telgraf 447 - Telgraf Gazetesi – Londra

Transkript

telgraf 447 - Telgraf Gazetesi – Londra
İktidar Partisi, Çocuk
Yardımını
2 Çocukla
Sınırlamak
İstiyor!
Kadınlar ve
Erkeklerin
Maaşları Hala
Eşit Değil
Geç
keşfedilen ve
çabuk unutulan Ezidilerin
trajedisi
devam ediyor
Kobane ve
Şengalliler
için bir Mum
da siz yakın
Sayfa 4’te
Sayfa 7’de
Sayfa 10-11’de
Sayfa 13’te
telgraf.co.uk
Carşamba,
17/12/2014
Cameron:
Britanya’da da
her an böyle bir
saldırı olabilir!
Avusturalya’nın Sydney kentinde,
Pazartesi günü, yaşanan rehine olayına
ilişkin konuşan David Cameron, bireysel
terör saldırıların Britanya’da yaşanma
ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi.
Cameron ayrıca, ‘terör saldırısı düzenleyebilecek’ kişileri bulup engellemek
için güvenlik birimlerine 130 milyon
sterlinlik ek bütçe ayrıldığını söyledi.
Cameron, Salı günü katıldığı komite
toplantısında Britanya’da ‘her an
saldırı gerçekleşebilir’, dedi. Başbakan,
aynı toplantıda, güvenlik görevlilerine
zarar verebilecek bir kaç saldırının
engellendiğini de açıkladı.
Cameron, iki rehine ve saldırganın
öldüğü Sydney rehine olayının
kolaylıkla burada olmuş olabileceğini
ifade etti.
Bireysel terör saldırıları, İngiliz
istihbaratının bu dönemde en çok
zorlandığı konu olduğu söyleniliyor.
Güvenlik birimleri, MI5’ın, radarında olmayan bireylerin, tek başlarına davranıp
merkezi yerlerde, terör saldırısı
gerçekleştirmelerinin olasılığının oldukça yüksek olduğunu ve önlenmesinin
zor olabileceğini açıkladılar. Cameron
da bu tür saldırıların önüne geçilmesinin
neredeyse imkansız olduğunu ifade etti.
Sydney’de yaşanan olaya ilişkin
konuşan Cameron, ‘‘Tabii ki de
oldukça endişe veren bir durum.
Tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı
aşırı İslamcı şiddetin tehlikesini
gözler önüne seriyor. Bu dünyanın
diğer tarafında, ama burada, Birleşik
Krallık’ta, ya da Avrupa’da kolaylıkla
olabilecek bir şey,’’ dedi.
Haberin devamı sayfa 5’te
Sayı
HAFTALIK HABER GAZETESİ
447
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
2
Kobane ve
Şengalliler için bir
Mum da siz yakın
Daiş saldırıları sonrası yerlerinden edilen Şengal ve Kobaneliler için bir süredir farklı yöntemlerle devam eden yardım
kampanyaları internet ve cep telefonları üzerinden yayılmaya
devam ediyor.
Kış aylarına girerken, Kürdistan’da, yerlerinden
edilen insanların durumlarına dikkat çekmek ve
maddi yardım toplamak için başlatılan Light a Candle (bir mum yak) kampanyasına cep telefonlarından
kısa mesaj gönderilerek destek olunabiliyor.
Kampanyanın yürütücülerinden biri olan
Can Ataş kampanya ile ilgili şunları belirtti:
‘‘İnsanların durumun aciliyetini anlamaları gerekiyor. Kış ayları başladı ve Kürdistan’ın ağır
kış koşullarında, çadırlarda kalacak on binlerce
insanın her türlü yardıma ihtiyacı var. Herkesin
duyarlı olup, elinden geleni yapmalarını bekliyoruz. Bağış yapamazlarsa bile video yapabilirler- ve kampanyanın büyümesine destek olsunlar. İnsanlar başkalarından kampanyaya katılım
çağrısı almadan kendileri video yapabilirler. Ne
kadar kişi video yapıp, başkalarına çağrı yaparlarsa, daha kısa bir zaman içerisinde kampanayı
büyütüp yayabiliriz. Toplumuzdan kampanyaya
destek olarak, büyümesine katkı sunmalarını
bekliyoruz.’’
Heyva Sor a Kürdistan için, Justgiving adlı
site aracılığıyla
da
bağışlar
t o p l a n ı y o r.
Justgiving
adlı site üzeri
şimdiye
kadar
4,700
sterlin
bağış
toplanılmış.
İnternet üzeri
bağışlar https://
www.justgiving.com/heyvasor adresinden yapılabilir.
Bir Mum da Siz yakın
‘Bir Mum Yak’ adlı kampanya bünyesinde
oluşturulan kısa mesaj bağış sistemi ile anında
bağış yapabiliyorsunuz. Bunu için cep telefonunuzdan kısa mesajla, AIDK00 yazıp bir boşluk
bıraktıktan sonra yapmak istediğiniz bağış
miktarını (örneğin £6, en fazla £10) yazdıktan
sonra 70070’e gönderip bağış yapabiliyorsunuz.
Kısa mesajı gönderdikten sonra size bağışın
yapıldığına dair referans numarası içeren kısa
mesaj gelecektir.
Kobane için Dağa Tırmanacaklar
İngiltere’nin çeşitli şehirlerinde yaşayan bir
grup genç, Heyva Sor a Kurdistan için bağış toplamak amacıyla İskoçya’nın Ben Nevis Dağına
çıkacaklar. Şimdilik dokuz kişiden oluşan grup,
5 bin sterlin toplamayı amaçlıyor- grup şimdiye
kadar 1,663.35 sterlin bağış topladı.
HAFTALIK
HABER
GAZETESI
ROJNAMEYA
NÛÇEYAN A
HEFTANE
Editör
Alaettin Sinayiç
[email protected]
Muhabirler
Esra Türk
Erem Kansoy
[email protected]
Grafiker
Yüksel Adıgüzel
[email protected]
Yayın Sahibi
Tel News Ltd.
Adres
33 Dalston Lane
London
E8 3DF
Telefon
0207 9230 838
0742 9481 490
Web
www.telgraf.co.uk
Reklam
[email protected]
Soru ve görüşleriniz:
[email protected]
BÜYÜK
REKLAM
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
Tüm reklamlarınızda
%30 indirim
Yeni yıl
kutlamalarınızda
%40 indirim
Tüm seri ilanlarınız
ÜCRETSİZ
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
3
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
4
İktidar Partisi, Çocuk Yardımını 2 Çocukla Sınırlamak İstiyor!
Maliye Bakanı George Osborne,
sosyal yardım harcamalarının bir
sonraki hükümet döneminde kesilmeye devam edeceğini belirtmesiyle, kesintilerin yapılabileceği
ödemeler inceleniyor. Osborne,
sosyal yardım harcamasında12
milyar sterlin kesinti yapılması
gerektiğini belirmişti.
Geçen sene, hükümet sosyal
yardım harcamalarında kesinti
yapmak amacıyla bir ebeveynin
50 bin sterlinin üzerinde kazandığı
durumlarda çocuk yardımını
kesmişti. İki ebeveynin bireysel
olarak kazancının 50 bin sterlinin
altında olduğu hanelerde çocuk
yardımı kesilmedi.
Şu anki uygulamada ilk doğan
çocuk için devlet haftada £20.50
çocuk yardımı veriyor; aileler ikinci çocuk ve diğer tüm çocuklar
için de haftada £13.55 yardım
alıyorlar.
Başbakan David Cameron,
daha önce, düşük gelirli, çalışan
ailelerin böyle bir uygulamayla
zor durumda kalabileceklerinin
fikrindeydi ve yürürlüğe geçerse
sadece yardım alan aileler için
uygulanabileceği konuşulmuştu,
fakat şu an tartışıldığı şekilde
uygulanması, çocuk yardımı alan
bütün aileleri etkileyecek.
Muhafazakar
bakanların
kurduğu Policy Exchange kurumu, daha önce, çocuk yardımının
dört
çocuğa
sınırlanmasının
mümkün olacağının, ve beş senelik bir hükümet dönemi içerisinde bir milyar sterlin kazanç
sağlayabileceğini belirtmişti.
Genel seçimler yaklaşırken partiler seçim
vaatlerinin ve planlarının ne olacağına dair
ipuçları vermeye devam ediyorlar. Çalışma
ve emeklilik bakanı İain Duncan Smith,
tekrar iktidar oldukları takdirde çocuk
yardımının (Child benefit) iki çocuk ile
sınırlandırılacağını açıkladı.
Muhafazakar
hükümeti,
çalışma ve emeklilik bakanı, İain
Duncan Smith, 2015 seçimlerini kazanmaları halinde, çocuk
yardımının (child benefit) bir
ailedeki sadece ilk iki çocuğa
ödenmesinin göz önünde bulunduracak önemli bir konu olduğunu
ve devlete önemli miktarda maddi
kazanç sağlayabileceğini ifade
etti.
Katıldığı, BBC kanalındaki,
Pazar
Siyaseti
programında
konuşan bakan, maddi sorun
yaşayan ailelerin daha fazla çocuk
yapmalarını engelleyebilmesinde
Hackney’de yaşayan,
şarkı söyleyen, dans
eden, komedi yapan
genç yeteneklerin
kendilerini gösterebilecekleri ‘Alter Ego’
yetenek yarışması
düzenleniyor.
Yarışmanın provaları, 10 Ocak
Cumartesi günü, saat 10:0019:00 arası, Hackney Empire’da
gerçekleşecek. Yarışmaya 13-19
yaş arası gençler katılabilecek.
Genç Hackney’i Keşfet Festivali 2015 (Discover Young Hackney) kapsamında gerçekleşen
yetenek yarışması, belediye içerisinde yaşayan yetenekli gençleri
bulup, müzik, dans ve komedi
gibi alanlarda çalışmak isteyenlere
destek sunmak amacıyla yapılıyor.
Prova için yer ayırmak
istiyorsanız,
[email protected] email adresine
Baş sayfadaki haberin devamı
Sydney’in iş merkezi olan Martin
Square bölgesinde, 17 kişiyi rehin alan
saldırgan, İran asıllı Man Haron Monis
polislerin müdahalesi sonrası öldürüldü.
Monis, polis ve istihbaratın tanıdığı bir
isim olup, çeşitli suçlardan yargılanıyordu.
Öldürülen rehineler: olayın yaşandığı
café’nin menajeri, Tori Johnson; ve
bölgede çalışan üç çocuk annesi başarılı
avukat Katrina Dawson.
Suriye’de İslamcı gruplar için savaşıp,
radikalleşerek Britanya’ya dönen kişilerin
saldırı düzenlemesine karşı tedbir alan
polis ve istihbarat, ülke dışına çıkmayan
kişilerin de toplum için tehlike yaratabilecekleri olasılığının yüksek olabileceği
düşünülüyor. İnternet üzerinde Suriye
ve Irak’ta yaşananlardan etkilenerek
radikalleşen kişilerin saldırı düzenlemelerine güvenlik birimleri kesin olarak
bakıyorlar.
Geçen ay, Dover gümrük kapısında,
Britanya’dan ayrılmaya çalışırken göz
altına alınan beş kişi, Pazartesi günü,
terörizme bağlı suçlardan tutuklandılar.
de yardımcı olabileceğini ima
ederek, insanların ‘davranışlarını
değiştirebilir’, dedi.
Muhafazakar Parti’nin içerisinde daha önce gündeme gelen
bu kısıtlama, düşük gelirli ailelerin tepkisine yol açabilir korkusuyla, Başbakan David Cameron tarafından ret edilmişti.
Muhafazakar Parti’li milletvekili,
Nadhim Zahawi’nin önerdiği
bu kısıtlamayı, Duncan Smith
tekrar gündeme getirerek planın
Muhafazakar
Parti’nin
2015
genel
seçim
manifestosunda
bulunabileceğinin sinyalini verdi.
Genç Yetenekler için Büyük Fırsat
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
Michael Coe, 33, Simon Keeler, 43,
Anthony Small, 33, terör suçlarına hazırlık
ve yardım etmek, yasaklı bir örgüte
destek sunmak ve sahte kimlik taşımak
suçlarından Westminster Magistrates
mahkemesinde tutuklandırlar. Zagum
Perviaz, 35, Hamzah Safdar, 24, sahte
kimlik üretmek ve taşımak suçlarından
tutuklandılar.
Ayrı
suçlamalardan
mahkemeye
çıkartılan Abdulraouf Eshati, 28, terörizm
eylemlerini görevlendirmek, hazırlık yapmak ve teşfik edecek madde bulundurmak
ve 1971 Göç Yasası kapsamında suçlar
işlemekten tutuklandı.
yazarak, ya da, 020 8985 2424 telefon numarasından arayarak kayıt
yapabilirsiniz.
Hackney Belediyesi Sağlık, Sosyal Yardım ve Kültür’den sorumlu Belediye encümeni, Jonathan
McShane, ‘‘Belediye’de, gençler
arasında inanılmaz derecede yetenek ve enerji bulunuyor. Alter
Ego, onlara sahneye çıkıp yeteneklerini göstermek için büyük
fırsat veriyor,’’ dedi.
Discover Young Hackney dahilinde, müzik, dans, radyo, sanat,
edebiyat, fotoğraf, tasarım, film ve
tiyatro alanlarında çalışma atölyeleri ve aktiviteler düzenleyerek
gençlerin katılımlarını sağlamayı
amaçlıyor.
Çalışma atölyeleri ve seanslar
gençlerin ilgi duydukları yaratıcı
alanlarda çalışan profesyonel
kişiler tarafından yürütülecek. Festival boyunca gençlere çalışmak
istedikleri alanlarla ilgili bilgi verilip, mesleklerini başlatmak için
yapmaları gereken şeyler ve kendilerine uygun olan yönü bulmaları
için destek verilecek.
Festival ve etkinlikler ücretsizdir.
5
İstihbarata
bilinmeyen
şahısların
halk için tehlike teşhir edilebileceği
tartışılmasına rağmen, Londra’da geçen
sene Woolwich’te asker Lee Rigby’nin
öldürüldüğü olayın saldırganları istihbarata bilinen kişilerdi. Aynı zamanda,
Monis’te devletin bildiği bir kişiydi.
MI5’ın web sayfasında, Britanya’da
uluslararası terör saldırı tehlikesinin ‘ciddi’ seviyede olduğu belirtiliyor- terör
tehlikesi beş düzey üzerinde belirtiliyor: düşük, orta, önemli, ciddi ve kritik.
Ağustos ayında, Daiş’in Irak ve Rojava’da
saldırıları sonrasında, Britanya’daki
terör tehlikesi önemli’den ciddi’ye
yükseltilmişti.
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
6
Aralarında İngiliz RMT
sendikasının da olduğu bir grup
sendikacı Suruç’u ziyaret etti
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
7
Kadınlar ve Erkeklerin Maaşları Hala Eşit Değil
Eğitim Köşesi
OKTAY
ŞAHBAZ
BÜYÜK
Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı
[email protected]
REKLAM
Eğitim Kesintileri
devam edecek gibi!
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
Avrupa’nın en büyük sendikalarından olan RMT ve
ETF’nin temsilcileri; Ortadoğu’da iki vizyon olduğunu
birisinin totaliter bir sistem ikincisinin ise halkların
Rojava’da yarattığı demokratik sistem olduğunu söyledi. YPG ve YPJ’nin direnişini selamlayan emek örgütü
temsilcileri “Kobanê özgürleşecek ve bir sonraki ziyaretimizde açıklamamızı Kobanê’de yapacağız” dedi.
Kobanê ve Şengal direnişiyle dayanışmak ve DAİŞ
çetelerinin saldırılarının ardından göç etmek zorunda kalanların sorunlarını ve ihtiyaçlarını tespit etmek
amacıyla Viranşehir ve Suruç’a giden Avrupa’dan işçi
ve memur sendikaları konfederasyonları temaslarının
ardından sınır hattına geldi. Sınır hattında direniş nöbeti eyleminin sürdüğü Mehser köyüne gelen emek
örgütü temsilcileri “Biji Berxwedana Kobanê” sloganıyla
karşılandı.
HEDLEY: ORTADOĞU’DA İKİ
VİZYON SAVAŞIYOR
Britanya Demiryolu, Denizcilik ve Taşımacılık
Sendikası (RMT) Genel Sekreter Yardımcısı Steve Hedley de Ortadoğu’da iki vizyon olduğunu birisinin totaliter
bir sistem ikincisinin ise halkların Rojava’da yarattığı
demokratik sistem olduğunu söyledi. YPG ve YPJ güçlerinin direnişini “Biji YPG” “Biji YPJ” diyerek selamlayan
Hedley, “Umarım Kobanê özgürleşecek ve bir sonraki
ziyaretimizde açıklamamızı Kobanê’de yapacağız” dedi.
KİNG: ELİMİZDEN GELENİ YAPMAK İSTİYORUZ’
Mehser köyünde sendikacılar adına ilk açıklamayı,
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) Cinsiyet
Eşitliği Direktörü Chidi King yaptı. Kobanê’de yaşanan
direnişi ve DAİŞ çetelerinin saldırılarının ardından ortaya çıkan insani krizi yakından takip etmek için bölgeye
geldiklerini belirten King, bu amaçla Suruç belediyesini
ve ardından da Kobanêlilerin yaşadıkları çadır kentleri
ziyaret ettiklerini belirtti. King, “Kürdistan’da bir sorun
yaşanıyor ve biz de bu sorunun çözümü için elimizden
geleni yapmak istiyoruz. Bölge halkının ve belediyelerin Kobanêliler için canla başla çalıştıklarını gördük.
Döndüğümüzde tüm ülkelerin hükümetlerine insani
yardım konusunda çağrımızı yapacağız” dedi.
CHAGAS: ORADA HEDEF İNŞA EDİLEN SİSTEM
Avrupa Taşımacılık Çalışanları Federasyonu (ETF)
Genel Sekreteri, Eduardo Chagas ise DAİŞ çetelerinin
Kobanê’ye saldırısının tesadüf olmadığını saldırıların
amacının Kobanê’de inşa edilen toplumsal sistem
olduğunu vurguladı. Chagas, “Biz sendikalar olarak
Kobanê’de yaratılan değerlerin yanında olacağız. Söz
bitti artık eylem zamanıdır. Gücümüz oranında elimizden
geleni yapacağız” dedi. Chagas ayrıca bölgenin diğer illerinde yaptıkları ziyaretlerde hükümetin yardımlar konusunda saldırıların ardından göç etmek zorunda kalan Kürt
ve Êzîdîlere olumsuz anlamda ayrımcılık uyguladığını
gözlemlediklerini ekledi.
ÖZGEN: CEHENNEME KARŞI BİRLİKTEYİZ
Basın açıklamasına söz alan KESK Eş Genel Başkanı
Lami Özgen de uluslararası güçlerin Ortadoğu’yu halklar için cehenneme dönüştürmeye çalıştığına dikkat çekti.
Özgen, “Biz de tüm dünya emekçileri olarak onların
yaratmak istediği cehenneme karşı bu direnişin hem
yanında olacağız hem de parçası olacağız” dedi. Özgen
Ortadoğu’da demokratik gelecek halkların elleriyle
şekillenene kadar mücadelelerine emekçiler olarak devam edeceklerini söyledi.
BEKO: KOBANÊ HALKININ YANINDAYIZ
DİSK Gene Başkanı Kani Beko ise Ortadoğu’da halklara yönelen saldırıların arkasında ABD emperyalizmi,
işbirlikçileri ve AKP hükümetinin olduğunu vurguladı. Kobanê halkıyla dayanışmak amacıyla daha önce de sınır
hattına geldiklerini hatırlatan Beko, “Kobanê halkının
yanında olduğumuzu bir kez daha söylüyoruz. Bu topraklarda kardeşçe yaşam istiyoruz. ABD emperyalizmi ve İŞİD çetelerine bu topraklar mezar edilmelidir.
Önümüzdeki dönemde bizi büyük görevler bekliyor.
Avrupa ve dünyada emekçiler olarak sesiniz olacağız”
dedi. Beko da hükümetin insani yardım noktasında
göç eden Kobanêliler ve Êzîdîlere ayrımcı politikalar
uyguladığına dikkat çekti.
KÖSE: YPJ TÜM KADINLAR
İÇİN MÜCADELE EDİYOR
Kobanê’de çetelere karşı mücadele yürüten YPJ
güçlerinin mücadelesine değinen KESK Eş Genel Başkanı
Şaziye Köse ise DAİŞ çetecilerine karşı kadınların
gösterdiği direnişin kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi olduğunu söyledi ve sözlerine, “Arin Mirkan
gericiliğe karşı bedenini siper ederek bu mücadelenin
sembolü oldu. Biz emekçi kadınlar olarak bu kavganın
göbeğindeyiz” diye devam etti.
Sendikacılar açıklamanın ardından direniş nöbeti eylemcileriyle birlikte sınır hattında oluşturdukları insan
zinciri eylemi ile Kobanê direnişini selamladı.
%30
indirim
Tüm reklamlarınız
%40
indirim
Yeni yıl kutlamalarınız
ücretsiz
Tüm seri ilanlarınız
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
İşçi Parti, Britanya’nın büyük
şirketlerinin kadın ve erkeklere
ödenen maaşların ortalamasını
yayınlanmasının mecburi olması
için meclise yasa tasarısı sundu.
Parlamentoda oylanan önerge 258 milletvekilinin desteğiyle ilk oylamadan geçti.
