TAVUKLARDA İÇME SUYU KALİTESİ

Transkript

TAVUKLARDA İÇME SUYU KALİTESİ
TAVUKLARDA İÇME SUYU KALİTESİ
Giriş : Su, Tavuklar için önemli besin maddesi olduğu kadar bir mineral kaynağıdır.
Genellikle tavuk yetiştiriciliğinde diğer parametreler (genetik, ekipman, yem ve yem katkıları
v.s) üzerinde daha fazla durulmuştur. Bunun içindirki son birkaç yıla kadar tavuk içme suları
üzerine çalışmalar yapılmamıştır.
Başarılı bir tavukçuluk için su kaynağının temiz olması çok önemlidir. Normal hava
koşullarında hayvan yediği yemden yaklaşık 2 katı (hindilerde daha fazla) su tüketir. Bu
miktar hayvanın verimine, büyüme eğrisine, yaşına bağlı olarak (gençlerde) daha da artabilir.
Hava sıcaklığı arttığında normal tüketimin 3 katı hatta 4 katına çıkabilir.
Su tüketiminin düzgün olması hayvanlardan azami sonucun alınmasını sağlar. Tüketimin her
gün kontrol edilmesi, olabilecek problemlerin erken teşhisinde yardımcı olur. Tüketimdeki ani
düşme kümeste bir problem olduğunu gösterir. Su içilebilir olmalıdır. Suyun beslenme
görevinin dışında tavuk metabolizmasında da çok önemli işlevleri vardır.
• Gıdaların sindirilmesi ; yemin kursakta ıslatılıp yumuşatılmasında, sindirim
sisteminden geçişi esnasında sindirilmesinde ve vücuda taşınmasında,
• Akciğer ve hava keselerinden geçerek buharlaşma yolu ile vücut ısısının
ayarlanmasında,
• Tavukların vücut ağırlığının %58’i (bir haftalık civcivlerin %85’i) yumurtanın %65’i
su olup ayrıca lenf ve kan sisteminde,
• Vücut atıklarının atılmasında önemli rol oynar,
• Hayvanın tedavisinde bir ortam olarak kullanılır,
Tavuklar için içilebilir bir su nasıl olmalıdır ? Bu sualin cevabı oldukça zordur. Çünkü suyun
kalitesi değişik yollardan değerlendirilir.
• Bakteriler,
• Mineral seviyesi (tabii olarak suyun içinde bulunur)
• Diğer fiziksel ve kimyasal faktörler
Sağlıklı bir suyun içinde bulunan bu kriterlerden bir tanesinin (CA, Fe, pH, mikroorganizma
miktarı, nitrojen miktarı gibi) istenilen düzeyde olmaması suyun kalitesini ve potansiyelini
düşürür. Bunun sonucu olarak zayıf gelişme, uniformite bozukluğu ve sağlık problemleri
görülür. Hayvanlardan beklenen optimum performans için içtiği su muntazam kontrol
edilmelidir. Çünkü bu yıl bulduğumuz bir suyu gelecek yılda bulamayabilirsiniz. Hatta,
Türkiye’de farklı iklim koşullarının hakim olduğu bölgesel ayrıcalıklar dikkate alındığında
daha da duyarlı olunması gerekmektedir. Özellikle 6 ay yağmurun yağmadığı Ege Bölgesinde
kuyu sularındaki tuz seviyesindeki değişikliğin boyutları bilinmemektedir. Aksine aşırı
yağmurların sebep olduğu mikrobik kontaminasyonların boyutları da takip edilmemektedir.
Sudaki Bakteriyal Kontaminasyon ve Kontrolü: Suda mikroorganizma sayısının yüksel
olması, suyun kontamine olduğunu gösterir. Sular genellikle total bakteri, koliform bakteri
bazen de fekal koliform bakteri seviyesi yönünden kontrol edilir. Koliform bakteri hem insan
hem de hayvanların sindirim sisteminde bulunur. Bunların sudaki varlığı fekal
kontaminasyonu gösterir. Hayvanların içme sularında total bakteri ml’de 100 bakteriden,
koliform bakterinin ise ml/50’den daha az olması gerekmektedir. Bu sayının sıfır olması
şüphesiz hayvanın peformansı açısından en uygun olanıdır.
