gözbebeği araP KriziNi

Transkript

gözbebeği araP KriziNi
0cak 2012 sayı 12
Narenciyenin
gözbebeği
akdeniz ihracatçı birlikleri resmi yayın organı
limoN
HUBUBAT İHRACATI
ARAP KRİZİNİ
ATLATIYOR
İRAN, gıda ve tarım
ihracatçılarını
bekliyor
5
İPLİK BİZİM İŞİMİZ
Polyester - Viskon
iplik çeşitleri
BİTEKS İPLİK SAN. VE TİC. A.Ş.
www.biteksiplik.com
İstanbul Ofis / Satış:
Maçka Cad. Aziziye Palas No: 20 K:1 D: 1
Teşvikiye / İstanbul
Tel: +90 212 343 97 40 Faks: +90 212 343 97 45
Osmaniye Fabrika:
Osmaniye Organize San. Böl. 126 Ada
Toprakkale / Osmaniye
Tel: +90 328 826 82 10 Faks: +90 328 826 82 13
PROJESİZ YATIRIM YAPILMAZ
-Kalkınma Ajansı Projeleri
-Kırsal Kalkınma Projeleri (KKYDP)
-AB Kırsal Kalkınma Projeleri (İPARD)
-KOSGEB Projeleri
-Kalite Yönetim Sistem Danışmanlığı (ISO
9001:2008, ISO 14001, OHSAS 18001, ISO 22000)
DOĞRU PROJE,
DOĞRU ADRESTE
HAZIRLANIR
BİLGİ, UZMANLIK VE
KALİTENİN ADRESİ
KASEM, Kalkınma Ajansları,
Tarım Bakanlığı Kırsal
Kalkınma (KKYDP), AB
Kırsal Kalkınma (İPARD) ve
KOSGEB Projeleri konusunda
ve Kalite Yönetim Sistem
Danışmanlığı alanında
uzman ekibi ile yatırımcıların
hizmetindedir. Sahip
olduğu TSE Hizmet Yeterlilik
Belgesi ve ISO 9001:2008
Kalite Yönetim Sistemi ile
danışmanlık hizmetlerinde
kalite ve kurumsallaşmayı
esas alan KASEM’in,
piyasada onlarca KOBİ
ve Yerel Yönetime vermiş
olduğu hizmet, bilgi ve
uzmanlığının göstergesidir.
Kasem Danışmanlık Proje Eğitim Ltd. Şti.
Reşatbey Mah. Adalet Cad. Pınar Apt.
B Blok N:14 K:2 D:4 Seyhan/ADANA
Tel: 0322 453 44 65-454 44 76
www.kasemdanismanlik.net
BAŞKAN’DAN
Hazır giyim ve konfeksiyon
Türkiye’nin vazgeçilemezidir
P
iyasalarda olan her mal ve hizmet gereklidir, kıymetlidir ve
tüketildiğine göre o sektör ürünleri talep edilmektedir. Her
sektörün tüketici gözünde önemi vardır ve bir bedel öder. Ama bazı
sektörler, hem ülkelerini, hem dünya piyasalarını ayakta tutmaktadır.
Hazır giyim sektörümüz ülkemizin vazgeçilemezlerinin başındadır.
Sebebine gelince;
- En az deneyimli kişileri
- En az yatırımla
- En kısa zamanda
Üretken yapmakta; adeta bir döviz ve huzur makinesine
çevirmektedir. Çalışanların önemli bir bölümü 16-30 yaş grubunda,
eğitim ve deneyimi az kişilerdir. Yüzde 80’i kadın ağırlıklıdır, sosyal
ve ekonomik kalkınma, huzur ve kişilik eğitimi açısından önemlidir.
Nüfusumuzun yarısı, yani neredeyse 40 milyon kişi, 30 yaşın
altındadır. Diğer bir deyişle, istihdama ve yatırıma ihtiyacımız çok
fazladır.
Bazen en yetkili ağızlar tarafından bile deniliyor ki, ‘konfeksiyon ve
tekstil fakir ülkelerin işidir.’ Hesaplamalara göre ülkemiz ortalama
10 bin dolar kişi başı milli gelire ulaştı. Zenginleşiyoruz diye bu
sektörlerden vazgeçmeyi düşünmek büyük bir yanlıştır. Biz diyoruz
ki, Marmara Bölgesi 15 bin doları bile geçmiş olabilir; ama 10 milyon
yeşil kartlımız var ise Yunanistan nüfusu kadar muhtaç ve fakirimiz
var demektir. Onların çaresi de hazır giyimdir. Yüzde 26 ile Adana,
yüzde 19 ile Mersin, işsizlikte Türkiye birinci ve beşincileri ise gelin
buralarda yatırıma teşvik verin, üretimi ve ihracatı arttıralım.
