PDF Versiyonu - Kahve Molası

Transkript

PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 443
18 Þubat 2004 - Fincanýn Ýçindekiler
■
■
ISSN: 1303-8923
Arkadaþlarýnýza önermek ister
misiniz?
■
■
■
■
KISAYOLLAR
SON BASKI
kahvemolasi.com
Arþivimiz
Yazarlarýmýz
Manilerimiz
Forum Alaný
Ýletiþim Platformu
Sohbet Odasý
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
Kütüphane
Kahverengi Sayfalar
FÝNCAN/SÝPARÝÞ
Medya
Ýletiþim
Reklam
Gizlilik Ýlkeleri
Kim Bu Editor?
KAPI KOMÞULARIMIZ
■
■
■
EYLÜL ... Seda Demirel
MANÝFESTO ... Nihat Çapar
ÝLAN-I AÞK ... Ayþe Nur Doksat
Bal katýlmýþ çay ... Kemal Türkmen
BÝLÝNÇ - SOYUT DÜÞÜNCE - SAÐDUYU - PAMUK ÞEKER ...
Leyla Ayyýldýz
Ýtirafname ... Ahmet Öztürk
BÜYÜK SIR-3 ... Erkan Ergen
Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu
Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin,
Ýþe Yarar Kýsayollar, Damak Tadýnýza Uygun Kahveler
Editör'den : Karpuz gibi birþey!..
Merhabalar,
Dün ne gazete okudum ne de haber izledim. Geliþmelerden bihaber olarak ahlam
kesmenin sarsaklýðýna düþmek istemem. O nedenle bugün biraz sabun opereti
yapacaðýz. Geçen hafta 'AZ KALSIN STAR OLAACADIM!..' deyip bizzat test ettiðim
yarýþmayý anlatýnca pekçoðunuz haklý olarak 'Haaa popstarcý olmanýn nedeni anlaþýldý.'
dediniz. Evet doðrudur. Boksörün halinden ancak boksör anlar, yumruk yememiþlerin
aparkatý anlatmalarý hoþ olmaz. Ne dedim ben yahu? Neyse... Bu konuda söylemeyi
unuttuðum bir þeyi daha söyleyip bu konuyu kapatacaðým. 'Bir gecede þöhret olmak.'
diye bir kavram peydahlandý. Özellikle dinazorlarýn (ben yaþtakilerin) aðzýnýn kenarýna yapýþmýþ bir deyim.
Örneklemeler de müthiþ. Nilüfer, Sezen, Ajda, Nükhet týrnaklarýyla kazýdýlar, bunlar bir gecede olup daldan
düþtüler. Yok ya... Büyük türk düþünürünün dediði gibi 'Urfa'da Oxford vardý da biz mi gitmedik?' O zamanlar
seksen tane televizyon vardý da onlarý ekrana mý çýkartmadý? O günkü koþullar öyleydi, bugünküler böyle.
Hasetliðin gereði yok. Televizyon böyle birþey iþte. Mirkelam kardeþimiz bir gece 3 dakika boyunca koþunca
tüm memleket arkasýna takýlmadýk mý? Tapýndýðým Nilüfer o zamanlar ekranlarda boy gösterebilseydi bir
Celine Dion, bir Barbara Streisand olamaz mýydý? Urfa'da Oxford olaydý Ýbo popstar jürisi olacaðýna Anayasa
profesörü olmaz mýydý? Evet yahu, aktarmalý orijinal popstarýn jürisini açýklamýþlar, duyunca bir hoþ oldum.
Armaðan Virjin, Zerrin Seki, Ahmet Mafyan, Ercan Tatlýses... Ama bunlar böyle amip gibi bölünerek
çoðalmaya devam ederlerse müþteri kaybedecekler ona göre. Ben hangi birini seyredeceðim allahaþkýna.
Hadi seyir iþini becerdik, hangi birine oy yollayacaðým. Bu iþin de suyu çýktý gibime geliyor. Ben en iyisi TMSF
destekli BBG'yi bekleyeyim. Kýsmetimi orada ararým artýk. Hem bu aralar meþgulüm. Firdevs'in albümüyle
uðraþýyoruz, Abidin'le arasýný yapmaya çalýþýyoruz, Tülin'le Caner'i yarýþmadan sonra evlendirmenin yollarýný
arýyoruz,vs...
Oldum olasý ensesi kalýn bir adamdým. Boydan pek fazla nasipli olmamakla birlikte, heybetli görünmeyi her
daim baþarabilmiþ bir vücuda sahibim evelallah. Hele siz bir de gelip beni þimdi görün. Gittikçe lobuta
benzeyen enstrümanýmdan artýk ahenkli sesler çýkaramýyorum. Do'ya basmak için eðilmek mümkün deðil.
Haydi eðildin bu sefer de doðrulmak namümkün. Arabaya girerken koltuðu geri çekmek zorunda olmak, 3
adým atýnca nefes nefese kalmak gibi belirtiler yaþanmaya baþlayalý 1 aya yakýn oldu. Birþeyler sezinledim
ama konduramýyor insan iþte. Ta ki benim ufaklýk 'Baba ne zaman doðuruyorsun!' diyene kadar direniþi
sürdürdüm. Bu laf 2 aydýr kaçtýðým annemin baskülüne çýkmak zorunda býraktý beni. Gördüðüm manzara
karþýsýnda kendi kendime saydýklarýmý burada söyleyemem, zorlamayýn. Gördüðümü söyliyeyim de biraz da
siz sayýn ben yoruldum zira. Tam 104 kilo. Vallahi de billahi de öyle. Oysa daha 2 ay önce 94'tüm. Ýdealim
olan 80'e sadece 14 puan vardý. Þimdi puan farký 24. Cimbom þampiyon olur ben bu arayý kapatamam yahu.
Ýþin tuhafý görüntü de fazla bir deðiþiklik yok. 94'te neysem o görünüyor. Ýnanmazsanýz Eniþte'ye sormak
serbest. Göbek çevresinde oluþan kitleyi kamufle etmeyi baþarýrsam kimsenin ruhu bile duymaz. 'Bu zaten
hep böyle þiþkoydu' der geçerler. Bir baþka husus ise benim özgül aðýrlýðýmýn normalin üstünde seyretmesi.
Kemikler aðýr çekiyor herhalde, yani dara fazla. Kutuya 10 kilo da koysan 20 kilo da prezantasyon ayný. Hep
bu sigaranýn yüzünden. Ben demiþtim ama bu zýkkýmý býrakýrsam ne bulursam yerim diye. Aynen öyle oldu ve
ben çer çöp dahil ne bulursam öðüttüm. Buyrun size bir havuz problemi. 'Bir havuza yukarýdaki musluktan
günde 10 litre su akar, alttaki delikten 5 litre atýlýrsa, havuz ne zaman taþar?' Bilseniz bile bilmemezlikten
gelin sonra karýþmam!...
Hemen rejime baþladým. Tostlarý üçten birbuçuða, simitleri ikiden bire indirdim. Akþamlarý salatayla idare
ediyorum. Ama yani çekilesi azap deðil bu. Ýyi güzel dumandan kurtulduk, bu sefer de obezite sýnýrlarýný
geçtik. Metabolizma öyle çalýþkanki su içse yarýyor maaþallah. Bakýn arkadaþlar, ben çalýþýrken elim aðzým
boþ durmamalý. Madem sigara yok, ikame mallar önerin bana. Þöyle karpuz gibi birþey. Yiyip doyacaðým,
susuzluðumu alacak, çekirdekleri ile eðleneceðim, kabuklarý da eþeðe yetecek. Nerden geldik biz bu karpuza
yahu? Hay allah, daha fazla saçmalamadan gidip yatayým ben en iyisi. Kalýn saðlýcakla...
Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarý
Pratisyen Kahveci : Seda Demirel
EYLÜL
O’na “Merhaba” dediðimde henüz 17 yaþýndaydý.. Ben ise 28..
Bütün onyedi lere özgü bir olgunluk!! ile cevapladý beni..
Sýkkýndým.. Havadan sudan konuþtuk.. Lise’yi bitirmiþti.. Ekonomi okuyordu, ablasý vardý, anne babasý
boþanmýþtý, annesi estetisyen, babasý da enfeksiyon hastalýklarý uzmanýydý..
Onyedi yaþýndaydý ve kendini bildi bileli homoseksüeldi.
Ne zaman nete girsem oradaydý.. Köþesinde.. Aradan birkaç ay geçti.. Beni biraz deþeledi.. Sonra da
vazgeçti ve kendi olmaya karar verdi..
Kötü günlerdi yaþadýklarým.. Karanlýk ve acýlý zamanlar.. Ufaklýk ile öyle bir hale geldik ki sadece ben
konuþur, aðlar, sýðýnýr oldum ona.. Onyedi yaþýnda ama kocaman bir kucaktý iþte.. Sýcak ve yumuþacýk..
Boyunu aþan olgun tavýrlar altýnda keþke ezilseydi. Dimdikti oysa..
Geceleri geç saatlere dek konuþup dertleþtik.. Bunlar son demlerimdi.. Yaþadýðým karanlýk bitmeyecek gibi
görünüyordu gözüme ama son demleriydi.. Onunla konuþtukça hareket zamanýnýn da yaklaþtýðýný farkettim..
Hareket ettim..
Araya aylar girdi..
Suskun, rehabilitasyon dönemleri.. Artýk konuþmuyorduk..
Hayat bir koþturmaca olmuþtu.. Yenilikler, adaptasyon süreçleri, yastýklar ýslanmadan bir türlü uykuya
dalýnamayan geceler.
Bir sabah yine burun buruna geldim onunla.. “Bitti mi?” dedi.. “Evet..” dedim..
“Onu sormuyorum, yaþadýðýn acý bitti mi?” dedi..
“Ona da evet “ dedim..
Gülümsedi..
Gülümsedim..
Telefon numaramý verdiðimde çok þaþýrdý, ben ise onun þaþýrmasýna þaþýrdým..
“Aramalýsýn beni”
Aradý.. Son derece kalýn bir ses.. Bir an için çok korktum, tongaya mý bastým ki?? Yok hayýr.. Bu zorlama bir
tavýr olmalýydý.. Ýlk defa üzerinde iðreti duran biþey hissettim onda.. Barýþýk olmadýðý bir þey..
Ýki hafta sonra bir mesaj düþtü cebime. ” Kordon La Sera’da BÜTÜN EKÝP toplandý.. Gelir misin?”
Netten kimse ile o güne dek yüzyüze görüþmemiþtim.. Þu "bütün ekibin" ne benimle, ne de tercihlerim! ile
hiçbir baðlantýsý da yoktu..
Yine de ufaklýðýmý görmeyi çok istedim..
Ýþte o akþam ilk defa kucakladým onu..
Akýllý, duygulu, yýpranmýþ ufaklýðýmý.. Yaþýndan çok önce olgunlaþmak zorunda kalmýþ zeki ufaklýðýmý..
Tanýmadýðým bir dünyada yaþýyordu. Tanýmadýðým bir grubun içindeydim.. Bütün bunlar üç yýl öncesinde
kalmýþ duygular þu an için.
Annesi ile tanýþmamý çok istedi..
Zengin bir kadýn.. Ufaklýktan þüphe etmekten yorulmuþ bir kadýn.. Yýpranmýþ, iþi deliliðe vurmuþ bir kadýn..
Ýþler iyice sarpa sarmýþtý.. Çok baþarýlý bir aile terapistinden randevu almasý konusunda ikna etmeyi baþardým
annesini..
Süreç iþlemeye baþladý..
Sayýn hocam annesine “Biz homoseksüelliði bir hastalýk deðil, tercih olarak kabul ediyoruz.. Kýzýnýz da çok
saðlýklý bir genç bayan. Denemek istiyor, denemekten korkmuyor.. Sizin tavrýnýz ise onu bu konuya sabitliyor
olabilir mi??” þeklinde bir yorum yapana dek bu süreç yaklaþýk bir yýl devam etti..
Anne çok kýzgýndý.. Ufaklýk bedbaht.. “Evden kaçacaðým..” diye tutturdu. Kaçtý da.. Çok þükür ki elim
üzerindeydi, saðlýklý ve doðru bir yerde olduðunu biliyordum..
Üç ay içinde salya sümük ana kýz kucaklaþtý..
Tatile çýktýlar.. Tatil dönüþü ufaklýk uçarak bana geldi.. “Bu kadýn beni orospu zannediyor!!!!” diye eve girdi..
Öfkeden, sýkýntýdan, çaresizlikten gözü dönmüþtü..
“Tatil köyünde benim yaþýtým kaç tane erkek varsa hepsi ile önce kendisi tanýþýp sonra da teker teker beni
tanýþtýrdý.. Hatta yemekte birinin yanýna gidip kýzýmý dansa neden kaldýrmýyorsun?? diye sormuþ.. Kafayý
yedim.. dayanamýyorum bu kadýna!!”
Yapacak hiç bir þey yoktu.. Bu da annesinin tarzýydý iþte..
Ýlk ýþýðý o gün yakaladým yine de onda.. “Bir tanesi çok zekiydi be Seda, yani benim cadý olmasa o çocukla
daha çok muhabbet edebilirdim..” dedi bana..
Problemlerini kendisi çözmek zorundaydý.. Benim onu dinlemek ve olduðu gibi kabul edip, sevgimi
esirgememek dýþýnda yapabileceðim ne vardý ki?
Aradan koskoca bir yýl daha geçti.. Þimdi karþýmda sað kaþýnýn üstüne kocaman bir çubuk takýlmýþ bir zýr deli
vardý. Ýçim kalktý o demir çubuktan.. Gözlerimi kapattým.. Keyfi yerindeydi.. “Aklýndan bile geçirmeee” dedi..
Sustum ve gülümsedim.. Uzun uzun dertleþtik.. “Nihayet” dedi, “bir erkek ile öpüþtüm.. “ Sevincimden
gözlerim doldu.. “Elbette akýllý ufaklýðým benim..” dedim..”Sen denemeyi seversin.. Sadece zarar verme
kendine”.. Güzel bir gündü.. Ben çok hafifledim.. Ablasýnýn güzel kýzý da öyle..
Araya yine aylar girdi..
Geçen hafta sinemada denk geldim.. Ana kýz film beðeniyorlardý.. Ben ise kimsenin pas vermediði bir filmi tek
baþýma seyretmeye hazýrlanýyordum..
Annesi “Aaaaa.. Sana yakýþýyor mu yalnýz sinemaya gelmek??” dedi bana.. Ufaklýk bana baktý.. Ben ufaklýða
baktým.. Ufaklýk çenesine yeni taktýrdýðý piercingi oynatan bir kahkaha attý.. Bende bütün diþlerimi meydana
çýkaran baþka bir kahkaha.. Gözlerinde sanki yeni bir pýrýltý vardý.. ya da ben öyle görmek istedim.. Kim bilir??
Bu hikayeyi size niye mi anlattým..?
