türk metal - Türk Metal Sendikası
Transkript
türk metal - Türk Metal Sendikası
GENEL BAŞKANIMIZ DERDİMİZ EMEK VE EKMEK EDİTÖRDEN GELİŞTİKÇE BÜTÜNLEŞEN TÜRK METAL! Bir yanda Afrika ve Ortadoğu’da kan gövdeyi götürüyor, diğer yanda dünyanın pek çok yerinde insanlar sel felaketleri, depremler ve mali krizlerle ya hayatını kaybediyor, ya da hayatı çekilmez duruma geliyor. Anlaşılan o ki, dünyaya huzur ve rahat yok. Geçen yüz yıl da böyleydi, şimdiki yüz yıl da böyle geçeceğe benziyor. ERTAN GENÇTÜRK [email protected] Türkiye’den olaylara bakınca, Türkiye de depremlerle, terörle, mali krizlerle defalarca sarsıldı, defalarca bunalıma girdi, halk gelecekten ümidini kesme noktasına geldi. Ancak milli birlik ve beraberlik neticesinde, ekonomik krizlerde başka ülkelerde olduğu gibi yaşananları makul seviyelerde kabullendik, depremlerde doğal afetlerde birbirimize kenetlendik, dünyaya yardımlaşma ve dayanışma örneği sergiledik. Terörle mücadelede birbirimize düşmedik, her daim sağduyulu yaklaştık olaylara. Türkiye insanı yaşadığı tecrübelerinden olsa gerek, şoklara karşı daha dik ve dayanıklı durabiliyor. Dünyada yaşanan felaketleri göz önüne aldığımızda, organizasyonun, birliğin, yardımlaşmanın, dayanışmanın, seferberliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Sivil toplum demek, aynı düşünce ve duyguya sahip birbirine benzer yapıdaki insanların bir araya gelerek ortak hareket ettiği, kurumsal şekil demek. Sendikalar da sivil toplum örgütleridir. Ve sendikalar bir sivil toplum örgütünden çok daha fazla şey demektir. Türk Metal ailesinin gerek mali krizlerde, gerek doğal afetlerde, gerekse terörle mücadelede tek vücut ve tek yürek olarak olması gereken tepkiyi verdiğini artık bütün Türkiye biliyor. Böylesine kuruluşların iyi günden ziyade, esas kötü günler için var olduğunu da herkes anlamış oluyor. Türk Metal dergisinin geçmiş sayılarının içeriğinde etkilere karşı nasıl tepkiler verdiğimiz herkesin, bu derginin takipçileri tarafından malumdur. İşte yine bir Türk Metal dergisi olarak karşınızdayız. Türk Metal ailesi dev bir organizasyona daha imza attı. 16. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı ile ilgili her detay ve renkli foto içeriğimizde mevcut. Torba yasanın ardından yasa ile ilgili hukuki yazılarımıza bu ay ağırlık verdik. Çıkan yasanın kimi nasıl etkileyeceğine dair akıllarda oluşan soru işaretlerini bu ay gidermeye çalışacağız. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, bu ay iki önemli görev daha üstlendi: Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Başkanlığı ile Türkiye’nin güzide kuruluşlarından Milli Prodüktivite Merkezi’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı… Bu görevleri ile ilgili Genel Başkanımızın açıklamalarını dergimizde bulabilirsiniz. Son bir notumuz daha var… Dergi numaraları üzerinden çekilişimizi gelecek ay gerçekleştireceğiz. Çekiliş sonucu eşiyle her şey dahil bir hafta tatil kazanacak şanslı üyelerimiz gelecek aydan itibaren dergimizde duyurulacak. Derginiz numarası bu sayıdan itibaren arka kapağın içine taşındı… Şansınız bol, tatiliniz zevkli olsun… Türk Metal dergisi sizleri her türlü gelişmeden, her türlü bilgiden haberdar etmek için düzenli olarak her ay sizlerin eline ulaştırılıyor. Sayfa sayısının % 72 artırılmasının ardından baskı adedi de % 50’den fazla artırılan ve her geçen ay etkisi ve içeriği sizlerin görüşüyle yükselen dergimizi size armağan ediyoruz. MART 2011 // 1 İÇİNDEKİLER 4 Genel Başkan’dan Başyazı 6 Sektörden Haberler 7 Kısa Haberler 8 Kadın İşçiler Kurultayı 23 Konfederasyondan 24 Kılıçdaroğlu’na Cevap 26 Haber UAMİF Genel Başkanlığı 28 Haber MPM Genel Kurulu 30 Bizim Fabrikalarımız Çolakoğlu Metalurji 34 İşte Hayatımız 37 Hukuk Makale Hüseyin Ekmekçioğlu 40 Hukuk Makale Tuncay Songür 43 Dünyadan Haberler 44 İki Çift Laf Ertan Gençtürk 46 Bir Haberin Analizi Mustafa Kemal Şen 48 Makale - Mobbing Selda Oğuz 50 Türk Metal - MESS Eğitim 52 Basın Temsilcileri Bildiriyor 55 Bizden Haberler TÜRK METAL SENDİKASI AYLIK YAYIN ORGANI Mart 2011 | Sayı: 140 YAYIN SAHİBİ Türk Metal Sendikası Adına Pevrul KAVLAK SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Bekir EROĞLU HABER MÜDÜRÜ Ertan GENÇTÜRK YÖNETİM MERKEZİ Türk Metal Sendikası Genel Merkezi Basın Müşavirliği Beştepeler Mahallesi Yaşam Caddesi Nergiz Sokak No:3 06520 Söğütözü/ANKARA Tel: 0312 292 64 00 Faks: 0312 284 40 18 [email protected] GRAFİK UYGULAMA BASKI Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş. Ziraat Bankası Tesisleri İstanbul Yolu Trafo Karşısı Varlık - ANKARA Tel: 0(312) 384 73 44 - 45 YAYIN TARİHİ: 30 / 03 / 2011 YAYININ TÜRÜ: YAYGIN SÜRELİ YAYIN ARALIĞI: BİR (1) AY YAYIN DİLİ: TÜRKÇE Dergimiz basın ahlak yasasına uyar. Ayda bir yayımlanır ve üyelerimize ücretsiz dağıtılır. Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayımız coşkuyla tamamlandı… Kurultaya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dört bakanı ile birlikte katıldı. Kurultayın açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız tüm Türkiye’ye seslenerek, “Bizim derdimiz önce emek, sonra ekmek” dedi. Kurultayda konuşan Başbakan Erdoğan’ın, “kadına şiddet alçaklıktır” sözleri 8 Mart günü gazetelerin manşetlerinde yer aldı. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, iki önemli görev daha üstlendi. Milli Prodüktivite Merkezi Yönetim Kurulu Başkanlığı ile Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Başkanlığı görevlerini de, bundan sonra Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak yürütecek… Torba yasa ile birlikte çıkan ve çalışma hayatını etkileyen bazı maddelerin incelenmesi. Türk– İş Hukuk Danışmanı Hüseyin Ekmekçioğlu’nun ele aldığı konular arasında, Yargı kararlarının uygulanmasının engellenmesi, Belediye ve İl Özel İdaresi işçileri, 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanunda yapılan değişiklikler, 4857 İş Kanununda yapılan değişiklikler ile, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda yapılan değişiklikler bulunuyor. 8 28 Bizim Fabrikalarımızın bu ayki konuğu Çolakoğlu Metalurji… Fabrikanın tarihi, ürettiği ürünler, Çolakoğlu’nun Türkiye ve dünya pazarındaki yeri ve önemi… Sosyal yönleri, faaliyet alanları Bizim Fabrikalarımız’da. BM, demokrasi, insan hakları gibi yaygın söylem ve kurumlar aracılığı ile büyük savaşların önü kesilmiş gibi görünüyor. Bu sefer de biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehditler insanlığın sonunu getirmeye aday olarak çıkarılmış. Mustafa Kemal ŞEN’in İnsan ve Kaçınılmaz Son başlıklı, felaketler karşısında insanı ele alan yazısı… 37 Bu ülke insanlarının sağduyusu, vicdanı, aklı, fikri ve iradesi, bu ülkenin tek ihtiyacıdır. Ve Türk Halkı, siyasetçi elbisesi giymiş üç beş kişinin şöhret duygularını tatmin etmek için vicdanını, sağduyusunu, aklını, fikrini ve sağduyusunu asla ve asla ayaklar altına almaz… O’nu asil yapan da budur. Ertan Gençtürk’ün “Siyasetçilerin Şöhret Yolculuğu” isimli yazısı İki Çift Laf’ta… 30 46 44 BAŞYAZI // BAŞKANDAN Pevrul Kavlak Türk-İş Genel Sekreteri Türk Metal Sendikası Genel Başkanı DAVAMIZ VE KAVGAMIZ, EMEK VE EKMEK İÇİNDİR Muhasebe yapmak, ileriyi düşünenlerin öncelikleri arasında yer alır. İnsan, bir şekilde içinde dolaylı ya da direkt olarak bulunduğu durumların, anların, ilişkilerin, olayların ve gelişmelerin artılarını ve eksilerini düşünmek zorundadır. Bu düşünme sırasında, hem maddi hem de manevi anlamda analizler yapılır. Bu işin adı halk dilinde ‘muhasebe yapmaktır.’ Yapılan muhasebe, daha sonraki zamanlarda ve gelecekte, alınacak kararların ve atılacak adımların daha doğru ve isabetli olmasını sağlar. Bu çerçevede, Mart ayı içinde yaşanan gelişmelerle ilgili olarak bazı düşüncelerimizi üyelerimiz ve okurlarımızla paylaşmak doğru olacaktır. ERDEMİR SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİ VE UYUŞMAZLIK… Erdemir’de çalışan yaklaşık 5 bin emekçiyi ilgilendiren sözleşme görüşmelerinde uyuşmazlık zaptı imzalandı. 7 Aralık 2010 tarihinde başlayan görüşmelerde, işverenin ücretleri 2 yıl boyunca dondurma teklifi karşısında 60 günlük süreyi beklemeden uyuşmazlık tuttuk. Bu teklifin günümüz gerçekleriyle örtüştüğünü düşünmüyoruz. Türkiye’deki büyük kuruluşların yönetici ve teknik kadroları, ücret zammı konusunda ne kadar titizlik gösteriyorsa, Türk Metal Sendikası da aynı titizlikle sözleşmeye konu olan işyerlerinde çalışan üyelerinin sosyo-ekonomik durumlarıyla ilgili olarak titiz bir şekilde değerlendirmeler yapıyor. Yani, işveren tarafı ne kadar gerçekçi ise biz de en az o kadar gerçekçiyiz. Erdemir emekçilerinin işletmenin hayatiyeti bakımından gösterdiği iyi niyeti unutmadan, dikkate alarak, bizlerin uzlaşma ve diyalog yoluyla uyuşmazlığın çözülmesi yolundaki yaklaşımlarına işveren tarafının en az bizim taşıdığımıza paralel bir iyi niyetle karşılık vereceğini ummak istiyoruz. Biz Türk Metal olarak, bütün bireyleri, “üretmek, kazanmak ve kazandırmak” hedefine yönelmiş bir aileyiz. Erdemir emekçileri üretmiştir, kazandırmıştır. Biz de şimdi ürettiklerimizden hakça pay almak istiyoruz. İşveren, bu konuda anlayış gösterdiği an uyuşmazlık da kendiliğinden son bulacak ve Erdemir emekçileri yine inançla üretmeye devam edecektir. MUHTEŞEM BİR KURULTAY… Türk Metal Sendikası bugüne kadar, Dünya Emekçi Kadınlar Günü münasebetiyle 15 Kadın Kurultayı düzenledi. Tüm kurultaylarda kadın metal işçileri, takdire değer ve örnek bir tutum sergilediler. Genel Yönetim Kurulumuz, Şubat ayı içinde toplanarak Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayı ile ilgili olarak ortak bir proje oluşturdu. Bugüne kadar Kurultaylar için Ankara’ya gelecek kadın emekçilerimizin, yeni yapılacak kurultay sırasında Ankara’da Büyük Anadolu Otel’de 3 gün ağırlanması kararlaştırıldı. 6-9 Mart 2011 tarihleri arasında 3 gün boyunca devam eden Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayı, bugüne kadar yapılanlardan hem içerik hem de şekil ve katılım bakımından daha zengin bir şekilde gerçekleşti. Kurultayın ilk gününde Kadın Metal İşçilerinin gösterdiği ilgi ve coşku, Genel Yönetim Kurulu olarak bu konuda aldığımız kararın ne derece isabetli olduğunu bizlere gösterdi. Kurultay ile ilgili olarak basında yer alan haberler, bir anlamda çalışanlar başta olmak üzere tüm kadınların gündeme gelmesini sağladı. Kadınların ve çalışan kadınların sorunları ve çözümleri konusunda düzenlenen paneller,katılımcılar için bilgilerin güncellendiği bir okul oldu... Genel olarak bakıldığında Kadın İşçiler 16.Büyük Kurultayı, organizasyonuyla, katılımcıları ve misafirleriyle, panelleriyle dopdolu bir sendikal etkinlik olmuştur. Bu konuda tüm kadın üyelerimize, sendikal dayanışmamıza kattıkları güç ve anlam için genel yönetim kurulumuz adına teşekkür ediyorum… NEDEN SADECE HÜKÜMETİ DAVET ETTİK? Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu olarak Kadın İşçiler Kurultayı ile ilgili yapılacak haberlerde, kadın konusunun ele alınması önceliklerimiz arasında yer aldı. Bu düşünceden hareketle davetli listesini hazırladık. Bugüne kadar yapılan kurultaylara hem iktidar hem de muhalefet kanadından birçok Başbakan ve siyasetçi katıldı. Ama ertesi gün çıkan haberlerde basın, kurultaya değil de o sıralardaki gündemdeki diğer konulara odaklandı. Bizler de hem kadınların ve çalışan kadınların hükümet gündemine gelmesini sağlamak, hem de kurultayla ilgili haberleri pole- miklere kurban etmemek için bir formül olarak davetli listesini farklı hazırlamayı tercih ettik. Kadınların ve çalışan kadınların sorunları ve çözümlerine ilişkin hazırlanan bir mektubu Sayın Başbakan’a bizzat çalışan kadınlarımız takdim etti. Yılın Kadın Emekçisi seçilen Hazel Aydın’ın şahsında birçok kadının sorunlarının mercek altına alınması için hazırladığımız sinevizyon çalışmasını Sayın Başbakan ile birlikte tüm hükümet üyeleri ve davetliler ilgiyle izledi. Kısaca söylemek gerekirse, Genel Yönetim Kurulumuzun Kurultay’ın vereceği mesajda öznenin ‘kadın’ olması konusunda gösterdiği özene, Türk Metal Ailesi de sahip çıkarak, dayanışmamızın ne kadar güçlü olduğunu gösterme fırsatı da bulduk. Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu’nun Kurultayla ilgili olarak farklı bir yaklaşım içinde olması, ancak ve ancak Türk Metal Camiasını ilgilendirir. Yapılan davetten hareket ederek Türk Metal Sendikası hakkında, “Çizgi değişti mi?” sorusunu soranlar, Türk Metal’in davasının “Emek ve Ekmek” olduğunu unutmamalıdır. Bizim tek amacımız, emeğin örgütlenmesidir. Emeğin yani emekçinin çalışma şartlarını ve yaşam koşullarını geliştirmektir. Ekmeğini büyütmektir. Dolayısıyla temel sorun olarak ‘Emeğin ve ekmeğin’ olmadığı hiçbir tartışma ortamında Türk Metal olmamıştır, olmayacaktır. HABER // SEKTÖRDEN NEW HOLLAND, YERLİ SERİLERİNİ BAŞTANNew Holland’ın çevre dostu Tier-3 motorla yenilenen ve görüntüsüyle Konya Tarım Fuarı’nda çiftçiye sunuAŞAĞI YENİLEDİ lanyenitraktörleri, güç ve yüksek performansı simgeliyor. Türk çiftçisinin en çok tercih ettiği traktör markası New Holland, 50 ila 100 HP arasındaki bütün yerli üretim traktörlerini, daha az karbon emisyonu sağlayarak çevreye daha duyarlı olan Tier-3 motorla yeniledi. 16-20 Mart tarihleri arasında düzenlenen Konya Tarım 2011; 9. Tarım, Hayvancılık ve Süt Endüstrisi Fuarı’nda yenilenen yüzü ve geliştirilen donanımıyla ilk kez Türk çiftçisinin karşısına çıkan New Holland traktörleri; yüksek performans, güçlü donanım, üst seviyede dayanıklılık ve uygun fiyatlarla sunuyor. DOBLO DA AMERİKAN PAZARINDAFord Otosan’ın ürettiği Gölcüklü Transit Connect’in ar- dından, bu kez de Tofaş tarafından Bursa’da üretilen Doblo’nun Amerikan pazarına girmesine karar verildi. Fiat tarafından bir süredir rafta tutulan projede kesin karara varıldığını, bizzat Chrysler grubunun ticari araç markası Ram’in Başkanı Fred Diaz açıkladı. Diaz, Fiat’ın Doblo ve Ducato modellerinin ABD’de satışına 2012 yılında başlayacaklarını açıkladı. Doblo, Transit Connect ve Temsa’nın otobüslerinden sonra ABD pazarına giren üçüncü yerli olacak. Yeni Doblo’nun yaklaşık % 80’i Tofaş mühendisleri tarafından geliştirilmişti. KALE KİLİT İÇİN 2011 FARKLI BİR YIL OLACAKKale Endüstri Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Öz- gür Kale’m dergisine yaptığı açıklamada, 2010 yılını ve geleceği değerlendirdi. Sedat Özgür; “2010 yılında üretim tesislerimizde verimliliğimizin artması yeni ürünlerimizi piyasaya sürmüş olmamız iç piyasada ve ihracatta bir önceki yıla göre artışlar kaydetmiş olmamız memnuniyet vericidir. Tüm bunların yanı sıra son iki yıl içinde kurumsallaşma adına büyük adımlar attık. Konusunda uzman ve deneyimli yönetici kadromuz ve çalışanlarımızla geleceğe dair büyük oluşumları hayata geçirmeye devam edeceğiz” dedi. KISA HABERLER ARTIK İŞ – KUR İŞSİZ BULACAKTürkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürü Mustafa Kemal Biçerli, kurum olarak bütün işsizlere ulaşmayı hedeflediklerini açıkladı. İŞKUR benzeri kurumların Almanya’da 110 bin, Fransa’da 46 bin kişiyi istihdam ettiğine dikkat çeken Biçerli, İŞKUR’un personel sayısının ise 3 bin 189 olduğunu, bu sayının artırılması için önümüzdeki dönemde personel takviyesine gideceklerini belirtti. Bu arada, İşkur’un, yeni başlatılacak olan mobil ofis hizmetiyle de vatandaşın ayağına gitmeyi hedeflediği ifade edildi. HALKIN YARISI GEÇİM DERDİNDEÜlkemizde halkın % 46,2’sinin, geliriyle ihtiyacını karşıla- makta zorlandığı açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yaptığı “Yaşam Memnuniyeti Araştırması”nın 2010 yılı sonuçlarına göre, ülke genelinde hane halklarının % 13,1’i geliriyle hane halkı ihtiyaçlarını ‘’çok zor’’, % 33,1’i de ‘’zor’’ karşıladığını belirtti. Geçim zorluğu yaşamadığını belirtenlerin oranı % 39,6, geçimini kolay sağladığını belirtenlerin oranı % 12,3, ‘’çok kolay’’ geçindiğini belirtenlerin oranı ise % 1,9 oldu. ZENGİN-YOKSUL FARKI 8.5 KATA ÇIKTI2009 yılında Türkiye’de gelir dağılımındaki eşitsizliğin 0,01 puan artış gösterdiği, nüfusun % 17,1’inin yoksulluk sınırının altında kaldığı bildirildi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelirlere göre oluşturulan % 20’lik gruplarda, en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay % 47,6, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay ise % 5,6 oldu. Buna göre, son % 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk % 20’lik gruba göre 8,5 kat fazla oldu. 2008 yılında bu gelir farkı 8,1 civarındaydı. MART 2011 // 7 HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI KADIN İŞÇİLER 16. BÜYÜK KURULTAYIMIZ COŞKUYLA TAMAMLANDI Kurultayın açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız tüm Türkiye’ye seslendi: Bizim derdimiz önce emek, sonra ekmek… Türk Metal Sendikası tarafından bu yıl 16’ıncısı düzenlenen Kadın İşçiler Büyük Kurultayı, katılımın yoğunluğu, programın zenginliği ve metal işçisi kadınların coşkusuyla bir kez daha gönüllerde taht kurdu. 6-9 Mart 2011 tarihleri arasında Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde gerçekleştirilen Kadın İşçiler Büyük Kurultayı, bugüne kadar yapılanlardan hem içerik hem de şekil ve katılım bakımından daha farklı ve anlamlıydı. Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayı, organizasyonuyla, katılımcıları ve konuklarıyla, kadın işçilerin karşı karşıya bulunduğu temel sorunların ele alındığı panelleriyle, son derece etkili bir sendikal etkinlik olmuştur. Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde gerçekleştirilen Kurultay’ın açılış konuşmasını yapan Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, kadının yerinin erkeğin arkası değil, yanı olduğunu vurguladı. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak konuşmasında, katılımcıların ve bütün kadın emekçilerin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dört bakanıyla birlikte kurultayımızı onurlandırdı Yaklaşık iki bin kadın metal işçisinin delege olarak yeraldığı 16.Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’nın açılış oturumuna, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, yaklaşan genel seçimler nedeniyle görevini devreden İçişleri eski Bakanı Beşir Atalay ile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer katıldı. Kurultayın açılış oturumuna katılan konuklar arasında bulunan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik ile Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Direktörü Gülay Aslantepe de birer konuşma yaptı. 16.Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’nın konukları arasında, MESS Genel Sekreteri İsmet Sipahi, MESS Ankara Bölge Temsilcisi Mesut Ulusoy, çok sayıda sendika başkanı, uluslararası sendikaların temsilcileri, bazı ülkelerin Ankara Büyükelçileri, Büyükelçilik temsilcileri, belediye başkanları da yeraldı. MART 2011 // 9 HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI Pevrul Kavlak: “Bu ülkenin insanları için elimizi taşın altına koyarız” Kurultayın açılış konuşmasını yapan Türk İş Genel Sekreteri ve Sendikamızın Genel Başkanı Pevrul Kavlak, “Türk Metal olarak, bir yaygın deyiş ve bu deyişin arkasındaki zihniyetle de mücadele ediyoruz. Hani denir ya, ‘her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır’ diye. Biz bu sözü doğru bulmuyoruz. Çünkü kadının yeri erkeğin arkası değil yanıdır” sözleriyle büyük takdir topladı. “Bu ülke için, bu ülkenin insanları için elimizi taşın altına koymaktan sıkıntı değil, onur duyarız” diyen Genel Başkanımız Kavlak; katılımcı ve paylaşımcı bir yaklaşımla sorunların çözümüne ortak olmak istediklerini dile getirdi. Kavlak, “Eleştirilerimizi de kırmadan, dökmeden, incit- 10 // MART 2011 meden, yol gösterici bir tarzda dile getireceğiz. Kadının siyasette hak ettiği yeri alması için önemli adımlar atıldı, ancak henüz, istediğimiz noktaya vardığımız söylenemez. Bu yolda atılacak her adımı alkışlayacağız. Türk Metal olarak bu alanda tek dileğimiz, kadın ve erkeğin eşit şartlarda, eşit haklarla birlikte insanca yaşayabileceği bir düzendir” dedi. olmak yerine, bu sorunlardan fayda uman çevreleri takip ediyoruz. Bu ülkeyi, gerçek gündemine uygun olmayan tartışmaların içine iterek, felaket tellallığı yapanlar var. Biz, insanımıza umutlu olmayı çok gören bu çevreleri de ibretle gözlüyoruz. Ama biz, asla bunların ekmeğine yağ sürmeyiz... Bizim derdimiz önce emek, sonra da ekmek...” Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, konuşmasında, Türkiye’nin sorunlu bir ülke olmasını isteyen ve bundan çıkar uman çevreler bulunduğunu ve bu çevreleri dikkat ve hayretle izlediklerini ifade etti. Genel Başkanımız Kavlak, konuşmasını, böylesine güzel ve anlamlı bir günde Türk Metal ailesini yalnız bırakmayan bütün katılımcılara teşekkür ederek tamamladı. Pevrul Kavlak, şöyle devam etti: “Ülke sorunlarının çözümüne ortak Kurultay Delegeleri: “Bizler, kadınların ve erkeklerin tüm sorunlarının ancak dayanışma ile aşılacağına inanıyoruz.“ Kurultay delegeleri, kadın işçilerin yaşadıkları temel sorunlarının çözümüne ilişkin taleplerini, Başbakan’a iletmek üzere hazırladıkları bir mektupta topladılar. Mektubu, kurultay delegeleri adına, Bursa Nilüfer Şubesi’nden Selda Tekman okudu. Kurultay delegelerinden Başbakan’a mektup Büyük Anadolu Otel’de gerçekleştirilen Türk Metal Sendikası 16. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’na katılan Başbakan Erdoğan’a, konuşmasından önce kadın işçilerin taleplerini içeren mektup sunuldu. Erdoğan, mektubu alırken, “Mektup değil padişah fermanı gibi maşallah” dedi. MART 2011 // 11 HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu: “Çalışan kadınlar, istismar edilmemeli” Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu ise yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Kadının iş sürecinde istismar edilmemesi, psikolojik olarak tüketilmemesi, onun ve varsa küçük çocuklarının her türlü imkâna sahip olması fevkalade önemlidir. Çalışan kadın sayısı ne olursa olsun, işyerlerinde kreş imkânının bulunması, modern toplumlarda çoktan geride bırakılmış bir sorun haline gelmişken, ülkemizde kadınlarımız maalesef, işyerlerinde kreş olmadığı için ‘evde çocuk bakmak’ ya da ‘çalışmak’ arasında tercih yapmak durumunda kalabilmektedir. Şüphesiz, sosyal devlet anlayışının en geniş bir şekilde hayata geçirilmesi gereken alan, kadın ve çocuk alanıdır” dedi. TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik: “Eşik atladık, ama yeterli değil” Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik de, kadın haklarında Türkiye’nin eşik atladığını, ancak bunun yeterli olmadığını vurgulayarak, Türk kadının çalışma hayatındaki yerinin sınırlı olduğunu söyledi. Kadınların Türkiye nüfusunun % 50.04’ünü temsil ettiğini anlatan Kudatgobilik, bu orana göre çalışan kadınların oranının yaklaşık % 24 olduğunu belirtti. Kudatgobilik, rakamın düşüklüğüne işaret ederek, şunları kaydetti: “Önümüzdeki ay, bir anonim şirketi kurarak, meslek yetiştirmek için özel mektepler açacağız. Türk çalışma hayatı için, başta Sayın Çalışma Bakanım olmak üzere hükümetimiz çok pozitif çalışmalar yaptı. Ama bazı işler, büyük krizin içinde kaldı ve ümit ettiğimiz yere varamadı. Önümüzdeki dönemde, kadın istihdamını en üst seviyelere getirme noktasında teşebbüslerde bulunma imkânımız var. Kadınların, toplumun her kesiminde yerini alması lazım…” 12 // MART 2011 ILO Temsilcisi Gülay Aslantepe: “Kadın çalışanların % 58’i kayıt dışında” Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Direktörü Gülay Aslantepe ise, kadının çalışma yaşamındaki yerinin önemine dikkati çekti. Küresel kayıt dışı ve sosyal güvenlikten yoksun kadınların oranının %51.8 olduğunu ifade eden Aslantepe, “Türkiye’ye baktığımızda çalışan kadın sayısının düşük olmasına rağmen, bu düşük oran içinde kayıt dışı çalışan kadınların % 58 oranında olduğunu görüyoruz. Bu oran çok yüksektir” diye konuştu. Devlet Bakanı Aliye Kavaf: “Kadınlar sadece seçmemeli, seçilmeli de…” Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf da konuşmasında, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine inanan herkesin, kadınların sadece seçen konumundan çıkıp, seçilen konumuna geçmesi konusunda mücadele etmesi gerektiğine inandığını söyledi. Kendisinden önceki konuşmacıların siyasette kadın temsilinin artması gerektiğini belirttiklerine dikkat çeken Kavaf, şöyle devam etti: “Siyasi ömrü boyunca bu konuda en büyük gayreti ve desteği sağlayan Sayın Başbakanımız buradalar. Önümüzde 2011 seçimleri var. Yine yasalarda olmayan ve kamusal alan sınırlaması ve sanal bir rejim tehdidi algısıyla bir kısım kadınlarımız, hep seçen konumunda. Demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine inanan herkesin, kadınlarımızın sadece seçen konumundan çıkıp seçilen konumuna geçmesi konusunda mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum.” MART 2011 // 13 HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI Başbakan Erdoğan’dan tüm kadınlara selam… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün Türkiye ve tüm dünya kadınlarına, özellikle de tüm çalışan kadınlara hayırlı olması dileğinde bulundu. Erdoğan, “Buradan sizler aracılığıyla ülkemin dört bir yanındaki emekçi kadınlara selamlarımı gönderiyorum. Anadolu’nun, Trakya’nın fabrikalarında atölyelerinde elleri nasırlanmış, alın teri ile kazanan ve evine ekmek götüren tüm hanım kardeşlerimi selamlıyorum. Çukurova’da pamuk tarlalarında, Karadeniz’de çay bahçelerinde, fındık bahçelerinde, Menderes Ovası’nda buğday tarlalarında alın teri ile toprağı adeta sulayan tüm hanım kardeşlerimizi selamlıyorum. Ülkemin dört bir yanındaki çilekeş, vefakâr kardeşlerimi selamlıyorum. Annelerimizi, evinde çocuğunu yetiştiren evinin direği, onuru hanım kardeşlerimizi selamlıyorum. İstismarın, ucuz iş gücünün düşük ücretin mağduru yapılmak istenen, terörün ve törenin baskısı altında kalan alçakça cinayetlere hedef gösterilen kadınları selamlıyorum. Afganistan’ın yoksul kadınlarını, Irak’ın dullarını, Darfur’un çilekeş kadınlarını, Filistin’in mazlum kadınlarını, dünyadaki tüm ezilmiş kadınları selamlıyor, Türkiye’nin dayanışma mesajlarını gönderiyorum” diye konuştu. 14 // MART 2011 Sümeyye Erdoğan’a delegelerden hediye… Kurultay’ın Başbakanla birlikte onur konuğu olan kızı Sümeyye Erdoğan’a, kurultay delegeleri tarafından bir Kuran-ı Kerim hediye edildi. Yılın Kadın Emekçisi Hazel Aydın… Kurultay’da ayrıca, Kurultay Hazırlık Komitesi tarafından ‘Yılın Kadın Emekçisi’ seçilen Hazel Aydın’ın yaşam hikâyesini anlatan bir sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. Daha sonra Başbakan Erdoğan, Hazel Aydın’a ‘Yılın Kadın Emekçisi’ plaketini verdi. MART 2011 // 15 HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI İki gün boyunca paneller düzenlendi: Kadın işçiler uzmanlarla sorunlarını paylaştı… Açılış oturumu ve konuşmaların ardından, 16. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’na öğle yemeği için ara verildi. Aranın ardından da, kadın işçilerin karşı karşıya kaldığı sorunların ve çözüm önerilerinin ele alındığı panellere geçildi. Kurultayın ilk günü gerçekleştirilen ve “Kadın Emeği İle İlgili Sorun Alanları” başlığını taşıyan ilk panelin moderatörlüğünü, Türk-İş Kadın İşçiler Uzmanı Hülya Uzuner yaptı. Panele, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Profesör Gülay Toksöz, Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Profesör Belkıs Kümbetoğlu ve yine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Yar- 16 // MART 2011 dımcı Doçent Emel Memiş konuşmacı olarak katıldı. Panel, Türkiye’nin dört bir yanındaki işyerlerinde çalışan ve kurultaya delege olarak katılan Türk Metal üyesi kadın çalışanlardan büyük ilgi gördü. İkinci gün ise ilk olarak, Türk-İş Kadın İşçiler Eski Müdürü Rahime Akdoğan, “Sendikalarda Kadın Olmak” konulu sunumunu yaptı. Ardından da, sırasıyla, Türk-iş Eğitim Uzmanı Özcan Karabulut ve Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası Hukuk Müşaviri Erten Cılga, “Metal İş Kolunda İş Sağlığı ve Güvenliği” konusunda tebliğlerini sundu. İkinci günün ikinci etabında ilk sunumu, Türk-İş Kadın İşçiler Uzmanı Hülya Uzuner, “Kadına Karşı Şiddet” konusunda yaptı. Son olarak da, Avukat Senay Ertem moderatörlüğünde, Ankara 10. Aile Mahkemesi Hakimi Nevin Birinci ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı Dr. Mustafa Kılıçoğlu “Türk Mevzuatında Kadın ve Uygulamadan Kaynaklanan Sorunlar” konulu panelde, tebliğlerini kadın işçilerle paylaştılar. Kurultay delegeleri panellere yoğun ilgi gösterirken, konuşmacılara yönelttikleri sorularla da, panellere renk kattılar ve aradıkları soruların cevaplarını buldular. MART 2011 // 17 HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayı Sonuç Bildirgesi: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün 101. yılı olan bugün, kadınlar istihdamdan eğitime, sosyal güvenlikten sağlığa kadar birçok alanda haklarından yararlanamamakta ve dışlanmaktadır. Kadınların çağdaş toplum yaşamına aktif katılımı için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. İlk olarak, kadın ve kız çocuklarının eğitiminde fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Kız çocuklarının eğitim hakkı engellenmemelidir. Bu toplumsal sorun acil olarak çözülmelidir. Ekonomik krizlerin yaşandığı bir dünyada artan yoksulluk, işsizlik, sosyal güvencesizlikle toplum bunalıma sürüklenmekte ve toplumda büyük yaralar açılmaktadır. Yaşanan ekonomik krizlerde genellikle ilk olarak kadın işçiler işten çıkarılmaktadır. Eşi işten çıkarılan kadınlar da büyük sorunlar yaşamaktadır. Kadın, hane içinde temel ihtiyaçları sağlamak zorunda kalmakta ya da kayıt dışı sektörde istihdam edilmeye aday olmaktadır. Kadın, erkek bütün bireyler için kayıt dışı istihdama dur denilmelidir. Ekonomik büyümenin ve kalkınmanın sağlanması için, ama aynı zamanda eşitlikçi, demokratik bir toplum için, kadının istihdamda yer alması gerekmektedir. Kadın istihdamına yönelik kalıcı çözümler hayata geçirilmelidir. Kadın, çalışma hayatında sadece vitrin olarak görülmemelidir. Kadınlar toplumsal hayatın ve çalışma hayatının hiçbir alanında cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalmamalıdır. Eşit işe eşit ücret verilmelidir. Esnek çalışma modelleri, kadınların istihdamda daha az yer almalarına neden olmaktadır. Eve iş verme, yarı zamanlı, geçici süre gibi atipik çalışma biçimleri kadınların sosyal güvenceden yoksun çalışmasına neden olmaktadır. İnsan onuruna yakışır iş kavramanın, çalışma hayatında uygulanırlığı sağlanmalıdır. Ev eksenli çalışanlara yasal haklar verilmeli ve sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalıdır. Çocuk ba- kımı sadece anneye değil, babaya da ait bir sorumluluktur. Bu durumda memurlara verilen babalık izni, işçilere de verilmelidir. Kreş ve bakım yurdu açılmasının sadece kadın işçi sayısına bağlanması koşulu kaldırılmalıdır. Çocuk, yaşlı ve engelli bakımı devlet tarafından yaygın olarak açılacak güvenilir ve ücretsiz merkezler tarafından sağlanmalı ve bu konularda yerel yönetimlere de sorumluluk verilmelidir. Kadınlar sendikalarda, siyasette ve karar alma mekanizmalarında yer almalıdır. Önümüzdeki seçimlerde kadınların meclis içindeki toplum paylarına uygun şekilde temsili için kadın aday sayıları mutlaka arttırılmalı ve kadınlar listelere seçilecek sıralarda yer almalıdır. Kanun tasarıları hazırlanırken kadın temsiline önem verilmeli, alanlarında uzman kadınların kanun yapıcılar arasında yer alması sağlanmalıdır. Hiçbir kadın ve çocuk cinsel tacize ve şiddete maruz kalmamalıdır. Türk Ceza Kanunu ve Ailenin Korunmasına Dair Kanun yeniden düzenlenmelidir. Kadınlara daha fazla koruma tedbirleri sağlanmalıdır. Kadınlar aile içi şiddete maruz kaldıklarında, şikâyet merceği sadece kadın olmamalıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesinde yer alan, ‘mağdurun şikâyetine bağlıdır’ ifadesi kaldırılmalı ve şiddete tanık olan 3. kişilerin de şikâyette bulunabilmesi sağlanmalıdır. Kadına ve çocuğa karşı şiddete dur denmelidir. Hiçbir kadın bir başkasının namusu olmamalı ve bu nedenle hayatını kaybetmemelidir. Kadın toplumun bir parçası olarak değil, bir birey olarak kabul edilmelidir. Kadınlar metal değildir, başlık parasıyla satılmaz. Aile ve çalışma yaşamında ve toplumun tüm alanlarında yaşanan sorunların üstesinden gelinebilmesi için yukarıda belirttiğimiz taleplerimizin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Kadın, erkek dünyadaki tüm bireyler sorunlarını dayanışmayla aşacaktır. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, ekmek mücadelesinde hayatını kaybeden tüm dünya kadınlarına armağan olsun. KADIN İŞÇİLER BÜYÜK KURULTAYINDAN NOTLAR… Davetliler… Davetlilerin listesi, Genel Yönetim Kurulu tarafından belirlendi. Yönetim Kurulu, bu listeyi hazırlarken, kurultayın ön planda olmasını sağlayacak bir yaklaşımı tercih etti. Komite, bu düşüncelerle muhalefet temsilcileri yerine, sadece hükümet üyelerini davet etmeyi uygun gördü. Bu tercih yapılırken, “Eğer hem iktidar hem de muhalefet temsilcileri davet edilecek olursa, kurultayın esas konusu olan kadınlar geri planda kalabilir. Yapılacak konuşmalarla ilgili olarak çıkacak haberler bir polemiğe başlangıç oluşturabilir” düşüncesi ağır bastı. Kurultay’da iki binin üzerinde konuk ağırlandı… Kurultaya Türk Metal Sendikası’na bağlı 29 şubeden iki bin kadın metal işçisi katıldı. Ayrıca, Türk Metal’in kurucu üye olduğu Uluslararası Metal işçileri Federasyonu’na üye sendikalardan 58 kişilik kadın emekçi ve sendikacı da davetliler arasında yeraldı. Türkiye’nin mozaiğini kadın işçiler yansıttı… Türkiye’nin değişik bölgelerinde yer alan ve 85 farklı işyerinden gelen kadın delegeler, iş kıyafetleriyle kurultayda yer alarak salonda rengârenk bir görüntünün oluşması sağlandı. Bir anlamda Türkiye’nin mozaiğini oluşturan bu görüntü, dayanışmamızın ne kadar güçlü ve kuvvetli olduğunu tüm Türkiye’ye gösterdi. MART 2011 // 19 HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI Kurultayın açılış konuşmasındaki şiir büyük ilgi gördü… Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın açılış konuşmasında yer verdiği, ünlü şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’e ait şiir, delegeler ve konuklardan büyük ilgi gördü. Seni ben, ekmek paramız olmadığı günlerde de gördüm, yiğittin. Seni ben, korkunun kara tırnaklı elleri bileklerime bir hayalet gibi sarıldığı günlerde de gördüm, yiğittin. Seni ben, zorlayıp o köşkünün kapılarını hücreme temiz çamaşır ve sigara ve selam yolladığın günlerde de gördüm, yiğittin... Bir çift ateş karanfil, bir dost kitap ve bir bardak su gibi beklediğin günler de oldu hasta yatağımın başucunda, yiğittin... Soframızda kuşsütü balık yumurtası yoksa da işçi ellerinin tadı, aydın gözlerinin balı var... Ne zaman kekik koksa gül koksa çamaşırlarım elma, erik, ceviz, zeytin, portakal, anam koksa çamaşırlarım... Ucuz çamaşırlarım... Ucuz sabunlarda ellerini anımsarım… Kadınım… 20 // MART 2011 Medyanın yoğun ilgisi… Yoğun katılımla gerçekleştirilen 16.Kadın İşçiler Büyük Kurultayı, medyadan da büyük ilgi gördü. Ulusal ve yerel basının yakından izlediği kurultaya ilişkin haberler, inernetteki haber sitelerinde önemli oranda yer bulurken, bazı haber kanalları da, kurultayı canlı olarak izleyicilerine ulaştırdı. “Metal’e Şekil Veren Kadınlar” fotoğraf sergisi büyük ilgi gördü… Kurultay Hazırlık Komitesi tarafından planlan ve Türk Metal Sendikası Basın Müşavirliği tarafından hayata geçirilen, “Metal’e Şekil Veren Kadınlar” konulu fotoğraf sergisi, kurultaya katılan delegeler tarafından yoğun ilgi gördü. Türk Metal’e bağlı, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 41 işyerinde yapılan çekimlerle oluşturulan 65 fotoğrafın yeraldığı sergide kendilerini ve arkadaşlarını konu edinen fotoğrafları gören delegeler, mutluluk ve heyecanı bir arada yaşadı. Kurultaya katılan kadın delegeler, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a bir teşekkür plaketi sundu. Kadın delegeler adına plaketi sunan Çerkezköy Şube Sekreteri Melek Tarak, kadın metal işçilerinin sesini duyurmada, sorunlarına çözüm bulmada gösterdiği iyi niyetli çabalar ve yaptığı katkılardan dolayı kadın delegelerin şükranlarını Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’a bildirdi. Gece düzenlenen programlarda coşku en üst seviyede yaşandı… Kadın Delegelerden Genel Başkanımıza Teşekkür Plaketi… 7 ve 8 Mart’ta gerçekleştirilen etkinlik ve panellerin akşamında, kurultayın yapıldığı Büyük Anadolu Oteli’nde eğlence programları da düzenlendi. Kurultay delege- MART 2011 // 21 HABER // KADIN İŞÇİLER KURULTAYI lerinin coşkuyu en üst düzeyde yaşamasını sağlayan eğlence programlarında ilk gece, yerel sanatçıların ardından Nadide Sultan sahne aldı. İkinci gece ise, Fatih Ürek sahnedeydi. Delegeler her iki gece de doyasıya eğlendi. Büyük Anadolu Oteli’ne tam not… Kurultay Pastası… Genel Başkanımız Pevrul Kavlak ve Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası Genel Sekreteri İsmet Sipahi’nin, eşleri ile birlikte kestikleri kurultay pastası salonda bulunan tüm konuklara dağıtıldı. 