türk metal - Türk Metal Sendikası

Transkript

türk metal - Türk Metal Sendikası
GENEL BAŞKANIMIZ
DERDİMİZ
EMEK VE EKMEK
EDİTÖRDEN
GELİŞTİKÇE
BÜTÜNLEŞEN
TÜRK METAL!
Bir yanda Afrika ve Ortadoğu’da kan gövdeyi götürüyor, diğer yanda dünyanın
pek çok yerinde insanlar sel felaketleri, depremler ve mali krizlerle ya hayatını kaybediyor, ya da hayatı çekilmez duruma geliyor. Anlaşılan o ki, dünyaya
huzur ve rahat yok. Geçen yüz yıl da böyleydi, şimdiki yüz yıl da böyle geçeceğe
benziyor.
ERTAN GENÇTÜRK
[email protected]
Türkiye’den olaylara bakınca, Türkiye de depremlerle, terörle, mali krizlerle defalarca sarsıldı, defalarca bunalıma girdi, halk gelecekten ümidini kesme noktasına geldi. Ancak milli birlik ve beraberlik neticesinde, ekonomik krizlerde başka
ülkelerde olduğu gibi yaşananları makul seviyelerde kabullendik, depremlerde doğal afetlerde birbirimize kenetlendik, dünyaya yardımlaşma ve dayanışma örneği
sergiledik. Terörle mücadelede birbirimize düşmedik, her daim sağduyulu yaklaştık
olaylara. Türkiye insanı yaşadığı tecrübelerinden olsa gerek, şoklara karşı daha dik
ve dayanıklı durabiliyor.
Dünyada yaşanan felaketleri göz önüne aldığımızda, organizasyonun, birliğin, yardımlaşmanın, dayanışmanın, seferberliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Sivil toplum demek, aynı düşünce ve duyguya sahip birbirine benzer yapıdaki
insanların bir araya gelerek ortak hareket ettiği, kurumsal şekil demek. Sendikalar da
sivil toplum örgütleridir. Ve sendikalar bir sivil toplum örgütünden çok daha fazla şey
demektir.
Türk Metal ailesinin gerek mali krizlerde, gerek doğal afetlerde, gerekse terörle mücadelede tek vücut ve tek yürek olarak olması gereken tepkiyi verdiğini artık bütün Türkiye biliyor.
Böylesine kuruluşların iyi günden ziyade, esas kötü günler için var olduğunu da herkes anlamış oluyor. Türk Metal dergisinin geçmiş sayılarının içeriğinde etkilere karşı nasıl tepkiler
verdiğimiz herkesin, bu derginin takipçileri tarafından malumdur.
İşte yine bir Türk Metal dergisi olarak karşınızdayız. Türk Metal ailesi dev bir organizasyona
daha imza attı. 16. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı ile ilgili her detay ve renkli foto içeriğimizde
mevcut. Torba yasanın ardından yasa ile ilgili hukuki yazılarımıza bu ay ağırlık verdik. Çıkan
yasanın kimi nasıl etkileyeceğine dair akıllarda oluşan soru işaretlerini bu ay gidermeye çalışacağız. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, bu ay iki önemli görev daha üstlendi: Uluslararası
Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Başkanlığı ile Türkiye’nin güzide kuruluşlarından Milli
Prodüktivite Merkezi’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı… Bu görevleri ile ilgili Genel Başkanımızın
açıklamalarını dergimizde bulabilirsiniz.
Son bir notumuz daha var… Dergi numaraları üzerinden çekilişimizi gelecek ay gerçekleştireceğiz.
Çekiliş sonucu eşiyle her şey dahil bir hafta tatil kazanacak şanslı üyelerimiz gelecek aydan itibaren
dergimizde duyurulacak. Derginiz numarası bu sayıdan itibaren arka kapağın içine taşındı… Şansınız bol, tatiliniz zevkli olsun…
Türk Metal dergisi sizleri her türlü gelişmeden, her türlü bilgiden haberdar etmek için düzenli olarak
her ay sizlerin eline ulaştırılıyor. Sayfa sayısının % 72 artırılmasının ardından baskı adedi de % 50’den
fazla artırılan ve her geçen ay etkisi ve içeriği sizlerin görüşüyle yükselen dergimizi size armağan ediyoruz.
MART 2011 // 1
İÇİNDEKİLER
4 Genel Başkan’dan Başyazı
6 Sektörden Haberler
7 Kısa Haberler
8 Kadın İşçiler Kurultayı
23 Konfederasyondan
24 Kılıçdaroğlu’na Cevap
26 Haber UAMİF Genel Başkanlığı
28 Haber MPM Genel Kurulu
30 Bizim Fabrikalarımız Çolakoğlu Metalurji
34 İşte Hayatımız
37 Hukuk Makale Hüseyin Ekmekçioğlu
40 Hukuk Makale Tuncay Songür
43 Dünyadan Haberler
44 İki Çift Laf Ertan Gençtürk
46 Bir Haberin Analizi Mustafa Kemal Şen
48 Makale - Mobbing Selda Oğuz
50 Türk Metal - MESS Eğitim
52 Basın Temsilcileri Bildiriyor
55 Bizden Haberler
TÜRK METAL SENDİKASI
AYLIK YAYIN ORGANI
Mart 2011 | Sayı: 140
YAYIN SAHİBİ
Türk Metal Sendikası Adına
Pevrul KAVLAK
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Bekir EROĞLU
HABER MÜDÜRÜ
Ertan GENÇTÜRK
YÖNETİM MERKEZİ
Türk Metal Sendikası Genel
Merkezi Basın Müşavirliği
Beştepeler Mahallesi Yaşam
Caddesi Nergiz Sokak No:3 06520
Söğütözü/ANKARA
Tel: 0312 292 64 00
Faks: 0312 284 40 18
[email protected]
GRAFİK UYGULAMA
BASKI
Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş.
Ziraat Bankası Tesisleri
İstanbul Yolu Trafo Karşısı
Varlık - ANKARA
Tel: 0(312) 384 73 44 - 45
YAYIN TARİHİ: 30 / 03 / 2011
YAYININ TÜRÜ: YAYGIN SÜRELİ
YAYIN ARALIĞI: BİR (1) AY
YAYIN DİLİ: TÜRKÇE
Dergimiz basın ahlak yasasına uyar.
Ayda bir yayımlanır ve
üyelerimize ücretsiz dağıtılır.
Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayımız coşkuyla tamamlandı… Kurultaya Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan dört bakanı ile birlikte katıldı. Kurultayın açılış konuşmasını yapan Genel
Başkanımız tüm Türkiye’ye seslenerek, “Bizim
derdimiz önce emek, sonra ekmek” dedi. Kurultayda konuşan Başbakan Erdoğan’ın, “kadına şiddet alçaklıktır” sözleri 8 Mart günü gazetelerin manşetlerinde yer aldı.
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, iki önemli
görev daha üstlendi. Milli Prodüktivite Merkezi
Yönetim Kurulu Başkanlığı ile Avrasya Metal
İşçileri Federasyonu Genel Başkanlığı görevlerini de, bundan sonra Türk Metal Sendikası
Genel Başkanı Pevrul Kavlak yürütecek…
Torba yasa ile birlikte çıkan ve çalışma hayatını etkileyen bazı maddelerin incelenmesi. Türk– İş Hukuk Danışmanı Hüseyin
Ekmekçioğlu’nun ele aldığı konular arasında,
Yargı kararlarının uygulanmasının engellenmesi, Belediye ve İl Özel İdaresi işçileri, 5510
sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanunda yapılan değişiklikler, 4857 İş Kanununda yapılan değişiklikler ile, 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda yapılan değişiklikler bulunuyor.
8
28
Bizim Fabrikalarımızın bu ayki konuğu Çolakoğlu Metalurji… Fabrikanın tarihi, ürettiği
ürünler, Çolakoğlu’nun Türkiye ve dünya pazarındaki yeri ve önemi… Sosyal yönleri, faaliyet
alanları Bizim Fabrikalarımız’da.
BM, demokrasi, insan hakları gibi yaygın söylem ve kurumlar aracılığı ile büyük savaşların
önü kesilmiş gibi görünüyor. Bu sefer de biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehditler insanlığın sonunu getirmeye aday olarak çıkarılmış.
Mustafa Kemal ŞEN’in İnsan ve Kaçınılmaz
Son başlıklı, felaketler karşısında insanı ele
alan yazısı…
37
Bu ülke insanlarının sağduyusu, vicdanı, aklı,
fikri ve iradesi, bu ülkenin tek ihtiyacıdır. Ve
Türk Halkı, siyasetçi elbisesi giymiş üç beş
kişinin şöhret duygularını tatmin etmek için
vicdanını, sağduyusunu, aklını, fikrini ve sağduyusunu asla ve asla ayaklar altına almaz…
O’nu asil yapan da budur. Ertan Gençtürk’ün
“Siyasetçilerin Şöhret Yolculuğu” isimli yazısı
İki Çift Laf’ta…
30
46
44
BAŞYAZI // BAŞKANDAN
Pevrul Kavlak
Türk-İş Genel Sekreteri
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı
DAVAMIZ VE
KAVGAMIZ, EMEK
VE EKMEK İÇİNDİR
Muhasebe yapmak, ileriyi düşünenlerin öncelikleri arasında yer alır. İnsan, bir şekilde içinde dolaylı ya da direkt
olarak bulunduğu durumların, anların, ilişkilerin, olayların
ve gelişmelerin artılarını ve eksilerini düşünmek zorundadır. Bu düşünme sırasında, hem maddi hem de manevi anlamda analizler yapılır. Bu işin adı halk dilinde ‘muhasebe
yapmaktır.’ Yapılan muhasebe, daha sonraki zamanlarda
ve gelecekte, alınacak kararların ve atılacak adımların daha
doğru ve isabetli olmasını sağlar. Bu çerçevede, Mart ayı
içinde yaşanan gelişmelerle ilgili olarak bazı düşüncelerimizi
üyelerimiz ve okurlarımızla paylaşmak doğru olacaktır.
ERDEMİR SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİ VE UYUŞMAZLIK…
Erdemir’de çalışan yaklaşık 5 bin emekçiyi ilgilendiren sözleşme
görüşmelerinde uyuşmazlık zaptı imzalandı. 7 Aralık 2010 tarihinde başlayan görüşmelerde, işverenin ücretleri 2 yıl boyunca
dondurma teklifi karşısında 60 günlük süreyi beklemeden uyuşmazlık tuttuk. Bu teklifin günümüz gerçekleriyle örtüştüğünü düşünmüyoruz. Türkiye’deki büyük kuruluşların yönetici ve teknik kadroları, ücret zammı konusunda ne kadar titizlik gösteriyorsa, Türk
Metal Sendikası da aynı titizlikle sözleşmeye konu olan işyerlerinde
çalışan üyelerinin sosyo-ekonomik durumlarıyla ilgili olarak titiz bir
şekilde değerlendirmeler yapıyor. Yani, işveren tarafı ne kadar gerçekçi ise biz de en az o kadar gerçekçiyiz. Erdemir emekçilerinin işletmenin
hayatiyeti bakımından gösterdiği iyi niyeti unutmadan, dikkate alarak,
bizlerin uzlaşma ve diyalog yoluyla
uyuşmazlığın çözülmesi yolundaki
yaklaşımlarına işveren tarafının en
az bizim taşıdığımıza paralel bir iyi
niyetle karşılık vereceğini ummak
istiyoruz.
Biz Türk Metal olarak, bütün bireyleri, “üretmek, kazanmak ve
kazandırmak” hedefine yönelmiş
bir aileyiz. Erdemir emekçileri üretmiştir, kazandırmıştır. Biz de şimdi
ürettiklerimizden hakça pay almak
istiyoruz. İşveren, bu konuda anlayış
gösterdiği an uyuşmazlık da kendiliğinden son bulacak ve Erdemir
emekçileri yine inançla üretmeye
devam edecektir.
MUHTEŞEM BİR KURULTAY…
Türk Metal Sendikası bugüne kadar, Dünya Emekçi Kadınlar Günü
münasebetiyle 15 Kadın Kurultayı
düzenledi. Tüm kurultaylarda kadın metal işçileri, takdire değer ve
örnek bir tutum sergilediler. Genel
Yönetim Kurulumuz, Şubat ayı içinde toplanarak Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayı ile ilgili olarak ortak bir
proje oluşturdu. Bugüne kadar Kurultaylar için Ankara’ya gelecek kadın emekçilerimizin, yeni yapılacak
kurultay sırasında Ankara’da Büyük
Anadolu Otel’de 3 gün ağırlanması
kararlaştırıldı.
6-9 Mart 2011 tarihleri arasında
3 gün boyunca devam eden Kadın
İşçiler 16. Büyük Kurultayı, bugüne kadar yapılanlardan hem içerik
hem de şekil ve katılım bakımından
daha zengin bir şekilde gerçekleşti.
Kurultayın ilk gününde Kadın Metal
İşçilerinin gösterdiği ilgi ve coşku,
Genel Yönetim Kurulu olarak bu konuda aldığımız kararın ne derece
isabetli olduğunu bizlere gösterdi.
Kurultay ile ilgili olarak basında yer
alan haberler, bir anlamda çalışanlar başta olmak üzere tüm kadınların gündeme gelmesini sağladı. Kadınların ve çalışan kadınların
sorunları ve çözümleri konusunda
düzenlenen
paneller,katılımcılar
için bilgilerin güncellendiği bir okul
oldu...
Genel olarak bakıldığında Kadın İşçiler 16.Büyük Kurultayı, organizasyonuyla, katılımcıları ve misafirleriyle,
panelleriyle dopdolu bir sendikal
etkinlik olmuştur. Bu konuda tüm
kadın üyelerimize, sendikal dayanışmamıza kattıkları güç ve anlam
için genel yönetim kurulumuz adına
teşekkür ediyorum…
NEDEN SADECE HÜKÜMETİ DAVET
ETTİK?
Türk Metal Sendikası Genel Yönetim
Kurulu olarak Kadın İşçiler Kurultayı ile ilgili yapılacak haberlerde,
kadın konusunun ele alınması
önceliklerimiz arasında yer aldı. Bu
düşünceden hareketle davetli listesini hazırladık. Bugüne kadar yapılan kurultaylara hem iktidar hem
de muhalefet kanadından birçok
Başbakan ve siyasetçi katıldı. Ama
ertesi gün çıkan haberlerde basın,
kurultaya değil de o sıralardaki gündemdeki diğer konulara odaklandı. Bizler de hem kadınların ve
çalışan kadınların hükümet gündemine gelmesini sağlamak, hem
de kurultayla ilgili haberleri pole-
miklere kurban etmemek için bir
formül olarak davetli listesini farklı
hazırlamayı tercih ettik.
Kadınların ve çalışan kadınların
sorunları ve çözümlerine ilişkin hazırlanan bir mektubu Sayın
Başbakan’a bizzat çalışan kadınlarımız takdim etti. Yılın Kadın
Emekçisi seçilen Hazel Aydın’ın
şahsında birçok kadının sorunlarının mercek altına alınması
için hazırladığımız sinevizyon çalışmasını Sayın Başbakan ile birlikte
tüm hükümet üyeleri ve davetliler
ilgiyle izledi. Kısaca söylemek gerekirse, Genel Yönetim Kurulumuzun Kurultay’ın vereceği mesajda
öznenin ‘kadın’ olması konusunda
gösterdiği özene, Türk Metal Ailesi
de sahip çıkarak, dayanışmamızın
ne kadar güçlü olduğunu gösterme
fırsatı da bulduk.
Türk Metal Sendikası Genel Yönetim
Kurulu’nun Kurultayla ilgili olarak
farklı bir yaklaşım içinde olması, ancak ve ancak Türk Metal Camiasını
ilgilendirir. Yapılan davetten hareket
ederek Türk Metal Sendikası hakkında, “Çizgi değişti mi?” sorusunu soranlar, Türk Metal’in davasının
“Emek ve Ekmek” olduğunu unutmamalıdır.
Bizim tek amacımız, emeğin örgütlenmesidir. Emeğin yani emekçinin çalışma şartlarını ve yaşam
koşullarını geliştirmektir. Ekmeğini büyütmektir. Dolayısıyla temel
sorun olarak ‘Emeğin ve ekmeğin’
olmadığı hiçbir tartışma ortamında
Türk Metal olmamıştır, olmayacaktır.
HABER // SEKTÖRDEN
NEW HOLLAND, YERLİ
SERİLERİNİ BAŞTANNew Holland’ın çevre dostu Tier-3 motorla yenilenen ve
görüntüsüyle Konya Tarım Fuarı’nda çiftçiye sunuAŞAĞI YENİLEDİ lanyenitraktörleri,
güç ve yüksek performansı simgeliyor. Türk
çiftçisinin en çok tercih ettiği traktör markası New Holland,
50 ila 100 HP arasındaki bütün yerli üretim traktörlerini,
daha az karbon emisyonu sağlayarak çevreye daha duyarlı
olan Tier-3 motorla yeniledi. 16-20 Mart tarihleri arasında
düzenlenen Konya Tarım 2011; 9. Tarım, Hayvancılık ve Süt
Endüstrisi Fuarı’nda yenilenen yüzü ve geliştirilen donanımıyla ilk kez Türk çiftçisinin karşısına çıkan New Holland traktörleri; yüksek performans, güçlü donanım, üst seviyede dayanıklılık
ve uygun fiyatlarla sunuyor.
DOBLO DA AMERİKAN
PAZARINDAFord Otosan’ın ürettiği Gölcüklü Transit Connect’in ar-
dından, bu kez de Tofaş tarafından Bursa’da üretilen
Doblo’nun Amerikan pazarına girmesine karar verildi. Fiat
tarafından bir süredir rafta tutulan projede kesin karara
varıldığını, bizzat Chrysler grubunun ticari araç markası Ram’in Başkanı Fred Diaz açıkladı. Diaz, Fiat’ın Doblo ve
Ducato modellerinin ABD’de satışına 2012 yılında başlayacaklarını açıkladı. Doblo, Transit Connect ve Temsa’nın otobüslerinden sonra ABD pazarına giren üçüncü yerli olacak.
Yeni Doblo’nun yaklaşık % 80’i Tofaş mühendisleri tarafından
geliştirilmişti.
KALE KİLİT İÇİN 2011
FARKLI BİR YIL OLACAKKale Endüstri Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Öz-
gür Kale’m dergisine yaptığı açıklamada, 2010 yılını ve
geleceği değerlendirdi. Sedat Özgür; “2010 yılında üretim
tesislerimizde verimliliğimizin artması yeni ürünlerimizi piyasaya sürmüş olmamız iç piyasada ve ihracatta bir önceki
yıla göre artışlar kaydetmiş olmamız memnuniyet vericidir.
Tüm bunların yanı sıra son iki yıl içinde kurumsallaşma adına
büyük adımlar attık. Konusunda uzman ve deneyimli yönetici
kadromuz ve çalışanlarımızla geleceğe dair büyük oluşumları
hayata geçirmeye devam edeceğiz” dedi.
KISA HABERLER
ARTIK İŞ – KUR İŞSİZ
BULACAKTürkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürü Mustafa Kemal
Biçerli, kurum olarak bütün işsizlere ulaşmayı hedeflediklerini açıkladı. İŞKUR benzeri kurumların Almanya’da 110
bin, Fransa’da 46 bin kişiyi istihdam ettiğine dikkat çeken
Biçerli, İŞKUR’un personel sayısının ise 3 bin 189 olduğunu, bu sayının artırılması için önümüzdeki dönemde personel takviyesine gideceklerini belirtti. Bu arada, İşkur’un, yeni
başlatılacak olan mobil ofis hizmetiyle de vatandaşın ayağına gitmeyi hedeflediği ifade edildi.
HALKIN YARISI GEÇİM
DERDİNDEÜlkemizde halkın % 46,2’sinin, geliriyle ihtiyacını karşıla-
makta zorlandığı açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun
(TÜİK) yaptığı “Yaşam Memnuniyeti Araştırması”nın 2010
yılı sonuçlarına göre, ülke genelinde hane halklarının %
13,1’i geliriyle hane halkı ihtiyaçlarını ‘’çok zor’’, % 33,1’i de
‘’zor’’ karşıladığını belirtti. Geçim zorluğu yaşamadığını belirtenlerin oranı % 39,6, geçimini kolay sağladığını belirtenlerin oranı % 12,3, ‘’çok kolay’’ geçindiğini belirtenlerin oranı
ise % 1,9 oldu.
ZENGİN-YOKSUL FARKI
8.5 KATA ÇIKTI2009 yılında Türkiye’de gelir dağılımındaki eşitsizliğin
0,01 puan artış gösterdiği, nüfusun % 17,1’inin yoksulluk
sınırının altında kaldığı bildirildi. Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) verilerine göre, eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelirlere göre oluşturulan % 20’lik gruplarda, en yüksek gelire
sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay % 47,6,
en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı
pay ise % 5,6 oldu. Buna göre, son % 20’lik grubun toplam
gelirden aldığı pay, ilk % 20’lik gruba göre 8,5 kat fazla oldu.
2008 yılında bu gelir farkı 8,1 civarındaydı.
MART 2011 // 7
HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI
KADIN İŞÇİLER
16. BÜYÜK
KURULTAYIMIZ
COŞKUYLA
TAMAMLANDI
Kurultayın açılış konuşmasını yapan
Genel Başkanımız tüm Türkiye’ye
seslendi:
Bizim derdimiz önce emek, sonra ekmek…
Türk Metal Sendikası tarafından bu yıl 16’ıncısı düzenlenen Kadın İşçiler Büyük Kurultayı, katılımın yoğunluğu,
programın zenginliği ve metal işçisi kadınların coşkusuyla bir kez daha gönüllerde taht kurdu. 6-9 Mart 2011 tarihleri arasında Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde gerçekleştirilen Kadın İşçiler Büyük Kurultayı, bugüne kadar yapılanlardan hem içerik hem de şekil ve katılım bakımından daha farklı ve anlamlıydı. Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayı,
organizasyonuyla, katılımcıları ve konuklarıyla, kadın işçilerin karşı karşıya bulunduğu temel sorunların ele alındığı
panelleriyle, son derece etkili bir sendikal etkinlik olmuştur.
Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde gerçekleştirilen Kurultay’ın açılış konuşmasını yapan Türk-İş Genel Sekreteri ve
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, kadının yerinin erkeğin arkası değil, yanı olduğunu vurguladı.
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak konuşmasında, katılımcıların ve bütün kadın emekçilerin 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’nü kutladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dört bakanıyla birlikte kurultayımızı onurlandırdı
Yaklaşık iki bin kadın metal işçisinin delege olarak yeraldığı 16.Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’nın açılış oturumuna,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, yaklaşan
genel seçimler nedeniyle görevini devreden İçişleri eski Bakanı Beşir Atalay ile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Ömer Dinçer katıldı.
