oecd ülkelerinde kadınlar ve erkekler

Transkript

oecd ülkelerinde kadınlar ve erkekler
OECD ÜLKELERİNDE
KADINLAR VE ERKEKLER
Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu
1
TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU
30 Ocak 2008
Yayın No: 289
OECD Ülkelerinde
Kadınlar ve Erkekler
Haberleşme Adresi:
Hoşdere Cad. Reşat Nuri Sok. No: 108
Çankaya - ANKARA
Tel
: (312) 439 77 17 (pbx)
Faks
: (312) 439 75 92-93-94
E-mail
: [email protected]
Web Sitesi : http://www.tisk.org.tr
ISNB :978-975-6728-41-3
Grafik, Tasarım, Baskı
Yorum Basın Yayın Sanayi Ltd. Şti.
İvedik Organize Sanayi Bölgesi Matbaacılar Sitesi
35. Cadde No: 36 – 38 Yenimahalle 06370 – Ankara
Tel : (0 312) 395 21 12 pbx Fax : (0 312) 394 11 09
web : www.yorummatbaa.com
e- mail : [email protected]
2
İÇİNDEKİLER
Sunuş ....................................................................................... 9
Önsöz ..................................................................................... 11
1.
Nüfus ............................................................................ 13
1.1. OECD Ülkelerinin Nüfusunda Kadınlar ve Erkekler ......... 13
1.2. Toplam Doğurganlık Oranı ............................................... 14
1.3 Göç ................................................................................... 20
2.
2.1.
2.2.
2.3.
2.4.
Eğitim............................................................................ 23
Özürlü, Öğrenme Güçlüğü Çeken ve
Dezavantajlı Öğrenciler .................................................... 23
Öğrenci Performansı ........................................................ 24
Yüksek Öğrenim ............................................................... 30
Eğitim Alanına Göre Üniversite Mezunları ....................... 31
3.
3.1.
3.2.
3.3.
3.4.
3.5.
3.6.
İşgücü Piyasası ............................................................ 37
Gençlikte Atalet ................................................................ 37
Cinsiyetler Arası Ücret Farklılıkları .................................... 38
İstihdam ............................................................................ 46
İşsizlik ............................................................................... 47
Kendi Hesabına Çalışma .................................................. 51
Göçmenler ve İstihdam .................................................... 57
4.
4.1.
4.2.
Politik ve Ekonomik Güç ............................................. 61
Parlamentodaki Kadınlar .................................................. 61
Yönetsel ve Mesleki Görevler ........................................... 62
5.
5.1.
5.2.
5.3.
Sosyal Konular ............................................................. 69
Yaşam Memnuniyeti ......................................................... 69
Sosyal Dışlanma ............................................................... 70
Hapishane Nüfusu............................................................ 73
6.
6.1.
6.2.
6.3.
6.4.
Sağlık ............................................................................ 79
Doğuşta Yaşam Beklentisi................................................ 79
Ölüm Nedenleri ................................................................ 80
Tütün Kullanımı ................................................................. 86
Aşırı Kilo ve Obezite ......................................................... 89
3
4
TABLO DİZİNİ
Tablo 1
OECD Ülkelerinde Nüfus ve Kadınların Erkeklere Oranı, 2005 ..............15
Tablo 2
Seçilmiş Ülkelerde Küresel Cinsiyet Ayrımı Endeksi Sıralaması ............44
Tablo 3
Seçilmiş Ülkelerde Eşdeğer İşte Çalışanlarda Kadın-Erkek
Ücret Eşitliği .............................................................................................45
Tablo 4
Kadınların İşletmelerde Liderlik Pozisyonlarına Yükselebilme
İmkanları ..................................................................................................68
ŞEKİL DİZİNİ
Şekil 1
Yaş Gruplarına Göre Kadınların Erkeklere Oranı, 2005...........................16
Şekil 2
Toplam Doğurganlık Oranı, 15-49 Yaş Arası Kadınların
Doğurması Beklenen Çocuk Sayısı, 2004...............................................18
Şekil 3
1970 Yılından Bu Yana Toplam Doğurganlık Oranlarında Azalma
(1970 ve 2004 verileri arasında mutlak fark), 2004 .................................19
Şekil 4
Erkek ve Kadın Göçmenlerin Oranı, %, 2004..........................................21
Şekil 5
OECD Avrupa Bölgesi ve ABD’de Doğduğu Ülkeye Göre
Göçmenlerin Cinsiyet Ayrımı, %, Seçilmiş Ülkeler, 2004 ........................22
Şekil 6
Zorunlu Eğitimde Özürlülük ve Öğrenme Güçlüğü için Ek Kaynak
Alan Çocukların Cinsiyetlerine Göre Dağılımı, (Kızların Oranı, %) ..........25
Şekil 7
Zorunlu Eğitimde Ek Kaynak Alan Dezavantajlı Öğrencilerin
Cinsiyetlerine Göre Dağılımı, (Kızların Oranı, %).....................................26
Şekil 8 PISA 2003 Testinde Öğrencilerin Matematik Becerilerinde
Cinsiyet Farkı (Erkekler-Kızlar) ................................................................28
Şekil 9
PISA 2003 Testinde Öğrencilerin Okuma Becerilerinde
Cinsiyet Farkı (Erkekler-Kızlar) ...............................................................29
Şekil 10 Yükseköğrenim Mezunu 25-64 Yaş Arası Kadın ve
Erkeklerin Oranı, %, 2004 (veya verisi olan en son yıl) ..........................32
Şekil 11 25-34 ve 55-64 Yaş Grupları Arasındaki Kişilerin Yükseköğrenime
Katılmaları Arasındaki Farklar (Gençler-Yaşlı Kişiler), 2004 .....................33
Şekil 12 Sağlık ve Sosyal Yardım Alanlarında Üniversite Mezunlarının
Oranı, 2004 .............................................................................................35
5
Şekil 13 Mühendislik, İnşaat ve İmalat Sanayii Alanlarında
Üniversite Mezunlarının Oranı, 2004 ......................................................36
Şekil 14 15-64 Yaş Grubu Nüfusun Atalet Oranı, %, 2004
(Ne eğitime devam eden, ne de çalışanlar) ...........................................39
Şekil 15 Gençlerde Atalet Oranının Yıllık Ortalama Değişim Hızı,
%, 1995-2004 ..........................................................................................40
Şekil 16 Cinsiyetler Arası Ücret Farklılıkları (Tam zamanlı çalışanlar
açısından ortalama ücretlerde cinsiyet farkı, %), 2004 ..........................42
Şekil 17 Gelir Dağılımının En Altında ve En Üstünde Cinsiyet
Farklılıkları, 2003 .....................................................................................43
Şekil 18 Çalışma Çağındaki Kadın ve Erkeklerin İstihdam Oranı, %,
2004 ........................................................................................................48
Şekil 19 Yıllık Ortalama İstihdam Oranı Artışında Kadın ve Erkek
Arasındaki Fark, 1991-2004 Dönemi Yıllık Ortalama Artışı.....................49
Şekil 20 Kadın ve Erkek İşgücünün Yüzdesi Olarak İşsizlik
Oranları, %, 2004 ....................................................................................52
Şekil 21 1994-2004 Yıllarında Kadın İşsizlik Oranı, % ..........................................53
Şekil 22 Kendi Hesabına Çalışanların Toplam İstihdama Oranı,
(Tarımda Kendi Hesabına Çalışanlar Hariç), 2004 .................................55
Şekil 23 Kadın Kendi Hesabına Çalışma Oranı ve Kişi Başına GSYİH,
2004 ........................................................................................................56
Şekil 24 Ülkede Doğan ve Yabancı Ülkede Doğmuş Yetişkinler Açısından
İstihdamda Cinsiyete Dayalı Farklılık (Erkeklerin İstihdam
Oranı-Kadınların İstihdam Oranı), 2004..................................................58
Şekil 25 Ülkede Doğan ve Yabancı Ülkede Doğmuş Yetişkinler
Açısından İşsizlik Oranlarında Cinsiyete Dayalı Farklılık
(Erkeklerin İşsizlik Oranı-Kadınların İşsizlik Oranı), 2004 ...................59
Şekil 26 Kadın Parlamenterler (Parlamentodaki Toplam
Üye Sayısına Yüzde Oranı), 2005...........................................................63
Şekil 27 Kadınların Parlamentodaki Oranı ve Kadın İstihdamı Oranı,
2004-2005 ...............................................................................................64
6
Şekil 28 Yönetsel Pozisyonlarda Çalışanların Oranı, 2004 ...................................66
Şekil 29 Mesleki Görevlerde Çalışanların Oranı, 2004 .........................................67
Şekil 30 Yaşamlarından Ortalamanın Üstünde Memnuniyet
Duyan Kişilerin Oranı, %, 1999-2002 Dönemi .................................. 71
Şekil 31 Kadınlar ve Erkekler Arasında Yaşam Memnuniyeti Açığı
(Yaşamından Memnun Olan Erkeklerin Yüzdesi-Yaşamından
Memnun Olan Kadınların Yüzdesi) ................................................... 72
Şekil 32 Arkadaşlar, İş Arkadaşları veya Sosyal Gruplarda
Diğer Kişiler ile Nadiren Zaman Geçiren Yahut
Hiç Zaman Geçirmeyen Kişilerin Oranı ............................................ 74
Şekil 33 Sosyal Dışlanma Alanında Cinsiyet Farklılıkları ................................ 75
Şekil 34 Kadın Mahkumların Toplam Hapishane Nüfusuna
Oranı. %, (Hazırlık Soruşturması ve İade Sürecindeki
Mahkumlar Dahil), 2004 .................................................................... 77
Şekil 35 100.000 Kişi Başına Mahkum Sayısı (Hazırlık Soruşturması
Tutukluları ve İade Sürecindeki Mahkumlar Dahil), 2004 ................ 78
Şekil 36 Doğuşta Yaşam Beklentisi, 2004 ...................................................... 81
Şekil 37 Yaşam Beklentisinde Ortalama Yıllık Yüzde Değişme,
1960-2004 ......................................................................................... 82
Şekil 38 Dolaşım Sistemi Hastalıklarından Kaynaklanan Ölümler,
100.000 Kişi Başına Ölüm Sayısı (Yaş Yapılarındaki
Farklılıklar İçin Standardize Edilmiş), 2003 ....................................... 84
Şekil 39 Kansere Bağlı Ölümler, 100.000 Kişi Başına Ölüm Sayısı,
(Yaş Yapılarındaki Farklılıklar İçin Standardize Edilmiş), 2003 ......... 85
Şekil 40 Her Gün Sigara İçin Kadın ve Erkeklerin Oranı, %, 2004 ................. 87
Şekil 41 16 OECD Ülkesinde Tütün Kullanımında Uzun Dönemli
Azalma, Her Gün Sigara İçen 15 ve Yukarı Yaşlardaki
Kadın ve Erkeklerin Oranı, %, 1980-2004 ......................................... 88
Şekil 42 Aşırı Kilolu Yetişkinlerin Oranı (Vücut Kütle Endeksi 25 ila
30 kg/m2), 2004 ................................................................................. 91
Şekil 43 Obez Yetişkinlerin Oranı (Vücut Kütle Endeksi 30 kg/m2’nin
Üzerinde), 2004................................................................................. 92
7
8
SUNUŞ
Ülkemizde işsizliğin önlenmesi, istihdamın nitelik ve nicelik yönünden
geliştirilmesi ve sosyal kalkınmada ileri aşamalara ulaşılması için kamu
politikalarının sürekli yenilenmesi gerekmektedir.
Çağdaş ülkelere göre çok geride olduğumuz; kadınların işgücüne
katılım ve istihdam oranlarının hızla artırılması da odaklanmamız gereken
önemli bir konudur.
İsabetli politika ve tedbirler benimseyip uygulamanın ön şartı ise
mevcut durumu net ve ayrıntılı biçimde görmektir.
Bu yayınımızla sunduğumuz OECD’nin “OECD Ülkelerinde Kadınlar
ve Erkekler” Raporu cinsiyete göre analiz yapılmasına hizmet eden çok
sayıda kritik göstergeyi seçerek, elde mevcut verileri ülkeler itibariyle
karşılaştırmaktadır.
Rapor, nüfus, eğitim, işgücü piyasası, politik ve ekonomik güç, sosyal
konular ve sağlık başlıklarını taşıyan altı bölümden oluşmakta; her bölümde
göstergelere dayalı durum analizlerine ve önerilere yer verilmektedir.