Dün bir arkadaþýma, “Hayrola, batýrdýn gemileri..” demem üzerine verdiði cevap bana bunlarý uzun uzun
düþündürdü de ondan yazdým..
“Bak Seda; Eylül sigara içerse, bunu sindirebilirim! Lezbiyen olursa, bunu da taþýyabilirim.. ama.. Ya
uyuþturucu kullanýrsa??? Ýþte o zaman nasýl davranmam gerektiðini kestiremiyorum..”
Eylül henüz dört yaþýnda..
Hepinizi öpüyorum..
Seda Demirel
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Misafir Kahveci : Nihat Çapar
MANÝFESTO
Hiçbir yazarýn, þairin ''güzel dünya, mavi çiçekler açsýn, kýrmýzý böcekler ötsün'' gibi kliþe sözleri söylemeye
hakký yok. Görünen o ki; ayaklarýmýzýn altýndaki topraklar bir daha ne yeþillenecek boydan boya, ne de
mavileþecek uçsuz bucaksýz...
Ýnsanlarý bulunmaz hint kumaþýna benzetiyorum. Dünyayý görmüþler, yatmýþlar topraðýnda, içmiþler
suyundan, çekmiþler havasýný ve sonra çocuk yapýp üreyip, kentleþip, güzelleþip, hýrslanýp yemiþler dünyayý
aðýz þýpýrdatarak.. Ustalarýn kelime oyunlarý baðlamasýn gözlerimizi, bir müddet belki ama gerçek görünecek
tam manasýyla bembeyaz.. Ressamlar hayal edemeyip çizemediðinde, anlaþýlacak artýk beyazýn oniki
renkten farklý olduðu palette... Dað taþ kesecek civarý, inler ve cinler top oynayacak yeþil sahayý
bulamadýðýnda çýkacak gerçek ortaya... Hepimiz dört açýp, kulak kesilmeliyiz doðaya... Kuþ cývýltýlarý
duymayýp, nergisi koklayamadýðýmýzda derinden, el açýp dua etmeyelim yüce kahine... STEPHAN
HAWKÝNG: ''büyük patlama bir kez oldu... Dünya da bir kez yok olacak... Baþka gezegene kaçalým'' demiþti
son gösteriminde... Þapkalarýmýzý koyalým dallarýný kesip, yeþile küstürülen gürgen masanýn üzerine.
Kentleþme var olan insanlýðý kurtaracak düzensizlikten, ilerki kuþaðýda kaldýracak belki... Peki ya beþyüz yýl
sonrakileri? Yediyüzyýl sonrakileri? Suyun alternatifini bulacak teknoloji hangi mantýkta gizli? Termik
zehirlenmeyi önleyecek büyük adam nerede? Yanýldýðým noktalar olabilir; ama yanýlmadýðýmý kanýtlayacak
gerçekleri ve yaþanmasý muhtemel gerçekleri, gün ýþýðýnda baþýný maneviyata çeviren çiçekler gibi
görebiliyorum... Yol çizmek insanlara, boyumu aþar. Hikayenin bana düþen kýsmýnda aðzýmdan; ''baþka
gezegene kaçalým'' sözleri düþecektir... El ele verip, kaçmanýn bir yolunu bulup, vitesi beþe takýp, uzaklaþmak
lazým arkamýza bakmadan...
Nihat Çapar
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Þifacý Kahveci : Ayþe Nur Doksat
ÝLAN-I AÞK
Bir Sivaslý arýyorum. Doðumu kýrkbeþ olmalý. Adý saný besbelli.
Gözleri gözlerden kýrk aralýða girmeli. Sesi seslerden daðlarý ses etmeden delmeli.
Ensesine kalýn, dudaklarýna ince demeli. Diþleri bir dizi inci. Gülümsemesi gülümsemesinin kenarýnda en az
bir kere hoppaca sekmeli.
Alnýnýn terine kýrýþýðýnýn en derin kokusu sinmeli. Gamzesi gamzeleri görmeli. Aþkla uzanan ilk el Âdem
elmasýna deyebilmeli.
Bir deliþmen olmalý mesela.
Heyecaný her daim doruðunda. Sözü kendini durmadan sakýnana inat gür mü gür. Lakabý çekinene deli.
Bir oyuncu olmalý mesela.
Kalbime kalbini koyan, aklýma gözlerini. Gözlerime herþeyini. Herþeyine gözlerimi. Fikrime zikrini. Zikrine
kendini koyan.
Bu odur diye gönül yaktým, boyumu aþan sevdalara daldým. Boyum bir karýþ büyüdü. Sevdam aldý baþýný
yürüdü. Adýmlarýný saydým. Saymalara hayallerle daldým.
Bir de baktým ki...
Perde açýlmýþ, oyun oynanmýþ. Oynayanlar kayýplara karýþmýþ.
Sahi, ne diyordum?
Bir Sivaslý arýyorum. Doðumu kýrkbeþ olmalý. Adý saný besbelli. Adam gibi sevmeli.
Aþkýmý ilan ediyorum. Bir duyan hiç duymayanlara demeli.
ANur
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Misafir Kahveci : Kemal Türkmen
Bal katýlmýþ çay
Orman yollarý hep ilgimi çekmiþtir.
Asfalt üzerinde zamanla yarýþýrken kimi zaman onlarý fark bile edemeyiz.
Sanki doða meraklýsý bir greyderin yýllar öncesi yaptýðý öylesine bir gezintiden artakalmýþ gibidirler.
Birden yükseliveren bu patikalarýn, taþlar ve otlarla kaplý görünen baþlangýcý kýsacýktýr, sanki daha ötelerin
gizemlerini saklarmýþçasýna .
Hep bir gün bunlardan birinin ötelerinde kaybolmak istedim.
Bir düþünsenize nereye gidildiði, doðru yolun hangisi olduðu, ne kadar süreceði ve sonunda nereye
ulaþýlacaðý bilinmeyen bir mekanda olmanýn keyfini.
Kimselere danýþmadan, yön göstergeleri olmadan, baský hissetmeden geçirilebilecek öylesine bir zaman
parçasý.
Akdeniz'in kuzeyindeki daðlýk kuþaðý çok seviyorum. Yabanýl denilemez ama çaðdaþ dünyanýn elinin henüz
ulaþamadýðý yerleri hala var.
Bayramlarýn birinde, henüz güneþ doðarken kahve ve çay termoslarýmla yola çýktým.
Antalya olaðanüstü bir kent, yarým saat sürecek bir yolculukla modern dünyanýn tüm yaratýlarýndan
kaçabiliyorsunuz.
Ve ben kaçtým.
Orman yollarýnýn görebildiðim en gizemlisine saptým.
Ama daha ilk metrelerinde içimde kaygý ve korku karýþýmý bir duygunun yoðunlaþtýðýný fark ettim.
Doðadan çekiniyordum, çünkü içinde bulunduðum kültür, baþarýsýný onunla yarýþarak ve alt ederek elde
ettiðini sanýyordu.
Dört çeker arabama karþýn yinede huzursuzdum. Bir arýza yapabilir, beklenmedik bir sorun çýkarabilirdi.
Ayrýca toplumun düzeninden uzak kalmýþ buralara uymuþ insanlarýn olasý davranýþlarý hakkýnda kaygý
duyuyordum.
Yani yabancýydým buralarda.
Çevremin güzelliði bu duygularý hemen uzaklaþtýrdý kafamdan.
Ormanlarýn yaðmur sonrasý görünümünü ve ýslak toprak kokusunu çok severim.
Yeþil baþka bir yeþil olurken, toprak parlar, aðaç altlarý beyaz mantarlarla dolar.