Kurultayın açılış oturumuna katılan konuklar arasında bulunan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik ile Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Türkiye Direktörü Gülay Aslantepe de birer konuşma yaptı.
16.Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’nın konukları arasında, MESS Genel Sekreteri İsmet Sipahi, MESS Ankara Bölge
Temsilcisi Mesut Ulusoy, çok sayıda sendika başkanı, uluslararası sendikaların temsilcileri, bazı ülkelerin Ankara
Büyükelçileri, Büyükelçilik temsilcileri, belediye başkanları da yeraldı.
MART 2011 // 9
HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI
Pevrul Kavlak:
“Bu ülkenin insanları için elimizi taşın altına koyarız”
Kurultayın açılış konuşmasını yapan
Türk İş Genel Sekreteri ve Sendikamızın Genel Başkanı Pevrul Kavlak,
“Türk Metal olarak, bir yaygın deyiş
ve bu deyişin arkasındaki zihniyetle
de mücadele ediyoruz. Hani denir
ya, ‘her başarılı erkeğin arkasında
bir kadın vardır’ diye. Biz bu sözü
doğru bulmuyoruz. Çünkü kadının
yeri erkeğin arkası değil yanıdır”
sözleriyle büyük takdir topladı.
“Bu ülke için, bu ülkenin insanları
için elimizi taşın altına koymaktan
sıkıntı değil, onur duyarız” diyen Genel Başkanımız Kavlak; katılımcı ve
paylaşımcı bir yaklaşımla sorunların
çözümüne ortak olmak istediklerini
dile getirdi. Kavlak, “Eleştirilerimizi de kırmadan, dökmeden, incit-
10 // MART 2011
meden, yol gösterici bir tarzda dile
getireceğiz. Kadının siyasette hak
ettiği yeri alması için önemli adımlar
atıldı, ancak henüz, istediğimiz noktaya vardığımız söylenemez. Bu yolda atılacak her adımı alkışlayacağız.
Türk Metal olarak bu alanda tek dileğimiz, kadın ve erkeğin eşit şartlarda, eşit haklarla birlikte insanca
yaşayabileceği bir düzendir” dedi.
olmak yerine, bu sorunlardan fayda
uman çevreleri takip ediyoruz. Bu
ülkeyi, gerçek gündemine uygun olmayan tartışmaların içine iterek, felaket tellallığı yapanlar var. Biz, insanımıza umutlu olmayı çok gören bu
çevreleri de ibretle gözlüyoruz. Ama
biz, asla bunların ekmeğine yağ sürmeyiz... Bizim derdimiz önce emek,
sonra da ekmek...”
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, konuşmasında, Türkiye’nin sorunlu bir
ülke olmasını isteyen ve bundan çıkar uman çevreler bulunduğunu ve
bu çevreleri dikkat ve hayretle izlediklerini ifade etti.
Genel Başkanımız Kavlak, konuşmasını, böylesine güzel ve anlamlı
bir günde Türk Metal ailesini yalnız
bırakmayan bütün katılımcılara teşekkür ederek tamamladı.
Pevrul Kavlak, şöyle devam etti:
“Ülke sorunlarının çözümüne ortak
Kurultay Delegeleri:
“Bizler, kadınların ve erkeklerin tüm sorunlarının ancak dayanışma ile aşılacağına inanıyoruz.“
Kurultay delegeleri, kadın işçilerin yaşadıkları temel sorunlarının çözümüne ilişkin taleplerini, Başbakan’a iletmek
üzere hazırladıkları bir mektupta topladılar. Mektubu, kurultay delegeleri adına, Bursa Nilüfer Şubesi’nden Selda
Tekman okudu.
Kurultay delegelerinden Başbakan’a mektup
Büyük Anadolu Otel’de gerçekleştirilen Türk Metal Sendikası 16. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’na katılan Başbakan Erdoğan’a, konuşmasından önce kadın işçilerin taleplerini içeren mektup sunuldu. Erdoğan, mektubu alırken,
“Mektup değil padişah fermanı gibi maşallah” dedi.
MART 2011 // 11
HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu:
“Çalışan kadınlar, istismar
edilmemeli”
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu ise
yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Kadının iş sürecinde istismar edilmemesi, psikolojik olarak tüketilmemesi, onun ve varsa küçük çocuklarının her türlü imkâna sahip olması
fevkalade önemlidir. Çalışan kadın
sayısı ne olursa olsun, işyerlerinde
kreş imkânının bulunması, modern
toplumlarda çoktan geride bırakılmış bir sorun haline gelmişken,
ülkemizde kadınlarımız maalesef,
işyerlerinde kreş olmadığı için ‘evde
çocuk bakmak’ ya da ‘çalışmak’ arasında tercih yapmak durumunda
kalabilmektedir. Şüphesiz, sosyal
devlet anlayışının en geniş bir şekilde hayata geçirilmesi gereken alan,
kadın ve çocuk alanıdır” dedi.
TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik: “Eşik atladık, ama yeterli
değil”
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı
Tuğrul Kudatgobilik de, kadın haklarında Türkiye’nin eşik atladığını, ancak bunun yeterli olmadığını
vurgulayarak, Türk kadının çalışma
hayatındaki yerinin sınırlı olduğunu söyledi. Kadınların Türkiye nüfusunun % 50.04’ünü temsil ettiğini
anlatan Kudatgobilik, bu orana göre
çalışan kadınların oranının yaklaşık
% 24 olduğunu belirtti. Kudatgobilik,
rakamın düşüklüğüne işaret ederek,
şunları kaydetti: “Önümüzdeki ay,
bir anonim şirketi kurarak, meslek
yetiştirmek için özel mektepler açacağız. Türk çalışma hayatı için, başta
Sayın Çalışma Bakanım olmak üzere
hükümetimiz çok pozitif çalışmalar
yaptı. Ama bazı işler, büyük krizin
içinde kaldı ve ümit ettiğimiz yere
varamadı. Önümüzdeki dönemde,
kadın istihdamını en üst seviyelere
getirme noktasında teşebbüslerde
bulunma imkânımız var. Kadınların,
toplumun her kesiminde yerini alması lazım…”
12 // MART 2011
ILO Temsilcisi Gülay Aslantepe:
“Kadın çalışanların % 58’i kayıt
dışında”
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Türkiye Direktörü Gülay Aslantepe
ise, kadının çalışma yaşamındaki
yerinin önemine dikkati çekti. Küresel kayıt dışı ve sosyal güvenlikten
yoksun kadınların oranının %51.8
olduğunu ifade eden Aslantepe,
“Türkiye’ye baktığımızda çalışan kadın sayısının düşük olmasına rağmen, bu düşük oran içinde kayıt dışı
çalışan kadınların % 58 oranında olduğunu görüyoruz. Bu oran çok yüksektir” diye konuştu.
Devlet Bakanı Aliye Kavaf:
“Kadınlar sadece seçmemeli,
seçilmeli de…”
Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf da
konuşmasında, demokrasiye, insan
hak ve özgürlüklerine inanan herkesin, kadınların sadece seçen konumundan çıkıp, seçilen konumuna
geçmesi konusunda mücadele etmesi gerektiğine inandığını söyledi.
Kendisinden önceki konuşmacıların
siyasette kadın temsilinin artması
gerektiğini belirttiklerine dikkat çeken Kavaf, şöyle devam etti: “Siyasi
ömrü boyunca bu konuda en büyük
gayreti ve desteği sağlayan Sayın
Başbakanımız buradalar. Önümüzde
2011 seçimleri var. Yine yasalarda
olmayan ve kamusal alan sınırlaması ve sanal bir rejim tehdidi algısıyla
bir kısım kadınlarımız, hep seçen konumunda. Demokrasiye, insan hak
ve özgürlüklerine inanan herkesin,
kadınlarımızın sadece seçen konumundan çıkıp seçilen konumuna
geçmesi konusunda mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum.”
MART 2011 // 13
HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI
Başbakan Erdoğan’dan tüm kadınlara selam…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün Türkiye ve tüm
dünya kadınlarına, özellikle de tüm çalışan kadınlara hayırlı olması dileğinde bulundu.
Erdoğan, “Buradan sizler aracılığıyla ülkemin dört
bir yanındaki emekçi kadınlara selamlarımı gönderiyorum. Anadolu’nun, Trakya’nın fabrikalarında
atölyelerinde elleri nasırlanmış, alın teri ile kazanan
ve evine ekmek götüren tüm hanım kardeşlerimi
selamlıyorum. Çukurova’da pamuk tarlalarında,
Karadeniz’de çay bahçelerinde, fındık bahçelerinde, Menderes Ovası’nda buğday tarlalarında alın
teri ile toprağı adeta sulayan tüm hanım kardeşlerimizi selamlıyorum. Ülkemin dört bir yanındaki
çilekeş, vefakâr kardeşlerimi selamlıyorum. Annelerimizi, evinde çocuğunu yetiştiren evinin direği, onuru hanım kardeşlerimizi selamlıyorum.
İstismarın, ucuz iş gücünün düşük ücretin mağduru yapılmak istenen, terörün ve törenin baskısı
altında kalan alçakça cinayetlere hedef gösterilen
kadınları selamlıyorum. Afganistan’ın yoksul kadınlarını, Irak’ın dullarını, Darfur’un çilekeş kadınlarını, Filistin’in mazlum kadınlarını, dünyadaki tüm
ezilmiş kadınları selamlıyor, Türkiye’nin dayanışma
mesajlarını gönderiyorum” diye konuştu.
14 // MART 2011
Sümeyye Erdoğan’a
delegelerden hediye…
Kurultay’ın Başbakanla birlikte
onur konuğu olan kızı Sümeyye
Erdoğan’a, kurultay delegeleri tarafından bir Kuran-ı Kerim hediye
edildi.
Yılın Kadın Emekçisi Hazel Aydın…
Kurultay’da ayrıca, Kurultay Hazırlık Komitesi tarafından ‘Yılın Kadın Emekçisi’ seçilen Hazel Aydın’ın yaşam hikâyesini anlatan bir sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. Daha sonra Başbakan Erdoğan, Hazel Aydın’a ‘Yılın
Kadın Emekçisi’ plaketini verdi.
MART 2011 // 15
HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI
İki gün boyunca paneller düzenlendi: Kadın işçiler uzmanlarla sorunlarını paylaştı…
Açılış oturumu ve konuşmaların
ardından, 16. Kadın İşçiler Büyük
Kurultayı’na öğle yemeği için ara verildi. Aranın ardından da, kadın işçilerin karşı karşıya kaldığı sorunların
ve çözüm önerilerinin ele alındığı
panellere geçildi.
Kurultayın ilk günü gerçekleştirilen
ve “Kadın Emeği İle İlgili Sorun Alanları” başlığını taşıyan ilk panelin moderatörlüğünü, Türk-İş Kadın İşçiler
Uzmanı Hülya Uzuner yaptı. Panele,
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nden Profesör Gülay Toksöz, Marmara Üniversitesi Sosyoloji
Bölümü’nden Profesör Belkıs Kümbetoğlu ve yine Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Yar-
16 // MART 2011
dımcı Doçent Emel Memiş konuşmacı olarak katıldı.
Panel, Türkiye’nin dört bir yanındaki
işyerlerinde çalışan ve kurultaya delege olarak katılan Türk Metal üyesi
kadın çalışanlardan büyük ilgi gördü.
İkinci gün ise ilk olarak, Türk-İş Kadın İşçiler Eski Müdürü Rahime Akdoğan, “Sendikalarda Kadın Olmak”
konulu sunumunu yaptı. Ardından
da, sırasıyla, Türk-iş Eğitim Uzmanı
Özcan Karabulut ve Türkiye Metal
Sanayicileri Sendikası Hukuk Müşaviri Erten Cılga, “Metal İş Kolunda
İş Sağlığı ve Güvenliği” konusunda
tebliğlerini sundu.
İkinci günün ikinci etabında ilk sunumu, Türk-İş Kadın İşçiler Uzmanı
Hülya Uzuner, “Kadına Karşı Şiddet”
konusunda yaptı.
Son olarak da, Avukat Senay Ertem
moderatörlüğünde, Ankara 10. Aile
Mahkemesi Hakimi Nevin Birinci ve
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı
Dr. Mustafa Kılıçoğlu “Türk Mevzuatında Kadın ve Uygulamadan Kaynaklanan Sorunlar” konulu panelde,
tebliğlerini kadın işçilerle paylaştılar.
Kurultay delegeleri panellere yoğun ilgi gösterirken, konuşmacılara
yönelttikleri sorularla da, panellere
renk kattılar ve aradıkları soruların
cevaplarını buldular.
MART 2011 // 17
HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI
Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayı Sonuç Bildirgesi:
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün 101. yılı olan bugün,
kadınlar istihdamdan eğitime, sosyal güvenlikten sağlığa kadar birçok alanda haklarından yararlanamamakta
ve dışlanmaktadır. Kadınların çağdaş toplum yaşamına
aktif katılımı için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. İlk olarak, kadın ve kız çocuklarının eğitiminde
fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Kız çocuklarının eğitim hakkı engellenmemelidir. Bu toplumsal sorun acil olarak
çözülmelidir. Ekonomik krizlerin yaşandığı bir dünyada
artan yoksulluk, işsizlik, sosyal güvencesizlikle toplum
bunalıma sürüklenmekte ve toplumda büyük yaralar
açılmaktadır. Yaşanan ekonomik krizlerde genellikle ilk
olarak kadın işçiler işten çıkarılmaktadır. Eşi işten çıkarılan kadınlar da büyük sorunlar yaşamaktadır. Kadın, hane içinde temel ihtiyaçları sağlamak zorunda
kalmakta ya da kayıt dışı sektörde istihdam edilmeye
aday olmaktadır. Kadın, erkek bütün bireyler için kayıt
dışı istihdama dur denilmelidir. Ekonomik büyümenin
ve kalkınmanın sağlanması için, ama aynı zamanda
eşitlikçi, demokratik bir toplum için, kadının istihdamda yer alması gerekmektedir. Kadın istihdamına yönelik kalıcı çözümler hayata geçirilmelidir. Kadın, çalışma
hayatında sadece vitrin olarak görülmemelidir. Kadınlar
toplumsal hayatın ve çalışma hayatının hiçbir alanında
cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalmamalıdır. Eşit işe
eşit ücret verilmelidir. Esnek çalışma modelleri, kadınların istihdamda daha az yer almalarına neden olmaktadır. Eve iş verme, yarı zamanlı, geçici süre gibi atipik
çalışma biçimleri kadınların sosyal güvenceden yoksun
çalışmasına neden olmaktadır. İnsan onuruna yakışır
iş kavramanın, çalışma hayatında uygulanırlığı sağlanmalıdır. Ev eksenli çalışanlara yasal haklar verilmeli ve
sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalıdır. Çocuk ba-
kımı sadece anneye değil, babaya da ait bir sorumluluktur. Bu durumda memurlara verilen babalık izni, işçilere
de verilmelidir. Kreş ve bakım yurdu açılmasının sadece
kadın işçi sayısına bağlanması koşulu kaldırılmalıdır.
Çocuk, yaşlı ve engelli bakımı devlet tarafından yaygın
olarak açılacak güvenilir ve ücretsiz merkezler tarafından sağlanmalı ve bu konularda yerel yönetimlere de
sorumluluk verilmelidir. Kadınlar sendikalarda, siyasette ve karar alma mekanizmalarında yer almalıdır. Önümüzdeki seçimlerde kadınların meclis içindeki toplum
paylarına uygun şekilde temsili için kadın aday sayıları
mutlaka arttırılmalı ve kadınlar listelere seçilecek sıralarda yer almalıdır. Kanun tasarıları hazırlanırken kadın
temsiline önem verilmeli, alanlarında uzman kadınların
kanun yapıcılar arasında yer alması sağlanmalıdır. Hiçbir kadın ve çocuk cinsel tacize ve şiddete maruz kalmamalıdır. Türk Ceza Kanunu ve Ailenin Korunmasına
Dair Kanun yeniden düzenlenmelidir. Kadınlara daha
fazla koruma tedbirleri sağlanmalıdır. Kadınlar aile içi
şiddete maruz kaldıklarında, şikâyet merceği sadece
kadın olmamalıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesinde yer alan, ‘mağdurun şikâyetine bağlıdır’ ifadesi
kaldırılmalı ve şiddete tanık olan 3. kişilerin de şikâyette
bulunabilmesi sağlanmalıdır. Kadına ve çocuğa karşı
şiddete dur denmelidir. Hiçbir kadın bir başkasının namusu olmamalı ve bu nedenle hayatını kaybetmemelidir. Kadın toplumun bir parçası olarak değil, bir birey
olarak kabul edilmelidir. Kadınlar metal değildir, başlık
parasıyla satılmaz. Aile ve çalışma yaşamında ve toplumun tüm alanlarında yaşanan sorunların üstesinden
gelinebilmesi için yukarıda belirttiğimiz taleplerimizin
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Kadın, erkek dünyadaki tüm bireyler sorunlarını dayanışmayla aşacaktır. 8
Mart Dünya Kadınlar Günü, ekmek mücadelesinde hayatını kaybeden tüm dünya kadınlarına armağan olsun.
KADIN İŞÇİLER BÜYÜK KURULTAYINDAN NOTLAR…
Davetliler…
Davetlilerin listesi, Genel Yönetim Kurulu tarafından belirlendi. Yönetim Kurulu, bu listeyi hazırlarken, kurultayın
ön planda olmasını sağlayacak bir yaklaşımı tercih etti.
Komite, bu düşüncelerle muhalefet temsilcileri yerine,
sadece hükümet üyelerini davet etmeyi uygun gördü.
Bu tercih yapılırken, “Eğer hem iktidar hem de muhalefet temsilcileri davet edilecek olursa, kurultayın esas
konusu olan kadınlar geri planda kalabilir. Yapılacak
konuşmalarla ilgili olarak çıkacak haberler bir polemiğe
başlangıç oluşturabilir” düşüncesi ağır bastı.
Kurultay’da iki binin üzerinde konuk ağırlandı…
Kurultaya Türk Metal Sendikası’na bağlı 29 şubeden iki
bin kadın metal işçisi katıldı. Ayrıca, Türk Metal’in kurucu
üye olduğu Uluslararası Metal işçileri Federasyonu’na
üye sendikalardan 58 kişilik kadın emekçi ve sendikacı
da davetliler arasında yeraldı.
Türkiye’nin mozaiğini kadın işçiler yansıttı…
Türkiye’nin değişik bölgelerinde yer alan ve 85 farklı
işyerinden gelen kadın delegeler, iş kıyafetleriyle kurultayda yer alarak salonda rengârenk bir görüntünün
oluşması sağlandı. Bir anlamda Türkiye’nin mozaiğini
oluşturan bu görüntü, dayanışmamızın ne kadar güçlü
ve kuvvetli olduğunu tüm Türkiye’ye gösterdi.
MART 2011 // 19
HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI
Kurultayın açılış konuşmasındaki şiir büyük ilgi gördü…
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın açılış konuşmasında yer verdiği, ünlü şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’e ait şiir,
delegeler ve konuklardan büyük ilgi gördü.
Seni ben, ekmek paramız olmadığı günlerde de gördüm, yiğittin.
Seni ben, korkunun kara tırnaklı elleri bileklerime bir hayalet gibi sarıldığı günlerde de gördüm, yiğittin.
Seni ben, zorlayıp o köşkünün kapılarını hücreme temiz çamaşır ve sigara ve selam yolladığın günlerde de gördüm, yiğittin...
Bir çift ateş karanfil, bir dost kitap ve bir bardak su gibi beklediğin günler de oldu hasta
yatağımın başucunda, yiğittin...
Soframızda kuşsütü balık yumurtası yoksa da işçi ellerinin tadı, aydın gözlerinin balı var...
Ne zaman kekik koksa gül koksa çamaşırlarım elma, erik, ceviz, zeytin, portakal, anam
koksa çamaşırlarım...
Ucuz çamaşırlarım...
Ucuz sabunlarda ellerini anımsarım…
Kadınım…
20 // MART 2011
Medyanın yoğun ilgisi…
Yoğun katılımla gerçekleştirilen 16.Kadın İşçiler Büyük Kurultayı, medyadan da büyük ilgi gördü. Ulusal ve yerel
basının yakından izlediği kurultaya ilişkin haberler, inernetteki haber sitelerinde önemli oranda yer bulurken, bazı
haber kanalları da, kurultayı canlı olarak izleyicilerine ulaştırdı.
“Metal’e Şekil Veren Kadınlar” fotoğraf sergisi
büyük ilgi gördü…
Kurultay Hazırlık Komitesi tarafından planlan ve Türk
Metal Sendikası Basın Müşavirliği tarafından hayata
geçirilen, “Metal’e Şekil Veren Kadınlar” konulu fotoğraf sergisi, kurultaya katılan delegeler tarafından yoğun
ilgi gördü. Türk Metal’e bağlı, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 41 işyerinde yapılan çekimlerle oluşturulan 65
fotoğrafın yeraldığı sergide kendilerini ve arkadaşlarını
konu edinen fotoğrafları gören delegeler, mutluluk ve
heyecanı bir arada yaşadı.
Kurultaya katılan kadın delegeler, Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak’a bir teşekkür plaketi sundu. Kadın delegeler adına plaketi sunan Çerkezköy Şube Sekreteri
Melek Tarak, kadın metal işçilerinin sesini duyurmada,
sorunlarına çözüm bulmada gösterdiği iyi niyetli çabalar ve yaptığı katkılardan dolayı kadın delegelerin şükranlarını Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a bildirdi.
Gece düzenlenen programlarda coşku
en üst seviyede yaşandı…
Kadın Delegelerden Genel Başkanımıza Teşekkür
Plaketi…
7 ve 8 Mart’ta gerçekleştirilen etkinlik ve panellerin akşamında, kurultayın yapıldığı Büyük Anadolu Oteli’nde
eğlence programları da düzenlendi. Kurultay delege-
MART 2011 // 21
HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI
lerinin coşkuyu en üst düzeyde yaşamasını sağlayan
eğlence programlarında ilk gece, yerel sanatçıların
ardından Nadide Sultan sahne aldı. İkinci gece ise,
Fatih Ürek sahnedeydi. Delegeler her iki gece de doyasıya eğlendi.
Büyük Anadolu Oteli’ne tam not…
Kurultay Pastası…
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak ve Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası Genel Sekreteri İsmet Sipahi’nin,
eşleri ile birlikte kestikleri kurultay pastası salonda
bulunan tüm konuklara dağıtıldı.