Bir rafineri kurmak için 500 milyon dolar yatırım gerekir ve
doğrudan 500 kişi istihdam yaratır. Aynı yatırımla 250 konfeksiyon
işletmesinde, 500 bin kişi ekmek yiyecektir. İhracatta ülkemizin net
döviz kazancında en yüksek katma değer hazır giyim sektöründedir.
İhracatta önde görünen sektörlerin net döviz katma değeri yüzde 1020 iken, hazır giyimde bu oran yüzde 85 civarındadır.
Türkiye’ye hazır giyimi öğreten Çukurova yöresidir. 1970’li yıllarda
50 milyon dolar olan toplam ihracatımızın 37 milyon doları Akdeniz
Bölgesi’nden gönderilmiştir; yani yüzde 74’ü buradandır. 1980
Moskova Olimpiyatları’nın tüm donatımı ve bornozları bölgemizde
üretilmiştir. Teksa, Güney Sanayii ve Yürtaş bu ihracatı başarmıştır.
Tekstil sanayimizin de bölgemizdeki varlığı ve gelişmişliği o yıllarda
da hazır giyim üretim ve ihracatımızı ateşlemiştir.
Zaten tabanında kuvvetli tekstil üretimi olmayan hazır giyim
denemeleri başka ülkelerde 7 yılda fiyasko ile sonuçlanmıştır.
İstihdam ve ihracat yaratmak için başlatılan hazır giyim sektorleri
ithalata dayalı olarak gelişememiştir. Filipinler, Bulgaristan,
2
M. Tarık Bozbey
Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon
İhracatçıları Birliği Başkanı
Romanya, Macaristan, Polonya, Ukrayna, Kıbrıs gibi denemeler
başarılı olamamıştır. Ancak ülkemizde üretilmeyen veya üretimi
akılcı olmayan ürünlerin ithalatı kontrollü olarak serbest olmalıdır.
Hızlı teslime dayalı hazır giyim ihracatı engellenmemelidir. Dahilde
işleme rejimi gerçek ihracatçılar için kolaylıkla kullanılan bir
araç haline getirilmelidir. 20 bin hazır giyimcinin sadece 500’ü
dahilde işleme belgesini engellerle zorluklarla kullanabilmektedir.
Belgelere, teminatlara boğularak iş yürümemektedir. Tekstil sanayini
incitmeden, hazır giyimin önü açılabilir, vergilerle çok uzun yol
gidemeyiz.
Kaş yaparken, göz de yapabiliriz. Resmi 15 milyar dolar olan
ihracatımız bavul ticareti ile birlikte 23 milyar dolar kadardır.
Hedef 2023 yılında deri ve halı ile birlikte 60 milyar dolardır.
Gereken destekler zamanında akıllıca verilir ve sektörün engelleri
temizlenirse, 2023 yılında 100 milyar doları geçebiliriz. Engellemeler
devam ederse, 60 milyar dolar dahi başarılamaz. 500 milyar
dolar ihracat hedefi de tatlı bir hayal olarak kalır. Hazır giyim ve
konfeksiyonun ülkemize kazandırdığı pek çok şeyler var ve bu sektör
vazgeçilemezdir. Devlet de, planlama da, sendikalar da, elemanlar
da; yani paydaş olan herkes hesabını doğru yapmamalıdır. Her sabah
farklı bir söz hatalıdır. Hatalara karsı suskunluk olabilir, fakat yanlışı
tarih affetmez.
4 BİRLİK’TEN
6 KAPAK
Türkiye üretiyor
Türkiye kazanıyor
10 GÜNDEM
Suriye’deki karışıklık
Akdeniz’i vurdu
6
SAH‹B‹
Akdeniz İhracatçı Birlikleri adına
Ali KAVAK
YAYIN KURULU
Adnan Ersoy ULUBAŞ
Ali Can YAMANYILMAZ
Ali KAVAK
ALİ UĞUR ATEŞ
M. Bülent AYMEN
M. Tarık BOZBEY
Mahmut ARSLAN
Zeki KIVANÇ
12 PAZAR
İran gıda ve tarım
ihracatçılarını bekliyor
10
14 BÖLGE
Çukurova’daki ekonomik
fırsatlar Alman basınında
16 DEMİR ÇELİK
Akdeniz yerli otomobil
için hazır
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
İsmail ÇETİN
12
YÖNET‹M YER‹
AKİB Limonluk Mah.