Birkaç saat sonra çam dallarýndan oluþmuþ çatýsýndan duman tüten kulübemsi bir þeyin önüne geldim.
Nereden çýktýðýný anlamadýðým, soluk karanlýk renkli bir köpek arabamý sardý.
Ardýndan biri beliriverdi yanýmda. Uzun, ince yapýlý ama yere saðlam basan, güçlü bir görünümü vardý.
Makasla kesilmiþ düzensiz bir sakal, uzun saçlar ve yanýk kýrýþ, kýrýþ bir surat.
Adet olduðu gibi Müslümansý bir bayram selamý uzattýk birbirimize.
Ýki hafta önce iþaretli aðaçlarý kesmek üzere ormancýlar tarafýndan býrakýlmýþ.
Beklediðini hissettim, ona sormam gerekiyordu - falanca yere nasýl gideceðim ?
Ama ben huzursuzdum sormadýðým gibi, bir an önce de oradan uzaklaþmak istiyordum.
Niyetimi belli eden veda sözcüðünü duyunca sarsýldý.
Aklýna ilk gelen þeyi söyledi, Beyim çay içer misin ? ama þekerim yok !
Ben yavaþça veda edip uzaklaþýrken, daha doðrusu kaçarken, arkamdan seslendi -Bal katardým !
Kalamadýðýma, bal katýlmýþ çayý içemediðime hala üzülürüm.
Sevgilerimle
Kemal Türkmen
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
YazýYorum : Leyla Ayyýldýz
BÝLÝNÇ - SOYUT DÜÞÜNCE - SAÐDUYU - PAMUK ÞEKER
O bir sibernetik uzmanýydý. Yýllarýný 'Yapay Zeka' 'Artificial Intelligence A.I.' araþtýrmalarýna vermiþti.
Geçimini saðlayan iþinin yanýnda, kendine kalan özel zamanlarda gizlice özel bir proje geliþtirmiþti.
Dev masa üstü, ya da diz üstü bilgisayarlarýn çoktan tarih olduðu bu dönemde; insanlarýn bileklerine,
derilerinin altýna minik mikroçipler yerleþtirilir, bu çiplerin yapacaðý iþler beyinden gelen sinyallere göre
belirlenirdi. Bilgiye ulaþmak çok kolaydý, bilgi edinilmek istenilen konu akýldan geçirildiði anda mikroçipe sinyal
gider, mikroçip bilgi bankalarýna ulaþýr, ayný saniyede tüm döküm çýkarýlýr, süzülür ve beyine kullanmasý için
gönderilirdi.
Alýþveriþler için kullanýlan kredi kartlarý çoktan tarihe karýþmýþ, parmak izleri, retina ve ses taramasý yapan
makineler her yerde kullanýlmaya baþlanýlmýþtý.
Kiþiler arasý iletiþim de çok kolaydý. Beyinden gelen iletiþim cümleleri, yine kiþinin isteði ile süzgeçten geçirilir,
iletilmesi istenen kýsým mikroçip tarafýndan, ulaþtýrýlmasý gereken kiþiye sinyal olarak giderdi. Karþý taraftaki
kiþiye bu iletiþim cümlelerinin ulaþmasý saniyeden kýsa sürerdi. Karþý tarafýn koyduðu bloklarla, olabilecek
yoðunluk kýsýtlanabilirdi.
Tüm bu yaþamý kolaylaþtýran modernliðe raðmen, insanoðlu ait olduðu yere, 'topraða' geri dönmüþtü. Çoðu
taþralý kentli, bahçe içindeki evlerinde yaþamaya baþlamýþtý. Yaþam basit ve sadeydi.
Yaklaþýk 100-150 yýl arasý olan kýsa insan ömründe, zamanlarýn çoðu duygular için kullanýlýrdý. Sevmek,
okþamak, hissetmek için zaman tanýnýrdý. Bir anne bebeðiyle saatlerce oynama þansýna sahipti. Küçük
çocuklar bilgi depolarý olmalarý için sýkýþtýrýlmaz, yaþamý en alasýndan yaþamalarý saðlanýlýrdý.
Ancak dünya yine mükemmel deðildi. Ýyiliklerin fark edilmesi için gönderilen kötülükler hala vardý. Bilinmeyen
yerlerde, bilinmeyen kiþiler tarafýndan, gizli gizli insan benzeri yapýlara sahip, insan-robot þeklindeki
humanoidler üretiliyordu. Robot yasalarýnýn yüzyýllardýr ayný ve çok net olmasýna raðmen;
1-Bir robot bir insana zarar veremez, veya pasif kalmak suretiyle zarar görmesine izin veremez.
2-Bir robot kendisine insanlar tarafýndan verilen emirlere 1. Kural ile çeliþmediði sürece itaat etmek
zorundadýr.
3-Bir robot 1. ve 2. Kurallar ile çeliþmediði sürece kendi varlýðýný korumak zorundadýr.
Yasa bunlarý söylüyordu, ancak gizlice yapýlan humanoidlerin hangi amaca hizmet etmek için üretildiði
belirsizdi...
Projesini destekleyecek yüklenici sponsor firmayý bulmasý çok güç olmamýþtý. Her türlü telif hakký için
gerekli tüm önlemler alýnarak buluþ dünyaya duyuruldu. Televizyonlarda ilk haber olarak yayýnlandý,
gazete manþetlerinden inmedi. Tüm dünya insanlarýnýn dikkati ona ve projesine çevrilmiþti.
Ýnsaný diðer yaratýklardan ayýran bilinç, soyut düþünce, saðduyunun humanoidlere yüklenmesi çok güçtü.
1984 yýlýnda Douglas Lenat'ýn hazýrlamaya baþladýðý Saðduyu Ansiklopedisine sürekli ilaveler yapýlýyordu.
Saðduyu kurallarý sürekli listeleniyor, bu kurallarýn mantýk bileþenleri içinde deðerlendirilmesi saðlanýyordu.
Ancak saðduyu kurallarýnýn sonsuz sayýda olmasý ile bir türlü bu çalýþmalar sonuçlandýrýlamamýþtý.
Robot kavramýný ilk kez kullanan oyun yazarý Karl Capek'in Çek'çedeki kökeninden esinlenerek yazdýðý
'Rossum'un evrensel robotlarý' adlý oyununda ilk kez suni bedene sahip varlýklara ROBOT adý verilmiþti.
Robotlar, siborglar (yarý insan - yarý robot) ve humanoidlerin evrimini; Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'
araþtýrmacýlarýnýn geliþtirdiði COG adlý insan þeklindeki android, 3 boyutlu yapay bir baþa sahip KISMET,
NASA Uzay Ýstasyonu'nda insan için tehlikeli iþleri gerçekleþtirmek üzere hazýrlanan ROBONAUT, IBM
firmasýnýn geliþtirdiði DEEP BLUE, Stanford Araþtýrma Enstitüsü'nün Pentagon için hazýrladýðý SHAKEY, IS
Robotics'in hazýrladýðý URBAN ROBOT, Michel Desgeorges, beyin tümörü ameliyatlarýnda yön buldurucu
robotu, Sony'nin ürettiði ilk koþan robot QRIO, Honda'nýn yaptýðý insan robot ASIMO, Büyük piramitteki kapalý
olan dehlizin gizemini çözmeye çalýþan ve esrarengiz kapýya takýlarak geçemeyen PYRAMID ROVER,
Japonlarýn futbol oynayan robotlarý, Sony'nin hazýrladýðý ayaklý robot AIBO, Ameliyatlarda kullanýlan
ROBODOC'lar, robot týrtýllar oluþturuyorlardý...
