom Winters, üç kýzlarýyla birlikte mutlu ve rahat bir yaþam sürmektedirler. Tom bir aile hekimidir. Reta ilgili
bir anne, sadýk bir eþ ve iyi bir ev hanýmýdýr. Zamanýnýn büyük bir bölümünü çocuklarýyla ilgilenmeye ve ev iþlerine ayýrmaktadýr. Ancak ayný zamanda, çatý katýndaki
odasýnda çeviriler yapar ve romanlar yazar. Ancak bu sözde emniyetli, "fasafiso"
günlük yaþamýn anlatýmý, aniden bir yoksunluk ve yitirme temasýna dönüþür çünkü
bilinmeyen bir nedenle, Reta'nýn kýzlarýndan biri olan Norah evden kaçar ve sokaklarda yaþamaya baþlar. Norah'nýn neden evden kaçtýðýysa, romanýn gidiþatý içinde
yavaþ yavaþ okura açýlýr: Norah, annesinin ataerkil düzeni içselleþtirmiþ olduðunu ve
onunla sembolik düzen dýþýnda bir iletiþim kuramayacaðýný farketmiþtir. Bu duruma
daha fazla katlanamayýp evden kaçmýþtýr. Romanýn izleði boyunca da, Reta kýzýnýn
evden kaçma nedenini yavaþ yavaþ anlayacak ve ancak romanýn sonunda anne ve
kýz birbirleriyle uzlaþabileceklerdir.
Reta kýzýnýn evden kaçmasý konusunda düþünürken yaptýðý hatalarý farketmeye baþlar. Reta'nýn yaþamýyla ve kýzýyla iliþkisi konusunda farkettiði gerçekler,
kadýnýn özgürleþmesi yolunda baþarýlmasý gereken noktalar hakkýnda ipuçlarý verir.
Öncelikle, Reta'nýn davranýþlarýnýn Norah'nýn hayatýný bu denli etkilemesi, kimlik
oluþumunda annenin rolü konusunda önemli ipuçlarý verir. Chodorow 1978 yýlýndaki konuþmasýnýn açýlýþ dizesinde þöyle der: "Kadýnlar, kadýn olunca anne olan
11
kilad l Kocaeli Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi Araþtýrma Dergisi
kýzlara annelik ederler" (1984:209). Bu söz annelerin, kýzlarýnýn anneliðe bakýþ
açýlarýnda oynadýklarý rolü vurgulamasý bakýmýndan önemlidir. Chodorow anneliðin
kendi kendini ürettiðini, yani ezilen tarafýn kendi ezilmiþliðini kendisinin yarattýðýný
söyler. Bunun nedenlerinden biri de kýz çocuklarýnýn anneleriyle özdeþleþip,
büyüyünce anne olmayý istemeleridir. Yani Chodorow'a göre, annelik doðuþtan
gelen bir içgüdü deðildir, sosyal süreçler sonucunda oluþan psikolojik bir yapýya
sahiptir; annelik bu þekilde sonradan içselleþtirilmiþ bir roldür. Eðer annelik kendini
üretiyorsa, bu zincirin kýrýlmasý ve rollerin yeniden düzenlenmesi kadýnlarýn özgürleþmelerinde esastýr.
12
Romanýn hemen baþýnda yer alan ve kitabýn bütününe hakim olan Norah'nýn
evden kaçmasý, yani yoksunluk/kayýp temasý, kadýnýn sembolik düzendeki konumuna iþaret etmesi bakýmýndan da büyük önem taþýr. Irigaray psikoanaliz, dil ve
kültür kurumlarýný kadýnlarýn yoksun olduklarýný varsaydýklarý gerekçesiyle eleþtirir.
Bu kurumlara göre kadýn, erkeðin sahip olduðu birtakým ayrýcalýklardan yoksundur
ama bunlarý da "hak eder" sosyal konum, kamusal alanda varlýk, özerklik, baðýmsýzlýk ve kendine ait bir kimlik. Cinsel açýdan kadýnýn penis sahibi olmaya duyduðu
özlem temel noktadýr. Irigaray'e göre, cinsel açýdan kadýnýn eksik, erkeðinse tam
olarak algýlanmasý sembolik düzen tarafýndan sahneye konan bir oyundur.