Muhafazakar Parti’li Hükümetin desteği
bulunmadan, önergenin genel seçim öncesi geçmesi zor görünüyor.
Oylama, 2010 Eşitlik Yasasının 78’inci
bölümünün yürürlüğe girmesini sağlamak için
yapıldı- yasa 250’den fazla işçi çalıştıran şirketleri
kapsıyor.
Veriler kadın ve erkekler arası maaş
farkı %9.4’te olduğu görülüyor.
Oylama öncesi, kadın ve erkeklerin eşit
maaşlar almalarını destekleyenler Parlamentonun önünde toplandılar. Eyleme, 1967 yılında
eşit maaş için kampanya yürüten, Ford araba
üreticisinin Dagenham’da bulunan fabrikasında
çalışan, kadınlarda katıldı. Kadınların mücadelelerinin, 1970 Eşit Maaş Yasasının çıkartılmasında
büyük rol oynadığı düşünülüyor. Konuyla ilgili, Made in Dagenham adında film ve müzikal
yapılmıştı. Müzikalin başrolünde oynayan Gemma
Arterton’da eyleme katıldı. Dagenham grevlerinde
yer alan Eileen Pullen, ‘‘Yasanın geçmesinin üzerinde 40 sene geçti ve artık bu konu tamamlanmış
olması gerekiyor. Kadınlar her zaman mücadele
etmeye devam etmek zorundalar,’’ dedi.
Büyük şirketlerden, gönüllü olarak, istenilen
cinsler arası maaş farkı sonucunda, 7 bin şirketten
sadece beşi bu bilgiyi sağladı. Bilgi sağlayan şirketlerin verileri, kadın ve erkelerin maaşları arasın
farkların olduğunu gösterdiği bildirildi.
Muhafazakar Bakanlar oy kullanmazken, önergeyi ret eden sekiz milletvekili Muhafazakar Parti’liydi.
Yasayı eleştirenler, şirketler için gereksiz evrak
işi ve bürokrasi yaratacağını savundular.
13 yaşındaki çocuk cinayetten tutuklandı
Pazar akşamı,
Edmonton’da, 53
yaşındaki Christopher
John Barry bıçaklı
saldırı sonucunda
öldürüldü.
Cinayete ilişkin, 13 ve 14
yaşlarında beş çocuk, göz altına
alındı.
Olay, Edmonton Green’de
bulunan Bricklan Court’ta Pazar
akşamı saat 19:50 civarlarında
gerçekleşti.
Çevresinde
Jack
olarak
bilinen adam, binaya bir partiye
gitmek için girmek isteyen bir
grup gençle tartışmaya girdiği
ve daha sonra kendisine bıçakla
saldırdıkları bildirildi.
Cinayet
şüphesiyle
göz
altına alınan dört çocuk daha
sonra koşullu olarak salı verildiler. Yasal sebeplerden kaynaklı
ismi belirtilmeyen 13 yaşındaki
çocuk tutuklandı. Tutuklanan
çocuk bugün (Çarşamba) Highburry Magistrates mahkemesine
çıkartılacak.
Son 16 günde üç cinayetin işlenmesinden dolayı polis
çevrede devriyeleri arttırdıklarını
açıkladı. Enfield Polis biri-
mi, Başkomiseri Carl Robinson, bölgede yaşanan şiddet
olaylarının önüne geçmek için
çalışma yürüttüklerini belirtti.
Seçimlere yaklaşırken her parti her konuda bir çok vaatte bulunuyor. Bu vaatler her konuda ortada dolaşırken eğitim konusunda
tehlike çanları çalmaya başlıyor. Bu konuda ortada kesin rakamlar
olmazken Koalisyon hükümetinin son 4.5 yıldır ortağı olan Liberal parti resmen ‘eteğindeki taşları’ dökmeye başlayıp deyim yerindeyse seçim çalışmalarına start verdi.
İngiltere’deki saygın eğitimciler sitesi TES’in Liberal parti yetkililerinden aldıkları bilgilere göre, eğer Konservatif parti tekrar iktidara gelirse, eğitim bütçesinin dört de birinin tasarruf politikaları
altında kesintiye uğrama durumu var. Bu sayının yıllık miktarı
ise 13 milyar sterline tekabül ediyor. Bu rakamın 9 milyar sterlini
ilk ve orta okul bütçesinden kesilmesi planlanırken, bu kesintiler
sonucu 2 milyon öğrencinin eğitiminin etkileneceği düşünülüyor.
Daha büyük bir tehlike ise dar gelirli ailelerin çocukları için okullara yapılan ek ödenek ‘pupils premium’ dan 640 milyon kesinti
yapılması planlanıyor. Buda okulların yaptıkları bir çok ek destek
programın son bulması anlamına gelecek.
Hiç şüphesiz bu kesintiler hepimizi korkutmaya yetiyor. Fakat
kesinti planları burada durmuyor. Konservatif parti yukarda belirtilenlerin yanında ayrıca ana okul bütçesinden 775 milyon sterlin, 16-19 yaş bütçesinden de 1.6 milyar kesinti planları yapıyor. En
son açıklanan sonbahar bütçesinde sağlık hariç her kamu alanından
kesinti yapacağı söyleyen maliye Bakanı Osborne ‘ nun ne demek
istediği şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Şimdiye kadar bu yazıda su an iktidarda olan Konservatif partinin önümüzdeki dönem eğitim politikalarını işlemeye çalıştık.
Yukarda verdiğimiz rakamlar bu partinin eğitime ne kadar değer
verdiğini konusunda umarım sizlere bazı ipuçları vermiştir. Kesintilerin dışında Konservatif ve koalisyon ortağı Liberal parti iktidarda olduğu dönemde aynı zamanda bir çok yeni uygulama getirerek kaliteli ve eşit bir eğitim hakkına son 4.5 yıl boyunca sayısız
saldırıda bulundu. Büyük bir skandal olan akademi okulu projesinin genişletilmesi, serbest (free) okul anlayışını başlatmak, ırkçı
ve gerici kokan bir müfredat, üniversite harçlarının £9000’a artışı
ve EMA programın son bulması bu hükümetin eğitime verdiği
değeri göstermek için yeterli örnekler.
Koalisyon hükümeti iktidar olduğu günden beri ağzından
düşürmediği bütçe açığı öyle görünüyor ki önümüzdeki dönem
hatta ve hatta önümüzdeki seçim sonrası gündemden düşmeyecek
gibi. Şimdiye kadar yapılan onca kesinti ile sadece 35 milyar sterlin
tasarruf yapan koalisyon hükümeti 55 milyar daha kesinti tasarrufunu önümüzdeki dönem yapmak istediğini her fırsatta dile getiriyor. Belki de bunda daha tehlikelisi ise üç ana partinin de aynı telden çaldığı gerçeği. Üç ana partide bütçe açığını sağlıkta, eğitimde
ve kamu alanlarında yapılacak tasarruflar ile kapatacaklarını
söylerken hiç biri alternatif sayılabilecek bir politika üretmiyor.
Yaklaşık 120 milyarı tutan vergi borcunu büyük şirketlerden almaktansa kamu alanlarına saldıran bu partilerin aslında aynı renk
olduklarını görmemiz zor olmasa gerek.
Konservatif ve Liberal’ler bunları söyleyip uygularken muhalefet olan işçi partisi acaba alternatif olarak ne sunuyor?
Maalesef hiç bir şey! Koalisyon hükümeti bu uygulamalar ile
eğitimciler, aileler ve öğrenciler tarafından büyük tepkiler toplarken, işçi partisinin bu anlayışa karşı alternatiflerinin olmaması gerçekten şaşırtıcı. Bırakın eğitimde bir alternatifinin olmasını hiç bir
alternatif politika üretemeyen işçi partisinin sırf bunun yüzünden
bir sonraki genel seçimleri kazanması zor gibi görünüyor. Genel
seçimlere yaklaşırken hem eğitim hem de diğer bir çok alanda
söylenilenlere kulak vermemiz önemli. Bununla beraber işçi ve
emekçi haklarını ve taleplerini dile getiren, ırkçı kokmayan ve entegrasyon ihtiyacına cevap verecek oluşumlara destek vermek en
doğru karar olacaktır.
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
8
Ülker’e Londra’da protesto 2014 yılı
Google’da en
çok arananlar
Dünya genelinde 2014 yılında Google’da
en çok aranan ilk onun ilk sırasını Hollywood
aktörü Robin Williams alırken, Daiş en çok
aranan sekizinci sırada yer aldı.
Ilk 10:
27 Ekim’de Öz Gıda İş sendikasından
GIDA-IŞ sendikasına geçtikleri için
işten atılan ve yaklaşık 52 gündür
grevde olan Ülker işçilerine bir destek
te Londra’dan geldi.
Kısa bir süre önce İngiliz yiyecek devi United Biscuits
‘ i 2 milyar sterline alan Ülker yada diğer adıyla Yıldız
Holding, içerde işçilerinin haklarını yok sayarken dışarıya
farklı görünmeye çalıştı. 3 Kasım 2014’te United Biscuitsi alan Ülker, 10 Kasım’da Liverpool fabrikasında
çalışan işçilerin hastalık ödemelerini kesip Noel bayram
tatillerini kıstı. Bunun yanında üretimi başka bir ülkeye
taşımak isteyen Ülker, karşılarında 700 işçinin grevi ile
karşılaştılar.. Yine 28 Kasım’da ise bu kez Glasgow’daki
fabrikada 202 işçinin işine son vererek adeta Ingiltere’ye
geldiğini belli etti.
United Biscuits’i aldıktan sonra bu hafta ilk defa
Ingiltere’yi ziyaret eden yetkililer Daymer üyeleri
tarafından protesto edildiler. United Biscuits’in Londra’nın
Hayes bölgesinde bulunan Merkez binasına Ülker temsilcilerinin olduğu saatte ziyaret eden Day-mer üyeleri hem
United Biscuits işçilerini hem de bölgedeki diğer şirket
işçilerini Ülker’in marifetleri konusunda bilgilendirdi.
Bu çalışmayı İngiliz Unite, GMB sendikalarının yani sıra
Uluslararası Gıda İsçileri Sendikaları Federasyonu ile devam edeceğini belirten Day-mer yetkileri, yeni yılda bu
konuda çalışmaların devam edeceğini söylediler.
1. Robin Williams 2. World Cup 3. Ebola 4. Malaysia Airlines 5 .ALS Ice Bucket Challenge 6. Flappy Bird 7. Conchita Wurst 8. ISIS 9. Frozen 10. Sochi Olympics
Britanya’da ise ilk
10’daki birinci sırayı dünya kupası alırken, ikinci
sırayı da İphone6 aldı.
Britanya ilk
10:
1. World Cup 2014 2. iPhone 6 3. Peaches Geldof 4. Robin Williams 5. Rik Mayall 6. Flappy Bird 7. Ebola 8. Philip Seymour Hoffman 9. Grand National 2014 10. Jennifer Lawrence
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
‘Adalet Yoksa Barış ta Yok’
ABD’de polis tarafından boğazı
sıkılarak öldürülen Eric Garner için düzenlenen gösteriler
devam ederken, polis şiddetini
protesto etmek amacıyla
Londra’da da bir eylem
gerçekleştirildi. Yüzlerce kişinin
katılımıyla gerçekleştirilen
eylemde, Avrupa’nın en büyük
alışveriş merkezi olan Westfield
AVM’si ticarete kapatıldı. Eric
Garner’ın son sözlerine atfen
‘nefes alamıyorum’, ‘adalet
yoksa barışta yok’ sloganlarını
atan eylemciler, eylemin bir
anında kendilerini yere atarak
ABD ve İngiltere’deki ırkçı polis
saldırılarını protesto ettiler.
Gösteri hakkını kullanan kitleye
güvenlik görevlileriyle birlikte saldıran
polis, 76 kişiyi gözaltına aldı. Yaşanan
gözaltılar sonrası daha da öfkelenen eylemciler, AVM’ye tüm giriş ve çıkışları
kapatarak karşılık verdi. Yaşanan polis
saldırısının Londra’nın Uxbridge semtinde
duyulmasıyla birlikte, burada da eylemler
gelişti.
ABD’de yaşanan katliamlar ve katliam
sorumlularının yargılanmaması genel
olarak siyah işçi ve emekçilerde yoğun
tepki alırken, beyaz yerli halkın yanı sıra
9
BÜYÜK
REKLAM
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
%30
indirim
Tüm reklamlarınız
%40
indirim
Yeni yıl kutlamalarınız
ücretsiz
Tüm seri ilanlarınız
ayrımcılığa maruz kalan geniş göçmen
kesimi de başta Londra olmak üzere,
Avrupa’nın değişik kentlerinde eylemler
gerçekleştiriyor.
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
10
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
Geç keşfedilen ve çabuk unutulan Ezidilerin trajedisi devam ediyor
Alaettin Sinayiç
2 Ağustos sabahı dünya yeni bir topluluk keşfetmişti. Dağ
başlarında büyük kitleler halinde çocuklu, kadınlı, erkekli, yaşlı kervanların görüntüleri dünya televizyonlarının
ekranları aracılığıyla insanlığa hediye ediliyordu. Açlıktan,
susuzluktan, sıcaktan ölen çocukların bedenleri, sırtlarda
taşınan hasta ve yaşlılar, geride sahipsiz bırakılan çocuklar, her kameranın yöneldiği insanın gözyaşları günlerce
insanlık vicdanının kapılarında dolaştı.
Televizyonlar, gazeteler, dergiler tarih sayfalarını
karıştırmaya başladılar, ancak tarih sayfalarının çok
bahsetmediği bir halktı Ezidiler. Bu sefer büyük
kütüphanelerin raflı tozlarından eski seyyahların kitaplarına
koştular. Kimi sözlü tarihe başvurdu. ‘Kim bu Êzidiler’ diye
yazı üzerine yazı yazıldı. ‘72 Ferman yaşayan Ezidiler’ diye
başlıklar atıldı. Her bilir kişi söze 72 ferman ile başladı, ancak kimse bu 72 fermanın ne zaman nerde nasıl yaşadığını
anlatamadı.
Unutuldular...
Tarifi imkansız trajedinin üzerinden dört buçuk ay geçti.
Halen soykırım, katliam, ferman, trajedi, gibi adlandırmalar
kullandığımız bu olayın sonuçları netleşmiş değil maalesef. Bu konuda elimizde olan verilerden birisi Birleşmiş
Milletler’in (BM) hazırladığı Êzîdî raporu. Bu rapora göre;
5 bin erkek DAİŞ tarafından katledildi, 5 ile 7 bin kadın ve
çocuk kaçırıldı, 350 bin kişi de yerinden edildi. Bunlar net
rakamlar değil tabi ki. Bir depremin sonuçlarını anlamak
için enkazın kaldırılması gerekiyor, ama Şengal’de enkaz
halen yerinde duruyor.
Dünyanın ve tarihin tanımadığı bu unutulmuş topluluk kısa bir süre sonra yavaş yavaş unutulmaya başlandı
tekrardan. Artık kimse şuan 350 bin insanın nerde ve hangi
koşullarda yaşadığından bahsetmiyor fazla. Kaçırılan 7 bin
civarında kızın her gün nasıl bir ateşte yandıklarını, nasıl
bir cehennemi yaşadıklarını, kurtulan bir kaç genç kızın
anlatımlarından tahmin edebildiğimiz halde durumlarını
sorgulamayı bıraktık sessizce...
Şengal dağında binlerin yaşam mücadelesi
Güney Kürdistan’ın Duhok ve Zaxo şehirlerindeki okullar, depolar, parklar, evlerin bodrum katları, bitmemiş
inşaatlar, vb yerler halen Ezidiler ile dolu. Şehir içlerinde
ve dışlarında gezerken duvar diplerinde, çadır köşelerinde
çömelmiş, başını yere dikmiş insanlar. Hiçbirinin yüzü gülmüyordu, çocuklar dışında....
İmkanı ve fırsatı bulan yönünü uzaklara verdi, uzaklaştıkça
acım hafifler belki diye. Binlercesi de ‘yakınında olduğum
müddetçe acım hafifler’ diye Şengal dağında yaşam savaşı
vermeye devam ediyor. Savaş diyorum çünkü, Dört tarafı
çeteler tarafından çevrilmiş Şengal dağının tepesinde, dağın
ve kışın koşullarına direnmek en büyük yaşam savaşıdır.
Gıda başta olmak üzere tüm ihtiyaçları ancak uçaklar ile
karşılanabiliyor. Dünyamızın geldiği rezil seviyenin en
acımasız örneklerinden birisi olan Şengal dağının tepesindeki Ezidiler, insanlığın ölen vicdanına en büyük kanıt olarak
öylece duruyor. Biliyorum yapamayacaksınız, ama yine de
bir an düşünün; kışın ortasındasınız, sadece taşlardan ve
büyük kayalardan oluşan ağaçsız, susuz yüksek bir dağın
tepesindesiniz, tüm etrafınız insanlık düşmanı kara sakallı
ve kara bayraklı yaratıklar tarafından çevrelenmiş, açsınız,
susuzsunuz, üşüyorsunuz, halinize üzülüp daha da üşüyor
yüreğiniz yalnızlıktan...
Hallerine sadece ağlayabiliyorlar
Geçen hafta Şengal dağına çıkmış bir gazetecinin yaptığı
röportajları çözmek için BBC televizyonuna gittim. BBC
muhabirine konuşan, anaları, babaları, çocukları dinledim.
İnsan dinledikçe utanıyor kendisinden, yediklerinden, içtiklerinden, giydiklerinden ve yaşadığı tüm yaşamından
utanıyor. Röportaj süresince konuşan adamın yanında oturan
ve durmadan ağlayan bir ananın ‘neden ağlıyorsunuz’ sorusuna verdiği ‘Halimize ağlıyorum kızım’ cevabı, yaşadıkları
acıların artık limitsiz ve tarifsiz olduğunu artık hiç bir sözün
bu acıyı anlatmaya yetmediğini gösteriyordu.
Ambargo ile terbiye edilmek istenen
Rojava’da bir göçmen kampı
Aslında bu yazının esas konusu Rojava ziyaretimde iki
gün kaldığım Newroz kampıydı. Tabi Newroz kampına gelmeden önce yukarıda yazdıklarımı belirtmeden geçemedim.
Yaklaşık bir ay önce ziyaret ettiğim Newroz kampında
7645 Ezidi yaşıyordu. Kamp Cezire kantonunda bulunan
Derik kentinin 5 km dışında kurulmuş. Newroz kampından
Ezidilerle birlikte 20 tane Arap aile de yaşıyor. Bu aileler
Halep bölgesinden gelen Araplar.
Kamp, Cezire kantonu hükümeti denetiminde bulunuyor. Çocukların eğitimi ve kampın genel sağlık hizmetleri
Heyva Sor a Kurdistan tarafından yürütülüyor. Unicef,
Save the Children, UNCHR gibi uluslararası kuruluşlar
belli bir süre sonra yetersiz düzeyde olsa da sorumluluk almaya başlamış. Uluslararası kuruluşların tam sorumluluk
almamasının altında halen Rojava’nın uluslararası alanda
tanınmamasından kaynaklanıyor.
Kampın genel tüm ihtiyaçları daha çok dışarıdan gelen yardımlarla sağlanıyor. Ancak yardımların ulaşmasında
da halen ciddi sıkıntılar mevcut. Örneğin bir süre önce
Almanya’dan Newroz kampı için gönderilen bir kamyon
dolusu ayakkabıya Güney Kürdistan hükümeti tarafından el
konulmuştu.
Diğer mülteci kamplarına benzemiyor
Bildiğimiz klasik mülteci kamplarına benzemeyen bir
yönetim tarzı yaratılmaya çalışılıyor. Oluşturulan komünler
ve meclislerle kampta yaşayanların kendi kararlarını verebilecekleri bir sistem oluşturulmaya çalışılıyor. Birisi kadınlar
için birisi de erkekler için olan ve ‘toplumsal çadırlar’ dedikleri iki tane çadır var. Bu toplumsal çadırlarda tüm sorunlar
tartışılıp çözüm bulunmaya çalışılıyor. Ezidi toplumunun
içine kapanık yapısı ve kendi arasındaki Şih, Mir, Pir, Mirid,
Feqir, Qewal gibi toplum içindeki rolleri itibariyle birbirlerinden ayrışmış toplumsal katmanlar olmasına rağmen bu
komünlerde herkesin yer alması sağlanıyor.
Kampın yöneticilerinden Leyla Azad, kendi kendini
yönetme ve koruma bilincini geliştirmeye çalıştıklarını belirtiyor. Ezidilerin özgün bir toplumsal yapılarının olduğunu
ve bu özgünlüklerinin daha çok ‘katliam belleğine’ sahip
olmalarından kaynaklandığını ve bunun neticesinde de
kendisini izole etmiş, kapalı bir toplum ortaya çıktığını ifade
ediyor.
Kampta 3 tane bakkaliye, bir berber ve bir terzi çadırı bulunuyor. Bu çadırlar yine orada yaşayan Ezidiler tarafından
işletiliyor. Kampta aynı zamanda çocukların eğitimi için
kurulan iki tane büyük çadır var. Heyva Sor ve Unicef’in
hizmet verdiği bu çadırlarda çocuklara gerekli tüm eğitim
sağlanıyor. Yine gençler için iki tane büyük çadır kurulmuş.
