Koşarken Yazamazdım

Transkript

Koşarken Yazamazdım
EKIM/1 2014
WWW.KITAPKOKUSU.NET
Koku / 4
TÜM KOKULAR BİR
YANA KİTAP KOKUSU
BİR YANA
BIR KADIN VE BIR
ERKEK
SABİHA GÖKÇEN
VECİHİ HÜRKUŞ
MASKELİ
KARAKTERLER
FERNANDO PESSOA
JAMES ENSOR
THE POINTLESS
BOOK
ALFIE DEYES
Koşarken Yazamazdım
Japonları severim ve bir şekilde
dillerini de yadırgamıyorum
ama bir yazarlarının adını bir
türlü öğrenemedim: Haruki
Murakami
Şimdi bile yazmaya çalışırken
hem adı hem soyadı için iki
kere kitabın kapağına baktım.
Murakaminin bu kitabı, hafif bir
yazım ve okuma dili olan,
okuyucu ile sohbet eden bir
kitap. Orjinal dilinde okumadan
böyle bir şey söylemek zor ama
bu kitap Japoncadan
İngilizceye oradan da Türkçeye
çevrilmiş bir kitap değil. Direk
olarak Japonca aslından
çevrilmiş bir kitap. Çevirmenin
japon dili ve edebiyatı profesoru olan Hüseyin Can Erkin olması da bir unsur tabii.
Ama bu unsur ne yazık ki kitabın adına müdahale edememiş... ve orijinal adıyla pek de alakası olmayan bir
isim yazılmış "Koşmasaydım Yazamazdım"
Japonca adı çevrildiğinde "Koşmayı anlattığımda aslında ne anlatıyorum" a denk
gelen bir adı var ki kitabı okuyunca bana da bu isim çok uygunmuş gibi geldi.
Herneyse anlatmaya çalıştığım şey, kitabi konuşuyorken aslında ne hakkında
konuşacağımız.
Kitabı konuşurken aslında Murakami'den konuşuyor olacağız. Çünkü otobiyografi
gibi olmayan bir otobiyografide, koşmanın/koşucuların ruh hallerini anlatırken neyi
nasıl yazdığını da samimice anlatmış.
"Yapmak istemediğim bir şeyin yapmak istemediğim bir zamanda zorla
yaptırılması eskiden beri sabrımı taşırır. Bunun yerine yapmak istediğim bir şeyi
yapmak istediğim bir zamanda ve yapmak istediğim bir şekilde yapabildiğimde,
sıradan insanlardan çok daha fazla kendimi verebilirim.Spor yeteneğim ve
reflekslerim öyle ahım şahım olmadığından kısa zaman içerisinde sonuç alınan
spor dallarında pek iyi değilimdir, ama uzun mesafe koşmak ya da yüzmek benim
için en uygun sporlardır"
Okurken kendini yazarla ya da kitabın kahramanı ile eşleştirebilmek... Bu kitabın
birçok bölümü bana bunu yaşattı.
Bu kelimeler size
kimi hatırlatıyor:
Devrim
Puro
Küba
Bolivya
CIA
Cevap için bkz.
Podcast
"1
EKIM/1 2014
WWW.KITAPKOKUSU.NET
"Koşarken aklıma gelen düşünceler gökyüzündeki bulutlara benzer.
Farklı şekillerde farklı büyüklüklerde bulutlar. Bunlar bir yerlerden
çıkıp gelir, sonra uzaklaşıp bir yerlere gidiverir"
Bu kitabı okuduğunuzda koşmaya başlamak isteyebilirsiniz. Hatta
yazmaya da başlamak isteyebilirsiniz, ama her ikisine de başlamak
kolay değildir. Sabır ve çaba ister. Kolay değildir ama yeterince
sabırlıysanız emeklerinizin karşılığını alırsınız. (Bahadır)
The Pointless Book
Bir Kadın Bir Erkek
“Dünya Havacılık Tarihi diye anlatılanlar; 16. Asırda Leonardo da
Vinci’nin, insanların uçabileceğini düşündüğünü, fakat insan
kudretinin bu işe yetmeyeceğini anlayınca teşebbüsten vazgeçtiğini
yazarak başlıyor.”
