Şeker-İş Dergisi 127.Sayı Okumak İçin Tıklayınız.

Transkript

Şeker-İş Dergisi 127.Sayı Okumak İçin Tıklayınız.
başyazı
SOMA FACİASI,
İŞ CİNAYETLERİNE KUCAK
AÇAN BİR ZİHNİYETİN ESERİ...
Türkiye’nin en büyük,
dünyanın ise en hazin maden
kazaları arasında yerini
alan Soma maden faciası,
ekmeğinin peşinde koşan
301 kardeşimize mezar oldu,
tüten 301 ocak tütmez oldu.
Bu acı, sadece bu olayda
yaşamını yitiren yüzlerce
emekçinin yakınlarının acısı
değil, 76 milyonun ortak
kederidir.
İsa GÖK
2
şeker-iş dergisi • ocak 2011
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı
başyazı
Sözün bittiği, yüreklerin dağlandığı acı bir gerçeğin ortasındayız. Soma’da yüzlerce canımızı yitirdik..
Derin hüznün ardında yatan gerçeklerin su üstüne çıkmasıyla; insan hayatına karşı duyulan sorumluluk ve anlayışın neresinde yer aldığımız, çalışma koşullarının barındırdığı
ya görmezden gelinen ya da sözde tasarılarla yıllardır ertelenen çarpık uygulamaların içine
nasıl itildiğimiz, canımız yanarak bir kez daha tescillendi.
Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise en hazin maden kazaları arasında yerini alan Soma
maden faciası, ekmeğinin peşinde koşan 301 kardeşimize mezar oldu, tüten 301 ocak tütmez oldu. Bu acı, sadece bu olayda yaşamını yitiren yüzlerce emekçinin yakınlarının acısı
değil, 76 milyonun ortak kederidir.
Tek gayeleri, sofralarına bir lokma aş, çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlamak olan
yerin metrelerce altında ekmeğini taştan çıkaran Soma maden emekçilerinin yaşadığı bu iş
cinayetinde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, başta aileleri olmak üzere
yakınlarına sabır ve başsağlığı, yaralılara ise acil şifalar dilerim.
Ne yazıktır ki bu büyük felaket; ne bir ilk, ne de son olacağa benzemektedir. Özelleştirme, taşeronlaşma ve sendikasızlaştırmadır ki sermayeye yeni rant alanları açarken, çalışma ilişkilerini güvensizleştirir. Yasaların dışında denetimsiz işçi çalıştırmanın yolunu açan
istihdam politikaları ile bu ülke çalışanlarını işsizlik ve yoksulluğa mahkum eden ekonomi politikalarını içeren bir çalışma sistemi kurar. İstihdam politikaları çerçevesinde gerek
kamu gerekse de özel sektör, denetimsizliği ve yasal boşlukları fırsat bilerek kölelik koşullarında işçi çalıştırmaya devam eder.
Dün olduğu gibi bugün de, çalışanın emeğini yok sayarak kendini tayin edici olarak
gören, cirosunu hiç durmadan katlayan işveren ve işveren temsilcilerinin iş ve istihdam yarattıkları söylemlerine paralel, inisiyatiflerine kalmış bir düzeni oturtma anlayış ve çabası;
emeği hor gören zihniyetin değişmediğini, işveren kesiminin emeğin kutsal bir değer olduğunu hala kavrayamadığını gözler önüne sermektedir. İşte, Soma’da olduğu gibi ülkemizin
bir çok yerinde yaşanan bu tam teşekküllü iş cinayetlerinin temel nedeni, milyonlarca işçinin açlıkla, işsizlikle tehdit edilerek, kölelik koşullarında ve denetimsiz çalıştırılmasıdır.
Çalışan hak ve güvenliğini en üst düzeyde tutan Sendikamız, örgütlü bulunduğu işyerlerinde özellikle alt işveren kaynaklı sorunların önüne geçmek adına çalışmalarına hız
kazandırarak, yaşanması muhtemel hak ve hukuk ihmallerini ortadan kaldırmak adına gerekli olan hukuki mücadeleyi tüm hassasiyetiyle sürdürecektir.
www.sekeris.org.tr
3
başyazı
Kuşku yoktur ki, özelleştirme ve taşeron sistemi devam ettiği sürece bu katliamlar da
devam edecektir. Nitekim, Türkiye’nin üretim gücünü, taşeronlaşma, özelleştirme gibi politikalarla kuşatmaya çalışmak, çıkar gruplarına rant aktarma kaynağı olarak görmek, bu
ülkeye karşı yapılan en sorumsuz davranıştır.
Sendikalar tarafından yürütülen mücadelenin sonunda, bugün siyasi iktidar, taşeron çalıştırılmasının hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu kabul etmektedir. Buna rağmen son
günlerde kamuoyunda yer alan; özellikle kamuda çalıştırılan taşeron işçilerinin ve geçici işçilerin durumlarının iyileştirilmesi, toplu pazarlık ve örgütlenme haklarının sağlanması ile
asıl işyerindeki kadrolara geçirilmesi konularını içeren alt işveren ilişkisi ve iş kanununun
bazı hükümlerinde değişiklik yapan kanun tasarısı beklentilerin gerisinde kalmıştır.
Bu çerçevede, Sendika olarak yaptığımız değerlendirme çalışmasını kamuoyu ile paylaşmış bulunuyor; emeğin istismarını önleyecek, çalışma ilişkilerini güçlü bir çatı altında
toplayacak düzenlemelerin biran önce hayata geçirilmesini ümit ediyoruz.
Diğer taraftan da, küresel iş kazaları istatistiklerine göre dünyada üçüncü sırada olan
Türkiye, birinci sırada yerini almaya adaydır. Bu konuya ilişkin olarak ülkemizde gerçek
manada iş kazaları ve meslek hastalıklarını en aza indirgemek istiyorsak, önceliği insan
sağlığı ve güvenliğine veren bir üretim anlayışını egemen kılacak düzenlemeleri yapmamız
gerekmektedir. Üstelik henüz 30 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6331 Sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun ardından yaşanan uygulama sorunları bir yana; düzenlemeler uzun vadeli strateji ve somut hedefler koyan bir takvime bağlanamamakta; yasaların,
kuralların ve standartların oluşturulmasında sendikalara etkin bir görev verilememektedir.
Aynı şekilde işyeri ve bölge düzeyinde işçi sağlığı ve güvenliği denetiminde işçilerin doğrudan ve güçlü denetimi güvence altına alınamamaktadır.
Altını çizmek gerekir ki, iş güvenliğinde en gerçekçi önlem; insan hayatına karşı ahlaki
ve vicdani sorumluluk bilinci ve davranış kültürünü yerleştirmektir. Yasal, teknik ve eğitim
önlemleri, risk değerlendirmeleri ile kamu denetimlerinin etkin, sürekli ve düzenli yapılması alınacak hayati önlemler anlamında oldukça önemlidir.
İş güvenliği zafiyetini de barındıran Soma faciasında yitirdiğimiz canlar unutulmayacaktır, insan onuruna yaraşır çalışma hayatının oluşumuna katkı sağlayacak her türlü girişimin Sendika olarak takipçisi olacağımızın altını çizmek isterim. Zira, Soma faciasının
unutulması veya unutturulmaması, tarihe iz bırakmak ve yeni faciaların önlenmesi adına
son derece mühimdir.
başyazı
Ülkesel Stratejinin Oluşumu Yolunda 3. Etap
Ülkemizi derinden sarsan ana gündem maddesinin aslında çok da uzağında olmayan,
yine ülkemiz sanayisini yakından ilgilendiren, şeker sektörünü masaya yatıran, pancar şekeri sanayi ve şeker pancarı tarımının geleceğini tüm yönleriyle irdeleyen şeker sempozyumuna geçtiğimiz günlerde ev sahipliği yaptık. Sendikamız Şeker-İş, nihai sonuca ulaşma
yolunda hızla ilerleyen başarılı ve etkin çalışmalarına 08-09 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirdiği Şekerin Geleceği 3, Uluslararası Şeker Sempozyumu ile bir yenisini daha eklemiştir.
Özelleştirme ve taşeronlaşma uygulamalarından nasibini alan ülkemiz şeker sektörünün geldiği noktadan yarınlara uzanan bir oturum portföyünün yer aldığı Şekerin Geleceği 3 Sempozyumu, uluslararası katılımlı bir platformda gerçekleşmiştir. Türkiye’de şeker
sektörünün yeniden yapılandırılması, şeker rejimi ve nişasta bazlı şekerler, gıda ve şeker
sektörlerinde sendikal örgütlenme; Türkiye ve Dünyadan İyi Uygulama örnekleri oturumları yurtiçi ve yurtdışından gelen akademisyen, araştırmacı, tıp dünyasının önemli isimleri,
Sendika yöneticileri ve siyasilerin de katılımı ile “ülkesel bir strateji” nin oluşturulmasına
kaynak sağlamıştır. Nitekim, milyonları içine alan şeker ailesinin sesini duyurmak ve kamuoyunu aydınlatmak adına çıktığımız yolu, aydınlık bir geleceğe kavuşturmak için Türkiye
Şeker Fabrikaları’nın kamu gözetiminde yeniden yapılanma modeli ile kalkınması, Sendikamız önerilerini referans alan bir Şeker Kanunu’nun yürürlüğe girmesi Türk şekerini
yüceltecek; uluslararası lobilerin yahut rejimlerin esiri olmaktan kurtaracaktır.
Sendikamız Şeker-İş; yürüttüğü mücadele ve kararlılık ekseninde gerek pancar üreticisi gerek çalışanlar gerekse kamunun korunması, daha açık bir ifadeyle kamu yararının ön
planda tutulması amacına hizmet etmeye devam edecektir.
Saygılarımla,
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı
İsa GÖK
içindekiler
8
10
ŞEKER-İŞ SENDİKASI ADINA
İMTİYAZ SAHİBİ
İsa GÖK
Genel Başkan
Haber
Korkutan Kanser Raporu
Sempozyum
Şeker-İş Sendikası’ndan,
Şekerin Geleceği Sempozyumu
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Hasan Basri GÜZEL
Editör
Önsel ÜNAL
Yönetim Yeri
Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi
Karanfil Sk. No: 59
Bakanlıklar/ANKARA
Tel: 0.312 418 42 73-74
Faks: 0.312 425 92 58
www.sekeris.org.tr
[email protected]
Organizasyon ve Hazırlık
Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti.
Dr. Mediha Eldem Sok. 38/15
Kızılay / ANKARA
Tel: (0.312) 430 70 81
www.arentanitim.com.tr
[email protected]
Baskı:
Aydoğdu Ofset Matbaacılık
Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.
İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri
Sitesi 21. Cad. 598 Sk. No: 20
Yenimahalle/ANKARA
Tel: 0.312 395 81 44
Faks: 0.312 395 81 45
www.aydogduofset.com
[email protected]
Baskı Tarihi: 09.06.2014
Yayın Türü: Yaygın süreli
Ücretsiz Dağıtılmaktadır.
(3 aylık dergi)
Şeker-İş Dergisi Basın Meslek İlkelerine Uyar
24 >
Haber
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa GÖk:
“Sendikal Hareketi Canlandıracak Çalışmalarımız
Devam Edecektir.”
Haber
“1 Mayıs İşçinin Kabusu Değil,
Bayramı Olmalıdır...”
Haber
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök:
“Soma’da Yüreklerimiz Yandı”
< 28
< 29
içindekiler
30
34 >
38 >
Haber
Türk-İş:
“Yaşananlar Bir İş Kazası Değil, Cinayettir”
Basın Toplantısı
Şeker-İş ve TZD Yeni Şeker Kanunu
Tasarısını Değerlendirdi
Haber
Şeker-İş’den Compass Grup Komitesine
Obasan Uyarısı
Sağlık
Korkutan Kanser Raporu
BM Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) raporuna göre, dünya genelinde kansere
yakalanma sayısının gelecek 20 yılda yaklaşık iki kat artarak yıllık 22 milyona,
kanser nedeniyle ölüm sayısının da yıllık 13 milyona ulaşması öngörülüyor.
WHO’nun kanser konusunda uzman birimi Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın (IARC) 40’tan
fazla ülkeden 250 bilim adamının önderliğinde hazırladığı ‘Dünya Kanser Raporu 2014’ açıklandı.
Rapora göre, yıllık kansere yakalanma vakaları ve
kanser nedeniyle ölüm oranlarında önemli bir artış
eğilimi göze çarpıyor. Raporda kanser vakalarının artış
eğiliminin çözümü içinse önleyici çalışmalara hız verilmesi ve etkin önlemlerin
uygulamaya geçirilmesi gerekiyor.
Raporda 2012’de tahmini
olarak dünya genelinde 14
milyon olan yeni kanser vakasının gelecek 20 yıl içinde
neredeyse iki katı olan 22
milyona ulaşması bekleniyor.
Kanser nedeniyle gerçekleşen ölümlerde de benzer bir
artışın beklendiği raporda,
2012’de 8,2 milyon ölüm
oranının da 20 yıl içinde
yıllık 13 milyona çıkacağı
öngörülüyor.
Rapora göre, 2012 yılında en fazla akciğer, göğüs
ve kalın bağırsak kanseri
tanıları konuldu. Kanserden
ölüm oranlarında da birinci
sırayı akciğer kanseri alıyor.
8
şeker-iş dergisi • haziran 2014
Kanser tedavilerinin gittikçe yükselen maliyeti nedeniyle tedavi masraflarının ekonomiler üzerinde büyük
yük oluşturmasını ve yoksul ülkelerdeki hastaların tanı ve
tedavi imkanlarına ulaşımını olumsuz etkiliyor.
Raporda, 2010 yılında kanserin dünya genelindeki
maliyeti 1.16 trilyon dolar olarak tespit ediliyor.
Obezitenin Sırrı
Sağlık
Tükürükte
Tükürükteki bir enzimin eksikliğinin obeziteyi tetikleyebileceği belirlendi. İngiliz ve Fransız bilim adamlarının araştırması, tükürükte bulunan, nişastayı parçalayarak
şekere çeviren ‘amilaz’ adlı enzimin az olmasının obeziteye yol açabileceğini gösterdi. Farklı kilolarda İsveçli kız ve
erkek kardeşlerin gen haritasını inceleyen bilim adamları,
amilaz geni kopyasının kişiden kişiye değiştiğini (1-20
kopya), kopyaya çok az sahip olanların obeziteye yakalanma riskinin 10 kat arttığını vurguladı.
Tarım faaliyetlerinin başlamasının ardından bu yana
(yaklaşık 10 bin yıl önce) nişastanın sindirilebilmesi
için AMY1 geninin kopyalarının arttığını belirten bilim
adamları, her kopyasının obezite riskini yüzde 20 azalttığına dikkat çekti.
Limon Asidi
Hücreleri Gençleştiriyor
Bilim dünyası Japonya’da yapılan bir araştırmayı konuşuyor. Japon araştırmacılar farelerden alınan
kan hücrelerinden limon asidi yardımıyla kök hücre ürettiklerini duyurdu.
Laboratuvar ortamında kök hücre üretmek için
bilim insanları şimdiye kadar gen teknolojisi ve
komplike biyokimya yöntemlerinden yararlanıyordu. Japon araştırmacıları ise bu işlemin limon asidi
yardımıyla da gerçekleştirilebileceğini iddia ediyor.
Japonya’nın Kobe kentindeki RIKEN Araştırma
Merkezi’nde çalışan gelişimsel biyoloji uzmanı Haruko Obokata deneylerinde genç farelerden aldığı
kan hücrelerini kullanmış. Japon bilim kadını, hücrelerin yüzmekte olduğu sıvının pH-değerini (sertlik derecesini) biraz sitrik asit (limon asidi) kullanarak 5,8’in altına düşürdüğünü belirtiyor.
Haruko Obokata limon suyu ya da limonata kadar ekşi olmayan bu sıvıda bazı hücreler sağ kalmayı
başaramazken, varlıklarını sürdürebilenler ise kök
hücrelere dönüştüğünü kaydediyor.
Çok yönlü hücrelerin dönüşmesi
Kök hücreler deri, kas, karaciğer ve sinir hücreleri gibi
her türlü vücut hücresine dönüşebiliyor. Normal olarak
embriyonik kök hücrelerde bu çok yönlülük mevcut. Ancak son dönemde araştırmacılar, laboratuvarlarda insanlardaki normal, erişkin hücrelerden de bu tür çok yönlü
hücreler geliştirmeyi başardılar.
www.sekeris.org.tr
9
Sempozyum
Şeker-İş Sendikası’ndan
‘Şekerin Geleceği Uluslararası
Sempozyumu’
Şeker-İş Sendikası, bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdiği Şekerin Geleceği Uluslar arası Sempozyuma bir kez daha damgasını vurdu. Ankara
Hilton Oteli’nde gerçekleştirilen Sempozyum, ilk
olarak saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından şeker ile ilgili kısa bir slayt ve
kamu spotunun izlenmesiyle başladı. Açılış konuşmalarının ardından Şeker-İş Genel Başkanı İsa
Gök, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik adına Bakan Yardımcısı Halil Etyemez’e ve
10 şeker-iş dergisi • haziran 2014
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’a teşekkür
hediyesi verdi. İki gün süren ve dört oturum yapılan sempozyum da “Türkiye’de Şeker Sektörünün
Yeniden Yapılandırılması, Şeker Rejimi, Nişasta
Bazlı Şekerler ve Sağlık Boyutu ile Gıda ve Şeker
Sektöründe Sendikal Örgütlenme ile Türkiye ve
Dünyadan İyi Uygulama Örnekleri” adlı konular
konuşuldu. Sempozyum konuşmalarının ardından konuşmacılara sempozyum anısına teşekkür
plaketleri verildi.
Sempozyum
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök:
“Zaman, Türkiye’nin Şeker
Stratejisini Belirleme Zamanıdır”
Sempozyuma Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik adına Bakan Yardımcısı Halil Etyemez, CHP
İzmir Milletvekili ve TBMM Sanayi Komisyonu Üyesi
Erdal Aksünger, CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmaz, Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürü Bülent
Üzümcü, Adapazarı Şeker Fabrikası Genel Müdürü Dr.
Rüstem Keleş, Türkiye Şeker Fabrikaları eski Genel Müdürü Azmi Aksu, Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Pankobirlik Genel Müdürü Taner Taşpınar, Türk-İş eski Genel
Başkanı Salih Kılıç, TEKSİF Genel Başkanı Nazmi Irgat,
Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Sekreteri
Mehmet Soyupek, Gazi Üniversitesi Çalışma Ekonomisi
ve Endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Vedat bilgin, Gazi Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri
İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın Başbuğ,
İstanbul şişli Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmek, Ankara
Numune Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Münevver Moran, İstanbul Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Bölümü Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, Şeker Kurumu
Eski Genel Sekreteri Aysın Ünal, Şeker-İş Sendikası Hukuk Danışmanı Av. Gökhan Candoğan, Şeker-İş sendikası Örgütlenme Müdürü Bahri Topçu, Pankobirlik Yatırım
www.sekeris.org.tr
11
Sempozyum
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı
İsa Gök, “Türkiye AB’nin şeker
sektöründe şekillendireceği tablonun
neresinde yer alacağı sorususunu
kendisine sorması gerekir. Ya AB’nin
parlayan yıldızı olacağız ya da bölgenin
açık pazarı haline geleceğiz” dedi.
durdurulduğunu kaydederek, “Nedenini, niçinini, hatta
sonucunu ortaya koyan, araştıran ve belli bir yol haritası
çerçevesinde ilerleyen sendikamız nihai olmasa da başarıya ulaşmıştır. Üçüncü sempozyumumuzu gerçekleştireceğimiz bugün ise artık Türkiye’nin şeker stratejisini belirleme zamanıdır ve dolayısıyla da hedefimiz nihai amaca
ulaşmaya yöneliktir” dedi.
