REZIDANSKAPAKOCAK:Layout 1

Transkript

REZIDANSKAPAKOCAK:Layout 1
Yeni Yaşam Eviniz
Sayı: 5 Mayıs 2011
BAŞKANDAN
İz bırakanlar
Kimi akademisyen
Kimi iş kadını
Kimi işadamı
Kimi doktor
Kimi öğretmen
Kimi sanatçı
Kimi ülkemizi uluslararası platformlarda başarıyla temsil etmiş
Kimi hukukçu
Hepsi kendi alanlarında ayrı ayrı başarılara sahip…
Onlar, Cumhuriyetin ilk iki kuşağının temsilcileri...
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde her türlü
imkânsızlıklara rağmen yoktan var edilen Cumhuriyetin ilk
yıllarında güçlükleri göğüslemişler. Ülke yararına hizmet
vermişler, fedakârlıklarda bulunmuşlar, geriye baktıklarında
kendilerine ve yakınlarına övünecekleri izler bırakmışlar.
Ortak özellikleri; hepsinin yolunun Darüşşafaka’da kesişmesi.
Yıllar sonra ileri yaşlarında Darüşşafaka hepsinin ortak kimliği
haline gelmiş. Adlarını 148 yıllık Darüşşafaka’ya yazdırarak
tarihimize mal olmuşlar.
“Bir yandan kendi yerlerini alacak
Darüşşafakalı öğrencilere yardım elini
uzatırken onları iftiharla izliyorlar,
adeta kendi gençliklerinin heyecanını
bir daha yaşıyorlar. Bir yandan da
Darüşşafaka’nın kendilerine sağladığı
güvenceyle Rezidansların çatısı altında
yeni dostluklar, yeni uğraşılar
içerisinde mutlu bir hayat sürüyorlar.”
Bir yandan kendi yerlerini alacak Darüşşafakalı öğrencilere
yardım elini uzatırken onları iftiharla izliyorlar, adeta kendi
gençliklerinin heyecanını bir daha yaşıyorlar. Bir yandan da
Darüşşafaka’nın kendilerine sağladığı güvenceyle Rezidansların
çatısı altında yeni dostluklar, yeni uğraşılar içerisinde mutlu bir
hayat sürüyorlar.
Darüşşafaka Rezidanslarındaki sıcak yuvayı paylaşarak, siz de
eğitime destek olmak istemez misiniz?
Saygı ve sevgilerimle,
Zekeriya Yıldırım
Yönetim Kurulu Başkanı
Darüşşafaka Cemiyeti
Y›l: 3, Say›: 5, Mayıs 2011
Mayıs 2011
4
8
HABERLER
REZİDANSLARIMIZ
Huzurun, konforun, sağlığın ve güvenin
adresi: Darüşşafaka Rezidansları
‹mtiyaz sahibi:
Darüşşafaka Cemiyeti ad›na
Yönetim Kurulu Başkan›
Zekeriya Y›ld›r›m
Darüşşafaka Cemiyeti,
Darüşşafaka Cad. No:14 34457
Maslak-‹stanbul
Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü:
M.Talha Çamaş
Darüşşafaka Cemiyeti
Darüşşafaka Cad. No:14 34457
Maslak-Sar›yer/‹stanbul
Yay›n Kurulu:
M.Talha Çamaş
Arzu Yağmur
Mine Yiş
Yönetim Yeri:
Darüşşafaka Cemiyeti
Darüşşafaka Cad. No:14 34457
Maslak-Sar›yer/‹stanbul
Tel: 0212 276 50 20
Faks: 0212 275 51 02
www.darussafaka.org
Darüşşafaka Rezidans Dergisi'nde yer alan yazılar,
Darüşşafaka Cemiyeti'nin resmi görüşünü yansıtmaz.
‹fade edilen görüşler, görüş sahiplerine aittir.
Yay›na haz›rl›k
Genel Yönetmen: Metin Gülbay
Görsel Yönetmen: Murat Kara
Editör: Demet Eyi
Grafik Tasar›m: Ertuğrul Mürtezaoğlu
Düzeltmen Editör: Ersel Ergüz
Fotoğraf Editörü: Murat Güney
Fotoğraf: Damla Salor,
P›nar Yanıkgil
Tel: 0216 681 18 22
Bask›: Dünya Yay›nc›l›k A.Ş.
Globus Dünya Bas›nevi
100.Y›l Mahallesi 34440
Bağc›lar ‹STANBUL
Tel: 0212 629 08 08
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
Mehmet Agah- Nuran Bursalı
Semih Ünkan
Zehra Ulusoy
Dr. Hayrünnisa Üstün
Cenap Korkmazoğlu
Sevgi-Sencer Divitçioğlu
Malike Bayülken
Sennur Öztap
Feruze Tunalıgil
Belğı-Kazım Paksoy
Mine Seçkinöz
Mübeccel Çadırcıoğlu
Bedia Akarsu
Semiha Büyüköğüt
SAĞLIK
Rezidanslarda sağlıklı yaşam
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
Günay Etiman
Turhan Ergök
Süheyla-Hasan Sinangil
Fikri Ertükel
Halim Erker
Ahmet Sükan
Saip Tansuk
Elie Hillway
Mukaddes Prough
Aykut Bagana
Ekrem Doğanlı
Vasfiye Eriş
Fahire Bayur
İffet Gürbüzer
Zuhal Güveniş
Huriser Eliuz
Selçuk Gündemir
Begüm-Mete Erdem
Türkan-Ruhi Bengi
Mualla Aruz
Gönül Akdağ
Neriman Fazilet Özban
Fatma Bayındır
Paşa-Harun Çay
Malike Bayülken
Ülkü Bora
Gülten Ekinci
8 REZİDANSLARIMIZ
Darüşşafaka, 148 yıldır yaktığı
ışığın sönmemesi için destek
veren bağışçılarının ileri
yaşlarını huzurlu, güvenli ve
konforlu bir ortamda
geçirmelerini
sağlamak amacıyla açtığı
rezidanslarla on dört yıldır
eşsiz bir hizmete imza atıyor.
38 SAĞLIK
Darüşşafaka Sağlık
Ekibi’nin amacının rezidans
üyelerine sağlıklı ve kaliteli
bir yaşam sunmak
olduğunun altını çizen
Darüşşafaka Maltepe Özel
Bakım Ünitesi Kurum
Müdürü Dr. Can Bostancı,
Darüşşafaka
Rezidanslardaki sağlık
hizmetini dergimiz için
kaleme aldı.
NASIL BA⁄IŞ YAPAB‹L‹RS‹N‹Z?
Darüşşafaka Cemiyeti’ne üye olsun olmasın herkes bağış yapabilir. Bağış modeli kişiye özgüdür. Bağışlar nakit olabileceği gibi tereke bağışı, gelir temliki,
gayrimenkul bağışı, öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik burs bağışı olabilir. Darüşşafaka Cemiyeti’ne her türlü bağış kabul edilmektedir.
1. ONLINE BA⁄IŞ
Kredi Kart› ile www.darussafaka.org web sitesinden online bağ›ş sistemi.
2. ‹NTERNET BANKACILI⁄I Bankalar›n internet şubelerindeki “bağ›ş” menüleri arac›l›ğ› ile:
-Akbank
- Halk Bankası
- TEB
- Denizbank
- HSBC
- Tekstilbank
- Finansbank
- ING Bank
- Türkiye İş Bankası
- Fortisbank
- Şekerbank
- Vakıfbank-
- Garanti Bankası
-T.C. Ziraat Bankası
- Yapı Kredi Bankası
3. NAK‹T
Darüşşafaka Cemiyeti Merkezi’ne elden yapılacak bağışlar.
4.DARÜŞŞAFAKA CEMİYETİ TL HESAP NUMARALARI
Darüşşafaka Cemiyeti’ne yapılan bağışlardan banka havale ücreti alınmamaktadır.
BANKA ADI
Akbank / Üstbostancı
Denizbank / Kavacık
Finansbank / Bostancı E5
Fortis Bank / Şenesenevler
Garanti Bankası / Sahrayıcedit
HSBC Bank / Kozyatağı
ING Bank / Kazasker
Şekerbank / Kozyatağı
Tekstilbank / Kadıköy
Türkiye Ekonomi Bankası / Taksim
Türkiye Halk Bankası / Sahrayıcedit
Türkiye İş Bankası / Kozyatağı Ticari
Vakıfbank / Kozyatağı
Yapı Kredi Bankası / Bayarcaddesi
Ziraat Bankası / Osmanbey
ŞUBE KODU
695
2410
1037
163
277
757
198
242
0008
104
874
1386
338
682-5
850
SWIFT
AKBKTRIS
DENITRIS
FNNBTRIS
DISBTRIS072
TGBATRIS
HSBCTRIX
INGBTRIS
SEKETR2A
TEKBTRISKDK
TEBUTRIS104
TRHBTR2AAXXX
ISBKTRIS
TVBATR2A
YAPITRIS
TCZBTR2A
IBAN
TR700004600695888000001863
TR790013400000000186300001
TR810011100000000000001863
TR240007100163304401863TRL
TR590006200027700000001863
TR200012300757000186329300
TR870009900413231000100001
TR610005902420588024251529
TR910010900008003257150003
TR680003200010400000001863
TR840001200987400016000001
TR240006400000113860001863
TR510001500158007284865476
TR690006701000000000001863
TR660001000850000018635001
5. 7 GÜN 24 SAAT ATM’LERDEN BA⁄IŞ
Garanti Bankası, HSBC Bank, Türkiye İş Bankası ve Yapı ve Kredi Bankası ATM’lerinden "bağış" menüsü aracılığıyla Darüşşafaka Cemiyeti' ne 7
gün 24 saat bağış yapabilirsiniz.
6. 7 GÜN 24 SAAT TELEFON BANKACILI⁄I
Akbank, Denizbank, Finansbank, Fortis Bank, Garanti Bankası, HSBC Bank, Şekerbank, Türkiye Ekonomi Bankası, Yapı Kredi Bankası,
T.C. Ziraat Bankası, Türkiye İş Bankası, telefon bankacılığı aracılığı ile Darüşşafaka Cemiyeti' ne 7 gün 24 saat bağış yapabilirsiniz.
7. SMS İLE BAĞIŞ
TURKCELL, VODAFONE ve AVEA faturalı hatlarından bağış yapmak için 1863'e SMS gönderebilirsiniz.
Her bir mesaj bedeli 5 TL dir. Turkcell, Vodafone ve Avea faturalı hat sahipleri 1863’e bir kısa mesaj göndererek bağışlarını yapabilirler.
Gönderilen mesaj aboneye, 2 SMS bedeli olarak ücretlendirilmektedir.
Tüm sorular›n›z için Darüşşafaka Cemiyeti Kaynak Geliştirme ve ‹letişim Müdürlüğü’nü 0212 276 50 35 nolu hattan arayabilirsiniz.
HABERLER
Darüşşafaka Rezidansları
“Küçük Eller”i ağırladı
D
arüşşafaka’daki kulüp çalışmaları
öğrencilerin içindeki cevheri ortaya
çıkarırken, elli yedi kulüp
faaliyetinden dilediğini seçebilen
Darüşşafakalı öğrenciler, okulda
aldıkları eğitimle geliştirdikleri
yeteneklerini, "Küçük Eller Darüşşafaka
Rezidanslarında" projesi kapsamında
eğitim giderlerine katkı sağlayan
rezidans üyelerine sergileme olanağı
buluyor. Proje kapsamında son
olarak İllüzyon Kulübü üyeleri, 19
Aralık 2010 tarihinde Yakacık
Rezidans’ı ziyaret ederek hünerlerini
rezidans sakinleri için sahneledi.
Minik illüzyonistler, öğretmenleri
Yasemin Osman ile birlikte
gerçekleştirdikleri gösteriyle usta
illüzyonistlere taş çıkarttı. Eğlenceli
saatlerin yaşandığı gösterinin
ardından öğrenciler ile bağışçılar bol
bol sohbet etme olanağı da buldu.
Minik illüzyonistler, gösterilerini
Şenesenevler ve Maltepe Rezidans’ta
da sergilediler.
Rezidanslarda
Kurban Bayramı
kutlandı
D
arüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu
Başkanı Zekeriya Yıldırım, Başkan
Vekili Davut Ökütçü, Yönetim Kurulu
Üyeleri Fırat Tekin, Tunçer Gömeçli, Genel
Sekreter Ahmet Buldam, Başhukuk Müşaviri
İnci Ercan, Kurumsal İlişkiler Direktörü
Rezidanslar Sorumlusu İlknur Kuzgun,
Kurban Bayramı vesilesiyle 15 Kasım 2010
tarihinde Darüşşafaka Rezidanslarını ziyaret
etti. Sabah kahvesinde Şenesenevler
Rezidans’ın sakinleriyle bir araya gelen
yöneticiler, öğlen yemeğinde Yakacık
Rezidans, ardından da Maltepe Rezidans
sakinleriyle buluştu.
4
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
HABERLER
Rezidanslarda müzik tınıları yükseldi
D
arüşşafaka Eğitim
Kurumları’nda eğitimöğretim gören öğrenciler,
21 Aralık 2010 tarihinde
enstrümanlarıyla Maltepe,
Şenesenevler ve Yakacık Rezidans
sakinlerine keyifli dakikalar yaşattı.
İlk olarak Maltepe Rezidans’ta
başlayan müzik dinletisinde, Klasik
Batı Müziği ve Türk Sanat Müziği
eserlerinden örnekler sunulurken,
öğrencilerin sahne performansı ve
özgüvenin yanı sıra başarılı bir
deneyim kazanmalarına da olanak
sağladı. Yakacık Rezidans’ta
sonlanan dinletide Darüşşafaka 10.
sınıf öğrencisi Mertcan Bilici'nin
seslendirdiği solo şarkılara
bağışçılar da eşlik etti.
Darüşşafaka’nın yeni “kurucu bağışçı”larına ödülleri takdim edildi
D
arüşşafaka Velilerini Arıyor
programı çerçevesinde, on
öğrencinin onar yıllık eğitim
gideri olan 1 milyon lirayı bağışlayan
hayırseverlerin isimleri,
Darüşşafaka’nın kurucuları Yusuf Ziya
Paşa ve arkadaşlarıyla birlikte anılıyor.
Yaptıkları bağışlarla programa ilk
desteği veren Dr. Hayrünnisa Üstün ve
merhum eşi Prof. Dr. Yusuf Ziyaettin
Üstün, Fatımatüzzehra Ulusoy, Nuran-
Mehmet Agah Bursalı, Mehmet Semih
Ünkan ile Necla Koperler, yeni “kurucu
bağışçılar” olarak adlarını Darüşşafaka
tarihine yazdırdı.
Darüşşafaka’nın yeni kurucu
bağışçılarına plaketleri, 7 Aralık 2010
tarihinde Yakacık Rezidans’ta
düzenlenen ve Darüşşafaka Cemiyeti
Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya
Yıldırım ile Yönetim Kurulu üyeleri hazır
bulunduğu törenle takdim edildi.
Törende; bir öğrencinin on yıllık eğitim
giderini karşılayarak "mezun bağışçı"
payesine hak kazanan Gökhan Özcan
(DŞ'81) ile bir yıllık eğitim giderini
karşılayarak "veli" belgesini alan
Darüşşafaka Yönetim Kurulu Üyesi A.
Müge Özacar (DŞ'85) da unutulmadı.
Zekeriya Yıldırım ve üyeler, toplantı
sonrasında Yakacık Rezidans
bağışçılarıyla birlikte akşam yemeğine
katıldı.
HABERLER
Rezidanslarda yeni yıl coşkusu
D
arüşşafaka Cemiyeti,
Darüşşafaka Eğitim
Kurumları öğrenci ve
öğretmenleri, 26 Aralık 2010
tarihinde yeni yıl kutlaması için
rezidans sakinleriyle buluştu.
Günler öncesinden yeni yıl
kutlama kartlarını hazırlayan 4.
sınıf öğrencileri ziyaret sırasında
Yakacık, Maltepe ve Şenesenevler
Rezidans sakinlerine bu kartları
sundu. Keyifli bir öğle
yemeğinden sonra rezidansları
gezen minik Darüşşafakalılar,
üyelerle okul hayatı, yeni yıl
dilekleri üzerine sohbet etti. 27
Aralık 2010 tarihinde ise
Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim
Kurulu ve yöneticileri rezidans
sakinleriyle bir araya geldi. Yeni
yıl yemeğini birlikte yiyen
Darüşşafaka Cemiyeti yöneticileri
ile bağışçılar, Darüşşafakalı
öğrencilerin müzik ve dans
gösteriyle 2011’e neşeyle
“merhaba” dedi.
6
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
REZİDANSLARIMIZ
Huzurun, konforun, sağlığın ve güvenin adresi:
Darüşşafaka
Rezidansları
Darüşşafaka, 148 yıldır yaktığı ışığın sönmemesi için
destek veren bağışçılarının ileri yaşlarını huzurlu,
güvenli ve konforlu bir ortamda geçirmelerini
sağlamak amacıyla açtığı rezidanslarla on dört yıldır
eşsiz bir hizmete imza atıyor.
8
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
REZİDANSLARIMIZ
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
9
REZİDANSLARIMIZ
D
arüşşafaka Cemiyeti, dile kolay
tam 148 yıldır yetenekli, babasını
yitirmiş, olanakları sınırlı
çocukların, çağdaş ve kaliteli, bir
eğitimle; düşünen, kendine güvenen ve
aydınlık bireyler olarak yetişmesini
sağlamak için çalışıyor. Aslında Türkiye
tarihinin ilk sivil örgütlenmesine örnektir
Darüşşafaka... Yusuf Ziya Paşa, Gazi
Ahmed Muhtar Paşa, Vidinli Tevfik Paşa,
Sakızlı Ahmet Esad Paşa ve Ali Naki
Efendi tarafından 30 Mart 1863 günlü
padişah fermanıyla “Cemiyet-i Tedrisiye-i
İslamiye” adıyla kurulan derneğin temel
amacı, yoksul ve yetim halk çocuklarının
eğitim ve öğretimine destek olmaktı. Bu
amaç doğrultusunda 29 Haziran 1873’te
Darüşşafakat’ül İslamiye, parasız yatılı,
özel statülü bir okul olarak 54
öğrencisiyle öğretime başladı ve o
günden bugüne Türkiye’nin aydınlık
geleceğine sevdalı hayırseverlerin
desteğiyle binlerce çocuğun hayatını
eğitimle değiştirmeyi başardı. Kimler yok
ki bu değişimi yaşayanların arasında:
Maliyeci Hasan Ferit, tarihçi Osman Nuri
Ergin, eğitimci Ali Kamil Akyüz, şair ve
yazar Ahmet Rasim, deneysel fizik
alanında ultrasonla görüntülemede ilk
çalışmaları yapan Prof. Dr. Adnan
Sokullu, ressam Mahmut Cûda, yazar
Aziz Nesin, tiyatro sanatçısı İhsan Devrim,
tiyatrocu Tolga Aşkıner, karikatürist
Tekin Aral, ünlü matematikçi Salih Zeki,
eski Başbakanlık Müsteşarı Necdet
Seçkinöz ve daha niceleri…
Hep oradaydı…
Türkiye’yi sarsan felaketlerde de
Darüşşafaka her zaman yaraları
saranlar arasında yer aldı. 1939’da
Erzincanlı depremzede çocuklara,
1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’nda şehit
olan askerlerin çocuklarına, 1999’da
Marmara depreminde ailelerini yitiren
çocuklara, 2009’da da Mardin’in Bilge
köyünde aileleri katledilen çocuklara,
şehit asker ve polis çocuklarına
kapılarını sınavsız açtı.
Türk aydınlarının göz bebeği
Darüşşafaka’nın tarihi misyonuna saygı
duyan Namık Kemal’den Ressam Agâh
Efendi’ye, Ahmet Mithat’tan Salih Zeki’ye,
Yahya Kemal Beyatlı’dan Niyazi Akşit’e,
Tahir Nejat Gencan’dan Tahir Sevenay’a
10
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
REZİDANSLARIMIZ
Bağışçıların zamanlarını
en iyi şekilde değerlendirmesi için
tüm ayrıntılar göz önüne alınarak
inşa edilen Darüşşafaka
Rezidanslarında; her türlü spor
aletinin yer aldığı “jimnastik
salonu”, bilardodan satranca,
okeyden tavlaya, masa tenisinden
darta kadar sayısız oyuna ev
sahipliği yapan “oyun
salonu”, hobi
öğretmeni
nezaretinde faaliyet
gösteren “hobi
odası”, yaz kış
yararlanılabilen
“ısıtmalı havuz”
gibi pek çok
aktivite alanı
bulunuyor.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
11
REZİDANSLARIMIZ
kadar sayısız aydın gönüllü öğretmenlik
yaparak bu misyona destek verdi.
Darüşşafaka ruhunu yaşatanlar için
Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nda
bugün, yetenekli ancak babası hayatta
olmayan, ailelerinin imkânlarının
yetersizliği nedeniyle iyi eğitim alma
fırsatı bulunmayan 800’ün üzerinde
çocuk, Atatürk ilkeleri doğrultusunda
ilköğretim dördüncü sınıftan liseyi
bitirinceye dek yatılı eğitim görüyor.
Üniversiteyi kazanan öğrencilerini de
yalnız bırakmayan Darüşşafaka, tüm
bunları hayırseverlerin bağışlarıyla
12
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
gerçekleştiriyor. Atatürk’ün annesi
Zübeyde Hanım’dan edebiyatımızın büyük
üstadı Sait Faik Abasıyanık’a kadar
Türkiye’nin aydınlık geleceğine sevdalı
sayısız ismin bağışlarıyla bir buçuk asırdır
yoluna devam eden Darüşşafaka, 1997’de
bağışçılarının karşısına yepyeni bir hizmet
ve vefa anlayışıyla çıktı:
Darüşşafaka Rezidansları…
Kurum, 148 yıldır yaktığı ışığın
sönmemesi için destek veren
bağışçılarının ileri yaşlarını huzurlu ve
güvenli bir ortamda geçirmelerini
sağlamak amacıyla hazırladığı
“huzurevleri” projesinin ilk örneğini
1997’de Darüşşafaka Yakacık Rezidans’ı
açarak uygulamaya koydu. Bunu Maltepe,
Şenesenevler ve Urla Rezidans izledi.
Böylelikle bağışçılarına hem ihtiyaç sahibi
çocukları okutmanın huzurunu veren
hem de ileri yaşlarında son derece
konforlu bir yaşam sürme olanağı sunan
Darüşşafaka, Türkiye’de başka örneği
olmayan bir hizmete de imza atmış oldu.
Dört farklı yaşam durağı: Darüşşafaka
Rezidansları
Darüşşafaka’nın her rezidansı,
kuruldukları lokasyon itibarıyla farklı
beklentilere yanıt veriyor. Yakacık
REZİDANSLARIMIZ
Rezidans, bol oksijenli havası nedeniyle
bir zamanlar İstanbulluların tercih ettiği
sayfiye yerlerin başında gelen Yakacık’ta
konumlanıyor. İstanbul’un en merkezi
noktalarından Bostancı’da konumlanan
Şenesenevler Rezidans, şehir hayatından
vazgeçmeden rezidans konforunu
yaşamak isteyenlere hitap ediyor. Hem
kent yaşamıyla iç içe olmak hem de yanı
başındaki Darüşşafaka Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi’nin
olanaklarından her an faydalanmak
isteyenlerin tercihi ise elbette ki Maltepe
Rezidans oluyor. Ege’nin incisi İzmir’de
kapılarını açan Urla Rezidans ise, çam
ormanlarının ortasında doğayla baş başa
olmak isteyenlerin beklentilerine yanıt
veriyor.
Sizin ikinci baharınız, çocukların
yaşamını değiştiriyor
Batı standartlarında konfor ve estetiğe
bağlı kalınarak inşa edilen ve yönetilen
Darüşşafaka Rezidanslarında bireysel
yaşam mekânları, “kişiye özel daireler”
olarak tasarlanırken, bağışçılar her biri
farklı temada 1+1, 2+1 ve süit daire
alternatifleri arasından istediğini
seçebiliyor. Rezidans üyesi isterse
dairesinin dekorasyonunu değiştirebiliyor
ya da evindeki eşyaları rezidanstaki
dairesine getirebiliyor. Cemiyet, bu
konuda da üyelerine yardımcı olurken
bağışçılar, dilediklerinde evlerinde
dilediklerinde de rezidansta kalabiliyor.
Üyelerin emniyetini sağlamak için her
türlü önlemin alındığı Darüşşafaka
Rezidanslarında 7 gün 24 saat güvenlik ve
resepsiyon hizmeti veriliyor.
Fitness, bilardo, yüzme havuzu, hobi
odası…
Bağışçılarının zamanlarını en iyi şekilde
değerlendirmesi için tüm ayrıntılar göz
önüne alınarak inşa edilen Darüşşafaka
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
13
REZİDANSLARIMIZ
Rezidanslarında; her türlü spor aletinin
yer aldığı “jimnastik salonu”, bilardodan
satranca, okeyden tavlaya, masa
tenisinden darta kadar sayısız oyuna ev
sahipliği yapan “oyun salonu”,
bağışçıların yeni hobiler öğrenmesi ve
mevcut hobilerini geliştirmelerine
yardımcı olan bir hobi öğretmeni
nezaretinde faaliyet gösteren “hobi
odası”, yaz kış yararlanılabilen “ısıtmalı
havuz”, bağışçıların istedikleri bitkileri
yetiştirebilmelerine olanak tanıyan
“küçük bahçeler”, sinema ve tiyatro
salonları gibi pek çok aktivite alanı
bulunuyor. Bunların yanı sıra rezidans
kuaförleri, bağışçıların her daim bakımlı
görünmesini sağlıyor.
Rezidansta güne başlamak
Rezidanslarda gün, isteyen için sabah
sporu, isteyen için kahvaltıyla başlıyor.
Kimi bağışçılar günün ilk ışıklarıyla
uyanıp, havuzun keyfini çıkarıyor, kimi her
türlü jimnastik aletiyle donatılmış spor
salonunda uzman bir fizyoterapist
eşliğinde sabah sporunu yapıyor.
Rezidans sakinleri açık büfe kahvaltısını
yaparken, daireleri temizleniyor, her
bağışçının çamaşırları ayrı makinelerde
yıkanıyor, kurutuluyor ve ütüleniyor.
Kahvaltının ardından rezidans sakinleri,
isterlerse odalarında isterlerse insanın
içinde oturma isteğini uyandıracak
rahatlıkta dizayn edilmiş olan dinlenme
salonlarında çay ya da kahvelerini
yudumlayarak, günlük gazeteleri
okuyabiliyor ya da televizyon izliyor.
Sağlıklı hayat, sağlıklı beslenmeden
geçer
Gerek dekorasyonuyla gerek personeliyle
önünde bol yıldız bulunan bir otelin
14
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
REZİDANSLARIMIZ
Rezidanslarda
gün, isteyen için
sabah sporu,
isteyen için
kahvaltıyla
başlıyor. Kimi
bağışçılar günün
ilk ışıklarıyla
uyanıp havuzun
keyfini çıkarıyor;
kimi her türlü
jimnastik
aletiyle
donatılmış spor
salonunda
uzman bir
fizyoterapist
eşliğinde sabah
sporunu yapıyor.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
15
REZİDANSLARIMIZ
restoranlarından farksız olan
rezidansların restoranlarında menüler
uzman diyetisyen kontrolünde
hazırlanıyor. Bağışçıların yaş ve sağlık
problemlerinin yanı sıra, günlük almaları
gereken kalori miktarı göz önüne
alınarak oluşturulan menüler,
rezidansların mutfağında profesyonel
ekipler tarafından hazırlanıyor. Dünya
mutfaklarından yemekler, günde üç öğün
servis yapılıyor. Salata, zeytinyağlı ve
diyet tatlı seçeneklerinin açık büfe olarak
sunulduğu restoranlarda, yemek servisi
ise garsonlar tarafından yapılıyor. Sağlıklı
beslenme ilkesine göre hizmet veren
rezidans mutfaklarının temel hedefi ise
bağışçılara ev yemeğinin lezzeti ve
kalitesini sunabilmek. Doktor tarafından
özel bir diyet uygulaması istenen
16
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
bağışçılar için listeye göre yemek
hazırlanırken, gerekli durumlarda
bağışçıların odasına da yemek servisi
yapılıyor. Rezidansların mutfağı gibi
kafeteryalarının da menüleri, diyetisyen
kontrolünde oluşturuluyor.
Bol aktiviteli canlı bir hayat
Rezidans sakinlerinin günleri sosyal,
kültürel ve sanatsal aktivitelerle dolu dolu
geçiyor. Sosyal ve kültürel etkinlikler,
bağışçılardan gelen istek ve öneriler
doğrultusunda psikososyal servisler
tarafından yıllık olarak planlanıyor. Bu
nedenle her rezidansta bağışçıların
taleplerini kurum yönetimine bildirmek
üzere Bağışçı Temsilcileri Kurulu
bulunuyor. Rezidanslardaki sinema
salonlarında hem vizyondaki hem de
klasikleşmiş filmlerin gösterimi yapılırken,
rezidans sakinlerini sevdikleri sanatçılarla
buluşturan söyleşiler, müzik dinletileri ve
konferanslar da organize ediliyor. Gerek
dini gerekse milli bayramlarda bağışçıların
günü anlamına uygun şekilde geçirmeleri
için farklı etkinlikler organize edilirken,
Yılbaşı, Anneler Günü, Öğretmenler Günü
ve doğum günleri asla unutulmuyor.
Bağışçılar, profesyonel hobi öğretmeni
eşliğindeki resim, örgü, nakış, filografi,
kolye, maket, yemek yapımı gibi farklı
uğraşlarla zamanlarını renklendirebiliyor.
Geniş bir yelpazede sunulan rezidans içi
etkinliklerin yanı sıra Darüşşafaka
Rezidanslarında hemen her gün farklı bir
dış etkinlik de gerçekleştiriliyor. Sosyal
hizmet uzmanı kontrolünde bağışçılar
gezilere, konserlere, tiyatroya, sinemaya,
REZİDANSLARIMIZ
Darüşşafaka Rezidansları
üyelerine ömür boyu sağlık
güvencesi, beş yıldızlı otel
konforu, canlı sosyal aktiviteler,
Fizik Tedavi Merkezi ve Özel
Bakım Ünitesi’nde hayatlarının
ileri safhalarını güvence altına
alma olanağı sunuyor.
bale ve opera gösterilerine gidiyor.
Mevsime bağlı olarak da sabah
yürüyüşlerine, pikniğe ya da denize
götürülen bağışçılar, Darüşşafaka Eğitim
Kurumları’nda düzenlenen törenlere ve
Darüşşafaka Spor Kulübü’nün maçlarına
da katılıyor. Ayrıca rezidanslarda yaşayan
emekli profesör, bilim insanı, öğretmen,
hukukçu, doktor, iktisatçı, mühendis,
tiyatrocu, diplomat, müzisyen gibi her biri
alanında uzman olan bağışçıların bilgi
birikimlerinden ve hayat tecrübelerinden
faydalanmak için farklı projeler de
gerçekleştiriliyor. Bunlardan biri de
“Hayat Öğretmenlerim” projesi… Bu proje
kapsamında isteyen bağışçı, Darüşşafaka
Eğitim Kurumları’ndaki öğrencilerle
uzmanlık alanları doğrultusunda
söyleşiler yapıyor.
Rezidansların kapasitesi
Yakacık
Maltepe
Şenesenevler
İzmir Urla
Maltepe Özel Bakım Ünitesi
Fizik Tedavi Merkezi
İzmir Urla Özel Bakım Ünitesi
79
108
62
171
39
16
8
oda/suit
oda/suit
oda/suit
oda/suit
oda
yatak
oda
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
17
REZİDANSLARIMIZ
Her işin başı sağlık
Uzman doktor ve sağlık ekibiyle
bağışçılara 7 gün 24 saat sağlık
hizmetinin verildiği rezidanslarda, ihtiyaç
duyulduğunda Türkiye’nin önde gelen A1
sınıfı özel sağlık kuruluşlarında tedavi
olanağı ile ömür boyu sağlık güvencesi
sağlanıyor. Tüm rezidans klinikleri
bünyesinde acil müdahale odası
bulunurken, her bağışçının dairesinde ve
ortak kullanım alanlarında rezidans
kliniğine bağlı olan çağrı cihazları
mevcut. Bağışçılar, bu cihazları
kullanarak, anında doktor ve hemşirelere
ulaşabiliyor. Darüşşafaka Ömran ve
Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi ile Özel Bakım
Ünitesi de ihtiyaç duydukları her an
rezidans sakinlerine hizmet veriyor.
Rezidanslarda verilen sağlık hizmetini
standardize etmek ve sistematik hale
getirmek amacıyla 2009’da uygulamaya
konulan Sağlık Hizmetleri Kuruluş
Yönergesi, üyelerin sağlık geçmişlerine
ulaşımı kolaylaştırırken, yeni yapılacak
işlemlerin hızını da artırdı. Son olarak
rezidanslarda bağışçıların sağlık
durumları ile sosyal etkinliklere
katılımlarının sürekli izlenmesine imkân
veren “Dr. Plazma” yazılımı da
uygulamaya konuldu.
Yakacık Rezidans
Darüşşafaka Rezidanslarının ilk
halkasını oluşturan Yakacık, 1997
yılından beri konuklarına ev sahipliği
yapıyor. Osmanlı İmparatorluğu
döneminde av alanı olarak kullanılan ve
çam ağaçlarından oluşan ormanıyla
18
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
REZİDANSLARIMIZ
Sağlık her an yanı
başınızda!
Darüşşafaka Rezidanslarında
ömür boyu sağlık hizmetleri
veriliyor.
Her rezidansta 24 saat hizmet
veren doktor ve sağlık ekibi
bulunuyor.