Derik kültür-sanat kurumu ve Save The Children’ın ortaklaşa
verdiği hizmet çerçevesinde gençlere kültür-sanat başta olmak üzere değişik konularda eğitim veriliyor.
Kampta kaldığım süre boyunca konuştuğum hemen hemen
tüm insanlarda büyük bir umutsuz, güvensiz ve içine kapanık
bir ruh hali gözlemledim. İhanete uğradıklarını, satıldıklarını,
siyasi çıkarlar için feda edildiklerini düşünüyorlar. ‘Gelecekten beklentiniz nedir’ sorusuna çoğundan bir cevap alamamak, aslında yaşadıkları umut, inanç ve güven bunalımının
yeniden tesisinin ne kadar zor olacağını anlatıyordu bana...
Yardım Zamanı
Kampta yaşayan insanların en büyük ihtiyaçları arasında,
kışlık elbise, temizlik malzemeleri ve ilaç gibi çeşitli ihtiyaçlar bulunuyor. Kamp yönetiminin bu yönlü Avrupa’da
yaşayan duyarlı insanlardan beklentisi ve talebi yüksek. Bu
konuda yardımcı olmak isteyenler Heyva Sor a Kurdistan üzerinden bağışlarını kampa ulaştırılabilirler.
11
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
12
Urmiye Cezaevindeki açlık
grevcilerine öğrencilerden destek
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
13
KCC’de Kobane ve
Şengal şehitleri anıldı
Köşe Yazısı
ALİ
ERDOĞAN
[email protected]
Türkiye’de yapılan bir darbedir!
Erdoğan,
devlet
yönetimini
ele geçirdikten sonra, kafasındaki
programı hayata geçirmek için, yavaş
yavaş örgütlenmeye, kadrolaşmaya
başladı. Tüm beyanatların ruhunu Türk
– İslam sentezi üzerinde kurgulamaya
başladı.
İran’ın Urmiye kentinde 29
Kürt tutsağın katıldığı açlık
grevine bir destek de başkent
Londra’da bulunan SOAS
üniversitesinde okuyan
öğrencilerden geldi. Üniversite binası önünde bir gösteri
gerçekleştiren öğrenciler,
İran rejimini protesto edip
mahkumların taleplerinin
derhal karşılanmasını talep
ettiler.
Cuma günü yapılan eylemde tutsakların
resimleri eylem yerine asılırken, idamları
protesto etmek için de sembolik bir idam
sehpası kuruldu.
Cezaevlerinde bulunan Kürt tutsaklara
yönelik baskı ve idamların artış gösterdiğini
belirten konuşmacılar, Birleşmiş Milletler
başta olmak üzere tüm demokratik ülkeler,
sivil toplum örgütlerine mahkumların talepleri kabul etmesi için İran rejimine baskıda
bulunmaları çağrısını yaptılar.
Kürt tutsaklardan bazılarının açlık grevi
nedeniyle ölüm sınırına geldiğine dikkat
çeken konuşmacılar İngiliz Hükümeti’nin
ölümlerin engellenmesi için devreye
girmesini talep ettiler.
KCD-E’den İran’daki Kürt siyasi
tutsakları sahiplenme çağrısı
KCD-E İran rejiminin Kürt siyasi tutsaklara verdiği idam kararını kınadı ve
tutsakları sahiplenmeye çağırdı.
Yazılı bir açıklama yapan Kürt Demokratik Toplum Merkezi (KCD-E) Eşbaşkanlığı
İran devletinin son dönemlerde yine yıllardır
yaptığı gibi Kürt halkının üzerindeki faşist
baskılarını attırdığını, başta kadınlar olmak üzere, gazeteci, akademisyen ve insan hakları aktivistlerinin yaşam hakkının
bir bütünen tehdit altında olduğuna dikkat
çekti.
Sömürgeci İran devletinin Dehaklardan
aldığı zalimane kültürü ile her gün başta
Kürt halkı olmak üzere gerici rejime muhalif bütün kesimleri idam etmekte ve bir
bütün halkı idamla tehdit ettiğini kaydetti.
Özellikle Kobanê direnişine destek veren
tutsaklar üzerinde DAİŞ’i desteklercesine
bir sindirme politikası ile yaklaşan geri İran
devletinin bu tutumu ile Kürdistan halkının
direniş birliğinden ne kadar korktuğunu
gösterdiğini vurguladı.
İran ve Türkiye Cumhuriyeti gerici rejimleri başta olmak üzere, bütün gerici ve
sömürgeciler adına Kürt halkına vahşice
saldıran barbar DAİŞ çetelerinin üstlendiği
görevi başaramayınca barbar DAİŞ’in
efendilerinin Kürt halkının katliam ve
sindirme politikalarını birinci elden yapmaya devam ettiğini vurguladı.
“Kürdistan’ın her karışını Çarçıra
Meydanı’na çevirerek, her gün Kürt halkını
idam sehpalarına döndüren bu gerici, faşist
İran devleti bilmelidir ki Kürt halkını artık
istediği gibi sömürüp katledemeyecektir. Kürt halkı felsefesini Önder Apo’dan,
direnişini Mazlumlardan, Sakinelerden,
Xiziri, Kemanger, Elemhuli ve Arinlerden
almaktadır” denilen açıklamada bugün ölüm
kokan zindanlarda direnen Kürt tutsakların
milyonları temsil ettiği ve bu direnişin milyonlar olup, serhildana dönüşeceğini de
kaydetti.
“Urmiye Amed’dir Hewler’dir, Kobanêdir” denilen açıklamada Avrupa’da başta
Kürt halkı olmak üzere, dostlar, demokratik kurum ve çevrelere Kürt tutsakların
direnişinin sesi olmaya ve İran rejiminin
sindirme, idam politikalarını teşhir etme,
kınamak için demokratik eylemleri yükseltmeye çağırdı. Açıklamada, “Rojhilat’ın
idamı, Bakur’un, Başur’un, Rojava’nın
idamıdır” dedi.
KCD-E, başta BM olmak üzere,
yaptırım gücü olan bütün kuruluşların
sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye
çağırdı. İşkence ve idam insanlık suçunu
sessizce seyretmenin ortak olmak anlamına
geldiğini de vurguladı.
Haringey’de bulunan
Kürt Toplum Merkezinde
Kobane ve Şengal’de Daiş
çetelerine karşı yürütülen
mücadele’de yaşamını
yitirenler anıldı.
Pazar günü KCC’de yapılan anmaya
çok sayıda kişi katıldı. Bir dakikalık saygı
duruşu ile başlayan anma, daha sonra KCK
yürütme konseyi üyesi Zübeyir Aydar’ın
konuşması ile devam etti. Skype üzerinden anmaya katılan Aydar konuşmasına
şehitleri anarak başlarken, yaşamını
yitirenlerin anısına bağlı olarak mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.
Türkiye ve Kürdistan’daki son siyasi
gelişmelere de değinen Aydar, Kobane’nin
Kürt halkının direnişinin bir sembolü
haline geldiğini ifade etti. Devam eden
çözüm sürecine de değinen Aydar şunları
belirtti: ‘‘Başkan Apo’nun ortaya koyduğu
çözüm projesi gerçekçi bir projedir.
Tüm halkların yararına olan bir projedir,
Türkiye’yi büyüten bir projedir. Türk devleti bu projenin gereklerini yapmaz ve eski
oyalama siyasetini yürütürse, çatışmaların
tekrardan başlaması kaçınılmaz olacaktır.
Bu noktada sürecin gidişatı Türk devletinin çözüm sürecine yaklaşımındaki
samimiyete bağlıdır.’’
Aydar son olarak Avrupa’da yaşayan
Kürtlere de seslenerek, mevcut sürecin
çok hassas olduğunu ve bu sürecin en üst
düzeyde eylemlik ve etkinliklerle daha
fazla sahiplenilmesi gerektiğini ifade etti.
Kış aylarının da gelmesiyle beraber yerin-
den edilen Kürtlerin durumuna da değinen
Aydar, Avrupa’da yaşayan Kürt halkının
kardeşlerini maddi anlamda da yalnız
bırakmaması gerektiğini belirtti.
Anma daha sonra Kobane direnişini
anlatan sinevizyon gösterimi ve ardından
ikram edilen yemeklerden sonra sona erdi.
İstanbul demek Türkiye demektir.
İstanbul amblemini camiyi (İslamiyeti)
çağrıştıran bir motif aldı. Fikirdaşı,
dava arkadaşı Ankara belediye başkanı
“böyle eserin içine tüküreyim” diyerek heykellere karşı çıktı. Çünkü
İslam’da resim, heykel yasak, put
olarak kabul edilir. Reklamların %7080’nı İslam motifleri kullanılıyor;
toplumu hazırlamak için. Türkiye
Cumhuriyeti’n
başındaki
“T.C.”
kaldırıldı. Yakında Türkiye’nin adı
“Türk İslam Cumhuriyeti” olacak.
Halkı İslam rejimine sokmak için
pek çok projeleri vardır: Aile imamlığı
kurulacak. Günün herhangi bir saatinde kapılarınız tıklanacak “Selamualeyküm, ben sizin aile imamınızım,
dini konusunda ne sıkıntınız var?” diyecek. Şehirler arası yollarda mescitler
yapılacak. Bir namaz saatinde orda
geçerken durdurulacaksın. “Namazını
kıl da git” diyecek görevli. Karşı çıkma
olanağın olmayacak.
Karma eğitim son bulacak. Kitle
taşımada ayrı (kadın-erkek) otobüs ve
plajlarda ayrı mekanlar olacak. Başı
açık kadın dışarda gezdirilmediği gibi,
yanında erkek olmadan ne çarşıda
gezecek ve ne de seyahat edebilecek.
Tek kelimeyle Şeriatı biraz soslayarak
uygulayacak.
Bu projelerine mani olacak askeri
kanadın üst komutanlarını Ergenekon, Balyoz ve benzer davalarla darbe
yapacaklardı diye ceza evine yolladı.
Maksadı onlara bir ayar vermekti.
Başarıda sağladı. Asker ülkenin her
şeyine müdahale ediyordu. Bir odacının
tayini bile karakol komutanından onay
alınıyordu. Yani ülkenin her yerinde
askeri vesayet vardı. O kalktı. Yerine
Evrensel Demokratik uygulamalar
mı geldi? Hayır. Erdoğan’ın ağzından
çıkacak bir çift söze bağlandı.
Anayasa Mahkemesi hariç, diğer
tüm devlet kurumlarını ele geçirdi: Yasamayı, yargıyı, polisi, askeri kurumlarını ve hatta Jandarmayı
İçişleri bakanlığına yani kendisine
bağladı. Polise ağır silah alma yetkisini
verdi. Ağır silah: Zırhlı araçları imha
eden silah. Polis bu silahı kime karşı
kullanacak?
Erdoğan, iktidara gelirken bir ortağı
vardı. Gülen Cemaati. Uzun bir süre
ortak çalıştılar. Cezalandırmak istedikleri Kürtleri sahte gerekçeleri birlikte üreterek binlercesini işkenceye
aldılar KCK operasyonlarla cezaevlerine tıktılar. Çocuk, kadın, yaşlı demeden öldürdüler. Devletin uçaklarıyla
Roboski’de, ekmek peşinde koşan
35 Kürt vatandaşını parçalayarak
öldürdüler. Hiç kimse yargılanmadı
bugüne dek.
IŞİD, kendisine biat etmeyeni
öldürüyor, kim olursa olsun. Müslümanda olsa... Erdoğan’da kendisine
biat etmeyen Gülen kadrolarını ve
sempatizanları basın elemanı olsa da
sindirmek istiyor.
Yazımızın başlığını, bu bir darbedir
demiştim. Darbede ne olur? Halk
sokağa çıkamaz. Çıkan (asker) polis
jopuyla bertaraf edilir. Zaten ediliyor.
Son çıkan “güvenlik yasasıyla” polis
halka ateş edecek. Dünyanın hiç bir
yerinde polis “senden şüpheleniyorum.
Senin üstünü, iş yerini ve evini
arayacağım. Seni göz altına alacağım.
Canım öyle istiyor” demez. Bu yasal
hale geldi. Bu uygulamalar ancak darbe
ortamında olur. Halk arasında bir söz
vardır: “ağzım kıza ama özüm geline”
der. Erdoğan, kendi uygulamalarına
karşı çıkacak kişilere gözdağı veriyor.
Sıradaki vatandaşa bile tahammülü
yok. “Ananı al da git” demedi mi?
“Yaptıklarıma ve yapacaklarıma kuzu
kuzu uyacaksınız” diyor.
Yapılan yolsuzluk ve rüşvetin yıl
dönümüdür 14 Aralık. Üstünü örtmek ve unutturmak için gündemi
değiştiriyor. Durup dururken liselere
Osmanlıca dersi konulacağını söylerken “İsteseniz de istemeseniz de bu
dersı göreceksiniz” diyor. ‘Benim her
istediğimi yapacaaksınız. Yapmazsanız
sonunuz Gülen Cemaatin taraftarları
gibi olur’ demek istiyor. Halkı korkutuyor, sindiriyor. Darbelerin maksadı
bu değil mi? Darbelerde tüm yasalar
rafa kaldırılır. Darbe komitesinin
emirleri uygulanır. Erdoğan yönetiminde, yasalar çiğnenmiyor mu?
Roboski’de devlet güçleri 35 insanı
topluca öldürdü. Yasalar işletilip yapanlar, emir verenler yargılandı mı?
Polis herkesin gözü önünde çocuk,
büyük demeden adam öldürüyor.
Yargılanmıyor. Kazaran yargıya intikal
eden dava olursa, başka şehre alınıyor.
Dava sürüncemede bırakılıyor. Zaman
aşımından dosya kapatılıyor.
Türkiye’de
darbe
kuralları
uygulanıyor şimdilik....
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
14
AVUKAT ŞADİYE ARSLAN’DAN UYARI:
MİRAS VE VERASET HUKUKUNDAKİ
DEĞİŞİKLİKLERE DİKKAT!
ADİL OLMAYABİLİR:
Yeni kanunun İngiltere Hukuk
Komisyonu’nun 6 yıllık bir
çalışması sonucu ortaya çıktığını
söyleyen Arslan şöyle devam etti:
“Mesela eski kanuna göre eğer
evli fakat çocuklarınız yoktuysa
ve yazılı bir vasiyet bırakmadan
öldüyseniz, geride kalan eşiniz mal
ve mülkten sadece £450 bin Pound
alabiliyordu. Mal varlığının gerisi, ölen kişinin anne ve babasına
ve daha sonra kardeşlerine ve
yeğenlerine
paylaştırılıyordu.
Şimdi ise bunda bir sınır yok ve
geride kalan eş bütün mal varlığını
alabiliyor. Tabii ki ölen kişinin
isteği buysa sorun yok fakat ailesine birşey bırakmak istiyorsa o
zaman ortaya sorunlu bir durum
çıkıyor. Bazı uzmanlar mal varlığı
büyükse anne, baba ve kardeşlerin
hak talep edememesinin adaletsiz
olduğunu söylüyor” dedi.
KESİN OLAN TEK
ŞEY ÖLÜM:
Avukat Şadiye Arslan, 1 Ekim
2014’de yürürlüğe giren Miras ve
Vekil kanunu yüzünden vasiyeti
olmayanların daha dezavantajli
olduğunu söyleyerek yazılı vasiyetin her zamankinden daha gerekli olduğunu söyledi.
Levenes Avukatlık Firması’nın
tecrübeli
avukatlarından
ve
ortaklarından Avukat Şadiye Arslan, İngiltere veraset hukukunda
olan değişikliklere dikkat çekerek
1 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe
giren Veraset ve Vekil Kanunu
yüzünden
vasiyet
yapmanın
her zamankinden daha önemli
olduğunu vurguladı.
İngiltere’de yaşayan yetişkin
nüfusunun %50 ile %75’nin vasiyeti olmadığını belirten Arslan
“Mal varlığının ne kadar önemli
olduğu önemli değil herkesin vasiyetname yapmasını tavsiye ederim” dedi.
İngilizler’in “Hayatta kesin
olan tek şey var, o da ölüm” ata
sözüne dikkat çeken Arslan, çoğu
kişinin vasiyet yapma işini göz
ardı ettiğini ve daha sonra bunun geride kalan aileye ve sevilen kişilere sorun çıkardığını
vurguladı. Arslan sözlerine şunları
da ekledi: “Eski kanuna göre eğer
bir kişi hayatını kaybederse ve
vasiyeti yoksa ve evli ise, geride çocuk ve eş bıraktıysa geride
bıraktığı eşi, mal varlığından £250
bin Pound ve giysi mobilya gibi
kişisel malları alabiliyordu. Geride kalan eşin aynı zamanda bütün
kişisel mallarına hak kazandığını
dikkat çeken Arslan, kişisel mal
derken, “vasiyet hukuku buna
para yatırımı dışında olan mallar,
kişisel mallar olarak bakılıyor,
mesela ziynet eşyaları, araba,
mutfak eşyaları, mobilya” dedi.
Geri kalan mal varlığının %50’si
çocuklara ve diğer %50’sinin geliri ise eşe geçiyordu. Fakat yeni
kanundan sonra geri kalan mal
varlığında gelir ve kapital ayrımı
yapılmıyor”.
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
Pakistan’da Taliban okul bastı: En az 126 ölü
RESMİ EVLİLİK
YOKSA RİSKLİ:
Eğer çift evli değilse ve
vasiyet yapılmamışsa geride
bırakılan kişiye hiç bir mal varlığı
kalamayacağına dikkat çeken Arslan şöyle devam etti : “Eğer çift
evli değilse, çocukları varsa ve
vasiyet yoksa o zaman geride kalan
kişiye hiç bir hak olmuyor, ama
mal varlığı 18 yaşına geldiklerinde
çocuklara intikal ettirilebiliyor.
Çocuklar 18 yaşına gelene kadar
da mahkemenin tayin ettiği bir gelir akımı ve mal bırakımı oluyor”.
Avukat Arslan yeni kanunun
değişik aile birimlerini etkileyecek
yenilikler yapıldığını belirterek bu
konuda hukuki tavsiye alınması
gerektiğini sözlerine ekledi.
DUYURU
Roj Kadın Meclisi (RKM)
Kadınlar için Bilgisayar Kursu Başlatıyor
Yetkin ve donanımlı, eğitimli kadrosu ile Roj Kadın Meclisi kadınların kişisel ve mesleki gelişimi için bilgisayar kursu başlatıyor.
Roj Kadın Meclisi, Kadınların yasama aktif katılımını desteklemek için temel ve orta düzeyde bilgisayar kursu başlatmaktadır.
Bilgisayar kursu hiç kullanma bilmeyenler ile mevcut bilgi ve yeteneklerini geliştirmek isteyenleri hedef almaktadır.
Başlama Tarihi: 15/12/2014 PAZARTESİ
Kurs Saatleri: 11:00-13:00 pm
Yer: KURT TOPLUM MERKEZI, 11 Portland Gardens, Fairfax Hall, London N4 1HU
Kurs ücretsizdir
Kayıtlar ve daha fazla bilgi için aşağıdaki telefonları arayınız
Ezgi: 07503961176 | Cigdem: 07846450372 | Email: [email protected]
15
Pakistan’ın Peşaver şehrinde 6 Taliban militanı bir
okulu bastı. Açıklanan son resmi rakama göre 126
kişi yaşamını yitirdi. Ölenlerin en az 84’ü öğrenci.
Ancak henüz resmi kaynaklarca doğrulanmayan
bilgilere göre ölü sayısı 131’e kadar yükseldi.
Yaralı sayısı ise 120’yi aşıyor.
Pakistan’ın Peşaver şehrinde 6
Taliban militanı bir okulu bastı.
Açıklanan son resmi rakama göre
126 kişi yaşamını yitirdi. Ölenlerin
en az 84’ü öğrenci. Ancak henüz
resmi kaynaklarca doğrulanmayan
bilgilere göre ölü sayısı 131’e kadar yükseldi. Yaralı sayısı ise 120’yi
aşıyor. Pakistan ordusu, 6 Taliban
militanının öldürüldüğünü operasy-
onun sona ermek üzere
olduğunu belirtti.
500
öğrencinin
bulunduğu
okulun
etrafını saran polis,
bölgeyi kordon altına
aldı. Pakistan ordusunun finanse ettiği okula
yapılan saldırıyı Pakistan Talibanı olarak
bilinen Tahriki Taliban
Pakistan (TTP) örgütü
üstlendi. Reuters’in haberine göre Taliban,
saldırıya ilişkin yaptığı
açıklamada “Okulu hedef aldık çünkü ordu
ailelerimizi hedef alıyor.
Acılarımızı hissetmelerini istedik” dedi.
Çok sayıda askerin
çocuklarının bu okulda okuduğu
öğrenildi. Saldırganların intihar
saldırılarında kullandıkları ceketleri
giydikleri kaydedildi. Saldırganların
6›sının da öldürüldüğü aktarıldı.
Güvenlik güçleri çok sayıda
öğrenciyi ve öğretmeni tahliye etti.
Pakistan Cumhurbaşkanı Memnun
Hüseyin ve Başbakan Navaz Şerif
yayınladıkları bildirilerle kanlı
saldırıyı kınadıklarını açıkladı.
Hayber-Pahtunva eyalet hükümeti 3
günlük yas ilan etti.
“IŞİD, Felluce’de
150 kadını idam
etti”
Irak’ın Felluce kentinde terör örgütü IŞİD’in,
“militanlarla evlenmeyi kabul etmeyen 150 kadını idam ettiği” ileri sürüldü.