Görüleceği gibi, seçilen göstergeler kadınların ve erkeklerin farklı
pozisyonlarını ortaya koymaktadır. Bunları, cinsiyet esasına dayalı temel
göstergeler olarak nitelendirmek yanlış olmaz.
Şüphesiz, mevcut durumun ve farklılıkların saptanmasını; farklılıkların
nedenlerini anlama ve çözüm üretme aşaması izlemelidir.
Karar alma sürecine katkıda bulunmak amacıyla, OECD’nin
“OECD Ülkelerinde Kadınlar ve Erkekler” başlıklı dokümanını Türkçeye
kazandırmaktan memnuniyet duyuyoruz.
Çeviriyle yetinmeyip, OECD Raporunda yer almayan bazı Türkiye
verileri Konfederasyonumuzca tamamlanmış, Rapor kapsamındaki konularda
Ülkemize ilişkin TİSK yorum ve görüşleri de belirtilmiştir.
Yayınımızın faydalı sonuçlar doğurmasını diliyoruz.
Saygılarımızla,
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu
9
10
ÖNSÖZ
Göstergelerden Eyleme: OECD Analizi Sağlıyor
OECD’nin varlık nedeni “sürdürülebilir en yüksek ekonomik büyüme
ve istihdama ulaşmak ve yaşam kalitesini yükseltmek” için gerekli politikaları
geliştirmektir. Ülkelerin, bu amaçlara ulaşmak için birbirlerinin tecrübelerinden
faydalanmalarına
ve
eğitimden
sosyal
güvenliğe,
makroekonomik
politikalardan ticarete çok geniş bir perspektifteki politikalar arasından “en iyi
örnekler”in belirlenmesine verdiğimiz katkı dolayısıyla gurur duyuyoruz.
En iyi örneği belirlemek için OECD, ülkeler arasında, zaman içinde ve
farklı gruplar arasında tecrübeler konusundaki hayati farklılıkları ortaya koyan
göstergeler geliştirilmektedir. Bu göstergeler, birdenbire, kendiliğinden ortaya
çıkmamaktadır. Konunun belirlenmesi, ülkeler arasında anlaşma sağlanması,
verilerin toplanması ve standardize edilmesi alanlarında uzun yıllar süren
zahmetli çalışmaların ürünüdür. Yıllardır, istatistikleri kadınlar ve erkekler için
ayrı ayrı toplamak suretiyle analizlerimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Kadınlar ve
erkekler için çıktılar, hayatın çeşitli alanlarında önemli farklılıklar göstermektedir
ve politikalar da bunu yansıtmalıdır. Politikanın farklı alanlarında ülkeler
arasından seçilecek en iyi örnek, “cinsiyete karşı duyarsız” olamaz.
“OECD İstatistikleri için Kalite Çerçevesi ve Rehberleri”, uygun olduğu
zaman, OECD’nin cinsiyete göre toplulaştırılmamış verileri bir araya getirmesini
gerektirmektedir. Bu broşürdeki göstergeler, OECD tarafından günümüzde
toplanmakta olan verilerin küçük bir örneğidir. Kimi zaman çıktılar kadınların
erkeklere göre daha iyi durumda olduklarını göstermektedir: kadınlar okulda
daha başarılılar, hapse girmeye daha az eğilimliler, daha az sigara içiyorlar,
“sosyal dışlanma”ya daha az maruz kalıyorlar ve daha uzun yaşıyorlar.
Diğer alanlarda ise erkekler daha iyi durumda bulunmaktadır: daha fazla
kazanıyorlar ve politik ve ekonomik hayatta daha fazla yükselebiliyorlar.
11
Bu göstergelere ve çıktılara ek olarak, politikayı analiz etmeliyiz.
Cinsiyete ilişkin çalışmalarımızın tamamını bu broşürde sergilememiz
mümkün değildi ancak sadece beklenildiği gibi, emekli aylıkları, aileye ilişkin
politikalar ve eğitim alanlarında değil, ticaret, girişimcilik ve kalkınma yardımı
gibi cinsiyete dayalı analizlerin birçok farklı alanında önemli ilerlemeler
kaydediyoruz. Hükümetler “daha fazla büyüme, istihdam ve daha iyi
yaşam koşulları” istiyorlarsa, bu tür cinsiyete duyarlı analizlere ve kadınların
ve erkeklerin neyi nasıl yaptıklarına dair göstergelere daha fazla ihtiyaç
duyacaklar. OECD, sağlam istatistiki kanıt ve analizler sağlama konusundaki
bu çabaları sürdürmeye kararlıdır.
Dick Hecklinger
OECD Genel Sekreter Yardımcısı
12
1. NÜFUS
1.1. OECD Ülkelerinin Nüfusunda Kadınlar ve Erkekler
OECD Ülkelerinin tamamında ergenlik çağının başlarına kadar erkeklerin
nüfusu kızların üzerinde seyretmektedir. Bütün ülkelerde 25-54 yaş grubunda
kadınların ve erkeklerin nüfusları neredeyse eşittir. Ancak daha ileri yaşlarda
kadınların nüfusu erkeklerin iki katından fazlaya erişmektedir.
2005 yılında, kadın ve erkek nüfuslarının eşit olduğu İzlanda ile erkek
nüfusunun kadınları biraz geçtiği Kore ve Türkiye hariç tüm OECD Ülkelerinde
kadın nüfusu erkek nüfusunun hafifçe üzerindedir. OECD bölgesinin
tamamında her 100 erkeğe karşılık 104 kadın bulunmaktadır (Tablo 1).
OECD Ülkelerinin tamamında erkek çocuk doğumları kızlara göre biraz
daha fazladır. Dolayısıyla, 0-14 yaş grubunda erkek nüfusu kızlara üstün
gelmektedir. Ancak, erkekler kadınlara göre daha fazla alkol ve sigara
tüketmekte, daha fazla intihar eğilimi sergilemekte ve birçok başka sebepten
daha yüksek ölüm oranına sahip bulunmaktadır. Sonuç olarak, 80 ve daha
yukarı yaş grubunda, kadınların nüfusu erkekleri geçmektedir (Şekil 1).
13
İkinci Dünya Savaşı’nın neden olduğu yüksek erkek ölüm oranı Şekil
1’de görülen 2,0’ın üzerindeki kadın/erkek oranını açıklamaktadır. Almanya,
Finlandiya, Japonya ve Orta Avrupa Ülkelerinde erkek ölümleri özellikle
fazladır.
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Türkiye 2005 yılı itibariyle, 73 milyon 193 bin kişi ile OECD Ülkeleri
arasında ABD, Japonya, Meksika ve Almanya’dan sonra en kalabalık
nüfusa sahip ülkedir.
Ülkemizde nüfusun toplamında kadın nüfusu erkek nüfusundan fazla
iken, yaş gruplarına göre bakıldığında 0-14 yaş ve 25-54 yaş grubunda
kadın ve erkek nüfusunun birbirine yakın olduğu görülmektedir. 80 ve
üstü yaşlarda ise kadın nüfusu daha yoğundur.
1.2. Toplam Doğurganlık Oranı
Toplam doğurganlık oranı doğurma yaşındaki kadınlar tarafından dünyaya
getirilmesi beklenen çocuk sayısını ifade etmektedir. 2,1 civarında bir oran
istikrarlı bir nüfus yaratacaktır. Göç ile eksiklik giderilmediği sürece, bundan
daha düşük bir oranda nüfus azalacaktır.
Sadece iki OECD Ülkesinde bu seviyenin üzerinde bir doğurganlık oranı
bulunmaktadır: Meksika ve Türkiye. OECD Ülkelerinde ortalama doğurganlık
oranı 1,6 seviyesindedir.
OECD Ülkelerinin tamamında, genç kadınlar için doğurganlık oranı
azalmış, daha ileri yaşlardaki kadınlar açısından artmıştır. Çünkü bireyler aile
kurma yaşını giderek ertelemektedir.
Doğurganlık oranlarındaki bu önemli değişimin birçok nedeni
bulunmaktadır. Bu sebeplerin arasında en akla yakın olanı, önceki nesillere
göre daha iyi eğitim alan kadınların ailenin yanısıra bir kariyere de sahip
olma istekleridir. En düşük doğurganlık oranına sahip ülkeler, kadın istihdam
oranının en yüksek olduğu ülkelerdir (Şekil 2).
14
Ülkeler
İzlanda
Lüksemburg
Yeni Zelanda
İrlanda
Norveç
Finlandiya
Slovak Cumh.
Danimarka
İsviçre
Avusturya
İsveç
Macaristan
Çek Cumh.
Belçika
Portekiz
Yunanistan
Hollanda
Avustralya
Kanada
Polonya
İspanya
Kore
İtalya
İngiltere
Fransa
TÜRKİYE
Almanya
Meksika
Japonya
ABD
TABLO11
TABLO
OECD
Ülkelerinde
Nüfus ve
ve
OECD Ülkelerinde Nüfus
KadınlarınErkeklere
Erkeklere Oranı
Oranı
Kadınların
2005
2005
Nüfus (Bin kişi)
295
465
4.028
4.148
4.620
5.249
5.401
5.431
7.252
8.189
9.041
10.098
10.220
10.419
10.495
11.120
16.299
20.155
32.268
38.530
43.064
47.817
58.093
59.668
60.496
73.193
82.689
107.029
128.085
298.213
Kaynak: Birleşmiş Milletler Nüfus Projeksiyonları,
2004 Yılı Gözden Geçirmeleri
15
K/E oranı
1,00
1,03
1,03
1,01
1,01
1,04
1,02
1,06
1,06
1,05
1,02
1,05
1,10
1,04
1,07
1,02
1,01
1,03
1,02
1,06
1,04
0,99
1,06
1,05
1,05
0,98
1,05
1,05
1,05
1,03
ŞEKİL 1
Yaş Gruplarına Göre Kadınların Erkeklere Oranı
2005
Kaynak: Birleşmiş Milletler Nüfus Projeksiyonları, 2004 Yılı Gözden Geçirmeleri
16
Şekil 3 toplam doğurganlık oranlarındaki uzun dönemli azalmayı ortaya
koymaktadır. 1970’lerde en yüksek doğurganlık oranına sahip olan ülkeler,
beklendiği gibi, en fazla azalmanın kaydedildiği ülkeleri oluşturmaktadır.
Finlandiya, Danimarka ve İsveç en az azalmanın kaydedildiği ülkeler arasında
yer almaktadır. Bu ülkelerin, analık/babalık izni ve oldukça geniş çocuk bakım
hizmetleri de dahil olmak üzere, aile yaşamını destekleyici istihdam politikaları
bulunmaktadır. Buralarda dahi mevcut oranlar nüfus ikame oranının altında
kalmaktadır.
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Türkiye OECD Ülkeleri içinde en yüksek doğurganlık oranına sahip
ülkedir.
Özellikle kırsal kesimde yaşanan ve fakirlikle kısır döngü oluşturan
yüksek doğurganlık oranı, “bakılamayacak sayıda çocuk yapma” olgusu nedeniyle olumlu bir faktör sayılamaz. Bu sorun, danışmanlık,
eğitim ve sosyal destek hizmetleriyle çözümlenmelidir.
AB Ülkelerinde nüfusun giderek yaşlanmasının temel nedenlerinden biri düşük doğurganlık oranıdır. AB Ülkelerinde her iki kuşakta bir
gençlerin sayısı yarı yarıya azalmaktadır.
Günümüzün ileri teknolojilerinde dahi insansız üretim yapma yolunun bulunamadığı dikkate alındığında, çalışma çağındaki nüfusun
azalması anlamına gelen bu durum, AB Ülkeleri açısından çok ciddi bir
soruna, Türkiye açısından ise bir fırsata işaret etmektedir.
Türkiye, yaşlanma nedeniyle bağımlılık oranlarının yükseldiği,
emeklilik sistemlerinin alarm verdiği bu bölgede önemli bir işgücü kaynağıdır. Şüphesiz, Ülkemizin bu fırsattan yararlanabilmesi, işgücünün
nitelikli hale getirilmesine; bireyleri her meslekten uluslararası rakipleri
ile baş edebilecek bilgi ve becerilerle donatmak için gereken eğitim
reformunun gerçekleştirilmesine bağlıdır.