Norah evden kaçtýktan sonra, annesi Reta'nýn farkettikleri temel noktalardan biri kadýnlarýn boyunduruk altýna alýndýklarý ve ataerkil düzende öteki konumuna getirildikleridir. Kendinin ve etrafýndaki kadýnlarýn durumunu þöyle özetler:
...dünya ikiye bölünmüþ, bir tarafta doðuþtan, hatta gebelikte ellerine güç verilenler ve sonsuza dek evet diyen görünürde rastgele kromozom
faktörüyle kodlananlar, ve öte yandan Norah gibiler, Danielle Westerman
gibiler, annem gibiler, kayýnvalidem gibiler, benim gibiler, ve tanýmlanmamýþ
ötekiliðin içine düþüp, böylece kendini ifade etme ve kendi hayatýna sahip
çýkma güçlerinin, vücudunu kapatma ve aðzýný mühürleme ve Büyük
Patlama'nýn havai fiþeklerine ve kayýp giden yýldýzlarýna ve göz kamaþtýrýcý
ýþýðýna karþý hiçbirþeymiþ gibi durma dürtüsüyle yer deðiþtirmiþ olduðu bizler.
Ýþte sorun burada (Shields, 2003:270-271).
Irigaray'a göre bu problemin kökü, temsil edilmeyen anne-kýz iliþkisinin2
kadýnlarý annelik fonksiyonuna indirgeyerek, onlarý bir kimlik oluþturmaktan alýkoymasýnda yatar.
Temsil edilmeyen bir anne-kýz iliþkisi kadýnlarýn sembolik düzende
annelikten baþka bir kimlik oluþturmalarýný hemen hemen imkansýz hale
getirir ve böylece kadýnlarýn batý metafiziðine karþý tehdit oluþturmalarý
engellenmiþ olur… Ayný'nýn metafiziðine karþý gerçek bir tehdit olmalarý
mümkün olmaktan çýkar. Kadýnlar böylece "arta kalan," "eksik erkek,"
"alýþveriþ nesneleri" vs. olarak kalýrlar (Whitford, 1991:77).
Erkekler için temel ontolojik kategori kelimenin hem sözlük hem de mecazi
Anneler ve Kýzlar: Unless Romaný'nda Kadýn Dayanýþmasýnýn Gerekliliði l N. Esayan
anlamýyla "konut/mesken"dir (habiter); erkekler evlerde, kadýnlarda, kasabalarda,
dilde, kavramlarda, teorilerde vs. yaþarlar. Öte yandan, kadýnlarýn bu kültürdeki
ontolojik konumlarý "evsiz barksýzlýktýr" (dereliction), bu da onlarýn bir kimlik sahibi
olamamalarý anlamýna gelir. Kadýnlarýn bu kimlik karmaþasýdýr onlarý birbirine
düþürüp, birbirlerini sevmelerini hemen hemen imkansýz kýlan. Kadýnlarýn ataerkil
düzende sahip olduklarý tek kimlik anneliktir. Erkeklerin kadýnlarý anneleri yerine
koymalarý, kadýnlarýn da birbirleriyle sonsuz bir rekabete girmeleri iþte bu yüzdendir, çünkü annelik pozisyonu tek olduðundan, kadýnlar bu yer için birbirleriyle
sonsuz bir mücadele vermek durumunda kalýrlar.
Irigaray, kadýnýn bir kimlik edinebilmesi için öncelikle bu yatay iliþkinin, yani
kadýnlarýn birbirleriyle olan iliþkilerinin düzeltilmesi gerektiðini söyler, bunun için de
öncelikle anne-kýz arasýndaki iliþki düzeltilmelidir. Romanda kýzýn annesinden kopuþunu, Reta'nýn arkadaþlarýndan biri olan Gwen'in erkek arkadaþýnýn kendisinden
kötü koktuðu gerekçesiyle karýn deliðini, yani sembolik olarak anneyle olan son
baðý kapatmasýný talep etmesiyle temsil edilir. Irigaray'e göre "[a]nne/kýz, kýz/anne
arasýndaki iliþki toplumumuzda patlayýcý bir unsurdur. Çünkü bu iliþkiyi gözden
geçirmek ve deðiþtirmek ataerkil düzenin altýný oymak demektir" (Whitford,
1991:77). Ancak kadýnlar tam da bu yüzden "eksik etek" olarak tanýmlanmaktadýrlar; çünkü anne-kýz iliþkisi ataerkil düzende temsil edilmemektedir. Irigaray
modern toplumu aslýnda heteroseksüel deðil, hom(m)o-seksüel olmakla suçlar,
yani, ona göre varolan düzen erkeklik göstereni (masculine signifier) altýnda bir
aynýlýk cinselliðidir (a sexuality of the same). Bu nedenle, Irigaray, varolan
"heteroseksüel" düzeni yeniden yapýlandýrmayý, daha doðrusu gerçek anlamda
heteroseksüel bir düzen inþa etmeyi amaçlar. Batý kültürünün annenin cinayeti
üzerine kurulu olduðunu iddia ederek, bireyin anneye minnet duymasýný yani köklerini önemsemesi gerektiðini, diþi soy kütüðünün (maternal genealogy) yaratýlmasýný ve bunun anne ve kýz iliþkisini temsil etmesi gerektiðini söyler. Bu iliþkide
anne, hem anne hem de kadýn olabilmelidir. Böylece de kadýnlar annelik fonksiyonuna indirgenmez ve birbirleriyle rekabete girmezler. Fakat bütün bunlarýn
gerçekleþebilmesi için yeniden doðum þarttýr. Romanda bu durum, Norah'nýn
sokakta yaþamasýndan dolayý zatüreeye yakalanýp hastanede dokuz ay kalmasýyla
sembolize edilir.
