bu bağlantıya tıklayarak - Sınır Tanımayan Doktorlar

Transkript

bu bağlantıya tıklayarak - Sınır Tanımayan Doktorlar
03
ÖNSÖZ
SİSTEMSEL YAKLAŞIM
Sevgili meslektaşlarım,
Ailemizin yeni üyesi ASM Yaşam Dergi’deki ilk yazıma,
son dönemde terör eylemlerinde hayatını kaybeden
vatandaşlarımızı anarak başlamak istiyorum. Birliğimizi
bozmaya yönelik bu tür terör olaylarına alışmayacağız. İnsanca
ve sağlıklı yaşatmaya yeminimiz var. Bu yemin ve insanlarımıza
duyduğumuz sevgi ile terörün her türlüsüyle mücadele etmeyi
sürdüreceğiz; daha da kenetlenerek, terör gruplarının çirkin
emellerine ulaşmalarının önünde duracağız. Bu ülkenin kapısı
insana ve insanlığa her daim açıktır; ancak teröre topyekûn karşı
çıkmaya ilelebet devam edeceğiz.
// MEHTAP GÜRBÜZ ASLAN
Değerli yol arkadaşlarım, ülkemizi güçlendirmenin
yöntemlerinden biri de kuşkusuz, sivil toplum kuruluşlarının
AHEF II. BAŞKANI
etkisini artırmaktır. Biz de göreve geldiğimiz ilk günden bu
Basın - Yayın Komisyonu Bşk.
yana, bu amaçla hareket ettik ve 9 ayda AHEF’in gücüne güç
Aile Hekimi
katacak çalışmalara imza attık. Türkiye’de aile hekimlerinin en
güvenilir, en organize, birlik duygusunu en çok içselleştirmiş
kurumu, şüphesiz ki AHEF’tir. Bu güçlü yapıyı devraldağımız gün, federasyonumuza; kişilerden
bağımsız, sistemli, kurumsal bir kimlik kazandırmak amacıyla işe koyulduk. Çok geçmeden
çabalarımız meyvelerini vermeye başladı. Geçen ay özel sayısını çıkardığımız ASM Yaşam
Dergi’deki ilk yazımı kaleme almanın mutluluğunu yaşıyorum.
Biz, Aile Hekimleri olarak, birinci basamakta vatandaşla buluşuyor, yaptığımız izlemlerle,
kanser taramalarıyla sağlıklı bir toplum oluşturmak adına önemli çalışmalara imza atıyoruz.
Bununla birlikte mesleki sorunlarımızı gündeme getirmek için de toplantı ve eylemler
yapıyoruz. Ancak biliyoruz ki, tüm bu çalışmaları yapmak yetmez; sesimizi geniş kitlelere
duyurmak ve kamuoyu oluşturmak da önemli. Bu amaçla, biz de göreve geldikten kısa bir
süre sonra profesyonel bir basın danışmanıyla çalışmaya başladık. Böylelikle, sizlerin de
gözlemlediği gibi, ulusal medyada daha sık yer bulduk. Başarılarımızı, çözüm beklediğimiz
sorunlarımızı kamuoyu ile paylaşarak farkındalık oluşturmayı başardık.
Örgütlü bir yapı kurmanın en önemli yapı taşlarından biri hiç kuşkusuz iletişim
kanallarını aktif kullanmak ve sürekli bilgi akışı sağlamaktır. Bu amaçla, ilk
faaliyetlerimizden biri web sitemizi yenilemek oldu. Yapılan anlaşmalar çerçevesinde, 81
ilin web sitesi yapımını AHEF üstlendi ve bugüne kadar yaklaşık 20 ilimizin web siteleri
kullanıma açıldı. Bu sistemle, sanal pos cihazı sitelere eklenerek, üye aidatlarının daha
kolay ve güvenli ödenebilmesine yönelik çalışma da tamamlanmış oldu. Söz konusu
uygulama, çok kısa bir sürede kullanıma açılacak.
8 aktif komisyonumuz, 100’ü aşkın üyesiyle çalışmalarına süratle başladı ve yaptıkları
toplantılarla daha hızlı yol almamızı sağladılar. İl dernek yönetimlerinde komisyonlarla
bağlantı sağlayacak yöneticilerin belirlenmesi de sorunların hızlıca çözüme ulaşmasında
etkili oldu. Hem bilimsel hem de sosyal projelerimizin temel çalışmaları, izin işlemleri
tamamlandı; kısa sürede saha çalışmalarının başlayacağı seviyeye getirildi.
AHEF Yönetim Kurulu olarak, bir yandan bu sistemli çalışmaları yürütüyor, bir yandan
da sahadaki meslektaşlarımız ile bakanlık ve bürokratlar arasında köprü vazifemizi
yerine getiriyoruz. Uzaktan, oturarak değil; bizzat sahada mücadele veriyoruz. Bugüne
kadar, Çanakkale, Aydın, Denizli, Balıkesir, Bursa, Mersin, Adana, Gaziantep, Ordu,
Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Iğdır, Edirne, Kırklareli, İzmir, Antalya, İstanbul, Tekirdağ,
Giresun ve Konya illerine ziyaretler gerçekleştirdik. Ziyaretlerimizi sürdürmeye ve sahada
olmaya devam edeceğiz.
YAYINCI
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu
İktisadi İşletmesi
İCRA KURULU BAŞKANI
Gürsel Özer
YAYIN MÜDÜRÜ
Yavuz Erden
MARKA MÜDÜRÜ
Hacı Yusuf Eryazğan
SORUMLU YAYIN YÖNETMENİ
Suna Nizamoğlu
YAYIN DANIŞMANI
Ahu Uzel Yapıcı
HUKUK DANIŞMANI
Taner Üzüm
GRAFİK TASARIM
AHEF İktisadi İşletmesi İç Yapım
YÖNETİM YERİ
Meşrutiyet Mah. Atatürk Bulvarı
143/3 06420 Çankaya / ANKARA
0 (312) 417 59 83
BASKI
Promat Basın Yayın
0 (212) 622 63 63
[email protected]
REKLAM REZERVASYON
[email protected]
0(542) 520 2433
Bu kısa özetten sonra, bir de “Nerden Nereye?” diyelim. Meslektaşlarımız için kullanılan
bir söz vardır: “İki hekim bir araya gelemez” derler. Biz Aile Hekimleri olarak 23 bin yürek
olmayı başarabilen ilk ve tek hekim meslek grubuyuz.
Bu güçle sadece haklarımızı savunmakla kalmıyor, işimizi iyi yapabilmek adına, ortak
hareket etmemizi sağlayacak algoritmalar da hazırlıyoruz. Bunların ilki olan, “Ehliyet
Almak İçin Sağlık Raporları Algoritması”nı web sitemizde bulabilirsiniz.
AHEF Yönetim Kurulu olarak, tüm meslektaşlarımızın katkılarıyla, bu güne kadar
yapılamamış olanları yapmaya, sorunları çözmeye, yeni başarı hikayeleri yazmaya devam
edeceğiz. Bu yolda en büyük dayanağımız birlik duygumuzdur.
Birliğimizi pekiştirmek adına, tüm meslektaşlarımızla,
16-20 Kasım 2016 tarihlerinde düzenleyeceğimiz AHEKON’da buluşmak ümidiyle...
ASM YAŞAM İLETİŞİM BİLGİLERİ
0(542) 520 AHEF
0(542) 520 2433
www.asmyasam.com
[email protected]
ASM Yaşam Dergi basın meslek ilkelerine
uymaya söz vermiştir.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
04
KONUSU
TEMMUZ 2016
AY I N
YIL : 1 / SAYI : 2
İÇİNDEKİLER //
UEMO VE AHEF //
ÖNERİLEN YAZILAR //
// AHEF’İN UEMO YOLCULUĞU
30-31-32-33-34
// SINIR TANIMAYAN DOKTORLAR 36-37-38-39-40-41
NOTER RAPORLARI
SOSYAL PROJELER KOMİSYONU
48-49
22-23
KONAHDER 2016
YÜRÜYEN CESET SENDROMU
16
18-19
Dr. Ünal Alkan, Akli Meleke
Raporlarını dergimiz için araştırdı.
Konya Aile Hekimleri Derneği,
Konahder Kongresini
// YURTDIŞINDA AİLE HEKİMLİĞİ: İSVEÇ
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
14-15
// ERZURUM AİLE HEKİMLERİ DERNEĞİ: ERAHED 24-25-26-27
Bu ay, AHEF Sosyal Projeler ve Organizasyon
Komisyonu’nu, komisyon üyelerinden dinledik.
Öldüklerine inanan insanların yaşadığı
akıl almaz sendrom: Cotard Sendromu
05
İlk olarak 2005 yılında Düzce’de başlayan, 2006 yılında diğer 10 ilin eklenmesiyle
genişleyen ve 2010 yılından bu yana tüm Türkiye’yi kapsayan “Aile Hekimliği
Uygulaması”, bazı illerimizde 10. yılını geride bıraktı.
// İLHAN KADRİ KAHVECİ
AHEF TARİHİ
MESLEKİ GÜCÜMÜZ
BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK HİZMETLERİNİN ŞEKİLLENMESİNDE BELİRLEYİCİ OLACAĞIZ.
KONUK YAZAR
AHEF Eski Başkanı
Aile Hekimi
Aile hekimliğine aynı anda geçilmemiş olması, her ilin geçiş öykülerinin de farklı olmasına
yol açtı. Meslektaşlarımız, uygulamanın ilk yıllarından söz ettiğinde, zihinlerimizde farklı
resimlerin canlanması da bu yüzdendir. İlk pilot iller için aile hekimliği, idarecilerin bile
ne olduğunu bilmeden uyguladığı, sendikaların haberdar olmadığı, odaların hekimleri
caydırmaya çalıştığı, bilinmezler ve çekincelerle dolu bir muammaydı.
Devlet memuruyken, ücretsiz izne ayrılıp sözleşmeli bir sürece başlamak; çalışanken,
işçi çalıştıran, genel giderleri karşılayan bir yönetici olmak, zihinlerimizde çok daha
fazla karmaşa yaratmıştı. İşte o günlerdeki bilinmezliğin ve yalnız kalmanın getirdiği
ihtiyaçları birlikte karşılama, yaşanacaklarla beraber baş etme dürtüsüyle başlayan
süreç, bizleri dernekleşmeye ve federasyon kurmaya getirdi.
“Aile Hekimliği Uygulaması” ile birlikte başlayan ve gelişen örgütlülük sürecimizde,
kurulan ilk derneklerimiz on yılı; AHEF ise sekiz yılı geride bırakıyor. Birçok
olumsuzluklar yaşatılarak engellenmeye çalışılmasına rağmen, kurulan derneklerimiz
ve AHEF’in, kurumlar için kısa sayılabilecek bir sürede geldiği nokta, yeterli olmasa da
büyük bir başarıdır.
Uygulamanın başladığı ilk günden bugüne, sahanın yaşadıklarını yasa koyuculara
taşıyan, sahadakilerin sorunlarına hukuki destek sağlayan, ihtiyaçlarını gidermeye
çalışan, halk eğitimleri ve meslek içi eğitimler düzenleyen AHEF, ASM Yaşam Dergi ile
düzenli bir dergi de çıkararak, kurumsallaşma yolunda önemli bir adım daha atmıştır.
Motivasyonunu, bizzat sahada çalışan idarecilere sahip olmasından; yerel sorunlara
etkin ve çabuk müdahale şansı veren federatif yapısından; değişik fikirler ve görüşleri
bir araya getirebilen, ayrışmaları engelleyen ve eşit temsil sağlayan demokratik
yapısından alan AHEF, günümüzde, aile hekimlerinin büyük bir çoğunluğunu, ulusal
ve uluslararası platformlarda temsil eden, düzenli bilimsel kongre ve eğitimler
gerçekleştiren, Avrupa Birliği meslek örgütüne üye olan bir yapıdadır. AHEF, bundan
sonra da sürdürülecek kurumsallaşma çalışmaları neticesinde, ülkemizin en güçlü sivil
toplum örgütü olacaktır.
Toplumun her kesimiyle, Türkiye’nin her yerinde, her gün, güvene dayalı bir ilişki içinde
olan üyelere sahip başka hiçbir sivil toplum örgütü yoktur. Bütün aile hekimlerinin il
derneklerine ve tüm il derneklerinin de AHEF’e üye olduğu bir konuma ulaşıldığında, bu
büyük güç daha da belirginleşecektir.
Böyle bir gücü aktif olarak kullanabilen bir AHEF ise birinci basamak sağlık
hizmetlerinin şekillenmesinde en büyük belirleyici olacaktır.
Bu güce ulaşmaya ve birlikteliğimize katkı sağlayacak ASM Yaşam Dergi’ye, yayın
hayatında başarılar dilerim.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
06
BİZ DİYORUZ Kİ; HER ŞEY
İNANMAKLA BAŞLAR
“SAĞLIKTA ŞİDDET YASASI” ÇIKANA KADAR MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ
Yetişmiş çalışan kaybı, hem vatandaşa sunulan hizmetin kalitesini düşürüyor hem de yeni doktor atanma süreci,
meslektaşlarımızın iş yükünün artmasına neden oluyor. Tüm bu bileşenler, kronik mutsuzluğu beraberinde getiriyor.
Değerli Meslektaşlarım,
Geçen ay, bir sözle çıktık yola.
AHEF olarak “Sağlıkta Şiddeti
Durduracağız” dedik ve tıpkı
Ulu Önder Atatürk gibi mücadelemizi Samsun’dan başlattık.
// GÜRSEL ÖZER
AHEF BAŞKANI
ASM Yaşam İcra Kurulu Bşk.
Bu mücadelemiz, tüm hekim
arkadaşlarımızın burunlarının
dahi kanamadığı, can güvenliği
yaşamadan görevlerinin başına
gidebildikleri gün gelene dek
sürecektir.
Aile Hekimi
Zor bir mücadelenin içine
girdiğimizi farkındayız. Sadece bir yıl içinde, 2014-2015
aralığında, 20 bin 156 sağlık çalışanı şiddete uğradı. Görevlerini yaparken şiddetle karşılaşmış meslektaşlarımızın oranı
yüzde 70. Tabii ki, bunlar sadece kayıt altına alınmış olanlar.
Birçok meslektaşımızın şikayette bulunmadığını da biliyoruz.
Şikayette bulunmuyorlar; çünkü sağlık çalışanına
saldırmanın caydırıcı bir cezası yok. Onun içindir ki,
hekimlerimizin neredeyse yüzde 80’i şiddetin sona
ereceğine inanmıyor.
Biz ise “Her şey inanmakla başlar.” diyoruz ve caydırıcı
cezalarıyla “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkana kadar mücadelemizi
sürdüreceğimizin sözünü veriyoruz. Yasaya ilişkin talebimizi,
yakın zamanda yüz yüze görüşeceğimiz Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ’a ve tüm siyasi parti genel başkanlarına ileteceğiz.
Buradan bir kez daha ifade etmek isterim ki, hiçbir
meslektaşımızın mobbinge maruz kalmasına ya da dijital
şiddete uğramasına da müsade etmeyeceğiz.
Bu bağlamda İzmir’de yaşanan talihsiz olay neticesinde,
meslektaşımıza ve tüm hekimlere hakaret eden klavye
küfürbazlarına karşı hukuksal mücadelemiz başlatılmıştır.
Dergimizin sayfalarında göreceğiniz gibi meslektaşlarımız
tükenmişlik içinde. Nöbetler, negatif mevzuat değişiklikleri,
denetimlerlerdeki üslup, ücretlendirmedeki düşüşler, performans kesintileri ve ceza puanı uygulaması gibi bir dizi
olumsuzluk nedeniyle aile hekimleri yıpranıyor, yıpratılıyor.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
Mutsuz ve tükenmiş sağlık çalışanlarınca verilecek bir
sağlık hizmetinin kalitesinin sürdürülebilinir olamayacağı
göz ardı ediliyor.
Mobbinge uğradığı için işten ayrılan ASM çalışanlarının
sayısı azımsanmayacak ölçüde. Yetişmiş çalışan kaybı, hem
vatandaşa sunulan hizmetin kalitesini düşürüyor hem de
yeni doktor atanma süreci, meslektaşlarımızın iş yükünün
artmasına neden oluyor.
Tüm bu bileşenler, kronik mutsuzluğu beraberinde
getiriyor; işteki mutsuzluk ASM çalışanlarında
tükenmişlik sorunu olarak gün yüzüne çıkıyor.
AHEF olarak temel hedeflerimizden biri de aile
hekimlerinin sağlıklı sağlık hizmeti sunmasını sağlamak.
Bunun için de ilk yapılması gereken, aile hekimlerinin
gerçek bir yasaya ulaşması, hekim başına düşen kayıtlı
kişi sayısının azaltılması ve randevu ile çalışma
prensibinin benimsenmesidir. Bu konudaki talep ve
çözüm önerilerimiz, yine siyasilerle görüşmelerimizde
ele alacağımız konulardır.
Sevgili Yol Arkadaşlarım,
Aile hekimleri sağlığa açılan kapıdır. Ancak
vatandaşlarımız hala görev tanımımızı yeterince
bilmemekte, bunun sonucunda da bizlerden uygunsuz
taleplerde bulunabilmektedir.
Göreve geldiğimiz günden bu yana; vatandaşlarımızı aile
hekimliği uygulaması hakkında bilinçlendirici haberlerle
ulusal medyada sık sık yer almaktayız.
Bu çabamız artarak sürecek, halkımızın bilinç ve
farkındalığını artırma çalışmalarımız devam edecektir.
Bu süreçte ASM Yaşam Dergi, ASM Yaşam:Radyo ASEAH ve
ASM Yaşam Haber Portalı da bizlerin yardımcıları olacaktır.
Bu onurlu mücadelemizde en büyük gücümüz kuşkusuz
sizlersiniz. Yanımızda olun; gözümüz, kulağımız olun.
Birliğimiz en büyük gücümüzdür.
07
KİMLERİN CANI?
O gün, o cani, annesinin yolunu gözleyen çocukların, doktorunu bekleyen hastaların, daha yaşayacak çok güzel günleri
olan eşin, evlatlarıyla gurur duyan ana-babaların da hayallerini çalarak gitti.
Sabah saatin zili çalmadan uyandı.
Mutfağa koştu. Çayın altını açtı.
Akşamdan hazırladığı kahvaltılıkları
çıkardı. Derin dondurucudan
akşamın yemek hazırlığı için gerekli
malzemeleri indirdi.
// HURİYE Ç. KELEŞ
KONUK YAZAR
Aile Hekimi
Geç gelme ihtimaline karşılık çocuklar
için yaptığı keki masaya koydu.
O gelene kadar aç kalmasınlar istedi.
Odaya koştu. Çocuklarını öperek, koklayarak uyandırdı.
Onlar ‘’biraz daha anne’’ derken, karınlarından gıdıkladı.
Son beş dakika zaman verdi kalkmaları için. Eşi de kalkmış,
hazırlanmaya başlamıştı.
Hemen üstünü değiştirdi. Makyaj yapmaya gerek yoktu,
hatta saçına en son ne zaman fön çektirdiğini bile
unutmuştu. Muhtemelen tüm günü ameliyathanede
geçecekti.
Hayata onun ellerinde “merhaba” diyecek bir sürü
bebek vardı.
Çocukların okul servisi arızalanmış. Gelemeyecekti o gün.
Eşine hatırlattı. “Ben hastalarıma geç kalmayayım. Sen
çocukları bırakıver.” dedi.
Doktor olmak böyle bir şeydi işte. Bazen kendinden ve
evinden önce hastalarının gelmesiydi.
Evden çıkarken, kokladı çocuklarını. “Eve gelince, kek masada,
süt dolapta, unutmayın sakın.” dedi.
Çocuklar mızırdandı.
“Anne yine mi geç çıkacaksın hastaneden?”
Yine gıdıkladı onları.
“Akşam gelince mısır patlatalım, keyif yapalım.” dedi.
Akşam oldu.
Çocuklar sütünü içti.
Annelerinin onlar için yapıp bıraktığı keki yedi.
Ödevler bitti. Ne de olsa akşama mısır keyfi vardı.
Saatler ilerledi.
Çocukların uykuları geldi.
Herhalde anneleri yine bir annenin ya da bir bebeğin
hayatını kurtarıyordu.
...
O günden sonra anneleri bir daha hiç gelemedi.
O gün, başka bir hayatı kurtarırken annelerinin hayatı bitti.
O gün insan kılığına girmiş bir cani, gözü dönmüş bir
psikopat, elini kolunu sallayarak, can kurtarılan bir yerde,
cankurtaran bir insanı katletti.
O günden sonra çocukları anne keki yiyemedi, mısır
patlatmak istemedi.
O gün, o cani, annesinin yolunu gözleyen çocukların,
doktorunu bekleyen hastaların, daha yaşayacak çok güzel
günleri olan eşin, evlatlarıyla gurur duyan ana-babaların
hayallerini çalarak gitti.
Doktor olmak
böyle bir şeydi işte.
Bazen, kendinden
ve evinden önce
hastalarının
gelmesiydi.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
08
TÜKENMİŞLİK
SENDROMU
Sağlıklı düşünemeyen, depresyona giren veya girmek üzere olan
bir Aile Hekimi, halka ne kadar yardımcı olabilir?
Meslektaşlarımızın % 24’ü her gün, % 20’si
haftada bir kaç kez işi bırakmayı düşünüyor.
Çünkü, 100 aile hekiminden 93’ü tükendiğini
hissediyor.
// LEVENT TUNA
KONUK YAZAR
Antalya 9 nolu ASM’de
Aile Hekimi
İstatistiklere göre, dünyada yaklaşık 350
milyon kişi depresyonda. 21. yüzyılla birlikte
hayatımızda etkisini arttıran depresyonun
görülme sıklığı, son dekatta üç katına çıkmış
durumda.
2030 yılında, işgörmezliğe bağlı yaşam yılı
kaybının en önemli nedeni olarak da karşımıza
depresyonun çıkması bekleniyor. Bundan 16 yıl önce, milenyumda,
depresyonun tahmini maliyeti 83 milyar dolar olarak hesaplandı.
Birçok tıbbi hastalıkta olduğu gibi, depresyon tedavisinde de en
erişilebilir sağlık görevlileri arasında, birinci basamak doktorları öne
çıkıyor; nerdeyse her üç antidepresan reçetesinden ikisini aile hekimleri yazıyor.
Bu kadar sık karşılaşılan bir hastalığın tanısını koyma, tedavisini
düzenleme ve takibini yapma aile hekimleri için bir zorunluluk haline
gelmiş durumda.
Zira, artan depresyon prevalansının sadece psikiyatristler tarafından
takip edilmesi de imkansız.
Sonuçta, çağımızın hastalığı depresyonun tanı-tedavisinde major rolü
oynayacak, toplumun sağlığını koruyacak, dolayısıyla depresyonun
yol açtığı işgörmezliğin getireceği kötü ekonomiyi engelleyerek ülke
ekonomisine büyük katkıda bulunacak olan kişiler, aile hekimleridir.
Soru şu:
Sağlıklı düşünemeyen, depresyona giren veya girmek üzere olan bir aile
hekimi, bu konuda halka ne kadar yardımcı olabilir?
67 ilden 1372 aile hekiminin katıldığı çalışmada, aile hekimlerine, işe
giderken nasıl bir psikolojide oldukları, mesleği bırakmayı düşünüp
düşünmedikleri gibi bir dizi soru yönelttik.
Aldığımız yanıtlar bizleri şaşırtmadı.
İşte, aile hekimlerinin tükenmişlik tablosu.