17
ŞEKİL 2
Toplam Doğurganlık Oranı
15-49 Yaş Arası Kadınların
Doğurması Beklenen Çocuk Sayısı
2004
Kaynak: Avrupa Konseyi 2006, Avrupa’da Son Demografik Gelişmeler, 2004;
Eurostat ve Ulusal İstatistik Ofisleri
18
ŞEKİL 3
1970 Yılından Bu Yana Toplam Doğurganlık Oranlarında Azalma
(1970 ve 2004 verileri arasındaki mutlak fark)
2004
Kaynak: Avrupa Konseyi 2006, Avrupa’da Son Demografik Gelişmeler, 2004;
Eurostat ve Ulusal İstatistik Ofisleri
19
1.3. Göç
Verisi bulunan 23 ülkenin 20’sinde erkeklerden daha fazla sayıda kadın
göçmen bulunmaktadır. Bu duruma sayıların neredeyse eşit olduğu ABD,
Norveç ve Avustralya istisna oluşturmaktadır (Şekil 4).
Göçmenler ağırlıklı olarak, “halen yaşadığı ülkeden başka bir ülkede doğan kişiler şeklinde” tanımlanmaktadır. Göçmenler “ülkede doğanlar”ın aksine “yabancı ülkede doğmuş” kişilerdir.
Geçmişte, OECD genelinde göçmenlerin çoğu diğer OECD Ülkelerinden,
özellikle de OECD Avrupa Bölgesinden gelmekteydi. Günümüzde durum değişmiş ve Asya, göçlerin kaynağı haline gelmiştir.
Şekil 5, OECD Avrupa Ülkeleri ve ABD’de yaşayan göçmenlerin doğdukları ülkeye göre cinsiyet ayrımını göstermektedir. Burada dikkate alınan ülkeler en az 100.000 göçmene sahip olanlarla sınırlandırılmıştır. Avrupa’da,
özellikle Filipinler, Rusya ve Polonya’dan gelen göçmeler arasında kadınların oranı daha fazla iken ABD’de Japonya, Tayland ve Dominik Cumhuriyeti’nden gelen göçmenler arasında kadınların oranı daha fazladır.
Bu şeklin kadınların erkeklere göre daha fazla dışarı göç ettiği doğum
ülkelerini kapsadığı dikkate alınmalıdır. ABD’ye Orta Amerika, Ekvator ve Hindistan’dan; Avrupa’ya ise Tunus, Pakistan, Arnavutluk ve Fas’tan kadınlara
göre daha fazla sayıda erkek göç etmektedir.
20
ŞEKİL 4
Erkek ve Kadın Göçmenlerin Oranı, %
2004
(1) 2001 verisi
(2) 2003 verisi
Not: Veriler 15 ve daha yukarı yaşlardakilere ilişkindir.
Kaynak: Avrupa Ülkeleri: Avrupa Toplulukları İşgücü Anketi (Eurostat)
Diğer Ülkeler: OECD Uluslararası Göç Veritabanı
21
ŞEKİL 5
OECD Avrupa Bölgesi ve ABD’de
Doğduğu Ülkeye Göre Göçmenlerin Cinsiyet Ayrımı, %
Seçilmiş Ülkeler
2004
OECD
AVRUPA
ABD
Kaynak: OECD International Migration Outlook, OECD, 2006
Avrupa Ülkeleri: Avrupa Ülkeleri İşgücü Anketi (Eurostat)
ABD: Current Population Survey Mart Eki, Avustralya ve Kanada: İşgücü Anketi
22
2. EĞİTİM
2.1. Özürlü, Öğrenme Güçlüğü Çeken ve Dezavantajlı Öğrenciler
OECD Ülkelerinin çoğu özürlü, öğrenme güçlüğü çeken ve dezavantajlı
ailelerden gelen öğrencilere ek kaynaklar sağlamaktadır.
OECD Ülkelerinin sadece yaklaşık yarısı için veri bulunmasına rağmen, istatistikler, kızlardan %50 daha fazla sayıda erkek öğrencinin öğrenme özürü
nedeniyle yardım aldığını; aynı şekilde kızların 2 katı kadar erkek öğrencinin
öğrenme güçlüğü nedeniyle yardım elde ettiğini ortaya koymaktadır.
Verisi bulunan ülkelerin tamamında özürlülük veya öğrenme güçlüğü nedeniyle yardım alan öğrencilerin yarısından azını kız çocukları oluşturmaktadır. Bazı ülkeler veya bölgeler için kız/erkek farklılıkları engelli (bedensel
kusur) öğrencilere nazaran öğrenme güçlüğü çeken (davranışsal veya duygusal kusurlar ve öğrenmede çekilen özel zorluklar) öğrenciler açısından ortaya çıkmaktadır (Şekil 6).
23
Dezavantajlı olma riskine eşlik eden faktörler arasında, ülkenin dilini ve
kültürünü bilmeyen göçmen ailelerin veya yeterli eğitim görmemiş ailelerin
çocuğu olmak da bulunmaktadır. Belçika (Flanders)’da ve Hollanda’da zorunlu eğitimde ek kaynak alan dezavantajlı kız ve erkek öğrencilerin oranı
eşitken, diğer bazı ülkelerde (veya bölgelerde) bu oran erkeklerin lehine olacak biçimde 45/55’tir. Erkekler lehine cinsiyet ayrımı en fazla Slovak Cumhuriyeti, Kanada ve Çek Cumhuriyeti’nde görülmektedir (Şekil 7).
Neden erkekler kız çocuklarına göre daha fazla yardım almaktadır? Bu
gerçekten bir ihtiyaç mıdır, yoksa okul müdürleri erkek çocuklarının başarılı
biçimde eğitim almalarına öncelik mi vermektedir?
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Ülkemizde öğrenme güçlüğü nedeniyle yardım alan çocukların
%39’u; özürlülük nedeniyle yardım alan çocukların %38’i kızdır.
Zorunlu eğitimde ek kaynak alan dezavantajlı kızların erkeklere oranı 42/58’dir.
Kısaca, diğer ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de kızlar yardımlardan daha az yararlanmaktadır.
2.2. Öğrenci Performansı
OECD’nin Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 15 yaşındaki öğrencilerin matematik, okuma ve fen bilimleri alanlarındaki bilgi ve
becerilerini ölçmektedir.
Genel olarak, kızlar okuma becerilerinde erkeklerden açık farkla daha iyi
performans gösterirken, erkekler matematikte kızlardan daha az bir farkla
başarılı olmakta ve başarı farkı fen bilimlerinde daha da azalmaktadır.
24
ŞEKİL 6
Zorunlu Eğitimde Özürlülük ve Öğrenme Güçlüğü İçin
Ek Kaynak Alan Çocukların Cinsiyetlerine Göre Dağılımı
(Kızların Oranı, %)
Özürlüler
Öğrenme Güçlüğü Çekenler
(1) İlk ve orta öğretim
Kaynak: OECD, Engelli, Öğrenme Güçlüğü Çeken ve Dezavantajlı Öğrenciler:
İstatistikler ve Göstergeler, OECD 2005
25
ŞEKİL 7
Zorunlu Eğitimde Ek Kaynak Alan Dezavantajlı
Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı
(Kızların Oranı, %)
(1) İlk ve orta öğretim
Kaynak: OECD, Engelli, Öğrenme Güçlüğü Çeken ve Dezavantajlı Öğrenciler:
İstatistikler ve Göstergeler, OECD 2005
26
Şekil 8 matematik becerilerinde öğrenciler arasındaki cinsiyet farklılıklarını göstermektedir. Siyah çubuklar kız ve erkek öğrenciler arasındaki farkın
daha fazla olduğu ülkeleri ifade etmektedir.
Avustralya, Avusturya, Belçika, Japonya, Hollanda, Norveç ve Polonya
gibi erkek öğrencilerin avantajının çok belirgin olmadığı ülkelerle, kızların erkeklerden daha iyi performans gösterdiği İzlanda hariç olmak üzere matematikte erkek öğrenciler kızlardan daha iyi bir performans sergilemektedir.
Ancak, okuma becerilerinin değerlendirilmesinde kızlar tüm ülkelerde
erkeklerden daha iyi bir performans sergilemekte, bu fark İzlanda, Norveç,
Avusturya ve Finlandiya’da önemli ölçüde artmaktadır (Şekil 9).
Fen bilimleri ortalama cinsiyet farklılıklarının en az olduğu alandır. Kanada,
Danimarka, Yunanistan, Kore, Lüksemburg, Meksika, Yeni Zelanda, Polonya,
Portekiz, Slovak Cumhuriyeti ve İsviçre’de erkekler lehine istatistik açıdan
önem taşıyan farklılıklar bulunmaktadır. Diğer taraftan, Finlandiya ve İzlanda’da kadınlar erkeklerden daha iyi performans göstermektedir.
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Ülkemizde matematik becerileri alanında kız ve erkek öğrenciler
arasındaki fark OECD ortalamasının oldukça üzerinde iken, öğrencilerin amaçlarına ulaşmak, bilgi ve potansiyellerini geliştirmek ve toplumda etkin olarak yer almak amacıyla yazılı metinlere ulaşma, bunları
anlama ve kendilerini yazılı olarak ifade etme kapasitelerini belirleyen
okuma becerileri alanında söz konusu fark OECD ortalamasına yaklaşmaktadır.
Ancak kız ve erkek öğrencilerin farkını yansıtan bu veriler, PISA 2003
Araştırmasının hem okuma, hem matematik becerileri açısından kız ve
erkek öğrenciler toplamında en yetersiz performansın Türk öğrencilere
ait olduğuna ilişkin sonuçlarını bize unutturmamalıdır.
27
ŞEKİL 8
PISA 2003 Testinde Öğrencilerin Matematik
Becerilerinde Cinsiyet Farkı
(Erkekler-Kızlar)
OECD Ort.=11
Kaynak: Learning for Tomorrow’s World-First Results from PISA 2003, OECD 2004
28
ŞEKİL 9
PISA 2003 Testinde Öğrencilerin
Okuma Becerilerinde Cinsiyet Farkı
(Erkekler-Kızlar)
OECD Ort.=-34
Kaynak: Learning for Tomorrow’s World-First Results from PISA 2003, OECD 2004
29
2.3. Yüksek Öğrenim
OECD Ülkelerinde 25-34 yaş arası kadınların ortalama %33’ü, erkeklerin
%28’i yüksek öğrenim mezunudur.
Dünyanın en fakir bölgelerinde dahi genç kızların %60’ı genellikle ilkokula
gitmektedir. Sahra Altı Afrika ve Hindistan Alt Kıtasında genç kızların sadece
%3-4’ü yükseköğrenim görmektedir.
Yükseköğrenim gelir getirici bir işte çalışmayı ertelese de, yaşam boyunca kazanılan geliri artırmaktadır ve hem birey için hem de toplum için iyi bir
yatırımdır.
OECD bölgesinde, çalışma çağındaki nüfus içinde yükseköğrenim mezunlarının oranı, %12’nin de altında olan Türkiye, Çek Cumhuriyeti, İtalya ve
Slovak Cumhuriyeti ile %35’in de üzerinde olan Kanada, ABD, İsveç ve Japonya gibi önemli farklılık göstermektedir. Kadınlarda bu oran bazı ülkelerde,
özellikle Kanada, Finlandiya, İsveç ve Yeni Zelanda’da, belirgin biçimde olmak üzere, ülkelerin yarısında erkeklerin oranını geçmektedir. Buna karşılık,
Kore ve İsviçre’de yükseköğrenim mezunu erkeklerin oranı halen kadınlara
kıyasla hayli yüksektir (Şekil 10).
Şekil 11 her iki cinsiyetten de gençlerin ailelerine nazaran daha fazla yükseköğrenim gördüklerini ortaya koymaktadır. Bu duruma sadece Avusturya,
Almanya, Macaristan ve ABD istisna oluşturmaktadır. En çarpıcı özellik kadınların yaş grupları arasındaki büyük farklılıkta kendini göstermektedir. Diğer
OECD Ülkelerine göre kadınların toplumdaki rolüne ilişkin önemli değişikliklerin ortaya çıktığı Japonya, Kore ve İspanya’da yükseköğrenime katılan
kadın sayısında önemli artışlar meydana gelmiştir.
30
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Ülkemiz 25-64 yaş arası kadınların yükseköğrenime katılmaları bakımından OECD Ülkeleri arasında %7,1 ile sonuncu sırada, aynı yaş
grubundaki yükseköğrenim mezunu erkekler açısından ise %10,7 ile
Portekiz’den sonra sondan ikinci sırada gelmektedir.
Görüldüğü gibi, kadınlar üniversite eğitiminde erkeklerin gerisinde
kalmıştır.
