İlgili yazı`nın devamını pdf dökümanı olarak görüntüleyebilirsiniz

Transkript

İlgili yazı`nın devamını pdf dökümanı olarak görüntüleyebilirsiniz
Hızla artan kısırlığın perde arkası
16 Haziran 2010 tarihinde hürriyet gazetesinde “Kısırlığa kök hücreli çözüm” başlıklı yayınlanan bir
haber bizi yakın geçmişe götürdü. Neden mi? Efendim bizler son 10-15 yıldır kısırlık haberleri ile yatıp
kısırlık haberleri ile uyanıyoruz! Reklâmlar, haberler, radyo ve televizyon programları neredeyse tüm
Türk halkını kısır ilan ediyor ama çaktırmadan! Medya ve basın organlarında hemen her gün kısırlığa
çözüm olabilecek gelişmeler, ürünler, tedavi yolları ile ilgili bir haber, reklâm veya sağlık programı
görebilirsiniz… Son 5 yıl içinde kısırlığa çare olarak sunulan tüp bebek, kök hücre, taşıyıcı anne, sperm
bankası, yumurta veya sperm dondurma gibi yöntemler, cinsel gücü artırıcı (!) haplar, afrodizyak
gıdalar konusunu duymadığınız bir gününüz oldu mu?
Türkiye hızla kısırlaşıyor!
Kemal Özer, Deccal Tabakta isimli kitabından Türkiye’nin nasıl kısırlaştığını bilimsel verilerle uzun uzun
açıklıyor… 1975 yılında yüzde 2 olan kısırlık oranı, Türk Jinekoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent
Tıraş’a göre 2005 yılında yüzde 15’lere çıkmış. 2009’da ise bu oranın yüzde 25’leri bulduğu tahmin
ediliyor. Yani Türkiye’de her dört kişiden birinin kısırlaşmış durumda! Öte yandan 1974’de 1
milimetreküpte 125 milyon sperm sayısına sahip olan Türkiyeli erkeklerin bugünlerde sperm sayılarının
25 milyona düşmüş olması kısırlaşma sürecinin hızla artacağının da habercisi olarak görülüyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de, 2000 yılında 0-24 yaş arasında 34 milyon
119 bin 716 olan genç nüfus sayısı 2008’e gelindiğinde 2 milyon 889 bin 467 azalarak 31 milyon 230
bin 467 kişiye inerken, aynı dönemde 65 yaş ve üstü nüfus yüzde 26,8 yükselerek 3 milyon 858 bin
949’dan 4 milyon 893 bin kişiye çıkmıştır. 2000 yılında 0-24 arası yaş grubu toplam 67 milyon 803 bin
927 olan nüfusun yüzde 50,3’nü oluştururken, 2008 yılında 71 milyon 517 bin 100’e çıkan nüfusun
yüzde 43,7’sini oluşturmuştur. Özetle 2000-2008 döneminde 25 yaş altı nüfus 2 milyon 889 bin 467
azalırken, 65 yaş ve üstü nüfus 1 milyon 34 bin 474 artmıştır.
Bir başka deyişle nüfusta görülen yüzde 5,48 oranındaki artışa karşın, genç nüfusun toplam nüfus
içindeki payı azalmıştır. (Kaynak:Deccal Tabakta/ Kemal Özer/ Hayykitap Nisan 2010)
Peki, bugünlere nasıl geldik? İnsanlar kısırlık kuyusuna nasıl düştü? Ve sonunda
insanların hem canlarını hem de ceplerini sömüren bir ekonomi yani “kısırlık ekonomisi”
nasıl doğdu?
Kadınlar kariyer ve güzellik, erkekler güç ve eğlence peşinde koşarken mi dersiniz? Yoksa teknoloji
harikası elektronik aletlerin elektromanyetik dalgaları mı? Ya da hayatımızı kolaylaştıran makinelerin
ısısıyla mı? Evlerimizde çamaşır-bulaşık makinesi, buzdolabı, epilasyon aletleri, saç kurutma makineleri,
mikrodalga fırınlar ve küçük ev aletlerinin yüzlerce çeşidi…
Sevgiyi, saygıyı, sadakati, huzurlu ve mutlu evliliği ve bu evliliğin meyvesi mutlu bebekleri bile
düşünmemize izin vermiyorlar, “Masal mı anlatıyorsun, hangi devirde yaşıyorsun sen?” diyorlar!!!
