SAĞLIK BİLGİSİ DERS NOTLARI - 3.ünite BÜYÜME, GELİŞME VE

Transkript

SAĞLIK BİLGİSİ DERS NOTLARI - 3.ünite BÜYÜME, GELİŞME VE
SAĞLIK BİLGİSİ DERS NOTLARI - 3.ünite
BÜYÜME, GELİŞME VE RUH SAĞLIĞI
1. BÜYÜME VE GELİŞMENİN TANIMI
Bir çocuğu erişkinden ayıran en önemli özellik, çocuğun sürekli büyüme ve gelişme sürecinde olmasıdır.
Büyüme ve gelişme sürecini tamamlayan birey, artık erişkinler arasında yer almaya hazırdır.
Büyüme, vücut yapısının kütle ve hacim olarak artışı demektir. Büyüme, ölçülebilir bir kavramdır. Boy, kütle,
baş ve bel çevresi ölçülebilir. Çeşitli ülkelerin standartlarıyla karşılaştırılarak büyümenin normal sınırlarda olup
olmadığı değerlendirilebilir.
Gelişme, dokuların yapısında ve bileşiminde oluşan değişiklikler sonucu çocuğun gösterdiği bedensel, ruhsal
ve zihinsel olgunlaşmaya denir.
Büyüme ve gelişme birbirleriyle uyumlu olaylardır. Sağlıklı büyümeyen çocukların hareketleri, ruh ve zekâ
gelişimini de etkiler.
Olgunlaşma, insanların bedensel ve ruhsal yetenekleri ile hoşgörüsünün en üst düzeyde gelişmesidir.
Öğrenme, bireyin olgunlaşma düzeyine göre çevresiyle etkileşimi sonucu yeni davranışlar kazanması ya da
eski davranışlarını değiştirmesidir.
Gelişme; büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkisi altındadır. Büyüme, gelişme, olgunlaşma ve öğrenme
süreci, insanlar arasında farklılıklar gösterir. Böylece boy, kilo, zekâ farklılıkları ortaya çıkar.
2. BÜYÜME VE GELİŞMEDE ROL OYNAYAN FAKTÖRLER
a. Genetik
Anne ve babanın özelliklerinden bazıları, genler yardımıyla çocuklara aktarılır. Örneğin; kan grubu, saç ve göz
rengi gibi bazı özellikler gen aktarımlarıyla taşınır. Bazı hastalıkların da genler yoluyla çocuklara geçtiği
bilinmektedir. Bunlardan bazıları; kısa parmaklılık, albinizm (renk pigmentlerinin eksikliği), daltonizm (renk körlüğü), bazı ruh hastalıkları, hemofili (kanın pıhtılaşmaması) gibi hastalıklardır.
b. Hormonal
Hormonlar, iç salgı bezleri tarafından oluşturulan ve kanla vücudun diğer bölgelerine taşınarak belirli hücre ve
doku faaliyetleri üzerinde etkili olan maddelerdir. Özellikle hipofizin ön kısmından salgılanan hormonlar büyüme
ve gelişmeyi, üreme hormonlarını ve tiroidin çalışmasını kontrol eder. Büyüme ve gelişme ile ilgili hormonun
(somatotrop hormon) fazla salgılanması, çocuklarda ve gençlerde boyun çok uzamasına neden olur. Bu hâle
devlik adı verilir. Büyüme ve gelişme ile ilgili hormonun az salgılanması durumunda cücelik ortaya çıkar. Bu
hormonun ergenlikten sonra fazla salgılanması ise el, ayak, yüz, burun ve çene kemiklerinde anormal büyümelere
neden olur. Bu hâle de akromegali denir.
c. Beslenme
Büyüme ve gelişmede genetik faktörlerle birlikte beslenme de etkilidir. Örneğin, anne ve babasından uzun
boyluluk genlerini alan bir bebeğin uzun boylu olması için iyi beslenmesi de gerekir. Böyle bir bebek iyi
beslenmediği için kısa boylu olabilir. Beslenme yetersizliği çeşitli gelişim bozukluklarına da yol açar.
ç. Fiziki çevre
Bebeğin anne karnındaki durumu ve doğumdan sonraki fiziki çevre koşulları büyüme ve gelişmede önemli rol
oynar.