6 Mart 2011 günü Kurultay Delegeleri Ankara’da Esenboğa Havalimanı yakınlarındaki Büyük Anadolu Oteli’ne gelmeye başladı. Delegeleri ağırlayan Büyük Anadolu Oteli’nin bütün personeli gece gündüz kusursuz bir şekilde hizmet etti. Büyük Anadolu Oteli, Kurultay delegeleri ve katılımcılardan tam not aldı. Delegeler Anıtkabir’e resmi ziyarette bulundu… inin faziletlerine yürekten inanmış olan Türk Kadını, bugünde ve yarınlarda, Atatürk ilke ve inkılâplarına sıkı sıkıya bağlı, ülkesini ve milletini ekonomik ve siyasal anlamda ilerleme ve muhasır medeniyetlerin üstüne çıkarma karar ve azmindedir. Türk Metal Sendikası Kadın İşçiler 16. Büyük Kurultayı Delegeleri olarak Cumhuriyete bağlılığımızı bir kez daha huzurunuzda ifade ediyoruz.” Kurultay’a katılan kadın delegeleri temsilen yüz kişilik bir heyet, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce ile birlikte Anıtkabir’i ziyaret etti. Yapılan resmi törende ilk olarak Ulu Önder’in huzurunda saygı duruşunda bulunan heyet daha sonra Atatürk’ün mozolesine çelenk koydu. Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce, kurultay delegeleri adına Anıtkabir Şeref Defteri’ne şunları yazdı: “Ulu Önder Atatürk, en büyük eserin olan cumhuriyeti kurma yolunda verdiğin büyük mücadelede, ordusunun yanında yer alan cefakâr Türk kadını, bugün de Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet yaşatma azmindedir. Cumhuriyetin ve demokras- 22 // MART 2011 KONFEDERASYONDAN TÜRK-İŞ TÜRKİYE’NİN MOZAİĞİDİR TÜRK-İŞ Başkanı Mustafa Kumlu: “TÜRK-İŞ, üye 35 sendikasıyla tabanında her türlü siyasi görüşü barındıran bir Türkiye mozaiğidir.” Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, Sağlık-İş Sendikası’nın 18. Olağan Genel Kurulunda bir konuşma yaptı. Konuşmasında ülkemizin temel sorununun işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik olduğunu belirten Kumlu, “yaşam mücadelesi veren çalışanların, geçimini sürdürebilme arayışı içinde olan işsizlerin umut ve çaresizliğinin daha fazla istismar edilmemesi gerekir” dedi. Kumlu, konuşmasında, Türk-İş’e ve Türk-İş bünyesinde bulunan sendikaların duruşu ile ilgili yapılan eleştirilerin anlamsız olduğunu vurgulayarak, “Türk-İş, bütün siyasi partilere aynı mesafededir ve bu duruş, Türk-İş için bir tüzük hükmüdür. Türk-İş Tüzüğünün 2’nci maddesiyle, Konfederasyonun siyasal partilere karşı bağımsızlığı hükme bağlanmıştır. Son üç yıldır ülkemizde çeşitli vesilelerle yaratılmak istenen tüm kategorize etme çabaları TÜRK-İŞ yönetimince bu hüküm temelinde bertaraf edilmiştir. Yine bu hüküm temelinde TÜRK-İŞ, Hükümetlerin doğru yaptıklarını takdir etmiş, yanlış yaptıklarına da sonuna kadar karşı çıkmıştır. Türkiye garip bir dönemden geçmektedir. AK Parti olsun, CHP olsun TÜRK-İŞ’in niçin kendi yanında olmadığı ile ilgili bir kızgınlık içindedir. Onların bu kızgınlıkları, CHP’nin DİSK’te, AK Parti’nin HAK-İŞ’te bulduğunu TÜRKİŞ’te bulamamasından kaynaklanmaktadır. Altını çiziyorum, hiçbir siyasi parti bizde aradığını bulamayacaktır, TÜRK-İŞ hiçbir siyasi partinin güdümünde ya da o siyasi partinin çıkarları için eylemlilik içinde olmayacaktır… TÜRK-İŞ, tüm siyasi partilere karşı bağımsızlığını korumaya devam edecektir. TÜRK-İŞ, üye 35 sendikasıyla tabanında her türlü siyasi görüşü barındıran bir Türkiye mozaiğidir. TÜRK-İŞ Yönetimi de bu mozaiğin bir ürünüdür” dedi. Yapılan Olağan Genel Kurul sonucunda 50 yıldır Sağlık-İş Sendikasının Genel Başkanlığını yürüten Mustafa Başoğlu başkanlık görevini Hasan Öztürk’e bıraktı. “EMEK” İNSAN OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİ TÜRK-İŞ Başkanı Mustafa Kumlu: “Emeğin verimliliğinin artmasını sağlamak, onu yalnızca bir maliyet unsuru olarak görmek yerine ‘insan’ olarak ele almak ve değerlendirmekle mümkündür.” Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu Milli Prodüktivite Merkezi’nin 50. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, dünya ülkelerinin birbirlerine bağlı olduklarını, bir ülkede çıkan krizin tüm dünyayı etkilediğini söyledi. Konuşmasında, çalışanların durumuna da değinen Kumlu, şöyle dedi: “Türkiye, coğrafi ve stratejik konumu, tarihi ve toplumsal birikimiyle çok güçlü ve önemli bir ülkedir. Ancak ekonomide sağlanan bir takım olumlu gelişmeler, iktisaden dar ve sabit gelirli kesimlerin yaşama ve çalışma şartlarını iyileştirmekte yetersiz kalmıştır. Emeğin verimliliğinin artmasını sağlamak, onu yalnızca bir maliyet unsuru olarak görmek yerine ‘insan’ olarak ele almak ve değerlendirmekle mümkündür.” MART 2011 // 23 HABER “KAPIMIZ HERKESE AÇIK” Türk Metal Genel Yönetim Kurulu’nca yapılan açıklamada, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin nezaket sınırlarını zorladığı belirtilerek, “Keşke dilin kemiği olsaymış” denildi. Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu, 12 Mart tarihinde toplanarak, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını değerlendirdi. Genel Yönetim Kurulu toplantısının ardından yapılan açıklamada, CHP Genel Başkanı’nın sözlerinin eleştiri sınırlarını zorladığı, seçilen kelimelerin ve ifadelerin, Türk Metal Camiası tarafından büyük bir üzüntüyle karşılandığı belirtildi. Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu açıklamasında şu görüşlere yer verildi: Keşke Dilin Kemiği Olsaydı… “Türk Metal Sendikası, bugüne kadar bütün siyasi partiler ile düzeyli ve mesafeli bir ilişki kurmaya özen göstermiştir. Bu tutum, genel başkanların değil, sendikanın tercihidir. Türk Metal Sendikası, bu tercihinden bundan sonra da vazgeçmeyecektir. Bağımsız sendikacılık ilkelerine özenle sahip çıkan sen- 24 // MART 2011 dikamızın, Kadın İşçiler Kurultayı’na Sayın Başbakan’ın davet edilmesi sebebiyle ‘Yalaka’ olarak nitelenmesi, olsa olsa bir dil sürçmesi olabilir. Bu konuşma dilin kemiğe duyduğu ihtiyacı bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Bugüne kadar düzenlenen 15 Kurultaya Başbakanlarımız Merhum Bülent Ecevit başta olmak üzere, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve Deniz Baykal ile birlikte, iktidar ve muhalefeti temsilen birçok siyasetçi katılmış olup, taraflardan katılanlarla ilgili olarak böylesine ağır ve kırıcı bir eleştiri gelmemiştir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başbakanı olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kurultaya davet edilmesinden daha olağan bir şey olamaz.” Verilecek Cevap Var Ama… Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, yapılan olağan bir davetten hareket ederek, ‘yalaka sendikacı’ ve ‘Sarı Sendikacı’ ifadelerini kullanmasına karşılık şu görüşleri dile getirdi: “Bu açıklamalara elbette ki verilecek cevaplarımız var. Ancak, Türk Metal olarak genel yaklaşımımız, eleştirilerimizi kırmadan, dökmeden, incitmeden yapmaktır. Biz, bir yanlışa yeni bir yanlışla cevap vermek istemiyoruz. Kaldı ki, bizlerin kurultayla ilgili olarak hesap vermesi gereken tek merci üyelerimizdir. Türkiye’nin sorunlarının olduğu bir dönemde, gündemi anlamsız yere meşgul etmenin doğru olmayacağını düşünüyoruz” İktidarın Olmadığı Yerde, Sosyal Diyalog da Olmaz… Açıklamada, “Siyasi Partiler ve sendikalar, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Sosyal diyalog kültürü, bu unsurların sorunların çözümü konusunda uzlaşma içinde olmasını ister. Sosyal diyalog ise, sadece muhalefet ile değil, iktidarın da olduğu bir yapıyla anlamına kavuşur. Türk Metal Sendikası Genel Başkanı’nın, anılan kurultayda yaptığı konuşmaya bakıldığında bu konuda yapılan vurgular görülecektir” denildi. Kapımız Başbakan’a Olduğu Kadar, Kılıçdaroğlu’na ve Bahçeli’ye de Açıktır… Açıklanmanın son bölümünde Kurultayın organizasyonu ve yapılan davetler ile ilgili olarak, “Genel Yönetim Kurulumuz, kurultayda kadın konusunun işleneceğini, ancak iktidarın ve muhalefetin birlikte olduğu bir toplantıda konuşma ve tartışmaların başka yönlere kayabileceği kaygısıyla davet konseptini bu şekilde yapmıştır. Cumartesi günü CHP Genel Başkanı’nın yaptığı açıklamalar, bu konudaki tercihin ne derece doğru olduğunu göstermiştir. Biz nasıl herhangi bir partinin sosyal ve kültürel işlerine, etkinliklerine ve ilişkilerine karışma konusunda kendimizi yetkili görmüyor isek, siyasi parti temsilcileri de, lütfen sendikalara karşı bu konuda gerekli özeni göstersin. Biz demokratik kitle örgütüyüz. Biz bugüne kadar hiç kimseye ve hiçbir kuruma kapımızı kapatmadık, kapatamayız… Kapılarımız her zaman için, Sayın Başbakan’a olduğu kadar, Sayın Kılıçdaroğlu’na ve Sayın Bahçeli’ye de açıktır, açık olacaktır” denildi. MART 2011 // 25 HABER Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu 6. Olağan Genel Kurulu yapıldı KAVLAK, UAMİF GENEL BAŞKANI SEÇİLDİ AVRASYA DA KAVLAK’A EMANET Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu 6. Olağan Genel Kurulu, 8 Mart 2011 tarihinde Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde yapıldı. Genel Kurulda, 1993 yılından buyana Federasyon Genel Başkanlığını başarıyla yürüten Mustafa Özbek, bu görevi, sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak’a devretti. 13 ülkeden 58 delegenin katıldığı 6. Olağan Genel Kurul, Genel Başkan Mustafa Özbek’in UAMİF’in kurulduğu 1993 yılından buyana yapılan çalışmaları içeren bir konuşmasıyla başladı. Özbek yaptığı konuşmada, federasyonun eğitim çalışmalarına fazlasıyla önem verildiğini, gerek Türkiye’de, gerekse üye ülkelerde yapılan eğitimlerde merkezi tip sendikacılık konusunun ön planda yer aldığını söyledi. Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu 6. Olağan Genel Kurulu Ankara’da yapıldı. 13 ülkeden Özbek konuşmasına şöyle devam etti: “Avrasya coğrafyasının tama58 delegenin katıldığı Genel mını hemen hemen dolaştım. Çok güzel çalışmalarımız oldu. Ama şu gerçeği de söylemeden geçemeyeceğim; federasyona üye ülkeler milli Kurulda, Federasyon Genel sendikacılığa geçemediği müddetçe varlığını ortaya koymaları mümkün Başkanlığına, sendikamız değil. Başta uluslararası sermaye olmak üzere, güçlü olmanın ve güçlü Genel Başkanı görünmenin yolu Kafa-kasa birliğinin oluşturulmasıdır.” Pevrul Kavlak oybirliği ile Eğitime gelen sendikacıların anlatılan Milli tip sendikacılığa burada ‘evet’ seçilirken, Genel dediklerini, ülkelerine döndükleri zaman unuttuklarını kaydeden Özbek, Sekreterliğe de, sendika- Pevrul Kavlak başkanın bu konuya önem vermesini rica etti ve bu zamana mız Genel Mali Sekreteri kadar verdikleri destekten dolayı da tüm genel kurul delegelerine teşekkür Mehmet Soyupek etti. getirildi. 1993 yılından buyana Federasyon Genel Başkanlığını yürüten Mustafa Özbek, verilen bir önerge ile, tüm delegelerin oyunu alarak, Federasyon ‘Onursal Başkanı’ oldu. Daha sonra oybirliği ile kabul edilen gündeme geçildi. Çalışma Raporunun müzakeresiyle ilgili olarak ilk konuşmayı Rusya Federasyonundan Nikolay Şatokin yaptı. Ardından sırasıyla, Belarus, Kazakistan, Başkordistan KKTC ve Moldovya delegeleri söz alarak rapor üzerine görüş belirttiler. Rapor üzerine görüşlerini dile getiren delegelerin öne çıkardıkları konuların başında, çocuk mübadelesiyle eğitim konuları yer aldı. 26 // MART 2011 Çalışma Raporu müzakeresinin ardından Komisyon Raporlarına geçildi. Komisyonların hazırladığı raporlar tek tek okundu ve delegelerin oylarına sunularak oybirliği ile kabul edildi. Daha sonra Merkez Komite Toplantısında karara bağlanan ve tüm delegelerin oybirliği ile seçilen Federasyon Yönetim Kurulu belirlendi. Buna göre ; Genel Başkanlığa Pevrul Kavlak (Türkiye), Genel Başkan Yardımcılıklarına Andrev Fefelov (Rusya Fed.), Ali Gumbatov (Azerbaycan), Assen Asenov (Bulgaristan) ve Asilbek Nuralin (Kazakistan), Genel Sekreterliğe Mehmet Soyupek (Türkiye), Genel Sekreter Yardımcılıklarına da, Turajon Raupov (Özbekistan) ve Aleksandr Panytcev (Rusya Fed.), seçildi. Sonuç Bildirgesinin okunmasının ardından, Genel Başkan Pevrul Kavlak bir kapanış konuşması yaptı. Başkan Kavlak konuşmasında, sendikaların, emekçilerin insan onuruna yaraşır bir yaşama sahip olması için mücadele ettiğini dile getirdi ve şunları söyledi: “Dünya coğrafyasında, hem siyasi hem de ekonomik anlamda yeni bir şekillenme başlamış durumda. Bize göre, Tunus’ta başlayan, Mısır’la devam eden, Libya’da kendini gösteren ve şimdi de Arap coğrafyasına sıçramış olan halk hareketleri de bu şekillenmenin bir parçası olarak algılanmalıdır. Adaletsizliğe, haksızlığa isyan şeklinde başlayan halk hareketlerinin sahibi ülke halkının kendisi olduğunda, bu hareketler insanlık ve tarih tarafından hak ettiği yere konulacaktır. Dolayısıyla, Avrasya ülkelerinin bu hareketlerin kapsama alanına girme ihtimaline karşı biz Avrasyalı sendikacılar gayet dikkatli ve temkinli olmak zorundayız”. Konuşmasında dünyanın ekonomik olarak şekillendiğini söyleyen Başkan Kavlak, bu şekillenmenin mimarının ise küresel sermaye olduğunu vurgulayarak, bu durumun, bir şekilde sendikaların anlayışlarını ve yaklaşımlarını da etkilediğini ifade etti. Genel Başkan Kavlak şöyle devam etti: “Küresel sermaye, sivil toplumu insiyatif alanına alma çabasındadır. Sivil toplumun içindeki en etkili örgütler ise sendikalardır. Emekçilerin haklarını, kâr ve çıkarları önünde engel olarak gören küresel sermaye, sendikaların olmadığı, emeği köleleştiren bir anlayışı yerleştirme çabasındadır. Küresel sermaye, bu çirkin amacına ulaşmak için gerektiğinde demokrasiden, huzurdan bahsederek insanların aklını çelmektedir. Kısaca söylemek gerekirse, küresel sermaye sendikaların olmadığı bir düzenden yanadır” Sendikalar için, bu kara bulutları dağıtmanın tek yolu ve formülünün dikkat... Direnç… Doğruluk… Dayanışma ve Eğitim olduğunu söyleyen Kavlak konuşmasının sonunda şu görüşlere yer verdi: “Küresel sermayenin ülkelerimizde attığı her adıma karşı dikkatli olacağız. Yanlış adımlara karşı dirençli olacağız. Bu direnci diri tutmak için durmadan örgütleneceğiz. Anlayış ve yaklaşımlarımızda doğruluğu esas alacağız. Emeğin hakkı ve çıkarları konusunda aynı amaç içinde olan emekçilerle dayanışma içinde olacağız. Olayları ve gelişmeleri doğru algılamak ve doğru tespitler yapmak için eğitimlere devam ede- ceğiz. Sendikal yapının temelinde bu değerler olduğu vakit, ülkelerimizde küresel sermaye istediğini yapamayacaktır. Sendika olarak ayakta durabilmemizin iki koşulu vardır. Bunlardan biri dayanışmamızı sağlam tutmaktır. Bu konuda bir sıkıntımız yoktur. İkincisi ise yapılan çalışmaların yol açtığı maddi yükün ortadan kalkması için aidatların zamanında ve tam olarak ödenmesidir. Bu konunun ciddiye alınması ve gereğinin yapılması, federasyonun yaşaması ve sunacağı hizmetler için şarttır.” MART 2011 // 27 HABER MPM’NİN 50. GENEL KURULU YAPILDI Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul KavVerimlilik artışı sonucu sağlanan ek kazanç- lak, Milli Prodüktivite Merkezi Yönelar ve kaynaklar, doğru bir bölüşüm politi- tim Kurulu Başkanlığı’na seçildi. kası ile, yoksulluğun azaltılması için kullaMilli Prodüktivite Merkezi’nin 50. Genel Kurulu,10 Mart nılabilecek sağlam bir kaynak olarak da 2011 tarihinde Merkezin Konferans Salonu’nda gergörülmelidir. çekleştirildi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün de katıldığı Genel Kurul’da, MPM Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Deryal’in açış konuşmasının ardından, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı (TOBB) Rıfat Hisarcıklıoğlu, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik ile Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkan Vekili Nuri Sorman birer konuşma yaptı. Konuşmaların ardından Genel Kurul çalışmalarına geçildi. Genel Kurul görüşmeleri sonrasında Yönetim Kurulu üyeleri seçildi. Yönetim Kurulu Başkanlığına TÜRK-İŞ Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak seçilirken, yeni yönetim şu isimlerden oluştu: BAŞKAN - Pevrul KAVLAK (TÜRK-İŞ), BAŞKAN VEKİLİ - Akansel KOÇ (TİSK), ÜYE - Mustafa DERYAL (TOBB), ÜYE - Bekir Şinasi ÖZDEMİR (TZOB), ÜYE - Mehmet TEKİNARSLAN (HÜKÜMET), ÜYE - Süfyan EMİROĞLU (HÜKÜMET) 28 // MART 2011 “Verimlilik, Refah İçin Gerek- Ekonomik gelişmenin itici lidir…” gücü olarak kabul ettiğimiz verimlilik artışının nihai Pevrul Kavlak, Milli Prodüktivite hedefi, insanların yaşam Merkezi Yönetim Kurulu Başkanlıkalitesini artırmaktır. ğına seçilmesinden sonra yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ekonomik gelişmenin itici gücü olarak kabul ettiğimiz verimlilik artışının nihai hedefi, insanların yaşam kalitesini artırmaktır. Verimlilik artışını, sahip olduğumuz insani bilgi ve beceriler, teknoloji, donanım, hammadde, enerji ve sermaye olarak adlandırdığımız mevcut kaynakların en etkin kullanımı yoluyla, bu kaynaklardan elde edilen katma değeri artırmak olarak tanımlayabiliriz. Artan verimlilik; ülkelerin zenginliğine katkıda bulunur, küresel piyasada şirketleri daha rekabetçi kılar ve böylece ulusal zenginliği artırarak yaşam kalitesine katkıda bulunur. Bu nedenle toplumların ve ekonomilerin büyümelerinin ve zenginleşmelerinin yolu daha yenilikçi ve daha verimli olmaktan geçmektedir. Verimlilik artışı sonucu sağlanan ek kazançlar ve kaynaklar, doğru bir bölüşüm politikası ile yoksulluğun azaltılması için kullanılabilecek sağlam bir kaynak olarak da görülmelidir. Verimlilik artışından doğacak ek kaynaklarla yapılacak yatırımlar yoluyla da istihdam teşvik edilebilir ve işsizlik de önemli ölçüde mücadele edilebilir hale gelmektedir. Diğer yandan, yüksek verimlilik, ulusal ekonomilerin küresel dünyadaki rekabette yer edinebilmeleri ve bu rekabetteki pazar paylarını sürekli arttırabilmelerinin önkoşulu olup, birçok sosyal ve ekonomik sorunun çözümünde, gelişmenin sağlanması ve yaşamın her alanda daha mutlu bir çizgide sürdürülmesi için bir gerekliliktir. Verimlilik neden bu kadar önemlidir, neden herkesi ilgilendirir? Bu sorularımızı da özetle şöyle cevaplayabiliriz: İşçiler daha iyi çalışma koşullarında, daha kısa çalışma süresinde daha çok ücret alır. İşveren, yeni yatırım imkânları yaratacak kaynak sağlar. Üretici, daha ucuz maliyetle daha yüksek kazanç elde eder. Tüketici, daha ucuz ve bol mal bulma imkânına kavuşur. Ülke, sağlıklı bir ekonomik büyüme ile hızla kalkınır. Bunların sonunda da, verimlilik artışları ile elde edilen kazançtan yararlanan toplum, daha yüksek refah düzeyine ulaşır.” MART 2011 // 29 BİZİM FABRİKALARIMIZ // ÇOLAKOĞLU METALURJİ ÇOLAKOĞLU METALURJİ Çolakoğlu, demir çelik faaliyetine, 1945 yılında şirketin kurucusu Mehmet Rüştü Çolakoğlu’nun Karaköy’deki çelik ticarethanesi ile başladı. Çolakoğlu ilk haddehanesini, 1960 yılında yine İstanbul’da Sütlüce’de devreye aldı. Ülkedeki kütük ihtiyacını karşılamak amacıyla, 1969’da Dilovası’nda ilk çelikhane üretime başladı. 