Irigaray, kadýnlarýn 'Babanýn Oyunu'nda nesneler ve rakipler olmalarýndan
ziyade, kendi gerçekliklerinin aktörleri olmalarýný ister. Bu da ancak anne ve kýzlarýn
birer kadýn olup kendi farklýlýklarýný vurgulamalarýyla mümkün olabilir. Irigaray þöyle
der: "Annelik mutlaklýðýna (son sýðýnak) veda edip, annelerimizle kadýn kadýna
karþýlýklý bir iliþki kurmalýyýz, öyle ki bu iliþkide onlar da kendilerini bizim kýzlarýmýz
olarak hissedebilmeliler" (1995:50). Anne-kýz iliþkisinin temsil edilmediði sembolik
düzende, kadýnlar arasýnda bir dayanýþma kurulmasý þarttýr. Bu tür bir besleme ve
destek tam da Norah ve Reta arasýndaki iliþkide eksik olan þeydir. Bütün bunlarýn
farkýna varan Norah'nýn evden kaçýþý, Reta'nýn Irigaray'in bahsettiði bu eþitlikçi
iliþkiye sürüklenmesine neden olur.
13
kilad l Kocaeli Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi Araþtýrma Dergisi
14
Birtakým eleþtirmenlerin ataerkiyi, erkeklerin kadýn ve çocuklar üstünde kurduklarý egemenliðin bir belirtisi olarak tanýmladýklarý düþünülürse, Reta'nýn ataerkil
sisteme hizmet ettiðini iddia etmek yanlýþ olmaz. Bu durum Norah'nýn, annesine
gelecek hakkýndaki planlarýný söyledikten sonra Reta'nýn verdiði tepkide apaçýk
görülmektedir. Norah annesine okulu ve erkek arkadaþýný býrakacaðýný söyleyince,
Reta onu þöyle azarlar: "Bugün babanla konuþmak zorundasýn!" (Shields,
2003:131). Norah'yý anlayýp ona yardýmcý olmaya çalýþmak yerine, onu babasýyla
karþý karþýya getirmeye çalýþmasý, Reta'yý düzenin bir koruyucusu konumuna getirir.
Bu da zaten Norah'nýn annesini son ziyareti olacaktýr. Bu son konuþmadan az önce
Norah annesiyle bedensel bir birlik (bodily encounter) kurmaya çalýþmýþtýr: "Eðilerek
belime sarýldý, alnýný karnýma bastýrarak baþ parmaðýyla sabahlýðýmýn kemerine
tutundu" (Shields, 2003:128). Ancak annesi onu bu þekilde paylayýnca, annesinin
ataerkil düzeni içselleþtirmiþ olduðunu ve onunla sembolik düzen dýþýnda bir
iletiþim kuramayacaðýný farkeder ve evden kaçar. Irigaray'in de dediði gibi, "ataerkil düzenimizde kýz çocuðu annesiyle olan iliþkisini kesinlikle kontrol edemez"
(1985:43).
Bir keresinde Norah bir taraftan ayakkabýcýda ayakkabý denerken, bir
taraftan annesine düðün yemekleriyle ilgili sorular sormaktadýr. Norah þöyle der:
"Bu ayakkabýlardan nefret ediyorum" (Shields, 2003:70). Bu da Norah'nýn ataerkil
düzenin kendisine dayatmaya çalýþtýðý hiçbir þeyi kabul etmeye niyeti olmadýðýna
iþarettir. Zaten babasýnýn otoritesini kabullenmek istemediði için evden kaçar.
Annesi babasýyla resmen evlenmemiþ olabilir ama bu, düzene karþý bir tavýr sayýlmaz çünkü evlenmemek 1960'lý yýllarýn bir modasýdýr. Evlenmediði halde partnerinin soyadýný alarak ve de onun düzenine ayak uydurarak Reta zaten özerkliðini
elden býrakmýþtýr.