3. BÜYÜME VE GELİŞME DÖNEMLERİ
Büyüme ve gelişme anne karnında başlar, erişkinlikte tamamlanır. Büyüme ve gelişmenin en yoğun olduğu
dönem 0-1 yaş arasıdır. İnsanların büyüme ve gelişme dönemlerini altı gruba ayırarak incelemek yerinde olur.
a. Bebeklik dönemi
Bebeklik dönemi 0-12 aylar arasındaki süredir. Bu süre içindeki çocuklara bebek denir. Bebeklik dönemi ikiye
ayrılır.
1. Yeni doğan dönemi: Bebeğin "yeni doğan" dönemi, doğumdan sonraki ilk dört haftasıdır. Başka bir deyişle
bebeklik döneminin ilk 28 günü, yeni doğan dönemine aittir. Bu dönem, bebek için büyük bir değişikliğin
başlangıcıdır. Çünkü bebek, anne karnındaki güvenli ortamından ayrılmış, dış dünyada bazı olumsuz şartlarla
karşı karşıya gelmiştir. Bu yüzden bebeğin, beslenmesi ve hastalıklara karşı korunması gerekir. Kısacası bebek
artık bakıma muhtaçtır. Eğer gerektiği gibi beslenemez ve hastalıklara karşı korunamazsa bebek ölebilir.
Bu dönemde bebek, anne karnındaki pozisyonunda durmaya çalışır. Başını ışığa doğru çevirir. Emme
refleksine sahiptir. Çevresiyle ilgisi yoktur ve günün büyük bölümünü uyuyarak geçirir. Yeni doğan döneminin ilk
birkaç gününde yeni beslenme düzenine alışamayan bebekler doğum kilolarını koruyamaz, biraz zayıflarlar.
2. Yeni doğan sonrası dönemi: 5 ve 52. haftalar arası, yani yeni doğan döneminin bitiminden bebeklik
dönemi bitimine kadar olan süreyi kapsar.
Bebek doğduktan sonra sürekli büyüme ve gelişme gösterir. 2. aydan itibaren baş kontrolü gelişir. Hareketli
cisimleri izlemeye çalışır. 3. ayda anneyi tanır ve ses çıkarır. 5. ayda yatakta ters dönebilir, nesneleri uzanarak
yakalayabilir. 6. ayda destekle oturabilir. Yabancıları ayırt edebilir. Eline aldığı cisimleri başka cisimlere vurarak
ses çıkarabilir. 7. aydan itibaren desteksiz oturabilir. Cisimleri iki eliyle tutabilir, mama kaşığını ağzına götürebilir.
8. ayda cisimleri yere atıp geri alabilir. 9. ayda destekle ayakta durabilir, elinden tutulursa yürümeye çalışır. Anne,
baba gibi sözcükleri söyleyebilir. 10. ayda yardımsız ayağa kalkar, bardaktan su içebilir. 12. ayda elinden tutunca
yürüyebilir. Eğilip yerdeki cisimleri alabilir. Söyleyebildiği sözcükler artar. Kütlesi, doğum kütlesinin yaklaşık 3
katına ulaşır. Boyu da 25-30 cm uzamıştır. Doğumdaki boyu 50-55 cm olan bebek, 1 yaşında 75 cm civarında
olur.
b. Çocukluk dönemi
1-6 yaş arası çocukluk dönemi olarak adlandırılır. Bu dönem, özerklik ve oyun dönemi olarak iki grupta
incelenir.
1. Özerklik dönemi
1-3 yaşları arası dönemdir (Resim 3.4). Çocuğun yürümeye, konuşmaya, araştırmaya başladığı dönemdir.
Bağımsız olmak isteyen çocuğa bu dönemde tuvalet alışkanlığı kazandırılmalıdır. Tuvalet eğitimine başlamak için
en uygun zaman 12-15 ay arasıdır. Çocuğa dışkılama kontrolü için 2 yaşına kadar süre tanınmalıdır. Ancak 3-4
yaşına kadar zaman zaman gece altını ıslatabilir. Bu dönemde çocuklara aşırı baskı kurmaya çalışmak, isteklerini
açıkça engellemek yanlış olur. Çünkü bu dönem, ileriki yıllarda da çocuğun yaşantısında etkili olacaktır. İleriki
yaşlarda çekingen, aşırı titiz ve inatçı olmaması için çocuğa karşı sabırlı ve eğitici davranılmalıdır.