Üniversite düzeyinde eğitim alanların oranının yükseltilmesi, rekabetçi bir ekonomik yapılanma için gerekli olan nitelikli işgücünün
sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede, Ülkemizdeki yükseköğrenim yatırımlarının artırılması; daha da önemlisi,
Üniversitelerle İş Alemi arasında sağlam köprüler kurulması yoluyla bu
pozisyonun değiştirilmesi zorunludur. Kadınların yükseköğrenime katılım oranının artırılması özel önem taşımaktadır.
Öte yandan, yükseköğretim mezuniyetinin kuşaktan-kuşağa gelişim hızının Ülkemizde çok yetersiz olduğu görülmektedir. Türkiye’nin
bu açıdan, OECD ortalamasının dibindeki konumu ekonomik büyüme
hızına uygun değildir.
2.4. Eğitim Alanına Göre Üniversite Mezunları
OECD Ülkelerinin tamamında sağlık ve sosyal yardım sahaları kadınlar
arasında en popüler konular olurken beşeri bilimler, sanat ve eğitim ikinci
sırada gelmektedir. Erkek mezunlar için mühendislik, üretim ve inşaat ile ilgili
konular ilk sırada gelmekte; matematik ve bilgisayar bilimleri bunları takip
etmektedir.
Neredeyse eşit sayıda kadın ve erkek tercihini yaşam bilimleri, fizik, tarım,
sosyal bilimler, işletme ve hukuk yönünde kullanmaktadır.
31
ŞEKİL 10
Yükseköğrenim Mezunu 25-64 Yaş Arası
Kadın ve Erkeklerin Oranı, %
2004 (veya verisi bulunan en son yıl)
Kaynak: OECD Eğitim Veritabanı ve Cinsiyet, Kurumlar ve Kalkınma Veritabanı
32
ŞEKİL 11
25-34 ve 55-64 Yaş Grupları Arasındaki Kişilerin
Yükseköğrenime Katılmaları Arasındaki Farklar
(Gençler-Yaşlı Kişiler)
2004
Kaynak: OECD Eğitim Veritabanı ve Cinsiyet, Kurumlar ve Kalkınma Veritabanı
33
Genç kadın ve erkeklerin üniversitede eğitim gördükleri bölümler açısından önemli cinsiyet farklılıkları bulunmaktadır. Kadınların sağlık ve sosyal yardım alanlarına en fazla Nordik ülkelerde (Finlandiya, İzlanda, Norveç, İsveç
ve Danimarka) yöneldiği görülmektedir. Bu ülkelerde bu alanlardan mezun
olanların %20’sinden de azı erkektir. Diğer taraftan, Japonya, Belçika ve İsviçre’de “bakım hizmetleri” mezunlarının %40’ından fazlası erkektir (Şekil 12).
Mühendislik, imalat sanayii ve inşaat alanlarında da cinsiyet farklılığı benzer biçimde gözlenmektedir. Japonya, İsviçre, Hollanda ve Avusturya’da bu
alanlardan mezun olanların %20’sinden azı kadındır. Bu alanlarda en fazla
mezun veren ülkeler Yunanistan ve Portekiz’dir (Şekil 13).
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Türkiye’de üniversitelerin sağlık ve sosyal yardım alanları ile ilgili
bölümlerinden mezun olanlar içinde kadınların oranı %60, erkeklerinki ise %40’tır. Türkiye’de bu alanlarda kadınların payı OECD geneline
göre daha düşüktür.
Ülkemizde üniversitelerin mühendislik, inşaat ve imalat sanayi ile
ilgili bölümleri mezunlarının %24’ü kadın, %76’sı erkektir. Ülkemizde
kadınların bu alanlardaki payı OECD ortalaması civarındadır.
34
ŞEKİL 12
Sağlık ve Sosyal Yardım Alanlarında Üniversite Mezunlarının Oranı
2004
Kaynak: OECD Eğitim Veritabanı ve Education at a Glance, OECD, 2006
35
ŞEKİL 13
Mühendislik, İnşaat ve İmalat Sanayii Alanlarında
Üniversite Mezunlarının Oranı
2004
Kaynak: OECD Eğitim Veritabanı ve Education at a Glance, OECD, 2006
36
3. İŞGÜCÜ PİYASASI
3.1. Gençlikte Atalet
”Gençlikte atalet” 15-19 yaş grubunda bulunup, ne okula giden, ne de
çalışanları ifade etmektedir.
Ülkelerin çoğunda gençlikte atalet oranında cinsiyet farklılıkları azdır. Ancak Norveç, Belçika ve İsveç’te erkekler daha atıl iken, Meksika ve Türkiye’de
ise kızlarda atalet daha yaygındır.
Gençlikte atalet hem bugün, hem de gelecek açısından sorun teşkil etmektedir. Bugün açısından sorundur çünkü bu gençlerin suç ve madde bağımlılığı da dahil çeşitli anti-sosyal davranış biçimlerine yönelme ihtimalleri
daha fazladır. Gelecek açısından sorundur çünkü iş tecrübeleri veya piyasada geçerli olabilecek becerileri olmadığı için yaşamlarının büyük bir kısmında
“sosyal dışlanma” ile karşı karşıya kalabileceklerdir.
OECD genelinde 15-19 yaş arası gençlerin %10’undan azı ve 8 OECD ülkesinde %5’inden azı atıl durumdadır. %10’u geçen oranlar Türkiye, Meksika,
Portekiz, İspanya ve İngiltere’de görülmektedir (Şekil 14).
Bu alanda veri toplanan ilk yıl olan 1995’ten bu yana ülkelerin çoğunda
gençlikte atalet oranının düşmesi sevindirici bir durumdur (Şekil 15, negatif
rakamlar, azalış olduğunu göstermektedir).
37
OECD ortalamasında atıl kızların oranı yılda %3,0 oranında azalmaktadır.
Bu rakam erkekler açısından %1,9’dur. Genç işsizliği oranının arttığı ülkelerin
çoğunda, işsizlik oranındaki artışlar genç kadınlardan çok genç erkekler açısından daha yüksek olmuştur (Şekil 15).
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Ülkemizde 15-19 yaş grubu kızların %47’si, erkeklerin %25’i ne okula gitmekte, ne de çalışmaktadır. Türkiye bu oranlarla OECD Ülkeleri
arasında ne yazık ki en kötü durumdadır. OECD ortalaması ise kızlarda
%8,5 ve erkeklerde %6,9’dur.
2004 yılında orta öğrenim ve yüksek öğrenim çağında bulunan kızların yaklaşık yarısının, erkeklerin dörtte birinin eğitim imkânından yoksun oluşu kabullenilemez.
Öte yandan, 1995-2004 döneminde Ülkemizde gençlikte atalet oranı kızlarda %1,4, erkeklerde %6,3 oranında artmış, sorun daha da büyümüştür. Buna karşılık OECD Ülkelerinde –birkaç ülke hariç- atalet
oranı azalmıştır.
Ülkemizde özellikle okula göndermede kız-erkek ayrımının hala bütün şiddetiyle sürdüğünü ortaya koyan bu rakamlar, bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
3.2. Cinsiyetler Arası Ücret Farklılıkları
OECD Ülkelerinin tamamında erkeklerin ortalama ücretleri kadınlara göre
daha yüksektir. Ortalama fark %15 civarında olup bazı ülkelerde %20’yi geçmektedir.
Kore, Japonya, Almanya, İsviçre, Kanada ve ABD’de erkeklerin ortalama ücreti kadınlarınkinden %20’nin üzerinde daha fazladır. Burada dikkate
alınan, tam zamanlı işler açısından ortalama ücretlerdir, dolayısıyla kadınlar
tarafından sıklıkla tercih edilen kısmi zamanlı çalışmayı kapsamamaktadır
(erkekler, kadınlara göre daha uzun saatlerle çalışma eğilimindedir). Diğer
taraftan, Yeni Zelanda, Belçika, Polonya, Yunanistan ve Fransa’da cinsiyet
farklılıkları daha azdır (Şekil 16).
38
ŞEKİL 14
15-19 Yaş Grubu Nüfusun Atalet Oranı, %
2004
(Ne eğitime devam eden, ne de çalışanlar)
Kaynak: OECD Eğitim Veritabanı
39
ŞEKİL 15
Gençlerde Atalet Oranının Yıllık Ortalama Değişim Hızı, %
1995-2004
(1) 1998-2005 verisi
(2) 1999-2005 verisi
(3) 2000-2005 verisi
Kaynak: OECD Eğitim Veritabanı
40
OECD Ülkelerinin neredeyse tamamı cinsiyete bakılmaksızın eşit işe eşit
ücret verilmesi konusunda gerekli yasal düzenlemeleri yapmıştır. Ancak bu
durum cinsiyet farkını kapatmamaktadır. Yasalar uygulanmadığı ya da uygulanamadığı sürece ayrımcılık devam edecektir. Daha geniş bir çerçevede,
kadınların daha az ücret gerektiren işlerde çalışmaları ve terfi imkanlarından
erkekler kadar yararlanamamaları temel sorunlardır.
Şekil 17 yüksek ve düşük gelirli çalışanların ücretler açısından cinsiyet farklılıklarını (erkeklerin ücreti eksi kadınların ücreti) ortaya koymaktadır
(düşük ve yüksek gelir grupları, ücret dağılımının sırasıyla 20’lik ve 80’lik
dilimlerinde bulunanları ifade etmektedir). Ülkelerin çoğunluğunda ücretler
arası cinsiyet farklılıkları yüksek ücretliler açısından daha fazladır. Bu durum
“cam tavan”ın mitolojiden ibaret olmadığını, kadınların daha yüksek ücretlere ve yönetsel pozisyonlara daha az erişebildiğini ortaya koymaktadır.
TİSK’in Türkiye İçin Notu
2006 Dünya Ekonomik Forumu’na sunulan “Küresel Cinsiyet Eşitliği
2006 Raporu”na göre, Türkiye genel sıralamada 115 ülke arasında 105.
sırada yer alarak olumsuz bir görünüm sergilerken, işletmeler, “ücret
eşitliği” göstergesinde 54. sıraya çıkarak Avrupa ülkelerinin önemli bir
bölümünü geride bırakmıştır.
Raporda yer alan göstergeler, kadın-erkek eşitliği alanında Türk İşletmelerinin Ülkemizdeki genel duruma oranla çok daha iyi bir pozisyonda bulunduğunu, sorunun politik ve kültürel boyutta yoğunlaştığını
ortaya koymaktadır. Türkiye’de özel sektör, geleneksel kültürel yapının
bir parçası değildir ve Avrupalı işletmeler düzeyinde, hatta onların da
üzerinde bir eşitlik politikası izlemektedir.
Raporun kapsadığı “Küresel Cinsiyet Eşitliği 2006 Endeksi”ne göre
Türkiye 115 ülke içinde 105. sırada yer almaktadır (Tablo 2). Endeks,
işgücüne katılım oranından gelire, eğitim imkanlarından milletvekili sayısına kadar pek çok gösterge içermektedir.
Buna karşılık Türkiye, özel sektör işletmelerinde eşdeğer işte çalışanlarda kadın-erkek eşitliği sıralamasında 115 ülke içinde 54. sırada yer
alarak Avusturya, Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya, Belçika,
Yunanistan, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Polonya, Bulgaristan gibi AB Ülkelerinin de aralarında olduğu 61 ülkeyi geride bırakmıştır
(Tablo 3).
41
ŞEKİL 16
Cinsiyetler Arası Ücret Farklılıkları
(Tam zamanlı çalışanlar açısından
ortalama ücretlerde cinsiyet farkı), %,
2004
(1) 2000 verisi
(2) 2002 verisi
(3) 2003 verisi
Kaynak: OECD İstihdam ve İşgücü Piyasası İstatistikleri
42
ŞEKİL 17
Gelir Dağılımının En Altında ve
En Üstünde Cinsiyet Farklılıkları
2003
Kaynak: OECD İstihdam ve İşgücü Piyasası İstatistikleri
43
TABLO 2
TABLO
2
Seçilmiş
Ülkelerde
Küresel
Cinsiyet
Ayrımı
Seçilmiþ
Ülkelerde
EndeksiCinsiyet
Sıralaması
(*)
Küresel
Ayrýmý
Endeksi Sýralamasý (*)
ÜLKELER
İsveç
Norveç
Finlandiya
Almanya
Yeni Zelanda
Danimarka
İngiltere
İrlanda
İspanya
Hollanda
Kanada
Avustralya
Belçika
ABD
İsviçre
Avusturya
Portekiz
Bulgaristan
Arjantin
Polonya
Romanya
Rusya
Çek Cumhuriyeti
Macaristan
Çin
Brezilya
Yunanistan
Fransa
Meksika
İtalya
Şili
Japonya
Güney Kore
Hindistan
TÜRKÝYE
Sýra No.