İhtiyaç duyulması halinde
Türkiye’nin önde gelen sağlık
kuruluşlarında tedavi imkânı
sağlanıyor.
Rezidans bağışçıları ihtiyaç
duydukları her an Türkiye’nin en
gelişmiş fizik tedavi hastanesi
olan Darüşşafaka Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi’nden
yararlanabiliyor.
Rezidans bağışçıları ihtiyaç
halinde ülkemizde ikinci bir
örneği daha olmayan ve yoğun
bakımı konforla birleştiren
Maltepe Özel Bakım Ünitesi’nden
yararlanabiliyor.
İstanbul’un bol oksijenli son
duraklarından Aydos’un yakınındaki
Yakacık Rezidans, şehre yakın olup geniş
alanlarda yaşam sürmek isteyenler için
ideal… Adalara nazır manzarasıyla
Yakacık Rezidans, istenildiğinde çift
kişilik de kullanılabilen 79 süit daireden
oluşuyor. Toplam 95 kişi kapasiteye
sahip Rezidans, üyelerine 41
personeliyle hizmet veriyor. Yakacık
Rezidans’ta, bağışçıların günlerini dolu
dolu geçirmelerine katkı sunmak
amacıyla 2010’da 155 sosyal etkinlik
düzenlenirken, bağışçıların Rezidans
içinde yapılan etkinlikleri daha yoğun ilgi
gösterdiğinin tespit edilmesinden dolayı,
iç aktivitelere daha fazla ağırlık veriliyor.
Maltepe Rezidans
Kapılarını 2004 yılında açan Maltepe
Rezidans, dört farklı tipte toplam 108
daireden oluşuyor. 41 personelle hizmet
veren Maltepe Rezidans’ta bağışçıların
boş zamanlarını verimli geçirmeleri için
psikososyal servis tarafından çok sayıda
etkinlik organize ediliyor. 2010 yılında
üyelerinden gelen talepler de göz önüne
alınarak Rezidans içinde 418, Rezidans
dışında 256 olmak üzere toplam 674
etkinlik gerçekleştirildi. Bağışçılardan
gelen talepler doğrultusunda Rezidans
dışında gerçekleştirilen kültür-sanat
etkinliklerini çeşitlendiren Maltepe
Rezidans’ın en yoğun ilgi gören etkinliği
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
19
REZİDANSLARIMIZ
ise deniz kıyısında yapılan sabah
yürüyüşleri… Hobi salonunu en aktif
kullanan rezidansların başında gelen
Maltepe’de filografi, maket yapımı,
yemek yapımı gibi yeni hobi alanları
oluşturulurken, her sene üyelerin yıl
içinde yaptığı ürünlerden oluşan bir
kermes de düzenliyor.
20
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
Şenesenevler Rezidans
2005 yılında kapılarını açan
Şenesenevler Rezidans, Bağdat
Caddesi’ne beş, Kadıköy’e 15 dakikalık
mesafede bulunuyor. Kent yaşamından
kopmayanların tercih ettiği
Şenesenevler Rezidans, 62 süit odadan
oluşuyor ve üyelerine 30 personelle
hizmet veriyor. Rezidans, bünyesindeki
psikolog ve sosyal hizmet uzmanları
tarafından planlanan 108 etkinliği 2010
yılı içinde gerçekleştiren Şenesenevler,
üyelerinden gelen talepler
doğrultusunda özellikle kış aylarında
alışveriş merkezlerine, kafetaryalara,
restoranlara ve kent dışına geziler
organize ediyor.
muhteşem ezgisi geliyor kulağınıza…
Tüm börtü böcek şarkıya durmuş
sanki… Rengârenk çiçekler ve çam
ağaçlarının gölgesinde ilerleyenleri,
beş yıldızlı otel konforuyla karşılıyor
Urla Rezidans… Darüşşafaka’nın en
büyük rezidansı olan ve 2007’de
kapılarını açan Urla, standart odaların
yanı sıra 1+1, 2+1 ve 80 metrekare
büyüklüğünde süitler olmak üzere
toplam 171 odadan oluşuyor. 44
personelle bağışçılarına hizmet veren
Urla Rezidans’ın Ara Bakım Ünitesi ile
Fizik Tedavi Ünitesi de uzman kadrosu
ve son teknoloji cihazlarıyla ihtiyaç
duydukları her an bağışçıların
hizmetinde…
Urla Rezidans
Önce zamana meydan okuyan zeytin
ağaçları arasından geçiyorsunuz Urla
Rezidans’a ulaşmak için, ardından da
yaz kış yeşilliğini koruyan çam
ormanları karşılıyor sizi… Bol oksijenli
havayla ciğerleriniz bayram ederken,
büyük kentlerde yaşayanların artık
unuttukları doğanın seslerinin
Maltepe Özel Bakım Ünitesi
(Nursing Home)
Alzhemier, demans, MS gibi hastalıklar
ile ameliyat sonrası geriatrik hastaların
bakımlarını Darüşşafaka şefkati ve
güveniyle sağlayan Maltepe Özel Bakım
Ünitesi, rezidans bağışçılarının özel
bakım ihtiyaçlarını 24 saat ücretsiz
karşılıyor. Maltepe Özel Bakım Ünitesi,
REZİDANSLARIMIZ
konfor ve en son teknolojiyi bir arada
sunuyor. Darüşşafaka Maltepe Özel
Bakım Ünitesi’nde her hastanın odası,
yatağından nakle gerek kalmadan
birkaç dakikada yoğun bakım
merkezine dönüşebilen bir altyapıya
sahip. Özel yıkama sedyesi ile
odalarından alınıp özel banyo odasında
yıkanan konuklar, gerektiğinde gezgin
röntgen cihazlarıyla bu hizmeti
yataklarında alabiliyor.
Tüm odalarda özel üretim, yara
yapmayan ortopedik yataklar, gezgin
röntgen cihazları ve hastaları sürekli
gözlem imkânı sağlayan merkezi
monitör sistemi bulunuyor. Merkezdeki
enterkonnekte (interconnect) sistem
aracılığıyla hastaların hayati
fonksiyonları 24 saat gözlem ve kontrol
altında tutulurken, hasta yakınları
alacakları özel şifreyle dünyanın her
yerinden kendi hastalarını internet
üzerinden izleyebiliyor. Özel Bakım
Ünitesi’nde rehabilitasyon ve iyileşme
sürecinde hastaları yormayan küçük
eğlenceler düzenlenerek, hayata daha
sıkı sarılmalarına destek de veriliyor.
Nasıl rezidans bağışçısı olabilirsiniz?
Darüşşafaka Cemiyeti’ne yapacağınız
bir kereye mahsus toplu bağışla;
ömür boyu sağlık güvencesi, beş
yıldızlı otel konforu, canlı sosyal
aktiviteler, Fizik Tedavi Merkezi ve
Özel Bakım Ünitesi’nde hayatınızın
ileri safhalarını güvence altına
alabilirsiniz. Rezidansların üyelik
standartlarına göre, 65 yaşını geçmiş,
tek seferlik bir bağışta bulunan
kişiler, Darüşşafaka üyesi ve rezidans
sakini olabiliyor. Bağışın tamamı nakit olabileceği gibi bir kısmı nakit, kalanı
mülk ve arsa gibi taşınmaz varlıklar da olabiliyor. Rezidans işlerinin
yürütülmesi, denetimi ve organizasyonu rezidans yönetimleri tarafından
yerine getiriliyor. Darüşşafaka Rezidanslarının bağışçısı olarak geleceğini
emniyete almak isteyen 65 yaş altındaki kişiler için de alternatifli sözleşmeler
ve opsiyonlar var. Örneğin, 65 yaşın altındakiler geleceğe yönelik sözleşme
yapabiliyor. Bunun en basit yolu vasiyet bağışı şeklinde olabiliyor. Vasiyet
bağışında bulunan kişiler eğer rezidansta yaşamayı isterlerse, bunu tam
mülkiyet bağışına çevirerek rezidansa gelebiliyor. Rezidans bağışçıları sağlık,
yeme-içme, temizlik, çamaşır, ütü, kuaför gibi tüm hizmetlerden ömürlerinin
sonuna kadar ücretsiz yararlanıyor.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
21
REZİDANSLARIMIZ
Yeni bir hayat her zaman mümkün…
İleri teknoloji ile beş yıldızlı
konaklama konforunu bir arada
sunan Darüşşafaka Ömran Yahya
Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi, Prof. Dr.
Tunç Alp Kalyon’un
başkanlığındaki uzman kadrosuyla
hem rezidans sakinlerine hem de
SGK güvencesi olanlara hizmet
veriyor.
İ
leri teknoloji ile beş yıldızlı konaklama
konforunu bir arada sunan
Darüşşafaka Ömran ve Yahya
Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi, Prof. Dr. Tunç Alp
Kalyon’un başkanlığındaki uzman
kadrosuyla hizmet veriyor. Spinal kord
(omurilik hasarı) yaralanması, kafa
travmaları, stroke (inme sonucu felç),
post-polio sendromu, multipl skleroz ve
diğer nörolojik, romatolojik ve ortopedik
durumların neden olduğu fiziksel engelli
kişilerin tedavisinde uzman olan
merkezden, Darüşşafaka Rezidanslarının
bağışçıları ihtiyaç duydukları her an
ücretsiz olarak yararlanabiliyor. Fizik
tedavi ve rehabilitasyon alanında örnek
gösterilen merkez, Türkiye’de ender
bulunan cihaz donanımına sahip. Felçli,
yürüme problemli hastalar ile denge ve
koordinasyon problemi olan hastaların
yeniden yürümeyi öğrenmelerini
sağlayan “Lokomat” da bunlardan biri...
Merkezde, dünyada sadece on dokuz
22
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
REZİDANSLARIMIZ
hastalıkları, kardiyak gibi akla gelebilecek
bütün rehabilitasyonların uzman
terapistler tarafından yapıldığı merkezde
bel, boyun, omuz, diz gibi ayakta tedaviler
de yapılıyor.
örneği bulunan Lokomat sayesinde pek
çok hastayı yeniden yürüterek ya da hiç
yürümeyecek hastaların destekle
yürümesini sağlayarak mucizeler
yaratılıyor.
Hidroterapi alanındaki tüm tedavi
yöntemleri bir arada
“Hidroterapi” tedavisinde de Türkiye’nin
en gelişmiş kliniklerinden biri olan
Darüşşafaka Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi, yürüme ve
denge problemli hastaların hem denge
kurmasına hem de su içinde yaptırılan
egzersizlerle kaslarının güçlenmesine
yardımcı oluyor. Hidroterapi alanındaki
bütün tedavi yöntemlerini bir arada
sunan Türkiye’nin tek kliniği merkezin
Hidroterapi Ünitesi’nde Elektro Kombine
Banyo, Kelebek Banyo, Dört Hücre Banyo
ve hidro masaj özellikli dünyanın 80'inci
“ARJO Axona” tedavi havuzu yer alıyor.
Hayata Dönüş Ünitesi, tek başına
yaşama becerisi kazandırıyor
Fizik tedavi branşında en iyi marka cihazla
donatılmış olan merkezde, hastaların
tedavi süreci sonrası taburcu edilmeden
önce ev ve çevre yaşantılarına uyum
sağlayabilmeleri için de “Hayata Dönüş
Ünitesi” bulunuyor. Burası, hastaların
rehabilitasyon tedavisi bittikten sonra tek
başına yaşayabilir hale gelmeleri için
tasarlanmış bir klinik... Büfe, market, kafe
gibi mekân modellerinin yanı sıra
İstanbul’un kaldırımlarının birebir
tasarlandığı Hayata Dönüş Ünitesi’nde
rehabilitasyonu tamamlanan hasta,
tekerlikli sandalyesini kaldırımlarda
kullanmayı, büfeden veya marketten
alışveriş yapmayı, kafede oturmayı
öğreniyor. Böylelikle tedavisi biten
hastalara tek başına yaşama becerisi
kazandırılıyor. Nörolojik, ortopedik,
sporcu sakatlıkları, çocuk, göğüs
Günde 100 kişi yararlanabiliyor
Hem fizik tedavi profesörü hem de
Türkiye’nin ilk spor hekimlerinden Prof.
Dr. Tunç Alp Kalyon’un yönetimindeki
merkez, ciddi sporcu sakatlıkları
rehabilitasyonunda da bir numara…
Örneğin, sporculardaki çapraz bağ
yaralanmalarının ve zedelenmelerinin
tedavisinde kullanılan su içi koşu bandı
Darüşşafaka Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi’nde
bulunmaktadır. Günlük ortalama 100
kişiye hizmet verme kapasitesi olan
merkez, randevu sistemiyle çalışıyor.
Çağrı Merkezi
0212 444 1863
Kurumsal İlişkiler Direktörü
Rezidanslar Sorumlusu
İlknur Kuzgun
Gsm: 0532 264 86 58
[email protected]
Urla Rezidans Kurum Müdürü
Ahmet Çakaloz
Tel: 0232 754 73 80
[email protected]
www.darussafaka.org
[email protected]
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
23
BAĞIŞÇIMIZ
“Yaşlılığımızı rahatça geçiriyoruz”
Mal varlıklarını Darüşşafaka’ya bağışlayan Mehmet Agah-H. Nuran Bursalı çiftinin
çocuklara karşı beslediği engin sevgiyi, Nuran Hanım’ın “Yavrulara yardım edebiliyorsak ne mutlu bize…
Onlar buraya geldiği vakit burnumun direği sızlıyor” cümlesinden ve Agah Bey’in “Odamdaki ışık yandığı zaman
bile sanki çocukların parasını boşa harcıyormuşum gibi geliyor” demesinden anlamak mümkün….
Y
akacık Rezidans’ın ilk
bağışçılarından Mehmet Agah ve
Nuran Bursalı, çocukların ve
gençlerin iyi bir eğitim alabilmesi için
çabalayan, duyarlı, aydın ve sevgi dolu bir
çift… Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi’nin yanı sıra Bodrum ve
Mudanya’da birer çocuk yuvası yaptıran
çift, babası hayatta olmayan yetenekli
çocukların eğitimine destek olmak için de
tüm mal varlıklarını Darüşşafaka’ya
bağışladı. Bursalı çifti, ayrıca
Darüşşafaka’da eğitim gören on
öğrencinin onar yıllık eğitim giderine
karşılık gelen 1 milyon lirayı bağışlayarak
adlarını Darüşşafaka tarihçesine “kurucu
bağışçı” diye yazdırdı.
Bursalı Ailesi’nin tarihi müze olacak
Bursa’nın köklü ailelerinden birine
mensup olan Agah Bey, 1925 doğumlu.
Bursa'nın efsanevi yöneticilerinden Tahir
Paşa ile ilk Bursa milletvekili Şeyh
Bahaddin, Bursalı Ailesi’nin 400 yıllık
geçmişinde yer alan ve tarihe mal olmuş
şahsiyetlerden sadece ikisi… Tahir
Paşa’nın Osmanlı Dönemi’nde sürre emini
yani padişahların her yıl Mekke ve
Medine’ye gönderdiği para ve armağanları
götürmekle görevli alaydan sorumlu
olduğunu, ardından da Meclis-i
Mebusan’da milletvekilliği yaptığını
anlatan Agah Bey, Bursa’nın bir diğer
köklü ailesi ve aynı zamanda akrabaları
olan Gökçen Ailesi’yle birlikte aile
tarihlerini sergilemek amacıyla bir müze
açmaya karar verdiklerini belirtiyor.
“Okumayı hiç sevmedim”
İlk ve ortaokulu Bursa’da tamamlayan,
ardından da İstanbul’da Özel Hayriye
Lisesi’ne devam eden Agah Bey, yüzünde
kocaman bir gülümseyle “Okumayı hiç
sevmezdim. Bütün derdim liseyi bitirip
yedek subay olmaktı” diyor ve ekliyor:
“Öyle ki o yıllarda özel lisede okuyanlar
diploma alabilmek için resmi bir lisede
bitirme imtihanına girmek zorundaydı. Bu
imtihanı verememekten korktuğum için
24
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
lise son sınıftayken yeni açılan bir devlet
lisesine gitmeye karar verdim. Afyon
Lisesi o yıl ilk mezunlarını verecekti.
Kaydımı oraya aldırdım.” Agah Bey’in
Afyon Lisesi’ndeki sınıf arkadaşlarından
biri de gelecekte Türk siyasi tarihine adını
yazdıracak olan Süleyman Demirel’dir.
Agah Bey, sınıf arkadaşını şöyle anlatıyor:
“Nerelerden geldik bugünlere. Türkiye
genelinde yirmi yedi lise vardı. Bunların
on beşi İstanbul’daydı. Isparta’da lise
olmadığı için Süleyman Demirel de
Afyon’a gelmiş, parasız yatılı olarak
okuyordu. Çok akıllı ve zeki bir öğrenciydi.
Öyle bir zeka görmedim.”
Birinci sömestirin sonunda Ayfon
Lisesi’nden ayrılarak Haydarpaşa
Lisesi’ne geçen Agah Bey, bunun nedenini
ise şöyle açıklıyor: “Baktım orada
yapamayacağım. İstanbul’a alışmışım, o
zamanın modasına göre giyiniyorum. Tabii
dikkat çekiyor. İnanılmaz bir yoksulluk
var. Düşünün hocalar benden kravat
istiyordu.” Önce İstanbul, ardından da
Bodrum’da müteahhitlik yapan Agah Bey,
1950 yılında akrabası olan Nuran Hanım
ile hayatını birleştiriyor. 1928 doğumlu
olan Nuran Hanım, gerçek bir İstanbul
hanımefendisi… Kadıköy’de doğup
büyüyen Nuran Hanım, her zaman güzel
sanatlara ilgi duyduğunu belirtiyor. Bu
sevgisini Yakacık Rezidans’ın hobi
odasında yaptığı birbirinden güzel tablolar
ve seramik eşyalarla icra eden Nuran
Hanım, “Resim ve seramik çalışmaları
beni çok dinlendiriyor” diyor.
Nuran Hanım, Yakacık Rezidans’ta
yaşamayı neden seçtikleri yolundaki
sorumuza şu yanıtı veriyor: “1999’da
eşimle birlikte burayı gezdik ve hayran
kaldık. Eşim deniz tutkunudur, yazları
genelde Bodrum’da geçirir ama ben
Rezidansta yaşamayı tercih ediyorum.
Çünkü burada her şeyimiz temin ediliyor;
doktorumuz, ilacımız, yememiz, içmemiz,
temizliğimiz, eğlencemiz…
Şaşkınbakkal’da da evimiz var. Fakat
orada da kalmıyoruz, çünkü gittiğimiz
vakit yoruluyorum. Rezidansa gelince
dinleniyorum. Burada yaşlılığımızı rahat
bir şekilde geçiriyoruz.”
“Hayırlı evlatlar yetiştiyor”
Mal varlıklarını Darüşşafaka’ya bağışlayan
Bursalı çiftinin çocuklara beslediği engin
sevgiyi, Nuran Hanım’ın, “Yavrulara
yardım edebiliyorsak ne mutlu bize…
Onlar buraya geldiği vakit burnumun
direği sızlıyor” cümlesinden ve Agah
Bey’in “Odamdaki ışık yandığı zaman bile
sanki çocukların parasını boşa
harcıyormuşum gibi geliyor” demesinden
anlamak mümkün…. Darüşşafaka gibi bir
irfan yuvasının yaşatılmasının önemi
üzerinde duran Agah Bursalı, sözlerini
şöyle noktalıyor: “Darüşşafaka bir irfan ve
hayır müessesisidir. Çocukların hangi
koşullarda eğitim aldığını görüyoruz.
Varlığı olan herkesin bu köklü irfan
yuvasını yaşatmaya katkı sunması
gerekiyor. Eğer bizim de küçük bir
katkımız varsa çok mesut oluruz.”
BAĞIŞÇIMIZ
“Dinçliğimi ve zindeliğimi
Yakacık Rezidans’a borçluyum”
2004’ten beri Yakacık Rezidans’ta yaşayan, Darüşşafaka’nın “kurucu bağışçı”larından emekli askeri doktor
Mehmet Semih Ünkan, “Rezidansın o kadar güzel bir havuzu var ki, bu yaşımda bu kadar dinç kalmamı biraz da
ona borçluyum. Her gün yemek yer gibi muntazaman otuz dakika yüzüyorum. On beş dakika da havuzun
jakuzisinde masaj yapıyorum. Hayatımın bu kadar sağlıklı geçmesini Darüşşafaka Rezidans’a borçluyum” diyor.
D
arüşşafaka Yakacık Rezidans
sakinlerinden emekli askeri doktor
Mehmet Semih Ünkan, aynı
zamanda Darüşşafaka’nın “kurucu
bağışçı”ları arasında yer alıyor.
Darüşşafaka’dan desteğini hiçbir zaman
esirgemeyen Ünkan, zindeliğiyle de
gençlere taş çıkartıyor. Doksan iki yaşına
inat her sabah en az yarım saat yüzüyor,
ardından da jimnastik yapıyor. İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1944
yılında mezun olan Ünkan, askeri hekim
olarak Türkiye’nin pek çok ilinde görev
yapmış. Emekli olduktan sonra ticarete
atılan Ünkan, ardından da bir süre yurt
dışında yaşamış. Monte Carlo’da ikamet
ederken gazetede okuduğu bir haber
neticesinde Darüşşafaka Rezidansları
öğrenen Ünkan, sonrasında yaşanan
süreci şöyle anlatıyor: “Yaşlandığım
zaman daha disiplinli bir hayat yaşamak
için böyle bir yer arıyordum. 2002 yılında
Yakacık Rezidans’a ilişkin gazetede bir
haber okudum, ardından da irtibata
geçtim. O zaman Monte Carlo’da
yaşıyordum. Bu nedenle üye olmayı
erteledim. 2004 yılında tekrar Yakacık
Rezidans’a geldim ve hayatımın geri
kalanını burada geçirmeye karar verdim.”
“Buradaki intizamı, düzeni ve disiplini
başka hiçbir yerde bulamam”
Ünkan verdiği karardan ötürü duyduğu
memnuniyeti ise şu cümlelerle ifade
ediyor: “Buraya girerken çok düşündüm
ama girdikten sonra çok memnun kaldım.
Evim de var. İstesem evimde kalabilirim
ya da ömrümün geri kalanını Türkiye’nin
en lüks otellerinden birinin süitinde
geçirebilirim. Fakat ben burada yaşamayı
tercih ediyorum. Çünkü buradaki intizamı,
düzeni ve disiplini başka hiçbir yerde
bulamam. Burada muntazam bir hayat
var. Mesela Yakacık Rezidans’ın o kadar
güzel bir havuzu varki, bu yaşımda bu
kadar dinç kalmamı biraz da ona
borçluyum. Her gün yemek yer gibi
muntazaman otuz dakika yüzüyorum. On
beş dakika da havuzun jakuzisinde masaj
yapıyorum. Yani her gün en az 45 dakika
suda kalıyorum. Hayatımını bu kadar
sağlıklı geçmesini Darüşşafaka
Rezidans’a borçluyum.”
“Darüşşafaka, toplum için çok önemli
bir hizmeti yerine getiriyor”
“Dinçliğimin ve zindeliğimin
sebeplerinden biri de Darüşşafaka’nın
bir rezidansında yaşamam” diyen emekli
askeri doktor Ünkan, Darüşşafaka’nın
tarihi misyonuna da dikkat çekiyor:
“Darüşşafaka bir buçuk asırdır babası
hayatta olmayan yetenekli çocukları
imtihanla seçerek, onlara mükemmel bir
eğitim veriyor. Toplum için çok önemli
bir hizmeti yerine getiriyor. Bu açıdan da
Darüşşafaka’yı çok takdir ediyor ve
elimden gelen yardımı yapıyoruz.”
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
25
BAĞIŞÇIMIZ
Darüşşafaka’nın Zehra annesi
“Darüşşafaka çok büyük bir hayır müessesesi. Darüşşafaka’da okuyan çocuklar hepimizin gururu. Babası vefat
etmiş, maddi durumu iyi olmayan başarılı çocukları alıyor ve en iyi şekilde yetiştiriyor. Türkiye’deki başarılı
kişilerin araştırmasını yaparsak pek çoğunun Darüşşafaka’dan yetişmiş olduğunu görürüz.”
T
üm servetini Darüşşafaka’ya
bağışlayarak örnek bir davranış
sergileyen Zehra Ulusoy, sekiz yılı
aşkın bir süredir Yakacık Rezidans’ta
yaşıyor. Isparta’nın köklü ailelerinden
birine mensup olan Ulusoy, ömrünü
başkalarına yardım etmeye adamış,
sosyal sorumluluklarının bilincinde, aydın
bir hanımefendi. Ulusoy ve ailesinin
bağışlarıyla bugüne kadar Süleyman
Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi
Araştırma ve Uygulama Hastanesi Zehra
Ulusoy Onkoloji Merkezi gibi sağlık
komplekslerinin de içinde bulunduğu
sayısız tesis yaptırılmış. Üniversite
eğitimini Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi
Türkoloji Bölümü’nde tamamlayan
Ulusoy’a mesleği sorulduğunda,“Ben, bir
iş kadınıyım” diyor.
Örnek bir iş kadını ve hayırsever
Zehra Ulusoy, Merkez Bankası’nda
yönetici olan bir yakınının tavsiyesiyle
girdiği kurumda ilk iş deneyimini edinir.
Merkez Bankası’nda çalıştığı dönemde
yeni kurulan Emekli Sandığı’na idare
başkan yardımcısı olarak davet edilir ve
uzun yıllar yönetim kadrosunda çalışır. Bir
yandan aile servetini de idare eden Ulusoy,
Kuşadası ve İstanbul’da çeşitli yatırımlar
yapar. Hayırseverliği bir yaşam felsefesi
olarak kabul eden Ulusoy, Darüşşafaka
bağışçısı olmakla gurur duyduğunu her
fırsatta dile getiriyor. “Bağış yaptığım için
bana 18 şeref madalyası verildi” diyen
Ulusoy, olanağı olan herkesi başkalarına
yardım etmeye çağırıyor. Darüşşafaka’nın
148 yıldır devam ettirdiği eğitim
misyonunu destekleyen Ulusoy,
“Türkiye’de serveti olanlar, zeki çocukların
eğitimi için Darüşşafaka’ya hayırda
bulunmalı. Bizim ailede bağış yapmak
adeta bir miras. Anneannemin dedesi,
Isparta’nın bir mahallesinin fakirlerini
beslermiş. Ben de mülkiyetlerimin
gelirlerini, bir kuruşunu bile harcamadan
biriktirip, çocuklar için Darüşşafaka’ya
veriyorum. Öldükten sonra da adımın
yaşamasını isterdim ve ne mutlu ki
sağlığımda bunu gördüm” diyor.
Neden Darüşşafaka?
Zehra Ulusoy, neden tüm servetini
Darüşşafaka’ya bağışlamayı tercih ettiğini
sorduğumuzda şu yanıtı veriyor:
“Darüşşafaka en büyük hayır müessesesi.
Darüşşafaka’da okuyan çocuklar
hepimizin gururu. Babası vefat etmiş,
maddi durumu iyi olmayan başarılı
çocukları alıyor ve en iyi şekilde
yetiştiriyor. Türkiye’deki başarılı kişilerin
araştırmasını yaparsak pek çoğunun
Darüşşafaka’dan yetişmiş olduğunu
görürüz. Çocuklar, daha ilkokuldan
başlayarak, İngilizce ve Almanca
öğreniyor. Her bakımdan çok iyi şekilde
yetişiyorlar. Darüşşafakalı öğrencilerle
sık sık bir araya geliriz. Onların beni
‘Zehra anne’ diye kucaklamaları var ki,
beni en çok mutlu eden şey de bu. Her yıl
Darüşşafaka Eğitim Kurumları’na 120
yeni öğrenci geliyor. Onların ihtiyaçlarını
karşılamak kolay değil. İstiyorum ki
serveti olan herkes Darüşşafaka’ya
yardım etsin, eğitimi desteklesin.”
“Burada sultanlar gibi yaşıyorum”
Yakacık Rezidans’ın ileri yaştaki kişilere
sağladığı olanakları bir ahbabından
öğrenen Ulusoy, gelip kendisi de o
olanakları görünce Rezidansa yerleşme
kararı vermiş. Sekiz yıldır Yakacık
Rezidans’ta yaşayan Ulusoy, kaldığı süit
odayı aile yadigarı antika mobilya ve
objelerle, duvarlarını da fotoğraflar ve
şiltlerle süslemiş. Rezidansta bağışçılara
sağlanan olanaklardan çok memnun
olduğunu vurgulayan Ulusoy’un her
halinden kendine özen gösteren bir
hanımefendi olduğu belli oluyor. Kişisel
bakımı ihmal etmeyen Ulusoy, “Parası
olup da bu olanakları
değerlendirmeyenleri anlamak zor.
Rezidansta sultanlar gibi yaşıyorum”
diyerek Rezidansta sürdürdüğü konforlu
yaşamdan dolayı duyduğu mutluluğu ifade
ediyor. Aktif yaşamına devam eden Ulusoy,
diğer bağışçılarla birlikte düzenlenen
gezilere katılıyor, konser, tiyatro gibi
kültürel aktiviteleri de kaçırmıyor.
26
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
BAĞIŞÇIMIZ
“Rezidansta pek çok eski alışkanlığımı
devam ettirebiliyorum”
Y
akacık Rezidans’ın bağışçıları
arasında yer alan emekli kadın
doğum uzmanı Dr. Hayrünnisa
Üstün sorularımızı yanıtladı.
Hayrünnisa Hanım, öncelikle sizi biraz
tanıyabilir miyiz?
Altı çocuklu bir ailenin üyesiyim. Babam
kaymakamdı. Türkiye’nin pek çok yerini
dolaştık çocukluğumuz boyunca. Sonra
ablalarım ve abilerimin tahsilleri yarım
kalmasın diye babam emekli oldu ve
İstanbul’a yerleştik. Ben de o sırada
okula başlamıştım. İlkokulu, İstanbul’da
Laleli taraflarında okudum. Okula
başladığımda duvarlarda ilk okuduğum
şey, “Bu bina Darüşşafaka’nın malıdır”
yazısı olmuştu. Onları okuya okuya okula
gider ve onları okuyarak eve dönerdim.
Tabii o zaman hiç aklıma gelmezdi
hayatımı Darüşşafaka’da geçireceğim,
zaten o zaman tam olarak manasını bile
anlayamıyordum bu cümlenin. İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten
sonra doktor olarak Almanya’ya gittim ve
orada ihtisasımı tamamladım. Türkiye’de
ilk olarak Alman Hastanesi’nde vazife
aldım, ardından da benim gibi kadındoğum mütehassısı olan eşimle birlikte
hususi muayenehanemizde çalıştık.
Buraya yerleşmeye nasıl karar
verdiniz?
Bir gece yarısı karar verdim. Hatta
bayramdı ve ben hemen gelmek istedim.
Bayram olduğu için herhangi bir işlem
gerçekleştirilemedi ve iki gün beklemek
durumunda kaldım. Ama bayram dönüşü
hemen muamelelere başlandı. Almış
olduğum karardan dolayı çok da
memnunum. Uzun zamandan beri
Darüşşafaka’yı tanıyor ve biliyordum.
Ayrıca eşimin Darüşşafaka hakkındaki
olumlu düşünceleri de benim bu kararı
almamda etkili oldu.
Burada bir gününüz nasıl geçiyor?
Etiler’de büyükçe bir evde yaşıyordum.
Şu anda ise alışmış olduğum hayattan
İlk “kurucu bağışçımız” olan
emekli kadın doğum uzmanı Dr.
Hayrünnisa Üstün, “Burada her
şey profesyonelce yapılıyor ve
sağlık hizmetlerini de
profesyonel eller tarafından
alabiliyorum. Gelir gelmez bir
tetkikten geçtim ve kemik
erimesi rahatsızlığıma karşı
tedavim başladı” diyor.
çok farklı bir ortamdayım. Sabah
kalkıyorum, kahvaltıya iniyorum. Bunları
evde de yapabiliyordum ama bana hizmet
eden birileri vardı. Onlarla uğraşmak da
benim için ayrı bir zorluktu. Buraya
geldikten sonra bir sürü arkadaşım oldu.
Hepsi de oldukça kibar, zarif ve nazik
insanlar. Sabah kalktığımda etrafımdaki
insanlardan, samimi “günaydın”
selamlarını alıyorum. Burada hem sakin
hem de güler yüzlü bir hayat
geçiriyorum. Jimnastik yapıyoruz her
gün. Yüzmekten de çok keyif alıyorum.
Evinizdeki rahatı ve güveni burada
hissediyor musunuz?
Tabii ki. Hatta daha rahat hissediyorum
burada kendimi. Çünkü evde çalışanlarla
uğraşmak bana oldukça zor gelmeye
başlamıştı. Burada her şey
profesyonelce yapılıyor ve sağlık
hizmetlerini de profesyonel eller
tarafından alabiliyorum. Gelir gelmez bir
tetkikten geçtim ve kemik erimesi
rahatsızlığıma karşı tedavim başladı.
Oysa bunu evde yaptırabilmek çok zor.
Son zamanlarda sokağa yalnız başıma
çıkamaz olmuştum. Bana refakat
edebilecek uygun birini bulabilmem de
zor oluyordu. Çünkü herkesin kendi
hayatı ve uğraşları vardı. Darüşşafaka
Rezidansları buna uygun olarak
düzenlenmiş ve her türlü ihtiyacımı
rahatlıkla karşılayabiliyorum. Bunların
yanında Darüşşafaka bana sadece bakım
sunmuyor, Rezidansta pek çok eski
alışkanlığımı da devam ettirebiliyorum.
Şöyle ki; eskiden sinema, tiyatro ve
konser gibi sanatsal etkinlikleri hiç
kaçırmazdım. Ama dediğim gibi son
zamanlarda evden yalnız çıkamadığım
için hiçbir aktiviteye katılamıyordum.