Proje Müdürü Turgut Ağırnaslıgil, Uluslararası Gıda
İşçileri Federasyonu Küresel Şeker Koordinatörü Jorge
Chullen, Avrupa Gıda, Tarım ve Turizm İşçi Sendikaları
Federasyonu Tarım Sektöründen Sorumlu Politika Sekreteri Ard Spahn, Avrupa Uluslararası Pancar Üreticileri
Konfederasyonu Genel Sekreteri Elisabeth Lacoste, Türkİş’e bağlı sendikaların yönetimlerinden çok sayıda yönetici ile Şeker-İş Sendikası Şube Başkanları katıldı.
Şekerin Geleceği 3 Uluslararası Sempozyumu’nun açılış konuşmasını yapan Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “Toplumda sosyal,
ekonomik, kültürel, sağlık ve demokrasi alanındaki yanlış
politikaları engellemek ve kabul edilebilir, rasyonel ve adil
politikalar oluşturmak, sendikaların ana gündem maddesi haline gelmiştir. Üstelik sendikaların ideolojik, siyasi,
etnik, dini ve kültürel farklılıklara tarafsız bir şekilde yaklaşan, hatta bunları birer zenginlik olarak gören ‘çoğulcu’
yapısı, toplumun değişik gruplarında çıkabilecek kaygıları
en aza indirgemektedir” diye konuştu.
“Zaman Türkiye’nin şeker stratejisini belirleme zamanıdır”
“Tarımsal üretimin yıldızı olan pancarın ve milyonları bulan şeker ailesinin sesini duyurabilmek, toplum
yararına hareket sendikacılığı misyonu çerçevesinde kamuoyunu aydınlatmak ve karar vericileri yönlendirmek
için başlatılan girişimimiz, yabancı konuklarımızın da katılımıyla uluslararası bir boyuta taşınmıştır” diyen Gök,
şeker fabrikalarının özelleştirme cenderesinde ne olacağı belirsizken ikici sempozyum sonucu özelleştirmenin
12 şeker-iş dergisi • haziran 2014
“Türk şeker sanayi güçlendirilmelidir.”
Özelleştirme mücadelesinde çok şey öğrendiklerini
kaydeden Gök, “Birileri için belki siyaset, birileri için slogan, birileri içinse rakamlardan ibaret bir tablo olan özelleştirme, bizim için ekmek ve gelecek demekti. Sizlerin
emek ve özveri ile çalıştığınız, yöresinin belki de tek, tek
olmasa da en büyük sanayi kuruluşu, istihdam ve katma
değer kaynağı olan şeker fabrikalarımız, gerçek dışı rapor
ve söylemlerle, kapatılmak için, bir kez daha söylüyorum,
kapatılmak için, özelleştirilmek istendi” ifadelerini kullandı. Kamu gözetiminde üretici ve çalışan ortaklığında,
bugün olduğu gibi, kamuya yük olmadan üretime yeniden yapılanma modeli ile devam edilmesi gerektiğini belirten Gök, şöyle devam etti:
“Türkiye Şeker Fabrikaları toplum için istihdam, ülkemiz için katma değer yaratmaya devam etmelidir. Bu
aşamada hükümetimiz ve siyasilerimizden beklentimiz,
yeniden yapılandırma modelinin hayata geçirilmesi noktasında verecekleri destekle, Türk şeker sanayini güçlendirmektir. Avrupa Sayıştay’ı yaptığı değerlendirme ile AB
şeker reformunun başarısızlıkla sonuçlandığını, AB’nin
dışa bağımlılığının arttırdığını duyurmuştur.”
“AB’nin parlayan yıldızı olabiliriz.”
İsa Gök, AB şeker rejimi çerçevesinde şeker üreticisi
ülke sayısının kademeli olarak altı ülkede sabitlenecek
olmasının, rekabet gücü zayıf ülkeleri şeker sektörünün
dışına iteceğini belirterek, “AB üyeliğimiz gerçekleştiği
taktirde, uygulanacak politikalarla ülkemiz ya AB’nin
şekerde rekabetçi yedinci yılldızı olacak ya da kotası
transfer edilmiş, bölgenin açık pazarı haline gelecektir.
İşte bu nedenle AB’nin şeker sektöründe şekillendireceği
tablonunn neresinde yer alacağımız sorusunu kendimize
sormamız elzemdir. Uygulamaya geçecek politikalar neticesinde ülkemiz özel şeker fabrikaları ile üretici kooperatifleri açısından bu önemli argümanların masaya yatırılması zorunlu görülmektedir” dedi.
Şeker sektörünün geleceği pancar şeker sektörüne emanet
edilmedikçe, tıpkı NBŞ cenneti Amerika’da olduğu gibi,
Türkiye’de de uygulanacak yanlış kararlar büyük bir siyasi
başarısızlığa dönüşecektir. Bu nedenledir ki, gerek Özelleştirme İdaresi’nin finansal yönetim anlayışı gerekse de
varlığını pancar üreticileri ile Sendikamıza borçlu olan
Şeker Kurumu’nun lobiye teslim olmuş yönetimi, toplumumuz açısından son derece tehlikeli karar yahut kanun
tasarılarını ülke gündeminden uzaklaştırmalıdır.”
“Sendikalar güç kaybediyor”
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sendikaların
güç kaybettiğine dikkat çeken İsa Gök, sözlerine şöyle devam etti:
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından
yayımlanan 2014 yılı verilerine göre, örgütlenme hakkını kullanabilen işçi oranı yüzde 10’a dahi ulaşamamıştır.
Sendikamızın örgütlü olduğu gıda iş kolunda da, çalışan
toplam 538 bin 237 işçinin sadece 68 bin 781’i sendika
üyesidir. Çalışanın en temel haklarından olan toplu sözleşme hakkından yararlanabilen işçi sayısı ise çok daha
düşüktür. Sendikaların bugün yaşadığı güç kaybı, giderek daralan bir bakış açısının, içe kapanışın eseridir. Elde
edilen görece güç ve mali kaynaklar ile geçirilen dönemde
gelecek iyi okunamamış, ne yazık ki sendikalar örgütlenmeye gerekli önemi vermemişlerdir. Sendikal aidiyeti ve
örgütlülüğün gücünü kabul ettirebilme şansı değerlendirilememiştir. İşte burada da, zoru başarmak durumundayız.”
İsa Gök, Şeker-İş Sendikası’nın sektörde çalışan alt iş
veren işçilerinin toplu sözleşme hakkından yararlanması
için mücadele eden ve işçileri örgütleyen ilk sendikalardan olduğunu belirterek, “Sendikamız gıda iş koluna geçtiği 2012 yılından bu yana örgütlenme çalışmalarını hız
kesmeden sürdürmektedir. Daha yolun başında olmakla
birlikte, biliyoruz ki, yakın bir zamanda sendikamız gıda
iş kolunun en etkin sendikal gücü olacaktır” diye konuştu.
www.sekeris.org.tr
13
Sempozyum
“NBŞ tüketimi ciddi bir tehdittir”
“Sendikalar, özellikle üretim alanlarında, toplumun
sesi ve sözcüsü, güvenilir bir kaynağı olmalıdır” diyen
Gök, “Bunun içindir ki, Şeker-İş Sendikası, kamusal sağlığımızı doğrudan etkileyen NBŞ üretim ve tüketim konusunda ciddi kampanyalar yürütmektedir” dedi.
Şeker Sanayinin ekonomik boyutu kadar sosyal boyutuyla da stratejik bir konu olduğuna dikkat çeken Başkan
Gök, “Şeker Sanayinin birbirini destekler fabrikaları parçalanmak istendi. Bu gayretler karşısında bizler ne yaptık?
Çalıştık, iddiaları ve raporları değerlendirdik, eksiklikleri ve hataları tüm yönleriyle ortaya koyduk. Bıkmadan,
usanmadan, ayırmadan, herkese; başta Hükümetimiz
temsilcilerinden siyasi partilere; sivil toplum örgütlerinden basın ve üniversitelere; pancar üreticinden şeker işçisine, taşımacısına, besicisine; yöre esnafından halkına
ve meslek odalarına kadar her kesime Türk Şeker Endüstrisinin içinde bulunduğu durumu ve çizilen olumsuz senaryonun akıbetini anlattık. Bir gün Özelleştirme İdaresi
önünde isyanımızı dile getirirken, ertesi gün Danıştay’da
davamızı açtık. İmza topladık, sempozyum yaptık, dünya
ne yapıyor diyerek Polonya’ya, Hollanda’ya gittik. Başkanından en yeni üyesine kadar tüm teşkilatımızı sürece
dahil etmeye çalıştık” dedi.
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, NBŞ tüketiminin artışıyla ortaya çıkabilecek risklerin, ülkeler
açısından ciddi bir tehdit unsuru olabileceğini de vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Amerika’da son 35 yılda sadece fruktozca zengin
mısır şurubu tüketimi kişi başına yılda 200 gramdan 34
kg’a kadar yükselmiştir. 20 yıl içerisinde Amerikalıların
yüzde 95’inin şişman ya da obez olacağı, bizzat Amerikalı yetkililer tarafından tüm dünya kamuoyuna duyurulmuştur. Bugün Amerika yediğini ve içtiğini sorgular
durumdadır. Gelinen noktada ülke, alınacak önlemlerle,
kamu sağlığını kurtarma planlarını hayata geçirmeye hazırlanmaktadır. Alınması gereken mesaj oldukça açıktır.
Sempozyum
Şeker-İş Sendikası olarak bir masa ve bir sandalye ile
yola çıktıklarını ifade eden Gök, “Sendikamız, çalışmaları ile nihai başarıya ulaşma gayreti içerisindedir. Sahip
olduğumuz inanç ve dayanışmanın gücü ile yarına umutla
bakan Şeker-İş ailesi, geçmiş ile geleceği, gelenek ile çağdaşlığı harmanlayan sendikal mücadelesini sonuna kadar
sürdürecektir” dedi.
“Bu ülkede uyuyanlar ve uyuma numarası yapanlar
var”
Sempozyum açılışında konuşan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkanı Ergün
Atalay da bugün Türkiye’nin önüne nişasta bazlı şeker
belasını koyduklarını belirterek bunun zararlarını Türk
halkına anlatmaya gayret ettiklerini söyledi. Atalay,
“Bu ülkede ‘uyuyanlar var, uyuma numarası yapanlar’
var. Uyuyanı uyandırırsınız. Fakat uyuma numarası yapanları uyandırmak zor. Sayın vekillerimiz başta olmak üzere
yüksek sesle anlatmaya çalışalım. Yoksa bunun bedelini çocuklarımız ödemeye devam eder” şeklinde konuştu.
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay,
Şeker-İş ve Türk-İş’e bağlı sendikaların
sosyal sorumluluk projeleri üretmeye
devam edeceğini belirtti.
Sözleri sık sık alkışlarla kesilen Atalay şöyle devam
etti: “Biz genelde işçi ücretleri ve işçilerin içinde bulunduğu sıkıntıları kamuoyuyla paylaşan sendikalar olarak biliniyoruz. Bugün Şeker-İş ve diğer sendikalarımız çeyrek
asırdır TÜRK-İŞ’e bağlı olarak böyle projeler yapmaya
devam ediyorlar. Bugün yapılan sempozyum Türkiye’de
sosyal sorumluluk projesi kapsamında değerlendiriliyor
ve bunu salondaki değerli davetlilerin büyük bir bölümü
biliyor. Çünkü bu insanlar çiftçi kökenli veya eğitimini bu
konu üzerinde almış insanlar. Burada konuşulacak olan
pancar konusu 74 tane vilayetimizde, 250 bin çiftçimiz
ve 10 milyon insanı ilgilendiriyor. Genelde bakıldığı zaman ise Türkiye’yi ilgilendiriyor. Dikkat ederseniz son 10
yıldır Türkiye’nin değişik bölgelerinde yöresel ürünlerde
mağazalar arttı. Bundan önce böyle mağazalar yoktu.
Yurtdışına gittiğimiz zaman afedersiniz domatese, salataya baktığım zaman sanki tornadan çıkmış gibi gördüm.
Türkiye’deki yetişen domatese salataya benzer domatesler
yurtdışında da var. Maalesef aynısı son yıllarda ülkemizde
hızla artmaya başladı. Biz bunu şu anda fark etmiyoruz ve
bunu çocuklarımız ödüyor. Bunun bir bölümünü görenlerimiz var ama bu ülkede zaman zaman bu ifadeyi kullanıyorum ‘uyuyanlar var, uyuma numarası yapanlar’ var.
Uyuyanı uyandırırsınız. Fakat uyuma numarası yapanları
uyandırmak zor.”
“NBŞ’nin bedelini çocuklarımız öder”
1 Mayıs İşçi Bayramı’nda nişasta bazlı şekerler konusunu dilinin döndüğünce ifade etmeye çalıştığını kaydeden Atalay, “Uluslararası Haliç Kongre Merkezinde’ki
İşçi Sağlığı ile alakalı kongrede orada anlatmaya çalıştım.
Bir Et-Balık Kurumumuz vardı bu ülkenin sigortasıydı ve
özelleştirme furyasından oda nasibini aldı. Şimdi ülkeyi
yönetenler “yanlış yaptık” diyor. Bu Et Balık Kurumu et
sektörünün sigortasıydı. Biz o zamanlar inanın dilimiz
döndüğünce derdimizi anlattık. Maalesef kamuoyuna
derdimizi anlatmaya gücümüz yetmedi. Özelleşme furyasının öncülüğünü patronlar, televizyonlar gazeteler
yapıyordu. Şimdi geldiğimiz nokta hiç iç açıcı değil. Amerika ve Fransa bu sevdadan vazgeçti. Hiç gerçek pancarla
sahtesi bir olur mu? Hiç tarlada yetişenle laboratuvardan
geçen ürün bir olur mu? Ama maalesef bugün Türkiye’nin
önüne nişasta bazlı şeker belasını koydular. Ama bunu anlatmaya gayret ediyoruz, İsa kardeşim ve onun arkadaşları
bunu anlatmaya gayret ediyor. Sayın vekillerimiz başta olmak üzere yüksek sesle anlatmaya çalışalım. Yoksa bunun
bedelini çocuklarımız ödemeye devam eder” dedi.
“Onu kapat, bunu kapat anlayışı var”
Türkiye’de yirmi dört tane Bakanlığın olduğunu ve bu
Bakanlıklarda iki tanesine Beyaz Türkler ismini verdiğini
ifade eden Atalay, “Bunlar genellikle Hazine ve Maliye
Bakanlığı’dır. Öbür bakanlıklara da bir şey götürdüğün
zaman oda diyor ki ya bu ülke bundan zarar ediyor. Çünkü
adam hayatında pancarı bilmiyor ki adam hayatında ma-
14 şeker-iş dergisi • haziran 2014
dene inmemiş. Madeni anlatıyoruz Maliye Bakanlığı’na,
Hazine Bakanlığı’na ‘kapatın’ diyor. Onu kapat bunu kaldır ne olacak bu işin sonu? Bir ülkede su yoksa sıhhat yoktur. Ama biz bir günden bir güne erozyon nedir, su nedir,
bu ne getiriyor, ne götürüyor? Bir derin araştırmak gerekiyor. Bakın çeşmeler akıyor akmadığı zaman ne olacağını
anlarsınız. Ben 1999 depremini yaşadım. Bizim her tarafımız su fakat depremden dolayı on gün hiç su görmedik
ve bunun kıymetini elli yaşında anladım. Su konusu çok
önemli. Çünkü bunlar hayat ve pancar da buna bağlı bir
iş. Özelleştirme ile alakalı az öncede bahsettim onu kapat
bunu satın anlayışının bir versiyonunu Yatağan’da yaşıyoruz” dedi. Atalay, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bundan 4 sene evvel Sayın Başbakana şeker ile ilgili raporu götürdüm ve “Sayın Başbakanım bu sattığınız
fabrikaların fiyatları, şu arsa bedeli, getirdiği ve götürdüğü bunlar” dedim. Biz bu konuyu Hazine’ye, Maliye’ye ve
Özelleştirme Yüksek Kurulu’na anlatamadık. Benim bu
söylemlerime Sayın Başbakan “İncelettireceğim” dedi ve
inceletti. Ve özelleştirme durdu. Şimdi Yatağan’da ihalesi
satılan ücret şu, orada ki taşınmazlar ve liman, mal varlığının inanın beşte biri. Aynı raporu geçen hafta Sayın
Başbakana sunduk. Başbakanı ikide bir nasıl bulacağız?
Ondan evvel bu ülkede sekeri idare edenler var ve bunu
onlara anlatmamız gerekiyor. Maalesef biz onları bulmakta zorluk çekiyoruz. Bu ülkede Türk-İş 62 yıldır var. 450
şubesi, 35 tane genel merkezi ve 770 bin üyesi var. Son
yıllar da her ne kadar bazı siyasiler sendikaları zorlasa da
biz örgütlü çalışanların dörtte üçü Türk-İş’i oluşturuyoruz. Türk-İş bu ülkede bir markadır. 1 Mayıs’ta biz çıktık
dedik ki Türk-İş, işçinin sorununu tek başına Kadıköy’de
anlatacak. Biz kürsüden derdimizi sıkıntımızı anlatalım.
Türk-iş 62 yıl evvel işçinin, Türkiye’nin yanındaydı. Şimdide işçinin ve Türkiye’nin yanındadır”.
“Şeker sanayinin ülkeyi kalkındırıcı etkisi vardır”
Şeker sanayisinin ülke ekonomisi için çok önemli bir
yere sahip olduğunu belirten PANKOBİRLİK Genel
Müdürü Taner Taşpınar ise “Şeker sanayisinin ülke ekonomisine katkısı çok yüksektir. Bu katkılar doğrudan ve
dolaylı olarak örgütlenmekte tarım sanayi ittifakı üzerinden tüm ülke ve bölgeleri saran çok etkin bir düzeye yükselmektedir. Bu katkı pancar üreticisinden nakliye, devlet
hazinesinden memur ve işçi ücretlerine değin doğrudan
gelir yaratan mekanizmanın örgütlenmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla etkisi tüm bu doğrudan gelir ka-
Sempozyum
PANKOBİRLİK Genel Müdürü
Taner Taşpınar, “Ülkenin menfaatleri
doğrultusunda fabrikalarımızın ve
çiftçilerimizin verimliliğini artıracak
politikalar geliştirmeliyiz,” dedi.
lemleri ülke ekonomiden katlanarak yarattığı katma değer
oranına eşittir. Bu sayede bölgesel ve hukuksal kalkınma
için temel bir araç organize edilmekte ve işletilmektedir.
Şeker fabrikaları ülkenin şeker ihtiyacının karşılamasının
ötesinde şeker sanayinin ülkeyi kalkındırıcı, bölgeler arası
eşitliği sağlayarak birçok kesimi gelir yaratıcı etkisi de ön
plana tutulmuş olduğu söylenebilir. PANKOBİRLİK şu
anda şeker sektöründe üretilen şekerin yüzde kırkını karşılamaktadır. Dolayısıyla şeker fabrikalarının aslında baktığınız zaman ciddi anlamda katkılar yaptığını görmek
mümkündür” dedi.