1
2
3
5
7
8
9
10
11
12
14
15
20
23
26
27
33
37
41
44
46
49
53
55
63
67
69
70
75
77
78
79
92
98
105
(*) En düşük sıra numarası, en yüksek eşitlik sıralamasını göstermektedir.
Kaynak: Küresel Cinsiyet Eşitliği 2006 Raporu
44
TABLO 3
Seçilmiş Ülkelerde
Eşdeğer İşte Çalışanlarda
Kadın-Erkek Ücret Eşitliği (*)
ÜLKELER
Finlandiya
İrlanda
Kanada
İsveç
ABD
Danimarka
Norveç
Avustralya
Portekiz
Hollanda
TÜRKÝYE
Romanya
İngiltere
Yeni Zelanda
Hindistan
Japonya
İsviçre
Almanya
Yunanistan
Çin
Bulgaristan
Rusya
Belçika
Meksika
İtalya
Macaristan
Arjantin
Çek Cumhuriyeti
Brezilya
Şili
Avusturya
Güney Kore
Polonya
Fransa
İspanya
Toplam Ülke Sayýsý
Sýra No.
26
27
28
31
37
41
42
45
50
51
54
57
58
59
62
63
64
66
67
68
77
80
82
91
93
95
96
97
98
100
104
105
108
109
110
115
(*) En düşük sıra numarası, en yüksek eşitlik sıralamasını göstermektedir.
Kaynak: Küresel Cinsiyet Eşitliği 2006 Raporu
45
3.3. İstihdam
“İstihdam oranı” çalışma çağında olup istihdam edilen kişilerin tüm çalışma çağındakilere oranıdır.
OECD Ülkelerinin tamamında kadınların istihdam oranı erkeklerden daha
düşüktür. Ancak neredeyse her yerde istihdam oranında kadınlar ve erkekler
arasındaki fark azalmaktadır. 1990’ların ortalarından bu yana istihdam oranında kadınlar ve erkekler arasındaki farkın arttığı sadece beş ülke bulunmaktadır: Türkiye, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya ve İsveç.
OECD Ülkelerinin hepsinde kadınlardan daha fazla oranda erkek istihdam
edilmektedir. Türkiye, Meksika, İtalya, Yunanistan, İspanya ve Polonya’da
kadınların %50’sinden azı, İzlanda, Norveç, Danimarka, İsveç ve İsviçre’de
%70’inden fazlası ücretli biçimde istihdam edilmektedir. Cinsiyet farkı en çok
Türkiye ve Meksika’da dikkati çekmektedir, ancak Japonya, Kore ve İrlanda’da da yüksektir (Şekil 18).
Ancak, kadınlar ve erkekler açısından istihdam oranlarındaki farklılıklar
neredeyse bütün ülkelerde azalmaktadır. Şekil 19 son 10 yıllık dönemde kadın istihdam oranlarının erkek istihdam oranlarına göre ne derece hızlı arttığını ortaya koymaktadır. Türkiye, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya ve
İsveç dışında OECD Ülkelerinin tamamında kadın istihdamı oranının artış hızı
erkek istihdamı oranına göre daha fazladır. İspanya, İrlanda, Yunanistan ve
Hollanda’da kadın istihdamı oranları daha hızlı artmaktadır.
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Türkiye, OECD Ülkeleri arasında kadın istihdamı oranının %24,3
ile en düşük olduğu ülkedir. Dahası, 1991-2004 döneminde de OECD
ortalamasında kadın istihdamı oranı erkeklere göre %0,78 daha hızlı
artarken Ülkemizde tam tersine %1,57 oranında azalmıştır.
Ülkemizde kadın istihdamının artırılması için öncelikle şu önlemler
alınmalıdır.
46
• AB ile uyumlu “Ulusal İstihdam Stratejisi ve Politikaları” bir an
önce oluşturulup, uygulanmalıdır. Bu strateji temelinde başta işveren, işçi kesimleriyle ve diğer ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarıyla
işbirliği yapılarak uzun vadeli bir “Ulusal Kadın İstihdamı Politikası”
geliştirilmeli, yıllık Eylem Planları ile yürütülmelidir.
• Kadın istihdamının artırılması için 4857 sayılı Kanun’la getirilen
güvenceli esnek çalışma düzenlemeleri işçi ve işveren kesimlerinin
diyalogu temelinde uygulanmalı, İş Kanunumuz çağdaş ülkelerin
güvenceli esneklik yöntemleri benimsenecek biçimde geliştirilmelidir.
• İşletmelerin ağır kıdem tazminatı yükü ve katı iş güvencesi düzenlemesi en çok kadınları ve gençleri etkilemektedir. İşten çıkarmanın zorluğu, işe girişin zorluğu demektir. Söz konusu yük ve kısıtlar
azaltılmalıdır.
• 4857 sayılı İş Kanunu’nun, çalışan kadının evlenmesi durumunda
kıdem tazminatını alarak işten ayrılmasını mümkün kılan hükmü, kadın istihdamına zarar vermekte olup, yürürlükten kaldırılmalıdır.
• Kız çocuklarının, genç kızların ve yetişkin kadınların eğitim ve meslek edinme olanaklarından daha fazla yararlanmaları sağlanmalıdır.
3.4. İşsizlik
İstatistikçiler açısından “işgücü” çalışan veya “işsiz” olan herkesi kapsamaktadır. “İşsiz”, önceki hafta içinde iş aradığı halde 1 saatten daha fazla
sürelerle ücretli bir iş bulamayan kişidir. İşsizlik oranı, işsiz kişilerin işgücüne
oranıdır. Kadın işsizlik oranı kadın işsizlerin kadın işgücüne oranıdır.
Kadın işgücünün yaklaşık %20’sinin işsiz olduğu Polonya en yüksek orana sahipken, Slovak Cumhuriyeti %19 ile hemen ikinci sırada gelmektedir.
OECD Ülkelerinin çoğunda erkeklerle kıyaslandığında kadınların işsiz
kalma riski daha fazladır. Şekil 20’de ele alınan 28 ülkenin 21’inde kadın
işsizlik oranı erkek işsizlik oranından daha yüksektir. Erkekler lehine cinsiyet
farklılıkları Yunanistan, İspanya ve İtalya’da özellikle fazladır. Diğer taraftan,
47
ŞEKİL 18
Çalışma Çağındaki Kadın ve Erkeklerin
İstihdam Oranı, %
2004
Kaynak: OECD Factbook 2006, OECD Employment Outlook 2006
48
ŞEKİL 19
Yıllık Ortalama İstihdam Oranı Artışında Kadın ve Erkek Arasındaki Fark
1991-2004 Dönemi Yıllık Ortalama Artışı
Kaynak: OECD Factbook 2006, OECD Employment Outlook 2006
49
Kore, Norveç, İrlanda, Japonya ve İngiltere’de kadınların işsiz kalma olasılığı
erkeklere göre daha düşüktür.
Son 10 yılda kadın işsizlik oranları azalıyor mu artıyor mu? Şekil 21’de
1994 ve 2004 yıllarındaki kadın istihdam oranları kıyaslanmaktadır. 27 OECD
Ülkesinin 15’inde son 10 yılda kadın işsizlik oranı azalmıştır.
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Türkiye’de her 5 kişiden biri işsizdir.
Eksik istihdamdakiler, yani gizli işsizler ve çalışmaya hazır olduğu
halde iş aramayanlarla birlikte Ülkemizde yaklaşık 5 milyon işsiz vardır.
Bugün gerçek işsizlik oranı %20 düzeyindedir.
Türkiye’de 1994 yılında %8 seviyesinde olan kadın işsizlik oranı 2004
yılında %9,7’ye ve 2006 yılında ise %10,3 seviyesine tırmanmıştır.
Şekil 20’de görüldüğü gibi Türkiye, OECD Ülkeleri içinde halen işsizlik oranının en yüksek düzeylerde olduğu ülkeler arasındadır. Ayrıca,
2004’te 1994’e kıyasla 15 ülkede kadın işsizlik oranı azalırken, Türkiye’de artmıştır. Üstelik 2006’da kadın işsizlik oranı, erkeklerin önüne
de geçmiştir.
Ülkemizde işsizliğin azaltılması, istihdamın artırılması için izlenmesi
gereken politikalar şunlardır:
• Ulusal İstihdam Strateji ve Politikaları oluşturularak uygulanmalıdır.
• İhracata dayalı bir büyüme stratejisi izlenmelidir.
• Ulusal Rekabet Gücü Politikası belirlenerek, uygulanmalıdır.
• Girişimcilik desteklenmeli; yatırım ortamı iyileştirilmelidir.
• Üretim üzerindeki vergi ve prim yükü makul düzeye indirilmelidir.
• İşletmeler üzerindeki sosyal yükler hafifletilmeli; zorunlu istihdam teşvikli istihdama dönüşmelidir.
• Etkili istihdam teşvikleri uygulanmalıdır.
• İş Kanunu’ndaki esneklik olanakları geliştirilmelidir.
50
• Kıdem tazminatı müessesesi yeniden düzenlenmelidir.
• Kayıtdışı ekonomi kayda alınmalıdır.
• Kayıtlı sisteme geçişi teşvik edici yöntemler uygulanmalıdır.
• Toplu iş sözleşmesi uygulayan örgütlü işyerlerinde şikayet olmaksızın
teftiş yapılmamalıdır.
• Bürokratik işlemler azaltılmalı ve kolaylaştırılmalıdır.
• İleri ve öncü teknoloji süreçleri yakalanmalıdır.
• Özel istihdam bürolarının faaliyetlerinden istihdamı artırıcı yönde yararlanılmalıdır.
• İŞKUR aktif istihdam politikalarına yönelmelidir.
• İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken kaynağın bir kısmı, aktif istihdam
tedbirleri için kullanılmalıdır.
• Bireylerin istihdam edilebilirlikleri sağlanmalı ve yaşam boyu eğitim
özendirilmelidir.
• Nüfus artış hızının düşürülmesine yönelik çalışmalara etkinlik kazandırılmalıdır.
3.5. Kendi Hesabına Çalışma
ILO tanımına göre haftada bir saatten daha uzun sürelerle çalışan bir kimse istihdam edilmiş sayılmaktadır. Sonuç olarak, küçük tarımsal işletmelerin
olduğu yerlerde kendi hesabına çalışma oranları yüksek çıkmaktadır çünkü
ailenin tüm bireyleri çiftlikte az 1 saatlik iş yapmaktadır.
Tarımda kendi hesabına çalışanları göz ardı edersek, Yunanistan, Kore,
İtalya ve Meksika en yüksek kendi hesabına çalışan oranına sahipken, Norveç, Fransa ve ABD’de oran en düşüktür.
OECD Ülkelerinin çoğunda erkeklerin kendi hesabına çalışma oranı kadınların yaklaşık iki katıdır.
51
ŞEKİL 20
Kadın ve Erkek İşgücünün Yüzdesi Olarak İşsizlik Oranları, %
2004
Kaynak: OECD Quarterly Labour Force Statistics ve Annual Labour Force Statistics
OECD Factbook 2006; Türkiye için TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006
52
ŞEKİL 21
1994 ve 2004 Yıllarında Kadın İşsizlik Oranı, %
Kaynak: OECD Quarterly Labour Force Statistics ve Annual Labour Force Statistics
OECD Factbook 2006; Türkiye için TÜİK, Hanehalkı İşgücü Veritabanı
53
Kendi hesabına çalışma, gelir getirici başka bir yol bulamayan kimseler
için bir geçim aracı olarak görülebileceği gibi, girişimcilik ve kendi işinin patronu olma isteğinin kanıtı olarak da görülebilir.
Tarım sektörü dışarıda tutulduğunda, Meksika hariç OECD Ülkelerinin tamamında kadınlara nazaran daha fazla erkek kendi hesabına çalışmaktadır.
Cinsiyet farklılıkları Türkiye, Yunanistan, İtalya ve İrlanda’da en fazla, Meksika, Fransa ve Kanada’da en azdır (Şekil 22).
OECD Ülkelerinin çoğunda kendi hesabına çalışanların oranı 1990’dan bu
yana düşmektedir. Özellikle kendi hesabına çalışan kadınların oranı erkeklere kıyasla daha hızlı azalmıştır.