MASLACH TÜKENMİŞLİK ÖLÇEĞİ
(Maslach burnout inventory manual) kullanılmıştır.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
09
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
10
AHEF’TEN
HABERLER
02
GEÇTİĞİMİZ AY İÇERİSİNDE YAŞANAN ÖNEMLİ GELİŞMELER
01
SAĞLIK RAPORLARI //
AHEKON 2016 ÇALIŞMALARI //
AHEF Yönetim Kurulu, AHEKON için çalışmalarını ara vermeden
sürdürüyor. Son olarak, 15 firmanın ürün müdürleriyle iftar
yemeğinde bir araya gelen yönetim kurulu üyeleri, 70 ilde il
dernekleriyle örgütlenmesini tamamlamış olan AHEF’in son 9
ayda kurumsallaşmada kat ettiği yolu anlattı; ASM Yaşam Dergi’yi,
Radyo Aseah’ı, AHEKON Çalışma Grubuyla birlikte hazırlanan
bilimsel programı tanıttı.
AHEKON’un artık bir marka olduğu vurgusunun yapıldığı
buluşmada, aile hekimlerinin kendi kongrelerine sahip çıktığı ifade
edildi. AHEKON 2016’nın konuk listesinde Sağlık Bakanı ve UEMO
(Avrupa Aile Hekimliği Birliği) Başkanı gibi isimlerin de yer aldığı
kaydedildi. AHEKON 2016’nın bilimsel programında yer alacak
konular ve hocaların da tanıtıldığı yemekte, alanında uzman 6 kurs
eğitimcisinin kurslar düzenleyeceği aktarıldı.
Davete katılan sektör temsilcileri, AHEKON’un önemine
inandıklarını ve destek vermeye hazır olduklarını ifade etti.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
AHEF Strateji Grubu, genç sporcu
ölümlerinin önüne geçecek önemli
bir çalışmaya imza attı. “Spor
İçin Sağlık Raporu Verirken Bir
Daha Düşünün” başlıklı bir video
hazırlayan strateji grubunun
üyelerinden Uzm. Dr. Levent Tuna
Şengöz, raporun basit bir kağıt
parçası olmadığını, sporculara
gerekli tetkikler yapıldıktan
sonra rapor verilmesi gerektiğini
vurguladı.
“Sağlık İçin Spor, Spor İçin Sağlık
Şart” diyen AHEF Genel Sekreteri
Uzm. Dr. Erkut Coşkun, söz konusu
raporların öneminin, toplumda
bulduğu karşılıktan çok daha ciddi
olduğuna vurgu yaptı; AHEF’in
hazırlamakta olduğu algoritmanın
bu konuda aile hekimlerine ışık
tutacağını söyledi.
Konunun önemi ulusal basının
da dikkatini çekti. Gazeteler ve
internet siteleri konuyla ilgili
haberleri sayfalarına taşırken,
AHEF Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Gürsel Özer de CNN Türk
televizyonuna verdiği röportajda,
meslektaşlarını, sporcuları ve
aileleri, sağlık raporlarının ciddiye
alınması konusunda uyardı.
11
03
04
05
DEFİN NÖBETLERİ //
TAHEV KONGRESİ //
AYAHED’DEN REKOR //
Defin nöbetleri Danıştay kararıyla
kaldırıldı. Yıllardır Aile Hekimlerine
yüklenen bir angarya olan defin
nöbetleri konusunda bir çok il
derneğimiz mücadele etmekte,
yerel mahkemelerde bir çok başarı
elde etmekteydi. Bu beraberlik
sürecine son nokta İSTAHED’in
Danıştay’a açtığı davanın lehimize
sonuçlanması ile konuldu.
Bu yıl 10.’su düzenlenen TAHEV
İstanbul Aile Hekimliği Kongresi,
3-4 Haziran’da Medeniyet
Üniversitesi’nde gerçekleşti.
Aydın Aile Hekimleri Derneği, üye
oranıyla rekor kırdı.
Mezarlık Yerlerinin İnşası ile Cenaze
Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik için Danıştay’a
açılan davada, defin nöbetlerinin
hukuksuz olduğu tescillendi. Böylece,
binlerce aile hekimi hakkında
soruşturma açılmasına neden olan
ve adeta bir cezalandırma yöntemine
dönüşen defin nöbetinin dayanağı da
ortadan kalktı.
Sağlık Bakanlığı tarafından,
Müsteşar Prof. Dr. Eyüp Gümüş
imzasıyla yayınlanan yazıda ise
Defin Ruhsatı Düzenleme yetkisi
verilmesi ve nöbet görevinin,
belediye hekimi bulunan yerlerde
belediye hekimlerince; belediye
hekimi yoksa İl Sağlık Müdürlüğü ve
Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde görevli
doktorların dahil edileceği bir
havuzla planlanması istendi.
İki gün süren kongre, bilimsel
içeriği kadar aile hekimliği
sistemine ilişkin programıyla da
ilgi gördü. Kongrenin ilk gününde
THSK Başkan Yardımcısı Dr. Savaş
Başar Kartal ve AHEF Yönetim
Kurulu Başkanı Dr. Gürsel Özer’in
katılımıyla “Aile Hekimliğinde
Gelecek Yeni Dönem” konulu forum
düzenlendi.
Dr. Gürsel Özer, aile hekimlerinin
asli işleri dışında konularla
uğraşmaktan mesleki tükenmişlik
yaşamaya başladığını belirtti;
nöbet konusunda ise ihtiyaç hali,
gönüllülük ve uygun hak edişin
nöbet durumunun ayrılmaz ayakları
olduğunu vurguladı.
Kongrenin ikinci gününde ise AHEF
Sosyal Projeler Komisyon üyesi Dr.
Şule Güçlü Şakrak başkanlığında,
AHEF Örgütlenme Komisyonu Üyesi
Dr. Esin Ayfer Çulha’nın katılımıyla
“Daha Güçlü Aile Hekimliği İçin
Örgütlenme ve Birliktelikler” konulu
oturum düzenlendi.
AYAHED Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Taner Balbay ve Başkan
Yardımcısı Dr. Ali Demir, yıllık
izinlerini alarak sahaya çıktı.
Her sabah saat 07:30’da
başlayıp 19:00’lara kadar süren
ziyaretlerinde, Balbay ve Demir,
120 ASM’den 83’üne ulaştı;
sorunları tespit ederek notlar aldı.
Ziyaret edilen ASM’lerin
fotoğrafları, AYAHED’in sosyal
medya gruplarında yayınlandı.
Ziyarette, birlikte hareket etmenin
önemine dikkat çeken AYAHED
ekibi, 245 olan üye sayılarını 290’a
yükseltmeyi başardı.
Böylelikle, Aydın Aile Hekimleri
Derneği, üye oranını %90’ın üzerine
çıkararak müthiş bir örgütlenme
sağlamış oldu.
AYAHED’in temasları, saha
ziyaretleriyle sınırlı kalmadı.
Yönetim Kurulu üyeleri, Aydın
Büyükşehir Belediye Başkanı ve ilçe
belediye başkanlarıyla da görüşme
fırsatı buldu.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
12
BARSAK MİKROBİYOTASI
Vücudumuzu bakterilerle paylaştığımızı farkında mısınız?
Özellikle kalın barsaklarımızdaki miktar oldukça yüksek rakamlarla ifade edilir.
Vücudumuzu
bakterilerle
paylaştığımızın
farkında
mısınız?
Vücudumuzdaki
bakterilerin
toplam
yüzey alanı,
tenis kortu
büyüklüğünde.
İnsandaki
// PROF. DR. TARKAN KARAKAN gen sayısı
35 bin iken,
KONUK YAZAR
barsak bakteri
Gazi Üniversitesi
gen sayısı
Gastroenteroloji Bilim Dalı
2 milyonun
Öğretim Üyesi
üzerindedir.
Barsaklarımızdaki toplam bakteri sayısı,
vücudumuzdaki toplam hücre sayısının
10 katıdır. Yani kişinin sadece onda biri
insan, onda dokuzu ise bakteridir. Bazı
bilim adamları, barsak mikrobiyotasını
“sanal organ” veya “unutulmuş organ”
olarak isimlendirir.
Bu durumun farkına varan ABD, Avrupa
Birliği ve Çin, büyük bütçeler ayırarak 5
yıl önce insan mikrobiyom (bakteri geni)
projesi başlattı.
Doğumdan itibaren barsaklarımıza ilk
yerleşen Lactobacillus ve Bifidobacteri
denilen yararlı bakterilerdir. Sezeryanla
doğan bebeklerin barsaklarına, hastane
ortamının, doktorun, hemşirenin elindeki
bakteriler bile yerleşebilir. Normal
doğumda ise annenin doğum kanalındaki
laktobasiller bebeklerin barsaklarına
yerleşir. Anne sütü yararlı bakterileri
hızla arttıracak prebiyotik içermektedir.
Annenin barsağındaki yararlı bakteriler,
anne sütü ile çocuğa geçmektedir.
Hayatın kabaca ilk 5 yılında, barsak
bakteri yapımız şekilenir.
İskandinav ülkelerinde yapılan ve bu
yıl yayınlanan bir çalışmaya göre, 5 yaş
civarında iki kez antibiyotik tedavisi
almak, erişkin yaşta obeziteyi ve İBH’nı
2-3 kat arttırmaktadır. Çocuklarda barsak
mikrobiyotasında bozukluk; otizm, alerjik
hastalıklar, obezite, inflamatuvar barsak
hastalığı, spastik kolon ve öğrenme ile
ilgili bozukluklara neden olmaktadır.
Erişkinlerde ise romatoid artrit, çölyak
hastalığı, kolon kanseri, İBH, İBS, DM,
metabolik sendrom, insülin direnci
sebeplerindendir. Bu listeye her yıl
yeni bir hastalık eklenmektedir.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
RUH SAĞLIĞI VE BARSAK BAKTERİLERİ
“Ne alakası var?”
Çok alakalı. Barsak beyin ekseni yoluyla,
bakterilerin ürettiği seratonin ve benzeri
maddelerin; depresyon, panik atak,
endişe, hatta şizofreniyle ilişkili olduğunu
gösteren çalışmalar bulunuyor.
Bu yıl yapılan bir çalışmada, depresyon
hastalarının barsaklarında sağlıklı
insanlardan farklı olarak bir bakteri
(Oscillobacteria) olduğu gösterildi.
Hayvan çalışmalarında da barsak
mikrobiyotası bozulan hayvanların,
öğrenme ve hafıza yeteneklerinin azaldığı
gözler önüne serildi.
OBEZİTE VE BARSAK BAKTERİLERİ
Obezitenin nedenlerinden biri, Batı tipi
yaşam tarzı. Fast-food ve dondurulmuş
hazır gıdalar hem hijyenik değil hem de
barsaktaki bakteri yapısını değiştiriyor.
Bilinçsiz ve yanlış antibiyotik kullanımı
da obezite üzerinde etkili. Amerika’da
antibiyotik kullanım haritası, obezite
haritasıyla örtüşüyor.
Türkiye’de obezite, alerjik hastalıklar
ve inflamatuvar barsak hastalıkları
hızla artıyor. Özellikle 20 yıl önce 5 yaş
civarında olan kişilerde, günümüzde
bu hastalıklarda patlama yaşanıyor. Bu
durum, antibiyotiklerin yaygın kullanıldığı
zaman dilimine denk geliyor.
Nature dergisinde yayınlanan çalışmada,
biri obez, diğeri zayıf olan iki tane tek
yumurta ikizi fareye, zayıf bir insandan
alınan bakteriler nakledildiği zaman, obez
farenin aynı gıdaları yemesine rağmen
zayıfladığı gözlendi. Unutulmamalıdır
ki; barsak bakteri yapısını olumlu yönde
değiştiremezseniz, kilo vermek pek
mümkün değil. Fransa’da yapılan bir
çalışmada, diyet verilen obezlerden
sadece barsak bakteri yapısı belirli şekilde
olanların kilo verdiği görüldü.
Gelecekte az kalori diyetlerindense
mikrobiyota değiştirici diyetler gündeme
gelecek.
KOLON KANSERİ VE BARSAK BAKTERİLERİ
Yediğimiz besinler bakteriler tarafından
da sindiriliyor, bazen toksik maddeler
oluşabiliyor. Kolon kanseri hastalarında,
sağlıklı insanlardan farklı bakterilerin
olduğu ve bu bakterilerin kanserojen
üretebildiği, bunun da polip ve kansere
yol açtığı çeşitli çalışmalarla gösterildi.
KARACİĞER YAĞLANMASI
(NON-ALKOLİK STEATOHEPATİT)
Bu yıl yapılan bir çalışmada, obez ve
yağlı karaciğeri olan çocuklara 6 hafta
probiyotik verilmesi ile kilo azalması,
karaciğer yağ miktarında %30’a yakın
azalma ve kan testlerinde düzelme
görüldü.
Bu da siroz, karaciğer kanseri, alkole bağlı
karaciğer hastalıklarının önlenmesinde
çok önemli.
FEKAL MİKROBİYOTA NAKLİ
Fekal mikrobiyota nakli, kısaca dışkı
transferi. Her ne kadar itici olsa da
dünyada giderek artan bir tedavi
yöntemi. İlk kez ABD’de kronik C.difficle
enfeksiyonu için kullanılmaya başlandı.
Tüm antibiyotiklere dirençli olan bu
hastalarda %96 başarı sağlandı. İlk olarak
İBS denenmiş olmasına rağmen anlamlı
sonuç alınamadı.
Amsterdam’da DM hastalarına
uygulanıyor. İlk sonuçlar başarılı, insülin
direncini oldukça azaltıyor. Gelecekte
birçok hastalıkta uygulanması mümkün.
Fekal mikrobiyota nakline ilgi çok yoğun
ancak henüz bilimsel çalışma aşamasında
olduğu için bu tedaviyi uygulamak zaman
alacaktır.
Fransa’da, Amerika’da ve bazı ülkelerde
bakteri bankası oluşturulmaya başlandı,
birçok hastalığa tanısal kit üretmek için
harekete geçildi.
Barsak mikrobiyotası, henüz çok yeni ama
tıpta birçok hastalığın içine girmesi, tanı
ve tedavide yer alması bekleniyor.
Geçmiş 20 yıl, “genetik çağı” iken, gelecek
20 yılın, ‘’mikrobiyota çağı’’ olması
muhtemel görünüyor.
Ülkemizde beslenme alışkanlığımız (hızla
değişmekle birlikte) batı ülkelerinden farklı.
Bu nedenle kendimize özgü bir barsak
bakteri yapımız olması muhtemel. Bunun
çalışılmasıyla, bize özel tanı ve tedavi
yöntemleri geliştirilebilir.
Umarım gelecekte daha fazla bilim insanı
ülkemizde bu konuya eğilir ve böylece bu
yarışta geri kalmayız.
14
YURTDIŞINDA AİLE HEKİMLİĞİ
İSVEÇ’TE AİLE HEKİMİ OLMAK
İSKANDİNAVYA’NIN EKONOMİ VE REFAH SEVİYESİ BAKIMINDAN EN GELİŞMİŞ ÜLKESINDE HEKİMLİK
Ebeveyn çocuğunu aşıya getirmezse, aile hekimi aileyi ikna etmeye çalışıyor. Aile ikna olmazsa, hekim, sosyal hizmetlere suç
duyurusunda bulunabiliyor. Çocuğu ailesinden alan sosyal hizmetler, konuyu çocuk istismarı kapsamında değerlendiriyor.
Değerli Meslektaşlarım, Mart
2015’te İsveç’e gerçekleştirdiğim
seyahatimde, bir ASM’yi de ziyaret
etme ve gözlemleme fırsatı buldum.
İskandinavya’nın ekonomi ve refah
seviyesi bakımından en gelişmiş
ülkesinde, aile hekimliğinin hangi
şartlarda yapıldığını sizlerle de
paylaşmak istedim.
// BURAK KORKMAZ
Öncelikle fiziki şartları anlatarak
başlamak istiyorum. ASM; EKG, defibrilatör ve ameliyathane masasının
da bulunduğu dopdolu bir Acil Servis; engelliler için
düşünülmüş çözümler; Türkiye’deki ASM’lere oranla
oldukça ferah hatta lüks sayılabilecek donanımda
odalarıyla dört dörtlük bir yapıya sahipti.
KONUK YAZAR
Aile Hekimi
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
İsveç, ASM’lerde çalışacak doktor sayısını bölge nüfusuna
göre belirliyor. Benim ziyaret ettiğim ASM’de 7 doktor
çalışıyordu. Genellikle, ASM’ler ülkedeki büyük sağlık
şirketleri tarafından yönetiliyor. Tüm giderleri de bu
şirketler tarafından karşılanan Aile Sağlığı Merkezlerinde hekimler sadece maaş alıyor. Benim inceleme
fırsatı bulduğum ASM’nin sahibi ise 3 doktordu.
İsveçli meslektaşlarımızın kayıtlı kişi sayısı ortalama
1500. Günde 8 saat ve tabii ki randevu ile çalışıyorlar. Bir
günde en fazla 10 hasta bakıyorlar. Cumartesi günleri 4
saat mesai yapıyorlar ve sadece kendi kayıtlı hastalarına
acil hizmeti veriyorlar. Aile hekiminden randevu almak
isteyen hasta, önce aile hekiminin hemşiresi ile muhatap
oluyor. Hemşire gerekli önerilerde bulunuyor ya da ilaç
yazıyor. Hastanın şikayetleri geçmezse aile hekimi için
randevu veriliyor. Ev hastaları ile yatalak hastaların takip
ve tedavisi de aile hekimlerinde.
15
Mesai saatleri, 10:00-18:00 olarak
belirlenmiş. İsteyen doktor, saat
18:00’den sonra ek mesaiye
kalabiliyor. Ek mesai ücretleri oldukça
yüksek. Hafta içi 2 saat ek mesai
yapan bir doktorun 3 saat izin hakkı
oluyor. Pazar günü 8 saat ek mesai
yapan doktor ise 16 saat izin hakkı
kazanıyor. Mesai azaltma uygulaması
da bulunuyor. İsteyen doktor, her gün
iki saat erken çıkarak borçlanabiliyor.
İsveç’te, performans ya da
ceza puanı uygulaması yok.
Eğer ebeveyn çocuğunu aşıya
getirmezse, aile hekimi arayarak ya
da ev ziyaretinde bulunarak ikna
etmeye çalışıyor. Aile ikna olmazsa
hekim, sosyal hizmetlere başvurarak
suç duyurusunda bulunabiliyor.
Çocuğu ailesinden alan sosyal
hizmetler, konuyu çocuk istismarı
kapsamında değerlendiriyor.
Ülkenin aşı programında bizdeki
kadar çok aşı bulunmuyor; çünkü
gerek görülmüyor. Bebeğe ilk aşı 3
aylıkken yapılıyor; BCG’ye 6 aylıkken
başlanıyor. Aile herhangi bir aşı
yaptırmak isterse reçete ediliyor.
İsveç’te gebe izlemleri de aile
hekimleri tarafından yapılmıyor. Anne
adayları hastanelerde takip ediliyor.
Bebek izlemleri ise hemşireler veya
ebelerce yapılıyor. Hastalık olursa
doktor çağırılıyor. Hemşireler basit
ilaçları yazabiliyor. Ülkedeki doktor
açığı yardımcı personellerle kapatılıyor.
Hastanelere refakatçi alınmıyor,
hastaların evde bakımları yardımcı
sağlık personeli tarafından
karşılanıyor. Halkın bu konudaki
memnuniyeti çok yüksek.
Aile hekimlerine, obezite izlem ve
kronik hasta takip zorlamasında
da bulunulmuyor. Doktorlar, kronik
hastalıklar için gerekli reçeteleri birer
yıllık düzenleyebiliyor. Hasta, o bir yıl
boyunca, hiç doktoruna uğramadan
ilaçlarını eczaneden alabiliyor. İsveç’te
adli ve defin nöbetleri, bizdeki gibi
Aile Hekimleri’nin sorumluluğunda
değil. Adli tıp nöbetleri, uzmanlar
tarafından hastanelerde tutuluyor.
Defin nöbetleri için ise şirketler
ve şirket doktorları bulunuyor. Aile
Hekimleri hiçbir şekilde acil serviste
de çalışmıyor.
Aile hekimine giden hasta, 200 Kron
(70 TL) para ödüyor; 900 krondan
sonrasında ödemeyi devlet yapıyor.
Bir yıl içinde, 500 krona kadar ilaç
faturasının tamamını; 500 ila 1000
kron arasındaki faturanın %70’ini
vatandaş ödüyor; ilaç bedeli 2400
kronun üstüne çıkarsa devlet
tarafından ödeniyor.
Annelik ve babalık izni 240 iş
günü. Ebeveynler dilerlerse bu
izinleri birbirlerine devredebiliyor.
Yıllık izin ise 25 iş günü. Doktorlar
izne ayrıldığında yerlerine mesai
arkadaşları bakıyor. ASM’ler,
hastaneler ve sağlık bakanlığı,
komplike olmayan bir bilgisayar
programıyla birbirine bağlı.
Aile hekimlerinin maaşlarına gelince.
İsveçli meslektaşlarımız ayda 14-16
bin TL ücret alıyor. Marketlerdeki
fiyatlar Türkiye ile aşağı yukarı aynı,
sadece ekmek ve su pahalı fakat
yerleşim yerlerinde, musluklardan su
içmek mümkün. Benzin ve otomobil
fiyatları da hemen hemen Türkiye
ile aynı. Ancak tüm ürünlere %25
oranında KDV uygulanıyor.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
16
KONYA AİLE HEKİMLİĞİ DERNEĞİ
KONAHDER
KONGRESİ
Konya Aile Hekimliği Derneği,
26 - 29 Mayıs 2016 tarihleri
arasında KONAHDER Kongresi’ne
ev sahipliği yaptı.
Mevlana’nın huzur şehri Konya’da
gerçekleştirilen kongreye, AHEF
İkinci Başkanı Dr. Fevzi Turgut, THSK
Başkan Yardımcısı Dr. Savaş Başar
Kartal, Kanser Daire Başkanı Dr.
Murat Gültekin, Konya Halk Sağlığı
Müdürü, Konya Tabib Odası Başkanı
ile Türkiye’nin birçok ilinden yaklaşık
350 hekim katıldı.
Dr. Fevzi Turgut, kongrede, Savaş
Başar Kartal ile cumartesi nöbetleri
konusunu görüşme fırsatı da buldu.
Turgut, aile hekimliğinde nöbet
tutulmasının doğru olmadığını;
ancak ihtiyaç olması halinde,
gönüllük esasına göre, uygun
hak edişle, güvenlik ve personel
kaygısı yaşanmadan uygulanması
gerektiğini ifade etti.
Nöbetler nedeniyle aile hekimliğinin
2 yılının heba olduğunu söyleyen
Turgut, düzenlemeler yapılmazsa
işini iyi ve severek yapan hekimlerin,
aile hekimliğinden uzaklaşacağı
kanaatini de dile getirdi.
Fevzi Turgut, Kanser Daire Başkanı
Dr. Murat Gültekin ile de kanser
taramalarını görüştü. Turgut,
birbirine koordine ve entegre
olmayan bilişim sistemleri
nedeniyle, hastanın farklı
kurumlarda gereksiz vakit
kaybettiğini ve aile hekimlerinin iş
yükününün arttığını vurguladı.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
Kongrede fark edilen önemli
noktalardan biri, Konya Halk Sağlığı
Müdürlüğü ile Konya Aile Hekimliği
Derneği’nin, diğer illere örnek
olacak şekilde, iyi ve uyumlu bir
işbirliğinde olmasıydı.
Kongre kapsamında, HASAM’lar ve
kişiye ait veri paylaşımı konuları
ele alınırken, iller arası uygulama
farklılıkları nedeniyle ortaya çıkan
hak kayıpları da tartışıldı.