2. Oyun dönemi
3-6 yaş arası dönemdir. Bu dönemdeki çocuk, özerklik döneminde sergilediği inatçılık ve olumsuzluklarından
kurtulur. Girişken, yardıma hazır, neşeli, canlı, hareketli, oyunu seven, paylaşabilen, yaşıtlarıyla ilişki kurabilen bir
kimliğe bürünür. Masallara, öykülere ilgisi artar. Fakat gerçekle hayali birbirine karıştırır. Sürekli hareket
halindedir. Konuşkandır ve çok soru sorar. Hayal gücü gelişir, olayları çarpıtarak ve abartarak anlatır.
Tekerlemelere ilgi duyar. Genital bölgesine ilgi gösterir ve cinsiyetinin farkına varır. Kız çocukları anneyi, erkek
çocukları babayı örnek alır.
c. Okul çağı dönemi
Çocuğun dış dünyaya açıldığı, toplumsal çevreye karıştığı 6-11 yaş arasındaki dönemdir.
Bu dönemde çocuğun kişiliği gelişir. Beklemeyi, engellere karşı koymayı öğrenir. Okul çevresi ve eğitim,
çocuğun iyiyi kötüden, yanlışı doğrudan ayırmasını sağlar ve konuşma yeteneklerini geliştirir. Sorumluluk ve
görev bilinci kazanır. Çocuk bu dönemde soyut kavramları anlamaya başlar. Beğenilmek arzusu duyar.
Arkadaşlarıyla uyumsuzluğu, beceriksizliği çocukta aşağılık duygusunu geliştirebilir. Başkalarının kusurları ile alay
etmek bu dönemde görülen bir davranıştır.
ç. Ergenlik dönemi
Ergenlik dönemi 12-21 yaşları arasını kapsar. Kendi arasında erken ergenlik, tam ergenlik ve geç ergenlik
olarak üç döneme ayrılır.
d. Yetişkinlik dönemi
21-65 yaşları arasındaki dönemdir. Bu dönemde yetişkinler kararlarını kendileri verir ve uygulamak isterler.
Geleceklerini kendileri planlar ve bunu gerçekleştirmek için atılımlar yaparlar. Bununla ilgili olarak belli bir öğrenim
görüp meslek sahibi olmaya çalışırlar. İşlerini geliştirmek amacıyla çaba sarf ederler. Evlenip çocuk sahibi
olabilirler. Ailelerine karşı belli bir sorumluluk üstlenirler. Mutlu bir yaşam sürmek için gayret sarf ederler.
e. Yaşlılık dönemi
65 yaşın üstünü kapsayan dönemdir. Bu dönemde bedenen ve zihnen yorgunluk, yıpranma hissedilir.
Genellikle fiilen çalışma bırakılmıştır. Gençler, yaşlıların bilgi ve deneyimlerinden yararlanmalıdırlar. Böylece yaşlı,
kendisine değer verildiği duygusunu kazanır.
4. ERGENLİK DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ
Zor ve anlaşılması güç duyguların yaşandığı dönemdir. Hızlı fiziksel büyümenin yanında cinsel ve ruhsal
gelişme, bu dönemin en belirgin özelliklerini oluşturur. 12-21 yaş arasını kapsamakla birlikte yaş sınırı kesin
değildir ve cinsiyete göre farklılık gösterir.
Kızlarda ergenlik dönemi
Kızlar ergenlik çağına 10-13 yaşları arasında, erkeklerden daha önce girerler. Bu dönemde erkeklerden daha
iridirler. Boyları 10-20 cm, kiloları 6-18 kg artar. Sonraki dönemlerde erkekler bu farkı kapatırlar. Kız çocuklarının
memeleri büyümeye başlar. Koltuk altı ve cinsel bölgede kıllanma görülür. Cinsel organlar gelişir ve âdet görme
dönemi başlar.