Bazı kaynaklara göre ise; Total bakteri sayısı <100 000/ml olmalı, 1 000 000/ml’i
bulduğunda enfeksiyon kaynağı olmaktadır. E.coli sayısı normal suda <100/ml olmalı, 10
000/ml veya 100 000/ml bulduğunda ise enfeksiyon kaynağı olarak kabul edilmektedir.
Suyun mikrobiyal kontaminasyonunun da su sisteminin rolü çok önemlidir. Açık içme
suyu sisteminde rezervuarlar toz, algler ve bakterilerle kontamine olur.
İlaç, vitamin veya organik asit verilmesi nipellerin ve/veya muslukların tıkanmasına
neden olduğu gibi bakteri miktarının artmasına ve aynı zamanda ilaçların etkileri de olumsuz
yönde etkiler.
Sonuç olarak su sistemi içinde oluşan birikintiler sistem içinde bir tabaka oluştururlar.
Bunlar hem suyun kalitesini bozar hem de hayvan sağlığını tehdit ederler.
Bakteri sayısının yüksek olduğu hallerde her zaman dezenfeksiyon yeterli olmayabilir.
O zaman su kaynağındaki kontaminasyonun esas alınması gerekir. Su kaynağındaki bakteri
sayısı düşük olsa bile hayvan sürekli alacağı için etkili olabilir. Çünkü bu mikroorganizmalar
çok hızlı ürerler. Bu nedenle temizlik işlemi her gün yapılmalıdır ;
Su sisteminin temizlik ve dezenfeksiyonunda geniş spektrumlu ilaçlar kullanılmalıdır,
Her zaman iyi bir dezenfektanın su sistemi için iyi bir temizleyici olmayacağı
unutulmamalı,
Su sisteminin temizlenmesinde önce tortu tabakasının kaldırılması sonra sistemin
dezenfekte edilmesine dikkat edilmelidir.
Mikrobiyal kontaminasyon klorlama ve diğer dezenfektanlarla kontrol altına alınabilir.
Ancak bunlardan bazılarının (klor ve quaterner bileşikler gibi) korozyon etkileri ile
ilaç ve aşılar üzerindeki negatif etkileri dikkate alınmalıdır.
Günümüzde klorlama ile sudaki mikrobiyal kontaminasyonu kontrol altına alacak klor
tabletleri bulunmaktadır. Başarılı bir uygulamada suda en az 1 mg/lt klor bulunmalıdır.
Ancak çözülmüş klor hava temasında çabuk sarf edildiğinden sudaki klor seviyesi
muntazam kontrol edilmelidir. Çünkü aşırı klor kanatlılarda su tüketiminin azalmasına
neden olur.
Su Sıcaklığı: Yüksek su sıcaklığında (20 0C’nin üzeri) biyolojik prosesler zararlı bakterilerin
gelişmesini stimüle edebilir.–Botulısmus (Clostridium) ve Cyanobacter. Clostridiumun
kendisi tehlikeli değildir fakat toxin üretebilir. Ilık suda bu bakterilerin büyümesi patlak
verebilir ve suyu toksike edebilirler.
Mavi-yeşil algler (Cyanobakter olarak da bilinir) suyun rengini mavi, yeşil hatta kırmızıya
dönüştürebilir, deri bağırsak ve akciğer problemlerine neden olan toksinleri üretebilirler. Su
soğuduğu ve oksijen miktarı düştüğü zaman ölürler. Bu başta balıklar olmak üzere bazı
canlıların ölmesine neden olacak böylece suda zararlı maddeler artacaktır. Bu değişim bu
sudan içen hayvanların sağlığını etkileyecektir.