“Şeker Stratejik bir ürün olarak kabul edilmelidir”
Şeker fabrikalarında yapılacak olan özelleştirmenin
sadece fabrika çalışanları ve sendikaları değil, alınan kararın bütün toplumu ilgilendireceğini ifade eden PANKOBİRLİK Genel Müdürü Taner Taşpınar, “Özelleştirmede amaç rekabetin yeniden tesisidir. Aynı zamanda
özelleştirme tüm toplumu ilgilendiren bir karardır. Ancak özelleştirme fikri uygulama sürecince birçok problemi beraberinde getirmektedir. Sağlam ve temel kurallara
oturtulmamış, özelleşme ruhunun tersine yapılan uygulamaların sonucu bir takım sosyal sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur. Sonuçta özellikle tarıma dayalı
sanayi özelleşmesinde yaşandığı gibi hem ilgili sektörlerde üretim olumsuz etkilenmiş, hem de yapısal dönüşüm
getirdiği sancılar ve işsizlik artmıştır” şeklinde konuştu.
Özelleştirme konusunda önümüzde iki seçeneğin bulunduğuna vurgu yapan Taşpınar, şöyle konuştu:
www.sekeris.org.tr
15
Sempozyum
“Ya fabrikaların bir kısmını arsa spekülasyonuna konu
edeceğiz, kalanları ise küresel fabrika kurumumuzda çalıştırıp işçilerimizi yoksul bir şekilde yaşamaya mahkûm
edeceğiz ya da fabrikalarımız ve çiftçimizin verimliliğini
ve karlılığını artıracak ülkenin menfaatleri doğrultusunda üretim yapacağız. Bizce doğru sadece tek bir seçenek
vardır; oda ikinci seçenektir. Şeker stratejik bir ürün olarak Türkiye halkına ve ulusal çerçevede her yere hizmet
etmelidir. Özelleştirme mal varlığı satışı şeklinde değil
mutlak bağlayıcılık yoktur. Mülkiyet hakları kalması kaydıyla işletme haklarıyla kurumlara devredilebilir. Nitekim
mülkiyet kamuda kalma kaydıyla mal ve hizmet üretim
işletmesinin özel sektöre devredilmesi hükmü yürürlükte
olan “2983 Sayılı Tasarruflar Teşviki Ve Yatırımların Hızlandırılmasına Dair Kanun’da” yer almaktadır. Özelleştirme örneklerine bakacak olursak bunun en kötü örneği Et
Balık Kurumu’dur. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ise
çok önemli sorunlar ortaya çıkartabilecektir.”
Tarıma dayalı KİT’lerin kendi faaliyet alanı dışında
başka sektörlere etki ederek ülke ekonomisine katkı sağlayan yapılar olduğuna da dikkat çeken Taşpınar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Devletin de içinde olduğu işçi, çiftçi modeli olmalı”
“Et Balık Kurumu ve Süt Kurumu özelleştirmesinden
16 şeker-iş dergisi • haziran 2014
sonra bu sektörlerde ciddi problemler ortaya çıktığı için
devletimiz bu kritik sektör üzerinden etki sağlayarak kurumu yeniden hayata geçirmek zorunda kalmışlardır. Diğer ülkelere bakarsak Rusya’da devlet şeker fabrikalarını
özelleştirmiş yüzde 50’sini devlet yüzde 50’sini özel sektöre devretmiştir. Kooperatiflerin şeker sektöründe ki yerine
bakarsak buna ABD örneğini verebiliriz. Antitröst yasalar sayesinde sektör çiftçiye geçebilecek şekilde düzenlemeler içeriyor. Yani fabrikalar önce özelleştirilmiştir sonra
da kooperatifleştirilmiştir. Dolayısıyla bu güzel örneklerin
Türkiye’de de PANKOBİRLİK’i örnek verebiliriz. Tabana yayılmış çiftçi sermayesi 1 milyon 564 bindir. Aslında
sermaye yapısı sayesinde bu kendisini göstermiştir. Bunun
en güzel örneği olarak Konya Şeker verebiliriz. Bu modellerin hepsi bizim bünyemizde mevcut. Türkiye’de ki ethanolün yüzde elli dördünü karşılıyoruz. Şeker rekabetine
Türk Şekerin özelleşmesine en güzel model çalışanlar ve
PANKOBİRLİK’tir. Önerimiz; özelleştirme sürecinde
rekabetin ve fiyatların optimum düzeyde çalışmasıyla
hedefleniyorsa tarımsal üretimde, rekabette ve fiyat aralığında optimum koşullar oluşturulmalıdır. Kanaatimize
göre uluslararası alanda rekabet etmemizi sağlayacak olan
fabrikaların üreticilerle kuracağı sağlıklı bir ilişki fiyat ve
maliyet düzeyinde olacaktır. Bu niteliklere ait bir yapıda
fabrikanın işletme hakkı yöntemi düşünülmelidir. Sonuç-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Bakan Yardımcısı Halil Etyemez,
Türkiye’nin hedefinin tarımsal
ekonomik büyüklük açısından 2023
yılında ilk beş ülke arasında yer almak
olduğunu söyledi.
Etyemez: “Gıda sektörü küresel önem taşımaktadır”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakan Yardımcısı Halil Etyemez de, dünyada, gıda sektörünü sadece
ulusal ve bölgesel önem taşımadığını, aynı zamanda küresel bir öneme de sahip olduğunu belirterek, “Ülkemiz
açısından gıda sektörü, diğer sektörlerin içerisinde farklı
bir öneme sahiptir. Bu açıdan, Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan önemli yatırımların, gıda üretiminin devamlılığını sağlayacak şekilde planlanmış olması, bunun önemli
göstergelerinden biridir” diye konuştu.
Hükümetin son yıllarda tarıma verdiği teşvik ve gerçekleştirdiği reformlar hakkında da bilgiler veren Etyemez, ‘Hükümetimiz döneminde gıda sektörünün yaşam
alanını oluşturan tarım sektöründe büyük reformlar yapmamız, verdiğimiz teşvikler ve gerçekleştirdiğimiz yatırımlar bu konuya bakış açımızın en önemli göstergesidir.
Verilen teşvik ve yapılan yatırımları, rakamlarla somutlaştırmak gerekirse; tarım sektörüne yapılan teşvikler 2002
yılında 1,868 Milyar TL iken, bu teşvikleri 2013 yılında
yaklaşık 9 Milyar TL’ye çıkardık. Son 12 yılda çiftçilerimize verilen nakit destek miktarını yüzde 365 arttırdık.
2003 ila 2013 yılları arasında çiftçilerimize 60 Milyar TL
nakit destek verdik. 2014 yılında ise üreticilerimize; 9,7
Milyar TL tarımsal destek vereceğiz. 2003-2013 döneminde toplam 4 Milyar 657 Milyon TL mazot desteği
ödemesi yaptık” dedi.
Etyemez ayrıca, Türkiye’nin, tarımsal ekonomik büyüklük açısından; 2002’de Avrupa’da 4. dünyada 11. Sırada yer aldığını, bugün ise Avrupa’da 1. dünyada 7. Sırada
yer aldığını söyledi. Etyemez, bu konudaki hedeflerinin
2023 yılında dünyanın ilk 5 ülkesi arasında yer almak olduğunu kaydetti.
www.sekeris.org.tr
17
Sempozyum
ta fabrikaların verimli çalışması durumunda ekonomiye,
sosyal politikaya, bölgesel kalkınmaya, toplumsal barışa
olumlu katkılarının yanında devlet bütçesine de özelleştirmesinden elde edeceği gelir sekiz on yıllık bir sürede
sağlayabilecektir.”
Şeker fabrikalarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
de PANKOBİRLİK’in görüşlerini dile getiren Taşpınar,
“Fabrikaların işletme alanı dışında ki arazilerin satışı fabrikaların ise o sürede devlete ait olması işletme hakkı devretme yöntemi ile devrinin bu dönem içerisinde verimlilik
artışının gerçekleşmesi durumunda da mülkiyetiyle birlikte birliğimize ve çalışanların içerisinde bulunduğu bir
oluşuma devredilmesini önermekteyiz. Bu model hammadde üreten çiftçinin ve çalışanın elini taşın altına koyacağı üretici işletme devri modelinin hayata geçirilmesi
projesidir. Bu projeyle orta ve uzun vade de bu sektörde
geçimini sağlayan tüm kesimler kazanacak, sosyal barış
korunmuş olacak devlet hazinemiz masraf yapmadan bir
özelleşme gelirinin çok üzerinde bir gelir elde etmiş olacak. Bu önerimiz kazan kazan anlayışının üzerindedir”
ifadelerini kullandı.
Sempozyum
Oturumlar İlgi Odağı Oldu
Açılış konuşmalarının ardından öğleden sonra
oturumlara geçildi. 1. Oturumda ‘Türkiye’de Şeker
Sektörünün Yeniden Yapılandırılması’ konusu ele
alındı. Oturum Başkanlığını Gazi Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Vedat Bilgin yaptı. Oturumda, Gazi
Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişikleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr. Aydın Başbuğ,
‘Şeker Sanayi’ için önerilen modelin mali ekonomik
ve idari yanlarını ele alan bir sunum gerçekleştirdi.
Başbuğ’un ardından söz alan Avukat Gökhan Candoğan, özelleştirmeye ilişkin davaların hukuki boyutunu değerlendirdiği bir konuşma yaptı. PANKOBİRLİK Genel Müdürü Taner Taşpınar da yeniden
yapılandırma modeli üzerinde pancar üreticilerinin
görüşlerini dile getiren bir sunum gerçekleştirdi.
İkinci oturumun ana konusu ise ‘Şeker Rejimi ve
Nişasta Bazlı Şekerler’ oldu. 2. Oturumun başkanlığını Şeker Kurumu eski Genel Sekreteri Aysın Ünal
yönetti. Katılımcılardan Avrupa Uluslararası Pancar
Üreticileri Konfederasyonu Genel Sekreteri Elisabeth Lacoste, ‘AB ölçekli Şeker Rejimi Politikaları,
Topluluk Pazar Üreticileri Açısından’ başlığı altında
18 şeker-iş dergisi • haziran 2014
bir sunum yaparak, işin uluslar arası boyutta geldiği
nokta hakkında bilgiler verdi. İlk oturumda olduğu
gibi Avukat Gökhan Candoğan, konunun Türkiye
boyutunu değerlendirdi. Yapılan sunumlar, AB pancar
üreticilerinin, AB Komisyonunun ve ülkemizin konumunun anlaşılması açısından eşsiz bir fırsat yarattı.
Üçüncü oturumda ise Gıda ve Şeker sektörlerinde Sendikal Örgütlenme Türkiye ve Dünyadan verilen örneklerle masaya yatırıldı. Oturum Başkanlığını
Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Teksif Genel Başkanı
Nazmi Irgat yaptı. Konu, Uluslar arası Gıda İşçileri
Sendikaları Federasyonu Küresel Şeker Koordinatörü
Jorge Chullen ve Avrupa Gıda, Tarım ve Turizm İşçi
Sendikaları Federasyonu Tarım Sektöründen Sorumlu Politika Sekreteri Ard Spahn tarafından küresel
perspektifte ele alındı. Şeker-İş Sendikası Örgütlenme
Müdürü Bahri Topçu da konunun Türkiye ayağını
değerlendirerek, Türkiye’de örgütlenmenin önündeki
engelleri anlatan bir sunum gerçekleştirdi.
Sempozyumun 4. konusu ise Nişasta Bazlı Şekerlerin Sağlık Boyutu oldu. Sözkonusu oturumun başkanlığını Ankara Numune Hastanesi Genel Cerrahi
Uzmanı Doç. Dr. Münevver Morgan yaptı. Konu
hakkında İstanbul Üniversitesi Radyasyon Onkoloji
Bölümü Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, yaptığı kapsamlı
araştırmalardan örnekler sundu. Dizdar’ın özellikle
hormonlu gıdalar hakkındaki açıklamaları büyük bir
ilgi topladı. İstanbul Şişli Memorial Hastanesi Kalp
ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür
Sönmez de, Mısır Şurubu Şerbetinin insan sağlığına
olumsuz etkilerini anlatan bir sunum gerçekleştirdi.
Sönmez, konu hakkında görsel basında kamu spotu
yapılmasının etkili olacağına değinerek, bu konuda
tavsiyelerde bulundu.
Sempozyum
www.sekeris.org.tr
19
Sempozyum
Sempozyumdan Kareler
20 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Sempozyum
www.sekeris.org.tr
21
Şeker Özel
Sempozyuma Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan,
TBMM Başkanı Cemil Çiçek,
AKP Erzurum Milletvekili Adnan
Yılmaz, MHP Genel Başkan
Yardımcısı Prof Dr. Mevlüt Karakaya
kutlama telgrafı gönderdiler.
Şekerin Geleceği 3 Sempozyumuna yoğun işleri sebebiyle katılamayan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan bir kutlama telgrafı gönderdi. Başbakan
Erdoğan’ın telgrafı şöyle:
“Şekerin geleceğinin bütün yönleriyle ele alınacağı
sempozyuma nazik davetiniz için teşekkür ediyorum.
Düzenlenen bu önemli buluşmaya iştirak etmek
üzere ülkemizde bulunan değerli konuklarımıza ve
tüm katılımcılara sempozyuma katkılarından dolayı
teşekkürlerimi iletiyor, başarılar diliyorum. Uluslar
arası Katılımcı Şeker Sempozyumu’nun şeker üreticilerimizin sıkıntılarının dile getirilmesi ve çözüme kavuşması noktasında verimli sonuçlara sahne olmasını
temenni ediyor, size ve tüm katılımcılara sevgilerimi
selamlarımı sunuyorum.
Recep Tayyip Erdoğan.”
22 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Başbakan Erdoğan’ın dışında davetli olup programları
sebebiyle sempozyuma katılamayarak, kutlama ve başarı
telgrafı gönderen diğer isimler ise şöyle:
• TBMM Başkanı Cemil Çiçek
• Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Eker
• Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas
• Ak Parti Erzurum Milletvekili Adnan Yılmaz
• Ak Parti Burdur Milletvekili TBMM Başkanlık
Divanı Üyesi Bayram Özçelik
• Ak Parti Kayseri Milletvekili Prof Dr. Pelin Gündeş Bakır
• AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil
• MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mevlüt
Karakaya
• İzmir Milletvekili MHP Grup Başkanvekili Oktay
Vural
• Türk-iş Genel Sekreteri Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak
• Kristal İş Sendikası Genel Başkanı Bilal Çetintaş
Ayrıca çok sayıda sivil toplum kuruluşu da sempozyum
dolayısıyla tebrik telgrafı gönderdiler.
Şeker Özel
Şeker-İş’in Sempozyumu
Dünya Gıda İşçileri Federasyonu’nun
Web Sitesinde
Dünya Gıda İşçileri Federasyonu (IUF)
Şeker-İş tarafından bu yıl 3 üncüsü
gerçekleştirilen Şekerin Geleceği 3
Uluslararası Şeker Sempozyumu’na
önemli bir yer ayırdı.
Konuyla ilgili olarak hazırlanan haberde özetle;
sempozyumun temel politika konularının şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve NBŞ kotalarının arttırılmasından oluştuğu belirtilerek, Şeker-iş Sendikasının
özelleştirmenin durdurulması konusundaki başarısına
da özel vurgu yapıldı.
Yazıda ayrıca Şeker-İş Sendikasının IUF üyesi olmamasına rağmen konuya ilişkin olarak IUF’dan da katılımcı istediğine dikkat çekildi.
Bu bağlamda IUF Şeker Sektörü Koordinatörü’nün
de Sempozyuma katıldığı belirtilerek, Koordinatörün
özelleştirme süreci ile birlikte çalışanların iş sağlığı ve
güvenliği koşullarının bozulduğuna ve ayrıca çok uluslu
şirketler, taşeronlaşma ve istikrarsız işler ile birlikte sektördeki çalışma koşullarının gittikçe kötüleştiğine dikkat çektiği ifade edildi.
Yine aynı yazıda Çumra Şeker fabrikası ziyaretinden de bahsedildi ve fabrikanın üretimleri ile Şeker-İş’in
bu işyerinde akdettiği toplu iş sözleşmesinden övgüyle
bahsedildi.
Son olarak ülkemizde Soma’da meydana gelen elim
maden kazasına temas edilerek bu kazada ölen vatandaşlarımız için taziyeleri sunularak hazırlanan raporlara
göre bu ölümlerin özelleştirme ile kötüleşen iş sağlığı ve
güvenliği önlemlerinin yetersizliğinden kaynaklanan
sorunlara işaret edildi.
İsteyenler bu yazının orijinaline aşağıdaki linki tıklayarak ulaşabilirler.
http://www.iuf.org/sugarworkers/turkey-sekerinternational-sugar-symposium-8-9-may-2014/
www.sekeris.org.tr
23
Şeker Özel
Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök:
“Sendikal Hareketi Canlandıracak
Çalışmalarımız Devam Edecektir”
Şeker-İş Başkanlar Toplantısı Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. Genel Başkan İsa Gök,
toplantıda yaptığı konuşmada, çalışma hayatını ilgilendiren konularda yapılacak yasal düzenlemelerle alakalı
olarak Şeker-İş Sendikası’nın haklı mücadelesine devam
edeceğini söyleyerek, “Sendikal hareketi canlandıracak
çalışmalarımız devam edecektir” dedi.
Türkiye’nin 2014 yılına iki olumsuz rüzgarın etkisinde girdiğini belirten Başkan Gök, “Biri küresel piyasalarda hissedilen şiddetli rüzgarlar, diğeri ise iç siyasette yükselen tansiyondu. Bu dönem içerisinde; siyasi arenadaki
çalkantının etkisinden kurtulamayan ülkemiz, 30 Mart
seçimlerini geride bıraktı. Bu noktada, yeni yerel seçim
sonuçlarının milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını dilerim” diye konuştu.
“Eldeki fırsatlar iyi değerlendirilmelidir”
Başkan İsa Gök, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada
lider ülke olabilmesi için sürdürülebilir üretim politikaları yürütmesi gerektiğini ifade etti.
Ülkemizin lehine politika üretme ve geliştirme sürecinde, ekonomik büyümeyi sağlamak adına eldeki fırsatların iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirten Gök,
24 şeker-iş dergisi • haziran 2014
“Dünyada her yıl yaklaşık 77 trilyon dolar üretim yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda, bu üretim pastasından olabildiğince pay almak şarttır. Ancak bu şekilde;
ekonomik büyümemizdeki ivme kaybından, yüksek enflasyona, artan işsizliğe ve bozulan dış finansman yapısına
çare bulunacaktır. Türkiye için siyasi iradenin etkili bir
eylem planı hazırlığına girişmesi gerekmektedir. Bu eylem
planının ana konularından biri de mutlaka tarım ve gıda
sektöründe yaşanan sıkıntıya çare oluşturabilecek çözüm
önerileri olmalıdır” dedi.
“Acil bir eylem planına ihtiyaç var”
Tarım ve gıda güvenliği açısından acil bir eylem planı oluşturacak güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç olduğunu
belirten Gök, “Ülkemiz tarım ve sanayisinin can damarı
pancar şekeri sanayisinin önünün açılması adına geç kalan
adımlar biran önce atılmalıdır. Bir sonraki aşamada ise
pancar ve şeker üretimimiz Avrupa Birliği standartlarına yükseltilmelidir” yorumunda bulundu. Şeker pancarı
tarımı ve pancar şeker sanayisinde yaşanması muhtemel
bir kırılganlığa dur demenin bu alanda hizmet verenlere
düştüğünü anlatan Gök, konuşmasına şöyle devam etti:
“Nüfusumuz sağlıklı beslenmelidir”
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, 77 milyonu bulan nüfusun sağlıklı beslenmesinin önemine atıf yaparak, sözlerine şöyle devam etti:
“Türk pancar şekeri sanayisi, şahıs tekeline hizmet
eden nişasta bazlı şekerlere kurban edilmemelidir. Çünkü ülkemiz, Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında
Almanya ve Fransa’nın ardından üçüncü büyük şeker üreticisi ülkedir. Fransa’da NBŞ oranı yüzde 0, Almanya’da
ise yüzde 1,9 olarak seyretmektedir. Bir başka önemli şeker üreticisi İngiltere ve Hollanda da bu oran yüzde 0’dır.
