Yeni Divriği Gazetesi SAYI-37

Transkript

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-37
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 1
HASTANEMİZİN RESMİ AÇILIŞI YAPILDI
Sayın Sedat Özgür ve Sayın Mahir
Tevrüz’ün, güne uygun konuşmaları
gündeme damgasını vurdu.
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ,
“doktor” isteğine olumlu cevap
vermedi. Ancak, Erzurum/ İspirSivas /Divriği mukayesesi ile halkı
ikna etmede oldukça başarılıydı.
Tören saat 11.00’de Sağlık ve Milli savunma
Bakanlarının tören alanına gelmeleriyle
başladı.Açılış Konuşmasını Kale Endüstri Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Sedat Özgür
yaptı.Daha sonra;Prof. Dr. Mahir
Tevrüz,Cumhuriyet Üniversitesi Rekörü,Sivas’ın 5
milletvekili,Sivas Valisi,Milli Savunma Bakanı ve
Sağlık Bakanı birer konuşma yaptı.Divriği
Kaymakamı ve Belediye Başkanı’nın konuşmacılar
arasında yer almaması dikkat çekiciydi.
Biz burada Sn. Sedat Özgür, Sn. Mahir Tevrüz,Sn.
Nursuna Memecan, Sn. Malik Ejder Özdemir,Milli
savunma ve Sağlık Bakanları’nın kayda aldığımız
konuşmalarından önemli bölümlerini sizlerle
paylaşmak istiyoruz:
Sayın Sedat Özgür
(Kale Endüstri Holding Yönetim Kurulu Başkanı):
“Kale Endüstri Holding Onursal Başkanı, saygıdeğer
Babam Sadık Özgür,Divriği’ye ve Divriği Halkına
özel önem vermektedir.O, Divriği’de tornacı çırağı
olarak hayata atılmıştır.Ardından İstanbul’a giderek
zor koşullarda iş hayatına atılmıştır.Azmi,
çalışkanlığı ve ticari zekasıyla “Kale Kilit” markasını
yaratmıştır.
Sadık Özgür doğduğu
Köyü ve Divriği Halkı
için şimdiye kadar
eğitim başta olmak
üzere birçok yatırım
gerçekleştirmiştir.
Bunun son örneği
açılışını yaptığımız bu
hastanedir.
Bu Hastane bölgeye çok
kapsamlı bir hizmet verecektir. Yapılacak yeni
yatırımların önünü açacaktır.
Sadık Özgür gibi Ülkesine vefa borcunu ödeyen
herkese minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Hastane’nin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Prof dr. Mahir Tevrüz
(Sivas Hizmet Vakfı İst. Şb. Bşk./ Sivas Cumhuriyet
Üniversitesi Kurucu Rektörü):
Divriği’ye ilk önemli şahsi yatırım 1937’de Nuri
Demirağ tarafından yapılmıştır. Onu kardeşi Naci
Demirağ takip etmiştir.60 sene sonra kıymetli
hemşerimiz sayın Sadık Özgür’ün birkaç okulla
başlayan bağışlarının en önemlisi, açılışını
yaptığımız bu hastane olmuştur. Ancak, bu hastane
yapılmadan önce Sağlık
Bakanlığı ile bir protokol
imzalanmadığı için eskiden
olduğu gibi “D” Grubu
hastane statüsü devam
etmektedir.
Bu Hastanenin, Cumhuriyet
Üniversitesi’ne bağlı
kurulacak
4 yıllık “Sağlık Bilimleri
yüksek okulu” nun “uygulama hastanesi” olması
yerinde olacaktır.
Bitişik alandaki boş hazine arazisinin de Yüksek
Okul binası yapımı için tahsis için Kaymakamlık ve
Belediye Başkanlığımızda bir çalışma başlatılmıştır.
Bu konuda Üniversite- YÖK-Sağlık Bakanlığı’nın
olumlu tutum alması önem arz etmektedir.
( Sn. Mahir Tevrüz’ün konuşmasının tam metnini
gelecek sayıda yayınlayacağız.)
13 Ekim 2012 günü, Divriği’de son yılların en kapsamlı açılış
şenliği yapıldı. 2.5 ylı gibi kısa bir sürede yapımı tamamlanan,
yaklaşık 30 milyona mal olan, değerli hemşerimiz, Kale
Endüstri Holding Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Sayın
Sadık Özgür’ün adını taşıyan yeni Devlet hastanemizin resmi
açılışı çok görkemli oldu. Tören yeri çok güzel hazırlanmıştı. Tören platformu,protokol oturma yeri, kırmızı halılar,
karşılama çiçekleri, barkovizyon sistemi, ses düzeni, bez
pankartlar Ulusal düzeyde bir hava yaratıyordu.
Bu hazırlıkta Sayın Kaymakam, Sayın Belediye Başkanı
ve özellikle Kale Endüstri Holding Yön. Krl. Gen. Bşk Yrd.
Sayın Kenan Kızıltan’ın kişisel katkıları gözden kaçmıyordu.
DÜŞEN YAPRAKLAR
‘’Düşen bir yaprak görürsen
Beni hatırla demiştin.
Biliyorsun seni ben
Sonbaharda sevmiştim.. ‘’
MUSTAFA
TARAKÇ
İrtibat: [email protected]
Güzel duygulu bir şarkı sözü.
Sabah yürüyüşünde park
içerisinde yürürken, önümde
düşen birkaç çınar yaprağı bu
şarkıyı hatırlattı bana.
Mırıldanarak bir süre
yürümeye devam ettim.
ANADOLU TOPRAĞI, HELE HELE SİVAS
TOPRAĞI GÜZEL İNSANLAR, YURTSEVER,
VEFALI, ÇALIŞKAN, DÜRÜST İNSANLAR
YETİŞTİRİR. BUNLARIN EN GÜZEL BİR
ÖRNEĞİ DE SAYIN SADIK ÖZGÜR
BEYEFENDİDİR.
SAĞ OLSUN VAR OLSUNLAR...
(devamı: sayfa 8’de)
* www.mustafatarakci.com Özgeçmiş
Yeni Divriği Gazetesi
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 1
ÜCRETSİZDİR
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 2
İrtibat: [email protected]
Sayın Nursuna Memecan
Sayın Malik Ejder Özdemir
Sayın İsmet Yılmaz
Prof. Dr. Sayın Recep Akdağ
( AKP Sivas Milletvekili ):
( CHP Sivas Milletvekili/TBMM İdare
Amiri):
“ Divriği Halkı her zaman barıştan,
kardeşlikten, demokrasiden yanadır.
Devlet olarak, siyasiler olarak
görevimizi tam yapmadığımızdan Sayın
sadık Özgür gibi hayırseverler bu
boşluğu doldurmaya çalışıyorlar.
Bundan siyasiler olarak ders almak
durumundayız.
(Milli Savunma Bakanı):
( Sağlık Bakanı):
“Gerçekten sizlere teşekkür ediyorum.
Kadirşinas, vefalı, hizmet edeni
unutmayan tutumunuzdan dolayı
sizlere teşekkür ediyorum. Sadık Özgür
Ailesine teşekkür ediyorum. Allah Sadık
Özgür’lerin sayısını artırsın. Bu eser
Sadık Özgür’ü hatırlatacak. O gerçek bir
Divriğili, gerçek bir Sivaslı...
Değerli Hemşerilerim,
Bugün burada bu güzelliğinizle
toplanmakla, Millet hizmeti gaye
edinmiş herkesi onurlandırdınız.
Şükranlarımı sunuyorum.
Kale holding ailesi, değerli mahdumları
Sedat Bey 2009’da bana geldiklerinde,
bu fikri ilk olarak ortaya koyduklarında
çok memnun olmuştum. Kısa sürede bu
Bu bağışla şunu da hatırlıyoruz: Demek
ki Sadık Özgür kar ediyor. Demek ki
Kale Kilit büyük Holding’tir. Bu eser
bunların da göstergesidir.
“Bir Hayır Binlerce Duadır. Bu da Sadık
Özgür’e gider” pankartını astıran
Belediye Başkanı Hakan Bey’e de
teşekkür ederim.
Bize göre önce okul sonra hastane gelir.
Bunların ikisini de Sadık Özgür
yapmıştır. Doğru mudur?
Sağlık Bakanlığımız 10 yıldır çok
başarılı çalışmalar yapmıştır.
Amerika’dan daha iyi sağlık hizmeti
verdiğimiz söyleniyor. Bu doğrudur.
Bunda Sayın Bakanımızın katkısı
büyüktür.
Başbakanımızın açık talimatı vardır,
Divriği’nin her türlü ihtiyacı
karşılanacaktır.
Mahir Tevrüz Hoca’nın hastane ‘nin
içini doldurma konusunda söyledikleri
doğrudur. Doktor istiyorsunuz,
doğrudur. Benden sonra huzurunuza
gelecek sayın sağlık Bakanımız gereken
cevabı sizlere verecektir.
mükemmel eser ortaya çıktı.