Sonbahar boyunca suyun sıcaklığı düşecek ve bazı biyokimyasal proseslerin durmasını
beraberinde getirecektir. Genellikle amonyağın nitrit veya nitratin amonyağa dönüşümünde
etkilidir. Sıcaklık düştüğü zaman birinci basamağın oluşumu için yeterli enerji var olabilir
fakat prosesin tamamlanması için yeterli enerji olmayabilir. Bu da su içinde yüksek seviyede
nitrit oluşumuna neden olur. (Nitrit konsantrasyonu istinasız 0.5-1.5 mg/lt)
Kümesin sıcaklığı yüksek ve başlangıçta su akışı düzgün değilse veya yavaş ise
suluklarda, nipellerde bakteri artışını arttırır. Böylece enfeksiyon riski artar.
Suyun Kalitesi: Suda Fe ve Mn bulunması ve suyun sert olması suyun akışını bozabilir ve
musluk veya nipelleri tıkayabilir. Fe, oksijen miktarı düşükse suda fark edilmez, fakat O2’le
karşılaşınca oksitlenerek kahverengi, kırmızı tortu bırakır. Bu prosesin hızı oksijen miktarının
yükselmesine bağlı olup bu esnada pH:7.2’nin üstündedir. pH:6.8 altında ise Fe yine
oksitlenir, fakat tortu yapma miktarı ve/veya olasılığı azalır. Ancak suda H2O2 veya klor
bulunması bu hızı arttırır ve siyah bir tortu oluşur. Aynı miktardaki Mn da bu proses daha
yavaş oluşur. Ayrıca sert su ve yüksek konsantrasyondaki Fe veya Mn su ile yapılan tedaviyi
ve aşılamayı olumsuz etkiler.
Azotlu Bileşikleri: Bütün canlılar karbon, nitrojen, hidrojen ve O2 ihtiva eder. Nitrojen
hayvan ve bitkisel proteinlerin her türünde bulunur. Bu azotlu bileşiklerin parçalanması
amonyumun (NH4+)’ un şekillenmesine neden olur. Bu parçalanma süresi içinde tüm ara
ürünler ortaya çıkar ve bunlar toksik olabilir. Uzun bir süre sonra bütün bu ara ürünler tekrar
amonyuma dönüşür. Fakat O2 ve aerobik bakterilerin etkisiyle meydana gelen reaksiyonlar
sonucu nitrat ve nitrit yoluyla proteine de dönüştürülebilir. Bu olayda nitrosaminler olarak da
adlandırılan ara ürünler toksik olabilirler. Nitrit ve amonyum veya nitrat ikisi bir arada
bulunduğunda parçalanma işlemi tamamlanmamış demektir. Ancak bakteriler parçalanma
işlemini 1-2 saat içinde oluşacak şekilde stimüle edebilirler.
Kanatlı açısından bakıldığında amonyum ve pH kombinasyonu çok önemlidir. pH:8
den yukarı olduğunda amonyum konsantrasyonu, pH 8’in altındakinden daha düşük olmalıdır.
Çünkü amonyumun, kolaylıkla pH 8’in üstünde olduğunda amonyağa dönüşür. Bu serbest
amonyak kanatlıların solumun sisteminde bakteri kolonizasyonunu stimüle eder. Bunun
içindir ki sudaki amonyum konsantrasyonun 5.0 mg/lt’den daha az olması gerekmektedir.
Nitrat (NO3): Organik metaryallerin parçalanması esnasında şekillenen son üründür. Sudaki
varlığı insan ve hayvan gaitası ile bulaştığı anlamına gelir. Nitrat çözülebilir ve topraktan
sızarak yer altı suyunun üstüne çıkar. Nitratlar hayvan, insan atıkları, nitrojen gübreleri
endüstriyel atıklardan kaynağını alır. Nitratin toksik etkisi hayvanın yaşına bağlı olarak
değişir. Yaşlılar başlangıçta daha toleraslıdır. Tavuklar için nitrat seviyesinin 50 mgA,
hindiler için 75 mgA’nın üstünde olması toksik etkilidir. Son çalışmalar nitrat seviyesinin 20
mgA’dan yukarı olmasının ticari broylerlerde, kilo alımını, FCR ve performans üzerine
olumsuz etkisinin olduğunu göstermiştir.