THSK Başkan Yardımcısı Dr. Savaş
Başar Kartal, bir soru üzerine,
gönüllük ve makul ücret üzerinde
çalışmaların düşünüldüğünü ancak
bu konuda net bir bilgi vermek için
henüz erken olduğunu ifade etti. Bu
açıklamalar, KONAHDER Kongresi’ne
katılan hekimler tarafından olumlu
karşılandı. Zira, daha önce yapılan
görüşmelerde, bu istekler sert bir
şekilde reddedilmişti.
Konya Aile Hekimliği Derneği,
Konya’da nöbete katılım oranının
yüksekliğini dile getirdi. Müdürlükten
alınan verilere göre, yaklaşık 600
aile hekiminin ve 600 aile sağlığı
çalışanının katıldığı bir aylık nöbette,
300 civarı hasta bakılmıştı.
KONAHDER yönetimi, bu durumunun
etkin ve efektif olmadığını, bu alanda
yapılan harcalamalarla en az 2 yeni
ASM yapılabileceğini ifade etti.
AHEF İkinci Başkanı ve AHEF Hukuk
Komisyonu Başkanı Dr. Fevzi Turgut,
huzurlu ve verimli kongre için
KONAHDER Yönetim Kurulu
ile Düzenleme Kurulu’na
teşekkürlerini iletti.
AHEKON:2016
ETKİNLİKLER, PROGRAMLAR VE KONAKLAMA HAKKINDA DETAYLI BİLGİ www.ahekon.com ADRESİNDE
Türkiye’nin Aile Hekimliği uygulamasında en prestijli kongresi olan AHEKON
16-20 Kasım 2016 tarihleri arasında Antalya Gloria Golf Resort Hotel Belek’te gerçekleşecektir.
Kongrenin güçlü ve bilimsel içeriği tüm beklentilerinizi karşılayacaktır.
Bu yıl yedincisini gerçekleştireceğimiz AHEKON, 23 bin aile hekiminin ulusal kongresidir.
Kongre içeriği aile hekimlerinin emeği ile hazırlanan, alanında önde gelen yerli ve yabancı
akademisyenlerin bulunduğu AHEKON 2016’da sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyacağız.
Türkiye’nin aile hekimlerinin bir arada olacağı, deneyimlerimizi, sıkıntılarımızı, başarılarımızı
paylaşacağımız, bilimsel ve sosyal yönlerimizi ön plana çıkaracağımız, birey ve ailelere sürekli ve
çok yönlü sağlık hizmeti veren, biyolojik, klinik ve davranış bilimleriyle iç içe olan
AHEKON’a sizleri davet etmekten onur duyuyoruz.
Saygılarımızla
Dr. Gürsel Özer
Uzm. Dr. Erkut Coşkun
Dr. Hacı Yusuf Eryazğan
AHEF Yönetim Kurulu Başkanı
Kongre Bilimsel Sekreteri
Kongre Genel Sekreteri
18
COTARD SENDROMU YA DA ÜLKEMİZDE DAHA ÇOK BİLİNEN ADIYLA:
YÜRÜYEN CESET SENDROMU
Ölü olduğuna net bir şekilde inanan hasta, bu iddiasını ispatlamak için intihar girişiminde bulunabiliyor; zaman zaman da
ölümsüz olduğu düşüncesine kapılıyor. Hastalar, ilaç ve beyne elektrik şoku uygulanmasıyla tedavi edilmeye çalışılıyor.
Dilimizde bir deyim vardır. Genellikle çok zayıf, güçsüz
kimseler için ya da yorgunluk ve üşengeçlik gibi
sebeplerle yürümeye dahi zorlanan kişileri tanımlarken “Canlı
Cenaze Gibisin” denir.
“Yürüyen Ölü Sendromu” adı da verilen “Cotard Sendromu”,
nöropsikiyatrik bir bozukluk. Beyin tümörleri, depresyon,
panik atak, şizofreni ya da paranoyalarla ortaya çıktığı
belirtiliyor.
Bu bir benzetme tabii. Ama kendini gerçekten canlı cenaze
gibi hisseden kişiler olduğunu biliyor musunuz?
Tanımlanması, 136 yıl öncesine dayanıyor olsa da ender
görülen bir hastalık olması dolayısıyla kesinleşmiş bir tedavi
yöntemi bulunmuyor.
İlk olarak 1880 yılında Fransız Nörolog Jules Cotard
tarafından tanımlanan ve adını bu doktordan alan Cotard
sendromuna yakalananlar, ölü olduklarına inanır.
Vücudunda kan olmadığını iddia ederler, bedeninden
çürümüş et kokusu geldiğini söylerler hatta teninde gezinen
kurtları görüp görmediğinizi sorarlar.
Cotard sendromu sık görülen bir hastalık değil neyse ki ama
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Ruhsal Bozukluklar
listesine girmiş durumda. İstatistiklere göre, gelişmiş
ülkelerde ve kadınlarda görülme sıklığı daha fazla. Hastalığın
ortaya çıkma yaşı ise ortalama 52..
Hastalar, ilaç ve beyne elektrik şoku uygulanmasıyla tedavi
edilmeye çalışılıyor. Ağır vakalarda ise hastalar gözlem
altında tutuluyor.
Birkaç yıl önce, Amerika’da yaşayan 17 yaşındaki Haley Smith,
bu hastalıkla mücadele eden kişilere umut oldu.
Genç kız, hastalığın ortaya çıkışını, “Sınıfta otururken birden
kendimi ölmüş gibi hissettim. Revire gittim, hemşire her şeyin
normal göründüğünü söyledi. Eve doğru giderken içimde
birden mezarlığa gidip, diğer ölülerle yakın olma isteği doğdu.”
sözleriyle anlattı.
Hastalık, herşeyini kaybetmiş olduğu duygusunun hakim
olmasıyla başlıyor. Bu duygu öyle baskın oluyor ki, hasta
bir süre sonra fiziksel kayıplar yaşadığını da düşünüyor;
önce vücudunun belirli bir bölümünü ardından tüm
bedenini kaybettiğini hissediyor. Bu da ölüm duygusunu
beraberinde getiriyor.
Mezarlıkta piknik yapmak isteyen, korku filmlerinde
zombi gördükçe rahatlayan Smith, tüm bu semptomlarla 2
yıl tek başına mücadele etti. Kimseye birşey anlatamadığını
söyleyen genç kız, tedaviye ancak
19 yaşında başvurdu.
Ölü olduğuna net bir şekilde inanan hasta, bu iddiasını
ispatlamak için intihar girişiminde bulunabiliyor; zaman
zaman da ölümsüz olduğu düşüncesine kapılıyor.
Söylediğimiz gibi, hastalığın kesin bir tedavisi yok. Ancak
terapisti, ailesi ve erkek arkadaşından destek alan Haley
Smith, kendini yürüyen bir ölü gibi hissetmeyi bıraktı.
HALEY SMITH //
Sendrom, beynin amigdala bölümünde
yer alan ve yüzleri tanımayı
sağlayan alandaki
fonksiyon bozukluğundan
kaynaklanıyor
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
19
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
20
İDEALİST BİR
AİLE HEKİMİ
Görev yaptığı Aile Sağlığı Merkezi’ni kendi elleriyle inşa etti.
Kemer’e 4 bin 100 kişiye hizmet veren bir ASM kazandırdı.
İyilik perilerini bilirsiniz.
Genellikle masallarda karşımıza çıkar. Ne zaman
birinin başı sıkışsa, sihirli değneğiyle yardıma koşar.
Antalya’nın da bir iyilik perisi var. O bir doktor. Bir aile
hekimi. Dr Hülya Uçak...
2011 yılında Türkiye’de aile hekimliği uygulamasına
geçilince, Hülya Uçak evinden ve ailesinden 300
km uzakta bir köyde görev yapmaya başladı. 2.5 yıl
sonra, Dr. Uçak’ı ailesine kavuşturacak bir gelişme
oldu. Kemer Arslanbucak Mahallesi’ne, özel-sanal aile
sağlığı merkezi açılacaktı. Hülya Uçak bu işe talip oldu.
ASM yapılmaya uygun bir bina bulunamayınca Dr. Hülya Uçak, eski bir evi
ASM’ye dönüştürmeye karar verdi. Tıpkı külkedisi gibi peşmürde halde olan
bu bina, gerçekten Sindrella’ya dönüştürülebilir miydi? Ayağına dolanan
angaryalar, normalden fazla kira isteyen ev sahipleri, Sindrella’nın üvey
kardeşlerini aratmayacak cinstendi güçlük çıkarma konusunda. Sağlık
bakanlığı, özel ASM yapımını hekime bırakıyordu. Yani yapayalnızdı Dr. Uçak.
Hemen çalışmalara koyuldu. Hiç birşey masallardaki gibi kolay olmuyordu
elbette. En başta sihirli bir değneği yoktu Dr. Hülya Uçak’ın. Ama bitip
tükenmez bir enerjisi ve azmi vardı.
Bina önce eski kıyafetlerinden arındı yani sadece dört duvarı kalacak şekilde
her yanı yıkıldı, söküldü. Tüketici kredisi çeken Dr. Uçak, binanın içini ve
dışını tadilattan geçirdi ve o köhne binayı 4 bin 100 kişiye hizmet veren bir
ASM’ye dönüştürdü.
Üstelik masallardaki iyilik perileri gibi saat 12’yi çaldığında kaybolup
gitmedi Hülya Uçak. Kendi elleriyle yaptığı o ASM’de, kronik hastalık takibi;
obezite; kadın, bebek, çocuk, gebe izlem ve aşı yapıyor. Hem de aslında
bir doktorun görevi olmayan, sarf malzeme alımı, fatura ödemeleri, gelen
telefonlara cevap verme, hastaları yönlendirme, resmi yazışmalar yapma gibi
birçok angarya işten fırsat bularak.
“İşletmecilik değil aile hekimliği yapmak istiyorum” diyor Dr. Hülya Uçak.
Sözleşmesi şu an feshedilse, ASM’ye yaptığı harcamayı, bakanlıktan, binasını
yenilediği mülk sahibinden ya da yerine gelecek yeni hekimden talep
edemiyor.
Bir hemşire ile birlikte birinci basamak koruyucu hekimlik görevini
yürüten Dr. Hülya Uçak, Sağlık Bakanlığı’ndan, tek birimli ASM’lerin izin
kesintileri, özel-sanal ASM şartları ve hekimlik dışı işler konusunda yeni
düzenleme talep ediyor. Sağlıkta şiddet yasasının çıktığı ve özlük
haklarının iyileştirildiği; hekimlere hakettikleri değerin verildiği bir güne
uyanmak da tüm meslektaşları gibi Dr. Hülya Uçak’ın da hayali.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
21
PERSONEL BULMAK ZOR //
• Tek hekimli ASM’lerde, izin
kesintisinden dolayı hemşire
bulmak güç. Hülya Uçak, 9
ay hemşiresiz ya da geçici
hemşirelerle hizmet verdi.
• Gideri tam gün üzerinden
verilmediği için ASM’de tam gün
temizlik görevlisi de çalıştırılamıyor.
Temizlik işleri de Dr. Uçak ve
hemşiresine kalıyor.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
22
SOSYAL PROJELER
VE ORGANİZASYON KOMİSYONU
Biz proje ve organizasyonları düşünen, üreten, planlayan bir komisyonuz. Türkiye’deki
her bir aile hekimi de bu proje ve organizasyonları hayata geçiren, değerli birer neferler.
-Türkiye ön adını almalıyız!
-Kamu yararı statüsüne geçebiliriz!
-Profesyonel anlamda proje ve organizasyonlar üretebiliriz!
düşünceleriyle bir araya gelen komisyonumuz,
Aralık 2015’te çalışmalarına başladı.
2015 AHEF Genel Kurulu sonucunda göreve gelen
yeni yönetim kurulumuzun kararı ile AHEF Sosyal
Projeler ve Organizasyon Komisyonu oluşturuldu.
// ŞULE GÜÇLÜ ŞAKRAK
“İzmir’den Urfa’ya, Sinop’tan Antalya’ya tüm Türkiye‘ye
hitap eden Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu, ‘aile
KONUK YAZAR
hekimliği denince ilk akla gelen’, ‘sahanın tek hakimi’
Sosyal Projeler ve Org.
olarak değerlendirildiğine göre, ‘Türkiye’ ön adına
Komisyonu Sekreteri
sahip bir federasyon olmalıyız” düşüncesiyle
Aile Hekimi
çalışmaya başladık.
Ulusal ve uluslararası düzeyde, aile hekimlerince toplum yararına olabilecek her türlü sosyal
projeyi ve organizasyon faaliyetlerini planlamak
ve gerçekleşmesini sağlamak,komisyonumuzun
amacıdır. Aile hekimleriyle ilgili komisyon
toplantılarını, kongreleri, seminer ve konferansları
planlamak ve düzgün işleyişini sağlamak da
komisyonumuzun görevleri arasındadır.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
AHEF Sosyal Projeler ve Organizasyon Komisyonunun
Başkanı Gaziantep hekimlerimizden Dr. Jülide Aksoy’dur.
Gönüllülük esası ve il derneklerinin yönetim
kurullarının da onayıyla komisyona katılan
üyelerimiz: Dr. Yusuf Başak (Osmaniye), Dr. Şule Güçlü
Şakrak (İstanbul), Dr. Yakup Şahin (Adana), Dr. Uğur Uçar
(İstanbul), Dr. Sezer Kirkizoğlu (İstanbul), Dr. Kadir Can
Tuncel (Adana), Dr. Füsun Sevingil (Tekirdağ), Dr. Birol
Kocaman (İzmir), Dr. Faruk Saccı (Kayseri), Dr. Ayşegül
İçkin Yalçın (Denizli), Dr. Tuğba Öztürkmen (Gaziantep),
Dr. Feryal Özdemir Ceylan (Samsun), Dr. Osman Gencer
(Burdur), Dr. Ayşe Nurdan Karagöz (Sakarya), Dr. Nermin
Tekgül (Ankara), Dr. Serdar Çeliktaş (Antalya), Dr Hülya
Uçak (Antalya), Dr. Elif Kuruefe (Bursa), Dr. Hacı Mehmet
Erdoğan (Osmaniye)
Komisyonumuz ilk toplantısını Kasım 2015’te
İstanbul’da gerçekleştirdi. Bu buluşmada görev
paylaşımı yapıldı; komisyonun yönergesi yazılarak
görev tanımı ve sınırları belirlendi. Komisyon olarak,
“Türkiye” ön adını almak, ardından da Kamu Yararına
Çalışan Dernek statüsüne geçmek amaç edinildi. “Bu
amaca ulaşmakta eksiklerimiz nedir, neler yapabiliriz”
diye beyin fırtınası gerçekleştirdiğimizde, komisyon
üyelerimizin, profesyonel anlamda proje hazırlama,
proje yazma ve proje başvuru işlemleri konusunda
eğitim alması gerekliliği öne çıktı. Proje hazırlama
konusuna hakim Serap Gültekin Güler’den Şubat
ayında İzmir’de 3 günlük bir eğitim alan tüm
üyemlerimiz, profesyonel proje hazırlayabilme ve
yazabilme konusunda sertifika sahibi oldu.
Bu toplantıdan sonra, yapılabilecek proje konuları
belirlendi ve İç İşleri Bakanlığı Dernekler Dairesi
Başkanlığı ile iletişime geçildi.
23
İlk olarak, AHEF’in bu güne kadar yaptığı
etkinliklerin yazılı hale getirilmesi, düzenlemiş
olduğu kongrelerin proje formatında yazılması için
planlama ve hazırlık yapıldı.
Halk yararı gözeten ve ASM’lerimizde
hastalarımızla iletişim problemlerimizi çözmeye yardımcı olabilecek bir proje yapmaya karar
verdik. Konumuzu “Sağlık Okuryazarlığı” olarak
belirledik ve ASM‘lerimizde uygulayabileceğimiz,
hasta bilgilendirmesini arttırmaya yönelik “Küp
Not Projesi” için ön hazırlık yaptık. Farklı iletişim
kanallarını kullanarak ve çeşitli ortamlarda bir
araya gelerek projeyi detaylandırdık ve yazdık.
Dernekler masasına hibe başvurusunda bulunduk.
İç İşleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın
kısıtlamalarından dolayı projenin içeriğinden
bahsedemiyorum ama federasyonumuzun
profesyonel anlamda yaptığı ilk proje olacağı
için komisyonumuzun büyük bir heyecan
içinde olduğunu söyleyebilirim. Bu heyecan
motivasyonumuzu da arttırdı.
Bir diğer projemiz ise şu günlerde 12 ilde uygulanmaya başlayacak olan
“Sağlıklı Bebek Gülen Anne” projesi. Ailelere doğru bebek - çocuk bakımını
ve hijyenini öğreterek, hijyen problemlerine bağlı gelişebilecek önlenebilir
hastalıkların önüne geçilmesi amacıyla başlattığımız bu projede, Prima
firması ile proje ortağı olduk. Prima, proje katılımcısı aile hekimlerine,
hastalarına dağıtılmak üzere bilgilendirme broşürü, bebek bezi ve hijyen
malzemeleri gönderecek; zaten bölgelerine hakim olan aile hekimleri
ihtiyaç sahibi tüm bebek ve çocuklara bu hediyeleri iletecek, beraberinde
hijyen ve bakım eğitimi vererek bilgilenmeye katkı sağlayacak.
Biz, heyecanlı, birbiriyle uyumlu ve çalışkan bir ekibiz. Komisyon üyelerimiz, yepyeni bir fikir ile uyanıp “Şunu yapabilir miyiz acaba?” diye ekibimizle
paylaşarak güne başlayabiliyor. Tüm ekibimizin motivasyonunu yükselten
bu şevk; 6 aylık bir komisyon olmamıza rağmen aramızdaki sinerji, AHEF
adına güzel projelere ve organizasyonlara imza atmamızı sağlıyor.
Daha birçok projede federasyonumuz için omuz omuza çalışmayı
sürdüreceğiz.
Komisyonumuz, hem proje hazırlamadaki ilk
deneyimimizi gözden geçirmek hem de “Sağlık
Okuryazarlığında Aile Hekiminiz Yanınızda”
proje-sini görüşmek üzere mayıs ayında Antalya’da
bir araya geldi. Bu projedeki amacımız, hastaların,
aile hekimleri aracılığıyla sağlık konularında
bilgilenmesini sağlamaktı.
Halkımızın, ASM’lerdeki bekleme salonlarında
izleyip bilgilenebileceği spot bilgiler içeren video
çekimleri yaptık. Hazırlanan videolar ASM’lere
iletilecek ve böylece görsel anlamda da halkımıza
ulaşmış olacağız.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
24
DADAŞLAR DİYARI
ERZURUM
PALANDÖKEN’İN ETEKLERİNDEKİ ŞEHİR
Havası sert, insanı mert, Nene Hatun’un diyarı,
kurtuluş mücadelemizin gururla başladığı kent.
Iğdır Aile Hekimleri Derneği’nin ardından, bu ayki
konuğumuz Erzurum Aile Hekimleri Derneği.
Dernek Başkanı Dr. Yavuz Selim Aydın’dan
Erzurum’u, Erzurum’da Aile Hekimliğini ve
ERDAHED’i dinledik.
ERZURUM HSM İLE GÖRÜŞME
Erzurum Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mahmut Uçar
ile de görüşen ERDAHED Başkanı Dr. Yavuz Selim
Aydın, görüşmeye dair detayları dergimiz için
kaleme aldı.
ERZURUM’DA AİLE HEKİMLİĞİ
Aile hekimlerinin, Erzurum’daki çalışma şartlarını,
şehrin Aile Hekimliğine bakışını, geçiş süreçlerini,
mesleğimiz için yapılabilecekleri Erzurum’daki Aile
Hekimlerinden dinledik.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
25
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
ERZURUM AİLE HEKİMLERİ DERNEĞİ
ERAHED
ASM YAŞAM DERGİ’NİN BU AYKİ KONUĞU YİNE YENİ KURULAN BİR DERNEK
Erzurum’da 71 tane ASM bulunuyor. Bunların 18 tanesi tek birimli ASM. 6 tane de entegre ASM’nin
bulunduğu şehirde, toplam 246 tane aile hekimi görev yapıyor. Derneğin 3 ayda ulaştığı üye sayısı ise 80.
// YAVUZ SELİM AYDIN
KONUK YAZAR
Erzurum Aile Hekimleri
Dernek Başkanı
Aile Hekimi
ERAHED, 2016 yılının Nisan ayında
faaliyete geçmiş, çiçeği burnunda
bir dernektir. Şu an 80 üyeye sahip
olan derneğimiz, ilimizdeki tüm aile
hekimlerinin üye olduğu bir yapıya
kavuşma hedefindedir.
Kuruluş sürecinde en büyük desteği meslektaşlarımızdan
görmüş olmamız, bu derneğin gerekliliğini ve birlikte
hareket etmenin önemini bir kez daha göstermiştir. Valilik
ve başta Sayın Dr. Mahmut Uçar olmak üzere tüm Halk
Sağlığı Müdürlüğümüz tarafından destek görmek de
bizleri ayrıca mutlu etmiştir.
ERAHED’in kurulmasındaki asıl
amaç, elbette ki, şehrimizde görev
yapan aile hekimlerinin birliğini
sağlamak, gerektiği zaman destek
olmak ve mesleğimizi geliştirmektir.
Sayın Uçar, göreve geldiği günden bugüne, ilimizdeki
tüm ASM’lerde görevli aile hekimleri ve aile sağlığı
çalışanlarıyla düzenli görüşmeler yaparak sahanın
sesine kulak vermiş ve ilimizdeki sağlık politikalarının
geliştirilmesinde ekip çalışmasının önemini göstermiştir.
Derneğimizin kurulum aşamasında ciddi sıkıntılarla
karşılaşmamış ve hatta destek görmüş olmamız dolayısıyla
kurucu başkan olarak kendimi şanslı görmekteyim.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
Karşılıklı diyaloğun aile hekimleri ve aile sağlığı
çalışanları üzerindeki pozitif etkileri, halkımıza kaliteli
hizmet olarak yansımaktadır.
27
ERZURUM’DA AİLE HEKİMLİĞİ //
Şehrimizde, 24 Kasım 2008’de uygulanmaya başlanan Aile Hekimliği, bölge insanımızın hakettiği sağlık hizmetine
kavuşmasını sağlamıştır. Bu geçiş sürecinde, elbette sıkıntılar yaşanmış, uyum problemleri olmuş; ama tüm bu
sorunlar zamanla aşılmıştır. İlk yıllarda, aile hekimliğinin, temel amacı doğrultusunda gerçekleştirilmesi sayesinde,
memnuniyet oranları da yüksek seviyelerde olmuştur. Ancak her geçen gün artan iş yükü ve angaryalar nedeniyle aile
hekimliği sistemi tüm Türkiye’de olduğu gibi ilimizde de tıkanmaya başlamış ve işlemez hale gelmiştir.
Aile hekiminin her işi yapabilecek bir kudrette görülmesi ve ikinci basamakta yaptırılamayan hizmetlerin de aile
hekimlerine yıkılmak istenmesi, vatandaşımızın aldığı sağlık hizmetinin kalitesini etkilemektedir. Unutulmamalıdır
ki, aile hekimliği bireye karşı verilen bir hizmet olup koruyucu sağlık hizmetlerini kapsamaktadır. Ve ne yazık ki, hali
hazırda bir kanunu olmadan yönetmeliklerle yürütülmeye çalışılan aile hekimliği, hak ettiği değeri görememekte, her
geçen gün artan iş yükü ve angaryalar, mutsuz aile hekimleri ve mutsuz aile sağlığı çalışanları yaratmaktadır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, hekim ve aile sağlığı çalışanlarımız son derece özverili ve duyarlı görev yapmaktadır.
