şubat 2012 sayı: 3
Transkript
şubat 2012 sayı: 3
mavi beyaz ŞUBAT 2012 SAYI: 3 Balkanlar Koleji Kültür Edebiyat ve ĠletiĢim Kulübü Dergisidir. BALKANLAR KOLEJĠ KÜLTÜR EDEBĠYAT VE ĠLETĠġĠM KULÜBÜ: 1- A BARAN AġULA 1- A EDA KILIÇ 1-B GĠZEM ĠNAN 1- B DEVRAN BOZDOĞAN 1-B TURGAY ARDA YALIN 1-C LORĠN DERĠN 1-C SEVAL NĠSAN ÇOBAN 2-A TANAY ERSĠN 2-A AZRA SU FIRAT 2-B GÖKDENĠZ ADIYAMAN 3-A NĠSA KIIÇ 3-B LENA DĠLARA ÇELĠKEL 3-B ALP ALPTEKĠN 3-B BERKE PABUÇÇU 3-C DEFNE ÇALTIK 4-A UMUT KARADENĠZ 4-B DAMLA PARLAKYILDIZ 5-A ESĠN DERĠN 6-A ÖYKÜ ASĠYE GENÇ 6-A MELĠS MAYA ALAÇAM 7-A GÜLCE ÇAKIROĞLU 7-A EMĠRHAN AYKUT 8-A CANSET GENÇKAL 8-A ZEYNEP ÖZKÖK 8-B SEMANUR KĠLĠM 8-B ĠLAYDA EKĠM AKDEMĠR REHBER ÖĞRETMENLER: FATMA ġAHĠN, EMĠNE COġKUN, ZARĠFE TARAKÇI, SEDA MEġE 1 Editör’den…………………………………………... .……………………………………........ 3 ġubat Ayı Neden 28 Çekiyor? ……………….. ..……………………….……………...… 4 Mırrhaba…………………………………………….. ……………………………….…….….… 5 Bengisu’dan Dizeler…………………………….. …………………………………….….….. 6 Beyin Türkçe Ġçin Ġki Kez ĠĢlem Yapıyor… …………………………………………... 8 Fatma ġahin’den…………………………………. ………………………………………..….. 9 Bir VarmıĢ Bir YokmuĢ………………………… …………………………………..……... 11 Satranç ……………………………………………… ……………………………………........ 14 Can Ali’nin Spor KöĢesi ………………………. ………………………………………….. 15 Deyimler Nasıl Ortaya ÇıkmıĢ?................. ……….……………………..………..… 17 ġairlerden Seçmeler…………………………….. ………………………………..………...18 Dersoloji …………….…………………………….. . …………………….…………….…..… 20 Bilmeseniz De Olur …………………………….. ………………………………………… 22 Hikâyelerden Seçmeler ………………………. ……………………………………….... 23 Sevgililer Günü’nün Tarihçesi ……………… …………………… …………………… 27 Balkatür KöĢesi ……………………………….. ……….………………………………….29 Beyin Cimnastiği …….…………………………………... 30 ……………………………. Okuldan Kareler ………………………………… …….………….……………..………... 31 2 OCA Değerli Öğrencilerimiz, Dergimiz yine karĢınızda. Tatilimizi geride bıraktık ve artık okuldayız. Bu dönem bizler için hem bayramlar hem de yılsonu törenleri açısından yoğun bir dönem olacak ama bunun da üstesinden geleceğiz. ġubat sayımızda, bizi sevindiren çok güzel bir geliĢmeden bahsetmek istiyoruz. 5-A ve 5-B sınıfı öğrencilerimiz, Türkçe sevgisini ve dil hassasiyetlerini anlatan mektuplarını Türk Dil Kurumuna gönderdiler. Dil kirliliğinden Ģikâyet eden ve dilimize sahip çıkmayı anlatan bu mektuplara, Türk Dil Kurumu yetkililerinden cevaplar geldi. Yetkililerin mektupları tek tek incelenip geri dönmeleri öğrencilerimizi ve bizleri onurlandırdı. Öğrencilerimize teĢekkür ediyoruz ve sizleri, bu mektupları incelemeniz için okulumuzun panosuna göz atmaya davet ediyoruz. ġimdi dergiyi inceleme zamanı. Sizlere iyi okumalar diliyor çalıĢmalarınızı ve katkılarınızı dergimize bekliyoruz. 3 Bugün kullandığımız takvimin kökeni, Roma Ġmparatoru Julius Caesar‟ın, Mısırlı astronomi bilgini Sosigenes‟e yaptırdığı “Julyen” takvimi. Bu takvime göre bir yıl 365 gün sürer ve her yıldan 6 saat artar. Artan bu saatler her 4 yılda, bir gün eder ve yıla eklenir. Böylece bir yıl, 4 yılda bir 366 güne çıkar. Ne var ki 366 sayısı 12‟ye tam olarak bölünmediğinden bazı ayların 30 bazı ayların da 31 çekmesi uygun görülür. Julyen takviminde yılbaĢı, mart ayındadır ve buna göre Ģubat, yılın en son ayıdır. “July” olarak bilinen temmuz ayı, Julius Caesar‟ın adını taĢır ve 31 gün sürer. Caesar‟dan sonra yaĢayan bir baĢka Roma Ġmparatoru Augustus da kendi adını bir aya verir. Ne var ki ağustos (Augustus‟un adından) ayının 30, Caesar‟ın adını taĢıyan temmuz ayının 31 çekmesini haĢmetine yakıĢtıramayan Ġmparator Augustus, kendi adıyla anılan ayın da 31 gün sürmesini emreder. Bunun üzerine astronomlar, yılın son ayı olan Ģubattan bir günü alıp, ağustos ayına ekler. Böylece 30-29 gün döngüsü yaĢayan Ģubat ayı 2928 gün olarak belirlenir. 