şubat 2012 sayı: 3

Transkript

şubat 2012 sayı: 3
mavi beyaz
ŞUBAT 2012
SAYI: 3
Balkanlar Koleji
Kültür Edebiyat ve ĠletiĢim
Kulübü
Dergisidir.
BALKANLAR KOLEJĠ KÜLTÜR EDEBĠYAT VE ĠLETĠġĠM KULÜBÜ:
1- A
BARAN AġULA
1- A
EDA KILIÇ
1-B
GĠZEM ĠNAN
1- B
DEVRAN BOZDOĞAN
1-B
TURGAY ARDA YALIN
1-C
LORĠN DERĠN
1-C
SEVAL NĠSAN ÇOBAN
2-A
TANAY ERSĠN
2-A
AZRA SU FIRAT
2-B
GÖKDENĠZ ADIYAMAN
3-A
NĠSA KIIÇ
3-B
LENA DĠLARA ÇELĠKEL
3-B
ALP ALPTEKĠN
3-B
BERKE PABUÇÇU
3-C
DEFNE ÇALTIK
4-A
UMUT KARADENĠZ
4-B
DAMLA PARLAKYILDIZ
5-A
ESĠN DERĠN
6-A
ÖYKÜ ASĠYE GENÇ
6-A
MELĠS MAYA ALAÇAM
7-A
GÜLCE ÇAKIROĞLU
7-A
EMĠRHAN AYKUT
8-A
CANSET GENÇKAL
8-A
ZEYNEP ÖZKÖK
8-B
SEMANUR KĠLĠM
8-B
ĠLAYDA EKĠM AKDEMĠR
REHBER ÖĞRETMENLER: FATMA ġAHĠN, EMĠNE COġKUN, ZARĠFE TARAKÇI, SEDA
MEġE
1
Editör’den…………………………………………...
.……………………………………........ 3
ġubat Ayı Neden 28 Çekiyor? ………………..
..……………………….……………...… 4
Mırrhaba……………………………………………..
……………………………….…….….… 5
Bengisu’dan Dizeler……………………………..
…………………………………….….….. 6
Beyin Türkçe Ġçin Ġki Kez ĠĢlem Yapıyor…
…………………………………………... 8
Fatma ġahin’den………………………………….
………………………………………..….. 9
Bir VarmıĢ Bir YokmuĢ…………………………
…………………………………..……... 11
Satranç ………………………………………………
……………………………………........ 14
Can Ali’nin Spor KöĢesi ……………………….
………………………………………….. 15
Deyimler Nasıl Ortaya ÇıkmıĢ?.................
……….……………………..………..… 17
ġairlerden Seçmeler……………………………..
………………………………..………...18
Dersoloji …………….……………………………..
. …………………….…………….…..… 20
Bilmeseniz De Olur ……………………………..
………………………………………… 22
Hikâyelerden Seçmeler ……………………….
……………………………………….... 23
Sevgililer Günü’nün Tarihçesi ………………
…………………… …………………… 27
Balkatür KöĢesi ………………………………..
……….………………………………….29
Beyin Cimnastiği
…….…………………………………... 30
…………………………….
Okuldan Kareler …………………………………
…….………….……………..………... 31
2
OCA
Değerli Öğrencilerimiz,
Dergimiz yine karĢınızda.
Tatilimizi geride bıraktık ve artık
okuldayız. Bu dönem bizler için hem
bayramlar hem de yılsonu törenleri
açısından yoğun bir dönem olacak
ama bunun da üstesinden geleceğiz.
ġubat sayımızda, bizi sevindiren
çok güzel bir geliĢmeden bahsetmek
istiyoruz. 5-A ve 5-B sınıfı
öğrencilerimiz, Türkçe sevgisini ve dil
hassasiyetlerini anlatan mektuplarını Türk Dil Kurumuna gönderdiler. Dil
kirliliğinden Ģikâyet eden ve dilimize sahip çıkmayı anlatan bu mektuplara, Türk
Dil Kurumu yetkililerinden cevaplar geldi. Yetkililerin mektupları tek tek incelenip
geri dönmeleri öğrencilerimizi ve bizleri onurlandırdı. Öğrencilerimize teĢekkür
ediyoruz ve sizleri, bu mektupları incelemeniz için okulumuzun panosuna göz
atmaya davet ediyoruz.
ġimdi dergiyi inceleme zamanı. Sizlere iyi okumalar diliyor çalıĢmalarınızı ve
katkılarınızı dergimize bekliyoruz.
3
Bugün kullandığımız takvimin kökeni, Roma
Ġmparatoru Julius Caesar‟ın, Mısırlı astronomi bilgini
Sosigenes‟e yaptırdığı “Julyen” takvimi. Bu takvime
göre bir yıl 365 gün sürer ve her yıldan 6 saat
artar. Artan bu saatler her 4 yılda, bir gün eder ve
yıla eklenir. Böylece bir yıl, 4 yılda bir 366 güne
çıkar. Ne var ki 366 sayısı 12‟ye tam olarak
bölünmediğinden bazı ayların 30 bazı ayların da 31
çekmesi uygun görülür. Julyen takviminde yılbaĢı,
mart ayındadır ve buna göre Ģubat, yılın en son
ayıdır. “July” olarak bilinen temmuz ayı, Julius
Caesar‟ın adını taĢır ve 31 gün sürer.