6 Mart 2011 günü Kurultay Delegeleri Ankara’da Esenboğa Havalimanı yakınlarındaki Büyük Anadolu Oteli’ne
gelmeye başladı. Delegeleri ağırlayan Büyük Anadolu
Oteli’nin bütün personeli gece gündüz kusursuz bir şekilde hizmet etti. Büyük Anadolu Oteli, Kurultay delegeleri
ve katılımcılardan tam not aldı.
Delegeler Anıtkabir’e resmi ziyarette bulundu…
inin faziletlerine yürekten inanmış olan Türk Kadını,
bugünde ve yarınlarda, Atatürk ilke ve inkılâplarına
sıkı sıkıya bağlı, ülkesini ve milletini ekonomik ve siyasal anlamda ilerleme ve muhasır medeniyetlerin
üstüne çıkarma karar ve azmindedir. Türk Metal
Sendikası Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayı Delegeleri olarak Cumhuriyete bağlılığımızı bir kez daha
huzurunuzda ifade ediyoruz.”
Kurultay’a katılan kadın delegeleri temsilen yüz kişilik
bir heyet, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce ile
birlikte Anıtkabir’i ziyaret etti. Yapılan resmi törende
ilk olarak Ulu Önder’in huzurunda saygı duruşunda
bulunan heyet daha sonra Atatürk’ün mozolesine çelenk koydu.
Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce, kurultay delegeleri adına Anıtkabir Şeref Defteri’ne şunları yazdı:
“Ulu Önder Atatürk, en büyük eserin olan cumhuriyeti kurma yolunda verdiğin büyük mücadelede, ordusunun yanında yer alan cefakâr Türk
kadını, bugün de Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet
yaşatma azmindedir. Cumhuriyetin ve demokras-
22 // MART 2011
KONFEDERASYONDAN
TÜRK-İŞ TÜRKİYE’NİN
MOZAİĞİDİR
TÜRK-İŞ Başkanı Mustafa Kumlu:
“TÜRK-İŞ, üye 35 sendikasıyla tabanında her türlü siyasi görüşü barındıran bir
Türkiye mozaiğidir.”
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, Sağlık-İş Sendikası’nın 18.
Olağan Genel Kurulunda bir konuşma yaptı. Konuşmasında
ülkemizin temel sorununun işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik olduğunu belirten Kumlu, “yaşam mücadelesi veren çalışanların, geçimini sürdürebilme arayışı içinde
olan işsizlerin umut ve çaresizliğinin daha fazla istismar edilmemesi gerekir” dedi.
Kumlu, konuşmasında, Türk-İş’e ve Türk-İş bünyesinde bulunan sendikaların duruşu ile ilgili yapılan eleştirilerin anlamsız
olduğunu vurgulayarak, “Türk-İş, bütün siyasi partilere aynı mesafededir ve bu duruş, Türk-İş için bir tüzük hükmüdür. Türk-İş
Tüzüğünün 2’nci maddesiyle, Konfederasyonun siyasal partilere karşı bağımsızlığı hükme bağlanmıştır. Son üç yıldır ülkemizde
çeşitli vesilelerle yaratılmak istenen tüm kategorize etme çabaları
TÜRK-İŞ yönetimince bu hüküm temelinde bertaraf edilmiştir. Yine
bu hüküm temelinde TÜRK-İŞ, Hükümetlerin doğru yaptıklarını takdir etmiş, yanlış yaptıklarına da sonuna kadar karşı çıkmıştır. Türkiye
garip bir dönemden geçmektedir. AK Parti olsun, CHP olsun TÜRK-İŞ’in
niçin kendi yanında olmadığı ile ilgili bir kızgınlık içindedir. Onların bu
kızgınlıkları, CHP’nin DİSK’te, AK Parti’nin HAK-İŞ’te bulduğunu TÜRKİŞ’te bulamamasından kaynaklanmaktadır. Altını çiziyorum, hiçbir siyasi parti bizde aradığını bulamayacaktır, TÜRK-İŞ hiçbir siyasi partinin
güdümünde ya da o siyasi partinin çıkarları için eylemlilik içinde olmayacaktır… TÜRK-İŞ, tüm siyasi partilere karşı bağımsızlığını korumaya devam edecektir. TÜRK-İŞ, üye 35 sendikasıyla tabanında her türlü siyasi
görüşü barındıran bir Türkiye mozaiğidir. TÜRK-İŞ Yönetimi de bu mozaiğin
bir ürünüdür” dedi. Yapılan Olağan Genel Kurul sonucunda 50 yıldır Sağlık-İş
Sendikasının Genel Başkanlığını yürüten Mustafa Başoğlu başkanlık görevini
Hasan Öztürk’e bıraktı.
“EMEK” İNSAN
OLARAK
DEĞERLENDİRİLMELİ TÜRK-İŞ Başkanı Mustafa Kumlu: “Emeğin verimliliğinin artmasını sağlamak,
onu yalnızca bir maliyet unsuru olarak
görmek yerine ‘insan’ olarak ele almak ve
değerlendirmekle mümkündür.”
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu Milli Prodüktivite Merkezi’nin
50. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, dünya ülkelerinin
birbirlerine bağlı olduklarını, bir ülkede çıkan krizin tüm dünyayı etkilediğini söyledi. Konuşmasında, çalışanların durumuna da değinen Kumlu, şöyle dedi: “Türkiye, coğrafi ve stratejik
konumu, tarihi ve toplumsal birikimiyle çok güçlü ve önemli bir
ülkedir. Ancak ekonomide sağlanan bir takım olumlu gelişmeler,
iktisaden dar ve sabit gelirli kesimlerin yaşama ve çalışma şartlarını iyileştirmekte yetersiz kalmıştır. Emeğin verimliliğinin artmasını sağlamak, onu yalnızca bir maliyet unsuru olarak görmek
yerine ‘insan’ olarak ele almak ve değerlendirmekle mümkündür.”
MART 2011 // 23
HABER
“KAPIMIZ HERKESE
AÇIK”
Türk Metal Genel Yönetim Kurulu’nca
yapılan açıklamada, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin nezaket sınırlarını zorladığı belirtilerek,
“Keşke dilin kemiği olsaymış” denildi.
Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu, 12 Mart
tarihinde toplanarak, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını değerlendirdi. Genel Yönetim Kurulu toplantısının ardından yapılan açıklamada, CHP Genel Başkanı’nın sözlerinin eleştiri
sınırlarını zorladığı, seçilen kelimelerin ve ifadelerin, Türk
Metal Camiası tarafından büyük bir üzüntüyle karşılandığı
belirtildi. Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
Keşke Dilin Kemiği Olsaydı…
“Türk Metal Sendikası, bugüne kadar bütün
siyasi partiler ile düzeyli ve mesafeli bir
ilişki kurmaya özen göstermiştir. Bu tutum, genel başkanların değil, sendikanın tercihidir. Türk Metal Sendikası,
bu tercihinden bundan sonra da
vazgeçmeyecektir. Bağımsız sendikacılık ilkelerine
özenle sahip çıkan sen-
24 // MART 2011
dikamızın, Kadın İşçiler Kurultayı’na
Sayın Başbakan’ın davet edilmesi
sebebiyle ‘Yalaka’ olarak nitelenmesi, olsa olsa bir dil sürçmesi olabilir.
Bu konuşma dilin kemiğe duyduğu
ihtiyacı bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Bugüne kadar düzenlenen 15
Kurultaya Başbakanlarımız Merhum
Bülent Ecevit başta olmak üzere,
Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve Deniz
Baykal ile birlikte, iktidar ve muhalefeti temsilen birçok siyasetçi katılmış olup, taraflardan katılanlarla ilgili olarak böylesine ağır ve kırıcı
bir eleştiri gelmemiştir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin
Başbakanı
olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kurultaya davet edilmesinden daha olağan bir
şey olamaz.”
Verilecek Cevap Var
Ama…
Türk Metal Sendikası Genel Yönetim
Kurulu, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
yapılan olağan bir davetten hareket
ederek, ‘yalaka sendikacı’ ve ‘Sarı
Sendikacı’ ifadelerini kullanmasına
karşılık şu görüşleri dile getirdi: “Bu
açıklamalara elbette ki verilecek
cevaplarımız var. Ancak, Türk Metal
olarak genel yaklaşımımız, eleştirilerimizi kırmadan, dökmeden, incitmeden yapmaktır. Biz, bir yanlışa
yeni bir yanlışla cevap vermek istemiyoruz. Kaldı ki, bizlerin kurultayla
ilgili olarak hesap vermesi gereken
tek merci üyelerimizdir. Türkiye’nin
sorunlarının olduğu bir dönemde,
gündemi anlamsız yere meşgul etmenin doğru olmayacağını düşünüyoruz”
İktidarın Olmadığı Yerde, Sosyal
Diyalog da Olmaz…
Açıklamada, “Siyasi Partiler ve sendikalar, demokrasinin vazgeçilmez
unsurlarıdır. Sosyal diyalog kültürü,
bu unsurların sorunların çözümü
konusunda uzlaşma içinde olmasını
ister. Sosyal diyalog ise, sadece muhalefet ile değil, iktidarın da olduğu
bir yapıyla anlamına kavuşur. Türk
Metal Sendikası Genel Başkanı’nın,
anılan kurultayda yaptığı konuşmaya bakıldığında bu konuda yapılan
vurgular görülecektir” denildi.
Kapımız Başbakan’a Olduğu
Kadar, Kılıçdaroğlu’na ve
Bahçeli’ye de Açıktır…
Açıklanmanın son bölümünde Kurultayın organizasyonu ve yapılan
davetler ile ilgili olarak, “Genel Yönetim Kurulumuz, kurultayda kadın konusunun işleneceğini, ancak
iktidarın ve muhalefetin birlikte
olduğu bir toplantıda konuşma ve
tartışmaların başka yönlere kayabileceği kaygısıyla davet konseptini bu şekilde yapmıştır. Cumartesi
günü CHP Genel Başkanı’nın yaptığı
açıklamalar, bu konudaki tercihin
ne derece doğru olduğunu göstermiştir. Biz nasıl herhangi bir partinin
sosyal ve kültürel işlerine, etkinliklerine ve ilişkilerine karışma konusunda kendimizi yetkili görmüyor isek,
siyasi parti temsilcileri de, lütfen
sendikalara karşı bu konuda gerekli özeni göstersin. Biz demokratik
kitle örgütüyüz. Biz bugüne kadar
hiç kimseye ve hiçbir kuruma kapımızı kapatmadık, kapatamayız…
Kapılarımız her zaman için, Sayın
Başbakan’a olduğu kadar, Sayın
Kılıçdaroğlu’na ve Sayın Bahçeli’ye
de açıktır, açık olacaktır” denildi.
MART 2011 // 25
HABER
Uluslararası Avrasya
Metal İşçileri Federasyonu
6. Olağan Genel Kurulu yapıldı
KAVLAK, UAMİF
GENEL BAŞKANI
SEÇİLDİ
AVRASYA DA KAVLAK’A EMANET
Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu 6. Olağan
Genel Kurulu, 8 Mart 2011 tarihinde Ankara Büyük Anadolu
Oteli’nde yapıldı. Genel Kurulda, 1993 yılından buyana Federasyon Genel Başkanlığını başarıyla yürüten Mustafa Özbek, bu
görevi, sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak’a devretti.
13 ülkeden 58 delegenin katıldığı 6. Olağan Genel Kurul, Genel
Başkan Mustafa Özbek’in UAMİF’in kurulduğu 1993 yılından buyana yapılan çalışmaları içeren bir konuşmasıyla başladı. Özbek
yaptığı konuşmada, federasyonun eğitim çalışmalarına fazlasıyla
önem verildiğini, gerek Türkiye’de, gerekse üye ülkelerde yapılan
eğitimlerde merkezi tip sendikacılık konusunun ön planda yer aldığını söyledi.
Uluslararası Avrasya Metal
İşçileri Federasyonu
6. Olağan Genel Kurulu
Ankara’da yapıldı. 13 ülkeden Özbek konuşmasına şöyle devam etti: “Avrasya coğrafyasının tama58 delegenin katıldığı Genel mını hemen hemen dolaştım. Çok güzel çalışmalarımız oldu. Ama şu
gerçeği de söylemeden geçemeyeceğim; federasyona üye ülkeler milli
Kurulda, Federasyon Genel sendikacılığa
geçemediği müddetçe varlığını ortaya koymaları mümkün
Başkanlığına, sendikamız değil. Başta uluslararası sermaye olmak üzere, güçlü olmanın ve güçlü
Genel Başkanı görünmenin yolu Kafa-kasa birliğinin oluşturulmasıdır.”
Pevrul Kavlak oybirliği ile
Eğitime gelen sendikacıların anlatılan Milli tip sendikacılığa burada ‘evet’
seçilirken, Genel dediklerini,
ülkelerine döndükleri zaman unuttuklarını kaydeden Özbek,
Sekreterliğe de, sendika- Pevrul Kavlak başkanın bu konuya önem vermesini rica etti ve bu zamana
mız Genel Mali Sekreteri kadar verdikleri destekten dolayı da tüm genel kurul delegelerine teşekkür
Mehmet Soyupek etti.
getirildi. 1993 yılından buyana Federasyon Genel Başkanlığını yürüten Mustafa Özbek, verilen bir önerge ile, tüm delegelerin oyunu alarak, Federasyon ‘Onursal
Başkanı’ oldu.
Daha sonra oybirliği ile kabul edilen gündeme geçildi. Çalışma Raporunun müzakeresiyle ilgili olarak ilk konuşmayı Rusya
Federasyonundan Nikolay Şatokin yaptı.
Ardından sırasıyla, Belarus, Kazakistan, Başkordistan KKTC ve Moldovya delegeleri söz alarak rapor üzerine görüş belirttiler.
Rapor üzerine görüşlerini dile getiren delegelerin öne çıkardıkları konuların başında,
çocuk mübadelesiyle eğitim konuları yer aldı.
26 // MART 2011
Çalışma Raporu müzakeresinin ardından Komisyon Raporlarına geçildi. Komisyonların hazırladığı raporlar tek tek okundu ve delegelerin
oylarına sunularak oybirliği ile kabul
edildi.
Daha sonra Merkez Komite Toplantısında karara bağlanan ve tüm
delegelerin oybirliği ile seçilen Federasyon Yönetim Kurulu belirlendi.
Buna göre ;
Genel Başkanlığa Pevrul Kavlak
(Türkiye), Genel Başkan Yardımcılıklarına Andrev Fefelov (Rusya Fed.),
Ali Gumbatov (Azerbaycan), Assen
Asenov (Bulgaristan) ve Asilbek
Nuralin (Kazakistan), Genel Sekreterliğe Mehmet Soyupek (Türkiye),
Genel Sekreter Yardımcılıklarına
da, Turajon Raupov (Özbekistan) ve
Aleksandr Panytcev (Rusya Fed.),
seçildi.
Sonuç Bildirgesinin okunmasının
ardından, Genel Başkan Pevrul Kavlak bir kapanış konuşması yaptı.
Başkan Kavlak konuşmasında, sendikaların, emekçilerin insan onuruna yaraşır bir yaşama sahip olması
için mücadele ettiğini dile getirdi ve
şunları söyledi:
“Dünya coğrafyasında, hem siyasi
hem de ekonomik anlamda yeni bir
şekillenme başlamış durumda. Bize
göre, Tunus’ta başlayan, Mısır’la
devam eden, Libya’da kendini gösteren ve şimdi de Arap coğrafyasına sıçramış olan halk hareketleri de
bu şekillenmenin bir parçası olarak
algılanmalıdır. Adaletsizliğe, haksızlığa isyan şeklinde başlayan halk
hareketlerinin sahibi ülke halkının
kendisi olduğunda, bu hareketler
insanlık ve tarih tarafından hak ettiği yere konulacaktır. Dolayısıyla,
Avrasya ülkelerinin bu hareketlerin
kapsama alanına girme ihtimaline
karşı biz Avrasyalı sendikacılar gayet dikkatli ve temkinli olmak zorundayız”.
Konuşmasında dünyanın ekonomik
olarak şekillendiğini söyleyen Başkan Kavlak, bu şekillenmenin mimarının ise küresel sermaye olduğunu
vurgulayarak, bu durumun, bir şekilde sendikaların anlayışlarını ve yaklaşımlarını da etkilediğini ifade etti.
Genel Başkan Kavlak şöyle devam
etti: “Küresel sermaye, sivil toplumu
insiyatif alanına alma çabasındadır.
Sivil toplumun içindeki en etkili örgütler ise sendikalardır. Emekçilerin
haklarını, kâr ve çıkarları önünde
engel olarak gören küresel sermaye, sendikaların olmadığı, emeği
köleleştiren bir anlayışı yerleştirme
çabasındadır. Küresel sermaye, bu
çirkin amacına ulaşmak için gerektiğinde demokrasiden, huzurdan
bahsederek insanların aklını çelmektedir. Kısaca söylemek gerekirse, küresel sermaye sendikaların
olmadığı bir düzenden yanadır”
Sendikalar için, bu kara bulutları
dağıtmanın tek yolu ve formülünün
dikkat... Direnç… Doğruluk… Dayanışma ve Eğitim olduğunu söyleyen
Kavlak konuşmasının sonunda şu
görüşlere yer verdi:
“Küresel sermayenin ülkelerimizde
attığı her adıma karşı dikkatli olacağız. Yanlış adımlara karşı dirençli
olacağız. Bu direnci diri tutmak için
durmadan örgütleneceğiz. Anlayış ve yaklaşımlarımızda doğruluğu
esas alacağız. Emeğin hakkı ve çıkarları konusunda aynı amaç içinde
olan emekçilerle dayanışma içinde olacağız. Olayları ve gelişmeleri
doğru algılamak ve doğru tespitler
yapmak için eğitimlere devam ede-
ceğiz. Sendikal yapının temelinde bu
değerler olduğu vakit, ülkelerimizde
küresel sermaye istediğini yapamayacaktır. Sendika olarak ayakta durabilmemizin iki koşulu vardır. Bunlardan biri dayanışmamızı sağlam
tutmaktır. Bu konuda bir sıkıntımız
yoktur. İkincisi ise yapılan çalışmaların yol açtığı maddi yükün ortadan
kalkması için aidatların zamanında
ve tam olarak ödenmesidir. Bu konunun ciddiye alınması ve gereğinin
yapılması, federasyonun yaşaması
ve sunacağı hizmetler için şarttır.”
MART 2011 // 27
HABER
MPM’NİN 50. GENEL
KURULU YAPILDI
Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal
Sendikası Genel Başkanı Pevrul KavVerimlilik artışı sonucu sağlanan ek kazanç- lak, Milli Prodüktivite Merkezi Yönelar ve kaynaklar, doğru bir bölüşüm politi- tim Kurulu Başkanlığı’na seçildi.
kası ile, yoksulluğun azaltılması için kullaMilli Prodüktivite Merkezi’nin 50. Genel Kurulu,10 Mart
nılabilecek sağlam bir kaynak olarak da 2011
tarihinde Merkezin Konferans Salonu’nda gergörülmelidir. çekleştirildi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün de
katıldığı Genel Kurul’da, MPM Yönetim Kurulu Başkanı
Mustafa Deryal’in açış konuşmasının ardından, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı (TOBB) Rıfat Hisarcıklıoğlu, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ)
Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik ile Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkan Vekili Nuri Sorman birer konuşma yaptı.
Konuşmaların ardından Genel Kurul çalışmalarına geçildi.
Genel Kurul görüşmeleri sonrasında Yönetim Kurulu üyeleri
seçildi. Yönetim Kurulu Başkanlığına TÜRK-İŞ Genel Sekreteri
ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak seçilirken,
yeni yönetim şu isimlerden oluştu:
BAŞKAN - Pevrul KAVLAK (TÜRK-İŞ),
BAŞKAN VEKİLİ - Akansel KOÇ (TİSK),
ÜYE - Mustafa DERYAL (TOBB),
ÜYE - Bekir Şinasi ÖZDEMİR (TZOB),
ÜYE - Mehmet TEKİNARSLAN (HÜKÜMET),
ÜYE - Süfyan EMİROĞLU (HÜKÜMET)
28 // MART 2011
“Verimlilik, Refah İçin Gerek- Ekonomik gelişmenin itici
lidir…”
gücü olarak kabul ettiğimiz
verimlilik artışının nihai
Pevrul Kavlak, Milli Prodüktivite
hedefi, insanların yaşam
Merkezi Yönetim Kurulu Başkanlıkalitesini artırmaktır.
ğına seçilmesinden sonra yaptığı
açıklamada şunları söyledi:
“Ekonomik gelişmenin itici gücü
olarak kabul ettiğimiz verimlilik artışının nihai hedefi, insanların yaşam
kalitesini artırmaktır. Verimlilik artışını, sahip olduğumuz insani bilgi ve
beceriler, teknoloji, donanım, hammadde, enerji ve sermaye olarak
adlandırdığımız mevcut kaynakların
en etkin kullanımı yoluyla, bu kaynaklardan elde edilen katma değeri
artırmak olarak tanımlayabiliriz.
Artan verimlilik; ülkelerin zenginliğine katkıda bulunur, küresel piyasada şirketleri daha rekabetçi kılar ve
böylece ulusal zenginliği artırarak
yaşam kalitesine katkıda bulunur.
Bu nedenle toplumların ve ekonomilerin büyümelerinin ve zenginleşmelerinin yolu daha yenilikçi ve
daha verimli olmaktan geçmektedir.
Verimlilik artışı sonucu sağlanan
ek kazançlar ve kaynaklar, doğru
bir bölüşüm politikası ile yoksulluğun azaltılması için kullanılabilecek
sağlam bir kaynak olarak da görülmelidir.
Verimlilik artışından doğacak ek
kaynaklarla yapılacak yatırımlar yoluyla da istihdam teşvik edilebilir ve
işsizlik de önemli ölçüde mücadele
edilebilir hale gelmektedir. Diğer
yandan, yüksek verimlilik, ulusal
ekonomilerin küresel dünyadaki
rekabette yer edinebilmeleri ve bu
rekabetteki pazar paylarını sürekli
arttırabilmelerinin önkoşulu olup,
birçok sosyal ve ekonomik sorunun
çözümünde, gelişmenin sağlanması ve yaşamın her alanda daha
mutlu bir çizgide sürdürülmesi için
bir gerekliliktir. Verimlilik neden bu
kadar önemlidir, neden herkesi ilgilendirir?
Bu sorularımızı da özetle şöyle cevaplayabiliriz:
İşçiler daha iyi çalışma koşullarında,
daha kısa çalışma süresinde daha
çok ücret alır.