Norah evden kaçtýktan sonra, Reta'nýn farkettiði baþka bir nokta da, kadýnlarýn edebiyat dünyasýndan dýþlanmýþ olduklarýdýr. Reta birtakým editörlere bu durumu eleþtiren mektuplar yazar, ancak bunlarý bir nedenle göndermez. Reta'nýn bu
ve birtakým diðer konularda edinmiþ olduðu içgörüler, yazmakta olduðu romanýn
örgüsünde ve yaptýðý izlek deðiþikliklerinde de farkedilir. Norah'yý kaybettikten
sonra, Reta kitabýna daha çok zaman ayýrýr; yazdýðý roman adeta kayýp kýzýnýn yerini almýþtýr. Hayatýnda yaptýðý hatalarý yavaþ yavaþ anlamasýna paralel olarak, özellikle kitabýndaki baþ karakterler olan Alicia ve Roman'ýn birbirleriyle olan iliþkilerinin
de zamanla deðiþtiði gözlemlenir. Baþlangýçta Alicia ve Roman hemen hemen
erkek-egemen düzenin birer temsilcisi gibidirler. Alicia bir birey olmaktan çok uzakta, Roman'ýn isteklerine boyun eðen bir kýzdýr. Ancak zaman geçtikçe, Reta
Alicia'nýn kaderini deðiþtirmeye baþlar:
Alicia'nýn Roman'la evliliði ertelenmeli. Romanýn gidiþatýný þimdi daha
iyi anlýyorum. Alicia'nýn bir partneri olmamalý. Dünyadaki yalnýzlýðý onun cenneti, hep de öyleydi, ve bunu neredeyse feda edecekti, daha doðrusu, ben,
bir yazar olarak, bunu ondan almak üzereydim… Alicia kendini anlamada
ilerleyecek ve ona ayrýlan sayfalar çoðalacak (Shields, 2003:172-173).
Anneler ve Kýzlar: Unless Romaný'nda Kadýn Dayanýþmasýnýn Gerekliliði l N. Esayan
Romanýn sonunda Alicia Roman'dan ayrýlýr ve Çin'e þiir okumaya gider.3
Reta'nýn yeni editörü Arthur ise, romandaki izlek deðiþikliðinden çok rahatsýz olur
ve bu konuda Reta'ya birtakým eleþtiriler getirir, daha doðrusu onu bu deðiþiklikleri
yapmasý konusunda zorlar. Getirdiði eleþtiriler ve istediði deðiþiklikler birçok açýdan
Arthur'ý ataerkil düzenin bir savunucusu haline getirir: "[Alicia] --- iddia edemez, --disiplinsiz, --- Roman'ýn yaptýðý gibi konsantre olamaz --- hakkýnda fikir deðiþtirir, -- eksik" (Shields, 2003:286).
Ataerkil düzenin kadýnlar hakkýndaki iddialarý gözönünde bulundurulduðunda, bu satýrlarýn sadece Alicia'ya deðil tüm kadýnlara yönelik olduðunu iddia etmek
yerinde olur. Arthur Reta'dan kitapta daha birçok deðiþiklik yapmasýný ister:
"Bir liste yaptým. Ýþte þöyle. Birincisi, Roman konusu var. Rolünün
geniþletilmesi gerekiyor. Ýç dünyasý. Atalarýnýn ülkesine hacca gitmek istemesi. Bunu romanýn merkezi olarak görüyorum."
"Ama asýl odak Alicia - sandým ki - yani, onu iyi olduðu için takdir
ettiðini söylemiþtin. Bunu telefonda söyledin, hatýrlýyor musun?
"Ýyilik ama büyüklük deðil. Bunu kim söylemiþti?"
…
"Düþündüm de Roman'ý tromboncu deðil kemancý yapmalýsýn.
Keman kulaða daha ciddi geliyor, yani, bir enstrüman olarak…"
"Ah, sanýrým bunu yapamam -"
"Ýlk kitapta tromboncu olduðu için tromboncu olarak kalmasý gerektiðini düþünüyorsun. Ama bence bu devam konusundan vazgeçersek Reta,
Roman herþey olabilir. Orkestra þefi bile olabilir. Yada bir besteci."
"Ve Wychwood City -"
"Kolaylýkla New York'ta yaþayabilir. Yada Boston'da. Þikago? Evet,
belki de Þikago'da…"
"Ah, sanmam, artýk."
"Birdenbire, hayatýnýn ortasýnda, daha fazlasýný istiyor. Daha fazlasýna
özlem duyuyor."
"Kim?"
"Roman."
"Ah."
15
kilad l Kocaeli Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi Araþtýrma Dergisi
…..