Hemen harekâta geçip dört bir yandan saldırıyorlar! Bu zamanda özgür ol, kendini ortalığa sal… Tek
eşlilik, evlilik mi? O da ne??? Bul bir sevgili, olmasa başkası, önce birlikte yaşa bakalım… Prezervatifini
hep cebinde tut… Doğum kontrol hapını iç… Çocuk mu? Deli misin sen??? Önce hayatını yaşa…
İşte bu hikâyelerle temeli atıldı kısırlığın! Sevgi, saygı, güven, sadakat, paylaşma, bağlılık
duygularımıza ve inançlarımıza saldırdılar önce… Ardından ruhlar ve kalpler kısırlaştı!
Sonra yiyeceklerimize göz diktiler! Pazardan elinle seçme, marketten ambalajlı al… Aman ha hijyen
olsun! Tarlada sebzeler böceklenmesin, al bu ilacı sık… “Mahsul öyle küçük, çarık olmasın büyük ve
gösterişli olsun, çabuk büyüsün, çok para kazan” diyerek tarım ilaçlarını ve hormonları hayatımıza
soktular ve bedenimizin dengesini böyle bozmaya başladılar… Bitmedi! Hibrit tohumlar, Genetiği
Değiştirilmiş Organizmalar ve adımları atılan Nano Teknojik gıdalar...
Şimdi hemen herkes kronik hasta, perde arkasını incelediğinizde ise tarım ilacını satanların da, tarım
ilacından hasta olanları tedavi edenlerin de aynı kurumsal yapılar olduğunu görüyorsunuz.
Artık insanlar kısır döngü içinde göz göre göre zorla kısırlaştırılıyor. Ne yazık ki bu yüzyılda çiftlerin
çoğu en mahrem konularını ve hayatlarını değiştirecek en mutlu anlarını doyasıya mutlulukla
yaşamıyor. Kadın kocasına bebek müjdesini verebilmek için önce bankaya uğraması gerekiyor! Ama bu
ya kredi için, ya yumurta ya da sperm için! Birileri maddi menfaat elde ederken, birileri “kısır” bir
döngü içinde dönüyor! Burada durup düşünmek gerek: Bunlar neden başımıza musallat oldu, nasıl bu
tuzaklara düştük, nasıl kurtulabiliriz? Doğru sorular sorulur ve doğal çözüm yolları aranırsa halen
insanlığın kazanma umudu var… Tabiatına ve inançlarına sarılan, doğal yaşam için çaba harcayanlar
kazanıyor… Yani kötülerin de başa çıkamadığı rakipleri halen var: İyiler…
Evet, “kısırlık ekonomisi” palazlanırken, insanların en doğal hakkı, yani üreme hakkı
“çeşitli yollarla” ellerinden alınıyor. İşte basında yer alan haberler eşliğinde bu acımasız
ekonominin iç yüzü ve korunma yolları:
Öncelikle yazımızın başında bahsettiğimiz, 16 Haziran tarihinde Hürriyet gazetesinde
yayınlanan "Kısırlığa kök hücreli çözüm"haberinden bir bölümü sizlerle paylaşıyoruz...
Avrupa İnsan Üremesi ve Embriyolojisi Derneği (ESHRE) Yönetim Kurulu Üyesi ve Hacettepe
Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Timur Gürgan, erkeklerde kısırlık sorununun çiftlerin çocuk sahibi olmasında çok önemli bir engel
olduğunu söyledi.
Erkeklerde kısırlık tedavisine yönelik yöntemlerin her geçen gün geliştiğini ve umut verici sonuçlar
alınmaya başlandığını anlatan Gürgan, erkek kısırlığına son verebilecek bir araştırma olan sperm kök
hücrelerinin kullanılması çalışmasının sonuç vermeye başladığını bildirdi.