36. Cad. No:4
Yenişehir 33120 MERSİN
Tel: 0324 325 37 37
Faks: 0324 325 41 42
E-POSTA: [email protected]
WEB: www.akib.org.tr
YAPIM
Küçük Mucizeler YayIncIlIk ve
‹letiŞim Hizmetleri Ltd. Şti.
GENEL YAYIN YÖNETMEN‹
Erkan ERSÖZ
[email protected]
GRAFİK TASARIM
UĞUR KARAGÜL
ED‹TÖRLER
BAHTİYAR ORHAN
[email protected]
18 KİMYEVİ MADDELER
Sasa, değişen ticari
trendler ile hedeflerini
büyütüyor
20AĞAÇ ORMAN
Bu kapı ihracata açılıyor
22YAŞ MEYVE SEBZE
Narenciyenin gözbebeği:
Limon
24HUBUBAT
Hububat ihracatı Arap
krizini atlatıyor
26MAKALE
Bakliyat ürünlerinde
böceklenmeye karşı
ışınlama teknolojisi
32GÖSTERGELER
32MAKALE
Abdullah Ayan
18
16
ŞEYDA KOÇAK
[email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
AKİB PROJE, AR-GE, ORGANİZASYON
ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ
BASKI C‹LT
Matsis Matbaa Hizmetleri Ltd. Şti.
Tevfik Bey Mah. Doktor Ali Demir Cad.
No: 51 Sefaköy-İstanbul
TEL: (212) 624 21 11
DA⁄ITIM
KRY NET
20
AKİB AKTÜEL Dergisi AKİB adIna
Küçük Mucizeler YayIncIlIk ve
‹letiŞim Hizmetleri Ltd. Şti. tarafIndan
yayIna hazIrlanmaktadIr.
‹LET‹Ş‹M
MECİDİYEKÖY MH. ŞEHİT ERTUĞRUL KABATAŞ
CD. BOZKIR İŞ MERKEZİ NO: 12 d:6
Mecidiyeköy ‹stanbul
(0212) 211 68 53 - 73
AKİB Aktüel, Akdeniz İhracatçı Birlikleri
Genel Sekreterliği tarafından ayda bir
yayımlanır ve ücretsiz dağıtılır.
22
AKİB Aktüel’de yer alan imzalı yazılar,
Yazarların kişisel görüşleridir,
Akdeniz İhracatçı Birlikleri’ni bağlamaz.
AKİB Aktüel’de yer alan yazılar ve
fotoğrafların her türlü telif hakkı Akdeniz
İhracatçı Birlikleri’ne aittir.
İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi
iktibas edilemez.
3
BİRLİK’TEN
AKİB ÜÇ BAKANI AĞIRLADI
Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından yürütülen “İllerimiz AB’ye Hazırlanıyor” kapsamında
desteklenen “Mersin İlinin AB’ye Uyumu İçin Bilgi Altyapısının Oluşturulması” Projesi
çerçevesinde “AB-Türkiye Konulu Konferans” düzenlendi. AKİB’te gerçekleşen konferansa
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker katıldı.
Mersin İl AB Daimi Temas Noktası Vali Yardımcısı Ahmet Hikmet Şahin ve Avrupa Birliği Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Dr. Mehmet Cangir’in açılış konuşmalarını yaptığı konferansın birinci oturumunda
Cangir’in modaretörlüğünde “AB Katılım
Süreci ve İllerimiz” konusu tartışılırken
öğleden sonraki ikinci oturumda Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sayın Beril Dedeoğlu’nun moderatörlüğünde
“Türkiye’nin AB’ye Katılım Süreci” konusuna değinildi.
“Mersin, AB sürecinde
daha aktif olacak”
Programın devamında konuşan Egemen Bağış, Türkiye’nin AB süreci ile ilgili yapılan eleştirilere sert çıktı. Bağış Türkiye’nin
çıktığı yolda kendi kararlılığıyla yürüyeceğini kaydetti. “İllerimiz AB’ye Hazırlanıyor” programına 79 ilden başvuru olduğunu ve 25’inin kabul edildiğini belirten Bağış, bunlardan birinin de Mersin
Valiliği’nin sunduğu proje olduğunu söyledi. Egemen Bağış, “Bugün bizim dış ticaretimizdeki yoğunluk, ihracatımızdaki artış, Türkiye’nin hem doğusundaki hem
batısındaki ülkelere ilham kaynağı oluşu,
Mersin’e de çok farklı bir özellik kazandırıyor. Mersin’i AB sürecinde daha aktif
4
görmek istiyoruz” diye konuştu. ‘’Bugün
Türkiye AB üyesi ülkelerden daha umutlu bir ülke’’ diyen Bağış; ‘’Kişi başına düşen gelirimiz, AB üyesi sekiz ülkeden daha
yüksek. Ekonomik gelişmelerde de aynı
şey var. AB’deki etkinliğimizde bu büyümenin yanı sıra ülkemize gelen küresel
sermayenin çok büyük etkisi var” şeklinde konuştu.