4 Mırhabalar Ne kadar kar yağdı değil mi… Sizler gönlünüzce karda oynadınız, tatilinizi kar eşliğinde neşe içinde geçirdiniz, okula geldiniz. Siz yokken ben çok sıkıldım, sürekli kantine baktım, yoktunuz. Sonra okulun tatil edildiğini anladım. Bir gün zil sesine uyandım bir baktım okula koşuyorsunuz, çok sevindim. Siz gelince adeta okulun rengi değişiyor. Biz kediler, hiç sevmeyiz bu soğuk havaları. Bizler sıcacık yerlerde kalorifer altlarında uzanmayı, eskiden sobalar vardı soba arkalarında bizler için hazırlanan minderlerin üstünde miskinlik yapmayı çok severiz. Oyun oynamayı da severiz sizler gibi; ama şu sıralar gördüğüm bir durumu size söylemeden edemeyeceğim. Havalar soğuk olduğunda, bahçeye çıkamadığınızda sizi katlarda oyun oynarken görüyorum. Teneffüs zilini duyar duymaz hemen yanınıza gelmek istiyorum ama öyle hızlı koşuyorsunuz ki yanınıza gelip oyunlarınızı izleyemiyorum. Birbirinize zarar vermeniz düşüp bir yerinizi yaralamanız beni çok üzer. Özellikle merdivenlere çok dikkat etmenizi istiyoruz. Koşarak inmek yerine merdivenlerden daha sakin inerseniz herhangi bir olumsuzluğu önlemiş oluruz. Merdivenlerimizde yer alan renkli adım izlerini takip etseniz, güzel güzel merdivenlerden inmiş oluruz. Sevgili mırıltılar, Sizlere en mırmır sevgilerimi gönderiyorum. Ben hep aranızdayım bilmiş olun… 5 Bengisu CÜNEYĠT 5/B ĠSTANBUL’UM Cici hanımlar, beyler, Hepsi Pera Palas‟ta Dondurma mı çekti canın? Hadi adaya Burgaz‟a… Atladım ada vapuruna, Simit attım martılara, kuĢlara, Bir oh çektim, Dalgaların sesini duya duya. Mavi inci olmaz der, Boğazı görmeyenler. Piyerloti‟den Haliç‟i izler, Ġstanbul‟a gelen turistler. Göksu‟da sandal sefası, Emirgan‟ın lalesi, çayı. Kanlıca‟nın yoğurdu, Elmas görmek istersen orada Topkapı Sarayı. 6 Sultanahmet, Ayasofya, Ġstanbul‟un kalbi burada. Galata, Kız Kulesi, Harikalar ötesi. Anadolu Hisarı Beyazıt‟tan hediye, Fenerse kılavuz denizciye. Dolmabahçe‟de hüzün var, Ġstanbul, Ġstanbul güzel diyar… , 7 Seda MEġE ODTÜ bünyesinde kurulan Beyin Dil AraĢtırmaları Laboratuarı‟nda gerçekleĢtirilen araĢtırmada, beynin Türkçe cümleleri anlamak için bazı Avrupa dillerinin aksine iki kez iĢlem yaptığı ortaya çıktı. ODTÜ Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Bölümü Öğretim Üyesi ve laboratuarın kurucusu Doç. Dr. Gülay Ediboğlu Cedden, anadili Türkçe olanların beyinlerindeki iĢlemleri ölçen çalıĢmalar yürüttüklerini anlattı. Cedden, araĢtırma sonuçlarına iliĢkin Ģu bilgileri verdi: “Türkçeyi anadili olarak konuĢanlarda 400. milisaniyede ve 600. milisaniyede bir beyin yanıtı (potansiyel) meydana geliyor. Oysa Ġngilizce ve Almanca gibi dillerde düz cümlelerde sadece 400. milisaniyede bir potansiyel saptanmıĢtır. Türkçede ise 600. milisaniyede de bir potansiyel ortaya çıktığı saptanmıĢtır.” Ediboğlu - Cedden, Türkçede fiillerin cümlenin sonunda yer alması ve sondan çekimli olması nedeniyle, cümlenin anlaĢılması için kiĢinin cümleyi baĢtan sona kadar zihninde tuttuğunu ve fiilin okunmasıyla cümleyi zihninde tekrar oluĢturduğunu ifade etti. Kaynak: Dil Bilimi – Linguistics http://www.facebook.com/groups/50794706990/10150543133921991/?notif_t=group_activity 8 Sevgili Çocuklar, Bu sayıda sizlere „‟SEVGĠ‟‟ ile seslenmek istedim. Üzerine çok Ģey yazılıp çizilen, hani Ģu 14 ġubat gibi tek günlere sığdırılmaya çalıĢılan oysa kendisin bir güne değil bir ömre sığdırılmayacak kadar engin bir derya olduğunun birileri tarafından fark edilemeyen „‟SEVGĠ‟‟ile. Sevgi su, ekmek, kuruyan yüreklerde solan çiçeklere yağan yağmur, donmuĢ yüreklere ateĢ, sevgi huzur, sevgi, barıĢ, sevgi… Bakın sevgiyi 5/A ve 5/B sınıflarındaki arkadaĢlarınız ne güzel tanımlıyor. SEVGĠ; * Önce çevrem, sonra ben diyebilmektir.