Bu temel kıstas çerçevesinde ülkemizdeki NBŞ oranının
da yüzde 1-2 civarında olması gerektiği açıktır. Dünya
ülkelerinde olduğu gibi milli menfaatleri gözeten ülke
politikaları şeker sektörünü pancar şekeri üzerinden yö-
netirken, ülkemizde NBŞ oranının yüzde 15’e kadar çıkıyor olması düşündürücüdür. Keza, şeker sektörünün çiftçi
ayağı olmadan idame ettirilmesi mümkün değildir.”
Başkan İsa Gök, bu konuda açılan davaların büyük bir
kararlılıkla sürdüğünü de belirterek,
“Mücadelemiz, şeker pancarı üretimi ile üretimde
çeşitlilik sağlanarak katma değerin arttırılması, NBŞ ve
yapay tatlandırıcı lobisinin sınırlarının giderek azaltılması içindir. Önümüzdeki süreçte, belirlenen özelleştirme
yönteminin terk edilerek, Sendikamızın 2005 yılından
bu yana sürdürdüğü hukuk mücadelesi ve kamuoyuyla
paylaştığı araştırmaların yeni politika oluşumlarında yerine oturacağına inanıyor, şeker sektörünün geleceğine
yönelik kaygıların artık son bulmasını yürekten temenni
ediyorum” şeklinde konuştu.
“Çalışma hayatı yeniden şekilleniyor”
Başkan Gök, konuşmasının son bölümünde ise örgütlenme konusuna değindi. Şeker-İş’in önümüzdeki döneme etkin ve güçlü bir sendikal örgütlenme tavrı ile hareket edeceğini belirten Gök, “Zira Sendikamız, üyelerinin
insan onuruna yaraşır çalışma hakları ile sektörün üretim
gücünün artması arasında doğrudan bir bağ olduğunu
düşünmektedir. Ekonomide kamu ağırlığının olduğu dönemde işçilerin belirli bir kısmını kapsayan örgütlenme
modeli, özelleştirme ile kamu işletmelerinin özel işyerlerine dönüşmesi sürecinde ciddi şekilde sekteye uğramıştır.
Sendikaların toplumsal ve siyasi yaşamda etkili olmalarını
engelleyen gidişat, toplum yararına hareket sendikacılığı
olgusunu zayıflatarak sivil toplumun gücünü azaltmaktadır. Bu nedenle günümüzde tüm dünya ülkeleri sendikalar örgütlülüğü artırmayı ve sendikal hareketi canlandırmayı gündemlerinin birinci maddesine yerleştirmişlerdir.
Kısaca çalışma hayatı yeniden şekillenmektedir. Sendikal
hareketi canlandıracak çalışmalarımız kararlılıkla sürdürülecektir” diye konuştu.
Şeker-İş Sendikası Şube Başkanları da, bölgelerinde
gerçekleştirdikleri örgütlenme çalışmaları başta olmak
üzere üyelerin çeşitli beklentileri hakkında açıklamalarda
bulundular. Toplantı iyi temennilerin ardından son buldu.
www.sekeris.org.tr
25
Şeker Özel
“Şeker özelleştirmesiyle büyük bir bedel ödettirilmeye
çalışıldığı aşikardır ve bu tablo karşısında, NBŞ lobisiyle
çıkarları ortak bir grup şeker ihraç eden ülkenin muhatabı
olacağımız da kesindir. Bu nedenle Sendikamız, tarladaki
pancar üreticisinden hayvan yetiştiricisine, süt ve et üreticilerine, alkol, maya, ilaç sanayine ve dünya pazarında
her geçen gün giderek artan payıyla biyoetanol üretimine
değin uzanan üretim zincirini koruyan ve teşvikini içeren
alternatif bir model hazırlamıştır. Bu alternatif model,
şeker sektörünün tüm paydaşlarını temel bir çatı altında
toplayarak, dünya ülkelerinin benimsediği, çağdaş, rekabet edebilir rasyonel bir üretimi sürdürmenin şartlarını
ortaya koymaktadır. Bu yeniden yapılanma modelinin
hayata geçmesiyle özelleştirme girişimleri de son bulacaktır. Ülkemiz şeker sanayinin en büyük kuruluşu olan
Türkşeker’de yaşanan kadro eksikliği sorunumuz artarak
devam etmektedir. Üretim sürecimiz neredeyse durma
noktasına gelmiştir ki sektörümüz; 2014-2015 kampanya
döneminin gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği konusunda ciddi bir soruyla karşı karşıyadır.”
Başkan Gök, 2000 yılında Türkiye Şeker Fabrikaları
bünyesinde memur, sözleşmeli ve işçi olmak üzere toplam
30 bin 612 personel çalışmakta iken; bugün bu sayının
yaklaşık yüzde 60 oranında azalarak 12 bin 557 kişiye
kadar düştüğünü ifade etti. Başkan Gök, taşeron işçi sorununun ise çığ gibi büyüdüğünü de vurguladı.
Şeker Özel
26 şeker-iş dergisi • haziran 2014
10 Altın Öneri
Yoğunluk yüzünden öğünlerini
masa başında yemek zorunda kalan
çalışanlar; beslenme konusunda daha
dikkatli olmalılar. Obezite ile ilgili
çalışmalar yapan Dr. Fevzi Özgönül
konu hakkında bilgiler verdi.
Aşırı spor vücudun dengesini bozuyor
Genelde masa başında çalışanların kilo problemi
mutlaka olur diye düşünülür. Yediğiniz yemekleri hareket edemezseniz yakamazsınız, böylece bu yemekler
sizde göbek, basen veya kalça olarak kalır zannedilir.
Aslında yediğimiz yemekler vücudun ihtiyacı olan besinleri içerir ve harcanmasına gerek yoktur. Harcamak
adına aşırı spor yapmak aksine vücudun enerji dengesini bozar. Aslında masa başında çalışanlarında, çok
kolay birkaç öneri ile kilo almaması, hatta kilo vererek
ideal bedene dönmesi bile mümkündür.
www.sekeris.org.tr
27
Sağlık
Masabaşında
Çalışanlar
Dikkat!..
1- Masa başında çalıştığımız, bedenen çalışmadığımız için, yemek yerken ekmekten uzak duralım, gerekirse daha çok yemek yiyelim fakat doymak adına ekmek yemeyelim. Yaklaşık 3 gün içinde vücudunuz bu
duruma alışacaktır.
2- Hareketsiz kaldığımızda çalışması yavaşlayan organımız sindirim sistemimizdir. Bağırsakların içerisindeki yiyecekleri vücut içine emebilmek için, bizim az
da olsa hareket etmemize ihtiyaçları vardır. Bu nedenle
hastane koridorunda yürüyen hastalar aklımıza gelsin
ve yavaş da olsa bağırsakların hareketlenmesi için biraz
olsun yürümeye gayret edelim.
3- Gün içerisinde masa altında bacaklarımızı karnımıza doğru çekip bıraksak bile hiç yoktan iyidir. Ara
sıra da yerimizden kalkıp 2-3 adım atabiliriz.
4- Sabah kahvaltımızı ve öğlen yemeğimizi asla atlamayalım. Kahvaltı ve öğlen yemeği arasında en az 5 saat
aralık bırakalım. Her iki öğünde de, az da olsa yiyelim.
5- Akşam yemeği için iyice acıkmayı bekleyelim,
Akşam eve döndüğümüzde sanki yemeye mecburmuşuz gibi davranmayalım.
6- Eğer masa başında çalışıyorsak saat 17:00 - 18:00
civarı acıkırız ama bu acıkma yemek isteği değil hareket
isteğidir. İkisini karıştırmayalım. Akşam eve giderken
yürümeye özen gösterelim saat 17:00 - 18:00 civarında
acıkma hissedersek süt, ayran, yoğurt gibi sıvı ve hazmı
kolay bir yiyeceği tercih edelim. Acıkmamız geçtiyse
tekrar iyice acıkıncaya kadar bekleyelim.
7- Akşam, hazmı zor olduğu ve sabaha kadar sindirim sistemimizi meşgul edeceği için, meyve, salata ve
kuruyemişlerden uzak duralım, bu tür yiyecekleri yemeyelim. Hazmı kolay pişmiş bir sebze yemeği, çorbayı
veya pişmiş bir yemeği tercih edelim.
8- Bütün gün masa başında oturduğumuz için akşam da uzun saatler TV karşısında oturmayalım, aralarda hiç olmazsa ev içinde tur atalım. Kendimizi çok yormadan ama en az 10 dakika sürecek bir ritmik yürüyüş
yapalım veya bisiklet çevirelim. Hastane koridorunda
yürüyen hastaları örnek alalım.
9- Akşam yatmadan hemen önce 3-5 dakika vücudumuzu silkeleyelim, ayaklarımız yerden kesilmeden
zıplıyormuş gibi yapalım. Bu hareket gece uyuduğumuzda bağ dokusunda sallanan ve gevşemiş bölgelerde
kolajen oluşmasını uyarır kaça ve göbek bölgesinden
sıkılaşırız.
10-Gece çok geç uyumamaya çalışalım. Vücudun
tekrar yapılanabilmesi için, gece 23:00 -02:00 arasında
en az 1 saat uyuyor olmamız gerekiyor. Bu önerileri gerçekleştirmeye çalışan kişiler ağır spor yapmasalar bile
yavaş da olsa sıkılaşıp kilo vermeye başlarlar.
Şeker Özel
“1 Mayıs
İşçinin Kabusu Değil,
Bayramı Olmalıdır…”
Şeker-İş Sendikası 1 Mayıs İşçi Bayramı münasebetiyle bir mesaj yayınladı. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı
İsa Gök imzalı mesaj şöyle:
“İşçi kesiminin dünya çapında coşkuyla kutladığı, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü olarak anılan, ülkemizde de gerçek manada coşkuyla kutlanmasına
her yıl özlem duyulan 1 Mayıs İşçi Bayramı’na bu yıl da
buruk bir şekilde girmekteyiz.
Bir ülkenin kalkınma yolundaki en büyük gücü, fedakarca çalışan emekçilerinin varlığı ve onların döktüğü
kutsal alın terlerinin karşılığı olmalıdır. Ülkelerin gelişmesinde ve ekonomilerinin yapılanmasında büyük emeği bulunan işçi sınıfının hak arayışlarının mücadelesini
simgeleyen bu önemli gün, ancak onların her türlü sosyal
hak ve emeklerinin karşılığını aldığı, açlık ve yoksulluk sınırının üzerine çıktığı bir günde işverenlerle omuz omuza
bayram havasında kutlanacak bir gün olduğunda kendisini bulabilecektir.
Geçmişten günümüze bakıldığında ise işçi sınıfının
hakları konusunda uzun yıllardan beri öngörülen uygulamaların, ne kadar iyimser olsa da yeterli seviyede olmadığı
görülmektedir. Varlığımızı insanca yaşayarak sürdürebilmenin en önemli ayağı her ne kadar sendikalı olmak ve
insan ilişkilerini kurallarına uygun olarak geliştirmek gibi
olsa da asgari ücretin halen dramatik bir seviyede olduğu
günümüz Türkiye’sinde kanayan yaralardan biri haline dönüşen, işsizlik rakamlarını kabartan ve sendikaların kan
kaybetmesindeki en büyük etkenlerden biri olan sendikal
nedenden dolayı işten atılmalar her seferde işverenlerin kuraldışı uygulamalarıyla karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde
sadece Anayasal hakkını kullanarak sendikalı olan ve bu sebeple işten atılan işçilerimizin sayısı bugün on binlerle ifade edilebilecek rakamlara ulaşmıştır. Hal böyle iken, çağdaş
ve modern devletlerin vazgeçilmez ödevlerinden biri olan
vatandaşlarının yarınından emin olmasını sağlayacak bir
yaşam olgusu nasıl oluşturulabilecektir?
Özellikle kayıt dışı çalışma bireysel düzeyde haksız
28 şeker-iş dergisi • haziran 2014
rekabet ve düşük ücret düzeyinden başlayarak adil olmayan gelir dağılımı, sosyal dışlanmayla karşı karşıya kalan
büyük bir nüfus ve mali kaynak yaratma sıkıntıları şeklinde toplumun her bir kesimini doğrudan etkilemektedir.
Ülkemizde milyonlarla ifade edilen kayıt dışı çalışmanın
hem sosyal hem de ekonomik olarak kabul edilebilir tarafı
yoktur.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde küreselleşme
süreci tersine işlememeli, haklar geriye gitmemeli, çalışanlarımız açlık tehlikesiyle burun buruna gelmemelidir.
Bu haliyle her yıl işçilerin bayramı olarak ifade edilen 1
Mayıs, özellikle işini kaybeden emekçiler için bayramdan
ziyade, kabus gününden başka bir anlam ifade etmekten
öteye gidemeyecektir.
Bugün, ülkemizin ekonomik ve siyasi olarak içinden
geçtiği son derece duyarlı süreçte, her zamankinden daha
fazla demokrasiye ve insan haklarına saygıya ihtiyaç duyulduğu kesindir. Bu konuda siyasal iktidarların, işçi sınıfının kazanılmış haklarına yönelik toplumsal barışa katkı
için daha fazla duyarlı olmaları gerekmektedir. Bu itibarla, siyasi sorumluluk taşıyanlar, emeğin gerçek değerinin
yalnızca ücretle değil, insan olmanın da gerektirdiği her
türlü imkana kavuşabilecek şartların oluşmasıyla sağlanabileceğini iyi bilmelidirler.
Bu sebeple zar zor iş bulabilen, buna rağmen esnek ve
kuralsız çalışma şartlarında ömür törpüleyen işçilerimizin
gelecek kaygılarının önüne geçilmesi sosyal devletin en
büyük görevlerinden biri olmalıdır.
Son sözle;
Bundan sonraki süreçte 1 Mayıs’ın sözde değil, gerçek manada kutlanacağı, işçinin varlığıyla vücut bulan
işverenlerin Anayasal çerçevede işçi haklarına saygı göstereceği, sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin
kaldırılacağı, taşeronlaşmanın önüne geçileceği, geçici
işçilerin kadro sorununun çözüleceği, yarınlara uyanmanın temennisiyle tüm fedakar işçilerimizin 1 Mayıs’ını en
içten dileklerimle kutlarım.
SOMA’DA YÜREKLERİMİZ YANDI
Manisa’nın Soma İlçesi’ndeki kömür ocağında meydana gelen patlama sonucu bir çok işçinin yaşamını yitirmesi ülkede derin bir üzüntüye neden oldu. Olayın ardından
bir açıklama yapan Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, başta özelleştirme, taşeronlaştırma gibi yanlış uygulamalara
dikkat çekerken, denetimlerin yeterince yapılmamasının
bir kez daha acılar ile yüzleşmemize neden olduğunu kaydetti. İsa Gök’ün açıklaması şu şekilde:
Manisa Soma’da özel bir maden ocağında meydana
gelen kazada çok sayıda işçimizin hayatını kaybetmesi ve
çok sayıda yaralının olması hepimizi derin üzüntüye sevketmiştir.
Halen madenin 1-2 kilometre altında mahsur kalan
işçilerimiz bulunmaktadır. Sayıları net olarak bilinmemekle birlikte kendilerine ulaşmak için azami çaba sarf
edilmektedir. Umudumuz sözkonusu işçilerimizin sağsalim kurtarılması yönündedir.
Başta özelleştirme, taşeronlaştırma gibi yanlış uygulamalar ve kamusal denetimlerin yeterince yapılmaması
bizlere bir kez daha facia ile acı yüzünü göstermiş, iş kazalarının artışının en önemli nedenleri arasına girmiştir.
Artık yaşananlardan ders çıkartılmalı, yaklaşık 15 bin
maden çalışanının bulunduğu Soma’da ve tüm maden
ocaklarında maden kazalarını azaltmak için denetim etkin kılınmalı, yaptırımlar caydırıcı hale getirilmelidir.
Maden ocaklarında özellikle taşeron sistem kaldırılmalı,
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 176 sayılı madenlerde iş
sağlığı ve güvenliği sözleşmesi uygulanmaya konulmalıdır.
Yaşanan facianın gerçek nedeninin bir an önce araştırılarak sorumluların cezalandırılması ise en büyük temennimizdir.
Şeker-İş Sendikası olarak yaşanan faciada hayatını
kaybeden işçilerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralı işçilerimize de acil şifalar dileriz. Milletimizin başı sağolsun.
www.sekeris.org.tr
29
Şeker Özel
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök:
Haber
Türk-İş, Soma’da yaşanan ve milletimizi yasa boğan elim olayı değerlendirdi:
“Yaşananlar Bir İş Kazası Değil,
Cinayettir”
TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul Kavlak,
Soma’da yaşanan maden faciasıyla
ilgili olarak, TÜRK-İŞ Genel Merkezi
önünde kitlesel bir basın açıklaması
yaptı.
Önce Güven Park önünde toplanan Türk-İş’e bağlı
sendikalar daha sonra Türk-İş Genel Merkezi önüne yürüdüler. Yol boyunca çeşitli sloganlar atarak yürüyen sendikalara vatandaşlar da alkışları ile destek verdiler. Şeker-İş
Sendikası Genel Mali Sekreteri Eyüp Şen, Ankara Şeker
Şube Başkanı Murat Taşlıyurt, Ankara şeker üyeleri ve
Türk-İş’e bağlı diğer sendikaların şube temsilcilerinin de
hazır bulunduğu basın açıklamasını Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Genel Başkanı Pevrul Kavlak yaptı.
Kavlak, açıklamasında, ülkemizin ve sendikal hareketin tarihindeki en acı olaylardan birini yaşadığımızı vurgulayarak, “Şu anda tam sayısını bilemediğimiz, ancak
açıklananın çok üstünde olacağını tahmin ettiğimiz madenci kardeşlerimiz şehit oldu.1992 yılında Zonguldak
Kozlu’da yaşanan grizu patlamasıyla şehit olan 270 arkadaşımızdan sonra yaşadığımız en büyük felaket budur.
Acımız, kederimiz tarif edemeyeceğimiz kadar büyüktür.
Madenci kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz” dedi.
“Sorumlular Cezalandırılmalıdır”
Yaşanan elim olayı iş kazası değil, cinayet olarak
yorumlayan Kavlak, “Bu yaşanan bir kader değildir.
Planlayıcıları, uygulayıcıları, sorumluları vardır. Bunu
30 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Haber
planlayanlar, bu ülkede kölelik düzeninde
çalışmayı dayatanlardır. Sendikasız, kuralsız,
güvencesiz çalışmayı egemen kılmak isteyenlerdir. Taşeronlaşmayı ülkemizde temel
çalışma biçimi haline getirenlerdir” diye konuştu.
“Zongultak’da, Tuzla’da, OSTİM’de bir
çok iş cinayeti yaşanmıştır” diyen Kavlak,
şöyle konuştu: “Biz hep kazalara kurban gittik. Hep öldük. Merdiven altı imalat yapan
işyerlerinde, kayıtdışı, kaçak işçi çalıştıran
işyerlerinde, madenlerde, hep öldük, sakat
kaldık. Ancak bunların sorumlularına hiçbir şey olmadı. Birkaç kişi dışında hiçbiri
ceza almadı. Ancak bu kez böyle olmamalı.
