RAMAZAN MANİLERİ

Transkript

RAMAZAN MANİLERİ
RAMAZAN MANİLERİ
BAKİ SARISAKAL
RAMAZAN MANİLERİ
Eski Ramazanların on beşi, mahalle çocukları için adeta düğün bayramdı.
Akşamdan mahalle bekçileri arkalarında davulcu ve manici ile çıkar, mahallesinde ev ev
dolaşmaya başlardı. Arkalarına mahalle çocuklarının da takılmasıyla meydana gelen bir cemi
gafır, önde elinde fener bekçi, arkasında davulcu ve manici daha arkada da mahalle çocukları,
kapı kapı dolaşırdı.
Her kapının önüne gelince davulcu çalmayı keser, manici elini kulağına atıp bir
mani okurdu. Bu:
Yeni Cami direk ister
Söylemeye yürek ister
Benim karnım toktur ama
Arkadaşım börek ister.
Yahut:
Davulumun ipi kaytan
Sırtımda kalmadı mintan
Ver efendim bahşişimi
Alayım sırtıma mintan
Gibi beylik maniler olabileceği gibi:
Hasan Hasan Bey’in penceresi
Kalaylıdır tenceresi
Uyuklama bacı kalfa
Yandı pilav tenceresi
Veya:
Camide kandiller yandı
Her taraf nura boyandı
Hazırlayın bahşişimi
Bekçi kapıya dayandı
Yahut:
Bedestenli Hacı İrfan
Tesbihinin ucu mercan
Hacı Bey kahve içiyor
Elinde lağfuri fincan
Gibi yakıştırma manilerde olurdu. Bekçiyle davulcu ve manicinin, tabii onlarla
beraber de mahalle çocuklarının önünde durdukları kapı veya o evin penceresi açılır, bekçiye,
davulcuya, zurnacıya, ayrı ayrı bahşişler verilir veya kağıtlara sarılıp pencereden atılırdı.
Bahşişini alan bekçi, yandaki kapıya geçer. Manici her kapıda ayrı bir mani söyler, mani
bitince de davulcu tokmağı tokmağı ver ederdi.
Kadınlar Pepiç, bestival, fincan oyunlarını yarıda bırakıp kalkarlar, beyaz
başörtüleriyle kafeslerin arkasına yığılırlar veyahut lambaları, beş kollu şamdanları üfleyerek
kafesleri açarlar, oruçtan uhrevileşmiş yüzlerini beyaz başörtülerinin içine saklamaya
çalışarak, davulcu ile manicinin yolunu gözlerlerdi.
Evin efendisi, damat beyler patiska entarileriyle ve Şam Hırkalarıyla çatmalı
minderlere bağdaş kurarak bakır cezvelerde pişirilen kahvelerini höpürtedip, yasemin kiraz
ağızlıklarını tellendire tellendire orucun mahmurluğunu gidermeye çalışırlardı.
Bu sırada poturlu, mestli, abani sarıklı bekçi elinde muşamba fenerle kapının
önünde durur, kalın sopasını taşa vurduktan ve davulun gümbürtüsünden sonra manici veya
uçarılardan biri yayık yayık külhan ağzıyla başlardı:
Besmeleyle çıktım yola,
Selam verdim sağa sola,
A benim devletlü efendim,
Vakt-i şerif hayrola,
Dambırda dan, dan!
Dambırda dan, dan!
Baklavayı hakladılar,
Tepsilerde sakladılar,
İç kapıda bekler iken,
Dış kapıdan yolladılar,
Dambırda dan, dan!
Dambırda dan, dan!
Mahmut Beyin penceresi,
Gümüştendir tenceresi,
Kalk uyuma hacı kalfa,
Yandı pilav tenceresi
Dambırda dan, dan!
Dambırda dan, dan!
Maniciler psikolog adamlardı.Her evin kapısında orada oturanların karakterlerine
göre maniler uydurup okurlardı. Bazen medih, bazen karikatürize, çoğu defa da hicvederlerdi.