Kök hücre sperm ve yumurta hücresine dönüştürülebiliyor
Gürgan, dünyada ilk kez Prof. Dr. Herman Tournaye tarafından yapılan çalışma ile kök hücrelerin,
sperm ve yumurta hücrelerine dönüştürülebilmesinin sağlandığını belirterek, “Daha önceden saklanmış
kök hücrelerin bazı hayvan testislerine nakli ile olgun sperme dönüşme özelliğini kazanması amaçlanan
ilk çalışmalar olumlu sonuçlar verdi” dedi.
Henüz çok az hastada denenen ve bir kısmında olumlu neticeler alınan uygulamaların hala araştırma
aşamasında olduğunu ifade eden ESHRE Yönetim Kurulu Üyesi ve HÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Gürgan, gelişmelerin umut verici olduğunu söyledi.
Dr. Herman Tournaye'nin sunduğu araştırma ile ergenliğe girmeden önce kanser tedavisi geçirmek
zorunda olan erkek çocukları için ileride çocuk sahibi olabilmeleri amacıyla, “Kök hücreden sperm
hücrelerinin üretilmesi yolunun açıldığına” dikkati çeken Gürgan, “Bu yöntemle, kanser tedavisi öncesi
testis dokusu dondurularak, tedavi sonrasında sperm hücresi üretebilen kök hücreleri geri nakletmek
mümkün oldu” diye konuştu.
http://www.iyilikguzellik.com/haber.php?haber_id=3059
Laptop’u icat edenlerin tüp bebek merkezleri ve sperm bankaları ile ortaklığı olabilir mi?
Doktortr sitesinde yayınlanan "Laptop kısırlık yapıyor" başlıklı haber dizüstü bilgisayar kullanan
erkeklerin nasıl kısırlaştığını anlatıyor.
Dizüstü bilgisayarlar nasıl kısır yapar?
Alkolün, nikotinin ve keyif verici maddelerin erkeklerde üremeyi olumsuz yönde etkilediğini artık
hepimiz biliyoruz. Ya dizüstü bilgisayarların etkisi? New York Devlet Üniversitesi'nden bilim adamları,
bir dizüstü bilgisayarı gerçekten de diz üstüne koymanın kasıklardaki ısıyı yükselttiğini gösteriyor.
Çalışmayı yöneten ürolog Dr. Yefim Shynkin şöyle açıklıyor:
"Dizüstü bilgisayarların iç ısısı çalışma sırasında 70 dereceyi geçebilir. Bu aygıtlar çoğu zaman kasık
bölgesine yakındır. Bu aygıtların yarattığı aşırı sıcaklık bir yana, dizüstü bilgisayarlar kullanıcının
bacaklarını birbirine yaklaştırmasını sağlıyor ve bu da testisleri sıkıştırıyor." Tüm bunlar da üreme
becerisini düşürüyor.
Bununla birlikte, uzmanların hemfikir olduğu bir konu, erkeklerin testislerinin aylar boyunca ısıya maruz
kalmasının uzun dönemde iktidarsızlığa yol açabileceği. Spermlerin yeniden üretimi bile iki ayı buluyor.
Kendinizi bu sorundan uzak sanmayın.
http://www.iyilikguzellik.com/haber.php?haber_id=3060
Dev kozmetik üreticileri ve büyük ilaç firmalarının, kısırlık tedavi merkezleri ile bir bağı
olabilir mi?
İki yıl önce Hacettepe Üniversitesi Kimya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adil Denizli ile yaptığım söyleşi hala
aklımdan çıkmıyor! 13 Haziran 2008 tarihinde iyilikguzellik sitesinde yayınlanan “Spermlerimizin
peşindeki mikro yaratıklar” başlıklı söyleşimizde Prof. Denizli, insanların kullandığı ilaç ve kozmetik
atıklarının kanalizasyona oradan da denizlere karışmasıyla son yıllarda erkek ve kadınlarda artan kısırlık
ilişkisini şöyle açıklamıştı:
“Su”daki mikro kirletici hormonlar, cinsel hayatı makro düzeyde bozuyor!