Sorumlular cezalandırılmalı. Biz TÜRK-İŞ
olarak, bu facianın sorumlularının bulunup
hak ettikleri cezaları alana kadar konunun
takipçisi olacağız.”
Taşeron Yasası Yeniden Düzenlenmeli
Taşeron sistemiyle ilgili bir takım düzenlemeleri içeren yasa tasarısının ülkemizin
gündeminde olduğunu da hatırlatan Kavlak, bu tasarıya ilişkin, TÜRK-İŞ topluluğu
olarak çok ciddi eleştirileri bulunduğunu
belirtti. Gündemdeki bu tasarının, emek
örgütlerinin uyarıları ve talepleri doğrultusunda yeniden düzenlenmesini isteyen Pevrul Kavlak, “Başka iş cinayetlerine meydan
vermeden, taşeronlaşma konusu ülkemizin
gündeminden çıkarılmalıdır” uyarısında bulundu. Kavlak sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu iş cinayetinin meydana geldiği ilk
saatlerde, Genel Başkanımız Ergün Atalay
ve Genel Eğitim Sekreterimiz Nazmi Irgat,
olay yerine hareket ettiler. Genel Mali Sekreterimiz Ramazan Ağar da
olay yerine geçti. Gece geç saatlerde toplanan TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu, yaşanan bu iş cinayetine tepki olarak bazı kararlar aldı. Yönetim
Kurulumuz tüm TÜRK-İŞ topluluğunda 1 hafta süreyle yas ilan etti.
Ülkemizin her yerindeki teşkilatını harekete geçirme ve olayı geniş bir
biçimde protesto etme kararı aldı. Bu amaçla, örgütlü olduğumuz tüm
işyerlerinde, bugün vardiya değişimlerinde TÜRK-İŞ topluluğu üyeleri şehit olan madenci arkadaşlarımız için saygı duruşunda bulunuyorlar. 81 ilde, bölge ve il temsilciliklerimizde, kitlesel basın açıklamaları
yapılıyor. Toplantımızda, bu andan geçerli olmak üzere, tüm üyelerimizin, çalıştıkları işyerlerinde, bir hafta süreyle her gün 3 dakika işbaşında işi durdurarak saygı duruşunda bulunacakları kararlaştırıldı. Bu
kararımız geçerliliğini koruyor, bu eylem bir hafta süreyle işyerlerinde
yapılacak. Yönetim Kurulumuz yaptığı toplantıda, olayın boyutları,
vahameti ve Cumhuriyet tarihimizin bu en büyük iş kazası nedeniyle,
bir gün süreyle çalışmama hakkımızı kullanma kararı aldı. TÜRK-İŞ
üyeleri, işe gidecek ama tam gün çalışmama haklarını kullanacaklardır.
Bu esnada, ülkemizdeki taşeronlaşma, sendikasızlaştırma ve iş cinayetleri protesto edilecektir.”
www.sekeris.org.tr
31
Şeker Özel
Ergün Atalay’dan Şeker-İş Ziyareti
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay,
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri
Sendikası’nı ziyaret etti. Atalay’ı sendikaya gelişinde Şeker-İş Sendikası Genel
Başkanı İsa Gök ve yönetimi karşıladı.
Sıcak bir havada gerçekleşen sohbette, özellikle sendikaların örgütlenmesi
önündeki engeller ve bunların nasıl aşılacağı konusu değerlendirildi. Şeker-İş
Sendikası’nın bu anlamda son dönemde
yaptığı çalışmalar hakkında bilgi veren
Genel Başkan İsa Gök, tüm zorluklara
rağmen sendikanın kararlı bir şekilde
örgütlenme faaliyetlerine devam ettiğini
vurguladı.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay da,
Şeker-İş’in gösterdiği gayretli çalışmaların mutlaka neticeye ulaşacağına inancının tam olduğunu belirterek, Genel
Merkezin Şeker-İş’e her anlamda desteklerinin süreceğini ifade etti.
Örgütlenme Çalışmalarını
Değerlendirdiler
Türk-İş Eğitim ve Teşkilatlandırma Toplantısı
Antalya’da
Yapıldı
TÜRK-İŞ’e bağlı sendikaların genel eğitim ve teşkilatlandırma
sekreterlerinin katıldığı “TÜRK-İŞ Genel Eğitim ve Teşkilatlandırma Sekreterleri Toplantısı” 21-22 Nisan 2014 günü Antalya
Kemer’de Grand Haber Hotel’de gerçekleştirildi.
Toplantıya TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, TÜRK-İŞ
Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, TÜRK-İŞ Teşkilatlandırma
Sekreteri Eyüp Alemdar’ın yanı sıra Haber-İş Sendikası Genel Başkanı Veli Solak, Basın-İş Sendikası Genel Başkanı Yakup Akkaya,
32 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Genel Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Eyüp
Alabaş ve Güvenlik-İş Sendikası Genel Başkanı
Bolat ile sendikamızı temsilen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri ilhan Özyurt ile eğitim ve örgütlenme uzmanları katıldı.
Toplantının ardından hazırlanacak olan sonuç bildirgesi önümüzdeki günlerde tüm sendikalara iletilecek.
Büyüledi
Şekerin Geleceği 3. Uluslararası Şeker Sempozyu,
başarılı bir organizasyonunun ardından sona erdi. Çok
sayıda değerli katılımcıya ev sahipliği yapan Türkiye
Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası olarak gelen konuklarımızdan Uluslar arası Gıda İşçi Sendikaları Federasyonu Küresel Şeker Koordinatörü Jorge Chullen’i
sempozyum sonrasında Konya’da ağırlama şansına eriştik.
Konya Şeker Fabrikasını gezen ve Mevlana’yı ziyaret eden Chullen, yapılan sempozyumu olağanüstü bir
organizasyon olarak değerlendirdi. Türkiye’de kendisine gösterilen ilgiden son derece memnun kaldığını ifade eden Chullen, başarılı bir sempozyumun ardından
Konya’yı görmesinin kendisini ayrıca mutlu ettiğini
söyledi.
Konya Şeker Fabrikası’nın çok başarılı işlere imza attığını belirten Jorge Chullen, bu tip organizasyonların
vatandaşların bilgilenmesine büyük katkılar sağlayacağını, ülkesine döndüğünde federasyonda burada edindiği deneyimleri paylaşacağını kaydetti. Chullen, ayrıca
Şeker-İş Sendikası’nın yürütmekte olduğu ‘Toplum yararına sendikacılık’ anlayışının ülkemizde başka sendikalar tarafından da uygulanıp uygulanmadığı sorusunu
sordu. ‘Hayır’ yanıtı üzerine, ‘Tahmin etmiştim’ diyen
Chullen, “Benim tek bildiğim örnek Kanada Otomotiv
Sanayi İşçileri Sendikasıdır” yorumunu yaptı. Chullen,
Şeker-İş’in yaptığı çalışmaların sendikal litaratüre yeni
bir bakış açısı sağlayacağını da vurguladı.
Chullen, Çumra Şeker Fabrikası ziyareti sırasında
işçilerin toplu iş sözleşmesinde yer alan haklarını sordu
ve iş sağlığı-güvenliği önlemlerini tek tek inceleyerek,
bunları fotoğrafladı. Şeker-İş’in çalışmalarından son
derce etkilenen Jorge Chullen, yaptığı incelemelerin ardından toplu iş sözleşmelerinin örneklerini istedi.
Mevlanayı ziyaretinde de “Çok etkileyici” yorumunu yapan Chullen, ilk fırsatta tekrar Türkiye’yi ziyaret
etmekten büyük mutluluk duyacağını kaydetti.
Chullen, ülkeden ayrılmadan önce Şeker-İş
Sendikası’nın başarılarının devamı temennisinde bulunmayı da ihmal etmedi.
www.sekeris.org.tr
33
Şeker Özel
Konya, Jorge Chullen’i
Şeker Özel
Şeker-İş ve TZD Yeni Şeker Kanunu Tasarısını Değerlendirdi
Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök:
“Tasarı Türkiye’de Pancar Şeker
Sektörünü Bitirmenin Son Aşamasıdır”
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası Genel
Başkanı İsa Gök, Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin, ortaklaşa düzenledikleri basın toplantısında, Şeker Kanunu Tasarısı ile nişasta bazlı şeker
kotasına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundular.
Ortaklaşa hazırlanan basın açıklamasının okunmasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Şeker-İş
Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, söz konusu tasarı hakkındaki olumsuz görüşlerini birçok kez kamuoyuyla ve
yetkililerle paylaştıklarını belirterek, “Tasarıyı, ‘Türkiye’de
pancar şeker sektörünü bitirmesinin son aşaması diye yorumlamak mümkündür” değerlendirmesinde bulundu.
Gök, NBŞ kotasının, şeker sektörüne verdiği zarar-
34 şeker-iş dergisi • haziran 2014
ları da çeşitli çalışmalarla ortaya koyduklarını belirterek,
sektörü korumak için mücadelelerine devam edeceklerini
kaydetti.
Türkiye Ziraatçiler Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin de Türkiye’nin şekerini, şeker pancarından
üretmesi gerektiğini belirterek, “Sadece gıda dışı sektörlerin ihtiyacını karşılamak amacıyla nişasta bazlı şekerlerin
kotası yüzde 1 veya 2’lere düşürülmelidir” dedi.
Yetkin, bugüne kadar şeker sektörü hakkında Şeker-İş
Sendikası ve TZD olarak birçok rapor oluşturduklarını
ve araştırma yaptıklarını ifade etti. Araştırmalarda nişasta
bazlı şekerlerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine işaret ettiklerini anlatan Yetkin, her yıl söz konusu ürü-
Şeker Özel
ne uygulanan kota oranlarında görülen artışın
pancar tarımına büyük zarar verdiğini savundu.
Yetkin, Şeker Kurumu tarafından hazırlanan
Şeker Kanunu Tasarısı’nın başta şeker sektörü
olmak üzere, tüm vatandaşların aleyhine işleyecek bir süreç olduğunu öne sürdü. Türkiye’de
şeker piyasasını düzenleme ve denetleme yetkisinin Şeker Kurumuna ait olduğunu anımsatan
Yetkin, kurumun başta kotalar olmak üzere, üretim, tüketim, kayıp kaçak şekerlerin takibi gibi
geniş bir yetki alanı bulunduğunu kaydetti.
Şeker sanayinin, stratejik konumda olduğunu belirten Yetkin, sektörün Türkiye’ye yılda 2,5
milyar dolar katma değer yarattığını ve yaklaşık
10 milyon kişinin geçimini doğrudan veya dolaylı şekilde etkilediğini dile getirdi.
Türkiye’nin üretim potansiyelini değerlendirebilmek amacıyla ihracata imkan tanıyacak
altyapının oluşturulması gerektiğini anlatan
Yetkin, şunları kaydetti:
“Türkiye’de şeker sektörü için uygulanacak
politikalar, AB ülkelerinde uygulamaya konulan
şeker rejimiyle eşdeğer bir statüye getirilmelidir.
Kamu fabrikalarında yeniden yapılandırma ile
rekabet gücü artırılmalıdır. Merdivenaltı tatlandırıcı imalatının önüne geçilmelidir. nişasta
bazlı şeker kotaları, lobilerin etkisinde kalınarak
artırılmamalıdır. Bugün içecekten çikolataya,
şekerleme ürünleri, unlu mamuller ve hamur
tatlılarına kadar uzanan pek çok şekerli üründe kullanılan nişasta bazlı şekerler bir yandan
toplum sağlığını olumsuz yönde etkilerken,
diğer yandan da çiftçilerinin önemli bir geçim
kaynağı olan şeker pancarı tarımının gerilemesine neden olmaktadır. Türkiye, şekerini şeker
pancarından üretmeli, sadece gıda dışı sektörlerin ihtiyacını karşılamak amacıyla nişasta bazlı
şeker kotası yüzde 1 veya 2’lere düşürülmelidir.”
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök,
yeni şeker kanunu tasarısının pancar
sektörünü bitirme aşamasına taşıyacağını
belirterek, “Sektörü korumak için
mücadelemiz devam edecektir” dedi.
Şeker Özel
Şeker-İş Vakfı’nın
7. Olağan Genel Kurulu Yapıldı
Ölüm ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı 7. Olağan Genel
Kurulu 25 delegenin katılımıyla 14 Mart 2014 tarihinde
Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi Toplantı Salonu’nda
gerçekleştirildi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından Divan Kurulu seçimi yapıldı. Divan Kurulu Başkanlığına Şeker-İş
Sendikası Ilgın Şube Başkanı Yusuf Yazır, Katipliğe Eskişehir Şube Başkanı Cengiz Ünder seçilirken, Kastamonu
Şube Başkanı Ali Çufadaroğlu da üyeliğe kabul edildi.
Genel Kurulun açılış konuşmasını Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök yaptı. Başkan Gök, yaptığı konuşmada vakıfsız bir sendika düşünemediğini söyleyerek,
1996 yılında kurulan vakfın günahıyla sevabıyla bugünlere taşındığını vurguladı. Vakfın gelişmesi için elinden
gelen gayreti sarf edeceklerini ifade eden Gök, üç, dört
yıl sonra vakfı iyi bir konuma taşıyabileceklerini söyledi.
İktisadi işletme olarak vakfın hayatiyetini sürdürmesi için
samimiyetle çalıştıklarını belirten Gök, “Vakıfın anlamını
Yönetim Kurulu
Başkan
Genel Sekreter
Mali Sekreter
Yönetim Kurulu Üyesi
Yönetim Kurulu Üyesi
Yönetim Kurulu Üyesi
Yönetim Kurulu Üyesi
ifade edecek şekilde ben ve yönetimim aidatımızın tamamını vakfa bağışlıyoruz” dedi.
Vakfı daha iyi bir noktaya taşımak adına her türlü eleştiriye açık olduklarını da kaydeden Başkan Gök, “Toplum
olarak değişmeliyiz. Gerçeklerle yüzleşmeliyiz. Gelişime
açık olmalıyız. Doğru tespit ve stratejiler üretmeliyiz. Bu
manada vakfımızı bugünlere getiren tüm yöneticilerimize
teşekkür ederim” diye konuştu.
Başkan Gök’ün konuşmasının ardından bilanço gelir
gider raporları Şeker-İş Sendikası Genel Mali Sekreteri
Eyyup Şen tarafından okundu. Rapor, oy birliği ile kabul
edildi. Ardından Denetim Kurulu Raporu Çorum Şekerİş Şube Başkanı Sefer Kahraman tarafından okunurken,
Yönetim ve Denetim Kurulu’nun ibraları da oy birliği ile
kabul edildi.
Son olarak dilek ve temennilerin okunmasının ardından yeni yönetim ve denetim kurulunun asil ve yedek üyelerin seçimi yapıldı. Yeni yönetim şu isimlerden oluştu:
Denetim Kurulu
İsa Gök
Fevzi Şengül
Eyyup Şen
Hasan Basri Güzel
İlhan Özyurt
Yüksel İlaslan
Saim Çetinkaya
36 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Denetim Kurulu Üyesi
Genel Sekreter
Mali Sekreter
Kenan Pıynar
Sefer Kahraman
Nuri Murat
Aktüel
Modern Kölelik
Ne Kadar Kazandırıyor?
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün rakamlarına göre
güç patronları zorla altında çalıştırdığı işçiler (tabiri caizse
göre modern köleler) sayesinde dünya genelinde yılda 150
milyardan fazla gelir elde ediyor. Bu rakam daha önceki
tahminlerin oldukça ötesinde. ILO, hükümetleri sorunla mücadele etmeye çağırıyor. Dünya çapında yaklaşık 21
milyon kişi zorla çalıştırılıyor.
Yıllık Döküm
• 99 milyar dolar- ticari cinsel istismar
• 34 milyar dolar- inşaat, imalat, maden ile su,
elektrik ve ulaşım hizmetleri
• 9 milyar dolar - tarım, ormancılık ve balıkçılık
• 8 milyar dolar - Eviçi işçilik
Göçmenler, zorla çalıştırılanlar arasında en mağdur
olanlar olarak dikkat çekiyor. BBC’nin Cenevre’deki muhabiri Imogen Foulkes yeni verilerin ILO için bile şok
edici olduğunu söyledi. ILO Genel Direktörü Guy Ryder,
“Rapor modern köleliğin yeni bir evreye girdiğini gösteriyor” dedi.
ILO’nun rakamlarına göre güç
patronları, modern köleler sayesinde
dünya genelinde yılda 150 milyardan
fazla gelir elde ediyor.
ILO’nun raporuna göre zorla çalıştırılan işçiler sayesinde elde edilen kar çalışanların cebine gitmiyor ya da
kârdan vergi ödenmiyor. Rapora göre zorla çalıştırılan işçilerin üçte ikisi seks endüstrisinde çalışıyor. Geri kalanlar
ev içi işçilik, tarım ve inşaat sektöründe çalışıyor. Raporda
çoğu zorla çalıştırılan işçilerin organize suç örgütlerinin
baskısı altında olduğu ve bunlarla mücadele etmenin zor
olduğu belirtiliyor.
ILO, hükümetleri sorunun köküyle mücadele etmek
için yoksulluk, iş fırsatları ve eğitim eksikliği gibi konularda adım atmaya çağırıyor.
memurlar.net
www.sekeris.org.tr
37
Haber
Şeker-İş’den Compass Grup
Komitesine Obasan Uyarısı
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi
İşçileri Sendikası Şeker-İş, gıda iş
kolu kapsamında faaliyet gösteren
Türkiye’nin en büyük yemek üretim
ve dağıtım fabrikalarından olan ve bu
işyerindeki örgütlenme çalışmalarını işten
atmalarla engellemeye çalışan İngiliz
Compass Gruba bağlı Obasan’ın Türkiye
sorumlularına karşı harekete geçti.
Obasan’ın Sendikamıza yeni üye
olan işçileri sendikadan istifa etmeye
zorlayarak ya da baskıya direnenlerin
işine son vererek başlattığı sendika karşıtı
eylemlerine karşı işten atılan on işçi için
Gebze ve Bursa İş Mahkemeleri’nde dava
açılırken, Obasan’ın bağlı bulunduğu
Compass Grubu Şirket Sorumluluğu
Komitesi Başkanlığı’na da şikayet
dilekçesi gönderildi.
Şeker-İş Sendikası Hukuk Danışmanı
Avukat Gökhan Candoğan tarafından
kaleme alınan ve Obasan’ın sendika
karşıtı tehdit ve işten çıkarma
eylemleriyle, ulusal ve uluslar arası
hukukça tanınmış olan sendikaya
üye olma hakkını ihlal ettiğinin
altının çizildiği dilekçede, herkesin
dilediği sendikaya üye olabilmesi, TC
Anayasası, 6356 sayılı Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi, Uluslararası
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi ile garanti altına alındığı
vurgusu yapılarak yetkililerden harekete
geçmeleri konusunda uyarıda bulunuldu.
38 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Dilekçenin tam metni şöyle;
25.03.2014
Sn. Sir Roy Gardner, Compass Grubu Şirket Sorumluluğu Komitesi Başkanı
Gönderen : Avukat Gökhan Candoğan
Konu
: Compass Grup Üyesi Obasan Gıda
İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin (“Obasan”)
insan hakları ihlalleri
Sayın Sir Roy Gardner,
Compass Grup üyesi Obasan Gıda İnşaat Sanayi ve
Ticaret Anonim Şirketi (Obasan) tarafından örgütlenme
çabaları engellenmiş olan Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi
İşçileri Sendikası’nın (Şeker-İş) hukuk danışmanı olarak
size sesleniyorum.