Caesar‟dan sonra yaĢayan bir baĢka Roma
Ġmparatoru Augustus da kendi adını bir aya verir.
Ne var ki ağustos (Augustus‟un adından) ayının 30,
Caesar‟ın adını taĢıyan temmuz ayının 31 çekmesini
haĢmetine yakıĢtıramayan Ġmparator Augustus,
kendi adıyla anılan ayın da 31 gün sürmesini
emreder. Bunun üzerine astronomlar, yılın son ayı
olan Ģubattan bir günü alıp, ağustos ayına ekler.
Böylece 30-29 gün döngüsü yaĢayan Ģubat ayı 2928 gün olarak belirlenir.
4
Mırhabalar
Ne kadar kar yağdı değil mi… Sizler gönlünüzce karda oynadınız, tatilinizi
kar eşliğinde neşe içinde geçirdiniz, okula geldiniz. Siz yokken ben çok sıkıldım,
sürekli kantine baktım, yoktunuz. Sonra okulun tatil edildiğini anladım. Bir gün
zil sesine uyandım bir baktım okula koşuyorsunuz, çok sevindim. Siz gelince
adeta okulun rengi değişiyor.
Biz kediler, hiç sevmeyiz bu soğuk havaları. Bizler sıcacık yerlerde kalorifer
altlarında uzanmayı, eskiden sobalar vardı soba arkalarında bizler için
hazırlanan minderlerin üstünde miskinlik yapmayı çok severiz. Oyun oynamayı
da severiz sizler gibi; ama şu sıralar gördüğüm bir durumu size söylemeden
edemeyeceğim. Havalar soğuk olduğunda, bahçeye çıkamadığınızda sizi
katlarda oyun oynarken görüyorum. Teneffüs zilini duyar duymaz hemen
yanınıza gelmek istiyorum ama öyle hızlı koşuyorsunuz ki yanınıza gelip
oyunlarınızı izleyemiyorum. Birbirinize zarar vermeniz düşüp bir yerinizi
yaralamanız beni çok üzer. Özellikle merdivenlere çok dikkat etmenizi istiyoruz.
Koşarak inmek yerine merdivenlerden daha sakin inerseniz herhangi bir
olumsuzluğu önlemiş oluruz. Merdivenlerimizde yer alan renkli adım izlerini
takip etseniz, güzel güzel merdivenlerden inmiş oluruz.
Sevgili mırıltılar,
Sizlere en mırmır sevgilerimi gönderiyorum. Ben hep aranızdayım bilmiş
olun…
5
Bengisu CÜNEYĠT 5/B
ĠSTANBUL’UM
Cici hanımlar, beyler,
Hepsi Pera Palas‟ta
Dondurma mı çekti canın?
Hadi adaya Burgaz‟a…
Atladım ada vapuruna,
Simit attım martılara, kuĢlara,
Bir oh çektim,
Dalgaların sesini duya duya.
Mavi inci olmaz der,
Boğazı görmeyenler.
Piyerloti‟den Haliç‟i izler,
Ġstanbul‟a gelen turistler.
Göksu‟da sandal sefası,
Emirgan‟ın lalesi, çayı.
Kanlıca‟nın yoğurdu,
Elmas görmek istersen orada
Topkapı Sarayı.
6
Sultanahmet, Ayasofya,
Ġstanbul‟un kalbi burada.
Galata, Kız Kulesi,
Harikalar ötesi.
Anadolu Hisarı Beyazıt‟tan hediye,
Fenerse kılavuz denizciye.
Dolmabahçe‟de hüzün var,
Ġstanbul, Ġstanbul güzel diyar…
,
7
Seda MEġE
ODTÜ bünyesinde kurulan Beyin Dil AraĢtırmaları Laboratuarı‟nda
gerçekleĢtirilen araĢtırmada, beynin Türkçe cümleleri anlamak için bazı
Avrupa dillerinin aksine iki kez iĢlem yaptığı ortaya çıktı.
ODTÜ Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Bölümü Öğretim Üyesi ve laboratuarın
kurucusu Doç. Dr. Gülay Ediboğlu Cedden, anadili Türkçe olanların beyinlerindeki
iĢlemleri ölçen çalıĢmalar yürüttüklerini anlattı. Cedden, araĢtırma sonuçlarına
iliĢkin Ģu bilgileri verdi:
“Türkçeyi anadili olarak konuĢanlarda 400. milisaniyede ve 600. milisaniyede
bir beyin yanıtı (potansiyel) meydana geliyor. Oysa Ġngilizce ve Almanca gibi
dillerde düz cümlelerde sadece 400. milisaniyede bir potansiyel saptanmıĢtır.
Türkçede ise 600. milisaniyede de bir potansiyel ortaya çıktığı saptanmıĢtır.”
Ediboğlu - Cedden, Türkçede fiillerin cümlenin sonunda yer alması ve sondan
çekimli olması nedeniyle, cümlenin anlaĢılması için kiĢinin cümleyi baĢtan sona
kadar zihninde tuttuğunu ve fiilin okunmasıyla cümleyi zihninde tekrar
oluĢturduğunu ifade etti.