1985 yılında filmaşin üretimine ve 1990’dan itibaren de, nervürlü inşaat demiri üretimine başlayarak, ürün gamını genişletti. Çolakoğlu, 2005 yılında başlattığı çelikhane ve sıcak sac üretimine geçiş yatırımları ile, demir çelik sektörüne arz esnekliği olan yassı ürün alanında yatırımlar yaptı. Yeni çelik tesisini 2007 yılında, sac haddehanesini ise, Haziran 2010 yılında devreye aldı. 1945’den beri demir çelik sektöründe faaliyet gösteren Çolakoğlu, aynı zamanda, grubun büyümesine ve ihtiyaçlarına paralel olarak, lojistik, enerji ve finans alanlarında da yatırımlar gerçekleştirdi. 1945’den beri demir çelik sektöründe faaliyet gösteren Çolakoğlu Metalurji, aynı zamanda, grubun büyümesine ve ihtiyaçlarına paralel olarak, lojistik, enerji ve finans alanlarında da yatırımlar gerçekleştirdi. 30 // MART 2011 Yarım asırlık tecrübesi ile çelik sektörünün önde gelen fir- Yakın gelecekte Çolakoğlu Metalurji için en önemli hedef, uzun mamullerde dünya çapında yakalanan başarının, yeni üretimine başladığı yassı mamullerde de pekiştirebilmek. malarından olan Çolakoğlu Metalurji, 2010 yılına kadar, sektörde uzun hadde ürünü olarak adlandırılan kütük, inşaat demiri, filmaşin ve nervürlü kangal üretimine ağırlık vermiştir. Türkiye’de, yassı ve uzun mamul tüketiminin birbirine eşit olmasına rağmen, yassı mamüllerin yerli üretiminin, uzun mamüllere kıyasla 3’te 1 oranında düşük olması gerçeği, Çolakoğlu’nu yeni arayışlara yönlendirdi. Ülkenin, fazla ürettiği uzun mamulleri ihraç etmek için uluslararası piyasalarda rekabet ederken, yassı taraftaki arz esnekliğinden dolayı sürekli ithalata mahkûm kalması nedeniyle Çolakoğlu, bu konudaki dengesizliği belli oranda gidermeyi hedefleyen yatırımlar gerçekleştirdi. Böylece, kullanım alanları gereği katma değeri daha yüksek olan ürünlere yönelen Çolakoğlu, şu anda, hem sıcak rulo sac ve slab gibi yassı ürünleri, hem de çubuk, kütük ve blum gibi uzun ürünleri üretebilmektedir. Yeniliğin adı Çolakoğlu Bugüne kadar sektöründe hep öncü rol üstlenen Çolakoğlu, bu rolünü, sadece Türkiye iç piyasasının ihtiyacı olan ürünleri üretmeye başlamakla değil, aynı zamanda yaptığı yatırımlarla mümkün olan en yeni teknolojiyi ülkeye getirmekle de pekiştirmiştir. Çolakoğlu Metalurji, çelikhanesi ile, dünyanın en modern ham çelik üretim tesisleri arasında yerini almaktadır. 320 mt döküm kapasitesi ile dünyanın en büyük ark ocaklarından biri ile üretim yapmak- tadır. Buna paralel olarak, o tarihe kadar dünyada yapılmış en büyük trafo kurulmuştur. Sıcak rulo sac hattı seçimi yapılırken, yine en güçlü haddelerden birine yatırım yapıldı. Çolakoğlu Metalurji tesislerinde, 7 stantlı hat ile soğuk şekillendirmeye uygun yumuşak malzemelerden, petrol borusu yapımına uygun en sert malzemelere kadar çok geniş bir aralıkta üretim yapılabilmektedir. Yatırımlarıyla, demir çelik sektörü içinde hem uzun hem de yassı müşterilerine hitap eden ender firmalardan biri haline gelen Çolakoğlu, uzun mamul tarafında kütük ve inşaat demiri üretirken, yassı tarafta da slab ve sıcak rulo sac üretmektedir. MART 2011 // 31 BİZİM FABRİKALARIMIZ // ÇOLAKOĞLU METALURJİ Kullanım alanları gereği katma değeri daha yüksek olan ürünlere yönelen Çolakoğlu, şu anda, hem sıcak rulo sac ve slab gibi yassı ürünleri, hem de çubuk, kütük ve blum gibi uzun ürünleri üretebilmektedir. Bu yatırımla birlikte, ürün gamlarının bir kısmını uzun mamulden yassı mamule doğru kaydıran ve inşaat sektöründe kullanılan uzun mamullerin yerine boru, otomotiv, beyaz eşya, makine ve konstrüksiyon gibi alanlarda kullanılan yassı ürünlerin üretimine ağırlık veren Çolakoğlu Metalurji, böylece ülkenin ihtiyacını karşılamaya yönelmiştir. 3 milyon ton sıvı çelik kapasiteli çelikhanesi ile, yılda 2.5 milyon ton kütük ya da 3 milyon ton slab üretebilmektedir. Sıcak rulo sac haddehanesinde, üretim kapasitesinin şu an yıllık 3 milyon tonluk kısmı kullanılmaktadır. İlave yatırım ile sıcak rulo sac üretim kapasitesi 4,5 milyon tona çıkabilecektir. Çolakoğlu Metalurji, 1 ile 25.4 mm arasındaki kalınlıklarda ve 800 ile 1650 mm arasındaki genişliklerde üretim yapabilen sıcak rulo sac yatırımının devreye girdiği 2010 Haziran ayından bugüne kadar, yurt içinde 100’ü aşkına ve 10 ülkede çeşitli segmentlerdeki müşterilerini ürünleriyle buluşturma imkanını elde etmiştir. 32 // MART 2011 Çolakoğlu’nun Türkiye ve dünya pazarındaki yeri ve önemi… Uzun mamullerden yassı mamul üretimine geçiş, Çolakoğlu Metalurji’ye ciddi bir avantaj sağladı. Uzun ve yassı ürünler arasında geçiş yapabilmenin yanısıra, yarı mamul ile nihai mamuller arasında da geçiş yapabilmek, piyasa koşullarına göre şirketin rekabet gücünü arttıran bir unsur haline geldi. Yakın gelecekte Çolakoğlu Metalurji için en önemli hedef, uzun mamullerde dünya çapında yakalanan başarıyı, yeni üretimine başladığı yassı mamuller tarafında da pekiştirebilmek. Sadece Türkiye’de değil, dünya piyasalarında da önemli bir rol üstlenmeyi amaçlayan Çolakoğlu Metalurji, kalite standartlarını artırarak, mümkün olduğunca yüksek katma değerli ürünler üretmek ve satmayı da hedef edinmiştir. Çolakoğlu Metalurji, Çolakoğlu Anadolu Kız Meslek ve Kız Meslek Lisesi, Çolakoğlu İlköğretim Okulu, İstanbul Teknik Üniversitesi Mehmet Rüştü Çolakoğlu Erkek Öğrenci Yurdu ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Araştırma Tasarım Planlama ve Uygulama Merkezi gibi çeşitli eğitim projelerini gerçekleştirmiş, Milli Eğitim Bakanlığı ve ilgili kuruluşlara bağışlamıştır. Sosyal yönleri ile Çolakoğlu… Sosyal sorumluluğun bir diğer gereği olarak Çolakoğlu Metalurji, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmayı ilke edinmiştir. Bu nedenle, yaptığı yatırımlarda ve üretiminin her aşamasında çevreyi ve ekolojik dengeyi korumaktadır. Sektörünün önde gelen kuruluşlarından olan Çolakoğlu Metalurji,, ülkenin en önemli değerinin, yetişmiş insan gücü olduğu bilincinden hareketle, eğitim konusunda da öncü bir rol oynamıştır. Bu çerçevede, Sosyal sorumluluğun bir diğer gereği olarak Çolakoğlu Metalurji, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmayı ilke edinmiştir. Bu nedenle, yaptığı yatırımlarda ve üretiminin her aşamasında çevreyi ve ekolojik dengeyi korumaktadır. Çolakoğlu, çevre ile dost üretim teknolojisini, çevre ile dost ürünler üretmekte kullanmaktadır. Çolakoğlu Metalurji’de, üretim teknolojilerindeki gelişmeler yakından incelenerek, baca gazı ve atık su filtrasyon sistemleri ile tatlı su üretimi yatırımları yapılmıştır. Büyük bir yatırım içerisine girerek kendini yenileyen şirket, çevresel yatırımlara da büyük önem göstermiştir. Bu yatırımların başında toz tutma sistemleri gelmektedir. En son teknoloji ile donatılmış olan Çelikhane Filtre Ünitesinde kirli hava, torbalı tip filtrelerle tutularak, emisyon oluşumunun önüne geçilmektedir. Sistemin değerleri, Avrupa kriterlerinin de altındadır. MART 2011 // 33 İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ BİR TELEFONLA BAŞLAYAN MUTLULUK İşte Hayatımız’ın bu bölümünde, UĞUR POLAT Ders Aletleri Yapım Merkezi’ndeyiz. Ankara’nın Hasanoğlan ilçesinde bulunan bu işyerinde, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullara ders aletleri ve laboratuar malzemeleri üretiliyor. Bu sayımızda, 12 yıldır bu merkezde çalışan Alparslan Ürün’e hem işyerinde hem de evinde konuk olduk. İşte sohbetimiz… Ders Aletleri Yapım Merkezi, Ankara’da ders araç ve gereçleri ile laboratuar malzemelerini imal edebilmek üzere 1961 yılında kurulmuş. Yıllarca Gazi Mahallesi’nde hizmet veren merkez, kısa bir süre önce de Ankara’nın Hasanoğlan ilçesine taşınmış. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bu merkez, şimdi, bakanlığa bağlı her kademedeki okulların ders araç ve gereçleri ile laboratuar malzemelerini imal edebilecek duruma gelmiş. Okul öncesi eğitim araçları, laboratuar araç-gereçleri ve haritalar başta olmak üzere, onlarca ürünün yapımı bu merkezde gerçekleştiriliyor. “Ders Aletleri Yapım Merkezi eleman alıyormuş. Bunun için de İş-Kur’a başvurmak gerekiyormuş. Olacağına inanmadığım halde kendimle dertlene dertlene Sıhhiye’de bulunan İş-Kur merkezine başvurdum. Kısa bir süre sonra ise Ders Aletleri sınav için çağırdı. Sınava girdim… Bir süre bekledikten sonra sonuçlara bakmak için tekrar İş-Kur’un Sıhhiye’deki merkezine gittim. Panoda asılan listede kendimi ilk sırada görünce yaşadığım sevinci anlatamam…” 34 // MART 2011 “Evlenene kadar hep Bartın’ın bir köyünde yaşadım. Bu yüzden bu bölgede konuşulan kelimeler ve ifadeler benim için ulusal değerdeydi. Bartın’ın olduğu gibi Ankara’nın da kendine özgü kelime ve ifadeleri mevcuttu. Herkes Ankaralılar’ın Ankara’ya ‘angara’, kıza ‘gız’, çocuğa da ‘bebe’ dediğini bilir… Ama kayınvalidem bana şunları ‘yug’ diyordu. Sadece bakıyordum. Yug’un yıkama olduğunu daha sonra öğrendim. Kepçe’ye ‘çömçe’, tencereye ‘elce’ diyorlardı. İlk zamanlar ne aradığımı, ne yapacağımı bilmeden sadece bakıyordum.” Bu ayki konuğumuz Alparslan Ürün ise 12 yıldır bu merkezde çalışıyor. 1992 yılında Gazi Endüstri Meslek Lisesi’nden mezun olan Alparslan Ürün, 1999 yılından itibaren Ders Aletleri Yapım Merkezi’nde görev yapıyor. Alparslan Ürün torna, tefsiye başta olmak üzere, metal, plastik ve harita kaplama bölümlerinde de görev yapmış. Şimdi ise talep gereği harita kaplama bölümünde çalışmaya devam ediyor. “İşçi bulma kurumu aracılığıyla işe başladım”. Alparslan Ürün 1992 yılından Gazi Endüstri Meslek Lisesinden mezun olduktan sonra hemen çalışma hayatına başlayarak Ostim ve İvedik organize sanayi bölgelerindeki farklı atölyelerde uzunca bir süre çalışmış. Gençliğin verdiği ateş ve öğrenme arzusu ile yılların nasıl geçtiğini anlamadan çalışma hayatında 7 yılı tamamlamış Ürün. Daha sonra bir büyüğünün tavsiyesi ile İş-Kur’a başvuruda bulunarak, Ders Aletleri Yapım Merkezi’nde işe başlamış. “Okuldan mezun olduktan sonra Ostim ve İvedik bölgelerinde bulunan atölyelerde çalıştım. Yılların nasıl geçtiğini bilmeden çalışma hayatıma bu bölgelerde devam ettim... 1999 yılıydı… Aile büyüğü bir yakınımın bir gün bana bir tavsiyede bulundu… İlk başta aldırış etmedim. Daha doğrusu inanmak istemedim. Belki de fakir bir ailenin 7 çocuğundan biriydim ve kendime güvenim yoktu. Ders Aletleri Yapım Merkezi eleman alıyormuş. Bunun için de İş-Kur’a başvurmak gerekiyormuş. Olacağına inanmadığım halde kendimle dertlene dertlene Sıhhiye’de bulunan İş-Kur merkezine başvurdum. Kısa bir süre sonra ise Ders Aletleri sınav için çağırdı. Sınava girdim… Bir süre bekledikten sonra sonuçlara bakmak için tekrar İşKur’un Sıhhiye’deki merkezine gittim. Panoda asılan listede kendimi ilk sırada görünce yaşadığım sevinci anlatamam…” “Arkadaşların tek eğlencesi oldum...” Alparslan Ürün Ders Aletleri Yapım Merkezi’nde çalışmaktan çok mutlu ve memnun olduğunu dile getirirken, özellikle beraber işe başladığı grup ile çok iyi diyaloglarının MART 2011 // 35 İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ Bir gün askerlik arkadaşım Cengiz hastaneye gelemeyeceğini ve orada Hülya isimli bir kız kardeşinin olduğunu ve ona yardım etmemi istedi. ‘Elbette’ dedim… Hastaneye gittiğimde Hülya’yı gördüm… Ama Cengiz’in kardeşi olduğundan haberim yoktu. Etkilenmedim desem yalan olur. Hülya yanıma yaklaştı ve Cengiz’in kız kardeşi olduğunu söyleyince bir anda hastane kapısının önünde hayallerim yıkıldı”. Alparslan Ürün, sanki kara bir haber almışçasına altı aylık kısa bir süre içinde seksen kilodan elli beş kiloya kadar düşmüş. Hülya Hanım’dan hoşlandığını kimseye söyleyememiş. İnsan arkadaşının kız kardeşine bakar mı diye içi içini yemiş… olduğunu ve iyi anlaştıklarını da söylemeden geçemiyor. “Gazi mahallesinde bulunan merkezde işe başladığımızda 14 kişilik bir gruptuk. Hala birlikteyiz. İşe başladığımız ilk gün gibi birlikteliğimiz ve beraberliğimiz devam ediyor. İlk zamanlar hepimiz iyi bir işe girdiğimizin farkındaydık. Sırayla herkes yuvasını kurup evlenmeye başladı. Sadece ben kalmıştım. Arkadaşların tek eğlencesi ben olmuştum. Bir gün dayanamadım. Evi aradım… ‘Anne beni kurtar…’ ‘Evlenmezsem işyerine artık beni almayacaklar…’ İşin şakası bir yana yedi kardeştik ve her şeyin bir sırası vardı. Biz de sıramızı bekledik.” “Hastane kapısının önünde hayallerim yıkıldı...” Hasanoğlan’da bulunan işyerindeki röportajımızı bitirdikten sonra, Alpaslan Ürün’ü Etimesgut’taki evinde, ailesinin yanında da ziyaret ettik. Ürün, evli ve iki çocuk sahibi... Eşinin adı Hülya, dokuz yaşındaki kızının adı Nursena, altı yaşındaki oğlunun ismi ise Yılmaz Berat… Ürün çifti ile bir araya geldiğimizde anlattıklarından, çiftin birlikteliğinin başlamasının biraz sıkıntılı olduğunu çıkarmak çok zor olmadı. Konu hakkında ilk konuşan Alparslan Ürün şunları söylüyor; “Bartınlı bir asker arkadaşım vardı. Doğu’da omuz omuza mücadele ettiğim ve çok değer verdiğim bir arkadaşımdı… Askerlik bittikten sonra da görüşmeye devam etmiştik. Özellikle hasta olan kardeşinin Ankara’daki Numune Hastanesi’nde tedavisi sürerken devamlı bir araya geliyorduk. 36 // MART 2011 lan kelimeler ve ifadeler benim için ulusal değerdeydi. Bartın’ın olduğu gibi Ankara’nın da kendine özgü kelime ve ifadeleri mevcuttu. Herkes Ankaralılar’ın Ankara’ya ‘angara’, kıza ‘gız’, çocuğa ‘bebe’ dediğini bilir… Ama kayınvalidem bana şunları ‘yug’ diyordu. Sadece bakıyordum. Yug’un yıkama olduğunu daha sonra öğrendim. Kepçeye ‘çömçe’, tencereye ‘elce’ diyorlardı. İlk zamanlar ne aradığımı, ne yapacağımı bilmeden sadece bakıyordum”. Alparslan Ürün, iş dışındaki tüm vaktini ailesi ile geçirdiğini, elinden geldiği kadar onları gezdirip ve eğlendirmeye çalıştığını söylü- “Bir gün bir telefon geldi. Arayan Alparslan’ın babasıydı…” Alparslan Ürün, içinde kopan fırtınaları sonlandırmak için askerlik arkadaşı Cengiz’le görüşerek Hülya Hanım’a ilişkin düşüncelerini anlatmış ve olumlu bir tepki almış. Daha sonra da annesi ve babasını da alarak Bartın’a gitmiş. Fakat Hülya Hanım’ı bir türlü isteyememişler. Ankara’ya dönmüşler ve Bartın’a telefon açarak, telefonla ‘Allahın Emri…’ demişler. Hülya Ürün ise o günleri şöyle anlatıyor: “Alparslan’la hastanede tanıştık. Kardeşimin hastalığı nedeniyle o dönem sürekli olarak Ankara’da bulunuyorduk. Alparslan da sürekli olarak yanımıza geliyor ve bize yardım ediyordu. Bana karşı bir şeyler hissettiğini hiç anlamadım. Bir gün bir telefon geldi. Arayan Alparslan’ın babasıydı… Beni istediler… İlk başta yok dedim… Ama kader, bir hayatın bittiği yerde bizi bir araya getirerek, yeni hayatların ortaya çıkmasını sağladı. Kardeşimi kısa bir süre içerisinde kaybettim. Şimdi ise eşim ve çocuklarımla hayatın tadını ve mutluluğunu yaşıyorum.” “Kepçe’ye çömçe, tencereye elce…” Ürün çifti beraberliklerinin ilk zamanlarında biraz sıkıntı çekmişler. Alparslan Ürün yemek konusunda, Hülya Hanım ise kullanılan kelimeleri anlamakta sıkıntı yaşamış. Hülya Ürün, o günlerden bahsederken şunları söylüyor: “Evlenene kadar hep Bartın’ın bir köyünde yaşadım. Bu yüzden bu bölgede konuşu- yor. Mahallede ‘Bartınlı Gelin’ olarak tanınan Hülya Ürün ise ailesini ve Ankara’yı çok sevdiğini, artık Bartın’a bile fazla gitmek istemediğini belirtiyor. İyi ve kötü günde birlikteliklerini hiç bozmadıklarını aynı ağızdan birlikte söyleyen çifte, biz de mutluluklarının daim olması dileklerimizi ileterek röportajımızı tamamladık. Röportajımız sırasında bizleri yalnız bırakmayan Ankara 3 Nolu Şube Mali Sekreterimiz Yusuf Yılmaz’a teşekkürlerimizi bir kez de buradan iletmek istiyoruz. HUKUK // MAKALE TORBA YASA’DA ÇALIŞMA HAYATINI İLGİLENDİREN BAZI DEĞİŞİKLİKLER Torba yasası, çalışma hayatını düzenleyen 3 ayrı kanunda bazı değişiklikler içermektedir. HÜSEYİN EKMEKÇİOĞLU Türk-İş Hukuk Danışmanı a-) 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda yapılan değişiklikler: 1- İşsizlik Sigortası Kanununun 46’ıncı maddesine bir cümle eklenerek, işsizlik sigortasından yararlanacak olanların kapsamı genişletilmiş, kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar ile isteğe bağlı sigortalıların (işsizlik sigortası primi ödemek koşulu ile) fondan yardım almaları mümkün hale getirilmiştir. Ayrıca 1981’den önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar da fon kapsamına alınmıştır. 