Irak İnsan Hakları Bakanlığından yapılan yazılı
açıklamada, IŞİD örgütünün, Felluce kentinde çok
sayıda cinayet operasyonlarını gerçekleştirdiği ve
öldürülenlerin Saklaviyye Nahiyesi ile el-Cavlan
Mahallesi’nde toplu mezarlara defnettiği belirtildi.
Örgütün, kentteki El-Hadra El-Muhammediyye
Camisi’ni hapishaneye çevirerek, kadın ve erkeklerden
oluşan çok sayıda kişiyi tutukladığı aktarılan açıklamada,
«Felluce’de terör örgütü IŞİD militanlarıyla ‘cihad
nikahını’ kabul etmeyen bazıları hamile 150 kadının, Ebu
Enes el-Libi adındaki militan tarafından idam edildiği”
belirtildi.
Açıklamada IŞİD örgütünün, Enbar vilayetine bağlı
Hadise ilçesinin kuzeyindeki el-Vefa nahiyesi sakinlerinden yüzlerce kişiyi ölümle tehdit ederek göçe zorladığı
öne sürülerek, “Söz konusu aileler, evlerini terk ederek
çölde mahsur kaldı. Göçün zor şartları altında onlarca çocuk hayatını kaybetti» ifadesine yer verildi. Sydney’de rehine
krizi: 3 ölü
Avustralya’nın Sidney kentinde Şeyh olduğunu iddia eden
İran doğumlu Man Haron Monis, bir kafeyi basarak personeli ve müşterileri rehin aldı. Kafenin camından üzerinde
Arapça yazılar olan siyah bir bayrak sallandı. Polis saatler
boyunca kuşatma altında tuttuğu kafeye akşam saatlerinde
operasyon düzenledi. Operasyonda saldırgan dahil 3 kişi
yaşamını yitirdi. Rehine krizi 16 saat sürdü.
Avustralya’nın Sidney kentinde Şeyh
olduğunu iddia eden İran doğumlu Man Haron Monis, bir kafeyi basarak personeli ve
müşterileri rehin aldı. Kafenin camından
üzerinde Arapça yazılar olan siyah bir
bayrak sallandı. Polis saatler boyunca
kuşatma altında tuttuğu kafeye TSİ 17.20
sularında operasyon düzenledi. Operasyonda saldırgan dahil 3 kişi yaşamını yitirdi.
Rehine krizi 16 saat sürdü.
Avustralya’nın Sidney kent merkezindeki
Martin Place Caddesi’nde faaliyet gösteren
Lindt adlı kafeye gelen Man Haron Monis,
burada bulunan 17 kişiyi rehin aldı. Silahlı
saldırgan, kafenin camına Arapça yazılı
bayrak astırdı. Rehinelerden 7’si kafeden
kaçmayı başardı. Avustralya Başbakanı
Tony Abbott rehine krizinin “Derin endişe
uyandırdığını” ve eylemin siyasi amaçlı
olabileceğini söyledi.
Avustralya
vatandaşlarından
sakin
olmalarını isteyen Abbott, “Güvenlik
güçlerimiz bu tür olaylara profesyonelce
yanıt verecek eğitime ve donanıma sahiptir”
dedi. Baskın sonrası Abbott başkanlığında
Ulusal Güvenlik Zirvesi toplandı.
POLİS OPERASYONU
Baskın sonrası Sidney’de güvenlik önlemleri artırılırken, üzerinde ağır silahlar
bulunan polis araçları da kafenin bulunduğu
bölgeye sevk edildi.
Polis kafeye operasyon düzenlerken
saldırgan dahil 3 kişi yaşamını yitirdi. Ölen
rehinelerden birinin 34 yaşındaki bir erkek,
diğerininse 38 yaşındaki bir kadın olduğu
açıklandı. Hastaneye kaldırılan 2 kadının
durumunun endişe verici olmadığı, silahla
omzundan yaralanan bir başka kadının
daha tedavi altına alındığı bildirildi. Olayda bir polisin de hafif şekilde yaralandığı
açıklandı. Basına açıklama yapan Sidney
polisi, olayın örgütlü değil bireysel bir eylem olduğunu açıkladı. Basın açıklamasında
polisin kafeye baskın düzenleme kararını,
içeriden silah sesleri gelmesi üzerine aldığı
belirtildi.
SALDIRGAN KİM?
49 yaşındaki Man Haron Monis’in Kasım
2013’te eşinin öldürülmesi davasında
suçun işlenmesine yardımcı olmak ve Nisan 2014’te cinsel taciz suçlamalarından
yargılandığı ve kefaletle serbest bırakıldığı
açıklandı.
İran doğumlu Monis’in geçtiğimiz hafta
Şii mezhebinden Sünni mezhebine geçtiği
öğrenildi.
16 KİŞİ GÖZALTINA ALINMIŞTI
Avustralya’nın Sydney ve Brisbane
kentlerinde Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)
ile bağlantılı olduklarından şüphelenilen
kişilere yönelik Eylül ayında baskın
düzenlenmişti. 800 polisin katıldığı operasyonda 25 evde gözaltına alınan 16 kişi,
“Avustralya’da terör eylemi düzenlemekle”
suçlanmıştı.
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
16
Maaşı yıllık 1 Milyon
Sterlin üzeri olan adam
trene kaçak bindiği
anlaşılınca işten atıldı
Başkent Londra’da bir bankacı, yıllık
maaşı 1 Milyon sterlinin üzerinde
olduğu halde trenle kent merkezindeki
işine gidip gelirken tam bilet almadığı
için meslekten men edildi.
Uluslararası yatırım kuruluşu BlackRock’ta yönetici olarak çalışan Jonathan Paul Burrows geçen
yıl Londra kent merkezindeki Cannon Street istasyonunda görevliler tarafından yakalanmıştı.Burrows, Londra dışındaki Sussex bölgesinde bulunan Stonegate tren istasyonundan 21,50 Sterlinlik
bileti almadan yolculuk yaptığını kabul etti.
Stonegate bunun yerine sistemdeki bir
boşluktan yararlanarak sadece 7,20 sterlin ödüyordu. Burrows’un tam bilet almayarak ödeme-
kten kaçındığı paranın toplamda 42.550 sterlini
bulduğu belirtiliyor.
İngiltere Finansal Yönetim Otoritesi (FCA)
yılda 1 milyon sterlin kazandığı belirtilen Burrows gibi birinin, finans sektöründe kıdemli bir
konumda çalıştığı için topluma rol modeli olması
gerektiğini belirtti. FCA “dürüst davranmadığı
için” Burrows’u hayat boyu finans sektöründe
çalışmaktan men ettiğini duyurdu.
Burrows bundan önce 42.250 sterlin ile 450
sterlinlik yasal harcamaları da tren şirketine
ödemişti.
‘İngiliz yasaları için İngiliz oyu’ tartışması
İktidarın en büyük ortağı Muhafazakar Parti’nin, İngiltere’yi ilgilendiren konularla ilgili sadece İngiliz
milletvekillerinin söz hakkı olması
yönündeki teklifi tartışmalara neden
oldu. Öneri İskoç ve İrlandalı milletvekillerinin İngiltere ile ilgili yasalarda
oy kullanmamasını getiriyor.
Parlamentonun alt kanadı Avam Kamarası’nın
lideri ve eski Dışişleri Bakanı William
Hague, İngiltere›yi ilgilendiren yasa tasarılarının,
İngiliz milletvekillerinin çoğunluğunun rızasıyla
yasalaşması gerektiğini söyledi. Hague, Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada
açıkladığı “İngiliz yasaları için İngiliz oyları”
önerisinde ayrıca, İngiliz milletvekillerinin yeni
yasa tasarılarının veto haklarının genişletilmesi
teklifinde de bulundu. Plan, parlamentoda bulunan
İskoç milletvekillerinin İngiltere›yi ya da Galler’i
ilgilendiren yasalarla ilgili söz haklarının
olmamasını, İngiliz milletvekillerinin yasalar üzerinde daha fazla söz hakkı olmalarını içeriyor. Muhafazakar
Partili
milletvekillerinin
çoğu, İngiltere›deki okullar ya da sağlık sistemi gibi konularda İskoç milletvekillerinin
söz hakkı varken, «İngiliz milletvekillerinin
İskoçya›daki benzer konularla ilgili söz hakkının
bulunmamasının adil olmadığını» savunuyor. Ancak muhalefetteki İşçi Partisi, İskoçya referandumundan sonra İskoçya’ya daha fazla yetki
verilmesi teklifine “ülkenin çıkarlarından çok,
Muhafazakar Parti’nin çıkarlarını yansıttığı” gerekçesiyle karşı çıkıyor.
Teklifle ilgili yeni yılın başında bir oylama
yapılması planlanıyor ancak İngiliz basını, mevcut
ihtilaflarla bir anlaşmaya varmanın zor olduğunu
bildiriyor.
Tüketici fiyat endeksi
12 yılın en düşük
seviyesine geriledi
İngiltere’de Tüketici Fiyat Endeksi
bu yılın kasım aydında son 12 yılın en
düşük seviyesi olan yüzde 1’e geriledi.
İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi’nden (ONS )
yapılan açıklamaya göre, bu yılın ekim ayında
yüzde 1,3 olan tüketici fiyat endeksindeki artış,
kasım ayında yüzde 1’e indi.
Ekonomistlerin
yüzde
1,2
olacağını
öngördüğü enflasyon oranının beklentilerden fazla azalmasının, düşen petrol fiyatlarının nakliye
maliyetlerini aşağı itmesi ve gıda fiyatlarının gerilemesinden kaynaklandığı belirtildi.
2011 yılında enflasyon yüzde 5 seviyesi üzerinde seyretmesine rağmen son yıllarda
hızla İngiltere Merkez Bankası tarafından hede-
flenen yüzde 2 seviyesinin altına çekildi. Ülkede
Tüketici Fiyat Endeksi en son 2002 yılının eylül
ayında yüzde 0,6 ile bu yılın kasım ayındaki seviyenin altında ölçülmüştü.
Petrol fiyatlarındaki düşüşün de etkisiyle bu
yılın kasım ayında son 12 yılın en düşük enflasyonu kaydedildi
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
17
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
18
Meme kanseri teşhisi kan
testi ile mümkün olabilir
Yalan cezası işe yaramıyor
Yalan söylediği için çocukların cezalandırılmasının bu
hareketten vazgeçmelerinde etkili olmayabileceği ortaya çıktı.
Kanada’daki
McGill
Üniversitesi’nden bilim adamlarının
araştırması, “doğru söylemezsen bir
hafta boyunca bilgisayar yok” gibi
cezaların çocukların yalan söylemesini
engellemediğini gösterdi. Cezanın yalan üzerindeki etkisini inceleyen bilim
adamlarının araştırmasına 4-8 yaşında
372 çocuk katıldı.
Ceza alacağını zannedenler daha çok
yalan söyledi
Oxford üniversitesindeki
araştırmacıların geliştirdiği
test, kandaki çinko seviyesine göre meme kanserinin
belirtilerden önce tespit
edilmesini sağlıyor
Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar,
geliştirdikleri testin kandaki bir metali
tespit ederek memede kitleler oluşmadan
tanı koyulmasını sağlayabileceğini belirtti. Ucuz ve basit testin, mamografide (meme
filminin çekilmesi) kullanılabileceğini belirten bilim adamları, erken teşhisin tedaviden çok daha önemli olduğuna dikkati
çekerek yüzbinlerce kadının hayatının bu
şekilde kurtarılabileceğini vurguladı. Meme dokusunun vücuttaki çinkoyu
toplayıp kan dolaşımına bıraktığını
açıklayan bilim adamları, kanser hücrelerinin daha fazla çinko emdiğini, dolayısıyla
“ağır çinko” seviyesi yüksek kadınlarda
meme kanseri riskinin daha fazla olduğunu
ifade etti. Bilim
adamları,
5
yıl
içinde
kullanılabilecek testin özellikle ailesinde
meme kanserine yakalananların bulunduğu
risk grubundaki kadınlar için “hayat
kurtarıcı” olduğunu belirtti. Araştırmanın sonuçları “Metallomics”
dergisinde yayımlandı. Bilim adamları, masanın üzerine bir
oyuncak koydu ve çocuklardan 1 dakika
boyunca buna bakmamalarını istedi.
Çocukların hareketleri gizli kamerayla
kaydedildi. “Oyuncağa baktın mı” sorusuna çocukların yüzde 66’sı “hayır”
yanıtını vererek yalan söyledi. Oyuncağa
baktıklarında
cezalandırılacakları
söylendiğinde ise çocukların daha fazla
yalan söylediği ortaya çıktı.
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
19
GİK-DER üye toplantısında Suruç gündemdeydi
Londra Göçmen İşçiler Kültür Derneği (GİK-DER)
gerçekleştirdiği üye toplantısında Kobanê direnişini ve
özel olarak da Suruç’taki çadır kentlerdeki Kobanêli
göçmenlerin sorunlarını ele aldı.
“Yalan söylemezsen mutlu olursun”
denilen çocuklar daha az yalan söyledi
Ayrıca “yalan söylemezsen beni
mutlu edersin” ya da “dürüstlük iyi
hissettirir” gibi cümleler kurulduğunda
çocukların daha az yalan söyledikleri
belirlendi. Bilim adamlarından Victoria Talwar, çocuğun ceza ile tehdit
edilmesinin ters etki yarattığını ve
gerçeği söyleme ihtimalini azalttığını
belirtti. Araştırmanın sonuçları McGill
Üniversitesi’nin internet sitesinde
yayımlandı.
Üye toplantısının siyasal gündeminin
konusu Kobanê direnişi ve Suruç’taki çadır
kentler oldu. Yakın zamanda Suruç’a giden
Avrupa Barış ve Demokrasi Meclisi (ABDEM) heyetinde de yer alan AvEG-Kon
Eşbaşkanı Şafak Arabacı, heyetin izlenimleri hakkında bilgi verdi.
Çadır kentlerdeki göçmenlerin acil
ihtiyaçları hakkında detaylı bilgileri de veren
Şafak Arabacı, yürütülen kampanyaların
önemi yanı sıra çadır kamplarda ve sınır nöbetinde yer almak için gönüllü gitme çağrısı
da yaptı.
Son altı aylık dernek çalışmalarını raporunun da okunduğu toplantıda, dernek
çalışmasını ihtiyaçları tartışılırken, üyelerin
dernek çalışmalarını sahiplenme düzeyinin
arttırılmasını önemine dikkat çekildi.
Kobane’de yaşamını yitiren Sibel Bulut
anıldı
Kobanê’de YPJ saflarında DAİŞ çetelerine karşı direnişte 12 Aralık’ta yaşamını
yitiren Sibel Bulut (Sarya Özgür/ Eylem
Deniz) için, GİK-DER’in üye toplantısında
bir anma düzenlendi.
Saygı duruşuyla başlayan ve Sibel
Bulut’un mücadele yaşamı hakkında
bilgilerin verildiği anmada, MLKP
Rojava’nın ve SKB’nin açıklaması okundu.
Kobanê’deki direnişin önemi ve acil görevlere yönelik konuşmanın da yapıldığı anmada, 17 Aralık Çarşamba akşam üstü SKB
Londra’nın Sibel Bulut’la ilgili yapacağı
yürüyüşün bilgisi verildi.
20
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
21
Kuzey Buz Denizi’nde güç kavgası büyüyecek
Danimarka, Kuzey Buz Denizi’nde (Arktik
Okyanusu) 895 bin kilometrekarelik bir alan
için hak talebini Birleşmiş Milletler (BM)‘ye
iletti. Buzullarla kaplı olması nedeniyle yer altı
kaynaklarına ulaşımın ve balıkçılığın mümkün
olmadığı bölge için Rusya 13 yıldır aynı hakkı
talep ediyor.
BM’nin karar vermekte zorlanacağı
talebin Rusya, Danimarka, Kanada
ve ABD gibi Arktik Okyanusu’na
kıyısı bulunan ülkeler arasında yeni
bir diplomatik çekişmeye yol açması
bekleniyor.
Danimarka’nın hak iddia ettiği
bölge, Arktik Okyanusu’nda Grönland Adası ile Sibirya arasında bulunuyor ve yaklaşık bin 800 kilometre
uzunluğunda. Toplamda 895 bin kilometrekarelik bir alanı kapsayan bölge,
Rusya’ya bağlı Sibirya bölgesinden
200 deniz mili (370 km) açığa kadar
uzanıyor.
Arktik’te
bulunan
bölgede
suların 4 bin metreye kadar derinlikte donmuş olması nedeniyle
yeraltı kaynaklarından faydalanılması
mümkün değil. Uzmanlara göre,
Arktik Denizi’nde bulunan yer altı
kaynaklarının büyük kısmı zaten
karaya yakın bölgelerde bulunuyor
ve denize kıyısı olan ülkelerin bu
kaynaklar üzerindeki hakları zaten
belirlenmiş durumda. Bölgede balık
avcılığının mümkün olmadığı da
biliniyor.
Danimarka’nın bu bölgeyi istemesinin esas nedeni ise, geleceğe
yönelik bir yatırım olarak görülüyor.
Hükümet, ileride bu bölgeye ihtiyaç
duyulabileceğini hesaplıyor.
Başvurunun en önemli nedeni
de, Danimarka’nın denizlerdeki dış
sınırlarını daha fazla genişletmek.
42 bin 916 kilometrekarelik ana
topraklarına ek olarak 2 milyon 166
bin kilometrekarelik toprağa sahip
Grönland Adası da Danimarka’ya
bağlı özerk bir ülke konumunda.
GRÖNLAND’DAN İTİBAREN
KARA TOPRAKLARININ
DEVAMLILIĞI İDDİASI
Danimarka makamlarının uzun
yıllar süren çalışmalar sonrası
hazırladığı ve Birleşmiş Milletler
(BM)‘ye sunduğu başvuru, gizli bir
komisyon tarafından görüşülecek.
Başvurunun temelini ise, BM’nin
deniz hukukunu ilgilendiren 1982
BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne
dayanıyor.
BM sözleşmesine göre, bir ülkenin sahip olduğu kara parçalarının
deniz altında da devamlılık arz
ettiğini ispatlanırsa, söz konusu denizlerde bu ülkenin hak talep etmesi
mümkün. Danimarka da, bu hükmü
göz önünde bulundurarak Kuzey
Kutbu’nda Grönland ile Sibirya
arasında uzanan bin 800 kilometre
uzunluğundaki Lomonosov Sırtları
adlı sualtı dağlık bölgeyi gerekçe
gösteriyor. Deniz altındaki bu dağlık
bölgenin Grönland’a yakınlığını
başvurusunda gerekçe gösteren Danimarka, Rusya’nın 370 kilometre
açıklarına kadar olan bölgede hak ta-
lep ediyor.
RUSYA’NIN DA HAK
İDDİA ETTİĞİ BÖLGE
İÇİN DİPLOMATİK
ÇEKİŞME YOLDA
Lomonosov Sırtları için 2001
yılında Rusya da benzer bir şekilde
BM’ye başvurmuş, ancak yeterli
bilimsel kanıtlar sunulmadığı için
başvuruya cevap verilmemişti.
Rusya’nın da aynı bölgeyi istemesi nedeniyle iki ülkenin hükümetlerinin kendi aralarında uzlaşmaları
da söz konusu. Ancak bu durumda
Danimarka’nın bölgeye coğrafik
yakınlığı bulunan Kanada ile Alaska
üzerinden de olsa hak talep etme ihtimali olan ABD ile de uzlaşması gerekebilir.
Daha önce de Norveç ve Rusya’nın
kıyı sınırı bulunduğu Barents Denizi üzerinde benzer bir anlaşmazlık
yaşanmıştı. Barents Denizi’ndeki 200
bin kilometrekareye yakın bir bölge
üzerinde Norveç ve Rusya’nın on
yıllar süren hak talepleri 2010 yılında
varılan uzlaşma ile son bulmuştu. Her
iki ülke, Barents Denizi’ndeki petrol
ve gaz yataklarını paylaşma konusunda uzlaşmışlardı.
21
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
23
Avrupa Birliği’nden
Türkiye’ye uyarı
Avrupa Birliği (AB) dışişleri
bakanları, Birlik liderlerinin
18-19 Aralık’taki zirvede nihai
onay vereceği sonuç bildirisinin
Türkiye’yle ilgili paragraflarını,
ilişkilerin geleceğine yönelik
“uyarı niteliğinde hatırlatma”
ekleyerek sertleştirdi.
Bazı medya kuruluşlarına yönelik son operasyonun “demokrasinin çekirdek ilkelerinden
olan medya özgürlüğüne saygı konusunda şüphe
uyanmasına neden olduğunu” belirten AB, “Konsey, katılım müzakerelerinde ilerleme sağlamanın
hukukun üstünlüğüne ve temel haklara saygıya
bağlı olduğunu hatırlatır” ifadelerini metne dahil
etti. Operasyonun hemen ardından AB Komisyonu
tarafından yapılan açıklamadan esinlenerek sonuç
bildirisine eklenen bu ifade, ilgili alanlarda AB
ilke ve standartlarına aykırı adım atılması halinde
“son dönemde rayına oturma ve yeni başlangıç sinyali veren” süreçte ilerleme sağlamanın mümkün
olmayacağının sinyalini içermesi ve bu konuda
üye ülkeler arasındaki rahatsızlığın belli bir düzeye ulaştığını göstermesi açısından önem taşıyor.