Burada talep ettiğim sürece istediğim
etkinliğe gidebilme olanağım var.
Çocukların eğitimine de katkıda
bulunuyorsunuz. Bu nasıl bir duygu?
Ben okuyan insanı çok severim ve herkes
okusun isterim. Eğer buna bir katkım
oluyorsa mutlu olurum ancak.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
27
BAĞIŞÇIMIZ
“Renksiz yaşantınıza renk katabilirsiniz”
Darüşşafaka Rezidanslarında sağlığa verilen önemin üzerinde duran emekli sigortacı
A. Cenap Korkmazoğlu, “Yakacık Rezidans’ta oldukça büyük bir kliniğimiz var.
Ufacık bir rahatsızlığımızı dahi hemen doktora intikal ettirebiliyoruz. Odalarımızda, banyo ve dinlenme
salonlarında çağrı cihazları var ve kullandığımız an sağlık ekibi yanımıza geliyor” diyor.
D
okuz senedir Yakacık Rezidans’ta
yaşayan A. Cenap Korkmazoğlu,
1926 İstanbul Samatya doğumlu. O
yıllardaki adıyla Yüksek Ticaret
Mektebi’nden mezun olan Korkmazoğlu,
ardından da dünyada zorunlu reasürans
devirlerini yürütmek amacıyla kurulan ilk
ve tek özel şirket olan Millî Reasürans’ta
çalışmaya başlıyor. Uzun yıllar orada
çalıştıktan sonra Birlik Sigorta’ya geçen
Korkmazoğlu, 1978’de emekli oluyor.
Emeklilikten dokuz gün sonra tekrar iş
başı yapan Korkmazoğlu, Emek Sigorta,
Halk Sigorta ve Commercial Union Hayat
Emeklilik AŞ’de çeşitli görevlerde
bulunuyor. Commercial Union’da
çalışırken eşini yitiren Korkmazoğlu,
ardından yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “İki
sene ağlamaktan işe gidemedim.
İngilizler, iki sene işe başlamamı bekledi
ama düzelemedim ve işten ayrıldım.
Böylelikle emekliliğimden sonra 21 sene
daha çalıştım.”
Yakacık Rezidans’ta yaşamaya nasıl
karar verdiniz?
Kırk bir yıllık eşimi kaybettikten sonra
depresyona girdim. Ardından hayatımı
yeniden nasıl tanzim edebileceğimin
yollarını araştırmaya başladım. Bu süre
zarfında Darüşşafaka Rezidanslarında
yaşanacak bir hayatın, alışılagelmiş hayat
standardımı düşürmeyeceğini öğrendim.
28 Nisan 2002’de Yakacık Rezidans’a
geldim. Aynı gün Büyükada’daki yazlığıma
gitmek için tüm hazırlıkları yapmıştım.
Amacım yazlığa gitmeden önce Rezidansı
gezip, görmekti. En azından yazı adada
geçirmeyi ardından Rezidansta yaşamayı
düşünüyordum. Beni birkaç gün burada
misafir ettiler. Çok beğendim. Her şey
hazırdı. Burası o kadar rahattı ki, bana
sadece gezmek kalıyordu. Yazlığa
gitmekten vazgeçip, hemen buraya
yerleştim. Dokuz senedir de buradayım.
Bu kararınızdan ötürü hiç pişmanlık
duydunuz mu?
Hayır. Buraya yerleştikten sonra, bir de ev
28
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
kiraladım, dayayıp, döşedim. On dört ay
kaldım, baktım olmuyor. Çünkü buradaki
rahatlık evde bulunmuyor. Burada
bahçemiz, doktorlarımız, hemşirelerimiz,
sıcak havuzumuz var. Rezidans yönetimi
tarafından sürekli farklı etkinlikler, geziler
organize ediliyor.
Eğer evde olsaydım yatak odası ile
salonun arasında gidip gelmekten,
pencereden gelip geçenleri seyretmekten
öte hayatım olmayacaktı. Bence ileri
yaştaki herkes, Darüşşafaka
Rezidanslarında yaşamayı seçerek yeni
bir hayata başlamalı. Böylelikle renksiz
yaşantılarına renk katacaklardır.
Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor?
Eğlenceli ve güzel… Burada onlarca
çalışan var. Hepsi evlatlarımız,
torunlarımız gibi. Onlarla beraber olmak,
saygı ve sevgi görmek ruhumuzun gıdası...
Bu da hayatımızı etkileyen, bize mutluluk
veren unsurlardan biri... Hobi odamız ve
öğretmenimiz var. Herkes yeteneğine
göre kendine bir uğraş ediniyor. Ben
resim yapıyordum, fakat son zamanlarda
gözlerim iyi görmediğinden bıraktım.
Oyun odamızda kâğıt oyunlarından tutun
da satranca, tavlaya, okeye kadar ne
ararsanız var. Arkadaşlarımızla oyunlar
oynuyoruz. Rezidans yönetimi, bizleri
kafelere, lokantalara, sinemaya, tiyatroya
götürüyor. Tombala tertip ediliyor.
İstediğimiz zaman çıkıp gezebiliyoruz.
Ben, her gün Kartal sahil yolunda bir saat
yürüyorum. Ondan sonra biraz
dinleniyorum, derken çay saati geliyor.
Akşam yemeği, televizyon izleme gibi
çeşitli faaliyetlerle günümüz dolu dolu
geçiyor. Kadın olsun erkek olsun ileri
yaştaki herkese burayı tavsiye ediyorum.
Eğer mal varlıklarını Darüşşafaka’ya
bağışlarlarsa, hem hayatlarını güzel bir
şekilde devam ettirmeyi garantiler hem
de bine yakın yetim çocuğun tahsilinin
teminini sağlarlar. Bir yandan sevap işler,
diğer yandan da rahatlarını temin ederler.
Rezidanstaki sağlık sistemini nasıl
buluyorsunuz?
Burada oldukça büyük bir kliniğimiz var.
Ufacık bir rahatsızlığımızı dahi hemen
doktora intikal ettirebiliyoruz.
Odalarımızda, banyo ve dinlenme
salonlarında çağrı cihazları var ve
kullandığımız an sağlık ekibi yanımıza
geliyor. Buranın tedavi imkânlarıyla
giderilemeyecek düzeydeki
rahatsızlıklarda ise, bir hemşire
refakatinde ambulansla hastaneye sevk
ediliyoruz. Rutin olarak tetkiklerimiz
yapılıyor. Tedavilerimiz takip ediliyor.
BAĞIŞÇIMIZ
“İyi bakılacağımıza eminim,
çünkü anneme nasıl bakıldığını gördüm”
İlk Türk kadın fotoğrafçı Naciye
Hanım’ın (Suman) torunu,
Ankara’nın simgelerinden Hitit
Güneşi’nin yaratıcısı heykeltıraş
Prof. Dr. Nusret Suman’ın yeğeni,
ünlü iktisatçı Prof. Dr. Sencer
Divitçioğlu’nun hayat arkadaşı
ressam Sevgi Divitçioğlu da, 103
yaşında Maltepe Özel Bakım
Ünitesi’nde vefat eden annesi
Nedret Ekşigil gibi eşiyle birlikte
rezidans bağışçısı oldu.
bürokrat eşleri anneme kıyafet
diktiriyordu. Annem, babamdan ayrılıp
İstanbul’a yerleşti. Büyük bir cesaretle
Vehbi Koç’un yeni yaptırdığı Yeni
Han’dan bir yer kiraladı. Hatta Vehbi
Koç, ‘Bunu yapan Türk kadını kim?’ diye
sormuş ve annemle tanışarak tebrik
etmiş. Çünkü o vakitler kadının
çalışması hoş karşılanmıyordu. Annem
İstanbul’da bomba gibi patladı. Çünkü
dayım Nusret Suman’ın müthiş bir
sanatçı çevresi vardı. Bedri Rahmi
Eyüboğlu, Adalet Cimcoz, Peride Celal,
Nazım Hikmet’in eşi Münevver ve daha
niceleriyle ahbap olduk. Orhan Veli’yi,
Sait Faik’i, Abidin Dino’yu tanıdım.
Onuncu sınıftayken kolejden ayrılarak
akademiye girdim. Bedri Rahmi’nin
öğrencisiydim. 1950’de evlendim,
ardından eşimle Paris’e gittik. Orada
sanat tarihi öğrenimi aldım.”
İ
lk Türk kadın fotoğrafçı Naciye
Hanım’ın (Suman) torunu, Ankara’nın
simgelerinden Hitit Güneşi’nin
yaratıcısı heykeltıraş Prof. Dr. Nusret
Suman’ın yeğeni, ünlü iktisatçı Prof. Dr.
Sencer Divitçioğlu’nun hayat arkadaşı
ressam Sevgi Divitçioğlu’nun aile ağacı
birbirinden ilginç yaşam öyküleriyle
yoğrulmuş adeta… Babası Hidayet
Demirkuşak, Atatürk’ün isteğiyle Ankara
Devlet Konservatuvarı’nın müzik dalını
kuran, bugünkü adıyla Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası’nın ikinci kemanı…
Annesi Nedret Ekşigil ise tıpkı Naciye
Hanım gibi hayatın iplerini hep kendi
elinde tutmuş. Darüşşafaka Maltepe Özel
Bakım Ünitesi’nde 103 yaşında hayata
veda eden Ekşigil, pek çok insana nasip
olmayacak bir hayat sürmüş…
İlk kadın fotoğrafçı Naciye Hanım
1930 Ankara doğumlu Sevgi Divitçioğlu, ilk
olarak çocukluğunu ve gençliğini yanında
geçirdiği anneannesi Naciye Hanım’ı
anlatarak söze başlıyor: “Büyükbabam
İsmail Hakkı Bey, bir süre yaşadığı
Viyana'da fotoğrafçılığı öğrenir. İstanbul’a
dönerken fotoğraf malzemelerini de
beraberinde getirerek, o zaman
yaşadıkları Beşiktaş Yıldız'daki Sait Paşa
Konağı’nın çatı katını adeta bir stüdyoya
çevirir. Büyükbabam sayesinde tüm aile
fotoğrafçılığı öğrenir. Fakat büyükbabam,
uzun süre İstanbul'da kalamaz. Birinci
Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, yeniden
cepheden cepheye koşar. Devlet
askerlerin maaşlarını ödeyemediğinden
sürekli evden bir şeyler satılarak, ailenin
geçimi sağlanır. Anneannem yaman bir
kadındı. Bu duruma isyan eder. ’Neden
ben çalışıp evin geçimini
sağlayamayayım?’ der. Ertesi gün
yaşadıkları konağın kapısına “Kadınlar
Fotoğrafhanesi-Naciye” tabelasını asar.
Anneannem bu işten çok para kazanır.
Çünkü kadınların fotoğrafını çeken başka
bir yer yoktur.”
Meşhur terzi Nedret Ekşigil
Kızı Nedret’in evlenip Ankara’ya
yerleşmesi, ardından da doğum yapması
üzerine Naciye Hanım, 1930’da
fotoğrafhanesini kapatır, kendini torunu
Sevgi’ye adar. Anneannesinin 1970’te
vefat ettiğini söyleyen Sevgi Hanım,
annesi Nedret Ekşigil’in ise döneminin
en ünlü terzilerinden biri olduğunu
kaydediyor: “Ankara’da doğdum.
İlkokulu orada okudum. Sonra feryat
figan Bağlarbaşı’ndaki Amerikan
Lisesi’ne yatılı olarak geldim. Tek
çocuktum, çok sevilirdim, bu yüzden
ayrılık herkes için zordu. Kolejdeyken bir
gün annem ziyaretime geldi ve bana
‘Babandan boşanırsam ne dersin?’ diye
sordu. Annem, artık Ankara’da meşhur
bir terziydi. Bütün sefaretler, vekil ve
Darüşşafaka’da kesişen hayatlar
Darüşşafaka Rezidanslarından ilk kez
şimdi Yakacık Rezidans bağışçısı sınıf
arkadaşı Nesrin Yılmaz’ı ziyarete
gittiğinde haberdar olan Sevgi Divitçioğlu,
ardından yaşadığı süreci şöyle anlatıyor:
“Nesrin’le birlikte Rezidansı gezdik. Çok
beğendim. Aklıma hemen annemin yakın
arkadaşı Adnan Bey (Damcı) geldi, çünkü
o çok yalnızdı. Her şeyiyle annem meşgul
olurdu. Onun için broşür aldım. Adnan
Bey, ilkin istemedi ama sonra beni
arayarak, Rezidansı görmek istediğini
söyledi. Ben de götürdüm. Gittiğimiz an
hemen Maltepe Rezidans’ta kendine bir
daire aldı. Ardından annem istedi. Çünkü
muhtaç olduğu zaman bana yük olmak
istemiyordu. Hakikaten de öyle oldu.
Maltepe Rezidans’ta iki seneye yakın
yaşadı. Bakıma ihtiyacı olunca da
Maltepe Özel Bakım Ünitesi’ne
nakledildi. Çok iyi bakıldı. Orada olduğu
için içim hep rahattı. İnternetten annemi
her zaman izliyordum.” Ardından eşiyle
birlikte Yakacık Rezidans’ta daire satın
aldıklarını kaydeden Sevgi Hanım, “Gider
miyiz, bilmiyorum. Ancak annem gibi
hasta olursak tabii ki gideceğiz. Çok iyi
bakılacağımıza da eminim, çünkü
anneme nasıl bakıldığını gördüm” diyor.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
29
BAĞIŞÇIMIZ
“148 yıllık bir müesseseden destek
görmek insanı rahatlatıyor”
Eski İstanbullu, hukukçu ve noter emeklisi Malike Bayülken, kırk yıllık hayat arkadaşı
M. Selçuk Bayülken ile birlikte faaliyetlerini hep takdirle izledikleri Darüşşafaka’nın vasiyet bağışçısı oldu.
E
ski İstanbullu, hukukçu ve noter
emeklisi bir isim Malike Bayülken…
1917’de İstanbul’da doğan
Bayülken,“Annem de babam da İstanbul
doğumludur. Onun için kendimizi eski bir
İstanbullu olarak farz ederiz” diye
başlıyor yaşam öyküsünü anlatmaya…
Çocukluğu Çengelköy’de geçmiş
Bayülken’in: “Çok güzeldi oralar…
Evlerimiz hep bahçe içindeydi. Meyve
ağaçlarımız vardı. Kışları İstanbul’a
inildiğinde anahtar bekçiye bırakılırdı, o
bakardı evlere. Bu kadar emniyetli idi.
İstanbul artık, eski İstanbul değil ve
şimdiki İstanbul’u tanıyamıyorum.”
İlkokulu Çengelköy’de okuyan Bayülken,
ardından bir Fransız mektebine gitmiş,
ortaokulun son sınıfındayken de Kandilli
Kız Lisesi’ne geçmiş. Doktor olmak
isteyen Bayülken tıp fakültesine
müracaat etmiş: “Fakat kadavralarla
çalışma fikri bana fena geldi. O nedenle
hiç başlamadım ve hukuk fakültesine
gitmeye karar verdim.” Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde 1942’de
mezun olan Bayülken, genç bir avukat
olarak çalışma hayatına atılmış: “Ceza ve
boşanma davalarını hiçbir zaman
sevmedim, bu nedenle hep hukuk
davalarına baktım ve bazı müesseselerin
avukatlığını yaptım.”
1967'’de Varşova’da toplanan
Uluslararası Hukukçu Kadınlar
Federasyonu Yönetim Kurulu’nun bir
sonraki toplantılarını İstanbul’da yapmak
istemesi üzerine harekete geçerek, Türk
Hukukçu Kadınlar Derneği’ni kuranlar
arasında yer alan Bayülken, “Hukukçu
kadınlar her zaman bir araya geliyor,
çeşitli etkinlikler yapıyorduk.
Federasyondan böyle bir teklif gelince
yedi arkadaş bir ay içinde derneği kurduk
ve onları davet ettik. Çok muvaffak bir
toplantı oldu. Derneğimiz başlangıçta çok
zayıftı, evlerimizde toplanıyorduk. Şimdi
30
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
"Dalkavuk", "Akla Kara", "Yeni Zengin"
gibi tiplerin yaratıcısı ünlü karikatürist
Cemal Nadir Güler ile iki buçuk yıl evli
kalmış. 1971’de şimdi ki eşi Selçuk
Bayülken ile evlenen Malike Hanım, kırk
yıldır hayatı paylaştığı eşiyle birlikte
faaliyetlerini hep takdirle izledikleri
Darüşşafaka’nın vasiyet bağışçısı olmaya
karar vermiş: “Ailemde Darüşşafaka ile
irtibatı olanlar vardı, Darüşşafaka’dan
yetişmiş hukukçu arkadaşlarım oldu.
Mesela Fettah Aytaç’ı tanıdım. Erkek
kardeşim Seyfettin Öcal, bir ara
Darüşşafaka’da fahri öğretmenlik yaptı.
Yüksek makine mühendisiydi, Amerika’da
okumuştu, geri döndüğünde
Darüşşafaka’da öğretmen eksiği varmış,
o dönemki okul müdiresi ağabeyime teklif
getirmiş. Ağabeyim memnuniyetle kabul
etti. Eşim de Darüşşafaka’ya gönül
vermiş bir insan. Her zaman
Darüşşafaka’ya destek olmamız
gerektiğini söyler. Müessese ile
yakınlaştıktan ve başta nazik, zarif ve
mütevazı bir beyefendi olan Yönetim
Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım olmak
üzere bütün emeği olanları tanıdıktan
sonra Darüşşafaka’nın değeri daha iyi
anlaşılıyor. 148 yıllık bir müesseseden
destek görmek insanı rahatlatıyor.”
bir lokalimiz var, orada toplanıyoruz.
Atatürk’ün ölüm yıldönümü, kadın
haklarının kabulü gibi muayyen günlerde
bir araya geliyoruz” diye anlatıyor.
“Ağabeyim, Darüşşafaka’da fahri
öğretmenlik yaptı”
On beş sene serbest avukatlık yapan
Bayülken, yorulduğunu hissedince
mesleki kariyerine noter olarak devam
etmiş. İki kez evlenen Malike Bayülken,
ilk eşi, “Amcabey”, "Efruz Bey",
Cemal Nadir’in orijinal karikatür
çalışmalarını, çizimlerini içeren arşivini
Darüşşafaka’ya bağışlayan ve
Darüşşafaka Velilerini Arıyor
kampanyasına da destek veren Malike
Hanım, “Her zaman ‘Bir tasarrufum
kalırsa Darüşşafaka’ya bırakayım’ diye
düşündüm. Şimdi bunu
gerçekleştirmenin mutluluğunu
yaşıyorum. Darüşşafaka çok güvendiğim
bir müessese… Çünkü verdiğiniz şeyin
karşılığını görüyorsunuz. Bu nedenle
araştırma gereği bile duymadan bağışçı
oldum” diye sözlerini sonlandırıyor.
BAĞIŞÇIMIZ
“Mal varlığımızı Darüşşafaka’ya
bıraktığımızdan ötürü içimiz çok rahat”
Darüşşafaka Cemiyeti’nin hem
vasiyet hem de rezidans bağışçısı
olarak babası hayatta olmayan,
yetenekli çocukların kaliteli eğitim
almalarına destek veren Sennur Selçuk Öztap çifti, verdikleri
kararın huzurunu yaşıyor.
S
ennur-Selçuk Öztap, Türkiye’nin
eğitim alanındaki sorunlarına
duyarsız kalmayarak, bu sorunların
giderilmesi için çabalayan hayırsever bir
çift. Darüşşafaka Cemiyeti’nin hem vasiyet
hem de rezidans bağışçısı olarak babası
hayatta olmayan, yetenekli çocukların
kaliteli eğitim almalarına destek veren
Öztap çifti, 2008 yılında Yıldız Teknik
Üniversitesi Kampüsü’nde kız öğrenci
yurdu, ardından da İstanbul Sultanbeyli’de
ilköğretim okulu yaptırmış. Sennur Hanım,
1940 İstanbul doğumlu… İstanbul Kız
Lisesi’nden mezun… Hayatını 1959’da
eczacı Selçuk Bey ile birleştirmiş.
Şenesenevler Rezidans’ın bağışçısı
olmalarına karşın evlerinde yaşamayı
tercih eden çiftin Darüşşafaka ile yollarının
nasıl kesiştiğini öğrenmek için kapılarını
çaldık. Selçuk Bey rahatsızlığı nedeniyle
söyleşimize katılamazken Sennur Hanım,
sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
Eğitim alanındaki duyarlılığınızın
sebeplerini bizimle paylaşır mısınız?
Tabii… Ben, Türkiye’nin en önemli
sorununun eğitimsizlik olduğunu
düşünüyorum ve bu duruma gerçekten
çok üzülüyorum. Bu nedenle eşimle
elimizden geldiğince bize iletilen
sorunların çözümü için çaba gösteriyoruz.
Önce Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği (ÇYDD) ile birlikte Yıldız Teknik
Üniversitesi’nde ÇYDD Selçuk-Sennur
Öztap Kız Yurdunu yaptırdık. Çünkü
ÇYDD, İstanbul dışından gelen kızların
barınma konusunda zorluk çektiğini bana
iletti. Ardından da anaokulu sorunu yoğun
olan Sultanbeyli’de yine adımızı taşıyan
bir ilköğretim okulu yaptırdık. Okulun,
çok güzel bir ana sınıfı ve kütüphanesi de
var. Her ay anneleri eğitmek için uzman
konukların katılımıyla toplantılar
düzenliyoruz.
Peki, Darüşşafaka ile yolunuz nasıl
kesişti?
Darüşşafaka, çocukluğumdan beri
bildiğim bir müessesedir. Lise yıllarımda
Darüşşafaka Lisesi ile beraber
münazaralar yapardık. Darüşşafaka’nın
babası hayatta olmayan, ihtiyaç sahibi
çocukların geleceğini eğitimle
değiştirmesini her zaman takdir
etmişimdir. Bunun yanı sıra göz
hastalıklarına yönelik çalışmaları bilimsel
çevrelerce hâlâ takdir gören amcam Ord.
Prof. Dr. Hasan Ziya Gün’ün de
Darüşşafaka’ya bağış yaptığı aile içinde
konuşulurdu. Amcam, İstanbul
Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz
Ana Bilim Dalı’nın kurucuları arasında yer
alıyor. Rahatsızlığından kısa süre önce
Atatürk’ün göz muayenesi için
Almanya’dan çağrılan iki hekime başkanlık
yapmış. Onu 1941’de kaybetmişiz.
Darüşşafaka’nın bağışçısı olmanın benim
için böyle özel bir anlamı da var. Tüm mal
varlığımızı Darüşşafaka’ya bıraktığımızdan
ötürü içimiz çok rahat… Çünkü orada
eğitim gören çocukların her hallerinden
çok iyi bir eğitim aldıklarını görüyoruz.
Bundan sonra da sahip olacağımız her şeyi
Darüşşafaka’ya bırakacağız.
Şenesenevler Rezidans’ın da
bağışçısısınız. Bu tercihinizin
nedenlerini bizimle paylaşır mısınız?
Tabii… Dört sene önce eşimle beraber
daha ileriki yaşlarımızı güvence altına
almak için bu kararı verdik. Şu an kendi
ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz ama
gelecekte ne olacağını kimse bilemez.
Eğer gün gelir de kendimize yetemezsek
yaşantımıza Şenesenevler Rezidans’ta
devam edeceğiz. Yani benim için orası bir
güvence olarak duruyor. Fevkalade güzel
bir yer. Öyle ki bütün arkadaşlarıma
tavsiye ediyorum, hatta götürüp
gezdirdiğim iki arkadaşım da üye oldu.
Eşim on iki senedir Parkinson hastası
olduğu için rezidanslardan sağlık hizmeti
alıyoruz. Zaman zaman Maltepe Fizik
Tedavi Merkezi’nden de yararlanıyoruz.
Çok modern bir tesis… Görevli personel
çok ilgili ve şefkatli… Bu noktada da
Darüşşafaka’yı kutluyorum.
Aynı zamanda da ressamsınız. Resme
olan yeteneğinizi nasıl keşfettiniz?
Halam Jale Gün, ressamdı. Yakın
oturduğumuz için onun resim
çalışmalarını izleme şansım oldu. Babam
da güzel resim yapardı. Sanırım biraz
aileden gelen bir kabiliyetim var.
Evlendikten sonra önce Devrim Erbil’in
atölyesine gittim. Ardından da Mahir
Güven ile İnci Eviner’le çalıştım. Şu an ise
Mahir Güven atölyesine devam
ediyorum. Bugüne kadar
“Köprüler”,“Maskeler” ve
“Kelebekler” adı altında dört sergi
açtım. Son sergimin tüm gelirini de
Darüşşafaka’ya bağışladım.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
31
BAĞIŞÇIMIZ
“Ne Amerika’da ne de Avrupa’da
böyle bir yer gördüm”
çocukların hepsi memleketine dönerek,
faydalı görevler üstlenirdi. Eşim de alakası
olmadığı halde Petrol Ofisi’ni kurdu.
Hükümet ona bu görevini verdiğinde eşim,
“Petrol, dünyada hükümetleri deviren bir
güçtür. Onun için bana yüzde yüz emniyet
edecekseniz, bu görevi kabul ediyorum.
Çünkü bütün şirketler aleyhimde
çalışacaklardır” dedi. Eşim, bir Türk petrol
şirketinin kurulmasını istemeyenlerle
verdiği mücadele sonunda ülser oldu ve
genç yaşta hayatını kaybetti. Otuza
varmadan, iki çocuğumla dul kaldım. Uzun
yıllar evlenmedim. Ardından Daniş Bey
(Tunalıgil) karşıma çıktı. Çocuklarım
yüksek tahsil için Avrupa’ya gitmişti. Onlar
da evlenmemi istiyordu. Böylece Daniş Bey
ile evlendim.
Y
edi yıldır yaşamını Maltepe
Rezidans’ta sürdüren Feruze
Tunalıgil, Darüşşafaka
misyonuna yürekten inanlardan...
“Darüşşafaka Velilerini Arıyor” programı
çerçevesinde yaptığı bağışlarla
Daçkalıların velisi olan Tunalıgil, piyanist
Gülsin Onay’ın Darüşşafaka yararına
konser vermesine de ön ayak oldu.
Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
1917 İstanbul doğumluyum. Nüfusta adım
Feruze ama herkes beni Ferzane olarak
tanır. Ankara’da Atatürk’ün lisesinden
mezun oldum. Bizim kuşak, liseyi
bitirdiğinde bir üniversite mezunu gibiydi.
Bugünkü gibi değildi. Şimdiki gençlere bir
ülkenin merkezi hükümetini sorsam
bilmez ama ben hâlâ dünyadaki tüm
merkezi hükümetleri biliyorum. Liseden
sonra hemen evlendim. Birinci zevcem çok
kıymetli bir zattı. Petrol Ofisi’ni kuran
Talha Sabuncu… Anadolulu bir genç
adam… Bizim sevdiğimiz o ilk
zamanlarında Amerika’da okumuş,
ardından da memlekete dönmüştü.
Atatürk’ün döneminde yurt dışında okuyan
32
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
Daniş Tunalıgil, 1975’te Viyana
Büyükelçisiyken ASALA tarafından
öldürüldü. O süreci bizimle paylaşır
mısınız?
Tabii… ASALA’yı hiç affetmiyorum,
sadece eşimi öldürdükleri için değil,
eşimin öldürüldüğü yıl boyunca on altı
hariciye memurunu öldürdüler. Bunların
altısı büyükelçi… Eşim, 22 Ekim’de
öldürüldü. Ben, 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı için alışverişe çıkmıştım.
Sefarette davet verecektik, hazırlıkları
yapıyordum. Geri geldiğimde kapıda
Müsteşar bey, beni karşıladı. Gayritabii
buldum. Müsteşar bey, “Hanımefendi,
sizinle biraz konuşabilir miyiz?” deyince,
“Daniş’e bir şey mi oldu” dedim, çünkü o
sıralar öldürülmeler başlamıştı. Evet,
korktuğum gibi olmuştu. Müsteşar bey,
bana durumu anlattı. “Burada mı?” diye
sordum. “Evet” dedi. “Müsaade
ederseniz gidip elini öpeyim” dedim.
Çocuğumun babasına böyle veda ettim.
Daniş Bey’den bir kızım vardı. Biz, mesut
bir aileydik. Çok yazık oldu.
Sonra ne yaptınız?
Avusturyalı yetkililer, ülkelerinde işlenen
bu cinayeti kendilerine büyük bir günah
olarak kabul etti. Dönemin reisicumhuru
ve eşi beni hiç yalnız bırakmadı. Eşim
öldürüldükten sonra sefaretten ayrılıp,
küçük bir apartman dairesine taşındım.
Daniş Bey’den olan kızım mektebe
gidiyordu. Kızımın o yılı bitirmesini
ardından da Türkiye’ye dönmeyi
düşünüyordum. Bir gün telefonum çaldı.
Bizzat reisicumhurun kendisi… Dedi ki,
“Sizin kızınız artık bizim kızımızdır.
Müsaade ederseniz, dört senelik
üniversite öğrenimini biz üstlenmek
istiyoruz.” Kızım da okulundan memnun
olduğundan bu teklifi kabul ettim. Kızım
oradan mezun oldu, sonra Amerika’ya
gitti. Altı lisan bilirdi. Üç yıl önce vefat
etti.
Maltepe Rezidans’ta yaşamaya nasıl
karar verdiniz?
İlk eşimden iki çocuğum var. Biri New
York, diğeri de Lozan’da yaşıyor. Onların
yanında yaşamayı düşündüm ilk önce…
Sonra burayı gelip gezdim. Ben, dünyayı
görmüş bir kadınım. Hem kendim çok
seyahat ettim hem de sefirelik hayatımda
büyük sefaretlerde bulundum. Ne
Amerika’da ne Avrupa’da böyle bir yer
gördüm. Olsa bile bizim yaptığımız bağış
miktarıyla dünyanın hiçbir yerinde böyle
bir hizmet alamazdık. Bir sefire olarak
bunu söylüyorum. Rezidansta günlerim
huzurlu geçiyor. Yaşımdan ötürü
düzenlenen etkinliklere artık çok fazla
katılamıyorum ama çok iyi briç oynarım.
Arkadaşlarımla briç oynuyorum. Bol bol
film izliyorum.
Darüşşafakalı öğrencileri nasıl
buluyorsunuz?
Fevkalade… Ne kadar terbiyeli
yetiştiriyorlar. Geçtiğimiz günlerde bir
öğrenci buraya geldiğinde yanıma
oturdu. Ne olmak istediğini sordum.
“Hariciyeci” dedi. Tam yerine
oturduğunu söyledim. Ne yapması
gerektiğini sordu. Ben de ona fazla
abartmadan Türkiye’nin güzel
hareketlerini ve taraflarını anlatmasını
tavsiye ettim.
BAĞIŞÇIMIZ
Üreterek değerlenen yaşamlar
Belğı ve Kazım Paksoy çifti, Maltepe Rezidans’ta yaşamaya karar verince yaşadıkları evlerini kapattılar,
kendileri için çok önemli olan kitaplarını Darüşşafaka Kütüphanesi’ne bağışladılar. Şimdi bağışlarının doğru
yerlere harcandığından, kitaplarının da okunduğundan emin keyifle yaşamlarını sürdürüyorlar.
B
elğı Paksoy, 1938 yılında
Ankara’da doğmuş.
Ankara Kız Lisesi’nden
sonra, Ankara Dil Tarih Coğrafya
Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı
Bölümü’nde okumuş. 1958-1959
yıllarında da Tiyatro
Enstitüsü’ne devam etmiş. 1963
yılında Kazım Paksoy’la evlenen
Belğı Hanım ve Kazım Bey’in iki
çocukları olmuş. Belğı Hanım
çocuk sahibi olduktan sonra da
çalışmalarına ara vermeden
devam etmiş. Çeviriler yapmış.
On yıl öncesine kadar Gösteri ve
Milliyet Sanat dergileri için Rus
tiyatrosuyla ilgili Rus
sanatçılarla söyleşiler yapmış.
Bu söyleşileri yedi yıl öncesine
kadar da TRT 2 için yapmaya
devam etmiş. Eşi Kazım Paksoy
ize uzun yıllar Hazine ve Dış
Ticaret Müsteşarlığı’nda
Anlaşmalar Genel Müdürü
olarak görev yapmış.
Rus edebiyatı ve tiyatrosunda
sizi çeken neydi?
Her şeyden önce daha az ulaşılır
olmasıydı. İkincisi çocuklarımı
belli bir yaşa getirdikten sonra
daha çok boş zamanım oldu ve
bu nedenle de bulunduğum
ülkeyle daha fazla haşir neşir
olma fırsatı yakaladım. Her
gittiğim ülkede tiyatro merakımı tatmin
ediyordum çünkü gittiğim ülkelerin dilini
biliyordum. Moskova’ya tayin olmadan
önce Türkçeden İngilizceye şiirler
çevirmiştim. Ayrıca 1976 yılında
dilimizden İngilizceye çevirdiğim,
“Ölümsüzlük Otu” adlı şiir Amerika’nın
200. kuruluş yıldönümünde Dünya
Ozanlar Kongresi’nde açılış bildirgesi
olarak okundu. Bu bana çok değişik, çok
ulaşılmaz bir şeyin içine düşmüşüm hissi
verdi. Çok büyük bir fırsattı benim için.
Başarılı bir diplomat: Kazım
Paksoy
Kazım Paksoy, Hazine ve Dış
Ticaret Müsteşarlığı’nda
Anlaşmalar Genel Müdürü
olarak uzun yıllar görev yapmış
ardından da Moskova
Büyükelçiliği’nde Ekonomi ve
Ticaret Başdanışmanlığı
görevinden emekli olmuş.
