almanya`da anaokulu eğitmenliği dosyası
Transkript
almanya`da anaokulu eğitmenliği dosyası
20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği 11 HAZİRAN ÇARŞAMBA 2014 ZAMAN ANAOKULLARI TÜRK EĞİTMENLERİ BEKLİYOR Anaokullarındaki eğitmen açığını kapatmaya çalışan eyaletlerin eğitim bakanlıkları göçmen kökenli öğrencilere eğitmen olmalarını tavsiye ediyor. Anaokulları göçmen kökenli eğitmenlere ihtiyaç duyuyor. Göçmen kökenli eğitmenler pedagojik eğitimin yanı sıra kültürler arası köprü vazifesi görüyor. Eğitmenler anaokulları dışında bir çok eğitim kurumunda çalışabiliyor. Dönemin Federal Aile Bakanı Kristina Schrö- 1der, 2013 Ağustos ayı itibariyle iki yaşından itibaren her çocuğu kreşe yerleştirme sözü vermişti. Mevcut kreş sayısı ihtiyacı karşılamaya yeterli değil. Kreş sayısının artması ise buralarda çalışacak eğitmen sayısının artırılmasına bağlı. Schröder’in bu sözünün ardından eyaletler kolları sıvadı ve eğitmen sayısını artırmak üzere çalışmalara başladı. 2012 yılı istatistiklerine göre Almanya’da toplam 323 bin 635 eğitmen (Anaokulu öğretmeni) var. Elde edilen istatistiklerde anaokulu öğretmenlerinin yaklaşık 314 binini kadınlar, 9 bin 781’ini de erkeklerin oluşturduğu dikkat çekiyor. Yaklaşık yüz bin eğitmen 50 yaşının üzerinde. Bu durum Almanya’nın acilen genç eğitmenlere ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Eğitmen Meslek Okulları, eğitmenlerin en önemli görevlerinin çocuklara bakmak ve onları eğitim hayatlarında desteklemek olduğunu söylüyor. Bu alanda eğitim alan eğitmenler on sekiz yaşına kadar tüm çocuk ve gençlerle çalışabiliyor. Eğitim bakanlıklarının büKendi alanını kendi belirliyor. Devyük bir kısmı göçmen kökenli let, yetiştirdiği eğitimcilere oldukeğitmenlere ihtiyaç olduğuça geniş bir çalışma alanı sunuyor. nu bildiriyor. Hamburg Eğitim Devlete ve kiliselere ait anaokullaBakanlığı’ndan aldığımız bilgiye rında, kreşlerde, okul ve işyeri anagöre anaokulları göçmen kökenokullarında, eğitim merkezlerinde, Anaokulu Eğitmenliği-1 BETÜL ÖZDEMİR li eğitimenlerin sayısını artırmak çocuk ve gençlik yurtlarında, gençlik [email protected] için çaba gösteriliyor. Bakanlık evlerinde, aile danışma merkezlegöçmen kökenli anaokulu öğrinde, engelli çocuk yurtlarında, çocuk kliniklerinde, ilkokul, özel eğitim verilen okullar retmenlerinin tecrübeleri ve çok kültürlü yetkin(Förderschule) ve yatılı okullarda, kamp yerlerinde likleriyle anaokulları için bir zenginlik oluşturmayı, dolayısıyla da çocuk ve ailelerin kendilerini anaokulve sosyal hizmetlerde çalışabiliyor. larında rahat hissetmelerini sağlıyor. MecklenburgVorpommern Eğitim Bakanlığı iyi eğitim almış eğitmenlere ihtiyaçları olduğunu, kökenin herhangi bir rol oynamadığını belirtiyor. Göçmen kökenli eğitmenlerin pedagojik eğitimin yanı sıra kültürler arası köprü vazifesi gördüğünü belirten Bavyera Eğitim Bakanlığı ise kreşlere farklı kültürlerden eğitmenlere kapıların açık olduğunu söylüyor. Tüm bu gelişmeler, kariyer planlamasını Almanya’da yapmak isteyen Türk gençlerine oldukça verimli olabilecekleri yeni bir meslek alanını işaret ediyor. Bizler de bu yola girmek isteyen kişilerin ak- lında soru işareti oluşturabilecek noktaları konunun uzmanı kişilere soralım istedik. Almanya’da anaokullarında ve kreşlerde öğretmen olarak çalışanlara Almanya’da ‘Erzieher’ adı veriliyor. ‘Erzieher’ Türkçe’de ‘eğitimci’ gibi oldukça geniş bir ifadeye karşılık geldiği için eğitmen ifadesini kullanmayı tercih ettik. Eğitmenleri konu alan yazı dizimizde sadece uzman görüşleri yer almayacak. Bu yoldan geçerek uzun yıllardır anaokullarında ve kreşlerde çalışan Türklerin hikayelerine de yer verdiğimiz dizide ‘Bu alanda neden Türklere ihtiyaç duyuluyor?’ sorusuna cevap olabilecek ayrıntılar var. PROF. DR. HAVVA ENGİN: Müslüman eğitmenlerin kreşlerdeki varlığı çok önemli menler tarafından çözülebileceğini söylüyor. Farklı inançlara sahip eğitmenlerin kreşlerde inancını temsil etmesi gerektiğini belirten profesör “Sizin değerlerinizle yetişmemiş birisinden sizin değerlerinizi vermesini bekleyemezsiniz. O farklı bir kültürde yetişmiştir. Bu durumda Türk öğretmen diğer öğretmenlere edep konusundan bahsedip ailenin önem verdiğini söyleyebilir. Kreşte farklı kültürlerden çocuklar olduğu için ortak bir karar alınabilir. Toplumsal barış budur. Ortayı bulmak. Bir kreşte o inancı yaşayan bir öğretmen olunca hassasiyetleri aktarmak daha kolay oluyor” diyor. Heidelberg Göç Araştırmaları ve 1Kültürel Pedagoji Merkezi Direktö- rü Prof. Dr. Havva Engin, kreş eğitiminin önemini anlatırken İskandinavyalı bir bilim adamının ifadelerini örnek veriyor: “Biz ülkemizde kreş eğitimi için en iyi öğrencileri seçiyoruz. Çünkü insanın geleceğini o dönemde belirliyorsunuz” Kreşlerde istihdam edilen eğitimcilerin niteliği bu yüzden büyük önem taşıyor. Havva Engin, göçmen kökenli eğitimcilerin anaokulları ve kreşlerdeki varlığının çok önemli olduğunu söylemekle birlikte sorunların göçmen kökenli eğitimciler çalıştırmakla değil donanımlı eğitimciler yetiştirmekle çözüleceğini ifade ediyor. Kreşlerde çocukların yaşadığı dil sorununun çocuğun anadilinin temel yapısını bilen öğretmenler tarafından çözülebileceğini belirten profesör Engin’e göre her eğitmenin en az bir göçmen dil yapısını bilmesi gerek. Müslümanların özellikle de Müslüman kızların eğitim alanında aktif olması gerektiğini söyleyen Engin, bu alandaki boşluğu doldurmanın önemini şu sözlerle ifade ediyor: “Genç kızlar, başörtülerinden dolayı eğitim kurumlarından geri durmamalı. Müslüman genç kızlar istenmediklerini düşünerek dışarıda kalıyor. Eğitim sisteminin içine girmek gerekiyor. Kültürümüz kadar kılık kıyafetimizin tanınması için de mücadele etmeliyiz. Müslüman eğitimcilerin kurumlarda olması çocuklar için çok büyük güvence. Toplumun yapısı için anneleri güçlendirmemiz gerekiyor. Yirmi otuz yıl sonra insanımızın farklı yerlerde olmasını istiyorsak eğitimde yer almak gerekiyor” Engin’e göre ‘Bu mesleği kimler yapabilir’ sorusunun cevabı ise basit: “İnsanı sevebilen, her kültürden insanla iletişim kurabilen herkes bu mesleği yapabilir” Çocuğun yaşadığı kültürü yuvada görmesi ve uygulayabilmesi gerektiğine inanan Engin, farklı din ve kültürleri en iyi o inancı, o kültürü yaşayan ebeveynler ve eğitimcilerin öğretebileceğini savunuyor. Eğitmenlerin ailelere çocuklarıyla sadece Almanca konuşulmasını tavsiye et- Havva Engin’e göre kreşlerdek sorunlar sadece göçmen kökenli eğitimciler çalıştırarak çözülmüyor. Kreşlerin donanımlı eğitimcilere ihtiyacı var. KİLİSELERE BAĞLI KREŞLER GİBİ MÜSLÜMAN KREŞLER DE AÇILABİLİR mesini doğru bulmayan Engin “Aileler çocukları Almanca öğrenebilsin diye Türk çocuklarının yoğunlukta olduğu ortamlardan uzak tutmaya çalışıyorlar. Keşke çocukların hepsi çok iyi derecede Türkçe bilse, birbirlerinin Türkçelerini düzeltip kısa sürede