(D.ÖZEN) * Kıskanmamak, övebilmektir. (C.NARĠÇ) * Tutkudur.(T.CANSIN) * Sevgisiz insan dondurmasız külahtır. * ġemsiyeni ıslanan biriyle paylaĢabilmektir.(H.HATĠPOĞLU) * Her Ģeye rağmen gülümseyebilmektir.(C.DEMĠREZEN) * Dinlemektir.(P.ÖNER) * Yeni dikilmiĢ bir güldür. * Ġki ayrı kapta soğumayan hiç soğumayan yemektir.(H.EREN) * Fedakarlıktır. (Z.D.ÇUTUK) 9 * Küskünlük duvar, öfke dağsa sevgi onları yıkan seldir.(A.GÜLÇĠÇEK) * Ġçimizde güller açmasıdır.(CEREN) * Ailedir, annedir, ülkedir, eĢtir, dosttur. (ARÇĠL) * Ġki ağacın rüzgara karĢı dimdik durmasıdır. * Elektrikler kesildiğinde merdivende kalana kapını açıp ıĢık tutmaktır.(ESĠN) * Batmak bilmeyen parlak bir güneĢtir.(BENGĠSU) * Hasta bir insanı gördüğünde kendini hasta hissetmendir.(CEYDA) * En kızgın anında bile kızgınlığını yutabilmendir.(ELA NAZ) 10 BĠR VARMIġ BĠR YOKMUġ Çalıların içinde bir ördek kuluçkaya oturmuĢ yumurtalarını bekliyormuĢ. Uzun süredir tek baĢına oturmaktan sıkıldığı için yumurtaları çatlar çatlamaz sevinçle vaklayarak üzerlerinden kalkmıĢ. “Artık çiftliğe dönüp oradakilere yeni ailemi gösterebilirim.” diye düĢünmüĢ. Hepsi tam mı diye, cik cik öten yavrularını saymaya baĢlamıĢ. “Yok, olamaz!” demiĢ yumurtalardan birinin henüz çatlamamıĢ oludğunu görünce. O sırada oradan geçen bir ördek, “Yuvanda hâlâ çatlamamıĢ iri bir yumurta var,” demiĢ. “Bahse girerim bir hindi yumurtasıdır.” “Hindi yumurtasıymıĢ, hah! O benim yumurtam,” demiĢ anne ördek ters ters. Ġç çekerek yumurtanın üstüne oturmuĢ. Bu son yumurta da çatlayınca içinden iri, çirkin bir ördek yavrusu çıkmıĢ. Anne ördek bu yavruyu görünce onun çirkinliğinden biraz utanç duymuĢ. “Neyse ki diğer yavrularım güzel.” diye düĢünmüĢ ve artık daha fazla vakit 11 kaybetmeden çiftliğe gitmek istediği için yavrularını peĢine takarak suya girmiĢ. “Çirkin olanı hiç olmazsa iyi yüzüyor.” demiĢ anne ördek kendi kendine. “Öyleyse hindi olamaz. Çünkü hindiler yüzemez. Belki büyüdükçe güzelleĢir. Belki bir süre sonra da büyümesi durur.” Ne yazık ki tam tersi olmuĢ. Çirkin Ördek giderek daha da büyümüĢ ve diğer ördeklerden daha da farklılaĢmıĢ. Çevresindeki hayvanlar onu hiç rahat bırakmıyor, onunla hep „Çirkin Ördek‟ diyerek alay ediyormuĢ. KardeĢleri bile vak vak edip baĢının etini yiyor, “Seni bir kedi kapsa da senden kurtulsak…” diyorlarmıĢ. Tavuklar onu kovalıyor, onlara yem veren kız da ayağıyla onu ittirerek yemlerin yanından uzaklaĢtırıyormuĢ. Çirkin Ördek bütün bunlara daha fazla dayanamamıĢ. Çitlerin üzerinden uçarak atlamıĢ ve çiftliği iyice geride bırakıp yaban ördeklerinin yaĢadığı yere gelene kadar hiç durmadan yürümüĢ. Fakat yaban ördekleri de onun çirkin olduğunu düĢünmüĢler ve onunla dostluk kurmak istememiĢler. Çirkin Ördek yapayalnız ortada kalmıĢ. Ağaç dallarıyla çitlerdeki küçük kuĢlar bile onu görünce kaçıĢıyorlarmıĢ. “Çirkin olduğum için kaçıyorlar.” demiĢ kendi kendine. Tek baĢına oradan oraya dolaĢmıĢ durmuĢ. Bir ara, iki yaban kazıyla dost olmuĢ, fakat onlar da avcıları görünce uçup gitmiĢler. Bir seferinde de yaĢlı bir kadın onu tutup evine götürmüĢ; ama kadının kedisiyle tavuğu, “Hem suyu seven, hem de yumurtlamayan kuĢ mu olur?” diyerek onunla alay edince dayanamayıp oradan da kaçmıĢ. Sonra mevsim değiĢmiĢ. Ağaç yaprakları sararıp solmaya baĢlamıĢ. Bir akĢam üzeri, güneĢ batarken bembeyaz tüylü, büyük ve güzel kuĢlardan