2- İşsizlik sigortası fonunun, bir önceki yıl prim gelirinin % 30’unun istihdamı artırmaya yönelik faaliyetler için kullanılmasına olanak tanınmış, oranın Bakanlar Kurulu kararı ile % 50’ye kadar artırılması öngörülmüştür. Ancak, mevcut kanunda sadece “işsizlik ödeneği alan sigortalı işsizler” için yürütülecek faaliyet kapsamına sigortasız işsizler ile Kuruma kayıtlı diğer işsizler de alınarak kapsamı genişletilmiştir. Böylece fona prim ödemeyenler için de harcama yapılabilecektir. 3- İşsizlik Sigortası Kanununun 51. maddesinde yapılan bir değişiklik ile, kısmi süreli çalışanların (çalışmadıkları sürenin primini ödemek koşulu ile) işsizlik ödeneğinden yararlanması sağlanmıştır. 4- İşsizlik Sigortası Kanununun ek. 2. maddesi değiştirilerek, kısa çalışma ödeneğini doğuran haller genişletilmiş, sadece “genel ekonomik kriz ve zorlayıcı sebepler “ in yanı sıra, “Sektörel veya bölgesel kriz” hallerinde de işverenlere kısa çalışma ödeneğinden yararlanma yolu açılmıştır. Ayrıca, ödeneğin hesaplama şekli de değiştirilerek sigortalının son on iki aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının %60’ ı olarak belirlenmiştir. Bakanlar Kuruluna, kısa çalışma ödeneği süresini altı aya kadar uzatma ve yapılacak ödeneğin işsizlik ödeneğinden mahsup edilip edilmeyeceğini belirleme yetkisi verilmiştir. 5- Geçici bir madde ile, işverenlerin “istihdam Koşuluna” bağlı olarak İşsizlik Sigortası Fonundan yararlanma alanı genişletilmiştir. Yani 31.12.2015 tarihine kadar özel sektör işverenlerinin işe aldığı veya fiilen çalıştırdığı yeni işçilerin işveren sigorta primlerinin İşsizlik MART 2011 // 37 HUKUK // MAKALE Sigortası Fonu’ndan karşılanması mümkün hale gelmiştir Ayrıca Bakanlar Kuruluna, bu maddeden yararlanma süresinin 2015 yılından itibaren 5 yıl kadar uzatma yetkisi verilmiştir. b-) 4857 İş Kanununda yapılan değişiklikler: 1- Her ne kadar Torba Yasasında, İş Kanununun 14. maddesinde yapılmak istenen bir değişiklik ile “çağrı üzerine çalışma” halinin yanı sıra, “evden çalışma” ve “uzaktan çalışma” şeklinde iki yeni çalışma modeli eklenmek istenmiş ise de, TBMM müzakeresi sırasında verilen tekriri müzekkere ile bu değişiklik, yasa metninden çıkarılmıştır. 2- Yine Torba Yasası ile İş Kanununun 15. maddesi değiştirilerek, deneme süresi 4 ay olarak belirlenmek istenmiş ise de, TBMM müzakereleri sırasında tekriri müzakere yolu ile bu değişiklik yasa metninden çıkarılmıştır. 3- Torba Yasası ile Turizm işletme belgesi olan işyerlerinde denkleştirme süresinin dört aya kadar uzatılabileceği hükme bağlanmış ise de, TBMM müzakeresi sırasında bu değişiklik yasa metninden çıkartılmıştır. 38 // MART 2011 4- Torba yasası ile İş Kanununun 74’üncü maddesine bir cümle eklenerek, kadın işçilerin erken doğum yapması halinde, doğumdan önce kullanmadığı çalıştırılamayacak süreleri, doğum sonrası sürelere eklenerek kullanmasına olanak sağlanmıştır. 5- Torba Yasası ile İş Kanununun 91’inci maddesinin birinci fıkrasına bent eklenmiş, iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikâyetlerin Çalışma Bakanlığı bölge müdürlüklerince inceleneceği hükme bağlanmıştır. 6- Torba Yasası ile İş Kanununun 92’inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrarlı değiştirilerek; Teftiş. Denetleme ve inceleme sırasında işverenlerin, müfettişler ve bölge müdürleri tarafından çağrıldıklarında gitmek, ifade vermek, her türlü kolaylığı göstermek zorunda oldukları hükme bağlanmış, müfettişlerin ve bölge müdürlüklerinin şikâyetlerle ilgili tutacakları tutanakların aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olduğu, alacakla ilgili tutanak ve raporlara karşı taraflarca otuz gün içinde iş mahkemelerine itiraz edilebileceği, İş mahkemesinin kararına karşı tarafların kanun yoluna başvurabileceği, kanun yoluna başvurma halinin, iş mahkemesince hüküm altına alınmış işçi alacağının tahsilini engellemeyeceği belirtilmiştir. 7- İş Kanununun 108’inci maddesinde yapılan bir değişiklikle, idari para cezalarının doğrudan Türkiye İş Kurumu İl müdürü tarafından, birden fazla ilde işyeri bulunan işverenlere uygulanacak para cezalarının ise, işverenin merkezinin bulunduğu yerdeki Türkiye İş Kurumu il müdürlüğünce verilip, genel esaslara göre tahsil edileceği düzenlenmiştir. c-) 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanunda yapılan değişiklikler: 1- Torba yasasının 5510 sayılı kanunun 41’inci maddesine eklenen bir bent ile, kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalıların sadece çalıştıkları ay için eksik günlerini borçlanmalarına olanak sağlanmıştır, 2- 5510 sayılı kanunun 52’inci maddesi değiştirilerek, kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanların istekleri halinde işsizlik sigortası primlerini kendileri tarafından ödenmesi esası getirilmiştir. 3- 5510 sayılı kanunun 67’inci maddesinde yapılan değişiklik ile, işçi statüsündeki sigortalıların ( 4/a kapsamındaki) iş kanunlarına göre ücretsiz izin sayılan süreler haricinde bir takvim yılı içinde toplam bir ayı aşmayan ve işverenlerce belgelenen ücretsiz izin süreleri ile sınırlı olarak genel sağlık sigortalarının devam edeceği hükme bağlanmıştır.(bu maddede toplu iş sözleşmesi ile öngörülen ücretsiz izin süreleri dikkate alınmamıştır.) 4- 5510 sayılı kanunun 80’inci maddesine eklenen bir cümle ile, genel sağlık sigortalısı sayılanlar için gelir testi sonuçlandırılıncaya kadar, prime esas günlük kazancın 30 günlük tutarının prime esas kazanç sayılarak, yoksul olup olmadıklarının belirlenmesi beklenmeden bu miktar üzerinden genel sağlık sigortası primi ödemeleri öngörülmüştür. 5- 5510 sayılı kanunun 82’inci maddesi değiştirilerek, pime esas kazancın üst sınırının belirlenmesinde asgari ücret 18 yaş sınırına göre düzenlenmiştir. 6- 5510 sayılı kanunun 88’inci maddesine eklenen cümle ile, kamuda çalışan sigortalıların iş sözleşmelerinin askıda olduğu sürelerde isteğe bağlı sigortalı olmaları halinde, isteğe bağlı sigortalı oldukları sürece sağlık sigortası primlerini kendilerinin ödemesi gerektiği belirtilmiştir. 7- Torba yasasının 40’ıncı maddesi ile prim hizmet belgesinin işyerine asılması uygulaması ortadan kaldırılmış, işverenlerin ve alt işverenlerin ve geçici işçi devralan işverenlerin prim hizmet belgesinin bir suretinin işyerine asılması halinde idari para cezasının uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. 8- 5510 sayılı kanunun 12’inci maddesine eklenen bir fıkra ile, kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışan işçiler ile ev hizmetlerinde ay içinde 30 günden az çalışan sigortalıların, eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini 01.01.2012 tarihinden itibaren kendileri tarafından zorunlu olarak 30 güne tamamlamaları gerekeceği hükme bağlanmıştır. 9- 5510 sayılı kanuna eklenen bir madde ile, kısmi süreli iş sözleşmesi ile bir veya birden fazla kişi tarafından çalıştırılan ( ticari taksi, dolmuş v.b. şehir içi toplu taşıma aracında çalışanlar) ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma süresine göre hesaplanan gün sayısı 10 günden az olan kişilerin, 30 gün üzerinden primlerinin kendileri tarafından ödenerek sigortalılıklarının sağlanması, istekleri halinde işsizlik sigortası primlerini de kendilerinin ödeyerek işsizlik sigortasından yararlanmaları mümkün hale getirilmiştir. d-) Belediye ve İl Özel İdaresi işçileri: Torba yasası ile getirilen düzenleme ile, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün kapatılmasından sonra İl Özel İdareleri ile Belediyelere dağıtılmış olan işçiler, ihtiyaç fazlası sayılarak Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün taşra teşkilatında görevlendirilecekleri hükme bağlanmıştır. Ataması yapılan işçilerin 5 gün içinde yeni işyerlerinde işe başlamaları, başlamamaları halinde iş sözleşmelerinin sona erdirileceği hükme bağlanmıştır. e-) Yargı kararlarının uygulanmasının engellenmesi: Torba yasası, 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu’na eklediği bir geçici madde ile, mahkemelerce özelleştirme konusunda verilmiş olan iptal ve yürütmeyi durdurma kararları hakkında idare tarafından herhangi bir işlem tesis edilmemesi esasını getirmiştir. Böylece, Anayasa’ya göre bağlayıcılığı ve uygulanma zorunluluğu tartışılamayacak olan Mahkeme kararlarının uygulamaya konulması engellenmiştir. Böyle bir düzenlemenin “Hukuk Devleti ve Hukukun Üstünlüğü“ ilkeleri ile açıklanması olanaksızdır. MART 2011 // 39 HUKUK // MAKALE REKABET HUKUKU VE KÜLTÜRÜ I - GİRİŞ 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3. maddesinde rekabet, “Mal ve hizmet piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarışı ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. TUNCAY SONGÖR Avukat Rekabet Kurulu Eski Üyesi Ve İkinci Başkanı, Emekli Hakim Başkent-Atılım-Ufuk Üniversiteleri Öğretim Görevlisi Teşebbüslerin birbirleri ile rekabet içinde olduklarını kabul etmenin en önemli şartlarından biri, “özgür olarak ekonomik kararlar verebilmeleri”dir. Teşebbüsler bu kararlarını alırken pazarın koşullarını, piyasada oluşan arz, talep miktarı, sosyal ve siyasi etkiler, verimlilik, teknolojik gelişme ve kaynaklar gibi birçok unsuru gözönüne almalıdırlar. Rekabet, 4054 sayılı Kanun’un 3. maddesindeki tarifte de belirtildiği üzere “yarışma” demektir. Rekabeti “belirli mal ve hizmet piyasalarındaki yarışma” şeklinde tarif edebileceğimiz gibi, bu tarife “teşebbüslerin özgürce ekonomik karar verme yeteneği” unsurunu da katabiliriz. Aslında, esas olan, rekabet içinde olanların o sahada birbirlerine karşı üstünlük sağlamaları ve bunun için mücadele etmeleridir. 40 // MART 2011 II - REKABETİN ÖNEMİ VE REKABETİN SAĞLANMASI BAKIMINDAN KONUNUN BİR YASA İLE DÜZENLENME GEREĞİ rini kötüye kullanmalarını önlemek ve bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunması amaçlanmaktadır. A - REKABETİN EKONOMİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ VE YARARLARI Rekabet Kanunları ayrıca küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) yararına da hükümler içerir. Zira, Rekabet Kanunlarında “hakim durum yaratan veya mevcut bir hakim durumu daha da güçlendiren” birleşme ve devirler yasaklanmıştır. KOBİ’lerin ekonomik güçleri zaten sınırlı olduğundan, birden fazla KOBİ’nin birleşmesi, Rekabet Kanunu’nun yasak kapsamına girecek kadar bir ekonomik güç oluşturmayabilir. Bu da, belirli bir güçte ekonomik büyüklüğe sahip olan teşebbüsler karşısında KOBİ’lere avantaj sağlamakta ve KOBİ’leri güçlerini birleştirerek ekonomik alanda mücadele etmeleri için teşvik etmektedir. Rekabetin işleyişi ve etkinliği ile teşebbüsler daha fazla kâr elde etmek, üretimlerini artırmak, daha kaliteli mal ve hizmet üretmek, pazar paylarını büyütmek, teşebbüslerini ayakta tutmak için uğraşırlar. Teşebbüsler bu amaçlarına ulaşabilmeleri için verimli olmak, kaliteli ve düşük maliyetle üretim yapmak, kaynaklarını etkin kullanmak zorundadırlar. Devletin ekonomiye müdahale etmediği liberal ekonomik sistemlerde, teşebbüsler yönünden bu hedeflere ulaşmak mümkündür. Liberal ekonomik sistemin temeli “piyasa ekonomisi” üzerine kuruludur. Serbest rekabet ise piyasa ekonomisi içinde oluşur. Piyasa ekonomisi içindeki rekabet, yeni buluşların yapılmasına ve teknolojik gelişmelere neden olarak ülke ekonomisinin bir bütün halinde kalkınmasına da (refah düzeyinin yükseltilmesine de) katkıda bulunur. Ayrıca rekabet, mal ve hizmetlerin kalitesinin artmasına, teşebbüslerin verimliliğinin yükselmesine, teşebbüslerin dış piyasalara açılma ve rekabet edebilme olanaklarına ulaşmasına, yabancı sermayenin ülkeye girişinin artmasına sebep olan çeşitli faydalar da sağlar. Diğer yandan, 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde ifade edilen “muafiyet” olanağından KOBİ’lerin alacağı kararların yararlanma olanağı yüksektir. Çünkü KOBİ’lerin ekonomik güçlerinin düşüklüğü, belirli bir mal veya hizmet piyasasında tek başlarına veya birlikte hakim durumda olma olasılıklarının azlığı, onların doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama imkanını ortadan kaldırabilmektedir. Rekabetin tamamen serbest bırakılması da doğru değildir. Devletin hiçbir şekilde serbest rekabete mü- dahale etmediği durumlarda sistem kendini yok eder ve rekabet o kadar bozulur ki, kendisini tekellere veya kartellere bırakır. Bunun için, devletler piyasa ekonomilerine çeşitli nedenlerle müdahale ihtiyacını hissetmişlerdir. Amaç, toplumun refahını artırmak, ekonomik kalkınma ve güçlenmeyi sağlamak, mal ve hizmetlerin fiyatlarının düşmesini ve kalitenin yükselmesini elde etmek, istihdamı artırıcı etki yaratmak olduğuna göre, devletlerin rekabet politikalarının da olması gerekir. Dünyada globalleşmenin arttığı, ülkeler arasındaki sınırların kalktığı ve haberleşme, ulaşım, nakliyat gibi olanakların hızla geliştiği günümüzde, devletler ulusal rekabeti artırmak için rekabet politikalarını geliştirdiklerinde, uluslararası alanda da rekabet güçlerini artırmış olacaklardır. Rekabet politikası, firmaların rekabet etmekten kaçınmaya yönelik davranışlarını yasaklamak suretiyle onları rekabet etmeye zorlamaktadır. Rekabet politikası yoluyla; birbirleriyle rekabet etmeye “zorlanan” firmaların, maliyetlerini aşağı çekmeleri, etkinliklerini artırmaları, daha ucuz ve daha kaliteli mallar üretmeleri ve sonuç olarak kıt olan kaynakların daha verimli bir şekilde kullanılması ve dağılımı beklenmektedir. Rekabetten en büyük faydayı tüketiciler elde eder. Maliyeti düşüren teşebbüsler fiyatları düşük seviyede tutacaklarından, aşırı kâra yönelmeyecekler ve bu durumdan tüketiciler fayda sağlayacaklardır. Piyasa ekonomisi içindeki serbest rekabet, tüketicilerin daha ucuz ve daha kaliteli mal ve hizmet satın almasına yarar. Satın alınan mal ve hizmetlerin garanti kapsamı veya servis hizmetleri kalitesi tüketici yararınadır. B - PİYASALARDA REKABETİN SAĞLANMASI BAKIMINDAN KONUNUN BİR KANUNLA DÜZENLENME GEREĞİ Rekabet Kanunları ile mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma karar ve uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetle- MART 2011 // 41 Mal ve hizmetlerin üretim sürecinde teşebbüsler arasında rekabetin mevcut olmasını istemek, rekabetçi bir piyasanın yapılandırıldığı anlamına gelmez. Rekabetçi bir piyasanın olması ve sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için; - Piyasanın, rekabete uygun olması gerekir. Devletin sık sık müdahale ettiği, doğal veya kanuni tekellerin sayısının çok olduğu piyasalar rekabet için uygun değildir. - En küçük işletmeden, en büyük teşebbüse; bireyden, topluluğa kadar rekabet kültürünün bulunması gerekir. - Rekabet düzeninin kendi kendini yok etmemesi için, rekabetin düzenlenmesi gerekir. İşte rekabeti tesis etmek için bu şartları yerine getirecek ve rekabet politikası üretecek olan hükümetlerdir. 4054 sayılı “Rekabetin Korunması Hakkında Kanun”un amacı; Mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamaktır. Kanun’un kapsamı ise 2. maddede şu şekilde ifade edilmiştir. “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da bu piyasaları etkileyen her türlü teşebbüsün aralarında yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma, uygulama ve kararlar ile piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmaları ve rekabeti önemli 42 // MART 2011 Liberal ekonomik sistemin temeli “piyasa ekonomisi” üzerine kuruludur. Serbest rekabet ise, piyasa ekonomisi içinde oluşur. ölçüde azaltacak birleşme ve devralma niteliğindeki her türlü hukukî işlem ve davranışlar, rekabetin korunmasına yönelik tedbir, tespit, düzenleme ve denetlemeye ilişkin işlemler bu Kanun kapsamına girer.” Yukarıda ifade edildiği şekliyle Kanun’un amacı ile kapsamı çerçevesinde bir işlem ya da eylemin 4054 sayılı Kanun kapsamında sayılması için; - Rekabetin engellenmesi, kısıtlanması veya bozulmasının rakipler arasındaki anlaşma, karar veya uygulamaların sonucunda gerçekleşmiş olması, - Hakim durumda olan teşebbüsün, bu hakim durumu kötüye kullanması, - Rekabetin önemli ölçüde azalması sonucunu doğuracak birleşme ve devralmaların gerçekleşmesi, gerekir. C – REKABET HUKUKU VE KÜLTÜRÜ Aslında Rekabet Kurumu’nun birinci görevi rekabet politikası üretmek değildir. Rekabet Kurumu öncelikle Rekabet Kanunu’nu uygulamak ve rekabet hukukunu etkin kılmak için çalışmalıdır. Devletin hiçbir şekilde serbest rekabete müdahale etmediği durumlarda sistem kendini yok eder ve rekabet o kadar bozulur ki, kendisini tekellere veya kartellere bırakır. Bunun için, devletler piyasa ekonomilerine çeşitli nedenlerle müdahale ihtiyacını hissetmişlerdir. Ayrıca Rekabet Kurumu’nun; rekabet hukukunu yaymak, rekabet kültürünü yerleştirmek ve rekabet savunuculuğu yapmak adına önemli bir görev üslendiğini ifade etmek yanlış olmayacaktır. Bu çerçevede üniversiteler, özel veya kamu sektörleri, sivil toplum kuruluşları ile çok sayıda toplantı, konferans, panel, seminer düzenlemekte ve eğitim programları gerçekleştirilmektedir. Bu toplantıların çoğunda rekabet hukukunun esasları, uygulamaları, usül kuralları, yaptırımları çeşitli sektörlerden örnekler verilerek anlatılmakta ve hatta ülkemiz örneklerinin dışında Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri’nde benzer konulara ilişkin kurallara ve uygulamalara da yer verilmektedir. İşte burada amaçlanan, esas olarak daha öncede ifade edildiği üzere, rekabet hukukunu yaymak, toplumda rekabet kültürünü yerleştirmek ve rekabet savunuculuğu yapmaktır. DÜNYADAN HABERLER G-20 Konferansı Türkiye’de yapılacak Devlet Bakanı Ali Babacan, nisan ayı sonu veya mayıs başında, Türkiye’de G-20 Konferansı düzenleneceğini bildirdi. Babacan, konferansın, G-20 Dönem Başkanı Fransa ve Türkiye’nin eşbaşkanlığında gerçekleştirileceğini ifade etti. Konferansta, dünyadaki enerji ve gıda fiyatlarının İstanbul’da masaya yatırılacağını belirten Bakan Babacan, “G-20 olması tabi hem katılım açısından, hem küresel yansımalar açısından son derece önemli olacak” dedi. Deprem, tsunami, nükleer patlama… Acının adı Japonya… Japonya, tarihinin en büyük depremine mesai saatinin ortasında, 14.46’da yakalandı. 