Umudumuz, bundan sonraki süreçte aile hekimliği uygulamasının hak ettiği değerde yoluna devam etmesidir.
ERAHED, yeni bir dernek olmasına
karşın, etkinliğini kısa zamanda
göstermiş, iki bilimsel toplantı
gerçekleştirmiştir:
İlkinde, Atatürk Üniversitesi
Endokrin ve Metabolizma Ana
Bilim Dalı’ndan öğretim üyesi sayın
Prof. Dr. Habib Bilen hocamız, “Tip
II Diyabette Tanı Tedavi ve Takip
Protokolleri” konusunu ele almıştır.
İkinci olarak da yine Atatürk
Üniversitesi Pediatrik Endokrinoloji
Ana Bilim Dalı’ndan öğretim üyesi
Prof. Dr. Hakan Döneray hocamız,
aile hekimlerinden gelen talep
üzerine, “Çocuklarda Boy Kısalığı
ve Diyabet” konusunda sunum
gerçekleştirmiştir.
Derneğimiz ayrıca, Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu tarafından ŞubatMayıs aylarında yürütülen BOH
(Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar) ile
ilgili, İstanbul, Ankara ve Erzurum
merkezli, yaklaşık 5000 kişiyi
kapsayan bir saha çalışmasına dahil
olmuş, destek vermiştir.
ERAHED olarak, bundan sonra da
sağlık alanındaki gerek bilimsel
gerek toplumsal tüm çalışma
ve organizasyonlar içerisinde
yerimizi alacağız.
İlimizde, başta kanser taramaları
olmak üzere, gerçekleştirilen tüm
sağlık taramaları, muayene ve
takip edilen kronik hastalıklarla
ilgili önemli bilgi ve veriler elde
edilmesine olanak sağlamıştır.
KETEM merkezi ile ortak yaptığımız
tarama çalışmalarında gördük ki,
bölgemizde kanser şüphesi ve hatta
kanser vakalarında artış yaşanmakta;
özellikle GİS kanserlerinde bir
artış görülmektedir. Bölgemizde
artışına tanıklık ettiğimiz bir
diğer sağlık sorunu ise kronik
akciğer rahatsızlıklarıdır. Bunların
başında da KOAH gelmektedir. Bu
hastalıkla mücadele kapsamında,
halkımızın bilinçlendirilmesi,tütün
ve ürünlerinin kullanılmasının
kısıtlanması ve daha temiz bir
çevre için gerekli çalışmaların
yapılması planlanmalıdır.
Erzurum’da toplam 71 ASM’miz
mevcuttur. Bunların 18’i tek birimlik
ASM’lerdir. Bunun dışında 6 tane
de entegre ASM’miz bulunmaktadır.
Toplamda 246 adet Aile Hekimliği
Birimimizle hizmet verilmektedir.
Erzurum ve ERAHED olarak,
sağlıklı bir toplum, yaşanabilir bir
çevre ve daha iyi gelecek nesiller
için çalışmalarımıza tüm hızıyla
devam edeceğiz.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
28
ANNE GÖZÜYLE HEKİM
DOKTOR ANNESİ OLMAK
Nejla Eryazğan, 21 yıllık bir öğretmen. Gaziantep’te, Şanlıurfa’da birçok okulda görev yaptı. Binlerce çocuğu var.
3’ü kendi kanından, kendi canından. Yetiştirdiği birçok çocuk doktorluğu seçti, iki evladı gibi.
Emekli öğretmen Nejla Eryazğan, ASM Yaşam Dergi’ye, hekim annesi olmayı anlattı.
Sevgili hekimler, önce teşekkürle başlamak
isterim, derginizde bana da yer verdiğiniz için.
Hekim, hikmet bilen hikmet dağıtan kişidir;
benim bakışımla, Tanrı’nın şifa dağıtan
ellerisiniz siz.
// NEJLA ERYAZĞAN
KONUK YAZAR
Emekli Öğretmen
En kutsal meslek, öğretmenlik diye düşünürdüm.
Ta ki, iki oğlum tıbbı kazanıncaya dek. O günden
sonra fikrim değişti. Biz öğretmenler, temel
atıp harcını koyuyoruz. Asıl zorlu yolu hekimler
sürdürüyor hem de ömür boyu.
Doktor annesi olunca, bu mesleğin çilesini,
meşakatini daha iyi anlıyor, daha çok takdir
ediyor insan.
Duygularımı yazıya dökmeye başlayınca, aklım
Erzurum’a gitti:
18’ine yeni basmış bir genç… Erzurum
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanıyor.
Şanlıurfa’dan Erzurum’a… Terör nedeniyle
güzergah değişince, yolculuk 17-18 saati
buluyor. Evladından haber almadan bir
annenin gözüne uyku girer mi? O Erzurum’a
varıncaya kadar, bildiğiniz bütün duaları
okuyorsunuz. O zamanlar cep telefonları da yok.
Yurdun telefonundan haftada bir anca sesini
duyabiliyorsunuz.
Dedim ya, yolu da işi de meşakatli hekimlerin.
Oğlum intörn olduğunda, teknoloji imdadımıza
yetişti. Cep telefonu, uzağı yakın etti. İlk
hastasını, ilk nöbetini, şifa bulmalarını sağladığı
kişileri, ilk kaybını, hepsini anlattı telefonda.
O anlatırken, içindeki insan sevgisini, meslek
aşkıyla pır pır eden yüreğini hissettim hep.
“Evet” diyordum, “İnsana hizmet, Allah’a hizmettir,
ibadettir. Sakın bunlardan vazgeçme, çünkü bir
insanı kurtarmak bütün insanlığı
kurtarmak gibidir.”
Anılar o kadar çok ki. Bütün hastalarını
tanıdım. Yaptığı hizmetlere şahit oldum. Mezun
olduğunda ben de mezun olmuş hissetim,
tanıklığımla, paylaşımlarıyla.
Erzurum yolları az gelmiş olacak ki, askerliğini
Çukurca Jandarma Komando Taburu’nda yaptı.
Haftalarca sesini duyamadım. Arayabildiğinde,
“Anne merak etme, dağdaki karakollara gidiyorum;
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
oradaki askerlerin sağlık muayanelerini
yapacağım; oralarda telefon çekmiyor’’ diye
teselli etti beni. Terörle mücadelede hem hekim
hem asker olarak görev yaptığını sonradan
öğrendim. Ama ana yüreği ile hep hissettim.
Hep onunlaydım.
Şimdi, sivil toplum kuruluşu olan Aile Hekimleri
Dernekleri Federasyonu’nda hizmetlerine
devam ediyor. Sivil toplum örgütlerinin
demokrasiler için ne denli önemli olduğunu
biliyorum. Ailesini, çocuklarını bırakıp mücadele
vermeye gidiyor. Onun mücadelesini gördükçe,
“keşke” diyorum; hekimlerimiz kendi işlerine
odaklanabilse.
Ama nafile...
Hergün değişen mevzuat.. Can yakıp can
alabilen hasta yakınları… Hele buna hiç aklım
ermiyor. Gecesini gündüzüne katıp tek derdi
acıları dindirmek, insanların hayat kalitesini
artırmak olan bir hekime nasıl şiddet uygulanır?
Umarım birgün oğlum ve meslektaşları, hak
ettikleri saygıyı görebilir.
Belki de başarının, insan olmanın sırrı budur:
Zorluklarla mücadele edip mutlu yaşamak…
Emin olun sizler bunu başarıyorsunuz.
Mutlu olun, huzurlu kalın, Allah’ a emanet olun
sevgili hekim evlatlarım.
Gecesini gündüzüne
katıp tek derdi acıları
dindirmek, insanların
hayat kalitesini
artırmak olan bir
hekime nasıl şiddet
uygulanır?
BEN
AİLE
HEKİMİYİM
29
Büyük insanlık gemide güverte yolcusu, trende üçüncü mevki, şosede yayan ... Büyük insanlık.
Büyük insanlık sekizinde işe gider, yirmisinde evlenir, kırkında ölür ... Büyük insanlık.
Ama umudu var büyük insanlığın, umutsuz yaşanmıyor... Nazım Hikmet Ran
Ben, aile hekimiyim; büyük insanlığın
yaşadığı bir mahallede. Kızların gelin
olduğunu görü-yorum; bebeklerin büyüyüp
okula başadığını.
“Sen kimsin benim karımı arıyorsun?” diye
bana küfür eden gebemin kocasına istediğim
cevabı veremedikçe, işe gelirken ayaklarım
geri çekmeye başladı.
Ve koah hastalarımın, dalından düşen
sonbahar yaprakları gibi göçüp gittiğini, bir
kış sabahı.
Anlayacağınız, bu işi yapan her meslektaşım
gibi, ben de sistemin çok da iyiye gitmediğini
düşünüyorum.
Ben, aile hekimiyim; bir bebek zamanında
topaç gibi sağlıklı doğduğunda, aileme bir
bebek katılmış gibi sevinirim. Bir hastam
kanser teşhisi aldığında onunla beraber
mücadele ederim.
Benim de “aile hekimliği yapılamaz hale
geldi” dediğimde, hayata geçireceğim çeşitli
planlarım var artık.
Kapıdan içeri giren hastamın ilaç
alacak parası var mı yok mu bilirim.
Kayınvalidesinden çeken derdini bana
anlatır. Yeni işe giren sevincini bana anlatır.
Erzurum’un orta halli, yoksulu çok, zengini
yok bir mahallesinde, 4 yıldır aile hekimiyim
anlayacağınız.
Üniversiteden beri, birinci basamak hekimi
olmak istedim. Nesiller benimle beraber
sağlıklı büyüsün diye. Zaten hekim olmayı
da insanlara faydalı olurken kimse bana
karışamasın diye; zamandan, sistemden ve
düzenden bağımsız olarak insana faydalı
olabilmek için istemedim mi?
Zaten tıp fakültesi okuyan herkesin içindeki
iyilik yapma arzusu ,diğerlerine göre birazcık
daha fazla değil mi? Hepimiz yola, dünyayı
iyileştirebilirmişiz gibi çıkmadık mı?
Peki ne oldu da yıllar içerisinde hergün
işe daha isteksiz gelir olduk? İnsanlardan
korkmaya başladık çünkü.
Seksen yaşında dedeler, ben otur demeden
oturmayacak kadar saygılıyken bana karşı;
onyedi yaşındaki bir çocuk tarafından tehdit
edildim ciddi ciddi. Artık gençlerle ilk
diyaloğumda kapıyı açık tutuyorum.
Ben “Hastalarıma nasıl daha fazla faydalı
olurum?” derken, birbiri ardına sıralanan
dayatma işlerin ve nöbetlerin arasında
soluksuz kaldım.
// ÖZGÜR DEMİR CİNİSLİ
KONUK YAZAR
Erzurum Ertuğrul Gazi ASM’de
Aile Hekimi
Ama bu işi yapmaktan ne zaman vazgeçerim
onu bilemem.
Çünkü tüm olumsuzluklara rağmen,
poliklinik odasında hastamla başbasa
kaldığımda, beni heyecanla dinleyen genç
annelerin gözlerindeki minnettarlık ya da
4-5 yaşlarında bir hastamın kapıdan çıkarken
bana gönderdiği öpücük, beni tekrar motive
etmeye yetiyor.
Erzurum’un bu yürekleri büyük, hayatları
küçük insanlarıyla beraber yola devam.
Büyük insanlığın umuduna tutunmuş
gidiyoruz anlayacağınız.
...
Umutsuz yaşanmıyor.
Ben “Hastalarıma nasıl
daha fazla faydalı
olurum” derken, birbiri
ardına sıralanan
dayatma işlerin ve
nöbetlerin arasında
soluksuz kaldım.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
30
AVRUPA
UEMO
AİLE HEKİMLERİ BİRLİĞİ
ASİL ÜYESİ OLDUĞUMUZ UEMO’NUN İLKBAHAR KONSEYİNDEN, DESTEK MEKTUBU İLE YURDA DÖNDÜK
AHEF, uluslararası arenada gücünü arttırdı. UEMO’nun destek mektubu, 10-11 Haziran 2016’da Portekiz’de
gerçekleştirilen ilkbahar konseyinde, delegelerimiz Dr. İlknur Gürel ve Dr. Mehmet Tansu Dere’ye takdim edildi.
UEMO’NUN MİSYONU NEDİR? //
• Genel uygulama alanında
eğitim, pratik ve hasta bakımında
en yüksek standartların
oluşturulmasına katkıda bulunmak,
• Sağlık sisteminde aile
hekimlerinin rolünü savunmak,
• Aile hekimlerinin etik, bilimsel,
mesleki, sosyal ve ekonomik
çıkarlarını desteklemek;
hastalarının yararına uygulama
ile gereken özeni gösterebilme
özgürlüklerini güvence altına
almak,
• Üyelerin birleşik görüşlerini
UEMO NEDİR? //
// İLKNUR GÜREL
KONUK YAZAR
Bursa 11 Eylül ASM’de
Aile Hekimi
Avrupa Genel Pratisyenler/Aile Hekimleri Birliği UEMO, Almanya,
Fransa, Belçika, Hollanda ve İtalya’nın girişimleriyle 1967’de
Paris’te kuruldu; zamanla gerek Avrupa’da gerekse Avrupa
Birliği’nde yer edinmeyi başardı.
1975’te bir alt komite kurularak, Avrupa Doktorlar Daimi Komitesi
ile tıbbi kimliklerin karşılıklı tanınması kabul edildi.
1986’da ilk büyük kazanım olan Avrupa’da Genel Pratisyenlik için
eğitimde minimum standart eğitim garantisi, Avrupa direktifi ile
kabul edildi. 1992’den bu yana UEMO resmi konsültatif statüdedir.
21 Ocak 2009’da UEMO tüzel kişilik kazandı.
// M. TANSU DERE
KONUK YAZAR
Manisa Aile Hek. Der. Bşk.
Aile Hekimi
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
belirlemek; onları ilgili Avrupa
otoriteleri ile uluslararası
kuruluşlara uygun kanallarda
temsil etmek,
2016 bahar toplantısı, Avusturya, Belçika, Hırvatistan, Çek
Cumhuriyeti, Finlandiya, Almanya, Macaristan, İrlanda, İtalya,
Lüksemburg, Malta, Norveç, Portekiz, Romanya, Slovakya,
Slovenya, İspanya, İsveç, Hollanda, Birleşik Krallık, Fransa ve
Türkiye’nin üye ülkeler; Litvanya’nın da gözlemci ülke olarak
katılımıyla 10-11 Haziran’da Porto (Portekiz)’de gerçekleşti.
• Avrupa’daki diğer sağlık
örgüleri ile işbirliği yapmak
(WHO:Dünya Sağlık Örgütü,
WONCA: Dünya Aile Hekimleri
Organizasyonu, CPME:Avrupa
Doktorları Daimi Komitesi,
UEMS:Avrupa Tıp Uzmanları Birliği,
PWG:Avrupa Genç Doktorlar Daimi
Çalışma Grubu gibi)
31
UEMO’NUN YAPISI NASILDIR? //
UEMO, Avrupa ülkelerinde genel pratisyenlik uygulamalarını en iyi temsil eden ulusal, hükümetlerden bağımsız, sivil bir
organizasyondur. Yönetim, üye ülkelerin birliklerinin adaylığıyla ve seçimle dört yılda bir belirlenir. 1967-71 yılları arasında
Belçika başkanlığında başlayan yönetimi sırasıyla Hollanda, Fransa, İngiltere, Almanya, Danimarka, İrlanda, Portekiz, İtalya ve
İsveç devralmıştır. 2015-2018 yılları arasında, İtalyan delegasyonu adına Dr. Aldo Lupo başkanlık yapmaktadır.
Yönetim, bir başkan, diğer ülkelerden dört başkan yardımcısı, bir genel sekreter ve bir mali sekreter/sayman tarafından
yürütülmektedir. Ev sahibi ülkeden seçilmekte olan başkan, genel sekreter ve sayman, yetkililerle komite arasında temasları
yürütür, genel kurul toplantılarını hazırlar, kurul kararlarının uygulanması ve korunmasından sorumludur.
UEMO’NUN POLİTİKALARI NEDİR? //
Genel Pratisyenlik/Aile Hekimliğinin tanımı, aile hekimliği mesleki eğitiminin içeriği, mesleki eğitimin uygulanması, aile
hekimliğinde sürekli eğitim, ekip çalışması, kalite değerlendirmesi, hasta-hekim ilişkisi, aile hekimliği pratiğinin organizasyonu,
veri işleme, profesyonel sorumluluk, sağlığın geliştirilmesi, geleceğe yönelik insan gücünün planlanması ve finansmanı,
UEMO’nun politikalarının temelini oluşturur.
19-20 Ekim 1994 tarihindeki konferansta WONCA, SIMG ve Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi Ofisi işbirliği içinde oybirliği ile
“Aile Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Sonuç Belgesi” kabul edilmiştir.
Buna göre;
• Aile Hekimliği mesleki eğitiminin süresi en az 3 yıl olmalıdır.
• Aile Hekimliğinin uzmanlık eğitimi,diğer uzmanlıklarla aynı noktadan başlamalıdır.
Eğitimin en az yarısı çalışma ortamında geçmelidir.
• Aile Hekimliği eğitiminin tüm süreçleri, hastane eğitimleri dahil, genel pratisyenlerin
sorumluluğunda yapılmalıdır.
• Aile Hekimliği eğitiminde yaşam boyu öğrenme sürecinin olduğu dikkate alınmalıdır.
AHEF’İN UEMO YOLCULUĞU
BU YOLCULUK, 2011 YILININ EKİM AYINDA, KIBRIS’TA GERÇEKLEŞTİRİLEN 2. AHEKON’UN ARİFESİNDE BAŞLADI.
AHEF’in UEMO ile ilk teması, 2011 yılında oldu.
Manisa’da 2. Kıbrıs AHEKON’unun eğitim komisyonu çalışmaları
sırasında, Prof. Dr. Mehmet Urgan’ın katkıları ve dönemin AHEF
başkan yardımcısı Dr. Tayfun Çiğdem’in önerisiyle uluslararası
arenaya açılma kararı alındı.
Uluslararası arenaya açılma konusu, şu an Manisa Aile
Hekimleri Derneği (MAHED) Başkanlığı görevini yürütmekte
olan Dr. Mehmet Tansu Dere’ye yönlendirildi.
Uzun soluklu mail ve telefon trafiği sonucunda, UEMO Başkan
Yardımcısı ve Malta delegesi sayın Portelli Demajo’ya ulaşıldı.
EKİM 2011
Dönemin AHEF Başkanı Dr. Hasan Eraydın, Dr Tansu Dere ile birlikte,
UEMO Adaylık başvurusunu UEMO Başkan Yardımcısı Portelli Demajo’ya iletirken.
Kıbrıs Ahekon 2011‘e davet edilen Portelli, AHEF’in yapmış
olduğu kongreden çok etkilendi. Dönemin AHEF Başkanı Dr.
Hasan Eraydın’ın yazdığı UEMO üyeliğine başvuru dilekçesiyle
birlikte ülkesine dönerken, Aile Hekimleri Dernekleri
Federasyonu’nun UEMO’ya üyeliği için elinden gelen gayreti
göstereceğini söyledi.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
32
UEMO
AVRUPA Aİ
UEMO’NUN
İSTANBUL
DEKLARASYONU //
AHEF’İN UEMO YOLCULUĞU //
Kongreden bir hafta sonra, Hasan
Eraydın’ın yerine başkan seçilen Murat
Girginer de UEMO hassasiyetini sürdürdü.
Böylece, Dr. M. Tansu Dere ve Dr. Zafer
Kalaycıoğlu, ortak hazırladıkları “Türkiye’de
Aile Hekimliği Uygulaması” sunumuyla
UEMO Torino Toplantısına katılmak üzere
İtalya’ya gitti. Dr. Tansu Dere’nin İtalya’da
yapmış olduğu sunum ayakta alkışlandı
ve Türkiye derhal observer yani gözlemci
statüsüne alındı.
UEMO, ülkelerin içinde oluşabilecek
sorunlarda, gücü nezlinde ortak kararlar
alarak destek verir. Avrupa Komisyonu’nda
devam etmekte olan birçok kanun
maddesinin revizyon süreçlerine müdahil
olur ve kanunların aile hekimlerinin ve
sağlık sisteminin modernizasyonu lehine
çıkması yönünde uğraş verir. Nitekim
delegeler de sempozyum esnasında
çalışma gruplarına ayrılır; ertesi gün de
grup kararlarını tartışıp sonuca bağlamaya
çalışır. Komplike bir sistemleri vardır.
8-9 Haziran 2012’de Madrid UEMO
toplantısında Türkiye’nin tam üyelik
sertifikası AHEF’e teslim edildi. Bu müthiş
bir başarıydı, çünkü Aile Hekimliği öncesi
dönemde, Türkiye, UEMO’dan kırmızı kart
görmüştü.
UEMO, ülkemizdeki meslektaşlarının
yaşadığı sorunlardan da delegasyonumuz
sayesinde haberdardır. Türkiye’deki aile
hekimliği uygulamasını dışardan bir göz
olarak gözlemlediklerinde, ülkemizde
hekimlerin üzerindeki iş yükünü ve kayıtlı
kişi sayısını yüksek bulmaktadırlar.
AHEF’in UEMO’ya üye olması, ülkemizdeki
sağlık sisteminin gelişmesi açısında büyük
önem taşımaktadır. Zira, UEMO, Avrupa
Birliği ülkelerindeki birinci basamak
ve koruyucu hekimliği temsil eder;
sağlık politikalarının belirlenmesinde
danışmanlık görevi vardır. Örneğin
Avrupa Komisyon kararlarını ivedilikle
UEMO’ya bildirmesi için Brüksel’de bir
avukatları bulunur.
AHEF, 14-16 Kasım 2013’te 23 ülkeden
100 delegenin katılımıyla gerçekleşen
UEMO Sonbahar Genel Konseyi’ne ev
sahipliği yapmıştır. İstanbul’da düzenlenen
konseyde, acil nöbetleri konusunda
yine bir başarı öyküsü yazılmış ve
üyelerin tümünün katıldığı oylamada
tam bir oybirliğiyle destek bildirgesi
yayınlanmış; kısa süre sonra hastane
nöbetleri askıya alınmıştır.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
AHEF’in, UEMO’nun bir üyesi
konumunda olduğunun kabulüyle
ve Aile Hekimleri ile Pratisyen
Hekimlerin kabiliyetlerinin
irdelenmesi sonucunda; UEMO
(Avrupa Aile Hekimleri Birliği),
hastane imkanlarıyla yerine
getirilmesi gereken acil tıbbi
müdahale kapsamının, aile
hekimlerinin ana görevleri
arasında olmadığı yönünde kesin
görüş bildirir. Hasta güvenliği, bu
acil tedavi hizmetinin ilk yardım
uzmanlarınca ve ilk yardım için
yeterli teçhizata sahip bölümlerde
verilmesini gerekli kılar.
Aile Hekimleri, aile hekimliği
ve genel tıbbi uygulamalar
kapsamındaki tıbbı sorunlara
müdahale etmek amacında ve
kabiliyetindedir.
UEMO (Avrupa Aile Hekimleri
Birliği), hasta güvenliğinin
ve klinik yönetiminin
mükemmeliyeti açısından, Türkiye
Aile Hekimlerinin, aile sağlığı
merkezlerinde aile hekimi olarak
görev yapmaları; acil sağlık
hizmetlerinin ise hastanelerin
acil bölümlerinde, acil
hekimlerince sağlanması yolunda
yürüttükleri haklı mücadelelerini
kat’i olarak destekler.