İşveren, yeni yatırım imkânları yaratacak kaynak sağlar.
Üretici, daha ucuz maliyetle daha
yüksek kazanç elde eder.
Tüketici, daha ucuz ve bol mal bulma imkânına kavuşur.
Ülke, sağlıklı bir ekonomik büyüme
ile hızla kalkınır.
Bunların sonunda da, verimlilik artışları ile elde edilen kazançtan yararlanan toplum, daha yüksek refah
düzeyine ulaşır.”
MART 2011 // 29
BİZİM FABRİKALARIMIZ // ÇOLAKOĞLU METALURJİ
ÇOLAKOĞLU
METALURJİ
Çolakoğlu, demir çelik faaliyetine, 1945 yılında
şirketin kurucusu Mehmet Rüştü Çolakoğlu’nun
Karaköy’deki çelik ticarethanesi ile başladı. Çolakoğlu ilk haddehanesini, 1960 yılında yine
İstanbul’da Sütlüce’de devreye aldı. Ülkedeki
kütük ihtiyacını karşılamak amacıyla, 1969’da
Dilovası’nda ilk çelikhane üretime başladı. 1985
yılında filmaşin üretimine ve 1990’dan itibaren de,
nervürlü inşaat demiri üretimine başlayarak, ürün
gamını genişletti. Çolakoğlu, 2005 yılında başlattığı
çelikhane ve sıcak sac üretimine geçiş yatırımları ile,
demir çelik sektörüne arz esnekliği olan yassı ürün
alanında yatırımlar yaptı. Yeni çelik tesisini 2007 yılında, sac haddehanesini ise, Haziran 2010 yılında devreye aldı.
1945’den beri demir çelik sektöründe faaliyet gösteren
Çolakoğlu, aynı zamanda, grubun büyümesine ve ihtiyaçlarına paralel olarak, lojistik, enerji ve finans alanlarında da yatırımlar gerçekleştirdi.
1945’den beri demir çelik sektöründe faaliyet gösteren Çolakoğlu Metalurji, aynı zamanda,
grubun büyümesine ve ihtiyaçlarına paralel olarak, lojistik,
enerji ve finans alanlarında da
yatırımlar gerçekleştirdi.
30 // MART 2011
Yarım asırlık tecrübesi ile çelik sektörünün önde gelen fir-
Yakın gelecekte Çolakoğlu Metalurji için
en önemli hedef, uzun mamullerde
dünya çapında yakalanan başarının,
yeni üretimine başladığı yassı
mamullerde de pekiştirebilmek.
malarından olan Çolakoğlu Metalurji, 2010 yılına kadar, sektörde
uzun hadde ürünü olarak adlandırılan kütük, inşaat demiri, filmaşin ve nervürlü kangal üretimine
ağırlık vermiştir. Türkiye’de, yassı
ve uzun mamul tüketiminin birbirine eşit olmasına rağmen, yassı
mamüllerin yerli üretiminin, uzun
mamüllere kıyasla 3’te 1 oranında
düşük olması gerçeği, Çolakoğlu’nu
yeni arayışlara yönlendirdi. Ülkenin,
fazla ürettiği uzun mamulleri ihraç
etmek için uluslararası piyasalarda
rekabet ederken, yassı taraftaki arz
esnekliğinden dolayı sürekli ithalata
mahkûm kalması nedeniyle Çolakoğlu, bu konudaki dengesizliği belli
oranda gidermeyi hedefleyen yatırımlar gerçekleştirdi. Böylece, kullanım alanları gereği katma değeri
daha yüksek olan ürünlere yönelen
Çolakoğlu, şu anda, hem sıcak rulo
sac ve slab gibi yassı ürünleri, hem
de çubuk, kütük ve blum gibi uzun
ürünleri üretebilmektedir.
Yeniliğin adı Çolakoğlu
Bugüne kadar sektöründe hep öncü
rol üstlenen Çolakoğlu, bu rolünü,
sadece Türkiye iç piyasasının ihtiyacı olan ürünleri üretmeye başlamakla değil, aynı zamanda yaptığı
yatırımlarla mümkün olan en yeni
teknolojiyi ülkeye getirmekle de
pekiştirmiştir. Çolakoğlu Metalurji,
çelikhanesi ile, dünyanın en modern
ham çelik üretim tesisleri arasında
yerini almaktadır. 320 mt döküm
kapasitesi ile dünyanın en büyük ark
ocaklarından biri ile üretim yapmak-
tadır. Buna paralel olarak, o tarihe
kadar dünyada yapılmış en büyük
trafo kurulmuştur. Sıcak rulo sac
hattı seçimi yapılırken, yine en güçlü
haddelerden birine yatırım yapıldı.
Çolakoğlu Metalurji tesislerinde, 7
stantlı hat ile soğuk şekillendirmeye uygun yumuşak malzemelerden,
petrol borusu yapımına uygun en
sert malzemelere kadar çok geniş
bir aralıkta üretim yapılabilmektedir.
Yatırımlarıyla, demir çelik sektörü
içinde hem uzun hem de yassı müşterilerine hitap eden ender firmalardan biri haline gelen Çolakoğlu,
uzun mamul tarafında kütük ve inşaat demiri üretirken, yassı tarafta
da slab ve sıcak rulo sac üretmektedir.
MART 2011 // 31
BİZİM FABRİKALARIMIZ // ÇOLAKOĞLU METALURJİ
Kullanım alanları gereği katma
değeri daha yüksek olan ürünlere
yönelen Çolakoğlu, şu anda, hem
sıcak rulo sac ve slab gibi yassı ürünleri,
hem de çubuk, kütük ve blum gibi uzun
ürünleri üretebilmektedir.
Bu yatırımla birlikte, ürün gamlarının bir kısmını uzun mamulden yassı mamule doğru kaydıran ve inşaat
sektöründe kullanılan uzun mamullerin yerine boru, otomotiv, beyaz
eşya, makine ve konstrüksiyon gibi
alanlarda kullanılan yassı ürünlerin
üretimine ağırlık veren Çolakoğlu
Metalurji, böylece ülkenin ihtiyacını
karşılamaya yönelmiştir. 3 milyon
ton sıvı çelik kapasiteli çelikhanesi
ile, yılda 2.5 milyon ton kütük ya da
3 milyon ton slab üretebilmektedir.
Sıcak rulo sac haddehanesinde,
üretim kapasitesinin şu an yıllık 3
milyon tonluk kısmı kullanılmaktadır. İlave yatırım ile sıcak rulo sac
üretim kapasitesi 4,5 milyon tona
çıkabilecektir.
Çolakoğlu Metalurji, 1 ile 25.4 mm
arasındaki kalınlıklarda ve 800 ile
1650 mm arasındaki genişliklerde
üretim yapabilen sıcak rulo sac yatırımının devreye girdiği 2010 Haziran ayından bugüne kadar, yurt
içinde 100’ü aşkına ve 10 ülkede
çeşitli segmentlerdeki müşterilerini ürünleriyle buluşturma imkanını
elde etmiştir.
32 // MART 2011
Çolakoğlu’nun Türkiye ve dünya
pazarındaki yeri ve önemi…
Uzun mamullerden yassı mamul üretimine geçiş, Çolakoğlu
Metalurji’ye ciddi bir avantaj sağladı. Uzun ve yassı ürünler arasında
geçiş yapabilmenin yanısıra, yarı
mamul ile nihai mamuller arasında
da geçiş yapabilmek, piyasa koşullarına göre şirketin rekabet gücünü
arttıran bir unsur haline geldi. Yakın
gelecekte Çolakoğlu Metalurji için
en önemli hedef, uzun mamullerde
dünya çapında yakalanan başarıyı,
yeni üretimine başladığı yassı mamuller tarafında da pekiştirebilmek.
Sadece Türkiye’de değil, dünya piyasalarında da önemli bir rol üstlenmeyi amaçlayan Çolakoğlu Metalurji, kalite standartlarını artırarak,
mümkün olduğunca yüksek katma
değerli ürünler üretmek ve satmayı
da hedef edinmiştir.
Çolakoğlu Metalurji, Çolakoğlu Anadolu Kız Meslek ve Kız Meslek Lisesi,
Çolakoğlu İlköğretim Okulu, İstanbul
Teknik Üniversitesi Mehmet Rüştü
Çolakoğlu Erkek Öğrenci Yurdu ve
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Araştırma Tasarım
Planlama ve Uygulama Merkezi gibi
çeşitli eğitim projelerini gerçekleştirmiş, Milli Eğitim Bakanlığı ve ilgili
kuruluşlara bağışlamıştır.
Sosyal yönleri ile Çolakoğlu…
Sosyal sorumluluğun bir
diğer gereği olarak
Çolakoğlu Metalurji,
gelecek kuşaklara
yaşanabilir bir dünya bırakmayı ilke edinmiştir. Bu
nedenle, yaptığı
yatırımlarda ve üretiminin
her aşamasında çevreyi
ve ekolojik dengeyi
korumaktadır.
Sektörünün önde gelen kuruluşlarından olan Çolakoğlu Metalurji,, ülkenin en önemli değerinin, yetişmiş
insan gücü olduğu bilincinden hareketle, eğitim konusunda da öncü
bir rol oynamıştır. Bu çerçevede,
Sosyal sorumluluğun bir diğer gereği olarak Çolakoğlu Metalurji, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya
bırakmayı ilke edinmiştir. Bu nedenle, yaptığı yatırımlarda ve üretiminin
her aşamasında çevreyi ve ekolojik
dengeyi korumaktadır. Çolakoğlu,
çevre ile dost üretim teknolojisini,
çevre ile dost ürünler üretmekte kullanmaktadır. Çolakoğlu Metalurji’de,
üretim teknolojilerindeki gelişmeler
yakından incelenerek, baca gazı ve
atık su filtrasyon sistemleri ile tatlı su üretimi yatırımları yapılmıştır.
Büyük bir yatırım içerisine girerek
kendini yenileyen şirket, çevresel
yatırımlara da büyük önem göstermiştir. Bu yatırımların başında toz
tutma sistemleri gelmektedir. En
son teknoloji ile donatılmış olan Çelikhane Filtre Ünitesinde kirli hava,
torbalı tip filtrelerle tutularak, emisyon oluşumunun önüne geçilmektedir. Sistemin değerleri, Avrupa kriterlerinin de altındadır.
MART 2011 // 33
İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ
BİR TELEFONLA
BAŞLAYAN
MUTLULUK İşte Hayatımız’ın bu bölümünde,
UĞUR POLAT
Ders Aletleri Yapım Merkezi’ndeyiz.
Ankara’nın Hasanoğlan ilçesinde
bulunan bu işyerinde, Milli Eğitim
Bakanlığı’na bağlı okullara ders aletleri ve laboratuar malzemeleri üretiliyor. Bu sayımızda, 12 yıldır bu merkezde çalışan Alparslan Ürün’e hem
işyerinde hem de evinde konuk olduk.
İşte sohbetimiz…
Ders Aletleri Yapım Merkezi, Ankara’da ders araç ve gereçleri ile laboratuar malzemelerini imal edebilmek üzere 1961
yılında kurulmuş. Yıllarca Gazi Mahallesi’nde hizmet veren
merkez, kısa bir süre önce de Ankara’nın Hasanoğlan ilçesine
taşınmış. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bu merkez, şimdi, bakanlığa bağlı her kademedeki okulların ders araç ve gereçleri
ile laboratuar malzemelerini imal edebilecek duruma gelmiş.
Okul öncesi eğitim araçları, laboratuar araç-gereçleri ve haritalar başta olmak üzere, onlarca ürünün yapımı bu merkezde
gerçekleştiriliyor.
“Ders Aletleri Yapım Merkezi eleman
alıyormuş. Bunun için de İş-Kur’a
başvurmak gerekiyormuş. Olacağına inanmadığım halde kendimle
dertlene dertlene Sıhhiye’de bulunan İş-Kur merkezine başvurdum. Kısa bir süre sonra ise Ders
Aletleri sınav için çağırdı. Sınava
girdim… Bir süre bekledikten
sonra sonuçlara bakmak için
tekrar İş-Kur’un Sıhhiye’deki
merkezine gittim. Panoda asılan listede kendimi ilk sırada
görünce yaşadığım sevinci
anlatamam…”
34 // MART 2011
“Evlenene kadar hep Bartın’ın bir köyünde yaşadım.
Bu yüzden bu bölgede konuşulan kelimeler ve ifadeler benim için ulusal değerdeydi. Bartın’ın olduğu
gibi Ankara’nın da kendine özgü kelime ve ifadeleri
mevcuttu. Herkes Ankaralılar’ın Ankara’ya ‘angara’, kıza ‘gız’, çocuğa da ‘bebe’ dediğini bilir… Ama
kayınvalidem bana şunları ‘yug’ diyordu. Sadece
bakıyordum. Yug’un yıkama olduğunu daha sonra
öğrendim. Kepçe’ye ‘çömçe’, tencereye ‘elce’ diyorlardı. İlk zamanlar ne aradığımı, ne yapacağımı
bilmeden sadece bakıyordum.”
Bu ayki konuğumuz Alparslan Ürün
ise 12 yıldır bu merkezde çalışıyor.
1992 yılında Gazi Endüstri Meslek
Lisesi’nden mezun olan Alparslan
Ürün, 1999 yılından itibaren Ders
Aletleri Yapım Merkezi’nde görev
yapıyor. Alparslan Ürün torna, tefsiye başta olmak üzere, metal, plastik
ve harita kaplama bölümlerinde de
görev yapmış. Şimdi ise talep gereği
harita kaplama bölümünde çalışmaya devam ediyor.
“İşçi bulma kurumu
aracılığıyla işe başladım”.
Alparslan Ürün 1992 yılından Gazi
Endüstri Meslek Lisesinden mezun olduktan sonra hemen çalışma
hayatına başlayarak Ostim ve İvedik organize sanayi bölgelerindeki
farklı atölyelerde uzunca bir süre
çalışmış. Gençliğin verdiği ateş ve
öğrenme arzusu ile yılların nasıl
geçtiğini anlamadan çalışma hayatında 7 yılı tamamlamış Ürün. Daha
sonra bir büyüğünün tavsiyesi ile
İş-Kur’a başvuruda bulunarak, Ders
Aletleri Yapım Merkezi’nde işe başlamış. “Okuldan mezun olduktan
sonra Ostim ve İvedik bölgelerinde
bulunan atölyelerde çalıştım. Yılların nasıl geçtiğini bilmeden çalışma
hayatıma bu bölgelerde devam ettim... 1999 yılıydı… Aile büyüğü bir
yakınımın bir gün bana bir tavsiyede
bulundu… İlk başta aldırış etmedim.
Daha doğrusu inanmak istemedim.
Belki de fakir bir ailenin 7 çocuğundan biriydim ve kendime güvenim
yoktu. Ders Aletleri Yapım Merkezi
eleman alıyormuş. Bunun için de
İş-Kur’a başvurmak gerekiyormuş.
Olacağına inanmadığım halde kendimle dertlene dertlene Sıhhiye’de
bulunan İş-Kur merkezine başvurdum. Kısa bir süre sonra ise Ders
Aletleri sınav için çağırdı. Sınava
girdim… Bir süre bekledikten sonra
sonuçlara bakmak için tekrar İşKur’un Sıhhiye’deki merkezine gittim. Panoda asılan listede kendimi
ilk sırada görünce yaşadığım sevinci
anlatamam…”
“Arkadaşların tek
eğlencesi oldum...”
Alparslan Ürün Ders Aletleri Yapım Merkezi’nde çalışmaktan çok
mutlu ve memnun olduğunu dile
getirirken, özellikle beraber işe başladığı grup ile çok iyi diyaloglarının
MART 2011 // 35
İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ
Bir gün askerlik arkadaşım Cengiz
hastaneye gelemeyeceğini ve orada Hülya isimli bir kız kardeşinin
olduğunu ve ona yardım etmemi
istedi. ‘Elbette’ dedim… Hastaneye
gittiğimde Hülya’yı gördüm… Ama
Cengiz’in kardeşi olduğundan haberim yoktu. Etkilenmedim desem
yalan olur. Hülya yanıma yaklaştı ve
Cengiz’in kız kardeşi olduğunu söyleyince bir anda hastane kapısının
önünde hayallerim yıkıldı”. Alparslan
Ürün, sanki kara bir haber almışçasına altı aylık kısa bir süre içinde
seksen kilodan elli beş kiloya kadar
düşmüş. Hülya Hanım’dan hoşlandığını kimseye söyleyememiş. İnsan
arkadaşının kız kardeşine bakar mı
diye içi içini yemiş…
olduğunu ve iyi anlaştıklarını da
söylemeden geçemiyor. “Gazi mahallesinde bulunan merkezde işe
başladığımızda 14 kişilik bir gruptuk. Hala birlikteyiz. İşe başladığımız
ilk gün gibi birlikteliğimiz ve beraberliğimiz devam ediyor. İlk zamanlar hepimiz iyi bir işe girdiğimizin
farkındaydık. Sırayla herkes yuvasını
kurup evlenmeye başladı. Sadece ben kalmıştım. Arkadaşların tek
eğlencesi ben olmuştum. Bir gün
dayanamadım. Evi aradım… ‘Anne
beni kurtar…’ ‘Evlenmezsem işyerine artık beni almayacaklar…’ İşin
şakası bir yana yedi kardeştik ve her
şeyin bir sırası vardı. Biz de sıramızı
bekledik.”
“Hastane kapısının
önünde hayallerim yıkıldı...”
Hasanoğlan’da bulunan işyerindeki röportajımızı bitirdikten sonra, Alpaslan Ürün’ü Etimesgut’taki
evinde, ailesinin yanında da ziyaret
ettik. Ürün, evli ve iki çocuk sahibi...
Eşinin adı Hülya, dokuz yaşındaki
kızının adı Nursena, altı yaşındaki oğlunun ismi ise Yılmaz Berat…
Ürün çifti ile bir araya geldiğimizde
anlattıklarından, çiftin birlikteliğinin başlamasının biraz sıkıntılı olduğunu çıkarmak çok zor olmadı.
Konu hakkında ilk konuşan Alparslan Ürün şunları söylüyor; “Bartınlı
bir asker arkadaşım vardı. Doğu’da
omuz omuza mücadele ettiğim ve
çok değer verdiğim bir arkadaşımdı… Askerlik bittikten sonra da görüşmeye devam etmiştik. Özellikle
hasta olan kardeşinin Ankara’daki
Numune Hastanesi’nde tedavisi sürerken devamlı bir araya geliyorduk.
36 // MART 2011
lan kelimeler ve ifadeler benim için
ulusal değerdeydi. Bartın’ın olduğu
gibi Ankara’nın da kendine özgü kelime ve ifadeleri mevcuttu. Herkes
Ankaralılar’ın Ankara’ya ‘angara’,
kıza ‘gız’, çocuğa ‘bebe’ dediğini bilir… Ama kayınvalidem bana şunları
‘yug’ diyordu. Sadece bakıyordum.
Yug’un yıkama olduğunu daha sonra öğrendim. Kepçeye ‘çömçe’, tencereye ‘elce’ diyorlardı. İlk zamanlar
ne aradığımı, ne yapacağımı bilmeden sadece bakıyordum”.
Alparslan Ürün, iş dışındaki tüm
vaktini ailesi ile geçirdiğini, elinden geldiği kadar onları gezdirip
ve eğlendirmeye çalıştığını söylü-
“Bir gün bir telefon geldi.
Arayan Alparslan’ın
babasıydı…”
Alparslan Ürün, içinde kopan fırtınaları sonlandırmak için askerlik
arkadaşı Cengiz’le görüşerek Hülya
Hanım’a ilişkin düşüncelerini anlatmış ve olumlu bir tepki almış. Daha
sonra da annesi ve babasını da
alarak Bartın’a gitmiş. Fakat Hülya
Hanım’ı bir türlü isteyememişler.
Ankara’ya dönmüşler ve Bartın’a
telefon açarak, telefonla ‘Allahın
Emri…’ demişler. Hülya Ürün ise o
günleri şöyle anlatıyor: “Alparslan’la
hastanede tanıştık. Kardeşimin
hastalığı nedeniyle o dönem sürekli olarak Ankara’da bulunuyorduk.
Alparslan da sürekli olarak yanımıza geliyor ve bize yardım ediyordu.
Bana karşı bir şeyler hissettiğini hiç
anlamadım. Bir gün bir telefon geldi.
Arayan Alparslan’ın babasıydı… Beni
istediler… İlk başta yok dedim… Ama
kader, bir hayatın bittiği yerde bizi
bir araya getirerek, yeni hayatların
ortaya çıkmasını sağladı. Kardeşimi
kısa bir süre içerisinde kaybettim.
Şimdi ise eşim ve çocuklarımla hayatın tadını ve mutluluğunu yaşıyorum.”
“Kepçe’ye çömçe,
tencereye elce…”
Ürün çifti beraberliklerinin ilk zamanlarında biraz sıkıntı çekmişler.
Alparslan Ürün yemek konusunda,
Hülya Hanım ise kullanılan kelimeleri anlamakta sıkıntı yaşamış. Hülya Ürün, o günlerden bahsederken
şunları söylüyor: “Evlenene kadar
hep Bartın’ın bir köyünde yaşadım.
Bu yüzden bu bölgede konuşu-
yor. Mahallede ‘Bartınlı Gelin’ olarak tanınan Hülya Ürün ise ailesini ve Ankara’yı çok sevdiğini, artık
Bartın’a bile fazla gitmek istemediğini belirtiyor. İyi ve kötü günde
birlikteliklerini hiç bozmadıklarını
aynı ağızdan birlikte söyleyen çifte,
biz de mutluluklarının daim olması
dileklerimizi ileterek röportajımızı
tamamladık. Röportajımız sırasında
bizleri yalnız bırakmayan Ankara 3
Nolu Şube Mali Sekreterimiz Yusuf
Yılmaz’a teşekkürlerimizi bir kez de
buradan iletmek istiyoruz.
HUKUK // MAKALE
TORBA YASA’DA
ÇALIŞMA HAYATINI
İLGİLENDİREN
BAZI DEĞİŞİKLİKLER Torba yasası, çalışma hayatını düzenleyen 3 ayrı kanunda bazı değişiklikler içermektedir.
HÜSEYİN EKMEKÇİOĞLU
Türk-İş Hukuk Danışmanı
a-) 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda yapılan değişiklikler:
1- İşsizlik Sigortası Kanununun 46’ıncı maddesine bir cümle eklenerek,
işsizlik sigortasından yararlanacak olanların kapsamı genişletilmiş, kısmi
süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar ile isteğe bağlı sigortalıların (işsizlik sigortası primi ödemek koşulu ile) fondan yardım almaları mümkün hale getirilmiştir. Ayrıca 1981’den önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil
edilmiş olanlar da fon kapsamına alınmıştır.