Egemen Bağış’ın ardından konuşan Meh-
di Eker, Mersin’de Kırsal Kalkınma Kurulu oluşturmayı planladıklarına dikkati çekti ve ‘’Bununla ilgili çalışmalar, hazırlık aşamasında, sürüyor. Kırsal kalkınma çalışması kapsamında hibeler sağlanacak. Bu da bölgenin kalkınmasına katkı sağlayacak. Biz o zamana kadar da, şimdiki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Mesela Mersin’e 72 tesis kazandırdık. Bunlara 14 milyon TL hibe verdik. Bunlar Tarım
ve hayvancılıkla ilgili tesislerdir” açıklamasında bulundu.
Zafer Çağlayan yaptığı konuşmada
Türkiye’nin birçok konuda AB’ye entegre
olduğunu ve ekonomik olarak zaten bu işi
başardığını ifade etti. Schengen vizesinin
alınması noktasında, Türkiye’nin belirli
kentlerinde merkezler belirleneceğini bildiren Çağlayan; ‘’Eğer ikna edebilirsek, bu
illerden birisi Mersin olsun istiyoruz. İsteriz ki, Mersin de Akdeniz’in merkezi ilan
edilsin’’ diye konuştu.
Toplantının ardından Zafer Çağlayan, Mersin
Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten ve Mersin Protokolü AKİB’in Başkanlık katında
ağırlandı. AKİB’in ihracatçılarıyla bir araya
gelen Bakan Çağlayan ve beraberindeki heyete, AKİB Yönetim Kurulu Başkanları Ali
Can Yamanyılmaz, Mahmut Arslan, Tarık
Bozbey ve Zeki Kıvanç ev sahipliği yaptı.
Adana Valisi
Ziyaret Edildi
Bülent Aymen’in başkanlığındaki Akdeniz Ağaç Mamulleri ve
Orman Ürünleri Yönetim Kurulu; Adana Valisi Hüseyin Avni
Coş’u yeni görev yerini tebrik etmek amacıyla makamında ziyaret etti. Genel Sekreter İsmail Çetin’in de aralarında bulunduğu ziyaret esnasında AKİB Yönetim Kurulu Üyeleri ihracatçıların çeşitli sorunlarına değindiler ve Adana Organize Sanayi
Bölgesi ile ilgili görüşmelerde bulundular.
Narenciye Tanıtım Grubu,
Mandalina Festivali’nde
Narenciye Tanıtım Grubu, Seferihisar’da düzenlenen, “12. Mandalina Festivali”nin düzenlendiği alana kurduğu stand ile şov yaptı.
Ziyaretçilere, 4 bin bardak mandalina suyu ikram edildi.
Narenciye sektörünün yıllık 2.6 milyon tonluk üretimi ve 1 milyar
dolara yaklaşan ihracat rakamı ile Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde doğrudan ve dolaylı olarak 5 milyon insanın geçimine katkı sağladığını belirten Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı ve Narenciye Tanıtım Grubu Yönetim Kurulu Eşbaşkanı Mustafa Türkmenoğlu, Seferihisar’ın Türkiye’nin en önemli mandalina üretim merkezlerinden birisi olduğunu söyledi. Narenciye ürünlerinin sadece üçte birlik bir bölümünün ihracata gittiğine işaret eden Türkmenoğlu “Narenciye Tanıtım Grubu ile 2010 yılında yüzde 6’lık ihracat artışı ile 847 milyon 989 bin dolarlık narenciye ihracatı gerçekleştirdik. Bu ihracatın
283 milyon 410 bin dolarlık kısmını mandalina ihracatından elde ettik” şeklinde konuştu.
Kimya sektör paneli yapıldı
2011 Uluslararası Kimya Yılı kapsamında, Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Mersin
Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi işbirliğiyle, Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği organizasyonunda Kimya Sektör Paneli gerçekleştirildi.