Kaynak: Dil Bilimi – Linguistics
http://www.facebook.com/groups/50794706990/10150543133921991/?notif_t=group_activity
8
Sevgili Çocuklar,
Bu sayıda sizlere „‟SEVGĠ‟‟ ile seslenmek istedim. Üzerine çok Ģey yazılıp
çizilen, hani Ģu 14 ġubat gibi tek günlere sığdırılmaya çalıĢılan oysa kendisin bir
güne değil bir ömre sığdırılmayacak kadar engin bir derya olduğunun birileri
tarafından fark
edilemeyen „‟SEVGĠ‟‟ile.
Sevgi su, ekmek, kuruyan yüreklerde solan çiçeklere yağan yağmur,
donmuĢ yüreklere ateĢ, sevgi huzur, sevgi, barıĢ, sevgi…
Bakın sevgiyi 5/A ve 5/B sınıflarındaki arkadaĢlarınız ne güzel tanımlıyor.
SEVGĠ;
* Önce çevrem, sonra ben diyebilmektir.(D.ÖZEN)
* Kıskanmamak, övebilmektir. (C.NARĠÇ)
* Tutkudur.(T.CANSIN)
* Sevgisiz insan dondurmasız külahtır.
* ġemsiyeni ıslanan biriyle paylaĢabilmektir.(H.HATĠPOĞLU)
* Her Ģeye rağmen gülümseyebilmektir.(C.DEMĠREZEN)
* Dinlemektir.(P.ÖNER)
* Yeni dikilmiĢ bir güldür.
* Ġki ayrı kapta soğumayan hiç soğumayan yemektir.(H.EREN)
* Fedakarlıktır. (Z.D.ÇUTUK)
9
* Küskünlük duvar, öfke dağsa sevgi onları yıkan seldir.(A.GÜLÇĠÇEK)
* Ġçimizde güller açmasıdır.(CEREN)
* Ailedir, annedir, ülkedir, eĢtir, dosttur. (ARÇĠL)
* Ġki ağacın rüzgara karĢı dimdik durmasıdır.
* Elektrikler kesildiğinde merdivende kalana kapını açıp ıĢık tutmaktır.(ESĠN)
* Batmak bilmeyen parlak bir güneĢtir.(BENGĠSU)
* Hasta bir insanı gördüğünde kendini hasta hissetmendir.(CEYDA)
* En kızgın anında bile kızgınlığını yutabilmendir.(ELA NAZ)
10
BĠR VARMIġ
BĠR YOKMUġ
Çalıların içinde bir ördek kuluçkaya oturmuĢ yumurtalarını bekliyormuĢ. Uzun
süredir tek baĢına oturmaktan sıkıldığı için yumurtaları çatlar çatlamaz sevinçle
vaklayarak üzerlerinden kalkmıĢ.
“Artık çiftliğe dönüp oradakilere yeni ailemi gösterebilirim.” diye düĢünmüĢ.
Hepsi tam mı diye, cik cik öten yavrularını saymaya baĢlamıĢ. “Yok, olamaz!”
demiĢ yumurtalardan birinin henüz çatlamamıĢ oludğunu görünce.
O sırada oradan geçen bir ördek, “Yuvanda hâlâ çatlamamıĢ iri bir yumurta
var,” demiĢ. “Bahse girerim bir hindi yumurtasıdır.”
“Hindi yumurtasıymıĢ, hah! O benim yumurtam,” demiĢ anne ördek ters ters.
Ġç çekerek yumurtanın üstüne oturmuĢ.
Bu son yumurta da çatlayınca içinden iri, çirkin bir ördek yavrusu çıkmıĢ. Anne
ördek bu yavruyu görünce onun çirkinliğinden biraz utanç duymuĢ.
“Neyse ki diğer yavrularım güzel.” diye düĢünmüĢ ve artık daha fazla vakit
11
kaybetmeden çiftliğe gitmek istediği için yavrularını peĢine takarak suya girmiĢ.
“Çirkin olanı hiç olmazsa iyi
yüzüyor.” demiĢ anne ördek kendi
kendine. “Öyleyse hindi olamaz.
Çünkü hindiler yüzemez. Belki
büyüdükçe güzelleĢir. Belki bir
süre sonra da büyümesi durur.”
Ne yazık ki tam tersi olmuĢ.
Çirkin Ördek giderek daha da
büyümüĢ ve diğer ördeklerden
daha da farklılaĢmıĢ. Çevresindeki
hayvanlar onu hiç rahat
bırakmıyor, onunla hep „Çirkin
Ördek‟ diyerek alay ediyormuĢ.
KardeĢleri bile vak vak edip
baĢının etini yiyor, “Seni bir kedi
kapsa da senden kurtulsak…”
diyorlarmıĢ. Tavuklar onu
kovalıyor, onlara yem veren kız da
ayağıyla onu ittirerek yemlerin
yanından uzaklaĢtırıyormuĢ.
Çirkin Ördek bütün bunlara daha fazla dayanamamıĢ. Çitlerin üzerinden
uçarak atlamıĢ ve çiftliği iyice geride bırakıp yaban ördeklerinin yaĢadığı yere
gelene kadar hiç durmadan yürümüĢ. Fakat yaban ördekleri de onun çirkin
olduğunu düĢünmüĢler ve onunla dostluk kurmak istememiĢler.
Çirkin Ördek yapayalnız ortada kalmıĢ. Ağaç dallarıyla çitlerdeki küçük kuĢlar
bile onu görünce kaçıĢıyorlarmıĢ. “Çirkin olduğum için kaçıyorlar.” demiĢ kendi
kendine.