Nitrit (NO2) : Organik bileşiklerin parçalanması esnasında ara ürün olarak ortaya çıkar.
Nitrit, nitrattan çok düşük seviyede olsa bile toksiktir ve alındığında kan dolaşımına girerek
kendini hemoglobine bağlar ve O2’nin taşınmasını güçleştirir. Nitrit miktarı 1000 mg/lt
aştığında hayvan hemen ölür. Başlangıçta kan basıncı düşer ve böbreklerde hipertrofi
görülebilir.
Eğer kuyulardaki sularda nitrat ve nitrit seviyesini ayarlayamazsanız yeni bir kuyu
açmayı denemelisiniz.
Asidite (pH) : Suyun alkali ve asit tabiatı pH değerine bağlıdır. Nötr suda (ne asit ne de
alkali) pH: 7’dir. Asit suda pH:7’den düşük alkali suda isepH:7’den büyüktür.Normal bir suda
pH değeri verilen verileri arasında bazı farklılıklar olmakla beraber 6,5-8 arasında olmalıdır.
Bazı hallerde temizleyicilerin çok kullanılmasından dolayı bu durum aniden dramatik olarak
değişebilir. Suyun pH’nın biraz asit olması, alkali ortamda daha iyi gelişen bazı bakterileri
(Salmonella spp.ve E.coli gibi) kontrol altında tutabilir. Böylece hayvan sağlığı açısından
büyük avantaj sağlar ;
•
•
•
•
•
•
Temiz ve kuru altlık
Daha az amonyak ve iyi atmosfer
Sol.sist.enfeksiyonlarına duyarlılığı azaltır.
Sternumda daha az yara/apse oluşumu
Daha sağlıklı hayvan
Daha iyi kilo alımı ve uniformite gibi
Eğer tedavi içme suyu ile yapılıyorsa suyun kalitesi verilen ilaç üzerine etkilidir.
Mesela ; Oksitetrasiklin, Ca, Mg, ve Fe tarafından inaktive edilir. Sulfo grubu, organik
materyeli cezbeder. Tylosin pH 5,5-7,0 arasında çok iyi karıştırılır.
Eğer pH değeri 5’ten düşük olursa su tüketimi azalır. Sekizden yüksek olursa
tuz seviyesi çok yükselir ve yem tüketimi azalır bunun sonucu olarak da mineral
(Ca,P,Mg, ve K) alımında azalma başlayabilir.
Sertlik : Suyun sertliğinden bahsedildiği zaman Ca ve Mg içeriği akla gelir Geçici
sertlikte karbonat iyonları dikkate alınır. Su sertliğinin hayvanlara Zaralı bir etkisi
olmayıp su sistemine zararları vardır. Özellikle klor ve fosfat yüksek seviyede olduğu
zaman çöküntü veya tortu yapar. Su sertliği sığır ve domuzlarda 25 D, kanatlılarda ise
20 D’nin üzerinde olduğu zaman yumuşatılmalıdır. Su sertliği 25 D’nin üzerinde
olduğu zaman hayvan total Mg ihtiyacını karşılayabilir. 25 D’nin üzerinde Ca ve Mg
kontrol edilmelidir. Eğer suda %50 den fazla Mg bulunursa bu su tüketim için
uygunsuzdur.
Suda Tabi Olarak Bulunan Kimyasallar:
Tuzlar :
Hayvanlar özellikle tavuklar sodyuma duyarlıdır. Sudaki fazlalığı ishal yapar. Suda
normal Na miktarı 32 mgA’dır. Sodyum iyonları NaCI şeklinde olduğunda suda ve
yemde ki fazlalığı ciddi ekonomik kayıplara ve metabolizmada hasara neden olur.
Normal suda klor (CI) seviyesi 14 mgA’dır. Yapılan çalışmalarda eğer 14 mgA
seviyesindeki CI+50 mgA Na ile beraber bulunuyorsa broylerlerde metabolizmada
bozukluğa neden olduğu tespit edilmiştir fakat Na seviyesi normal ise CI seviyesinin
25 mgA olmasının herhangi bir problem yaratmadığı tespit edilmiştir.