2- İşsizlik sigortası fonunun, bir önceki yıl prim gelirinin % 30’unun istihdamı
artırmaya yönelik faaliyetler için kullanılmasına olanak tanınmış, oranın Bakanlar Kurulu kararı ile % 50’ye kadar artırılması öngörülmüştür. Ancak, mevcut
kanunda sadece “işsizlik ödeneği alan sigortalı işsizler” için yürütülecek faaliyet
kapsamına sigortasız işsizler ile Kuruma kayıtlı diğer işsizler de alınarak kapsamı
genişletilmiştir. Böylece fona prim ödemeyenler için de harcama yapılabilecektir.
3- İşsizlik Sigortası Kanununun 51. maddesinde yapılan bir değişiklik ile, kısmi süreli çalışanların (çalışmadıkları sürenin primini ödemek koşulu ile) işsizlik ödeneğinden yararlanması sağlanmıştır.
4- İşsizlik Sigortası Kanununun ek. 2. maddesi değiştirilerek, kısa çalışma ödeneğini
doğuran haller genişletilmiş, sadece “genel ekonomik kriz ve zorlayıcı sebepler “ in
yanı sıra, “Sektörel veya bölgesel kriz” hallerinde de işverenlere kısa çalışma ödeneğinden yararlanma yolu açılmıştır. Ayrıca, ödeneğin hesaplama şekli de değiştirilerek
sigortalının son on iki aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük
ortalama brüt kazancının %60’ ı olarak belirlenmiştir. Bakanlar Kuruluna, kısa çalışma
ödeneği süresini altı aya kadar uzatma ve yapılacak ödeneğin işsizlik ödeneğinden mahsup edilip edilmeyeceğini belirleme yetkisi verilmiştir.
5- Geçici bir madde ile, işverenlerin “istihdam Koşuluna” bağlı olarak İşsizlik Sigortası Fonundan yararlanma alanı genişletilmiştir. Yani 31.12.2015 tarihine kadar özel sektör işverenlerinin işe aldığı veya fiilen çalıştırdığı yeni işçilerin işveren sigorta primlerinin İşsizlik
MART 2011 // 37
HUKUK // MAKALE
Sigortası Fonu’ndan karşılanması
mümkün hale gelmiştir Ayrıca Bakanlar Kuruluna, bu maddeden yararlanma süresinin 2015 yılından
itibaren 5 yıl kadar uzatma yetkisi
verilmiştir.
b-) 4857 İş Kanununda yapılan
değişiklikler:
1- Her ne kadar Torba Yasasında, İş Kanununun 14. maddesinde
yapılmak istenen bir değişiklik ile
“çağrı üzerine çalışma” halinin yanı
sıra, “evden çalışma” ve “uzaktan
çalışma” şeklinde iki yeni çalışma
modeli eklenmek istenmiş ise de,
TBMM müzakeresi sırasında verilen
tekriri müzekkere ile bu değişiklik,
yasa metninden çıkarılmıştır.
2- Yine Torba Yasası ile İş Kanununun 15. maddesi değiştirilerek,
deneme süresi 4 ay olarak belirlenmek istenmiş ise de, TBMM müzakereleri sırasında tekriri müzakere
yolu ile bu değişiklik yasa metninden çıkarılmıştır.
3- Torba Yasası ile Turizm işletme
belgesi olan işyerlerinde denkleştirme süresinin dört aya kadar uzatılabileceği hükme bağlanmış ise
de, TBMM müzakeresi sırasında bu
değişiklik yasa metninden çıkartılmıştır.
38 // MART 2011
4- Torba yasası ile İş Kanununun
74’üncü maddesine bir cümle eklenerek, kadın işçilerin erken doğum
yapması halinde, doğumdan önce
kullanmadığı çalıştırılamayacak süreleri, doğum sonrası sürelere eklenerek kullanmasına olanak sağlanmıştır.
5- Torba Yasası ile İş Kanununun
91’inci maddesinin birinci fıkrasına bent eklenmiş, iş sözleşmesi
fiilen sona eren işçilerin kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden
doğan bireysel alacaklarına ilişkin
şikâyetlerin Çalışma Bakanlığı bölge
müdürlüklerince inceleneceği hükme bağlanmıştır.
6- Torba Yasası ile İş Kanununun
92’inci maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkrarlı değiştirilerek; Teftiş. Denetleme ve inceleme sırasında işverenlerin, müfettişler ve bölge müdürleri tarafından çağrıldıklarında
gitmek, ifade vermek, her türlü kolaylığı göstermek zorunda oldukları
hükme bağlanmış, müfettişlerin ve
bölge müdürlüklerinin şikâyetlerle
ilgili tutacakları tutanakların aksi
kanıtlanıncaya kadar geçerli olduğu,
alacakla ilgili tutanak ve raporlara
karşı taraflarca otuz gün içinde iş
mahkemelerine itiraz edilebileceği, İş mahkemesinin kararına karşı
tarafların kanun yoluna başvurabileceği, kanun yoluna başvurma halinin, iş mahkemesince hüküm altına alınmış işçi alacağının tahsilini
engellemeyeceği belirtilmiştir.
7- İş Kanununun 108’inci maddesinde yapılan bir değişiklikle, idari
para cezalarının doğrudan Türkiye İş
Kurumu İl müdürü tarafından, birden fazla ilde işyeri bulunan işverenlere uygulanacak para cezalarının
ise, işverenin merkezinin bulunduğu
yerdeki Türkiye İş Kurumu il müdürlüğünce verilip, genel esaslara göre
tahsil edileceği düzenlenmiştir.
c-) 5510 sayılı Sosyal Güvenlik
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunda yapılan değişiklikler:
1- Torba yasasının 5510 sayılı kanunun 41’inci maddesine eklenen bir
bent ile, kısmi süreli iş sözleşmesi
ile çalışan sigortalıların sadece çalıştıkları ay için eksik günlerini borçlanmalarına olanak sağlanmıştır,
2- 5510 sayılı kanunun 52’inci
maddesi değiştirilerek, kısmi süreli
iş sözleşmesi ile çalışanların istekleri halinde işsizlik sigortası primlerini kendileri tarafından ödenmesi
esası getirilmiştir.
3- 5510 sayılı kanunun 67’inci
maddesinde yapılan değişiklik ile,
işçi statüsündeki sigortalıların ( 4/a
kapsamındaki) iş kanunlarına göre
ücretsiz izin sayılan süreler haricinde bir takvim yılı içinde toplam bir
ayı aşmayan ve işverenlerce belgelenen ücretsiz izin süreleri ile sınırlı
olarak genel sağlık sigortalarının
devam edeceği hükme bağlanmıştır.(bu maddede toplu iş sözleşmesi
ile öngörülen ücretsiz izin süreleri
dikkate alınmamıştır.)
4- 5510 sayılı kanunun 80’inci maddesine eklenen bir cümle ile, genel
sağlık sigortalısı sayılanlar için gelir
testi sonuçlandırılıncaya kadar, prime esas günlük kazancın 30 günlük
tutarının prime esas kazanç sayılarak, yoksul olup olmadıklarının belirlenmesi beklenmeden bu miktar
üzerinden genel sağlık sigortası primi ödemeleri öngörülmüştür.
5- 5510 sayılı kanunun 82’inci
maddesi değiştirilerek, pime esas
kazancın üst sınırının belirlenmesinde asgari ücret 18 yaş sınırına
göre düzenlenmiştir.
6- 5510 sayılı kanunun 88’inci maddesine eklenen cümle ile, kamuda
çalışan sigortalıların iş sözleşmelerinin askıda olduğu sürelerde isteğe
bağlı sigortalı olmaları halinde, isteğe bağlı sigortalı oldukları sürece
sağlık sigortası primlerini kendilerinin ödemesi gerektiği belirtilmiştir.
7- Torba yasasının 40’ıncı maddesi
ile prim hizmet belgesinin işyerine
asılması uygulaması ortadan kaldırılmış, işverenlerin ve alt işverenlerin
ve geçici işçi devralan işverenlerin
prim hizmet belgesinin bir suretinin
işyerine asılması halinde idari para
cezasının uygulanmayacağı hükme
bağlanmıştır.
8- 5510 sayılı kanunun 12’inci
maddesine eklenen bir fıkra ile, kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışan
işçiler ile ev hizmetlerinde ay içinde
30 günden az çalışan sigortalıların,
eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini 01.01.2012 tarihinden itibaren kendileri tarafından
zorunlu olarak 30 güne tamamlamaları gerekeceği hükme bağlanmıştır.
9- 5510 sayılı kanuna eklenen bir
madde ile, kısmi süreli iş sözleşmesi ile bir veya birden fazla kişi
tarafından çalıştırılan ( ticari taksi,
dolmuş v.b. şehir içi toplu taşıma
aracında çalışanlar) ve çalıştıkları
kişi yanında ay içinde çalışma süresine göre hesaplanan gün sayısı
10 günden az olan kişilerin, 30 gün
üzerinden primlerinin kendileri tarafından ödenerek sigortalılıklarının
sağlanması, istekleri halinde işsizlik
sigortası primlerini de kendilerinin
ödeyerek işsizlik sigortasından yararlanmaları mümkün hale getirilmiştir.
d-) Belediye ve İl Özel İdaresi
işçileri:
Torba yasası ile getirilen düzenleme ile, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü’nün kapatılmasından
sonra İl Özel İdareleri ile Belediyelere dağıtılmış olan işçiler, ihtiyaç
fazlası sayılarak Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün
taşra teşkilatında görevlendirilecekleri hükme bağlanmıştır. Ataması yapılan işçilerin 5 gün içinde
yeni işyerlerinde işe başlamaları,
başlamamaları halinde iş sözleşmelerinin sona erdirileceği hükme
bağlanmıştır.
e-) Yargı kararlarının
uygulanmasının engellenmesi:
Torba yasası, 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu’na eklediği bir geçici
madde ile, mahkemelerce özelleştirme konusunda verilmiş olan iptal
ve yürütmeyi durdurma kararları
hakkında idare tarafından herhangi
bir işlem tesis edilmemesi esasını getirmiştir. Böylece, Anayasa’ya
göre bağlayıcılığı ve uygulanma
zorunluluğu tartışılamayacak olan
Mahkeme kararlarının uygulamaya
konulması engellenmiştir.
Böyle bir düzenlemenin “Hukuk
Devleti ve Hukukun Üstünlüğü“ ilkeleri ile açıklanması olanaksızdır.
MART 2011 // 39
HUKUK // MAKALE
REKABET HUKUKU
VE KÜLTÜRÜ
I - GİRİŞ
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki
Kanun’un 3. maddesinde rekabet, “Mal ve hizmet
piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarışı ifade eder.”
şeklinde tanımlanmıştır.
TUNCAY SONGÖR
Avukat
Rekabet Kurulu Eski Üyesi
Ve İkinci Başkanı,
Emekli Hakim
Başkent-Atılım-Ufuk Üniversiteleri
Öğretim Görevlisi
Teşebbüslerin birbirleri ile rekabet içinde olduklarını kabul etmenin en önemli şartlarından biri, “özgür olarak
ekonomik kararlar verebilmeleri”dir. Teşebbüsler bu kararlarını alırken pazarın koşullarını, piyasada oluşan arz,
talep miktarı, sosyal ve siyasi etkiler, verimlilik, teknolojik
gelişme ve kaynaklar gibi birçok unsuru gözönüne almalıdırlar.
Rekabet, 4054 sayılı Kanun’un 3. maddesindeki tarifte de
belirtildiği üzere “yarışma” demektir. Rekabeti “belirli mal ve
hizmet piyasalarındaki yarışma” şeklinde tarif edebileceğimiz
gibi, bu tarife “teşebbüslerin özgürce ekonomik karar verme
yeteneği” unsurunu da katabiliriz. Aslında, esas olan, rekabet
içinde olanların o sahada birbirlerine karşı üstünlük sağlamaları
ve bunun için mücadele etmeleridir.
40 // MART 2011
II - REKABETİN ÖNEMİ VE
REKABETİN SAĞLANMASI BAKIMINDAN KONUNUN BİR YASA İLE
DÜZENLENME GEREĞİ
rini kötüye kullanmalarını önlemek
ve bunun için gerekli düzenleme ve
denetlemeleri yaparak rekabetin
korunması amaçlanmaktadır.
A - REKABETİN EKONOMİ
ÜZERİNDEKİ ETKİSİ VE YARARLARI
Rekabet Kanunları ayrıca küçük ve
orta ölçekli işletmeler (KOBİ) yararına da hükümler içerir. Zira, Rekabet
Kanunlarında “hakim durum yaratan veya mevcut bir hakim durumu
daha da güçlendiren” birleşme ve
devirler yasaklanmıştır. KOBİ’lerin
ekonomik güçleri zaten sınırlı olduğundan, birden fazla KOBİ’nin birleşmesi, Rekabet Kanunu’nun yasak
kapsamına girecek kadar bir ekonomik güç oluşturmayabilir. Bu da,
belirli bir güçte ekonomik büyüklüğe
sahip olan teşebbüsler karşısında
KOBİ’lere avantaj sağlamakta ve
KOBİ’leri güçlerini birleştirerek ekonomik alanda mücadele etmeleri
için teşvik etmektedir.
Rekabetin işleyişi ve etkinliği ile teşebbüsler daha fazla kâr elde etmek, üretimlerini artırmak, daha
kaliteli mal ve hizmet üretmek, pazar paylarını büyütmek, teşebbüslerini ayakta tutmak için uğraşırlar.
Teşebbüsler bu amaçlarına ulaşabilmeleri için verimli olmak, kaliteli
ve düşük maliyetle üretim yapmak,
kaynaklarını etkin kullanmak zorundadırlar. Devletin ekonomiye müdahale etmediği liberal ekonomik
sistemlerde, teşebbüsler yönünden
bu hedeflere ulaşmak mümkündür.
Liberal ekonomik sistemin temeli
“piyasa ekonomisi” üzerine kuruludur. Serbest rekabet ise piyasa ekonomisi içinde oluşur.
Piyasa ekonomisi içindeki rekabet,
yeni buluşların yapılmasına ve teknolojik gelişmelere neden olarak
ülke ekonomisinin bir bütün halinde
kalkınmasına da (refah düzeyinin
yükseltilmesine de) katkıda bulunur.
Ayrıca rekabet, mal ve hizmetlerin
kalitesinin artmasına, teşebbüslerin verimliliğinin yükselmesine, teşebbüslerin dış piyasalara açılma
ve rekabet edebilme olanaklarına
ulaşmasına, yabancı sermayenin
ülkeye girişinin artmasına sebep
olan çeşitli faydalar da sağlar.
Diğer yandan, 4054 sayılı Kanun’un
5. maddesinde ifade edilen “muafiyet” olanağından KOBİ’lerin alacağı
kararların yararlanma olanağı yüksektir. Çünkü KOBİ’lerin ekonomik
güçlerinin düşüklüğü, belirli bir mal
veya hizmet piyasasında tek başlarına veya birlikte hakim durumda
olma olasılıklarının azlığı, onların
doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama imkanını ortadan kaldırabilmektedir.
Rekabetin tamamen serbest bırakılması da doğru değildir. Devletin
hiçbir şekilde serbest rekabete mü-
dahale etmediği durumlarda sistem
kendini yok eder ve rekabet o kadar
bozulur ki, kendisini tekellere veya
kartellere bırakır. Bunun için, devletler piyasa ekonomilerine çeşitli
nedenlerle müdahale ihtiyacını hissetmişlerdir.
Amaç, toplumun refahını artırmak,
ekonomik kalkınma ve güçlenmeyi
sağlamak, mal ve hizmetlerin fiyatlarının düşmesini ve kalitenin yükselmesini elde etmek, istihdamı artırıcı etki yaratmak olduğuna göre,
devletlerin rekabet politikalarının da
olması gerekir.
Dünyada globalleşmenin arttığı,
ülkeler arasındaki sınırların kalktığı ve haberleşme, ulaşım, nakliyat
gibi olanakların hızla geliştiği günümüzde, devletler ulusal rekabeti
artırmak için rekabet politikalarını
geliştirdiklerinde, uluslararası alanda da rekabet güçlerini artırmış olacaklardır.
Rekabet politikası, firmaların rekabet etmekten kaçınmaya yönelik
davranışlarını yasaklamak suretiyle
onları rekabet etmeye zorlamaktadır. Rekabet politikası yoluyla;
birbirleriyle rekabet etmeye “zorlanan” firmaların, maliyetlerini aşağı
çekmeleri, etkinliklerini artırmaları,
daha ucuz ve daha kaliteli mallar
üretmeleri ve sonuç olarak kıt olan
kaynakların daha verimli bir şekilde
kullanılması ve dağılımı beklenmektedir.
Rekabetten en büyük faydayı tüketiciler elde eder. Maliyeti düşüren
teşebbüsler fiyatları düşük seviyede
tutacaklarından, aşırı kâra yönelmeyecekler ve bu durumdan tüketiciler fayda sağlayacaklardır. Piyasa
ekonomisi içindeki serbest rekabet,
tüketicilerin daha ucuz ve daha kaliteli mal ve hizmet satın almasına
yarar. Satın alınan mal ve hizmetlerin garanti kapsamı veya servis hizmetleri kalitesi tüketici yararınadır.
B - PİYASALARDA REKABETİN
SAĞLANMASI BAKIMINDAN
KONUNUN BİR KANUNLA
DÜZENLENME GEREĞİ
Rekabet Kanunları ile mal ve hizmet
piyasalarındaki rekabeti engelleyici,
bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma karar
ve uygulamaları ve piyasaya hakim
olan teşebbüslerin bu hakimiyetle-
MART 2011 // 41
Mal ve hizmetlerin üretim sürecinde teşebbüsler arasında rekabetin
mevcut olmasını istemek, rekabetçi
bir piyasanın yapılandırıldığı anlamına gelmez.
Rekabetçi bir piyasanın olması ve
sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için;
- Piyasanın, rekabete uygun olması
gerekir. Devletin sık sık müdahale
ettiği, doğal veya kanuni tekellerin
sayısının çok olduğu piyasalar rekabet için uygun değildir.
- En küçük işletmeden, en büyük
teşebbüse; bireyden, topluluğa kadar rekabet kültürünün bulunması
gerekir.
- Rekabet düzeninin kendi kendini
yok etmemesi için, rekabetin düzenlenmesi gerekir.
İşte rekabeti tesis etmek için bu
şartları yerine getirecek ve rekabet
politikası üretecek olan hükümetlerdir.
4054 sayılı “Rekabetin Korunması
Hakkında Kanun”un amacı; Mal ve
hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu
hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak
rekabetin korunmasını sağlamaktır.
Kanun’un kapsamı ise 2. maddede
şu şekilde ifade edilmiştir.
“Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde
mal ve hizmet piyasalarında faaliyet
gösteren ya da bu piyasaları etkileyen her türlü teşebbüsün aralarında
yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu
ve kısıtlayıcı anlaşma, uygulama ve
kararlar ile piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmaları ve rekabeti önemli
42 // MART 2011
Liberal ekonomik sistemin
temeli “piyasa ekonomisi”
üzerine kuruludur. Serbest
rekabet ise, piyasa ekonomisi içinde oluşur.
ölçüde azaltacak birleşme ve devralma niteliğindeki her türlü hukukî
işlem ve davranışlar, rekabetin korunmasına yönelik tedbir, tespit,
düzenleme ve denetlemeye ilişkin
işlemler bu Kanun kapsamına girer.”
Yukarıda ifade edildiği şekliyle
Kanun’un amacı ile kapsamı çerçevesinde bir işlem ya da eylemin
4054 sayılı Kanun kapsamında sayılması için;
- Rekabetin engellenmesi, kısıtlanması veya bozulmasının rakipler
arasındaki anlaşma, karar veya uygulamaların sonucunda gerçekleşmiş olması,
- Hakim durumda olan teşebbüsün,
bu hakim durumu kötüye kullanması,
- Rekabetin önemli ölçüde azalması sonucunu doğuracak birleşme ve
devralmaların gerçekleşmesi,
gerekir.
C – REKABET HUKUKU VE
KÜLTÜRÜ
Aslında Rekabet Kurumu’nun birinci görevi rekabet politikası üretmek
değildir. Rekabet Kurumu öncelikle
Rekabet Kanunu’nu uygulamak ve
rekabet hukukunu etkin kılmak için
çalışmalıdır.
Devletin hiçbir şekilde
serbest rekabete
müdahale etmediği
durumlarda sistem
kendini yok eder ve
rekabet o kadar bozulur
ki, kendisini tekellere veya
kartellere bırakır. Bunun
için, devletler piyasa
ekonomilerine çeşitli
nedenlerle müdahale
ihtiyacını hissetmişlerdir.
Ayrıca Rekabet Kurumu’nun; rekabet hukukunu yaymak, rekabet
kültürünü yerleştirmek ve rekabet
savunuculuğu yapmak adına önemli
bir görev üslendiğini ifade etmek
yanlış olmayacaktır. Bu çerçevede
üniversiteler, özel veya kamu sektörleri, sivil toplum kuruluşları ile çok
sayıda toplantı, konferans, panel,
seminer düzenlemekte ve eğitim
programları gerçekleştirilmektedir.
Bu toplantıların çoğunda rekabet
hukukunun esasları, uygulamaları, usül kuralları, yaptırımları çeşitli
sektörlerden örnekler verilerek anlatılmakta ve hatta ülkemiz örneklerinin dışında Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri’nde benzer
konulara ilişkin kurallara ve uygulamalara da yer verilmektedir. İşte burada amaçlanan, esas olarak daha
öncede ifade edildiği üzere, rekabet
hukukunu yaymak, toplumda rekabet kültürünü yerleştirmek ve rekabet savunuculuğu yapmaktır.
DÜNYADAN HABERLER
G-20 Konferansı Türkiye’de yapılacak
Devlet Bakanı Ali Babacan, nisan ayı sonu veya mayıs
başında, Türkiye’de G-20 Konferansı düzenleneceğini bildirdi. Babacan, konferansın, G-20 Dönem Başkanı
Fransa ve Türkiye’nin eşbaşkanlığında gerçekleştirileceğini ifade etti. Konferansta, dünyadaki enerji ve gıda fiyatlarının İstanbul’da masaya yatırılacağını belirten Bakan
Babacan, “G-20 olması tabi hem katılım açısından, hem
küresel yansımalar açısından son derece önemli olacak”
dedi.