Tek baĢına oradan oraya dolaĢmıĢ durmuĢ. Bir ara, iki yaban kazıyla dost
olmuĢ, fakat onlar da avcıları görünce uçup gitmiĢler. Bir seferinde de yaĢlı bir
kadın onu tutup evine götürmüĢ; ama kadının kedisiyle tavuğu, “Hem suyu
seven, hem de yumurtlamayan kuĢ mu olur?” diyerek onunla alay edince
dayanamayıp oradan da kaçmıĢ.
Sonra mevsim değiĢmiĢ. Ağaç yaprakları sararıp solmaya baĢlamıĢ. Bir akĢam
üzeri, güneĢ batarken bembeyaz tüylü, büyük ve güzel kuĢlardan oluĢan bir kuĢ
sürüsü Çirkin Ördek‟in tam önünden, çalıların arasından havalanmıĢ. Uçarken
dalgalanıyormuĢ gibi hareket eden çok zarif, uzun boyunlu kuĢlarmıĢ bunlar.
“Bekleyin beni!” diye seslenmiĢ Çirkin Ördek, ama kuĢlar kocaman kanatlarını
açar açmaz gökyüzünün derinliklerinde kaybolmuĢlar. Çirkin Ördek sevincinden
suyun içinde bir fırıldak gibi dönmeye baĢlamıĢ, sonra hızını alamayıp suyun
dibine dalıp çıkmıĢ. Boğazından çıkan garip sesler onu bile korkutmuĢ. O beyaz
12
tüylü kuĢları bir türlü aklından çıkaramıyormuĢ. Ne cins kuĢlarsa onlar, onları çok
sevmiĢ.
KıĢ pek uzun ve sert geçmiĢ. Çirkin Ördek birkaç kez ölümden dönmüĢ. Bir
seferinde buzun üstünde az kalsın donuyormuĢ. Oradan geçmekte olan bir çiftçi
onu görmüĢ de kurtarmıĢ. Sonunda kıĢ bitmiĢ bahar gelmiĢ ve Çirkin Ördek
uçabildiğini keĢfetmiĢ, öyle suyun üstünde değil çok daha yüksekte, gökyüzünde.
Bir gün kanatlarının gücünü denerken aĢağıda, bir derede daha önce gördüğü
o beyaz tüylü kuĢlardan birçoğunun yüzdüğünü görmüĢ. Bir an bile düĢünmeden,
“AĢağı iniyorum,” diye kararını vermiĢ. “Çirkin de olsam onların yanlarına
gideceğim.” Böylece dereye, suyun üzerine inmiĢ.
Kıyıda iki çocuk beyaz kuĢlara ekmek kırıntısı atıyormuĢ. Çirkin Ördek‟i görünce
hemen annelerine, “Anne bak!” demiĢler. “Bir kuğu daha var orada! Bu kuğu
diğerlerinden daha güzel hem de!”
Çirkin Ördek çocukların ne demek istediğini anlamamıĢ. Beyaz kuĢlar
arkalarına dönüp ona bakınca utancından boynunu bükmüĢ. “Ġsterseniz siz de
Çirkin Ördek diye alay edin. Umurumda değil artık!” demiĢ içinden.
Sonra, baĢını kaldırırken suda ilk kez kendini görmüĢ. Upuzun bir boynu,
bembeyaz, harika tüyleri varmıĢ.
“Merhaba!” demiĢler diğer kuğular. “HoĢ geldin.” Sonra hepsi suyun üstünde
ona doğru süzülmüĢler. Hiçbiri çiftlikteki kuĢlar gibi ona alay ederek
bakmıyorlarmıĢ. Boyunlarını zarifçe eğerek, “Ne kadar güzelsin,” diyorlarmıĢ
adeta.
13
Damla ÖZSOY 5-B
Satranç bir zekâ çalıĢma oyunudur.
Aynı zamanda dersleri de etkiler. Özellikle
matematiği. Hesaplamayı geliĢtirir,
dikkatimizi toplamamızı sağlar, zamanı
doğru kullanma becerisini arttırır, sabırlı
olmayı öğretir, baĢkalarına karĢı saygılı
olmayı öğretir, centilmen olmayı öğretir…
Bunlardan dolayı satranç oyundan öte bir
yaĢam biçimi olmuĢtur. Satranca küçük
yaĢta baĢlamak en iyisi ama Ģimdi geç
mi? Bence değil. Satranca küçük yaĢlarda
baĢlayıp, 70-80 yaĢında hala turnuvalara
katılanlar var. Kısaca burada demek
istediğim satranç çok yararlı bir spordur.
Ġsteyenler baĢlasın ama istemeyenleri de kolundan tutup zorla baĢlatacak değiliz.
14
Can Ali SÜZER 4 - B
YÜZME TEKNĠKLERĠ
ArkadaĢlar yüzmede 4 teknik vardır.
Bunların sırası Ģudur; kelebek, sırt,
kurbağa ve serbesttir. Bunların içinde en
hızlısı serbest yüzmedir. Ġkinci sırt,
üçüncü kelebek ve sonuncusu
kurbağadır.
Serbest Yüzme Tekniği
Serbest yüzmede iki Ģeyi aynı anda
yapıyorsunuz. Ġlk yapmanız gereken
kulaç atarken kollarınızı uzatmanız ve
ayak çırparken ayaklarınızın hızlı bir
Ģekilde suya vurması. Serbest yüzmeye
bu Ģekilde baĢladığınızda avuçlarınızla
suyu hissetmeniz gerekmektedir.