Ancak, saðduyu kurallarýnýn tüm listesinin belirlenmesi halinde insan-robot humanoidlerin insana en yakýn
olaný üretilebilecekti.
Düzenek hazýrlanmýþtý. Tüm dünya insanlarý televizyonlarýndan olayý canlý izliyordu.
Hazýrlanan düzenek þöyleydi;
Günlerce sürecek çalýþma için hazýrlanan odada; bir çalýþma masasý, masanýn üzerinde özel olarak
tasarlanmýþ masa üstü bilgisayarlarýna benzer bir makine, yorulunca dinlenmesi için içinde bir
kanepenin de bulunduðu oturma grubu bulunuyordu. Bu oda; birkaç basamakla aþaðýya inilen daha
düþük kottaki daire þeklinde bir platforma bakýyordu. Bu platform kýrmýzý-mavi renkli ýþýklarla özel
olarak ýþýklandýrýlmýþtý. Odaya açýlan, ihtiyaçlarýný giderebileceði bir banyosu vardý. Yiyecekleri
içeriye, kapalý bulunan kapýsýndaki, minik bir bölmeden býrakýlýyordu.
Günlerdir bu odada yalnýzdý. Odasýnýn çeþitli noktalarýna yerleþtirilmiþ kameralarla tüm dünya
tarafýndan izleniyordu.
Ve büyük gün gelmiþti. Büyük sýnav günü...
Ýçeride kurulan bu düzeneðe, dýþarýdaki dünya insanlarý bileklerindeki mikroçipler aracýlýðýyla
sinyallerini göndermeye baþlayabilirdi.
Sistem þöyle iþleyecekti; dairesel platformda silikon derileri ve yapay kas dokularý oluþturulan, biri
erkek diðeri kadýn, bir çift humanoide þimdiye dek hazýrlanan tüm saðduyu kurallarýnýn
modifikasyonu yapýlacaktý. Ancak yetersiz olan bu sað duyu kurallarýna her bir dünya insanýn katkýsý
beklenecekti.
Her dünya insaný bir tek sinyallik, tek bir kelimeyi sisteme gönderecekti. Gönderilen kelimeler
sistemde toplanacak, duygu karþýlýklarý önceden belirlenen ve tüm dünyaya da duyurulan sýnýflara
yerleþtirilecekti. En son dünya insanýnýn göndereceði sinyalle, sonuçlar belirlenecek ve dairesel
platformda oluþmaya baþlayan kadýn ve erkek humanoide doðru gönderilecekti.
Bu duygular; oluþturulan humanoidlerin karakterlerini belirleyecekti. Oluþturulacak bu humanoidler
üreyebilecek yapýda olacaktý. Nöron modifikasyonlarý dahil, sitemdeki tüm detaylar çözümlenmiþti.
Yapýlan bu deney kimilerine göre Tanrýya bir eþ koþum olarak görülse de günlerce yapýlan
tartýþmalarla, bunun insanlýkça verilebilecek en büyük sýnav olduðu kanaatine varýlmýþtý.
Dünyanýn tüm duyarlý insanlarý günlerce uykusuz kalarak gönderecekleri 'tek kelime' yi
düþünüyorlardý. Minik bir kýz çocuðu annesine sordu;
-Anne hangi kelimeyi göndereyim?
-Sen karar vermelisin yavrum, ne göndermek isterdin?
-Pamuk-þeker.
-O zaman, onu gönder.
Kelimeler gelmeye ve sistemde birikmeye baþlamýþtý.
.............
(Yazarýn notu: Yazar burada durakladý. Kelimeler geldikten sonra yazmaya devam etmeliydi, sistem için eposta adresi: [email protected])
Leyla Ayyýldýz
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Arthur'un Atelyesi : Ahmet Öztürk
Ýtirafname
Selam ederim herkese
Gece gene benle beraber ve camýn kenarýnda,bilgisayarýn karþýsýndayým. Pencerem gene açýk ve sýrtýma
hançer gibi saplanan bir soðuk var ama bunda da garip bir hazla dopdoluyum. Hayatýn derin ama sýð
gözüken ýrmaklarýnda dolaþýyordum ki öyle bir güne geldim ki hem mutluluk elbisesi giydim hem de tarif
edemediðim bir sýkýntýya düþtüm sanki. Bugün oysa yeni iþime kabul edildim ve kimlik kartým bile basýldý.
Ulaþým A.Þ. de bilgi iþleme girdim. Daha vazifemde net deðil sizleri haberdar edeceðim. Gecenin
mistisizmine geri girmek istiyorum. Nerdeyim þimdi dedim, dedim de nerdeyim? Ýnsanoðlunun yaptýðý taþtan
bir yüksek yapýnýn en üst bölmesinde, küçük bir koðuþtayým. Ýçeride anne, baba ve kardeþ diye Allah'ýn
baðýþladýðý, doðar doðmaz tanýdýðým insanlar oturuyor. Hoþ, bunu okuyan arkadaþlarý kendimiz seçtik kýsýtlý
bir ortamdan da olsa. Nikotin acý ve fakat hançer kýlýklý soðuk gibi haz veriyor gene.
Öyle anlar gelir ki bir þiir yazmak isterim-isteriz-. Bir ruh hali gelip konaklar ya insanýn içine, suyunu sýkar,
diþlerini döker, "Hadi benden bir üret çýkar at beni. Yoksa içini yiyip kemiririm" der ya iþte þimdi o
kumkumanýn tam içindeyim. Sizi ortak etmek mi derdim o da belli deðil. Olalým derseniz olur. Bize ne
derseniz o da olur. Askerlerin yerdeki yapraklarý kasketlerine teker teker topladýðý kadar düz basit bir temizlik
olsa keþke içimdeki bu an ne saadet olurdu. Ýþte öyle bir þiir yazmalý ki en baþtan aþka düþürmeli(hatta en
baþtaki aþkýmýza kadar götürmeli), tarihi baþtan yazmalý, sokaklarda esen ýslýklý ince uzun bir rüzgar olmalý
her ruha uzanan.
Burada nokta diyoruz, müzisyenler için es. Ve parayý, þehrin daðdaðasýný, dostlarýn dirhem dirhem inþa
ettiðimiz halde bir üfleyiþte yýkýlacak olmasý ihtimalini, verilen sevgiye karþýlýk beklemek sýrtlanlýðýný, karný
doymayan her evladýn kuþ kadar cismini bir ananýn çaresizce gözyaþlarýyla yoðurmasýný görmeyiþimizi, en
son ne zaman bir yazýya aðladýðýmýzý hatýrlamamayý, yüzbinlerce kez tadýp da tadýný bilmediðimiz anne, baba
demenin bir yetimin hangi özlemli rüyalar görürken tattýðýný anlamamayý, hepsini ama hepsini yüreðimde ki
kör býçakla kesiyorum. Keselim artýk. Dünya bize verdikleriyle güzelse götürdükleriyle nedir? Kendimden
iðrenmek büyük bir onur olacak elbet.
Ahmet Öztürk
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Kahvecigillerden : Erkan Ergen
BÜYÜK SIR-3
Foster, konuþmanýn baþýndan beri sehpanýn üzerinde diðerlerinden ayrý duran bir sayfayý alýp usulca
Dr.Gabor'a uzattý. Gabor biraz önce çýkarttýðý gözlüðünü tekrar taktý ve kendisinin duyabileceði bir sesle
okumaya baþladý:
" Bizler yýllarca kendi çýkarlarýmýz için hayvanlarý kullanmadýk mý?
Atlarý,
Domuzlarý.
Bazýsýnýn sýrtlarýna bindik,
Bazýsýný kesip yedik.