33
AİLE HEKİMLERİ BİRLİĞİ
DESTEK MEKTUBU
AİLE HEKİMLERİ DERNEKLERİ FEDERASYONU’NUN, UEMO’NUN TAM DESTEĞİNİ ALDIĞINI GÖSTEREN MEKTUP
9-11 Haziran 2016’da Portekiz Porto’da
gerçekleştirilen İlkbahar UEMO konseyinde,
delegelerimiz Dr. İlknur Gürel ve Dr.
Mehmet Tansu Dere’nin çabalarıyla, İstanbul
Konseyinin ardından bu kez de tüm UEMO
üyesi Avrupa Birliği ülkelerinin Destek
Mektubu alınmış ve İtalyan Başkan Aldo
Lupo’nun ıslak imzasıyla AHEF’e iletilmiştir.
Bu mektuptaki kritik önem, belli başlı tek
bir soruna karşı değil; oluşabilecek her türlü
belirgin hukuksuzluklara karşı, UEMO üyesi
AB ülkelerinin AHEF’in yanında olacağıdır.
Avrupa Konseyinin birinci basamak sağlık
politikalarını oluştururken fikirlerini aldığı
bir kuruluşa, AB tam üyeliği yolunda
yürüyen hükümetimizin de saygı duyacağı
beklentimizdir. Başarmamızın temeli şudur:
Mutlu Doktor; Mutlu Hasta; Mutlu Hükümet.
Macaristan, Başkanlığı İtalya’ya devrederken, UEMO Delegasyon Başkanımız Dr. M.Tansu Dere,
Genel Sekreter Renata Papp ve dönemin UEMO Başkanı Ferenc Hajnal’dan Türkiye adına diplomasını alıyor..
DESTEK MEKTUBUNUN TERCÜMESİ //
“2016 İlkbaharında toplanan UEMO Genel Kurulu,
AHEF’in (Türkiye Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)
üyeliğini tanır ve tam asil üye oldukları 2014’den beri
yaptıkları katkılardan dolayı teşekkürlerini sunar.
UEMO, AHEF’in belirli Avrupa direktiflerine uymayan
hükümet talepleriyle karşı karşıya kalabileceği zorlukları
anlar, olayın farkındalığındadır.
UEMO bu taleplerle karşılaştığında AHEF’e hasta
güvencesini sağlayabilmesi için tam desteğini sunar.’’
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
34
BAŞARININ MİMARI
DR. TANSU DERE’NİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ
Delegasyon Başkanı Dr. Tansu Dere,
yıllar içinde oluşturduğu tecrübelere
dayanarak, hiçbir ülkede mükemmel
bir sistem olmadığını belirtiyor ve
örneklemeler yapıyor, Asm Yaşam
Dergi’de önerilerini sunuyor:
“İngiltere gibi bir ülke, aile hekimlerini
uzman kabul etmez, aile hekimlerinin
özlük haklarını uzmanlara göre düşük
tutarken; Alman meslektaşım SGK’ların,
faturalama karşılığı hasta ücretini 3 ay
sonra ödediğinden şikayetçi olur. Kuzey
ülkeleri yetki karmaşasını ön plana çıkarır
hemşirelere reçete yazma yetkisinin
verilmesini irdeler, Malta’lı meslektaşım
İngiltere’ye gidip diplomasını onaylatmak
zorunda kalırken, İspanyol aile hekimleri
Güney Amerika’dan gelen az eğitimli
kalitesiz işgücü üreten, halk sağlığını
ve kendi iş güvencesini tehlikeye sokan
hekim sorunuyla uğraşır.
Fakat Avrupa genelinde dayatmalar
pek görülmez ve gönüllülük ilkesi
esastır. En önemli örnek ise nöbet tutan
ülkelerde, kooperatifleşme sonucu,
doktorlar nöbet uygulamasını kendileri
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
düzenler ve ücret, normal işgünü
ücretinin üzerinde ödenir. Belçika’da
bu düzenlemeyi FAMGB yani Brüksel
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu
yapar. Aile Hekimi başına düşen kayıtlı
hasta sayıları azdır, işyükü analizleri
yapılıp sorumluluk alanları tespit
edilmiştir, hergün ‘sırada ne var’ diye
düşünülmez, böylece aile hekimi işine
rahat konsantre olur.
Bir de bizde sözleşmeler tek taraflıdır.
Önce bir işyükü analizi yapılmalı;
bu minvalde hemen bir BOARD
oluşturulmalı ve sözleşmelerin şartları
burada ortak akılla belirlenmelidir.
Taraflar, Sağlık Bakanlığı yetkililerinden,
AHEF’ten, saha aile hekimlerinden,
finans sektöründen, avukatlardan,
sendikacılardan, UEMO’dan gelen
gözlemci aile hekimlerinden oluşabilir.
Avrupa ülkelerinin çoğunda bulunan
Eğitim Akreditasyonu sistemi
konusunda da Ulusal Akreditasyon
Yetkili Kurulumuzu kendimizin
oluşturması gerekmektedir. Yakın bir
süreçte, Türkiye Aile Hekimliği’nin
de birçok Avrupa ülkesinde olduğu
gibi akreditasyon kredisi toplamak
zorunda kalacağını öngörüyorum. Bu
sürekli tıp eğitimi ve süregen mesleki
gelişim programlarının, eğitim ve yetkili
kurullarının kendi bünyemizde kalması
çok önemlidir.
Örneğin Belçika modelinde aile
hekimliğinizin kesintiye uğramaması
için, yılda en az 20 saat kongre toplantı
ve sempozyumlara katılmanız gerekiyor.
Bu yetkiyi ele almamız için gerekirse bir
çatı örgütü bile oluşturabiliriz. Sağlık
sisteminde en ön sırada olan; yani
insanlara nasıl hasta olunmayacağını
anlatan doktorlar olarak birliğimizi
sağladığımız sürece, Avrupa’nın en
mükemmel sistemine sahip olacağımız
günler de yakındır.”
UEMO Delegeleri Dr. İlknur Gürel
ve Dr. M.Tansu Dere, yeni AHEF
yönetim kurulu üyelerinin nezdinde
Uluslararası ilişkiler komisyonuna
verdiği değer konusunda Dr. Gürsel
Özer’e bir kez daha teşekkürlerini
sunuyor.
35
SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN
// ESRA ÖZ
KONUK YAZAR
Biyolog
Sağlık Habercisi
SAĞLIK OKURYAZARLIĞI
Sağlığın kişiye özel olduğu bireylere anlatılmalı. Aile hekimleri, kişilere birebir ulaşma fırsatı
yakaladıkları için, bu anlamda çok şanslılar. Medyada sürekli verilen reçeteler herkese uygulanamaz.
Sağlık okuryazarlığı, ilk kez duyanlara çok karmaşık ve anlaşılmaz
gibi geliyor. Oysa bu yöntemle haberleri nasıl okuyacağımızın yol
haritasını öğreniyoruz. TEDx Bahçeşehir Üniversitesi’nde yaptığım
konuşmamda da söylediğim gibi, tıpkı bir dedektif gibi hareket
edilmesi gerekiyor. Böyle olunca, insanlar oyun oynar gibi bir
alışkanlık ediniyor. Böylece, zor gibi gelen bir durum, eğlenceli ve
hayata geçirilebilir hale geliyor.
Genel Geçer Reçetelerden Uzak Durun
Sağlığın kişiye özel olduğu bireylere anlatılmalı. Aile hekimleri,
kişilere birebir ulaşma fırsatı yakaladıkları için, bu anlamda
çok şanslılar. Medyada sürekli genel geçer reçeteler verilir. Bu
reçeteler herkese uygulanamaz. Ancak medyada yer alan bu
reçeteleri insanlar zayıflamak, hastalıklardan korunmak gibi farklı
nedenlerle yapıyorlar.
Oysa genel geçer reçete verecek kadar, kanıta dayalı tıptan uzak
olan bu haber kaynakları, halk sağlığını tehdit eden bir açıklama
yaptıklarının da farkında olmuyorlar. Bilime sırtını dönen ya da
sağlık alanında eğitim almamış sözde uzmanlar, medya tarafından
ilgiyle izleniyor.
Peki neden?
Günümüzde sağlık haberciliği maalesef reklam amaçlı hale geldi.
Bu nedenle de haber kaynaklarının kim olduğu, eğitimi ya da
verdiği bilgiler sorgulanmadan olduğu gibi yayınlanıyor.
Televizyon programları tamamen para endeksli hale geldi. Parayı
ödeyen istediği gibi çıkıp konuşuyor.
Sağlıkla ilgili hiçbir eğitimi olmayan kişiler, psikolojiden
beslenmeye kadar geniş bir yelpazede açıklama yapabiliyorlar.
İnsanlara tavsiyeler veriyorlar. Hatta kitap çıkartıp “yazar oldum”
diye de ekliyorlar. “Kitap yazan kişi, uzmandır.” gibi yanlış bir algı
var. Çünkü yayın evlerinde de işler farklı yürüyor.
Karışımlar Sunan Haberlere Yaklaşmayın
Mutfağınızdaki ürünleri mümkünse yemeklerinizde kullanın.
Çünkü medyada sürekli söylenen karışımları uygulayıp yüzlerinde
oluşan hasar nedeniyle dermatoloğa giden vakalar var. “Hiçbir
zararı yok.” dediğiniz o ürünleri karıştırdığınızda, cildinize hasar
verecek hale getirebilirsiniz. Bu nedenle mutfağınızdaki ürünlerle
yapılan ve doğal olduğu iddia edilen reçetelerden uzak durmak
çok önemli!
Detoks Masalı Sürüyor
Bitkisel karışımlar bu kez karşımıza detoks ile çıkıyor. Birçok bilim
insanı ve beslenme uzmanı, detoksun yanlış olduğu belirtiliyor.
İnsanlara faydasından çok zararı olduğu dile getirilen bir
durumun, herkese açık bir şekilde sunulması, son derece vahim bir
medya kazası olduğunu gösteriyor. Fazla kilolarından kurtulmak
isteyenlerden, sıfır beden olanlara uzanan bu reçetelerin başka bir
bedeli de zayıflamak için kullanılan ilaçlar oluyor.
Zayıflama Hapları Ölüm Saçıyor
Zayıflamak uğruna içilen ve bitkisel, doğal kelimeleri ile süslenen
bu tip ilaçlar kaç can aldı hatırlıyor musunuz? İnternetten sipariş
edilen bu ilaçların içerisinde ne olduğu bilinmezken, hemen doğal
ve bitkisel kelimelerinin arkasına saklanıyorlar.
Duygularınızı Kontrol Altına Alın
Hikaye haberlere dikkat! Duygularınıza dokunan sağlık haberlerini
okurken yine dedektif gibi yaklaşmanız çok önemli. Genelde
anlatılan hikayede sizin duygularınız ön planda olur. Arka planda
neler olduğu dikkatinizden kaçabilir, bu nedenle hikaye şeklinde
anlatılan haberlerde mutlaka duygularınızdan uzak durarak
haberleri değerlendirin.
Sözde Uzmanlardan Uzak Durun
Ancak bilmiyordum ki, kitap evlerinde kitabınızın yer alması için
belli miktarda ücret ödemeniz gerekiyor. Yoksa siz hala, daha çıktığı
ilk gün çok satanlar listesine giren kitaplara inanıyor musunuz?
Sağlık ile ilgili bir konu olduğunda, herkes kendini rahatlıkla
uzman sayabiliyor. Bu nedenle, yapılan bir açıklama varsa hemen
o kişinin eğitimine bakın! Uydurulan ünvanlara dikkat edin!
Bu iş sertifikalarla ya da kurslarla alınacak bir eğitim değildir.
Televizyonda, gazetede çıkması, o kişinin konuştuğu alanla
ilgili uzman olduğunu göstermez! Kişinin ünlü olması da uzman
olduğunu göstermez!
Algılarınızla Oynatmayın!
Gazetecileri Tanıyın
Mercek altına alınan haberleri eleştirel bakış açısı ile incelemek
gerekiyor. Kendinizi Sherlock Holmes gibi hissedebilirsiniz. Sağlık
ile ilgili bir bilgi elinize ulaştığında, duygularınızdan arınıp,
tamamen objektif şekilde delilleri incelemeniz olayı çözmenizi
sağlayacak. Böylece anlatılanların doğru olup olmadığını anlamak
için adım atmış olacaksınız.
Uzman sağlık habercileri, belli etik ilkeler çerçevesinde
haber yapacaklardır. Bu bağlamda gazetecilerin haber dilini
öğrendiğinizde, haberi kimin yaptığına bakıp güvenilirlik
açısından da karar vermeniz kolaylaşacaktır. Aynı zamanda sağlık
haberciliğinde uzmanlaşmayı da desteklemiş olacaksınız.
Bunu nereden mi biliyorum? “Kokuyla Keşfet” ve “Sağlık Haberlerine
Farklı Bakış” adında iki kitabım yayınlandı. Yayın evinden kitap
yazmam için gelen teklif ile havalara uçmuştum.
Haber Başlıklarına Aldanmayın
“Her derde deva!” diye bir başlıkla karşılaşırsanız dikkatli olmanız
gerekiyor. Bir bitki her derde deva olmaz. Madem deva, neden
hastalanıyoruz hala? Neden her sene başka bir bitki moda oluyor?
“Arkasında ticari bir şeyler olabilir.” diye düşünün.
Sağlıkla ilgili haber yapan ya da okuyan herkes, bilgilere şüphe
süzgeci ile yaklaşıp sözde uzmanlar konusunda bilinçli olmalıdır.
Ancak, bilgilerin doğruluğundan emin olunduktan sonra
uygulanmalı ve paylaşılmalıdır.
Sağlıklı yaşam için,
Sağlıklı haberler okunması dileğiyle.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
SINIR TANIMAYAN
DOKTORLAR
RÖPORTAJ //
// ESİN AYFER ÇULHA DİLDÖK
AHEF ÖRGÜTLENME
KOMİSYONU ÜYESİ
Ataşehir 1 No’lu ASM’de
Aile Hekimi
38
SINIR TANIMAYAN DOKTORLAR
(Médecins Sans Frontières)
Çatışma alanlarına, savaş bölgelerine
gözlerini kırpmadan gidiyorlar.
İnsani ve tıbbi yardım götürmenin
ötesinde işkence, kötü muamele gibi
olayların önüne geçmek amacıyla
korkusuzca mücadele ediyorlar.
Onlar Sınır Tanımayan Doktorlar…
AHEF Örgütlenme Komisyonu Üyesi
Dr. Esin Ayfer, ASM Yaşam Dergi için,
Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF)
Türkiye Eş Temsilcisi Serap Öztürk
ile görüştü.
MSF Türkiye’nin şu an biri Ankara
ve biri İstanbul’da olmak üzere iki
temsilcilik ofisi, Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde toplam 4 proje alanı var.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) ile ilk
olarak 2003 yılında çalışmaya başladım.
Tıp çalışanı değilim. İdari çalışan olarak,
hem yurt içi hem yurt dışında sahada
görev yaptım. Evlenip çocuğumu büyütmek için bir süre ara verdim. Son 1,5
yıldır yuvama döndüm. Şu anda MSF
Türkiye Eş Temsilcisi olarak çalışıyorum.
Dünya MSF ile ne zaman tanıştı?
Nijerya İç Savaşı sırasında Kızıl Haç
ile birlikte çalışan bir grup Fransız
doktor ve gazeteci, şahit oldukları
insani krizlerde sadece tıbbi destek
vermenin, yaraları iyileştirmenin yeterli
olmadığına kanaat getiriyorlar. Doğal
afetlerde, ulusal sınırlardan bağımsız
olarak, ırk, din, mezhep veya politik
görüş ayrımı gözetmeksizin her insana
sağlık hizmeti vermek; savaş, soykırım
gibi büyük insanlık krizlerinde tanıklık
ettikleri işkence, kötü muamele, sağlıkta
fırsat eşitsizliği gibi konularda bir
şeylerin yapılması için mücadele etmek
amacıyla 1971 yılında MSF kuruluyor.
MSF şu anda yaklaşık 70 ülkede faaliyet
gösteriyor. Yani neredeyse dünya
ülkelerinin yarısında aktif olarak
çalışmalarını sürdürüyor. Dünya çapında
5.7 milyondan fazla bireysel bağışçısı, 35
bin gönüllüsü ve 2014 verilerine göre
1.066 milyon bütçesi olan çok büyük bir
tıbbi insani yardım kuruluşuyuz.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
MSF Türkiye’den bahseder misiniz?
MSF Türkiye ofis olarak daha çok yeni.
1,5 yıl önce çalışma izni aldık. İspanyaYunanistan operasyon merkezine bağlıyız.
Ofis yeni ama bizler Türkiye’de yeni
değiliz. Bugüne kadar Afyon, Erzincan,
Dinar, Gölcük’teki depremlerde ve benzer
akut afet durumlarında en kısa sürede
bölgeye ulaşıp çalışmaya başladık. Ayrıca
1991 yılında Irak’tan gelen mülteci
akınlarında, tıbbi insani yardım sunma
sürecinde aktif rol oynadık.
MSF Türkiye’nin, şu anda biri Ankara, biri
İstanbul’da olmak üzere iki temsilcilik
ofisi; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde
ise toplam 4 proje alanı var. Suriye’deki
150 çalışanımız dahil olmak üzere,
Türkiye-Suriye projelerinde yaklaşık
600 gönüllümüz bulunuyor.
Türkiye, MSF için çok farklı bir ülke.
Burası gittiğimiz diğer ülkelerden
farklı. Çünkü biz buraya, bu ülkenin
vatandaşlarının yardımına gelmedik.
Doğal afetler gibi istisnai durumlar
dışında, şu an için böyle bir ihtiyaç
yok ya da proje yürüttüğümüz diğer
ülkelerdeki gibi büyük bir insanlık krizi
halihazırda yaşanmıyor. Elbette
gereklilik halinde hızlıca proje üretip
harekete geçebiliriz; fakat şu anda
Ürdün, Irak gibi Suriye’ye komşu
ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de
Suriye’den gelen savaş mağdurlarına ve
Suriyeli mültecilere tıbbi insani yardım
sunmak için çalışıyoruz.
39
Gideceğiniz bölgeleri nasıl belirliyorsunuz?
MSF dev bir makine gibi. Nerede ihtiyaç
varsa oradayız. Çalışacağımız tüm
bölgeleri, gerekli ihtiyaç tespitlerini
yaptıktan sonra belirliyoruz.
Doğal afetlerde ihtiyaç çok net görülüyor.
Derhal alanda tespit yapıp 24 ila 72 saat
içinde ekiplerimizi bölgeye ulaştırıyoruz.
Savaş durumu da aynı şekilde. Örneğin
Mart ayında iç çatışma şeklinde başlayan
Suriye krizinde, bölgeye ilk biz intikal ettik;
Mayıs ayında bölgede konuşlanmıştık.
Bunun dışında insani krizlerin ve ciddi
boyutlardaki sağlık sorunlarının olduğu az
gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde
projeler yürütüyoruz. Bu tür projelerde
de yine ihtiyaç temelli hareket ediyor ve
kararlar alıyoruz. Bu tür sorunlara sahip
bölgelerin yüzde 90’ında aktif olarak
çalışıyoruz. Yeni sorunlar ortaya çıktığında
hızla devreye giriyor; doktor, hemşire,
lojistikçi, su ve sanitasyon ekiplerinden
oluşan saha çalışanlarımızı ihtiyaç olan
bölgeye yönlendiriyoruz.
Örneğin; geçen yıldan bu yana, Avrupa’daki
en büyük projelerimizden birini yürütüyoruz
ve ilk kez denizde botlarla ve büyük
gemilerle arama-kurtarma çalışması
yapıyoruz. Bu ihtiyaç, şu anda İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonraki en büyük insanlık
krizlerinden biri olan Suriye Savaşı ve
devamındaki göç olgusuyla ortaya çıktı. Bu
faaliyetlerimiz, bunca zamandır yaşanan
can kayıpları ve çekilen acılar için yalnızca
geçici bir çözüm sunabiliyor. Kalıcı çözüm
için Avrupa ülkeleri hiçbir şey yapmadığı
ve mültecilere, sığınmacılara güvenli geçiş
sağlamadığı için, bizler elimizden gelen her
türlü yardımı yapmaya ve harekete geçmeye
mecbur kaldık. Ülkesindeki savaş, insan
hakları ihlali, açlık ve yoksulluktan kaçarak,
daha iyi koşullarda yaşamak için yola
çıkmak, bir “suç” olamaz. Bu nedenle yardım
etmek için yeterli kapasite ve kaynağa sahip
olanlar bu duruma karşı bir şeyler yapmalı.
Biz de bu noktada hızla devreye giriyoruz.
Bu sıralar aktif olarak çalıştığınız bölgeler
hangileri? MSF Türkiye olarak Orta
Doğu’da kaç hekim ile çalışıyorsunuz?
MSF olarak en başından beri ağırlıklı
olarak Afrika’da aktifiz. Zaten MSF’nin
çıkış noktası da bu kıta. Şu anda gelen
ve saha çalışmalarına aktarılan
bağışların yüzde 62’si Afrika kıtasındaki
ülkelere yönlendiriliyor. Geri kalanı
sırasıyla Orta Doğu, Asya ve Latin
Amerika ülkelerine aktarılıyor.
Son 10-15 yıldır Asya ve son beş yıldır da
Orta Doğu’daki çalışmalarımızı artırmış
durumdayız. Türkiye’de ise Şanlıurfa, Kilis,
Antep ve Hatay’da mültecilere yönelik
çalışan sivil toplum kuruluşlarına destek
olarak tıbbi ve insani yardım projelerine
katkıda bulunuyoruz. Şu an için yaklaşık
20 doktor Türkiye’nin güneyinde çalışıyor.
Ayrıca Suriye’de Halep, Haseke ve İdlip
bölgelerinde yer alan altı hastanemizle
bölge halkına tıbbi destek sunmaya
devam ediyoruz. Bu hastanelerde yerel
doktorlarımız görev yapıyor.
Bunun yanısıra, bence en az
hastanelerimizin olması kadar önemli bir
şey daha yapıyoruz. Suriye’de 150’den fazla
sağlık merkezine, ihtiyaçları doğrultusunda
yardım ediyoruz. Çoğu zaman bu savaş
bölgelerinde elektrik olmuyor ve biz
sağlık kurumlarına jenetörleri için yakıt
sağlıyoruz. Bazen ilaç, bazen tıbbi malzeme,
bazen personel giderlerini karşılama gibi
farklı konularda destek sunuyoruz. Sağlık
kurumlarının işleyişini sürekli sağlayacak
ne ihtiyaçları varsa onu karşılıyoruz. Bizim
kendi hastanelerimiz ile hizmet verdiğimiz
nüfus sınırlı. Fakat Suriye içindeki diğer
hastanelere verdiğimiz bu tür desteklerle
Şam bölgesi de dahil olmak üzere, tüm
Suriye’yi kapsayabiliyoruz. Hiçbir şeyin
olmadığı, bazen yiyecek ve içeçeğin dahi
bulunmadığı bölgelerden bahsediyoruz.
Yaptığımız iş bazen sağlık hizmetinden çok
daha önemli hale geliyor.
Gittiğiniz bölgelerde problem yaşadığınız
oluyor mu? Nasıl altından kalkıyorsunuz
bu problemlerin? Can güvenliğinizi nasıl
sağlıyorsunuz?
Aslına bakarsanız genel olarak iyi
karşılanıyoruz. İhtiyaç olan yerlerde
doğrudan ihtiyaca yönelik çalışıyoruz.
Farklı kurum ve kuruluşların olduğu
bölgelerde, diğer kurumların
karşılayamadığı, uzmanlık gerektiren
konularla ilgilenmeye, çözülemeyen
sorunları çözmeye çalışıyoruz. Alanda çok
sayıda sivil toplum kuruluşu varsa, çoğu
zaman arama-kurtarma süreçlerini onlara
bırakıyoruz. Dolayısıyla pek çok bölgede
görünürlülüğümüz ve etkimiz çok yüksek.