* İlk taslakta yer almasına karşın ikinci taslakta Rum engeline takılan Türkiye lehine başlık
vurguları konusunda beklendiği gibi herhangi bir
olumlu gelişme yaşanmadı. Üçüncü belge olan
sonuç bildirisinde “Yargı ve Temel Haklar” (23) ve
“Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” (24) başlıklarına
yönelik herhangi bir atıf yer almadı.
* Buna karşın Türkiye ile AB arasında üst
düzey ekonomik diyalog çağrısı yapılan belgede, Fransa’nın bloke ettiği “Ekonomik ve Parasal Politika ” (17) başlığının açılmasının yararlı
olacağına yönelik vurgu korundu.
* Ankara ’nın “Tanımayız” dediği ve
Türkiye’nin 1974 Barış Harekatı nedeniyle 90
milyon Euro tazminat ödemeye mahkum edildiği
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararına atfen yapılan “taraf ülkelerin Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesi gereği AİHM
tarafından alınan kararlara uyma zorunluluğuna”
yönelik hatırlatma da metnin önemli unsurlarından
birini oluşturuyor.
TASLAKTAKİ DİĞER VURGULAR
* Konsey, hükümetin Aralık 2013’teki yolsuzluk iddialarına verdiği yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı konusunda ciddi endişe uyandıran
ve siyasi muhalefete, kamuoyu protestolarına ve
eleştirel basına yönelik artan tahammülsüzlüğü
gösteren cevabını üzüntüyle karşılar.
*
Bu
bağlamda
Konsey,
Anayasa
Mahkemesi’nin önemli rolünü vurgular ve daha
fazla desteklenmesi ve meşru bir paydaş olarak
teşvik edilmesi gereken büyüyen ve aktif sivil toplumun varlığını olumlu şekilde not eder.
* AB, yürütmenin yargıya yersiz müdahalesinden ve önemli yasal düzenlemelerde paydaşlara
danışılmadan yapılan sık değişikliklerden ve
bilgiye erişime yönelik kısıtlamalardan endişe
duymayı sürdürüyor.
* Konsey, AB’nin Türkiye ile ilişkilere verdiği
önemi tekrar teyit eder. Türkiye, bir aday ülke
ve AB için kilit önemde bir ortaktır. Dinamik
ekonomisi Avrupa kıtasının refahına değerli katkı
sağlıyor. * Konsey, Türkiye’nin önemli bölgesel rolünü
anımsatır. Konsey, Suriye ve Irak’ta şiddetten
kaçan bir milyonun çok üstündeki mültecinin Türkiye tarafından kabul edilip barındırılmasını memnuniyetle karşılar.
* IŞİD’e karşı daha yakın işbirliği oluşturmak
için siyasi diyalog kullanılmalı.
* Konsey, PKK ’nin AB’nin terörist örgütler
listesinde yer aldığını hatırlatır.
* AB, Kürt sorunun barışçıl çözümü için yenilenen çabaları güçlü şekilde destekler.
* Konsey, AB-Türkiye enerji işbirliğinin daha
fazla güçlendirilmesi çağrısı yapar.
* AB, Kıbrıs konusunda ise geleneksel
çağrılarını yaparken Türkiye’ye bir AB ülkesine karşı her tür tehdit ve eylemden kaçınmasını
güçlü şekilde tavsiye ediyor. Taslak belgede, son
dönemde tartışma yaratan münhasır ekonomik
bölgedeki gelişmeler konusunda da Türkiye’nin
itidal göstermesi ve Kıbrıs’ın bu bölgedeki ve
karasularındaki egemenliğine saygı göstermesi
istendi.
24
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
25
Özgür Basın sizin işiniz değil
Cahit MERVAN
Tayyip Erdoğan-Fethullah
Gülen savaşı 14 Aralık itibariyle yeni bir aşamaya sıçradı.
Bu kez hamle yapma sırası
Erdoğan’da. Operasyon, basın
gibi ‘hassas’ bir noktada yürüyor.
Onlarca kişi gözaltına alındı. Zaman ve STV’nin basılmasıyla
ortaya çıkan ilk gerçek şu:
AKP hırsızlığını gizlemek için
operasyon çekiyor. Gülenciler ise
kirli operasyonlarını perdelemek
için mağduru oynuyorlar.
Her iki tarafta basın özgürlüğünden,
demokrasiden söz ediyor. Hatta ‘özgür basın
susturulmaz’ gibi sesler yükseliyor. Açıkça
Gülen-Erdoğan rant kavgasında, kirli bir iktidar oyununda büyük mücadele ve bedellerle yaratılan değerler çalınmaya çalışılıyor.
Böyle olunca da kısa bir hatırlatma yapma
ihtiyacı hâsıl oluyor.
3 Aralık’ı 4 Aralık’a bağlayan gece
Özgür Ülke gazetesinin İstanbul’daki
merkezi bombalandı. Bombalı saldırıda
gazete çalışanı Ersin Yıldız yaşamını yitirdi.
Onlarca gazete çalışanı yaralandı. Gazete
binası kullanılamaz hale geldi. Bombalı
saldırıyı yapanlar daha çok insanın ölmesini
hedeflemişlerdi.
BAŞBAKAN GAZETE BOMBALATTI
Gazetenin susturulması ve bombalanması
Milli
Güvenlik
Kurulu’nda
karara
bağlanmıştı. Talimatı ise bizzat dönemin
başbakanı Tansu Çiller vermişti. Çiller gözü
o kadar dönmüş bir başbakandı ki, Özgür
Ülke’nin bombalama talimatını sözlü değil,
yazılı vermişti. Emrin yazılı olduğu belgenin
altında bizzat kendisinin ıslak imzası vardı.
Özgür Ülke’nin bombalanması Kürdistan
ve özgür medyaya karşı, kamuoyunda özel
savaş hükümeti olarak adlandırılan Çiller
yönetiminin ulaştığı son aşamaydı. Aslında
bir çılgınlık anıydı. Özgür basın karşısındaki
çaresizliğinde bir sonucuydu. Çünkü
gazetenin İstanbul’daki binası bombalanmadan, gazeteciler toplu olarak katledilmek
istenmeden önce 76 gazeteci, yazar ve çalışan
öldürülmüştü. Bu bombalamadan bir yıl önce
ise tam da 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde
Özgür Gündem gazetesi basılmış ve yaklaşık
100 çalışanı gözaltına alınmıştı. Gazeteciler
günlerce ağır işkencelere maruz kalmıştı. Türk devleti, Kürdistan ve özgür basını
susturmak için ilk başta sansürü devreye
koydu. Gazeteler yasaklandı. Gazeteciler, yazarlar ve hatta okuyucular binlerce
yıla varan ağır hapis cezaları, ömür boyu
çalışsalar dahi ödeyemeyecekleri kadar para
cezalarına çarptırıldılar. Ancak bu tedbirler
onları susturmaya yetmedi. Bunun için çareyi fiili olarak gazetecileri, çalışanlarını,
gazete dağıtıcılarını-ki birçoğu 18 yaşının
altındaydı- ortadan kaldırmakta gördüler.
Artık her gün bir veya birkaç gazeteci
veya dağıtımcı öldürülmeye başlandı. Sokak
infazları, satırla doğrama, kaçırıp işkence
ederek katletme neredeyse sıradan bir hal
aldı. O dönem Çankaya Köşkü’nde oturan
gibi pro-faşist gazeteler ise işin sosu oldu.
Gülen-Erdoğan arasında dipteki rant ve
iktidar kavgası su yüzüne çıkmadan önce bu
iki ekibin Kürt ve demokrasi güçlerine karşı
yedikleri-içtikleri ayrı gitmiyordu. Halk
değimiyle öküz ölmeden, ortaklık bozulmadan önce Çiller-Ağar döneminde olduğu
gibi Kürtlere karşı yapılan bin operasyonda
işbirliği ve güç birliği içindeydiler. Aslında
Kürdistan halen bu birlikteliklerini devam
ettiriyorlar. Orada bu kadar açıkta rant için
birbirlerini yemiyorlar.
Gülen Örgütü’ne bağlı bazı merkezlerin AKP polisleri tarafından basılması
ve Ekrem Dumanlı gibi bazı yöneticilerin gözaltına alınmasını basın özgürlüğü
açısından değerlendirenler var. Hatta bu
operasyonu ‘özgür basına’ karşı yapılmış
olarak görenler var.
Süleyman Demirel katledilen ve kaçırılan
gazeteciler için ‘onlar gazeteci değil, teröristtir’ diyerek başında bulunduğu MGK’in
kararlarına sahip çıkıyordu.
Aralık 1994 ilk haftasında Özgür Ülke
bombalandığı zaman Türk devleti özgür
basına karşı sonuç alıcı öldürücü darbeyi
vurduğunu düşünüyordu.
Ama yanıldı. Gazete bir gün sonra çıktı.
Kürt halkı, gazete çalışanları, demokrasi ve
özgürlük için her zaman ateşten gömlek giymeye hazır bir avuç tutarlı demokrat, aydın
ve devrimci yerle bir olmuş bir gazetenin külleri arasında gazeteyi çıkardılar. Gazetenin o
gün çıkan manşetinde şu cümle yer alıyordu:
Bu ateş sizi de yakar
Gazete C-4 tipi patlayıcıyla havaya uçuruldu. Emri veren başbakan Tansu Çiller’di.
Çiller’in talimatı, belgesiyle birlikte Özgür
Ülke gazetesinde ‘Bomba Emrini Çiller verdi’ manşetiyle kamuoyu ile paylaşıldı. Gazete
katil ve katillerini deşifre etti. Özgür Ülke
bu manşetiyle aslında gazeteyi susturmaya
çalışan Milli Güvenlik Kurulu’na, Çiler
hükümetine ve Çankaya Köşkü’nde oturan
Süleyman Demirel’e açıktan meydan okudu. Keza susan, inine çekilen özgür basın
değil, Çiller ve binlerce cinayete imza atan
onun özel ordusu oldu. Özgür basın ki, bunun
belkemiğini Kürdistan basını oluşturuyor,
doğru bildiği görüşleri savunmaktan,
iktidarın hoşuna gitmeyen haberleri yapmaktan ve gerçeklerin karanlıkta kalmaması için
bütün imkansızlıklara rağmen yola devam
etmekten vazgeçmedi. Bu konuda en küçük
bir tereddüt göstermedi. KÜRT MEDYASINI SUSTURMAK İÇİN
TÜRKİYE’Yİ SATIŞA ÇIKARDILAR
Özgür basın MED TV gibi ele avuca
sığmayan, her eve giren ve bütün ömrünü
basını susturmaya adamış sömürgecileri
çılgına çeviren bir televizyonla 1995 yılının
Mart ayında yeni bir aşamaya geçti.
İçerde özgür basını susturmak için
cinayetler işleyen, gazete bombalayan
Türk hükümeti, dışarıda MED TV’yi
ve daha sonra onu takip eden Kürdistan
televizyonlarını karatmak için bütün
gücünü, ağırlığını kullandı. Bir TV kanalını
kapatmak için neredeyse Türkiye’yi televizyona lisan veren ve stüdyoların olduğu
ülkelere peşkeş çekti. Rüşvet, şantaj ve
pazarlık konusu yaptı. Özgür basın sadece Demirel-ÇillerGüreş-Ağar ekibi döneminde değil her
dönem Türk devletinin şimşeklerini üzerine
çekti. Bu nedenledir ki AKP hükümeti de
gücü yettiğince içerde ve dışarı da özgür
basını susturmaya çalıştı.
Aslında MEDYA TV, ROJ TV ve NUÇE
TV’yi kapattırmak için AKP’nin harcadığı
çabayı hiçbir Türk hükümeti harcamadı.
AKP halkın desteği ve yardımlarıyla, büyük
ekonomik zorluklarla mücadele ederek
yayın yapmaya çalışan Kürt televizyonlarını
birer suç merkezleri gibi göstermek ve
Kürt gazetecilerine dünyayı dar etmek için
çevirmediği numara kalmadı. ABD, Almanya, Fransa, Belçika, Danimarka ve birçok
ülke nezdinde sayısız girişimde bulundu.
AKP, içerde ise özgür basını susturmak
için KCK adı altında devam ettirdiği siyasi soykırım operasyonlarına 2011 yılının
Aralık ayında bu kez basını hedefledi.
Onlarca gazeteci, yazar, düşünür, gazete
çalışanı bir gecede gözaltına alındı. Göstermelik mahkemelerde ve uyduruk delilerle
tutuklandı. Daha doğrusu rehin alındı.
AKP-GÜLEN NETWORKU
ORTAK İŞ ÇEVİRDİLER
AKP Hükümeti bu operasyonları, açık
bir değimle gazeteci kıyımını, Gülen
Örgüt ile birlikte yaptı. Şimdi Erdoğan ile
girdikleri rant ve iktidar kavgasında operasyonlara maruz kalanlar, çok değil üç
yıl önce, hatta bir yıl önce, hatta bir ay
önce Kürt ve özgür basını hedef alan bütün
saldırılarda yer aldılar. Saldırıların ana komuta merkezinde yer aldılar. Bizzat organize ettiler. Bunun yüzlerce hatta binlerce
göstergesi var. Ellerindeki gazete, televizyon ve internet olanaklarıyla siyasi soykırım
operasyonlarının ‘ne kadar haklı ve gerekli olduğunu’ anlatmak, halkı bu konuda
ikna etmek ve Kürtleri yalnızlaştırmak için
kullandılar. Bu konuda her türlü, yalan ve
kirli haber yapmaktan geri durmadılar.
Örneğin şimdi özgür basın diye yutturulmaya çalışılan Bugün gazetesi AKP rejiminin gazeteci kıyımını haklı çıkarmak
için ‘KCK’den basına 38 milyon Euro’
manşetiyle baştan sonra yalan ve özel savaş
haberi yapıyordu.
Elbette ki bu işbirliği sadece özgür
basına karşı işlemedi. Kürdistan Özgürlük
Hareketi’ne karşı yürütülen politikalarda
yer buldu. Öyle k Zaman gazetesi işaret etti.
Türk ordusu bombaladı. AKP polisi infaz
etti. Katili savunmak AKP’ye direk bağlı
olan meydanının yanı sıra, STV, Zaman,
Bugün ve Taraf’a kaldı. Sözcü, Aydınlık
Adı geçen yayın organlar özgür basın
olup olmadıklarını bir taraf bırakalım. Basın
olup olmadıkları dahi bir tartışma konusudur. Çünkü basının, gazetenin işi gerçekleri
karatmak, devletin yayında yer almak, yalan
ve kirli haber yapmak değildir.
Binlerce bu tür yalan ve kirli haberden,
manşetten bir örnek verirsek: 28 Aralık
2011’de gerçekleşen ve 34 Kürt gencinin
yaşamını yitirdiği Roboskî Katliamı’nı perdelemek, karatmak ve konuya ilişkin yalan
haber yapmak gazetecilik mesleği ile alakalı
olabilir mi?
Şimdi yediği operasyon vurgunundan
dolayı kendisini hiçte hak etmediği halde
‘özgür basın’ diye yutturmaya çalışan
Zaman gazetesi başta olmak üzere o günkü
gazetelerin manşetleri aslında bize çok şeyi
ifade ediyor.
Zaman ‘olay yeri inceleme: PKK
kaçakçıları yem olarak kullandı’ Taraf
‘Bahoz kaçakçı kılığında gelecek’, Akit ’34
köylüyü PKK bombalattı’, Sözcü ‘Silah
taşıyorlardı’ gibi manşetlerle verdiler. Bu manşetlerin gazetecilikle alakasının
olmadığını bu işlerden az buçuk anlayan
herkes iyi bilir. Bu nedenle bu son operasyon öyle söylendiği gibi basın özgürlüğüne
karşı yapılmış bir operasyon değildir. Çünkü
ortada halkın haber alma hakkını savunan
ve bunun gereğini yerine getiren bir basın
yoktur.
BİR DEĞNEĞİN İKİ KİRLİ
UCU GİBİLER
Operasyonu yapanlarda, operasyona
maruz kalanlarda bir değneğin iki kirli ucudur.
Akit, Sözcü, yeni Şafak, Sabah, Star
Akşam ne kadar basınsa, Zaman, Bugün,
Aksiyon veya STV o kadar basındır.
Bu nedenle yanılgıya düşmenin, iktidar ve rant kavgası için her türlü yolu ve
yöntemi mubah sayan her iki tarafın ‘algı
operasyonlarına’ kapılmanın anlamı yoktur. Ne operasyonu yapan AKP demokrattır,
ne de operasyona maruz kalanlar basın ve
demokrasi gücüdür.
Basın özgürlüğü için, halkın doğru haber
alma hakkı için ve gerçekler karanlıkta
kalmasın diye ağır bedeller ödemiş özgür
basının bu iki üç arasında tercih yapma
zorunluluğu da yoktur. Bu olayda da gerçekleri halka anlatmak, her iki tarafın
giriştikleri iktidar kavgasında başvurdukları
algı operasyonlarını deşifre etmek,
demokrasi ve özgürlüğün yolunu göstermek
yine özgür basının işidir.
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
26
İşsizlik 3,5 yılın zirvesinde
İşsizlik oranı Eylül’de yüzde 10,5’le Şubat 2011’den bu yana en yüksek düzeye çıktı. Türkiye devletindeki çalkalanmalar ve barış karşıtı
dış politikası devam ederken, iç yönetimde de ekonominin geliştiği
ve işsizlik oranlarının düştüğü yönünde açıklamalar yapılıyor.
Türkiye’de yaşayan toplumların ekonomik baskılar ve ‘yandaş
politika’ ile ayrımcılığın yanı sıra işsizlikle de karşılaştığı ise bir gerçek. İşsizlik oranının giderek arttığı, ekonomik krizlerin yaşandığı
ve halkların fakirleştirilmeye çalışıldığı Türkiye’de, işsizlik oranı
erkeklerde yüzde 9,1 kadınlarda ise yüzde 13,6.
TÜİK Eylül ayı hane halkı işgücü istatistiklerini açıkladı. İşsizlik Eylül ayında yüzde 10,5
olarak gerçekleşti. Eylül ayı işsizlik oranı Şubat
2011’den bu yana en yüksek işsizlik oranı oldu.
İşsizlik Şubat 2011’de yüzde 10,7 olmuştu.
BEŞ GENÇTEN BİRİ İŞSİZ
Tarım dışı işsizlik oranı ise yüzde 12,7 oldu.
15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı yüzde
19,1 iken, 15-64 yaş grubunda bu oran yüzde 10,7
olarak gerçekleşti.
İŞSİZ SAYISI 3 MİLYONU AŞTI
Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı
yaştakilerde işsiz sayısı 2014 yılı Eylül döneminde
3 milyon 64 bin kişi oldu. İşsizlik oranı erkeklerde
yüzde 9,1 kadınlarda ise yüzde 13,6 oldu.
İSTİHDAM ORANI YÜZDE 45,8 OLDU
Eylül 2014 döneminde 15 ve daha yukarı
yaştaki istihdam edilenlerin sayısı, 26 milyon 169
bin kişi, istihdam oranı ise yüzde 45,8 oldu.
Bu oran erkeklerde yüzde 65,2, kadınlarda ise
yüzde 26,8 olarak gerçekleşti. Bu dönemde, tarım
sektöründe çalışan sayısı 5 milyon 625 bin kişi,
tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 20 milyon
545 bin kişi olarak gerçekleşti. İstihdam edilenlerin yüzde 21,5’i tarım, yüzde 20,3’ü sanayi,
yüzde 7,5’i inşaat, yüzde 50,7’si ise hizmetler
sektöründe yer aldı.
İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI YÜZDE 51,1
İşgücü nüfusu 2014 yılı Eylül döneminde 29
milyon 233 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise
yüzde 51,1 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma
oranı erkeklerde yüzde 71,7 kadınlarda ise yüzde
31,1 oldu.
KAYIT DIŞI ÇALIŞANLARIN
ORANI YÜZDE 35,7
Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı
olmadan çalışanların oranı 2014 yılı Eylül döneminde yüzde 35,7 olarak gerçekleşti. Bu oran
tarım sektöründe yüzde 83,9 iken, tarım dışı sektörlerde yüzde 22,5 oldu.
MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ
İSTİHDAM VE İŞSİZ SAYISI ARTTI
Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam
sayısı bir önceki döneme göre 98 bin kişi artarak
25 milyon 916 bin kişi olarak gerçekleşti. İstihdam
oranı ise 0,1 puanlık artış ile yüzde 45,3 oldu.
Mevsimsellikten arındırılmış verilerle işsizlik
oranı ise yüzde 10.7 oldu ve Ekim 2010’dan bu
yana en yüksek seviyeye çıktı.
Işsizlik oranları ve istihdamın yanı sıra
mevcut ekonomiyi ayakta tutan halk giderek
fakirleştiriliyor.
1,6 milyon kişi günlük 4,73 liraya geçiniyor!
TÜİK, 2013 yılında günlük satın alma gücü paritesi 4,3 doların (TÜİK’teki Türk Lirası karşılığı
473 kuruş) altında olanların nüfus içindeki payını
ise yüzde 2,06 olarak açıkladı.
TÜİK, 2013 yılında günlük satın alma gücü paritesi 4,3 doların (TÜİK’teki Türk Lirası karşılığı
473 kuruş) altında olanların nüfus içindeki payını
ise yüzde 2,06 olarak açıkladı.