9 şiddetinde tespit edilen sarsıntı, dünyada bügüne dek yaşanan en büyük 5. deprem olarak tarihe geçti. Depremin ardından yaşanan tsunami ise, televizyon yayınları ile, bütün dünya tarafından, neredeyse canlı olarak izlendi. Deprem ve tsunaminin ardından, ölü sayısı konusunda kesin bir rakam açıklanamamasına karşın, 50 bin kişinin hayatını kaybettiği tahminleri ortaya atıldı. Japonya ve dünya için önemli bir felaket de, deprem nedeniyle nükleer santrallerde meydana gelen patlamalar. Bazı uzmanlar, santrallerde yaşanan nükleer sızıntı nedeniyle, denizlerin artık kullanılamaz hale geleceğini bile ileri sürdü. Dünyanın en zengini Katar olacak Katar, bu yıl, kişi başına düşen milli gelirde dünyanın en zengin ülkesi olacak. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) değerlendirmesinde, ülkenin gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) bu yıl yüzde 20 oranında büyümesinin ve dünyanın en yüksek kişi başına düşen milli gelir seviyesine sahip olmasının beklendiğini bildirdi. Katar, geçen yıl, IMF’in kişi başına düşen milli gelir sıralamasında üçüncü durumdaydı. Ülkenin bu yıl, Norveç ve Lüksemburg’u geçeceği tahmin ediliyor. Bu arada, futbolda 2022 Dünya Kupası’na Katar’da düzenlenecek. Satan ABD, alan Hindistan Merkezi Stokholm’de bulunan Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü Sipri’nin yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, 2006’dan 2010 yılı sonuna kadar dünyanın en çok silah ithal eden ülkesinin Hindistan olduğu belirlendi. Hindistan’ın silah alımında yüzde 21’lik bir artış kaydedildi. Hindistan’ın satın aldığı silahların yüzde 82’si Rusya’dan geliyor. Dünyada en çok silah satan ülke ise, yine Amerika Birleşik Devletleri oldu. ABD’nin silah ihracatından aldığı pay yüzde 30 iken, Avrupa Birliği, yüzde 34’lük oranla ABD’yi geride bıraktı. MART 2011 // 43 İKİ ÇİFT LAF SİYASETÇİLERİN ŞÖHRET YOLCULUĞU ERTAN GENÇTÜRK [email protected] Hepimizin aklında fikrinde, toplum tarafından beğenilmek, sevilmek ve benimsenmek duygusu yoğun bir yer kaplar. Bu konuda başarılı olanların şöhret ile buluşma yolculuğu ise, ancak kişinin toplum tarafından kabulü ve onaylanması ile başlar. Bu onay, şöhrete uzanan merdivenin ilk basamağıdır. Merdivene baktığımızda kimi ilk, kimi üçüncü, beşinci basamakta, kimisi de daha yukarılarda birçok insan görürüz. Arada bir en yukarılara çıkacağını zannedip, birden tepetaklak aşağı düşenler de olur... Hak edenler için kolay, şöhreti hazır lokma zannedenler için ise çok zordur o basamakların sonuncusunu görmek… Tabii en üste çıkmak kadar, orda kalmanın da önemini unutmamak gerekir. Şöhret, önce karakter, sonra da yetenek ister… Karakter ve yetenek bakımından zengin olup, hepimizin sevdiği, beğendiği ya da hoşuna giden birçok insan vardır etrafımızda… O insanları gördüğümüz zaman tarzına, konuşmalarına, ilişkilerine, giyim kuşamına, yürüyüşüne dikkat kesiliriz. Bu nedenle, şöhret sahibi olanlar için sevenleri ve hayranları hem birer elek, hem de birer gizli kamera gibidir. 44 // MART 2011 Bazen şöhret olma duygusu bir hastalık olur. Şöhret olmak için soytarılık yapanlar, insanları kullananlar, kişiliklerini yitirenler, ruhsuzlaşanlar o kadar çoktur ki günlük yaşamda… Hatta ‘şerefli olmayı’ şöhretine paspas yapanlar bile vardır. Bu tür insanlar, kendini satar şöhret olur, arkadaşını satar şöhret olur… Kullanma tarifesini bilmeyenler için şöhrete ulaşmanın muteber yollarıdır bunlar… Şöhretin çeşitleri vardır… Biri günlük, diğeri ise ömürlüktür. Bir günlük dediğimiz şöhretler, ille de 24 saat sürecek değildir, ama ömürleri kısadır, saman alevi gibi gelip geçer bu tip şöhretler... Ömürlük şöhretlerdir esas olan… Ömürlük şöhrete giden yolda, basamakları çıkanlar da basamaklar da temizdir, doğrudur, güzeldir. Müzikten başlar, sinemayla devam eder şöhrete giden yollar. Son zamanlarda televizyon dizilerinde oynayan birçok kişi de bu anlamda basamakların üzerinde durmaktadır. Bugün şöhretler albümüne baktığımızda birçok insan görürüz. Beğenelim ya da beğenmeyelim onlar şöhrettir. Biz sevmesek bile başkalarının gönlünde yerleri vardır. Mesela futbol dünyasında Metin Oktay, Lefter Küçükandonyadis, Gündüz Kılıç, Turgay Şeren, Tanju Çolak, Hakan Şükür, Fatih Terim, Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam, Arda Turan, Alex, Erman Toroğlu, basketbolda Hidayet, Mehmet Okur, Tanyeviç, voleybolda Neslihan, Seda, Eda, halterde Nurcan Taylan sporcu olarak şöhretlidir. Safiye Ayla, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses, Sezen Aksu, Nilüfer, Ajda Pekkan, Tarkan, Sertap Erener, Funda Arar, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur ve geçtiğimiz günlerde bir saldırıya hedef olan İbrahim Tatlıses, şöhret zincirinin müzik dünyasındaki halkalarıdır. Bir de şöhretli yazarlar ve şairler vardır. Kemal Tahir, Orhan Kemal, Reşat Nuri Güntekin, Yahya Kemal, Orhan Veli, Faruk Nafiz, Cemil Meriç, Necip Fazıl Kısakürek, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Alev Alatlı, Pınar Kür, Ayşe Kulin, Kürşat Başar, Cezmi Ersöz, Buket Uzuner gibi birçok kişinin ismi vardır şöhretler albümünde. Türkiye, şöhret konusundaki kıstasları bir hayli esnek olan bir ülke olduğu için, şöhretler listesini uzatmak mümkündür… Bazen şöhretliler kervanı içinde siyasetçileri de görebilirsiniz. Geçmişten bugüne baktığımızda İsmet İnönü ile başlayan ve Adnan Menderes ile devam eden siyasi şöhretler listesinde birçok isim göze çarpacaktır. Merhum Alparslan Türkeş, disiplinli, ağır ve oturaklı kişiliğiyle siyasi şöhretler arasındaki itibarlı yerini korumaktadır. Merhum Osman Bölükbaşı, iktidar şansına ulaşmamış olsa da seçim meydanlarındaki konuşmalarıyla ve esprileriyle ayrı bir şöhrettir. Merhum Turgut Özal, Türkiye’nin çehresini değiştiren bir siyasetçi olarak şöhret yapmıştır. Duygusallığın ve dürüstlüğün simgesi olan Merhum Bülent Ecevit, aynı şekilde siyasi şöhretlerden biridir. Merhum Necmettin Erbakan, sade kişiliğiyle yaşlı olmasına rağmen şöhreti siyasetle birlikte sırtında taşımıştır. Bu jenerasyondan, Allah uzun ömür versin Süleyman Demirel, siyasetiyle, gidip gelmeleriyle şöhreti hak etmiş bir siyasetçi olarak hayatını sürdürmektedir. Bizim ülkemizde insanlarımız, siyasetçilere kolay kolay ‘şöhretli’ payesini vermez. Kıstaslar, kolay kolay aşılacak türden değildir. Siyasetçiyi bir süre test eder insanımız… Sonra sözlerini, davranışını ve “kumaşını” yeniden gözden geçirir. Bu test aşaması bazen birkaç ay sürer, bazen de birkaç yıl. Bu süre zarfında gaza gelenler de olur. Sonra insanlarımız, siyasetçinin seçilip seçilemeyeceği konusunda kendi aralarında görüş alışverişinde bulunur. Genellikle söylenenler “İyi insan ama seçilemez” diye başlar, sonra “Çok lüzumsuz konuşuyor” denir, daha sonra da “Yok kardeşim, karizması yok…” gibisinden görüşlerle devam eder. Türk Halkının elindeki ve gönlündeki terazide tartılır bu insanlar. Hafif olanlar bir çırpıda unutulur gider. oturabilir. Bazen siyasetçilerin günü kurtarmak amacıyla söylediği sözler bir bakarsınız ‘Bumerang’ gibi döner döner kendisini vurur. Böyle durumda özür dilemenin ve pişmanlık duymanın da bir anlamı kalmaz… Çünkü siyasetçiler, halkın önem verdiği kişilerdir. Dolayısıyla ölçerek, biçerek konuşmaları gerekli değil şarttır. Bu şarta sadık kalanların kamu vicdanında itibar görme şansları olur. İşte siyasetçilerin kadrolarının önemi böyle günlerde ortaya çıkar. Yanı başındakiler, bazen siyasetçilerin bazı kişileri, kurumları üzmesine hatta yüklü faturalar ödemesine hem sebep hem de engel olurlar. Siyasetçi kırmaz, dökmez, incitmez. Siyasetçinin işi tamir etmektir, onarmaktır, yapmaktır. Siyasetçi iddiasını sağlam projeler ve programlarla destekler. İnsanlara örnektir. Konuşma ve vücut dili itibarıyla güven vermelidir. Nerede, ne zaman ve nasıl konuşacağını bilmelidir. Giyimi kuşamı ile iddiasını destekleyebilmelidir. Bakın bugünün Türkiyesi’ne… Birçok siyasetçi göreceksiniz... Memleket için, millet için siyasete soyunan, macera veya şahsi çıkarları için siyasete soyunan birçok kişi ve grup göreceksiniz… Allah’tan elek sizin elinizde… Yukarıdaki tarife bakıp, hangisine inanmanız ve güvenmeniz, hangisinden uzak durmanız ve kimleri elemeniz gerektiğini tayin edecek tek merci sizsiniz. Bu ülke insanlarının sağduyusu, vicdanı, aklı, fikri ve iradesi, bu ülkenin tek ihtiyacıdır. Ve Türk Halkı, siyasetçi elbisesi giymiş üç beş kişinin şöhret duygularını tatmin etmek için vicdanını, aklını, fikrini ve sağduyusunu asla ve asla ayaklar altına almaz… O’nu asil yapan da budur. Bizim halk olarak önceliğimiz, siyasetçilerin söylediği sözlerde başlar. Siyasetçiler yapmasa bile bizler, her kelimeyi, her cümleyi ölçeriz biçeriz ve tartarız. Boşa konuşan siyasetçiler hemen belli eder kendini. Plansız ve projesiz olan siyasetçiler, gündemde kalmak için polemiklere can simidi gibi sarılır. Siyasetçi, o an için sözlerinin kendisini şöhret basamağında üst sıralara çıkaracağını sanabilir. Hatta bir iki günlüğüne de olsa gazete manşetlerine MART 2011 // 45 BİR HABER ANALİZİ BM, demokrasi, insan hakları gibi yaygın söylem ve kurumlar aracılığı ile büyük savaşların önü kesilmiş gibi görünüyor. Bu sefer de biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehditler insanlığın sonunu getirmeye aday olarak çıkarılmış. İNSAN VE “KAÇINILMAZ SON” MUSTAFA KEMAL ŞEN [email protected] 46 // MART 2011 İnsanlar dünyaya iradeleri dışında gelirler. Dünyayı yaşamak adına hazır bulurlar. Hayatı kolaylaştırmak ve yaşamayı sürdürebilmek için de çalışırlar, üretirler ve tüketirler. İnsan aklının biçimlendirmesi sonucu dünyada kaynaklar çeşitlendirilir, zenginleştirilir, verimlilik artar, daha az kaynakla daha çok verim alabilmek için çareler de üretilir. Önceden bir dönüm topraktan örneğin 1000 ekmek elde ediliyorsa, aynı büyüklükteki topraktan bir milyon ekmek elde edilebiliyor. Bir gün petrol tükenecek… Milyonlarca yılda oluşmuş petrol, birkaç yüzyıl içinde tamamen sıfırlanacak. Ama güneş var, rüzgâr var, bu doğa güçleri sayesinde hem kirlenme duracak hem de petrol ikame edilecek. Nüfus hızla artıyor, kaynaklar hızla eritiliyor, geri dönüşüm bir noktaya kadar işe yarayacak. Ne güneş ne rüzgâr enerjileri en yüksek verimlilikte elde edilse bile, toplam enerji ihtiyacını karşılayabilecek güce sahip değil. Hidro elektrik ve termik santraller de sınırlı enerji kaynağı. Geri kalmış ya da kalkınmakta olan, nüfusu kalabalık ülkelerde refah arttıkça daha fazla tüketim yaşanacak. Çin, dünyada 100 yıldır en fazla enerji tüketen ABD’nin liderliğini elinden aldı. Enerji açığı doğacak. Su daha fazla kirlenecek, hava daha fazla kirlenecek, toprak daha fazla kirlenecek, oksijen ve doğayı koruyan canlıların yaşamasına imkân veren ormanlar tükenecek. Hani kaçınılmaz son diye bir tabir vardır ya… İşte bu tabir en çok bu meseleye yakışır. Sürekli biçimde romanlara, filmlere, dergilere konu olan kıyamet senaryoları artık bir sanat, bir inanç, ya da uğraşı malzemesi olmaktan çıkıp; insan hayatının bir parçası haline geldi. Kıyamet kapıda mı, yakında mı, ne zaman? şeklindeki sorular gündeme oturdu. İnsanlığın sonu, yaşamın sonu artık üzerinde düşünülmesi gereken bir olay. İnsanın elinde olmayan ve kabullenmesi gereken bazı şeyler vardır. Doğal afetler gibi... İnsan depremin önüne geçemez, insan kasırgaların önüne geçemez, insan aşırı yağan yağmurların önüne geçemez, yanardağların önüne geçemez, sadece daha az zarar görmek için önlem alabilir. İnsanlara kıyameti hatırlatan, çok büyük zarar veren doğal afetler yüz binlerce, hatta milyonlarca insanın ölümüne neden oldu. Endonezya Depremi, Haiti Depremi, Marmara Depremi, Pakistan Depremi, ABD’deki kasırgalar, Pakistan’da, Avustralya’da ve Brezilya’daki yine sel felaketleri, dünyanın pek çok yerinde yaşanan buna benzer olaylar, ard arda ve büyük hasara yol açtılar. İnsanlık kabullensin ki, artık büyük felaketler her an ve her zaman gelebilir. Son olarak, Japonya’da meydana gelen 9 şiddetindeki deprem ve sonrası yaşanan tsunami, ardından gelen nükleer sızıntı… Hani insanlar kendileri için alternatif enerji kaynakları oluşturuyor dedik ya, işte bu enerji kaynakları insanlığın devamı için değil, sonu için bir sebep olacak nitelikte tehlikeli bir boyuta geldi. Radyasyonun denizlere karışması an meselesi olduğu gibi, karıştığı anda insanlığın sonu da gelebilir. Çünkü denizler artık kullanılamayacağı gibi, radyasyon denizler aracılığı ile bütün dünyaya yayılabilir. Bu sonu hazırlamanın insanın kendi eliyle mümkün olduğunu düşünmek ne kadar da ürkütücü. Bir grup insanın aldığı kararların bütün insanlığı bitirecek olabilmesi ortada çok bü- yük bir haksızlığın olduğunun işareti. Asya’nın bozkırlarında yaşayan bir insanın Japonya’nın nükleer santrallerinden çıkan zehirli maddeler sonucu yaşamını yitirecek olması çok düşündürücü bir olay. Ölümcül bir virüsün bulaşırlığının önlenememesi, küresel karantina bölgelerinin oluşması hiç de zor bir ihtimal değil. Bir bölgede bir canlı türünün yok olması, besin zincirinin bütün halkalarının dağılmasına ve o bölgenin çölleşmesine neden olabilir. Oldu da… Dünyanın pek çok bölgesi artık yaşanamaz hale geldi. yaşadığımız bu dünyanın kimselerin tekelinde olmadığı, herkesin eşit hakka sahip olduğu gerçeği çoktan unutulmuş. Kontrolden çıkmış ve durdurulması artık imkânsız gibi görünen çevreyi yok etme güdüsü, insanın kendi eliyle sonunu hazırlaması değil de nedir? Orta çağ döneminde doğan ve bugün hala önemli yerleri tutmuş pek çok insanın peşinde koştuğu bir ideoloji var. Dünyanın sonunu erkene alma, insan eliyle kıyameti çabuk getirmeye zorlama ve kendi nesillerinin devamını cennette sağlama ideolojisi. Pek çok savaş bu düşünceyi gerçekleştirme namına çıktı. Bugün üretilen silahların toplamı bile yeryüzünden canlıları birkaç defa silecek miktarda. Barış, BM, demokrasi, insan hakları gibi yaygın söylem ve kurumlar aracılığı ile büyük savaşların önü kesilmiş gibi görünüyor. Bu sefer de biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehditler insanlığın sonunu getirmeye aday olarak çıkarılmış. Bu gidişat böyle devam edecek maalesef ve şüphesiz. Biz dünyanın dengeleri ve genleri ile oynadıkça dünya da bizimle oynayacak ve bozulan dengenin eseri olarak büyük afetler yaşanacak. Yapılması gereken şey şu: Madem tüketim toplumu olduk, madem ki üretmek ve çalışmak için bahane arıyoruz. O zaman büyük felaketlere karşı önlem almanın yollarını sunan endüstrilere ağırlık verelim. Koruyucu maskeler, büyük sığınaklar, 9 şiddetinde depremlere bile dayanıklı binalar, her türlü virüsü yok eden ilaçlar vs… Önlem endüstrisi şimdiden bir sektör haline dönmüşken, bu teknolojilerin geliştirilmesi için bari geç kalmayalım. Çünkü afetlerden kaçış yok. Mevcut sistem daha fazla tüketmeyi daha fazla üretmeyi ve daha fazla kazanmayı amaçlayan bir sistem. Ülkeler adeta yarış atı gibi koşturuluyor. Atın bir gün çatlayarak öleceği kimsenin aklına gelmiyor. Üzerinde MART 2011 // 47 MAKALE // MOBBING Mobbing, insanı psikolojik ve fiziksel olarak tükenmişliğe sürükleyen, yıpratan, korkutan bir taciz şekli ve günümüzde oldukça yaygın bir işyeri travmasıdır. İŞYERİNDE PSİKOLOJİK TACİZ (MOBBİNG) SELDA OĞUZ Duygusal saldırıya uğrayan kişi, her sabah güne iş stresi ile başlar ve işe gitmek istemez. 