Fakat çoğu zaman güvenlik sorunlarıyla
da karşılaşabiliyoruz. Çalıştığımız
bölgelerin çoğunda neredeyse aktif
çatışma ve savaş hali var. Bu nedenle
son yıllarda sadece biz değil; birçok
insani yardım kuruluşu, çalışanlarının
kaçırıldığına şahit oldu. Özellikle de
Afganistan savaşından bu yana...
Dünyada en çok personeli kaçırılan
ve maalasef öldürülen insani yardım
kuruluşlarından biriyiz. Bu nedenle kimi
bölgelerde çok zor olsa da katı kararlar
alıp bölgeden çekilebiliyoruz. Örneğin,
5 gönüllümüzün 2 Haziran 2004’te
Kabil’in kuzeyinde kimliği belirsiz bir
grup tarafından pusuda öldürülmesinden
sonra, 28 Temmuz’da saha ekiplerimizi
geri çekmek zorunda kalmıştık. 2014
yılında ise Suriye’de beş gönüllümüzün
Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından
kaçırıldığı olayın sonrasında güvenliğimizle
ilgili yaptığımız tüm görüşmeler ve
pazarlıklar sonuçsuz kaldığı için, aralarında
Türkiye’dekilerin de olduğu uluslararası
çalışanlarımızı bölgeden çekmek zorunda
kaldık. Şu anda Suriye’de yalnızca Suriyeli
çalışanlarımız büyük emekler vererek, çok
zor şartlar altında çalışmalarını sürdürüyor.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
40
Peki, nasıl katılabiliriz aranıza
hekim olarak?
Özel bir uzmanlık alanı aramıyoruz.
Tüm doktorlar özgeçmişleriyle MSF’ye
başvurabilirler. Tıp doktoru, hemşire,
cerrah, anestezist, ruh sağlığı uzmanı,
beslenme uzmanı, eczacı ve psikologlar
başvurularını bize gönderebilirler.
Tabii temel koşullarımızın yerine
gelmesi çok önemli. Başvuran kişinin en
az bir yabancı dil, özellikle İngilizce ya
da Fransızca konuşabilmesi gerekiyor.
İki dil bilirse harika! Ama bunlardan
daha önemlisi, başvuran kişi açık fikirli
olmalı, farklı kültürel temellere sahip
olan insanlarla rahat ve önyargısız
iletişim kurabilmeli.
Genellikle iki tip doktor arıyoruz: Afet
gibi acil müdahale gerektiren krizlerde
bizimle daha kısa süreli çalışabilecek
doktorlar (örneğin işinden bir ay
süre ile izin alabilecek olanlar) ve
krizlerin uzun vadeli sonuçlar yarattığı
bölgelerde bizimle daha uzun süre,
düzenli bir projede çalışabilecek, en az
6 ila 9 ay müsait olabilecek doktorlar…
Nasıl bağış yapabiliriz?
Maalasef şu anda MSF Türkiye olarak
bağış alamıyoruz. Fakat bize en yakın
merkez olan Yunanistan ofisine ya da
MSF International’a bağış yapabilirsiniz.
İki türlü bağış var. İster genel bağış
yaparsınız, biz de ihtiyaç durumuna
göre kullanırız; isterseniz özel
bağış yapar, özellikle hangi projede
kullanılmasını istediğinizi belirtirsiniz.
Bütçemizin yüzde 89’u bu bireysel
bağışlardan geliyor. Bu yüksek oran,
bize faaliyetlerimizde bağımsızlık ve
esneklik sağlıyor. Mali kaynaklarımızın
geri kalanıysa çok düşük miktarlarda
hükümetler ve diğer uluslararası kurum
ve kuruluşlardan geliyor ve bu miktar,
yönetim, idari işler, bağış toplama,
savunuculuk ve farkındalık yaratma
çalışmalarında kullanılıyor. Gelirlerimizin
belirli bir kısmı da afet durumlarında hızlı
bir biçimde ihtiyaca cevap verebilmek
için daima rezervde tutuluyor.
MSF’ye yapılan bağışların yüzde
82’sini doğrudan saha projelerimize
yönlendiriyoruz. Geri kalanını ise ofis
harcamalarımız ve dünya çapındaki
farkındalık, savunuculuk çalışmalarımız
için kullanıyoruz.
MSF’nin çıkış amaçlarından biri de kötü
muameleyi tespit edip bu duruma dair
farkındalığı arttırmak, değil mi?
Evet, insani krizlerde tanıklık ve
savunuculuk bizim en önemli
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
süreçlerimizden biri. Kötü muameleyi
engellemek için elimizden ne geliyorsa
yapıyoruz. Bazen ne kadar çabalasanız
da tanıklığınızı ne kadar aktarsanız
da her zaman istediğiniz sonuca
ulaşamayabiliyorsunuz. Bazı vakalarda
tanıklık ettiğiniz durumlar ve bunun
karşısında talebiniz ve yapacağınız
çağrı çok nettir. Fakat bazı durumlarda
herşey çok karmaşık olabiliyor.
Örneğin birçok yerde beraber çalıştığımız
Birleşmiş Milletler (BM) ile ilgili olarak
Afrika’daki bazı bölgelerde ve Yugoslavya
İç Savaşı’nda pek çok skandal oldu. Belki
hatırlarsınız, Bosna Savaşı’nda yerel
halkın güvenliğini sağlaması gereken
mavi bereliler vardı. MSF çalışanları,
savaş boyunca mavi berelilerle ilgili pek
çok istismara tanıklık edip defalarca bu
tanıklıkları aktarmalarına rağmen, bu
istismar vakalarına karşı hiçbir müdahale
olmadı. Srebrenitsa Katliamı gözümüzün
önünde oldu. Yıllar sonra Christophe
Picard tarafından çekilen “Srebrenica,
in Memoriam” adlı belgeselde bile, o
dönemde orada bulunan arkadaşlarımızın
ne kadar etkilendiği görülüyordu.
Yaşananları gözyaşları içinde
anlatıyorlardı. Ruanda’da aynı şekide; üç
ay içinde bir milyon insan katledilmişti.
Bunlar çok ağır tanıklıklar... Her zaman
çözüme ulaşamasak da tanıklığımızdan
ve ihtiyaç olduğunda savunuculuk
faaliyetlerimizden vazgeçmeyeceğiz.
Yakın zamanda İstanbul’da BM
toplantısı oldu. Neden katılmaktan
son anda vazgeçtiniz?
Aslına bakarsanız, biz bu toplantının 18
aylık hazırlık aşamasının her alanında
bilfiil aktif olarak bulunduk. Toplantılar
düzenledik, makaleler yayınladık.
Gelinen son noktada, bu zirvenin
içeriğinin, “insani yardım”a yeterince
odaklanmadığına kanaat getirdik.
Bu kadar yoğun akut insani krizler
yaşanıyorken, bunlara akut çözümler
üretmek yerine, uzun vadeli kalkınma
planlarına odaklanılması, bizim
kendimizi bu zirvede göremememize
sebep oldu.
Gerekçelerimiz netti ve siyasi değildi.
Bu nedenle, bunu bir karşı kampanya
haline getirmek istemedik veya böyle
algılanmasına izin vermedik.
Yanlış anlaşılmasın; elbette uzun
vadeli kalkınma planları çok önemli
ve kesinlikle üzerinde çalışılıp
çözümler bulunmalı.
Biz, bu kadar akut insani krizlerin,
bu kadar kanlı savaşların ve bu denli
büyük afetlerin yaşandığı dönemde,
acil çözülmesi gereken olaylara karşı,
zirvenin etkili ve etkin bir çözüm
bulamayacağına kanaat getirdik.
41
Elbette yaptığınız işi parasal bir karşılık
ya da ödül için yapmıyorsunuz ama merak
ettim, MSF olarak hiç ödül aldınız mı?
Pek çok ödül aldık ama herhalde en çok
bilineni 1999 yılında aldığımız Nobel
Barış Ödülü. Üyelerimizin, akut kriz
durumlarında tıbbi hizmet sağlamak
amacıyla sürdürdüğü çabaları, potansiyel
hastalıklar konusunda uluslararası bilinci
arttırmaları dolayısıyla 1999 yılında
Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldük.
Birçok önemli projeniz var ama bir
kaçından özellikle bahsetmenizi
istesem. Mesela “Temel İlaçlara Erişim
Kampanyası”...
Temel İlaçlara Erişim Kampanyası’nı,
1999 yılında, gelişmekte olan ülkelerde
bulunması gereken temel ilaçlara erişimi
sağlamak için başlattık. “Temel ilaçlar” bir
nüfus içinde en yaygın görülen hastalıkların
tedavisi için, yeterli miktarda bulunması
gereken ilaçlardır. Ancak, gelişmekte olan
ülkelerde yaygın görülen bu hastalıklar;
günümüzde gelişmiş ülkelerde çok nadir
rastlanan hastalıklardır.
Bu sebeple, ilaç şirketleri bu ilaçları
üretmenin artık kar getirisi olmadığını,
üretim maliyetinin yüksek olacağını ve
böylelikle tedavi masraflarının artacağını
belirtmekte; bu hastalıklar için yeni
tedavi yöntemlerinin araştırmasına
yatırım yapmamaktadır. Hatta bazı
durumlarda bu ilaçların üretimi tamamen
durdurulmaktadır.
Dünyada ilaç fiyatları bu nedenlerle
gitgide artıyor. Patent meselesi yüzünden
belirli firmaların tekeli altına giriyor.
Örneğin, zatürre aşısının patentini
elinde bulunduran firma, başka firmalara
yetki vermediği için, az gelişmiş ya da
gelişmekte olan ülkelerde milyonlarca
çocuk, yüksek fiyat nedeniyle aşılanamıyor.
Hindistan bugün “dünyanın eczanesi”
olarak adlandırılıyor; çünkü bu
ülkede birçok jenerik ilaç, çok cüzi
fiyatlarla üretiliyor. Biz de ilaçlarımızı
buradan jenerik olarak alıyoruz; marka
kullanmıyoruz. Fakat son dönemde büyük
firmalar Hindistan’a da müdahale etmeye
başladı. Bu kampanyamız ile farkındalığı
artırmak, ilaç endüstrisindeki adaletsizliği
gidermek, ilaç firmalarına baskı yapmak ve
insanlara gerçekleri anlatmak istiyoruz.
Söylemimiz çok net : Özellikle temel
ve kritik ilaçların fiyatı düşürülmeli,
ilaçların üretiminde tekelleşme olmamalı
ve ihtiyaç sahipleri ilaçlara kolayca
ulaşabilmeli. Hatırlarsınız, MSF olarak
2000’li yılların başında yine bir kampanya
düzenlemiştik. Bu kampanyayla çok
pahalı olan AIDS ilaçlarının 60 dolara
kadar düşmesini sağlamıştık.
MSF’NİN NOBEL ÖDÜLÜNE DAİR BİR ANEKTOD //
Dönemin MSF Başkanı Dr. James Orbinski, 1999 Nobel Barış
Ödülü’nü alırken, Ruanda özelinde tüm dünyaya seslendi:
“Sessizlik, uzun zamandır tarafsızlıkla karıştırılmaktadır ve insani
eylemler için bir gereklilik gibi sunulmaktadır.
Kuruluşundan bu yana, MSF bu kanıya karşı durmaktadır. Bizler,
kelimelerin hayat kurtardığından emin değiliz. Ancak sessizliğin,
ölüme sebebiyet verdiğine kesinlikle eminiz.’’
İhmal edilmiş hastalıklar kampanyanızı
da anlatır mısınız?
Bizler, genel sağlık sorunlarının ve
salgın hastalıkların olduğu bölgelerde
çalışıyoruz. Özellikle Afrika’da, henüz
daha bilinmeyen ve kar getirisi olmadığı
için araştırılmayan ya da tedavisi
için ilaç üretilmeyen hastalıklar ilgi
alanımız. Neden ihmal ediliyor? Çünkü
bu hastalıklar belirli bölgelerde
görülüyor; dolasıyla gelişmiş ülkelerin
problemi olmuyor. Üstelik belki de pek
çok ülkenin etkisiz hale getirdiği bazı
hastalıklar, dünyanın diğer kısmında
salgınlar meydana getirebiliyor.
Bu konuda hem sahada çalışıyoruz
hem de lobi faaliyetleri yürütüyoruz.
Bu kampanyaları yapıyoruz çünkü
gözümüzün önünde milyonlarca insanın
önlenebilir sebeplerden art arda
öldüğüne şahit oluyoruz.
MSF, dışlanmış insanlarla ilgili ne tür
çalışmalar yürütüyor?
ruh sağlığı ve psikososyal destek
çalışmalarımız, bu noktada çok etkili
oluyor. Obstetrik fistül gibi bazı
rahatsızlıkları olan insanlar, toplumdan
dışlanırlar ve tamamen çaresiz
hissederler. Fistül rahatsızlığı -vajina ve
rektum arasında oluşan bir boşluktan
devamlı dışkı ve idrar gelmesi- genellikle
engellenmiş doğum (obstructed labor)
sonrası oluşur.
Çoğunlukla Afrika’nın uzak köşelerinde,
yeterli sağlık tesisi ve doktor bulunmayan
alanlarda, kadın doğum hizmetleri
yoksunluğunda görülür.
MSF olarak biliyoruz ki, yalnızca sağlık
hizmetleri sunarak sahada çalışmak
yeterli olmuyor. Mutlaka tanıklık ve
savunuculuk ile farkındalığın artması
sağlanmalı. MSF’i MSF yapan da, sahadaki
tıbbi desteğinin yanı sıra bu alandaki
yoğun çalışmaları.
Medyada yer almayan, özellikle
otoritelerce göz ardı edilmiş insanların
sorunlarına odaklanırken, seks işçileri,
sokak çocukları, hapishane mahkumları,
madde bağımlıları ve ruh sağlığı bozuk
insanlar gibi, toplumdan dışlanan
veya yok sayılan toplulukları da
çalışmalarımıza dahil ediyoruz. Hatta
obstetrik fistül gibi bazı rahatsızlıklar bile
bazı bölgelerde başlı başına toplumdan
dışlanma nedeni olabiliyor. Bu vakaların
çoğunda, bu durumu takiben psikolojik
sorunlar gelişiyor. Obstetrik fistülü olan
kadınlar, yaşadıkları fiziksel rahatsızlıktan
dolayı toplumdan dışlanıyorlar ve
çoğunlukla “sağlıklı” bir kadınla evlenmek
isteyen eşleri tarafından terk ediliyorlar.
O noktada biz yine devreye giriyoruz.
Amacımız; bu insanların yaralarını
iyileştirerek onlar için bir umut
ışığı olmak ve zaman içinde kendi
toplumlarınca kabul edilmelerini
sağlamak, bu yönde toplumsal bilinci
artırmak ve bu insanların, uzun yıllar
yoksun kaldığı sağlık hizmetlerine
ulaşmalarına yardımcı olmak. Özellikle
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
42
YENİ SÜRÜCÜ BELGESİ YÖNETMELİĞİYLE AİLE HEKİMLERİNİN GÜNDEMİNE GELEN
UYKU APNESİ
UYKUDER Genel Başkanı ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet
KARADAĞ ile uyku apnesi hakkında geniş çaplı bir röportaj gerçekleştirdik.
Prof. Dr. Mehmet Karadağ kimdir ?
1958’de Çorumda doğan Mehmet Karadağ, ilk ,orta ve lise öğrenimini Çorum’da tamamladı. 1978’de girdiği Bursa
(Uludağ) Tıp Fakültesi’nden 1985 yılında mezun oldu. Mecburi hizmet sonrası, mezun olduğu üniversiteye döndü.
1991-1993 yılları arasında Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz uzmanı olarak çalıştı.
Askerlik ve mecburi hizmetten sonra üniversitesine bu kez Yrd. Doç olarak döndü. 1996’da Doçent, 2002’de Profesör
ünvanlarını alan Prof. Dr. Mehmet Karadağ, halen Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim
// PROF. DR. MEHMET KARADAĞ
Dalı Başkanlığı görevini yürütmektedir.
Uyku Apnesi, Avrupa Birliği yasaları çerçevesinde değişen
“sürücü mevzuatı”yla yeniden gündeme geldi. Aslında hayati
bir önem taşıyan Uyku Apnesi nedir? Bu hastalığın teşhisi,
sürücüler açısından neden bu kadar önemli?
Daha büyük ve önemli bir hastalık yumağı bizleri beklemektedir. Bilindiği üzere 29 Aralık 2015 tarihli, 29577 nolu Resmi
Gazete’de yayınlanan yönetmeliğin 4. maddesi, sürücü belgesi konusunda doktorlara büyük yükümlülükler getirmiştir.
Uykuda nefesin 10 saniye ve daha uzun süreyle tamamen
durması, “apne” olarak adlandırılır. Solunumun 10 saniye
ve daha uzun süreyle yüzeyselleşmesi durumunda ise eğer
parsiyel oksijen basıncında % 3 düşme gelişirse, buna da
“hipopne” denir. Apne ve hipopnelerin bulunması, uykuda
solunum bozuklukları arasında en sık görülen “uyku apne
sendromu”nun gelişmesine neden olur.
Hem bir hekim olarak hem de insani vazife gereği; tüm
hekimlerin, doğru şekilde uygulamak adına, uyku apnesi
hakkında mutlaka eğitim alması gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye’de uyku bozuklukları üzerine ilk çalışmaları başlatan,
Amerika’da nöropsikiyatrist olarak çalışan Prof. Dr. İsmet
Karacan’dır. Uyku bozuklukları ile ilgili olarak çok eskiden
beri çalışmalar yapılmış olsa da ilk Uyku Apne Kongresi
1972’de İtalya’da gerçekleştirilmiş;1991’de ise halen
geçerli olan uluslararası uyku bozuklukları sınıflamasının ilk
versiyonu yayınlanmıştır. Son olarak 2014 yılında American
Academy of Sleep Medicine (AASM) tarafından yayınlanan
“ICSD-3 Uluslararası Uyku Bozuklukları Sınıflaması”nın 3.
versiyonunun 2. sırasında, “uyku apnesi” yer almıştır.
Tüm tıp dallarında olduğu gibi, anamnez çok önemlidir. Uyku
apnesinin erişkinlerde görülme sıklığı % 4’tür. Obez ya da
tansiyon hastalığı olan erkeklerde görülme olasılığı yüksektir. Tüm uyku apne hastalıklarının % 90’ı obstrüktif tiptedir ve
büyük bir kısmı tedavi edilebilir.
Uyku apnesinin sürücü raporları açısından önemine gelirsek;
2012-2014 yılları arasında Avrupa’da yapılan çalışmayla;
uyku apnesinin trafik kazası riskini 8 kat arttırdığı bilimsel
olarak gösterilmiş; bunun üzerine Avrupa Birliği, 2015 yılı
sonuna kadar mevzuatlarını düzenleyerek sürücü belgeleri
ile ilgili kararlar almıştır. Türkiye de bu paralelde hazırladığı
yönetmeliği uygulamaya koymuştur. Gerçi Avrupa’daki
çalışma, uyku apnesinin yol açtığı maddi hasarları
göstermiştir ki, bu, buzdağının sadece görünen parçasıdır.
Uyku apnesi tespit ettiğimiz hastaları hangi branşa sevk
etmeliyiz?
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
Hocam, uyku apnesi ile ilgili bizim polikliniklerde dikkat
etmemiz gerekenler nelerdir? Yaş grubu, cinsiyet, vücut tipi
bize ipuçları verir mi?
Basitçe 3 kardinal belirtiden bahsedebiliriz;
1. Horlama,
2. Tanıklı apne,
3. Gündüz aşırı uyku hali.
Uyku apnesi, multidisipliner yaklaşım gerektiren bir
hastalıktır. Bu yüzden Göğüs Hastalıkları ve KBB branşları
olarak bu prosedürü birlikte yürütüyoruz.
Polisomnografi, Göğüs Hastalıkları branşı tarafından
yapılıp değerlendilir ve sonrasında mutlaka KBB
konsültasyonu yapılır.
43
GÜNDÜZ UYKU HALİ TESTİ: EPWORTH
Sorulan 8 soru, 24 puan
üzerinden değerlendirilir.
10 puan ve üzerinde,
gündüz aşırı uyku halinin
olduğu kabul edilir.
Dr. Levent Hekimoğlu, Dr. Özlem Sezen, Dr. Hamdi Sarıışık ve
Prof. Dr. Mehmet Karadağ
Polisomnografi prosedürü nasıl işler,
sonuçları nasıl değerlendirilir ?
Türkiye’de 80-90 arası akredite edilmiş uyku laboratuvarı
mevcut. Toplamda sayı 200’e yakın. Yatak sayısı da 500-600
arası. Almanya’da, 2000 laboratuvar ve 8000 civarında yatak
mevcut. Bizim kliniğimizde, yaklaşık 1,5 yıla uzayan randevu
listesi bulunuyor.
Polisomnografi sonrası, apne-hipoapne endeksi AHI
belirlenir. AHI hastalığın şiddet derecesinin bir göstergesidir.
Bu kriterlere göre AHI skoru 5’in altında ise apne hastalık
olarak kabul edilmez. AHI 5-15 arasındaysa hafif derecede,
15 – 30 arasındaysa orta derecede, 30’un üzerindeyse ağır
derecede hastalıktan bahsederiz.
Yeni ehliyet yönetmeliğine göre;
a) Ağır derecede apnesi olanlar (AHI>30/saat) veya orta
derecede apne (15<AHI<30) ile birlikte gündüz uyuklama hali
tespit edilenler, tedavi görmeden sürücü belgesi alamazlar.
b) Uyku apnesinin kontrol altına alındığı veya tedavi edildiği;
en az bir uyku sertifikalı doktor (göğüs hastalıkları, psikiyatri,
nöroloji, KBB uzmanı) ve bir KBB uzmanı olan üçlü heyet
tarafından tespit edilen kişilere, sürücü belgesi verilebilir.
Hastalığın şiddeti, tedaviden alınan cevap, hasta PAP tedavisi
uyumu gibi faktörler dikkate alınarak; ikinci grup sürücü
belgesi sınıflarından alıp alamayacağı ile ambulans, resmi
veya ticari araç kullanıp kullanamayacağı raporda belirtilir.
c) Vücut kitle endeksi (VKE) 33 ve üzerinde olan kişilerden,
şikayetine bakılmaksızın, tüm gece polisomnografi testi
istenir.
d) Tanıklı apnesi ve gündüz uyuklama hali olan
kişilerden, vücut kitle endeksine bakılmaksızın, tüm gece
polisomnografi testi istenir.
Polisomnografi sonuçları sonrası sürücü belgesi sahibini
nasıl bir süreç bekliyor?
Orta ve ağır OSAS tanısı almış hasta, tedavi sürecine alınır,
uyumu tespit edilir. Tedavi altındaki orta veya ağır şiddette
OSAS tanısı olan sürücü veya sürücü adayları, periyodik
olarak medikal kontrolden geçirilir.
• Grup 1 (ticari araç dışı araç sürücüleri) azami 3 yıl,
• Grup 2 (ticari araç sürücüleri) azami 1 yıl ara ile tedaviye
uyum, tedaviye devam etme ihtiyacı ve uyanıklık durumunun
korunması açısından değerlendirilmelidir.
Bize zaman ayırdığınız ve verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür
ederiz, sizden yakın zamanda bir eğitim sözü aldığımızı
varsayabilir miyiz?
Tabii ki, memnuniyetle. Bu farkındalığı oluşturmak adına
istediğimiz de bu zaten.