Üniversite ve lise öğrencilerini kimya hakkında bilinçlendirmek ve onlara kimya
sektörünü tanıtmak amacıyla Öğretim üyelerinin yanı sıra kimya sektörünün önde
gelen firmalarının temsilcilerinin yer aldığı AKİB merkez binasında düzenlenen panele 250 kişi katıldı. Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Murat Direkçi’nin yaptığı açılış konuşmasının ardından, Çukurova Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin Serin moderatörlüğünde başladı. “Türkiye’de Kimya Eğitimi” ve “Kimya Sanayinin Durumu” konularının konuşulduğu panel, öğrencilerin sorularının ardından sona erdi.
Irak, Türk ihracatçısına emanet
Irak’ın Erbil şehrinde IFP fuar organizasyon şirketi tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Iraq Agro-Food 2011 - 4. Uluslararası Tarım, Gıda, Gıda İşleme ve Paketleme Fuarı’na Türkiye’nin milli katılım organizasyonu ilk kez AKİB tarafından başarı ile
gerçekleştirildi. Irak’ta düzenlenmekte olan tek uluslararası nitelikli gıda fuarı olan Iraq
Agro-Food Fuarı, savaş sonrası yeniden yapılanmakta olan ülkede tarım ve gıda sektörlerinde ihtiyaç duyulan tüm mal ve hizmetlerin pazarlanabilmesi için önemli bir buluşma noktası oldu. Fuarda toplam 16 ülkeden katılımcı yer aldı. AKİB Info standının olduğu fuarda, Türkiye’nin önemli gıda sektörü ihracatçılarını bünyesinde bulunduran,
kalitesinde ve lezzetinde farkındalık yaratan, “Türk Malı” imajını destekleyerek kuvvetlendiren Narenciye Tanıtım Grubu, Su Ürünleri Tanıtım Grubu, Kanatlı Tanıtım Grubu
ve Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi stantları yer aldı.
5
KAPAK
TÜRKİYE
üretiyor
kazanıyor
Cari açığın geriletilmesine yönelik olarak alınan bir dizi önlemin olumlu sonuçları ekonomik
verilere yansımaya başladı. Tekstil ve hazır giyim sektöründe birçok kaleme getirilen
ithalatta korunma önlemleri ile iç piyasada yatırımların canlanmasına paralel olarak,
sektörde dış ticaret fazlasının da bir önceki yıla göre arttığı gözleniyor.
6
Ek vergiye tabi ürünlerde ithalat
Akdeniz Tekstil ve
Hammaddeleri
İhracatçıları
Birliği Başkanı
Zeki Kıvanç
B
üyümede dünya şampiyonu olan Türkiye
ekonomisinin yıllardır en önemli problemi olan cari açıkta iyileşme trendi gözleniyor. Merkez Bankası’nın para politikası çerçevesinde aldığı önlemler verilere yansırken, ülkemizin ihracatta lokomotifi olan tekstil ve hazır giyim ürünlerinin
ithalatına yönelik olarak getirilen ek gümrük vergilerinin de olumlu sonuçları gelmeye başladı. Tekstil ürünlerinde yüzde 20, hazır giyim ürünlerinde ise yüzde 30 oranında ilave gümrük vergisi uygulanmasını kapsayan karar, 22 Temmuz tarihinde yürürlüğe girmişti. Olumlu sonuçlarına dair ilk veriler ise, Ekim ayı
cari açık verileri ile geldi. Ekim ayında 4,6
milyar dolar düzeyinde olması beklenen
cari açık, 4,2 milyar dolarda kaldı. Hatta rezerv olarak kabul edilecek net altın ithalatı ve enerji ithalatı rakamlardan arındırıldığında, ülkemizin cari fazla verildiği
görülüyor. Merkez Bankası verilerine göre
cari açıktaki iyileşme, yılın son çeyreğinde daha belirgin olacak. Alınan önlemlerin etkilerine dair olumlu sinyaller ışığında 2012 yılında cari açığın daha da gerileyeceği kaydediliyor.
Ek vergiye tabi tekstil ürünlerinde, dış ticaret fazlasının vergilerin yürürlüğe girmesine paralel olarak önemli ölçüde arttığı görülüyor. 2010 Ağustos- Ekim döneminde
elde edilen 1,9 milyar dolarlık dış ticaret
fazlası, 2011 Ağustos- Ekim döneminde
yaklaşık olarak yüzde 34 artışla 2,6 milyar
dolara ulaşmış durumda.