Demir (Fe):
•
•
•
•
•
İçme suyunda Fe 0.2mg/lt’nin üzerinde bulunmamalıdır.
25 mg/lt içme sularının nipellerini tıkar ve su istendiği kadar temiz
olmaz.
5 mg/lt üzerinde özellikle tedavi amacıyla bu su kullanılmaz.
10 mg/lt üzerinde ise suyun tadı çok kötü etkilenir.
30 mg/lt üzerinde hayvanda ishal problemi başlar. Suyun rengi değişir
ve kahverengimsi kırmızı renk alır.
Manganez (Mn):
İçme suyunda Mn0.05 mg/lt’den daha az miktarda olmalıdır. Çok yüksek
konsantrasyonda olursa su sisteminin paslanmasına ve çok pahalı problemlerin ortaya
çıkmasına neden olur fakat buda borular geniş çapa sahip olduğu için ancak 10 yılda
bir oluşur. Eğer 2 mg/lt. üstünde olursa paslanmaz çeliği dahi etkileyebilir. 5 mg/lt
üzerinde olması durumunda tamamen su sistemini durdurabilir.
Magnezyum (Mg) :
Mg seviyesinin yüksekliği hafif ishale neden olur. Normal Mg seviyesi yaklaşık 14
mgA’dır. Yalnız Mg 68 mgA olduğunda performans üzerine zararlı etkisi olmamakla
b reab re eğer 5 0 mgA Mg + 5 0 mgA SO4’la beraber olursa zararlı etkileri
görülmektedir.
Sülfat (SO4) :
Sudaki yüksek seviyesi ishale neden olur. Suda 125 mgA sülfat normal kabul edilir.
Ancak 50 mgA’lık sülfat, 50 mgA veya daha sodyum ve magnezyum ile beraber
bulunduğunda
performansı
olumsuz
etkileyebilir.
Magnezyum
sülfat
konsantrasyonunun artması ishal yapmaz fakat büyümede gerilik ve yumurta
düşmesine neden olabilir.
Bakır (Cu) : fazlalığı suyun tadını acılaştırır ve karaciğer yırtılmasına neden olur.
Fosfat (Po4) :
Seviyesinin yüksekliği lağım sularının karıştığına işarettir.
Kalsiyum (Ca) :
400 mgA seviyesinde hiçbir zararlı etkisi görülmemiştir. Fakat 35 mgA olması
gereken normal seviyesidir.
Kükürtlü (S) Bileşikler :
Sulfat ve sülfitleri içermektedir.İstisna olarak ara bileşikler (sülfit ve S) bulunabilir.
Özellikle sulfit çok toksiktir. Eğer konsantrasyonu 0.02 ml/lt fazla olursa koku yapar.
Aşağı konsantrasyonlardaki seviyesi tespit edilemez. Eğer su H2S ihtiva ediyorsa
anaerobik bir oluşum gösterir. Böyle su kesinlikle kullanılamaz. Bu suyun
havalandırılmasıyla H2S azaltılabilir ama kullanılmaz.
Fosfatlı (P) Bileşikler :
Fosfat konsantrasyonun yüksek olması nadirdir. Çok özel çevrelerde toprak ve havada
bulunur. O zaman sudaki seviyesi ölçülür.
Not: Kanatlılarda İçme Suyu Standartları ile ilgili, konu içindeki kriterler, değişik
kaynaklardan alınan tablolar halinde ekte sunulmuştur. (Tablo 1,2,3,4).
Kaynaklar :
•
•
•
Counotte, G (2000), Understanding the quality of drinking water, Word Poultry, Elsevier Vol. 16, No
5.2000.
Branwell,R.K (1997). Poultry Tips from UGA.
Carter,T.A.,Sneed, R (1996). Drinking Water Quality for Poultry, North Carolina Coopeative Extension
Service.
Technical team, internatinal Hatchery Pratıce.

Benzer belgeler