Doktor talebiniz, haklı bir taleptir. Bu
talep her yerde vardır. Ben Erzurum
İspirliyim.
Divriği İspir’e çok benziyor. Kendimi
İspir’de hissediyorum. İspir’in nüfusu,
şehir merkezine uzaklığı Divriği’ye
benzer durumda. İspir’e gidin bakın
Orada da durum Divriği’den farksız.
İspir sağ gözümse, Divriği’de sol gözüm.
Bunu böyle bilmenizi istiyorum.
Bu hastanede; Dahiliye Uzmanı, genel
cerrahi, Kadın Hastalıkları ve Doğum
uzmanı, Anestezi/ narkoz uzmanı
var.Ayrıca 4 pratisyen,2 diş hekimi de
var.
Şunu görmemiz lazım; bizden 10 yıl önce
Sivas sağlık konusunda toplam 29 milyon
liralık yatırım almış.Biz, son 10 yılda
Sivas’a 180 milyon liralık sağlık yatırımı
yaptık.Para harcadık. Ayrıca iki yıl içinde
tamamlanacak Bölge Araştırma
Hastanesi projemiz de var. Ona da 140
milyon harcayacağız.
Sağlıkta dönüşüm yaptık.
Sivas’ta Erzurum’da sokaklar muayene
hanelerle anılıyordu. O muayenehaneler
artık kalmadı.
Meselenin en önemli noktası şu:
Sivas’ta Banklalar Caddesi, Erzurum’da
Mumcular Caddesi artık muayenehane
caddeleri değil.
Ayrıca son olarak şunu da söylemek
isterim: Üniversite, sağlık adına ne
yapacaksa, hastanemiz ona hizmette
bulunacaktır. Bundan kuşkunuz olmasın.
Gereken düzenlemeleri zamanı
geldiğinde yaparız.
Sadık Özgür ve Ailesine bir kere daha
vefa duygularından dolayı, bu
hizmetlerinden, bağışlarından dolayı
teşekkür ediyorum, minnet ve
şükranlarımızı sunuyorum...
“Nuri Demireğ’ın torunu olarak
huzurlarınızda olmanın mutluluğunu
yaşıyorum. Divriği bizim ailemiz için çok
önemlidir. Divriğililerin her şeye layık
olduğunu düşünüyorum. Bu konuda
elimden geldiğini yapmaya çalıştığımı
bilmenizi istiyorum.
Bu muazzam hastanenin açılışında bir
konuya dikkatinizi çekmek istiyorum:
Divriğili anne –baba olarak
çocuklarımıza Sadık Özgür’ü ders olarak
öğretmeliyiz. Sadık Özgür üzerinden
çocuklarımıza vereceğimiz çok büyük
dersler var.
Sadık Özgür, bu topraklardan, yokluk ve
yoksulluk içinde büyüyüp, çocuk
denecek yaşta kendi çabası ile çalışarak,
bir meslek edinerek, kazandığını da
ilerisini iyi düşünüp yatırıma
dönüştürerek neler yapılabilineceğinin
en güzel örneğini vermiştir. Hastanenin
yanı sıra Sadık Özgür’ün bu yönünden
de insanlarımızın çocuklarına ders
çıkarmasında yarar vardır.
Bölünmüş yolların kaça yaptırıldığını
sormuyoruz. Ancak, divriği’nin, 109
köyü ile kışın temas kurmamız mümkün
olmuyor. Köylerimizin doğru düzgün
yolu yok. Muhtarlarla konuşuyorum,10
gün 15 gün elektriğin kesik olduğundan
bahsediyorlar. Halkımız buna layık değil.
Hala bugüne kadar bu hastanenin
statüsünün “D” mi olacak” C” mi olacak
belirleyemediysek bu da çok büyük bir
siyasi ayıbımızdır.
AKP iktidarını yanlış uygulamalarından
bahsetmezsem bir eksiklik yapmış
olurum.
Uygulanan Suriye politikası doğru değil.
Bizim Amerika’nın isteğiyle savaşa girmemiz
bir cinayet. Ne demiş Mustafa Kemal
Atatürk,” Yurtta barış, dünyada barış”
Barıştan yana olmalıyız. Boş yere gencecik
insanımızı savaş bataklığına sokmanın
lüzumu yoktur.
Ortadoğu’da Türkiye olarak oyuncak
durumuna düşmememiz lazım. Halkımız
rahat değil. Ha bugün savaşa girilecek, ya
yarın savaşa girilecek diye çok tedirgin.
Savaşçı politikalar terk edilmelidir. Bu güzel
tesis Divriği ve Divriğililere hayırlı uğurlu
olsun...
Genel Yayın Yönetmeni
ve
Yayın Koordinatörü
MUSTAFA TARAKÇI
Mizanpaj:
Mutlucan AYDIN
Bünyamin ŞAHİN
Halkla İlişkiler-Tanıtım:
Ayla YERLİKAYA
VERGİ DAİRESİ: Göztepe
VERGİ KİMLİK NO:
8.230.105.579
15 EKİM 2012
SAYI:37
SAYFA 2
ÜCRETSİZDİR
15 EKİM 2012
SAYI:37
Arapkir Üzümü
SAYFA 3
İrtibat: [email protected]
2 LAHMACUN 1 AYRAN !
Akarsu Divriği’den Bildiriyor:
Mecidiye köydeki Fakültede öğle yemeklerini çoğu zaman
tabldotla değil çevredeki memur lokantalarında yemeyi tercih
ederim. Yanında arkadaşlarımda olduğu çok oluyor.
O gün yalnızdım. Profilo alışveriş merkezinde, üst katındaki
kebapçıda bir şeyler yiyeceğim. Döner merdivenler bizi kat kata
yukarı çıkarıyor. Sağ sola bakıp yorulmadan yükseliyoruz. Bu
esnada benimle biraz mesafelide olsa aynı istikamete gittiğimiz
yaşdaşım bir bey dikkatimi çekti. Kırlaşmış uzun at kuyruğu saçları
dikkat çekiciydi. Göğsü ve kolları arma dolu kot üstü gömleği de
vardı. Elinde de bir deri çanta belli ki telefon ve cüzdanını burada
taşıyor. Derken, bu arkadaş da aynı mekana yemek yemek için
girmez mi ! ?
Senelerdir Arapkir’den Divriği ‘ye üzüm gelir. Divriğililer bu
üzümle küçük yaştan itibaren tanışır ve başka üzüm
yediklerinde Arapkir üzümünün o güzel tadını hatırlarlar.
Divriği’de çarşamba günleri açılan pazara Arapkir den
üzümle beraber meyve ve sebze de getiren Mevlüt Soyman
ile hem alışveriş yaptık hem de mini bir söyleşide
bulunduk.
Soyman, "70 yaşındayım, çok küçük yaştan bu yana meşhur
Arapkir Üzümü yetiştirmekteyim" dedi. Üzüm yetiştiricisi
Soyman, bahsi geçen üzümlerin fidanlarının dikimini
dedelerinin dahi hatırlamadığını, çok eski dönemlerden bu
yana üzüm bağlarının olduğunu ifade etti.
Bağların bakımının çapa, sulama ve ilaçlama işlemlerinin
zamanı gelince yapıldığını, bu tadı hoş üzümün her derde
deva olduğunu, özellikle "kansızlığa" iyi geldiğini belirtti.
Arapkir ilçesinden, Divriği pazarına haziran ayından kasım
ayına kadar ürün getirdiklerini, her hafta 10 araç ile bu
işlemi yaptıklarını anlattı.
Üzümün kilosunu önceleri (Eylül’de) 3 TL, şimdi ise 2,5
TL'den sattıklarını; bu arada, mevsimine göre reyhan, biber,
domates, salatalık, patlıcan, dut ve üzüm pekmezi de
getirdiklerini sözlerine ilave etti.
İstanbul/Mevlana Pazarı'nda da satış reyonlarının
bulunduğunu aktardı. Divriği pazarının kendileri açısından
çok değerli olduğunu, geçimlerinde Divriğililerin parasının
önemli bir yerinin olduğunu söylemeden de geçmedi.
İyi pazarlar Mevlüt Efendi haftaya yine bekleriz...
Onu görebilecek mesafedeydim. Doğrusu mekan pek kalabalık
değildi.
Onun ne yiyeceğini merak etmiştim. Acaba benim bilmediğim
entel dantel hesabı, özel bir menü mü sipariş edecekti. Yoksa
düzgün fiziğini korumak için bir tek salatamı yiyecekti?
Ne gördüm biliyor musunuz? küçük gördüğüm, yadırgadığım için
değil, sevindiğim, memnun olduğum için söylüyorum:
2 lahmacun 1 ayran!
Demek bizim lahmacun o at kuyruklu, formalı gömlekli ihtiyar
delikanlının da damak zevkiymiş.