YURTİÇİ ÜRETİMİN
DEĞERİ ARTIYOR
Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (ATHİB) Başkanı Zeki Kıvanç,
Ekim ayı cari açığa dair olumlu gelişme-
Ek vergiye tabi ürünlerde ihracat
lerin kendileri açısından tekstilde ithalata yönelik koruma önlemlerinin doğruluğunu ortaya koyduğunu kaydediyor.
“Sektörü korumak ve işsizliğe çare olmak
üzere ithalatta koruma önlemleri zamanında alınmış olsaydı, ülke genelinde kapandığı tespit edilen 200 civarı fabrika yaşayacaktı ve çalışanlar da işini kaybetmeyecekti. O açıdan bugün vurgulanan korunma önlemleri ile yerli üretim
yapan fabrikalar can suyuna kavuştu. Bu
konuda Sayın Başbakan ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın katkıları, destekleri ve Ekonomi Bakanlığı’nın konuya sahip çıkan çalışmaları neticesinde çıkarılan bu ek koruma vergisinin sektör için
anlamı istatistikler ortaya çıktıkça daha
iyi anlaşılıyor” diye konuşan Kıvanç, bugün ithalatçı firmaların yüzde 90’ının iç
piyasaya yöneldiğini, hazır giyim firmalarının da yurtiçinden mal tedarik etmeye yöneldiğini söylüyor. Kıvanç, “Bu önlemler, Türkiye’nin kaybetmiş olduğu
üretim değerine yeniden sahip çıkarak
canlanmasını sağladı. Bir anlamda tekstil sektörünün geleceği kurtarıldı” şeklinde ifade ediyor.
Korunma önlemlerinin haksız bir rekabetin
ortadan kalkması açısından önemine değinen Kıvanç, konuya ilişkin sıkıntıların
bir yönünün de AB ile sürdürdüğümüz
Gümrük Birliği’nden kaynaklandığını
söylüyor. Üçüncü ülkelerden gelen tekstil ve hazır giyim ürünlerinin pazarımızda çok düşük vergilerle girmesinin büyük bir sıkıntı yarattığını belirten Kıvanç,
“Kimi ülkeler bizim ürünlerimize yüzde
50’lere varan gümrük vergileri uygulu7
KAPAK
Ek verginin gündeme geldiği
Ocak 2011 ayından Eylül 2011
ayına kadar geçen sürede
tekstil ve konfeksiyon
sektöründe 2 bin 500’ün
üzerinde yeni işyeri açılmış,
25 binin üzerinde yeni
istihdam sağlanmış durumda.
Ek verginin olumlu etkilerinin
daha fazla hissedileceğinin
düşünüldüğü 2012 yıllı
içinde ihracat pazarlarında
özellikle AB pazarında
büyük olumsuzluklar
yaşanmaması durumunda
gerek işyeri gerekse istihdam
sayılarındaki artışların devam
edeceği bekleniyor.
yor, ama Hindistan, Çin ve Pakistan’dan
gelen kumaşlar bugün çok düşük vergilerle, çok rahat bir şekilde pazarımıza girebiliyordu” diye aktarıyor.
EK VERGİLERDEN
SONRA YATIRIM ATAĞI
Koruma önlemlerinin etkileri özellikle yeni
yatırımlarda daha belirgin olarak ortaya çıkıyor. 2010’da tekstil sektöründe 1 milyar dolarlık yatırım yapılmıştı. 2011 yılında ise sadece ilk 9 aylık dönemde yaklaşık
2,5 milyar dolarlık yatırım teşviki alınmış
durumda. Bu aynı zamanda yeni istihdam
anlamına geliyor. Eylül 2011’de tekstil sektöründe kurulan firma sayısının geçen yılın
aynı dönemine göre yüzde 9 artarak 15 bin
579’a; konfeksiyon sektöründe ise yüzde 7
artışla 29 bin 782’ye çıktığını görüyoruz.
Aynı dönemler baz alındığında geçen yıl
344 bin kişi olan tekstil sektörü istihdamının, 2011 yılında 375 bine; 375 bin
olan hazır giyim sektörü istihdamının ise
398 bine yükseldiği dikkat çekiyor.
Ek vergilerle içerde üretilen tekstil ürünü fiyatlarında yüzde 30, bazı ürünlerde yüzde 40’a yakın düşüş yaşanıyor. Ek verginin yürürlüğe girmesi sonrasında yerli kumaş fiyatlarıyla ilgili tüm spekülasyonların ve mesnetsiz beyanların aksine
yerli kumaş fiyatlarında bir artış olmadığı görülüyor. Tam tersine muhtelif kumaş çeşitlerinde Ocak-Ekim 2011 döneminde yerli üreticilerin satış fiyatlarında
yüzde 7 ila 37 aralığında değişen gerilemeler olduğu gözleniyor.