Almanca öğrenseler” diyor. Çocukların kreşte verilen programa göre Almanca öğrendiğini belirten Engin, “Temelinde iki dilli olabilecek milyonlarca çocuk varken eğitimciler onları tek dilli yapmak için elinden geleni yapıyor” şeklinde konuşuyor. “Göçmen dillerinin önyargılardan kurtulması gerektiği“ görüşü de Engin’e ait. Ona göre Türkçe en az İngilizce kadar değerli. Türk eğitmenlerin kreşlerde Almanca bilmeyen Türk çocuklarıyla konuşup duygusal bir bağ oluşturduğunu söyleyen Engin, eğitmenin Türkçe dilinde yaptığı tespitlerle çocuğun Almancaya problemsiz başlamasını sağlayabileceğini düşünüyor. Nitekim, çocuk Türkçe’yi problemli şekilde öğrenmişse veya duyu organlarında sorun varsa Almancayı da problemli şekilde öğrenmeye başlıyor. Almanya’nın çok dilli, çok dinli ve çok kültürlü bir toplum olduğunu söyleyen Engin “Herkes kendi dilini, dinini ve kültürünü öğrenme hakkına sahip. Eğitimci her çocuğa eşit davranmak zorunda. Bu nedenle eğitmenler göçmen kökenli çocukların daha iyi Almanca öğrenebilmeleri ve aynı zamanda anadillerini kaybetmemeleri için ortam oluşturmalı” şeklinde konuşuyor. Prof. Engin’e göre Almanya’da donanımlı bir nesil yetiştirmenin yolu anne babaların çocuklarını iki dile de hakim bir şekilde yetişmesini sağlamaktan geçiyor. Ancak ailelerin yetersiz kalmasının faturasının da çocuklara çıkartılmaması gerekiyor. Eğitmenlerin kreşte Almanca okudukları hikayeleri evde ailelere Türkçe okutturmaları iyi bir çözüm yolu olabilir. EĞİTMENLER KREŞLERDE İNANCINI TEMSİL ETMELİ Yazın kreşlerin bahçelerinde çocuklar sıcaktan kıyafetlerini çıkartabiliyor. Kreşlerin hepsi Müslümanların hassasiyetlerini dikkate almıyor. Edep konusuna önem veren Müslüman aileleri bu durum rahatsız ediyor. Ahlaki eğitime çok önem veren Engin bu tarz sıkıntıların Müslüman eğit- Çocuklarını İslamiyet’ten uzak yetiştirmek istemeyen aileler kreşten dini eğitim vermelerini bekleyebiliyor. Kiliselere bağlı anaokullarının kendi dinlerini anlatmak için kreşler açtığını belirten Engin “Kiliselere bağlı kreşler belki İslamiyet’e çok fazla yer vermeyebilirler. Talebiniz karşısında kilise, Müslümanların da bir anaokulu açmasını bekleyebilir. Ben Müslümanlar tarafından açılacak kreşlerin taraftarıyım. Bu sayede Müslümanlar hizmet alan değil hizmet veren konuma gelir. Din, dil, ırk ayrımı yapmadan insanlara hizmet götürebilmek en güzeli. İslamiyet’in özüne dönmek budur. İyi bir dil, ahlak, pedagojik eğitimle oradan çıkan çocuklar iyi yerlere geliyorsa bundan güzel referans olabilir mi?” diyor. EĞİTMENLER SANATSAL KURSLARLA KENDİNİ GELİŞTİREBİLİR Eğitmenlerin kendilerini çeşitli kurslarla geliştirebileceğini dilegetiren pedagog Zehra Altun “Eğitmenler folklör, ebru, saz kursları gibi kurslara katılabilir. Anaokullarında bu alanda çalışmalar yaparak çocuklara Türk kültürünün zenginliklerinden faydalanmalarını sağlayabilirler” diyor. Bu tarz çalışmalar için ailelerden de destek alınabileceğini söyleyen Altun “Eğitmenler yaptıkları çalışmalarla aileleri anaokullarıyla birlikte çalışmaya teşvik edebilirler” diyor. Altun’a göre eğitmenlerin kendini geliştirmek ve mesleki eksikliklerini gidermek için eğitmenlere sunulan eğitim programlarından faydalanması gerekiyor. 20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği 12 HAZİRAN PERŞEMBE 2014 ZAMAN ÖĞRETMENLER “ANNE GELECEK” SÖZÜNÜ EZBERLİYOR Anaokuluna yeni başlayan çocuklar anaokuluna alışana kadar zorluk çekiyor. Göçmen kökenli çocukların alışma aşamasında yaşadıkları sıkıntılara dil, din ve kültür farklılıkları da ekleniyor. Almanca bilmeyen göçmen kökenli çocuklar dillerini bilen eğitmenler arıyor. Bir anaokulunda Alman öğretmenler çocukları rahatlatmak için ‘Anne gelecek’ sözünü Türkçe ezberlemiş. ÖZDEMİR Anaokulu Eğitmenliği-2 BETÜL [email protected] Heidelberg Eğitim Bilimleri ÜniversiGöç Araştırmaları ve Transkültürel Pedagoji Merkezi (Hei-MaT) Direktörü Prof. Dr. Havva Engin, Alman anaokulu ve kreşlerinde Müslüman eğitmenlerin varlığının hayati önem taşıdığına vurgu yapıyor. Pedagog Seda Karoğlu’nun görev yaptığı anaokulundan verdiği bir örnek, okul öncesi eğitim kurumlarında göçmenlerin dilini bilen çalışanların olmasının ne denli önemli olduğunun göstergesi. Alman öğretmenler çocukları rahatlatmak için “Anne gelecek” cümlesini Türkçe olarak ezberlemiş. Göçmen kökenlilerin genellikle anaokullarında aşçı veya temizlik görevlisi olarak çalıştığını belirten Karoğlu da 1tesi, Müslüman eğitmenlerin sayısının bir an önce artması gerektiğini düşünenlerden. Karoğlu’na göre anaokullarında çalışan Müslüman eğitmenler, aile ile müessese arasında bir köprü vazifesi görüyor. Müslüman eğitmenler iki kurum arasında iletişim sağlayarak önyargıların kırılmasını sağlıyor. Karşılıklı anlaşmazlıklar azalıyor, kültürler arası diyaloglar pekişiyor. Müslüman aile yapılarını bilen eğitmenler ailelere daha anlayışlı yaklaşabiliyor. Türk veliler anaokullarında daha aktif hale gelip Türkçe kitap okuma günleri bile düzenleyebiliyor. Türk eğitmenler çok kültürlü eğitimde büyük rol oynuyor. Bu tarz bir eğitim veren anaokullarında Müslüman çocukların kendi dinlerini de tanımaya hakkı olduğunu savu- nan Karoğlu, anaokulunda evcilik köşesine Türk çay bardakları, çay tabakları, mevcut ülkelerin bayraklarının konulabileceği ve camilerin ziyaret edilebileceğini söylüyor. Sosyal Pedagog Hüseyin Bozan’ın verdiği bilgiye göre anaokulu eğitimi çocuklarda sosyal ve duygusal gelişim, yetişkinlik dönemlerinde daha üretici ve verimli olma, dil ve zihinsel gelişim, kendine güven duyma gibi olumlu sonuçlar doğuruyor. Bu nedenle anaokulu öğretmenlerinin çocuklara karşı sevgi ve şefkat hisleriyle dolu olması gerekiyor. Sevgi, çocuklarda keşfetme ve zekâyı en iyi şekilde kullanma kabiliyetini ortaya çıkartıyor. Bu nedenle toplumun temelinin atıldığı anaokullarında çalışacak öğretmenlerde belirli özellikler aranıyor. EĞİTMEN DİĞER KÜLTÜRLERİ DE YAKINDAN TANIMALI Anaokullarında oluşan kültürel sorunların o kültüre ait eğitmenlerle çözüleceğine inanan Pedagog Sebiha Çolak Türk eğitmenlerde olması gereken özellikleri şu şekilde sıralıyor: “Eğitmen öncelikle kendi kültürünü, dilini ve dinini ve tabii diğer kültürleri de iyi tanımalı. Değerlerini korumalı ve başka fikirlere açık olmalı. Kendi kültürüne dair konularda fikirlerini rahatlıkla beyan edebilmeli. Önce bireysel sonra toplumsal düşünmeli. Kitaplarla kendini geliştirmeli. Anadolu Pedagojisini mutlaka bilmeli. Çocuğun okul başarısı için dil eğitimi çok önemli. Bu nedenle Türk öğretmenin çok iyi derecede Türkçe bilmesi gerekiyor. Para kazanmak için bu alanı kesinlikle tercih etmemeli” Anaokulunda farklı kültürlerde çocukların olduğunu söyleyen pedagog, eğitmenin çocuğa kendi kültürüyle oraya ait olduğunu hissettirmesi gerektiğini düşünüyor. Aksi takdirde çocuğun özgüveni gelişmiyor. Müslüman anaokulları öğretmenlerinin