Kelebek Yüzme Tekniği
Kelebek yüzme de yine iki Ģey aynı
anda yapılıyor. Ġlk yapmanız gereken
dolfin ayak vurup çift kolunuzu öne
atıyorsunuz. Dolfin Ģekli; iki ayağınızı bel
hareketinizle birlikte birbirine yapıĢık
Ģekilde suya vurarak gerçekleĢtirirsiniz.
Kurbağa Yüzme Tekniği
Kurbağa yüzmede iki Ģey birden
yapıyorsunuz. Ġlk yapmanız gereken ayanızı açıp kapatmak. Ġkinci yapmanız
gereken elinizi geriden öne fırlatmak.
15
Sırt Üstü Yüzme Tekniği
Sırt üstü yüzmede iki Ģey vardır. Ġlk yapmanız gereken suyun üstünde sırt üstü
durup geriye kulaç atıp ayak vurmaktır.
YÜZMENĠN FAYDALARI
1.
Dayanıklılık ve esnekliği geliĢtirir.
2.
Adalelerinizi geliĢtirir ve denge
sağlar. Birçok profesyonel ve amatör
sporcusu egzersizleri yaparlar.
3.
Kalbi güçlendirir.
4.
Fiziksel görünüĢü değiĢtirir.
5.
DolaĢımı düzenler. Varis gibi hastalıklara faydalıdır.
6.
Kilo kontrolünü sağlar.
7.
Stres ve gerilimi azaltır.
8.
Eklem iltihabı gibi hastalıklarda eklemleri ve bağları daha az zorladığından
önerilen egzersiz tipidir.
9.
Haftada 3 gün yüzme önerilir. 1 saat yüzme 500 kalori harcatır.
10. Enerji verir.
11. Kas güçsüzlüklerini tedavi eder.
12. ġiĢmanlarda, hamilelerde ve
hareketsiz kiĢilerde özellikle
yararlıdır. Çünkü suda yapılacak
egzersizler eklemleri ve bağları
daha az zorlamaktadır. Sudaki
vücut ağırlığı karadakinin 10 misli
azalır. Suda yapılan
rehabilitasyonun fizik tedavinin
etkin bir formu olduğu
kanıtlanmıĢtır.
16
Seda MEġE
ELĠ KULAĞINDA
Olması ya da gerçekleşmesi çok yakında,
anlamında kullanılır.
Müslümanlığın ilk yıllarında iki Müslüman
karĢılaĢır. Biri:
─ Acaba ezan okundu mu, diye diğer arkadaĢına
sorar. ArkadaĢı da o sırada ezan okumak için
müezzinin hazırlandığını görür ve Ģöyle der:
─ Eli kulağında.
GÜME GĠTMEK
Boşa gitmek, boş yere yok olmak, boşu boşuna, hiç
uğruna ölmek anlamına gelen bir deyimdir.
Eskiden Ġstanbul‟un düzenini sağlayan yeniçeriler
çarĢı pazar dolaĢarak düzeni bozanları yakalayıp
kıĢlalarına götürürlermiĢ. Bunları bir odaya kapatırken
de arkalarından:
─ Hooop!... Gümmm, diye bağırırlarmıĢ.
Sokaklardan toplanan suçluların arasına kimi zaman
suçsuzlar da karıĢırmıĢ. O zaman halk bunlar için
„Suçsuz yere götürüldüler.‟ anlamında:
─ Güme gitti, dermiĢ.
ĠKĠ DĠRHEM BĠR ÇEKĠRDEK
Çok özenli giyinmiş kimseler için kullanılan bir
deyimdir.
Eskiden Osmanlı altını iki dirhem bir çekirdek
ağırlığındaydı. Dirhem 3,207 ( Ġstanbul için) gram,
çekirdek ise 5 santigrama eĢit olan ağırlık ölçüsüydü.
Altının değeri ve güzel görünümünden yola çıkılarak özenli
ve süslü giyinmiĢ olanlar için benzetme yoluyla bu deyim kullanılır.
17
Canset GENÇKAL 8-A
DESEM KĠ
Desem ki vakitlerden bir Nisan akĢamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemiĢlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir Ģeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
Ġnan bana sevgilim inan,
Evimde Ģenliksin, bahçemde
bahar;
Ve soframda en eski Ģarap.
Ben sende yaĢıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuĢlarla
beraber.
18
Günlerden sonra bir gün,
ġayet sesimi fark edemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuĢların sesinden,
Bil ki ölmüĢüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,
Hatırla ki mahĢer günüdür
Ortalığa düĢmüĢüm seni arıyorum.
Cahit Sıtkı TARANCI
19
Merve HATİPOĞLU 7-A
Merhaba sevgili okuyucularımız. Dersoloji köşemizde, Şubat ayında
derslerinizde sizi nelerin beklediğinin tahminlerini öğrenebileceksiniz.
Yalnız şunu unutmayın ki, Dersoloji köşemiz tamamen eğlence amaçlı
yapılmıştır. Burada yazılanların sizi olumlu ya da olumsuz etkilemesine
asla izin vermeyin. Eğer yazılanlara katılıyorsanız da, olumsuzlukları
düzeltmek, olumluları da daha da çok olumlu yapmak için çaba sarf
etmelisiniz. Bizler buna güveniyoruz. İyi eğlenceler, iyi dersler...