Kullanılan ilaç ve kozmetik atıkları kanalizasyona, kanalizasyonlarda arıtılan sular da, denizlerimize
bırakılıyor. İlaç ve kozmetik atıklarındaki hormonlar suları kirleten en önemli unsur. Arıtma sisteminden
kolaylıkla geçen mikro boyutlardaki kirleticiler ölümcül hastalıklara sebep oluyor! Mikro kirleticiler
diyoruz ama etkileri makro! Bol bol bulunmalarına gerek yok, çok küçük olmaları bile büyük tehlike.
ABD, Avrupa ve Asya’da inceleme yapılan sularda psikiyatrik, analjezik ve antibiyotik türünde ilaçlar
tespit edildi. İlaçlardan kalan atıklar idrar veya dışkı yoluyla suya karışıyor. Son yıllarda denizlerde ve
tatlı sularda “cinsiyetsiz balık” bulundu. Araştırmalar su veya su ürünlerinde, ağrı kesicilerden
“asetaminofen”, antimikrobiyal sabunlardan “triklosan” gibi kimyasallar ortaya çıktı.
Sularımıza karışan mikro kirleticilerden hormonların, sudaki canlıları kıskacına alıp, besin yoluyla
insanlara ulaşması gelecekte çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Aynı zamanda yıkanma ve
temizlik esnasında da, deri yolu ile vücuda girebiliyor.
Hormonlarla gelen sudaki mikro kirleticiler öncelikle böbrek üstü bezlerini etkiliyor, böbrek üstü bezleri
hormonları, hormonlar da cinsiyet sistemini etkiliyor.
Vücuda giren ağır metaller küçük küçük birikirler ve zararları zaman içinde ortaya çıkar. Eski yıllarda
insanlarda 50 yılda ortaya çıkan şikâyetler, günümüzde 10 yılda kendini göstermektedir. Son dönemde
kadın ve erkeklerde hızla artan kısırlık şikâyetleri de, bunun kanıtı. Toprak, hava ve su kirli ise
insanların temiz ve sağlıklı yaşam şansı azalıyor. Son olarak tekrar ediyoruz, su ile ilgilenen yetkililerin
bilinmeyen kirlilik unsurlarının, belirlenmesi yolunda acilen çalışma başlatması gerekiyor.
http://www.iyilikguzellik.com/haber.php?haber_id=78
4 Kasım 2009 tarihinde Radikal gazetesinde “10 soruda genetiği değiştirilmiş
organizmalar” başlıklı haber, hayvanlar ve insanlar arasında kısırlık zincirini ortaya
koyuyor. Hayvanlar için Ralgro ve Synovex hormon ilaçlarını üreten ilaç firmalarının
insanlar için hangi kısırlık ilaçlarını ürettiğini araştırma işini size bırakarak haberden
küçük bir bölümü sizlerle paylaşıyoruz:
Gen Mühendisliği Hayvan Yetiştiriciliğinde Sağlıklı ve Başarılı Olmuş mudur?
Sadece bitkisel üretimde değil hayvan yetiştiriciliğinde kullanılan ve genetik yöntemlerle elde edilen
hormonlar felaketlere neden oluyor.
Şöyle ki: Gen mühendisliği yöntemleriyle üretilen BST veya bovin büyüme hormonu (BGH) hayvan
yetiştiriciliğinde tüketiliyor.
Kısa sürede bol paraya kavuşmayı arzulayan besiciler, hayvanlara aşırı kilo aldıran, yasa dışı ilaçlara
yönelir. Hormon vazifesi gören Ralgro ve Synovex isimli ilaçlar, kiloyu yüzde 15-20 arası arttırıyor.
Ancak hormonlu eti yiyen kişilerin hormonal yapısı bozuluyor. Hormonlu et kısırlık, cinsel güç kaybı ve
kalp hastalıklarına sebep oluyor. Prof. Dr. İrfan Erol, ilaçların hayvanın etinde bırakacağı kalıntı ile
insanlara geçebileceğine dikkat çekiyor. Erol; “hormon çocukların erken buluğ çağına ulaşması, dişilik
hormonu alan erkek çocuklarda göğüslerin büyümesi gibi etkiler gösteriyor. Erkek ve kadınlarda karşı
cinse benzer fizyolojik değişiklikler görülebiliyor” diyor. Ayrıca bu yolla prostat ve meme kanserine
davetiye çıkarmış oluyoruz. Adı geçen ilaçlar bu nedenle 17 yıl önce Avrupa’da yasaklanmıştır. Dişilik
hormonu östrojen içeren Ralgro ve Synovex, ithalatı, imalatı ve kullanılması 1992 yılında
yasaklanmasına karşın çok kolay bulunabiliyor.