Paksoy, 1928 yılında Bursa
Gemlik’te doğmuş. Yurt dışına
ilk kez doktorasını yapmak
üzere Fransa’ya gitmiş. Ülkeye
döndüğünde Dış Ticaret
Müsteşarlığı’nda çalışmaya
başlamış. Bir dönem özel
sektörde de görev almış. “Çok
ülke gezdim” diyen Kazım
Paksoy bu ülkelerde iyi iletişim
kurabilmek için dil bilmek
gerektiğini söylüyor.
Rusçayı edebi anlamda
değerlendirmenizi istesem, neler
söyleyebilirsiniz?
Edebiyat edebiyattır aslında. Dünya
şaheserleri her dilde yaratılmıştır. Edebi
anlamda herhangi bir ayrıcalık
söylemeyeceğim ama Rus klasiklerini ve
Rus çağdaş yazarlarını, kişisel olarak
üstün tutmaktayım. Elbette ki Çehov’la
Shakespeare’i edebi anlamda
karşılaştırmak hem bana düşmez hem de
böyle bir şey yapılamaz.
Yurt dışında yaşadıklarınızı ve
gördüklerinizi Türkiye ile
kıyasladığınızda ortaya sizce
ne çıkıyor?
Avrupa’da yaşamak insana
çeşitli kazanımlar sağlıyor
elbette. Oradaki yaşam
koşullarını görünce, keşke
bunlar bizde de olsa diyorsunuz.
Avrupa Birliği’ne girmeyi
istememizin temel nedeni de
zaten bu.
Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nı nasıl
buluyorsunuz?
Okul gerçekten çok güzel. Öğrencilerin
oradaki pırıl pırıl hallerini görünce çok
sevindim açıkçası. Aldıkları eğitim
oldukça kaliteli. Çok kabiliyetli ve bir o
kadar da başarılı çocukların
Darüşşafaka’da eğitim alıyor olmaları,
ülkemiz için büyük ve önemli bir hizmet.
Bunu düşündükçe manevi haz
duyuyorum.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
33
BAĞIŞÇIMIZ
M
Güzelliğin sırrı huzurda…
ine Seçkinöz, 81 yaşında,
Ankara doğumlu ve emekli
öğretim üyesi. Ankara Gazi
Üniversitesi Mesleki Eğitim
Fakültesi’nden resim öğretmeni olarak
mezun olmuş. Yaklaşık otuz yıl
çalıştıktan sonra, 1988 yılında emekli
olmuş. Mine Hanım’ın Darüşşafaka
camiası içinde ayrı bir yeri var. Çünkü
Mine Hanım, 2004 yılında vefat eden
Türkiye bürokrasisinin kilometre
taşlarından Darüşşafakalı Necdet
Seçkinöz’ün elli yıllık hayat arkadaşı...
1927’de İstanbul’da doğan Necdet
Seçkinöz, orta ve lise öğrenimini
Darüşşafaka’da tamamladı. Ardından İTÜ
İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Kırk yıllık
devlet hizmeti hayatında Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarlığı,
Başbakanlık Müsteşarlığı ve
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği gibi
görevler üstlendi. “Bürokratların
bürokratı”, “Bürokrasinin piri”, “9.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in
sağ kolu”, “Devlet geleneğini en iyi bilen
bürokrat” sıfatlarıyla anıldı. Eğitimle
kendi hayatını değiştiren Darüşşafaka ile
bağlarını hiçbir zaman koparmayan
Necdet Seçkinöz, tüm mal varlığını
Darüşşafaka’ya bağışlayarak başka
çocukların hayatının değişmesi için ışık
yaktı. Necdet Seçkinöz, ömrünün son
yıllarını da Darüşşafaka Rezidanslarında
geçirdi. Eşinin vefatından sonra Yakacık
Rezidans’ta yaşamayan Mine Hanım,
Rezidansta huzur bulduğunu söylüyor.
Sağlığınız için neler yapıyorsunuz?
Rezidansta yaşamanın bu anlamda
size kattığı faydalar nelerdir?
Şanslıyım ki burada her tür yemeği
istediğimiz zaman bulabiliyoruz. Spora
hep önem verirdim. Her sabah eğitmen
eşliğinde düzenli egzersizler yapıyoruz.
Ben ayrıca her gün yarım saat yürürüm.
Yapılan tüm gezilere de katılıyorum.
Eğitiminiz için akademiyi seçişinizde
neler etken oldu?
Bu mesleğe biraz tesadüfen de girmiş
olsam, sonrasında çok sevdim. Çünkü
gençleri ve öğrencileri çok değerli
34
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
Sağlıklı bir yaşamın
sırrını spor, sanat ve
dostlukta bulduğunu
söyleyen Mine
Seçkinöz, Yakacık
Rezidans’ın pozitif
simalarından birisi...
buluyordum. Bunu güzel sanatlarla
birleştirince benim için ortaya çok keyifli
bir hayat çıktı.
Siz halı desenleri konusunda uzman
birisiniz. Bugünkü modern motifli
halıları nasıl buluyorsunuz?
Bugünküler biraz fabrikasyon, açıkçası
onları çok beğendiğimi
söyleyemeyeceğim. Bir halı her şeyden
önce mobilyanın altında yer alır. Bu
nedenle o bir fondur. Hem mobilyayı hem
de mobilyanın ihtişamını ortaya
çıkartmalıdır. Renkleriyle mobilyaları
geride bırakmamalıdır. Gerçek Türk
halıları çok özenlidir, desenleri çok büyük
ve çok parlak değildir. Çünkü desen
gözünüze çok çarparsa, gözünüz yorulur.
Hâlbuki Türk halıları çok ince, zarif ve
uyum içindeki desenlere sahiptir. Bütün
Türk halıları çok renklidir ama geçişleri
de çok yumuşaktır, halının kaç renkten
yapıldığını bile fark etmezsiniz. Bu gözü
yormamak ve estetik adına düşünülmüş
önemli detaylardandır. Ne yazık ki
günümüzde estetik değerleri kaybetmiş
durumdayız. Umarım bu çöküntüden
mümkün olan en kısa sürede ve en az
hasarla çıkabiliriz.
Darüşşafaka Eğitim Kurumları
hakkında neler düşünüyorsunuz?
Emekli bir öğretim görevlisi olmanız,
bu alanda bir duygusal bağ yaşamanıza
neden oldu mu?
Evet, bu nedenle çok mutluyum.
Öğrencilerin en son teknolojiyi kullanarak
eğitim gördüğünü bilmek, bizi çok
gururlandırıyor. Hem yabancı dil
öğrenmeleri hem de güzel sanatlar
alanında aldıkları eğitim beni mutlu ediyor.
Burada yetişen öğrenciler başarılarını
hayatta daha kolay ispat edebiliyor.
Darüşşafaka bu nedenle takdir ettiğim bir
kurum. İlerleyen yıllarda yoluna aynı
ivmeyle devam edeceğine de inanıyorum.
BAĞIŞÇIMIZ
“Hep yaşlanınca
ne olacağım korkusu içindeydim”
Darüşşafaka’nın vasiyet bağışçısı
Mübeccel Çadırcıoğlu, “Bir şarkı
vardır bilir misiniz? ‘Titrerim
mücrim (suçlu) gibi baktıkça
istikbalime…’ Ben de hep
yaşlanınca ne olacağım korkusu
içindeydim. ‘İhtiyarlayınca ne
yaparım?’ diye düşünürdüm.
Çünkü çok paranız olsa bile o
parayı kullanacak insanınız yoksa
para işe yaramıyor. İşte
Darüşşşafaka Yakacık Rezidans’ı
gördüğümde bu korkum sona
erdi” diyor.
D
arüşşafaka’ya bağış yapmanın bir
yolu da vasiyet bağışında
bulunmak… Kişinin vefatı
durumunda geçerlilik kazanan bir bağış
türü olan vasiyet bağışında; vasiyetçi
yaşadığı sürece mallarını dilediği şekilde
değerlendirebiliyor, satabiliyor veya
vasiyetinden vazgeçebiliyor. Hayırsever
Mübeccel Çadırcıoğlu da Darüşşafaka’nın
vasiyet bağışçıları arasında yer alıyor.
Önce rezidans bağışçısı olan Çadırcıoğlu,
Darüşşafaka’nın rezidanslarda verdiği
hizmeti o kadar takdir ediyor ki ardından
vasiyet bağışında da bulunuyor.
Şenesenevler Rezidans’ta dairesi olan
Çadırcıoğlu, istediği zaman orada kalsa da
evinde yaşamayı sürdürüyor.
Rumeli’den İzmir’e göç etmiş bir ailenin
çocuğu olarak 1937’de dünya gelen
Mübeccel Hanım’ın adını, 1930 yılında
Türkiye güzeli seçilen Mübeccel
Namık’tan aldığını öğreniyoruz,
sohbetimizin başında: “O yıllarda
Mübeccel isminde biri Türkiye güzeli
seçilmiş. Babam da kızım olursa adını
Mübeccel koyacağım demiş.” Babasını üç
yaşındayken yitiren Mübeccel Hanım, “O
nedenle Darüşşafaka’nın babası hayatta
olmayan çocuklara verdiği hizmet benim
için ayrı bir anlam taşıyor” diyor. İlk ve
ortaöğrenimini İzmir’de tamamladıktan
sonra Ankara Üniversitesi Dil Tarih
Coğrafya Fakültesi’ne devam eden
Mübeccel Hanım, “Fakat o alanda hiç
çalışmadım. Eşim inşaat yüksek
mühendisi idi. 1960’lı yıllarda birlikte
Ereğli Demir-Çelik Fabrikası’nda çalıştık.
Ardından da İstanbul’a yerleştik” diye
özetliyor yaşam öyküsünü… Mübeccel
Hanım, Darüşşafaka’nın yolunun uzun
yıllar yönetim kurulunda bulunduğu
Darülaceze Vakfı için huzurevlerine
yönelik incelemeler yaparken kesiştiğini
anlatıyor: “1990’lı yıllardan 2000’li yılların
başına kadar Darülaceze Vakfı’nın
yönetim kurulundaydım. Vakıf olarak bir
huzurevi yapmaya karar verdik. Ardından
da ben, Türkiye’deki mevcut huzurevlerini
etüt etmekle görevlendirildim.
Darüşşafaka ile o zaman tanıştım. Yakacık
Rezidans, yeni hizmete açılmıştı, etüt için
oraya gittim, çok beğendim. Bizim
neslimiz büyüklerine çok saygılıydı.
Aslında iki arada kalmış bir nesiliz biz...
Hem çocuklarımız hem de annelerimiz
için çok fedakârlık yaptık. Vefat edene
kadar annem benimle yaşadı. Benim
çocuğum yok. Bir şarkı vardır bilir
misiniz? ‘Titrerim mücrim (suçlu) gibi
baktıkça istikbalime…’ Ben de hep
yaşlanınca ne olacağım korkusu
içindeydim. ‘İhtiyarlayınca ne yapacağım?’
diye düşünürdüm. Çünkü çok paranız olsa
bile o parayı kullanacak insanınız yoksa
para işe yaramıyor. İşte Yakacık
Rezidans’ı gördüğümde bu korkum sona
erdi. Harika bir yerdi, orada rahat rahat
yaşabilirdim. Eşimle beraber düşündük ve
her şeyimizi Darüşşafaka’ya bırakmaya
karar verdik. Böylelikle hem
yaşlandığımızda ne olacağımız
korkusundan kurtulduk hem de
çocuklarımıza, dolayısıyla da
memleketimize bir hayrımız olsun
istedik.”
Darülaceze Vakfı’ndaki görevi nedeniyle
pek çok huzurevini inceleme fırsatı bulan
Mübeccel Hanım, Darüşşafaka’dan daha
iyi hizmet verenini görmediğini
vurguluyor: “Darüşşafaka’ya bir kere
bağış yapıyorsunuz ve bu yaptığınız bağış
karşılığında bir daha ne su ne elektrik ne
ısınma için para ödüyorsunuz.
Çamaşırınız yıkanıyor, ütüleniyor,
yemeğiniz önünüze geliyor. Sağlık
konusunda ömür boyu güvence altına
alınıyorsunuz. Türkiye’de daha iyisi yok.”
Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nı da
gezen ve çok etkilenen Mübeccel Hanım,
şu görüşleri dile getiriyor: “Mükemmel
çocuk yetiştiriyorlar. Her çocukla bire bir
ilgileniyor. Sanki orada her çocuk tek
kişilik eğitim alıyor. Öğrencilerin bir vals
gösterisini izledim, hüngür hüngür
ağladım ve dedim ki; ‘Çok rahat öleceğim,
çünkü çok güzel bir şey yaptım, dünyaya
boşu boşuna gelmiş olmayacağım. Hiç
değilse çalışıp kazandıklarım iyi bir yerde,
iyi bir şekilde kullanılacak.’ Orada okuyan
çocukları her gördüğümde helal olsun
diyorum, neyim var neyim yok hepsi
Darüşşafaka’ya helal olsun.”
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
35
BAĞIŞÇIMIZ
Hocaların hocası Bedia Akarsu:
“Darüşşafaka, örneği olmayan
nadide bir okul”
“Öğrencilerimin arasında Darüşşafaka’da öğretmenlik yapanlar oldu. Onlar vasıtasıyla Darüşşafaka’yı
yakından tanıyorum. Bütün çocuklar pırıl pırıl. Darüşşafaka’da gerçekten aydın bireyler yetişiyor.”
B
edia Akarsu, 27 Ocak 1921'de
İstanbul’da dünyaya geldi.
Yükseköğrenimini 1943’te mezun
olduğu İstanbul Üniversitesi Felsefe
Bölümü’nde yaptı. Aynı bölümde
gerçekleştirdiği dil, kültür ve ahlak
felsefesi alanlarındaki akademik
çalışmalarıyla düşünce ve bilgi
dünyamıza büyük katkıda bulundu.
Akarsu, 1960’ta “Max Scheler’deki Kişilik
Problemi” adlı çalışmasıyla doçent,
1968’de ise profesör oldu. Ahlak
Felsefesi, Çağdaş Felsefe Akımları,
Felsefe Tarihi Semineri gibi dersler
veren Akarsu, İstanbul Üniversitesi
Felsefe Bölüm Başkanlığı yaptı ve
1984’te emekliye ayrıldı. Emekli olduktan
sonra da bilgi ve deneyimlerini
aktarmaya devam eden Akarsu,
Çukurova Üniversitesi Felsefe Grubu
Öğretmenliği Bölümü’nün kurucuları
arasında yer aldı. 1990-1996 yılları
arasında İstanbul Üniversitesi Atatürk
Enstitüsü’nde doktora öğrencilerine ders
veren Akarsu’nun çalışma enerjisini hiç
yitirmediği şu sözlerinden anlaşılıyor:
“Öğrencilerimin çoğu felsefe
bölümlerinde ya başkan ya da profesör
oldu. Birkaç yıl öncesine kadar onlara
katılıyordum. Kütüphanemi Muğla
Üniversitesi’ne bağışladım. Bütün
ömrüm gençler arasında geçti. Gençler
arasında olmayı seviyorum. Artık bildiri
veremiyorum ama çağırdıkları zaman
gidip, yardımcı olmaya çalışıyorum.”
Şenesenevler Rezidans’ta kalmayı
neden tercih ettiniz?
Darüşşafaka’yı oldu bitti yakından takip
ederdim. Öğrencilerimin arasında
Darüşşafaka’da öğretmenlik yapanlar
oldu. Onlar vasıtasıyla Darüşşafaka’yı
yakından tanıyorum. Bütün çocuklar pırıl
pırıl, gerçekten aydın bireyler yetişiyor.
Bana göre dünyada örneği olmayan
nadide bir okul. On yedi yıl önce
Darüşşafaka’ya vasiyet bağışı yapmıştım.
Vefatımdan sonra tüm varlığım
Darüşşafaka’nın olacaktı. Zaten o
dönemde Darüşşafaka’nın böyle bir
hizmeti yoktu. Yakacık Rezidans
yapılırken zamanın müdürü beni orada
kalmaya davet etti, gezdim ve bayıldım.
İstanbul tarafında, okulun yakınında
olsaydı hemen giderdim. Ama o
dönemde üniversitede dersler
veriyordum ve sürekli gidip
geliyordum. Şenesenevler
Rezidans yapılınca hemen
geldim. Geldiğime de çok
memnunum. Çok isabetli
36
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
bir karar verdim. Her zaman dinlenmeye
Gökova’ya gider, bildiğimiz bir otelde
kalırım. Oradayken burayı özledim. “Artık
burası evim” diye düşündüm. Biraz da
yazı yazmaya devam edebilmek için
Darüşşafaka’ya geldim, çünkü daha rahat
olacaktım. Belli bir yaşa geldik ve pek
fazla kimsem de kalmadığı için yalnızlık
hissettim. Rezidansın personeli en
büyüğünden en küçüğüne kadar çok iyi.
Bir kere hepsi genç, güzel ve sevimli.
Yaşlılar için bu çok önemli. Herkese aynı
muameleyi yapıyorlar. Ayrımcılık yok.
Herkesle aynı şekilde ilgileniyorlar ve
herkesle güler yüzlü konuşuyorlar.
Candan çalışıyorlar.
Rezidansı tercih etmenizde
Darüşşafaka’nın hangi yönü etkili
oldu?
Darüşşafaka babası hayatta olmayan
çocuklara eğitim vermek için kurulmuş
köklü bir kurum. Çocukları küçük yaşta
alarak, çok kaliteli bir eğitim veriyor.
Türkiye’de en kaliteli eğitim veren
kurumlar arasında yer alıyor. Eğitim
sistemi ülkemizde ne yazık ki çok
ilerleme kaydetmemiş durumda. Bence
tümden değişmeli. Darüşşafaka, eğitim
seviyesini hiçbir zaman düşürmedi.
Darüşşafaka’nın eğitim sisteminin güzel
oluşu resme, müziğe ve spora önem
vermesinden kaynaklanıyor.
Ezbere dayalı değil. Sanat da eğitimin
içine girmiş. Türkiye’deki okullarda en az
resim ve müzik derslerine önem verilir.
Ben, Atatürk’ün döneminde liseyi
bitirdim. Benim öğrenci olduğum yıllarda
sanata okullarda önem verilirdi.
Sistemler gittikçe değişti ve ezbere dayalı
bir sistem oluştu. Darüşşafaka’da yetişen
gençler, her sanatla ilgililer.
Zaten içinde sanat olduğu zaman
eğitimin de kalitesi artıyor.
BAĞIŞÇIMIZ
Darüşşafaka’da öğretmendi,
şimdi Rezidans sakini
S
emiha Büyüköğüt, Darüşşafaka’nın
yetiştirdiği öğrencileri dünyanın en
saygın isimleri haline getirdiğine
inananlardan. Seksen yedi yaşında olan
Büyüköğüt, Darüşşafaka Lisesi’nden
emekli olmuş bir öğretmen. 1950 yılında
İstanbul Üniversitesi Türkoloji
Bölümü’nden mezun olan Büyüköğüt,
ardından Darüşşafaka’ya geçmiş.
Büyüköğüt’e neden öğretmen olmayı
seçtiğini soruyoruz. “Benim yaradılışımda
çocuk sevgisi var. Hâlâ eski
öğrencilerimle görüşüyorum, onlar benim
nazarımda hiçbir zaman büyümüyor. Hâlâ
yıllıklara bakar eski günlerimi yâd
ederim.”
Darüşşafaka Lisesi’nde geçirdiğiniz
günleri ve bir öğretmen olarak
Darüşşafaka Lisesi’ni anlatır mısınız?
Darüşşafaka Lisesi’nde öğrencilerimle
beraber gerçekten de çok güzel günler
geçirdik. Her öğretmenin ders dışında bir
görevi vardı. Ben tiyatroyu çok sevdiğim
için tiyatro koluna bakardım.
Çocuklarla beraber güzel oyunlar
Darüşşafaka’ya
yıllarını vermiş bir eğitimci
Semiha Büyüköğüt...
Küçük yüreklere yıllarca
umut aşılayan
Büyüköğüt, emekliliğin keyfini
Yakacık Rezidans’ta sürüyor.
Yaşam alanını hobi salonunda
yaptığı birbirinden keyifli
ürünlerle zenginleştiren
Büyüköğüt, “Bence
Darüşşafaka sadece
İstanbul’un ve Türkiye’nin değil,
dünyanın en iyi okullarından
biridir” diyor.
sergilerdik ve oyunlarımız çok başarılı
olurdu. Darüşşafaka bambaşka bir
okuldur, çok mükemmel öğrencilere
sahiptir. Son sınıfta en iyi nota sahip olan
öğrenci, Amerika’ya gönderilirdi. Bence
Darüşşafaka sadece İstanbul’un ve
Türkiye’nin değil, dünyanın en iyi
okullarından biridir.
“Duygusal bağ benim için önemli”
Darüşşafaka’da öğretmenlik yapmamın
yaşamak için burayı seçmemde etkisi çok
büyük. Darüşşafaka ile aramda zaten
yıllardır süregelen duygusal bir bağ var.
Ayrıca biz artık kendimize bakacak
durumda değiliz. Samimi olarak
söylüyorum, Allah tüm yaşlılara burada
yaşamayı nasip etsin.
Rezidansta bir gününüz nasıl geçiyor?
Benim ziyaretçilerim çok fazla.
Arkadaşlar, akrabalar hep beni görmeye
gelirler. Mesela geçen gün
ziyaretçilerimle birlikte on sekiz
kişiydik. Seyahat etmeyi de çok severim.
Hiç boş durmazdım, çok faaldim
eskiden. Eşim hep, “Otur da yüzünü
göreyim” derdi. İyi bir arkadaş
ortamımız var, çok memnunum burada
olmaktan. Yirmi dört saat doktor ve
hemşire hizmeti mevcut. Bu yüzden
Darüşşafaka bambaşka. Bol bol kitap
okuyor, yürüyüşler yapıyorum.
Bacaklarım çok ağrıdığı için yürüyüşler
iyi geliyor. İyi ki buradayım.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
37
SAĞLIK
Rezidanslarda sağlıklı yaşam
Darüşşafaka Sağlık Ekibi’nin amacının rezidans üyelerine sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sunmak olduğunun
altını çizen Darüşşafaka Maltepe Özel Bakım Ünitesi Kurum Müdürü Dr. Can Bostancı,
Darüşşafaka Rezidanslarındaki sağlık hizmetini dergimiz için kaleme aldı.
D
arüşşafaka Cemiyeti, hayırsever
insanların bağışlarıyla babası
hayatta olmayan, maddi
olanakları yetersiz ve yetenekli 800’ü
aşkın çocuğun eğitimini temin ederken,
bağış yapanlara da sağlık güvencesi,
kaliteli bir yaşam ve huzurlu bir birliktelik
sağlamak amacıyla Yakacık Rezidans,
Maltepe Rezidans, Şenesenevler
Rezidans, Urla Rezidans, Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi ile Özel Bakım
Ünitesi’ni faaliyete geçirmiştir. Bunun
sonucunda hayırsever bağışçılarımız
yaptıkları bağışla Darüşşafaka
Cemiyeti’nin açtığı rezidanslarda sağlık
hizmeti alıyor. Bu hizmet doktor,
başhemşire, hemşire, fizyoterapist,
laborant, psikolog, diyetisyen, sosyal
hizmet uzmanı, sertifikalı bakım elemanı,
teknik personel, güvenlik ve idari
kadroyla bir ekip ruhu içinde veriliyor.
En yeni tedavi olanakları rezidanslarda
Yakacık Rezidans’ta 1997 yılından beri 89
üyemize, Maltepe Rezidans’ta 2004
yılından beri 109 üyemize, Şenesenevler
Rezidans’ta 2007 yılından beri 78
üyemize, Urla Rezidans’ta ise 2007
yılından beri 75 üyemize hizmet veriyoruz.
Rezidanslarımızın her birinde dört doktor,
bir başhemşire, bir sorumlu hemşire,
sekiz hemşire, altı sertifikalı bakım
elemanı, bir fizyoterapist, bir diyetisyen,
bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı, bir
konsültan dahiliye ve bir konsültan
psikiyatri ile hizmet sunuyoruz.
Rezidanslarda yaşayan üyelerimize,
doktor, hemşire ve sağlık personelinden
oluşan ekibimiz, 7 gün 24 saat hizmet
veriyor. Her gün doktor ve
hemşirelerimiz, üyelerimizin sağlık
muayenelerini yapıyor, düzenli aralıklarla
kan tahlillerini alıyor ve gereğinde
röntgen filmleri çekilerek, kontrollerini
gerçekleştiriyor. Her yıl üyelerimize başta
grip olmak üzere gerekli tüm aşılar
uygulanıyor. Rutin olarak her hafta
dahiliye ve psikiyatri uzmanı tarafından
38
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
konsültasyonları yapılıyor. Darüşşafaka
Sağlık Ünitesi olarak Türkiye’nin en iyi
özel hastane ve laboratuvarlarıyla
çalışıyoruz. Konsültan doktorlarımız,
alanlarında uzman, saygınlık kazanmış
isimlerden oluşuyor. Gerekli görülen
durumlarda rahatsızlanan üyelerimiz,
anlaşmalı olduğumuz özel hastanelerin
ilgili bölümlerine bir hemşire
gözetiminde muayeneye gönderilerek
SAĞLIK
tetkik ve tedavileri yaptırılıyor. Hastaneye
yatması gereken üyelerimize, özel
hastane bakımına ilaveten yanına 24 saat
hemşire refakati veriyor ve sağlık
durumlarını yakından takip ediyoruz. Her
üyemizin sağlık bilgileri bilgisayar
ortamında kayda alınarak, dosyalanıyor,
diş, göz ve kulak burun boğaz doktoruna
gönderilerek, rutin muayeneleri
yaptırılıyor. Gerektiğinde gözlük, işitme
cihazı, diş protezi ve yardımcı protezler
temin ediliyor.
Türkiye’de bir eşi daha yok!
Darüşşafaka Ömran ve Yahya
Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezimiz, 2004 yılından
beri hem üyelerimize hem de halkımıza
hizmet veriyor. Merkezimizde; bir
profesör fizik tedavi uzmanı, bir fizik
tedavi uzmanı, bir başhemşire, sekiz
hemşire, beş bakım elemanı, bir
diyetisyen, bir konuşma terapisti, altı
fizyoterapist, beş yardımcı personel, bir
konsültan dahiliye uzmanı ve bir
konsültan psikiyatri bulunuyor.
Türkiye’nin en yetkili isimlerinden Prof.
Dr. Tunç Alp Kalyon başkanlığında kendi
dallarında uzman fizyoterapistler ve
sağlık ekibiyle üyelerimizin fizik tedavi ve
rehabilitasyonları yapılıyor. Türkiye’nin
ilklerinden olan Robotik sistem Lokomat
cihazıyla yürüme, özel havuz terapisi, özel
banyolar ve birçok rehabilitasyon aletliyle
üyelerimizin tedavileri, uzman ekip
tarafından bire bir gerçekleştiriliyor.
24 saat bakım ve gözetim
Özel Bakım Ünitesi, 2003 yılından beri 39
üyemize; dört doktor, bir başhemşire, bir
sorumlu hemşire, 26 hemşire, dokuz
sertifikalı bakım elemanı, bir diyetisyen,
bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı, bir
konsültan dahiliye uzmanı ve bir
konsültan psikiyatri ile hizmet veriyor.
Felç, demans, alzheimer, Parkinson gibi
hastalıklar neticesinde yatağa bağlı
fonksiyon bozukluğu olan veya 24 saat
bire bir bakım gerektiren hastalığı olan
bağışçılarımız için, son derece gelişmiş
tıbbi aletler ile yetenekli, eğitimli
profesyonel sağlık ekibimizle, 24 saat
yoğun bakım hizmeti sunuyoruz. Nezih ve
kaliteli bir ortamda, hijyenik şartlarda
üyelerimizin bakımını sağlıyoruz. Her oda
yoğun bakım verebileceğimiz bir hastane
odası olmakla birlikte, görünüş itibarıyla
lüks döşenmiş ev odasına benzetilmiştir.
Odalarımız özel kamera sistemiyle 24
saat doktor ve hemşire gözetimi
altındadır.
Hasta yakınları, internet üzerinden 24
saat hastasını takip edebiliyor
Kalan bağışçılarımızın yakınları da
sadece kendi hastalarını, internetten
şifreli olarak 24 saat görebilme imkânına
sahip. Özel Bakım Ünitesi’nin diğer bir
hizmeti ise merkezi monitör sistemidir.
Acil durum, kardiyak takip gerektiğinde
hastabaşı monitörleri sayesinde hasta
odasında monitörize ediliyor. Aynı
zamanda tele-metrik sistem sayesinde
hasta mobilize iken de yatağa bağlı
kalmadan, bina içi ve bahçesinde
dolaşırken kardiyak yönden izleniyor.
Gerekli hallerde hastanın kardiyak ve
hayati fonksiyonları, dışarıdaki konsültan
kardiyolog, iç hastalıkları uzmanı ve
kendi özel doktoru tarafından, internet
üzerinden canlı olarak takip edilebiliyor.
Bağışçılarımıza en iyi kalitede hizmet
sunabilmek için, tıbbi, psikoloji, sosyoloji,
mesleki ve iletişim konularında sürekli
kendimizi ve personelimizi eğitiyoruz.
Bilgili ve ilgili sağlık personeli tıbbi
başarının anahtarıdır. Bu da sürekli
hizmet içi eğitimlerle sağlanır.
Darüşşafaka Cemiyeti Sağlık Ekibi’nin
öncelikli ve temel prensiplerinden birisi
de budur. Darüşşafaka Sağlık Ekibi
olarak amacımız; tüm üyelerimize
sağlıklı ve kaliteli bir yaşam
sunabilmektir.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
39
BAĞIŞÇIMIZ
“Titizlikle yürütülen sağlık hizmetleri,
bana büyük güvence veriyor”
G
hatırladı. Yarım asra yakın bir zaman
sonra onlarla buluşmak benim için büyük
mutluluk oldu.
ünay Etiman, emekli bir eğitimci…
İstanbul Üniversitesi İngiliz
Filolojisi Bölümü’nden mezun
olduktan sonra Darüşşafaka Eğitim
Kurumları’nda İngilizce öğretmeni olarak
göreve başlayan Etiman, bu görevini beş
yıl sürdürmüş. O yılları, “Öğretmenlik
yaşantımın en zevkli günleri” diye
tanımlayan Etiman, dört yıl önce de
Maltepe Rezidans’ta yaşamaya karar
vermiş.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1933 yılında İstanbul’da eğitimci bir baba
ile ev hanımı bir annenin çocuğu olarak
dünyaya geldim. İngiliz Kız Ortaokulu’nu,
ardından da Üsküdar Amerikan Kız
Koleji’ni bitirdim.Yükseköğrenimimi
İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi
Bölümü’nde tamamladım. Öğrencilik
yıllarım boyunca İngilizceden çeviri işleri
yaptım. Ardından da bir eğitimci olarak
hayata atıldım. 1960-1965 yılları
arasında Darüşşafaka’da İngilizce
öğretmenliği görevinde bulundum. O
seçkin okulda çok çalışkan öğrenciler
arasında öğretmenlik yaşantımın en
zevkli günlerini geçirdim. Özel
hayatımdaki bazı değişiklikler ve küçük
yaşlardaki oğlumla ilgili işler, evime
daha yakın okullarda görev almam
gerektirdi. Bu nedenle Darüşşafaka’dan
ayrılarak İstanbul Teknik Üniversitesi
(İTÜ) ve çeşitli yüksekokullarda uzun
süre İngilizce okutmanlığı yaptım.
1980’de İTÜ’den kendi isteğimle
emekliye ayrıldım. Şu an OECD’nin
Türkiye ve Avusturya Masası Başkanı
olan oğlum Rauf Gönenç yurt dışında
çalışmaya başlayınca evimden ayrılarak
Darüşşafaka Maltepe Rezidans’ta
yaşamaya karar verdim. Dört yıldır
Rezidansta yaşıyorum ve verdiğim bu
karardan ötürü de çok memnunum.
Öğretmenlik yaptığınız yıllarda
Darüşşafaka’daki eğitimi nasıl
buluyordunuz?
Çok iyi bir eğitimci kadrosu vardı.
40
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
Maltepe Rezidans’ta yaşamayı tercih
etmenizde Darüşşafaka’da öğretmenlik
yapmış olmanızın etkisi oldu mu?
Tabii ki… Rezidanslara ilişkin
dostlarımdan duyduklarıma ilaveten
Darüşşafaka gibi köklü bir müessesenin,
böyle seçkin bir kurumun iyi bir
organizasyon yürüteceğini tahmin ettim.
Darüşşafaka’da 1960-1965 yılları
arasında İngilizce öğretmenliği
yapan Maltepe Rezidans bağışçısı
Günay Etiman, “Huzur verici bir
ortamda yaşıyoruz. Burada
titizlikle yürütülen sağlık
hizmetleri, bana büyük güvence
veriyor. Ayrıca öğrencilerin
çağdaş koşullarda eğitim
gördüğünü ve yetiştirildiğini
görmekten de büyük kıvanç
duyuyorum” diyor.
Öğrencilerin hepsi seçilmiş, çok zeki ve
çalışkandı. Amerikan Kız Koleji’nden
mezun biri olarak o yıllarda
Darüşşafaka’da aynı seviyede İngilizce
eğitimi olduğunu söyleyebilirim.
Öğrenciler, İngilizce sınıflarında iyi bir
şekilde hazırlanıyordu. O çalışkan
öğrenciler arasında çok zevkli günler
geçirdim. Rezidansa yerleştikten sonra
çeşitli toplantılar vesiyesiyle bir araya
geldiğimizde bazı eski öğrencilerim beni
Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor?
Rezidansın organize ettiği gezi, sinema,
tiyatro, konser gibi etkinliklerin bazılarına
katılıyorum. Odamda müzik dinliyor ve bir
kitapsever olarak bol bol okuyorum.
Huzur verici bir ortamda yaşıyoruz.