sayısının artması beraberinde birçok artıyı getiriyor. Çolak’a göre sayı arttıkça Müslümanlara karşı önyargılar yıkılıyor, çocukların ufku gelişiyor, Müslüman çocuklar milli ve manevi değerlerini daha yakından tanıyor. Türk eğitmenlerin milli ve manevi değerler hususunda eğitilebileceği bir kurumun olmadığına dikkat çeken Çolak, Türk girişimcilerden destek bekliyor. DERDİNİ ANLATAMAYAN ÇOCUK İÇİNE KAPANIYOR Aysel Ardıç ise çocuğunu özel kreşlere göndermeyi tercih edenlerden. Oğlunu yaklaşık dört yıl Nürnberg’de Türk müteşebbisler tarafından açılan Sternehimmel kreşine gönderen Ardıç, çocuğunun ahlaki eğitime önem veriyor. Özel kreş tercih etme nedenini kreşin velilerin isteklerine ve hassasiyetlerine önem vermesine bağlıyor. Kreşte çalışan iki Türk öğretmenin oğlunun dil eğitimi için faydalı olduğunu söyleyen Ardıç’a göre kreşe yeni başlayan çocuklar dertlerini anlatamadıklarında içlerine kapanıyor. Anaokullarında en az bir Türk öğretmen olması gerektiğine inanan anne “Oğlum şu an ikinci sınıfa gidiyor. Herhangi bir dil sorunu yaşamadık. Kreşten çok memnunum. İkinci oğlumun da kaydını yaptırdım. Keşke her şehirde bu şekilde eğitim veren anaokulları olsa. Eşim iş değiştirmeyi düşündüğünde birbirimize sorduğumuz ilk soru ‘acaba orada özel kreş var mı’ oluyor” diyor. DİNİ EĞİTİM VERİLMEMESİNİN EKSİKLİĞİNİ YAŞIYORUM Oğlunu kreşe gönderen Aynur Göksu ise verilen eğitimden oldukça memnun. Çalışma hayatına geri dönen doktor anne, çocuğuna yer ararken oldukça zorlanmış. Oğlunu öncelikle bakıcı anneye teslim etmeyi düşünen Göksu, aradığı özelliklerde bir bakıcı anne bulamayınca bu kararından vazgeçmek zorunda kalmış. Türk bakıcı anne bulmanın zor olduğunu söylüyor. Bir süre çocuğuna güvenebileceği bir kreş yeri aramış. İki yaşındaki oğlunu dört dille yetiştirmeye çalışıyor. Evde Macarca ve Türkçe öğrenen iki yaşındaki Mikail anaokulunda Almanca ve İngilizce öğreniyor. Çocuklarla kreşte özel ilgilenildiğini belirten Göksu “Bizler İslami değerlere göre yetişiyoruz. Bu yönde beklentilerimiz oluyor. Oğlumun gittiği kreşe güveniyorum. Çocuğa kendi başına iş yapmayı öğretiyorlar. Birçok konuda faydasını gördüm. Pedagojik yönden çok memnunum ama dini eğitimin eksikliğini yaşıyorum. Oğlum kendi kendine yemek yemesini öğreniyor ama besmele çekmesini kreşte öğrenemiyor” diyor. n e d r le n e m it ğ e r le e il a k r ü T r o y li k e b t e iy s a s s a h e v ış y la n a Sözü, anaokullarına çocuklarını teslim eden Türk velilere getirmenin tam sırası. Eğitmenlerden anlayış ve hassasiyet bekleyen velilerin hassas olduğu konuların başında yeme içme, dil, din ve ahlaki eğitim geliyor. İki çocuk annesi Dilek Bahar yeme içme hususunda hassas olan annelerden biri. Dört ve beş yaşlarında iki kızı var. İkisi de anaokuluna gidiyor. Çocuklarının yediği ve içtiğine dikkat edilmesini talep eden genç anne, anaokulunda beklemediği bir sorunla karşılaşmış. Bir gün küçük kızı, yanında oturan arkadaşının tabağındaki tavuktan yemek istemiş. Anaokulu öğretmeni çocuğa tavuğu vermeyip “Annen istemiyor” deyince genç annenin bu duruma oldukça canı sıkılmış. Dört yaşındaki bir çocuğun bu şekilde uyarılmasının psikolojisine zarar vereceğini düşünüyor. Vejeteryan menüsü sunulmasını veya eti evden getirmesini teklif eden Bahar’ın teklifi kabul edilmemiş. Diğer velilerin bu durumdan memnun olduğu söylenmiş. Karşı çıkan tek veli kendisi olunca annenin dileği sorun haline getirilmiş. “Oysa ki anaokulunun üçte biri Türk çocuklarından oluşuyor” diyor Bahar ve ekliyor: “Diğer yandan anaokulunda çalışan Türk eğitmen beni anlaması gerekirken en büyük tepkiyi o verdi. Benimle dini hususları tartışmaya başladı”.Sorunların bilinçli ve anlayışlı eğitmenler tarafından çözüleceğine inanan genç anne anaokullarının velilerin beklentilerine cevap vermeye çalıştığını söylüyor. Bozan, sevginin çocuklarda keşfetme ve zekâyı en iyi şekilde kullanma kabiliyetini ortaya çıkarttığını söylüyor. Bu nedenle anaokulu öğretmenlerinin çocuklara karşı sevgi ve şefkat hisleriyle dolu olması gerekiyor. 20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği 13 HAZİRAN CUMA 2014 ZAMAN Anaokulu öğretmeni olmak sanıldığı gibi zor değil Eğitmen olmak isteyen genç kızların bir kısmı başörtüsü sorunu yaşayacaklarını düşünerek meslek eğitimi almaktan vazgeçiyor. Bazı eyaletler yasaklasa da bir çok eyalette kararı anaokulları veriyor. Anaokulu öğretmeni olmak için yeterli diplomaya sahip, çocukları seven, iyi iletişim kuran, üretken olan herkes eğitmen olabilir. Anaokullarında şimdilik yeterli Müslüman ÖZDEMİR Anaokulu Eğitmenliği-3 BETÜL e n.d ma oza bozdemir@eur 1eğitmen bulunmamakla birlikte gençlerin bu alana doğru kayda değer bir eğilimi de dikkat çekiyor. Her meslekte olduğu gibi eğitmen olmak isteyen kişilerde de belirli özellikler aranıyor. Eğitim Bakanlıkları’nın verdiği bilgiye göre çocukları seven, iyi iletişim kuran, farklı şartlara uyum sağlayabilen, üretken, kendini işe verebilen, duyarlı kişiler anaokulu öğretmeni olabilir. Meslek eğitimi, eyaletlerin eğitim sistemine göre değişiyor. Eyaletlerdeki Meslek Okullarının eğitmenlik şartları birbirinden farklı. Kimi Meslek Okullarında (Fachschule) 27 yaşına kadar eğitim alınabilirken kimi okullar yaş sınırı tanımıyor. Eğitim Bakanlıkları ve meslek okulları internet sayfalarında meslek eğitimi hakkında detaylı bilgi veriyor. Eğitmen olmak isteyen kişi aldığı eğitim seviyesine göre Meslek Okulu’nda iki veya dört yıl eğitim görüyor. Bavyera eyaletinde akademilerden alınan eğitimle de eğitmen olmak mümkün. Bazı eyaletlerde lise diploması (Fachabitur) şart iken bazı eyaletlerde orta dereceli diploma (Mittlere Reife) yeterli oluyor. Almanya’da her eyalette farklı yasalar geçerli olduğu için eğitmen mesleğini genellemek mümkün değil. Her eyalet eğitmenlerini kendi yasalarına göre yetiştiriyor. Hemen hemen her eyalette başvuru yaparken orta dereceli diploma (Mittlere Reife) şart. ORTAÖĞRETİM DİPLOMASI YETERLİ Baden Württemberg Eyaleti Eğitim Bakanlığı’na ‘nasıl anaokulu öğretmeni olunabileceği’ni sorduk. Bakanlık eğitmen olmanın yollarını şu şekilde açıkladı: Baden-Württemberg eyaletinde eğitmen olmak isteyenlerin en az orta öğretim diplomasına (Mittlere Reife) sahip olması gerekiyor. Orta öğretim diplomasına sahip kişiler ilk yıl staj eğitimi (Berufskolleg für Praktikant/innen) ile meslek eğitimine başlıyor. Haftanın iki günü bir kurumda staj yapan öğrenciler üç gün okula gidiyor. Öğrenciler ikinci ve üçüncü yılda Sosyal Pedagoji Meslek Eğitimi (Fachschule für Sozialpädagogik) alıyor. Bu süreç içerisinde isteyen öğrenciler lise diplomasını (Fachabitur) da alabiliyor. Lise diplomasını alan öğrencilere eğitim fakültelerinin kapıları açılıyor. Dördüncü sene bir kurumda staj (Anerkennungsjahr) yapan öğrenciler eğitmen (staatlich anerkanne/r Erzieher/-in) olma hakkına sahip