Erkeklerde ergenlik dönemi
Ergenlik çağı, erkeklerde kızlara nazaran geç başlar, daha uzun sürer. 12-15 yaşlarında ergenlik çağına giren
bir erkek çocukta, yüzde sivilcelerin çıkması, sakal ve bıyıkların belirginleşmesi, sesin kalınlaşması gibi belirtiler
ortaya çıkar. Koltuk altında ve cinsel bölgede kıllar belirir. Hızlı boy uzaması olur. Özellikle omuzlar ve kaslar
gelişir. Boyları 10-30 cm, kiloları 7-30 kg artar. Gırtlak gelişir ve gırtlak kemiği belirginleşir.
5. ERGENLİK DÖNEMİNDE GÖRÜLEN SORUNLAR
Ergenlik döneminde görülebilecek sorunları üç grupta incelemek mümkündür
.a. Erken ergenlik dönemi
Erken ergenlik, hızlı büyüme ve gelişmenin olduğu, kız ve erkekte cinsel özelliklerin belirdiği dönemdir. Ergenlik
döneminin ilk 2-3 yılını (12-15 yaş arası) kapsar
b. Tam ergenlik dönemi
Bu dönemde gençler, bedensel gelişimlerini tamamlamışlardır. Vücutları yetişkin görünümünü kazanmıştır.Bu
dönemde genç, yeni beliren görüntüsüne alışamamıştır. Tam ergenlik 15-18 yaşlar arasında, fırtına ve gerilimlerin
yoğun yaşandığı bir evredir.
c. Geç ergenlik dönemi
18-21 yaş arasındaki dönemdir. Genç, kendi yeteneklerini olduğu gibi kabul edebilmektedir.
II. RUH SAĞLIĞI
Ruh sağlığı, bireyin yaşama sevinci duyması, arzu ve isteklerinde topluma göre aykırılık olmaması, kendisini
ve çevresini gerçekçi olarak değerlendirebilmesidir.
Psikoloji, insan davranışlarını bilimsel yöntemlerle inceleyen bir bilim dalıdır. Psikoloji ruh ve zihin faaliyetlerini ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan davranışları konu alır.
Psikiyatri ise davranış bozukluklarının teşhis ve tedavisi ile ilgili uzmanlık dalıdır.
1. RUH SAĞLIĞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Kişinin ruh ve beden sağlığı bir bütün olarak etkileşim içindedir. Birini diğerinden ayırmak mümkün değildir.
Ruhsal bozukluğu olan bir kişiye sağlıklı denilemez. Ruhsal bakımdan sağlıklı bir insanda aranacak özellikler
şunlardır:
• Kişi kendisiyle uyumlu; kaygı, kuruntu ve kuşkulardan uzak olmalıdır.
• Kişi, çevresiyle sürekli ilişki kurabilmelidir. İnsanlara karşı sevgi ve saygıyla davranabilmelidir.
• Kişi kendine güvenmeli, yeteneklerini gerçekçi gözle değerlendirebilmelidir.
• Toplumda yeri ve görevi olduğu bilinciyle yeteneklerini geliştirmelidir.
• Geleceğe yönelik hedefleri olmalı ve bunlara ulaşmak için çaba sarf etmelidir.
• Zorluklarla
baş
edebilecek
güce
sahip
olmalıdır.
Başkalarından
bağımsız
olarak
girişimlerde
bulunabilmelidir.
• Yaşadığı çevreye ters düşmeyecek davranışlarda bulunmalıdır.
• Çalışmak kadar dinlenmeyi de başarmalı, kendine eğlendirici hobiler edinmelidir.
a. Ruh sağlığını etkileyen kişisel faktörler
• Ruh sağlığını etkileyen kişisel faktörlerden bazılarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
• Yaş: Ruh sağlığının yaş ile doğrudan bir ilgisi olmamakla birlikte bazı ruh hastalıkları, belli
yaşlarda daha fazla görülmektedir. Çocukluk çağında nadir görülen ruh hastalıkları; ergenlik,
menopoz, andropoz ve ihtiyarlık dönemlerinde daha sık görülür.
• Cinsiyet: Ruh hastalıkları, bazı cinsiyetlerde daha fazla görülür. Örneğin; depresyon orta
yaşlı kadınlarda, alkolizm ise erkeklerde daha fazla görülmektedir. Erkeklerde görülen ruhsal
sorunlar ise genellikle kalıcı izler bırakır.