Satın alma gücü paritesine göre yoksulluk
oranında önemli değişim gözlenmedi. Buna
göre yoksulluk sınırı, cari SGP’ye göre 4,3 dolar
olarak alındığında ise 2012 yılında yüzde 2,27
olan yoksulluk oranı, 2013 yılında yüzde 2,06
olarak istatistiklere geçti. Çalışma, kırsal yerlerde
yaşayanlarla kentlerde yaşayanlar arasındaki uçurumu da ortaya koydu. Buna göre kırsal yerlerde
yaşayanların yoksulluk riski kentsel yerlerden fazla oldu. Cari satın alma gücü paritesine göre 2,15
dolar sınırı itibarıyla kentsel yerlerin yoksulluk
oranı 2012 yılına göre değişmedi ve yine yüzde
0,02 olarak hesaplandı. 2012 yılında yüzde 0,14
olan kırsal yerlerdeki yoksulluk oranı ise 2013
yılında yüzde 0,13 olarak tahmin edildi.
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
27
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
29
KARİKATÜRLER
Sudoku Basit
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
Sudoku Zor
28
Migren ağrısına
ne iyi gelir?
Ağrı çektiğiniz günlerde yaşam kalitenizin
düştüğünü hissedebilirsiniz. Ağrı
kesicilerin yanı sıra migreninize iyi gelecek
gıda takviyeleriyle de, ağrıdan hızlıca
kurtulabilirsiniz.
Migren bir beyin hastalığı
olarak düşünülse de tamamen
bedenden kaynaklanan bir
hastalıktır. Migrende baş ağrısı
ön plandadır. Bu nedenle sadece bir baş ağrısı olarak bile
algılanabilir ama tüm bedeni
ilgilendiren bulantı, kusma,
ishal, terleme, yorgunluk benzeri şikâyetler çoğunlukla baş
ağrısına eşlik eder. Huzursuzluk, sinirlilik, koku, ses, ışık
gibi uyaranlara aşırı hassasiyet
genel belirtilerdir. Yarım ya
da tam görememe, konuşma
güçlüğü, uyuşukluktan yarı
felce kadar değişen güçsüzlük, dengesizlik, baş dönmesi
ve nadiren bayılma gibi fokal
nörolojik bulgular da gelişebilir.
Tüm migren belirtilerinin temel özelliği geçici olmalarıdır.
Kalıcı hasar oluşturmazlar.
İşte ilaçlar haricinde migrene
karşı deneyebileceğiniz öneriler:
Bol su
Migren ağrılarınız sırasında
kusma yaşıyorsanız ve fazla
miktarda kahve tüketiyorsanız
vücudunuz susuz kalacaktır.
Suya ihtiyacı olan vücudun
susuz kalması durumunda
migren
ağrıları
tetiklenir
veya halihazırda var olan migren ağrınız geçmek yerine
şiddetlenir. Bol miktarda su
içmeyi ihmal etmeyin.
Serotonin eksikliği
Pek çok sağlık probleminin de nedeni olan serotonin
eksikliği baş ağrılarınızı te-
tikleyecektir. Ceviz, susam ve
kabak gibi yiyecekleri düzenli
tükettiğiniz
zaman
vücudunuzun serotonin dengesi
korunacaktır.
Zencefil ve acı
biber tüketin
Zencefil ve acı biber tüketerek ağrınızı hafifletebilirsiniz.
Cayanne biberi oldukça acı bir
biberdir ancak migren ağrısının
yanında bu acı size hiçbir şey
yapmaz. Yine de ben bu kadar
acıyı yemem demiyorsanız cayanne biberini bir bardak suyla
kaynatarak içine de çok az bal
katarak içebilirsiniz. Acı sayesinde ağrı eşiğiniz yükselecek ve
migren ağrınızı hissetmemeye
başlayacaksınız.
Nane yağıyla masaj yapın
Nane
yağıyla
başınıza
masaj yaptırmanızı tavsiye
ederiz. Kokusu sizi rahatlatacak ve gevşetecektir. Masajı
yaparken dairesel hareketlerle
ovuşturmaya özen gösterin.
Hiç ışık girmeyen ve havadar
bir odada sessizliğe önem
vererek
uyumaya
çalışın.
Uyuduğunuzda vücudunuzun
dinlenmesiyle ağrınız
fleyecek ve geçecektir.
hafi-
Çay ve kahveyi azaltın
Fazla kafein tüketimi migren ağrılarınızı tetikleyecektir.
Yapmanız gereken kahve, çay
gibi içeceklerden uzak durmak. Ayrıca alkol tüketimi de
ağrılarınızı tetikler. Özellikle
sizler için kırmızı şarap ve bira
oldukça zararlı. Gazlı içeceklerin fazla tüketilmesi ağrılarınızın
gitgide şiddetlenmesine neden
olur. Uzak durmanızda fayda
var.
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
30
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
Bu sayfada
1 kutu ilan
£10
0742 948 1490
ÇARŞAMBA 17 ARALIK 2014
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
İşyerleri ve Evler itina
ile temizlenir.
Kısa sürede fazla para harcamadan
ehliyet almak, güvenli sürücü
olmak için vitesli & otamatik
direksiyon dersleri verilir.
Ali 07723921216
Deniz Dogrusoz
Personal Trainer
07455947693
www.deniz-personal-tranining.com
07427424619
Ufuk Kaya
07405891522
Hurdar Hand
Crafts
MEM Painting
and Decoration
El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel
el sanatları.
Her türlü boya ve dekorasyon
işi itina ile yapılır.
Hurdar Sinop Tel:07448 654 828
07984 513 968
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
Horizon Books
Kitap Satış Temsilcisi
0742 948 1490
Erdal Çetinkaya
KS1,KS2,KS3,
A-LEVELS,GCSE
07577927419
Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip
olmak için henüz gec değil, özel ve grup
dersleri ile kendinizi yeniden
kesfetme zamanı.
ALTUN
CLEANING
SERVICES
£30
PRIVATE MATHS
LESSON
POZITIVE MATHS
TEACHING
07803506942
07909539577
Erken test günü alınır
Bu sayfada
1 kutu ilan
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
YETER
CLEANİNG
GOOD LUCK
ŞOFÖR OKULU
31
Özel Türkçe
Dersi
Türkçe diksiyon ve gramer
dersleri verilir.
Diren Yalçın
07504 662756
Mahmut Söylemez
BALINZA LAUNDRY &
CLEANING SERVICES
Her türlü çamaşır yıkama işi
yapılır. Evden alıp eve teslim
servisimiz mevcuttur.
Sevin
Bookkeping
Rezan Uygur
078013934448
sevinbookkeping.co.uk
One 2 One
English
for children and adults
07428336181
OREL
BOOKKEEPING
& ADMIN
07768282295
[email protected]
Yıldız Adıgüzel
Qualified English Language Teacher
SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL,
IELTS & BUSINESS ENGLISH
For more information and Free consultation:
t 0753 4491 623
e [email protected]
ENTERPRISE INTERPRETING
CENTRE (EIC)
Tecrübeli Tercümandan(BSc &MSc)
•
•
•
•
•
Her turlu tercümanlık hizmetleri
Her turlu devlet yardımları için başvurularınız yapılır.
Bütün çalışma izinleri, (Insurance)
Form doldurma - Banka Hesabi
Çocuk yardım parası -Tax credit- Ev kira Yardımı
Çalışma saatleri: Pazartesi- Cuma, 09:00-17:00
Address: (Tottenham’da Can Perde Sarayı’nın Karşısı/Lordship
Lane’nin sağındaki ilk bina)
639 ENTERPRISE CENTRE (Room 41-42)
639 HIGH ROAD, TOTTENHAM, N178AA
TEL: 07474515118
Email:[email protected]
Grup WXQ
Her türlü düğün, nişan, kına gecesi, doğum günü
yada partilerinizde profesyonel müzik ekibimizle
hizmetinizdeyiz...
Di dawet, şîranî, şeva hinê, pîrozbahiya rojbûnên
we de bi Koma WXQ di xîmeta we de ne.
0793 9412 553
ÇARŞEM, 17 BERFANBAR 2014
9
Rojeke sîvîlên li Kobanê
SEDAT SÛR-ANF
Li gel bi dehan hewldanên
komkujiyê yên DAIŞ’ê, zor
û zehmetiyên şer û mercên
zivistanê, sîvîlên li Kobanê
bi biryar in ku bajêr neterikînin. Ev biryardarî yek
ji stûnên bingehîn ên berxwedanê ye. Sîvîlên li Kobanê, ku di bin xeteriya fuze
û bi dehan topên hawanê yên rojane tên avêtin de ne, di nava şer mercên zivistanê de li
hemberî zor û zehmetiyên pirsgirêkên xwarin, tenduristî, germbûn û stargehê li ber xwe
didin. Ji bo em jiyana sivîlên Kobanê yên li
gel mercên awarte jî bajarê xwe neterikandine û di berxwedana li dijî êrîşên DAIŞ’ê
de tevkariyeke girîng dikin fêm bikin, em
bûn mêvanê malbata Cîdo û me ji rojek jiyana wan re şahidî kirin.
Danê sibê em li deriyê malbatê dixin.
Dayikek bi emr derî li me vedike. Çi dibe
bila bibe rûyeke li ken a Kobaniyan me
pêşwazî dike. Dibêje ‘Hûn bi xêr hatin heval’. Em xwe didin naskirin û jê re dibêjin
ku em dixwazin rojekê bi wan re bin. Gelekî
kêfa wê tê û em derbasî hundir dibin. Dibêje
65 salî ye û navê wê Sedîqe Xelîl e. Dem
derbasî hola berfireh, lê sar a malê dibin.
Du godeyên xanî heye û mutbexeke biçûk.
Gelekî kêm tişt hene, çend tejik li erdê ne,
ji balîf û betaniyê bêhtir hema bêje tiştek
nîne. Dema em ji odeyê derdikevin ji nişka
ve gelek zarok li derdora me dicivin, dema
makîneya wêyan di destê me de dibîne,
nîşana serketinê çêdikin.
HIŞYARIYA JI BER TOPÊN HAWANÊ
Em jî bi daika Sedîqe û hevserê wê Muslim Cîdo re sohbetê dikin. Malbata Cîdo
beriya êrîşên DAIŞ’ê li Gundê situyê yê
15 kîlometre li rojavayê Kobanê bû dijiya.
Malbatê, debara xwe bi çandina çeh, genim
û kîmyonê dikir, lê belê bi êrîşên çeteyan re
neçar ma koçî navenda bajêr bike. Xaniyê
li bajêr lê dimînin jî, hikûmet dide wan.
Muslim Cîdo dibêje wan nexwestine derbasî aliyê Tirkiyeyê bibin. Di vê demê de
dayika Sedîqe, ji ber topên hawanê hemû
neviyên xwe hişyar dike ku dernekevin
derve. Carna hin zarok lê guhdar nakin û ji
Kürt Toplum Merkezi-KCC
& Halkevi bünyesinde
Gitar
Bağlama
SIBEHA MALBATA CÎDO
Em derbasî odeya din dibin, hevserê
dayika Sedîqe Muslim Cîdo hewl dide bi
betaniya bi xwe wer kiriye, xwe germ bike.
Li malê ti sobe yan jî tiştekî hundir germ
bike nîne. Muslim Cîdo 70 salî ye, serma
girtiye, lê ji bo tedawî bibe derman nîne.
Li vê malê dayika Sedîqe, hevserê wê, şeş
kurên wê, sê bûkên wê, neh neviyên wê bi
giştî 20 kes dijîn. Li malê amadekariya taştê
heye. Sifra taştê tê danîn, malbata ji 20 kesan li odeyeke teng, li dora sifreyeke biçûk
a taştê rûdinên. Piştî taştê her sê zarokên
malbatê Osman, Anter û Huseyîn, ji bo li
karê derzîxane, tamîrxane û xwaringehê yên
YPG û hikûmetê yên ji bo pêwîstiyên bajêr
in bixebitin, ji malê derdikevin.
ÇARŞEM, 17 BERFANBAR 2014
8
bo lîstinê derdikeve derve. Û ji nişka ve teqînek rû dide, her kes li zarokên xwe binêre,
derdikeve derve. Hawan li cihekî nêzî malê
ketiye. Zarok yekser dikevin hundir. Zarok
ji vê rewşê gelekî aciz in. Ji ber ku nikarin
bilîzin, hin jê digirîn. Gelek jê dema wan a
çûyîna dibistanê ye, lê ji ber nikarin biçin
gazinan dikin.
Sohbeta me ya bi Muslim Cîdo û dayika
Sedîqe dewam dike. DAIŞ’ê, çiqas eşya û
xwarina wan a li gund hemû talan kiriye.
Mala wan zerar dîtiye. Muslim Cîdo bi
xemgînî dibêje ku ew berî çend rojan bi
vê rewşê hesiyane. Di vê kêliyê de dayika
Sedîqe agahiyeke balkêş dike: Li gundê ku
çeteyên DAIŞ’ê dest daniye ser, gelek malbatên bi Tirkiyê diaxivin, hatine bicihkirin.
Dibêje ku piraniya van malbatan jî ji hevserên ciwan pêk tên û ev agahî jî malbatên
Eerb ên nêzî wan dane wan.
YPJ’YÎ TÊN SERDANÊ
Dema em bi malbatê re sohbetê dikin,
komek ji şervanên YPJ’ê tên malê. Balon di
destê wan de heye, dema zarok YPJ’yî û balonan dibînin, kêfa wan tê. Balonan digirin
û li hola malê bi şervanên YPJ’ê re lîstikê
dilîzin. Şervan piştî ku ji malbatê dipirse ka
pêwîsteke wan heye yan na, ji malê diçin.
Li xanî, tevahiya rojê elektrîk nîne. Elektrîkê ji jeneratora danê êvarê vedikin, peyda
dikin. Nîvê şevê jî digirin. Li ser hemû ferdên malbatê, zarok jî di nav de kincên tenik
hene.
Danê nîvro dayika Sedîqe bi bûkên xwe
re, li ser tifika li derve avê germ dike. Malbata banyo û şuştina kincên xwe bi vî rengî
dike. Ji ber ku elektrîk, mazot yan jî tiştekî
din ê pê av were germkirin nîne, bi vî rengî
avê germ dikin û pêwîstiyên xwe bicih tînin.
Mazota kêm jî bi tenê ji bo çêkirina xwarinê
bikar tînin. Berêvarê jî amdekariya xwarinê tê kirin. Nîvro xwarin nayê çêkirin, bi tenê nan
û firingiyek ji zarokan re tê dayîn. Bi zebzeyên hatine hişkkirin û zavara di dema
terikandina gund de bi xwe re anîbûn, xwarinê çêdikin. Dayika Sedîqe dibêje dema ji
gund derketin, ketiye hişê wê ku pirsgirêka
xwarinê dikare derkeve, lewma ev bi xwe re
aniye. Dayika Sedîqe bulxurê ji bêjingê derbas dike, yên hûrik wê êvarê dike xwarin,
yên mayî jî wê rojeke din bike. Zebzeyên
hişk jî keça malê Bêrîvan amade dike. Bûka
malê Kewser Celal jî, avê dikelîne. Dema
xwarin tê amadekirin, ferdên malbatê yên
li derve tên malê. Êdî hewa dicemide. Tevî
ku li ser me montên qalin heye jî di hundirê
xanî de em dicemidin. Zarok û ferdên din
ên malbatê jî, bi kincên tenik, bêyî sobe û
tiştekî din ê xwe pê germ bike, li nava malê
li hemberî sermayê li ber xwe didin. Betanî
tên derxistin, zarok dikevin binê betaniyê.
Di nava malbatê de bebekeke hînê 10 mehî
heye, şîr û mama ji aliyê hikûmetê ve tê
dayîn, lê kêm e.
Li dora sifra xwarinê dicivin. Hemû malbat li dora sifreyê ye. Li kolana malbat lê
dijî, bi tenê malbateke din heye. Ew jî ji bo
xwarinê tê vexwendin. Dibêjin ku ew her
tiştên xwe bi cîranên xwe re parve dikin û
behsa girîngiya piştevaniya di vê dema zehmet de dikin. Piştî xwarinê jî dikevin binê
betaniyê. Çend kes dikevin binê betaniyekê
û bi vî rengî xwe germ dikin. Di saetên pêş
de cîran diçe. Jenerator tê girtin û di nava vê
sermaya dijwar de malbat hewl dide razê.
Li Kobanê hemû sivîl hema hema heman
rewşê dijî. Tevî hemû desteka hikûmetê
û hêzên YPG’ê jî, di mijarên xwarin, tenduristî, kel û mel, germkirinê de pirsgirêkên
cidî hene. Her wiha ewlekariya jiyanê jî
weke yek ji pirsgirêka bingehîn derdikeve
pêş. Çeteyên DAIŞ’ê her roj bi dehan fuze û
hawanan diavêjin nava bajêr. Gumana herî
bingehîn a sivîlan ewlekariya jiyanê ye. Lê
belê tevî vê yekê jî bi biryar in ku xaka xwe
neterikînin. Ev jî hemû zehmetiyan ji holê
radike.
Semah Folklor
Tiyatro
İngilizce
Kürtçe (Kurmanci)
Matematik
Kurslarının kayıtları başlamıştır. Daha fazla bilgi için
aşağıdaki telefon numaralarını arayabilirsiniz.
Halkevi
KCC
31-33 Dalston Ln, London E8 3DF
11 Portland Gardens, London N4 1HU
020 7249 6980
020 8880 1804
ÇARŞEM, 17 BERFANBAR 2014
7
ÇANDA MIROVAHIYÊ
AYHAN AYEBE-A.Welat
Çand ji aliyekî ve jî bi xwezayê ve girêdayî ye. Piştî niştecihbûna mirovahiyê
ji bo debarê, xweza hatiye bikaranîn û
çandinî hatiye kirin. Em li vir vê yekê
bi bîr bixin ku çand bingeha xwe ji çandiniyê digire
Dema mijar dibe çand, mirov nizane ka ji ku û çawa dest
pê bike. Ji ber ku heta niha li ser çandê bi qasî navbera 150200’an de pênase çêbûne. Mirov dest biavêje çi têgeh, diyarde û mijarê, ji binî çand derdikeve. Çand diyardeyeke
gelek berfireh e. Mirov dikare bibêje ku di her kêliya jiyanê
de çand heye. Yek jî pênasekirinên çandê ew e ku; ji dîrokê
vir ve şêweya hebûna mirovan ango neteweeyan e. Yanî ji
destpêka mirovahiyê ve bi awayekî xwe gihandiye rojê me
ya îroyîn. Vê yekê bi riya ziman, kinc, xwarin-vexwarin
dike. Bi şahî û dîlanan, bi şanoyan, bi wêjeyê, bi hunerê, bi
çandinî û afirîneriyê vê dike û hwd.
mirov dikare van mînakan zêdetir jî bike. Ziman; mirovan, civakan ango neteweeyan diyar dike. Civak ango
netewe ji bo bikaribin bi hev re têkiliyên bêhtir xurt daynin û hev baş fam bikin û bidin famkirin, di nava xwe de
navgîneke têkiliyê derxistine holê. Ev jî ziman e. Jixwe
ziman bi ferhengî; amûrê lihevkirina mirovan e. Çawa ku
çanda her neteweeyê ne wekî hev be, zimanê wan jî ne
wekî hev e. Dibe ku hîn neteweeyên cuda di nava xwe de
zimanekî hevpar bi kar bînin lê di eslê xwe de her netewe
di nava xwe de zimanê xwe bi kar tînin. Em dikarin mînaka
îngîlîzî bidin. Îro ji ber mêtîngehiyê li hemû derevên cîhanê
di nav neteweeyan de îngîlîzî wekî zimanekî hevpar tê bikarînin, da ku bikaribin hev bi hevdu bidin fam kirin lê di
nava xwe de her netewe zimanê xwe bi kar tîne.
Dîsa em dikarin kurdî û tirkî jî mînak bidin. Îro di welatê
kurdan de zimanê kurdî jî di bin desthilatdariya hêzên dagirkerê tirk de ye. Li hemû sazî û dezgehên Kurdistanê de
tirkî wekî zimanê fermî tê bikaranîn lê dema kurd têne ligel
hev bin bi hev re kurdî diaxifin. Ji ber ku dikarin bi zimanê
xwe li hev bikin û hev bidine fam kirin. Kincên ku tê li
xwe kirin jî li gorî her neteweî diguhere. Her çiqas îro modernîteya kapîtalîst vê yekê li gelek herêman de guhartibe
jî dîsa li gelek deveran de kincên herêmî û neteweî tên li
xwe kirin. Ji bo xwarin-vexwarinê, şahî û dîlanan, wêje,
huner û hwd. jî mirov dikare heman tiştan bibêje. Çandînî
jî wisa, afirînêrî jî. Yanî hemû tişt bi awayekî neteweî tên
jiyîn. Çand ji aliyek ve bi xwezayê ve jî girêdayî ye. Piştî
niştecihbûna mirovahiyê ji bo debara wan were kirin xweza
hatiye bikaranîn û çandinî hatiye kirin. Em li vir vê yekê jî
bi bîr bixin ku çand bingeha xwe ji çandiniyê digire.
Li gorî erd û hewaya xwezayê çandinî tê kirin. Ji derveyî
çandiniyê jî li gorî pêdiviyan dîsa xweza tê bikaranîn. Di
xwezayê de gelek pêdiviyên mirovan bi awayekî amade nîn
in. Ji ber vê tiştên ku di xwezayê de nîn in mirov xwe bi
xwe diafirîne. Di nav xwezayê de xwezayeke nû diafirîne.