Koç Burcu : Sevgili koç, Beden Eğitimi dersine oldukça düşkünsün… Ama Matematik derslerini de
unutmamak gerekir. Karneye düşük not istemeyiz değil mi?
Boğa Burcu: Basketbol, voleybol, vs. oynarken oldukça
eğleniyor ve Matematik derslerini seviyorsun ama Fen ve
Teknoloji Dersine dikkat et! Okulda oldukça zor bir dönem
yada son bir dönem..
İkizler Burcu: Her şeyi çok çabuk kavrayabiliyorsun o yüzden
derslerde sıkıntı yok. Ama başarılı olamadığın derslere o kadar
katı bakmana gerek yok. Çalışırsan üstesinden gelebilirsin.
Yengeç Burcu: Çok duygusal ve alıngansın bu yüzden en
küçük bir terslikte hemen umutsuzluğa kapılıyorsun. Pes
etmek yok! Daha fazla kitap okuyup daha çok test çözmelisin.
20
Aslan Burcu: Okulda davranışlarınla çok dikkat çekiyorsun.
Başkalarının yaptığı veya söyledikleriyle ilgilendiğin kadar
derslerle ilgilensen sınıfın en iyisi bile olabileceğine
inanıyorum… Matematik ve Fen Dersine daha çok çalışmalısın.
Başak Burcu: Düzenli ve titiz davranışların çok dikkat çekiyor.
Derslerine olan ilgin takdir edici. Ama sosyalleşmeni öneririm.
Terazi Burcu: Ah terazi ah! Görünümüne dikkat ettiğin gibi
derslere de aynı oranda dikkat etmen ilgi çekici bir ara bunu nasıl başardığını bana da anlatmalısın!
Akrep Burcu: Bu sene derslerle daha mı
ilgisin yoksa bana mı öyle geliyor? Sosyal
dersine dikkat et derim.
Yay Burcu: Neşeli tavırlarınla dersi
kaynatabiliyorsun ama bu fazla uzun sürmez
sevgili Yay… Ne kadar çok derse katılırsan
senin için o kadar iyi olur.
Oğlak Burcu: Tembel olduğun kadar
şakacısın da ama unutma iyi bir lise için daha
çok çalışmak gerekiyor.
Kova Burcu: Dersler çok hareketsiz
geçtiğinde kendi hayal dünyana
gömülüyorsun. Zorlandığın derslere çok
katı bakmak yerine o dersi anlamaya
çalışsan senin için en doğrusu olacaktır.
Balık Burcu: Çalışkan ama dersle ilgisi
olmayan birisin. Böyle davranmaya
devam edersen karnenin pek iç açıcı
olacağını söyleyemeyeceğim.
21
Mete ERYETİŞ 7-A
 Bitkiler Piramidin içinde
daha hızlı büyürler.
 Piramidin içine bırakılmıĢ
su, 5 hafta süreyle
bekletildikten sonra yüz
losyonu olarak
kullanılabilir.
 Çöp bidonu içindeki yemek
artıkları, hiç koku
vermeden piramit içinde
mumyalaĢır.
 Kesik, yanık, sıyrık gibi
yaralar büyükçe bir piramidin içinde daha çabuk iyileĢme eğilimi
gösterir.
 Piramitlerin bazı odalarının içinde ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur;
araĢtırmacıların çoğu, ya içinde kayboldular ya da aynı yerde birkaç tur
attılar, fakat içlerini göremediler.
 Piramitlerin içi yazın soğuk kıĢın sıcak olur.
 En uzun sure ucan tavuk 13 saniye havada
kalmıĢtır.
 Köstebek bir gecede 90 metrelik tünel kazabilir.

Üzüm mikrodalga
fırında patlar.

Bal bozulmayan
tek gıdadır.

Callio lösemili bir
çocuğun yaĢama sevincini
anlatan bir çizgi filmdir.

Eski Mısırlılar,
taĢtan yapılmıĢ yastıklarda uyurlardı.

Kıta isimlerinin hepsi ayni harfle baĢlayıp
ayni harfle biter.

Bir hipopotam ağzını açarsa 120 cm
boyunda bir insan onun içine rahatça sığabilir.
22
Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıĢtım. Belki de
tıraĢ bıçağına sinirlenmiĢtim. Olur, olur! Mutlak tıraĢ bıçağına sinirlenmiĢ
olacağım.
Otların yeĢil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması,
pekâlâ bir meseledir. Kim demiĢ mesele değildir diye? Budalalık! Ya yağmur
yağmasaydı… Ya otların yeĢili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı… Olsaydı o
zaman mesele olurdu, iĢte.
Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi
arkamdan;
─ HiĢt, dedi.
Dönüp baktım. Yolun kenarındaki daha boyunu posunu almamıĢ taze deve
dikenleriyle karabaĢlar, erik lezzetinde bana baktılar. DiĢlerim kamaĢtı. Yolda
kimsecikler yoktu. Bir evin damını, uzakta uçan bir iki kuĢu, yaprakların
arasından denizi gördüm. Yoluma devam ederken,
23
─ HiĢt hiĢt, dedi.
Dönüp bakmak istedim. Belki de çok istediğim için dönüp bakamadım.
Olabilir. Gökten bir kuĢ, hiĢt hiĢt ederek geçmiĢtir. Arkamdan yılan, tosbağa, bir
kirpi geçmiĢtir. Bir böcek vardır belki „hiĢt hiĢt‟ diyen.