"… Gerçek aþký tabii ki Sylvia. Roman'ýn isteklerine duyarlý… Ben
Roman'ýn, kitabýn merkezi olmasýndan bahsediyorum, ve Alicia, bütün çekiciliðine raðmen, bu role uygun deðil…" (Shields, 2003:283-285)
16
Arthur romanýn izleðinin Roman'ýn daha saygýn ve ciddi bir karakter olmasýný
saðlayacak þekilde deðiþtirilmesi gerektiðine inanmaktadýr. Roman'ýn daha ciddi bir
iþi olmalý, daha ciddi bir enstrüman çalmalý ve romanýn merkezi olmalý. Kadýnýn rolü
de sadece erkeðin isteklerini tatmin etmek olmalý. Dahasý Arthur, Reta'yý kendi ismi
yerine R. R. baþharflerini kullanmaya ikna etmeye çalýþýr. Ancak Reta baþharfleri kullanmanýn onun bir erkek yazar gibi algýlanacaðýna yol açacaðýný söyleyerek bu önerisine karþý çýkýnca, Arthur Reta'ya artýk cinsiyetçi düþünmemesini, olaylara daha
evrensel bakmasýný söyler. Arthur'un bu iddiasý önemlidir çünkü feministlere göre
ataerki, evrensellik ve mantýk üzerine kuruludur. Carole Pateman (Yuval-Davis,
1997:7) ataerkinin Fransýz akýmýyla beraber kardeþliðe dönüþtüðünü söyler, bu
kardeþlik düzeninde erkekler kamusal alanda birbirleriyle eþit bir düzene sahip
olmak için toplumsal bir sözleþme yapmýþlardýr, ancak özel alanda kadýna hükmetme yetkileri vardýr. Irigaray'e göre de "Aydýnlanma deðerlerinin kadýna uygulanmadýðý açýktýr… Hümanist özne, liberal politik düþüncenin çekirdek bireyidir,
toplum sözleþmesine iþtirak eder ve her zaman erildir" (Whitford, 1991:16).
Irigaray buna çözüm olarak da cinsiyetli haklar (sexuate rights) talep edilmesini
önerir: Erkek ve kadýn arasýndaki farklar vurgulanmalý, iþ sistemi ve hedefleri kadýn
ve erkekler tarafýndan tanýmlanmalý, sosyal haklar ve görevler bu farklýlýklar üzerine
kurulmalý ve bunlar yasaya yazýlmalýdýr.
Arthur'un karþý çýktýðý diðer bir konuysa, Reta'nýn bu kitabýnýn adýný Thyme
in Bloom koyarak, bunu ilk kitabý My Thyme is Up'ýn devamý yapmak istemesidir.
Bunun yerine kitabýn adýný sadece Bloom koymasýný ister, böylece bu kitap bir
öncekinin devamý olmayacak ve Reta kendi önerdiði deðiþiklikleri yapabilecektir.
Arthur'un önerdiði bu isim önemlidir çünkü bu, baba ve oðullarýn edebi tarihi
(patrilineage) kavramýný ortaya atan kiþiye, Harold Bloom'a bir göndermedir. Bloom
edebi mücadeleyi, her bir oðulun babasýna karþý vermiþ olduðu Oedipus mücadelesi olarak tanýmlar ve kadýnýn bu yaratma sürecine erkek yazarýn ilham perisi
olarak iþtirak ettiðini öne sürer. Irigaray, ataerkiyi, "babalar ve oðullarýn tarihine ve
erkek kardeþler arasýndaki rekabete olan özel saygý" (Whitford, 1991:23) olarak
adlandýrýr. Bloom'un teorisine karþý, feminist yazar ve eleþtirmenler, "matrilineage,"
yani anneler ve kýzlarýn edebi tarihi kavramýný ortaya atmýþlardýr. Anneler ve kýzlar
arasýndaki iliþkide de bir dayanýþma olmalýdýr. Ýþte Arthur bütün bu önerileriyle
bunu yýkmaya çalýþýr.
Arthur'un getirmiþ olduðu öneriler, kadýnlarýn erkek-egemen düzende nasýl
tek baþlarýna önem taþýmadýklarýný gözler önüne serer. Kadýnlarýn konumu
iliþkiseldir, yani, ancak kurumlarý ve aileleri birbirine baðlayan çimento görevi görürler. Bu yüzden de erkeklere, yani anlam taþýyan yapýtaþlarýna ihtiyaç duyarlar.