oluĢan bir kuĢ sürüsü Çirkin Ördek‟in tam önünden, çalıların arasından havalanmıĢ. Uçarken dalgalanıyormuĢ gibi hareket eden çok zarif, uzun boyunlu kuĢlarmıĢ bunlar. “Bekleyin beni!” diye seslenmiĢ Çirkin Ördek, ama kuĢlar kocaman kanatlarını açar açmaz gökyüzünün derinliklerinde kaybolmuĢlar. Çirkin Ördek sevincinden suyun içinde bir fırıldak gibi dönmeye baĢlamıĢ, sonra hızını alamayıp suyun dibine dalıp çıkmıĢ. Boğazından çıkan garip sesler onu bile korkutmuĢ. O beyaz 12 tüylü kuĢları bir türlü aklından çıkaramıyormuĢ. Ne cins kuĢlarsa onlar, onları çok sevmiĢ. KıĢ pek uzun ve sert geçmiĢ. Çirkin Ördek birkaç kez ölümden dönmüĢ. Bir seferinde buzun üstünde az kalsın donuyormuĢ. Oradan geçmekte olan bir çiftçi onu görmüĢ de kurtarmıĢ. Sonunda kıĢ bitmiĢ bahar gelmiĢ ve Çirkin Ördek uçabildiğini keĢfetmiĢ, öyle suyun üstünde değil çok daha yüksekte, gökyüzünde. Bir gün kanatlarının gücünü denerken aĢağıda, bir derede daha önce gördüğü o beyaz tüylü kuĢlardan birçoğunun yüzdüğünü görmüĢ. Bir an bile düĢünmeden, “AĢağı iniyorum,” diye kararını vermiĢ. “Çirkin de olsam onların yanlarına gideceğim.” Böylece dereye, suyun üzerine inmiĢ. Kıyıda iki çocuk beyaz kuĢlara ekmek kırıntısı atıyormuĢ. Çirkin Ördek‟i görünce hemen annelerine, “Anne bak!” demiĢler. “Bir kuğu daha var orada! Bu kuğu diğerlerinden daha güzel hem de!” Çirkin Ördek çocukların ne demek istediğini anlamamıĢ. Beyaz kuĢlar arkalarına dönüp ona bakınca utancından boynunu bükmüĢ. “Ġsterseniz siz de Çirkin Ördek diye alay edin. Umurumda değil artık!” demiĢ içinden. Sonra, baĢını kaldırırken suda ilk kez kendini görmüĢ. Upuzun bir boynu, bembeyaz, harika tüyleri varmıĢ. “Merhaba!” demiĢler diğer kuğular. “HoĢ geldin.” Sonra hepsi suyun üstünde ona doğru süzülmüĢler. Hiçbiri çiftlikteki kuĢlar gibi ona alay ederek bakmıyorlarmıĢ. Boyunlarını zarifçe eğerek, “Ne kadar güzelsin,” diyorlarmıĢ adeta. 13 Damla ÖZSOY 5-B Satranç bir zekâ çalıĢma oyunudur. Aynı zamanda dersleri de etkiler. Özellikle matematiği. Hesaplamayı geliĢtirir, dikkatimizi toplamamızı sağlar, zamanı doğru kullanma becerisini arttırır, sabırlı olmayı öğretir, baĢkalarına karĢı saygılı olmayı öğretir, centilmen olmayı öğretir… Bunlardan dolayı satranç oyundan öte bir yaĢam biçimi olmuĢtur. Satranca küçük yaĢta baĢlamak en iyisi ama Ģimdi geç mi? Bence değil. Satranca küçük yaĢlarda baĢlayıp, 70-80 yaĢında hala turnuvalara katılanlar var. Kısaca burada demek istediğim satranç çok yararlı bir spordur. Ġsteyenler baĢlasın ama istemeyenleri de kolundan tutup zorla baĢlatacak değiliz. 14 Can Ali SÜZER 4 - B YÜZME TEKNĠKLERĠ ArkadaĢlar yüzmede 4 teknik vardır. Bunların sırası Ģudur; kelebek, sırt, kurbağa ve serbesttir. Bunların içinde en hızlısı serbest yüzmedir. Ġkinci sırt, üçüncü kelebek ve sonuncusu kurbağadır. Serbest Yüzme Tekniği Serbest yüzmede iki Ģeyi aynı anda yapıyorsunuz. Ġlk yapmanız gereken kulaç atarken kollarınızı uzatmanız ve ayak çırparken ayaklarınızın hızlı bir Ģekilde suya vurması. Serbest yüzmeye bu Ģekilde baĢladığınızda avuçlarınızla suyu hissetmeniz gerekmektedir. Kelebek Yüzme Tekniği Kelebek yüzme de yine iki Ģey aynı anda yapılıyor. Ġlk yapmanız gereken dolfin ayak vurup çift kolunuzu öne atıyorsunuz. Dolfin Ģekli; iki ayağınızı bel hareketinizle birlikte birbirine yapıĢık Ģekilde suya vurarak gerçekleĢtirirsiniz. Kurbağa Yüzme Tekniği Kurbağa yüzmede iki Ģey birden yapıyorsunuz. Ġlk yapmanız gereken ayanızı açıp kapatmak. Ġkinci yapmanız gereken elinizi geriden öne fırlatmak. 