Meğer lahmacun sınıf atlamış. Herkesin yiyeceği olmuş. Doğrusu
sevindim.
HABER ANALİZ : MT İST.
Haber verirken, haber yazarken uyulması
gereken ilkeler 5N1K olarak formüle edilir.
Bu enlerden biri Niçin veya Ne Maksatlıdır.
Haber yazarken veya sunarken Suriye
sınırındaki olaylarda bu kural sanki rafa
kaldırılmış gibiydi. Şanlıurfa ili Akçakale
ilçesi sınır mahallesine düşen top
mermisinin 5 vatandaşımızın ölümüne
sebep olması üzerine herkes ayağa kalktı /
kaldırıldı. Oysa bu mermi yanlışlıkla düşen
bir kör mermiydi. Daha önce hatayda
bulunan özgür Suriye ordusu mensupları
Suriye topraklarına girmiş. Fakat hemen
bizim sınırlarımıza yakın konuşlanmışlardı.
Onlara karşı mukabelede bulunan nizami
Suriye ordusunun attığı top mermilerinden
biri bizim sınırımızın içine düşmüştü. Bizde
derhal misillemede bulunduk.Çok da iyi
yaptık. Ancak gelişmeler bu şekilde
anlatılmadı. Sanki Suriye bilerek ve
isteyerek bu mermileri attığı gösterildi.
İki devletin birbiriyle savaş düzeyine
girmesi için önce siyası olarak karşılıklı söz
düellosu başlar. Asarım keserim denir.
Sonra sınırda tatbikatlar düzenlenir.
Derken sınır ihlalleriyle harbe girilir.. böyle
bir süreç yaşanmamış. Durduk yere bir
mermi düşmüş hemen savaşa mı gireceğiz.
Öte yandan tezkerede kim ne derse desin
bizce de abartılarak alınan bir tedbir
olmuştur.
Dünyada Türkiye’nin bir savaş
istemediğinin farkında. Niye mi ? ortada ne
bir birlik kaldırılması, ne askeriyede
izinlerin kaldırılması, ne trenlerin katar
katar tank taşıması.. hiç bir şey yok.. Bu
nasıl savaş hazırlığı.
Hem bu savaşta bizim işimiz ne ? Suriye
Hatay topraklarına mı girdik. Amik ovasını
geri almak mı istiyor ? Öyleyse ...
HAPİSHANELER DOLUP TAŞIYOR
Çeşitli kaynaklardan edinilen bilgilere göre AKP iktidarı
döneminde Türkiye çapında mevcut hapishanelerde yatan tutuklu
ve hükümlü sayısında ciddi bir artış olduğu ortaya çıktı. 2002
yılında cezaevlerinde 59.187 kişi olduğu halde bu rakam bugün
132.369a ulaştı.
Maltepe Ceza Evini örnek aldığımızda bu ceza evinde kapasite 392
olduğu halde halen 727 kişinin kaldığı belirtiliyor.
Hapishanelerde yatanların sayısının artması hayra alamet değil!
Bu, olumsuz bazı gelişmelerin bir göstergesi. Neyin mesela?
Yoksulluğun, yolsuzluğun, işlerin iyi gitmemesinin, ahlaki
zafiyetin, piskolojik problemlerinin, komşuluk ve arkadaşlık
ilişkilerinin kötüye gitmesinin vesaire.. bilmem siz ne
düşünürsünüz ?
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 3
Yeni Divriği İnternet Gazetesi eski sayılarını
okumak için
www.mustafatarakci.com
Sitesini tıklayınız.
ÜCRETSİZDİR
15 EKİM 2012
SAYI: 37
“CENNET KAPISI” HAKKINDA
BİLGİLERİMİZİ TAZELEYELİM
UNESCO'nun "Dünya Kültür Mirası Listesi"nde yer alan üç
boyutlu taş işlemeciliğinin zirve yaptığı Cennet Kapısı,
üzerindeki motif ve işlemeleriyle dikkati çekiyor.
Unesco'nun "Dünya Kültür Mirası Listesi"nde yer alan Divriği Ulu Camii ve
Daruşşifası'nın kuzeyinde yer alan, üç boyutlu taş işlemeciliğinin zirve
yaptığı Cennet Kapısı, üzerindeki motif ve işlemeleriyle dikkati çekiyor.
“Cennet Kapısı” tanımı ilk olarak, Divriği hakkında ortak çalışmalar
yaptıkları bir dönemde ünlü Mimar Doğan Kuban tarafından,kendisi de
uzun yıllar İstanbul’da mimarlık yapan hemşerimiz Basri Hamulu’ya ifade
edilmiştir.Bundan yola çıkan Hamulu, Ulu Cami Cennet Kapısı’nın
maketlerini yaptırarak yalnız ülkemizde değil birçok Avrupa ülkelerinde
,Amerika ,Kanada ve Brezilya’da da bu eşsiz tarihi eserimizin tanınmasına
katkıda bulunmuştur.
Divriği Ulu Camii imamlarından uzman-rehber Nail Ayan, AA muhabirine
yaptığı açıklamada, Divriği Ulu Camii ve Daruşşifası'nın 4 kapısından biri
olan Cennet Kapısı'nın kale kapı, kuzey kapı veya giriş kapı olarak da
bilindiğini söyledi.
En ihtişamlı, görkemli ve heybetlisinin Cennet Kapısı olduğunu ifade eden
Ayan, "Bu kapıda anlatılacak çok şey var. Çünkü başmimar Muhlis oğlu
Ahlatlı Hürrem Şah, taşları adeta hamur gibi yoğurmuş. Bu kapıyı
anlatmak için diller kısır, kalemler kırıktır" dedi.
Ayan, eseri yaptıran Mengücekoğulları'nın Selçuklulara bağlı mütevazi bir
beylik olduğunu ve Selçuklu'ya saygısını da bu eser üzerinde bir çok yerde
kullandığını belirtti.
Kapının üzerinde yaklaşık 250-300 tane sekizgen yıldız motifi olduğunu ve
hiçbir motifin başka bir yerde tekrar edilmediğini anlatan Ayan, eserin
tamamında da aynı durumun söz konusu olduğunu ifade etti.
Ayan, eserin başmimarının, motif ve şekillerin zenginliği ile simetri ve
asimetri anlamında çıtayı zengin tuttuğunu anlatarak, şunları kaydetti:
"Yani sağ tarafta gördüğümüz motifleri sol tarafta görmemizin imkanı
yoktur, detaya indiğimizde göreceli asimetri hakimdir. Üzerinde binlerce
hatta on binlerce motifin olması ve hiçbir motifin bir daha başka bir yerde
kendisini tekrar etmemesi, kainattaki varlıkların tekliğini anlatıyor.
Başmimar, 'Allah birdir, biri sever' sözünden esinlenerek hiçbir şekli,
hiçbir motifi bir daha tekrar ettirmemiştir. Aynı zamanda bu kapımız üç
boyutlu taş işlemeciliğinin zirve yaptığı kapıdır."
Cennet Kapısı'ndaki dev Lotus yaprağının 800 yıl önce şaşırtıcı biçimde üç
boyutlu bir taş işlemeciliği şeklinde yapıldığını ifade eden Ayan, "Kapı
üzerinde yer alan hayat ağacı motifi ve onun üzerindeki güneş diski
dediğimiz rozet, sonsuzluğu ifade eder. Hayat ağacı motifi demek,
yaratılanlar için yani bizler için zaman ve mekan sınırlandırılması yapılmaz
ise sonsuza kadar gider, bu da ahiret alemini anlatmaktadır" diye
konuştu.
-"Allah aşkının simgesidir"Ayan, kapıda sadece cennetin
anlatıldığını dile getirerek,
şöyle devam etti:
"Bu kapının komplesinde cennet
anlatılmış, cehennem anlatılmayacak mı?
Cehennemi de anlatabilmek adına
altında ateş yanan kazanları yapmış
ve üzerinde devam eden sütunları
boş bırakmış, hiçbir motif, işleme
yapmamıştır. Bu kadar güzelliğin içerisinde kötülüğe yer yoktur mesajı
verilmiş. Biz insanlara,
'cenneti hak edelim, cennet güzelliklerle doludur, cehennem boştur'
mesajı verilmiştir. Kapı üzerinde bir kitabe yazılmıştır. Eşi benzeri olmayan
bu kitabe, beş ana parçadan oluşur ve bir botanik bahçe içerisine
yerleştirilmiştir. Kitabede, 'Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah tarafından bu
caminin yapılması için 626 Hicri yılında emir verildi, Allah saltanatını,
mülkünü daim etsin' yazmaktadır. Bu kitabenin birinci parçasında gül
motifi, son parçasında ise bülbül motifi vardır. Gül Peygamber
Efendimizin simgesi, bülbül ise ilahi aşk. Allah aşkının simgesidir. Yani
üstat, 'biz bu camiyi, bu mabedi gül ile bülbüle olan aşkımızdan yaptık,
bize bunu yaptıran Allah ve Resulüne olan aşktır' diyerek son sözü, son
noktayı koymuştur."