Şeker-İş, 1963’ten beri şeker işkolunda örgütlü tek
Sendika olup, bu durum, yasal düzenlemelerle birlikte
Şeker işkolunun gıda iç kolu tarafından içerildiği 2012
yılına kadar sürmüştür. Şeker-İş, gıda iş kolu kapsamında
faaliyet gösteren Obasan Bursa ve Gebze Serbest Bölge
Fabrikalarında örgütlenmeye çalışmaktadır.
İşyerlerindeki sendikal örgütlenmeden haberdar olan
İşveren (Obasan) derhal sendikalaşmayı engellemeye yönelik harekete geçmiştir. Obasan’ın Sendikaya yeni üye
olan işçileri sendikadan istifa etmeye zorlamak ve bu baskıya direnenlerin ise işine son vermek şeklindeki sendika karşıtı eylemleri, Gebze ve Bursa İş Mahkemeleri’nde
mağdur işçileri temsilen açmış bulunduğumuz işe iade
davalarına konu edilmiştir:
- Berna Şahin, Obasan Bursa Fabrikası’nda
21.07.2010’dan beri “servis elemanı” olarak çalışmaktayken 11.02.2014 günü Şeker-İş Sendikası’na üye olmuştur.
İşveren temsilcisi tarafından sendika üyeliğinden istifaya
zorlanan Berna Şahin, işverenin talebini reddetmiş ve bunun sonucunda da 13.02.2014 tarihinde, Sendika üyesi
olduktan iki gün sonra işine son verilmiştir.
- 19.12.2012’den beri Obasan Bursa Fabrikası’nda
tatlı ustası olarak çalışan Yunus Kaymakçı, 05.02.2014
günü Sendika’ya üye olmuştur. Berna Şahin gibi, Yunus
Kaymakçı da işveren temsilcisi tarafından sendika üye-
Obasan yukarıda anlatılan sendika karşıtı tehdit ve
işten çıkarma eylemleriyle, ulusal ve uluslar arası hukukça
tanınmış olan sendikaya üye olma hakkını ihlal etmiştir.
Herkesin dilediği sendikaya üye olabilmesi, TC Anayasası, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile garanti altına alınmış bir temel
haktır.
Compass Grubu Etik Kodu, Şubat 2011 tarihli İş
Etiği Tüzüğü, Aralık 2013 tarihli Satın Alma ve Tedarik
Zincirine İlişkin Politika Bildirgesi, Ahlaklı Ticaret Girişimi (ETI) Temel Yasası madde 2 hükümlerinin ışığında,
Grubunuzun insan hakları ilkelerine bağlılığını takdir
ediyor, Obasan’ın yukarıda belirtilen tutumunun sizce
de kabul edilemez olduğunu biliyoruz. Bu doğrultuda,
sizleri Obasan’ın Bursa ve Gebze tesislerinde devam etmekte olan ihlallere karşı harekete geçmeye, ve konuyla
ilgili özen yükümlülüğünüz (due diligence) çerçevesinde
aldığınız önlemler ile işleteceğiniz tazminat/eski hale getirme prosedürleri hakkında bizlere güncel bilgi sağlamaya davet ediyoruz.
Lütfen konuya ilişkin bilgi ve belge talepleri için benimle iletişime geçmekten çekinmeyiniz.
Saygılarımla,
Avukat Gökhan Candoğan
Şeker-İş Sendikası Hukuk Danışmanı
www.sekeris.org.tr
39
Haber
liğinden istifaya zorlanmış, reddi üzerine de 11.02.2014
günü işine son verilmiştir.
- Erseven Tora, 05.03.2012’den beri Obasan Gebze Fabrikasında sevkiyat elemanı olarak çalışmaktayken
06.02.2014 günü sendikaya üye olmuş, sendikadan istifa
etmeyi kabul etmemesi üzerine de 18.02.2014 günü işine
son verilmiştir.
- 25.04.2000’den beri Obasan Bursa Fabrikası’nda
önce sevkiyat elemanı daha sonra da garson olarak çalışmış
olan Abit Genç 22.10.2013’te sendikaya üye olmuştur. Bu
durumdan haberdar olan işveren temsilcisi kendisinden
sendika üyeliğinden derhal istifa etmesini istemiş, reddi
üzerine de herhangi bir gerekçe göstermeden 12.12.2013
günü Abit Genç’in işine son vermiştir.
- Bursa Fabrikası’nda çalışmış olan Bilal Başdemir,
Oğuz İçel, Lokman Küçükoğlu ve İsmail Güner ile Gebze
Fabrikası’nda çalışmış olan Sait Özdemir’in işlerine de,
sendikadan istifa etmeyi reddetmeleri üzerine, aynı şekilde son verilmiştir.
- 08.11.2012’den beri Obasan Bursa Fabrikası’nda
depo personeli olarak çalışmış olan Aydın Yacan,
22.10.2013 günü Sendika’ya üye olmasının hemen ardından işveren temsilcisinin yoğun tehditleriyle karşılaşmış, işini kaybetme korkusuyla sendikadan istifa etmiştir.
Buna rağmen, sendikal faaliyetlere katılımı nedeniyle,
06.12.2013 günü işine son verilmiştir.
Altı çizilmesi gereken önemli bir nokta da işçilerin
sendikaya üye olma saiklerinin halihazırdaki olumsuz çalışma koşullarını düzeltmek ile ekonomik ve sosyal haklarından yararlanabilmek olmasıdır. Şöyle ki; sendikalaşmanın öncesinde; işçilerin büyük bir çoğunluğunun fazla
mesai/aşırı çalışmanın fabrikalarda olağan bir uygulama
haline gelmesi ile fazla mesai ücretlerinin ödenmemesinden mağdur oldukları tespit edilmiştir. İş sağlığı ve
güvenliği konusundaki eksikliklerin de işçiler açısından
bir diğer huzursuzluk nedeni olduğu 11.08.2011’den
beri Bursa Obasan Fabrikası’nda garson olarak çalışmış
olan Bilal Başdemir örneğinden anlaşılmaktadır. Bilal
Başdemir’in işine son verilmesine giden süreçte, sendika
üyeliğine ek olarak, sonucunda ciddi bir sakatlık geçirdiği bir iş kazası nedeniyle işveren aleyhine Çalışma Sosyal
Güvenlik Bakanlığı’na meşru ve yasal yollardan şikayette
bulunmuş olması etkili olmuştur.
Obasan’ın sendika karşıtı faaliyetlerine devam ediyor
olduğu düşünüldüğünde, Obasan işyerlerinden yukarıdakine benzer daha bir çok vakanın çıkması muhtemel
görünüyor. Bu noktada vurgulanması gereken bir diğer
önemli nokta da işverenin sendikal nedenle gereçekleştirdiği fesihleri “işletmesel nedenler” gibi uydurma gerekçelerin arkasına saklıyor olmasıdır. Ancak, Obasan’ın işten
çıkarılan işçiler yerine yeni işçi istihdam etmek niyetinde
olduğu gazetelere vermiş olduğu ilanlardan anlaşılmakta
ve Obasan’ın yeni işçi istihdam etme çabaları işletmesel
nedenler gibi sözde gerekçeleri de temelsiz kılmaktadır.
İşten çıkarmalardaki niyetin bu şekilde gizlenmesi, Compass Grubu’nu Şirket Sorumluluğu çerçevesinde iddialarımızı derinlemesine değerlendirmekten alıkoymamalıdır.
Sağlık
Kulak
Çınlamasına
Dikkat!
Pek dikkate alınmayan kulak
çınlaması ciddi hastalıkların
habercisi olabiliyor.
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Operatör
Dr. Dilek Sınmaz kulak çınlamasının ciddi hastalıkların
belirtisi olabileceğini ifade ederek, “Bu durum, kulak tümörlerinin ilk belirtisi de olabilir” dedi.
Gençlerde, tek taraflı kulak çınlamasıyla birlikte işitme kaybı olmasının, tümör şüphesini artırdığını belirten
Sınmaz, “Yıllar içerisinde büyümüş bir tümörü o bölgeden çıkartırken kişinin işitmesini kaybetmesi, yüz felcine
neden olması gibi bazı arazlar bırakabilir. O yüzden erken
teşhis çok önemli oluyor” şeklinde konuştu.
Çınlamadan şikayeti olanların yüzde 75’inde, depresyon ve anksiyete bozukluğu tespit ediliyor.
İnsan Ömrü Uzuyor
DSÖ’nün BM Cenevre Ofisi’ndeki basın toplantısında duyurulan Dünya Sağlık İstatistikleri 2014 yılı
raporuna göre, 2012 yılında dünyaya gelen bir kız çocuğunun 73, erkek çocuğunun ise 68 yaşına kadar hayatını
sürdürmesi bekleniyor.
Rapora göre, bu konuda düşük gelir düzeyli ülkeler
büyük ilerleme kaydetti ve Liberya’da 1990 ile 2012 yılları kıyaslandığında 20 yıllık bir yaşam süresi beklentisi
ortaya çıktı. Liberya’yı Etiyopya, Maldivler, Kamboçya,
Doğu Timor ve Ruanda izledi.
Araştırma, yüksek gelir düzeyli bir ülkedeki erkeklerin düşük gelir düzeyli ülkelerde yaşayanlara oranla
16 yıl fazla yaşadığını, kadınlarda ise bu rakamın 19 yıl
olduğunu ortaya koydu. Raporda, ortalama olarak 2012
yılında doğan bir insanın, 1990’da doğanlara göre altı
yıl daha fazla yaşayacağı bildirildi.
Araştırmaya göre, 2012 yılında doğan erkekler en
uzun İzlanda, İsviçre ve Avustralya’da, kadınlar ise Japonya, İspanya ve İsviçre’de yaşayacaklar.
40 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Kadınlar daha fazla yaşıyor
Araştırmaya göre, kadınlar dünyanın neresinde
olursa olsun erkeklerden fazla yaşıyor. Yüksek gelir
düzeyli ülkelerde kadınlar erkeklerden altı, düşük gelir düzeyli ülkelerde ise üç yıl fazla yaşıyor.
Basın toplantısında konuşan DSÖ Sağlık İstatistikleri ve Enformasyon Sistemleri Bölümü Başkanı
Ties Boerma, yüksek gelir düzeyli ülkelerdeki yaşam
süresi artışının temel nedeninin, bulaşıcı olmayan
hastalıklarla mücadeledeki başarı olduğunu söyledi.
Artık kalp krizi dolayısıyla 60 yaşından önce ölen
insan sayısında önemli bir düşüş yaşandığını dile getiren Boerma, yüksek kan basıncı ölçümü ve değerlendirilmesi konusunda ilerlemeler kaydedildiğini
ifade etti. Raporda, tütün tüketimindeki azalmanın
da insanların uzun yaşamasında önemli bir etken olduğu kaydedildi.
Hürriyet
Uykusuzluk
Sağlık
Beyin Hücrelerini
Öldürüyor
ABD’de yapılan bir araştırmaya göre yeterince
uyumamak sanılandan daha ciddi sonuçlara yol
açabiliyor ve beyin hücrelerinde daimi kayba neden
olabiliyor.
Nöroloji Dergisi adlı bilimsel yayında yayımlanan çalışmada fareler üzerinde yapılan araştırmada
uzun süre uykusuz kalmanın beyin belli yerlerinde
hücrelerin yüzde 25’inin ölümüne yol açtı.
ABD’li uzmanlar aynı durumun insanlarda da
geçerli olacağını vurgulayor. Uzmanlar bir gün beyni uyku kaybının yarattığı hasara karşı koruyacak
bir ilaç geliştirmenin de mümkün olduğunu düşünüyor. Pennyslvania Tıp Fakültesi’nde yapılan araştırmada, günümüzde gece mesaileri ve uzun çalışma
saatleri gibi insanlarda en sık görülen uyku kaybı
nedenleri laboratuvar ortamında fareler üzerinde
uygulandı.
Gece çalışanlarda sık görülen uyku düzeni, üst
üste üç gece mesaisi ve 24 saat içinde dört ya da beş
saat uyku, farelere uygulandı ve farelerin beyin saplarındaki hücrelerin yüzde 25’ini kaybettiği görüldü. Uzmanlar bu araştırmanın uykusuzluğun beyin
hücresi kaybına neden olabileceğine dair ilk kanıt
olduğunu söylüyor.
Uyku sağlığı ve Nöröloji Uzmanı Prof Sigrid
Veasey BBC’ye yaptığı açıklamada, “Uyku kaybının
geri döndürülemez hasara yol açtığına dair kanıt
var” dedi ve şimdi bir sonraki adımın farklı mesailerde çalışan işçilerde de beyin hücresi kaybı olup
olmadığının araştırılması olduğunu söyledi.
Bu Test Yaşam
Sürenizi Söylüyor
Uzmanlar, kişinin beş yıl içinde ölüp ölmeyeceğini belirleyen bir kan testi geliştirdi. Ancak bu “ölüm
testi”nin kullanılmaya başlaması için henüz uzun
araştırmalar gerekiyor. Geliştirilen test, kandaki dört
protein ve metabolizmaya ait biyolojik risk faktörlerini ölçüyor. Bu faktörlerin oranlarını ve seviyelerini
ölçen uzmanlar, kanser, şeker hastalığı, kalp rahatsızlığı ve diğer doğal sebeplerden meydana gelebilecek
ölüm risklerine ait sayısal bir değer belirliyor.
Ölüm testini ilginç kılan bir nokta da bu biyolojik risk faktörlerinin kısa vadede sağlıklı kişilerde
ölüm riski tespit etmesi. Finlandiya ve Estonya’dan
17 binden fazla kişinin katıldığı deneyde kan örneklerini değerlendiren uzmanlar, kanında bu biyolojik
risk özelliklerini barındıran kişilerin beş yıl sonra
ölüm riskinin daha yüksek olduğunu tespit etti.
Johannes Kettunen, Finlandiya’daki Helsinki
Üniversitesi’nde araştırmacı. PLoS adlı tıp dergisine
yazan Kettunen, testin “ölüm testi” olarak tanımlanmaması gerektiğini, çünkü bunların sadece risk belirleyici faktörler olduğunu belirtiyor. Profesör şunları
ekliyor: “Eğer yüksek risk taşıyan kişiler için bir şey
yapamazsak, ben bile bu risk grubunda olduğumu
bilmek istemem, çünkü tıbbi olarak bu konuda yapılabilecek birşey yok.”
www.sekeris.org.tr
41
Gezi
Tuz Gölü’nden Fırat Nehri’ne
Kadar Uzanan Şehir:
Kayseri
Türkiye’nin beşinci en büyük
dağı Erciyes, Kayseri’nin önemli
noktalarından biridir. Erciyes
Dağı hem kış turizmi hem de yayla
turizmi bakımından yılın her
döneminde konuk ağırlamaktadır.
Kayseri ili düz alana kurulu modern bir şehir olarak
karşılar sizi. Geniş yolları bir şehirde trafiğin rahat akabilmesi için bir cevap niteliğindedir.
Kentin şehir planlaması 1945 yılında Alman şehir
plancı Prof. Dr. Gustav Olelsner ve Doç. Dr. Kemal Ahmet Aru tarafından yapılmıştır. Anadolu Selçukluları ve
Osmanlıdan izler taşıyan şehrin Cumhuriyet Meydanı
şehrin en geniş meydanı olarak dikkat çeker. Ortasında
bronzdan yapılmış Atatürk heykeli ve saat kulesi ile sizleri karşılayan alan, bir yanında tarihi Kayseri Kalesi, diğer
yanında Kapalı Çarsısı ve tarihe uygun bir dokuyla inşa
edilmiş Valilik Binası ile ilgi çeken bir konsepte sahiptir.
Hunat Hatun Cami, Ulu Cami ve Bürüngüz Cami
aynı alanda toplanmış camileridir. Kayseri Kalesi son dönemde yapılan restorasyon çalışmaları neticesinde varlığını çok çok uzun yıllar muhafaza edecek bir görüntüye
kavuşturuldu. İlk bakışta dış sur burçlarının heybeti ilgi
çekerken, iç kalenin tamamen ayrı bir unsur olarak kurulduğu gözlenir.
Türkiye’nin 5.inci en büyük dağı Erciyes yine
Kayseri’nin önemli noktalarından biridir. Erciyes Dağı
hem kış turizmi hem de yayla turizmi bakımından yılın
her döneminde konuk ağırlamaktadır. Burada 4 otelle misafirlerine konaklama imkanı veren bölge, aynı zamanda
otantik kilim ve eşyaların satıldığı bir Pazar özelliğini de
taşımaktadır.
Önemli bir ticaret merkezidir
Kayseri’nin sanayi ticareti bölge halkının katkıları ile
büyük bir gelişme yaşamış, nihayetinde de Türkiye’nin
önemli bir sanayi kenti olmasını sağlamıştır. İl topraklarının verimli olması nedeniyle tarım sanayinde de büyük
aşama kaydeden şehirde nüfusun yüzde 25’i tarımla uğraşmaktadır. Meraların çok verimli olması hayvancılığa
da yansımış olup, sığır, koyun, kılkeçisi ve manda türleri
bölgede üretilen hayvanlardır. İlde ayrıca zengin maden
yatakları da bulunmaktadır. Şehirde, krom, demir, çinko,
kurşun, barut ve linyit işlenmektedir.
Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun 10’u Kayseri ilinde bulunmaktadır. Şeker Fabrikası’nın da bulunduğu ilde 320 civarında büyük sayılacak sanayi kuruluşu
üretim yapmaktadır.
Gezi
Kayseri’den bahsedince mutfağının zenginliğini hatırlatmamak olmaz tabii.
Özellikle mantısı ile ün yapan şehrin pastırma ve sucukları ile olan tanınmışlığı
bir çok Avrupa ülkesinde bilinmektedir.
Cumhuriyet Meydanı’nın ortasında
yer alan saat kulesinin ise Sultan
2. Abdülhamit zamanında tüm
büyük şehirlerde birer saat kulesi
bulunması emrine istinaden
1906’da inşa edildiği bilinmektedir.
Kayserinin kapalı çarşısı ise
İstanbul’dan sonra en büyük ikinci
kapalı çarşı olarak anlatılır. 1987-91
yılları arasında Osmanlı mimarisi
esas alınarak yeniden inşa edilen
çarşı, ticareti ile meşhur Kayseri’de
her gün yoğun insan kalabalığına ev
sahipliği yapmaktadır.
Kayseri’nin Türkleşmesi
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın 1071 tarihinde Malazgirt’te Bizans ordularını yenmesiyle Anadolu
kapıları Türklere açıldı. Bu tarihten 15 sene sonra 1085
yıllarında Kayseri’yi artık bir Türk ve Müslüman şehri
olarak görmekteyiz. Müslüman Türklerin hakimiyetinde
Kayseri’nin eski halkı olan Rum ve Ermenilerin bu dönemin akabinde Çarşı Pazar ve ticarette yavaş yavaş hakimiyetlerini kaybettikleri görülmüştür.
www.sekeris.org.tr
43
Makale
Yargıtay’dan Çalışması Devam
Ederken Sendikal Ayrımcılığa Uğrayan
İşçiye Tazminat Hakkı
Av. Gökhan CANDOĞAN
Şeker-İş Sendikası Hukuk Müşaviri
Anayasamız ve başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) olmak üzere uluslararası sözleşmeler ile
eşitlik ilkesini ihlal eden, ayrımcılık oluşturan fiil ve
eylemler yasaklanmıştır. Bu temel kuralın çalışma yaşamına yansıması ise, işverenin, çalışanlar ve işyerinde
örgütlü sendikalar arasında ayrımcılık yapmasının tazminat yaptırımına bağlanması olmuştur.