15 Sırt Üstü Yüzme Tekniği Sırt üstü yüzmede iki Ģey vardır. Ġlk yapmanız gereken suyun üstünde sırt üstü durup geriye kulaç atıp ayak vurmaktır. YÜZMENĠN FAYDALARI 1. Dayanıklılık ve esnekliği geliĢtirir. 2. Adalelerinizi geliĢtirir ve denge sağlar. Birçok profesyonel ve amatör sporcusu egzersizleri yaparlar. 3. Kalbi güçlendirir. 4. Fiziksel görünüĢü değiĢtirir. 5. DolaĢımı düzenler. Varis gibi hastalıklara faydalıdır. 6. Kilo kontrolünü sağlar. 7. Stres ve gerilimi azaltır. 8. Eklem iltihabı gibi hastalıklarda eklemleri ve bağları daha az zorladığından önerilen egzersiz tipidir. 9. Haftada 3 gün yüzme önerilir. 1 saat yüzme 500 kalori harcatır. 10. Enerji verir. 11. Kas güçsüzlüklerini tedavi eder. 12. ġiĢmanlarda, hamilelerde ve hareketsiz kiĢilerde özellikle yararlıdır. Çünkü suda yapılacak egzersizler eklemleri ve bağları daha az zorlamaktadır. Sudaki vücut ağırlığı karadakinin 10 misli azalır. Suda yapılan rehabilitasyonun fizik tedavinin etkin bir formu olduğu kanıtlanmıĢtır. 16 Seda MEġE ELĠ KULAĞINDA Olması ya da gerçekleşmesi çok yakında, anlamında kullanılır. Müslümanlığın ilk yıllarında iki Müslüman karĢılaĢır. Biri: ─ Acaba ezan okundu mu, diye diğer arkadaĢına sorar. ArkadaĢı da o sırada ezan okumak için müezzinin hazırlandığını görür ve Ģöyle der: ─ Eli kulağında. GÜME GĠTMEK Boşa gitmek, boş yere yok olmak, boşu boşuna, hiç uğruna ölmek anlamına gelen bir deyimdir. Eskiden Ġstanbul‟un düzenini sağlayan yeniçeriler çarĢı pazar dolaĢarak düzeni bozanları yakalayıp kıĢlalarına götürürlermiĢ. Bunları bir odaya kapatırken de arkalarından: ─ Hooop!... Gümmm, diye bağırırlarmıĢ. Sokaklardan toplanan suçluların arasına kimi zaman suçsuzlar da karıĢırmıĢ. O zaman halk bunlar için „Suçsuz yere götürüldüler.‟ anlamında: ─ Güme gitti, dermiĢ. ĠKĠ DĠRHEM BĠR ÇEKĠRDEK Çok özenli giyinmiş kimseler için kullanılan bir deyimdir. Eskiden Osmanlı altını iki dirhem bir çekirdek ağırlığındaydı. Dirhem 3,207 ( Ġstanbul için) gram, çekirdek ise 5 santigrama eĢit olan ağırlık ölçüsüydü. Altının değeri ve güzel görünümünden yola çıkılarak özenli ve süslü giyinmiĢ olanlar için benzetme yoluyla bu deyim kullanılır. 17 Canset GENÇKAL 8-A DESEM KĠ Desem ki vakitlerden bir Nisan akĢamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemiĢlerin cümlesini. Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir Ģeysin; Nimettensin, nimettensin! Desem ki... Ġnan bana sevgilim inan, Evimde Ģenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski Ģarap. Ben sende yaĢıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgârlarla, nehirlerle, kuĢlarla beraber. 18 Günlerden sonra bir gün, ġayet sesimi fark edemezsen, Rüzgârların, nehirlerin, kuĢların sesinden, Bil ki ölmüĢüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol; Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede, Hatırla ki mahĢer günüdür Ortalığa düĢmüĢüm seni arıyorum. Cahit Sıtkı TARANCI 19 Merve HATİPOĞLU 7-A Merhaba sevgili okuyucularımız. Dersoloji köşemizde, Şubat ayında derslerinizde sizi nelerin beklediğinin tahminlerini öğrenebileceksiniz. Yalnız şunu unutmayın ki, Dersoloji köşemiz tamamen eğlence amaçlı yapılmıştır. Burada yazılanların sizi olumlu ya da olumsuz etkilemesine asla izin vermeyin. Eğer yazılanlara katılıyorsanız da, olumsuzlukları düzeltmek, olumluları da daha da çok olumlu yapmak için çaba sarf etmelisiniz. Bizler buna güveniyoruz. İyi eğlenceler, iyi dersler... Koç Burcu : Sevgili koç, Beden Eğitimi dersine oldukça düşkünsün… Ama Matematik derslerini de unutmamak gerekir. Karneye düşük not istemeyiz değil mi? Boğa Burcu: Basketbol, voleybol, vs. oynarken oldukça eğleniyor ve Matematik derslerini seviyorsun ama Fen ve Teknoloji Dersine dikkat et! Okulda oldukça zor bir dönem yada son bir dönem.. İkizler Burcu: Her şeyi çok çabuk kavrayabiliyorsun o yüzden derslerde sıkıntı yok. Ama başarılı olamadığın derslere o kadar katı bakmana gerek yok. Çalışırsan üstesinden gelebilirsin. Yengeç Burcu: Çok duygusal ve alıngansın bu yüzden en küçük bir terslikte hemen umutsuzluğa kapılıyorsun. Pes etmek yok! Daha fazla kitap okuyup daha çok test çözmelisin. 