Her yeni ilacý bir kobayda denemedik mi?
Çoðu öldü.
Ya fareleri labirentlerde koþuþturmadýk mý?
Nasýl düþündüklerini anlamak için.
Hatta bir köpeði Sputnik-2 ile uzaya göndermedik mi?
Ýnsanýn zarar görmeden yörüngede dolaþabileceðini kanýtlamak için.
Ve daha neler neler yaptýk
Ýnsanlarý bile kullandýk deney için.
O halde O'Brien'ý, Braunwald'ý ya da diðerlerini nasýl suçlayabilirim?
Bir fare, bir insaný nasýl suçlayabilir ki?
Hayýr, suçlamýyorum, aksine saygý duyuyorum tüm gerçek evren Dr. Jim Richardson "
Dr. Gabor, bir yandan tekrar tekrar okuyor; her bitiriþinde de cýkcýklayýp "Çýldýrmak iþten bile deðil" diyordu
içinden. Bozuk bir plak gibi "Gerçek evrenler de ne demek oluyor?" diye ardýsýra soruyordu kendine. Hep ayný
türden sorular, bir demircinin aðýr çekici gibi amansýzca dövüyordu beynini. Hem düþünme disiplininden
kopmamaya çalýþýyor hem de o güne dek kobaylar üzerinde yaptýðý deneyler bir bir gözünün önünden
geçiyordu ýþýk hýzýyla. Arada bir lanet olsun!" diye söylenip baþa dönüyordu yeniden. Foster ise düþünen
adam heykelinin atlet giymiþ halinden pek farklý deðildi.
Nihayet, arkadaþýnýn kafasýndaki dalgalarýn durulmasýný beklememeye karar verdi:
"Uyarmýþtým seni"
"Fareler!.. O'Brien!.. Braunwald!.. Gerçek evrenler!.." diyerek ayaða fýrladý Dr. Gabor. "Ne diyor bu adam?"
diye de baðýrdý.
"Bilmiyorum" dedi, Foster ve hemen ekledi "Galiba oyun oynamaktan hoþlanan birileri var. Richy, bunu
çözmüþ olmalý"
Dr.Gabor, "Nasýl bir oyun bu?" diye sormaya hazýrlanýyordu ki; kapýnýn zili, her ikisini de yerlerinden
sýçratacak kadar kuvvetlice çaldý. Oysa iki saniye bile sürmemiþti.
Öylece kapýya bakýyorlar, fakat yerlerinden kýmýldamaya da pek niyetli görünmüyorlardý. En sonunda, daha
sakin olan Foster, ayaða kalkýp "Bu saatte kim gelmiþ olabilir" diye içinden geçirerek kapýya yöneldi. Ama
sezgileri, bunun normal bir ziyaret olmadýðýný söylüyor, içini ürpertiyordu.
Dr.Gabor ise tekrar koltuðuna oturmuþ; infazdan önce son isteði sorulan bir mahkumun kaderine razý
görüntüsünü taþýyor ve suskunluðu tercih ediyordu.
"Ýyi geceyarýlarý bay Foster" dedi Dr.O'Brien kapý aralýðýndan.
Foster, emin olmak istiyordu "Bay O'Brien?"
"Ta kendisiyim.Sizinle kapý aralýðýnda da olsa tanýþmaktan büyük zevk duydum bay Foster"
Foster, kapý zincirini çýkartmak ve davetsiz konuðu içeri almak zorunda kalmýþtý.
O'Brien'ýn üzerinde lacivert bir takým elbise vardý ve elinde de bir pipo yanýyordu. Kendini beðenmiþ bir saray
soylusunun ukalaca tavýrlarýyla odanýn ortasýna kadar yürüyüp, durdu.
"Merhaba, bay Gabor"
Dr. Gabor, belli belirsiz baþýný salladý sadece. O sýrada Dr. O'Brien, þüpheci bakýþlarla etrafa göz
gezdiriyordu. Duvardaki tabloyu göstererek "Lucas Cranach. Onaltýncý yüzyýl. Eðer yanýlmýyorsam, insanýn
cennetten kovuluþunu, yani ayýp duygusunu keþfediþini anlatýyor. Ýyi bir kopya." dedi.
"Buraya neden geldiniz bay O'Brien" diye sordu Foster.
"Her þeyin bir sýrasý vardýr" deyip piposundan bir nefes çekti. Sonra da koltuðu iþaret ederek "Bay Foster,
lütfen bay Gabor'un yanýna oturun" dedi.
Foster, sakince söyleneni yaptý. Sonra da bir kaþýný kaldýrýp
"Þimdi sýra sizde, bay O'Brien. Dinliyoruz" dedi.
Dr.O'Brien, biraz evvel Foster'ýn oturduðu koltuða yerleþip "Buraya laf olsun diye gelmediðimi anlamýþsýnýzdýr
baylar. Dr.Gabor'un disketi getirmesinden sonra bay Foster'ýn da kapalý aðý yasa dýþý yollardan kullanmasý
þüphelerimi pekiþtirdi... Ama herþey kontrolümüz altýnda olduðu için müdahale etmedim. Hatta cerrahýmla
yani Dr.Pernoll'la konuþmanýza bile izin verdim. Biraz oyun oynamak sizin de hakkýnýz; her ne kadar oyun
içinde oyunun fazla bir anlamý olmasa da. Bizim için tedbirli olmak çok önemlidir, baylar."
Foster, oyunun sonuna geldiklerini hissettiðinden rahatça sordu:
"Dr.O'Brien, kimsiniz siz?"
"Bunu çok merak ettiðinizi biliyorum, baylar. Emin olun ki tüm merakýnýzý gidermek için buradayým. Ayrýca
neleri öðrenmek istediðinizi de çok iyi biliyorum" dedi, kulaðýný göstererek.
Foster, atýlýverdi hemen:
"Demek dinliyordunuz bizi.. Bunu tahmin etmeliydim.... Peki, ne zamandan beri?"
"Baþýndan beri, baylar. Baþýndan beri. Dr.Richardson'un konuþtuðu herkesi. Karýsýný, arkadaþlarýný, yani
herkesi. Tedbir, baylar. Ýyi bir düzen için tedbir þarttýr."
Foster'ýn merak ettiði de buydu.
"Gerçekte ne için tedbirli olmanýz gerekiyordu?"
"Projenin düzeni için tabi. Bazý þeyler vardýr; herkese, özellikle de halka açýklayamazsýnýz. Sonra ortalýk
karýþýr ve düzen bozulur. Düzen bozulursa da projeler yarým kalýr. Öyle deðil mi, bay Foster?"
"Benim ne sorduðumu gayet iyi anladýnýz, ama sadece laf kalabalýðý yapýyorsunuz, bay O'Brien ya da isminiz
her ne ise?" dedi Foster. Bunun üzerine sýký bir kahkaha attý ziyaretçi. "Sohbete biraz ýsýnalým istedim, baylar.
Lütfen sabýrsýzlanmayýn. Nasýlsa zamanýmýz konuþmak için yeterli" deyip Foster'a döndü:
"Söyler misiniz, bay Foster; ne biliyorsunuz bu konuda?"
"Yapay madde projesinin sadece bir oyun olduðunu. Bu oyunda sizin, Braunwald'un ve baþkalarýnýn rolü
olduðunu ve bazý insanlarýn seçilmiþ farelerden farksýz olduðunu"
"Mükemmel!.. Gerçekten mükemmel!" dedi, O'Brien. Hayranlýk dolu gözlerle bakýyordu Foster'a.