oluyor. LİSE MEZUNLARI DAHA AVANTAJLI Lise diplomasına (Abitur) sahip kişiler ise daha kısa sürede mezun olma imkanına sahip. Lise mezunlarından ilk yıl staj yapmaları beklenmiyor. İki yıllık meslek eğitiminin ardından bir yıl staj yaparak eğitmen olabiliyorlar. Kısacası meslek eğitimi orta öğretim diploması olanlar için dört yıl, lise mezunları için ise üç yıl sürüyor. Bazı meslek okulları tam gün eğitimin yanı sıra yarım gün eğitim alma imkânı da sunuyor. Yarım gün eğitimi tercih edenler diğer öğrencilere göre bir yıl daha fazla okuyor. Anaokulu öğretmenliğine ilgi duyan kişileri Baden Württemberg’de yaklaşık yetmiş eğitmen yetiştiren meslek okulu bekliyor. İYİ DERECEDE ALMANCA ŞART Türkiye’den mezun olup Almanya’da eğitmen olmak isteyenlerin ilk olarak karnelerini Denklik Dairesi’nde denkleştirmesi gerekiyor. Aldıkları denklik belgesinin yanı sıra Almanca bildiklerini gösteren belgeyle Meslek Okulu’na başvurabiliyorlar. Getirilen yeni yasaya göre meslek eğitimi esnasında staj yapan öğrenciler çalıştıkları kurumlardan stajyer maaşı alma hakkına da sahip. Yani eğitmenler meslek sahibi olmadan da üç sene boyunca maaş alabiliyor. Bu sistem birçok kişinin ilgisini çekmiş olacak ki, yasa geldikten sonra eğitmen adaylarının sayısı yüzde elli artmış. Daha fazla erkek ve farklı mesleklerden kişiler eğitmen olmak üzere meslek eğitimi almaya başlamış. Bakanlık yeni başlattıkları sistemle bu sene Baden Württemberg eyaletinde 600 öğrencinin eğitmen olmak üzere meslek okullarında eğitim almaya başladıklarını, diğer eyaletlerin de bu sisteme ilgisiz kalmadığını söylüyor. BAŞÖRTÜSÜ ÇOCUK EĞİTİMİNDE HİÇBİR ROL OYNAMIYOR Dietrich Bonhoeffer Merkezi’nin anaokulu müdiresi Ingrid Ebele ile başörtülü eğitmenler hakkında görüştük. Anaokulunda on yıldır başörtülü stajyerlerin çalıştığını belirten müdire “Başörtüsü çocuk eğitiminde hiçbir rol oynamıyor. Çocuklar ve ailelerin hepsi başörtülü eğitmen görmeye alışık. Nadiren eğitmene neden örtündüğünü soran çocuklar oluyor. Bize göre inanç, kişisel bir konu. Karşı tarafı olduğu gibi kabul etmeli. Temel tutumumuz bu şekilde olmalı. Kişi neden dinini yaşayamasın ki? Kendi dinine değer veren başkalarının dinine de değer verir. Bizim için başörtülü eğitmenlerle çalışmak daha avantajlı çünkü biz de dinine bağlı bir kurumuz ve kiliseyle çalışıyoruz” dedi. Anaokulu müdiresinin verdiği bilgiye göre kilisenin koyduğu yasadan dolayı başörtülü eğitmenlerin kiliseye bağlı anaokullarında çalışıp çalışamayacağı tartışması devam ediyor. Şimdilik çok kültürlü yardımcı olarak çalışabiliyorlar. Müdire eğitmen olarak da çalışabilmeleri taraftarı. Müslüman stajyerlerden memnun kaldıklarını belirten Ebele “Bizim için önemli olan eğitmen olmak isteyen kişilerin bu alanda eğitilmesi. Eğitmende olması gereken en önemli özellikler ise çocuklara karşı tutumu, bilgisi ve aldığı eğitim. Başörtülü olup olmamaları önemli değil. Biri örtü takıyor, diğeri şapka bir diğeri şal. Bir sene farklı kültürlerden eğitmenlerle çalıştık. Karşılıklı kültürlerimizi tanıdık. Bu, kültürel bir zenginlik. Benim için en güzel sene o seneydi” dedi. Bazı Protestan eğitmenlerin çocuklara dini konuları anlatırken tedirgin olduklarını söyleyen Ebele, Müslüman eğitmenlerin bu konuda zorluk çekmediğini söylüyor. Bunun nedenini Müslüman eğitmenlerin her iki dinin inanış şeklini bilmelerine bağlıyor. Birçok anaokulu gibi Dietrich Bonhoeffer Merkezi anaokulunun da yarısından fazlasını Müslüman çocuklar oluşturuyor. BADEN-WÜRTTEMBERG’TE FARKLI RHEINLAND-PFALZ’DA FARKLI Eğitmen olmak isteyen gençlerin bir kısmı başörtüsü sorunu yaşayacaklarını düşünerek meslek eğitimi almaktan vazgeçiyor. Baden Württemberg Eğitim Bakanlığı başörtüyü dini bir simge görüp yasaklarken, Bremen, Hamburg, Mecklenburg-Vorpommern, Brandenburg eyaletleri böyle bir yasaktan söz etmiyor. Diğer eyaletlerin eğitim bakanlıkları kararı kuruma bırakıyor. Ludwigshafen’de bir anaokulunda staj eğitimi alan Büşra Toluş başörtüsü sorunu yaşayanlardan biri. Mannheim’da bir meslek lisesinden mezun olan genç kız çevredeki anaokullarında başörtüsünden dolayı staj yeri bulamadığını söylüyor. Çaresiz kaldığını belirten anaokulu öğ- 25 YAŞINDA MÜDÜR OLDU Anaokullarında başörtüsü sorunu yaşamayan öğretmenlerden biri de Yasemin Bağıran. 25 yaşındaki Bağıran, Ludwigshafen’da bir hastanenin özel anaokulunun müdürü. Anaokulunda 1-6 yaş arası kırk çocuk var. Katolik bir meslek lisesinden okul birincisi olarak mezun olan Bağıran, çalıştığı anaokulunda üçüncü yılını tamamlayarak anaokulu müdürü olarak atanmış. BadenWürttemberg eyaletinde başörtüsünden dolayı iş bulamadığını söyleyen Bağıran, kendisini müdürlüğe götüren süreci an- retmen adayı Rheinland Pfalz eyaletinde bir anaokuluna başvurmuş. Önceki yıllarda staj yaptığı Dietrich Bonhoeffer Merkezi’nin anaokulundan bir yıl staj yapmak üzere kabul almış. Staj yaptığı anaokullarında başörtüsü sorunu yaşamayan Toluş örtünün problem hale getirilmesine anlam veremiyor. Bilhassa kiliseye bağlı anaokullarında dinine bağlı eğitmenlerin olması gerektiğini söyleyen Toluş, Katolik bir anaokulunda yaptığı stajda başından geçen bir olayı şu şekilde anlatıyor: “Paskalya dönemiydi. Öğretmen herkese tavşanını nereye sakladığını sordu. Dört yaşlarında Müslüman bir çocuk bahçeye sakladığını söyleyince öğretmen ona Müslümanların latıyor: “Heilbronn’da oturuyordum. Orada iş bulamadığım için RheinlandPfalz eyaletinde başvuru yaptım. Anaokulunda çalışmaya başladıktan iki yıl sonra müdür yardımcısı oldum. Geçen yıl da müdür olarak atandım. Bu pozisyona gelmek kolay olmadı. Yıllardır eğitim alanında çalışıyorum. Edindiğim tecrübelerin faydasını gördüm.” Sempatik tavırlarıyla dikkat çeken Bağıran’ın sosyal ilişkileri oldukça kuvvetli. Çevresiyle çok çabuk iletişimi kurabiliyor. Eğitmen olmak isteyenlere Paskalya Bayramı’nı kutlamadığını, ona tavşanın gelmediğini söyledi. Çocuk, babasının ona kutlayabileceğini söyleyince öğretmen çocukla tartışmaya başladı. Noeli de kutlamadıklarını, nasıl oluyor da paskalyayı kutlayabileceklerini sordu” Anaokullarında bu gibi olayların yaşanabildiğini belirten Toluş, öğretmenlerin her zaman okulda aldıkları eğitime göre davranmadıklarını söylüyor. Özellikle Müslüman ailelerin hassasiyetleri dikkate alınmadığında evde ailelerin çocuklarına verdiği terbiyenin yok olabileceğinin altını çiziyor. Yüzme derslerinde mayosu olmayan çocukların çıplak havuza girdiğini, bu durumun çocuğun haya duygusunu öldürebileceğini söylüyor. ise şu tavsiyelerde bulunuyor: “Okulunuzda başarılı öğrencilerden olun. Gösterdiğiniz başarı meslek hayatınızda yardımcınız olacak. Kendinize güvenin ve insanların size güvenmesini sağlayın. İsminizle sevilirseniz yolunuz açık olur” Anaokullarında eğitmen olarak çalışanlara müdür olma yolunda ilerlemelerini tavsiye eden Bağıran, “Müdürlerin anaokullarında yapılan çalışmalarda büyük etkisi var. Bu anlamda Müslüman çocukların sorunlarına daha kolay çözüm yolu üretebiliyor” diyor. 