SAYFA 4
DOĞAN TAMER
SÜT SAĞMA MAKİNESİNE
KAVUŞTU
Akarsu Divriği’den bildiriyor:
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tarımsal
faaliyetler için geliştirilen yeni teknolojilerin üreticiler
tarafından kullanımını yaygınlaştırarak;
daha kaliteli ve pazar isteklerine uygun üretim
yapılmasını sağlamak, zor şartlarda ve bedenen çalışan
üreticilerimizin işlerini kolaylaştırmak ve üretim
maliyetlerini düşürerek uluslararası düzeyde rekabet
edebilir bir düzeye getirmek için makine ve ekipman
alımının desteklenmesine ilişkin usul ve esasları belirleyen
2012 Kırsal Kalkınma Yatırım Destekleme Projesi
çerçevesinde Makine ve Ekipman Alımlarının
Desteklenmesi ile Divriği İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğüne başvuran, Sivas-Divriği-Turabali
Mahallesinde oturan çiftçi kayıt sistemi üzerinden
değerlendirme kriterleri sonucu yüzde 50 hibeyi hak
kazanan hayvancılıkla uğraşmakta olan yetiştirici Doğan
TAMER’E ,proje kapsamında anlaşmalı satıcı bayii Çetin
Klinik tarafından Kovalı Seyyar Süt Sağım Ünitesi Ziraat
Mühendisi Özgür ERGÜN eşliğinde teslim edilmiştir.
SAYI: 37
Kıbrıslı Türk Örgütler, Ankara'da Alevi
örgütlerinin düzenlediği mitinge katıldı.
Alevi örgütlerin öncülüğünde bugün
Ankara Sıhhiye Meydanı‟nda, 8 Ekim
2012 Pazar günü,„‟Laik Demokratik
Türkiye İçin Eşit Yurttaşlık‟‟ mitingi
düzenlendi.
Divriği’ de Hayvancılığın gelişmesi için öncülükte bulunan
Doğan TAMER’ e mesleğinde başarılar dileriz.
Mitinge, Kıbrıs Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin
çağrısı ile Kıbrıslı Türk örgütler de destek verdi.
Mitingde bulunan Kıbrıs Pir Sultan Abdal Kültür
Derneği, Baraka Kültür Merkezi ve KTÖS’ün yanında;
KTOEÖS, KTAMS ve Yeni Kıbrıs Partisi de mitinge
imzaları ile destek belirttiler. Kıbrıslı Türk örgütler
‘’AKP elini Türkiye ve Kıbrıs halklarından çek’’
pankartı ile alanda yerlerini aldılarMitingin ana
teması, Türkiye’de yaşayan Alevilerin eşit yurttaşlık
talebiydi. Buna ilişkin olarak talepler arasında
Madımak’ın utanç müzesi olması, cem evlerinin
ibadethane olarak kabul edilmesi, Alevi ailelerin
kapılarının işaretlenmesi gibi Maraş katliamının
öncesini hatırlatan provokasyonlara son verilmesi ve
zorunlu din derslerinin kaldırılması vardı.
Aleviler, istedikleri şeyin özel haklar değil, eşit
yurttaşlık olduğunu ve bu yurttaşlık haklarının tam
uygulanması olduğunu vurguladılar. Eyleme ayrıca
çok sayıda sosyalist ve demokrat örgüt de destek
verdi.
Mücahit Koç
15 EKİM 2012
İrtibat: [email protected]
SAYFA 4
ÜCRETSİZDİR
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 5
SEDAT ÖZGÜR
Sıfırdan bu seviyelere gelmesi onun çok
daha fazla meziyetleri olduğunu da
gösterir. Onun yıllarının onlarca
sıkıntısına rağmen, toplumsal olaylara,
darbelere rağmen babam ayakta
kalmasını ve işini geliştirmesini bilmiştir.
KALE ENDÜSTRİ HOLDİNG
YÖNETİM KURULU BAŞKANI
M.T.: SEDAT Bey öncelikle bu röportaj talebimizi kabul
ettiğiniz için teşekkür ederim. Muhterem babanızın 1953’te
torna tezgâhı ile başlattığı faaliyetleri, 1988’de holding
düzeyine geldi. Bunda sizin ve diğer kardeşlerinizin de
katkıları var. Kale Endüstri Holding Türkiye’nin sayılı üretim
tesislerinden biri olarak öncelikle kilitte olmak üzere çelik
kapı, para kasası, pencere sistemleri işleri yapıyorsunuz.
Alışveriş merkeziniz var. Kilitte dünya markasısınız günde
100.000 kilit üretiyorsunuz 102 ülkeye ihracat yapıyorsunuz.
Öncelikle şunu sormak istiyorum: Babanızdan devraldığınız
bu sorumluluk nasıl bir duygu? Sıfırdan başlayıp bir ömürde
bu noktaya gelen bir değer sizde ne gibi bir sorumluluk
duygusu uyandırıyor? Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Bu vesile ile kendi kişisel geçmişiniz, eğitim ve
tecrübelerinizden de bahsederseniz sevinirim.
S.Ö.: Biz dört kardeşiz. Annem Rodoslu, Babam Sivas
Divriğili. Bir tesadüf sonucu tanışıp evlenmişler. Bildiğiniz
gibi biz dört kardeşiz; iki büyük bir küçük kız kardeşim
var. Ben 60 doğumluyum. Liseden sonra Amerika’da
işletme okudum. Değişik eyaletlerde bulundum. 1984’de
Türkiye’ye geldim.
Çocukluk yıllarından itibaren babam beni hep fabrikaya
getirirdi; fabrikada her bölümde çalışırdım. Elim
yağlanırdı. Babama, “ Arkadaşlar yazlıkta denize
giriyorlar,” derdim. Ama o dinlemezdi, “Oğlum böylesi
daha iyi, işini öğrenmen lazım. Para nasıl kazanılıyor gör,”
derdi. İyi ki çalışmışım, bunun ileriki yıllarda faydasını
gördüm.
Babamın Bakırköy’de bir hırdavatçı arkadaşının
dükkânında bile çalıştım. Hayatı tanımak, işi öğrenmek
için babam 15’li yaşlarımdan itibaren beni hayata
hazırladı. Fatura kesme irsaliye işlerini de öğrendim.
Babamdan aldığımız sorumluluk büyük bir
sorumluluk. 1.700 e yakın personelimiz var. Aile 4
kişiden oluşursa 6 bin’in üzerinde bir aileyiz. Bize
iş yapan yan sanayi malımızı satan çilingirler
hırdavatçılar ile daha da genişleyen bir aileyiz. Biz
bu aileyi iyi ilişkilerle karşılıklı güvenle kaliteyi
korumakla yenilikleri takip etmekle ayakta
tutuyoruz. Yerinde duran bir firma değiliz.
Şu anda ağırlıklı çalışma güvenlik hizmetleri
üzerinde ağırlaştı. Çelik kapı alarm sistemleri yeni
ağırlık noktalarımız. Hem Türkiye hem Dünya
pazarında bu konuda da söz sahibi olmak
istiyoruz.
Buraya 80’li yıllarda fabrikaya döndüğümde
babam lisan bilmediği halde ihracata
başlamıştı. Ben öncelikle bu konuya ağırlık
verdim. İhracat yaptığımız ülke sayısını her
geçen gün çoğalttım.
Babam çok çalışkan hiç yorulmayan biriydi.
İnsan ilişkileri mükemmeldi. Yüzüne baktığına
müşterinin halini durumunu anlardı. Ondan
çok şey öğrendim.
Babam iki ülkeye ihracat yapıyordu benimle beraber bir
ekip olarak çalışmalarımızı hızlandırıp bu sayıyı artırdık.
Benim sehpa üzerinde gördüğünüz gibi uçak bileti
koleksiyonum var. 120 ülkeyi gezdim. 5 bine yakın
seyahatim olmuştur. Bu seyahatimin %85’i iş seyahati oldu.
Halen 100’ün üzerinde ülkeye sizin de ifade
ettiğiniz gibi ihracatımız var. Aslında 70 ülke
üzerinden 100 ülkeye ulaşıyoruz. Çin’e ofis
açtık Çin’e mal satıyoruz. Çin üretiminin özelliği var
ucuz maliyetli ve üretken bir ülke devletin her türlü desteği
verdiği bir ülke. Buna rağmen biz araştırma geliştirmeye,
inovasyona önem vererek Çin’le rekabete önem veriyoruz.
Bizim kalitemiz iyi düzeydedir. Neticede Çin her zaman
karşımıza çıkıyor.
Önümüzdeki hafta Rusya’dan bir arkadaş gelecek bu
konuları da görüşeceğiz. Fiyat önemli bir unsur. Çin de
gelişiyor. İnsana çok yatırım yapıyor. Belki biliyorsunuz
çok sayıda ülke de Çin’e yatırım yaptı. Çok sayıda
mühendis hem Çin’de çalışıyor hem de Çin’lileri eğitiyor.