Anneler ve Kýzlar: Unless Romaný'nda Kadýn Dayanýþmasýnýn Gerekliliði l N. Esayan
Romanýn ve ünitelerin baþlýklarý kadýnlarýn ataerkil düzendeki bu fonksiyonlarýyla
yakýndan alakalýdýr. Bu baþlýklar, tek baþlarýna anlamlarý olmayan, ama cümleleri birbirine baðlamaya yarayan, bu yüzden, böylece, yerine, raðmen, henüz gibi
baðlaçlardýr. Böylece romanýn genelinde kadýnlar ön plandadýrlar ve de erkekler yerine birbirleri arasýnda baðlantý kurarlar. Bu yolla, romanda kadýnlar arasýnda bir
kardeþlik ve dayanýþmanýn gerekliliði vurgulanmaktadýr. Romanda bu dayanýþmanýn
ideal örneðini iki kütüphaneci olan Tessa ve Cheryl vermektedirler. Bu iki kadýn ayný
zamanda iyi birer arkadaþlardýr da: "Bunu hemen hemen baþarmýþlar. Neredeyse
sevgi gibi. Birbirlerinden gurur duyuyorlar, ve bunu yüksek sesle dile getirmeyi
seviyorlar" (Shields, 2003:39). Tessa'nýn ellili, Cheryl'ýn da otuzlu yaþlarýnda olduðu
düþünülürse, aralarýndaki iliþki Irigaray'in kadýnlarýn kurmalarýný istediði anne-kýz
iliþkisine de iyi bir örnek teþkil eder.4
Reta roman yazmanýn yanýsýra yýllardýr Fransýz düþünür ve þair Danielle
Westerman'n kitaplarýný çevirmektedir. Ýkisinin arasýnda hem kadýn hem de yazar
olmalarýndan kaynaklanan bir tür kardeþlik iliþkisi bulunmaktadýr. Ayný zamanda,
Danielle Reta'dan kýrk yaþ büyük olduðu için, bu iliþkiye anne-kýz iliþkisi gözüyle de
bakýlabilir. Reta, Danielle'in Ýngilizce konuþan dünyayla iletiþim kurmasýnda bir aracý
görevi görür. Danielle ayný zamanda dünyadaki ilk feministlerden biridir. Bütün bunlar Danielle'i yalnýz ve yabancýlaþmýþ bir kadýn yapar. Bu yüzdendir ki Reta, onun
Island (Ada) adlý kitabýný ingilizceye Isolation, yani yanlýzlýk, olarak çevirmeye karar
verir, çünkü Ada adý onun bu yanlýzlýðýný karþýlamaya yetmez.
Danielle'in yanlýz olmasýnýn baþka bir nedeni de erkek-egemen batý edebiyatý
geleneðinde bir kadýn yazar olarak varolmaya çalýþmasýdýr. Virginia Woolf, Kendine
Ait Bir Oda adlý kitabýnda (1929:59-60, 69), baþyapýtlarýn yýllarca süregelmiþ ortak
bir düþünme sonucu ortaya çýktýklarýndan bahseder ve kendisi dahil tüm kadýn
yazarlarýn anneleri aracýlýðýyla geçmiþe baktýklarýný söyler. Virginia Woolf ve diðer
birçoklarý gibi, Amerikalý eleþtirmenler Gilbert ve Gubar da kadýn yazarlarýn azlýðýndan kaynaklanan sorunlara dikkat çekerler. Kadýnlar eril edebiyat dünyasýnda,
kendilerinden "üstün" olan babalarý karþýsýnda, kendilerini rüþtlerini ispatlamak
zorunda hissederler ve bu da onlarý güvensiz olmaya iter. Gilbert ve Gubar bunu
"yazarlýk kaygýsý" olarak adlandýrýrlar. Durum böyleyken de kadýnlar birbirlerini
beslemeli ve korumalýdýrlar.
Romanda, Glenmar Collection üyeleri tarafýndan kurulan Stepping Stone
Basýmevi, edebiyat dünyasýnda olmasý gereken bir kadýn dayanýþmasýna iyi bir örnek
teþkil eder. Bu sekiz kadýn, güçlenmek için biraraya gelerek kitaplarýný beraber
basarlar. Ayrýca içlerinden bazýlarý zaman zaman biraraya gelerek kendi hayatlarýndan ve kadýnýn ataerkil düzendeki konumundan sözederler. Bu diyaloglarý onlarý
besleyip güçlendirir ve beraber "yazmalarýný" saðlar. Bu konuþmalarda en çok göze
çarpan unsur, birbirlerini sürekli olarak bölmeleri ve birinin yarým býraktýðý cümleyi
bir diðerinin tamamlamasýdýr:
"Birbirimizin lafýný sürekli bölüyoruz. Farkýnda mýsýnýz dördümüz nasýl
17
kilad l Kocaeli Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi Araþtýrma Dergisi
da -"
"Bu farklý. Eðer arada bir ast-üst iliþkisi yoksa birbirinin sözünü
kesmek doðal -"
"Gerçekten mi? Buna gerçekten inanýyor musun?"