20 Aslan Burcu: Okulda davranışlarınla çok dikkat çekiyorsun. Başkalarının yaptığı veya söyledikleriyle ilgilendiğin kadar derslerle ilgilensen sınıfın en iyisi bile olabileceğine inanıyorum… Matematik ve Fen Dersine daha çok çalışmalısın. Başak Burcu: Düzenli ve titiz davranışların çok dikkat çekiyor. Derslerine olan ilgin takdir edici. Ama sosyalleşmeni öneririm. Terazi Burcu: Ah terazi ah! Görünümüne dikkat ettiğin gibi derslere de aynı oranda dikkat etmen ilgi çekici bir ara bunu nasıl başardığını bana da anlatmalısın! Akrep Burcu: Bu sene derslerle daha mı ilgisin yoksa bana mı öyle geliyor? Sosyal dersine dikkat et derim. Yay Burcu: Neşeli tavırlarınla dersi kaynatabiliyorsun ama bu fazla uzun sürmez sevgili Yay… Ne kadar çok derse katılırsan senin için o kadar iyi olur. Oğlak Burcu: Tembel olduğun kadar şakacısın da ama unutma iyi bir lise için daha çok çalışmak gerekiyor. Kova Burcu: Dersler çok hareketsiz geçtiğinde kendi hayal dünyana gömülüyorsun. Zorlandığın derslere çok katı bakmak yerine o dersi anlamaya çalışsan senin için en doğrusu olacaktır. Balık Burcu: Çalışkan ama dersle ilgisi olmayan birisin. Böyle davranmaya devam edersen karnenin pek iç açıcı olacağını söyleyemeyeceğim. 21 Mete ERYETİŞ 7-A Bitkiler Piramidin içinde daha hızlı büyürler. Piramidin içine bırakılmıĢ su, 5 hafta süreyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılabilir. Çöp bidonu içindeki yemek artıkları, hiç koku vermeden piramit içinde mumyalaĢır. Kesik, yanık, sıyrık gibi yaralar büyükçe bir piramidin içinde daha çabuk iyileĢme eğilimi gösterir. Piramitlerin bazı odalarının içinde ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur; araĢtırmacıların çoğu, ya içinde kayboldular ya da aynı yerde birkaç tur attılar, fakat içlerini göremediler. Piramitlerin içi yazın soğuk kıĢın sıcak olur. En uzun sure ucan tavuk 13 saniye havada kalmıĢtır. Köstebek bir gecede 90 metrelik tünel kazabilir. Üzüm mikrodalga fırında patlar. Bal bozulmayan tek gıdadır. Callio lösemili bir çocuğun yaĢama sevincini anlatan bir çizgi filmdir. Eski Mısırlılar, taĢtan yapılmıĢ yastıklarda uyurlardı. Kıta isimlerinin hepsi ayni harfle baĢlayıp ayni harfle biter. Bir hipopotam ağzını açarsa 120 cm boyunda bir insan onun içine rahatça sığabilir. 22 Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıĢtım. Belki de tıraĢ bıçağına sinirlenmiĢtim. Olur, olur! Mutlak tıraĢ bıçağına sinirlenmiĢ olacağım. Otların yeĢil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekâlâ bir meseledir. Kim demiĢ mesele değildir diye? Budalalık! Ya yağmur yağmasaydı… Ya otların yeĢili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı… Olsaydı o zaman mesele olurdu, iĢte. Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan; ─ HiĢt, dedi. Dönüp baktım. Yolun kenarındaki daha boyunu posunu almamıĢ taze deve dikenleriyle karabaĢlar, erik lezzetinde bana baktılar. DiĢlerim kamaĢtı. Yolda kimsecikler yoktu. Bir evin damını, uzakta uçan bir iki kuĢu, yaprakların arasından denizi gördüm. Yoluma devam ederken, 23 ─ HiĢt hiĢt, dedi. Dönüp bakmak istedim. Belki de çok istediğim için dönüp bakamadım. Olabilir. Gökten bir kuĢ, hiĢt hiĢt ederek geçmiĢtir. Arkamdan yılan, tosbağa, bir kirpi geçmiĢtir. Bir böcek vardır belki „hiĢt hiĢt‟ diyen. ─ HiĢt, dedi yine. Bu sefer belki de isteksizlikten dönüp baktım, çalıların arasına birisi saklanıyormuĢ gibi geldi bana. Yolun kenarına oturdum. Az ötemde bir eĢek otluyor, onun da rengi çağla bademi; ağzı, diĢleri, kulakları, boynu ne güzel. Otluyor. Otları adeta çatırdata çatırdata yiyor. Belki de bu çıtırtılı, çatırtılı sesi „HiĢt hiĢt!