Uyku apne sendromu ile ilgili hekim farkındalığı hala düşük,
bu farkındalığı artırmak için mutlaka eğitimler düzenlenmeli.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
46
TIBBİ
VAKA
5 yaşında erkek hastaya, 4 gün önce ateş ve halsizlik
nedeniyle evde bulunan ateş düşürücü ve antibiyotik
verilmeye başlamış.
Ateşinin düşmemesi üzerine tekrar bize başvuran hastanın,
ateşten 1 gün sonra gözlerinde kızarıklık ve çapaklanma
olmuş, 2 gün sürmüş ve geçmiş.
Fizik muayenesinde: 39 derece ateş, ağız kenarlarında
çatlama ve kuruluk, farenks hiperemik, kırmızı çilek dili,
cildinde nonspesifik yaygın makulopapüler erupsiyon
şeklinde döküntüler gözlendi, bilateral servikal LAP, avuç
içinde ve ayak tabanında eritem ve soyulmalar vardı.
Bu hastada en çok merak ettiğiniz (ayırıcı tanıda işimize
yarayacak) laboratuar sonucu hangisidir?
a-) Sedimantasyon
b-) CRP
c-) Trombosit
d-) ALT AST
e-) IgE
Hastanın tanısı nedir?
a-) Kızıl
b-) Toksik şok sendromu
c-) Rozeola infantum
d-) HSP
e-) Kawazaki
İnatçı ateş ile gelen belirgin huzursuzluk, ellerde
soyulma, ateşin başlamasından 1-2 gün sonra konjonktivit
tarifleyen özellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda, ateş
etiyolojisinde Kawasaki hastalığı, ayırıcı tanılar arasında
mutlaka düşünülmeli ve erken tanı ve tedaviyle
Kawasaki hastalığının ciddi kardiyak komplikasyonlarının
önlenebileceği unutulmamalıdır.
Kawasaki Hastalığı:
Kawasaki hastalığı, 1967 yılında, Japon bir pediatri uzmanı
olan Tomisaku Kawasaki tarafından tanımlanmıştır.
Yüksek ateş, deri döküntüsü, konjonktivit, enantem,
büyümüş lenf nodları, ellerde ve ayaklarda şişme ve
soyulmalarla gelen bir çocuktaki bu hastalık, ilk olarak
‘mukokutanöz lenf nodu sendromu’ olarak tanımlanmış; daha
sonra Kawasaki hastalığı adını almıştır.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
Hastalığın nedenleri nelerdir?
Kawasaki hastalığının nedeni bilinmemektedir. Enfeksiyon
hastalıkları suçlanmaktadır. Genetik duyarlılık ve büyük
olasılıkla mikrobik bir ajan tarafından tetiklenen bozulmuş
immün yanıttır.
Belirtileri:
- Beş veya daha fazla gün süren yüksek ateş (39-40 celcius)
- Konjonktivit
- Deri döküntüleri
- Lenf nodu büyümesi
- Çilek dil
- Ellerde ve ayaklarda şişlik kızarıklık ve soyulma
Tanı:
5 gün süren ve nedeni açıklanamayan yüksek ateş ve aşağıdaki
bulguların 4’ünden en az 3’ü varsa kesin tanı konulur:
1- Çift taraflı konjonktivit
2- Büyümüş lenf nodları
3- Deri döküntüsü, ağız ve dil tutulumu
4- Kol ve bacaklarda görülen değişiklikler (soyulma, şişme)
Laboratuar:
Sedim CRP yüksekliği lökositoz ve anemi. Hastalığın ilk
haftalarında trombosit sayısı genelde normaldir fakat ikinci
haftada yükselmeye başlar ve çok yüksek düzeylere ulaşır.
Tedavi:
Tedavide, hospitalizasyon sonrası yüksek doz aspirin
ve ivig (iv immun globulin) kullanılır.
47
MEME CERRAHİSİ
Yeni nesil implantlar, yani çipli protezler süper gel denilen
içerikleri sayesinde, pozisyona göre şekil değiştirerek daha
doğal sonuçlar elde edilmesini sağlamaktadır.
// TAMER ŞAKRAK
KONUK YAZAR
Operatör Doktor
Estetik Cerrah
Bu implantlarda, implant kabuğunun üretiminde kullanılan nanoteknoloji sayesinde, ameliyat sonrası hiç dalgalanma olmamaktadır.
Memelerin küçüklüğü; ya gelişimsel olarak meme dokusunun
yetersizliği ya da emzirme sonrası meme dokusunun sönmesi
(involüsyon) sonucu gelişebilir.Meme dokusuna volüm
kazandırılma işlemi “Augmentasyon Mammoplasti” dir.
Silikon meme protezleri kullanılır.
Bu protezlerin, dış yüzeyi sert bir kabuktan, içi ise yumuşak
ve jel kıvamında silikondandır; basınç altında patlamaz ancak
sivri cisimlerle delinebilir.
Silikona karşı allerjik reaksiyon beklenmez. Süt salgısına
geçmez ve meme hastalıklarına (kanser dahil) bilinen hiçbir
yan etkisi yoktur. Mamografiyi engellemez.
Tek sorun “Kapsül Kontraksiyonu”dur. Kapsül kontraksiyonu,
belli bir süre içerisinde fizyolojik olarak gelişen ve
protezin etrafını saran fibröz kapsülün,nadir olarak şiddetli
gelişmesidir. Şiddetli kapsül kontraktürlerinde protezin
çıkarılması gerekebilir.
Meme protezleri, “anatomik” ve “yuvarlak” şekillerde
üretilmektedir. Meme ucunun üzerinde dolgunluğunun
belirgin olması istenen göğüslerde, yuvarlak protez;
memenin doğal formuna uygun bir büyültme istenen
göğüslerde, anatomik protezler kullanılır.
Yeni nesil (çipli)implantlar ise “süper gel” denilen içerikleri
sayesinde, pozisyona göre şekil değiştirerek doğal sonuçlar
sağlar. Bu implantlardaki,nanoteknoloji “Rippling” i
(dalgalanma) önler. Kapsül kontraksiyonu oranlarında da
ciddi bir azalma mevcuttur.
Protezin tipini, büyüklüğünü ve yüksekliğini belirlemede
2 önemli faktör vardır. Birincisi hastanın vücut ölçüleri ve
meme yapısı, ikincisi ise hastanın beklentileridir. Protezin
taban çapı ve yüksekliği, hastanın gövde genişliğine ve
boyuna göre ayarlanabilir. Bu aşamada hastanın istekleri de
göz önüne alınır; mümkün olan en büyük ve en küçük göğüs
ölçüleri belirlenir.
Meme protezi; koltuk altı, meme başı ve en sık olarak da
meme altından uygulanır. Meme altındaki kesiden yerleştirme
yapılması, meme dokusuna ve diğer çevre dokuya en az
hasarı verir; iz meme altı kıvrımda kalır. Cerrahi operasyon
süresinin en kısa olduğu yöntem budur.
Meme protezi, olmayan ya da az olan meme dokusunu
büyütmek amacıyla kullanıldığına göre; en uygun doku
planının neresi olduğunu yaratılışın temelinde bulmak son
derece doğrudur. Başka kontraendiksayon olmazsa; meme
altı ya da ona en yakın plan olan kas zarı altına protez
yerleşimi, en ideal ve doğal sonucu sağlayacaktır.
Kas Altı Protezler; meme dokusunun çok az ya da hiç
olmadığı durumlarda kullanılır. Bu plan, dışarıdan protezin
hissedilmesini ve yapay bir görüntü oluşmasını engeller.
Memenin doğal sarkması uzun süre yaşanmaz. Fazla dik
bir görünüme neden olur. Cilt sarkması olan göğüslerde
önerilmez.
Meme Altı ya da Zar Altı Protezler; yeterli meme dokusu
olan hastalarda en ideal yöntemdir. Ameliyat sonrası dönem
oldukça rahat ve ağrısızdır. Kısa zamanda doğal görünüm
elde edilir. Ancak meme altı olukta protezin kenarları
parmakla hissedilebilir.
Operasyon genel anestezi altında ortalama 45 dakika-1 saat
kadar sürer.Hasta 1 gece hastanede misafir edilir. Ameliyat
sonrası 1. hafta sonunda günlük yaşamına dönebilir;meme
3-6 ay içine form kazanır. İlk başta dik ve gergin olan
memelerin, yer çekimi ve doku esnemesinin etkisiyle ideal
forma ulaşması için zamana ihtiyacı vardır. Ameliyat
sonrası memelerde şişlikler görülebilir. Bu durum geçicidir.
Son zamanlarda yağ enjeksiyonu ile büyütme uygulamaları
yapılmaktadır. Yağ enjeksiyonu asla meme protezi ile
aynı işleve sahip değildir. Ancak; yeterli meme büyüklüğü
olmasına karşın, üst pol dolgunluğunun az olması, memeler
arası hafif boyut farkı bulunması, şekilsel bozuklukların
varlığı gibi durumlarda uygulanabilir.
Ancak tek seans uygulamanın yeterli olmaması, uygulama
sonrası bazı deformitelerin gelişebilmesi ve ilerleyen
dönemlerde meme hastalıkları açısından tanısal yaklaşımı
zorlaştırması gibi olumsuz etkilerin varlığı unutulmamalıdır.
Ameliyat sonrası kadının kendine ve bedenine olan
güveninin artması, bunun davranışsal, ruhsal ve
özellikle ikili ilişkilerdeki pozitif yansıması, her zaman
gözlemlediğimiz bir durum haline gelmiştir.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
48
NOTERLER TARAFINDAN İSTENEN,
HUKUKİ İŞLEM YAPMA EHLİYETİNE İLİŞKİN:
AKLİ MELEKE RAPORU
AİLE HEKİMLERİ NELER YAPMALI? MEVZUAT NE DİYOR?
Aile hekimlerinin son zamanlarda yaşadığı en büyük sorunlardan birini sağlık raporları oluşturmaktadır. Bu yazımızda, en çok rastlanan
hukuki işlem yapma ehliyetine ilişkin doktor raporlarının nasıl verileceğinden çok; kimin tarafından verileceği üzerinde durulacaktır.
// ÜNAL ALKAN
KONUK YAZAR
Mahmudiye ASM’de
Aile Hekimi
Mevzuatta, “Kurul, kurum veya
uzman hekimlerin yetkili kılındığı
durumlar haricinde, aile hekimleri
de dahil olmak üzere, mesleğini
icraya yetkili olan bütün tabipler, akli
meleke (hukuki işlem yapma ehliyeti)
raporlarını düzenlemeye yetkili olup;
ancak tabip gerekli gördüğünde ilgili
uzmana sevk ederek uzman tarafından
karar verilip raporun düzenlenmesini
talep edebilecektir”
denilmektedir.
1219 sayılı Kanun uyarınca,
“mesleğini icraya yetkili olan
tabipler” ifadesiyle; kamu kurum ve kuruluşunda çalışan
tabiplerle beraber, muayenehaneler de dahil olmak üzere,
özel sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tabipler
kastedilmektedir.
“Belirtilen sebeplerle;
a) 65 yaşın üzerindeki herkesten bila istisna rapor
istenmesinin doğru olmadığına,
b) Hukuki işlemle ilgili olarak, işlemin yapıldığı anda
kişinin işlem yapma ehliyeti veya akli melekelerinin yerinde
olmadığından ciddi şüphe duyulması ve/veya bu yolda bir
iddia ve şikayetin bulunması halinde rapor istenilmesine,
c) 1219 sayılı Kanun uyarınca mesleğini icraya yetkili
olan tabiplerin, akli meleke (hukuki işlem yapma ehliyeti)
raporlarını düzenleme yetkilerinin kabulüne,
d) Bu tavsiye kararının ilgili mercilere bildirilmesi hususunun
uygun olacağına, şuramızca oybirliği ile karar verildi”
denilmektedir.
Tüm bu yasal düzenlemeler sonrası, Türkiye Noterler
Birliği’nce 02.03.2016 tarih ve 4 sayılı genelge ile
konuya açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Bu genelgede
“Bilindiği üzere; noterin, ilgilinin yeteneği hakkında bir
kanı sahibi olması gerektiği, ilgilinin yaşlılık, hastalık veya
dış görünüşü itibariyle yeteneğinden şüphe edilmesi veya
bu konuda ihbar ve şikâyet bulunması hallerinde temyiz
kudretinin varlığının doktor raporu ile saptanacaktır.”
Noterlik Kanunu’nun 72’nci ve Noterlik Kanunu
Yönetmeliğinin 91’inci maddelerinde belirtilmiştir.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
“Buna göre;
1.1- Sözü edilen raporların, 1219 sayılı Kanun uyarınca
mesleğini icraya yetkili olan tüm doktorlarca verilebileceği,
65 yaş sınırının bulunmadığı, ayrıca, Noterlik Kanunu
Yönetmeliğinin 14 Ağustos 1976’da yürürlüğe girmesi
üzerine, yapılacak uygulamalarla ilgili olarak yayımlanan
1976/22 sayılı genelgenin 13. maddesinde de Temyiz
kudretinin doktor raporuyla saptanmasının kabul edilmesi
burada doktor için, hükümet veya devlet hastanesi sinir
akıl hastalıkları mütehassısı gibi terimlerin kullanılmamış
olması, herhangi bir tabip tarafından verilecek raporun kabul
edilebileceğini göstermektedir.” denilmiştir.
Bu itibarla; hukuki işlem yapma yeteneğine ilişkin
(akli meleke) raporlarının, 1219 sayılı Kanun uyarınca
mesleğini icraya yetkili olan tüm doktorlar tarafından
verilmesi mümkün bulunmaktadır.
1.2- Toplum sağlığı merkezleri
1.3- Aile sağlığı merkezleri
1.4- Özel hastaneler
1.5- Serbest çalışan doktorlar
2) Bu sebeple; noterliklere ibraz edilen hukuki işlem yapma
ehliyeti (akli meleke) raporlarının, sadece ıslak imzayı
içermesi yeterli olup, mühür, fotoğraf ve başhekim onayı
aranmadan, şüpheli durumlarda teyit alınmasının mümkün
olduğu da dikkate alınarak, işlemlerde kullanılması mümkün
bulunmaktadır.
3) Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün
20.4.1993 tarihli, 16781 ve 26.7.1993 tarihli, 31975 sayılı
görüşlerinde “İşlem yaptıracak ilgilinin temyiz kudreti
konusunda ihbar ve şikâyet varsa veya dış görünüşü, yaşlılık
ve hastalık sebebi ile kuşku duyuluyorsa, işlemin daha
sağlıklı ve güvenilir olmasını sağlamak için işlem günü
itibariyle doktor raporu ile durumunun tespiti gerektiği”
bildirildiğinden, buna göre işlem yapılması icap etmektedir.
4) Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün
1.2.1993 tarihli, 4319 ve 20.05.1996 tarihli 7788 sayılı
görüşlerinde; Noterlikte iş yaptırmak isteyen ilgilinin hukuki
ehliyeti veya akli melekelerinin tam olup olmadığı hususunda
şüpheye düşülmesi halinde, doktor raporu istenmesi
gerekmektedir.
49
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
AKLİ MELEKE RAPORU NEDİR? //
Gayrimenkullerin alım satım işlemleri, tapu dairesinde yapılıyor. Bu işlemin
gerçekleşmesi için tarafların alım satım yapma ehliyetine sahip olması gerekiyor.
Yasalarımızda, yaşlı kişilerden yaptıkları hukuki işlemler sırasında doktor veya heyet
raporu alınmasını zorunlu kılan bir hüküm mevcut bulunmamasına karşın; Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğünün genelgelerine göre “Mutlaka akli melekelerinin yerinde olup
olmadığını kontrol edici sorular sorulması gerekir. Şüphe halinde doktor raporu istenmelidir.
Şayet, istenmeden taraflardan birisi rapor ibraz etmiş ise, değerlendirilir.” hükmü yer alıyor.
Buna göre, yaşlı, hasta ve akli sağlığı yerinde olduğu şüpheli olan kimselerden akli
meleke raporu talep ediliyor.
Zira, noterlerin doktora sevk gibi
bir görevleri olmayıp, söz konusu
raporu, işlem ilgilisinden getirmesini
istemeleri gerekir. İşlem ilgilisinin
getireceği rapor, ilgilinin hukuki
ehliyeti veya akli melekelerinin
işlem yapmaya elverişli olduğunu
gösterecek içerikte olmalıdır,
denilmesi nedeniyle, noterlerin
işlem ilgilisini doktora sevk etmesi
zorunluluğu bulunmamaktadır.
İlgili tarafından getirilen
raporun usulüne uygun alınmış
olduğunun anlaşılması halinde
buna dayanılarak işlem yapılması
gerekmektedir. Noterlerin, doktora
sevk zorunlulukları bulunmamakla
birlikte, sağlık kuruluşları tarafından
sevk yapılmasının istenmesi halinde,
bu yönde işlem yapılıp yapılmayacağı
noterin takdiri içinde bulunmaktadır”
denilmektedir.
Bu yasal düzenlemelerde açıklığa
kazandırılamayan en önemli konu,
vatandaşın notere başvurduğunda
tabiplere gönderilmesinde
izlenecek yöntemdir.
Rapor isteğinin yazılı veya sözlü
olması konusunda belirsizlik vardır.
Türkiye Noterler Birliği genelgesine
göre, Adalet Bakanlığı görüşlerine
dayanarak Noterin takdirine
bırakmıştır.
Sağlık Bakanlığı genelgelerinde
Ek-6 formu ile başvurulması dışında
açıklama yoktur.
Bu yüzden, bu nitelikteki hukuki
işlem yapma ehliyeti (akli
meleke) raporu isteyen temyiz
kudretine sahip bulunan ve
işlemin niteliğine göre gerekli
yaşa girdiği anlaşılan tüm
vatandaşların, önce Noterliklere
başvurması gerekir. Noterlikler
tarafından yaş sınırı konmadan
ilgilinin yaşlılık, hastalık veya dış
görünüşü itibariyle yeteneğinden
şüphe edilmesi veya bu konuda
ihbar ve şikayet bulunması
halleri durumunda, herhangi
bir tabibe (1219 sayılı Kanun
uyarınca mesleğini icraya yetkili
olan tabipler) gönderilerek rapor
istenebilecektir.
Vatandaş da, kendi istediği 1219
sayılı Kanun uyarınca mesleğini
icraya yetkili olan tabiplerden
birine (Aile Hekimliğine
başvuracaksa kendi aile hekimi)
giderek günlük Durum Bildirir Tek
Hekim Sağlık Raporunu almak
üzere başvurabilecektir. Ek-6
formunu imzalayıp teslim edip
başvuru yapan vatandaş, rapor için
poliklinik kaydına alınmalı, gerekli
muayene-testler (Mini Mental
Test vb.) yapılmalı, Elektronik
Sağlık Kayıtları kontrol edilmeli
ve SGK Medula sisteminden ilaçilaç raporları kontrol edilerek
değerlendirilmelidir. Hekim
değerlendirme sonrası rapor
düzenlemek, ilgili uzman görüşüne
başvurmak veya ilgili uzmana sevk
etmek gibi seçenekleri göz önünde
bulundurmalıdır.
Yazın en lezzetli meyvelerinden kiraz,
son yıllarda sağlık dostu yapısıyla da ilgi
görüyor. Kirazın en dikkat çeken özelliği,
antioksidan bakımından zengin olması.
Bu sayede, birçok organı hücre hasarına
karşı koruyan kiraz; aynı zamanda C, A, K,
B1, B2, B5 vitaminleri ile fosfor, demir ve
kalsiyum deposu.
Hafızasını taze tutmak ve beyin hücrelerini
korumak isteyenlere kiraz yemeleri öneriliyor.
Yüzde 75’i su olan kiraz, diyet yapanlar için lezzetli bir öğün aynı zamanda.
Sindirim zorluğu çekenler, kabızlık
yaşayanlar, cildini taze tutmak isteyenler
de masalarından kirazı eksik etmiyor.
Amerika’da, Louisiana State
Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya
göre, kiraz, içerdiği melatonin sayesinde,
uykusuzluk çekenlerin derdine deva oluyor.
Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin
çalışması ise kirazın, gut hastalığına
bağlı eklem ağrısı ataklarını %35 ile %75
arasında azalttığını ortaya koyuyor.
Kalbinizin hergün oluşturduğu enerji ile
bir kamyonun 32 km yol kat edebileceğini
biliyor musunuz?
Vücudumuzdaki en güçlü kasın çene kası
olduğunu biliyor musunuz?
Yetişkin bir insanın kan damarlarının
toplam uzunluğunun 100 bin mili
bulduğunu biliyor musunuz?
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
50
:
N
A
R
O
T
S
E
R
N
A
Y
A
Ş
A
Y
E
D
N
Ü
T
S
Ü
N
İ
R
E
L
Z
E
L
A
F
E
S
E
Z
Z
A
L
A
P
A
T
T
O
GR
40
yaklaşık ba,
e
y
i’
r
a
kirse, B
er. Kasa
ek gere
teşem y
m
h
r
e
u
r.
v
m
s
u
e
dr
rb
i bir ye
et bir a
lunuyo
m ettiğ
n
u
a
b
a
v
h
e
a
a
d
d
a
D
a
.
b
aşamay
estoran
bir kasa
halen y
de bir r
dırılan
n
in
in
s
a
r
l
e
e
l
d
g
v
l
a
lar:
ae
iye
i bö
ibi
n kalm
ebiliyor
Mare” d
a
t
’nın Bar
l
d
a
a
e
ğ
y
n
l
o
a
ö
a
en 11 g
n
ç
l
t
y
a
İ
ğ
a
n
,
t
u
Ö
r
g
r
e
.
s
li
o
o
a
s
,
e
o
P
Palazz
yle bir
edilmiş
durumd
akın
lunan, “
Grotta
önce, şö e ünlü olmuş
ari’ye y
ıkta bu
ine inşa
l
r
a
B
k
e
h
i,
a
z
a
z
ü
d
ib
u
g
n
d
in
iz
baya
tre
ri
da
zler
kilome
an kasa
lediğim
teklifle
uğunuz
y
d
mı fale
d
ö
ik
l
a
ın
s
il
o
l
d
m
i
a
r
v
a
d
a
e
iş
t
tmek
ar,
çk
un
aşın
yse
olculuğ
rar belir
, size ka manzarası kad
zının b
nerede
y
k
a
a
e
Y
d
ir
t
.
ız
b
a
e
t
l
ın
n
k
n
aradığ
at süre
oranın
u nede
apatma
yon için
?” Rest
ık bir sa
iliyor. B
ılarını k
s
ş
b
iz
p
a
a
a
l
a
v
l
in
k
r
k
o
is
a
e
i
y
z
m
ık
ib
l
r,
Re
decek
ına
r de va
de 11 g
i kalaba
teklifi e
tler, tad
m hayl
servisle
ir, gece
t
e
e
ç
z
ık
n
z
s
ö
in
e
“Evlilik
d
l
g
ık
il
s
a
iş
,
ından
, dönem
u müth
nusund
r t.
estoran
kasaba
avaalan
kler ko
sunduğ
mak şa
h
n
açılan r
e
ır
i
a
n
t
r
l
m
e
a
p
o
e
d
.
a
B
Y
a
a
y
,
.
iz
d
n
lgeye
zzese, s
or biraz
civarınd
ir koyu
ervasyo
olan bö
ara alıy
tta Pala
- 220 €
Küçük b ilmek için rez
p
o
.
0
r
z
0
G
in
u
.
2
iç
n
iz
e
ı
u
n
is
rs
b
olabilir
z meka
aliyeti
ek yiye
ulaşıyo
ık sözlü
anılma
lama m
ç
a
in
a
ada yem
t
r
r
z
e
izlere.
u
o
a
v
b
ı
ir
,
s
in
abilir s
ise b
meğ
lazım
n
nzara
a
e
u
a
y
d
s
m
ın
ir
a
k
b
d
m
k
tlar ha
i kişilik
imkanı
muazza
r ve fiya için değil de,
aklama
randa ik
e
n
o
l
t
o
k
s
K
e
e
.
l
R
m
e
r.