Dr. Gabor ise henüz bir þeyler anlayabilmiþ deðildi ve sessizliði tercih ediyordu.
"Belirsizlikleri bir kenara býrakýp gerçekleri konuþalým artýk" dedi Foster. "Haydi artýk ne anlatacaksan anlat"
dercesine ellerini açýp konuþmaya davet etti O'Brien'ý.
"Sanýrým bazý þeyleri yüzeysel olarak konuþmanýn zararý olmaz. Nasýlsa gerekli tedbirler alýndý" dedi O'Brien
ve sönmüþ olan piposunu tekrar yaktýktan sonra anlatmaya koyuldu:
"Düþüncenin boyutlar arasýnda hareket edebilmesi, yani boyut deðiþtirebilmesi mümkündür baylar. Gerçek
evrenlerde en hýzlý madde, düþüncedir. Oysa þu an içinde bulunduðunuz 4 boyutlu kuramsal evren, ýþýk hýzý
ile sýnýrlýdýr. Bu da boyut atlamayý imkansýz hale getirir ve düþünceyi kendi içine hapseder. Tabi bu, bazý
matematiksel zorunluluklardan kaynaklanýr.... Ben, Dr.Braunwald ve birkaç arkadaþým daha gerçek bir
evrenden olmanýn avantajýný kullanýyoruz. Aksi takdirde bu vücudu (kendini gösteriyordu) kullanamazdým...
Bunu televizyonun uzaktan kumanda mekanizmasý gibi düþünebilirsiniz. Biz buna 'Direkt baðlantý' deriz.
Kolay bir iþtir. Ancak önemli olan nokta iyi bir þekillenmedir. Düzgün olmayan farklý yüzeylerin ýþýðý farklý
þekilde kýrdýðýný bilirsiniz. Eðer iyi bir þekillenmeyi pseudokozmik koþullarda saðlayabilirseniz baðlantý
tamamlanmýþ olur. Yüz üzerinde birkaç ince deðiþiklik problemi çözüyor, ama kiþilik gibi içgüdüsel, duygusal
ve düþünsellikle içiçe olan bazý yapay canlý özelliklerini etkisizleþtirmek hep zor olmuþtur."
Dr. Gabor, O'Brien'ýn sözünü kesti:
"Þu ameliyat hikayesinin nedeni bu demek Ayrýca, akrabasý olmayan bir aileyi seçmenizin ve karýsýný
Dr.Braunwald'u terketmesinin sebebi de anlaþýldý, þimdi: Kiþilik! öyle deðil mi?"
"Doðru, bay Gabor. Bu nedenle arkada iz býrakmak istemedik. Yani, tedbir meselesi."
Dr.Gabor, biraz suçlayýcý bir melodi ile "O halde, Petersdorf'un, Martin'in ve Richardson'un yüzlerini
tanýnmayacak hale getirmenin ne anlamý vardýr diye sordu.
"Siz, sandýðým kadar zeki deðilmiþsiniz, bay Gabor' diye karþýlýk verdi, O'Brien .
Foster, hiç beklemeden atýldý söze
"Yani onlarýn aslýnda ölmediðini mi söylemeye çalýþýyorsun?"
"Aynen öyle.
"Bunu tahmin etmiþtim. Ölenler baþkalarýydý. Bir baþka deyiþle onlarýn yerine fiziken uygun olanlar gömüldü.
Richy ve diðerleri de labirenti tamamlayan farelerdi" dedi, Foster. Yavaþ yavaþ herþey netleþiyordu.
"Büyük Sýr'ý inceden inceye bilen kiþilerin elini kolunu sallayarak sokakta dolaþmalarýna izin veremezdik.
Ayrýca, onlar bizim için çok deðerli. Herþeyi onlarý elde edebilmek için yaptýk."
Foster, birden kahkahalarla gülmeye baþladý. Oysa, Gabor'un aðzýný býçak açmýyordu o an.
O'Brien, bir süre Foster'ýn susmasýný bekledi, ama o da açýkça hoþlanmýþtý bundan. Kahkahalar kesilince
sordu:
"Neden bu kadar güldünüz?"
"Galiba anlýyorum bazý þeyleri. Bu, aslýnda hem çok korkunç hem de çok gülünç bir durum... Ama doðrusu,
sizin aðzýnýzdan duymak isterim."
"Sanýrým, büyük sýrýn tam manasýyla ne olduðunu bilmek istiyorsunuz."
"Evet" diyerek baþýný salladý, Foster.
"Bunu zevkle anlatýrým" deyip piposunu sehpanýn üzerine býraktý ve ciddiyetle anlatmaya koyuldu:
"Gerçek bir evren en az 7 boyutlu olmak zorundadýr. Yani; 7 boyuttan daha az boyuta sahip evrenler yapaydýr
ve çeþitli nedenlerle laboratuarda yapýlýrlar: Deney için olabilir, eðlenmek için olabilir ya da bizimki gibi ödev
için olabilir. Tabi daha pek çok sebebi olabilir.
Ama önemli olan onu çok iyi organize etmektir. Küçük bir hesap hatasý her þeyi allak-bullak edebilir. Ve
cezalandýrýlýrsýnýz. Eðer bu, bizimki gibi bir ödev meselesi ise her þeyi iki yüz yerel yýlda halletmeniz gerekir.
Bir ödev çalýþmasýnda üç aþama vardýr, baylar: Ýlki, ön çalýþmalar ve inandýrýcý modeller; ikincisi, iyi bir düzen
ve üçüncüsü ise iyi bir seçimdir. Her aþamada çok dikkatli olmak gerekir. Neyse ki okulun en çalýþkaný, yani
sizin Dr.Braunwald olarak bildiðiniz kiþi bizim grupta. "
Foster, O'Brien'ýn sözünü kesip "Þu birinci aþamadan bahsetsene biraz" dedi, merakla.
" Kýsaca anlatayým, bay Foster. Bu gezegenin ve dýþ sisteminin çok iyi hazýrlanmasý demektir. Üst düzey
iþlemciler, uygun yazýlýmlar ve telemikrorobotlar sayesinde hallederiz bu iþi.
Sizler, dünyanýn 4.6 milyar yaþýnda olduðunu söylüyorsunuz. Ýþte inandýrýcý modellerin baþarýsý budur.
Halbuki dünyanýn yaþý, tabi diðer sistemlerin de, sadece 198'dir.
Yani, bu gezegende hiçbir zaman dinazorlar olmadý. Eski Mýsýr diye bir yer de yoktu. Ne Aristoteles, ne
Leucippos ve ne de Büyük Ýskender diye biri vardý. Aztekler, Mayalar ve diðer eski medeniyetler. Hepsi de
Dr.Braunwald'un sýradan birer tasarýmýydýlar.... Mükemmel bir tasarýmcýdýr O.
Herþey 1792'de baþladý. Tabi biz bu sayýyý verdik; baþka bir sayý da olabilirdi.
Demek istediðim, eðer tasarým iyi olursa düzen de kendiliðinden geliyor. Ancak biraz teknik bir uygarlýk
oluþturduðumuzda problemler de artýyor. Neredeyse projeyi bozacak kadar silahlandýnýz. Neyse ki
zamanýnda müdahale ettik de kurtardýk"
Dr. Gabor, dilini ya yutmak üzereydi, ya da yutmuþtu. Bir koltuða oturtulmuþ donuk yüzlü bir manken kadar
çaresiz görünüyordu.
Foster ise genellikle sakin ifadesini koruyordu. Bazen heyecanlanýyor, ama kýsa sürede toparlýyordu kendini.