Burada titizlikle yürütülen sağlık
hizmetleri, bana büyük güvence veriyor.
Bunların yanı sıra Darüşşafaka Cemiyeti
yöneticilerinin çabasıyla okuldaki
öğrencilerin çağdaş koşullarda eğitim
gördüğünü ve yetiştirildiğini görmekten
de de büyük kıvanç duyuyorum.
Vurgulanmasını istediğiniz bir nokta
var mı?
Öncelikle tüm talebelere bir mesaj
vermek istiyorum. Onların fırsat buldukça
kitap okumalarını, özellikle de manevi
değerleri benimsemelerine yardımcı
olacak eserleri okumalarını çok arzu
ediyorum.
Öğrencilere önermek istediğiniz
kitaplar var mı?
Elbette… Örneğin; Tolstoy’un güçlü bir
adalet duygusunu sergileyen eseri
Diriliş’i, Reşat Nuri Gültekin’in aile
dayanışmasının ve ailenin manevi
değerleri benimsemesinin önemini
gösteren eseri Yaprak Dökümü’nü, Albert
Camus’nün Yabancı’sını, Turgenyev’in
birbirini anlamayan kuşaklar arasındaki
lüzumsuz çatışmaları sergileyen Babalar
ve Oğullar romanını mutlaka okumalarını
öneririm.
BAĞIŞÇIMIZ
Sanatla iç içe yaşayan bir mühendis:
Turhan Ergök
Turhan Ergök bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve yaşama sevinciyle gençlere taş çıkartıyor. Uzun yıllar
makine mühendisliği yapan Ergök, Darüşşafaka Urla Rezidans’a taşıdığı atölyesinde bir yandan mesleğine
hobi olarak devam ederken, bir yandan da sağlıklı ve huzurlu bir yaşamın keyfini sürüyor.
K
endisini 39 yaşında bir delikanlı
gibi hissediyor Turhan Ergök.
Neden Rezidanslarımızı tercih
ettiğini sorduğumuzda ise, “96
yaşındayım. Prostat ameliyatı olmak için
ameliyathaneye girdiğimde, doktorlar
beni ameliyat edemeyeceklerini çünkü
kalbimin teklediğini söylediler. Beni
kardiyoloji bölümüne götürüp tedavi
etmek istediler. Ama kabul
etmedim, kendi kendimi tedavi
edeceğimi söyledim. Karşı
çıktılar ve bunu nasıl yapacağımı
sordular. Ben de onlara çamlık
bir yere gideceğimi, burada
güzel yemekler yiyeceğimi, çam
ağaçlarının temizlediği havayı
soluyacağımı söyledim ve işte
şimdi burada, Urla’dayım.
Karşılaştığım manzaraya
hayran oldum. Her taraf
çamlıktı. Yemekler de çok
güzeldi. Buraya gelmeden
önce gülmesini
unutmuştum. Şimdi gülmeyi
tekrar öğrendim” diyor
Turhan Ergök. Bir yandan
keman çalan, diğer yandan
keman üreten Ergök ile Urla’da
yaşadığı ikinci baharı konuştuk.
Rezidansın en faal üyelerindensiniz,
burada bir gününüzü nasıl
geçiriyorsunuz?
Atölyemi buraya kurdum.
Makinelerimi getirdim. Oyma işlerime
burada devam ediyorum. 75 yıllık
meslek hayatıma tam olarak devam
edemesem de, hobi olarak uğraşmak
keyifli geliyor. Burada günlerimiz çok
iyi geçiyor. Mutluyuz. Aradığım her
şeyi burada buldum. Dertli konuşmak
yok. Yaşım 96 olmasına karşın, 39
yaşında bir delikanlı gibi
hissediyorum kendimi. Beni buraya
yeğenlerim getirdi, “Bu işi sağlama
bağlayalım” diyerek, bağış yaptım ve
burada kalmaya başladım.
Uzun yıllar keman ve isteka imal
etmişsiniz. İkisi de üretimi gerçekten
zor olan aletler. Neden özellikle
keman ve isteka?
İsteka imal etmeye bir arkadaşımın
vesilesiyle başladım. Atölyeme
gelip bir numune gösterdi ve “Bu
istekayı yapabilir misin” diye
sordu. Ben de denedim ve
başardım. Dokuz sene boyunca
isteka ürettim. Daha sonra da keman
yapabilir miyim diye düşündüm ve
onda da başarılı sonuçlar almaya
başladım. Şu ana kadar sekiz tane
keman yaptım.
Aynı zamanda keman da
çalıyorsunuz. Peki, keman çalmak
size ne hissettiriyor?
Keman çalmaya ortaokul çağlarımda
başladım. O zamanlar Alman bir
hocadan Batı müziği ve keman dersleri
aldım. Sonrasında yetmiş yaşında bir
hoca tutup Türk müziği nazariyesi
öğrenmeye başladım. Böylece hem Batı
hem de Türk müziğini öğrendim. Ben
keman çalarken büyük zevk alıyorum
ama sevdiğim, beğendim parçaları
çalmam lazım. Keman çalarken bütün
derdimi, tasamı unutuyorum, tüm
sıkıntımı atıyorum. Keman çalmaktan
vazgeçmedim, geçmeyeceğim de. İşin
en güzel yanı, burada keman çalmak
için bol vaktimin olması. Notayla
çaldığım için de bu yaşıma kadar
çalmayı unutmadım. Bazen
arkadaşlarıma resital veriyorum.
Keman dışında, ut ve Batı müziği
enstrümanı olması nedeniyle mandolin
de çalıyorum.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
41
BAĞIŞÇIMIZ
Ailece Rezidanslılar
Sinangil çifti Maltepe Rezidans’ta yaşıyor. Öyle memnunlar ki H. Süheyla Sinangil’in ablası
Necla Özalpay kapı komşuları olmuş. Dayısı Bahattin Özyazıcı da Şenesenevler Rezidans’ın sakinlerinden.
S
üheyla ve Hasan Sinangil kelimenin
tam anlamıyla ikinci baharlarını
yaşıyor. Süheyla Sinangil, Hasan
Bey ile 26 yıl devlet memurluğu yaptıktan
sonra evlenmiş. Dışarıdaki huzurlu
atmosferlerini Maltepe Rezidans’taki
sıcak yuvalarına taşıyan çift, odalarını
Süheyla Hanım’ın hobi odasında yaptığı
birbirinden güzel aksesuarlarla bezemiş.
Maltepe Rezidans’a geliş hikâyenizi
öğrenebilir miyiz?
Çalışma yaşamım boyunca çevremden
duyduklarım ve işimin yoğunluğu
nedeniyle evlenmeyi ertelemiştim.
Kısmetmiş, 1980’de Hasan Bey ile
evlendik. Son derece mutlu bir
evliliğimiz oldu. Son zamanlarda burası
aklımıza düştü. İleriki yaşlarda ne
yaparız diye düşündük. Yaş ilerledikçe
insanların geleni gideni de azalıyor.
Gazetede çıkan ilan üzerine burayı
keşfettik. Gelip gözmeye karar vererek
de son derece akıllı bir adım atmış
olduk. Ardından da yaşamımızın bundan
sonraki kısmını burada geçirmeye karar
verdik. Rezidansta hemen yan
kapımızda ablam Necla Özalpay kalıyor.
Ayrıca dayım Bahattin Özyazıcı da
Şenesenevler Rezidans’ta yaşamını
sürdürüyor. Amerika’da ikamet eden
dayımı da burada yaşaması için ikna
etmeye çalışıyoruz. Kısacası ailece tam
bir “Rezidanslı” olduk.
Darüşşafaka ile olan bağlantınızdan
bahseder misiniz?
Darüşşafaka’yı biz çocukluk yıllarımızdan
beri yakından tanıyoruz. İstanbullu
kültürlü aileler o yıllarda Darüşşafaka’yı
yakından tanırdı.
Darüşşafaka Rezidansları, sakinlerine
huzur, güven ve sağlıklı bir yaşamı bir
arada sunan bir yapıya sahip. Sizin
burayı tercih etmenizde özel bir neden
var mı?
Burası bizim yaşam standartlarımız için
42
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
en uygun yer. Buraya gelmeden önce
uzun süre araştırma yaptık ve Maltepe
Rezidans’ın en uygun yer olduğu
konusunda karar kıldık. Evimizi
bağışlarken biraz tereddüt ettik ancak,
burada yaşamaya başladıktan sonra
evimizden daha rahat bir aile ortamı
içerisinde bulduk kendimizi. İnsanları
güler yüzlü ve hizmeti çok iyi. En
önemlisi de sağlık hizmeti vermesi.
Rezidansların size sağladığı
olanaklardan faydalanıyor musunuz?
Senelerden beri gece dışarı çıkma
alışkanlığımız yoktu. Özellikle eski
evimizde kaldığımız son yıllarda
büsbütün geceleri dışarıya çıkmaktan
çekinir olmuştuk. Burada hemen hemen
her hafta bir etkinlik düzenleniyor.
Biz de etkinliklere elimizden geldiğince
katılmaya özen gösteriyoruz. Spor
hocamız düzenli aralıklarla herkesin
vücut yapısına ve rahatsızlıklarına göre
program hazırlıyor. Burada her türlü
imkânımız mevcut. Bir yere gitmek
istediğimiz zaman personelimiz aile
sıcaklığında karşılıyor ve hiç itiraz
etmeden bizi istediğimiz yere götürüyor.
İstanbul’da yaşamak günden güne
zorlaşırken burada yaşamak bizim için
önemli fırsatlar sunuyor. Rezidansın
sağladığı olanaklarla hem sosyal bir
ortama kavuştuk hem de ihtiyaçlarımızı
gidermekte hiçbir güçlük çekmiyoruz.
İleri yaştaki insanların en büyük
sıkıntıları şüphesiz ki sağlık sorunları…
Sağlığımızla ilgili sıkıntı yaşadığımızda,
burada anında müdahale ediliyor. Eğer
yalnız olsaydık bu konuda tedirgin
olurduk. Rezidansın bizce en önemli yanı
kendinizi hiçbir zaman yalnız
hissetmemeniz. Rezidans personelinden
her türlü hizmeti alıyor ve yardımı
görüyoruz.
BAĞIŞÇIMIZ
“Her bakımdan emniyet altındayız”
Şenesenevler Rezidans’ta hayatına huzur içinde devam ettiğini belirten emekli elektrik yüksek mühendisi
Fikri Ertükel, “Buraya gelerek, bir taşla iki kuş vurdum. Hem kendi geleceğimi garantiye aldım
hem de geleceğin evlatlarının eğitimine bir katkım oldu” diyor.
E
mekli elektrik yüksek mühendisi
Fikri Ertükel, uzun yıllar ABD’de
hidroelektrik, termik ve nükleer
elektrik santral projeleri ve inşaatlarında
çalıştıktan sonra ülkesine geri dönerek,
Şenesenevler Rezidans’ta yaşamayı
seçen bir isim…
Sizi tanıyabilir miyiz?
1919 doğumluyum. İstanbul Lisesi’nde
dokuzuncu sınıftayken Kuleli Askeri
Lisesi talebe almaya başladı. Ailemin
iznini almaksızın Kuleli’ye girdim. 1939’da
istihkam subayı olarak hayata atıldım.
İkinci Dünya Harbi nedeniyle Trakya’da
görevlendirildim. Harp sonunda
Genelkurmay’ın kurmay subayları ABD’de
tahsile göndermek için düzenlediği
imtihana girdim. O imtihanda başarılı
olan yedi kişiden biri de bendim. Ardından
Kaliforniya’da Stanford Üniversitesi’ne
gittim. Eğitimim sürerken evlendim. Eşim
Kazan Türklerindendi. Müstakbel eşimle
Amerika’ya ablasını ziyarete geldiğinde
tanıştık ve tanıştıktan üç hafta sonra
evlenme teklif ettim. Birlikte çok mutlu
55 sene geçirdik. Türkiye’deyken ABD’nin
en fakir eyaleti Tennessee’de nehirlerin
üzerine baraj ve santraller yapmak için
kurulan bir iktisadi devlet teşekkülünün
bölgeyi nasıl zenginleştirdiğini anlatan
ilginç bir makale okumuş ve bunun
Türkiye için çok uygun olduğunu
düşünmüştüm. İhtisasımı bu alanda
yapmaya karar verdim ve State University
of Iowa’dan master derecemi aldım.
Ardından da bir yıl o devlet teşekkülünde
staj yaptım. Türkiye’ye döndüğümde
subay olduğum için Savunma
Bakanlığı’nda teknik bölüme atandım. O
sırada Amerikalıların Marshall Planı
kapsamında ülkemizde barajlar yapılması
yönünde karar alındığını öğrendim. Daha
yararlı olabileceğimi düşündüğüm için
Savunma Bakanlığı’ndan orada
çalışmama müsaade edilmesini istedim.
Talebim kabul edildi. Sakarya Nehri
üzerinde Sarıyar Barajı ve Elektrik
Santrali’nde sorumlu kademe dahil önce
elektrik başmühendisi, ardından da
işletme müdürü olarak beş sene çalıştım.
Ancak o dönem iktisadi devlet
teşekküllerinde çalışanlar üzerinde
yoğun siyasi baskı vardı. Partizan bir
insan değildim. Demokrat Parti, “Vatan
Cephesi” diye bir şey çıkarmış, herkesi
oraya yazılmaya zorluyordu. Bunu kabul
etmedim. O sırada askeri ihtilal oldu.
Bunun üzerine istifa ettim. Amerika’da
staj yaptığım organizasyondan iş teklifi
gelince de pılımı pırtımı toplayıp oraya
taşındım.
ABD’de neler yaptınız?
Her zaman eğitimin yaşı olmadığına
inandım. Bir de insan karşısına çıkan
fırsatlardan istifade etmesini ve
yükselmesini bilmeli. Amerika’ya
gittiğimde, bana yeni bir mühendismişim
gibi davranıldı. Bu moralimi bozmadı,
çalışmaya devam ettim. İktisadi devlet
teşekkülünde çalışırken, yükselme
ihtimalimin zayıf olduğu görünce
dünyanın her tarafında elektrik
santralleri yapan Bechtel’e geçtim. Orada
on sekiz yıl boyunca hidroelektrik, termik
ve nükleer elektrik santralleri üzerinde
çalıştım. Nükleer santral sahasında
sorumlu görev alabilmem için 50 yaşında
University of California Berkeley’de
işletme masterı aldım. Bir Türk
mühendisi olarak sorumlu kademelerde
de görev aldığım Bechtel’den 1981’de
emekli oldum. Stanford Üniversitesi’nin
yakınına yerleştim. Zaten oranın hayat
boyu azasıyım. Emekliliğim süresince pek
çok konferansa, seminere ve aktiviteye
iştirak ettim. Washington bölgesinde
bulunan Türk-Amerikan Derneği’nin
kurucularındanım. Eşim de çok faaldi.
2004’te Türkiye’ye döndük, bir yıl sonra
da eşimi kaybettim. Birkaç sene
Suadiye’deki evimde bakıcımla kaldım.
Ardından da buraya geldim.
Rezidanslardan nasıl haberdar
oldunuz?
On sene evvel gazetede rezidanslara
ilişkin bir haber okumuş, ardından da
Yakacık Rezidans’la temasa geçmiştim.
Onlar da bana katalog göndermişti.
Eşimle birlikte kataloğu incelemiş fakat
“daha zamanı değil” diyerek ertelemiştik.
Keşke o zaman gelseymişiz. Burada
hayatıma huzur içinde devam ediyorum.
Ayrıca buraya gelerek, bir taşla iki kuş
vurdum. Hem kendi geleceğimi garantiye
aldım hem de geleceğin evlatlarının
eğitimine bir katkım oldu.
Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor?
Bol bol kitap okuyorum, müzik
dinliyorum. Bilgisayarla çalışıyorum,
internet üzerinden arkadaşlarımla
mesajlaşıyorum. Bir de kızım ve
kardeşimle senede en az bir defa gemi
turuna çıkıyorum. Personel güler yüzlü,
tatlı sözlü ve nazik. Bunu bir iltifat kabul
etmeyin, samimi olarak söylüyorum.
Ellerinden geleni yapıyorlar. En mühimi
bizler burada her bakımdan emniyet
altındayız. Darüşşafaka aşağı yukarı bir
buçuk asırlık tarihi olan teşkilat. Bir
garantisi var ve bizler de o garantiye
inanıyoruz.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
43
BAĞIŞÇIMIZ
“Darüşşafaka’nın gelişmesi
memlekete hizmettir”
Lisesi’ne tayinim çıktı. Ardında da İzmir
Namık Kemal Lisesi, Karşıyaka
Ortaokulu, İzmir Kız Muallim Mektebi,
Karşıyaka Lisesi ve son on sekiz yılda da
Numune Kız Koleji’nde müdürlük yaptım.
“Öğretmenlik yaptığım yıllarda
Darüşşafaka’nın anlamı gibi
gerçek bir “şefkat yeri” olduğunu
duyuyordum. Yıllardır adının
anlamına layık olan, Türk
eğitimine büyük destek veren ve
alanının en güzide
müesseselerinden biridir
Darüşşafaka… Onun gelişmesinin
her yönüyle memlekete büyük
hizmet olduğunu düşünüyorum.
Rezidanslarıyla yaşlılara da önem
verdiğini gösterdi ve bu hizmetten
elde ettiği geliri yine eğitim için
kullanılması ise ayrı bir güzellik.”
Urla Rezidans’ı seçmenizde
Darüşşafaka’nın tarihi misyonunun
etkisi oldu mu?
Tabii… Öğretmenlik yaptığım yıllarda
Darüşşafaka’nın anlamı gibi gerçek bir
“şefkat yeri” olduğunu duyuyordum.
Yıllardır adının anlamına layık olan, Türk
eğitimine büyük destek veren ve alanının
en güzide müesseselerinden biridir
Darüşşafaka… Onun gelişmesinin her
yönüyle memlekete büyük hizmet
olduğunu düşünüyorum. Rezidanslarıyla
yaşlılara da önem verdiğini gösterdi ve bu
hizmetten elde ettiği geliri yine eğitim için
kullanılmasıi se ayrı bir güzellik.
H
alim Erker, 1915’te Manastır’da
doğdu. Mübadele döneminde
ailesiyle birlikte İzmir’e geldi. Ana
vatandaki ilk durağı Urla’daki Karantina
Adası oldu. Orada on beş gün kaldıktan
sonra ailesiyle Bergama’ya yerleştirildi.
İzmir Erkek Muallim Mektebi’ni yatılı
olarak bitirdi, 1937’de matematik
öğretmenliğini sınavını verdi. Sayısız
öğrenci yetiştirdi, öğrencileri öyle
mevkilere geldi ki; “hocaların hocası”
unvanıyla anıldı. Hazırladığı kitaplar, 2005
yılına kadar ilk ve ortaokullarda
matematik ders kitabı olarak okutuldu.
Bir öğrencisi tarafından hayatı “İzmir'de
Bir Manastır Çınarı” adlı kitapta toplandı.
Şimdi Urla Rezidans’taki odasında okul
öncesi çocukların eğitiminde kullanılması
amacıyla hazırladığı matematik
kitaplarının basılması için harıl harıl
çalışıyor. Doksan yedi yıllık ömrünün en
unutulmaz anısının, 1934 yılının Mayıs
ayında Atatürk’ü gördüğü gün olduğunu
anlatan Halim Erker, sorularımızı
yanıtladı.
Yaşam öykünüzden kesitleri bizimle
paylaşır mısınız?
1915’te Manastır’da doğdum. 1924’ün
Mayıs ayında İzmir’e geldik. Urla’daki
44
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
Karantina Adası’na yerleştirildik, on beş
gün orada kaldık. Ana vatandaki ilk
durağım da son durağım da Urla oldu.
Karantina Adası’ndan plana göre hepimiz
değişik yerlere dağıtıldık. Biz de
Bergama’ya yerleştirildik. İlkokulu
Bergama’da bitirdim. 1927’de babam
vefat edince annem, iki kardeşim ve ben
yalnız kaldık. Annem bize hem annelik
hem babalık yaptı. İlkokulu bitirince
imtihanla İzmir Erkek Muallim
Mektebi’ne yatılı olarak girdim ve altı yıl
orada okudum.
Hangi okullarda görev yaptınız?
İlk görev yerim Vali Kazım Paşa
İlkokulu’ydu. 1935-37 yılları arasında
orada ilkokul öğretmenliği yaptım.
Matematiğe ilgim vardı ama annem ve iki
kardeşim yanımda olduğundan
yükseköğretime gitme şansım yoktu.
İzmir Erkek Lisesi’nden hocalarımın da
yardımlarıyla 1937’de matematik
öğretmenliği imtihanını verdim ve aynı yıl
matematik öğretmeni olarak İzmir Erkek
Rezidansta hayat nasıl gidiyor, gün
içinde neler yapıyorsunuz?
Şahsen ben, çok memnunum. Sağlık
yönünden rahatım, herhangi bir
müşkülümüz olduğunda hemen Dokuz
Eylül Üniversitesi’ne götürülüyoruz,
yemek açısından hiçbir şey
düşünmüyorsunuz her şey önünüze
geliyor. Her sabah ben kahvaltı ederken
odam tertemiz oluyor, geri döndüğümde
her yeri düzenlenmiş buluyorum. Biraz
titiz biri olduğum için temizlikçi kızlar
daha fazla dikkat ediyor, “Hocam, hiç
merak etme her şey yerli yerinde”
diyorlar. Sabah kalktığım zaman tıraş
olup, günün havadislerini izliyorum, sonra
kahvaltıya gidip gazetemi okuyorum. Çay
salonuna her türlü gazete geliyor. Ben
günümü boş geçirmeyi sevmeyen bir
insan olduğum için şimdi de anaokulları
için kitaplar hazırlıyorum.
Rezidansta arkadaşlıklar nasıl?
Burası çok kalabalık değil ama çok iyi
insanlar var. Mesela, Karşıyaka
Ortaokulu’ndan talebem Gönül Akdağ da
burada...
BAĞIŞÇIMIZ
“Türkiye’deki tek kurumsal
huzur ve rehabilitasyon evi”
Emekli Albay Ahmet Sükan, eşi biyolog Emel Sükan ile birlikte Urla Rezidans’ın bağışçıları arasında
olmalarında Darüşşafaka’nın tarihi ve kurumsal misyonunun önemli bir etken olduğunu belirterek,
“Darüşşafaka’da 800’ü aşkın, babası vefat etmiş, yetenekli çocuk eğitim görüyor.
Bir bakıma yüzlerce ailenin istihdamına katkı sağlanıyor. Biz de hem bu misyona destek olmak hem de
geleceğimizi kimseye yük olmadan güvence altına almak istedik” diyor.
U
rla Rezidans’ın bağışçıları
arasında yer alan Emekli Albay
Ahmet Sükan ile biyolog eşi
Fatma Emel Sükan’ın yolu Darüşşafaka
ile ilk olarak dört yıl önce doğuştan özürlü
çocukları için bakımevi araştırması
yaparken Maltepe Özel Bakım Ünitesi’ni
bulmalarıyla kesişmiş. Maltepe’den
aldıkları hizmetten çok memnun kalan
çift, gelecek planlamalarını yaparken de
Darüşşafaka’yı tercih etmiş. Bunda Sükan
çiftinin yıllarca eğitim hayatının içinde
görev alması ve Darüşşafaka’nın
misyonuna duydukları saygı da etken
olmuş. 1926’da Karaman’da doğan Ahmet
Sükan, ortaöğrenimini de orada
tamamlamış, ardından ise askeri liseye
devam etmiş: “Çünkü bizim soyumuz hep
askerdir, soyadımız da zaten buradan
gelir; sükan, ‘asker kanı’ demektir.”
Türk siyasi tarihine damga vurmuş bir
ismin, 1961-1980 yılları arasında beş
dönem Konya milletvekilli seçilen, Sağlık
ve Sosyal Yardım, İçişleri bakanlıkları,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı
görevlerinde bulunan Dr. Faruk Sükan’ın
kardeşi olan Ahmet Sükan’ın
Darüşşafaka ile yolu ilk kez dört yıl önce
kesişmiş: “Doğuştan özürlü bir oğlum
var. Çocuğum on iki yaşına kadar
yürüyordu ama sonra yürüyemedi.
İngiltere’de, Almanya’da özel bakım
ünitelerine yatırdım fakat olmadı.
Türkiye’de araştırdım, bulduğum birkaç
özel bakımevine yatırdım ancak çok
yetersiz kaldılar. En son Darüşşafaka’nın
Maltepe’deki Özel Bakım Ünitesi’ni
buldum. Dört sene önce oğlumu oraya
yatırdık. Hakikaten çok memnun kaldık,
çok iyi bakılıyor. Maltepe Özel Bakım
Ünitesi’ndeki dostlarımızın mutlaka Urla
Rezidans’ı görmemiz yönündeki
tavsiyelerine uyarak 2009’da gelip Urla
Rezidans’ı gezdim. Rezidansın
konumunu, inceledim. Buradaki günlük
yaşam uygulamalarının içeriğini, verilen
yaşamsal hizmetleri gözlemledim ve ciddi
sağlık hizmetlerinin yapıldığını gördüm.
Uzman fizyoterapist nezaretinde
yaptırılan jimnastik hareketlerine
katıldım ardından aletli jimnastik
ünitesini, aletli fizyoterapi ünitesini, fizik
tedavi ünitesini, fizyoterapist kontrolünde
girilen kapalı yüzme havuzunu, özel
bakım ünitesini, resim, sinema, masa
tenisi, bilardo, masa oyunları ünitelerini
gezdim. Resmi ve özel kliniklerle yapılmış
anlaşmalarını, çevre düzenlemelerini
gözlemledim. Ben, gerek kişisel gerek
görev nedeniyle uzun yıllar Almanya,
İngiltere ve ABD’de bulundum. Oradaki
benzer kurumlarla kıyasladığım da Urla
Rezidans’ın pek çok üstünlüğü olduğunu
mutlulukla gördüm. Böylece gönül
huzurluyla eşimle bağışçı olmaya karar
verdik.”
Darüşşafaka Rezidansların çok özel
müesseseler olduğunu vurgulayan
Sükan, “Bu müesseselerin yaşaması
Türkiye için büyük önem taşıyor. Çünkü
Türkiye’de yaşlı insanların başka şansı
yok. Ne kadar serveti olursa olsun yaşlı
bir insan, yatağa düştüğünde ne yazık ki
bakım şansı çok fazla mümkün olmuyor.
Oysa Darüşşafaka’da bu bakımın
mümkün olduğunu gördüm. Yaşlılarla bu
kadar ilgili bir başka müessesenin
olduğunu sanmıyorum. Burası,
Türkiye’deki tek kurumsal huzur ve
rehabilitasyon evi…” diye konuşuyor.
Darüşşafaka’nın tarihi ve kurumsal
misyonunun da rezidans bağışçısı
olmalarında önemli bir etken olduğunu
belirten Sükan, “Darüşşafaka’da 800’ü
aşkın, babası vefat etmiş, yetenekli çocuk
çok iyi koşullarda eğitim görüyor. Bir
bakıma yüzlerce ailenin istihdamına katkı
sağlanıyor. Biz de hem bu misyona katkı
sağlamak hem de geleceğimizi kimseye
yük olmadan güvence altına almak
istedik” diyor.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
45
BAĞIŞÇIMIZ
“Kendim olma olanağını veren yerdeyim”
Yakacık Rezidans bağışçılarından Saip İhsan Tansuk, “Okumayı çok sever ve her tür kitabı okurum.
Okumaya doymam. Odamda çok sayıda da çiçeğim var. Onlarla ilgilenir ve spor yaparım.
Bu benim kendi olma hakkım. Rezidansta yaşamak bana bunu veriyor” diyor.
S
aip İhsan Tansuk, çevresindekilere
minik ama çok anlamlı hediyeler
dağıtıyor. Özellikle Atatürk’ün altın
kaplama rozetini önemsiyor. Atatürk
rozetini hediye ettikten sonra, “Atatürk
sağa koyardı, sola koymazdı” diyerek
karşısındakini yönlendiriyor. Rozetten
başka el yapımı camdan ve rengârenk
filler dağıtıyor. İyi şansı ve mutluluğu
dağıtarak ve paylaşarak çoğaltıyor.
Tansuk, altı yıldır Darüşşafaka Yakacık
Rezidans’ta kalıyor. Kayıtlara göre yaşı
98 ama ona sorarsanız 103 yaşında.
Anılarla ve çiçeklerle dolu bir yuva
Yaşadığı alanı güzelleştiren, kendine has
kılan kişilerden Saip İhsan Tansuk.
Kaldığı odanın kapalı balkonunu çiçek
bahçesine çevirmiş. Nefis orkideler
yetiştiriyor ve her gün onların
bakımlarıyla ilgileniyor. Kendisini bu
konuda övünce de “Çiçekleri severim”
diye karşılık veriyor. Rezidanslarda kalan
kişiler odalarını, daha doğrusu
yaşamlarını sürdürecekleri evlerini
kendileri seçiyor. Tansuk’un kaldığı yeri
seçiş hikâyesi çok etkileyici ama biraz da
hüzünlü. Eşi Zübeyde Hanım vefat
ettikten sonra Rezidansa yerleşen
Tansuk, kararını vermeden önce Yakacık
Rezidans’ın tüm katlarını tek tek
dolaşmış. Şu an kaldığı odayı gezerken
pencereden manzarayı görmüş: “Beşinci
kata geldiğimde, baktım karşıda
Heybeliada ve bizim mezarlığımızın
tepesi.” Tansuk odasını hatıralarıyla
anlamlı bir yaşam alanına dönüştürmüş.
Duvarlarda kendisine verilen sertifikalar,
ailesiyle, dostlarıyla çekilmiş fotoğraflar
ve süsler var. Elbette, en güzel köşede
eşi Zübeyde Hanım’ın farklı zamanlarda
çekilmiş portre fotoğrafları… Eşini
anlatırken gözleri ışıldıyor ve onu “Eşim
Zübeyde Hanım, Cengiz Han’ın son
torunuydu” diyerek tanıtıyor.
Rezidansta yaşam
Kendisine bir gün içinde neler yaptığını
46
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
sorduğumuz Saip İhsan Tansuk
“Sabahleyin beşte kalkarım, havuza
gidip, yüzerim” diye söze başlıyor. Her
sabah kahvaltıyı odasında yapıyor ve
sağlığına çok dikkat ediyor. Hem düzenli
hem de sağlıklı beslenen Tansuk, spor
yapmayı da ihmal etmiyor: “Her gün
yürüyüş yapıyorum, yüzüyorum ve yoga
yapıyorum ama baş aşağı duramıyorum
artık.” Odasında çalışma masası ve
bilgisayarı da bulunan Saip İhsan
Tansuk’un bir gün içinde olmazsa
olmazlarından birisi de kitap okumak:
“Çok kitap okurum, her tür kitabı
okurum. Doymam ki ona, yemek gibi
değil o. Bilgiye duyulan açlık
doyurulamaz.”
“Yaşamda ‘Tesadüf’ diye
bir şey yoktur”
Saip İhsan Tansuk, yaşamda hiçbir şeyin
tesadüfi olmadığına inanıyor. Onun
anlattıkları, bugün verdiğimiz kararların
veya yaptıklarımızın mutlaka gelecekte
karşımıza çıkacağına ilişkin düşünceleri
kuvvetlendirir nitelikte. Soyadını seçiş
hikâyesi de böyle: “Bakın,
ekseriya tesadüflere inanılır. Tesadüf
diye bir şey yoktur benim için. Soyadı
Kanunu çıktığı zaman Atatürk, modern
soyadlar almamızı istiyordu. Maarif
makamı küçük bir kitapçık çıkarttı. Bizim
eski soyadımız, “t” ile başladığı için
“t”lere baktım, “Tansuk” hoşuma gitti,
aldım.” Uzun yıllar Etibank’ta çalışan
Tansuk, bu yılları “Barajlar yapmaya
başladım çünkü su eksikliğini ilk
hisseden insandım. Ankara’daki Sarıyar
Barajı başta olmak üzere başka barajlar
da yaptım” diyerek özetliyor. Daha sonra
otuz beş sene Tayland’ın İstanbul’da fahri
konsolosluğunu yapan Saip Bey,
soyadının Tayland dilinde “saadet”
anlamına geldiğini de belirtiyor.
BAĞIŞÇIMIZ
“Darüşşafaka’da bir aile gibi yaşıyoruz”
İki kez dünyayı dolaşan ve
Darüşşafaka Urla Rezidans’ta
yaşamayı seçen Profesör Elie
Hillway, Türkiye’nin çok farklı bir
ülke olduğunu vurgulayarak,
“İnsanlar duygusal, birbirlerine
karşı sevgi dolu. Darüşşafaka’da
bir aile gibi yaşıyoruz ve
birbirimize önem veriyoruz. Türk
olmamama ve çok az Türkçe
konuşmama karşın kendimi
yabancı hissetmiyorum, çünkü
insanların benimle ilişkileri çok
çok iyi…” diyor.
U
rla Rezidans’ın bağışçıları
arasında yer alan Prof. Elie
Hillway için kullanılacak en
doğru tabir her hâlde “dünya vatandaşı”
olsa gerek. 1922’de Filistin topraklarında
doğan Prof. Hillway, İsrail, İngiltere ve
Avustralya vatandaşı… Uzun yıllar
Avustralya’daki Western Australia
Üniversitesi’nde ders veren, Orta Doğu
üzerine kitaplar kaleme alan Prof.
Hillway, İngilizce, İbranice ve Arapça
biliyor. Rezidanstaki odasında ziyaret
ettiğimiz Prof. Hillway, bize önce zengin
kütüphanesini, sonra da en sevdiği
sanatçı olan İbrahim Tatlıses’in
kasetlerini gösterdi. Ardından da neden
Türkiye’de ve Darüşşafaka’nın bir
rezidansında yaşamayı seçtiğini anlattı.