‟ diye duymuĢumdur. EĢeğin ot koparıĢının sesinden apayrı bir ses: ─ HiĢt hiĢt, dedi. Hani bazı, kulağınızın dibinde çok tanıdığınız bir ses, isminizi çağırıverir. Olur değil mi? Pek enderdir. Belki de kendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz, hatırladığınız bir ses, ses olmadan sizi çağırmıĢtır. Olabilir. Birdenbire güneĢi, buluta benzemez garip, sarı bir sis kapladı. Bir kirli el, çağla bademi eĢeğin sırtından bir kumaĢ seçip çekip aldı… Her zamanki kül rengi, yer yer havı dökülmüĢ eski mantosunu giydirdi eĢeğe. Yola indim. Ġstediği kadar „HiĢt‟ desin, sahici sulu bir dost olsun. Ġsterse kimseler olmasın, kendi kendime kulağıma „HiĢt hiĢt!‟diyen bir divane olayım ben, aldırmayacağım. Belki bir kuĢtur. Belki tosbağadır. Bekli de kirpidir. Belki de yakın denizden seslenen bir balık, bir canavardır. Karabataktır. Mihaliki kuĢudur. 24 Ġyisi mi ben kendim „HiĢt hiĢt „ derim. O zaman tamamı tamamına pek hiĢt hiĢt sesleniĢine benzemeyen, benzemesin diye uğraĢtığım bir mırıldanmadır, tutturdum. Birdenbire, önümde bir adamla bir kadın gördüm. Kalpazankaya yolunu sordular. Üstündesiniz, dedim. Sanki yol hareket etti. Yürümediler. Ġki adımda benden uzaklaĢtılar. Koyunların arasına yüzükoyun uzanmıĢ papazın oğlunu gördüm. Yüzünden aptal, çilli horoza benzer bir mahluk kalktı. Ağzının salyasını sildi. Kuzuyu bacaklarından tuttu. Kuzu ile yere yıkıldı. Kuzuyu burnundan öptü. Papazın oğlu çirkin, aptal otuz birli bir yüzle baktı. Vardır böyle kuĢlar. „Cik cik‟ demezler de „hiĢt hiĢt‟ derler. KuĢtu, kuĢ. Bir adam yer belliyordu. Belin demirine basıyor, kırmızıya çalan bir toprak altını, üste aktarıyordu. ─ Merhaba hemĢerim, dedi. ─ Ooo! Merhaba, dedim. Tekrar iĢine daldı. „HiĢt hiĢt‟ dedim. Aldırmadı. Bir daha „hiĢt‟ dedim. Yine aldırmadı. Hızlı hızlı „hiĢt hiĢt hiĢt !‟ ─ Buyur beyim, dedi. ─ Bir Ģey söylemedim – dedim. Küçük parmağını kulağına soktu. KaĢıdı. Çıkarıp parmağına baktı. Belin sapına siler gibi yaptı. ─ HiĢt hiĢt, dedim. Yüzünü göğe kaldırdı. KuĢlara baktı. Denize baktı. Dönüp Ģüphe ile bana baktı. ─ Bu sene enginarlar nasıl, dedim. ─ Ġyi değil, dedi. ─ Baklayı ne zaman keseceksin? ─ Daha ister, dedi. Nefes alır gibi „hiĢt‟ dedim. Yine Ģüphe ile denize, Ģüphe ile göğe, Ģüphe ile bana baktı. ─ KuĢlar olmalı, dedim. ─ Benim de kulağıma bir hıĢırtı gelir amma, dedi, ne taraftan gelir? Zati bu sırada Ģu kulağım ağırlaĢtı. 25 ─ Bir yıkatmalı, dedim, benim de geçenlerde ağırlaĢmıĢtı. ─ Yıkattın mı? ─ Yıkatmadım, hacet kalmadı, doktora gittim. Alıverdi; pislikmiĢ. ─ Çocuklar nasıl, diye sordum. ─ Ġyiler, dedi. Dokuzdu sekiz kaldı. Biliyorsun dokuzuncunun macerasını ya… ─ Sus, sus, dedim. Yürekler acısı. Hadi Allaha ısmarladık. ─ Hadi güle güle. Biraz uzaklaĢınca: ─ HiĢt hiĢt… Bu sefer yakaladım. Bahçıvandı. Oydu oydu. ─ Hadi, hadi, yakaladım bu sefer seni, dedim. ─ Yok, vallahi, dedi, vallahi daha kesmedim bakla, senden ne diye saklayayım, parasıyla değil mi? Sen değimlisin „hiĢt hiĢt‟ diyen? ─ Ben de duyarım bir ses, amma bulamam nereden gelir. Nereden gelirse gelsin; dağlardan, kuĢlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!... Bir „hiĢt