Kısacası Çin çok ciddiye alığımız bir faktör.
Ben ilk olarak 1985’te babamla Çin’e gittim. O zaman bir
tek Hong Kong vardı. Şimdi ona benzer bir çok üretim
merkezi var Çin’de. Biz neticede yerimizde durmamaya
kendi üretimimizi teknolojimizi geliştirmeye dikkat
ediyoruz.
Babam üretim ve kaliteye çok önem verirdi,
malum yaşlandı bize işleri devretti. Ama onun
öngörüsü çok isabetlidir.
Bugün olsun onu hep
dinleriz. Babamın ayrıca
insan tanıma meziyeti de
çok ileri seviyededir.
15 EKİM 2012
SAYI: 37
İrtibat: [email protected]
SAYFA 5
Bizde yaşlanıyoruz 52 yaşındayım biraz
geç evlendim. Bir buçuk yaşında bir
oğlum var. Geç baba oldum( karşılıklı
gülüşmeler).
M.T.: Sayın Rıdvan Akar babanız hakkında “
BENİM KALE’M” adlı bir kitap yazdı ama Türkiye
kamuoyuna yeteri kadar duyurulamadı. Daha fazla
tanınmaya ihtiyacınız var gibime geliyor. Öncelikle
tüm dünyada ki Divriğililerin internet gazetemiz
aracılığı ile sizin hakkınızda “ Kale Kilit” hakkında
neler bilmesini istersiniz. Yeni olarak ne gibi
projeleriniz var.
S.Ö.: bir gün toplantımızda bu konu gündeme
geldi. Sadık Bey’in yaşantısı, bu seviyeye gelmesi,
sıradan olmayan bir durum. Babam sıfırdan
hayata atılarak zorluklar içerisinde bir tesis
kuruyor ve sürekli büyüyerek bu günlere geliyor.
Evet, hatırlatıyorsunuz, Vehbi Koç’a benzeyebiliriz
ama Vehbi Koç’un yanılmıyorsam eğitimi vardı,
Rahmi Koç da öyle. Ama babamın eğitimi yoktur.
Buna rağmen başarısı dikkat çekicidir.
Babama kitap meselesini açtığımızda “ Kitap karın
doyurmaz gidin işinize bakın müşterilerle
ilgilenin,” demişti. Ona rağmen çalışmaları gizli
gizli yürüttük. Kenan Bey (Kızıltan) daha iyi bilir;
kitabın hazırlanış ve baskısı konusunda Onun da
büyük emeği oldu.
(DEVAMI GELECEK SAYIDA)
ÜCRETSİZDİR
15 EKİM 2012
SAYI: 37
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 6
SAYFA6
İrtibat: [email protected]
ÜCRETSİZDİR
15 EKİM 2012
SAYFA 7
SAYI: 37
İrtibat: [email protected]
KORUNMASI GEREKEN
KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZ
İBRETLİK
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
“ DİVRİĞİ SOKAK OYUNLARI ”
Derleyen: İhsan Çalapverdi
SAKLAMBAÇ
Saklambaç en az 4 kişiyle oynanır. Oyuncular
aralarında sayışarak veya parmak tutuşarak bir ebe
seçerler. Ebe duvara önünü dönerek en az 50 ye
kadar dışından sayar. Ebe, saydıktan sonra "Sağım,
solum, önüm, arkam saklanan sobedir, sobe" der ve
saklanan oyuncuları bulmaya çalışır.
Bu sırada diğer oyuncularda ebe sayana kadar farklı
veya aynı yerlere saklanırlar. Diğer oyuncular ise ebe
kalenin başından ayrıldığını görünce ebenin saydığı
duvara sobe diyerek ebelemeye çalışırlar. Ebeliyen
kişiler ebe olmaz. Ondan sonra ebe diğerlerini
bulmaya çalışır. Eğer ebe bir kişiyi görüp te onun
adını yanlış söylerse diğer oyuncular saklandığı
yerden çıkar ve çanak çömlek patladı diye bağırırlar
ve ebe olan kişi yeniden ebe olur. Bu oyunu
oynarsanız eğer akşam oynamayı tercih edin. Bu
oyunda ebe birisini uzun süre aradıysa ve
bulamadıysa o kişinin ismini söyleyip topal kurt diye
bağırır ve ismini söylediği oyuncu tek ayaküstünde
gelerek sobeler fakat ebe topal kurt dediği zaman
oyuncuyu sobeler.
UZUNEŞŞEK
Biraz tehlikeli olmasına karşın ülkemizde nesillerdir
en popüler oyunlardan biridir. Erkek çocukların
rağbet ettiği bir oyundur, açık havada 4 ve daha fazla
insanla grup şeklinde oynanır.
Oyuncular iki guruba ayrıldıktan sonra hangi gurubun
yatacağına, hangi gurubun atlayacağına karar verilir.
Ebeler 90 derece eğilip birbirine kenetlenir. İlk
baştaki oyuncu eğilir arkasındakiler de bir öncekinin
bacaklarından tutarak eğilir.
Atlayanlar atlarken uzun eşşek gaba gaba döşşek
diye bağırırlar ve eşeğin üzerine bindikten sonra
sürtünemez, ayaklarını dolayamazlar. Eşek çökerse
atlayan grup tekrar atlar, atlayanlardan biri yere
değerse yatan grup atlama hakkı kazanır. Eğer tüm
grup elemanları başarılı bir şekilde eşeğe binerse,
atlayanların en önündeki kişi tek mi çift mi deyip
parmaklarıyla 1 veya 2 gösterir ve eşeğin en arkadaki
oyuncusu tahmin eder. Bilirse atlama hakkı el
değiştirir.
NOT: Bu konuda elinde bilgi belge bulunanların
göndermeleri rica olunur.
TAM MANASI
İroni: Gülmece,söylenen sözün tersini kastetme,
Müstakbel: İleri bir tarihte beklenen,gelecek,
Muhlis: Katkısız, içten,samimi, dost canlısı,
Biteviye:Tek düze,
Aheste: yavaş, ağır,
İfrat:İleri gitme,ölçüyü aşma,
Tefrit: ifrat’ın karşıtı,
İttifak: Anlaşma, bağlaşma,oy birliği
Gizemli: Esrarengiz,
Azim: engelleri yenme kararlılığı
Vefa: Sevgi bağı, dostluk bağı,
Fahri:Gönüllü,karşılıksız
15 EKİM 2012
SAYI:37
(1207-1273)
(1209-1271)
( 1240-1320)
Aynı dönemin üç büyük insanı; inanç ve toplum önderleri, bilge
kişiler,Anadolu insanına benlik kazandıran ulu şahsiyetler...
Özetle de olsa tanımakta yarar var.
MEVLANA
(1207-1273)
(Önceki sayının devamı)
Mevlânâ’nın ciddî bir tahsil gördüğü ve tasavvufî bir terbiyeden
geçtiği kaynaklardaki bilgilerden ve eserlerindeki açık delillerden
anlaşılmaktadır.
Babası vefat ettiğinde 24 yaşında iken medresede onun yerini
alabilecek ilmîözellikler taşıdığı belirtilen Mevlânâ, buna rağmen
tahsiline devam eder. Mevlana’nın, babası hayattayken 1221-1228
yılları arasında tahsilini ikmal için Hâlep ve Şam’a gitmiş olduğu
belirtilmektedir. Ancak 1225 yılında Karaman’da evlendiği ve
sonrasında art arda iki çocuğunun dünyaya geldiği gözden uzak
tutulmamalıdır.
Anadolu’da tasavvufun en önde gelen temsilcilerinden birisi
Mevlana’dır. Anadolu insanı ona büyük sevgi, saygı beslemiĢ ve
düĢüncelerini benimsemiĢtir. Aradan yaklaĢık 740 yıldan fazla bir
zaman geçmesine rağmen onun düĢünceleri hala Türk halkının ilgi ve
sevgisini çekmeye devam etmektedir.
Mevlana, Arap, Fars ve Türk kültüründen (Orta Asya Türk
topluluklarının Gök-Allah inancı) etkilenmiĢtir.
Mevlana’nın üzerinde durduğu en temel varlık Allah’dır. Bu, onun
düĢüncesinin merkezini oluĢturur. Tasavvuf felsefesinde evrende olan
bütün Ģeyler Allah’ın yansımasıdır.
Mevlana’ya göre en güzel varlık Allah’dır. O, mutlak güzeldir,
güzeller güzelidir, Onun güzelliği yaratıkların güzelliğine benzemez.
Ġkinci derecede güzel olan Hz. Muhammed’dir. Çünkü Allah evreni
Onun hatırı için yaratmıĢtır. Ondan sonra üçüncü derecede Yusuf
Peygamberin güzelliği gelir.