Öncelikle sizi daha yakından
tanıyabilir miyiz?
İngiltere’nin egemenliği altında olduğu
dönemde Filistin’de 1922’de doğdum.
İsrail’de eğitim aldım. İngiliz bir diplomat
olan eşimle evlendikten sonra
İngiltere’ye gittik ve altı yıl Londra’da
yaşadık, İngiliz pasaportum da vardır.
Ardından Avustralya’ya göç ettik.
Avustralya’da Western Australia
Üniversitesi’nde siyasi bilimler dersleri
verdim. Uzmanlık alanım Akdeniz ve Orta
Doğu. On yıl orada çalıştım. Ardından
Kıbrıs Rum Kesimi’ne gittim ve Kıbrıs’ta
Cumhurbaşkanı (Spiros) Kipriyanu’ya
Araplarla ilişkiler alanında danışmanlık
yaptım. Sonra eşimle Girit Adası’na
geçtik ve yedi yıl adada yaşadık. Yirmi beş
yıl önce tatil için Türkiye’ye geldik, ülkeyi
ve halkını o kadar çok sevdik ki bir daha
ayrılmadık. Doğruyu söylemek gerekirse
en uzun kaldığımız ülke Türkiye oldu.
Yakın zamanda eşim vefat etti. Yaşadığım
her ülkede çok iyi ilişkiler kurdum ve çok
iyi arkadaşlarım oldu. Ama Türkiye’de
çok daha fazla arkadaşım var. Bu ülke,
bana göre diğer ülkelerden daha farklı.
Özellikle Avrupa’dan farklı. İnsanlar
duygusal, birbirlerine karşı sevgi dolu.
Darüşşafaka’da bir aile gibi yaşıyoruz ve
birbirimize önem veriyoruz. Türk
olmamama ve çok az Türkçe
konuşmama karşın kendimi yabancı
hissetmiyorum, çünkü insanların
benimle ilişkileri çok çok iyi…
Darüşşafaka ile nasıl tanıştınız?
Çok sayıda arkadaşım olduğu için
oldukça şanslıyım. Hepsi iyi eğitimli,
akıllı insanlar. İş Bankası’nda çalışan ve
aynı zamanda yakın arkadaşım Coşkun
Gülhan, Darüşşafaka Urla Rezidans’ı
bana buldu. Ne yazık ki İzmir’de birçok
insan Darüşşafaka’yı bilmiyor. Pek çok
arkadaşım, “Darüşşafaka neresi?” diye
soruyor, onlar için burası yeni bir yer.
Beni ziyarete gelen arkadaşlarıma
Rezidansı gezdirdiğimde hayran
kalıyorlar ve yaşlı insanlara verilen
hizmetten dolayı burayla gerçekten
gurur duyuyorlar. Bu yaşlı insanlara
yapabileceğiniz en hayırsever iş.
Ülkenize hiç gidiyor musunuz?
Benim ülkem burası. Burada yaşayıp,
burada öleceğim. Bütün dünyayı iki kez
dolaştım. Avustralya’da profesör olarak
çalışırken, rotasyonla bir yıllığına
Avustralya dışındaki üniversitelere
çalışmak için gidebiliyordum. Pek çok
ülkede ziyaretçi öğretim görevlisi olarak
çalıştım.
Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor?
Siyasetle ilgileniyorum, çünkü özellikle
Orta Doğu üzerine siyasi bilimler
öğrettim. Her ay en az iki kitap okurum.
Televizyon seyrediyorum. Ayrıca iktisat
ve finans da ilgi alanıma giriyor. Çünkü
yatırım yapıyorum. Ayrıca Türkçe
şarkıları çok seviyorum, birçok kasetim
var. En sevdiğim şarkıcı ise İbrahim
Tatlıses. Onun yanı sıra Emel Sayın, Seçil
Heper ve Coşkun Sabah’ı da severek
dinliyorum. Bunların hepsi birinci sınıf
sanatçılar... Türk müziğini ve şarkılarını
büyük zevk alarak, dinliyorum. Bir de
Yunan müziğini beğeniyorum.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
47
BAĞIŞÇIMIZ
“Bütün dünyayı gezdim
şimdi yuvamdayım”
1
928 yılında İstanbul’da doğan,
Darüşşafaka Maltepe Rezidans
sakinlerinden Mukaddes Prough;
özgüveni, yaşama sevinci ve farklı
kültürlere olan ilgisiyle tam “bir dünya
insanı”. Yaşamı öğütmek yerine
özümsemeyi seçen Prough’nun öyküsü,
henüz yirmili yaşlarının başındayken
tanıştığı, NATO’da görevli bir asker olan
William Prough’la evlendikten sonra çok
daha zengin ve farklı bir anlam kazanır.
Türkiye’de farklı kültürden biriyle
yapılan evliliğin ya da kadının özgür
iradesiyle evleneceği kişiyi seçmesinin
radikal bir tavır olarak nitelendirildiği
1950’lerde, Mukaddes Prough, eşini ve
yeni yaşam çizgisini belirleyerek
duruşunu ortaya koyar. Prough,
hayatının en ciddi kararını ve ailesinin
konuyla ilgili bugün bile örnek alınması
gereken yaklaşımını şu sözlerle
anlatıyor: “Memur bir ailenin çocuğu
olarak ben ve iki kardeşim mütevazı
şartlarda yetiştirildik ve çok güzel bir
gençlik dönemi yaşadık. Hem annem
hem de babam son derece açık fikirli ve
medeni insanlardı. Ben de kardeşlerim
de evliliklerimizi kendi kararlarımız
doğrultusunda belirledik. Babam hiçbir
zaman bize muhalif olmadığı gibi daima
bir tek şeyi öğütledi: ‘Hayat, sizin
hayatınız. Her zaman iyi düşünün. Ve
şunu da hiçbir zaman unutmayın: Bir
zorluğa düştüğünüzde bu evin kapısı size
daima açık’ ”.
Sekiz yıl önce Türkiye’ye dönen
Mukaddes Prough, Amerika’nın bazı
eyaletlerinin yanı sıra, eşinin görevi
nedeniyle yakın tarihin en hareketli
ülkelerinde Almanya’da, İran’da ve
Çin’de de bulunur. Bu muazzam bir
yaşam deneyimidir Prough çifti için.
Yeniden İstanbul’da…
Yurt dışında yaşadıkları dönem boyunca
İstanbul ile bağlarını hiç kopartmayan
Mukaddes-William Prough çifti yaklaşık
sekiz yıl önce, acı tatlı pek çok anıyı da
bavullarına doldurup onları tanıştıran
48
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
Yaklaşık altı yıl önce eşi
William Prough ile birlikte
Maltepe Rezidans’ta yaşamayı
seçen fakat altmış yıllık hayat
arkadaşını yakın tarihte yitiren
Mukaddes Prough, özgüveni,
yaşama sevinci
ve farklı kültürlere olan ilgisiyle
tam “bir dünya insanı”...
Merhum eşinin görevi nedeniyle
Amerika, İran, Almanya ve Çin’de
bulunan Mukaddes Hanım,
artık yuvasında olduğunu söylüyor.
kente, İstanbul’a dönerek İdealtepe’deki
evlerine yerleşirler. Yaklaşık iki yıl
yaşadıkları bu evin bakımı özellikle de
William Prough’nun sağlık problemleri
baş gösterince daha da zorlaşır.
“Her anlamda güvenilir ve kaliteli”
İşte Darüşşafaka Maltepe Rezidans ile
tanışmaları da tam bu döneme denk
gelir. Rezidanstaki bakım ve konforun
methini bir arkadaşından duyan
Mukaddes Prough, detaylı bir araştırma
yaptıktan sonra eşiyle buraya yerleşmeye
karar verir. Hayatlarında yeni bir sayfa
açma kararını hızlandıran ise Mukaddes
Prough’nun Yakacık Rezidans’ta edindiği
şu izlenimlerdir: “Darüşşafaka
Rezidanslarını araştırdıktan sonra,
detaylı bilgi edinebilmek için bir gün öğle
yemeğine konuk oldum. Burayı her
anlamda çok güvenilir ve kaliteli buldum.
Temizlik ve intizam beni çok etkiledi.
İnsanlara gerek beslenme gerekse sağlık
ve sosyal etkinlik anlamında pek çok
seçenek sunuluyordu.” Eşini yakın bir
zamanda kaybeden Mukaddes Hanım,
“Merhum eşimle her zaman buraya
gelmekle çok doğru bir karar verdiğimizi
konuşurduk” diyor. Haftada iki gününü
hobi odasındaki el işlerine ayıran
Mukaddes Hanım, Rezidanstaki
dayanışma ruhunun ve arkadaşlık
ilişkilerinin farkına da değinmeden
geçemiyor: “Darülaceze’deki çocuklar
için 45 kazak örüp, gönderdik. Arkadaş
grubumuz burada çok iyi. Mesela ‘haydi
şunu yapalım’ dediğimizde birkaç kişi
toplanıp hemen o işi hallederiz. Burası
sosyal ilişkiler anlamında gerçekten çok
kaliteli bir yer.”
BAĞIŞÇIMIZ
Aykut Bagana:
“Hayatımın en pozitif kararı”
U
rla Rezidans’ta yaşamayı
seçenler arasında kırk yedi yıl
turizm sektöründe çalışmış,
gerek ulusal gerekse uluslararası büyük
otellerde yöneticilik yapmış bir isim de
var: Aykut Bagana… Yetmiş üç yaşında…
Çok dinç… Zindeliğini hayat sevgisine ve
spora bağlıyor. Yılın altı ayında Urla
Rezidans’ta, altı ayında ise İtalya’da
yaşıyor. Rezidanstan ayrılıp, İtalya’ya
gideceği zaman hep içinin sıkıldığını
söylüyor. Darüşşafaka’nın babası hayatta
olmayan ve maddi durumu yetersiz
çocukları okutarak, onların hayatında
yarattığı değişime ortak olma isteğinin
rezidansta yaşamayı seçmesinde etkili
olduğunu belirtiyor.
“Ben, Türkiye’nin okullu ilk
turizmcisiyim” diye söze başlıyor Aykut
Bagana ve ekliyor: “Turizmciliği
seçtiğimde Türkiye’de bırakın turizm
otelcilik okulu, otel bile yoktu. Sadece
İstanbul’da Hilton Oteli vardı. Hukuk
fakültesini üçüncü sınıfta bırakıp, turizm
Darüşşafaka’nın babası
olmayan ve maddi durumu
yetersiz çocukları
okutarak, onların
hayatında yaptığı değişime
ortak olabilme isteğinin
Urla Rezidans’ta yaşamayı
seçmesinde etkili
olduğunu ifade eden
Türkiye’nin ilk
turizmcilerinden Aykut
Bagana, Urla Rezidans’ta
yaşama kararının meslek
seçiminden sonra
hayatındaki en pozitif
karar olduğu belirtiyor.
eğitimi almaya karar verdiğimde babam
karşı çıkmıştı. Buna rağmen Almanya’da
iki yıl turizm meslek yüksekokulunda
eğitim gördüm, ardından da Frankfurt’ta
Intercontinental Otel’de sekiz yıl
çalıştım. Orada en son genel müdür
muavinliği görevinde bulundum.
Almanya’da uluslararası bir Amerikan
şirketinde bu kadar yükselmek tabii ki
hiç kolay olmadı.”
Türkiye’de ise Büyük Ankara Oteli’nde
müdürlük, Emek İnşaat’ta işletme
müfettişliği görevlerini üstlendiğini ve
bir süre de kendi turizm acentesini
işlettiğini anlatan Bagana, “En sonunda
kendi kendimi turizm sektöründen
emekli ettim” diyor.
“Urla Rezidans’ı görür görmez bundan
sonra yaşamam gereken yer olduğunu
anladım”
Eşi İtalyan olduğu için yılın yarısını
İtalya’da, diğer yarısını da Türkiye’de
geçiren Bagana, Darüşşafaka Urla
Rezidans’la tanışma öyküsünü ise şöyle
anlatıyor: “Antalya’da çiftliğim vardı,
personeli, bahçesi, kedisi, köpeği,
tavuğu, ördeğiyle uğraşmak her geçen
yıl zorlaştı. Bu nedenle yeni arayışlar
içine girdim. Darüşşafaka Eğitim
Kurumları’nı çok eskiden bu yana
biliyordum hatta Darüşşafaka Basketbol
Takımı’nın eski bir sempatizanıyım. Bir
arkadaşımın vasıtasıyla da Darüşşafaka
Rezidansları öğrendim. Son birkaç yıldır
zihnimde vardı, şartlarını öğrendim.
Urla Rezidans’ı görür görmez de bundan
sonra yaşamam gereken yer olduğunu
hemen anladım. Meslek seçimimden
sonra hayatımın en pozitif kararını
verdiğimi gönül rahatlığıyla
söyleyebilirim.”
“Burada kelimenin tam anlamıyla
huzur var”
Bagana, Urla Rezidans’ı tercih etme
nedenlerini ise şöyle açıklıyor: “Farz
edelim ki İstanbul’da yaşamayı seçtim,
canım Boğaz’da bir kadeh rakı içmek
istedi. Başıma gelecek maceraları
düşünebiliyor musunuz? En az bir buçuk
saat toz-toprak, egzoz gazları arasında
yol sürecek. İstanbul artık çok büyük bir
şehir, buradaysa kelimenin tam
anlamıyla huzur var. Personelin hepsi
kibar ve mesafeli… Hepsi samimi ama
nerede duracaklarını bilen insanlar…
Burada kendimi evimde gibi
hissediyorum. Eşim beni Türkiye’den
ben de onu İtalya’dan koparamadığım
için yılın altı ayını İtalya’da geçiriyorum.
İtalya’ya döneceğim zamanlar açıkçası
buradan ayrılacağım için içim sıkılıyor.”
Bagana, Urla Rezidans’ta günlerin nasıl
neşeli ve hareketli geçtiğini ise şöyle
anlatıyor: “Burada isteyen için yapacak
çok şey var. Her türlü spor imkânı,
bilardodan masa tenisine, satrançtan
tavlaya kadar tüm oyunlar, yüzme havuzu,
temiz hava, yemyeşil bir doğa, yürüyüş
parkurları, deniz kısacası ‘yok’, yok. Her
şeyden önemlisi de huzur var. Bunu eski
bir otel müdürü olarak ben söylüyorsam
inanın ki vardır.”
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
49
BAĞIŞÇIMIZ
İlk kez Urla Rezidans’ta fırça tuttum
Urla Rezidans’a yerleştikten sonra resim yapmaya başladığını ifade eden Ekrem Doğanlı,
”Geçen sene Darüşşafaka sergisine tablolarımla katıldım. Tablolarımın hepsi satıldı” diye anlatıyor.
U
rla Rezidans’ın sakinlerinden
Ekrem Doğanlı, 67 yaşında...
Doğma büyüme İzmirli olan
Ekrem Bey, İktisat Fakültesi’nden mezun
olduktan sonra İzmir Büyükşehir
Belediyesi’ne bağlı ESHOT’ta müfettiş
olarak uzun yıllar çalışmış. Emekli olunca
da İzmir Foça’da bir ev tutmuş. Ancak
evin sorumluluklarıyla yeteri kadar
ilgilenemeyen Doğanlı, bunun üzerine
Urla Rezidans’a yerleşmiş. Rezidansta
yaşamaya yedi dakika içinde karar
verdiğini söyleyen Doğanlı’nın en önemli
tutkusu ise resim yapmak. Resme her
zaman merakı olduğunu ifade eden
Doğanlı, “Ancak babam ne resim yapmayı
ne enstrüman çalmayı ne de top
oynamayı sevmediğinden bizi de ‘fakülte
bitirip devlet memuru olacaksınız’ diye
yetiştirdi. Buraya yerleşince, halk eğitim
merkezine müracaat ettim. Bu dördüncü
yılım. Resim yaptıkça ustalaşıyorsun.
Şimdi ilk yaptığım tabloları
beğenmiyorum. Hayatımda ilk fırçayı
burası sayesinde dört sene önce tuttum.
Geçen sene Darüşşafaka sergisine
tablolarımla katıldım. Tablolarımın hepsi
satıldı. Yeni yapılan atölyemizde de kendi
başıma müziğimi dinleyerek
çalışabiliyorum. Resmin yanında şimdi de
zeyrek kurslarına başladım. pazartesileri
de ahşap boyama ve ebru çalışıyoruz.
Burada 24 saatin artık bana yetmediğini
düşünüyorum” diyor.
Bir deniz tutkunu
Doğanlı, rezidanstaki konfor ve kendisine
sağlanan şartlardan çok memnun
olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:
“Rezidansta verilen hizmet kalitesi, 24
saat sağlık ekibinin olması çok değerli
imkânlar. Ayrıca spor alanlarının ve
sosyal aktivitelerin kalitesi de tartışılmaz.
Kısacası evimdeymişçesine rahat ettiğim
bir yerdeyim. Aynı binanın içinde pek çok
kolaylık var. Örneğin, Foça’da yüzmek için
4 km yol gitmem lazımdı. Burada havuz
var. Yağmur çamur da olsa
yüzebiliyorsunuz. Kısacası çok rahat.
Yalnız yaşayan bir insan için burası dört
50
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
dörtlük bir yer.” Özellikle spor tesislerinin
çok profesyonel biçimde yapılandığını
belirten Ekrem Doğanlı, güne sporla
başlamayı tercih edenlerden. Sporun
sürdürülebildiği müddetçe fayda
sağlayacağının bilincinde olan Doğanlı,
Urla Rezidans’taki bir gününü ise şöyle
anlatıyor:
“Saat 7’de havuza gider, yarım saat
yüzerim ve deniz jimnastiği yaparım.
Sonra, duşumu alıp kahvaltıya çıkarım.
Kahvaltı bitiminde, buraya gelen tüm
gazeteleri okurum. Bazen öğlene kadar
gazete okuduğum olur. Öğle yemeğinden
sonra, bilgisayarın başında vakit
geçiriyorum. Daha sonra ise ya yarım
saatlik yürüyüş yaparım ya da yine
yüzmeye giderim. Bazen arkadaşlarımızla
masa tenisi maçı da yapıyoruz. Bu da çok
faydalı. Sporum bittikten sonra, genellikle
çay saatinde vakit geçirmeyi tercih
ediyorum.”
Sağlıklı yaşama giden yol
İlk zamanlar, iki sporu, yani yüzmeyle
yürüyüşü bir arada yaptığını söyleyen
Ekrem Doğanlı, daha sonra doktorun
önerisi üzerine yalnızca yüzme sporuna
yönelmiş. Bu tercihinde deniz tutkusunun
belirleyici bir rol oynadığını belirten
Doğanlı, Urla Rezidans’ta yaptığı düzenli
sporun, sağlığını gözle görülür biçimde
etkilediğini ve kendisini bu sayede çok iyi
hissettiğini söylüyor. Sporla iç içe
yaşamanın faydalı olduğunu ancak tek
başına yeterli olmadığını da söyleyen
Doğanlı, sağlığı için beslenmesine de çok
dikkat ettiğini kaydediyor. Urla Rezidans’a
yerleşmenin bu konuda da kendisine
fayda sağladığına değinen Ekrem
Bey,“Her şeyden önce hayatımdan üç
beyazı, yani tuzu, şekeri ve unu çıkardım.
Rezidansta aşçımız gerçekten çok güzel
yemekler yapıyor ama ben dikkatli
tüketmeye çalışıyorum. Sabahları bir
dilim ekmek yerim, öğlen ise hiç ekmek
yemem. Ben buraya geldiğimde 93
kiloydum, şimdi 86 kiloyum. Kısacası,
burada çok daha sağlıklı olduğumu
söyleyebilirim”diyor. Doğanlı,
rezidanstaki sosyal ilişkilerin de son
derece nezih olduğunu belirtiyor.
BAĞIŞÇIMIZ
Her şey kızların okuması için
Y
akacık Rezidans’ta yaşayan
Vasfiye Eriş, Türkiye’nin sessiz
sedasız hayır işleyen isimlerinden
biri… On iki Yunan adasından Kos’ta
(İstanköy) dünyaya gelen Eriş, çok uluslu,
çok kültürlü bir ortamda büyümüş. “Ben
üç lisan birden öğrenerek büyüdüm.
İtalyanca, Yunanca ve Almancayı ana
dilim gibi konuşuyorum. Bütün
arkadaşlarım Yunan, İtalyan idi” diye
anlatıyor özlemle o günleri Eriş. Adada
Türk okulu olmadığından İtalyan Koleji’ni
bitirmiş. Üniversite eğitimi için Atina’ya
gitmek gerektiğinden eğitimine devam
edememiş. Kos’ta evlenmiş:
“Kayınpederim adanın ünlü
tatlıcılarındandı. Tahin, helva, baklava
yapardı. Bugünkü Hacı Bekir Tatlıcısı gibi
kayınpederim de adada Hasan Çavuş
olarak ünlüydü. Eşim, İstanbul’da
üniversite okumuştu ama adaya dönerek,
babasının yanında çalışmayı seçmişti.
Adada hayat çok güzeldi. Herkes birbirini
tanırdı, asla kapılarımızı kilitlemezdik,
hırsızlık nedir bilmezdik.” Ancak On İki
Ada’nın Yunanistan’a verilmesinden
sonra her şey değişmeye başlamış:
“Hayat Türkler için zorlaşmıştı. Eşimin
ailesinin mağazaları vardı, onlara
saldırılar oldu. Adada yaşayan Rumlar
değil ama sonradan gelen fanatik
Rumlar yüzünden huzurumuz kalmadı.
Bunun üzerine 1954’te İstanköy’den göç
ettik. Önce Bodrum’a, ardından da
İstanbul’a geldik.”
“En büyük hayalimi gerçekleştirdim”
Kız öğrencilerin barınma sorununun
yoğun olduğu Kars’ta, ilk önce lisede
okuyan kızlar için 140 kişi kapasiteli,
ardından üniversite öğrencileri için 200
kişi kapasiteli ve son olarak da Çıldır’da
ilköğretim öğrencileri için 70 kişi
kapasiteli kız öğrenci yurdu yaptıran Eriş,
neden özellikle kız öğrenci yurdu
yaptırdığını şöyle açıklıyor: “Annem, on
dört yaşında Bodrum’dan İstanköy’e gelin
gelmiş. Tabii on dördünde evlenince
ancak Kuran okumasını, imza atmasını
öğrenmiş. Sekiz kardeştik. Biz büyüyüp
okula gitmeye başladığımızda annemiz
bize yardım edemezdi, karne aldığımızda
Yakacık Rezidans’ta
yaşayan Vasfiye Eriş,
kız öğrencilerin
barınma sorununun
yoğun olduğu Kars ve
Ardahan’da
ilköğretim, lise ve
üniversite öğrencileri
için üç ayrı yurt
yaptırdı. Tüm mal
varlığını eğitime
bağışlayan Eriş,
yaptırdığı yurtlarla
400’ü aşkın kız
öğrencinin barınma
sorununu çözdü.
hiç sormazdı, geçtiniz mi kaldınız mı,
diye. Çünkü bilmiyordu. İşte ben o
zamandan beri hep okumak istedim.
Keşke kültürlü bir annem olsaydı da
bana derslerimde yardım edebilseydi,
derdim. Benim bugün yaptığım bağışların
temelleri o zamandan atılmıştır
aslında…” 400 kız öğrencinin barınma
sorununu çözen Eriş, “Çocukluğumdan
beri en büyük hayalim annelerin kültürlü,
bilgili olması ve çocuklarının güzel bir
eğitim almalarına destek olmalarıydı.
Ben açtığım bu yurtlarla en büyük
hayalimi gerçekleştirdim” diyor.
Yakacık Rezidans’ın üyesi
1999’da eşini yitirince yalnız yaşamak
istemeyen Vasfiye Hanım, bu süreçte
Darüşşafaka Rezidanslarından haberdar
olmuş: “Komşum, Darüşşafaka
Rezidansları duymuş, bana rezidansları
tanıtan çok güzel bir katalog getirdi.
İnceledim, araştırdım, gidip gezdim ve
çok beğendim. Netice itibarıyla Yakacık
Rezidans’a üye oldum. Rezidansa üye
olduktan sonra geleceğe dair hiçbir
kaygım kalmadı. Zaten o nedenle tüm
mal varlığımı hayır işlerine
bağışlayabildim.”
Yakacık Rezidans’ın bağışçısı olarak da
çocukların eğitimine destek olmanın
kendisine ayrı bir huzur verdiğini ifade
eden Eriş, “Darüşşafakalı öğrencilerle de
zaman zaman bir araya geliyoruz, onlarla
sohbet ediyorum, hepsi de inanılmaz
güzel, zeki çocuklar” diyor.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
51
BAĞIŞÇIMIZ
Fahire Bayur:
“Urla Rezidans’taki hizmet
beş yıldızlı otelde yok”
C
umhuriyetin ilanından bir yıl sonra
Mudanya’da doğdu Fahire Bayur…
Yatılı okuduğu Ankara Kız Teknik
Yüksek Öğretmen Okulu’ndan mezun
olduğunda takvimler 1945’i gösteriyordu.
Genç cumhuriyetin, genç bir öğretmeni
olarak aynı sene Diyarbakır’da göreve
başladı. İlk görev yerinde dört ay
çalıştıktan sonra mezun olduğu okula
yani Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen
Okulu’na bu kez çiçek öğretmeni olarak
geri döndü. Tam otuz iki yıl orada görev
yaptı ve binlerce öğretmen adayını
yetiştirdi. Atatürk’ün naaşının Etnografya
Müzesi’nden Anıtkabir’e taşınması
esnasında Anıtkabir’in çiçek
düzenlenmesini yapma görevi Kız Teknik
Yüksek Öğretmen Okulu’nun çiçek
öğretmeni Fahire Bayur’a verilmiş. Belki
de bu nedenle 10 Kasım 1953 tarihi
Bayur’un hafızasında bugünmüş gibi
taptaze… O günü anlatmasını
istediğimizde “Güneşli, pırıl pırıl, çok
güzel bir gündü, insanlar huşu içindeydi,
sanki başka bir dünyadasınız, Atatürk’ün
huzurunda…” diye söze başlıyor Bayur ve
şöyle devam ediyor: “Atatürk’ün naaşının
Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e
naklinin hazırlıkları için bizim okuldan iki
öğretmen vazifelendirilmişti. Nakış
hocası bir arkadaşım ve çiçek hocası
olarak ben… Nakış öğretmeni arkadaşım
atölyesinde katafalkın üzerine örtülmesi
için altın simlerle işli bir bayrak hazırladı.
Ben de nakil olmadan bir gün önce
Anıtkabir’in tüm çiçek düzenlemesini
yaptım. Ertesi gün Ata’nın naaşı
Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e
nakledildi. Protokole dâhil olmadığımdan
töreni Anıtkabir’in yakınındaki bir binadan
seyrettim. Muhteşem bir şeydi o an…
Bütün sefaretler, protokol yavaş yavaş
Anıtkabir’e geldi. Önce protokol
Anıtkabir’i gezdi, daha sonra halka
açtılar. Tabii ben de töreni izlediğim
binadan indim ve halkın arasına katıldım.
Beni en çok etkileyen, Anıtkabir’in her bir
52
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
Atatürk’ün naaşının Etnografya
Müzesi’nden Anıtkabir’e taşınması
esnasında Anıtkabir’in çiçek
düzenlenmelerini yapan emekli
çiçek öğretmeni Fahire Bayur,
o günü “Anıtkabir’in her bir
sütununa yüzlerce çelenk
konulmuştu. Tasavvur edebiliyor
musunuz? Anıtkabir’i gezdiğimde
kendimi başka bir âlemde,
çiçek cennetinde hissettim”
diye anlatıyor.
sütununa yüzlerce çelenk konulmuş
olmasıydı. Tasavvur edebiliyor musunuz?
Anıtkabir’i gezdiğimde kendimi başka bir
âlemde, çiçek cennetinde hissettim.”
“Evimizden çok daha rahat yaşıyoruz”
“Darüşşafaka’nın çok iyi bir müessese
olduğunu hep duyardım. Ankara’da
mesela vekâletlerde devlet memurlarıyla
bazen temaslarımız olurdu, çoğunun
Darüşşafakalı olduğunu öğrenirdim.
Darüşşafaka’yı bitiren kişilerin daima iyi
mevkilerde olduklarını bilirdim” diyen
Bayur’a Urla Rezidans’la tanışma
hikâyesini sorduğumuzda ise şu yanıtı
veriyor: “Bir arkadaşım Maltepe
Rezidans’ta kalıyordu. Mudanya’da bir
rahatsızlık geçirdim. Yalnız yaşadığım için
hastaneden çıkıp, eve gittiğimde kendimi
boşlukta hissettim. ‘Bir şey olsa ne
yaparım?’ diye düşünmeye başladım.
Aklıma Maltepe Rezidans’ta yaşayan
arkadaşım geldi. Onun aracılığıyla
rezidanslarla iletişime geçtim.
İstanbul’daki rezidansların dolu olduğunu
ama Urla’da yeni bir rezidansın açıldığını
öğrendim. Buraya gelip, bir gece misafir
oldum. Tabii, hayran kaldım. Gerekli
muameleleri hemen başlattık. Her
şeyden çok memnunum. Güzel
arkadaşlıklar var, eski arkadaşlarımı
buldum, yeni arkadaşlar edindim. Güzel
bir hayat, bu beni çok memnun ediyor.”
“Anahtarınız cebinizde”
Urla Rezidans’taki günlerini “muntazam
bir yaşantı” diye tanımlayan Bayur şöyle
devam ediyor: “İstediğiniz önünüzde
istemediğiniz arkanızda diye bir tabir var
ya, o şekilde muntazam bir hayatımız var.
Her sabah gazetemiz geliyor. Buranın en
çok hoşuma giden yönü bağlı değilsiniz.
Canınızın isteği yere istediğiniz zaman
gidiyorsunuz ve istediğiniz zaman geri
gelebiliyorsunuz. Kendi eviniz gibi…
Anahtarınız cebinizde… Buradaki bütün
personel artık bizim çocuklarımız gibi.
Hiçbir eksiğimiz yok, bilakis evimizden
çok daha rahat yaşıyoruz. Sağlık
açısından kendimizi daha güvende
hissediyoruz. Doktorumuz,
hemşirelerimiz yardım edebilmek için
parçalanıyorlar. Böyle komple bir hizmet,
beş yıldızlı otelde bile yok.”
BAĞIŞÇIMIZ
İffet Gürbüzer:
“Ağabeyim de dayım da
Darüşşafaka’dan mezun”
mekli öğretmen İffet Gürbüzer,
“Darüşşafaka’nın ağabeyim ve
dayıma yaptığı o büyük yardıma
teşekkür etmek ve yeni çocukların
eğitimine destek olmak için buradayım”
diye söze başlıyor ve şöyle devam
ediyor: “Çok eskiden beri Darüşşafaka’yı
biliyorum, çünkü benim ağabeyim de,
dayım da Darüşşafaka’dan mezundur.
Onlardan ötürü Darüşşafaka’yı çok
yakından tanıma fırsatı buldum, hatta
ağabeyim son sınıftayken
Darüşşafaka’nın mezuniyet balosuna
gitmiştim. Ağabeyim doktor oldu, dayım
Darüşşafaka’nın son sınıfındayken
askeri liseye geçti ve general rütbesine
kadar yükseldi.”
E
Bir cumhuriyet öğretmeni
İstanbul’da doğan İffet Gürbüzer,
annesinin memuriyetinden ötürü
çocukluğunun Anadolu’yu dolaşarak
geçtiğini belirterek, o günleri ve meslek
hayatını şöyle anlatıyor:
“İlkokulu birkaç yerde okudum. Aslında
çocukluğumdan beri dikiş-nakış işlerine
ilgim vardı, oyuncak bebeklerime
elbiseler dikerdim. Annemin bulunduğu
yerlerde ortaokul bile yoktu, bu nedenle
ailemden ayrı, Bursa’da okudum, Bursa
Necatibey Kız Enstitüsü’nü bitirdim,
sonra açılan imtihanla Ankara Kız Teknik
Yüksek Öğretmen Okulu’nu kazandım. İç
giyim ve nakış öğretmeni olarak üç yıl
çalıştım. O zaman okulumuz üç yıldı,
sonradan dört yıla çıkarıldı. Çalışmaya
başladığım yıl bir kurs açıldı, oraya
devam ettim ve yüksek teknik öğretmen
diplomasını aldım. İlk tayinim 1944’te
Tokat’a çıktı. Üç yıl orada çalıştıktan
sonra Beyoğlu Akşam Kız Sanat Okulu’na
atandım, sekiz yıl da orada erkek iç
çamaşırı öğretmeni olarak görev yaptım.
Ardından Ankara’ya gittim ve üç yıl
bakanlıkta çalıştım. Ankara’da
Olgunlaşma Enstitüsü açılınca müdür
yardımcılığı görevini üstlendim ve 1974’te
İzmir Olgunlaştırma Enstitüsü’nden
emekli oldum.”
“Kızların okutulmasına daha fazla
önem veriliyordu”
“Biz, Cumhuriyet çocuklarıyız” diyen
Gürbüzer şu görüşleri dile getiriyor:
“Bizim dönemimizde kızların
okutulmasına daha fazla önem
veriliyordu. Benim annem, babam
öldükten sonra okuma-yazma bile
bilmezmiş. Yeni alfabeye geçilince gece
kursları açılmış, o kurslara giderek
okuma-yazma öğreniyor, ilkokul
imtihanına giriyor, sonra ebe mektebinin
imtihanını veriyor. Annem ebe hemşire
olarak çalıştı ve bize baktı. Ben maddi
manevi çok zor şartlarda okudum ama
annem de ben de bu duruma katlandık.”