Bir kadın ve bir erkeğin kudretleri üzerine iki kitap “Bulutlarla
Yarışan Kadın” ve “Bir Tayyarecinin Anıları” üzerine notlar alıyorum.
“Bulutlarla Yarışan Kadın”ın, Halit Kıvanç’ın gerçekleştirdiği çok
keyifli bir söyleşinin izindeyim. Cumhuriyetin ilk günlerinde kadının
toplum içindeki yerini güçlendirmek, onun söz sahibi ve erk noktası
olabileceğini ispat etmek için “tasarlanmış” ancak tasarlandığı
yüksek sesle telaffuz edilmeyen bir hikayenin kahramanını
okuyorum. Yapılan işin takdir edilmesi gereken büyük erdemler
taşıdığının farkındayım. Mustafa Kemal Atatürk’ün gölgesinde bir
hayatın ne denli zor ve sıra dışı olduğunun da… Ancak şu gerçeği
kabul etmek gerek. Eğer genç bir kadının içinde göklerde süzülme
arzusu baskın bir halde ortaya çıkmasaydı; tüm benliği ile
benimsenmeseydi; belki Vecihi Hürkuş da şu cümleyi kuramazdı:
“İnsan uçuculuğu ilim halinde anlayıp vazife halinde benimsedikten
sonra bir daha bırakamıyor.”
(Burçin)
Yazının devamı için bakınız:
http://www.kitapkokusu.net/index.php/b/610-bir-kadn-ve-birerkek.html
Ensor’ın ve Pessoa’nın
Maskeli Karakterleri
Brought to you by YouTube
Vlogger Alfie Deyes, The
Pointless
Book,
accompanied by the free
downloadable app, is the
ultimate addition to his
YouTube channel a weird &
funny video-diary of fun,
challenges
and
nothingness: bake a cake in
a mug; take part in a
people-watching challenge;
create a time capsule;
diarise a week of your life
and learn to make origami.
Fully illustrated and packed
with a host of games,
activities and pranks, Alfie
invites you to join his online
following as he challenges
you to complete your
journal of pointlessness and
do virtually nothing with
pride.
Fernando Pessoa’nın Anarşist Banker/Şeytanın Saati kitabını bitirdiğimde damağımda James Ensor’ın
resimlerinden aldığım acı, buruk tat kaldı. Pessoa maske anlamına gelen persona kelimesinden türemiş ve
kimse/hiç kimse anlamına geldiğini öğrenince gözlerimin önüne ilk düşen James Ensor oldu. 19.yy’ın ilk
yarısı sanat açısından çok verimli bir dönem. Pessoa ve Ensor da bu dönemden. Birbirleri ile tanıştıklarını
ya da eserlerini gördüklerini sanmıyorum. Biri Portekiz’de diğeri Belçika’da iki sanatçı. Pessao Lizbon’da
basit bir memur olarak çalışırken aynı zamanda yazar. Yaşarken çok az kitabı basılmış. Ölümünden sonra
ise 20 binden fazla eseri sandıklarda bulunmuş. James Ensor hayatının çok büyük çoğunluğunu Belçika,
Ostend'de stüdyoya dönüştürdüğü evinin çatı katında geçirir. Sadece üç yıl için evinden ayrılır o da resim
"2
EKIM/1 2014
WWW.KITAPKOKUSU.NET
eğitimi almak için Brüksel’e gider. Tanınmaya başladığında artık neredeyse bir asırlık yaşamının ikinci
yarısıdır.