Tarım sektörü hariç olmak üzere kendi hesabına çalışan kadınların oranı
kişi başına GSYİH ile ölçüldüğünde ekonomik kalkınma ile negatif biçimde
ilişkilidir. Ülke zenginleştikçe kendi hesabına çalışan kadın sayısı azalmaktadır. Aynı sonuç erkekler açısından da geçerlidir (Şekil 23).
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Temmuz 2007 itibariyle Ülkemizde kendi hesabına çalışanların toplam istihdamdaki payı ekonomi genelinde %21,7 (kadınlarda %11,5);
tarımda %40,8 (kadınlarda %16); tarım dışı sektörlerde %14 (kadınlarda %6,6)’tür.
Ülkemizde sorun, kadınlar açısından iki boyutta yaşanmaktadır. Genellikle düşük katma değer ve düşük geliri ifade eden tarımsal küçük
işletmelerin geliştirilmesi; diğer taraftan kadınlara yönelik mesleki eğitim, danışmanlık ve girişimcilik destek hizmetlerinin artırılması gerekmektedir.
Ülkemiz bakımından işsizlikle mücadelede temel faktör, girişimcinin
yatırım yapma, iş sahası açma, katma değer, üretim, ihracat, gelir, vergi yaratma özelliğinin desteklenmesidir. Bu nedenle, “girişimci odaklı
yaklaşım” Ulusal İstihdam Stratejisi’nin merkezinde yer almalıdır.
54
ŞEKİL 22
Kendi Hesabında Çalışanların Toplam İstihdama Oranı
(Tarımda Kendi Hesabına Çalışanlar Hariç)
2004
Kaynak: OECD Labour Force Statistics, 2005
55
56
Kaynak: OECD Labour Force Statistics, 2005
ŞEKİL 23
Kadın Kendi Hesabına Çalışma Oranı ve Kişi Başına GSYİH
2004
3.6. Göçmenler ve İstihdam
İstatistikçiler istihdamı, bir önceki hafta içinde ücret veya kar karşılığı en az
bir saat çalışmış olmak biçiminde tanımlamaktadır.
Ülkede doğan kadınlar gibi göçmen kadınlar da erkeklere kıyasla daha az
istihdam edilmektedir. Ancak kadınlar ve erkekler arasındaki fark göçmenler
açısından daha fazladır. Göçmen kadınlar işgücü piyasasında ikili bir “engelleme” ile karşı karşıyadır: göçmenler olarak göçmen olmayanlara ve erkeklere göre daha düşük istihdam oranlarına sahiptirler.
OECD Ülkelerinin çoğunda iş bulmak göçmen bir kadın için göçmen bir
erkeğe ve ülkede doğan bir başka kadına göre daha zordur.
Şekil 24 ülkede doğan ve yabancı ülkede doğan kişiler arasında istihdam
açısından cinsiyete dayalı farklılıkları göstermektedir. Örneğin, ülkede doğan
Finlandiyalı kadınlar neredeyse ülkede doğan Finlandiyalı erkekler kadar istihdam edilebilirken, yabancı ülkede doğan Finlandiyalı kadınlar, yabancı ülkede doğan Finlandiyalı erkeklerden çok daha az çalışmaktadır.
İki ülke hariç diğerlerinde yabancı ülkede doğmuş kişiler arasındaki işsizliğin ülkede doğan kişilere nazaran daha fazla olması alışageldik bir durumdur. Bu iki istisna İspanya ve Çek Cumhuriyeti’dir.
Göçmen kadınlar göçmen erkekler kadar istihdam edilmedikleri halde,
göçmen kadın ve erkekler açısından işsizlik oranları arasındaki fark küçüktür. Şekil 25’te sıfır çizgisinin solunda yer alan çubuklar göçmen kadınların
göçmen erkeklerden daha az işsiz oldukları yerleri ifade etmektedir. İrlanda,
İsveç, Almanya ve Norveç bu duruma örnek ülkelerdir. Ülkede doğan kadının iş bulmasının ülkede doğan erkeğe göre daha zor olması durumunda,
genellikle aynı durum yabancı ülkede doğmuş kadın açısından da geçerli
olmaktadır.
57
ŞEKİL 24
Ülkede Doğan ve Yabancı Ülkede Doğmuş Yetişkinler
Açısından İstihdamda Cinsiyete Dayalı Farklılık
(Erkeklerin İstihdam Oranı - Kadınların İstihdam Oranı)
2004
Kaynak: OECD, International Migration Outlook, 2006
58
ŞEKİL 25
Ülkede Doğan ve Yabancı Ülkede Doğmuş Yetişkinler Açısından
İşsizlik Oranlarında Cinsiyete Dayalı Farklılık
(Erkeklerin İşsizlik Oranı - Kadınların İşsizlik Oranı)
2004
Kaynak: OECD, International Migration Outlook, 2006
59
60
4. POLİTİK VE EKONOMİK GÜÇ
4.1. Parlamentodaki Kadınlar
Dünyadaki tüm parlamentolarda kadınların sayısı erkeklerden daha azdır.
Ruanda ve İsveç’te parlamentodaki koltukların yarısına yakınını, Nordik
ülkeler, Küba, Kosta Rika ve Arjantin’de üçte birini kadınlar işgal etmektedir.
Ülkenin zenginliği ile parlamentodaki kadın sayısı arasında bağlantı bulunmamaktadır.
Dokuz OECD Ülkesinde parlamentodaki koltukların en az üçte birini kadınlar işgal etmektedir. Nordik ülkelerde ve Hollanda’da parlamentodaki koltukların %35’i kadınlara aittir. Dolayısıyla OECD Ülkelerinin çoğunda kadınlar
%25’in altında bir oranda koltuğa sahiptir. %15 ve altındaki oranlar Japonya,
İtalya, Fransa ve ABD’de görülmektedir (Şekil 26).
Diğer taraftan, kadınların istihdamdaki oranı ile parlamentoda sahip oldukları koltuk sayısı arasında bir bağlantı bulunmaktadır. Şekil 27 15-64 yaş
kadınların istihdam oranı ile kadınların parlamentodaki oranı arasındaki ilişkiyi
göstermektedir. Kadınların politik yaşama katılımı en azından belli bir noktaya
61
kadar ekonomik yaşama katılımlarıyla da ilişkilidir. İşgücü piyasasının büyük
bir kısmını kadınların oluşturduğu Nordik ülkelerde kadınların parlamentodaki oranı fazla iken Türkiye, Yunanistan, İtalya ve Macaristan’da düşüktür.
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Ülkemizde 22 Temmuz 2007 Seçimlerinden sonra TBMM’deki kadın
milletvekillerinin sayısı önceki döneme göre 2 kattan fazla artmış, kadın
parlamenterlerin toplam üye sayısına oranı %9,5 seviyesine çıkmıştır.
Böylece Türkiye, OECD Ülkeleri arasında son sıradan 2 basamak yükselmiş ve İtalya’nın hemen altına yerleşmiştir.
Kaydedilen bu gelişme her ne kadar memnuniyet verici ise de Ülkemizde kadın parlamenterlerin sayısı halen görece düşüktür. Nitekim
kadın istihdamı oranı ile kadın parlamenterlerin oranını ilişkilendiren
Şekil 27, Ülkemizin diğer OECD Ülkelerine göre sahip olduğu olumsuz tabloyu gözler önüne sermektedir. Ülkemizde kadınların siyasal ve
ekonomik yaşama katılımlarının artırılması için kamusal politikalar yeniden düzenlenmelidir.
4.2. Yönetsel ve Mesleki Görevler
Veri elde edilebilen OECD Ülkelerinin tamamında kadınlara kıyasla daha
fazla oranda erkek, yönetici veya müdür pozisyonlarında çalışmaktadır.
Ülkeler arasında “yönetici” pozisyonunda çalışanların oranında önemli
farklılıklar bulunmaktadır. Bununla beraber, tüm ülkelerde yönetsel pozisyonlarda cinsiyete dayalı farklılık bulunmaktadır. İngiltere, Norveç, Finlandiya,
Hollanda ve Danimarka’da cinsiyete dayalı farklılık özellikle fazladır. Doğu
Avrupa’da farklılıklar azalmaktadır (Şekil 28).
Mesleki görevler, genellikle formel bir beceriyi gerektirmektedir. Sağlık ve
eğitim sektörlerindeki meslekler ile muhasebecilik ve hukuk gibi hizmetlerin büyük bir kısmı bu kapsamdadır. Şekil 29’da yer alan ülkelerin yaklaşık üçte ikisinde mesleki görevlerde çalışan kadınların oranı erkekleri geride
62
ŞEKİL 26
Kadın Parlamenterler
(Parlamentodaki Toplam Üye Sayısına % Oranı)
2005
Kaynak: Inter-Parliamentary Union www.ipu.org
Türkiye 2007 verisi için TİSK hesaplaması
63
ŞEKİL 27
Kadınların Parlamentodaki Oranı ve
Kadın İstihdamı Oranı
2004-2005
Not:
Birçok ülkede farklı seçim kurallarına sahip alt ve üst kanatlar bulunmaktadır.
İkili parlamentoya sahip ülkeler açısından burada yer alan veriler her iki
kanadın toplamına ilişkindir.
Kaynak: Inter Parliamentary Union
www.ipu.org/wmn-e/classif.htm
64
bırakmaktadır. Kadınların oranı özellikle Belçika, İrlanda, Yunanistan ve Polonya’da fazladır. Kadınların sağlık ve eğitim sektörlerinde çalışmayı tercih
ediyor olması durumu kısmen açıklamaktadır.
TİSK’in Türkiye İçin Notu
2006 Dünya Ekonomik Forumu’na sunulan “Küresel Cinsiyet Eşitliği 2006 Raporu”na göre Türk İşletmelerinde kadınların liderlik pozisyonlarına terfi edebilme imkanları birçok Avrupa ve OECD Ülkesinden
daha yüksektir.
Türk özel sektör işletmeleri, söz konusu raporda yer alan kadınların
liderlik pozisyonlarına yükselebilme imkanları göstergesinde 115 ülke
arasında 57. sırada yer almış ve İsviçre, Hollanda, Avusturya, Japonya,
Almanya ve Fransa gibi birçok Avrupa ülkesini eşitlik alanında geride
bırakmıştır (Tablo 4).
Öte yandan Ülkemizde, yüksek öğrenim gerektiren mesleklerde kadınların oranının azımsanmayacak seviyelerde olduğu görülmektedir.
Türkiye’de üniversite öğretim görevlilerinin %36’sı, profesörlerin %25’i,
mimarların %31’i, doktorların %29’u ve avukatların %26’sı kadındır.
Yüksek yargı organı üyelerinin %17’sinin kadın olması da Türkiye’nin
bu alandaki pozisyonunu belirlemede altı çizilmesi gereken hususlardan biridir.
65
ŞEKİL 28
Yönetsel Pozisyonlarda Çalışanların Oranı
2004
Kaynak: Avrupa İşgücü Anketi ve ABD için Mart Ayı Mevcut Nüfus Anketi
66
ŞEKİL 29
Mesleki Görevlerde Çalışanların Oranı
2004
Kaynak: Avrupa İşgücü Anketi ve ABD için Mart Ayı Mevcut Nüfus Anketi
67
TABLO
TABLO 4
Kadınların
Kadýnlarýn İşletmelerde
Ýþletmelerde
Liderlik
Liderlik Pozisyonlarına
Pozisyonlarýna
Yükselebilme
(*)
Yükselebilme İmkanları
Ýmkanlarý (*)
ÜLKELER
Sýra No
11
12
18
20
26
28
29
30
32
42
46
56
57
62
64
65
73
74
75
77
81
85
87
89
91
93
94
95
96
102
106
107
108
109
110
Finlandiya
Yeni Zelanda
Kanada
Norveç
ABD
İsveç
Hindistan
Danimarka
İrlanda
Avustralya
Bulgaristan
İngiltere
TÜRKÝYE
Çin
Rusya
Romanya
İsviçre
Hollanda
Portekiz
Avusturya
Japonya
Almanya
Macaristan
Güney Kore
Brezilya
Belçika
Yunanistan
Şili
Çek Cumhuriyeti
Polonya
Arjantin
Meksika
Fransa
İtalya
İspanya
Toplam Ülke Sayýsý
115
(*) En düşük sıra numarası, en yüksek imkan sıralamasını göstermektedir.