Deprem, tsunami, nükleer patlama…
Acının adı Japonya…
Japonya, tarihinin en büyük depremine mesai saatinin
ortasında, 14.46’da yakalandı. 9 şiddetinde tespit edilen
sarsıntı, dünyada bügüne dek yaşanan en büyük 5. deprem olarak tarihe geçti. Depremin ardından yaşanan tsunami ise, televizyon yayınları ile, bütün dünya tarafından,
neredeyse canlı olarak izlendi. Deprem ve tsunaminin ardından, ölü sayısı konusunda kesin bir rakam açıklanamamasına karşın, 50 bin kişinin hayatını kaybettiği tahminleri
ortaya atıldı. Japonya ve dünya için önemli bir felaket de,
deprem nedeniyle nükleer santrallerde meydana gelen patlamalar. Bazı uzmanlar, santrallerde yaşanan nükleer sızıntı
nedeniyle, denizlerin artık kullanılamaz hale geleceğini bile
ileri sürdü.
Dünyanın en zengini Katar olacak
Katar, bu yıl, kişi başına düşen milli gelirde dünyanın en
zengin ülkesi olacak. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF)
değerlendirmesinde, ülkenin gayri safi yurt içi hasılasının
(GSYH) bu yıl yüzde 20 oranında büyümesinin ve dünyanın en yüksek kişi başına düşen milli gelir seviyesine sahip
olmasının beklendiğini bildirdi. Katar, geçen yıl, IMF’in kişi
başına düşen milli gelir sıralamasında üçüncü durumdaydı. Ülkenin bu yıl, Norveç ve Lüksemburg’u geçeceği tahmin
ediliyor. Bu arada, futbolda 2022 Dünya Kupası’na Katar’da
düzenlenecek.
Satan ABD, alan Hindistan
Merkezi Stokholm’de bulunan Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü Sipri’nin yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, 2006’dan 2010 yılı sonuna kadar dünyanın en çok silah ithal eden ülkesinin Hindistan olduğu
belirlendi. Hindistan’ın silah alımında yüzde 21’lik bir artış
kaydedildi. Hindistan’ın satın aldığı silahların yüzde 82’si
Rusya’dan geliyor. Dünyada en çok silah satan ülke ise, yine
Amerika Birleşik Devletleri oldu. ABD’nin silah ihracatından
aldığı pay yüzde 30 iken, Avrupa Birliği, yüzde 34’lük oranla
ABD’yi geride bıraktı.
MART 2011 // 43
İKİ ÇİFT LAF
SİYASETÇİLERİN
ŞÖHRET
YOLCULUĞU
ERTAN GENÇTÜRK
[email protected]
Hepimizin aklında fikrinde, toplum tarafından beğenilmek, sevilmek ve benimsenmek duygusu yoğun
bir yer kaplar. Bu konuda başarılı olanların şöhret ile
buluşma yolculuğu ise, ancak kişinin toplum tarafından kabulü ve onaylanması ile başlar. Bu onay, şöhrete uzanan merdivenin ilk basamağıdır. Merdivene
baktığımızda kimi ilk, kimi üçüncü, beşinci basamakta,
kimisi de daha yukarılarda birçok insan görürüz. Arada
bir en yukarılara çıkacağını zannedip, birden tepetaklak
aşağı düşenler de olur... Hak edenler için kolay, şöhreti
hazır lokma zannedenler için ise çok zordur o basamakların sonuncusunu görmek… Tabii en üste çıkmak kadar,
orda kalmanın da önemini unutmamak gerekir.
Şöhret, önce karakter, sonra da yetenek ister… Karakter ve
yetenek bakımından zengin olup, hepimizin sevdiği, beğendiği ya da hoşuna giden birçok insan vardır etrafımızda… O
insanları gördüğümüz zaman tarzına, konuşmalarına, ilişkilerine, giyim kuşamına, yürüyüşüne dikkat kesiliriz. Bu nedenle, şöhret sahibi olanlar için sevenleri ve hayranları hem birer
elek, hem de birer gizli kamera gibidir.
44 // MART 2011
Bazen şöhret olma duygusu bir hastalık olur. Şöhret olmak için soytarılık yapanlar, insanları kullananlar,
kişiliklerini yitirenler, ruhsuzlaşanlar
o kadar çoktur ki günlük yaşamda… Hatta ‘şerefli olmayı’ şöhretine paspas yapanlar bile vardır. Bu
tür insanlar, kendini satar şöhret
olur, arkadaşını satar şöhret olur…
Kullanma tarifesini bilmeyenler için
şöhrete ulaşmanın muteber yollarıdır bunlar…
Şöhretin çeşitleri vardır… Biri günlük, diğeri ise ömürlüktür. Bir günlük
dediğimiz şöhretler, ille de 24 saat
sürecek değildir, ama ömürleri kısadır, saman alevi gibi gelip geçer bu
tip şöhretler... Ömürlük şöhretlerdir
esas olan… Ömürlük şöhrete giden yolda, basamakları çıkanlar da
basamaklar da temizdir, doğrudur,
güzeldir.
Müzikten başlar, sinemayla devam
eder şöhrete giden yollar. Son zamanlarda televizyon dizilerinde oynayan birçok kişi de bu anlamda basamakların üzerinde durmaktadır.
Bugün şöhretler albümüne baktığımızda birçok insan görürüz. Beğenelim ya da beğenmeyelim onlar
şöhrettir. Biz sevmesek bile başkalarının gönlünde yerleri vardır. Mesela futbol dünyasında Metin Oktay,
Lefter Küçükandonyadis, Gündüz
Kılıç, Turgay Şeren, Tanju Çolak, Hakan Şükür, Fatih Terim, Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam, Arda Turan,
Alex, Erman Toroğlu, basketbolda
Hidayet, Mehmet Okur, Tanyeviç,
voleybolda Neslihan, Seda, Eda, halterde Nurcan Taylan sporcu olarak
şöhretlidir. Safiye Ayla, Zeki Müren,
Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses,
Sezen Aksu, Nilüfer, Ajda Pekkan,
Tarkan, Sertap Erener, Funda Arar,
Orhan Gencebay, Müslüm Gürses,
Ferdi Tayfur ve geçtiğimiz günlerde bir saldırıya hedef olan İbrahim
Tatlıses, şöhret zincirinin müzik
dünyasındaki halkalarıdır. Bir de
şöhretli yazarlar ve şairler vardır.
Kemal Tahir, Orhan Kemal, Reşat
Nuri Güntekin, Yahya Kemal, Orhan
Veli, Faruk Nafiz, Cemil Meriç, Necip
Fazıl Kısakürek, Yaşar Kemal, Orhan
Pamuk, Alev Alatlı, Pınar Kür, Ayşe
Kulin, Kürşat Başar, Cezmi Ersöz,
Buket Uzuner gibi birçok kişinin ismi
vardır şöhretler albümünde. Türkiye,
şöhret konusundaki kıstasları bir
hayli esnek olan bir ülke olduğu için,
şöhretler listesini uzatmak mümkündür…
Bazen şöhretliler kervanı içinde siyasetçileri de görebilirsiniz. Geçmişten bugüne baktığımızda İsmet
İnönü ile başlayan ve Adnan Menderes ile devam eden siyasi şöhretler
listesinde birçok isim göze çarpacaktır.
Merhum Alparslan Türkeş, disiplinli, ağır ve oturaklı kişiliğiyle siyasi
şöhretler arasındaki itibarlı yerini
korumaktadır. Merhum Osman Bölükbaşı, iktidar şansına ulaşmamış
olsa da seçim meydanlarındaki
konuşmalarıyla ve esprileriyle ayrı
bir şöhrettir. Merhum Turgut Özal,
Türkiye’nin çehresini değiştiren bir
siyasetçi olarak şöhret yapmıştır.
Duygusallığın ve dürüstlüğün simgesi olan Merhum Bülent Ecevit,
aynı şekilde siyasi şöhretlerden biridir. Merhum Necmettin Erbakan,
sade kişiliğiyle yaşlı olmasına rağmen şöhreti siyasetle birlikte sırtında taşımıştır. Bu jenerasyondan,
Allah uzun ömür versin Süleyman
Demirel, siyasetiyle, gidip gelmeleriyle şöhreti hak etmiş bir siyasetçi
olarak hayatını sürdürmektedir.
Bizim ülkemizde insanlarımız, siyasetçilere kolay kolay ‘şöhretli’ payesini vermez. Kıstaslar, kolay kolay
aşılacak türden değildir. Siyasetçiyi
bir süre test eder insanımız… Sonra
sözlerini, davranışını ve “kumaşını”
yeniden gözden geçirir. Bu test aşaması bazen birkaç ay sürer, bazen
de birkaç yıl. Bu süre zarfında gaza
gelenler de olur. Sonra insanlarımız,
siyasetçinin seçilip seçilemeyeceği
konusunda kendi aralarında görüş alışverişinde bulunur. Genellikle
söylenenler “İyi insan ama seçilemez” diye başlar, sonra “Çok lüzumsuz konuşuyor” denir, daha sonra
da “Yok kardeşim, karizması yok…”
gibisinden görüşlerle devam eder.
Türk Halkının elindeki ve gönlündeki terazide tartılır bu insanlar. Hafif
olanlar bir çırpıda unutulur gider.
oturabilir. Bazen siyasetçilerin günü
kurtarmak amacıyla söylediği sözler
bir bakarsınız ‘Bumerang’ gibi döner
döner kendisini vurur. Böyle durumda özür dilemenin ve pişmanlık duymanın da bir anlamı kalmaz… Çünkü siyasetçiler, halkın önem verdiği
kişilerdir. Dolayısıyla ölçerek, biçerek
konuşmaları gerekli değil şarttır. Bu
şarta sadık kalanların kamu vicdanında itibar görme şansları olur. İşte
siyasetçilerin kadrolarının önemi
böyle günlerde ortaya çıkar. Yanı başındakiler, bazen siyasetçilerin bazı
kişileri, kurumları üzmesine hatta
yüklü faturalar ödemesine hem sebep hem de engel olurlar.
Siyasetçi kırmaz, dökmez, incitmez. Siyasetçinin işi tamir etmektir,
onarmaktır, yapmaktır. Siyasetçi iddiasını sağlam projeler ve programlarla destekler. İnsanlara örnektir.
Konuşma ve vücut dili itibarıyla güven vermelidir. Nerede, ne zaman ve
nasıl konuşacağını bilmelidir. Giyimi
kuşamı ile iddiasını destekleyebilmelidir.
Bakın bugünün Türkiyesi’ne… Birçok
siyasetçi göreceksiniz... Memleket
için, millet için siyasete soyunan,
macera veya şahsi çıkarları için siyasete soyunan birçok kişi ve grup
göreceksiniz…
Allah’tan elek sizin elinizde… Yukarıdaki tarife bakıp, hangisine inanmanız ve güvenmeniz, hangisinden
uzak durmanız ve kimleri elemeniz
gerektiğini tayin edecek tek merci
sizsiniz.
Bu ülke insanlarının sağduyusu, vicdanı, aklı, fikri ve iradesi, bu ülkenin
tek ihtiyacıdır. Ve Türk Halkı, siyasetçi elbisesi giymiş üç beş kişinin
şöhret duygularını tatmin etmek
için vicdanını, aklını, fikrini ve sağduyusunu asla ve asla ayaklar altına
almaz… O’nu asil yapan da budur.
Bizim halk olarak önceliğimiz, siyasetçilerin söylediği sözlerde başlar.
Siyasetçiler yapmasa bile bizler, her
kelimeyi, her cümleyi ölçeriz biçeriz ve tartarız. Boşa konuşan siyasetçiler hemen belli eder kendini.
Plansız ve projesiz olan siyasetçiler,
gündemde kalmak için polemiklere
can simidi gibi sarılır. Siyasetçi, o
an için sözlerinin kendisini şöhret
basamağında üst sıralara çıkaracağını sanabilir. Hatta bir iki günlüğüne de olsa gazete manşetlerine
MART 2011 // 45
BİR HABER ANALİZİ
BM, demokrasi, insan hakları gibi yaygın söylem ve kurumlar aracılığı ile büyük savaşların
önü kesilmiş gibi görünüyor. Bu sefer de biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehditler insanlığın
sonunu getirmeye aday olarak çıkarılmış.
İNSAN VE
“KAÇINILMAZ SON”
MUSTAFA KEMAL ŞEN
[email protected]
46 // MART 2011
İnsanlar dünyaya iradeleri dışında gelirler. Dünyayı
yaşamak adına hazır bulurlar. Hayatı kolaylaştırmak ve yaşamayı sürdürebilmek için de çalışırlar,
üretirler ve tüketirler. İnsan aklının biçimlendirmesi
sonucu dünyada kaynaklar çeşitlendirilir, zenginleştirilir, verimlilik artar, daha az kaynakla daha çok verim
alabilmek için çareler de üretilir. Önceden bir dönüm
topraktan örneğin 1000 ekmek elde ediliyorsa, aynı büyüklükteki topraktan bir milyon ekmek elde edilebiliyor.
Bir gün petrol tükenecek… Milyonlarca yılda oluşmuş
petrol, birkaç yüzyıl içinde tamamen sıfırlanacak. Ama
güneş var, rüzgâr var, bu doğa güçleri sayesinde hem kirlenme duracak hem de petrol ikame edilecek. Nüfus hızla
artıyor, kaynaklar hızla eritiliyor, geri dönüşüm bir noktaya
kadar işe yarayacak. Ne güneş ne rüzgâr enerjileri en yüksek
verimlilikte elde edilse bile, toplam enerji ihtiyacını karşılayabilecek güce sahip değil. Hidro elektrik ve termik santraller
de sınırlı enerji kaynağı. Geri kalmış ya da kalkınmakta olan,
nüfusu kalabalık ülkelerde refah arttıkça daha fazla tüketim
yaşanacak. Çin, dünyada 100 yıldır en fazla enerji tüketen
ABD’nin liderliğini elinden aldı.
Enerji açığı doğacak. Su daha fazla
kirlenecek, hava daha fazla kirlenecek, toprak daha fazla kirlenecek,
oksijen ve doğayı koruyan canlıların
yaşamasına imkân veren ormanlar
tükenecek.
Hani kaçınılmaz son diye bir tabir
vardır ya… İşte bu tabir en çok bu
meseleye yakışır. Sürekli biçimde
romanlara, filmlere, dergilere konu
olan kıyamet senaryoları artık bir
sanat, bir inanç, ya da uğraşı malzemesi olmaktan çıkıp; insan hayatının bir parçası haline geldi. Kıyamet
kapıda mı, yakında mı, ne zaman?
şeklindeki sorular gündeme oturdu.
İnsanlığın sonu, yaşamın sonu artık
üzerinde düşünülmesi gereken bir
olay.
İnsanın elinde olmayan ve kabullenmesi gereken bazı şeyler vardır.
Doğal afetler gibi... İnsan depremin
önüne geçemez, insan kasırgaların önüne geçemez, insan aşırı yağan yağmurların önüne geçemez,
yanardağların önüne geçemez,
sadece daha az zarar görmek için
önlem alabilir. İnsanlara kıyameti
hatırlatan, çok büyük zarar veren
doğal afetler yüz binlerce, hatta
milyonlarca insanın ölümüne neden oldu. Endonezya Depremi, Haiti
Depremi, Marmara Depremi, Pakistan Depremi, ABD’deki kasırgalar,
Pakistan’da, Avustralya’da ve Brezilya’daki yine sel felaketleri, dünyanın
pek çok yerinde yaşanan buna benzer olaylar, ard arda ve büyük hasara yol açtılar. İnsanlık kabullensin ki,
artık büyük felaketler her an ve her
zaman gelebilir.
Son olarak, Japonya’da meydana gelen 9 şiddetindeki deprem ve
sonrası yaşanan tsunami, ardından
gelen nükleer sızıntı… Hani insanlar
kendileri için alternatif enerji kaynakları oluşturuyor dedik ya, işte bu
enerji kaynakları insanlığın devamı
için değil, sonu için bir sebep olacak
nitelikte tehlikeli bir boyuta geldi.
Radyasyonun denizlere karışması
an meselesi olduğu gibi, karıştığı
anda insanlığın sonu da gelebilir.
Çünkü denizler artık kullanılamayacağı gibi, radyasyon denizler aracılığı ile bütün dünyaya yayılabilir.
Bu sonu hazırlamanın insanın kendi
eliyle mümkün olduğunu düşünmek
ne kadar da ürkütücü. Bir grup insanın aldığı kararların bütün insanlığı
bitirecek olabilmesi ortada çok bü-
yük bir haksızlığın olduğunun işareti. Asya’nın bozkırlarında yaşayan bir
insanın Japonya’nın nükleer santrallerinden çıkan zehirli maddeler
sonucu yaşamını yitirecek olması
çok düşündürücü bir olay. Ölümcül
bir virüsün bulaşırlığının önlenememesi, küresel karantina bölgelerinin
oluşması hiç de zor bir ihtimal değil. Bir bölgede bir canlı türünün yok
olması, besin zincirinin bütün halkalarının dağılmasına ve o bölgenin
çölleşmesine neden olabilir. Oldu
da… Dünyanın pek çok bölgesi artık
yaşanamaz hale geldi.
yaşadığımız bu dünyanın kimselerin tekelinde olmadığı, herkesin eşit
hakka sahip olduğu gerçeği çoktan
unutulmuş. Kontrolden çıkmış ve
durdurulması artık imkânsız gibi
görünen çevreyi yok etme güdüsü, insanın kendi eliyle sonunu hazırlaması değil de nedir? Orta çağ
döneminde doğan ve bugün hala
önemli yerleri tutmuş pek çok insanın peşinde koştuğu bir ideoloji
var. Dünyanın sonunu erkene alma,
insan eliyle kıyameti çabuk getirmeye zorlama ve kendi nesillerinin
devamını cennette sağlama ideolojisi. Pek çok savaş bu düşünceyi
gerçekleştirme namına çıktı. Bugün
üretilen silahların toplamı bile yeryüzünden canlıları birkaç defa silecek miktarda. Barış, BM, demokrasi,
insan hakları gibi yaygın söylem ve
kurumlar aracılığı ile büyük savaşların önü kesilmiş gibi görünüyor. Bu
sefer de biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehditler insanlığın sonunu getirmeye aday olarak çıkarılmış.
Bu gidişat böyle devam edecek maalesef ve şüphesiz. Biz dünyanın
dengeleri ve genleri ile oynadıkça
dünya da bizimle oynayacak ve bozulan dengenin eseri olarak büyük
afetler yaşanacak. Yapılması gereken şey şu: Madem tüketim toplumu olduk, madem ki üretmek ve
çalışmak için bahane arıyoruz. O zaman büyük felaketlere karşı önlem
almanın yollarını sunan endüstrilere
ağırlık verelim. Koruyucu maskeler,
büyük sığınaklar, 9 şiddetinde depremlere bile dayanıklı binalar, her
türlü virüsü yok eden ilaçlar vs… Önlem endüstrisi şimdiden bir sektör
haline dönmüşken, bu teknolojilerin
geliştirilmesi için bari geç kalmayalım. Çünkü afetlerden kaçış yok.
Mevcut sistem daha fazla tüketmeyi daha fazla üretmeyi ve daha fazla
kazanmayı amaçlayan bir sistem.
Ülkeler adeta yarış atı gibi koşturuluyor. Atın bir gün çatlayarak öleceği
kimsenin aklına gelmiyor. Üzerinde
MART 2011 // 47
MAKALE // MOBBING
Mobbing,
insanı psikolojik
ve fiziksel olarak
tükenmişliğe sürükleyen,
yıpratan, korkutan bir
taciz şekli ve günümüzde
oldukça yaygın bir
işyeri travmasıdır.
İŞYERİNDE
PSİKOLOJİK TACİZ
(MOBBİNG)
SELDA OĞUZ
Duygusal saldırıya
uğrayan kişi,
her sabah güne
iş stresi ile başlar
ve işe gitmek
istemez.
48 // MART 2011
Danıştay, geçtiğimiz günlerde çalışma hayatı için son derece önemli
ve örnek olacak bir karar verdi. Danıştay 1. Dairesi, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Zehra Gönül Balkır’ın hem psikolojik
baskı (mobbing), hem de koruyup
kollama eylemlerinden ötürü ‘’görevini kötüye kullanmak’’ suçundan
ceza mahkemesinde yargılanmasına karar verdi.
Danıştay’ın bu örnek kararı gerçekten önemli… Umarız yargıda bu konuda bir içtihat oluşur ve işyerinde
psikolojik baskıya uğrayan sessiz
çoğunluk da hakkını aramak için
teşvik edilir.
Peki, nedir Mobbing? Neden son
dönemde bu kadar gündemde?
Mobbing, işyerinde psikolojik baskı
veya taciz olarak tanımlanıyor. Mobbing cinsiyet farkı gözetmeksizin,
neredeyse tüm kültürlerde ve tüm
işyerlerinde gerçekleşen, uygulanan
kişiye yıkıcı bir etki yapan davranış
biçimi olarak karşımıza çıkıyor.
Psikolojik taciz, bir kişinin ya da bir
grubun hedef seçilmiş kişiye karşı uyguladıkları ısrarlı, sistematik,
aşağılayıcı, yıldırıcı, haksız söz ve
davranışlarda bulunmasıdır.
celikli değer olarak gören, ekip çalışmasının yapılamadığı, iletişim
kanallarının kapalı olduğu, çatışmaların örtbas edildiği kurumlarda
ortaya çıkıyor.
Mobbing, insanı psikolojik ve fiziksel olarak tükenmişliğe sürükleyen,
yıpratan, korkutan bir taciz şekli ve
günümüzde oldukça yaygın bir işyeri travmasıdır. Çalışanda yarattığı
yıpranmanın yanı sıra, aslında işyerinde çalışma kültürünün de bozulduğunun bir göstergesidir. Çünkü,
akılcı ve insana değer veren yönetimlere sahip şirketlerde, mobbing
olaylarına az rastlanıyor.
Mobbing, kültür farkı gözetmeksizin
her işyerinde herkesin başına gelebilecek bir olgu. Bu nedenle çalışan
herkesin mobbinge uğrama riski
var.
Konuyla ilgili yapılan araştırmalar
ise, psikolojik taciz mağdurlarının ortak özelliklerinin, işini çok iyi
yapan, çevresi tarafından sevilen,
dürüst, güvenilir ve yaratıcı kişiler
olduğunu ortaya koyuyor.
Mobbing, genellikle yönetim zaafı
olan ya da kârlılığı, verimliliği ön-
alaya almak, tehdit etmek, aşırı yük
altına sokmak.