İTHALATTAN KAYNAKLI
HAKSIZ REKABET SON BULDU
Tekstil ve hazır giyim sektörlerinin, aslında
son on yıldır Uzakdoğu ülkelerinden yapılan ithalatın yarattığı haksız rekabetin baskısı altında sıkıntı çektiğini belirten Zeki
Kıvanç, “Uzun süredir devam eden kur
politikasıyla, TL’nin değerli, dövizin ucuz
olması ithalatı cazip hale getirmişti. Bu
haksız rekabeti yaratan ithalat, 2009 yılına göre miktar bazında yaklaşık yüzde 50
oranında artarak 2010 yılında 6,1 milyar
olarak gerçekleşti. İthalattaki artışın devam ettiği 2011 yılının rakamlarından da
okunabiliyor” diyor.
Konuyla ilgili özellikle sektörün istihdamda
yaşadığı erozyona dikkat çeken Zeki Kıvanç, sektörün 2001 yılının başında bin
KORUMA ÖNLEMLERİ SEKTÖRE NE GETİRDİ?
1-Yatırım ortamı: Tekstil ve hazır giyim sektöründe ek vergilerin
yürürlüğe gireceği beklentisi, sektörde yatırım iştahını önemli ölçüde artırdı. 2010 toplamında gerçekleştirilen 1,55 milyar dolarlık yatırımın ardından, 2011’in sadece ilk 9 ayında 2,58 milyar dolarlık yatırım teşvik belgesi alındı. 2011 sonunda yatırım tutarının
3 milyar doların üzerine çıkarak bir önceki yıla göre yüzde 100 artması bekleniyor.
2- İthalat: Belirli dokuma mensucat ile örme ve dokuma konfeksiyon ürünlerinde uygulamaya konan ek vergi ertesinde, söz konusu ürünlerde ithalat, gerek miktar gerekse değer bazında önemli oranlarda geriledi. Ek vergi getirilen ürünlerin toplam ithalatı
Ağustos-Ekim 2011 ayları arasında, önceki yıla göre değer bazında
yüzde 33 azalarak 833 milyon dolara indi. Miktar bazında ise dokuma kumaşta yüzde 50’ye yakın, örme ve dokuma konfeksiyon ürün-
8
lerinde ise yüzde 35’i aşkın gerileme görüldü. Benzer trendin devam etmesi durumunda 12 aylık dönemde ithalattaki düşüş 1,6 milyar dolar olacak, azalan ithalatın büyük bir kısmı halihazırda yüzde 76’larda devam eden kapasite kullanım oranlarının arttırılması
ve yeni yatırımların da etkisiyle yerli üreticiler tarafından rahatlıkla karşılanabilecek.
3- İhracat: Ek vergilerin yürürlükte olduğu Ağustos-Ekim 2011
döneminde, global krizin sürmesi ve en büyük pazarımız olan AB’de
daralma görülmesine rağmen, ihracatımız yıl içindeki olumlu performansını devam ettirdi. Ek vergiye tabi ürünlerin söz konusu dönemde ihracatı yüzde 7,9’luk artışla 3,47 milyar dolara ulaştı. Bu
dönemde dokuma kumaş ihracatı yüzde 16,8; örme konfeksiyon ihracatı yüzde 5; dokuma konfeksiyon ihracatı yüzde 7,6 arttı. AB
pazarında tekstil ve konfeksiyon ürünlerinde Çin’den sonra en bü-
dolara asgari ücretli 7,08 personel istihdam edebilirken, 2010 yılında bu rakamın
ancak 1,72 personel olarak belirdiğini ifade ediyor. Zeki Kıvanç sözlerine şöyle devam ediyor: “Enflasyon 2001’den bugüne
artmasına karşın döviz kurunun aynı kalması sonucunda, ülkemize düşük maliyetle ciddi istihdam sağlayan tekstil ve konfeksiyon sektörü üretici konumundan çıkmış, ithalatçı konumuna düşmüştür. Bu
dönemde bölgemizde kapanan fabrikalardan, Güney Sanayi, Özbucak, Berdan, Yidaş, Çukurova, Koniteks, Arat Tekstil sadece birkaçıdır. Bölgemizde son yıllarda
kapanan işletmelerden dolayı işsiz sayısının 50-60 bin kişi civarında olduğu tespit
ediliyor ve Akdeniz Bölgemiz işsizlikte ilk
sıralara yükseldi. Sektörümüzde kriz dönemi olan 2008-2009 yıllarında her yüz kişiden 24 kişi işini kaybettiği TÜİK tarafından da tespit edilmiş bir gerçek.”