Pencerelerden ha bire para atılır, yirmilik, bakır metelik, bakır yüz paralıklar, çil
kuruşlar, ikilikler yağdıkça manicinin belagati artar, coşar, yeni yeni maniler söylerdi ve
nihayet işi teşekkürle bitirirdi:
Pencereler açıldı,
Çil paralar saçıldı,
Veren eller dert görmesin,
Hak bereket versin yezdane!
Bazen de en son olarak şu maniyi okurlardı:
Pek az misafirim size,
Beyitlerimi düze düze,
On bir ayda bir gelirim,
Gücenmeyin bendenize.
Bekçi gittikten biraz sonra da, mahalle tulumbasının tulumbacıları elerlinde
körüklü tulumba feneri, zurna ve çifte narayla kapıya dayanırlar, onlara da her ev durumuna
göre bahşiş verirdi.
Eski ramazanlarda manicilik mühim bir meseleydi. Her kapıda başka bir mani
uydurup yakıştırmak pek kolay olmasa gerekti.
Ramazan geceleri evde, pencere önünde oturup manicileri dinlemekten başka
zevklerde vardı Mahalle çocukları elde fener, teravihe giden hacı babanın arkasından topak,
lokma bombası patlatıp çil yavrusu gibi dağılırlar, midye kabuklarına zeytinyağı koyarak
gelen geçenden:
— Yağ parası, mum parası!
İsterler, vermeyenlerin önünü iple keserlerdi.
Bir kısmı da:
- Heya mola, bizim gemi.
Yahut:
— Hisa, hisa!
— Heyesa, heyesa!
Nağmeleriyle ip çekişirler, çekişip dururken yine çamaşır ipi kopunca yahut bir
tarafın kurnazlığıyla ipin ucunu birden bire bırakınca sırt üstü düşerler. O zaman:
— Vay anneciğim, anneciğim.
—Vay kafam! Diye ağlayıp dururlardı. Fakat ağlama faslı uzun sürmez, bir
kestane fişeğinin çat patasına, bir arayıcı fişeğinin fıs fısına, bir mehtap fişeğinin süzülüşüne
gevrek gevrek gülerler, bunların seyrine doyum olmazdı.
Acarları, fırlattıkları ufak taşlarla, namazdan dönen limonatacı Arnavut’un sırça
şişesini kırarlar, ardı arkası gelmez:
— Çat, çatlarla birden on-onbeş kapı çalıp, evdekileri merdivenlerden
1
atlatırlardı.
Davulcuyum Ramazanda,
Yola çıktım ben ezanda
Neşe bulsam sevinirim.
Hem okuyan hem yazanda
****
Davulumu aldım geldim,
Sokalarda çaldım geldim.
Bir arkadaş sütlaç yapmış,
Ben iftarda kaldım geldim.
****
Geliyorum kapılara,
Düştüm çünkü yine dara.
Kimse yok mu çağıracak?
Yarın beni bir iftara.
****
Davulcuyum işte özüm,
Söyleyecek var bir sözüm.
Şu bu lafa kulak vermem,
Kadında yalnız gözüm.
****
Davulumun derisi var,
Güzellerin perisi var.
Eğer güzel isterseniz,
Şimdi ben de serisi var.
****
Beyazıd’da sergi yaptım,
Geçenlerde birbir saydım,
Bir sarışın görüverdim;
Ben esmerden çabuk caydım.
****
Davulumun ipi keten,
Anlaşıldı olan biten;
Seni gördüm pencerede;
Ne güzel yüz ne beyaz ten.
****
Davulumu aldım geldim,
Sokaklarda çaldım geldim,
Bizim terkos kesilince,
Yine susuz kaldım, geldim.
1
M.S. ÇAPANOĞLU, “ Eski Ramazanlarda Meşhur Maniciler “, Milliyet 22 Haziran 1950, Sayı: 49
****
Davulumun kaytanı var.