James Ensor dışavurumculuğun ve gerçeküstücülüğün öncülerindendir. Muhaliftir. Öncelikle de kendine
karşıdır. Arkadaşları ve akrabaları onun nazik ve arkadaş canlısı olduğunu söyleseler de eserleri onun
kişiliğinin alaycı, kavgacı ve huysuz olduğunu gösterir. Resimleri ilk bakışta canlı renklerle yapılmış bir
karnaval havasını andırsa da incelemeye başlandığında tekinsizlik, huzursuzluk ve zalimliğin egemen
olduğu görülür. İnsanların kendi yüzleri midir yoksa maske mi takmışlardır çok anlaşılmaz. Toplumun iki
yüzlülüğünü vermek ister. Bazen de figürleri maske takmaz. Onun yerine ruhu giden beden gibi
karakterlerini iskelet olarak gösterir. Kendisi bu figürlerin içindedir, ailesi ve yakınları da… Toplumsal
yergiyi en yakınından başlatır. Maskelerini takınmış en bilinen eserlerinden biri Entrika’yı 1890’da yapar.
Eserinde ortada burjuva çift görülür. Karikatürize edilmiş mavi şapkalı yeşil pelerinli figür kızkardeşi,
yanındaki ise Berlin’de sanat simsarlığı yapan Çinli nişanlısıdır. Çift kalabalığın, dedikoducu, garip, çirkin
figürlerin ortasındadır. Figürler maskelerinin altında güvendedir. Çiftin nişanı kasabada ve Ensor
Ailesi’nde skandala yol açmıştır. Karşısında kucağında Çinli oyuncak bebekle şişman bir kadın suçlar
şekilde parmağını uzatmaktadır. Aslında çift de maskelidir. Maskelerinin iki amacı vardır: hem zayıfı
korumak hem de haini saklamak. Ensor şehirdeki dedikodulara misillime olarak ayrımcılık, iki yüzlülük
üzerine bu resmi yapar. (Yasemin)
Yazının devamı için bakınız:
http://www.kitapkokusu.net/index.php/e/611--ensorn-ve-pessoann-maskeli-karakterleri.html
Söyleşi - Gergedan Kitabevi (2. Bölüm)
Geçen sayımızda ilk bölümünü paylaştığımız sohbetin 2. Bölümünü sizlere sunuyoruz:
[KK] – Gergedan Kitabevi bünyesinde ne kadar kitabınız var?
[Rüyam Hanım] – Yaklaşık 23000 civarında.Bir depomuz var; giriş bölümü haricinde inceleme / araştırma
kitapları çocuk bölümünde...Kitapları türlerine göre alfabetik veya yayınevlerine göre stokluyoruz.
[KK] – Okur olarak ziyaret ettiğiniz, alışveriş yaptığınız bir kitabevinin bugün sahibi olmak nasıl bir şeydir?
Yani şunu sormak istiyorum. Zaten iş hayatınız sizi yormuştu. Artık radikal bir değişiklik yapmak
istiyordunuz ve karşınıza bir fırsat çıktı da değerlendirdiniz mi? Yoksa bu bir hayalinizde ve
gerçekleştirdiniz mi?
[Rüyam Hanım] – Yok... Aslında nasıl söyleyeyim?... Yani hobisini işine dönüştürme şansına erişmiş bir
insan oldum diyebiliriz. Çünkü insanlar diyorlar ki “Ne kadar güzel! Benim de hep böyle bir hayalim
vardı”... Yok hayır; benim böyle bir hayalim yoktu. Doğruya doğru. Ama okumayı çok seviyorum. Yazmayı
da... Ama çok hızla gerçekleşen birşey oldu. Burada Tarık Bey’le sohbet ederken... Ama tabi şunu
söylemeliyim. Mutluyum... Benim işim insan kaynakları olduğu için burada yine insanlarla iletişim halinde
olmak bana zor gelmiyor. Bu zaten yapmayı sevdiğim birşey. İnsanları gözlemlemek, onları tahlil
etmek....Bunlar mutlu ediyor. Ama herkes bunu hayal ediyor ki ben herkesin tahmin ettiği kadar kitap
okuyamıyorum artık...”NE güzel saatlerce okursun” diyorlar ama hiç fırsat bulamıyor insan... Elbette takip
etmem gereken süreli yayınlar, eleştiri yazıları var, onları dahi evde, yolda bir şekilde okumaya çalışıyorum.
Yazının devamı için bakınız:
http://www.kitapkokusu.net/index.php/soeylei.html
"3

Benzer belgeler