"Sohbet böyle ilerler, tuðla üstüne tuðla…" (Shields, 2003:254)
18
Bu kadýnlar böylece biraraya gelip, Irigaray'in "uðultu" (babble) diye
adlandýrdýðý "diþi" bir dil konuþmaktadýrlar, yani yarým kalan cümleler, nidalar, paylaþýlan sýrlar ve söz kesmeler. Bu diþi dil, rasyonel ve çizgisel olmadýðýndan, sembolik düzenin dýþýnda kalýr. Irigaray bu teorisini, kadýnýn genital organlarýndan örnek
alarak kurar. Birbirine sürekli deðen iki dudak, metaforik olarak yatay ve dikey iliþkileri temsil eder. Yatay iliþki kadýnlar arasýndaki, dikey iliþkiyse anneler ve kýzlarý
arasýndaki iliþkiyi temsil eder. Kadýnlar arasýndaki iliþkiyi iki dudak açýsýndan ele
alarak, Irigaray yine kadýnlar arasýnda bir dayanýþmanýn gerekliliðini vurgular.
Kadýnýn baþka kadýnlarla ve kendisiyle iletiþimi erkek-egemen toplumda dýþlanýr;
kültürde yalnýzca tüketilen bir anne bedeni vardýr. Irigaray'e göre, bu bedenin sunduklarý düþünülüp, yeni bir etik oluþturulmalýdýr.
Norah evden kaçtýktan sonra, önce erkek arkadaþýyla yaþamaya gider. Gittiði
ilk gün, plastik bir tabak-çanak rafý almak için süpermarkete uðrar. Bu raf onu
ataerkil düzen tarafýndan öngörülmüþ geleneksel kadýn rolüyle özdeþleþtirmemize
neden olur. Ancak tam eve dönerken, yolda baþý örtülü Müslüman bir kadýnýn kendisini yaktýðýna tanýk olur ve düþünmeden yangýný söndürmek için kadýnýn üstüne
atýlýr. Ancak elindeki plastik raf tutuþur ve Norah'nýn eli yanar. Norah'nýn eli kadýnýn
eriyen eliyle birleþir. Bu sahne birçok gerçeði ortaya çýkarmasý açýsýndan önem taþýr.
Bu iki farklý kültürden gelen kadýný birbirlerine baðlayan nesne, kadýnýn ezilmiþliðini
temsil eden plastik rafýn ta kendisidir. Norah Müslüman kadýnla "bir" olur, böylece
ataerkil düzenin nihai yýkýcýlýðýný onunla paylaþýr. Bu iki farklý düzenden gelen kadýn
ayný þekilde düzene karþý koyarlar: Vücutlarý aracýlýðýyla. Müslüman kadýn kendisini
yakar. Norah ise, bu olaydan sonra sokaklarda yaþamaya baþlar ve zatüreeye
yakalanýr, bu da onun ataerkil düzende nefes alamadýðýnýn bir göstergesidir. Bu iki
farklý kültürden gelen kadýnýn bu þekilde ortak bir paydada birleþtirilmesi,
görünürde farklý olmalarýna raðmen, iki kültürün aslýnda birbirlerine benzer
olduðuna iþarettir. Müslüman dünyada kadýn bir bedenden ibarettir ve erkeðin
bakýþýndan korunmasý için örtülmesi gerekir. Kadýn kamusal alandan mahrumdur
ve özel alana hapsedilmiþtir. Öte yandan, Hýristiyan dünyada kadýn, evrensellik ve
eþitlik adýna erkek kategorisine indirgenmiþtir.
Romanýn sonuna doðru, kadýn karakterlerin kendi kadýnlýklarýyla barýþtýklarýný ve böylece de diðerleriyle bir uzlaþmaya vardýklarý gözlemlenir. En önemli
uzlaþma Reta ve Norah arasýnda gerçekleþir. Norah'nýn annesine vermek istediði bir
mesaj vardýr ve ancak Reta romanýn sonunda bunu anlayýnca ikisi arasýnda iyi bir
Anneler ve Kýzlar: Unless Romaný'nda Kadýn Dayanýþmasýnýn Gerekliliði l N. Esayan
uyum saðlanýr. Bu iki kadýndan hangisi daha olgundur? Hangisi anne hangisi kýzý
rolündedir? Ýþte ancak bu roller deðiþtiðinde, Norah bir anne gibi Reta'ya örnek
olduðunda ikisi arasýnda bir uzlaþma saðlanýr. Norah hastanede metaforik olarak
yeniden doðar çünkü hastanede dokuz ay yatar. Böylece anne ve kýz birlikte
Uyuyan Güzel masalýný yeniden yazarlar. Ancak tek farkla. Norah'nýn uyandýðýnda
gördüðü ilk kiþi annesidir, beyaz atlý prens deðil.