• Beden sağlığı: Beden sağlığındaki bozukluklar kişilerin ruh sağlığını da etkiler. Sakatlıklar, uzun süreli
hastalıklar gibi etkenler ruh sağlığını bozabilir. Aynı şekilde ruh sağlığının bozulması da beden sağlığını etkiler.
Ruhsal sıkıntıları olan kişiler, bedensel hastalıklara daha kolay yakalanırlar. Örneğin; stres ve sıkıntı, mide hastalıklarına yol açabilir.
• Kişinin alışkanlıkları: Kumar, alkol, uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklar kişinin ruh sağlığını olumsuz yönde
etkiler. Ruh sağlığının bozulmasını istemeyen kişiler, bu tür zararlı alışkanlıklardan uzak durmalı; spor, müzik,
edebiyat vb. alanlarda kendilerine hobiler bulmalıdırlar. Zira bu etkinlikler, ruhsal dengeyi korumak için düzenlenen yararlı alışkanlıklardır (Resim 3.13).
• Meslek ve medeni durumu: Kişilerin sevmedikleri veya fazla sorumluluk gerektiren cerrahlık, yöneticilik gibi
bazı meslekler, ruhsal dengeleri olumsuz yönde etkileyebilir. İstenen ve arzulanan işte çalışmak ise ruhsal yönden
kişiyi olumlu etkiler. İşsizlik ruhsal bunalımlara yol açabilir.
b. Ruh sağlığını etkileyen çevresel faktörler
Ruh sağlığını etkileyen çevresel faktörleri; aile, sosyal, kültürel ve ekonomik durumlar ile özel zorlayıcı
durumlar olarak gruplandırabiliriz:
KORUYUCU RUH SAĞLIĞI HİZMETLERİ
Ruh sağlığı, beden sağlığı gibi korunmadığı takdirde bozulabilir. Bu durumda tedavi ve rehabilitasyon gerekir.
Koruyucu ruh sağlığı hizmetleri üç aşamada uygulanır.
1. Birincil koruyucu ruh sağlığı hizmetleri
Birincil koruyucu ruh sağlığı hizmetleri, ruhsal bozukluklar ortaya çıkmadan önce yapılacak çalışmaları kapsar.
Bu da ruh sağlığını bozan etmenleri bilmek ve nasıl giderileceğini saptamakla mümkündür. Ruhsal bozuklukların
görüldüğü kişilere yönelik tedbirler alınmalıdır. Ayrıca toplum, ruh sağlığının korunması konusunda eğitilmelidir.
Birincil koruyucu ruh sağlığı hizmetleri; mediko-sosyal merkezleri, rehberlik danışma merkezleri, halk sağlığı
merkezleri vb. yerlerden sağlanabilir.
2. İkincil koruyucu ruh sağlığı hizmetleri
İkincil koruyucu ruh sağlığı hizmetleri, ruhsal bozukluk tanısı konulmuş kişilerin tedavilerini kapsar. Sağlık
Bakanlığına bağlı hastane ve dispanserler ile üniversite hastaneleri bu görevi üstlenmiştir. Karşılıklı konuşarak
sorunların sebebinin anlaşılması esasına dayalı ve sağlık personelleri tarafından verilen bir hizmettir.
3. Üçüncül koruyucu ruh sağlığı hizmetleri
Üçüncü koruyucu ruh sağlığı hizmetleri, rehabilitasyon çalışmalarını kapsar. Ruhsal bozukluğu teşhis ve
tedavi edilmiş hastaların yeniden hastalanmamaları ve topluma kazandırılmaları için yapılan çalışmalardır. Ruh
sağlığı alanında uzmanlaşmış rehabilitasyon merkezlerinde verilen hizmetlerdir.

Benzer belgeler

ERGENLİK Uzm. Psk. Melike Akbıyık Büyüme, gelişme, olgunlaşma

ERGENLİK Uzm. Psk. Melike Akbıyık Büyüme, gelişme, olgunlaşma Zor ve anlaşılması güç duyguların yaşandığı dönemdir. Hızlı fiziksel büyümenin yanında cinsel ve ruhsal gelişme, bu dönemin en belirgin özelliklerini oluşturur. 12-21 yaş arasını kapsamakla birlikt...

Detaylı