Duygusal saldırıya uğrayan kişi, her
sabah güne iş stresi ile başlar ve işe
gitmek istemez. İçinde bulunduğu
çaresiz durum, kişinin sağlığını da
ciddi anlamda tehdit eder.
Genelde üst düzey yönetim kadrosu
tarafından uygulanan mobbingin,
gelişmiş ülkelerde cinsel tacizin de
önüne geçmiş psikolojik bir saldırı
şekli olduğunu görüyoruz.
Yapılan araştırmalar, mobbinge maruz kalan kişilerin duygusal
zekâlarının çok yüksek ve dürüstlük, üretkenlik, merhamet ve adalet
hislerinin gelişmiş olduğunu ortaya
koyuyor.
Küreselleşmeye bağlı olarak artan
rekabet ve üretim sürecinde esneklik, işgücünün bölünmesi ve işyeri
katılım mekanizmalarının zayıflaması, işyerinde çalışanlar arası rekabet mobbingin artmasına neden
olmaktadır.
Psikolojik tacizin işyeri açısından da
olumsuz sonuçları vardır. İşyerinde
güven, sevgi ve saygı azalır; dolayısıyla motivasyon yok olur. Çalışanlar
ve yöneticiler arasında uyumsuzluk
baş gösterir ve iş verimi düşer.
Sonuç olarak, pek çok işyerinde
mobbinge bağlı problemler yaşanmasına rağmen, bunlar görmezden
geliniyor ve gerekli önlemler alınmıyor. Çözüm ve iş barışı için öncelikle
sorun kişisel olarak görülmemeli,
toplumsal bir sorun olarak algılanmalıdır. Bu noktada, Danıştay’ın aldığı karar da dikkate alınarak yasal
düzenleme yapılmasının gereği de
ortadadır.
Birçoğumuzun başına gelen ve literatüre mobbing olarak giren psikolojik taciz ya da baskı olarak ifade
edilen olgu, dünyanın hemen her
yerinde kamu ya da özel kesimde
faaliyet gösteren pek çok işyerinde
yaşanıyor.
Bir işyerinde eşit pozisyonda ya da
alt pozisyondaki bir çalışana uygulanan psikolojik taciz, haksız suçlamalar, küçük düşürücü davranışlar
uygulayarak kişiyi dışlamayı amaçlayan kötü niyetli bir eylemdir.
Psikolojik tacizin
işyeri açısından da
olumsuz sonuçları vardır.
İşyerinde güven, sevgi ve
saygı azalır; dolayısıyla
motivasyon yok olur.
Araştırmalar mobbing mağdurlarının çoğunun otuzlu yaşlarda, iyi
eğitimli, hatta yüksek lisans, doktora gibi derecelere sahip olduğunu
göstermektedir. Parlak kariyeri olan
ve gelecek vaat eden bu kimseler,
eski tarz yöneticiler için bir tehdit
oluşturduğu için saf dışı bırakılmak
istenmektedir.
Mağdurları koruyan ve onlara verilen
zararı tazmin eden yasal kavramları
şekillendirecek esaslara gerek duyulmaktadır. Umarız milyonlarca
insanı ve ailelerini etkileyen bu toplumsal yarayla ilgili gerekli adımlar
bir an önce atılır.
“Mobbing nasıl uygulanıyor?” Sorunun cevabı olan davranış listesi
oldukça kabarık;
“İftira etmek, haksız eleştiri, sürekli
olarak hata arama ve bulma, iş şevkini zayıflatma, dışlayarak yalnızlığa
terk etme, iki yüzlülük, asıl niyeti
gizleme, çarpıtmak, disiplin kurallarının kötüye kullanılması, haksız
yere işten çıkarmak, hedef yapmak,
işe yaramıyormuş hissi yaratmak,
MART 2011 // 49
TÜRK METAL & MESS // ORTAK EĞİTİM PROJESİ
TÜRK METAL - MESS
ORTAK EĞİTİM ve
TEŞKİLATLANDIRMA
EĞİTİM PROGRAMI
2011 yılının ilk üç ayında
Ankara Büyük Anadolu
Otel’de gerçekleştirilen
eğitimlere katılan
işçi sayımız:
1717
Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde
21 Şubat – 16 Mart 2011 tarihleri arasında
gerçekleştirilen eğitimlere 535 üyemiz katılmıştır.
İSTANBUL ŞUBELERİ VE ÇAYIROVA ŞUBESİ…
21-23 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programımıza 87 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz
Gökçe’nin yaptığı programı işçilerimiz başarılı bir şekilde
tamamlamıştır.
BURSA 2, BURSA 3, BİGA 1, AKSARAY VE KAYSERİ
ŞUBELERİ İLE SAMSUN BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ…
24-26 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim
programımıza 90 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce’nin yaptığı programı işçilerimiz başarılı bir şekilde tamamlamıştır. Eğitim sürecinde
Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce’nin sendikal konularda sunmuş olduğu bilgileri üyelerimiz dikkatle takip
etmiştir.
50 // MART 2011
ÇERKEZKÖY VE ANKARA 3 NOLU ŞUBE…
28 Şubat- 2 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen
eğitim programımıza 98 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz
Yavuz Gökçe’nin yaptığı programı işçilerimiz başarılı
bir şekilde tamamlamıştır. Eğitim programı kapsamında düzenlenen Anıtkabir ve Kurtuluş Müzesi gezileri, grupta coşku ve gururun birlikte yaşanmasını sağlayarak, sendikal birliğimizi pekiştirmiştir.
GÖLCÜK VE ANKARA 1 NOLU ŞUBE…
3–5 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim
programımıza 83 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz
Gökçe’nin yaptığı eğitim programını işçilerimiz başarılı
bir şekilde tamamlamıştır.
ESKİŞEHİR, BOZÜYÜK, BOLU, SAKARYA, KOCAELİ VE
EREĞLİ ŞUBELERİ…
10-12 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim
programımıza 89 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce’nin yaptığı programı işçilerimiz başarılı bir şekilde tamamlamıştır. Eğitim ve sosyal
etkinlikler açısından da oldukça verimli geçen program,
üyelerimizin aktif katılımları ile de zenginleşmiştir.
EREĞLİ VE İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBELERİ
14-16 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim
programımıza 88 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe’nin
yaptığı eğitim programını işçilerimiz başarılı bir şekilde
tamamlamıştır.
MART 2011 // 51
BASIN TEMSİLCİLERİ BİLDİRİYOR
KIRIKKALE ŞUBESİ
Yemekte Buluştular: Kırıkkale şubemize bağlı MKE
Mühimmat Fabrikası’nda 2010 yılı şubat ayında işbaşı
yapan 31 işçi arkadaşımız, işyerlerinde 1 yılı doldurmaları dolayısıyla, 11 Şubat’ta bir yemek verdi. MKE
işçi lokalindeki yemeğe, Şube Başkanımız Mürsel Öcal,
Şube sekreterimiz Mehmet Sarıgül, Mali Sekreterimiz
Ercan Uğur ve işyeri temsilcileri de katıldı. Arkadaşlarımızın bu birlik ve beraberliklerinin artarak devam
etmesini ve çalışma hayatlarında sağlık mutluluk ve
başarılar diliyoruz.
Bülent Akgül
Basın Temsilcisi
Kırıkkale
İSTANBUL ŞUBESİ
Arçelik Ziyaret Edildi: Şube Başkanımız Tufan Şimşek, Arçelik Elektronik İşletmesini ziyaret etti. Başkan
Şimşek, işyeri Baştemsilcimiz Salih Gündür ve temsilci
arkadaşlarımızla beraber, üyelerimizi tezgâh başında
ziyaret ederek sohbet etti ve bilgi alışverişinde bulundu.
İddialı Halısaha Maçları Başladı: İstanbul şubemize
bağlı Arçelik Elektronik işletmesi Beylikdüzü fabrikasında üyelerimizin kendi aralarında düzenlediği futbol
turnuvası iddialı bir şekilde devam ediyor. Turnuvaya
katılan bütün takımlara başarılar diliyor ve sevginin,
dostluğun kazanmasını temenni ediyoruz.
Ayhan KELEŞ
Arçelik
Elektronik İşletmesi
Basın Temsilcisi
SAKARYA ŞUBESİ
8 Mart Dünya Kadınlar Günü: OTOKAR Otomotiv ve
Savunma Sanayi A.Ş. fabrikamızın işyeri baş temsilcisi
ve şube sekreterimiz Uğur Tellioğlu, işyeri temsilcilerimiz Erol Bülbül ve Mustafa Arslan, İnsan Kaynakları
birimindeki kadın çalışanların 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’nü kutladı. Kutlamaya katılanlar, günün anısına
toplu fotoğraf da çektirdi.
Erol Bülbül
Otokar Basın Tems.
Otokar Ziyareti: Şube Başkanımız Şahin Kaya, şubemize bağlı Otokar Otomotiv ve Savunma San. AŞ işyerinde bulunan üyelerimizi çay molasında ziyaret etti
ve üyelerimizle çeşitli konuların ele alındığı bir sohbet
gerçekleştirdi.
52 // MART 2011
İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ
Kerim Çelik’te İş Sağlığı ve İş Güvenliği: Tuzla’da
bulunan Kerim Çelik Mamülleri İmalat ve Tic. A.Ş’de 01
Şubat tarihinde, İş Sağlığı ve İş Güvenliği eğitimi gerçekleştirildi. İş yerimizin Üretim Müdürü İbrahim Özbunar tarafından verilen eğitim, tüm çalışanlar tarafından ilgiyle takip edildi. Çalışanlar, herhangi bir iş kazası
yaşanmaması konusunda bu tür eğitimlerin önemini
dile getirdi.
Ömür Güçlü
Kerim Çelik
Basın Temsilcisi
Kerim Çelik Alış-Veriş Çeki Dağıttı: Kerim Çelik işyerinde 481 gündür herhangi bir iş kazası yaşanmıyor. Bu
nedenle, baş temsilcimiz Bünyamin Fidan tarafından,
işyerimizdeki bütün üyelerimize, 100 TL’lik alış veriş
çeki dağıtıldı. Kerim Çelik Mamulleri İmalat ve Ticaret
A.Ş. çalışanlarına nice kazasız günler dileğiyle.
Kıdemlilere Plaket: 01 Mart 2011 tarihinde Arçelik
Çayırova Kampüsü’nde tören düzenlendi. Törene katılan Şube Başkanımız Halil Faki Erdal 20 yılını tamamlayan üyelerimizi kutlayarak ödüllerini verdi.
Arçelik
Basın Temsilcisi
Hayri Odabaş
Delphi Çalışanları Kahvaltıda Buluştular: Delphi işyerimizin temsilcileri, kurul üyeleri ve ünite temsilcileri,
Şube Başkanımız Halil Faki Erdal’ın da katılımı ile, 27
Şubat’ta, ada tesislerindeki kahvaltıda bir araya geldi.
Yaklaşık 110 kişinin katıldığı kahvaltı etkinliği keyifli bir
sohbet havasında geçti. Toplantıda sendikal konuların
yanısıra, işyerinde yürütülen ve yapılabilecek faaliyetler
de konuşuldu.
Delphi Basın Temsilcisi
Serdar Özdoğan
Geçmiş Olsun: Ford Otosan Yedek Parça baştemsilcimiz Necati Daş ve temsilci yardımcımız Hasan
Bahçeci, 16 Şubat’ta ameliyat olan arkadaşımız Engin Büyükkapucu’yu evinde ziyaret etti. Başarılı geçen
operasyon sonrası evinde istirahat eden arkadaşımıza
tüm çalışanlarımız adına acil şifa dileklerimizi iletiyoruz.
Ramazan TOPÇU
Ford Otosan
Y.P. Dağt. Mrk.
Basın Temsilcisi
MART 2011 // 53
TÜRK METAL’DEN // HABER
GENEL
TEŞKİLATLANDIRMA
SEKRETERİMİZ
DURSUN’UN İŞYERİ
ZİYARETLERİ
ARALIKSIZ
SÜRÜYOR…
Türk Metal Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun’un işyeri ziyaretleri, aralıksız devam ediyor.
Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ve
İstanbul Anadolu Yakası Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, 21 - 24 Şubat tarihlerinde, şubemize bağlı Siemens
Gebze, Tyhssenkrupp, Ümran Çelik Boru, Alarko, Arçelik A.Ş. ve Arçelik Depo, Böhler, Birinci Otomotiv, Delphi,
Emas, Evas, Elmek Ford yedek Parça, Nexans,Siemens
ve Kerim Çelik işyerlerini ziyaret etti. Dursun ve Erdal,
bu işyerlerinde çalışan üyelerimizle tezgâhları başında
birebir görüşerek, çalışma şartlarını yakından gözlemledi. Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun
ayrıca, şubemize bağlı işyeri baştemsilcileri ve işyeri yöneticileri ile de aksam yemeğinde bir araya geldi.
Baştemsilcilerle Yemekte..
Alarko..
Arçelik’te üyelerle Yemek..
Siemens-Gebze
54 // MART 2011
Arçelik A.Ş.
Tyhssenkrupp
Böhler
Ümran Çelik Boru
Arçelik Depo
BİZDEN HABERLER
ÇAYIROVA ŞUBESİ
Türk Metal İşçinin Yanında
tığı konuşmada, Türk Metal olarak, üyelere verdikleri
değeri, onların çocuklarına da yansıtmayı hedeflediklerini, bu amaçla, diğer bölgelerde uygulanan eğitim
projelerini ilk defa Biga’da gerçekleştirdiklerini söyledi.
İlköğretim 4–5–6–7 ve 8’inci sınıfları kapsayan kurs
sonunda başarılı olan öğrencilere sertifika verilmesi de
hedefleniyor.
İÇDAŞ Yöneticileri Ziyaret Edildi
Kocaeli’nin Çayırova ilçesinde faaliyette bulunan EDS
döküm ve Enjeksiyon fabrikasında sendikal örgütlenme,
işveren engeliyle karşılaştı. Türk Metal Sendikası Çayırova Şubesi’ne üye 16 işçinin, sendikalaşma faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle iş akitleri feshedildi.
Bu gelişme, toplam 240 işçinin çalıştığı fabrikada gerginliğe sebep olurken, işverenin baskılarına aldırmadan,
işçilerin birlik ve dayanışma mücadelesi devam ediyor.
İşçiler, fabrika önünde eylem yapmaya başladı. Eylem,
fabrikada çalışan işçilerin işe giriş çıkışlarda verdiği
destekle devam ederken, Türk Metal Sendikası da eylemci işçileri yalnız bırakmıyor.
Sendikal örgütlenme çalışmalarını yürüten Türk Metal
Sendikası Çayırova Şube Başkanı Bilal Uça; sendikalaşmanın işçinin yasal hakkı olduğunu belirterek, “İnsanca
yaşam herkesin hakkıdır ve bu hakkı kim gasp ederse
insanlık suçu işlemektedir” dedi.
BİGA 1 NOLU ŞUBE
Türk Metal’den Üye Çocuklarına Destek
Biga 1 Nolu Şube Başkanımız Osman Akkurt, 24 Şubat
tarihinde İçdaş A.Ş. Genel Müdürü Bülend Engin’i makamında ziyaret ederek bir süre görüştü. Şube Başkanımız Akkurt ayrıca, İçdaş Genel Müdür Yardımcısı Tarık
Yeul, İnsan Kaynakları Müdürü Hatice Ümit Aksoy ve
Hukuk Müşaviri Yasemin Sayışman’la da bir araya gelerek, işyeri hakkında görüş alış verişinde bulunuldu. Şube
Başkanımız Osman Akkurt, görüşmelerde bulunduğu
yetkililere, günün anısına çeşitli hediyeler de verdi.
Eğitim… Eğitim Yine Eğitim
Biga 1 Nolu şube olarak Biga’da bir ilki daha gerçekleştirerek, sendikamız üyelerinin çocuklarına yönelik bir
eğitim hamlesini hayata geçirdik. Bu çerçevede, yaklaşık 110 İÇDAŞ çalışanı üyenin çocuklarına, Halk Eğitim
Müdürlüğü eğitmenlerince İngilizce ve Bilgisayar kursu
verilmeye başlandı.
Şube Başkanımız Osman Akkurt, kursun açılışında yap-
Sendikamız Türk Metal 2011 yılında da eğitimlerine aralıksız devam ediyor. MESS ile ortaklaşa düzenlediğimiz
ışıklı bir gelecek eğitim seminerleri kaldığı yerden devam
ediyor. Bu çerçevede, Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde
gerçekleştirilen eğitime katılan 10 kursiyer üye, 23
Şubat’ta Şube Sekreterimiz Rahmi Kocaoğlu, Şube Mali
Sekreterimiz Mehti Ayhan ve yönetim kurulu üyesi Ekrem Kızılay tarafından şube binasından uğurlandı.
MART 2011 // 55
BİZDEN HABERLER
İçdaş’ta “Sıfır İş Kazası Projesi”
Karsan’a Bakan Desteği
İçdaş A.Ş. işyeri Çelikhaneler bölümünde 16 Eylül 2010
tarihinde başlatılan ve işyerinin bütün bölümlerinde uygulanması planlanan “Sıfır İş Kazası Projesi”nde 160’ncı
güne gelinmesi dolayısıyla bir kokteyl verildi.
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Karsan firmasının New
York için hazırladığı taksi projesine ilişkin, “aslında
Newyork halkı, kararını vermiştir. Kim ne diyorsa desin,
kim ne yapıyorsa yapsın şunu bilin ki; bu otomobil New
York’a girmiştir, Amerika’ya girmiştir’” dedi.
İçdaş A.Ş. işyeri idari binada verilen kokteyle Şube Başkanımız Osman Akkurt, Şube Sekreterimiz Rahmi Kocaoğlu, Baş Temsilcimiz Nail Ayyıldız ve yönetim kurulu
üyelerimiz katıldı. Şube Başkanımız Osman Akkurt, “Sıfır İş Kazası Projesi” kapsamında en çok aksiyon yaptıran bölüm adına Ark Ocağı ustası Kadir Tekin’e bir plaket
verdi.
BURSA 2 NOLU ŞUBE
Karsan, Otobüs Üretimine de Başladı
Otomotiv sektörünün önde gelen firmalarından Karsan,
İtalyan Breda Menarinibus ile imzaladığı ortaklık anlaşması çerçevesinde otobüs üretimine başladı.
Kaynak, montaj ve boyama faaliyetlerinin yürütüleceği Bursa Akçalar’daki Otobüs Fabrikası’nın resmi açılış
töreni 17 Şubat 2011 tarihinde yapıldı. Tören; şirketin
murahhas azası Jan Nahum, CEO’su Murat Selek, İtalyan otobüs üreticisi Breda Menarinibus’un CEO’su Roberto Ceraudo ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı
Recep Altepe ve tüm Karsan çalışanlarının katılımıyla
yapıldı.
Karsan’ın Bursa-Akçalar’daki fabrikasını ziyaret eden
Devlet Bakanı Çağlayan, Kıraça Holding ve Karsan yönetim kurulu başkanı İnan Kıraç, Karsan murahhas azası
Jan Nahum ve Karsan CEO’su Murat Selek ile tesisi gezdi.
Üretim hatlarında incelemelerde bulunan ve Jan
Nahum’dan ayrıntılı bilgi alan Çağlayan, daha sonra
Karsan yöneticileriyle ortak toplantı yaptı. Bakan Çağlayan, burada yaptığı konuşmada, Karsan’ın tamamıyla Türk tasarımcıları tarafından tasarlanmış, geleceğin
son derece önemli aracı olan “V1” modeli, yani New
York’ta ihale süreci devam eden “New York Taxi” projesi
için burada bulunduğunu söyledi.
V1’in, engelliler için tekerlekli sandalye taşıma kapasitesinin bulunmasının çok büyük bir artı olduğu ve
Karsan’ın da bu özelliğini öne çıkardığı belirtilen haberde, New York sokaklarında şu anda çalışan 13 bin taksi
içinde sadece 300’ünün tekerlekli sandalyeye elverişli
olduğunun altı çizildi.
New York’ta düzenlenen toplantıda taksinin prototipinin tanıtıldığı belirtilirken, Karsan USA başkanı William
Wachtel, V1’in özellikle engellilere getirdiği kolaylıklar açısından çok önemli olduğunu, Amerikan halkıyla
uyumlu bir otomobil ortaya çıkardıklarını söyledi. V1’in
kapılarının 90 derece açılabildiği kaydedilirken, aracın
bisiklet, bebek arabası ve geniş paketleri taşıyabilme
kapasitesinin de olduğu vurgulandı.
Geleneksel Karsan Tiyatro Günleri
Karsan çalışanlarımız aileleriyle birlikte 19 Şubat cu-
56 // MART 2011
BİZDEN HABERLER
martesi gecesi, Tayyare Kültür Merkezinde; İstanbul
Kraliyet Tiyatrosu’nun sergilediği “Denizaltı” adlı oyunu
izledi. Oyun, çalışanlar ve ailelerinden büyük ilgi gördü.
İSTANBUL 1 NOLU ŞUBE
ESKİŞEHİR ŞUBESİ
Merhum Erbaş’ın İsmi Verildi
Mercedes Benz Yöneticileri Şubemizi Ziyaret Etti
Mercedes Benz Türk A.Ş. Direktörler Kurulu Başkanlığı
görevine birkaç ay önce başlayan Wolf Dieter Kurz ve İnsan Kaynakları Müdürü Salih Ertör şubemizi ziyaret etti.
Şube binamızı ve eğitim tesislerimizi de gezen Kurz,
Türk Metal ile çalışmaktan duydukları memnuniyeti
ifade etti. Şube Başkanımız Murat Salar da, “Her
iki kurumun tecrübeleri
ile, ülkemizdeki otuz yılı
aşan dayanışmaları çok
önemlidir. İşçimiz, işverenimiz ve sendikamız,
ekonomik krizlere rağmen kol kola bu ülke için
katma değer yaratmaya
devam edecektir” dedi.
Salar ayrıca, Kurz’a yeni
görevinde başarılar diledi.
KDZ. EREĞLİ ŞUBESİ
Sağlıklı Yaşam Diliyoruz
Türk Metal Sendikası Eskişehir Şubemizin Eğitim Salonuna, şubemizin ilk kurucularından olan ve yakalandığı amansız hastalığa yenik düşen merhum Özdemir
Erbaş’ın ismi verildi. Bu nedenle düzenlenen törende
ortak bir basın açıklaması yapan Şube Başkanımız
Mevlüt Gümüşay ve Türk-İş Eskişehir Bölge Temsilcisi
Necat Kılıç, eğitim salonuna adı verilen merhum Özdemir Erbaş’ın, Türk Metal’e çok önemli katkılarda bulunduğunu belirtti.