Tiştên tên afirandin jî li gorî karê ku dibîne nav lê tê danîn.
Ev nav ji bo wan tiştên afirandî dibe nasname. Mirov jî xwe
li ser wê nasnameyê dide nasîn. Yanî nasnameya tiştên afirandî dibe nasnameya mirovan jî. Ev yek di heman demê de
dibe pênaseyeke din a li ser çandê. Yanî çand, nasnameya
mirovan e.
Divê ked neyê jibîrkirin. Di vir de ked jî derdikeve pêş.
Ji bo tişt werin afirandin divê ked were dayîn. Tu tiştek xwe
bi xwe dernakeve holê. Wekî me li jor jî got hîn pêdiviyên
Encamnameya 11. Konferansa Kurd hat aşkerakirin
Encamnameya 11. Konferansa Kurd a li Parlamentoya
Ewropa, hat aşkerakirin. Di encamnameyê de bang li
civaka navneteweyî hat kirin ku 1’ê Mijdarê wek ‘Roja
Cîhanê ya Kobanê’ bê îlankirin û projeya Rêberê Gelê
Kurd Abdullah Ocalan ji bo çareseriya pirsgirêka Kurd
amade kiriye esas bê girtin.
Encamnameya 11. Konferansa
Kurd a Navneteweyî ya li Parlamentoya Ewropayê di navbera 10-11’ê
Kanûnê de hat lidarxistin aşkera bû.
Di encamnameyê de hat diyarkirin
ku Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan, alimê olî Desmond Tûtû yê ji
Afrîkaya Başûr û Serokê Parlamentoya Ewropayê (PE) Martîn Scultz bi
nivîskî peyam şandine konferansê, ji
Tirkiye, Ewropa û DYA rojnamevan,
akademîsyen, siyasetmedar çareseriya pirsgirêka Kurd a li Tirkiyeyê
girtine dest.
Girtîgeha Tîpa-H ya ERZIROMÊ
Di encamnameyê de hat diyarkirin ku endamtiya Tirkiyeyê ji bo
Yekîtiya Ewropayê (YE) wê ji bo çareseriya pirsgirêka Kurd bandoreke
erênî çêbike û wiha hat gotin, “Îhtîmal heye ku pêvajoya çareseriyê
ya niha bi xitimandinekê re rû bi rû
were.” Hat ragihandin ku konferansê
diyar kiriye astengiyên di pêvajoyê
çareseriyê de derdikevin holê dikare
di demeke kurt de bên derbaskirin û
aştî bê muzakerekirin.
‘DIVÊ PROJEYA OCALAN
A MUZAKEREYA AŞTÎ Û
DEMOKRASIYÊ ESAS BÊ GIRTIN’
mirovan di xwezayê de nîn in. Divê mirov ked bide û biafirîne da ku pêdiviyên xwe bîne cih. Mînak xanî di xwezayê
de bi awayeke amade tune ye. Mirov ji bo xwe hem ji rewşa
xwezayê û hem jî ji ajal û heywanên wehşî biparêze pêdivî
bi cihekî ku xwe lê biparêze dibîne. Ev cihê parastinê li gorî
pêdiviyan tiştek wekî xanî ye. Ji bo çêkirina xanî amûr û
alavên hewce ji nava xwezayê peyda dike. Yanî xwezayê
bi kar tîne. Çêkirina xanî ji bo mirovan dibe nasname û
çand. Dema ku em li hemû zindiyên di xwezayê de binêrin
em ê bibînin ku ji bilî mirovan zindiyek nikare xwezayê
bi vî awayî bi kar bîne. Yanî teşeyeke nû bide xwezayê û
tişteke ku di xwezayê de tune ye derbixe holê ango di nava
xwezayê de xwezayeke nû biafirîne
Cudahiya mirovan, ên zindiyên din jî ji vir derdikeve
holê. Di tiştên ku afirandiye de. Li ser vê yekê em dikarin
bibêjin ku ya mirovan dike mirov û tiştan diafirîne çand e.
Bi van ve girêdayê wê demê em dikarin bibêjin mirov çand
e, çand jî mirov e. Jixwe ji ber vê yekê ye ku dema mirov
dixwaze gelek an jî neteweyekê nas bike di destpêkê de divê
li tiştên afirandiye binêre. Jixwe Rêbertî ji bo çandê dibêje;
“Hemû tişt ji aliyê mirovan ve hatine afirandin.” Em dikarin
wekî pênaseyeke din bibêjin; çand, ji bo mirovan kesayet e.
Kesayeta mirovan li gorî civaka ku di nav de ye teşe digire.
Mirov li gorî exlaq, siyaset, polîtîka, aborî û hwd. ên civaka
di nav de ye tevdigere û dijî. Ger em bala xwe baş bidinê em
ê bibînin ku ya mirovan li ser lingan digire çand e. Jixwe ji
ber vê yekê ye ku kapîtalîzm ji bo kesan, gelan ango neteweyan têxe bin bandora xwe di destpêkê de êrîşê çandê dike.
Li gorî kapîtalîzmê ger malekî bazirganiyê zêde were ecibandin wateya xwe ya bingehîn winda dike û piştî demekê
êdî nayê bikaranîn û tê jibîrkirin. Ji bo vê jî kapîtalîzm dixwaze çandê bike malê bazirganiyê. Ji ber vê di bin navê
çandê de tişt û gotinên xapînok derxistiye holê û pêşkêşê
bazirganiyê kiriye. Bi vê yekê, dixwaze civakan ji hev qut
bike û di nava civakê de biyanîbûnî ava bike. Me got çand
mirov e, pê ve jî girêdayî jiyana civakan e. Çawa ku civak
bê kes nabe, kes jî bê civak nabe. Kes û civak hev temam
dikin. Lê di jiyana kapîtalîst de ev yek ne derbasdar e. Yanî
di jiyana kapîtalîst de tenê kes hene, civak tune ne. Ji ber ku
kapîtalîzîm civakbûnê ji holê radike û kesan derdixîne pêş.
Kapîtalîzm bûye sedem ku di roja me ya îroyîn de ew civaka
afirînêr û hilberînêr veguhere kesên berxwar. Kapîtalîzm bi
vê rêyê li ser jiyan û exlaqê mirovan jî bandorê çêkiriye.
Jiyana parvekar û hevkar cihê xwe daye jiyana berjewendîparez û ezezîtî û exlaq jî bi heman awayî guheriye. Bêexlaqî
mîna tiştekî asayî di nava jiyana kesan de cihê xwe girtiye.
Kapîtalîzm di teşedayîna civakê de xwe zêde naêşîne.
Tenê li ser civakek dixebite, teşeyek dide wê civakê û hew.
Navê wê teşedayînê datîne ‘nûjenî’ û di nava gel de belav
dike. Êdî ew civakên din ji bo bibin civakên ‘nûjen’ xwe bi
xwe dikevin dafika kapîtalîzmê. Di serdema kapîtalîzmê de
jî ji bo mirovahiyê gelek îcadên pêwîst hene. Her çiqas cara
ewilî ji bo mirovahiyê hatibin bikaranîn jî lê kapîtalîzmê
wan pêwîstiyan jî xistiye bin bandora xwe û ji bo xwe daye
xebitandin û çawa xwestibe wisa bi kar aniye. Em ji bo vê
dikarin mînaka atomê bidin. Dîtin û parçekirina atomê ji bo
mirovahiyê mirov dikare erênî binirxîne lê piştî ku atom ket
destên hêzên kapîtalîzmê li hemberî mirovahiyê wekî çekek
hat bikaranîn ku mînakên wê li Hîroşîma û Nagazakiyê bi
awayekî şênber li ber çavan e. Hem mirov hatin qetilkirin
hem jî xweza. Di encamê de wekî me di destpêkê de jî got,
mirov dest biavêje çi ji binê wê çand derdikeve.
Mirov bi civakê re heye, civak jî bi mirovan re heye. Civakbûn ji bo mirovan nebe nabe ye. Ger wekî ku kapîtalîzm
dixwaze bi mirovan re civakbûn pêş nekeve ango ji holê rabe
wê demê tu cudahiya mirovan ji wan zindiyên din namîne.
Helbet dê di nav civakê de kes derbikevin pêş û taybetmendiyên xwe nîşan didin lê ne ji bo berjewendiyên civakê
wisa kirin. Di roja me ya îroyîn de alternatîfa modernîteya
kapîtalîst, modernîteya demokratîk a ji aliyên Rêbertî ve
pêşkêşî mirovahiyê kiriye ye. Modernîteya demokratîk îro
li rojavayê Kurdistanê bi şîara “rizgariya demokratîk û jiyana azad” ketiye meriyetê. Em ê di pêşengiya Rêberê xwe
de çanda kapîtalîzmê hilweşînin û li şûna wê çanda modernîteya demokratîk ava bikin. Mirovahiyê ji bin bandora
kapîtalîzmê rizgar bikin.
ÇARŞEM, 17 BERFANBAR 2014
6
Di encamnameyê de hat gotin,
“Pêwîstiya Kurd û gelên din ên li Tirkiyeyê dijîn bi muzakereyên rast ên
di navbera Ocalan û Erdogan de bên
meşandin heye.” Di encamnameya
konferansê de hat destnîşankirin ku
pêwîst e projeya “Muzakereya Aştî
û Demokrasiyê” ya ji aliyê Rêberê
Gelê Kurd Abdullah Ocalan ve hatiye amadekirin ji bo muzakereyên
rastî esas bê girtin.
Di encamnameyê de hat diyarkirin
ku dema bikevin pêvajoya aştiyê divê
beşên di rola şopandin û hêsankirinê
de bikevin dewreyê û wiha hat gotin,
“Pêwîst e, komîteyeke şopandinê bê
avakirin.”
‘DIVÊ ŞERT Û MERCÊN
OCALAN BÊN RASTKIRIN,
AZADIYA KU KARIBE EKÎBA
XWE BI RÊ VE BIBE HEBE’
Di
encamnameyê
de
hat
destnîşankirin ku divê şert û mercên
Ocalan bên başkirin ji bo vê jî bingeheke hiqûqî were amadekirin û wiha
dewam kir, “Divê azadiya ku Ocalan
ekîba xwe ava bike û bi rê ve bibe
hebe.”
Di encamnameyê de hat gotin ku
divê çareserî ji aliyê qanûn û destûra
bingehîn ve bikeve garantiyê û hat diyarkirin ku Tirkiye bi Destûra Bingehîn a 12’ê Îlonê tê rêvebirin. Di encamnameyê de hat gotin ku divê ji bo
her kes beşdarî pêvajoya demokratîk
bibe efûyeke giştî bê îlankirin û hin
daxwaz ji YE û DYA hatin kirin. Di
encamnameyê de hat diyarkirin ku
pêwîst e YE û DYA bi rengekî zelal
piştgiriya xwe ya ji bo pêvajoya çareseriyê deynin holê û ji bo muzakere
encam bigirin pêwîst e PKK ji lîsteya
‘rêxistinên terorê’ bê derxistin.
‘DIVÊ PKK JI LÎSTEYA RÊXISTINÊN
TERORÊ BÊ DERXISTIN’
Hat diyarkirin ku mayîna PKK’ê
di lîsteya ‘rêxistinên terorê’ de, dibe
sedem ku berpirsiyartiya Tirkiyeyê
ya di komkujiya 9’ê Çileya 2013’an
a li Fransa pêk hat aşkera nebe.
Hat destnîşankirin ku têkoşîna
PKK’ê ya li hember êrîşên çeteyên
DAIŞ’ê, derxistiye holê ku divê li
tevayî Ewropa dest ji polîtîkayên
krîmînalîzekirina Kurdan bê berdan.
KOBANÊ
Odeya Dermanxaneyên Şirnex
û Mêrdînê yê Bakurê Kurdistanê
ji bo destekdayîna civaka Êzidî ya
li Şengalê ku rastî êrîşên çeteyên
DAIŞ’ê hat, miqdarekî derman wekî
alîkarî şandibû.
Duh danê êvarî saziya Heyva
Sor a Kurd miqdarekî derman wekî
Di encamnameya konferansê de
hat diyarkirin ku berxwedana Kobanê û bi taybet berxwedana jinan ji
alîkarî ji bo koçberên Êzidî yên
Şengalê şand. Hat gotin ku dermanê
hate şandin têre 5 hezar kes dike. Li gorî agahiyên ku endamên
saziyê dane, gelek kesên ku pêdiviya
wan bi dermankirina lezgîn heye û
wê alîkariya derman ku wan ji rêxistinên Bakurê Kurdistanê wergirtiye
li şaxên Heyva Sor û Kampa Newroz
a koçberên Şengalê werin belavkirin.
Welatiyên Şengalê ku ji ber êrîşên
çeteyên DAIŞ’ê warê hiştin û berê
xwe dan çiyayên Şengalê, niha bi
hatina demsala zivistanê re rewşeke
pir dijwar dijîn. Ev welatî pêdiviya
wan bi alîkariya lezgîn heye.
hat diyarkirin ku pêwîst e YE bilez
alîkariyê bide komeleyên li bajar û
kantona Kobanê û wiha hat gotin,
“Em dixwazin 5 endamên daîmî yên
Konseya Ewlekariyê ya NY tedbîran
bigirin.”
Hat destnîşankirin ku divê ji bo
Kobanê bilez ji aliyê Tirkiyeyê ve
korîdorek bê vekirin û, pêdiviyên însanî û tenduristiyê werin bicihanîn.
‘BILA 1’Ê MIJDARÊ WEK
ROJA CÎHANÊ YA KOBANÊ
BÊ ÎLANKIRIN’
demokratîk a li Rojava ava bûye ji
bo Rojhilata Navîn alternatîfeke rast
e û wiha hat gotin, “Ji pergala netewe
dewletê wêdetir, pergaleke ku her
beşên civakê temsîl dike hatiye avakirin.” Encamnameyê bal kişand ser
rola jinan a di şoreşa Rojava de jî. bo cîhanê çavkaniya îlhamê ye û
wiha hat gotin, “Piştevaniya bi gelê
Kobanê re nehat qutkirin, li tevayî
cîhanê belav dibe. Kurdên li Kobanê dizanin ku ne bi tenê ne. Lê belê
pêwîstiya wan bi naskirina polîtîk û
piştgiriyê heye.”
Di encamnameyê de hat diyarkirin ku Kobanê ji 15’ê Îlonê ve li dijî
çeteyên DAIŞ’ê li ber xwe dide û di
encama têkoşîna PKK’ê ya li hember DAIŞ’ê li Şengal û Kobanê tenê
jiyana bi deh hezaran mirovan nehatiye rizgarkirin, pêşveçûna çeteyên
DAIŞ’ê jî hatiye rawestandin.
Konferansê da xuyakirin ku
pêwîst e ambargoya li ser Rojava bê
rakirin û alîkariya însanî bê kirin. Hat
destnîşan kirin ku divê ji bo kampên
Êzîdî jî lê dijîn alîkarî bên kirin.
‘PÊWÎST E YE ALÎKARIYÊ BIDE
KOMELEYÊN LI KOBANÊ’
Di encamnameya konferansê de
HRW Tirkiye
hişyar kir
Heyva Sor a
Kurd alîkarî
şand Şengalê
Saziya Heyva Sor a
Kurd dermanê ku ji
Odeya Dermanxaneyên
Şirnex û Mêrdînê yê
Bakurê Kurdistanê
wergirtibû, şand çiyayên
Şengalê.
Di encamnameyê de Kobanê wek
serenaveke cuda hat destgirtin. Hat
ragihandin ku pergala xweseriya
Rêxistina Şopandina
Mafê Mirovan a Navenda
wê li Amerîka (HRW),
hişyar kir ku mimkun e
pêşnûmeya qanûna ewlekariya hundir mafê mirovan asteng bike.
Li hember Pakêta Ewlekariya
Hundir ji qadên navneteweyî hişyarî
û nerazîbûnên neyênî dewam dikin.
Rêxistinê bi gotinên tund pêşnûme
rexne kir. HWR’ê diyar kir ku bandorên ku wê pêşnûme di aliyê neyênî
de li ser mafê mirovan bike di sê
nuqteyan de zêde dibe.
HRW’ê diyar kir ku bi pêşnûmeyê
re rayeya polîsan bêyî tedbîrên guncaw hebin hatine zêdekirin, rayeyên
zêde yên ji bo walî û qeymeqaman
jî ku di lêpirsînê de rê nîşanî polîsan
Di encamnameyê de girîngiya ku
pêwîst e pergala kantonan a li Rojava bilez ji aliyê Sûriyeyê ve û li gor
daxwaza gelên li van kantonan dijîn
bê qebûlkirin, pêkanîna pêşniyara
çareseriyê ya hejmar 2170 ya ji bo
li hember DAIŞ’ê tedbîr bên girtin ji
aliyê Konseya Ewlekariyê ya NY ve
hat qebûlkirin bişopîne.
Hat diyarkirin ku bi vî awayî wê
li hember êrîşên çeteyên DAIŞ ên di
sînorî Tirkiye-Sûriyeyê re li hember
Kobanê bên astengkirin.
Beşdarên konferansê, ji civaka
navneteweyî xwestin ku 1’ê Mijdarê
wek “Roja Cîhanê ya Kobanê” bê qebûlkirin.
180 endamên
Boko Haram
hatin kuştin
dide rexne kir. HRW, zêdekirina
cezayên wê ji xwepêşandaran re bê
birîn jî rexne kir.
Pisporê Tirkiyeyê yê HRW’ê
Emma Sinclair-Webb, bang kir ku
bila Meclîs di metna pêşnûmeyê de
guhertinan bike û got, “Divê Meclîs
pêşnûmeyê biguherîne da ku mirov bi
qasî ji şîdeta polîtîk dûr bin ewqasî jî ji
kiryarên kêfî yên dewletê bên parastin.
Raportorê Tirkiyeyê yê Parlamentoya Ewropayê Katî Pîrî jî pêşnûme
rexne kir û wiha axivî: “Şîdeta
polîsan tenê dikare çareya herî dawî
be. Lewma di pakêteke bi vî rengî de
herî kêm bi vî awayî were nîşandan.”
Ajansa Fermî ya Komara Gel a Çînê Xînhua,
diyar kir ku hêzên ewlekariyê yên Kamerûnê, li
Nîjeryayê 180 endamên
Boko Haram a dilsoziya
xwe bi DAIŞ re aşkera
kir kuştine.
Di nûçeya ku agahiyan dispêrê
çavkaniyên leşkerî 400 êrîşkarî roja
Pêncşemê saet 20.00’an li bajarê
Amçîd ê li bakurê sînorê NîjeryaKamerun êrîşî hêzên ewlekariyê
kirin. Hat îdîakirin ku di vê êrîşê
de ji hêzên ewlekariyê ti windahî
û birîndarî çênebûye, 180 endamên
Boko Haram hatine kuştin.
ÇARŞEM, 17 BERFANBAR 2014
95
ÇARŞEM, 17 BERFANBAR 2014
4
‘Ne Çarşi bila kesên
Berkîn Elvan qetil
kirin bên darizandin’
Tan: Zewaca evînî ya 10
salan a AKP û cemaetê li
qereqolê bi dawî bû
Parlamenterê HDP’ê yê Amedê Altan Tan têkildarî pevçûnên di
navbera hikûmeta AKP’ê û Cemaeta Fethullah Gulen de got:
“Zewaca evîniyê ya deh salan a bi awayî ‘gula min, evîna min’
berdewam dikir, li qereqolê bi dawî bû.”
Yekemîn rûniştina doza koma
Çarşi ku bi sekna xwe ya bi coş
rastî eleqeyeke zêde ya mirovan
hatin, dîsa rojên berxwedana
Gezî anî bîra mirovan. Bi sedan
kesên ku di nav wan de parlamenter, hiqûqnas, parêzvanên
mafê mirovan û partiyên siyasî
hebûn bi yek dengî bi dirûşma,
“reş-spî” û sirûdan kesên ev doz
vekirin şermezar kirin. Dayik û
bavê Berkîn Elvan ê di encama
terora polîsan de hat qetilkirin û
Nuray Gedîk dayika Hasan Ferît
Gedîk ê ji aliyê polîsan ve hat
qetilkirin jî amade bûn.
Bavê Berkîn Elwan, Samî Elwan, dayika
Hasan Firat Gedîk Nuray Gedîk, nivîskar Îhsan
Elîaçik, Serokê Giştî yê ODP’ê Alper Taş, Mîmar Mucella Yapici ya ji berxwedana Gezî tê
darizandin û Parlamenterê CHP’ê Velî Agbaba
ku doza “Darbe” ji ANF’ê re nirxandin diyar kirin ku doz bêhukm e û yê bi rastî divê bên darizandin zîhniyeta bi dehan ciwan qetilkirin e.
ELVAN: KOMA ÇARŞI MAFÊ XWE
YÊ DEMOKRATÎK BIKAR ANÎ
Bavê Berkîn Elvan, Samî Elvan diyar kir ku
doza li hember Çarşi komployeke hikûmetê ye û
got, “Ma di destê Çarşi de top û tifing hebûn ku
darbeyê bike?” û nerazîbûn nîşan da. Elvan diyar kir ku koma Çarşi weke bi hezaran mirovan
mafê xwe yê demokratîk bikar anî û hikûmeta
ev hezm nekir hewl dide vê têkoşîna mafdar reş
bike.