48 // MART 2011 Danıştay, geçtiğimiz günlerde çalışma hayatı için son derece önemli ve örnek olacak bir karar verdi. Danıştay 1. Dairesi, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zehra Gönül Balkır’ın hem psikolojik baskı (mobbing), hem de koruyup kollama eylemlerinden ötürü ‘’görevini kötüye kullanmak’’ suçundan ceza mahkemesinde yargılanmasına karar verdi. Danıştay’ın bu örnek kararı gerçekten önemli… Umarız yargıda bu konuda bir içtihat oluşur ve işyerinde psikolojik baskıya uğrayan sessiz çoğunluk da hakkını aramak için teşvik edilir. Peki, nedir Mobbing? Neden son dönemde bu kadar gündemde? Mobbing, işyerinde psikolojik baskı veya taciz olarak tanımlanıyor. Mobbing cinsiyet farkı gözetmeksizin, neredeyse tüm kültürlerde ve tüm işyerlerinde gerçekleşen, uygulanan kişiye yıkıcı bir etki yapan davranış biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Psikolojik taciz, bir kişinin ya da bir grubun hedef seçilmiş kişiye karşı uyguladıkları ısrarlı, sistematik, aşağılayıcı, yıldırıcı, haksız söz ve davranışlarda bulunmasıdır. celikli değer olarak gören, ekip çalışmasının yapılamadığı, iletişim kanallarının kapalı olduğu, çatışmaların örtbas edildiği kurumlarda ortaya çıkıyor. Mobbing, insanı psikolojik ve fiziksel olarak tükenmişliğe sürükleyen, yıpratan, korkutan bir taciz şekli ve günümüzde oldukça yaygın bir işyeri travmasıdır. Çalışanda yarattığı yıpranmanın yanı sıra, aslında işyerinde çalışma kültürünün de bozulduğunun bir göstergesidir. Çünkü, akılcı ve insana değer veren yönetimlere sahip şirketlerde, mobbing olaylarına az rastlanıyor. Mobbing, kültür farkı gözetmeksizin her işyerinde herkesin başına gelebilecek bir olgu. Bu nedenle çalışan herkesin mobbinge uğrama riski var. Konuyla ilgili yapılan araştırmalar ise, psikolojik taciz mağdurlarının ortak özelliklerinin, işini çok iyi yapan, çevresi tarafından sevilen, dürüst, güvenilir ve yaratıcı kişiler olduğunu ortaya koyuyor. Mobbing, genellikle yönetim zaafı olan ya da kârlılığı, verimliliği ön- alaya almak, tehdit etmek, aşırı yük altına sokmak. Duygusal saldırıya uğrayan kişi, her sabah güne iş stresi ile başlar ve işe gitmek istemez. İçinde bulunduğu çaresiz durum, kişinin sağlığını da ciddi anlamda tehdit eder. Genelde üst düzey yönetim kadrosu tarafından uygulanan mobbingin, gelişmiş ülkelerde cinsel tacizin de önüne geçmiş psikolojik bir saldırı şekli olduğunu görüyoruz. Yapılan araştırmalar, mobbinge maruz kalan kişilerin duygusal zekâlarının çok yüksek ve dürüstlük, üretkenlik, merhamet ve adalet hislerinin gelişmiş olduğunu ortaya koyuyor. Küreselleşmeye bağlı olarak artan rekabet ve üretim sürecinde esneklik, işgücünün bölünmesi ve işyeri katılım mekanizmalarının zayıflaması, işyerinde çalışanlar arası rekabet mobbingin artmasına neden olmaktadır. Psikolojik tacizin işyeri açısından da olumsuz sonuçları vardır. İşyerinde güven, sevgi ve saygı azalır; dolayısıyla motivasyon yok olur. Çalışanlar ve yöneticiler arasında uyumsuzluk baş gösterir ve iş verimi düşer. Sonuç olarak, pek çok işyerinde mobbinge bağlı problemler yaşanmasına rağmen, bunlar görmezden geliniyor ve gerekli önlemler alınmıyor. Çözüm ve iş barışı için öncelikle sorun kişisel olarak görülmemeli, toplumsal bir sorun olarak algılanmalıdır. Bu noktada, Danıştay’ın aldığı karar da dikkate alınarak yasal düzenleme yapılmasının gereği de ortadadır. Birçoğumuzun başına gelen ve literatüre mobbing olarak giren psikolojik taciz ya da baskı olarak ifade edilen olgu, dünyanın hemen her yerinde kamu ya da özel kesimde faaliyet gösteren pek çok işyerinde yaşanıyor. Bir işyerinde eşit pozisyonda ya da alt pozisyondaki bir çalışana uygulanan psikolojik taciz, haksız suçlamalar, küçük düşürücü davranışlar uygulayarak kişiyi dışlamayı amaçlayan kötü niyetli bir eylemdir. Psikolojik tacizin işyeri açısından da olumsuz sonuçları vardır. İşyerinde güven, sevgi ve saygı azalır; dolayısıyla motivasyon yok olur. Araştırmalar mobbing mağdurlarının çoğunun otuzlu yaşlarda, iyi eğitimli, hatta yüksek lisans, doktora gibi derecelere sahip olduğunu göstermektedir. Parlak kariyeri olan ve gelecek vaat eden bu kimseler, eski tarz yöneticiler için bir tehdit oluşturduğu için saf dışı bırakılmak istenmektedir. Mağdurları koruyan ve onlara verilen zararı tazmin eden yasal kavramları şekillendirecek esaslara gerek duyulmaktadır. Umarız milyonlarca insanı ve ailelerini etkileyen bu toplumsal yarayla ilgili gerekli adımlar bir an önce atılır. “Mobbing nasıl uygulanıyor?” Sorunun cevabı olan davranış listesi oldukça kabarık; “İftira etmek, haksız eleştiri, sürekli olarak hata arama ve bulma, iş şevkini zayıflatma, dışlayarak yalnızlığa terk etme, iki yüzlülük, asıl niyeti gizleme, çarpıtmak, disiplin kurallarının kötüye kullanılması, haksız yere işten çıkarmak, hedef yapmak, işe yaramıyormuş hissi yaratmak, MART 2011 // 49 TÜRK METAL & MESS // ORTAK EĞİTİM PROJESİ TÜRK METAL - MESS ORTAK EĞİTİM ve TEŞKİLATLANDIRMA EĞİTİM PROGRAMI 2011 yılının ilk üç ayında Ankara Büyük Anadolu Otel’de gerçekleştirilen eğitimlere katılan işçi sayımız: 1717 Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde 21 Şubat – 16 Mart 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimlere 535 üyemiz katılmıştır. İSTANBUL ŞUBELERİ VE ÇAYIROVA ŞUBESİ… 21-23 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programımıza 87 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe’nin yaptığı programı işçilerimiz başarılı bir şekilde tamamlamıştır. BURSA 2, BURSA 3, BİGA 1, AKSARAY VE KAYSERİ ŞUBELERİ İLE SAMSUN BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ… 24-26 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programımıza 90 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce’nin yaptığı programı işçilerimiz başarılı bir şekilde tamamlamıştır. Eğitim sürecinde Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce’nin sendikal konularda sunmuş olduğu bilgileri üyelerimiz dikkatle takip etmiştir. 50 // MART 2011 ÇERKEZKÖY VE ANKARA 3 NOLU ŞUBE… 28 Şubat- 2 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programımıza 98 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe’nin yaptığı programı işçilerimiz başarılı bir şekilde tamamlamıştır. Eğitim programı kapsamında düzenlenen Anıtkabir ve Kurtuluş Müzesi gezileri, grupta coşku ve gururun birlikte yaşanmasını sağlayarak, sendikal birliğimizi pekiştirmiştir. GÖLCÜK VE ANKARA 1 NOLU ŞUBE… 3–5 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programımıza 83 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe’nin yaptığı eğitim programını işçilerimiz başarılı bir şekilde tamamlamıştır. ESKİŞEHİR, BOZÜYÜK, BOLU, SAKARYA, KOCAELİ VE EREĞLİ ŞUBELERİ… 10-12 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programımıza 89 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce’nin yaptığı programı işçilerimiz başarılı bir şekilde tamamlamıştır. Eğitim ve sosyal etkinlikler açısından da oldukça verimli geçen program, üyelerimizin aktif katılımları ile de zenginleşmiştir. EREĞLİ VE İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBELERİ 14-16 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programımıza 88 işçimiz katılmıştır. Açılışını Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe’nin yaptığı eğitim programını işçilerimiz başarılı bir şekilde tamamlamıştır. MART 2011 // 51 BASIN TEMSİLCİLERİ BİLDİRİYOR KIRIKKALE ŞUBESİ Yemekte Buluştular: Kırıkkale şubemize bağlı MKE Mühimmat Fabrikası’nda 2010 yılı şubat ayında işbaşı yapan 31 işçi arkadaşımız, işyerlerinde 1 yılı doldurmaları dolayısıyla, 11 Şubat’ta bir yemek verdi. MKE işçi lokalindeki yemeğe, Şube Başkanımız Mürsel Öcal, Şube sekreterimiz Mehmet Sarıgül, Mali Sekreterimiz Ercan Uğur ve işyeri temsilcileri de katıldı. Arkadaşlarımızın bu birlik ve beraberliklerinin artarak devam etmesini ve çalışma hayatlarında sağlık mutluluk ve başarılar diliyoruz. Bülent Akgül Basın Temsilcisi Kırıkkale İSTANBUL ŞUBESİ Arçelik Ziyaret Edildi: Şube Başkanımız Tufan Şimşek, Arçelik Elektronik İşletmesini ziyaret etti. Başkan Şimşek, işyeri Baştemsilcimiz Salih Gündür ve temsilci arkadaşlarımızla beraber, üyelerimizi tezgâh başında ziyaret ederek sohbet etti ve bilgi alışverişinde bulundu. İddialı Halısaha Maçları Başladı: İstanbul şubemize bağlı Arçelik Elektronik işletmesi Beylikdüzü fabrikasında üyelerimizin kendi aralarında düzenlediği futbol turnuvası iddialı bir şekilde devam ediyor. Turnuvaya katılan bütün takımlara başarılar diliyor ve sevginin, dostluğun kazanmasını temenni ediyoruz. Ayhan KELEŞ Arçelik Elektronik İşletmesi Basın Temsilcisi SAKARYA ŞUBESİ 8 Mart Dünya Kadınlar Günü: OTOKAR Otomotiv ve Savunma Sanayi A.Ş. fabrikamızın işyeri baş temsilcisi ve şube sekreterimiz Uğur Tellioğlu, işyeri temsilcilerimiz Erol Bülbül ve Mustafa Arslan, İnsan Kaynakları birimindeki kadın çalışanların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı. Kutlamaya katılanlar, günün anısına toplu fotoğraf da çektirdi. Erol Bülbül Otokar Basın Tems. Otokar Ziyareti: Şube Başkanımız Şahin Kaya, şubemize bağlı Otokar Otomotiv ve Savunma San. AŞ işyerinde bulunan üyelerimizi çay molasında ziyaret etti ve üyelerimizle çeşitli konuların ele alındığı bir sohbet gerçekleştirdi. 52 // MART 2011 İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ Kerim Çelik’te İş Sağlığı ve İş Güvenliği: Tuzla’da bulunan Kerim Çelik Mamülleri İmalat ve Tic. A.Ş’de 01 Şubat tarihinde, İş Sağlığı ve İş Güvenliği eğitimi gerçekleştirildi. İş yerimizin Üretim Müdürü İbrahim Özbunar tarafından verilen eğitim, tüm çalışanlar tarafından ilgiyle takip edildi. Çalışanlar, herhangi bir iş kazası yaşanmaması konusunda bu tür eğitimlerin önemini dile getirdi. Ömür Güçlü Kerim Çelik Basın Temsilcisi Kerim Çelik Alış-Veriş Çeki Dağıttı: Kerim Çelik işyerinde 481 gündür herhangi bir iş kazası yaşanmıyor. Bu nedenle, baş temsilcimiz Bünyamin Fidan tarafından, işyerimizdeki bütün üyelerimize, 100 TL’lik alış veriş çeki dağıtıldı. Kerim Çelik Mamulleri İmalat ve Ticaret A.Ş. çalışanlarına nice kazasız günler dileğiyle. Kıdemlilere Plaket: 01 Mart 2011 tarihinde Arçelik Çayırova Kampüsü’nde tören düzenlendi. Törene katılan Şube Başkanımız Halil Faki Erdal 20 yılını tamamlayan üyelerimizi kutlayarak ödüllerini verdi. Arçelik Basın Temsilcisi Hayri Odabaş Delphi Çalışanları Kahvaltıda Buluştular: Delphi işyerimizin temsilcileri, kurul üyeleri ve ünite temsilcileri, Şube Başkanımız Halil Faki Erdal’ın da katılımı ile, 27 Şubat’ta, ada tesislerindeki kahvaltıda bir araya geldi. Yaklaşık 110 kişinin katıldığı kahvaltı etkinliği keyifli bir sohbet havasında geçti. Toplantıda sendikal konuların yanısıra, işyerinde yürütülen ve yapılabilecek faaliyetler de konuşuldu. Delphi Basın Temsilcisi Serdar Özdoğan Geçmiş Olsun: Ford Otosan Yedek Parça baştemsilcimiz Necati Daş ve temsilci yardımcımız Hasan Bahçeci, 16 Şubat’ta ameliyat olan arkadaşımız Engin Büyükkapucu’yu evinde ziyaret etti. Başarılı geçen operasyon sonrası evinde istirahat eden arkadaşımıza tüm çalışanlarımız adına acil şifa dileklerimizi iletiyoruz. Ramazan TOPÇU Ford Otosan Y.P. Dağt. Mrk. Basın Temsilcisi MART 2011 // 53 TÜRK METAL’DEN // HABER GENEL TEŞKİLATLANDIRMA SEKRETERİMİZ DURSUN’UN İŞYERİ ZİYARETLERİ ARALIKSIZ SÜRÜYOR… Türk Metal Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun’un işyeri ziyaretleri, aralıksız devam ediyor. Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ve İstanbul Anadolu Yakası Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, 21 - 24 Şubat tarihlerinde, şubemize bağlı Siemens Gebze, Tyhssenkrupp, Ümran Çelik Boru, Alarko, Arçelik A.Ş. ve Arçelik Depo, Böhler, Birinci Otomotiv, Delphi, Emas, Evas, Elmek Ford yedek Parça, Nexans,Siemens ve Kerim Çelik işyerlerini ziyaret etti. Dursun ve Erdal, bu işyerlerinde çalışan üyelerimizle tezgâhları başında birebir görüşerek, çalışma şartlarını yakından gözlemledi. Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ayrıca, şubemize bağlı işyeri baştemsilcileri ve işyeri yöneticileri ile de aksam yemeğinde bir araya geldi. Baştemsilcilerle Yemekte.. Alarko.. Arçelik’te üyelerle Yemek.. Siemens-Gebze 54 // MART 2011 Arçelik A.Ş. Tyhssenkrupp Böhler Ümran Çelik Boru Arçelik Depo BİZDEN HABERLER ÇAYIROVA ŞUBESİ Türk Metal İşçinin Yanında tığı konuşmada, Türk Metal olarak, üyelere verdikleri değeri, onların çocuklarına da yansıtmayı hedeflediklerini, bu amaçla, diğer bölgelerde uygulanan eğitim projelerini ilk defa Biga’da gerçekleştirdiklerini söyledi. İlköğretim 4–5–6–7 ve 8’inci sınıfları kapsayan kurs sonunda başarılı olan öğrencilere sertifika verilmesi de hedefleniyor. İÇDAŞ Yöneticileri Ziyaret Edildi Kocaeli’nin Çayırova ilçesinde faaliyette bulunan EDS döküm ve Enjeksiyon fabrikasında sendikal örgütlenme, işveren engeliyle karşılaştı. Türk Metal Sendikası Çayırova Şubesi’ne üye 16 işçinin, sendikalaşma faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle iş akitleri feshedildi. Bu gelişme, toplam 240 işçinin çalıştığı fabrikada gerginliğe sebep olurken, işverenin baskılarına aldırmadan, işçilerin birlik ve dayanışma mücadelesi devam ediyor. İşçiler, fabrika önünde eylem yapmaya başladı. Eylem, fabrikada çalışan işçilerin işe giriş çıkışlarda verdiği destekle devam ederken, Türk Metal Sendikası da eylemci işçileri yalnız bırakmıyor. Sendikal örgütlenme çalışmalarını yürüten Türk Metal Sendikası Çayırova Şube Başkanı Bilal Uça; sendikalaşmanın işçinin yasal hakkı olduğunu belirterek, “İnsanca yaşam herkesin hakkıdır ve bu hakkı kim gasp ederse insanlık suçu işlemektedir” dedi. BİGA 1 NOLU ŞUBE Türk Metal’den Üye Çocuklarına Destek Biga 1 Nolu Şube Başkanımız Osman Akkurt, 24 Şubat tarihinde İçdaş A.Ş. Genel Müdürü Bülend Engin’i makamında ziyaret ederek bir süre görüştü. Şube Başkanımız Akkurt ayrıca, İçdaş Genel Müdür Yardımcısı Tarık Yeul, İnsan Kaynakları Müdürü Hatice Ümit Aksoy ve Hukuk Müşaviri Yasemin Sayışman’la da bir araya gelerek, işyeri hakkında görüş alış verişinde bulunuldu. Şube Başkanımız Osman Akkurt, görüşmelerde bulunduğu yetkililere, günün anısına çeşitli hediyeler de verdi. Eğitim… Eğitim Yine Eğitim Biga 1 Nolu şube olarak Biga’da bir ilki daha gerçekleştirerek, sendikamız üyelerinin çocuklarına yönelik bir eğitim hamlesini hayata geçirdik. Bu çerçevede, yaklaşık 110 İÇDAŞ çalışanı üyenin çocuklarına, Halk Eğitim Müdürlüğü eğitmenlerince İngilizce ve Bilgisayar kursu verilmeye başlandı. Şube Başkanımız Osman Akkurt, kursun açılışında yap- Sendikamız Türk Metal 2011 yılında da eğitimlerine aralıksız devam ediyor. MESS ile ortaklaşa düzenlediğimiz ışıklı bir gelecek eğitim seminerleri kaldığı yerden devam ediyor. Bu çerçevede, Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde gerçekleştirilen eğitime katılan 10 kursiyer üye, 23 Şubat’ta Şube Sekreterimiz Rahmi Kocaoğlu, Şube Mali Sekreterimiz Mehti Ayhan ve yönetim kurulu üyesi Ekrem Kızılay tarafından şube binasından uğurlandı. MART 2011 // 55 BİZDEN HABERLER İçdaş’ta “Sıfır İş Kazası Projesi” Karsan’a Bakan Desteği İçdaş A.Ş. işyeri Çelikhaneler bölümünde 16 Eylül 2010 tarihinde başlatılan ve işyerinin bütün bölümlerinde uygulanması planlanan “Sıfır İş Kazası Projesi”nde 160’ncı güne gelinmesi dolayısıyla bir kokteyl verildi. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Karsan firmasının New York için hazırladığı taksi projesine ilişkin, “aslında Newyork halkı, kararını vermiştir. Kim ne diyorsa desin, kim ne yapıyorsa yapsın şunu bilin ki; bu otomobil New York’a girmiştir, Amerika’ya girmiştir’” dedi. İçdaş A.Ş. işyeri idari binada verilen kokteyle Şube Başkanımız Osman Akkurt, Şube Sekreterimiz Rahmi Kocaoğlu, Baş Temsilcimiz Nail Ayyıldız ve yönetim kurulu üyelerimiz katıldı. Şube Başkanımız Osman Akkurt, “Sıfır İş Kazası Projesi” kapsamında en çok aksiyon yaptıran bölüm adına Ark Ocağı ustası Kadir Tekin’e bir plaket verdi. BURSA 2 NOLU ŞUBE Karsan, Otobüs Üretimine de Başladı Otomotiv sektörünün önde gelen firmalarından Karsan, İtalyan Breda Menarinibus ile imzaladığı ortaklık anlaşması çerçevesinde otobüs üretimine başladı. Kaynak, montaj ve boyama faaliyetlerinin yürütüleceği Bursa Akçalar’daki Otobüs Fabrikası’nın resmi açılış töreni 17 Şubat 2011 tarihinde yapıldı. Tören; şirketin murahhas azası Jan Nahum, CEO’su Murat Selek, İtalyan otobüs üreticisi Breda Menarinibus’un CEO’su Roberto Ceraudo ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ve tüm Karsan çalışanlarının katılımıyla yapıldı. Karsan’ın Bursa-Akçalar’daki fabrikasını ziyaret eden Devlet Bakanı Çağlayan, Kıraça Holding ve Karsan yönetim kurulu başkanı İnan Kıraç, Karsan murahhas azası Jan Nahum ve Karsan CEO’su Murat Selek ile tesisi gezdi. Üretim hatlarında incelemelerde bulunan ve Jan Nahum’dan ayrıntılı bilgi alan Çağlayan, daha sonra Karsan yöneticileriyle ortak toplantı yaptı. Bakan Çağlayan, burada yaptığı konuşmada, Karsan’ın tamamıyla Türk tasarımcıları tarafından tasarlanmış, geleceğin son derece önemli aracı olan “V1” modeli, yani New York’ta ihale süreci devam eden “New York Taxi” projesi için burada bulunduğunu söyledi. V1’in, engelliler için tekerlekli sandalye taşıma kapasitesinin bulunmasının çok büyük bir artı olduğu ve Karsan’ın da bu özelliğini öne çıkardığı belirtilen haberde, New York sokaklarında şu anda çalışan 13 bin taksi içinde sadece 300’ünün tekerlekli sandalyeye elverişli olduğunun altı çizildi. New York’ta düzenlenen toplantıda taksinin prototipinin tanıtıldığı belirtilirken, Karsan USA başkanı William Wachtel, V1’in özellikle engellilere getirdiği kolaylıklar açısından çok önemli olduğunu, Amerikan halkıyla uyumlu bir otomobil ortaya çıkardıklarını söyledi. V1’in kapılarının 90 derece açılabildiği kaydedilirken, aracın bisiklet, bebek arabası ve geniş paketleri taşıyabilme kapasitesinin de olduğu vurgulandı. Geleneksel Karsan Tiyatro Günleri Karsan çalışanlarımız aileleriyle birlikte 19 Şubat cu- 56 // MART 2011 BİZDEN HABERLER martesi gecesi, Tayyare Kültür Merkezinde; İstanbul Kraliyet Tiyatrosu’nun sergilediği “Denizaltı” adlı oyunu izledi. Oyun, çalışanlar ve ailelerinden büyük ilgi gördü. İSTANBUL 1 NOLU ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBESİ Merhum Erbaş’ın İsmi Verildi Mercedes Benz Yöneticileri Şubemizi Ziyaret Etti Mercedes Benz Türk A.