20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği 14-15 HAZİRAN 2014 ZAMAN BİR ANNE NASIL EĞİTMEN OLABİLİR? Önce Almanca öğrendi, sonra eğitmen oldu Meslek liseleri eğitmen olmak isteyen annelere çeşitli imkanlar sunuyor. Realschule diplomasına sahip, Almanca bilen, kendi çocuklarına bakmış anneler de eğitmen olabiliyor. Üç çocuk annesi Seher Culha ve iki çocuk annesi Günay Türkoğlu’nun eğitmen olmak için çıktıkları yolda gösterdikleri başarı parmak ısırtıyor. Eğitmen olmak isteyenler için kapılar so- 1nuna kadar açılıyor. Sadece gençler de de- ğil. Eğitmen yetiştiren meslek okullarında annelere bile rastlamak mümkün. Eyaletlerin Eğitim ve Kültür Bakanlıkları eğitmen olmak isteyenlere eğitmenlik şartlarını kolaylaştırıyor. Eğitmen açığının her geçen gün büyüdüğü Almanya’da bu alandaki eksikliği kapamak için yeni eğitmen yetiştirme çabaları yeterli olmuyor. Konuyla ilgili faaliyet yürüten kurum ve kuruluşlar bir yandan gençlere “eğitmen olun!” çağrısını yinelerken yapılırken, diğer yandan var olan potansiyelden yararlanmanın yollarını arıyor. USS Bildungsträger adlı eğitim kurumu ise eğitmen olarak anneleri keşfetmiş. Anaokullarında çalışmak üzere eğitmen yetiştirmek için çeşitli eğitim programları sunan kuruluş, annelerin de eğitmen olabileceğinden yola çıkarak çalışmalarına bu yönde ağırlık veriyor. USS Bildungsträger Ludwigsburg bölgesi sorumlusu Inga Hinz’in verdiği bilgiler annelere bu imkanın sunulduğunu gösteriyor. Buna göre meslek sahibi olmayan, Mittlere Reife diplomasına sahip, en az üç yıl kendi çocuğuna bakmış anneler bir anaokulunda altı hafta staj yaptıktan sonra eğitmenlik kurslarına başvurabiliyor. Eğitim iki yıl sürüyor. Türkiye’den mezun anneler de C1 derecesinde Almanca bildiklerini belgeleyerek ve diplomalarını denkleştirerek başvuru yapabiliyor. Anne olmayanların ise meslek sahibi veya Fachschule’de sosyal alanda iki yıl eğitim almış olması gerekiyor. Şartlar eyaletlere göre değişiyor. Şartlar başvuranların durumuna göre değişiyor ve başvuru sahibinin eğitim durumuna göre karar veriliyor. Kursta okuldaki gibi ders işleniyor, ödevler yapılıyor. Kurslara genelde meslek sahipleri katıldığı için beklentiler biraz daha yüksek tutuluyor. Kurslara genellikle eğitim alanlarında çalışan kadınlar, bakıcı anneler ve çocuklu anneler katılıyor. Yarım gün eğitim alma imkanı sunan okul büyük ilgi görüyor. Öğrenciler çalışmak istedikleri kurumları kendileri seçiyor. Okul ve yol masrafları, çocuk bakım masrafı ise eğitim paketinden karşılanıyor. Eğitmen olmak isteyen annelerin ilk olarak Jobcenter ile görüşüp eğitim paketinden faydalanıp faydalanamayacağını öğrenmesi gerekiyor. 21 yaşını geçmiş olup mesleğe ilgi duyan herkes kurslara katılabiliyor. Eğitmen olabilmek için önce Almanca öğrenip sonra okula giden annelere rastlamak da mümkün. Bu yola giren annelerden biri olan Günay Türkoğlu’ndan hikayesini dinliyoruz. Ortaöğretim diploması ile Meslek Okulu’na başvuran öğrenciye birçok eyalette öncelikle iki senelik sosyal asistanlık (Soziale Assistent) veya çocuk bakıcılığı (Kinderpfleger) adı verilen meslek eğitimleri veriliyor. Türkiye’den evlilik yoluyla Almanya’ya gelen Günay Türkoğlu sosyal asistanlık eğitimini almış bir anaokulu öğretmeni. Türkoğlu seksenli yılların sonunda Ali Türkoğlu ile evlenerek Almanya’ya gelir. Kendisi iki kız çocuğu annesi. Kızlarından biri üniversite mezunu, diğeri ise üniversite öğrencisi. Grünstadt’ta ikamet ediyor. Üçte ikisi göçmen çocuklardan oluşan Protestan Pusteblume Anaokulunda Çok Kültürlü Eğitmen olarak çalışıyor. Meslek hayatına on üç sene önce atılmış. Almanya’ya geldiğinde dili anlamamak, kendisini ifade edememek onu çok bunaltmış. Kitaplarla Almanca öğrenmeye başlamış. Bir gün tek başına doktora gittiğinde doktorun sorularını anlıyor olmak kendisine cesaret vermiş ve Halk Eğitim Merkezi’nde Almanca kursuna katılmış. Çalışmaya başladığı anaokulu kendisinden bir yıl sonra okula gidip diploma almasını isteyince kolları sıvamış azimli anne. On dört yıl önce ÖZDEMİR Anaokulu Eğitmenliği-4 BETÜL [email protected] kuyyor. Eğitmen Meslek Lisesi’ne kaydını yaptırmış. İki tadt) anaokulu öğretmenliği okuyor. en n Culha yıllık eğitimin ardından o zamanlar Eğitim DesAlmanya’ya 10 yaşında gelen ak k istetekçisi (Erziehungshelferin) bugün Sosyal Asis- çocukluğundan bu yana okumak tan (Soziale Assistentin) adıyla tanımlanan mes- miş. Orta öğretim diplomasınıı ((Reon ra lek eğitimi diplomasını almış. Zor bir dönemden alschulabschluss) aldıktan sonra m mi geçtiğini belirten anaokulu öğretmeni “Eşim ol- endüstri alanında meslek eğitimi n masaydı bu eğitimi alamazdım. Eşimin hakkını almış. Yirmi yaşında evlenen ği ödeyemem” diyor. Sabah bir saat uzaklıkta oku- Culha, imkanlar el vermediği luna giden gayretli anne, bir yandan ilkokul ça- için okuma hayallerinden vazğındaki çocuklarının dersleriyle ilgilenmiş, diğer geçmek zorunda kalmış. yandan gece geç saatlere kadar kendi derslerine 2011 yılında kızını kayçalışmış. Dil sorunu yaşadığı için okula sözlükle detmek üzere gittiği bir anagidiyor, evde sınıf arkadaşlarına göre daha fazla okulunda öğretmen olmak ders çalışıyormuş. Okula severek gittiğini söyle- istediğini söylemiş. Anaokuyen Türkoğlu “Birşeyler öğrenmek çok hoşuma lu kendisini bu eğitimi veren gidiyordu. İnsan anne olunca eğitime çok farklı meslek lisesine yönlendirmiş.. ebir gözle bakıyor. Okurken birçok konunun an- Orta öğretim diplomasına (Reha,, ne olmadan önce öğrenilmesi gerektiğini fark alschulabschluss) sahip Culha, in ettim. Eşim ve çocuklarım bana güveniyordu. anne ve meslek sahibi olduğu içi için klları Onların güvenini yıkmak istemedim. Her yö- eğitmenlerin ilk iki sene aldıkları muaf nüyle bana bir şeyler kattı meslek eğitimi almak. sosyal asistanlık eğitiminden m te anaoÇocuklarım sorumluluk sahibi oldular. Zor oldu tutulmuş. Okul hayatıyla birlikte ş. Çocuklaama güzel oldu” şeklinde konuşuyor. kulunda staj hayatı da başlamış. n geceleri g ders Türkoğlu, anaokulunda haftada bir gün ço- rını ihmal etmek istemediği için yon nu gözlerinden cuklara Türkçe dersi veriyor. Çocuklarla birlikte çalışmış. Heyecanı ve motivasyonu meeeyi yi çok sevdiğisevdiği Türkçe hikayeler okuyup, oyunlar oynuyorlar. okunan anne çocuklarla ilgilenmeyi ok kulu k l öğretmeni Türkoğlu’nun bir süre önce başlattığı bir proje ni ve bu sevginin kendisini anaokulu oldukça ilgi görmüş. Proje kapsamında çocuklar olmaya teşvik ettiğini söylüyor. biirçoğunun belli aralıklarla farklı ülkeleri tanıyor. Çocuklar Anaokulu öğretmenlerinin birçoğunun haa “Anne yaptıkları çalışmalarla o ülkeyi, kültürünü, dini- anne olmadığını söyleyen Culha nnelik ni, dilini tanıyor. Projeye çok önem veren Tür- olan öğretmenler