─ HiĢt, dedi yine.
Bu sefer belki de isteksizlikten dönüp baktım, çalıların arasına birisi
saklanıyormuĢ gibi geldi bana.
Yolun kenarına oturdum. Az ötemde bir eĢek otluyor, onun da rengi çağla
bademi; ağzı, diĢleri, kulakları, boynu ne güzel. Otluyor. Otları adeta çatırdata
çatırdata yiyor. Belki de bu çıtırtılı, çatırtılı sesi „HiĢt hiĢt!‟ diye duymuĢumdur.
EĢeğin ot koparıĢının sesinden apayrı bir ses:
─ HiĢt hiĢt, dedi.
Hani bazı, kulağınızın dibinde çok tanıdığınız bir ses, isminizi çağırıverir. Olur
değil mi? Pek enderdir. Belki de kendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz,
hatırladığınız bir ses, ses olmadan sizi çağırmıĢtır. Olabilir.
Birdenbire güneĢi, buluta benzemez garip, sarı bir sis kapladı. Bir kirli el,
çağla bademi eĢeğin sırtından bir kumaĢ seçip çekip aldı… Her zamanki kül rengi,
yer yer havı dökülmüĢ eski mantosunu giydirdi eĢeğe. Yola indim. Ġstediği kadar
„HiĢt‟ desin, sahici sulu bir dost olsun. Ġsterse kimseler olmasın, kendi kendime
kulağıma „HiĢt hiĢt!‟diyen bir divane olayım ben, aldırmayacağım.
Belki bir kuĢtur. Belki tosbağadır. Bekli de kirpidir. Belki de yakın denizden
seslenen bir balık, bir canavardır. Karabataktır. Mihaliki kuĢudur.
24
Ġyisi mi ben kendim „HiĢt hiĢt „ derim. O zaman tamamı tamamına pek hiĢt
hiĢt sesleniĢine benzemeyen, benzemesin diye uğraĢtığım bir mırıldanmadır,
tutturdum.
Birdenbire, önümde bir adamla bir kadın gördüm. Kalpazankaya yolunu
sordular. Üstündesiniz, dedim. Sanki yol hareket etti. Yürümediler. Ġki adımda
benden uzaklaĢtılar. Koyunların arasına yüzükoyun uzanmıĢ papazın oğlunu
gördüm. Yüzünden aptal, çilli horoza benzer bir mahluk kalktı. Ağzının salyasını
sildi. Kuzuyu bacaklarından tuttu. Kuzu ile yere yıkıldı. Kuzuyu burnundan öptü.
Papazın oğlu çirkin, aptal otuz birli bir yüzle baktı.
Vardır böyle kuĢlar. „Cik cik‟ demezler de „hiĢt hiĢt‟ derler. KuĢtu, kuĢ.
Bir adam yer belliyordu. Belin demirine basıyor, kırmızıya çalan bir toprak
altını, üste aktarıyordu.
─ Merhaba hemĢerim, dedi.
─ Ooo! Merhaba, dedim.
Tekrar iĢine daldı. „HiĢt hiĢt‟ dedim. Aldırmadı. Bir daha „hiĢt‟ dedim. Yine
aldırmadı. Hızlı hızlı „hiĢt hiĢt hiĢt !‟
─ Buyur beyim, dedi.
─ Bir Ģey söylemedim – dedim.
Küçük parmağını kulağına soktu. KaĢıdı. Çıkarıp parmağına baktı. Belin
sapına siler gibi yaptı.
─ HiĢt hiĢt, dedim.
Yüzünü göğe kaldırdı. KuĢlara baktı. Denize baktı. Dönüp Ģüphe ile bana
baktı.
─ Bu sene enginarlar nasıl, dedim.
─ Ġyi değil, dedi.
─ Baklayı ne zaman keseceksin?
─ Daha ister, dedi.
Nefes alır gibi „hiĢt‟ dedim.
Yine Ģüphe ile denize, Ģüphe ile göğe, Ģüphe ile bana baktı.
─ KuĢlar olmalı, dedim.
─ Benim de kulağıma bir hıĢırtı gelir amma, dedi, ne taraftan gelir? Zati bu
sırada Ģu kulağım ağırlaĢtı.
25
─ Bir yıkatmalı, dedim, benim de geçenlerde ağırlaĢmıĢtı.
─ Yıkattın mı?
─ Yıkatmadım, hacet kalmadı, doktora gittim. Alıverdi; pislikmiĢ.
─ Çocuklar nasıl, diye sordum.
─ Ġyiler, dedi. Dokuzdu sekiz kaldı. Biliyorsun dokuzuncunun macerasını ya…
─ Sus, sus, dedim. Yürekler acısı. Hadi Allaha ısmarladık.
─ Hadi güle güle.
Biraz uzaklaĢınca:
─ HiĢt hiĢt…
Bu sefer yakaladım.
Bahçıvandı. Oydu oydu.
─ Hadi, hadi, yakaladım bu
sefer seni, dedim.
─ Yok, vallahi, dedi, vallahi
daha kesmedim bakla, senden
ne diye saklayayım, parasıyla
değil mi?
Sen değimlisin „hiĢt hiĢt‟ diyen?
─ Ben de duyarım bir ses,
amma bulamam nereden gelir.