Bu günlerde kim ne arar?
Bozulacak ayı buldu,
Buz çıkaran fabrikalar.
****
Yeni Cami mahya kurdu
Uzaklardan okunurdu.
Karaborsa yerindedir,
Bu işlerde vuran vurdu.
****
Davulumun ipi kaytan,
Sırtımda kalmadı mintan;
Yel üfürd, su götürdü,
Züğürt düştük aman aman
****
Davulumun derdi büyük,
Davul gibi dert de bir yük.
Cebi boştur ne yapacak?
Bugünlerde kaldı güdük.
****
Ay bitiyor, bayram yakın.
Çoluk çocuk akın akın,
Bayramlığa hepsi talip,
Ne olurum bana bakın.
****
Karı der ki şapka lazım,
Almalısın cancağızım..
İskarpinim, robum yoktur;
Diye ağlar, şimdi kızım.
****
Oğlum dersen, o da başka
Kafa tutar, ciddi şaka..
Papuç ister. Esvap ister;
Bu iştede basmaz faka.
****
On bir ayda bir geliyor,
Yıldan yıla pir geliyor.
Gazinoda çalg ıtürkü..
Bir kenara gir geliyor.
****
Gelenler hep cebi dolu,
Aldırmazlar sağı solu,
İstanbul’da yaratılmış
Eğlencenin binbir kolu.
****
Davulumu çaldım dan dan,
Sesi duyuldu uzaklardan,
Sulha yakın geldi dünya;
Bu hercümere yeter aman. 2
****
Ramazan da aldık payı,
Yirmi iki oldu sayı,
Sayılı gün çabuk geçer,
Ver elini Bayram dayı.
****
Kar yağıyor lapa lapa,
Kış lafını açma kapa,
Şu bayramın masrafları,
Oturtacak bizi şapa.
****
Ramazan pek buzlu geldi,
On gün evvel, hızlı geldi,
Şeker tatlı şeydir amma,
Yüz kırk verdim, tuzlu geldi.
****
Ramazanım işte gitti,
Hepimizi mahzun etti,
Bayram diye acunurken,
Cebimizde para bitti.
****
2
Son Posta 26 Ağustos 1945, Sayı: 5410
Esnaf kanmaz ufak kâra
Yetişir mi buna para,
Kaptırdık biz paraları,
Masraf denen bu rüzgâra
****
Yola çıktı Şevval ayı,
Bu da geçer Kara Dayı
Bayramda da geleceğim,
Hazırla sen kahve çayı.
****
Minarede yandı kandil,
Dostu ettim bir iskandil,
Bu bayram da Hacıvatım
Ne şeker var ne de mendil,
****
Hatun ister bir bayramlık,
Hizmetçi kız bir seyranlık,
Hacıvatım bu hesabın
Sen ol gel de içinden çık.
****
Uymaz ise sana devir,
Sen iktisat yoluna git,
Potinleri boyat şöyle,
Elbiseyi al ters çevir.
****
Ramazan geldi geçti
Aklımı çeldi geçti
Baklavalar, börekler
Midemi deldi geçti
****
Ramazanın adı var
Bayramınsa tadı var
Gelin kızım hoş ama
Kaynanası cadı var.
****
İftar miftar iş parada,
O pek lazım bu sırada,
O davetler vesiledir,
Muhabbete şu arada!
****
Ocak para ile tüter,
Her iş para ile tüter,
Bayram benim neme gerek,
Bin altıncık bana yeter.
****
Dün akşam, bir dostum,
Davetliydim iftar ettim,
Onbeş türlü reçel vardı,
Şeftaliyi tattım bittim,
****
Sonra etten bir giriştik,
Revaniye zor eriştik,
Meyva geldi en nihayet
Yedik amma bizde şiştik.
****
Yemek beni hayli yormuş,
Et midem de bağdaş kurmuş,
Bulup yemek güçtür ama,
Hazmetmesi daha zormuş.

Benzer belgeler