Genetiği Değiştirilmiş Ürünler Sağlıklı mıdır?
Genetiği değiştirilmiş soyanın insanlarda alerji oluşturduğu kesinleşmiştir. Genetiği değiştirilmiş
patatesleri yiyen farelerin bağışıklık sisteminin ciddi biçimde bozulduğu da tespit edilmiştir. Bitkilere
aktarılan genlerin çoğunluğu bakteri ve virüs kökenlidir. Gen aktarımı sırasında genetiği değiştirilmiş
bitkilerin seçilebilmesi için antibiyotik dayanım izleme genleri kullanılmaktadır. Antibiyotik dayanım
izleme genleri insan ve hayvan bünyesindeki bakterilere yatay olarak geçer.
Bu da insan ve hayvan bünyesindeki genleri antibiyotiğe dayanıklı hale dönüştürür. Bu dönüşüm sağlık
açısından büyük risk oluşturur ve bağışıklık sistemini çökertir. Kısacası, GDO’lu ürünlerden işlenmiş
gıda ürünlerinin sofralarımıza ulaşması, halkımızı daha da ağırlaşan alerjik reaksiyon, antibiyotik
dayanıklılık, toksik etki, artan doğum anormalleri ve kısırlık gibi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya
bırakacaktır.
Kanıtlar:
İskoçya Rowett Enstitüsü’nden Dr. Arpad Pusztai’ın genetiği değiştirilmiş patates ile beslediği farelerin
tümünün iç organlarında küçülme, sindirim sistemlerinde bozukluk, bağışıklık sistemlerinde çökme, kan
yapılarında bozulma ve mide çeperlerinde kalınlaşma görüldü.
Rus Bilim İnsanı İrina Ermakova’nın genetiği değiştirilmiş soyayla beslediği farelerin yavrularının %
55,6’sı doğumdan üç hafta sonra öldü. Normal soyayla beslediği yavruların ise sadece % 6,8’i öldü.
Genetiği değiştirilmiş soyayla beslediği fare yavrularının % 36’sının normal doğum ağırlığının altında
doğduğu belirlendi. Bu deneme üç kez tekrarlanıp aynı sonuçlara ulaşılınca, Ekim 2005’te bilimsel bir
panelde kamuoyu ile paylaşıldı.
Avusturya Tarım ve Sağlık Bakanlığı’nın finansmanıyla Viyana Üniversitesi’nce 2008 yılında yapılan bir
çalışmada, genetiği değiştirilmiş gıdalarla beslenen farelerin 3-4 nesil sonra üreme yeteneklerini
kaybettikleri belirlendi.
Caen Üniversitesi’ndeki CRIIGEN’den Prof. Seralini’nin Grubu: Rounduop herbisid seksüel hormonları
bozuyor. Caen Universitesi’deki CRIIGEN’den Prof. Seralini’nin grubu, Dijon Universitesi’nden Prof.
Chagnon’un grubuyla beraber, yeni doğan bebeklerin göbek bağı hücrelerinde çok az derecede
Roundup toksini olduğunu gösterdikten sonra yeni bulgularını açıkladı. Örneğin Birleşik Devletlerde
GDOlu gıdalarda izin verilen Roundup kalıntısından (çok az) 800 kez az olan herbisid erkekleşme
hormonu androjenin hareketini engelliyor.
http://www.iyilikguzellik.com/haber.php?haber_id=1748
Nihal Doğan
Ecz. Dilek Ceylan
Cemalpaşa Mh. 2. Sk. 21/B
01120 ADANA
Tlf: 0.322.4539444

Benzer belgeler