Kaynak: Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu 2006
68
5. SOSYAL KONULAR
5.1. Yaşam Memnuniyeti
Dünya Değer Anketleri, cevaplayıcılardan kendi yaşamlarına ilişkin memnuniyet duygularını 1’den 10’a kadar bir ölçekte belirtmelerini istemektedir.
Anketler günümüzde 80 ülkeyi kapsamakta ve standardize edilmiş soru setlerini kullanmaktadır. En son anketler 1999 ile 2002 yılları arasında gerçekleştirilmiştir.
Önyargılarınızı test edin: İngiltere, Türkiye, Norveç ve Kore: Bu ülkelerden ikisinde kadınlar erkeklere göre yaşamlarından belirgin biçimde daha
memnunlar. Bu ülkeler hangileridir?
Cevap: Türkiye ve Kore’de kadınlar yaşamlarından erkeklere göre daha
memnun. İngiltere ve Norveç’te ise kadınlar erkeklere göre yaşamlarından
daha az memnun durumda bulunuyor.
OECD Ülkelerinin yarısından fazlasında kadınların ve erkeklerin dörtte üçü
yaşam memnuniyeti açısından “ortalamanın üzerinde” (7 ila 10) sonuçlar almaktadır. Ancak, oranlar dört Doğu Avrupa ülkesinde, Kore’de ve Japonya’da %50 veya daha düşük düzeylerde bulunmaktadır (Şekil 30).
69
Her ne kadar bazıları karşılaştırmanın en zengin ülkelerle sınırlandırılması
durumunda ilişkinin zayıfladığını iddia etse de, yaşam memnuniyeti ve kişi başına gelir arasında belirli bir ilişki bulunmaktadır. Öte yandan, zamanla daha
zenginleşen toplumlar daha yüksek bir yaşam memnuniyeti bildirmemektedir.
Ülkelerin çoğunda kadınlardan daha fazla sayıda erkek yaşamlarından
“ortalamanın üstünde” tatmin olduklarını bildirmişlerdir. Şekil 31 yaşamından memnun erkekler ile yaşamından memnun kadınların oranı arasındaki
farkı göstermektedir. “Yaşam Memnuniyeti Açığı” 20 ülkede erkekler lehinedir. Kadınlar kendi yaşamlarını değerlendirirken erkeklere göre daha yüksek
standartlar mı belirlemektedir? Yahut OECD Ülkelerinin çoğunda kültürel ve
ekonomik faktörler kadınlar için daha az tatmin edici yaşamlar mı ortaya çıkarıyor?
TİSK’in Türkiye İçin Notu
1999-2002 döneminde Türkiye’de yaşayan kadın ve erkekler OECD
Ülkeleri arasında yaşamlarından Macaristan’da yaşayan kişilerden
sonra en az memnun kişiler olmuşlardır.
Söz konusu dönemde Türkiye’de yaşayan kadınların %55,4’ü, erkeklerin %67,3’ü yaşamlarından memnun olmadıklarını ifade etmişlerdir. Öte yandan, Ülkemizde kadınlar yaşamlarından erkeklere göre
daha fazla memnun olduklarını belirtmişlerdir.
Burada değerlendirme yapılırken, araştırmanın kapsadığı dönemde
Ülkemizde yaşanan ekonomik kriz ve yarattığı olumsuz etkiler de dikkate alınmalıdır.
5.2. Sosyal Dışlanma
Dünya Değer Anketleri cevaplayıcılara günlük normal yaşantılarında diğer
insanlarla kurdukları ilişkileri sormaktadır. Yapılan son anketlerde (1999-2002
70
ŞEKİL 30
Yaşamlarından Ortalamanın Üstünde
Memnuniyet Duyan Kişilerin Oranı, %
1999-2002 Dönemi
Kaynak: OECD Society at a Glance 2005 ve Quality of Life in Europe, Dublin Foundation
71
ŞEKİL 31
Kadınlar ve Erkekler Arasında Yaşam Memnuniyeti Açığı
(Yaşamından Memnun Olan Erkeklerin Yüzdesi Yaşamından Memnun Olan Kadınların Yüzdesi)
Kaynak: OECD Society at a Glance. OECD 2007 ve Quality of Life in Europe, Dublin Foundation
72
dönemi) 56 ülke cevaplayıcıları arkadaşlarıyla, iş arkadaşlarıyla ve diğer tanıdıklarla iş dışındaki çeşitli ortamlarda, sporda yahut kültürel oluşumlarda
“nadiren” veya “hiçbir zaman” ilişki kurmadığını bildirmiştir.
Veri derlenebilen 21 OECD Ülkesinin 12’sinde erkekler kadınlardan daha
yüksek oranda sosyal dışlanma bildirmiştir.
Tüm cevaplayıcıların çok düşük bir oranını Afrika ülkeleri oluşturmaktadır.
En yüksek oranlar Rusya, Çin ve Şili’de bildirilmiştir.
Veri derlenebilen 21 OECD Ülkesi arasında nadiren ve hiçbir zaman cevabını veren kişilerin (cinsiyet ayrımı olmaksızın tüm yetişkinler) oranı Meksika
(özellikle kadınlar kendilerini dışlanmış hissetmektedir) ve Japonya’da (burada daha çok erkeklerin bir sorunudur) %10’u aşmaktadır.
%4’ün altındaki oranlar İsveç, Hollanda, ABD, Danimarka, İrlanda, Yunanistan, Almanya ve İrlanda’da görülmektedir (Şekil 32).
Şekil 33 sosyal dışlanma alanında cinsiyet farklılıklarını ortaya koymaktadır. Şekilde sıfır çizgisinin sağ tarafına uzayan çubuklar kadınlara nazaran
daha fazla erkeğin “nadiren” veya “hiçbir zaman” yanıtını verdiğini ortaya koyarken, negatif değerli çubuklar sosyal dışlanmanın kadınlar arasında daha
yoğun olduğunu göstermektedir. İzlanda, Japonya ve Finlandiya (erkekler
arasında sosyal dışlanma) ile Meksika, İspanya ve Avusturya (kadınlar arasında sosyal dışlanma) hariç olmak üzere cinsiyet farklılıkları fazla büyük olmamakla birlikte, şekil sosyal dışlanmanın kadınlardan çok erkeklere özgü
bir problem olduğunu göstermektedir.
5.3. Hapishane Nüfusu
Hapishane Nüfusu Oranı, her 100.000 kişi başına hapishanede olan (yetişkinler ve 18 yaşın altındakiler) kişi sayısını ifade etmektedir.
Bütün ülkelerde kadınlardan çok daha fazla sayıda erkek hapishanede
olsa da ülkeler arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin, ABD’de
100.000 kişi başına düşen kadın mahkum sayısı Japonya’da her iki cinsten
mahkumların toplamına eşittir.
Portekiz, İspanya, Hollanda ve ABD hariç olmak üzere tüm OECD Ülkelerinde hapishane nüfusunun %7’sinden azı kadındır (Şekil 34). Kadınların
73
ŞEKİL 32
Arkadaşlar, İş Arkadaşları veya Sosyal Gruplarda Diğer
Kişiler ile Nadiren Zaman Geçiren Yahut Hiç Zaman Geçirmeyen
Kişilerin Oranı
Kaynak: OECD Society at a Glance, OECD 2007 ve Quality of Life in Europe,
Dublin Foundation
74
ŞEKİL 33
Sosyal Dışlanma Alanında Cinsiyet Farklılıkları
Kaynak: OECD Society at a Glance, OECD 2007 ve Quality of Life in Europe,
Dublin Foundation
75
karıştığı suçlar arasında en yaygınları fahişelik, madde bağımlılığı ve sahteciliktir. Amerikan hapishanelerindeki kadınların oranının yüksekliği, kısmen çek
ve kredi kartı sahteciliği gibi ekonomik suçlara verilen cezalarla açıklansa da
bu suçlara birçok ülkede hapis cezası verilmemektedir.
OECD Ülkelerinin yarısında 100.000 kişi başına 100’den az mahkum bulunmaktadır. 13’ünde 100.000 kişi başına 100 ila 200 mahkum vardır. Bu rakamları iki ülke geçmektedir. 100.000 kişi başına 230 mahkum ile Polonya
ve 700’den fazla mahkum ile ABD. ABD’nin mahkum sayısı dünyadaki en
yüksek oranı ifade etmekte, bunu 100.000 kişi başına yaklaşık 600 mahkum
ile Rusya izlemektedir (Şekil 35).
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Ülkemiz, kadın mahkumların toplam hapishane nüfusuna oranında
%3,3 ile OECD Ülkeleri arasında Polonya (%3,0)’dan sonra sondan
ikinci sırada gelmektedir.
Öte yandan Ülkemizde 100.000 kişi başına 2,5 kadın ve 73,5 erkek
mahkum bulunmaktadır. Türkiye, 100.000 kişi başına toplam 76 mahkum ile OECD Ülkeleri arasında sondan 4. sırada yer almaktadır.
76
ŞEKİL 34
Kadın Mahkumların Toplam Hapishane Nüfusuna Oranı, %
(Hazırlık Soruşturması ve
İade Sürecindeki Mahkumlar Dahil)
2004
Kaynak: International Centre for Prison Studies, King’s College, London.
77
ŞEKİL 35
100.000 Kişi Başına Mahkum Sayısı
(Hazırlık Soruşturması Tutukluları ve
İade Sürecindeki Mahkumlar Dahil)
2004
Erkek
Kadın
Kaynak: International Centre for Prison Studies, King’s College, London.
78
6. SAĞLIK
6.1. Doğuşta Yaşam Beklentisi
Japonya, İzlanda, İspanya ve İsviçre 80 yaşın üstü ile dünyada en yüksek
yaşam beklentisine sahip ülkelerdir. Tamamı 40 yaşın altı ile Botswana, Malawi, Zimbabwe ve Zambia en düşük yaşam beklentisine sahip ülkelerdir. En
düşük yaşam beklentisine sahip bölgeler 47 yaş ile Sahra Altı Afrika ve 64
yaş ile Hindistan yarımadasıdır.
Hemen hemen tüm ülkelerde doğuşta yaşam beklentisi erkeklere kıyasla
kadınlar için daha uzundur. Tüm dünyada kadınların yaşam beklentisi erkeklerinkinden yaklaşık %6 daha uzundur.
OECD’nin tamamı için doğuşta yaşam beklentisi açısından kadınlar lehine ortaya çıkan cinsiyet ayrımı şu anda 6 yılın altında olmakla birlikte rakam
Macaristan, Slovak Cumhuriyeti Polonya için 8 yıl, İngiltere, İzlanda ve İsveç
için ise en düşüktür (Şekil 36).
Neden kadınlar erkeklerden daha uzun yaşamaktadır? Yaşam süresindeki farklılıklar kısmen farklı davranışlar, yaşam biçimi ve çalışma biçimleri ile
79
açıklanabilir. Kadınların ayrıca kendilerini birçok koşula daha dayanıklı hale
getiren genetik bir avantajları olduğu da düşünülmektedir.
1960’lardan bu yana tüm ülkelerde doğuşta yaşam beklentisi artmaktadır.
Şekil 37 en kayda değer yükselişlerin dönemin başında yaşam beklentisinin
düşük olduğu Kore, Türkiye, Meksika, Japonya ve Portekiz’de gerçekleştiğini
ortaya koymaktadır. Son yıllarda erkekler yaşam beklentilerini kadınlara kıyasla daha hızlı biçimde artırmaktadır. Bu erkeklerin, sigara ve alkol tüketimi
gibi “risk faktörü davranışları”nda bir azalmadan ve kadınların bu tür davranışlarındaki artıştan kaynaklanıyor gibi görünmektedir.
TİSK’in Türkiye İçin Notu
2004 yılı itibariyle Türkiye’de doğuşta yaşam beklentisi hem kadınlar hem de erkekler açısından OECD Ülkeleri arasında en düşük seviyededir. Buna göre, Ülkemizde doğuşta yaşam beklentisi kadınlar için
73,6 yaş, erkekler için 68,8 yaştır.
1960-2004 döneminde Ülkemizde yaşam beklentisi kadınlar için
0,87, erkekler için 0,90 yıl artmıştır. Türkiye, OECD Ülkeleri arasında
uzun dönemde erkeklerin yaşam beklentisinde en fazla, kadınların yaşam beklentisinde ise Kore’den sonra en fazla artış kaydeden ülkedir.
Kuşkusuz bu durum Ülkemizin gelişme trendine yönelik olarak önemli
bir ipucu vermektedir.