Aslında Allah’nın eseri olmasından dolayı bütün insanlar güzeldir,
güzel olan Allah, güzel eserler yaratmıĢtır. Çünkü hiçbir insan
diğerine tam olarak benzemez, bu sebeple her insan bir baĢka
güzeldir.
Mevlana ya göre sevgi ve aĢk insanlık vasıflarındandır. Hayvanın bu
kavramlardan haberi olmadığı gibi, bu duyguları yaĢaması
imkânsızdır. O bu konudaki düĢüncelerinin Ģöyle ifade etmiĢtir:
“Sen aĢık olmadıysan, sevgi nedir, bilmiyorsan;
Yürü git, ot otla; eĢeksin sen”
Tasavvufta Ģükür de önemli bir prensiptir.
Ġnsan, onu yarattığı ve verdiği nimetler ve
sağlık dolayısıyla Allah’ya Ģükretmelidir.
Mevlana Ģükür konusunda Ģunları söylemiĢtir:Hakk’a Ģükretmek herkese vaciptir.
Mevlana’ya göre insanın mutluluğu,
gösteriĢten uzak, sade bir hayat yaĢamak ve
diğer insanlara dost olmakla mümkündür.
Mevlânâ’nın hayat hikâyesinde Tebrizli
ġems’in özel bir yeri vardır.
KarĢılaĢmaları ve birbirlerine olan sevgileri etrafında çok Ģeyler
anlatılmıĢ ve yazılmıĢtır.
Mevlânâ, Allah’a ve O’nun gönderdiği son elçi olan Hz. Muhammed’e
gayet bağlıydı....
SAYFA 7
Birinci Dünya Savaşı bitmiş, Osmanlı Devleti
30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkesi ile
teslim olmuştur. Başkent İstanbul, arı kovanı
gibidir. Kimse ne yapacağını bilmiyordur. Ve
bu karmaşa ortamında, hiç kimse sorumluluk
almak da istemiyordur.
10 Kasım akşamında Sadrazam Ahmet İzzet
Paşa, görevden çekildiğini ve İstanbul‟a
gelmesinin iyi olacağını, Mustafa Kemal
Paşa‟ya bildirir.
Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa
Kemal Paşa, görevini Nihat Paşa‟ya bırakarak
İstanbul‟a gelir.
Gelir de, İngiliz, Fransız ve İtalyan savaş
gemilerinden oluşan 61
parçalık işgal donanması da İstanbul‟a
gelmiştir. Tarih: 13 Kasım 1918.
Mustafa Kemal Paşa, Boğaz‟da demirlemiş
olan donanmaya bakar ve yaveri Cevat
Abbas‟a şöyle der:
“Geldikleri gibi giderler.”
Onlar, hiç gitmeyecekmiş gibi gelmişlerdir.
İşgal gücünü,İngiliz, Fransız ve İtalyan
askerleri oluşturuyordur.
En çok İngiltere, en az İtalya asker getirmiştir.
İstanbul‟da konuşlanılan yerler, devletlerinin
Avrupa politikasındaki önemine göre
belirlenmiş ve İstanbul, beş yıl sürecek işgal
karanlığına gömülmüştür.
MUSTAFA KEMAL’İN
SAMSUN’A
HAREKET
ETMEDEN ÖNCE
VEDA ZİYARETİ
Mustafa Kemal Paşa Samsun‟a hareket
etmeden önce Genelkurmay‟a
ve Bakanlıklarda tanıdığı Bakanlara veda
ziyaretinde bulunur.
Bakanlıklar binasına girdiğinde ortalıkta bir
telaş, birkoşuşturma vardır.
İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey:
“Allah Allah bu ne küstahlık, işittiniz mi
efendim Yunanlılar
İzmir‟e çıkıyormuş!”
Bu arada Mustafa Kemal‟in yanına gelen
Bahriye Nazırı da
haberi doğrular. “Allah Allah” demekten başka
bir şey düşünemeyen nazırlara Mustafa Kemal
“Peki, ne yapmayı düşünüyorsunuz?”
diye sorar.
“Protesto edeceğiz,” derler.
“Protesto neyi halleder? Protesto ile
Yunanlılar geri mi çekilecek,
İngilizler onları desteklemekten vaz mı
geçecekler?”
“Yok,” derler. “Ama başka ne yapabiliriz ki?”
Mücadele, karşı koyma, savaşma, kimsenin
aklına gelmiyordur!
ÜCRETSİZDİR
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 8
Bahar bir başka güzel. Yeniden doğuşun canlanışın, ayağa kalkışın mevsimi.
Güneş, her geçen gün daha bir ortalığı aydınlatır; ağaçlar tomurcuklanır, erikle başlayan
çiçek açmalar, kayısı elma ile devam eder... Göçmen kuşlar geri döner; bazı açık
alanlarda leyleklere turnalara rastlanıldığı olur; yerli kuşlar serçeler kargalar martılar
daha bir sesini çıkarırlar... Mart ayı ile birlikte kedi sesleri ortalığı çınlatır.
Cemreler yere düşecek, gün uzayıp gece kısalacak, derken yayla vakti, deniz vakti, sıla
vakti gelecek, bir ömür, bir yılı daha geride kalacaktır.
MUSTAFA TARAKÇI
Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb.
[email protected]
Alb.
İrtibat: [email protected]
DÜŞEN YAPRAKLAR
‘’Düşen bir yaprak görürsen
Beni hatırla demiştin.
Biliyorsun seni ben
Sonbaharda sevmiştim.. ‘’
Bu son baharında, siz tüm okurlarımıza başarı ve sağlıklar getirmesini diliyorum...
Bu vesile ile girişte paylaştığımız şarkı gibi sonbahar hakkında yazılmış en güzel
şiirlerden birkaç dörtlükle yazımı tamamlamak istiyorum..
Sonbahar
Güzel duygulu bir şarkı sözü. Sabah yürüyüşünde park içerisinde yürürken, önümde
düşen birkaç çınar yaprağı bu şarkıyı hatırlattı bana. Mırıldanarak bir süre yürümeye
devam ettim.
Sonbahar, hüzün, duygu yüklü bir mevsim. Sıcak yaz günlerinin ardından, soğuk kış
günleri öncesi yaşadığımız kimi güneşli kimi yağmurlu kimi bulutlu bazen üşüten
bazen ceket çıkartan bir güzel mevsim...
Esen yele savruluyor yapraklar
Anlaşıldı demek geldi sonbahar
Örtüsünden çıktı kara topraklar
Evvel ilkbahardı oldu sonbahar
İlkbaharın aksine sonbahar sanki biraz insanın kendisiyle hesaplaşma mevsimi. Koca
bir baharı, yazı geride bıraktım, ne yaptım, ne yapmalıydım dendiği mevsim. İnsanın
sanki verimli günlerini üretim imkânlarını geride bırakıp, yeniden yeniliklere girme
hazırlığında olduğu bir mevsim...
Ömür gelir geçer gelmez şakaya
İyilik yaparsan kalır bakaya
Ölüm denen bilinen şu vakaya
Hangi tabip çare buldu sonbahar
Sonbahar-Kış eğitiminde yoğun olduğu; okulların öğrencilerle dolduğu, kurların
düzenlendiği mevsim. Sonbaharda yapraklar her geçen gün daha da sararıp solacak,
nihayet küçük bir rüzgar onları dalından kurtaracak, çoğu zaman toprağa karışmasına
vesile olacak.Çimenler, çiçeklerde öyle.. .
Gül ise, kar yağana kadar goncasını dalında muhafaza edecektir. Ama çoğu ince
yapraklı rengârenk çiçekler erkenden sararıp solacak, çimenlerde eski canlılığını
koruyamaz olacaklar; çıplak ağaç dallarında kuşları tek tek sayıyor olacağız...
Tabiatta hiç neşe yok dön de bak
Her şeye bir ömür biçmiş yüce Hak
Bu dünya fanıdır ettin mi idrak
Bu güzellik kime kaldı sonbahar
Âşık Gürkani
DİVRİĞİ, USTASINI BEKLEYEN İŞLENMEMİŞ CEVHER GİBİDİR!
ALBERT GABRİ
AHMET YOZGATLI
Öğretmen (E)
Divriği Tabiat Varlıklarını
Koruma Derneği Bşk. Yrd.
DĠVRĠĞĠ ULU CAMĠĠ TANITIMINDA YABANCI LAR
Divriği Ulu Camii tanıtımında dolayısıyla Divriği’nin tanıtılmasında etkin rol
oynayan bu iki yabancı araĢtırmacıyı beklide bir çoğumuz tanımıyoruz.Bunların
Divriği’ye yaptığı katkıları inkar edemeyiz.