çocuklara an annelik fkat koğlu bu proje sayesinde anaokulunda farklı bir duygularıyla yaklaşabiliyor. Şef Şefkat aatmosfer oluştuğunu, farklı ülkelere mensup ve- gösteriyor. Kendi çocuklarıma na naaki lilerin kendilerini anaokuluna ait hissettiklerini sıl davranıyorsam anaokulundaki ove çocukların da ufuklarının geliştiğini söylüyor. çocuklara da o şekilde davranıyoBayramlarda Müslüman veya Hıristiyan ayrı- rum” diyor. mı yapmadan çocuklarla Müslüman velileri ziMüslüman öğretmenlerin yaret ediyorlar. Ziyaretten memnun kalan veliler anaokullarında olması gerekçocuklarla hediyeleşiyor. Türkoğlu anaokulla- tiğinin altını çizen Culha, bu rında farklı kültürlere yer verilmesi gerektiğine önemi bir örnekle açıklıyor: inanıyor. Ona göre bu şekilde çocuklarda diğer “Çocuklar yemek yerken sol elkültürlere karşı bir merak uyanıyor. leriyle çatalı sağ elleriyle bıçağı tutuyorlar. Birçok Müslüman çocuk bu şekilde yemek yerken n ÇOCUKLAR TÜRKÇE BİLEN ÖĞRETMEN ARIYOR Anaokullarında Türk anaokulu öğretmenlerinin de zorlanıyor. Bir Müslüman öğ-llee çalışması gerektiğinin altını çizen tecrübeli öğretmen retmen çocukların evde sağ elle çi n „Türk veliler kendi milletlerinden öğretmenlere ken- yemeye alıştırıldığını bildiği için nu uda dilerini daha yakın hissediyor, dil sorunu çekmiyor- diğer öğretmenleri de bu konuda lar. Çocuklar için de çok önemli. Bazı küçük Türk bilgilendirebiliyor” Culha ayrıca üçte birini Müslüman üs lüman çocukları öğretmenleri kendilerini anlamadığı için anaokulunaokulunanaokuluna gelmek istemiyor. Almanca öğrenene öğrencilerin oluşturduğu bir ana aliyetlerin olkadar onlarla Türkçe konuşuyorum. Bu yaşlarda ço- da çok kültürlü ve çok dilli faaliyetlerin deeğerlendiriyor. cuklar kendilerine bir model arıyorlar. Bazı çocuklar mamasını bir eksiklik olarak değerlendiriyor. tm meni olmalarını annelerine ‘Ben büyüyünce Günay olacam’ diyor- Türk gençlerine anaokulu öğretmeni okullarında kullarında Türk tavsiye eden azimli anne “Anaokullarında larmış” diyor. kları kendilerini Türkoğlu, Müslüman öğretmeni diğer öğretmen- öğretmenler olunca Türk çocukları er kendi küllerden ayıran özellikleri ise şu şekilde sıralıyor: “Müs- daha kuvvetli hissediyor. Veliler orrunlarını lüman anaokulu öğretmeninin en önemli görevi dili türlerini tanıyan öğretmenlere sorunlarını aokuAnaokuve kültürüyle örnek olmak. Çocuk, öğretmenini anne daha kolay dile getirebiliyor. An i. Çobabasından daha fazla görüyor. Eğitmenin tutumu lunda verilen eğitim çok önemli. mcciileriye yönelik göçmen kökenlilere karşı önyargıları cukların geleceği biraz da eğitimcilerri lerin elinde. Çocukların hayalleri kırabilir” anaokulu çağında şekil alıyor” r” diyor. KADINLAR İÇİN İDEAL BİR MESLEK k Çevresinden büyük destek Almanya’da yetişen gençlerin meslek eğitimi almamalarına anlam veremeyen Türkoğlu “Almanca gören anne ilk seneyi başarıyla sorunları yok. Benim dil sorunum olmasaydı ve im- tamamlayınca “Keşke biz de kanım olsaydı mutlaka okumaya devam ederdim. okuyabilsek” diyenler olmuş. Meslek eğitimi almış olmam olağanüstü bir durum Eşi ve on beş yaşındaki kızının değil. Ben yapılması gerekeni yaptım. Anaokulu büyük desteğini görmüş. Eşiyle öğretmenliği çalışma saatleri ve eğitimiyle bayanlar birlikte ders çalışmış. On beş için ideal bir meslek” diyor. Erkek çocuklarının ge- yaşındaki kızı kardeşlerinin balişimi için erkeklere de anaokulu öğretmeliğini tav- kımına yardımcı olmuş. zü Eşinin “İstersen yaparsın” sözü siye ediyor. Gayretli anne, hafta sonlarını da boşa ak kgeçirmiyor. Bir eğitim kurumunda küçük çocuklara onu hedefine bir adım daha yaküç saatini ayırarak din, dil ve kültürlerini tanımaları laştırmış. sevven, Culha, çocuklarla çalışmayı seven, adına çalışmalar yapıyor. sabırlı, azimli, planlı olan ve başaracaaşaaracaöğ ğretmeni EVLİ VE ÇOCUKLU KADINLARIN EŞİNİN DESTEĞİNE İH- ğına inanan herkesin anaokulu öğretmeni ç olabileceğini söylerken evli ve çocuklu baTİYACI VAR old duğunu belirtÜç çocuk annesi Seher Culha, Ludwigshafen Gar- yanların eş desteğine ihtiyacı olduğunu tenstadt Meslek Eğitim Okulu’nda (BBS Gartens- mekten de geçmiyor. 20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği 16 HAZİRAN PAZARTESİ 2014 ZAMAN Uzmanlaşmak için üniversite şart Türk eğitmenlerin üniversite eğitimi alarak mesleki bilgisini çeşitlendirmesi veya derinleştirmesi bu ülkedeki geleceğimiz açısından büyük değer taşıyor. Alanında uzmanlaşmış Türk eğitmenler, Türk okul müdürleri de normalleşmenin olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Anaokulu öğretmeni Derya Şen, Rabia Oymak, Şükran Tural da eğitimde ufku geniş olanlardan. ÖZDEMİR Anaokulu Eğitmenliği-5 BETÜL e n.d ma oza bozdemir@eur ÜNİVERSİTEYE GİTMEDEN DE KENDİNİ GELİŞTİRMEK MÜMKÜN Eğitmenlik alanında üniversite okumadan uzmanlaşmak da mümkün. Bir anaokulunda eğitmen olarak çalışan Oymak aldığı eğitimle anaokullarında müdür olabiliyor. Meslek eğitiminin yanı sıra üniversite ya da 1yüksekokul bitirerek anaokulu öğretmeni ol- mak da mümkün. Bunun için lise diploması (Abitur veya Fachabitur) şart. Bazı meslek okulları verdiği meslek eğitiminin yanı sıra lise diploma alma imkanı sunuyor. Lise diplomasını alan eğitmenler Almanya çapında 70 yüksekokulda (Universität, Hochschule, Fachhochschule) eğitmenlere özel bölümlerde okuyabiliyor. Öğrenciler bu okullarda okul öncesi eğitim (Elementarpädagogik, Frühpädagogik, Erziehung und Bildung im Kindesalter), çocuk pedagojisi (Kindheitspädagogik) gibi bölümlerde kendilerini geliştirme imkanına sahip. Heidelberg Üniversitesi Eğitim ve Dil Bilimleri öğrencisi Derya Şen, Eğitmen Meslek Okulu’nda eğitim aldıktan sonra üniversite okumaya karar verenlerden biri. Şen, meslek okulu tecrübesinden sonra üniversite okuma kararı alır. Ludwigshafen Teknik Meslek Lisesi’nde aldığı iki senelik eğitimle lise sınavına (Abitur) girer ve eğitimini başarıyla tamamlar. Ardından üniversitede eğitim almaya başlayan genç kız okuma nedenini şu şekilde açıklıyor; “Bana sunulan imkânları değerlendirmek istedim. Kendimi alanımda geliştirmek istiyorum” Tecrübeli anaokulu öğretmeni, Türk gençlerinin kreş ve anaokulu eğitimi branşında mutlaka yer alması gerektiğinin altını çiziyor. Ona göre anaokulu öğretmenleri kimi zaman Türk kültürünü yeterince tanımayabiliyor, ailelerin hassasiyetlerini bilemeyebiliyor. Mahremiyet, yeme içme gibi konularda bir Alman eğitmenin Müslüman eğitmenler kadar hassas olamayacağına inanıyor. Anaokullarındaki Türk eğitmenlerin Türk velilerin sesi olacağını düşünüyor. Kurumla anlaşıldığı takdirde Müslümanların dini bayramlarını dahi anaokullarında kutlayabileceğini söyleyen Şen, çocuklarla çok iyi anlaştığını ve başörtü sorunu yaşamadığını da aktarıyor. Başörtülü gençlerin örtülerini bahane edip geri durmaması gerektiğini söyleyen Şen, “Başörtüyü sorun etmeyen kurumlar var. İyi araştırmalı ve pes etmemeli. Rheinland Pfalz eyaleti bu konuda diğerlerine göre daha anlayışlı. Çocukları seven ve azim gösteren herkese anaokulu öğretmenliğinin kapıları açılıyor” diyor. Anaokulu öğretmenlerine eğitim hayatlarına devam etmelerini tavsiye eden üniversite öğrencisi “İmkânı olan üniversite okusun. Alanınızda uzmanlaşmak için üniversite şart. Okuduğunuzda toplum içinde söz hakkına sahip oluyorsunuz. Bilhassa Müslüman kadınların kendilerini geliştirmesi gerekiyor” diyor. Dil eğitimi alanında büyük bir açık olduğunu belirten Şen önümüzdeki yıllarda dil destek eğitimi (Sprachförderung) alanında çalışmak istiyor. ANAOKULU ÖĞRETMENLERİNE ÜNİVERSİTE KAPILARI AÇIK Ludwigshafen’de ikamet eden Şükran Tural üniversite okuyan eğitmenlerden bir diğeri. Otuz yaşında, iki çocuk annesi. Landau Üniversitesi’nde ilkokul öğretmenliği okuyor. 