GEDÎK: DI RASTIYÊ DE DARBEYEK
SIVÎL A HIKÛMETÊ HEYE
Dayika Hasan Ferît Gedîk, Nuray Gedîk got,
“Ne darbeya koma Çarşi di rastiyê de darbeyeke
sivîl a hikûmetê ya li hember gel heye.” Gedîk
got ku berxwedana Gezî berteka gel a gihiştiye
xala teqînê heye û wiha axivî “Li hember vê
opersyona çewisandin û bêdengkirinê em heta
dawiyê li pişt Çarşi ne.”
‘LI VIR KESÊN JIYANA BI DEHAN
CIWANAN BI DAWÎ KIRIN DIVÊ
HATIBANA DARIZANDIN’
Mîmar Mucella Yapici ise jî bibîr xist ku
Gezî daxwaza heq a herî demokratîk û aştiyane
ya Tirkiyeyê û cîhanê dîtiye. Yapici anî ziman
ku wê di dawiyê de çawa be dîrok vê zilmê
binivisîne. Yapici diyar kir ku tevayî dozên Gezî
polîtîkayeke çewisandinê ye û got, “Li vir diviyabû ne em kesên dawî li jiyana bi dehan ciwanan anîn hatibana darizandin.”
Parlamenterê HDP’ê yê Amedê Altan Tan di axaftina xwe ya li meclîsê yê ya
têkildarî butçeya Wezareta Navxweyî de, bal kişand ser pevçûnên di navbera cemaeta Gulen û hikûmeta AKP’ê de.
Tan bibîr xist piştî BDP’ê di hilbijartinên herêmî yên 2009’an de 101 şaredarî bi
dest xist, tevî şaredarên Şirnex, Qoser û Êlihê gelek siyasetmedar di encama operasyonên di bin navê KCK’ê de hatin girtin û wiha domand: “Piştî 5 salan girtî man, hatin
berdan. Lê doza ku li wan hatiye vekirin, neta niha jî bi encam nebûye. Heta niha ne
ti sûc hatiye tespîtkirin û ne jî ceza hatiye dayin. Baş e, pênç-şeş salên van mirovan
wê çi bibe? Sûcdar an ne sûcdar in, ger sûcdar bin çima û li gorî çi sûcdar in. Li gorî
vê, mirovên ku cihê wan ne li erdê ne li esmanan bû, nîvê şevê yan jî serê sibê têne
binçavkirin. Ev wê ber bi ku ve biçin? Kî mafdar e, kî neheq e, kî bê sûc e?”
DI MEM Û ZÎNÊ DE DAWETA TIRKMENAN!!
Tan di berdewama axaftina xwe de bal kişand ser lîstika Mem û Zîn a ku ji aliyê
Wezareta Çandê ya Tirk ve hatiye amadekirin. Tan destnîşan kir ku Mem û Zîn li
Wanê hate nîşandan, di nava lîstika Mem û Zîn de daweteke Tirkmenan ku ti têkiliya
wê bi senaryoya Mem û Zîn re tine ye, hebû. Tan wiha domand: “Ev ji ku derket?
Dibêjin ma daweteke Tirkmenan di Mem û Zîn de hebe wê çi bibe? Gelo hûn dikarin
daweteke Tirkmen an jî Kurdan têxin nava lîstika Remeo û Juliet?”
‘GEZÎ NE DARBEYEK HIŞYARIYEKE
SIVÎL A JI HIKÛMETÊ RE BÛ’
Îlahiyatzan û nivîskar Îhsan Elîaçik jî bi atkiya xwe ya reş û spî ku li ber edliyeyê nobet girt
diyar kir ku bi Çarşi Gezî tê darizandin. Elîaçik
got, “Gezî sekneke serbilind bû, îtîrazek e. Li
hember lîderekî ku li dijî gel ketiye nav meyla
dîktatoriyê hişyariya, ‘Ti zêde çû’ ye.” Elîaçik da
xuyakirin ku Gezî li hember helwestên hikûmetê
îtîrazeke sivîl, hişyariyek e.
‘EV BÊHUKM E’
Serokê Giştî yê ODP’ê Alper Taş jî bibîr xist
ku Çarşi rêxistineke piştevaniyê ye û got, “Çarşi
li cem çalakiya piştevaniya herî mezin a gel cih
girt. Niha jî dixwazin bi van dozên tewş hesab
bidin dayîn.” Taş diyar kir ku di rastiyê de yên
pêwîst bên darizandin ne Çarşi ye, kesên Berkîn
Elvan û Alî Îsmaîl Korkmaz qetil kirine, fermana
qetilkirina dane û zîhniyeta hewl dide li ser nelirêtî û diziyan bigire. Taş got, “Ev doz bêhukm
e, bi xwedîderketina li vir mafdariya Çarşi derketiye holê. Çarşi bi ser ketiye, piştevanî biser
ketiye.”
‘POLÎTÎKAYA ÇEWISANDINA
MUXALIFAN E’
Parlamenterê CHP’ê Velî Agbaba jî got ku
doza li hember Çarşi hatiye vekirin polîtîkayeke
çewisandinê ye.
RSF: Di sala 2014’an de 66 rojnamevan
hatin kuştin, 119 jî hatin revandin
Rojnamevanên
Sînornenas, rapora
2014’an aşkera kir.
Li gor raporê di sala
2014’an de 66 rojnamevan hatine kuştin, 119
rojnamevan jî hatine
revandin.
Rojnamevanên Sînornenas diyar kir ku 66 rojnamevan dema li
ser kar bûn hatine kuştin.
Welatê ku herî zêde rojnamevan lê hatine kuştin Sûriye ye. Li
Sûriyeyê di sala 2014’an de 15 nûçegihanan
jiyana xwe ji dest dane. Li welatên din ên Rojhilata Navîn 7 rojnamevan ku hatine kuştin, 6
rojnamevanan li Ukraynayê jiyanna xwe ji dest
dane. Rojnamevanên Sînornenas diyar kir ku li
Iraqê 4 û Lîbyayê 4 rojnamevanan jiyana xwe
ji dest dane.
Îsal 119 rojnamevan hatine revandin, ji wan
bûyeran 33 jê li Ukraynayê, 29 jê li Lîbya, 27 jê
li Sûriyeyê û 20 jî li Iraqê rû dane. Sala buhrî 87
rojnamevan hatibûn revandin.
Rojnamevanên Sînornenas, di rapora ku amade kiriye de diyar kir ku pêkutiyên xerab ên li
hember rojnamevanan îsal zêde bûne.
ÇARŞEM, 17 BERFANBAR 2014
Nûnerên mezintirîn
sendîkayên Ewropayê
RMT û ETF destnîşan
kirin, ku li Rojhilata
Navîn du vîzyon
hene; yek jê sîstemeke
totalîter a din jî
sîstema demokratîk
a gelan li Rojava
ava kirine. Nûnerên
rêxistinên kedê
berxwedana YPG û
YPJ’ê silav kirin û
gotin, “Kobanê wê azad bibe û
di serdana xwe ya din de em ê li
Kobanê daxuyaniyê bidin.”
Konfederasyonên sendîkayên karmend
û karkeran ên li Tirkiye û Ewropayê, ku
bi armanca tespîtkirina pêwîstî û pirsgirêkên Kobaniyî û Şengaliyên ji ber êrîşên
DAIŞ’ê ji neçarî koç kirine hatin Wêranşar
û Pirsûsê, derbasî ser sînor bûn. Nûnerên
rêxistinên kedê li gundê Mehser cihê çalakiya nobeda berxwedanê bi dirûşmên “Bijî
Berxwedana Kobanê” hatin pêşwazîkirin.
HEDLEY: LI ROJHILATA NAVÎN
DU VÎZYON ŞER DIKIN
Alîkarê Sekreterê Giştî yê Sendîkaya
Barkêşî, Deryavanî û Rêyên Hesinî (RMT)
ya Brîtanî Steve Hedley jî ragihand ku li
Rojhilata Navîn du vîsyon hene; yek jê
sîstemeke totalîter, ya duyemîn jî sîstema
demokratîk a gelan li Rojava ava kirine.
Hedley berxwedana hêzên YPG û YPJ’ê bi
dirûşma “Bijî YPG”, “Bijî YPJ” silav kir û
got, “Hêvîdarim wê Kobanê azad bibe û di
serdana xwe ya pêş de em ê li Kobanê daxuyaniyê bidin.”
KING: ÇI JI DESTÊ ME BÊ
EM DIXWAZIN BIKIN
Li ser navê sendîkavanan Dîrektora
Wekheviya Zayendî ya Konfederasyona
Sendîkayên Navneteweyî (ITUC) Chidi
King li gundê Mehserê daxuyanî. King anî
ziman ku ji bo berxwedana li Kobanê û
krîza însanî ya ji ber êrîşên çeteyên DAIŞ’ê
derketiye holê ji nêz ve bişopîne ew
hatine herêmê û ragihand, ku piştî serdana
Şaredariya Pirsûsê wan wargehên ji konan
ên Kobaniyî lê dimînin ziyaret kirine. King
got, “Li Kurdistanê pirsgirêkek tê jiyîn û
ji bo çareserkirina vê pirsgirêkê çi ji destê
me tê em dixwazin bikin. Me dîtin ku gel
û şaredariyên herêmê, ji bo Kobaniyan ji
her awayî ve dixebitin. Dema em vegeriyan, em ê ji bo alîkariya însanî bang li
hikûmetên welatên em lê ne, bikin.”
CHAGAS: ARMANCA ÊRÎŞAN
SÎSTEMA LI WIR TÊ AVAKIRIN E
Sekreterê Giştî yê Federasyona Xebatkarên Barkêşî ya Ewropayê (ETF) Eduardo
Chagas jî da xuyakirin, ku êrîşa çeteyên
DAIŞ’ê ya li hemberî Kobanê rasthatinek
nîne û destnîşan kir ku armanca êrîşan
hilweşandina sîstema civakî ya li Kobanê tê
avakirin e. Chagas got, “Weke sendîka em
ê li cem nirxên li Kobanê hatine afirandin
bisekinin. Gotin qediya, dema çalakiyan
e. Li gorî hêza xwe em ê tiştê ji destê me
tê bikin.” Chagas her wiha diyar kir ku di
serdanên xwe yên li bajarên din de jî dîtiye,
ku hikûmet bi cihêkarî nêzî Kobaniyî û
Êzidiyên ji ber êrîşan koç kirine, dibe.
OZGEN: LI DIJÎ DOJEHÊ
EM BI HEV RE NE
Hevserokê Giştî yê KESK’ê Lamî Ozgen jî di daxuyaniya çapemeniyê de mafê
axaftinê wergirt û diyar kir ku hêzên
navneteweyî hewl didin Rojhilata Navîn
li gelan bikin dojeh. Ozgen got, “Em jî
weke hemû kedkarên cîhanê, li dijî dojeha
ku ew dixwazin biafirînin, em ê li cem vê
berxwedanê cih bigirin û bibin parçeyek ji
vê berxwedanê.” Ozgen ragihand ku heta
pêşeroja demokratîk a li Rojhilata Navînb i
destê kedkaran ava bibe, weke kedkar ew ê
têkoşîna xwe dewam bikin.
BEKO: EM LI CEM GELÊ
KOBANÊ NE
Serokê Giştî yê DÎSK’ê Kanî Beko jî da
zanîn ku li pişt êrîşên li hemberî gelên li
Rojhilata Navîn emperyalîzma DYA, nokerên wan û hikûmeta AKP’ê heye. Beko
bibîr xist ku bi armanca piştgirîdayîna gelê
Kobanê ew beriya niha jî hatibû ser sînor û
got, “Em careke din dibêjin ku em li cem
gelê Kobanê ne. Em dixwazin li ser vê xakê
bi biratî bijîn. Divê li emperyalîzma DYA
û çeteyên DAIŞ’ê ev xak bibe goristan.
Di dema pêş de wezîfeyên girîng li pêşiya
me ne. Weke kedkarên li Ewropa û cîhanê
em ê bibin dengê we.” Beko jî diyar kir ku
hikûmet ji aliyê alîkariya însanî ve polîtîkayên cihêkariyê li hemberî Kobaniyî û
Êzidiyan dimeşîne.
KOSE: YPJ JI BO HEMÛ
JINAN TÊDIKOŞ E
Hevseroka Giştî ya KESK’ê Şaziye
Kose bal kişand ser têkoşîna hêzên YPJ’ê
ya li dijî çeteyên DAIŞ’ê tê meşandin û anî
ziman ku ev berxwedana jinan a li hemberî
çeteyên DAIŞ’ê, têkoşîna azadî û wekheviya jinê ye. Kose got, “Arîn Mîrxan bedena xwe li hemberî paşverûtiyê kir sîper û
bû nîşaneya vê têkoşînê. Em jî weke jinên
kedkar, di navenda vê têkoşînê de ne.”
Nûnerên sendîkayan piştî daxuyaniyê
beşdarî çalakiya nobedê ya li ser sînor bûn
û bi çalakiya zincîra ji mirovan re berxwedana Kobanê silav kirin.
ÇARŞEM, 17 BERFANBAR 2014
2
Xaçepirs
Ji xwendevanên SOAS´ê Jibo
girtiyên greva birçîbûnê çalakî
Lî paytext Londonê xwendevanên zanîngeha
SOAS”ê ji bo piştgiriya bi 29 girtiyên li girtîgeha Ûrmiyeyê yên ku 27 roj in di greva biçîbûnê
de ne çalakiyek hate lidarxistin.
Di çarçoveya çalakiyên piştgirya bi berxwedana girtiyên girtîgeha Urmiyeyê de roja Înê
xwendevanên zanîngehê li pêşiya zanîngeha
SOAS´ê çalakiyek li dar xistin. Di çalakiyê de
wêneyên girtiyên di greva birçîbûnê de ne hatin
daliqandin û jibo girtiyan banga hişyariyê li
saziyên parastina mafên mirovan hat kirin.
Di axaftinên hatîn kirin de, ji dewleta Îranê
hat xwestin ku dawî li zextên li ser girtiyên siyasî bîne. Beşdarên çalakiyê kiryarên Dewleta
Îranê ya li dijî çalakvanên siyasî yên ku ji bo
azadî û rûmeta gelê xwe têdikoşin, şermezar
kirin. Her wiha ji tevahiya rêxistin û saziyên
mafên mirovan xwestin ku bi erka xwe ya li
hemberî girtiyên siyasî yên li Girtîgeha Urmiyeyku ev 27 roj in di greva biçîbûnê de ne rabin.
Çalakiya xwendevanan bi dirûşmên silavkirina berxwedana girtiyan bi dawî bû.
Li KCC şehîdên
Kobanê û Şengalê
hatin bîranîn
Bersiva Hefteya Borî
Jibo kesên di têkoşîna li dij Daîşê li Kobanê û
Şengalê jiyana xwe ji dest dayîn li Navenda Civaka Kurd bernameyeke bîranînê hat li dar xistin.
Bernameya bîranînê ya ku roja Yekşemê li
Navenda Civaka Kurd hatî li dar xistin bi deqek
rêzgirtin dest pê kir. Piştî rêzgirtinê endamê konseyea rêvebir yê KCK´ê Zubeyir Aydar axaftinek kir. Aydar ku bi rêya skype tevlî bernameyê
bû anî ziman ku xwedî derketina şehîdan di
xwedî derketina doza wan re derbas dibe.
Aydar axaftina xwe wiha domand: “Kobanê
bûye sembola berxwedana gelê Kurd. Gelê Kurd
li Kobanê jibo mirovahiyê li berxwe didin û divê
dewleta Tirk jî li gorî vê rastiyê nêzî mijarê bibe.
Projeya serok Apo, projeyeke di feydeya hemû
gelan de ye. Ev proje dê Tirkiye mezintir bike.
Ger ku dewleta Tirk rast nêzî vê projeyê nebe û
siyaseta xapandinê bişopîne, wê demê îhtîmala
destpêkirina şer mezine. Serketina vê pêvajoyê
bi cidîyeta dewleta Tirk ve girêdayiye.”
Aydar di dawiya axaftina xwe de bang li
Kurdên Ewrûpa kir ku alikariya koçberên Kobanê û Şengalê kir. Aydar da zanîn ku bi hatina
zivistanê re rewşa koçberan xirabe û divê di vê
rojên giran de bi tenê neyên hiştin.
Piştî axaftina Aydar, sînevîzyonek di derbarê
têkoşîna Kobanê hat nişandan û paşê jî xwarin
dan mêvanan.
Berdewama nûçeya rupela pêşîn
Di daxuyaniyê de hat destnîşankirin ku
bi taybet li hember girtiyên piştgiriyê didin berxwedana Kobanê mîna destekê bide
DAIŞ’ê bi polîtîkayeke çewisandinê nêz
dibe û ev helwesta dewleta Îranê nîşan dide
bê çiqasî ji yekîtiya berxwedana gelê Kurdistanê ditirse.
Di daxuyaniyê de hat gotin ku di serî de
rejîmên paşverû yên Îran û Tirkiyeyê, li ser
navê tevayî paşverû û mêtinkaran wezîfeya
çeteyên DAIŞ hilgirtibûn û bi awayekî hovana êrîşî gelê Kurd kirin dema biser neketin,
efendiyên DAIŞ’a hov û barbar polîtîkayên
komkujî û çewisandinê li hember gelê Kurd
bi rêya destê yekemîn didomînin.
KCD-E wiha dewam kir, “Divê dewleta
Îranê ya paşverû û faşîst ku her bihosteke
Kurdistanê veguherandiye Meydana Çarçira, her roj gelê Kurd dibe ber sêdaran
vê zanibe, wê êdî nikaribe gelê Kurd wekî
berê qetil bike. Gelê Kurd felsefeya xwe ji
Rêber Apo, berxwedana xwe ji Mazlûman,
Sakîneyan, Xîzîrî, Kemanger, Elemhulî û
Arînan werdigire.” KCD-E diyar kir ku di
zîndanên ku bêhna mirinê ji wan tê, girtiyên Kurd nûnertiya bi mîlyonan dikin, wê
ev berxwedan bibe bi mîlyonan û veguhere
serhildanan.
KCD-E, di serî de NY, bang li tevayî
saziyên ku hêza wan a pêkanînê heye kir ku
berpirsiyartiyên xwe bînin cih, di daxuyaniyê de hat gotin ku bi bêdengî temaşekirina
darvekirin û îşkenceya sûcê mirovatiyê tê
wateya şirîkatiya ji vî sûcî re.
Gotinên Pêşiyan
Sendikaya Brîtanî jibo
piştevaniya Kobanê çû Pirsûsê
3
Ji bo nefsê ket hefsê
Kes nakeve gora kesî
Kêvroşk ji çiyê xeyidiye, haya çiyê
jê tuneye
Mal vedigere can venagere
ÛRMIYE
Em ê bi hev re
Li çavên zexel
Ên şevê binêrim
Em ê bi hev re
Li pencereyên kesk
Ên rojê binêrin
Em ê bi hev re,
Kurdistanê
Bi zimanê firîşteyan
Bipesinînin
Em ê bi hev re
Genimê evînê
Di dilê xwe de biçînin
Û em ê bi hev re jî
Mirina xweşmêran
Wek destanekê
Li ser dîwarên zindanan
Binivîsînin….
Ehmed Huseynî
telgraf.co.uk
Çarşem,
1712/2014
Sayı
ROJNAMEYA HEFTEYÎ
447
Bêdengî, Şirîkatiya Sûc e!
KCD-E’ê biryara darvekirinê ya rejîma
Îranê ya li hember girtiyên siyasî
şermezar kir û banga xwedîderketina
li girtiyan kir. Di bangê de hat gotin
ku, bêdengî û temaşe kirina rewşê tê
wateya şirîkatiya wî sûcî.
Hevserokatiya Navenda Civaka Demokratîk a Kurd
(KCD-E) daxuyaniyeke nivîskî weşand. KCD-E di
daxuyaniya xwe de got ku dewleta Îranê di demên
dawî de zextên xwe yên faşîst ên bi salane, li
hember gelê Kurd pêk tîne zêde kiriye, di serî de
jin, rojnamevan, akademîsyen û aktîvîstên mafê
mirovan bi temamî di bin tehdîdan de ne.
Ji xwendevanên
SOAS´ê Jibo girtiyên
greva birçîbûnê
çalakî
Rûpel 3
KCD-E diyar kir ku dewleta Îranê ya dagirker bi
çanda zalîmane ya ji Dehaqan wergirtiye, her
roj di serî de gelê Kurd beşên li muxalif ên li
hember rejîma paşverû darve dike û bi giştî gel
bi darvekirinan tehdît dike.
KCD-E got, “Urmiye Amed e, Hewler e,
Kobanê ye”û di serî de Kurdên li Ewropa bang
li dost, sazî û derdorên demokratîk kir ku bibin
dengê berxwedana girtiyên Kurd, polîtîkayên
çewisandin û darvekirinê yên rejîma Îranê
teşhîr bikin û çalakiyên xwe yên demokratîk
pêş bixin. Di daxuyaniyê de hat gotin,
“Darvekirina Rojhilat, darvekirina Bakur, Başûr
û Rojava ye.”
Berdewama nûçeyê Rûpel 3
Li KCC şehîdên
Kobanê û Şengalê
hatin bîranîn
Rûpel 3
Sendikaya Brîtanî
jibo piştevaniya
Kobanê çû Pirsûsê
Rûpel 3

Benzer belgeler