19.yüzyılın baĢlarında o günkü Ģartlarda yaptıkları bu çalıĢmaları bizler bu gün dahi
yapmıyoruz.Bu kiĢiler o günün Ģartlarında hamurdan kalıplar yaparak Divriğideki Ulu
Camii ve bilhassa kümbetlerdeki yazı ve kabartmaların kopyasını bire bir alarak
yayınladıkları eserlerde günümüze ulaĢılamayan o eserlerimizdeki ayrıntılara ıĢık
tutmuĢlar tarihi eserlerimizdeki kaybolan detaylara da yardımcı olmuĢlardır.Bu
eserlerin orjinallerine sahip olamasak dahi hepimizin kütüphanelerinde hiç değilse
kopyaları olmasında fayda vardır.
Peki bu kiĢilerin yaptıkları bu çalıĢmalara biz Divriğililer nasıl cevap verdik? Bu
kiĢilerin yaptıkları bu katkılara birer minnet borcu olarak Divriği de isimlerini gereği
gibi yaĢatabildik mi? Sanmıyorum, bunu yapmadığımız gibi bu kiĢiler kadar dahi
memleketimize faydalı olamadık.
MONUMENTS TURCS D’ANATOLIE AMASYATOKAT-SĠVAS
Paris 1934
189 sayfalık kitabın 169-189 sayfalarında DĠVRĠĞĠ ULU
CAMĠĠ Fransızca anlatılmaktadır.
1930-40 arasında Anadolu ve Ġstanbul’daki önemli tarihi
yapılar hakkında monografiler hazırladı. 1908-1959
yılları arasında ülkemize kırkın üzerinde seyahat
düzenleyen Gabriel, Türk hükümetinin isteği üzerine
1925’ten 1960’lara dek tarihi yapıların araĢtırılması,
korunması ve restorasyonu üzerine pek çok çalıĢma
yapıp
raporlar
hazırladı.
MAX VAN BERCHEM
(1863-1921)
CORPUS INSCRIPTIONUM ARABICARUM SIWASDIWRIGI
Paris 1917
135 sayfalık kitabın 54-110 sayfalar arasında DĠVRĠĞĠ ULU
CAMĠĠ Fransızca olarak anlatılmaktadır.
Van Berchem 1886-1914 yıllar arası Balkanlar-AnadoluOrtadoğu’ya yaptığı gezilerde sayısız eserleri resim ve yazıt
olarak kayıt altına almıĢtır.
HANGİ ŞEHİR DİVRİĞİ KADAR ÇOCUKLARINA MUHTAÇTIR?
15 EKİM 2012
SAYI: 35
SAYFA 8
ÜCRETSİZDİR
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 9
ŞENGÜL DURAN GENÇDAL
Divriği ÖDP eski İlçe Bşk.
[email protected]
HAYALDİ GERÇEK OLDU''
Bir arkadaşım ''hayallerle yaşamak gerçeklerle yaşamaktan inan daha güzel''demişti...
Yaşadıklarımıza bakarsak yada geldiğimiz sürece bakacak olursak hayallerimizin
uzağında da olsak onlarla yaşamanın çok daha güzel olduğunun farkına vardım. Bence
de hayallerle yaşamak daha güzel. Arkadaşım, çünkü hayallerimize biz
hükmediyoruz,onlara istediğimiz şekli biz verebiliyoruz,istediğimiz gibi yönlendiriyoruz
hayal ettiğimiz sürece daha özgürüz.Ezberletilmiş,dayatılmış,köşeye sıkıştırılıp çaresiz
bırakılmış düşüncelerin esiri olmaktan kurtuluyor insan.Her gerçek kusursuz bir cinayete
benziyor sevmiyorum artık gerçekleri onlarla yaşamak zorunda olmak canımı acıtıyor...
Günümüz iktidarının seçim sloganı vardı''hayaldi gerçek oldu''diye. İnsan yaşanılanları
görünce korkuyor gerçeklerden. Şu an yaşadığımız gerçekleri görünce keşke hayalde
kalsaydı diyesim geliyor. İktidar eliyle gerçeğe dönüşen hayaller geliyor
aklıma.Yoksulluk,gelir dağılımındaki aşırı adaletsizlik,en başta düşünce ve ifade
özgürlüklerinin olmadığı özel yaşam alanlarının daraltılması,ucuz iş gücü,sigortasız
güvencesiz insan pazarları,namus denilerek hafifletilmeye çalışılan kadın
cinayetleri,binlerce ağacın beton ve rant dumanında yok olmuş,bilimsel değil kar amaçlı
dinsel eğitim,parasız sanılan maaşlardan kesilen sağlık güvenceleri,hukuka üstünlük
tanımayan yargı,insan haklarının ihlali,sosyal ve demokratik hakların günden güne daha
çok budandığı gerçekler hiç de teğet geçmiyor, tam da yaşam alanlarımızın ortasından
silindir gibi geçiyor.Öyle bir gerçeğe vardık ki hakikatten, en kötü hayallerimizin bile çok
ötesinde çok daha kötü gerçeklerle bizi yüz yüze bırakacak olan Savaş...Ne çok şey
hayalken gerçek olmuş atlamadan geçeceğim bir hayal daha var o da kardeşim Hrantın
ensesine kurşun yağdıran ''Ogün'' ün azmettiricisi Yasin Hayal 'di gerçek oldu...
KONUK YAZAR
DİVRİĞİ DAHA İYİ OLACAK!
Divriği’de güzel şeyler oluyor.
Geçtiğimiz Cumartesi günü, daha önce hizmete başlayan Divriği Sadık Özgür Devlet
Hastanesi’nin resmi açılış töreni vardı.Başbakan’ın gelmesi konusunda epeyce bir
gayret gösterildi ama gelemeyeceği de salim kafalar için malum bir şeydi.
2 Bakan, 5 Milletvekili, Sivas Valisi, Sivas Belediye Başkanı, Rektör, İstanbul’dan Kale
Kilit’in iş ve aile çevresi törende hazır bulunanlar arasındaydı.
Asıl katılım Divriği ve köylerinden olmuştu. Tek tek saymamız mümkün değildi ama
benim gözlemlerim 4 bin civarındaydı. Bu Divriği için çok ciddi bir rakamdı. Ayaküstü
sohbet ettiğim Palha Köyü eski Dernek Başkanı arkadaş, Palha’da( Divriği’ye en uzak
köylerden biridir) bir kişi kaldığını diğerlerinin minibüslerle törene katıldığını söyledi.
Aynı şeyin, Timisi, Anzahar, Mursal,Höbek, Oğulbey vb.köyleri için de söylememiz
mümkün.
Divriği merkez’den de katılım büyüktü. Kiracımız Karasarlı emekli Hüseyin Bey,” Yeni
anjio oldum,kolumda ağrı var ama ne olursa olsun törene geleceğim “demişti.Orta
Çarşıda seçkin ve saygın esnaflarımızdan Sevgili Mustafa Sayar,”Gardaş ,Kayseri’de
yeni bel fıtığı ameliyatı oldum. Şükürler olsun iyiyim. Dükkâna yeni yeni gelmeye
başladım ama yarın törene geleceğim” demişti.
İrtibat: [email protected]
Matem elbiseli kadınların her gün çoğaldığı bir ülkedeyiz.Her gün analar evlatlarını,
kadınlar sevdalarını,çocuklar babalarını toprağa gönderiyor birer,onlar.Mezarlıklar hep
yoksula,garibana ya da mecbura nasip olmuş yüksek mertebelerle doluyor.Afyon daki
patlama tüm yurda afyon etkisi yarattı.İnsanların gazı kaza denilerek alındı.Geriye
yaşanmamışlıklar ve bir daha asla yaşanamayacaklar kaldı (yani gerçekler)..Korku
filmini aratmayan bir süreç,anneden ve babadan alınan kan örnekleriyle günler sonra
ancak teşhis edilebilen paramparça bedenler..İnsan pazılı parçaları bira raya getir
bütünü gör.Korkmam gayrı beterinden dedirten türden.Sonrasında yapılan açıklamalar
için tek kelime yazmak istemiyorum.İnsan insanlığından utanıyor.
Sadece artık evrensel zorunluluk ve taktiklerin uygulandığı bir dünyadan geçiyoruz.
Talihsiz bir tarih yazılıyor bizlerde bir türlü kulluktan kurtulup yurtaşliğa geçememenin
acısını çekiyoruz her yerde. Bazı insanların tepki gösterip diğerlerinin göstermemesi var
olan düzeni meşrulaştırmaktan başka bir şey değil.Kendi siyasi düşüncesinin etkisinde
kalmak,yaşanan sürece normalmiş gibi bakmak birlikte mücadele etme alanlarının
önünü tıkıyor.Belleğini yitirmiş bir toplum artık vicdanında yitirmiş demektir.Güzel
insanların güzel hayalleri olmalı ki güzel gerçekleri gerçekleştirebilsinler. Realiteye
ulaşmak hayal kurmaktan geçer Marcosun dediği gibi'' henüz hayalleri yok edilecek
silahı bulamadılar'' GÜZEL GÜNLER hayali ve umudu tükendiği anda bizlerde bu zulmün
birer ortakları olacağız farkında olmadan.İnsan çözülmesi zor bir bilmecedir her türlü
iyl,kte kötülükte onda gizlidir.Çocuk kalbi taşıyanların hep hazırda bekleyen gözyaşları
vardır.Kötülüğe teslim olmadan en büyük kötülüğü yapacağımızı düşünüyorum
kötülere..Gerçeğin eşanlamının Kabus olduğu bu dünyada ,en güzel hayalimiz barış
olsun,kardeşlik olsun,dolu sofra,tok çocuk, gülen anne baba olsun,aydınlık yarınlar
olsun,bütün yaşayanların (insan,hayvan,bitki) dostluğu olsun...