MANİSA 1 NOLU ŞUBE
İlişkilere Devam
Erdemir 1.Soğuk Haddehane Asitleme hattı operatörü İbrahim Çelik, 20 yıllık işçilik hayatını tamamlayarak
emekli oldu. Çelik’in emekliyle ayrılması dolayısıyla düzenlenen akşam yemeğine, Kdz. Ereğli Türk Metal Sendikası Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş, işyeri temsilcisi
Metin Ercan, işyeri amirleri ve çalışma arkadaşları katıldı. Emekli arkadaşımız İbrahim Çelik’e bundan sonraki
yaşamında sağlıklı ve mutlu yıllar dileriz.
Şube Başkanımız Hüseyin Özben, Sarten Ambalaj San.
A.Ş. İç Denetim Müdürü Hasan Aktosun ile öğle yemeğinde bir araya geldi. Özben ve Aktosun görüşmede,
MART 2011 // 57
BİZDEN HABERLER
işyerinin çeşitli sorunları hakkında görüş alışverişinde
bulundu. Bu arada, Ak Parti eski İl Başkanı milletvekili
aday adayı Abdurrahim Aslan, Başkan Özben’i makamında ziyaret etti. Ziyarette, ülke sorunları hakkında
görüş alışverişinde bulunuldu.
Sarten Ambalaj ve Valfsel Ziyaret Edildi
Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 01 Mart tarihinde
şubemize Bağlı Valfsel A.Ş. ve Valfsel A.Ş. İŞYERİ’nde
çalışan üyelerimizi ziyaret etti. Başkan Özben, tezgâh
başındaki çalışanlarla gerçekleştirdiği sohbette, sorunlar hakkında bilgi aldı.
Elsan Ziyaret Edildi
Şube Başkanımız Hüseyin Özben, Sarten Ambalaj San.
A.Ş. Genel Müdürü Taner Öztürk ile Valfsel Fabrika Müdürü Hüseyin Orhan’ı makamında ziyaret edip, işyeri
sorunları hakkında görüş alışverişinde bulundu.
Atom Kablo ve İlke Çelik’te Sözleşme Heyecanı
Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 02 Mart tarihinde şubemize bağlı Elsan San. A.Ş. işyerini ziyaret etti. Bu arada, Elba’da 10 yılını dolduran çalışanlara, 09 Mart’ta düzenlenen bir törenle, çeşitli hediyeler ve sertifika verildi.
Olgun Çelik, Personeline Kurs Verdi
Denizli Temsilciliğimize bağlı faaliyet gösteren Atom
Kablo San. A.Ş. ve İlke Çelik San. A.Ş. işyerlerinde 01
Ocak 2011–31 Aralık 2012 dönemini bağlayan TİS
görüşmeleri, 25 Şubat 2011 tarihinde anlaşma ile sonuçlandı. Şube Başkanımız Hüseyin Özben ve Fabrika
Müdürü Abdurrahman Güngör tarafından imzalan TİS,
çalışanlar tarafından sevinçle karşılandı.
Valfsel A.Ş. ve Valfsel A.Ş. İŞYERi’nde
Üyelerimiz Ziyaret Edildi
58 // MART 2011
Olgun Çelik San. Tic. Aş., Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’nın ‘Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılacak işçilerin mesleki eğitimlerine dair tebliği’ doğrultusunda,
personeline yönelik bir kurs düzenledi.
Olgun Çelik ve Endüstri Meslek Lisesi arasında düzenlenen protokolle hayata geçirilen kurs kapsamında, 97
çalışana, kaynakçılık, metal yüzey işlemleri, montaj işçiliği, depolama ve sevkıyat, malzeme bilgisi, teknik resim, ısıl işlem, iş sağlığı ve güvenliği konularında eğitim
verildi.
İZMİR 2 NOLU ŞUBE
Burçelik Döküm A.Ş.
Gününüz Kutlu Olsun
Türk Metal Sendikası İzmir 2 Nolu Şubemize bağlı Delphi Automotive ve PFW Havacılık San Tic. Ltd. Şti. işyerlerinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir kutlama gerçekleştirildi. Şube Mali Sekreterimiz Hayrettin
Çakmak ve İşyeri Baştemsilcilerimiz Bekir Sonkor ile
Celil Kınay, iki işyerinde çalışan kadın üyelerin Dünya
Kadınlar Günü’nü kutlayarak, birer karanfil verdi.
Bursa Nilüfer Şube Başkanımız Ruhi Biçer ve Şube Sekreterimiz Yılmaz Özlütürk, şubeye bağlı Burçelik Döküm
A.Ş. İşyeri temsilcimiz Şenol Ustaoğlu’nun oğlu Enes’in,
13 Şubat’ta yapılan sünnet törenine katılarak, Ustaoğlu
ailesinin mutluluğuna ortak oldu.
BURSA 3 NOLU ŞUBE
Orhangazi İşçi Lokalimiz Hizmete Girdi
BURSA NİLÜFER ŞUBESİ
Tebrikler Nazlıcan…
Bursa’nın Orhangazi ilçesinde inşa edilen İşçi Lokali, 11
Şubat’ta düzenlenen bir törenle hizmete açıldı.
Türk Metal üyeleri arasında birlik, beraberlik duygusunu
geliştirmek ve sosyal ihtiyaçların temini amacıyla oluşturulan lokalin açılışını, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun, Orhangazi İlçe Kaymakamı Ertan
Peynircioğlu ve Orhangazi Belediye Başkanı İsmail Tartar yaptı.
Oyak Renault çalışanlarından Ali Ekber Kayaoğlu’nun
kızı Nazlıcan Kayaoğlu, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın
2010 yılında Türkiye genelinde düzenlediği kompozisyon yarışmasında dereceye girdi. Nazlıcan, “İthalat ve
İhracat” konulu kompozisyon yarışmasında Bursa birinciliği ve Türkiye üçüncülüğü kazandı.
Nazlıcan Kayaoğlu ödülünü, Ankara’da düzenlenen bir
törenle Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın elinden aldı.
Bizler de Nazlıcan’ı biz de tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.
MART 2011 // 59
BİZDEN HABERLER
AKSARAY 1 NOLU ŞUBE
Bayan Üyelerimiz Ziyaret Edildi
Metal olarak büyük bir aileyiz, ben de bu ailenin bir parçası olduğum için de gurur duyuyorum. Ayrıca, şunu
belirtmek istiyorum, oğluma da, çalışmakta olduğum
Otokar fabrikamızın yapmış olduğu ilk otobüsün adını,
yani DORUK ismini koymaktan da mutluyum. Buradan,
Muharrem Başkanıma, hocalarıma, şube başkanıma
tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.”
Kızılay’dan Teşekkür Plaketi
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Aksaray’daki Mercedes
Benz işletmesinde de kutlandı. Türk Metal Sendikası
Aksaray 1 Nolu Şubesi olarak, işyerinde çalışan kadın
üyelerimiz ziyaret edildi ve kendilerine çiçek verildi. Bu
arada, Mercedes Benz A.Ş. işletmesinde üye kadın çalışanların sayısının artması üzerine, Betül Başpınar, sendika işyeri temsilcisi olarak görevlendirildi. Başpınar’ı
kutluyor, çalışmalarında başarılar diliyoruz.
SAKARYA ŞUBESİ
Büyük Türk Metal ailesi
Kızılay Sakarya Kan Bağış Merkezi Müdürlüğü, gönüllü
kan bağışına katkılarından dolayı, Sakarya Şubemize
bir teşekkür plaketi sundu. Sakarya Kan Bağış Merkezi
Müdürlüğü’nün şükran plaketi, Şube Başkanımız Şahin
Kaya’ya takdim edildi.
Demiryol-İş Ziyaret Edildi
Sakarya Otokar çalışanı üyelerimizden Şaban Cem Fenerci, sendikamızın verdiği eğitim için Ankara’da bulunduğu sırada baba oldu. Şaban-Nimet çiftini kutluyor,
oğulları Doruk’a uzun ömürler diliyoruz.
Şube Yönetim Kurulu üyelerimiz, Demiryol-İş Sendikası Şube Başkanı ve Türk-İş Sakarya İl Temsilcisi Cemal
Yaman’ı ziyaret eder bir süre görüştü.
Tıp Bayramı
İşte, Şaban Cem Fenerci’nin anlatımıyla Doruk’un dünyaya gelişi: “02 Şubat 2011 tarihinde teşkilatlanma
eğitimi almak için Ankara Büyük Anadolu Oteli’ne giriş
yaptım. Teşkilatımızın vermiş olduğu bu eğitimler, sendikamıza hizmet ve öğrendiklerimizi arkadaşlarımla
paylaşarak onları bilinçlendirmek için güzel bir fırsattı.
Eğitimler sırasında aldığım sevindirici haber beni çok
mutlu etti. Çünkü bir oğlumun olduğu haberini aldım.
Değerli hocalarım ve Muharrem Başkanım, eğitimi yarıda bırakıp ailemle birlikte olmamın daha doğru olacağını belirttiler. Ama ben, sendikamızın bir aile olduğunu,
Türk Metal Sendikası’nın beni aratmayacağı ve gereken
her şeyin yapılacağını bildiğim için, eğitimi yarıda bırakmaktan vazgeçtim.
Nitekim, bu düşüncelerimin doğru olduğu, ailemin beni
arayarak, Sakarya şubemizin çok değerli başkanımızın ve temsilcilerimizin kendileriyle yakından ilgilendiği
haberi ile bir kez daha ortaya çıktı. Biz gerçekten Türk
60 // MART 2011
Türk-İş’e bağlı Sakarya Şube Başkanları, 14 Mart Tıp
Bayramı dolayısıyla Sakarya Üniversitesi Korucuk Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Osman Nuri Dilek’i
makamında ziyaret ederek, bütün doktorların Tıp
Bayramı’nı kutladı.
İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ
Thyssenkrup Çalışanları kahvaltıda buluştu
İstanbul Anadolu Yakası Şubemiz bünyesine yeni katılan işyerimiz Thyssenkrup Stainles Çelik Servis A.Ş.
işyerindeki üyelerimiz, sendikamızın Pendik Sosyal Tesislerinde 20 Şubat’ta düzenlenen kahvaltıda bir araya
geldi. Kahvaltı, Şube Başkanımız Halil Faki Erdal’ın da
katılımıyla, keyifli bir sohbet havasında geçti.
Gedore’de TİS Görüşmeleri Başladı
kara 3 Nolu Şube Başkanı Nihat Zengin ile birlikte şubemize bağlı işyerlerinden temsilcilerimiz de katıldı..
AA Çalışanları Yalnız Değiller
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) Anadolu Ajansı
(AA) işyerlerinde greve gitme kararı bir basın açıklaması ile 15 Mart 2011 tarihinde Genel Müdürlüğü ile
bölge müdürlüklerine asıldı. Türk-İş Genel Sekreteri ve
Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak ve beraberinde
Ankara 1 Nolu Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu, şube
İcra Kurulu, şubemize bağlı işyeri temsilcileriyle birlikte
katılarak, Anadolu Ajansı çalışanlarını bu haklı mücadelesinde yalnız bırakmadılar.
Türk Traktör A.Ş. Akyurt Yedek Parça
Deposu Ziyaret Edildi
Gedore El Aletleri işyerimiz ile sendikamız arasında 6.
dönem TİS görüşmeleri başladı. İşyerinde çalışan üyelerimiz ile birlikte şubemizde bir toplantı gerçekleştiren
Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, çalışanlarımıza süreç
hakkında bilgiler verdi.
ANKARA 1 NOLU ŞUBE
ADESE çalışanlarına destek
Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu ve icra kurulumuz,
Türk Traktör A.Ş.’nin Akyurt’ta bulunan yedek parça deposunu ziyaret ederek, çalışan üyelerimizle bir araya
geldi. Şube Başkanımız Göçeroğlu, sendikamızın faaliyetleri ve çalışma hayatında yaşanan gelişmeler hakkında da üyelerimize bilgi verdi.
Erkunt Sanayi A.Ş. Ziyaret edildi
Ankara’daki şubelerimiz tarafından, Anayasal bir hak
olan sendikalaşma faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle işten çıkarılan ADESE işçilerine destek amacıyla
bir basın açıklaması gerçekleştirildi. ADESE Keçiören
Mağazası önünde yapılan kitlesel basın açıklamasına,
Ankara 1 Nolu Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu, Ankara 2 Nolu Şube Başkanı Halil İbrahim Alpoğlu ve An-
Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu ve icra kurulu, Erkunt Sanayi AŞ. İşyerini ziyaret etti. Ziyarette çalışan
üyelere, yeni dönem Toplu İş Sözleşmesi çalışmaları,
sendikamızın faaliyetleri, bundan sonraki hedefleri ile
çalışma hayatında yaşanan önemli gelişmeler hakkında bilgi verildi.
MART 2011 // 61
BİZDEN HABERLER
ÇERKEZKÖY ŞUBESİ
KIRIKKALE ŞUBESİ
Şubemizi Ziyaret Ettiler
Sosyal güvenlik semineri verimli geçti
MHP Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın, MHP İlçe Başkanı
Mustafa Ordu ve yönetim kurulu üyeleri, 17 Şubat’ta
şubemizi ziyaret ederek, Türk – İş Tekirdağ İl Temsilcisi
ve Çerkezköy Şube Başkanımız Murat Koçak ile görüştü.
Görüşmede son siyasi gelişmeler ele alındı.
GÖLCÜK ŞUBESİ
Haroso Hayatlar
Kırıkkale Şubemizde, 21 Şubat’ta, Türk-İş Sosyal Güvenlik Danışmanı Celal Tozan’ın konuşmacı olarak katıldığı bir seminer gerçekleştirdi.
Baki Yeşiloğlu konferans salonunda düzenlenen seminere çok sayıda üyemiz katıldı. Emeklilik ve yeni çıkan iş
kanunları, emekli maaş hesaplamaları, malulen emeklilik, emekliliğin şartları konularında soru-cevap seklinde
geçen seminer, katılan üyelerimiz açısından son derece
bilgilendirici oldu.
Şube Başkanımız Mürsel Öcal seminer öncesi bir açılış
konuşması yaptı. Öcal konuşmasında göreve gelirken
işçiden alınan aidatı yine işçiye hizmet olarak geri döndüreceklerinin sözünü verdiklerini hatırlattı.
Şubemize bağlı işyerlerimizden Ford otomotiv San.
A.Ş. çalışanları, 28 Şubat’ta VKV. Ford Otosan Kültür
Merkezi’nde sergilenen “Haroso Hayatlar” adlı tiyatro oyununu izledi. Ünlü tiyatrocuların sergilediği oyun,
Ford çalışanları tarafından büyük ilgi ile izlendi.
Asker Her Yerde
Şubemize bağlı işyerlerimizden Ford otomotiv San.
A.Ş.’de, Metal Çocuk Kulübü üyelerimiz ve üye çocuklarımıza yönelik bir tiyatro gösterisi düzenlendi. VKV. Ford
Otosan Kültür Merkezi’nde 11 Şubat’ta gerçekleştirilen
etkinlikte, Uçan Balon Çocuk Tiyatrosu’nun sergilediği
“Asker Her Yerde” adlı tiyatro oyunu, çocuklarımız tarafından büyük beğeni ile izlendi.
62 // MART 2011
Bu çerçevede sendika binasında üye işçilerin çocuklarına İngilizce ve matematik kursları açarak, 375 çocuğa eğitim vermeye başlandığını kaydeden Mürsel Öcal,
şöyle devam etti:
”Konferans salonumuzu yeniden düzenleyerek işçi arkadaşlarımızın kullanımına açtık, bu hizmetlerimizi
artırarak devam edeceğiz. Üye arkadaşlarımız bilgilenebilmesi için, emeklilik ve yeni çıkan sosyal güvenlik
yasasında akıllarınızdaki endişelerinizi ve sorularınıza
çözüm olabilmek adına Türk-İş sosyal güvenlik uzmanımız Celal Tozan hocamızla bir seminer düzenledik
umarım sizlere fayda sağlayacaktır.”
Eğitimlerini başarıyla tamamladılar
Kırıkkale Şubemizden yetkili olduğu Mühimmat
Fabrikası’ndan Mustafa Teke, Silah Fabrikası’ndan
Murat Yıldırım, Ağır Silah ve Çelik Fabrikası’ndan Uğur
Özdemir, Pirinç Fabrikası’ndan Uğur Kayalı, Destek Tesisleri İşletme Müdürlüğü’nden Demirel Sezen ve Hurda
İşletme Müdürlüğü Cüneyit Porsuk Kdz. Ereğli Sosyal
Tesislerimizde 5 günlük “Kişisel Gelişim, Teşkilatlandırma ve Liderlik Eğitimi”ni başarı ile tamamladılar. Kendilerini tebrik ediyor başarılarının devamını diliyoruz.
Geçmiş Olsun
Nexans Türkiye Endüstri ve Ticaret A.Ş. de çalışan üyemiz Durmuş Özyağcı talihsiz bir işkazası geçirdi. Bölge
Temsilcimiz Nusret Özbek, Özyağcı’yı evinde ziyaret
ederek geçmiş olsun dileklerini iletti.
CHP Yönetimi Temsilciliğimiz Ziyaret Etti
DENİZLİ BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ
Atom Kablo’da Yönetim Kurulu Toplantısı Yapıldı
CHP Denizli İl Başkanı Zafer Gönenç ve İl Yönetim Kurulu üyeleri, Denizli Bölge Temsilciliğimizi ziyaret ederek,
Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek ile görüştü. Görüşmede, çalışma hayatı başta olmak üzere, çeşitli konular ele
alındı.
Manisa 1 Nolu Şubemize bağlı ve Denizli Bölge Temsilciliğimizin yetki alanında bulunan Atom Kablo Sanayi ve
Ticaret A.Ş. işyerinde, 05 Mart’ta yapılan yönetim kurulu
toplantısına, Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek de katıldı.
Özbek toplantıda, iş yeri ile ilgili görüşlerini dile getirdi.
İlgiyle İzlendi
Objektif karşısına geçtiler
Denizli Bölge Temsilciliğimizin yetki alanında faaliyet
gösteren Nexans Türkiye Endüstri ve Ticaret A.Ş. , Atom
Kablo Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile İlke Çelik Metal Sanayi ve
Ticaret A.Ş. işyerlerinde çalışan 25 üye, eğitim amacıyla
Denizli’den ayrıldı. Çalışanlar yola çıkmadan önce, Bölge
Temsilcimiz Nusret Özbek ile bir araya gelerek, günün
anısına fotoğraf çektirdi.
Nexans Türkiye Endüstri ve Ticaret A.Ş.de çalışan üyelerimiz, Denizli Bölge Temsilciliğimiz toplantı salonunda,
sendikamızın hazırladığı 2010 yıllığı ve faaliyetlerini içeren filmi toplu halde izledi.
MART 2011 // 63
BAŞSAĞLIĞI
H.Osman Dönmez MKE Destek
Tesisleri: Kırıkkale şubemize
bağlı MKE Destek Tesisleri Bölge
Müdürlüğü’nde çalışan üyemiz
Hacı Osman Dönmez (53), 14
Şubat 2011 günü geçirdiği beyin
kanaması sonucu Hakk’ın rahmetine kavuştu. Cenaze törenine,
Kırıkkale Şube Başkanımız Mürsel
Öcal ve İcra kurulumuzla, iş yerinden vardiya arkadaşları da katıldı.
Kılınan cenaze namazının ardından ebediyete uğurlanan merhum Dönmez’e Allah’tan rahmet,
başta kederli ailesi olmak üzere,
yakınlarına ve tüm mesai arkadaşlarına baş sağlığı dileriz.
Hikmet Dikmen 1948–2011
16 Ocak 2008 tarihinden buyana
Kdz. Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları (ERDEMİR) Mekanik ve
Yardımcı Atelyeler Müdürlüğünde
Müdür olarak görev yapan Hikmet
Dikmen, geçirdiği bir rahatsızlık
sonucu hayatını kaybetti. Merhuma Allahtan rahmet, kederli ailesine ve tüm Erdemir çalışanlarına
başsağlığı ve sabır diliyoruz.
İsmail Öztürk 1963–2011
29 Temmuz 2003 tarihinden buyana Kdz. Ereğli Demir ve Çelik
Fabrikaları (ERDEMİR) Liman ve
Nakliyat Başmüdürlüğü Ambarlama ve Sevkiyat Başmühendisliği
bünyesinde yükleme boşaltma
işçisi olarak çalışan İsmail Öztürk,
geçirdiği elim bir işkazası sonucu hayatını kaybetti. Merhuma
Allah’tan rahmet, kederli ailesine
ve tüm Erdemir camiasına başsağlığı ve sabır temenni ederiz.
Ali Şahin Kale Kapı- İstanbul
İstanbul 1 Nolu Şubemizin yetkisinde bulunan Kale Kapı ve Pencere Sistemleri A.Ş. işyerindeki
üyelerimizden Ali Şahin, yakalandığı amansız hastalığa yenik düşerek, 11 Ocak’ta hayatını kaybetti. Merhuma Allah’tan rahmet,
başta ailesi olmak üzere, yakınlarına, mesai arkadaşlarına ve tüm
Şahin ailesine başsağlığı ve sabır
dileriz.
Coşkun Uzun-Bursa
Delphi Automotive Systemsleri
Ltd.Şti. çalışanlarından, üyemiz
Coşkun Uzun (35), 4 Mart’ta, yakalanmış olduğu amansız hastalık sonucu hayatını kaybetti.
Bursa doğumlu olan ve evli iki çocuk babası Uzun, Ocak 2006’da
işe başladığı Delphi Automotive Systemsleri Ltd.Şti işyerinde, 2009 tarihinde de Türk Metal
Sendikası işyeri temsilciliğine
atanmıştı. Merhuma Allah’tan
rahmet, eşi ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
Ömer Özel-İzmir
İzmir 1 Nolu şubemize bağlı BMC
San. ve Tic. A.Ş. işyerimizin boyahane bölümünde 1996 yılından
buyana çalışan üyemiz Ömer
Özel, 05 Mart’ta geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti. Evli ve 2 çocuk babası olan merhum Özel’e
Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diler sabır temenni ederiz.
Hayrettin Karaçay-Kırıkkale
17 Şubat 1972 Yozgat doğumlu olup, sendikamıza bağlı MKE
Silah Fabrikası’nda çalışan Hayrettin Karaçay’ı 02 Mart 2011 tarihinde yakalandığı elim bir hastalık sonucu kaybettik. Merhuma
Allah’tan rahmet başta ailesi olmak üzere, yakınlarına ve mesai
arkadaşlarına başsağlığı diler, sabır temenni ederiz.

Benzer belgeler