hiĢt‟ sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaĢasın çiçekler, böcekler, insanoğulları… ─ HiĢt hiĢt ! ─ HiĢt hiĢt ! ─ HiĢt hiĢt Sait Faik ABASIYANIK 26 Merve HATİPOĞLU 7-A “Eyvah! Sevgililer Günü…” Bu cümleyi duyar gibiyim. Sanırım bazı okurlarımız Sevgililer Günü‟nü unuttu ve daha hediyesini alamadı. ġimdiden bütün sevenlerin ve sevgililerin Sevgililer Günü‟nü kutlarım… Evet, bakalım Sevgililer Günü nereden geliyor, ne zamandan beri kutlanıyor? Sevgililer Günü'nün baĢlangıç tarihi eski Roma Ġmparatorluğu zamanına uzanıyor. Eski Roma'da 14 ġubat günü bütün Roma halkı için önemli bir gündü. Çünkü bu günde Roma tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi olan Juno'ya duyulan saygıdan ötürü tatil yapılırdı. Juno ayrıca Roma halkı tarafından kadınlık ve evlilik tanrıçası olarak da biliniyordu. Bu günü takip eden 15 ġubat gününde ise Lupercalia Bayramı baĢlıyordu. Bu bayram, halkın genç nüfusu için büyük önem taĢıyordu. Bunun nedeni ise yaĢantıları kesin kurallar ile sınırlandırılmıĢtı; bunun doğal sonucu olarak bir birliktelik yaĢama Ģansı olmayan bu gençler, sadece bu bayram süresince bile olsa birbirlerinin partneri oluyorlardı. Hangi genç bayanın hangi genç erkek ile bir çift oluĢturacağı eski bir gelenek olan ve Lupercalia Bayramı'nın arife günü yapılan bir çekiliĢ ile belli oluyordu. Romalı genç kızlar, isimlerini küçük kağıt parçalarının üzerine yazıp bir kavanoza koyuyorlardı. Erkekler ise kavanozdan bu kağıtları çekerek üzerinde hangi kızın ismi yazıyorsa o kızla bayram eğlenceleri boyunca beraber oluyorlardı. Bu birliktelikler birbirine aĢık olan çiftler için bayram süresinin dıĢına taĢıp genellikle evlilikle sonlanıyordu. 27 Ġmparator 2. Claudius, Roma'yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir hükümdardı. Onun için en büyük problem, ordusunda savaĢacak asker bulamamaktı. Ona göre bu durumun tek sebebi Romalı erkeklerin aĢklarını ve ailelerini bırakmak istememeleriydi. ĠĢte bu yüzden, Roma'daki tüm niĢan ve evlilikleri kaldırdı. Aziz Valentine de Claudius'un hükümdarlığı zamanında Roma'da yaĢayan bir papazdı. Kendisi gibi papaz olan Aziz Marius ile birlikte Claudius'un yasağına rağmen gizlice çiftleri evlendirmeye devam etti. Ancak Ġmparator bu durumu bir süre sonra öğrendi. Aziz Valentine, insanları evlendirmeye devam ettiği için tutuklandı ve yaptıklarının cezası olarak sopa ile dövülerek öldürüldü. Milattan sonra 270 yılının 14 ġubat'ında Hıristiyan Ģehitliğine gömüldü. Aynı zamanlarda Roma'daki putperestler, Ģubat ayı içinde kutlanan Lupercalia Bayramı'nı kendi putperest tanrıları için kutluyorlardı. Bayram öncesi yapılan geleneksel çekiliĢi ise seromoniye bağlı kalarak kendileri için uygulamaya baĢladılar. Hıristiyan Kilisesi'nin ilk kurulduğu yıllarda hizmet veren papazlar, bu törenlerin, özellikle de evlenmemiĢ gençlerin putperestler ile birlikte anılmasından rahatsız oldukları için bir çözüm buldular. Bu gençlerin isimlerinin azizlerle birlikte anılmasını istedikleri için Lupercalia Bayramı'nın baĢladığı günü Aziz Valentine Günü olarak kutlamaya baĢladılar. O gün bugündür her yılın 14 ġubat'ı "Sevgililer Günü" olarak kutlanmaya devam ediyor ve yeryüzünde kadın ve erkek beraber olduğu sürece de kutlanmaya devam edecek gibi. 28 BALKATÜR KÖŞESİ İlayda Ekim AKDEMİR 8-B 29 Bir aile buluĢmasına katılanlar Ģunlar: Bir büyükanne, Bir büyükbaba, Ġki baba, Ġki anne, Dört çocuk, Üç torun, Ġki kız kardeĢ, Bir erkek kardeĢ, Ġki kız evlat, Ġki erkek evlat, Bir kayınpeder, Bir kayınvalide ve Bir gelin. Bu buluĢmaya en az kaç kiĢi katılmıĢtır ve bunlar kimlerdir? 30 30 31