EN GÜZEL GERÇEKLER BİZLERİN HAYALLERİYLE GERÇEKLEŞECEK işte o zaman dünya
daha güzel olacak...
BİRŞEYLER YAP TA ONUN ESERİ DESİNLER...
Divriğili herkes ordaydık. Çok güzel bir tören oldu. Divriği için güzel şeyler
söylendi. Birlik beraberlik mesajları verildi. Kucaklaşmalar, hal hatır sormalar
oldu...
Nuri ve Naci Demirağ’lardan sonra en büyük hayırseverimiz Sadık Özgür
Beyefendiyi onurlandırmak, Onun vefa duygularını alkışlarımızla okşamak bizim
görevimizdi. Bunu yapmaya çalıştık.O bunu hak ediyor ve biz Onu hiç
unutmayacağız!
Çok güzel konuşmalar oldu: Divriği daha iyi olacak!
TOKİ 360 konutun inşaatına başladı. Arapkir yolu seneye en geç bu vakitler bitmiş
olacak. Karasar üzerinden Kangal yolunda makine sayısı az olsa bile çalışmalar
yürüyor. Sincan üzerinden 40 km. kısalacak olan Sivas yol çalışmaları devam
ediyor. İçme Suyumuzun proje çalışmaları tamamlandı, yakında kazma vurulacak.
Mahir Tevrüz Hocamız çok daha yeni bir haber verdi. Kısmet olursa yeni hastanenin
uygulama hastanesi olduğu, Cumhuriyet Üniversitesi’ne bağlı, 4 yıllık Sağlık
Bilimleri Yüksek Okulu’nun açılması konusunda epey bir mesafe kat edildi. Bu konu
huzurda dile getirilerek, Bakanların, Rektörün olumlu görüşleri alındı.
Değerli Hemşerilerim, silkinip kendimize gelmeliyiz. Karamsar olmaya gerek yok.
Divriği’de ne var ne yok diye sorduklarında lütfen,”Divriği çok güzel, Divriği’de çok
güzel gelişmeler oluyor”deyin... Saygılarımla...
MUSTAFA TARAKÇI
Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb.
NOT:Bu Sayının konuk yazarında bir gecikme olduğundan yazı tarafımızdan kaleme
alınmıştır. (MT)
DİVRİĞİ’NİN KAYBEDECEK ZAMANI YOKTUR!
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 9
ÜCRETSİZDİR
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 10
İrtibat: [email protected]
ATATÜRK VE DİVRİĞİ
BELEDİYE SEÇİMLERİ
BİR BARIŞ ÇİZ GÖKYÜZÜNE
her şey kırık dökük bir rüya sanki
bir bahçeden bir bahçeye
gülün kokusu değdi
sustuklarım büyüdü
kapılardan önce ben kapandım içime
her şey geceye döndü kolumda fosforlu saat
ucu yok karanlığın soluğum kesiliyor
göğsümde bir tutam alev
yapma İbrahim, içme kardeş kanını
kapılar açılsın dünya çocuklarına
işte, şurda bir pencere
pencerede çocuklar
o çocuklar büyüyecek
o çocuklar umuttur
o çocuklar dağdır
o çocuklar sevdadır
yarınları çiçek çiçek özlemdir
ırmaktır akar karışır denizlere
bak gün ağarıyor
sanırsın bir kızıl gül düşmüş şafağa
gökyüzünde dansediyor maviyle kızıl
uzatsam elimi dokunabilirim renklere
güneş yavaşça gülüyor evlerin duvarlarına
çocuklar geçiyor karşıdan cıvıl cıvıl
avuçlarında renk renk bilyeleriyle
serçeler ot taşıyor gagalarında
kağıttan dağlar yapıyorum
dilimde yalnızca barış sözcüğü
14 Ekim 1930 yılında Divriği’de yapılan belediye seçimleri
iki aday arasında kıran kırana geçmiştir. Seçim sonucu
kaybeden tarafın bir yakını Belediyede kâtiplik
yapmaktadır. Seçim yenilgisi üzerine yine belediyede
çalışan birini de yanına alarak bir plan hazırlamışlar ve yeni
seçilen başkanının görevden alınmasını sağlamak için
Ankara Meclis Cumhurbaşkanlığına cumhuriyet devrim ve
ilkelerini kabul etmedikleri Cumhuriyet Hükümetini
tanımadıkları yönünde ifadeler içeren bir dilekçeyi
belediyenin mührü altında ve yeni seçilen başkanın adını ve
şehrin müftüsü Hayrullah efendinin de ismini yazarak
Ankara’ya yollamışlar. Ankara’ya ulaşan bu yazı Atatürk’e
iletilmiş Atatürk durumdan çok hiddetlenerek “ki menemen
hadisesinin olduğu dönemlerdir” hemen en yakın bir tabur
birliğinin Divriği’ye hareket ederek yerle bir edilmesini
emretmiş. Durum bu arada Sivas Valisi Süleyman Bey’e de
iletilmiş. Vali apar topar hemen Divriği’ye hareket etmiş
şehri gezdiğinde herhangi bir olağanüstü bir durum
olmadığını yaptığı araştırmalarda kimsenin böyle bir
olaydan haberi olmadığını görmüş. Bunun üzerine
soruşturmayı daha da derinleştirince olayın iki kişi
tarafından seçim yenilgisi üzerine yapıldığını tespit ederek
durumu ivedilikle Ankara’ya ve Atatürk’e bildirmiş.
Divriği’ye yapılacak askeri harekâtın zor bela önlenmesini
sağlamıştır.
Tabii ki bu durum Ankara ve Atatürk nezdinde Divriği için
çok kötü olumsuz bir not olarak kayıtlara düşmüştür.
çağ döndü sözler karşıya geçti
daha dün doğdun bugün ölme çocuk
bir barış çiz gökyüzüne bir deniz
yüksek yüksek dağlar çiz
yüreğinin resmini, düşlerinin
ne çizersen
çiz işte
2010
Arzu Karaca Ayçiçek
15 EKİM 2012
SAYI: 37
SAYFA 10
ÜCRETSİZDİR

Benzer belgeler

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-5

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-5 Sadık Özgür doğduğu Köyü ve Divriği Halkı için şimdiye kadar eğitim başta olmak üzere birçok yatırım gerçekleştirmiştir. Bunun son örneği açılışını yaptığımız bu hastanedir. Bu Hastane bölgeye çok ...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-25

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-25 Bizim Amerika’nın isteğiyle savaşa girmemiz bir cinayet. Ne demiş Mustafa Kemal Atatürk,” Yurtta barış, dünyada barış” Barıştan yana olmalıyız. Boş yere gencecik insanımızı savaş bataklığına sokman...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-35

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-35 Bizim Amerika’nın isteğiyle savaşa girmemiz bir cinayet. Ne demiş Mustafa Kemal Atatürk,” Yurtta barış, dünyada barış” Barıştan yana olmalıyız. Boş yere gencecik insanımızı savaş bataklığına sokman...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8 TOPRAĞI GÜZEL İNSANLAR, YURTSEVER, VEFALI, ÇALIŞKAN, DÜRÜST İNSANLAR YETİŞTİRİR. BUNLARIN EN GÜZEL BİR ÖRNEĞİ DE SAYIN SADIK ÖZGÜR BEYEFENDİDİR. SAĞ OLSUN VAR OLSUNLAR...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55 Ortadoğu’da Türkiye olarak oyuncak durumuna düşmememiz lazım. Halkımız rahat değil. Ha bugün savaşa girilecek, ya yarın savaşa girilecek diye çok tedirgin. Savaşçı politikalar terk edilmelidir. Bu ...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31 büyük gelebileceği ama Divriği de hasta sayısının çok olmasını istemenin de hiç kimse tarafından arzu edilemeyeceğini esas sorunun Divriği’den göçü terse çevirmek olduğunu vurguladı. Sadık Özgür kü...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6 Belediye Başkanı Fadil İsmiroviç ve beraberindeki heyet, bir takım gezi ve incelemelerde bulundu. Bosnalı heyet, UNESCO'nun dünya miras listesine aldığı Divriği Ulu Cami'yi de gezerek, namaz kılıp ...

Detaylı