Ye
ekler
a bir ot
erekiyo
az yem
zamand
amak g
ı
m
n
t
y
u
doyulm
a
t
k
e
s
e
Palazze
iyi yüks
Grotta
beklent
:
im
l
e
y
itirme
eden b
Belirtm
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
51
GİLERİ //
BİL
İLETİŞİM
Adres:
, 70044
ciso, 59
Via Nar
, İtalya
a Mare
o
n
a
n
ig
Pol
:
Telefon
677
)
0 4240
)8
(0
alyanca
9
3
+
ce ve İt
iz
il
g
n
İ
a
(Yalnızc
t Sitesi:
.it
İnterne
lazzese
rottapa
.g
w
w
w
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
1.5 ECOBOOST TITANIUM
FORD MONDEO
1992 YILINDA SIERRA’NIN YERİNE GEÇEN FORD MONDEO, ŞİMDİ DE DÖRDÜNCÜ NESLİYLE YOLLARDA
Mondeo 1996 yılında kapsamlı bir makyaj geçirdi. 2000 yılında ikinci nesil modeller tanıtılırken bu otomobilin satışları 2007’ye
kadar devam etti. Boyutları büyümeye devam eden Mondeo’nun üçüncü nesli Avrupa’da 2014 yılına kadar satıldı.
Daha önce olmadığı kadar global
bir araç olup isminin hakkını veren
Mondeo, 2013 yılında test ettiğim
Fusion’dan farklı olmayan bir dış
tasarıma sahip.
// ONUR KORAY
MAKİNE MÜHENDİSİ
Prototip Mühendisi
Otomotiv Uzmanı
Blogger
Sportif görünen ön panjur ve tampon
ikilisine ince yapılı LED farlar da
eklenirken kaput üzerinde yer alan
çıkıntılar güçlü bir duruş sağlamış.
Gizli anten kullanımına geçilmesiyle
daha şık bir profile kavuşan aracın yan
aynaları da camların alt bölümüne,
kapı sacına sabitlenmiş. Farlardan stoplara kadar uzanan profil
çizgisi üzerine kapı kolları eklenen otomobilin 17 inç çaplı
jantları, yeni nesil Mondeo’nun genel boyutlarına
bakıldığında küçük durmuş.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
Yatık bir C sütununa sahip olan Mondeo’da, çok uzun olmayan bir
bagaj kapağı var. Yatay yerleşime sahip LED stopların altında gizli
egzoz çıkışlarına sahip tampon başlarken kullanılan siyah şerit
sayesinde tamponun monoton görünümü kırılmış.
Yaşam bölümüne geçildiğinde de tasarımın ana hatları Fusion ile
ortaklık gösteriyor. Otomobilin cam ve yan ayna kumandalarıyla
birlikte merkezi kilit düğmesi de sürücü kapısına alınmış. Benzeri
Focus’ta da görev yapan üç kollu, deri direksiyon simidinin üzerinde
birçok düğme yer alırken yine diğer Ford modellerinden tanıdığımız
aydınlatma kumandaları bu bölümün solunda yer alıyor.
Dijital gösterge paneline sahip olan test otomobilinde motor
çalıştırma düğmesi, orta konsolun soluna yerleştirilirken büyük
dokunmatik ekran ve havalandırma çıkışları Fusion’dan alınmış.
Tasarımı yenilenen bölümse Sony logosuna sahip ses sisteminin
kumandaları olmuş ki bunlar, Fusion’ın gömülü ve parmak izi
bırakan düğmelerinden çok daha kullanışlı.
55
MONDEO’NUN GENEL DEĞERLENDİRMESİ //
Mondeo’nun Amerika’dan gelirken iyi yönde değiştiğini görmek güzel.
Dinamik gövde tasarımıyla aradan geçen yıllara rahatça meydan okuyan
otomobil sürüş özellikleriyle de bir Ford olduğunu hissettiriyor.
İç mekan genişliği ve izolasyon konularında da segment beklentilerini
karşılayabilen otomobilin Küçük hacimli motoru, yüksek olmasa da
yeterli performans seviyesine ulaşıyor.
Canlı yapısıyla turbo beslemeye sahip motoru yakıt tüketimi konusunda
pek cimri olmadığından kullanım giderleri yükselecek olan aracın yüksek
bagaj zemini nedeniyle bu bölümde sunulan hacmin rakiplerinin
gerisinde kalması, müşterileri hatchback ve station wagon gövde
seçeneklerini düşünmeye yöneltebilir.
Bir ufak not: teste katılan sedan gövdeli ve Titanium donanımlı aracın
fiyatı 110.980 TL seviyesinden başlıyor.
Şık vites topuzu, elektronik park
freni, park yardımcısı ve sensörlerinin
düğmeleri, araları birleştirilen
bardaklıklarla birlikte vites konsolunda
dururken kol dayanağının altında çift
katlı göz yer alıyor. Bu bölüme ayrıca
video, SD, bir çift USB ve 12 Volt girişleri
gizlenmiş.
Arka koltuk yolcularını da düşünen
Ford, bu bölümde bir çift havalandırma
ızgarası, kapı camlarında perdeler, 12
Volt soket, katlanabilir kol dayanağına
entegre edilmiş kapaklı göz ve bir çift
bardaklık sunarken asıl ilginç donanım,
kenarlarda oturan yolcular için düşünülen
hava yastıklı emniyet kemerleri olmuş.
Süspansiyon sistemi biraz sertleşen
Mondeo’nun bu özelliğinin iç mekanı
rahatsız etmemesi için 17 inç çaplı
jantlar ve 235/50 ölçülerinde lastikler
kullanılmış. Geniş yanaklar küçük
darbeleri emmekte zorlanmazken
süspansiyon sisteminin bir miktar çaldığı
konfor seviyesi de bu şekilde tekrardan
toparlanmış oluyor.
Yol ve motor sesleri başarılı bir şekilde
izole edilen Mondeo’nun rüzgar sesi,
bu üçlü arasında en belirgini olsa da D
segmentinin ortalamaları karşılanıyor.
Donanım konusunda da tatmin edici
olan test otomobilinde elektrikli cam
ve yan aynalar, elektrokrom iç ayna,
LED farlar, ön ve arka park sensörleri,
ısıtmalı ön cam, sunroof, ısıtmalı ve bel
destek ayarlı ön koltuklar, anahtarsız
çalıştırma, yol bilgisayarı, arka koltuklar
için havalandırma ızgaraları, yağmur
ve far sensörleri, Bluetooth bağlantısı,
dokunmatik bilgi ekranlı SYNC2 arayüzü,
çift bölgeli klima, otomatik uzun farlar,
Navigasyon, Sony müzik sistemi, USB,
SD kart ve analog video girişleri, Start/
Stop, yokuş kalkış yardımcısı, arka kapı
camlarında perdeler, geri görüş kamerası,
otomatik park yardımcısı, çapraz trafik
uyarısı, şeritte kalma yardımcısı ve cruise
control bulunuyordu.
6 ileri vitesli tam otomatik şanzımana da
sahip olan test aracının en önemli konfor
donanımı şüphesiz bu. Yumuşak geçişlere
sahip tork konvertörlü ünite start/stop
sistemiyle de uyumlu çalışıyor.
Ortalamanın üzerinde bir sertlik
sunan süspansiyon sistemi sayesinde
yüksek süratlerde de kararlı bir yol
tutuş sunabilen otomobilin ağırlık
değişimlerinden etkilenmesi de minimum
düzeyde kalmış.
Sport konumunda devirleri üst seviyede
tutmayı amaçlayan şanzıman sayesinde
yolculara sportif hisler yaşatabilen
Mondeo’nun direksiyon simidi arkasına
alınan vites değiştirme kulakçıkları da
dinamik sürüşlere hem sürat hem de
güvenlik katıyor.
Mondeo’nun 1.5 litre hacimli turbo
benzinli ve 1.6 litre hacimli turbo Diesel
motor seçenekleri, Style donanım
paketiyle 97.920 TL’den başlayan
fiyatlara satılıyor.
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
APOCALYPSE GERİ DÖNDÜ
BRYAN SINGER’DAN SERİNİN 9.FİLMİ
X-MEN: KIYAMET
MARVEL SİNEMA SEVERLERE YİNE GÖRSEL BİR ŞÖLEN SUNUYOR
Bunu da öyle ustaca yapıyor ki, 2014 tarihli “X-Men: Geçmiş Günler Gelecek” filminin devamını
izlerken; akıllarda Yıldız Savaşları’ndaki gibi bir kronoloji kayması yaşanmıyor.
Yıl 1983. Mutantların varlığının tüm dünya tarafından ortaya
çıkışından bu yana 10 yıl geçmiş. Bu filmde anlıyoruz ki,
mutantlar aslında binlerce yıl önce eski Mısır’da da var olmuş.
Bunca yıl derin bir uykuda olan Apocalypse, varlığını
sürdürebilmek için yanına çekebildiği isimlerle gücüne
güç katmayı hedefliyor. Aslında bildik bir hikaye; Dünya’yı
ele geçirmek isteyen bir güç; “onunla birlikte” ve “ona karşı”
olarak sıralanan mutantlar.
Marvel’in, çizgi roman sayfalarını beyaz perdeye
taşımaktaki ustalığı bir kez daha kendini gösteriyor
ve yönetmen Bryan Singer, 2.5 saatin nasıl geçtiğini
anlayamadığınız bir yolculuğa çıkarıyor sizi. Filmin en
kayda değer yanlarından biri de, insanoğlunun dünyanın
sonunu getirmeye ne denli meraklı olduğu mesajına vurgu
yapması.
Öyle bir an geliyor ki, “filmin kötü adamı o kadar da kötü
değil aslında” demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Game of Thrones severlerin yakından tanıdığı Sophie
Turner tarafından canlandırılan Jean Grey ile Wolverine’in
ilk karşılaşmasına tanıklık ederken; Magneto’nun öfkesinin
nedenini de anlıyoruz “X-Men:Kıyamet”te.
Kısacası bir önceki Wolverine gibi kolaya kaçılmamış.
İsmin arkasına saklanmak yerine, X-Men adına yakışır bir
film çıkartılmış ortaya.
Koltuğa oturduğunuzda, sinemanın büyüsüne kapılıp
“Benim içimde nasıl bir güç gizli?” diye iç sesine kulak
verenlerdenseniz, belki de yanıtı “X-Men:Kıyamet”i
izlerken bulursunuz.
FİLMLERDEN REPLİKLER
BIRDMAN
Tıpkı bir adamın, asker olamayınca
muhbir olması gibi, bir insan
sanatçı olamazsa, eleştirmen olur.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
CİDDİ BİR ADAM
Patron her zaman haklı değildir,
ama her zaman patrondur.
GENÇLİĞİN EN İYİSİ
Kitapları seviyorsun, çünkü istediğin
zaman kapatabiliyorsun. Hayat öyle
değil, buna karar veremezsin.
57
HAYAL KAHRAMANLARI
ÜLKEMİZİN EN İYİ HİKAYECİ VE
ANLATICILARINDAN BİRİ:
SUNAY AKIN
// SİBEL SÜTLÜOĞLU Sunay Akın’ın kendine özgü üslubuyla yazdığı kitap, adını
KONUK YAZAR
Üsküdar 8 nolu ASM’de
Aile Hekimi
çocukluğumuzu renklendiren kahramanlardan alıyor. Asm Yaşam
Dergi’nin ikinci sayısında, 2015 yılının Kasım ayında raflardaki
yerini almış olan, “Hayal Kahramamanları”nı konuşalım.
İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan ve ilk baskısı 50 bin adet yapılan kitap,
hayallerin içinde gezinirken bir çok yaşanmışlıkları, tarihe ait bilgileri kısa
hikayeler halinde aktarıyor.
Akıcı üslubu, kitabın hiç sıkılmadan okunmasını sağlıyor. Hikayeler o kadar güzel ki,
insan nasıl başlayıp bittiğini anlayamıyor, tek düşünceniz büyük bir heyecanla bir
sonraki hikayeye geçmek oluyor.
Akın, kitabında hayal ve gerçeği birbiriyle öyle güzel harmanlıyor ki; Red Kit ,Temel
Reis ya da Süpermen’i okurken, bir anda Louvre’dan çalınan Mona Lisa tablosuna;
şirinlerden, Rasattepe’de yapılmış kuş evleri olan, Anıtkabir’e; Tarzan’dan, Japonya
ziyareti sonrası fırtınadan kurtulamayıp batan Ertuğrul gemisine; Ustura Kemal’in
hikayelerinden, Beyoğlu’nda Hintli askerleri kovalatıp işgalcilere karşı direnen
çetenin lideri Nazım Hikmet’e yumuşacık bir geçiş yapıyorsunuz.
Sadece hayal değil, gerçekler de var. Şarlo, Saint-Exupery,
otomatik paraşüt açma sisteminini bulan hatta kendi
fotoğrafını çeken makineye ‘görçek’ adını veren Emrullah
Ali Yıldız, ilk sergisini banliyö trenlerinde sergileyen Altan
Erbulak, Çelik Bilek / Teksas‘ı çok seven yedi bela çetesinin
lideri Deniz Gezmiş gibi.
En sevdiğim bölümlerinden birisi de Sultan Abdülaziz’in
Türk Kafası hikayesidir. Türk’ün gücü ve zekasını anlatan
bu bölümün detaylarını, Sunay Akın’ın Hayal Kahramanları
kitabından okumanızı çok isterim.
KİTABIN TANITIM YAZISI
Neden hayal kahramanları?
“Çocukluğumuzu savunan büyük
güçlerdendir hayal kahramanları.
Teksas, Zagor, Süperman, Batman,
Temel Reis, Şirinler, Casper, vd. gibi
hayatımızı güzelleştiren bu çocukluk
arkadaşlarımız, gözlerimizin ışıltısında
hâlâ yaşamaktadırlar. Bir hayal
kahramanının filmini izlemek, çizgi
romanını ya da kitabını okumak,
çocukluk arkadaşlarımıza ayırdığımız
zamanlar gibidir.
Hayatımıza yön veren ailemiz ve
arkadaşlarımızın yanında, hayal
kahramanları da kişiliğimizin
gelişiminde pay sahibidir. Hayal
kahramanları, gözlerinin içine
bakamasak da, ellerini sıkamasak da,
bir kez olsun sarılamasak da bize
çok şey katan ve öğreten en yakın
arkadaşlarımızdır.’’
KİTAPLARDAN ALINTILAR
UÇURTMA AVCISI
Senin bu kadar mutlu olmana, ancak
senden birşey almaya hazırlandıkları
zaman izin verirler. - Khaled Hosseini
TUTUNAMAYANLAR
Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç
resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla
hiç yaşamadım. - Oğuz Atay
CESUR YENİ DÜNYA
Ne sebeple olursa olsun, hatanızın
üzerinde kara kara düşünmeyin.
Temizlenmenin yolu çamurda
yuvarlanmak değildir. - Aldous Huxley
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
58
OYUNCAK HAYVANLARDAN ASKILIK
KENDİN YAP
Minikler için rengarenk bir kendin yap projesiyle, Asm Yaşam Dergi’nin
2. sayısında da sizinleyiz. Bu ay güzel bir askılık yapacağız.
Biliyoruz, siz de çocuğunuzun odasının bir masal diyarı
gibi görünmesini en az onun kadar istiyorsunuz. İşte
size bu konuda çok yardımcı olacak dört dörtlük bir
proje.
Toplamda 1-2 saatinizi alacak bu eğlenceli askılık için
evinizdeki oyuncak hayvan figürlerini değerlendirebilir,
// BURÇİN YAVUZ hali hazırda oyuncak hayvanınız yoksa çok uygun
fiyatlara oyuncakçılardan veya marketlerden yenilerini
KONUK YAZAR
edinebilirsiniz.
Strateji Direktörü
Reklam Yazarı
Blogger
Haydi başlayalım.
PROJE YAPILIŞI:
ADIMLAR //
1. Önce tahtanızı sprey boyayla güzelce boyayın. Bu işlemi dışarıda,
balkonda ya da en azından pencere önünde yapmalı ve boyarken mutlaka
bir toz maskesi kullanmalısınız; zira sprey boya oldukça yoğun kokar ve
solunması tehlikelidir.
2. Boya tamamen kuruduktan sonra, bir cetvel ve kalem yardımıyla,
hayvanların denk geleceği noktaları tahtanıza eşit aralıklarla işaretleyin.
3. Oyuncak hayvanlarınızı testerenizle uygun yerlerinden dikkatlice kesin.
4. Kestiğiniz hayvanları, silikon tabancanızla işaretlediğiniz yerlere
yapıştırın. Bir süre bastırarak sabitlemelisiniz ki güzelce yapışsınlar. Askınızı 24
saat boyunca hareket ettirmeden kurumaya bırakın.
5. İyice kuruduğuna emin olduğunuz tahtanıza, asma aparatlarını takın.
6. Halatı asma aparatlarından geçirin, uçlarını düğümleyin ve fazlalığı
dikkatlice kesin.
7. Geldik en eğlenceli adıma. Miniğin odasının en güzel duvarına bir çivi
çakıp yeni askısını asma vakti!
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
59
İLK ADIM:
MALZEMELER //
1 adet 60x15x2cm ölçülerinde
zımparalanmış tahta/kereste - 3 TL
Ahşap vidalı ve ortası halatınızın genişliğinde
oyuk 2 adet asma aparatı - 1 TL
6 adet plastik hayvan figürü - 14 TL
Dilediğiniz renkte sprey boya - 10 TL
65cm halat - 2 TL
Silikon tabancası ya da silikon
Kıl testere
Muşamba/gazete
Toz maskesi
Cetvel
Kalem
Çekiç
Duvar çivisi
TOPLAM: ~30 TL
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
60
// Dr.Rana Çelikkol
ASTROLOJİ YAZARI
Aile Hekimi
ASTROLOJİ
Bu ay 4 Temmuz saat 14:00’da yeni ay gerçekleşti.
Yeni aylar, başlangıç için tohumların ekildiği zamanlardır. Burçlara göre etkilerine gelirsek;
KOÇ //
BOĞA //
İKİZLER //
YENGEÇ //
21 Mart - 20 Nisan
21 Nisan - 20 Mayıs
21 Mayıs - 21 Haziran
22 Haziran - 22 Temmuz
Bu ay, yeni ay sizin evi-
Yeni ay iletişim, yakın çevre,
Yeni ay, maddi gelirlerle ilgili
Yeni ay dış görünümüzle
nizi temsil eden bölgede…
kısa yollar ve kardeşleri temsil
evinizde gerçekleşiyor. Maddi
ilgili evde gerçekleşiyor.
Taşınabilir ya da iş yerinizi
eden bölgede gerçekleşiyor. Bu
gelirlerinizle ilgili hareketli
İmaj değişikliği yapmayı
değiştirebilirsiniz. Evinizin
konularla ilgili bol bol telefon
bir ay geçirebilirsiniz.
düşünebilirsiniz.
dekorasyonunda değişiklikler
görüşmesi yapacağınız bir ay
yapabilir, yeni eşyalar
geçirebilirsiniz. Kısa seyahatlere
alabilirsiniz.
çıkabilirsiniz.
ASLAN //
BAŞAK //
TERAZİ //
AKREP //
23 Temmuz - 23 Ağustos
24 Ağustos - 23 Eylül
24 Eylül - 23 Ekim
24 Ekim - 22 Kasım
Yeni ay, hastaneler ve
Bu ay dernek
Bu ay yeni bir iş teklifi alabilir,
Eğitim ve kurslara katılabilir,
gizli düşmanları temsil eden
faaliyetlerine katılabilir,
iş yerinizi değiştirebilirsiniz.
yurtdışına çıkabilirsiniz.
bölgede gerçekleşiyor. Hastane
arkadaş guruplarınızla
Terfi edebilirsiniz. Çeşitli
Emekli olmayı
ziyaretlerinde bulunabilirsiniz.
buluşabilir ya da sosyal
şekillerde, mesleğinizle ilgili
düşünebilirsiniz.
Gizli düşmanlıklar olabilir,
medyada çok zaman
göz önünde olabilirsiniz.
dikkatli olun. Bir öğrenciye
geçirebilirsiniz.
bağışta bulunabilirsiniz.
YAY //
OĞLAK //
KOVA //
BALIK //
23 Kasım - 21 Aralık
22 Aralık - 20 Ocak
21 Ocak - 19 Şubat
20 Şubat - 20 Mart
Ameliyat olabilirsiniz.
Eş veya ortağınızla yeni
ASM ile ilgili tadilat ya-
Sizin için eğlenceli bir ay ola-
Kazalara karşı dikkatli olun.
bir karar alabilir, yeni
pabilirsiniz ya da ASM
cak, varsa çocuklarınızla vakit
Borçlanabilir ya da borç
bir işe başlayabilirsiniz.
çalışanlarının çeşitli olayları
geçirebilirsiniz.
verebilirsiniz.
Soruşturmalarla
ile ilgilenebilirsiniz.
uğraşabilirsiniz.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
61
11
2
9
8
7
1
3
10
4
6
5
ANAHTAR
KELİME //
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
TEMMUZ ‘16
YIL: 1 / SAYI: 2
62
YAKUP ŞAHİN - HAVANA // //
YAKUP ŞAHİN - HAVANA // //
BEDİRHAN KÜPELİ // //
YAVUZ ERDEN - MOBİL // //
BEDİRHAN KÜPELİ // //
SİZDEN GELENLER NEDİR? //
ASM Yaşam Dergi’de, her ay, sizden,
sahadan gelen eserlere de yer
vermeye çalışacağız.
Bu sayfamız, birinci basamak sağlık
çalışanlarının eserlerine açık ve bu
eserleri bekliyor.
Sizler de bu köşede yayınlanmasını
istediğiniz görsellerinizi,
[email protected] adresine mail
göndererek bize ulaştırabilirsiniz.
ASM YAŞAM
ASMYASAM.COM
REMZİ UYSALGENÇ //
AHEKON:2016
ETKİNLİKLER, PROGRAMLAR VE KONAKLAMA HAKKINDA DETAYLI BİLGİ: www.ahekon.com ADRESİNDE
Türkiye’nin Aile Hekimliği uygulamasında en prestijli kongresi olan AHEKON
16-20 Kasım 2016 tarihleri arasında Antalya Gloria Golf Resort Hotel Belek’te gerçekleşecektir.
Kongrenin güçlü ve bilimsel içeriği tüm beklentilerinizi karşılayacaktır.
Bu yıl yedincisini gerçekleştireceğimiz AHEKON, 23 bin aile hekiminin ulusal kongresidir.
Kongre içeriği aile hekimlerinin emeği ile hazırlanan, alanında önde gelen yerli ve yabancı
akademisyenlerin bulunduğu AHEKON 2016’da sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyacağız.
Türkiye’nin aile hekimlerinin bir arada olacağı, deneyimlerimizi, sıkıntılarımızı, başarılarımızı
paylaşacağımız, bilimsel ve sosyal yönlerimizi ön plana çıkaracağımız, birey ve ailelere sürekli ve
çok yönlü sağlık hizmeti veren, biyolojik, klinik ve davranış bilimleriyle iç içe olan
AHEKON’a sizleri davet etmekten onur duyuyoruz.
Saygılarımızla
Dr. Gürsel Özer
Uzm. Dr. Erkut Coşkun
Dr. Hacı Yusuf Eryazğan
AHEF Yönetim Kurulu Başkanı
Kongre Bilimsel Sekreteri
Kongre Genel Sekreteri

Benzer belgeler