Diðer bir uzlaþma, Reta'nýn kendi kadýnlýðýyla barýþmasýyla gözlenir. Bunun
ipucu romanda þöyle verilir. Reta'nýn adý, onun yazdýðý kitap hakkýnda bir makale
yazan erkek profesörün adýyla ayný puntoda yazýlacaktýr. Ama Reta bunu "düþünmemeye çalýþýr." Diðer bir deyiþle, ataerkil düzenin ve onun dayattýklarýnýn farkýndadýr, ancak buna yenilmeyerek yazmaya devam edecektir.
Romanýn izleði, neredeyse hemen hemen düzgün bir anne-kýz iliþkisi ve kadýn
dayanýþmasýnýn gerekliliði temalarýna dayanýr. Anne ve kýz arasýnda kadýn kadýna bir
iliþki olmalý, ikisi de birbirine eþit derecede destek olmalýdýrlar. Kadýnlar arasýnda
yaþanan rekabete gelince, bu durum sembolik düzenin kadýnlara kurduðu bir tuzaktýr. Kadýnlar birbirlerine, Mary Daly'nin ezilen grup üyeleri arasýnda yaþanan rekabet
için söylediði "yatay þiddet" uygulamaktan vazgeçmeli ve mümkün olduðunca birbirlerine destek olmalýdýrlar ki bulunduklarý ikincil konumdan sýyrýlýp gerçek bir kimlik
edinebilsinler. Irigaray'in dediði gibi, belki gerçekten "Tanrý öldü" ancak Penis dimdik
ayakta! Bu yüzden de ona karþý kadýnlar saflarýný birleþtirmeliler.
NOTLAR
1- Bu yazýda yabancý kaynaklardan yapýlan tüm çeviriler yazara aittir.
2- Irigaray'in temsil edilmeyen anne-kýz iliþkisiyle söylemek istediði, bu iliþkinin dilsel, toplumsal, göstergesel, kültürel, teorik, mitik, dini ve baþka temsillerinin olmadýðýdýr. Bunun tam tersine örnek
olarak, Hýristiyan öðretisinde ve bunun resmediliþinde sýkça rastlanan ana-oðul iliþkisi verilebilir.
3- Bu, Kristeva'nýn Çin'e inceleme yapmaya gitmesine bir gönderme olabilir. Kristeva Çin'de
yaptýðý incelemeler esnasýnda, Batýlý bir kadýn olarak kendi konumunu karþýlaþtýrma fýrsatýný buldu.
Özellikle de Batý'daki annelik ve kadýnlýk sorunlarýyla ve bunlarýn temsil edilmelerindeki sorunlarla
ilgilenir hale geldi. bknz. Julia Kristeva (1986). The Kristeva Reader. ed. by Toril Moi. New York:
Columbia University Press. s. 145.
4- Anne kavramýný sadece biyolojik anne anlamýnda deðil, daha geniþ bir anlamda kullanan ilk
kiþi Alica Walkerdýr. Alica Walker, "Edebi Annelerimizin Arayýþý" adlý yazýsýnda, anne kavramýný sadece
kendi biyolojik annesi için deðil, diðer tüm kadýn akrabalar ve komþular, güçlü ve önemli tüm kadýnlar
için kullanýr
5- Sandra Gilbert ve Susan Gubar'ýn yaklaþýk 30 yýldýr beraber kitap yazmalarý, bir bakýma
kadýn dayanýþmasýna bir örnek teþkil edebilir.
19
kilad l Kocaeli Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi Araþtýrma Dergisi
Kaynakça:
Chodorow, Nancy (1984). The Reproduction of Mothering. Berkeley: University of
California Press.
Irigaray, Luce (1985). This Sex which is not One. Ithaca: Cornell University Press.
------ (1995). The Irigaray Reader. Oxford: Blackwell Publishers Ltd.
20
Shields, Carol (2003). Unless. London: Harper Collins Publishers.
Stern, Karl (1965). The Flight from Woman. New York: Paragon House Publishers.
The British WAVAV (1985). Women Against Violence Against Women. Onlywomen
Press.
Whitford, Margaret (1991). Luce Irigaray: Philosophy in the Feminine. London and
New York: Routledge.
Woolf, Virginia (1929). A Room of One's Own. England: Penguin Books.
Yuval-Davis, Nira (1997). Gender & Nation. London, Thousand Oaks, New Delhi:
Sage Publications.

Benzer belgeler