Nitekim, mevcut 6356 sayılı “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu”nun “sendika özgürlüğünün
güvencesi” başlıklı 25.maddesinde, işverenin, “bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler
veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma
şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından
herhangi bir ayrım yapamayacağı”, hükme bağlanırken,
bu hükme aykırılık halinde, işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminat ödeme
yükümlülüğünün doğacağı, ifade edilmiştir.
Aynı şekilde, 6356 sayılı yasadan önce yürürlükte
olan 2822 sayılı Kanun’un 31.maddesinde de, “İşveren,
bir sendikaya üye olan isçilerle sendika üyesi olmayan
işçiler veya ayrı sendikalara üye olan isçiler arasında
işin sevk ve dağıtımında, işçinin mesleki ilerlemesinde,
işçinin ücret, ikramiye ve primlerinde, sosyal yardım
ve disiplin hükümlerinde ve diğer hususlara ilişkin hükümlerin uygulanması veya çalıştırılmaya son verilmesi
bakımından herhangi bir ayırım yapamaz.” denilerek
sendikal ayrımcılık açıkça yasaklanırken, bu hükmün
ihlalinin sendikal tazminatı doğuracağı belirtilmiştir.
Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 2014/347-5042 K.
sayılı 04.03.2014 tarihli yeni bir kararı ile; yukarıda
anılan hükümlere dayalı olarak, iş sözleşmesi devam
44 şeker-iş dergisi • haziran 2014
ederken sendikal ayrımcılığa uğrayan çalışanın sendikal tazminat hakkının doğduğu, hükme bağlanmıştır.
Uzun yıllar boyunca Çelik-İş Sendikasının örgütlü
olduğu Kardemir’de Türk Metal Sendikası tarafından
başlatılan örgütlenme çalışmaları sırasında, Türk Metal Sendikasına üye olan çalışanlara yönelik işveren
uygulamaları pek çok davanın konusu olmuştur. Bu
çerçevede; Türk Metal sendikasının örgütlenmeye başlamasından sonra, işveren ile Çelik İş Sendikası arasında imzalanan bir protokol ile Çelik-İş Sendikası üyesi
işçilere 15.07.2010-15.12.2010 tarihleri arasında aylık
350,00 TL ödenmesinin kararlaştırılması ve başlangıçta bu ödemeden Türk Metal Sendikası üyesi işçilerin
yararlandırılmaması, sendikal ayrımcılık temelinde
dava konusu yapılmıştır.
Yerel İş Mahkemesinin davayı reddetmesi üzerine
temyiz aşamasında dosyayı inceleyen Yargıtay 7.Hukuk Dairesi, sendikal ayrımcılığı yasaklayan, işlem tarihinde yürürlükte olan 2821 sayılı Kanunun 31.maddesi hükmünü esas alarak;
.. davacı iş sözleşmesinin devamı sırasında sendikal
ayrımcılığa maruz kaldığını, sırf sendikal faaliyetleri
nedeni ile Çeliş iş Sendikası ile yapılan protokole göre
bu sendika üyesi işçilere ödenen aylık 350,00 TL’sının
kendisine ödenmediğini, dava açması üzerine ödendiğini ileri sürerek iş sözleşmesinin feshinden öncekş
süreçte yaşanan bu olay nedeni ile sendikal tazminat
talep etmektedir. Davacının iş sözleşmesinin devamı
sırasında işverenin yaptığı bu uygulama nedeni ile sendikal ayrımcılığa maruz kaldığı davacı işçinin açtığı ve
dava sırasında yapılan ödeme nedeni ile konusuz kalan
Makale
alacak davasında verilen mahkeme kararını avukatlık
ücreti ve yargılama giderleri yönünden düzelterek onayan 9.Hukuk Dairesinin ilamı ile sabittir.
Hal böyle olunca davacının sendikal tazminatı
talep hakkı oluştuğu ve alınan bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi tutularak talebin kabulü gerektiği
halde yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi hatalı
olmuştur..
gerekçesi ile, sendikal ayrımcılık değerlendirmesini
yapmıştır. Yargıtay, örgütlenme sonrasında, işveren ile
mevcut sendikanın sadece mevcut sendika üyelerine
ödeme yapılmasına dair protokolünü sendikal ayrım-
cılık olarak değerlendirirken, diğer işçilerin dava açmalarından sonra anılan ödemeden yararlandırılmalarını
da kanıt olarak kullanmıştır.
Bu ve benzeri içerikteki kararlar, örgütlenme hakkının özünü oluşturan, işçinin istediği sendikaya üye
olabilmesi, herhangi bir sendikaya üyeliğe zorlanmaması ilkelerinin yaşama geçmesi açısından son derece
etkili olacaktır. İşverenin sendikal örgütlenmeye müdahalesi ve gerçek bir hak mücadelesi uğraşında olmayan sendikaların varlığını anlamsızlaştıracak bu yargısal yaklaşım, Sendikalar tarafından da güçlü bir şekilde
desteklenmelidir.
www.sekeris.org.tr
45
Şubelerden
Şeker Ailesine
61 Yeni Üye
Etimesgut Halk Ekmek Fabrikası ile
toplu iş sözleşmeleri imzalandı. Şeker-İş
Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “Fabrikada görevli 61 arkadaşımız aramıza dahil
oldu. Her iki taraf içinde hayırlı olsun” temennisinde bulundu.
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri
Sendikası (Şeker-İş) ile Ahikent Taahhüt.
Tic. Tek. Yat. Ltd. Şti. Genel Müdürlüğü
arasında, Etimesgut Halk Ekmek Fabrikası İşyeri için 28.03.2014 tarihinde başlayan Toplu İş sözleşmesi müzakereleri
mutlu sona ulaştı.
Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine
Ahikent Genel Müdürü Niyazi Kantar,
Fabrika Müdürü Hamit Altuntaş, Mali
Müşavir Telat Çelik, Şeker-İş Sendikası
Genel Sekreteri Fevzi Şengül, Genel Mali
Sekreter Eyyüp Şen, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt, Ankara Şube
Başkanı Murat Taşlıyurt ve AR-GE’de görevli Serhan Telmen katıldılar. 23.05.2014
tarihinde atılan imzalarla resmileştirilen
sözleşme kapsamında Etimesgut Halk Ekmek Fabrikası’nda çalışan 61 üye, Türkiye
Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası’na
dahil oldular.
1.Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin imzalanması kapsamında bir değerlendirmede bulunan Etimesgut Belediye Başkanı
Enver Demirel ve Şeker-İş Genel Başkanı
İsa Gök, toplu sözleşmenin her iki tarafa
da hayırlı olmasını dilediler.
Başkan İsa Gök, Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının daha etkin bir hale
gelmesi için üye sayılarının maksimum
düzeye çıkması gerektiğini belirterek, “Bu
gün burada Şeker ailesine yeni arkadaşlarımız dahil oldu. Sendika olarak bundan
sonraki dönemlerde de örgütlenme çalışmalarımız olanca hızıyla devam edecektir.
Yeni katılan arkadaşlarımıza hoş geldiniz
diyorum” diye konuştu.
48 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri
Sendikası örgütlenme faaliyetlerine
aralıksız devam ediyor. Son olarak
Etimesgut Halk Ekmek Fabrikası da
şeker ailesine katıldı.
Şubelerden
Gıda İş Kolunda
Üyelik Çalışmaları Sürüyor
Konya Şeker A.Ş. iş yerleri yöneticileri Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve yönetimini makamında
ziyaret ettiler. Yapılan görüşmeler sonrası toplantı ile ilgili olarak şu açıklama yapıldı: “6356 Sayılı Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamında gıda iş koluna
dahil olan sendikamız Konya Şeker A.Ş.’nin gıda iş koluna dahil iş yerleri için üyelik çalışmalarına başlamıştır.
Genel Başkanımız İsa Gök’ün başkanlığında sürdürülen
çalışmalarda yönetim kurulumuz ve hukukçularımız görüşmeleri sürdürmektedir.”
Kayseri Şeker’den
18 Mart Özel Çanakkale Menüsü
Kayseri Şeker 18 Mart 2014 Salı günü Çanakkale’de
ebediyete intikal etmiş tüm şehit ve gazilerimizi anmak
için bir etkinlik düzenledi.
Etkinliklerin ardından çalışanlarına Çanakkale’de askerlerimize hizmet veren 40.Piyade Alayının yemek menüsünü olan Yağlı buğday çorbası, üzüm hoşafı ve ekmek
ikram edildi.
Programda ayrıca Kuran’ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi. İşçiler adına Orhan Erhan Çanakkale Şehitleri şiirini, çalışanlardan Faruk Canbaz’ın kızı Beyza da İstiklal
Marşı’nın tamamını ezbere okudu.
Kayseri Pancar ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu
Başkanı Hüseyin Akay, 18 Mart ile ilgili yaptığı konuşmada, “18 Mart 2014’te bundan 99 yıl önce Türk Milletinin en şerefli ve anlamlı zaferlerinden biri yaşanmıştır.
Bu zafere ‘Çanakkale Geçilmez’ diyerek imza atan atalarımızı rahmet ve dua ile yad ediyoruz. Kurtuluş Savaşı’nın
temellerinin atıldığı Kuvayi Milliye ruhunun canlandığı, Türk milletinin esir edilemeyeceğinin tüm dünya
tarafından anlaşıldığı büyük bir mücadeleyi kelimelerle
anlatmak, tabi ki imkansızdır. Ancak böylesine şanlı ve
muhteşem bir ecdadın torunları olarak bu zaferi çocuklarımıza, torunlarımıza aktarmak bir vatan borcudur” dedi.
Çanakkale menüsünün yağlı buğday çorbası ve üzüm
hoşafı olduğunu hatırlatan Akay, şöyle konuştu:
“Japonların gelip Ülkemizde yaptıkları incelemeler sonundaki söyledikleri ve bizler için ibret olacak şu
sözler var. Japonlar olarak bizler niçin başarılı olmamız
gerektiğini anlatabilmek için çocuklarımızı ilk okulda
Hiroşima’ya götürür ve Hiroşima’yı anlatırız ve nesillerimizin çalışkan ve başarılı olmasına bu vesile ile katkı
sağlarız diyor. Sizde çocuklarınıza Çanakkale’yi anlatabilirseniz onlar için güzel bir hayat dersi verirsiniz tavsiyesinde bulunuyorlar. Yapmamız gereken de budur. Bu
güzel topraklarda hür ve bağımsız yaşamamızı sağlayan,
tüm dünyanın vermiş olduğu mücadele ile takdirini kazanan ecdadımızı asla unutmayacak ve onlara layık olmak için var gücümüzle çalışacağız. Şehitlerimizi anma
ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 99. yılında Gazi Mustafa
Kemal Atatürk ve dünden bugüne ebediyete intikal etmiş şahadet şerbetini hiç düşünmeden içen tüm şehit ve
gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz” diye konuştu.
www.sekeris.org.tr
49
Şubelerden
Soma’daki İşçiler Dualarla Anıldı
Kastamonu Şeker-İş Şube Başkanı Ali Çufadaroğlu ve şeker işçileri, Soma’da yaşanan ve
milletimizi yasa boğan faciada yaşamını yitiren
işçilerimizi dualarla andılar.
Yaşanan facianın tüm ülkemizi tarifsiz bir
üzüntüye boğduğunu belirten Şeker-İş üyeleri,
“Soma’da yaşamını yitiren maden işçisi kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz. Acımız büyük. İşçilerimizin ailelerine Allah sabır versin. Hepimizin başı sağolsun” diye konuştular.
Malatya Şeker-İş
Soma İçin Dua Etti
Manisa Soma’da yaşanan kömür madeni faciası için
Şeker İş Sendikası Malatya Şubesi dua ile basın açıklaması
yaptı.
Şeker Fabrikası’nda düzenlenen basın açıklamasında
önce kömür madeni faciasında ölenler için bir dakikalık
saygı duruşu yapıldı.
Daha sonra konuşan Şeker-İş Sendikası Malatya Şube
Başkanı Nuri Murat, iş güvenliğine uyulmadan taşeron
firmalara işlerin verilmesini eleştirdi. İşlerin taşeron firmalara verildiği sürece ileride daha büyük sosyal patlamalar ve iş kazalarına sebep olabileceğini savunan Murat,
kömür madeni faciasında ölenler için Allah’tan rahmet,
yaralı olarak kurtulanlara da şifalar diledi.
“Soma kalbimizdesin” yazısını yakalarına takan işçiler, kömür madeni faciasında hayatlarını kaybedenler için
önce Kur’an-ı Kerim okundu. Sonra ise Şeker Cami din
görevlisi Osman Demirkan tarafından dua edildi.
Yozgat, Soma İçin Yürüdü
Yozgat’ın Sorgun İlçesi’nde toplanan 150 işçi, Soma’daki maden faciasında ölen işçileri yürüyüşle andı.
Sorgun Hükümet Caddesi’nde toplanan Havza
Madencilik Maden-İş Sendikası ve Yozgat Şeker Fabrikası Şeker-İş Sendikası çalışanı 150 işçi, Hükümet
50 şeker-iş dergisi • haziran 2014
binası önüne çelenk koyup, poşetle getirilen kömürü çelenkin dibine döktü. Bir dakikalık saygı duruşunda bulunan
işçiler, İstiklal Marşı’nı okudu. İşçiler daha sonra caddede
yürüdü. Yeni Cami’nin avlusunda toplanan işçiler, Kuran-ı
Kerim okunması ve dua edilmesinin ardından dağıldı.
Şubelerden
Erzurum Şeker-İş İş Bıraktı, Dua Etti
Erzurum Şeker Fabrikası çalışanları, bir günlük iş bırakma eylemine katılarak, Soma’daki maden faciasında
hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulundu.
Aziziye ilçesindeki fabrikanın bahçesinde toplanan yaklaşık 100 işçi, olayda hayatını kaybeden işçilere
Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diledi. Şeker-İş
Sendikası Şube Yönetim Kurulu adına konuşan şube başkanı Metin Keskin, Soma’da kömür ocağında meydana
gelen yangında çok sayıda işçinin hayatını kaybettiğini ve
yaralandığını anımsattı.
Keskin, çok sayıda işçiden de haber alınamadığına
dikkati çekerek, “Ocakta ulaşılamayan kardeşlerimize
ulaşılmasını ve hayatlarının kaybetmeden sağ salim çıka-
rılmalarını, şehit sayısının daha fazla artmamasını Cenabı
Allah’tan diliyoruz. Dualarımız onlarla birlikte” dedi.
İlan edilen 3 günlük milli yasa yürekten katıldıklarını
dile getiren Keskin, “Soma’da yaşanan iş cinayeti nedeniyle Türk-İş ve Şeker-İş Genel Merkezimizin almış olduğu
karar doğrultusunda rahmetli olan kardeşlerimiz için bir
dakikalık saygı duruşu ve bugüne ait olmak üzere bir gün
işe gelinip çalışmama kararı alınmıştır” diye konuştu.
Açıklamanın ardından ölen işçiler için dua okuyan
ve saygı duruşunda bulunan işçiler, daha sonra dinlenme
bölümlerine geçerek Soma’da yaşanan olayları televizyondan takip etti.
Muş Şeker Fabrikası Çalışanları İş Bıraktı
Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen elim olay
sonucu hayatını kaybeden Maden işçileri için üzüntülerini belirten işçiler çalışma hayatındaki olumsuz şartların
düzeltilmemesi, taşeronlaşma, ucuz işçilik ve gündeme
getirilen kiralık işçilik, esnek çalışma gibi düzenlemelere
dikkat çekmek için tam gün iş bıraktı. İş yerine gelen işçiler iş elbiselerini giyerek çalıştıkları kısımlarda çalışmama
eyleminde bulundular. Bu süre zarfında maden şehitleri
için Kuran-ı Kerim okundu. Dualarda bulunuldu.
Yapılan açıklamada “Böyle büyük acıları Rabbimiz bir
daha göstermesin sadece kadere sığınarak yasla taziyelerle
geçiştiremeyiz. Meselenin özüne inilmeli çalışma hayatındaki sıkıntılar irdelenmelidir” denildi.
www.sekeris.org.tr
51
Şubelerden
Burdur Belediye
Başkanı’na
Hayırlı Olsun
Ziyareti
Şeker-İş Sendikası Burdur Şubesi Başkanı Mustafa
Onay ve yönetimi, Şeker Fabrikası birim müdürleriyle birlikte, Burdur’un yeni belediye başkanı Ali Orkun
Ercengiz’i ziyaret ettiler.
Onay, beraberinde, Sendika İdari Sekreteri Osman
Çelik, Baş Temsilci Hakan Bostancı, İş yeri Temsilcisi
H.Fatih Can ve beraberinde Şeker Fabrikası birim müdürlerinden, Ziraat Müdürü Mehmet Avşar, Muhasebe Müdürü Hasan Ali Yıldırım, İşletme Müdürü Yaşar Alkan ile
birlikte, Burdur’un çiçeği burnunda Başkanı Ali Orkun
Ercengiz’i makamında ziyaret ederek, başarı dileklerini
ilettiler.
Başkan Ercengiz de yeni dönemin tüm Burdurlular adına hayırlı olması dileklerini paylaştığını söyledi.
Ercengiz, önümüzdeki dönemde, ilin, tüm unsurlarıyla
uyum içinde hizmete odaklı bir yönetim göreceğini söyleyerek, daha çok yeni olan bir seçim sürecinden çıkılmış
olduğunu, dolayısıyla değişikliklere karşı duygusal tepkilerin gösterildiğini ve tepkilerin zamanla yerini sağduyuya
bırakacağına olan inancını dile getirdi.
Kayseri Şeker’den
Boğazlıyan’da
Kutlu Doğum Etkinliği
Kültürel etkinlikler kapsamında Boğazlıyan Şeker
Fabrikası çalışanları Kutlu doğum haftası dolayısıyla bir
etkinlik düzenledi. Kayseri şeker çalışanlarından bir kısmı
da programa iştirak ederek katkıda bulundular.
Boğazlıyan Şeker Fabrikası toplantı salonunda düzenlenen Kutlu doğum programına, Kayseri Pancar Ekicileri
Kooperatifi Başkanı Hüseyin Akay, Başkanvekili Avni
Hokkaömeroğlu, Yönetim Kurulu üyeleri Harun Halıcı,
Nizamettin Çatak, Denetim kurulu üyesi Menderes Baran, Kayseri Şeker Genel Müdürü Levent Benli, Özel Kalem Müdürü Alper Hasta, Boğazlıyan’dan sorumlu Genel
Müdür Yardımcısı Bilal Karaköse, Genel Müdür Yardımcısı Osman Canıtez, Pancar Kooperatif Müdürü İsmet
Aksoy, Şeker-İş Sendika Başkanı İsmail Yücel de katılarak
Boğazlıyan Şeker Fabrikası çalışanlarının tamamına gül
dağıttılar.
Gül bahçesine dönen toplantı salonunda Boğazlıyan
ve Kayseri Şeker çalışanlarına hitaben konuşan Başkan
Hüseyin Akay, “Milli ve Manevi değerleri yaşatmak için
52 şeker-iş dergisi • haziran 2014
önemli günlerde Kayseri Şeker olarak örnek uygulamalar
yapmaktayız. İlk örneğini 18 Mart Şehitler günüde yaptık. Şimdi de Alemlerin Efendisi Peygamber Efendimiz
adına düzenlenen Kutlu Doğum Haftası kapsamında
Boğazlıyan Şeker Fabrikamızda Kutlu Doğum etkinliği
düzenlemiş bulunmaktayız. Bundan sonra yine Kültürel
etkinliklerimiz çeşitli Bölgelerimizde devam edecektir”
dedi.