O'Brien'ýn cümlesi biter bitmez söze girdi:
"Yani, kayalardaki Uranyum 238-Kurþun 206 oraný kasýtlýydý. Tabi karbon testleri de istenen sonucu
veriyordu. Toprak altýndan çýkarýlan iskeletler, fosiller, hatta antik þehirler bile sahteydi"
"Bravo, bay Foster" dedi O'Brien.
Ya düzen?" diye sordu, Foster.
O'Brien, bir süre düþünüp gülümsedi.
"Ben, ortaokuldayken eðitmenimiz bir dönem bitirme ödevi vermiþti. Ýki reel boyutlu düzlemsel yapay
canlýlarda en hýzlý hareket edebilenleri elde edecektik. Biraz üstünkörü çalýþtýðým için durumu farkeden bir kaç
zeki düzlemsel varlýk, haberi yayýverdiler. Ve ortalýk karýþtý. Sonuçta düzen bozuldu ve biz de en hýzlýyý
bulamadýk... O sene sýnýfta kalmýþtým.
Daha önce de söyledim; iyi bir tasarým ardýndan düzen de geliyor ama tedbirlerle desteklemek lazým. Madem
bunlardan bahsettik seçimin ne olduðunu da açýklayayým, baylar" dedi, O'Brien. Ayaða kalkýp ceketini çýkardý;
gömleðinin birkaç düðmesini açtýktan sonra "Böyle daha iyi" diyerek devam etti:
"Yapay evren denklemi, 7 boyutlu gerçek evrenlerde sýradan bir lise sorusudur. Ama teorik olarak, 4 boyutlu
bir yapay evrende düþünce, ýþýk hýzý ile sýnýrlý olduðundan; çözülebilecek en zor sorulardandýr. Bir baþka
ifadeyle, 4 boyutlu bir yapay canlý bu sorunun altýndan kalkabilirse, zekasýnýn doruk noktasýnda demektir.
Bizim için önemli olan da bu."
"Sizin için önemli olan en zekileri seçmekti o halde" dedi,
"Evet, bay Foster. En zeki beþ yapay canlýyý elde etmek. Birincisi Einstein'dý. Martin, Richardson ve
Petersdorf; etti dört. Herþey 1792'de baþladýðýna göre geriye sadece iki yýl kaldý ve bu sürede kimse Yapay
Evren' denklemini çözemez."
O'Brien, gözlerini Foster'a dikip bir süre düþündü. Ardýndan da "Siz de beþincisiniz, bay Foster"dedi. "Ama
ben, sandýðýnýz kadar zeki olmayabilirim."
"O kadar mühim deðil. Amacýmýz ödevi iyi bir þekilde tamamlamak sadece. Diðer gruplarýn bizim kadar
baþarýlý olacaðýný sanmýyorum."
Foster, tekrar gülmeye baþladý Bu sefer Dr. Gabor da ona eþlik ediyordu. Koca oda, çýlgýnca uçuþan
kahkahalarla dolmuþtu bir anda.
Foster, bir yandan kadehleri dolduruyor diðer yandan da "Büyük adam!.. Büyük Richy!" diye baðýrýyordu.
Kadehini kaldýrýp "Farelere, insanlara ve O'Brien'a içiyorum!" diye haykýrdý delice
O'Brien, bir ara "Biraz susun" anlamýnda bir iþaret yaptý eliyle.
"Baylar, sizler için yarýn bir cenaze töreni hazýrlayacaðým. Biliyorsunuz; Foster benimle gelecek.Bay Gabor
içinse, bir þeyler yapabileceðimi sanmýyorum. Üzgünüm bay Gabor.
Dr. Gabor, hiç umursamadan "Boþ ver. Sen uygun bir þeyler ayarla yeter" diye karþýlýk verdi. Sonra da
kahkahalarla gülmeye devam ettiler.
"Düzen, tedbirle saðlanýr, baylar diyordu O'Brien ara sýra.
-SON"Eðer bir gün, matematiksel olarak yokluðumuzu ispat edersek,
yokluðunu kanýtlayan þey karþýsýndaki durumumuz ne olacak?"
Erkan Ergen
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Milenyumun Mandalý : Sait Haþmetoðlu
Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle süslendiðinden, aþaðýdaki
adresten tek týklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn... Ayrýca bugünden itibaren duygu ve
görüþlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_1.asp
Devamý yok. BÝTTÝ
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Dost Meclisi
Kahve Molasý, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla hayat bulmaktadýr.
Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Yolladýðýnýz her özgün yazý deðerlendirilecektir.
Kahve Molasý bugün 4.157 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr.
Yukarý
Tadýmlýk Þiirler
SEN DE MÝ ?
Kelimelerim farklý onlarýnkinden
Ben rol yapamýyorum
Sahte gülücükler açtýramýyorum yüzümde, nedensiz!
Parlatamýyorum gözlerimi yalan yere
Onlar sahte
Bana göre
Onlar baþarýr
"baþarmak" bu ise !
þimdi sen de karþýma geçmiþ
insanlar doðru yapýyor, diyorsun
bana kimleri savunuyorsun
yaþamýn kuralý bu öyle mi?
Güleceksin hiç yoktan
Oooof hadi ordan !
Funda Güven
Yukarý
Biraz Gülümseyin
Görmemiþin memleketinde kar yaðmýþ!...
Yukarý
Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan
http://www.turkstudent.net/art/1687
...Look my ram.I`m Anatolian child, If I put, you sit... Bak koçum, ben Anadolu çocuðuyum, bi koyarsam
oturursun.... ya da ...Master!... Do something burning-turning in the middle... Usta!... Ortaya yanar döner biþi
yapsana.... Ýngilizce pratik cümle kalýplarý isteyenlere duyurulur.
http://www.baybul.com/pop3/
Kullandýðýnýz þirket mail hesabýnýza uzaktan eriþebilmeniz ve mail alma / gönderme iþlemlerinizi kolaylýkla
yapabilmenizi saðlayacak pop3 destek sitesi. Tabi bu sayfayý kullanabilmeniz için mail server'ýnýzýn internet'e
açýk olmasý þart. Pop server adresi örneðin: mail.yahoo.com þeklinde olacaktýr. Bu sayede internet'e açýk
herhangi bir bilgisayardan maillerinize ulaþabilmeniz mümkün.
http://www.dunyaonline.com/131619.asp
Sezon sonlarýnda alýþveriþ yapmak hem kolay hem de daha avantajlýdýr. Kýþ sezonunun sonlarýna geldiðimiz
bu günlerde kendinize gelecek kýþ için bir ayakkabý almayý düþünüyorsanýz, bu tavsiyeleri incelemenizde
fayda var.
http://movies.flabber.nl/Madonna.wannabe/
Þarký söylemek stres atmak için iyidir; ama lütfen ortamýnýzý iyi seçin. Bu kýsayolda iyi seçilmemiþ bir ortam
ve sonuçlarýný göreceksiniz. Bir musibet bin nasihatten iyidir.
[email protected]
Yukarý
http://kahvemolasi.com/sayilar/20040218.asp
ISSN: 1303-8923
18 Þubat 2004 - ©2002/04-kahvemolasi.com
istanbullife.com
Kahve Molasý MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiþtir.
Uygulama : Cem Özbatur - Her hakký saklýdýr. Yayýn Ýlkeleri

Benzer belgeler

17 Subat 2004 - KAHVE MOLASI

17 Subat 2004 - KAHVE MOLASI Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 443

Detaylı

16 Subat 2004 - KAHVE MOLASI

16 Subat 2004 - KAHVE MOLASI Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 443

Detaylı

10 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI

10 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 443

Detaylı

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 411

Detaylı