6.2. Ölüm Nedenleri
Nüfusun tamamı için 4 temel ölüm sebebi arasında inme ve kalp krizi gibi
dolaşım sistemi sorunları, kanser, bronşit gibi solunum hastalıkları ve intihar,
cinayet ve trafik kazaları gibi dışsal nedenler bulunmaktadır.
Herhangi bir yaşta erkeklerin kadınlara kıyasla bu nedenlerin herhangi
birine dayalı olarak ölümleri daha sık görülmektedir. Sonuç olarak, bu ölüm
nedenleri kadınların da ölümlerine sebep teşkil etmekte, fakat kadınları daha
geç yaşlarda etkilemektedir.
80
ŞEKİL 36
Doğuşta Yaşam Beklentisi
2004
Kaynak: OECD Health at a Glance, OECD Indicators 2005, OECD Health Data 2006,
OECD Development Centre, Gender, Institutions and Development Database,
Measure of Australia’s Progress 2004; Australian Bureau of Statistics 2004
81
ŞEKİL 37
Yaşam Beklentisinde Ortalama Yıllık Yüzde Değişme
1960-2004
Kaynak: OECD Health at a Glance, OECD Indicators 2005, OECD Health Data 2006,
OECD Development Centre, Gender, Institutions and Development Database,
Measure of Australia’s Progress 2004; Australian Bureau of Statistics 2004
82
OECD Ülkelerinin tamamında, yaş yapılarındaki farklılıkları yansıtacak düzeltmeler yapıldığında, erkekler dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölümlere
kadınlara göre daha eğilimlidir. Dolaşım sistemi hastalıklarından kaynaklanan
ölümler özellikle Slovak Cumhuriyeti, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Polonya’da en yüksek, Japonya ve Fransa’da en düşüktür. Bu farklılıklar beslenme
alışkanlıkları ile açıklanmaktadır (Şekil 38).
Kadınlar ve erkekler arasındaki ölümlerin %25 ve %30’una neden olan
kanser birçok OECD Ülkesinde ikinci temel ölüm sebebidir. Ülkelerin tamamında kansere bağlı ölüm oranları, kadınlara kıyasla erkekler arasında daha
yaygındır. Cinsiyetler arasındaki fark özellikle İspanya, Fransa, Kore ve Slovak Cumhuriyeti’nde fazladır. OECD Ülkelerinin tamamında (İsveç ve İzlanda
hariç) akciğer kanseri erkeklerin kansere bağlı ölümlerinde ilk sırayı alırken
kadınlar açısından da kansere bağlı ölümlerde temel nedenlerden biridir. Tütün tüketiminde kadınlar ve erkekler arasındaki farklar azaldıkça akciğer kanseri oranları arasındaki farklar da kapanacaktır (Şekil 39).
Bazı kanser türleri elbette bir cinsi diğerine göre daha fazla etkilemektedir:
göğüs kanseri ve prostat kanseri. Bu hastalıklar son derece yaygındır. Neyse
ki, tarama ve tedavi yöntemlerinde kaydedilen ilerlemeler birçok kadının ve
erkeğin bu kanser türlerinden kurtulmaları anlamına gelmektedir.
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Ülkemizde de OECD Ülkelerine benzer biçimde kadınlar ve erkekler
için ölümler en fazla dolaşım sistemi hastalıklarından kaynaklanmakta,
erkekler kadınlara göre yaşamlarını, hem dolaşım sistemi hastalıkları
hem de kansere bağlı olarak daha sıklıkla yitirmektedir.
TÜİK’in yaş yapılarına göre standardize edilmemiş ve 100.000 kişi
başına ağırlıklandırılmamış verilerine göre, Ülkemizde 2005 yılında
49.254 erkek ve 44.438 kadın dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı olarak yaşamını yitirmiştir.
Erkeklerde en fazla ölüme neden olan hastalıklarda 18.938 kişi ile
ikinci sırayı kanser alırken, kansere bağlı ölümler kadınlarda, semptomlar ve iyi tanımlanmayan haller ile sınıflamada bütün diğer hastalıklar başlığı altında toplanan rahatsızlıklardan sonra 4. sırada gelmektedir. 2005 yılında Ülkemizde 9.770 kadın kanser nedeniyle hayatını
kaybetmiştir.
83
ŞEKİL 38
Dolaşım Sistemi Hastalıklarından Kaynaklanan Ölümler
100.000 Kişi Başına Ölüm Sayısı,
(Yaş Yapılarındaki Farklılıklar İçin Standardize Edilmiş)
2003
Kaynak: OECD, Health at a Glance, OECD Indicators 2005 ve OECD Health Data 2006
84
ŞEKİL 39
Kansere Bağlı Ölümler
100.000 Kişi Başına Ölüm Sayısı,
(Yaş Yapılarındaki Farklılıklar İçin Standardize Edilmiş)
2003
Kaynak: OECD, Health at a Glance, OECD Indicators 2005 ve OECD Health Data 2006
85
6.3. Tütün Kullanımı
Dünya Sağlık Örgütü her gün 15 milyon sigaranın tüketildiğini tahmin etmektedir. Bu sigaraların her üç tanesinden biri Çin’de tüketilmektedir. ABD
en büyük sigara piyasasını oluştururken Japonya, Rusya ve Endonezya onu
izlemektedir.
Küresel olarak, cinsiyet farklılıkları azaldığı ve Asya ve diğer gelişmekte
olan ülkelerde sigara reklamları giderek kadınlara yöneldiği halde kadınlara kıyasla daha fazla erkek sigara içmektedir. Ancak OECD Ülkelerinde en
önemli değişim erkeklerin sigara içmelerindeki azalma olmuştur. Kadınlar da
eskiye kıyasla daha az sigara içmektedir ancak azalma hızı erkeklere kıyasla
daha düşük olmuştur.
İsveç hariç OECD Ülkelerinin tamamında kadınlara kıyasla daha fazla erkek sigara içmektedir. 2004 yılında (yahut verisi bulunan en son yılda) sigara
kullanımında cinsiyet ayrımı özellikle Kore, Türkiye ve Japonya ile daha düşük bir oranla Yunanistan, Meksika ve Polonya’da fazladır.
Yetişkin kadın ve erkekler arasında günlük sigara kullananların oranı
OECD Ülkelerinde önemli ölçüde değişmektedir. İsveç, Kanada, Avustralya
ve ABD, 2004 yılında her gün sigara içen yetişkinlerin %18’in altındaki oranı
ile en düşük günlük sigara kullanıcısı oranına sahiptir. Kore %61,8 ile en yüksek orana sahiptir (Şekil 40).
1980 ve 2004 yılları arasında erkek sigara kullanıcılarının oranı tüm OECD
Ülkelerinde azalmıştır. 1980’e kıyasla daha fazla kadının sigara kullanmaya
başladığı Finlandiya ve Fransa hariç olmak üzere OECD Ülkelerinin büyük bir
kısmında sigara kullanan kadınların da oranı azalmıştır.
1980’den bu yana kesintisiz zaman serisi bulunan 16 OECD Ülkesi için
erkeklerin sigara kullanımındaki azalma kadınlara göre daha belirgindir, dolayısıyla cinsiyet farklılığı daralmaktadır. 1980’de fark %18 iken 2004 yılında
%7’ye kadar gerilemiştir (Şekil 41).
86
ŞEKİL 40
Her Gün Sigara İçen Kadın ve Erkeklerin Oranı, %
2004
Kaynak: OECD, Health at a Glance, OECD Indicators 2005 ve OECD Health Data 2006
87
Kaynak: OECD, Health at a Glance, OECD Indicators 2005 ve OECD Health Data 2006
88
0,0
5,0
10,0
15,0
20,0
25,0
30,0
35,0
40,0
45,0
50,0
Erkek
Kadın
ŞEKİL 41
16 OECD Ülkesinde Tütün Kullanımında Uzun Dönemli Azalma
Her Gün Sigara İçen 15 ve Yukarı Yaşlardaki
Kadın ve Erkeklerin Oranı, (%)
1980-2004
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Türkiye, OECD Ülkeleri arasında Kore (%61,8)’den sonra erkeklerde düzenli sigara tüketiminin en yaygın olduğu ülkedir. Ülkemizde
her gün sigara içtiğini bildiren erkeklerin oranı %51,1, kadınların oranı
%17,8’dir. OECD ortalamasında bu oran erkeklerde %31,3, kadınlarda
%20,1 seviyesindedir. Ülkemizde kadınların sigara kullanımı OECD ortalamasına göre daha az yaygındır.
Daha sağlıklı bir toplum yaratılması, sağlık harcamalarının uzun vadede azaltılması ve kansere bağlı ölüm oranının düşürülmesi için tütün
bağımlılığı ile ulusal seviyede mücadele edilmelidir.
6.4. Aşırı Kilo ve Obezite
Aşırı kilolu olup olmadığını test etmenin standart yöntemi Vücut Kütle Endeksi veya kısaca VKE’dir. Bir kişinin kilogram cinsinden ağırlığının metre cinsinden boyunun karesine bölünmesi suretiyle (kg/m2) bulunur. Dünya Sağlık
Örgütü rehberlerine göre 25 ila 30 arasındaki VKE “aşırı kilo”, 30’dan yüksek
bir rakam ise “obezite” olarak değerlendirilmektedir.
OECD Ülkelerinin tamamında erkekler kadınlara göre daha sıklıkla aşırı
kilolu iken, obezite nispeten daha eşit biçimde dağılmıştır. Şekillerde yer alan
ülkelerin birçoğu için istatistikler “kendini değerlendirme” anketleri ile elde
edilmiş ancak Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya, İngiltere ve ABD için gerçek ölçümler yapılmıştır. Bu 5 ülkenin oranları OECD bölgesindeki en yüksek
oranlardır.
Ülkelerin birçoğunda, kilo ve ağırlık verileri kişilerin kendi bildirimlerine
dayanmaktadır. Kanıtlar hem kadınların hem de erkeklerin kilolarını daha az,
boylarını ise daha uzun algıladıklarını, dolayısıyla bu durumun aşırı kilo ve
obezite problemleri hakkında doğru tespitlerde bulunulamamasına neden
olduğunu göstermektedir. Örneğin Kanada’da kişilerin kendi bildirimlerine
dayanan verilere göre, kadınların %13,3’ü, erkeklerin %15,4’ü 2003 yılında
89
obez iken, 2004 yılında yapılan gerçek ölçümler kadınların %25,5, erkeklerin
ise %22,3’ünün obez olduğunu ortaya koymuştur.
OECD Ülkelerinde kadınlara kıyasla daha fazla erkek aşırı kiloludur. Avusturya’da kadınların iki katından fazla erkek aşırı kiloludur ancak Avustralya,
İzlanda, İtalya ve Slovak Cumhuriyeti’nde de büyük cinsiyet farklılıkları bulunmaktadır (Şekil 42).
Yunanistan’da obez erkeklerin sayısı obez kadınlara göre daha fazla iken
ABD ve Meksika için tersi durum geçerlidir. Diğer ülkelerde cinsiyet farklılıkları daha azdır. Kore ve Japonya’da hem kadınlar hem de erkekler açısından
gözlemlenen düşük oranlar, düşük karbonhidrat içeren beslenme biçimlerine
bağlı görünmektedir (Şekil 43).
TİSK’in Türkiye İçin Notu
Ülkemizde erkeklerin %33,6’sı, kadınların %28,9’u aşırı kiloludur. Bu
oranlar OECD ortalamasında sırasıyla %40,3 ve %27,1’dir.
Ülkemizdeki erkeklerin %9,7’si, kadınların ise %14,5’i obezdir.
OECD Ülkelerinde bu oranlar sırasıyla %13,9 ve %14,5’tir.
Türkiye, obez kadınların oranı açısından zengin OECD Ülkeleriyle
eşit seviyede olup, erkeklerde de pek çok ülkeyi geride bırakmıştır.
90
ŞEKİL 42
Aşırı Kilolu Yetişkinlerin Oranı
(Vücut Kütle Endeksi 25 ila 30 kg/m2)
2004
Kaynak: OECD, Health at a Glance, OECD Indicators 2005 ve OECD Health Data 2006
91
ŞEKİL 43
Obez Yetişkinlerin Oranı
(Vücut Kütle Endeksi 30 kg/m2’nin Üzerinde)
2004
Kaynak: OECD, Health at a Glance, OECD Indicators 2005 ve OECD Health Data 2006
92

Benzer belgeler