Nereden gelirse gelsin;
dağlardan, kuĢlardan, denizden,
insandan, hayvandan, ottan,
böcekten, çiçekten. Gelsin de
nereden gelirse gelsin!... Bir
„hiĢt hiĢt‟ sesi gelmedi mi fena.
Geldikten sonra yaĢasın çiçekler,
böcekler, insanoğulları…
─ HiĢt hiĢt !
─ HiĢt hiĢt !
─ HiĢt hiĢt
Sait Faik ABASIYANIK
26
Merve HATİPOĞLU 7-A
“Eyvah! Sevgililer Günü…” Bu cümleyi
duyar gibiyim. Sanırım bazı okurlarımız Sevgililer
Günü‟nü unuttu ve daha hediyesini alamadı.
ġimdiden bütün sevenlerin ve sevgililerin
Sevgililer Günü‟nü kutlarım… Evet, bakalım
Sevgililer Günü nereden geliyor, ne zamandan
beri kutlanıyor?
Sevgililer Günü'nün baĢlangıç tarihi eski
Roma Ġmparatorluğu zamanına uzanıyor. Eski
Roma'da 14 ġubat günü bütün Roma halkı için önemli bir gündü. Çünkü bu
günde Roma tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi olan Juno'ya duyulan saygıdan ötürü
tatil yapılırdı. Juno ayrıca Roma halkı tarafından kadınlık ve evlilik tanrıçası olarak
da biliniyordu. Bu günü takip eden 15 ġubat gününde ise Lupercalia Bayramı
baĢlıyordu.
Bu bayram, halkın genç nüfusu için büyük önem taĢıyordu. Bunun nedeni ise
yaĢantıları kesin kurallar ile sınırlandırılmıĢtı; bunun doğal sonucu olarak bir
birliktelik yaĢama Ģansı olmayan bu gençler, sadece bu bayram süresince bile
olsa birbirlerinin partneri oluyorlardı.
Hangi genç bayanın hangi
genç erkek ile bir çift
oluĢturacağı eski bir gelenek
olan ve Lupercalia Bayramı'nın
arife günü yapılan bir çekiliĢ ile
belli oluyordu. Romalı genç
kızlar, isimlerini küçük kağıt
parçalarının üzerine yazıp bir
kavanoza koyuyorlardı. Erkekler
ise kavanozdan bu kağıtları
çekerek üzerinde hangi kızın
ismi yazıyorsa o kızla bayram
eğlenceleri boyunca beraber
oluyorlardı. Bu birliktelikler birbirine aĢık olan çiftler için bayram süresinin dıĢına
taĢıp genellikle evlilikle sonlanıyordu.
27
Ġmparator 2. Claudius, Roma'yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir
hükümdardı. Onun için en büyük problem, ordusunda savaĢacak asker
bulamamaktı. Ona göre bu
durumun tek sebebi Romalı
erkeklerin aĢklarını ve ailelerini
bırakmak istememeleriydi. ĠĢte
bu yüzden, Roma'daki tüm niĢan
ve evlilikleri kaldırdı.
Aziz Valentine de Claudius'un
hükümdarlığı zamanında
Roma'da yaĢayan bir papazdı.
Kendisi gibi papaz olan Aziz
Marius ile birlikte Claudius'un
yasağına rağmen gizlice çiftleri
evlendirmeye devam etti. Ancak
Ġmparator bu durumu bir süre
sonra öğrendi. Aziz Valentine,
insanları evlendirmeye devam
ettiği için tutuklandı ve
yaptıklarının cezası olarak sopa ile
dövülerek öldürüldü. Milattan sonra 270 yılının 14 ġubat'ında Hıristiyan
Ģehitliğine gömüldü.
Aynı zamanlarda Roma'daki putperestler, Ģubat ayı içinde kutlanan Lupercalia
Bayramı'nı kendi putperest tanrıları için kutluyorlardı. Bayram öncesi yapılan
geleneksel çekiliĢi ise seromoniye bağlı kalarak kendileri için uygulamaya
baĢladılar.
Hıristiyan Kilisesi'nin ilk kurulduğu yıllarda hizmet veren papazlar, bu
törenlerin, özellikle de evlenmemiĢ gençlerin putperestler ile birlikte anılmasından
rahatsız oldukları için bir
çözüm buldular. Bu gençlerin
isimlerinin azizlerle birlikte
anılmasını istedikleri için
Lupercalia Bayramı'nın
baĢladığı günü Aziz Valentine
Günü olarak kutlamaya
baĢladılar. O gün bugündür her
yılın 14 ġubat'ı "Sevgililer
Günü" olarak kutlanmaya
devam ediyor ve yeryüzünde
kadın ve erkek beraber olduğu
sürece de kutlanmaya devam
edecek gibi.
28
BALKATÜR KÖŞESİ
İlayda Ekim AKDEMİR 8-B
29
Bir aile buluĢmasına katılanlar Ģunlar:
Bir büyükanne,
Bir büyükbaba,
Ġki baba,
Ġki anne,
Dört çocuk,
Üç torun,
Ġki kız kardeĢ,
Bir erkek kardeĢ,
Ġki kız evlat,
Ġki erkek evlat,
Bir kayınpeder,
Bir kayınvalide ve
Bir gelin.
Bu buluĢmaya en az kaç kiĢi katılmıĢtır ve bunlar kimlerdir?
30
30
31

Benzer belgeler