“Huzurlu, rahat günler geçiriyoruz”
Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nı
ağabeyi ve dayısından ötürü
çocukluğundan bu yana bildiğini
tekrarlayan Gürbüzer, buna karşın
rezidanslardan geç haberdar olduğunu
anlatıyor: “Eşimi kaybettikten sonra
yalnız yaşamak zor geldi. Arayış içine
girdim, derken Darüşşafaka’nın
Rezidanslarını öğrendim. Buraya geldim,
gördüm, çok beğendim. Hemen karar
verdim, bir hafta içinde de Urla
Rezidans’a yerleştim. Yaklaşık üç yıldır
burada yaşıyorum ve çok memnunum.
Ömrümüzün bu son döneminde burada
huzurlu, rahat günler geçiriyoruz.” Zuhal
Güveniş’le Bursa Necatibey Kız
Enstitüsü’nde, ardından Ankara Kız
Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda
birlikte öğrenim gördüklerini ve Ankara
Olgunlaştırma Enstitüsü’nde birlikte
görev yaptıklarını anlatan İffet Gürbüzer,
“Zuhal’in buraya gelmesine biraz da ben
vesile oldum” diyor.
Urla Rezidans’ta yaşayan
emekli nakış ve iç giyim
öğretmeni İffet Gürbüzer,
“Benim ağabeyim de dayım
da Darüşşafaka’dan mezun.
Ağabeyim doktor oldu,
dayım Darüşşafaka’nın son
sınıfındayken askeri liseye
geçti ve general rütbesine
kadar yükseldi.
Darüşşafaka’nın ağabeyim
ve dayıma yaptığı o büyük
yardıma teşekkür etmek
ve yeni çocukların
eğitimine destek
olmak için
buradayım”
diyor.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
53
BAĞIŞÇIMIZ
Zuhal Güveniş:
“Kızım nerede istersen orada oku…”
Urla Rezidans’tan arkadaşı İffet Hanım sayesinde haberdar olduğunu anlatan emekli dikiş öğretmeni
Zuhal Güveniş, Rezidansta yaşamaktan mutluluk duyduğunu belirterek şöyle konuşuyor:
“Odam çok rahat, bir insanın ihtiyaç duyacağı her şeye yanıt verecek şekilde tasarlanmış.
Dinlenme ve çay salonunuz, gerçekten insanı dinlendiriyor. Burada olmaktan ötürü gerçek anlamda mutluyum.”
Z
uhal Güveniş,”İffet Gürbüzer Hoca
sağ olsun, onun sayesinde
buradan haberdar oldum” diye
söze başlıyor ve Darüşşafaka Urla
Rezidans ile tanışma öyküsünü şöyle
anlatıyor: “İstanbul’da yaşıyordum.
Eşimi kaybedince yalnız yaşamaya
başladım ama ne yapacağımı şaşırdım.
Ayvalık’ta yeğenlerim var ama onlarla
oturmak imkânsız, alışmışım evimin
rahatlığına. Ayvalık’a gittim, orada ayrı
bir ev tutmayı düşünürken İffet Hoca’nın
vasıtasıyla buradan haberdar oldum.
Yeğenimle birlikte geldik, Rezidansı
gezdik. Çok beğendim, kararımı verdim,
hemen işlemleri başlattık. Yaklaşık üç
senedir de burada yaşıyorum.”
Muğla’dan Ankara’ya uzanan eğitim
yolculuğu
1928’de Muğla’da doğmuş Zuhal Güveniş,
ilk ve ortaokulu Muğla’da bitirmiş,
ortaokuldan sonra iki yıl Bursa Necatibey
Kız Enstitüsü’ne devam etmiş, oradan da
imtihanını kazandığı Ankara Kız Teknik
Yüksek Öğretmen Okulu’na gitmiş.
Sonraki süreci de şöyle anlatıyor
Güveniş: “Dikiş üzerine önce üç sene, bir
sene de ilaveden dört sene Ankara Kız
Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda
okudum. Mezun olduktan sonra ilk
tayinim Samsun’a çıktı ama gitmedim.
Sonra tayinim İzmir’e çıktı. İzmir’de bir
sene çalıştım, ardından Manisa’ya tayin
oldum. Ankara Olgunlaşma Enstitüsü
kurulunca da oraya atandım.”
Bugün bile pek çok kız çocuğu
okutulmazken, kız çocuklarının okula
gönderilmesi için kampanyalar
düzenlenirken o dönemde ailelerin
kızların okuması konusundaki
yaklaşımını sorduğumuzda ise şöyle
konuşuyor Güveniş: “Annem çok açık
fikirli bir kadındı, okumam için hep beni
teşvik etti. Rahmetli babam da derdi ki:
‘Kızım nerede istersen orada oku…’
Hatta Ankara Kız Teknik Yüksek
Öğretmen Okulu’nu burslu kazanmıştım
ama babam kabul etmemişti ve hiç
unutmam şöyle demişti: Senin yerine bir
başkası okusun, benim seni okutacak
durumum var.”
“Burada çok güzel tabiatın içinde
yaşıyoruz”
Urla Rezidans’taki günlerinin nasıl
geçtiğini sorduğumuzda ise şu yanıtı
alıyoruz emekli öğretmen Güveniş’ten:
“Bir kere odamın müstakil oluşu çok
güzel. Odam çok rahat, bir insanın
ihtiyaç duyacağı her şeye yanıt verecek
şekilde tasarlanmış. Dinlenme ve çay
salonumuz, gerçekten insanı
dinlendiriyor. Burada olmaktan ötürü
gerçek anlamda mutluyum. Bir kere çok
güzel tabiatın içinde yaşıyoruz.”
“Atatürk’ün ismini anınca bile
gözlerimiz yaşarırdı”
Yıllarca eğitime hizmet veren ve rezidans
bağışçısı olarak bu hizmetine devam
eden neredeyse cumhuriyetle yaşıt
emekli öğretmene Türkiye’nin bugününü
nasıl gördüğünü soruyoruz: “Bizim,
Atatürk’ün ismini, yaptıklarını
duyduğumuz zaman gözlerimiz yaşarırdı.
Gençlik yıllarımda talebelerimi bu
mevzuda aydınlatmayı istedimse de
maalesef bizim duygularımızı onlarda
göremedim.”
54
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
BAĞIŞÇIMIZ
Sabırla gelen başarı
Başarıyı şansa bırakmayan, fırsatları kendi çabalarıyla yaratan birisi Huriser Eliuz.
Türkiye’nin ilk kadın polisi olan Eliuz, emekliliğinin tadını şimdilerde Yakacık Rezidans’ta çıkarıyor.
H
uriser Eliuz 84 yaşında. Üç
kardeşin en büyüğü. Bulgaristan
doğumlu ama çok küçük yaşta
Türkiye’ye gelenlerden. Türkiye’ye
geldiklerinde ailece kendilerini çok mutlu
hissettiklerini hatırlıyor ve bir anısını
paylaşıyor: “Şapka Devrimi’nin ardından
annem gidip bir şapka aldı ve o şapkayı
başından hiç çıkarmadı.”
Çalışma hayatına büyük bir travma
sonrası başladığınızı biliyoruz. Bundan
biraz söz eder misiniz?
Liseyi bitirdikten hemen sonra babamı
kaybettik. İki kardeşim, ben ve annem
yalnız kalmıştık. İçinde bulunduğumuz
durum çok zordu. Annem, Milli Eğitim
Müdürlüğü’ne gitmiş ve benden söz
etmiş. Lise mezunu olduğumu ve
müdürlükte bana göre bir iş varsa
çalışmaya hazır olduğumu söylemiş.
Aldığı olumlu cevaptan sonra, o dönem
Fatih Cami’nin avlusunda yer alan bir
okulda öğretmen vekilliğine başladım.
Bu ilk iş deneyiminde neler yaşadınız,
zor oldu mu sizin için?
Başta zordu. O sıralar çocuk psikolojisi
bilmiyorum, nasıl ders vereceğim diye bir
korku vardı içimde. Ama bir gün
öğrencilerimden birinin velisi geldi. Başta
şaşırdım ve merak ettim. Ama daha sonra
bu şaşkınlığım yerini gerçek bir
mutluluğa bıraktı. Çünkü o veli çocuğuna
çok iyi eğitim verdiğimi düşünerek bana
teşekkür etmek için gelmişti.
Türkiye’nin ilk kadın polisisiniz. Polis
okuluna girişiniz nasıl gerçekleşti?
Polis Okulu’nda öğrencilere ders
veriyordum. O sırada da polislik sınavına
girmiş, sınavı kazanmıştım ama bir türlü
tayinim gelmiyordu. Sonunda tayinim
geldiğinde öğretmenliği bıraktım ve 1947
yılında polis olarak göreve başladım. Çok
canla başla çalıştım, işimi bitirmeden eve
dönmezdim. Gerçekten de polislik
mesleğine âşıktım.
Bu süreci biraz anlatır mısınız?
Ben gözümü Emniyet Müdürlüğü’ne
dikmiştim. Emniyet Müdürü olmak için de
üniversite mezunu olmak gerekiyordu.
Ben, Pasaport Kabul’de çalışıyordum.
Ardından önemli insanların korumalığını
yapmaya başladım. İyi derecede İngilizce
biliyor, üniversite okumayı da çok
istiyordum. Dönemin İstanbul Emniyet
Müdürü Kemal Aygün’ün yanına gidip,
üniversite okumak istediğimi söyledim.
O da bazı şartlar koyarak kabul etti.
Sabahları erkenden kalkıp okula gidip,
ardından da işe geliyordum. Bu hızlı
tempoyla üniversiteyi dört senede
bitirdim. 30 yıl boyunca polis olarak
çalıştım çünkü ben insanlara yardım
etmeyi seviyorum.
Neden Yakacık Rezidans’ta yaşamayı
tercih ettiniz?
Bir gün annem hastalandı. İşte o zaman,
yaşlanınca bana kim bakacak endişesi
yaşamaya başladım. O dönem yaşlanınca
nerede yaşayabileceğime dair araştırma
yaptım. Kimseden yardım almadan
yaşlandığımda hayatımı nasıl idame
ettirebilirdim? Annemin hastalığından
sonra ben de bir rahatsızlık yaşadım.
Hasta yatarken de gazetede Yakacık
Rezidans’ın açılış ilanını gördüm. Hemen
gelip baktım. Darüşşafaka’nın hem
günlük hizmetleri hem de sağlık
garantisini sağlaması çok hoşuma gitti,
çok cazip geldi bana. Hiç düşünmeden
yerleştim buraya. On üç yıldır buradayım
ve iyi ki de gelmişim diyorum.
Geldiğimden beri çok huzurlu ve mutlu
bir yaşantım var. Burada yaşamanın bana
verdiği hazzı başka hiçbir şeye değişmem.
Burada günleriniz nasıl geçiyor?
Burada bize sağlanan olanaklar
günümüzü kaliteli geçirmemiz için yeterli.
Hem kendi odalarımızda hem de
Rezidansın çeşitli bölümlerinde iyi vakit
geçirebiliyoruz. Mesela gezilere
gidebiliyorsunuz. Geçtiğimiz dönemde
İzmir’e, Urla Rezidans’a gezmeye gittim.
Urla daha sakin yaşamak isteyenler için
uygun ve doğası muhteşem bir yer bence.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
55
BAĞIŞÇIMIZ
“Her çocuk bir ışıktır”
Darüşşafaka’nın üstlendiği tarihi misyonun, Urla Rezidans’a bağışçı olmasında büyük etken olduğunu
kaydeden Prof. Dr. Selçuk Gündemir, “Yaptığım bütün araştırmalar sonucunda Darüşşafaka’nın
başlangıcından bugüne kadar son derece pürüzsüz bir çizgisi olduğunu gördüm.
Türkiye için bu büyük bir gurur kaynağı… Darüşşafaka’nın babası hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz
çocuklara verdiği desteğe el uzatmak için bu girişimde bulundum ve çok mutluyum” diyor.
1
931’de müzikle iç içe bir ailede
doğan Selçuk Gündemir, Ankara
Devlet Konservatuvarı’ndan
birincilikle mezun oldu. 1956’da
konservatuvardan arkadaşı ve Türkiye’nin
dahi çocuklarının eğitmeni Prof. Dr.
Kamuran Gündemir’le hayatını birleştirdi.
Ömürlerini yetenekli çocukların eğitimine
adayan çiftin bu idealizmi olmasaydı, belki
de Fazıl Say, Muhiddin Dürrüoğlu
Demiriz, Emre Elivar ve Emrecan Yavuz
“bu ülkenin işlenmemiş cevherleri”
olarak kalacaktı. Kamuran Gündemir,
yetiştirdiği onlarca çocuğu bu ülkeye
miras bırakarak, 2006’da aramızdan
ayrıldı. Urla Rezidans’ın bağışçısı olma
nedenlerini öğrenmek için kapısını
çaldığımız Gündemir, alçak gönüllüğüyle
yüreğimizi ısıttı.
Piyano çalmaya ne zaman başladınız?
Piyano çalmaya ne zaman başladığımı
hatırlamıyorum bile, çünkü kendimi
bildim bileli evde piyano ve çello vardı.
Babam hem keman hem piyano
çalıyordu. Annem de öyle… Annem Çapa
Kız Muallim Mektebi’nde tahsil görürken,
babamla evleniyor… Piyanoya babam
vasıtasıyla başlasam da profesyonel
olarak 1943’te Ankara Devlet
Konservatuvarı’nda başladım. Öğrenci
olarak her yıl resital verdim. Sonra
1952’de Milletlerarası Modern Müzik
Festivali kapsamında Türk bestecilerini
icra etmek üzere Almanya’ya gittim. Türk
ve yabancı şefler yönetiminde Bach,
Mozart, Beethoven, Saint Seans, Ravel
Sol Majör konçertolarını çaldım.
Merhum eşiniz Kamuran Bey’le nasıl
tanıştınız?
Konservatuarda tanıştık. İkimizin de
piyanoda oluşu daha bir yakınlaşmamızı
sağladı. 1956’da evlenip tahsil için burslu
olarak Paris’e gittik, beş yıl kaldık ve
orada çok kıymetli hocalarla çalışma
56
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
arkadaşım oldu. Çok kıymetli insanların
Darüşşafaka’dan mezun olup,
yaşamlarında verimli çalışmalara imza
attıklarını bildiğim için Darüşşafaka her
zaman ön plandaydı. Urla Rezidans’ı da
eğitim açısından Darüşşafaka’yla iş
birliği yapmak için tercih ettim.
Yani, Darüşşafaka’nın üstlendiği tarihi
misyon, rezidans bağışçısı olmanızda
önemli bir etken oldu…
Hem de çok büyük etken oldu. Yaptığım
bütün araştırmalar sonucunda
Darüşşafaka’nın başlangıcından bugüne
kadar son derece pürüzsüz bir çizgisi
olduğunu gördüm. Türkiye için bu büyük
bir gurur kaynağı… Darüşşafaka’nın
babası hayatta olmayan, maddi durumu
yetersiz çocuklara verdiği desteğe el
uzatmak için bu girişimde bulundum ve
çok mutluyum. Çünkü rezidanslar hem
işlevi hem orada yaşayan kişiler hem de
oluşturulan uygun yaşam koşulları
açısından son derece mutluluk verici bir
mekân.
imkânı bulduk. Devletin eğitimimize
yaptığı bu katkıyı biz de hayatımız boyu
çocukları yetiştirmeyi görev edinerek
ödemeye çalıştık. Görev bitmez hayatın
sonuna kadar devam eder. Her çocuk bir
ışıktır çünkü… Ülkemize döndükten
sonra eşimle eğitimciliğe başladık, ayrıca
özel resitallerin yanında piyano
konserleri verdik, sahneyi, hayatı
paylaştık. Öğrencilerimizin hepsi birer
evlat oldu. Fazıl Say, Muhiddin Dürrüoğlu
Demiriz, Emre Elivar, Emrecan Yavuz ve
daha nice kıymetli öğrencilerimiz yetişti,
bizim gurur kaynağımız oldu.
Darüşşafaka’ya yakınlığım da ezelden
beri eğitime verdiği önemden
kaynaklanıyor. Eğitimde çok önde gelen
bir kurum. Oradan mezun olan birçok
Rezidanslardan nasıl haberdar
oldunuz?
Dost sohbetlerinde... İnsan böyle güzel
rezidanslar olduğunu duyduğu zaman
normal olarak ilgi duyuyor. Kendiniz için
olmasa bile, “bir başkası için yardımcı
olabilir miyim?” diye düşünüyorsunuz. Bir
de bakıyorsunuz ki, kendiniz de orada
yaşamayı seçmişsiniz.
Urla Rezidans’a dair görüşlerinizi
alabilir miyiz?
Huzur ve güven verici bir ortam. Son
derece güzel bir yer. Her dost sohbetinde
herkese tavsiye ediyorum. Ankara Devlet
Konservatuvarı’ndan arkadaşım Begüm
Hanım (Erdem) da Rezidansta yaşıyor.
Ayrıca yeni dostlar, değerli, aydın insanlar
tanıdım. Çok mutlu oldum orada.
BAĞIŞÇIMIZ
“Keşke, Darüşşafaka’nın misyonuna
daha fazla katkı yapabilsek”
E
mekli Devlet Opera ve Balesi
sanatçısı Begüm Erdem, eşi Hakkı
Mete Bey ile birlikte Urla
Rezidans’ta yaşıyor. Dünyaca ünlü opera
gösterilerinde rol almış, aralarında
Aynur Doğan, Nilüfer Akbal gibi
sanatçıların da bulunduğu sayısız genç
yeteneği yetiştirmiş bir isim Begüm
Erdem… 74 yaşında… Doğma büyüme
İzmirli… İki yılı aşkın süredir Urla
Rezidans’ta kalıyor. Rezidanstaki
odasının kapısını çaldığımız Begüm
Erdem, eşi ve gülen yüzüyle bizi
karşıladı. Hayatının en rahat günlerini
Urla Rezidans’ta geçirdiğini vurgulayan
Erdem, sorularımızı yanıtladı.
Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
İzmir doğumluyum. Sonradan
konservatuvar olan İzmir Müzik
Okulu’nu, ardından da Ankara Devlet
Konservatuvarı’nı bitirdim. Doktora
yapmak için 1966’da Viyana’ya gittim,
eşimle orada tanıştık. Nikâhımız da
Viyana Konsolosluğu’nda güle oynaya
kıyıldı. 1970 yılında İstanbul’a geldik.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde
solist olarak çalışmaya başladım.
“Çardaş Fürstin”, “Figaro’nun Düğünü”
ve “La Boheme” gibi dünyaca ünlü
eserlerde oynadım.
“Urla Rezidans, özel bir şahsın ya
da şirketin olsaydı güvenemezdik,
ama arada Darüşşafaka
olduğundan gönül rahatlığıyla
geldik. Darüşşafaka’nın 1800’lü
yıllardan gelen bir kuruluş olması,
babasız çocukları okutması bizi
etkiledi. Keşke imkânımız olsa da
bu misyona daha fazla katkı
yapabilsek.”
Urla Rezidans ile nasıl tanıştınız?
Rezidansın üyesi olan bir arkadaşımız
vasıtasıyla… Bir gün onunla birlikte
rezidansa geldik, bizi gezdirdi, çok
hoşumuza gitti ve burada yaşamaya
karar verdik. Daha önce Emekli
Sandığı’nın yaşlılar yurdu var, orayı
düşünmüştük fakat içimize sinmemişti.
Ancak burayı görür görmez eşimle
birlikte yaşamamız gereken yer
olduğunu anladık.
Rezidansta hayat nasıl gidiyor?
Rezidansta hayat her şeyden önce
inanılmaz rahat… Burayı hakikaten çok
seviyoruz ve son derece memnunuz.
Daha önce yapmayı istediğim fakat
yapmaya bir türlü fırsat bulamadığım
her şeyi burada gerçekleştirme imkânı
buldum. Örneğin, resim yapmaya
başladım. Resim yapıyorum, kitap
okuyorum, örgü örüyorum. Kısacası,
bütün saatlerimi kendime
ayırabiliyorum. Çünkü yemek, temizlik,
faturaları ödeme gibi dertler burada yok.
Bu noktada benim İzmirlilerden bir
şikâyetim var. Ben, İzmir’de kız lisesinde
bir ara okumuştum. Oradan
arkadaşlarım var, maddi durumları da
çok iyi… Onlara Rezidansı tavsiye edip
dedim ki: “Gelin çok rahat, jimnastik
yapıyorum, yüzüyorum, tüm günü
kendime ayırabiliyorum.” Heyecanla
geldiler ancak evlerine gittiklerinde
kızları demiş ki: “Biz, size bakarız.” Ne
yapıyorlar biliyor musunuz, anneanne
çocuklara bakıyor. Kızların bu
egoizmleri beni hem üzdü hem de
kızdırdı. Benim kızım hakikaten içi yüce
bir çocuk. Biz burada kalmaya karar
verdiğimizde dedi ki: “Anneciğim, siz
mutlu olun yeter, hem ben de rahat
ederim, gözüm arkada kalmaz.”
Hakikaten de gözü arkada kalmıyor,
çünkü doktor ve hemşireler burada
burnumuzun dibinde, etrafımızda dört
dönüyorlar. Bizim yaşlarımızdaki
insanlar için burası kadar mutluluk
verecek başka bir yer olabileceğini
düşünemiyorum.
Rezidansta yaşamayı seçerek
çocukların eğitimine de destek vermiş
oluyorsunuz. Bu konudaki
düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Bizim burayı seçme nedenlerimizden biri
de zaten bu. Özel bir şahsın ya da şirketin
olsaydı buraya güvenemezdik, ama arada
Darüşşafaka olduğundan gönül
rahatlığıyla geldik. Darüşşafaka’nın
1800’lü yıllardan gelen bir kuruluş
olması, babasız çocukları okutması bizi
etkiledi. Keşke imkânımız olsa da bu
misyona daha fazla katkı yapabilsek.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
57
BAĞIŞÇIMIZ
“Türkiye’nin aydınlığına bağış yapıyoruz”
“Bir eğitimci olarak Darüşşafaka
Eğitim Kurumları’nın yaptığı
çalışmaları yıllardır takdirle
takip ediyordum. Rezidanslarını
ise ablam Parkinson hastalığına
yakalanınca öğrendim,
doktorumuz burayı önerdi.
Rezidansa gelip gezdim, çok
beğendim. Ablamı da yalnız
bırakmak istemedim çünkü
aileden iki kişi kalmıştık. Bunun
üzerine eşimle birlikte ablamı da
alarak, Urla Rezidans’ta
yaşamaya karar verdik.”
E
mekli öğretmen ve yazar Türkan
Gedik Bengi, eşi Ruhi Bey ve
ablasıyla birlikte Urla Rezidans’ta
yaşıyor. Öğretmenliğe 1967’de başlayan
Bengi, Çiçek Açan Ağaç Bir Annedir, Yaşam
Kavgası, Atatürk’ten Cumhuriyet’e Şiirler,
Çocuklar Mızıkçı Değildir, Mart Ayına
Direnen Ağaç, Mermiler Çiçek Açtı, Kır
Çiçeklerim adlı kitaplarının da bulunduğu
yirmi civarında çocuk kitabı kaleme aldı.
Hayatı boyunca eğitim sistemindeki
yanlışlıkları düzeltmek için çaba gösteren ve
kitaplarında da ağırlıklı olarak eğitim
sistemindeki çarpıklıkları kaleme alan
Bengi, Urla Rezidans’ta yaşamayı seçerek,
eğitime desteğini yine sürdürüyor.
Hem eğitimci hem de yazarsınız. Her iki
kimliğinizle sizi daha yakından
tanıyabilir miyiz?
İstanbul’da doğdum, ilk ve ortaöğrenimimi
Üsküdar’da tamamladım. Önce Edirne Kız
Öğretmen Okulu’nu, ardından da Edirne
Yüksek Eğitim Fakültesi’ni bitirdim ve İzmit
Yetiştirme Yurdu’na öğretmen olarak
atandım. İzmit Yetiştirme Yurdu’nda
mahkeme kanalıyla alınmış, anne babası
olmayan ya da Çocuk Esirgeme
Kurumu’nda kalan çocuklar eğitim
görüyordu. İçler acısı bir yerdi. O
çocuklardan o kadar etkilendim ki onları
yazmaya karar verdim. İşte Umut Çocukları
adlı kitabımda onların hayatını yazdım.
Orada iki yıl öğretmenlik yaptım. Düşünün o
çocuklar sıcak yataklarını bırakıp sokakta
yaşamayı seçiyor, sonra polis onları alıp
58
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
yurda getiriyordu. Çok üzülüyordum, onlara
“kır çiçeklerim” derdim, çünkü onları
kendiliğinden kırlarda biten çiçeklere
benzetirdim. Kır Çiçeklerim adlı kitabımda
da onları anlattım. Yetiştirme yurdunda
daha fazla kalamadım, tayinimi İstanbul’a
istedim ve Yeşilköy İlkokulu’na atandım.
Yeşilköy İlkokulu daha yüksek gelir
düzeyine sahip ailelerin çocuklarının eğitim
gördüğü bir okuldu ama orada da çocuklar
çarkın içinde üzülüyordu. Aileler çocuklarını
iyi eğitim almaları için sürekli sınavlara
sokuyordu ve anladım ki ülkemizdeki
çocukların kimi iyi eğitim adına kimi başka
nedenlerden ötürü çocukluğunu
yaşayamıyor. Ardından Yaşam Kavgası adlı
kitabımı kaleme aldım ve onun yüzünden
Yeşilköy’den Zeytinburnu’na sürüldüm.
Son görev yeriniz
Zeytinburnu mu oldu?
Hayır, orada da iki yıl çalıştım. Oradaki
çocuklara da “bahçe çiçekleri”
diyordum. Çünkü onlar iki kesim
arasında kalmıştı. Ne yetiştirme
yurdundaki çocuklar kadar kimsesiz ne
de Yeşilköy’deki çocukların maddi
düzeyindeydiler. Örneğin; Yeşilköy’de
çocuklar için doğum günü kutlaması
yapılırken Zeytinburnu’ndaki çocukların
doğum günü akıllarına bile gelmiyordu.
Bütün çelişkileri gördüm.
Urla Rezidans’la nasıl tanıştınız?
Bir eğitimci olarak Darüşşafaka Eğitim
Kurumları’nın yaptığı çalışmaları yıllardır
takdirle takip ediyordum. Rezidanslarını
ise ablam Parkinson hastalığına
yakalanınca öğrendim, doktorumuz
burayı önerdi. Rezidansa gelip gezdim,
çok beğendim. Ablamı da yalnız bırakmak
istemedim çünkü aileden iki kişi kalmıştık.
Bunun üzerine eşimle birlikte ablamı da
alarak, Urla Rezidans’ta yaşamaya karar
verdik.
Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor?
Burada insan bütün hobilerini
gerçekleştirebiliyor, her şey ayağınıza
geliyor. Ablam biraz daha iyi olduğunda
tekrar yazmaya başlayacağım.
Ayrıca buraya yaptığımız bağışların
çocukların eğitimi için kullanılması da çok
güzel bir durum.
BAĞIŞÇIMIZ
Mualla Aruz:
“Hayatımın en lüks devrini
burada yaşıyorum”
“Çamaşırlarım yıkanıyor, ütüleniyor, düşünebiliyor musunuz herkesin çamaşırı ayrı ayrı yıkanıyor, yemeklerimiz
hem sağlıklı hem lezzetli, odam her gün temizleniyor. Burası çok kısa süre içinde evim ve ailem oldu.”
M
ualla Aruz, gencecik bir
öğretmen olarak ilk görev yeri
Bitlis’e gitmek için yola
çıktığında takvimler 1943’ü
gösteriyordu. Elinde, İkinci Dünya
Savaşı’nın gölgesinde Çapa Öğretmen
Okulu’ndaki eğitiminin ardından burslu
girdiği Gazi Üniversitesi Eğitim
Fakültesi’nden aldığı beden eğitimi ile
Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği
diploması… Cumhuriyet yirmi, Aruz ise
yirmi bir yaşındaydı, mecburi görevini
yerine getirmek için Bitlis’e yola
çıktığında. Bitlis’ten sonra Bolu
Öğretmen Okulu’na tayini çıkan Aruz,
üç-dört sene orada görev yapmış ve
orada evlenmiş. Ardından kendisi gibi
öğretmen olan eşiyle birlikte tayinini
Edirne’ye aldırmış ve on dört sene orada
görev yapmış. Aynı zamanda milli atlet
olan Aruz, “On sene spor yaptım. Çok iyi
100 metre, 1000 metre koşardım ve
mânialı koşular yapardım. Erkek
arkadaşlarımdan daha iyi kasalardan
atlar ve her hareketi yapardım. İyi bir
atlet ve öğretmendim. Başarılarımdan
ötürü Kıbrıs’a gönderildim. Yaklaşık dört
sene Kıbrıs’ta Öğretmen Koleji’nde
öğretmenlik yaptım. Ardından Ankara’da
Yüksek Öğretmen Okulu’na atandım”
diye anlatıyor o yılları... Genç
cumhuriyetin yetiştirdiği ilk
öğretmenlerden Aruz, o yıllardan beri
Darüşşafaka’nın faaliyetlerini gıptayla
izlediğini belirterek, “Darüşşafaka
uğurlu bir müessesedir. Atatürk’ün
annesi bile buraya teberruda (bağış)
bulunmuş. Bu müessese Türkiye’de iyi,
donanımlı çocuklar yetiştirdi” diyor. Kırk
sene eğitime hizmet ettikten sonra Urla
Rezidans’ta yaşamayı seçerek, eğitime
hizmetini sürdüren Aruz, Darüşşafaka
Rezidanslarıyla tanışma öyküsünü şöyle
anlatıyor: “Çeşme’de deniz kenarında
güzel bir evim vardı, otuz sekiz sene
orada yaşadım. Birkaç yıl önce bir kaza
geçirdim ve kalça kemiğimi kırdım.
Ardından da çok zor günler yaşamaya
başladım, evim üçüncü kattaydı ve
asansör yoktu. Merdivenleri inipçıkmak, yemek yapmak, iş yapmak, iş
yaptırmak, o evi çekip çevirmek artık
mümkün değildi. O sırada bir
arkadaşımın vasıtasıyla Urla Rezidans’ı
öğrendim. Bunun üzerine işlemlere
başladık, evimi Darüşşafaka’ya
bağışladım, helal olsun. Keşke birkaç
tane daha evim olsa da Darüşşafaka’ya
bağışlasam. Çünkü bu müessese
Türkiye’de ilk defa modern eğitim veren,
asrın şartlarına uygun çocuklar
yetiştiren, başarılı ve babası olmayan
çocuklara kucak açan, örnek bir
müessese. Böyle bir müesseseye
verilen para helal.”
“Hayatımın en güvenli günleri”
Rezidansta hayatının en iyi, güvenli
günlerini yaşadığını vurgulayan Aruz,
“Yatağımda rahat uyuyorum, kendimi
emniyette ve mutlu hissediyorum. Tüm
personel çok nazik, hepsi çok iyi, herkes
hanımefendi, beyefendi ve hep sevgiyle
muamele ediyor” diyor. Emekli öğretmen
Aruz, Rezidanstaki günlerini ise şöyle
anlatıyor: “Çeşme’deki evimde misafirim
hiç eksik olmazdı. Burada da misafirim
hiç eksik olmuyor. İzmir’de öğretmenlik
yapan ve 1956’da mezun ettiğim on beş
kızım var. Geçenlerde ziyaretime geldiler.
Hayatımın en lüks devrini burada
yaşıyorum. Çamaşırlarım yıkanıyor,
ütüleniyor, düşünebiliyor musunuz
herkesin çamaşırı ayrı ayrı yıkanıyor,
yemeklerimiz hem sağlıklı hem lezzetli,
odam her gün temizleniyor. Burası çok
kısa süre içinde evim ve ailem oldu.”
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
59
BAĞIŞÇIMIZ
“Biliyorum ki başıma ne gelirse gelsin
çok iyi bakılacağım”
İzmir’de eğitim ve sağlık alanındaki hayır işleriyle tanınan ve Darüşşafaka Urla Rezidans’ın
ilk bağışçıları arasından yer alan Gönül Akdağ, “Burada insan gelecek kaygısına kapılmadan yaşabiliyor.
Biliyorum ki başıma ne gelirse gelsin çok iyi bakılacağım” diyor.
İ
zmirlilerin aşina olduğu bir isim Gönül
Akdağ… Ailesinin mübadeleyle
yerleştirildiği ilk yer olan Menemen’e
ve uzun yıllar yaşamını sürdürdüğü
Karşıyaka’ya üç okul yaptıran Akdağ,
eğitim alanında kendisine iletilen
şikâyetlere hiçbir zaman duyarsız
kalmamış, eksikliği gidermek için elinden
geleni yapmış. Urla Rezidans’ın da ilk
bağışçılarından olan Gönül Akdağ, iki
yıldır düzenli olarak Rezidansta yaşıyor.
1957 seçimlerinde Demokrat Parti’den
Manisa milletvekili seçilen ve 27 Mayıs
1960 İhtilali ile tutuklanarak, Yassıada’da
idam talebiyle yargılanan Sezai Akdağ’ın
kardeşi olan Gönül Hanım ile Urla
Rezidans’ın çay salonunda bir araya
geldik. Bir yandan çaylarımızı
yudumlarken bir yandan da geçmişten
bugüne uzanan bir yolculuğa çıktık.
Öncelikle sizi daha yakından tanıyabilir
miyiz?
Esas doğum tarihim 1935 ama nüfusta
1933 yazılı. Anne tarafından Rumeliliyiz.
Mübadeleyle Türkiye’ye gelmişiz, en son
çıkanlardanmışız. İlk ve ortaokulu
Karşıyaka’da okudum. Hatta ortaokulda
matematik öğretmenim Halim Erker de
burada yaşıyor. Ardından Cumhuriyet Kız
Enstitüsü’ne gittim, oradan mezun
olduktan sonra öğretmen olmayı çok
istiyordum ama Ankara’da iki sene
yüksekokula gitmem gerekiyordu. O
şansım olmadı. Çocukluğum ve gençliğim
çok güzel geçti. Hayatımın o mutlu
dönemi, 1960 İhtilali ile sona erdi.