Ş. Direktörler Kurulu Başkanlığı görevine birkaç ay önce başlayan Wolf Dieter Kurz ve İnsan Kaynakları Müdürü Salih Ertör şubemizi ziyaret etti. Şube binamızı ve eğitim tesislerimizi de gezen Kurz, Türk Metal ile çalışmaktan duydukları memnuniyeti ifade etti. Şube Başkanımız Murat Salar da, “Her iki kurumun tecrübeleri ile, ülkemizdeki otuz yılı aşan dayanışmaları çok önemlidir. İşçimiz, işverenimiz ve sendikamız, ekonomik krizlere rağmen kol kola bu ülke için katma değer yaratmaya devam edecektir” dedi. Salar ayrıca, Kurz’a yeni görevinde başarılar diledi. KDZ. EREĞLİ ŞUBESİ Sağlıklı Yaşam Diliyoruz Türk Metal Sendikası Eskişehir Şubemizin Eğitim Salonuna, şubemizin ilk kurucularından olan ve yakalandığı amansız hastalığa yenik düşen merhum Özdemir Erbaş’ın ismi verildi. Bu nedenle düzenlenen törende ortak bir basın açıklaması yapan Şube Başkanımız Mevlüt Gümüşay ve Türk-İş Eskişehir Bölge Temsilcisi Necat Kılıç, eğitim salonuna adı verilen merhum Özdemir Erbaş’ın, Türk Metal’e çok önemli katkılarda bulunduğunu belirtti. MANİSA 1 NOLU ŞUBE İlişkilere Devam Erdemir 1.Soğuk Haddehane Asitleme hattı operatörü İbrahim Çelik, 20 yıllık işçilik hayatını tamamlayarak emekli oldu. Çelik’in emekliyle ayrılması dolayısıyla düzenlenen akşam yemeğine, Kdz. Ereğli Türk Metal Sendikası Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş, işyeri temsilcisi Metin Ercan, işyeri amirleri ve çalışma arkadaşları katıldı. Emekli arkadaşımız İbrahim Çelik’e bundan sonraki yaşamında sağlıklı ve mutlu yıllar dileriz. Şube Başkanımız Hüseyin Özben, Sarten Ambalaj San. A.Ş. İç Denetim Müdürü Hasan Aktosun ile öğle yemeğinde bir araya geldi. Özben ve Aktosun görüşmede, MART 2011 // 57 BİZDEN HABERLER işyerinin çeşitli sorunları hakkında görüş alışverişinde bulundu. Bu arada, Ak Parti eski İl Başkanı milletvekili aday adayı Abdurrahim Aslan, Başkan Özben’i makamında ziyaret etti. Ziyarette, ülke sorunları hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. Sarten Ambalaj ve Valfsel Ziyaret Edildi Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 01 Mart tarihinde şubemize Bağlı Valfsel A.Ş. ve Valfsel A.Ş. İŞYERİ’nde çalışan üyelerimizi ziyaret etti. Başkan Özben, tezgâh başındaki çalışanlarla gerçekleştirdiği sohbette, sorunlar hakkında bilgi aldı. Elsan Ziyaret Edildi Şube Başkanımız Hüseyin Özben, Sarten Ambalaj San. A.Ş. Genel Müdürü Taner Öztürk ile Valfsel Fabrika Müdürü Hüseyin Orhan’ı makamında ziyaret edip, işyeri sorunları hakkında görüş alışverişinde bulundu. Atom Kablo ve İlke Çelik’te Sözleşme Heyecanı Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 02 Mart tarihinde şubemize bağlı Elsan San. A.Ş. işyerini ziyaret etti. Bu arada, Elba’da 10 yılını dolduran çalışanlara, 09 Mart’ta düzenlenen bir törenle, çeşitli hediyeler ve sertifika verildi. Olgun Çelik, Personeline Kurs Verdi Denizli Temsilciliğimize bağlı faaliyet gösteren Atom Kablo San. A.Ş. ve İlke Çelik San. A.Ş. işyerlerinde 01 Ocak 2011–31 Aralık 2012 dönemini bağlayan TİS görüşmeleri, 25 Şubat 2011 tarihinde anlaşma ile sonuçlandı. Şube Başkanımız Hüseyin Özben ve Fabrika Müdürü Abdurrahman Güngör tarafından imzalan TİS, çalışanlar tarafından sevinçle karşılandı. Valfsel A.Ş. ve Valfsel A.Ş. İŞYERi’nde Üyelerimiz Ziyaret Edildi 58 // MART 2011 Olgun Çelik San. Tic. Aş., Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ‘Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılacak işçilerin mesleki eğitimlerine dair tebliği’ doğrultusunda, personeline yönelik bir kurs düzenledi. Olgun Çelik ve Endüstri Meslek Lisesi arasında düzenlenen protokolle hayata geçirilen kurs kapsamında, 97 çalışana, kaynakçılık, metal yüzey işlemleri, montaj işçiliği, depolama ve sevkıyat, malzeme bilgisi, teknik resim, ısıl işlem, iş sağlığı ve güvenliği konularında eğitim verildi. İZMİR 2 NOLU ŞUBE Burçelik Döküm A.Ş. Gününüz Kutlu Olsun Türk Metal Sendikası İzmir 2 Nolu Şubemize bağlı Delphi Automotive ve PFW Havacılık San Tic. Ltd. Şti. işyerlerinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir kutlama gerçekleştirildi. Şube Mali Sekreterimiz Hayrettin Çakmak ve İşyeri Baştemsilcilerimiz Bekir Sonkor ile Celil Kınay, iki işyerinde çalışan kadın üyelerin Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak, birer karanfil verdi. Bursa Nilüfer Şube Başkanımız Ruhi Biçer ve Şube Sekreterimiz Yılmaz Özlütürk, şubeye bağlı Burçelik Döküm A.Ş. İşyeri temsilcimiz Şenol Ustaoğlu’nun oğlu Enes’in, 13 Şubat’ta yapılan sünnet törenine katılarak, Ustaoğlu ailesinin mutluluğuna ortak oldu. BURSA 3 NOLU ŞUBE Orhangazi İşçi Lokalimiz Hizmete Girdi BURSA NİLÜFER ŞUBESİ Tebrikler Nazlıcan… Bursa’nın Orhangazi ilçesinde inşa edilen İşçi Lokali, 11 Şubat’ta düzenlenen bir törenle hizmete açıldı. Türk Metal üyeleri arasında birlik, beraberlik duygusunu geliştirmek ve sosyal ihtiyaçların temini amacıyla oluşturulan lokalin açılışını, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun, Orhangazi İlçe Kaymakamı Ertan Peynircioğlu ve Orhangazi Belediye Başkanı İsmail Tartar yaptı. Oyak Renault çalışanlarından Ali Ekber Kayaoğlu’nun kızı Nazlıcan Kayaoğlu, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın 2010 yılında Türkiye genelinde düzenlediği kompozisyon yarışmasında dereceye girdi. Nazlıcan, “İthalat ve İhracat” konulu kompozisyon yarışmasında Bursa birinciliği ve Türkiye üçüncülüğü kazandı. Nazlıcan Kayaoğlu ödülünü, Ankara’da düzenlenen bir törenle Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın elinden aldı. Bizler de Nazlıcan’ı biz de tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. MART 2011 // 59 BİZDEN HABERLER AKSARAY 1 NOLU ŞUBE Bayan Üyelerimiz Ziyaret Edildi Metal olarak büyük bir aileyiz, ben de bu ailenin bir parçası olduğum için de gurur duyuyorum. Ayrıca, şunu belirtmek istiyorum, oğluma da, çalışmakta olduğum Otokar fabrikamızın yapmış olduğu ilk otobüsün adını, yani DORUK ismini koymaktan da mutluyum. Buradan, Muharrem Başkanıma, hocalarıma, şube başkanıma tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.” Kızılay’dan Teşekkür Plaketi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Aksaray’daki Mercedes Benz işletmesinde de kutlandı. Türk Metal Sendikası Aksaray 1 Nolu Şubesi olarak, işyerinde çalışan kadın üyelerimiz ziyaret edildi ve kendilerine çiçek verildi. Bu arada, Mercedes Benz A.Ş. işletmesinde üye kadın çalışanların sayısının artması üzerine, Betül Başpınar, sendika işyeri temsilcisi olarak görevlendirildi. Başpınar’ı kutluyor, çalışmalarında başarılar diliyoruz. SAKARYA ŞUBESİ Büyük Türk Metal ailesi Kızılay Sakarya Kan Bağış Merkezi Müdürlüğü, gönüllü kan bağışına katkılarından dolayı, Sakarya Şubemize bir teşekkür plaketi sundu. Sakarya Kan Bağış Merkezi Müdürlüğü’nün şükran plaketi, Şube Başkanımız Şahin Kaya’ya takdim edildi. Demiryol-İş Ziyaret Edildi Sakarya Otokar çalışanı üyelerimizden Şaban Cem Fenerci, sendikamızın verdiği eğitim için Ankara’da bulunduğu sırada baba oldu. Şaban-Nimet çiftini kutluyor, oğulları Doruk’a uzun ömürler diliyoruz. Şube Yönetim Kurulu üyelerimiz, Demiryol-İş Sendikası Şube Başkanı ve Türk-İş Sakarya İl Temsilcisi Cemal Yaman’ı ziyaret eder bir süre görüştü. Tıp Bayramı İşte, Şaban Cem Fenerci’nin anlatımıyla Doruk’un dünyaya gelişi: “02 Şubat 2011 tarihinde teşkilatlanma eğitimi almak için Ankara Büyük Anadolu Oteli’ne giriş yaptım. Teşkilatımızın vermiş olduğu bu eğitimler, sendikamıza hizmet ve öğrendiklerimizi arkadaşlarımla paylaşarak onları bilinçlendirmek için güzel bir fırsattı. Eğitimler sırasında aldığım sevindirici haber beni çok mutlu etti. Çünkü bir oğlumun olduğu haberini aldım. Değerli hocalarım ve Muharrem Başkanım, eğitimi yarıda bırakıp ailemle birlikte olmamın daha doğru olacağını belirttiler. Ama ben, sendikamızın bir aile olduğunu, Türk Metal Sendikası’nın beni aratmayacağı ve gereken her şeyin yapılacağını bildiğim için, eğitimi yarıda bırakmaktan vazgeçtim. Nitekim, bu düşüncelerimin doğru olduğu, ailemin beni arayarak, Sakarya şubemizin çok değerli başkanımızın ve temsilcilerimizin kendileriyle yakından ilgilendiği haberi ile bir kez daha ortaya çıktı. Biz gerçekten Türk 60 // MART 2011 Türk-İş’e bağlı Sakarya Şube Başkanları, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Sakarya Üniversitesi Korucuk Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Osman Nuri Dilek’i makamında ziyaret ederek, bütün doktorların Tıp Bayramı’nı kutladı. İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ Thyssenkrup Çalışanları kahvaltıda buluştu İstanbul Anadolu Yakası Şubemiz bünyesine yeni katılan işyerimiz Thyssenkrup Stainles Çelik Servis A.Ş. işyerindeki üyelerimiz, sendikamızın Pendik Sosyal Tesislerinde 20 Şubat’ta düzenlenen kahvaltıda bir araya geldi. Kahvaltı, Şube Başkanımız Halil Faki Erdal’ın da katılımıyla, keyifli bir sohbet havasında geçti. Gedore’de TİS Görüşmeleri Başladı kara 3 Nolu Şube Başkanı Nihat Zengin ile birlikte şubemize bağlı işyerlerinden temsilcilerimiz de katıldı.. AA Çalışanları Yalnız Değiller Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) Anadolu Ajansı (AA) işyerlerinde greve gitme kararı bir basın açıklaması ile 15 Mart 2011 tarihinde Genel Müdürlüğü ile bölge müdürlüklerine asıldı. Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak ve beraberinde Ankara 1 Nolu Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu, şube İcra Kurulu, şubemize bağlı işyeri temsilcileriyle birlikte katılarak, Anadolu Ajansı çalışanlarını bu haklı mücadelesinde yalnız bırakmadılar. Türk Traktör A.Ş. Akyurt Yedek Parça Deposu Ziyaret Edildi Gedore El Aletleri işyerimiz ile sendikamız arasında 6. dönem TİS görüşmeleri başladı. İşyerinde çalışan üyelerimiz ile birlikte şubemizde bir toplantı gerçekleştiren Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, çalışanlarımıza süreç hakkında bilgiler verdi. ANKARA 1 NOLU ŞUBE ADESE çalışanlarına destek Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu ve icra kurulumuz, Türk Traktör A.Ş.’nin Akyurt’ta bulunan yedek parça deposunu ziyaret ederek, çalışan üyelerimizle bir araya geldi. Şube Başkanımız Göçeroğlu, sendikamızın faaliyetleri ve çalışma hayatında yaşanan gelişmeler hakkında da üyelerimize bilgi verdi. Erkunt Sanayi A.Ş. Ziyaret edildi Ankara’daki şubelerimiz tarafından, Anayasal bir hak olan sendikalaşma faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle işten çıkarılan ADESE işçilerine destek amacıyla bir basın açıklaması gerçekleştirildi. ADESE Keçiören Mağazası önünde yapılan kitlesel basın açıklamasına, Ankara 1 Nolu Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu, Ankara 2 Nolu Şube Başkanı Halil İbrahim Alpoğlu ve An- Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu ve icra kurulu, Erkunt Sanayi AŞ. İşyerini ziyaret etti. Ziyarette çalışan üyelere, yeni dönem Toplu İş Sözleşmesi çalışmaları, sendikamızın faaliyetleri, bundan sonraki hedefleri ile çalışma hayatında yaşanan önemli gelişmeler hakkında bilgi verildi. MART 2011 // 61 BİZDEN HABERLER ÇERKEZKÖY ŞUBESİ KIRIKKALE ŞUBESİ Şubemizi Ziyaret Ettiler Sosyal güvenlik semineri verimli geçti MHP Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın, MHP İlçe Başkanı Mustafa Ordu ve yönetim kurulu üyeleri, 17 Şubat’ta şubemizi ziyaret ederek, Türk – İş Tekirdağ İl Temsilcisi ve Çerkezköy Şube Başkanımız Murat Koçak ile görüştü. Görüşmede son siyasi gelişmeler ele alındı. GÖLCÜK ŞUBESİ Haroso Hayatlar Kırıkkale Şubemizde, 21 Şubat’ta, Türk-İş Sosyal Güvenlik Danışmanı Celal Tozan’ın konuşmacı olarak katıldığı bir seminer gerçekleştirdi. Baki Yeşiloğlu konferans salonunda düzenlenen seminere çok sayıda üyemiz katıldı. Emeklilik ve yeni çıkan iş kanunları, emekli maaş hesaplamaları, malulen emeklilik, emekliliğin şartları konularında soru-cevap seklinde geçen seminer, katılan üyelerimiz açısından son derece bilgilendirici oldu. Şube Başkanımız Mürsel Öcal seminer öncesi bir açılış konuşması yaptı. Öcal konuşmasında göreve gelirken işçiden alınan aidatı yine işçiye hizmet olarak geri döndüreceklerinin sözünü verdiklerini hatırlattı. Şubemize bağlı işyerlerimizden Ford otomotiv San. A.Ş. çalışanları, 28 Şubat’ta VKV. Ford Otosan Kültür Merkezi’nde sergilenen “Haroso Hayatlar” adlı tiyatro oyununu izledi. Ünlü tiyatrocuların sergilediği oyun, Ford çalışanları tarafından büyük ilgi ile izlendi. Asker Her Yerde Şubemize bağlı işyerlerimizden Ford otomotiv San. A.Ş.’de, Metal Çocuk Kulübü üyelerimiz ve üye çocuklarımıza yönelik bir tiyatro gösterisi düzenlendi. VKV. Ford Otosan Kültür Merkezi’nde 11 Şubat’ta gerçekleştirilen etkinlikte, Uçan Balon Çocuk Tiyatrosu’nun sergilediği “Asker Her Yerde” adlı tiyatro oyunu, çocuklarımız tarafından büyük beğeni ile izlendi. 62 // MART 2011 Bu çerçevede sendika binasında üye işçilerin çocuklarına İngilizce ve matematik kursları açarak, 375 çocuğa eğitim vermeye başlandığını kaydeden Mürsel Öcal, şöyle devam etti: ”Konferans salonumuzu yeniden düzenleyerek işçi arkadaşlarımızın kullanımına açtık, bu hizmetlerimizi artırarak devam edeceğiz. Üye arkadaşlarımız bilgilenebilmesi için, emeklilik ve yeni çıkan sosyal güvenlik yasasında akıllarınızdaki endişelerinizi ve sorularınıza çözüm olabilmek adına Türk-İş sosyal güvenlik uzmanımız Celal Tozan hocamızla bir seminer düzenledik umarım sizlere fayda sağlayacaktır.” Eğitimlerini başarıyla tamamladılar Kırıkkale Şubemizden yetkili olduğu Mühimmat Fabrikası’ndan Mustafa Teke, Silah Fabrikası’ndan Murat Yıldırım, Ağır Silah ve Çelik Fabrikası’ndan Uğur Özdemir, Pirinç Fabrikası’ndan Uğur Kayalı, Destek Tesisleri İşletme Müdürlüğü’nden Demirel Sezen ve Hurda İşletme Müdürlüğü Cüneyit Porsuk Kdz. Ereğli Sosyal Tesislerimizde 5 günlük “Kişisel Gelişim, Teşkilatlandırma ve Liderlik Eğitimi”ni başarı ile tamamladılar. Kendilerini tebrik ediyor başarılarının devamını diliyoruz. Geçmiş Olsun Nexans Türkiye Endüstri ve Ticaret A.Ş. de çalışan üyemiz Durmuş Özyağcı talihsiz bir işkazası geçirdi. Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek, Özyağcı’yı evinde ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti. CHP Yönetimi Temsilciliğimiz Ziyaret Etti DENİZLİ BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ Atom Kablo’da Yönetim Kurulu Toplantısı Yapıldı CHP Denizli İl Başkanı Zafer Gönenç ve İl Yönetim Kurulu üyeleri, Denizli Bölge Temsilciliğimizi ziyaret ederek, Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek ile görüştü. Görüşmede, çalışma hayatı başta olmak üzere, çeşitli konular ele alındı. Manisa 1 Nolu Şubemize bağlı ve Denizli Bölge Temsilciliğimizin yetki alanında bulunan Atom Kablo Sanayi ve Ticaret A.Ş. işyerinde, 05 Mart’ta yapılan yönetim kurulu toplantısına, Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek de katıldı. Özbek toplantıda, iş yeri ile ilgili görüşlerini dile getirdi. İlgiyle İzlendi Objektif karşısına geçtiler Denizli Bölge Temsilciliğimizin yetki alanında faaliyet gösteren Nexans Türkiye Endüstri ve Ticaret A.Ş. , Atom Kablo Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile İlke Çelik Metal Sanayi ve Ticaret A.Ş. işyerlerinde çalışan 25 üye, eğitim amacıyla Denizli’den ayrıldı. Çalışanlar yola çıkmadan önce, Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek ile bir araya gelerek, günün anısına fotoğraf çektirdi. Nexans Türkiye Endüstri ve Ticaret A.Ş.de çalışan üyelerimiz, Denizli Bölge Temsilciliğimiz toplantı salonunda, sendikamızın hazırladığı 2010 yıllığı ve faaliyetlerini içeren filmi toplu halde izledi. MART 2011 // 63 BAŞSAĞLIĞI H.Osman Dönmez MKE Destek Tesisleri: Kırıkkale şubemize bağlı MKE Destek Tesisleri Bölge Müdürlüğü’nde çalışan üyemiz Hacı Osman Dönmez (53), 14 Şubat 2011 günü geçirdiği beyin kanaması sonucu Hakk’ın rahmetine kavuştu. Cenaze törenine, Kırıkkale Şube Başkanımız Mürsel Öcal ve İcra kurulumuzla, iş yerinden vardiya arkadaşları da katıldı. Kılınan cenaze namazının ardından ebediyete uğurlanan merhum Dönmez’e Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere, yakınlarına ve tüm mesai arkadaşlarına baş sağlığı dileriz. Hikmet Dikmen 1948–2011 16 Ocak 2008 tarihinden buyana Kdz. Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları (ERDEMİR) Mekanik ve Yardımcı Atelyeler Müdürlüğünde Müdür olarak görev yapan Hikmet Dikmen, geçirdiği bir rahatsızlık sonucu hayatını kaybetti. Merhuma Allahtan rahmet, kederli ailesine ve tüm Erdemir çalışanlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz. İsmail Öztürk 1963–2011 29 Temmuz 2003 tarihinden buyana Kdz. Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları (ERDEMİR) Liman ve Nakliyat Başmüdürlüğü Ambarlama ve Sevkiyat Başmühendisliği bünyesinde yükleme boşaltma işçisi olarak çalışan İsmail Öztürk, geçirdiği elim bir işkazası sonucu hayatını kaybetti. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve tüm Erdemir camiasına başsağlığı ve sabır temenni ederiz. Ali Şahin Kale Kapı- İstanbul İstanbul 1 Nolu Şubemizin yetkisinde bulunan Kale Kapı ve Pencere Sistemleri A.Ş. işyerindeki üyelerimizden Ali Şahin, yakalandığı amansız hastalığa yenik düşerek, 11 Ocak’ta hayatını kaybetti. Merhuma Allah’tan rahmet, başta ailesi olmak üzere, yakınlarına, mesai arkadaşlarına ve tüm Şahin ailesine başsağlığı ve sabır dileriz. Coşkun Uzun-Bursa Delphi Automotive Systemsleri Ltd.Şti. çalışanlarından, üyemiz Coşkun Uzun (35), 4 Mart’ta, yakalanmış olduğu amansız hastalık sonucu hayatını kaybetti. Bursa doğumlu olan ve evli iki çocuk babası Uzun, Ocak 2006’da işe başladığı Delphi Automotive Systemsleri Ltd.Şti işyerinde, 2009 tarihinde de Türk Metal Sendikası işyeri temsilciliğine atanmıştı. Merhuma Allah’tan rahmet, eşi ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Ömer Özel-İzmir İzmir 1 Nolu şubemize bağlı BMC San. ve Tic. A.Ş. işyerimizin boyahane bölümünde 1996 yılından buyana çalışan üyemiz Ömer Özel, 05 Mart’ta geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti. Evli ve 2 çocuk babası olan merhum Özel’e Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diler sabır temenni ederiz. Hayrettin Karaçay-Kırıkkale 17 Şubat 1972 Yozgat doğumlu olup, sendikamıza bağlı MKE Silah Fabrikası’nda çalışan Hayrettin Karaçay’ı 02 Mart 2011 tarihinde yakalandığı elim bir hastalık sonucu kaybettik. Merhuma Allah’tan rahmet başta ailesi olmak üzere, yakınlarına ve mesai arkadaşlarına başsağlığı diler, sabır temenni ederiz.