Bahattin Özalp Hoca efendi tarafından yapılan sohbet ve dua, Boğazlıyan Şeker Fabrikası çalışanlarından
Mesut Karaca, Gökhan Öztürk, Yusuf Göktekin’ den
oluşan ilahi ekibinin okudukları eserler ve fabrika çalışanlarından Mehmet Bıyıklı’nın kızı Gökçen Bıyıklı’nın okuduğu naat ile devam etti. Program sonrasında Boğazlıyan
Şeker ilahi ekibi ve Gökçen Bıyıklı’ya Başkan ve Yönetim
Kurulu üyeleri tarafından Kur’an-ı Kerim hediye edildi.
Fabrika girişinde çalışanlar tarafından yöneticiler ve Başkan Hüseyin Akay’a uygulamadan dolayı teşekkür ederek,
topluca hatıra fotoğrafı çektirdiler.
Çarşamba’da
Trafik
Semineri
Çarşamba Şeker-İş Sendikası öncülüğünde fabrika yemek hanesinde trafik ile ilgili bir seminer verildi.
Yoğun ilginin olduğu seminerde emeği geçen Fabrika
Müdürü Nurettin Örgül ve Trafik Büro Amiri Adem
Keskin’e Şeker-İş Sendikası teşekkür etti.
Şubelerden
Adapazarı Şeker Fabrikası Şeker-İş Sendikası üyeleri
grup terfi sınavları Nisan ayında Adapazarı Şeker
fabrikası işçi yemekhanesinde yapıldı. Şeker-İş Sendikası
Şube Başkanı Oğuz Kalay, sınav öncesinde tüm sendika
üyelerine başarılar diledi.
Adapazarı
Şeker’de
Grup Terfi
Sınavları
Yapıldı
Şeker-İş
Eskişehir’den
Tükoder’e Teşekkür
Tükoder Derneği Başkanı Sülahi Özalp , Esnaf
Odaları Başkan Yardımcısı ve Tuhafiyeciler Odası
Başkanı Ali Sefa Şen ve Avukat Dilek Gündoğan
Şeker Fabrikasında Tüketici Hakları ve Bankalardan çekilen kredi masraflarının geri iadesi ile ilgili
bilgilendirme toplantısı düzenledi. Yoğun katılımın
sağlandığı toplantıda Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Cengiz Ünder Tükoder’e verdikleri güzel ve
aydınlatıcı bilgilerden dolayı teşekkür etti.
www.sekeris.org.tr
53
Şubelerden
Burdur’da
27 Yıl Aradan Sonra
Pancar Ekimi Yapıldı
Burdur ili merkeze bağlı köylerinden Yassıgüme, Yazıköy, Yarıköy, köyleri, 27 yıl aradan sonra tekrar pancar
ekimi gerçekleştirdi.
Sulama sorunu, kota sıkıntısı gibi problemler başta
olmak üzere, tarımsal desteklemelerden de yeterince nasibini alamayan pancar bitkisinin uzun yıllar merkeze bağlı köylerde ekimi yapılamamaktaydı. Bu bölgelerde son
olarak 1986 yılında yapılan pancar ekimi, özellikle bol
sulamaya ihtiyaç duyması ve yeterli sulama kaynaklarının
olmaması sebebiyle hak ettiği ilgiyi görmüyordu. Karaçal Barajı ve sulama altyapılarının tamamlanıp, Yassıgüme, Yazıköy, Yarıköy, arazilerine su vermeye başlamasıyla
birlikte 25 yıl aradan sonra Burdur’da pancar bitkisinin
ekimine yeniden başlandı.
Şeker-iş Sendikası Burdur Şube Başkanı Mustafa
Onay, gerek doğaya gerekse ülke ekonomisine olan katkısı dolayısıyla stratejik öneme sahip olan pancar bitkisinin
27 yıl aradan sonra bu bölgelerde tekrar ekiliyor olabilmesinin dikkate değer bir gelişme olduğunu dile getirerek
şunları söyledi: “Millet olarak kurtuluş savaşı yıllarında
yokluğunu derinden hissettiğimiz şekerin hammaddesi olan pancar bitkisi, bir hektarlık alanda, on hektarlık
çam ormanın açığa çıkardığı oksijen salınımıyla eşdeğer
olması sebebiyle de doğaya katkısını ortaya koymaktadır.
Ayrıca, küspe ve melas üretimiyle de, hayvan yetiştiriciliğine katkı sağlamakta, ekicisiyle, nakliyecisiyle, işçisiyle bir
çok kesime gelir kaynağı olmakta ve ekonomiyi sürekli taze
tutmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerde, geçmişte özelleştirilen
şeker sektörünün bu gün tekrar kamulaştırılmaya başlandığını da dikkate alırsak, şeker pancarının ve şeker sanayisinin
stratejik öneme sahip olduğunu daha net anlayabiliriz. Bu
denli öneme sahip pancar bitkisinin, ilimiz merkez köylerinde ekiminin tekrar gerçekleştiriliyor olmasının, şeker sanayisinin bir ferdi olan bizleri gururlandırdığını belirtmek
isterim”
Burdur Şeker Fabrikası Ziraat Müdürü Mehmet Avşar,
Ziraat Müdür Yardımcısı Mehmet Kılınç, Merkez Bölge
Şefi Meltem Biçer de, uzun yıllar sonra gerçekleştirilen bu
ekime katılarak olayın önemine dikkat çektiler.
Turhal Şube’den Siyasilere
Geçici İşçiler İçin Dosya
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası Turhal Şube Başkanı Mehmet Elvan Yılmaz, bir dizi temaslarda bulunmak üzere bu şehre gelen Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ,Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa
Kamalak ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş’a Turhal Şeker Fabrikası’nın yöre ekonomisine katkısı ve 1998 den bu yana Fabrikaya işçi alımı olması
sebebiyle yaşanan sıkıntıları dile getiren bir dosya sundu.
54 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Şubelerden
Erentürk Öz Adına
Hatıra Ormanı
Muş Şeker Fabrikası’nda 2013 Yılında Trafik Kazası
sonucu Vefat Eden İşletme Müdürü Erentürk Öz Adına
Hatıra Ormanı oluşturuldu. Törenle ağaç dikimi yapılan
alana 6 bin civarında değişik türde fidan dikildi. Törene
İl Valisi Vedat Büyükersoy ve İl Belediye Başkanı Feyad
Asya ile Şeker-İş Sendikası Muş Şube Başkanı ve yönetimi de katıldı.
Vefat ve Başsağlığı
Muş Şeker Fabrikası’nda 2013
Yılında Trafik Kazası sonucu Vefat
Eden İşletme Müdürü Erentürk Öz
Adına Hatıra Ormanı oluşturuldu.
Törenle ağaç dikimi yapılan alana
6 bin civarında değişik türde fidan
dikildi. Törene İl Valisi Vedat Büyükersoy ve İl Belediye Başkanı Feyad
Asya ile Şeker-İş Sendikası Muş Şube
Başkanı ve yönetimi de katıldı.
Adapazarı Şeker Fabrikaları
Ham Fabrika Şerbet Tasfiye Koyulaştırma Ustası 21.10.1958 doğumlu Musin Göçoğlu, yakalandığı
amansız hastalık sonucu 21.03.2014
günü hakkın rahmetine kavuşmuştur. Değerli üyemize yüce Allah’tan
rahmet, ailesine ve tüm yakınlarına
başsağlığı dileriz.
Mekanı cennet olsun.
Değerli üyemiz Ertuğrul Çalışır,
yakalandığı amansız hastalık neticesinde 27.02.2014 tarihinde yaşamını
yitirmiştir. Kendisine yüce Allah’tan
rahmet, ailesi ve tüm yakınlarına başsağlığı dileriz.
Mekanı cennet olsun.
www.sekeris.org.tr
55
Gezi
Güney Amerika’nın gizemli ve
bir o kadar da heyecan verici
ülkesi Peru, Kasım ve Aralık
aylarında okyanus ötesini
keşfetmek isteyenleri ağırlar.
56 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Peru, kuzeyde Ekvador ve Kolombiya, doğuda Brezilya, güneydoğuda Bolivya, güneyde Şili ve batıda Büyük
Okyanus ile sınırlı bir coğrafyada yer alır.
Nüfusu
Bugün, 30 milyon civarında nüfusu olan Peru, Bolivya ve Guatemala’nın yanında nüfus çoğunluğu kızılderili
halkın olduğu üç ülkeden biridir. Nüfusun yüzde 45’i kızılderili kökenlidir. % 37’si melez olan halkın, % 15 kadarı
Avrupa kökenli, geri kalan % 3 ise kısmen Afrika kısmense Asya kökenlidir.
Kırsal kesimden kaçış ile oluşan ve nüfüsun yaklaşık
üçte birinin yoğunlaştığı başkentinde yüksek sayıdaki
göç, beraberinde büyük sosyal problemler getirir. Yerli
halkın hatırı sayılır bir kesmi Lima’da, yoksulluk sınırının
altında ya da kıyısında yaşar. Etnik kültürlerin zıtlıkları ve
sosyo-politik eşitsizlik sebebiyle, halkın yetersiz geçim ve
temin şartları meydana gelir. Bunu, temel ihtiyaç maddelerinin ithalatı ve döviz harcamaları takip eder.
İkibuçuk milyon Perulu sürekli olarak göçmen vaziyette başta ABD, Avrupa ve Japonya olmak üzere yurtdışında yaşar.
Gezi
Güney Amerika’nın Gizemli Ülkesi
Ancak bu olumsuzluklara rağmen Peru’nun farklı bir yüzü daha vardır. Güney Amerika’nın gizemli
ve bir o kadar da heyecan verici ülkesi Peru, Kasım ve
Aralık aylarında okyanus ötesini keşfetmek isteyenleri ağırlar. Çünkü bu aylarda kavurucu sıcak yerini hafif esintilere bırakır. And Dağları’nın büyüleyici manzarası başta olmak üzere doğal güzellikleri ve zengin
tarihiyle göz kamaştıran Peru, binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. İnka Krallığı’nın mirası olan Peru’nun
yaklaşık 300 yıl boyunca İspanyol sömürgesi olduğu
ve kültüründeki İspanyol izlerini devam ettirdiği
gözlenir. 1821’de ülke José de San Martín ve Simón
Bolívar tarafından kurtarılır ve bağımsızlığını kazanır. Bununla birlikte isyanlar ve iç savaşlar modern
bir devletin gelişmesine engel olurlar.
Girişte konumunu kısaca açıkladığımız Peru iklim
ve coğrafya olarak üç bölgeye ayrılır. Ülke, Pasifik Okyanusu boyunca uzanan kıyı şeridinde tropikal iklime
sahiptir. Kuzeyde Ekvador ve Kolombiya, doğuda Brezilya, güneydoğuda Bolivya, güneyde Şili ve batıda Büyük Okyanus’la sınırlı olan ülkenin başkenti ise yılın
neredeyse tamamında hiç yağmur almayan Lima’dır.
İklimi, coğrafyası, tarihi ve gizemli yüzüyle Peru, Güney Amerika’ya seyahat düşleyenlerin mutlaka görmeleri tavsiye edilen ülkelerin başında gelmektedir.
www.sekeris.org.tr
57
Gezi
Sempozyum Konuğumuz
Sıcak Kanlı bir Perulu
Şeker-İş Sendikası tarafından düzenlenen
‘Şeker’in Geleceği Sempozyumu’nda Perulu konuklarımızdan Uluslar arası Gıda İşçi
Sendikaları Federasyonu Küresel Şeker Koordinatörü Jorge Chullen’i ülkemizde ağırlamamız sebebiyle ülke tanıtımını köşesinde
kendine yer bulan Peru’nun insanının iklimi
gibi sıcak olduğunu Jorge Chullen’nin karakterinden anlamamız mümkün odu. Türkiye’yi
çok beğenen ve Şeker-İş Sendikasının sosyal
sorumluluk projelerine verdiği destekten çok
etkilenen Perulu konuğumuz, özellikle Konya
Mevlana’yı ziyaret etme şansını yakalamaktan
dolayı duyduğu memnuniyeti bizlerle paylaştı. Peru’nun da tarihi bir çok özelliği olduğunu anlatan Jorge Chullen, kendisinin bir fırsat
daha bulursa Türkiye’ye tekrar gezmek için
geleceğini belirtti.
Tanıtımımıza dönecek olursak, Lima şehrinde bulunan San Francisco Manastırı ve Altın Müzesi görülmesi gereken yerlerden. Yine
Lima Ulusal Müzesi, İnka öncesi ve sonrası
tüm Peru uygarlıklarının izlerini taşıdığı için
görülmeli. Unesco’nun Dünya Mirası Listesine aldığı, And Dağları’nın eteklerinde konuşlanan gizemli kent, Machu Picchu’yu da
mutlaka görmelisiniz. Tarihi 1450 yılına dayanan antik kent, Peru’nun en önemli kültürel
mirasları arasında yer almaktadır. Doğa ile içli
dışlı olmak istiyorsanız yağmur ormanlarına
gidebilir, görkemli dağların eteklerinde safari
yapma imkanını da yakalayabilirsiniz.
Peru’da özellikle Başkent Lima’da görülen mimarinin çok etkileyici olduğunu vurgulamakta fayda var. Neoklasik ve Barok
tarzın öne çıktığı yapılar ve özellikle d e
görkemli kiliseler dikkat çekici. Evlerin tepelerinde bulunan yarım kat
yüksekliğindeki kuleler de kente
ayrı bir mimari karakter katıyor.
Turistlerin gözde mekanı
ise Lima’nın İstiklal Caddesi
olarak tarif edebileceğimiz
Kennedy Meydanı.
58 şeker-iş dergisi • haziran 2014
Yürüyüş için Pasifik Sahiline gidin
Peru’nun görkemli tarihine hakkını vermek için mutlaka tarihi, turistik yapı ve binalarını görün. Mesela başkent Lima’yı gezerken mutlaka 16. yüzyıla ait en önemli
yapılar arasında yer alan San Francisco Kilisesi ve bugün
bir müzeye dönüştürülen Engizisyon Mahkemesi’nin
bulunduğu binayı gezin. Ayrıca Pasifik sahili, çok taşlı
da olsa, kısa bir yürüyüş için çekici olabilir.
Peru, tüm Güney Amerika ülkeleri içinde insana
en çok alışveriş yapma hissi veren ülkedir de diyebiliriz.
Hediyelik eşya alışverişi için Pisaq ve Chinchero kasabaları ilk tercihler olarak dikkat çekiyor. İnkalarca ‘gökkuşağının doğum’ yeri olarak kabul ettikleri Chinchero’da
ise Lama yününden yapılan ürünler bulunmakta.
Peru’da ülkenin olduğu gibi sosyal hayatın da başkenti Lima’dır. Özellikle Plaza de Armas isimli semt
çok hareketlidir. Burada herkese hitap edecek çeşitlilikte birçok bar, gece kulübü ve restoran bulunmaktadır.
Modern mimarisiyle Lima’nın en
dikkat çeken konaklama seçenekleri arasında Estelar Apartamentos
Bellavista, The Cliffford Hotel bulunmaktadır. Daha ekonomik bir
tatili planlayanlar ise Hostal Pukara ile Daniel’s Apart Hotel’i tercih
edebilirler.
Peru’ya ABD üzerinden transit gidilebilir ya da Frankfurt ya
da İspanya üzerinden transit geçişle ulaşabilirsiniz.
Kalp, kanser, diyabet, obezite ve
solunum hastalıkları savaştan beter 4
hastalık arasında
yer alıyor.
Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, genetik hastalıklar ve obezitenin insanlığın geleceğine tehdit
eden en önemli sorun olduğunu söyledi.
Milliyet’in haberine göre, Prof. Hotamışlıgil, “Böyle
giderse önümüzdeki 25 yılda dünyadaki toplam milli gelirin en az yarısının bu hastalıkların tedavi için ayrılması
gerekecek” tespitini yaptı.
Savaştan beter 4 hastalık
Kalp, kanser, diyabet, solunum ve obeziteyi dünyayı
tehdit eden en önemli sorun olarak nitelendiren Hotamışlıgil, bu meselenin savaş, küresel ısınma, açlık veya
susuzluk kadar önemli olduğunu söyledi. Hotamışlıgil,
şunları söyledi:
“Bu kronik hastalıkları yok edebilmek için bütün
dünya kaynaklarını tüketmek gerekiyor. Önümüzdeki 25
yılda bu hastalık-larla mücadele için dünyanın toplam gelirinin yüzde 50’si kadar bütçe ayırmak gerekecek. Böyle
bir kaynak olmadığı için de, yüz milyonlarca insan hastalanacak ancak tedavi edilemeyecek.”
Türkiye’de hastalıklar patlayacak
Türkiye’nin durumunu da değerlendiren Gökhan
Hotamışlıgil, ülkedeki kronik hastalık ivmesinin çok
hızlı arttığına işaret etti. Genç nüfusta bu riskin çok anlaşılamadığını vurgulayan Hotamışlıgil, Türkiye ile ilgili
önemli uyarılar yaptı:
“Tedbir alınmazsa bir sonraki nesilde obezite ve kronik hastalıklar patlayacak. Bizim genetiğimizde kalp
hastalıkları, diabet ve obezite riski çok yüksek. Orada fokurdayan bir durum var.” Hotamışlıgil, “Aileden, devlete;
sivil kuruluşlardan üniversitelere herkesin bu işin içinde
olması gerekiyor. Önce hasta olunur sonra hastalık tedavi edilir zihniyeti var. Halk Sağlığı okulumuz yok. Kamu
sağlığı kuruluşu yok. Bunlara doğru kayış olmalı.”
www.sekeris.org.tr
59
Sağlık
Türkiye İçin ‘Savaştan Beter
4 Hastalık’ Uyarısı
Basından
60
şeker-iş dergisi •mayıs 2014
Basından
www.sekeris.org.tr
61
Basından
62
şeker-iş dergisi •mayıs 2014
Basından
www.sekeris.org.tr
63
Şiir
SOMA
MADEN İŞÇİ KARDEŞLERİME (AĞIT)
Beyaz şekerden, kara elmasa
Saadet çiçekleri açıyorken başında,
Kara toprağa girdin işçi kardeşim genç yaşında, Bu amansız ölümlen kalplerimizi yaktın, Sen gittin fakat bize ıztıraplar bıraktın, Gök yaşlı, tabiatın toprağın özü yaşlı,
Bütün arkadaşların bağrı kan gözü yaşlı,
Bir daha değmiyecek elimize ellerin, Seninle gömülecek kurduğun emellerin,
Yandı yüreklerimiz Soma tutuştu yandı,
Elinle su getirdin lakin ölün yıkandı, Göklere yükseliyor feryadımız ahımız, Kimseye iş kazasında ölümü verme ey Allahımız.
Soma’da yetimler titrer. Bu derde ben ağlarım, Bir dul gelincik feryad eder de ben ağlarım,
Bir günde yok olurda koca Allah yapısı, Kapkara bir kilitle kapanır da kapısı,
Söyleyin buna dostlar söyleyin kim ağlamaz, Böyle Soma’da genç ölümüyle kim bağrını dağlamaz.
Herkesin gözü yaşlı, herkesin gönlü kara, Kapanmaz bir yaradır Soma açtığın yara,
Anlatamam hissimi ne söylesem ne desem,
Didinsem, parçalansam, hatta kendimi yesem,
Cümle Türk işçisi hep birden Amin desin, Allah Soma’da ölenlerin yattığı yeri nur eylesin,
Murat Bulut
Erzurum Şeker Fabrikası
64 şeker-iş dergisi • haziran 2014

Benzer belgeler