21 yaşında anne olan Tural’ın çocukken iki hayali varmış. Hedeflerinden birisi anaokulu öğretmeni olmak diğeri ise ilkokul öğretmeni olmakmış. Lise diplomasını (Fachabitur) alınca ilkokul öğretmenliği hayalinden vaz- Üniversitede Eğitim Bilimi okuyan anaokulu öğretmeni Şen uzmanlaşmak isteyen eğitmenlere üniversite eğitimini tavsiye ediyor. Şen ‘Bilhassa Müslüman kadınların kendilerini geliştirmesi gerekiyor’ diyor. geçmek zorunda kalmış. Evliliğinin beşinci yılında meslek lisesine kayıt olmuş. Annelik tecrübesi olduğundan Rheinland Pfalz eyaletinde şart koşulan iki senelik asistanlık eğitimini (Assistent) almak zorunda kalmamış. Üç yıllık eğitimde ilk iki sene hem okula gitmiş hem de staj yapmış. Üçüncü senede bir sene boyunca bir devlet anaokulunda stajyer olarak çalışmış. 2009 yılında bir devlet anaokulunda anaokulu olarak öğretmenliğe başlamış. DESTEK GÖREN KADIN BAŞARILI OLUYOR Tural, üniversiteye başladığı yılı hayatının en zor dönemi olarak görüyor. Çalışan bir anne olarak üniversite eğitimi almak kolay olmamış. Sabah yedide işbaşı yapan Tural, öğleden sonra bir saat yolculuk yaparak üniversiteye gidiyormuş. Bu dönemde eşi, anne ve babasından büyük destek görmüş. Eşi çocuklarıyla sabah akşam ilgilenmiş. Eşinden destek gören kadınların her alanda başarılı olabileceğine inanıyor. Hem eş hem anne olan üniversite öğrencisi oldukça planlı geçirmiş bu dönemi. Ertesi günün yemeklerini akşamdan yapmış. Kimi zaman gece yarılarına kadar ders çalışmış. Uzun yıllar sonra okul hayatına geri döndüğü için çok zorlanmış. Tekrar yaparak bilgi birikimini tazelemiş. Akrabaları ve komşuları mesleği olduğu halde okuma- Üniversite’de öğretmenlik okuyan iki çocuk annesi Şükral Tural bugünlere eşinin desteğiyle geldiğini söylüyor. Tural Almanya’daki Türk toplumunun profilinin değişmesi gerektiğini düşünüyor. sına anlam verememiş. “Seninde okul hayatın bir türlü bitmedi. Kafan alacak mı bu yaştan sonra?” diyenler bile varmış. Pişman olmadığını söyleyen anaokulu öğretmeni‚ “Sabahları işe gitmek yerine okula gidiyorum. Okuyarak çocuklarımı ihmal ettiğimi düşünmüyorum. Alman toplumunda annelerin okuması normal karşılanıyor. Türk toplumu bu duruma alışamadı. Henüz üniversitelerde Türk anne sayısı çok az” diyor. Alman arkadaşları bile alışamamış bu duruma. Aralarında ilk defa meslek sahibi üniversite okuyan bir Türk anne görenler bile varmış. Almanya’da Türkler hakkında klasik bir profil oluştuğunu düşünen Tural‚ “Türk toplumunun profili değişmeli artık. Almanlar genellikle Türk erkeklerin eşlerinin eğitimine destek olmadığını düşünüyor. Hala Türkleri eğitimsiz görenler var. Aslında günümüzün anneleri daha bilinçli” diyor. Meslek eğitimi aldığı yıllarda da okuyan Türk annelerle karşılaşmadığını söylüyor Tural. Bu durumu Türklerdeki en büyük eksiklik olarak değerlendiriyor. Anaokullarındaki Müslüman velilere büyük güven sunan Türk eğitmenlerin artması gerektiğine inanıyor. Anaokulu öğretmenlerinin üniversite hayatlarında daha avantajlı olduğunu söylüyor. Bunu temel bilgi ve tecrübeye bağlıyor. Bu nedenle anaokulu öğretmenlerinin üniversitede Yüksek okula gitmeden kendini geliştirmek isteyenlerin Eğitmen Meslek Okulları’nda farklı bölümlerde kendilerini geliştirme imkânı da var. Rabia Oymak bu şekilde kendini geliştiren eğitmenlerden biri. Mannheim’da Oberring AileÇocuk Merkezi’nin kreşinde yedi yıldır anaokulu öğretmeni olarak çalışan Oymak, Helene Lang Meslek Lisesi’nde Organizasyon ve Yöneticilik (Fachschule für Organisation und Führung) bölümünden geçen sene mezun olmuş. Meslek eğitimi aldığı yıllarda hedefi üniversiteye devam etmek olmuş. Mezun olduktan sonra çalışmaya karar veren Oymak, anaokulu öğretmenlerine sunulan imkanlardan faydalanmış ve yeniden meslek lisesine kayıt yaptırmış. Bu bölümden aldığı diploma ile anaokullarında yönetici konumunda çalışabiliyor. Haftanın iki günü akşamları okula gittiğini söyleyen idealist eğitmen, oldukça yorucu bir dönemden geçtiğini söylemeden edemiyor. Haftanın üç günü sabah işe akşam okula gittiğini söyleyen Oymak “Bu eğitimi almak isteyenlerin azimli ve planlı olması gerekiyor. Gündüz çalışıp akşam okula gitmek kolay olmuyor. Yorgun bir şekilde okula gidiyorsunuz. Dersler zor değil. Zor olan yorgunken motive olmaya çalışmak. Dişinizi sıkıp sona yaklaşabilirsiniz” diyor. Alanında oldukça tecrübeli olan genç eğitmen, anaokulu müdiresi olarak çalışmak istiyor. Yaş ilerledikçe eğitmen olarak çalışmanın zor olduğunu söyleyen genç kız, çevresindeki eğitmenlere yönetici konumuna gelmelerini tavsiye ediyor. Çevresindeki Türk eğitmenlerin bu alana çok fazla ilgi göstermemesi ise Oymak’ın dikkat çektiği noktalardan biri. Eğitmen kalarak bilgide artış görülmediğini düşünen Oymak, “Yöneticilik eğitimi almaya başladıktan sonra daha fazla araştırmaya başladım. Bilgi arttıkça daha fazla hataların farkına varılıyor. Eğitmenler kendini geliştirmeli. Yönetici konumuna geldiğinizde eğitim sisteminde yapılacak değişikliklerde söz hakkına sahip oluyorsunuz” diyor. Bölüme başlamak için meslek tecrübesi yeterli olmuş. Lise diploması (Fachabitur) olan anaokulu öğretmenleri de bu bölüme başlayabiliyor. sosyal pedagoji, ilkokul öğretmenliği gibi bölümler okumalarını tavsiye ediyor. Okuyarak örnek olunduğunu belirten Tural’ın kızlarından biri doktor, diğeri öğretmen olmak istiyor. BU İŞ PARA İÇİN YAPILMAZ Gençler meslek eğitimi alırken kimi zaman maaşı dolgun meslekleri tercih ediyor. Görüştüğümüz eğitmenler anaokullarına çok sayıda stajyer geldiğini söylüyor. Stajyerlerin bir kısmının farklı alanlarda yer bulamadıkları için eğitmenliği tercih ettiklerini belirtiyorlar. Bu durumdan hoşnut olmayan ana okulu öğretmenleri aynı görüşte. Maaşından dolayı eğitmen olunmayacağını düşünüyorlar. Eğitmen mesleğinin diğer mesleklere benzemediğini söyleyen anaokulu öğretmenleri bu mesleğin çocukların geleceği için yapılması gerektiğinin altını çiziyorlar. Gewerkschaft Erziehung und Wissenschaft’ın verdiği bilgiye göre eğitmenlerin aldığı maaş yaşına, diplomasına ve çalıştığı kuruma göre değişiyor. Bir çok eğitmen 1700-2500 Euro arası maaş alıyor. Tecrübeye göre maaşın 4700 Euro’ya kadar artması mümkün. Staj yılında (Annerkennunngsjahr) çocuk bakıcıları 1279 Euro alırken, eğitmenler 1333 Euro, sosyal pedagoglar 1547 Euro alıyor. Bu maaşlar 2013 yılında az miktarda arttý. 