İhtilal döneminde neler yaşadınız?
Çok eziyet çektik. Ağabeyim Yassıada’da
yargılandı, iki sene milletvekilliği
yapmasına karşın on yıllık icraatları da
yüklediler. İdamı istendi, müebbet hapse
mahkûm oldu. Bu arada bizim de
60
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
Çıktığımız son yolculukta da “Gönül,
döndüğümüzde Karşıyaka’ya bir okul
yaptıralım” demişti.
Urla Rezidans’la yolunuz nasıl kesişti?
Televizyonda reklamını gördüm, çok
beğendim, araştırdım. Urla zaten bana
yabancı bir yer değil, otuz sene boyunca
yazlığa buraya geldik. Hatta ağabeyim
Urla’nın fahri hemşehrisi seçilmişti, çok
hizmeti vardır buraya… Rezidansa geldim,
gezdim, çok beğendim. Burası yeni
açılmıştı, ilk bağışçılarındanım ve iki
senedir de düzenli olarak yaşıyorum.
Ben, Urla’yı severim, çünkü havası, iklimi
çok güzel. Rezidansın da böyle çamların
arasında olması ayrı bir güzellik.
hayatımıza pek çok kısıtlama geldi.
Annemin mal varlığı dâhil tüm
gelirlerimize bloke konuldu. Kira
gelirlerimiz Ziraat Bankası’nda bloke
ediliyordu. Askeriyenin izniyle aylık geçim
parası alabiliyorduk ama o da yetmiyordu,
annem enfarktüs geçirdi. Zaten evin
direği yıkılmış… Ağabeyim beş yıl hapiste
yattı. En son çıkan oydu. Düşünün
rahmetli Celal Bayar bile tahliye olmuştu.
Eğitime bu duyarlılığınızın özel bir
nedeni var mı?
Biz çocukluğumuzdan beri eğitime gönül
verdik. Ağabeyim de eğitime çok önem
verirdi. Bana her zaman “Gönül, her şey
cehaletten gelir. Okullarımız yetersiz,
okul yapmamız lazım. Fırsat
bulduğumuzda ilk iş okul yapalım” derdi.
Rezidansta hayat nasıl?
Çok memnunum. Güzel dostluklarımız
oluştu burada. Sabah birlikte kahvaltımızı
yapıyoruz, sonra ya odamda
dinleniyorum ya da saat on buçukta
servisle Urla’ya iniyorum. Orada alışveriş
yapıyor, geziyoruz. Burada hayat çok
kolay ve rahat. Çalışan personelden
hakikaten memnunuz. Her şey güzel
gidiyor. Burada insan gelecek kaygısına
kapılmadan yaşabiliyor. Biliyorum ki
başıma ne gelirse gelsin çok iyi
bakılacağım.
Darüşşafaka Eğitim Kurumları’na
ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz?
İmkânı olan herkesi Darüşşafaka’ya
gönül rahatlığıyla destek vermeli bence.
Darüşşafakalı öğrencilerle çok
gururlanıyorum. Özellikle 29 Ekim’de
burada yaptıkları gösterilerle tüylerimizi
diken diken ettiler. Pırıl pırıldı gençler.
Hakikaten çok iyi imkânlarda eğitim
aldıklarını gördük. Keşke hariçten de
böyle talebe alıp yetiştirseler, ilk başta
torunlarımı verirdim.
BAĞIŞÇIMIZ
“Güne pilates ile başlıyoruz”
A
kademik kariyerine mezun olduğu
İstanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde
devam eden, doçentlik, profesörlük,
bölüm başkanlığı görevlerinin ardından
oradan emekli olan Prof. Dr. Neriman
Fazilet Özban, iki yıldır yaşadığı
Şenesenevler Rezidans’taki odasında
bizleri ağırladı ve sorularımızı yanıtladı.
Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
1926’da Çölemerik’te (Hakkari)
doğmuşum. Babamın subay olması
nedeniyle orada bulunmuşuz. Ben bir
yaşındayken, babamın tayini başka bir
yere çıkmış. Annemle beni İstanbul’a
göndermiş, ancak kendisi dönüş yolunda
bir kaza geçirmiş. Çok ilkel bir köprüden
atıyla geçerken, köprüden düşerek Zap
Suyu’nda hayatını kaybetmiş. Eniştem ve
ağabeyimin görevleri nedeniyle, ben ve
annem önce Tire’ye ardından Afyon’a,
oradan da Bor’a gittik. İstanbul’a
geldiğimizde okul müdürü, “Hanımefendi,
bu çocuk böyle okumaz. Bu ne kadar
gezginci” demişti. İstanbul’da Fatih Kız
Ortaokulu ve Cumhuriyet Kız Lisesi’ni
bitirdim. 1949’da da İstanbul Üniversitesi
Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden
mezun oldum. Hocalarımın ısrarıyla
üniversitede kaldım ve oradan emekli
oldum. Doçentlik, profesörlük, bölüm
başkanlığı görevlerinde bulundum.
Çocuklarımın çoğu şimdi emekli oldu ve
ekseriyeti profesör. Beni hiç unutmadılar,
sık sık ziyaretime gelirler.
Darüşşafaka ile nasıl tanıştınız?
Darüşşafaka ile tanışmam eskiye dayanır.
Çocukluğumda Fatih’teki o büyük
Darüşşafaka Lisesi’ni görür, imrenirdim.
“Keşke erkek çocuğu olsaydım da beni de
alsaydılar” diye düşünürdüm. Ayrıca çok
sevdiğim lise hocalarımdan ikisi Hümeyra
ve Münevver hanımlar, vefatlarından
sonra tüm mal varlıklarını
Darüşşafaka’ya bıraktıklarından söz
etmişlerdi. Onlarla dostluğum uzun
seneler devam etti. Hümeyra Hanım aynı
zamanda Yakacık Rezidans’ın
bağışçısıydı. Onu ziyaret ettiğimde de
Darüşşafaka Rezidanslarla tanıştım. O
ziyaretimde kendisine, “Artık içim çok
ferah hocam, çünkü burada ev
konforundasınız” demiştim. Çok güzel bir
odası vardı, denize karşı, Adalar ayak
altında… Ayrıca uzun yıllar komşuluk
Şenesenevler Rezidans’ın
bağışçılarından emekli profesör
Neriman Fazilet Özban, “Burada
günlerimiz bir hayli dolu geçiyor.
Güzel bir pilates grubumuz var.
Güne pilates ile başlıyoruz,
ardından kahve saatimiz,
akşamüzeri de çay saatimiz var.
Rezidansta isteyene kalabalık bir
ortam, isteyene yalnızlık var” diyor.
yaptığım ve şimdi Maltepe Rezidans’ta
yaşayan bir dostum var. Eşimin
vefatından sonra “Neriman, buraya gel,
artık çok yalnızsın. Zaman gelir, kendine
yetemeyebilirsin” dedi. O sıra
öğrencilerimden biri de, “Hocam, sizi
Şenesenevler Rezidans’a götüreyim,
görünce çok beğeneceksiniz” diye ısrar
etti. Yaklaşık iki yıl önce onunla birlikte
buraya geldik. Gerçekten çok beğendim.
Verdiğim karardan hiç pişman olmadım.
Buraya geldiğimden beri hayatımdan çok
memnunum. Çünkü her şey mükemmel.
Personel son derece güler yüzlü, bize her
konuda yardımcı oluyorlar.
Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor?
Bir hayli dolu geçiyor. Sabahları güzel bir
pilates grubumuz var. Güne pilates ile
başlıyoruz, ardından kahve saatimiz,
akşamüzeri de çay saatimiz var.
Rezidansta isteyene kalabalık bir ortam,
isteyene yalnızlık var.
Sağlık hizmeti açısından nasıl
buluyorsunuz?
Her bakımdan mükemmel. Son defasında
gece yarısını rahatsızlandım. Anında
nöbetçi doktorumuz ve hemşireler
yanımdaydı. Hemen ilk müdahaleyi
yaptılar, ardından da beni ambulansla
hastaneye götürdüler. Takiplerimi de çok
güzel yapıyorlar.
Darüşşafaka Eğitim Kurumları’na dair
görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Darüşşafaka Eğitim Kurumları,
Türkiye’de tek. Atatürk ilkeleri
doğrultusunda ve çok donanımlı çocuklar
yetiştiyor. Hepsi harika... Onlarla iftihar
ediyoruz. Sık sık ziyaretimize geliyorlar,
hepisini gözlerinden zekâ fışkırıyor. Ben
de her seferinde onlara, “Çok şanslısınız,
bu şansı sonuna kadar devam ettirin”
diyorum. Yılbaşlarında bize tebrik kart
gönderiyorlar, biz de onlar için tişörtler
boyayıp gönderiyoruz.
Son bir mesajınız var mı?
Çocukların Atatürk ilkeleri doğrultusunda
iyi bir şekilde yetişmesini isteyenlerin
bağış yapma imkânı varsa tercihleri
mutlaka Darüşşafaka olmalı…
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
61
BAĞIŞÇIMIZ
“Burada cennette gibiyiz”
“Ben, buraya çok yorgun geldim. Otuz sene işçilerimiz sekiz saat çalışırdı, bense on sekiz saat…
Şimdi dinleniyorum. Burada hayatınızın tüm saatleri size ait. İstediğiniz her şeyi yapmaya vaktiniz var.
El işi yapmaya başladım. Çok güzel goblen işliyorum. Spor yapıyorum, pilatese başladım.
Rezidansın havuzunu en çok kullananlardan biriyim.”
“Hayatımız tasarrufla, çalışmayla ve
mutlulukla geçti” diye özetleyen Fatma
Hanım, Şenesenevler Rezidans’taki
dairesinde bizi ağırladı ve geçmişten
bugüne uzanan hayatından kesitler
sundu.
B
ir yıldır Şenesenevler Rezidans’ta
yaşayan Fatma Bayındır’ın hayatı
aynı zamanda azmin hikâyesi gibi…
Babasını üç yaşında yitirmiş. Çok başarılı
bir öğrenci olmasına rağmen maddi
olanaksızlık nedeniyle ilkokuldan sonra
devam edememiş. Yirmi üç yaşında, üç
çocuğuyla dul kalan annesine desteği
kendine vazife bilmiş ve çocukluğunu
yaşamadan büyümüş. Ardından evlenmiş.
Büyük bir aşkla bağlı olduğu eşiyle
birlikte otuz sene gece gündüz demeden
çalışarak, otel işletmiş. Geçmişi
62
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
Önce sizi daha yakından tanımak
istiyoruz. Hayat öykünüzü bizimle
paylaşır mısınız?
1938 Bolu doğumluyum. Çocukluğumdan
beri çok hırslıydım, okumayı çok istedim
ama babamı üç yaşındayken kaybettiğim
için, maddi olanaksızlıklar nedeniyle
okuyamadım. Beşinci sınıfı bitirdiğim
zaman okul müdürümüz anneme,
“Azime Hanım, bu çocuk korkunç zeki,
gelin onu okutalım” dedi. Fakat annem,
23 yaşında, üç çocukla dul kalmış,
şartları bu kadar ağır olunca beni okula
gönderemedi. Ayrıca en büyük çocuk
olduğumdan dolayı hep annemin
arkasında destek olarak kendimi vazifeli
hissettim. Çok güzel bir hikâyem vardır:
Üçüncü sınıf talebesiyim. Annem
çalışıyor. Bahçeden fasulye topladım.
Şimdiki gibi ocak falan yok, bayağı ateş
yakıp, üstüne de çömleği oturtup yemeği
pişiriyorduk. Fasulyeyi pişirmeye
başladım, yağı kızdırırken, üstüne su
döküldü, alev göklere yükseldi. Tabii o
esnada ellerim yandı. Komşular annemi
bulup getirdi. Annem bana, “İlahi çocuk
kaldıramayacağın tencerelerle neden
yemek pişirirsin” demişti. Hasbelkader
İstanbul’a geldim, evlendim. Eşim otel
işletiyordu. Birlikte otuz sene otel
işlettik. Koskoca tencereleri kaldırırken
annemin söylediklerini hatırladım.
Eşimin daha önceki evliliğinden dört
çocuğu vardı. En küçüğü iç mimar
şimdi… O, “Ablacığım sana vefa borcum
var. Hayatının sonunda kadar
yaşayacağın güzel bir ev yapacağım
sana” dedi. Öyle de yaptı. Ancak 2008’de
eşimi kaybettim, iki buçuk ay sonra da
annemi... Evim bomboş kaldı. Burayı
gördüğümde “Tanrım, beni cennete
gönderdin” dedim. Allah bin kere razı
olsun, böyle bir yeri düşünüp de
yapanlardan…
Peki, Darüşşafaka Rezidanslarından
nasıl haberdar oldunuz?
Kız kardeşim, bir arkadaşı vasıtasıyla
burayı gelip gezmiş ve çok beğenmiş.
Ertesi gün bana telefon etti: “Abla,
hazırlan seni bir yere götüreceğim” dedi.
Ne kadar ısrar ettiysem de nereye
gideceğimizi söylemedi. Beni buraya
getirdi. O kadar beğendim ki, anında
İlknur Hanım’a (Kuzgun), “Hemen
bankalara telefon edelim, eve gidip
dönünceye kadar yer kalmayabilir”
dedim. Olağanüstü mutluyum. Burada
cennette gibiyiz.
Neler değişti hayatınızda?
Buraya çok yorgun geldim. Otuz sene
işçilerimiz sekiz saat çalışırdı, bense on
sekiz saat… Şimdi dinleniyorum. Burada
hayatınızın tüm saatleri size ait. İstediğiniz
her şeyi yapmaya vaktiniz var. El işi
yapmaya başladım. Çok güzel goblen
işliyorum. Spor yapıyorum, pilatese
başladım. Rezidansın havuzunu en çok
kullananlardan biriyim. Eşimle çalıştığım
için, fırsat bulup kimseyle arkadaşlık
edememiştim. Burada dostluklarım
oluştu. Hatta gelmek isteyen
arkadaşlarımı yazlığıma götürüyorum.
Darüşşafaka Eğitim Kurumları’na dair
görüşlerinizi alabilir miyiz?
Ben de babamı küçük yaşta kaybettim. Bu
nedenle benim için rezidans bağışçısı
olmanın ayrı bir önemi var. Darüşşafaka
öğrencilerini gördüğümde “Keşke,
anneciğim beni Darüşşafaka’ya
gönderseydi” diyorum. Ömrümün sonuna
kadar Darüşşafakalı olarak kalacağım ve
elimden geldiğince bu müesseseye
destek olacağım. Çünkü bu müessesenin
payidar kalması gerekiyor.
BAĞIŞÇIMIZ
“Rezidansta bir anne babanın
sıcak yuvasını buldum”
İki yılı aşkın süredir eşiyle birlikte Şenesenevler Rezidans’ta yaşayan Paşa Çay duygularını, “Burada bir anne
babanın sıcak yuvasını buldum. Artık yaşlandığımda bakımsız kalmaktan korkmuyorum” diye ifade ediyor.
P
aşa-Harun Çay çifti, iki yılı aşkın
süredir Şenesenevler Rezidans’ta
yaşıyor. “Burada anne babanın
sıcak yuvasını buldum” diye söze
başlayan Paşa Hanım’ın dudaklarında bu
cümle daha da anlam kazanıyor, çünkü o,
1935 yılında Doğu Türkistan’da Sincan
Özerk Bölgesi’nin batısında yer alan
Kaşgar’da doğmuş. Uygur Türklerinden…
Küçük yaşta evlenmiş, ardından da iki
çocuğunu arkasında bırakarak, eşiyle
birlikte doğduğu topraklardan ayrılmak
zorunda kalmış ve 29 yıl boyunca ülkesine
gidememiş. Türkistanlı yazar Mirzahid
Kerim, onun hayatından yola çıkarak
“Ayrılık” adında bir roman kaleme almış;
Şair Nurâlâ Göktürk ise kitabında ona
hitaben “O Manalı Gözleriniz” adlı bir şiir
yazmış. Hayatıyla yazar Mirzahid Kerim’e
ilham veren Paşa Hanım, bu öykünün
satır başlarını şöyle anlatıyor:
“Türkistan’da çok küçük yaşta evlendim.
Öyle ki liseye giderken hamileydim, bu
nedenle de liseyi bitiremedim. Ardından
eşimle beraber Türkistan’dan ayrıldık. İki
çocuğumu orada bıraktım, biri yedi aylık,
diğeri bir buçuk yaşındaydı. At üzerinde
otuz iki gün süren bir yolculukla Himalaya
ve Karakurum dağlarını aşıp, Tibet’e
vardık. Ardından Keşmir, Hindistan,
Pakistan, Suudi Arabistan ve daha pek
çok ülkeyi geçerek, 1957’de Türkiye’ye
geldik. Doğduğum topraklara 29 yıl sonra
gidebildim. O süre boyunca çocuklarımı
hiç görmedim. Eşim İstanbul’da vefat etti.
1986’da Harun Bey ile evlendik.”
“Artık yaşlandığımda bakımsız
kalmaktan korkmuyorum”
Şenesenevler Rezidans’ı inşa edildiği
günden beri bildiğini söyleyen Paşa
Hanım, “Rezidansın çok yakınında
oturuyorduk. Evimizle Rezidans arasında
üç dakikalık bir mesafe vardı. Hatta 1999
depreminde buranın bahçesinde
yatmıştık” diyor. Paşa Hanım, eşiyle
birlikte Rezidansta yaşamaya karar
verme süreçlerini ise şöyle anlatıyor:
“Ben, yaşlandığımda bakımsız
kalmaktan çok korkuyordum. Çin
hükümeti yolu açınca memleketime sık
sık gitmeye başladım. ‘Çocuklarım bize
bakar mı?’ diye düşündüm. Ancak bir
kızım vefat etmiş, geride üç çocuk
bırakmıştı. Onu en son bir buçuk
yaşındayken gördüm. Diğer kızımın altı
çocuğu var. Herkes kendi hayat düzenini
kurmuştu. Darüşşafaka Rezidans
bitişiğimize yapılınca eşimle birlikte
gelip gezdik. Harika bir yerdi. İki sene
önce de burada yaşamaya başladık.
Rezidansta bir anne babanın sıcak
yuvasını buldum. Artık yaşlandığımda
bakımsız kalmaktan korkmuyorum.”
“Dört dörtlük bir hizmet var”
Rezidanstaki hayattan çok memnun
olduğunun altını çizen Paşa Hanım,
“Bizlerin rahatı için tüm ayrıntılar
düşünülmüş. Dört dörtlük bir hizmet var”
diye konuşuyor. Darüşşafaka Cemiyeti
yöneticilerinin ve Darüşşafakalı
öğrencilerin kendilerini hiç yalnız
bırakmadığını belirten Paşa Hanım “Tüm
bayramlarda çocuklar yanımıza geliyor.
Hepsi ışıl ışıl… Onların eğitimine destek
olduğumuzu bilmek ayrı bir huzur
kaynağı. Aynı şekilde Zekeriya Bey başta
olmak üzere tüm Darüşşafaka Cemiyeti
yöneticileri de bizi hiç yalnız bırakmıyor”
diyor.
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
63
BAĞIŞÇIMIZ
“Böyle bir sahiplenmeyi başka nerede bulabiliriz?”
“Evimde olsam bu kadar rahat edemezdim. Her şeyden öte büyük bir güvence altındayız. Örneğin,
hastalanmaktan kaygılanmıyorum, çünkü çok iyi bakılacağımı biliyorum. Düşünün bazen Rezidansa geç
geliyorum, anında arayıp, halimi soruyorlar. Böyle bir sahiplenmeyi başka nerede bulabiliriz?”
D
ört senedir Şenesenevler
Rezidans’ta yaşayan Ülkü Bora,
aynı zamanda bir seramik
sanatçısı… Onun sanatçı kimliğiyle
dairesinin bulunduğu koridora girdiğiniz
an tanışıyorsunuz, çünkü Ülkü Hanım,
Rezidansta yaşamaya karar verdiğinde
yıllarca yaptığı seramik vazoları,
bibloları, duvar süslerini de yanında
getirmiş. Onların bir kısmını da
koridorda sergiliyor. Bir tren kazasında
oğlunu, ardından da eşini yitiren Ülkü
Hanım, bu süreci çalışarak, sanatına ve
Mevlana felsefesine sığınarak aşmış.
Oğlunun, eşinin ve kendi adına Kartal’da
birer okul yaptıran Ülkü Bora, semazen
heykelleriyle donatılmış dairesinde,
sorularımızı yanıtladı.
Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
1941 Kocaeli doğumluyum. 1966’da
Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi’nden
mezun oldum. 1967’de evlenince
Ankara’ya gittim. Eşim Devlet Tiyatroları
Sanatçısı Gürbüz Bora idi. Ankara’da
mimari seramik alanında çalışmalar
yaptım. 1969’da, oğlum Burak doğdu.
1971’de İstanbul’a geldik. Kartal’da bir
seramik atölyesi açtık. Orayı, fabrika
haline getirdik ve “Ülkü Seramik” adıyla
senelerce züccaciye imalatı yaptık. Fakat
1986’da oğlumu tren kazasında
kaybettim. Ondan sonra her şey allak
bullak oldu. Eşimle birlikte oğlumuzun
adına okul yaptırmaya karar verdik.
Fakat o esnada da eşim rahatsızlandı,
ardından kanser ameliyatı geçirdi. Çok
zor ve acı yıllardı. Bir yandan eşimin
yaşam savaşına destek oluyor, diğer
yandan oğlumun adını yaşatacak okulun
inşaatıyla ilgileniyor öte yandan da
fabrikayı idare ediyordum. Çok şükür ki
arkama baktığımda eksik bir şey
yapmadığım inancındayım. Ne yazık ki
okul bitmeden eşimi de kaybettim. Bu
kadar acıdan sonra hayata nasıl
tutunduğumu soranlar oldu hep…
Sanırım bunu yapıcı olmaya ve üretmeye
borçluyum. Ben, üretmeye tutundum bir
de manevi güce…
64
Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11
Manevi güç kaynaklarınızdan biri de
gördüğüm kadarıyla Mevlana…
Burak ortaokuldan mezun olduğunda bir
ödev verilmişti, ben de bir semazen
panosu yapmıştım. O zamanlar ne
Mevlana ne de Mevlevilikle ilgim vardı.
Oğlumu kaybettikten sonra uzun bir süre
kimseyle görüşmek istemedim ve
fabrikadaki odama çekildim. O süreçte bir
şeyler yapmak için uğraşırken, elimden
bir semazen çıkıverdi. Onlarla acımı
unuttum ve bana çok büyük güç verdiler.
Semazen heykelleri çoğaldıkça, sergi
açma fikri doğdu. Oğlumun anısına
Mevlana hazretlerinin türbesinde,
1987’de bir sergi açtım ve yaptığım
semazenleri türbeye hediye ettim.
Darüşşafaka ile yolunuz nasıl kesişti?
Beş yıl önce Yakacık Rezidans’ı gezdim ve
çok beğendim. Ancak o zaman annem
hayattaydı ve birlikte yaşıyorduk. O
nedenle gitmedim. Fakat annemi
kaybedince çok yalnız kaldım. Artık
yaşamım için akıllı bir seçim yapmam
gerekiyordu. Önce Maltepe Rezidans’a
gittim. Orayı da beğendim ama ben,
şehrin daha fazla içinde olmak
istiyordum. Burayı önerdiler, geldim, bu
odayı gördüğüm an, “Tamam” dedim.
Hemen işlemleri başlattım. Tabii dairemi,
evim yapmam lazımdı. Onun için evimi
buraya taşıdım, bütün dekorasyonu
değiştirdim ve yaşamımı kolaylaştıracak
şekilde yeniden dizayn ettim.
Buradaki hayatı nasıl buluyorsunuz?
Çok güzel... Hele de sosyal yanı güçlü
biri olduğum için buradaki hayat bana
gerçekten çok güzel geliyor. Çünkü
burada hem arkadaşlıklar güzel hem de
çok fazla etkinlik var. Bizleri sürekli
gezmelere, tiyatroya, sinemaya,
konserlere, alışveriş merkezlerine
götürüyorlar. Eğer evimde kalsaydım,
bunların hiçbirini yapamazdım. Bence
burada yaşayanların hepsi çok ama çok
şanslı. Çünkü burada bizlere sağlanan
olanakları, evimizde asla bulamazdık.
Ayrıca tüm personel bizlerin mutluluğu
için elinden geleni yapıyor. Son derece
iyimser, özverili, güler yüzlü, hiçbir şeyi
aksatmadan çalışıyorlar. Her şeyden öte
büyük bir güvence altındayız. Örneğin,
hastalanmaktan kaygılanmıyorum,
çünkü çok iyi bakılacağımı biliyorum.
Düşünün bazen Rezidansa geç
geliyorum, anında arayıp, halimi
soruyorlar. Böyle bir sahiplenmeyi başka
nerede bulabiliriz?
BAĞIŞÇIMIZ
“Yoğun ve tempolu bir yaşam sürüyoruz”
“Urla Rezidans’ı düşünen,
yaşamında buraya yer açmayı
planlayan kişilere sesleniyorum:
‘Benim için daha erken’ diye
düşünmeyin. Burası inzivaya
çekilme yeri değil;
bilakis yaşamı yeniden yakalama
yeri. Elden ayaktan düşmeden
buranın sefasını sürmek için
erkenden gelin. Biz burada büyük
bir aile gibiyiz.”
E
mekli öğretmen Gülten Ekinci, tam
bir eğitim gönüllüsü… Bir yıldır
Urla Rezidans’ta yaşayan Gülten
Ekinci, 1938 doğumlu.. Sırf vatana
millete iyi insanlar yetiştirmek için
çalıştığını söyleyen Ekinci,"Öğretmenliğin
en güzel tarafı yetiştirdiğim çocukların iyi
yerlere geldiğini görmek. O yüzden
emekli olsam da eğitime katkı koymaya
devam ediyorum. Eğitime ve Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na
yardımda bulunuyorum. Bir senedir Urla
Rezidans’ta yaşıyorum. Allah her kuluna
böyle bir yer nasip etsin. Dünyayı
dolaştım, böyle güzel bir yer yok. Keşke
sayısı çoğalsa” diyor.
“Burada daha da gençleştim”
Bir eğitimci olarak Darüşşafaka’yı
yakından tanıdığını vurgulayan Gülten
Ekinci, “Darüşşafaka, uzun yıllar boyu
benim için sadece başarılı bir eğitim
kurumuydu. Çok sonra komşumuzun
küçük yaşta babasız kaldığı için sınavla
Darüşşafaka’yı kazanıp, sonra da oradan
mezun olmuş kızı aracılığıyla
İstanbul’daki rezidansları, onlardan da
Urla Rezidans’ı öğrendim. Başlangıçta
gelecek kaygım ve korkum nedeniyle,
sağlık yönünden destek ve bakım almak
amacıyla rezidans bağışçısı olmayı
seçtim. Fakat Urla Rezidans’ta yaşamaya
başladıktan sonra fikrim çok değişti.
Çünkü ben, burada daha da gençleştim”
diye konuşuyor. Rezidanstaki yaşamının
oldukça yoğun ve aktif olduğunu belirten
Ekinci, vaktini nasıl geçirdiğini şöyle
anlatıyor: “Bilgisayar ve teknolojik
yenilikler ile sağlık başlıca ilgi alanlarım.
Özellikle sağlık konusunda pek çok
bilgiye sahibim ve daima yeni bilgilerin
peşinden giderim. Bu nedenle
rezidansımızda ayda iki kez rutin
düzenlenen sağlık seminerlerini asla
kaçırmıyorum. Alanında uzman kişilerin
bize verdiği bilgiler, benim için çok
kıymetlidir. Bizi daha sağlıklı kılmak
adına yapılan sabah egzersizleri gibi, her
tür etkinliğe mutlaka katılıyorum. Ayrıca
hemen her gün rezidans dışında da bir
etkinlik ya da gezi düzenleniyor. Hayatım
boyunca gitmediğim kadar konsere,
tiyatroya, sinemaya buraya geldikten
sonra gittim. Yapılan geziler bize hem anı
yaşatıyor hem de şehrimizi tanıtıyor.
Rezidans dışanda organize edilen
etkinliklere katılamadığım zamanları ise
rezidans içindeki etkinliklerle
değerlendiriyorum. Hobi kursları,
eğitimler, sinema saatleri, kutlamalar...
Kısacası, burada bizler çok yoğun ve
tempolu bir yaşam sürüyoruz.”
“Burası bir tatil sitesi”
Ekinci’nin, Darüşşafaka Rezidanslarında
yaşama konusunda hâlâ tereddüdü olan
yaşıtlarına da bir çağrısı var: “Eski
arkadaşlarım,‘Orada sıkılmıyor musun?’
diye sorduklarında şaşırıyorum, çünkü
bizim burada sıkılmaya hiç vaktimiz
kalmıyor ki... Bu nedenle Urla Rezidans’ı
düşünen, yaşamında buraya yer açmayı
planlayan kişilere sesleniyorum: ‘Benim
için daha erken’ diye düşünmeyin. Burası
inzivaya çekilme yeri değil; bilakis
yaşamı yeniden yakalama yeri. Elden
ayaktan düşmeden buranın sefasını
sürmek için erkenden gelin. Biz burada
büyük bir aile gibiyiz. Burası bir tatil
sitesi. Bulunduğumuz yer doğanın
içinde, her tarafımız manzara.
Çalışanların saygısı, güler yüzü,
dinamikliği bizim için büyük artı.”
“Mezunları hep en iyi ve doğru yerlerde”
Emekli öğretmen Ekinci, Darüşşafaka
Eğitim Kurumları’na ilişkin ise şu
değerlendirmeyi yapıyor: “Adını her geçen
gün başarıyla daha da büyüten bir kurum.
Benim burasıyla tanışmamı sağlayan
Darüşşafakalı kızımızdan da bildiğim
kadarıyla hiçbir zaman öğrencisinden
emeğini, zamanını esirgemeyen,
üniversitede bile yardıma desteğe devam
eden, mezunları hep en iyi ve en doğru
yerlerde olan, bununla da bizlere gurur
veren bir eğitim kurumu...”
Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans
65
Türkiye’nin aydınlık yarınlarına
yatırımın yolları…
Darüşşafaka, ülkemizin önde gelen kurumları ile Türk halkının değerli katkılarıyla sağladığı gelirin tümünü eğitim
amacıyla kullanıyor. Bu nedenle, her bağış Türkiye'nin aydınlık yarınlarına yapılan bir önemli bir yatırımdır.
24 saatini Darüşşafaka'da geçiren bir öğrencinin gereksinimleri düşünüldüğünde Darüşşafaka Cemiyeti’ne yapılan
her bağış, kuruluşundan bugüne yedi bine yakın öğrencinin geleceği oldu ve olmaya devam edecek.
Bağış yöntemleri:
Tümü eğitime destek sağlamak amacıyla yapılan bu gelir
aktarımlarının hukuki ve maddi olarak farklı yöntemleri
bulunmaktadır.
bağışlayabilir. Bağışçı, intifa hakkını saklı tutması halinde
vefatına kadar gayrimenkulde oturabilir veya onu kiraya
verebilir. Bağışçının vefatı halinde, intifa hakkı
kendiliğinden sona erer.
1. Bağış:
Bağış yapmak isteyen kişi yaşarken, sahip olduğu taşınmaz
mallarını (bina, daire, dükkan, arsa gibi gayrimenkuller)
veya taşınır mallarını (nakit para, banka mevzuatı, hisse
senedi, yatırım fonu gibi menkul kıymetler ile tablo, antika
eşya, ziynet, mücevher gibi kıymetli mallarını) veya
ekonomik değeri olan bir hakkı (kira, telif hakkı gibi gelir
getiren haklar) Cemiyet’e bağışlayabilir. Bağış belirli
şartların ve yükümlülüklerin Cemiyet tarafından yerine
getirilmesi koşulu ile de yapılabilir. Şartlı bağışa bir örnek,
Sait Faik’in Burgazada’daki evini müze olarak kullanılmak
üzere bağışlamasıdır.
Bağışlama sözleşmesi, hayatta olan kimseler arasında
yapılan ve bir kimsenin malının tamamını veya bir kısmını
karşılıksız olarak diğer bir gerçek veya tüzel kişiye temlik
ettiği bir tasarruf şeklidir. Medeni hakları kullanma
ehliyetine sahip ve sağ olan herkes bağışlama
tasarrufunda bulunabilir. Bağışlayan, gayrimenkulün
mülkiyet hakkı Cemiyetimize intikal ederken,
intifa(kullanım) hakkını saklı tutabilir veya bir başkasına
2. Vasiyet Bağışı:
Vasiyet bağışı kişinin vefatı durumunda geçerlilik
kazanacak olan bir bağış türüdür. Vasiyetçi yaşadığı sürece
mallarını dilediği şekilde değerlendirebilir, satabilir veya
vasiyetinden vazgeçebilir. Vasiyet bağışı yapabilmek için
kişinin ayırt etme gücüne sahip ve onbeş yaşını doldurmuş
olması gerekir. Vasiyetname noter huzurunda resmi olarak
veya miras bırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak
yapılabilir. Bağışçı, vasiyetnamesine Cemiyet tarafından
uygulanacak özel talepler de ekleyebilir. Örneğin,
cenazesinin Cemiyet tarafından kaldırılmasını, mezarının
bakımını veya her yıl dua okutulmasını vasiyetnamesine
şartlar olarak ekleyebilir. Darüşşafaka Cemiyeti tarafından
bağışçılara hukuki danışmanlık hizmeti de sunulmaktadır.
Sorularınız için:
Darüşşafaka Cemiyeti Bağışçı İlişkileri Sorumlusu
Nuray Apaydın 0212 276 50 20
[email protected]

Benzer belgeler