20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği 17 HAZİRAN 2014 SALI ZAMAN ÖZDEMİR Anaokulu Eğitmenliği-6 BETÜL n.d bozdemir@eurozama e BAKICI ANNELİK YAŞ SINIRI TANIMIYOR Bakıcı anne açığını kapatmaya çalışan Aile Bakanlığı yeterli Müslüman bakıcı anne olmadığını söylüyor. Bakıcı anne olmak için Hauptschule diploması ve iyi derecede Almanca yeterli görülüyor. Türkiye’den mezun olan kişiler de dipomalarını denkleştirip bakıcı anne olabiliyor. Bu alandaki açığı farkeden Şefika Kaban otuz altı yaşında bakıcı anne olmuş. Çalışma hayatına geri dönmek isteyen anne- 1ler küçük çocuklarını güvenebilecekleri bakıcı annelere teslim etmek istiyor. Müslüman anneler genellikle Müslüman bakıcı anneleri tercih ediyor. Gençlik Dairelerine başvurduklarında kimileri olumlu kimileri olumsuz cevaplarla karşılaşıyor. Çaresiz kalan birçok anne imkânı olan annelere bakıcı anne olmalarını tavsiye ediyor. Bakıcı annelik mesleği son yıllarda Türk anneler arasında da rağbet görmeye başladı. Bakıcı anne olmak isteyen anneler soluğu Gençlik Daire’sinde alıyor. Bu durum Aile Bakanlıklarını memnun ediyor. Eyaletlerin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıkları çok sayıda bakıcı anneye ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. HAUPTSCHULE DİPLOMASI YETERLİ Eyaletlere göre bakıcı anne eğitim şartları değişiyor. Bakıcı anneler 130-160 saat arası eğitim seminerlerine katılarak sertifikalarını alabiliyor. Aranan şartlar arasında bakıcı annenin on sekiz yaşını doldurmuş ve sağlıklı olması, iyi derecede Almanca bilmesi, Hauptschule veya ona denk bir diplomaya sahip olması var. Türkiye’den diploma almış kişiler diplomalarını denkleştirerek ve Almanca bildiklerini göstererek bakıcı anne olabiliyor. Hamburg iş, sosyal ve entegrasyon biriminin verdiği bilgiye göre bakıcı anneler aldıkları diplomayla sosyal asistanlık eğitimi de alabiliyor. Üç çocuk annesi Şefika Kaban 41 yaşında. O da birçok kişi gibi gurbetçi çocuğu. Almanya’ya sekiz yaşında gelmiş. Döşemecilik meslek eğitimi alan Kaban, beş yıl Mercedes’te çalışmış. Çocuğu olunca çalışma hayatına ara vermiş. Bir gün Mannheim Lernzentrum Eğitim Merkezi’nde entegrasyon kursunun kreş bölümünde anaokulu öğretmenine yardımcı olmuş. Kendisindeki yeteneği fark eden Eğitim Merkezi Müdürü ona bu alanda ihtiyaç olduğunu söyleyerek bakıcı anne kurslarına (Tagesmutterkurs) katılmasını tavsiye etmiş. Bunun üzerine harekete geçen Kaban, öncelikle Gençlik Dairesi’ne (Jugendamt) başvurmuş. Gerekli şartları yerine getirdikten sonra haftada iki gün katılması gereken bakıcı anne kursları başlamış. dönemden geçen Kaban istekle herşeyin üstesinden gelinebileceğine inanıyor. Ona göre çalışma hayatı insanı geliştiriyor. Kurslara katılmadan önce annelik bilgilerini tecrübe ederek kazandığını belirten gayretli anne, kursların onu bilinçli bir anne haline getirdiğini söylüyor. Çocukları seven, imkanı olan ve bu işi doğru bir şekilde yapabileceğine inanan herkese bakıcı anne olmalarını tavsiye eden Kaban “Kadınlar kabuklarından çıkmalı ve neler yapabileceklerini görmeli. Ben bu yola çocukları eğitmek için çıktım ama sonunda kendimi eğittiğimi fark ettim. Bakıcı annelere özenenler var. Özenmesinler. Mutlaka eğitimini alsınlar” diyor. Bakıcı anne olduktan sonra bakış açısının değiştiğini söyleyen Kaban “Güvenilir olmak çok güzel bir duygu. İnsanlar size çocuğunu emanet ediyor. Siz de sevginizi, merhametinizi, sabrınızı, anlayışınızı ortaya koyarak çocuklara örnek oluyorsunuz. Gelişme dönemlerinde yanlarında oluyorsunuz. Türk veya Alman ayırt etmeden, çocuklarda sağlam bir temel oluşturmak isteyen ve bu işi neden yaptığını bilen herkes bakıcı anne olmalı” diyor. Kaban’a göre bakıcı anne eğitimini almak zor değil. “Hauptschule” diploması olan herkes pes etmeden, azim ve sabırla başarıya ulaşabilir. BAKICI ANNE KURSLARI BİLİNÇLENDİRİYOR AİLELER MÜSLÜMAN BAKICI ANNELERİ TERCİH EDİYOR 2009 yılında eğitime başlayan Kaban, bir buçuk sene boyunca kurslara aralıksız devam etmiş. Çevresindekiler bu kadar işi aynı anda yürütmesine şaşırıyormuş. Eşinden büyük destek gördüğünü söyleyen azimli kadın “Eşinizin size destek vermesi çok önemli. Bu dönem sabır gerektiren bir dönem” diyor. Kaban, iki sene boyunca birçok işi bir arada yapmış. Eğitim kurumunda çocuk bakmış, ailesiyle ilgilenmiş, kurslara katılmış ve ders çalışmış. Yoğun bir Eğitmen olduktan sonra bakıcı anne olmaya karar veren 29 yaşındaki Pınar İstik, iki çocuk annesi. Çocuk sahibi olduktan sonra bakıcı anne olmaya karar verdiğini söyleyen eğitmen, evde kendi planlarıyla çocuk bakmanın daha faydalı olacağına inanıyor. Bu sayede hem kendi çocuklarını ihmal etmediğini hem de diğer çocuklara kendi çocuğu gibi bakacağını düşünüyor. Genç annenin hedefi çocuklara iyi bir gelecek hazırlamak. Bakıcı anne tercih edilirken Müslüman annelere daha fazla güvenildiğini ve tercih edildiğini belirtiyor. Bu nedenle Müslüman annelere bakıcı annelik eğitimi almalarını tavsiye ediyor. Hagen’de ikamet eden İstik bakıcı anne olmak için Caritas’a başvurmuş. Anaokulu öğretmeni olduğu için kısa süreli eğitime katılıp üç ay sonra bakıcı anne olmuş. Caritas belirli aralıklarda kendisini arayıp çocuk baktırmak isteyen velilerle iletişim kurmasını sağlıyor. İlgi duyan aileyi tanışmak üzere evine davet ettiğini belirten İstik, bu şekilde ailenin çocuğun vakit geçireceği ortamı gördüğünü ve bakıcı anneyi yakından tanıdığını söylüyor. Bakıcı annelerin aldıkları maaş eyaletlere göre değişiyor. Hagen’de Gençlik Dairesi tarafından bir çocuk için saat ücreti 4 Euro ödenirken Dortmund’da 6 Euro ödeniyor. Bakıcı anne masrafına göre aileden daha fazla ücret alma imkanına sahip. Maddi ve manevi beklentiler aile ve gündelik annenin görüşmesinde belirleniyor. ANAOKULU ÖĞRETMENLERİ DAHA AVANTAJLI Eğitmenlerin çocuk eğitimini meslek eğitimlerinde öğrendiklerini söyleyen İstik, bakıcı annelerin bu konuda avantajlı olduklarını söylüyor. Anaokulu öğretmenliği sırasında edindikleri tecrübe sayesinde profesyonel konseptler hazırlayabiliyorlar. İstik dilediği takdirde çocuk bakmak için bir oda kiralama imkanına sahip olduğunu söylüyor. Bir bayanın evinde rahatlıkla çalışabileceğini belirten İstik “Çocukları seven, evini açabilen ve iyi iletişim kuran her anne bu işi yapabilir. Bakıcı anne olduğunuzda farklı kültürlerden ailelerle tanışıyor, diyalog kurabiliyorsunuz” şeklinde konuşuyor. Bazı eyaletlerde Gençlik Dairesi’ne bağlı sekiz saat çalışan bakıcı annelerin sigortalarının yarısı ödeniyor. BİTTİ