SON 20 YILDA TÜRKİYE’DE TEKSTİL YATIRIMI
4.
• Uzun elyaf iplikçilik sektöründe, 587 bin iğ yatırımı ile dünyada en büyük 3.
• Open-end iplikçilikte, 754 bin open-end rotor yatırımı ile dünyada en büyük 2.
• Dokumacılıkta, 37 bin mekiksiz dokuma tezgahı ile dünyada en büyük 5.
• Örme sektöründe, 13 bin geniş yuvarlak örme makinesi ile dünyada en büyük 2.
• Kısa elyaf iplikçilik sektöründe, 5,4 milyon iğ yatırımı ile dünyada en büyük
KORUMA ÖNLEMLERİ
SEKTÖRÜ CANLANDIRDI
22 Temmuz tarihinde başlayan uygulamanın
rekabet gücünü düşüreceği gerekçesiyle erken başladığını söyleyen bazı çevrelerin de
ortaya çıkan bu veriler ile haklı olmadıklarının ortaya çıktığını vurgulayan Kıvanç,
firmaların modernizasyon, ilave yatırımlar,
katma değerli ve daha farklı ürünlerin üretimi gibi adımlar attığını, tekstil sektörünün kendi markasını üreten ve markalara
üretim yapan bir sürece kendini öncesinde
hazırladığını belirtiyor. Tekstil sektöründe
ayakta kalmayı başaran firmaların yatırımı
durdurmadıklarını ifade eden Kıvanç, iplik, yan sanayi, dokuma ve örme sektöründe faaliyet gösteren tüm firmalara bu önlemlerin moral verdiğini söylüyor. Kıvanç,
talebin iç pazarda daha da artacağı beklentisiyle sektörde bir hareketliliğinin başladığını da sözlerine ekliyor.
“Türkiye’nin Üretimi Türkiye’nin İhracatı Platformu”, İstanbul’da yaptığı basın toplantısında tekstil ve hazır
giyim ürünleri ithalatına mütekabiliyet esaslı olarak konulan ek vergiler sonunda yatırımların yüzde 100
arttığını, kayıtlı istihdamın tekstilde yüzde 9, konfeksiyonda yüzde 6, ek vergi konan ürün gruplarında ihracatın
ilk 3 ayda miktar ve değer bazında yükseldiğini ve dış ticaret fazlasının 1,9 milyar dolardan 2,7 milyar dolara
çıktığını açıkladı. 28 Aralık’ta gerçekleşen toplantıya Türkiye’nin dört bir tarafından sanayi odaları ve ihracatçı
birliği temsilcileri katılırken, Abdülkadir Konukoğlu, Zeki Zorlu, İsmail Gülle, Bülent Başer ve Zeki Kıvanç
kamuoyunun yanlış yönlendirilmesinin Türkiye’ye zarar verdiğini belirttiler.
yük ikinci tedarikçi olan Türkiye’nin ek vergiye tabi ürün gruplarında, Ağustos-Ekim 2011 aylarındaki AB’ye ihracat dokuma kumaşta yüzde 11, örme konfeksiyonda yüzde 3, konfeksiyonda ise
yüzde 4,8 arttı.
4- İstihdam: Yürürlüğe konan ek vergi ertesinde orta vadede
tekstil ve konfeksiyon sektöründe önemli istihdam artışları olacağı
öngörülüyor. Son açıklanan istihdam verileri baz alındığında Eylül
2011’de tekstil sektöründe yüzde 9’luk bir artışla 344.645 kayıtlı
istihdam yer aldı. Konfeksiyon sektöründe ise yüzde 6’lık bir artışla 398.709 kişilik istihdam rakamına ulaşıldı.
5- Yeni şirket kuruluşları: Tekstil sektöründe Eylül 2010 ayında 14.273 olan şirket sayısı Eylül 2011 dönemine gelindiğinde yüzde 9’luk artışla 15.579’a, konfeksiyonda ise yine aynı dönemde
yüzde 7’lik artışla 29.782’ye ulaşmıştır.
6- Dış ticaret fazlası ve cari açık: 2010 Ağustos- Ekim döneminde elde edilen 1,9 milyar dolarlık dış ticaret fazlası 2011 AğustosEkim döneminde yaklaşık yüzde 34 artışla 2,6 milyar dolara ulaştı.
Üç aylık sürede sadece ek vergi getirilen ürün gruplarında 670 milyon dolarlık dış ticaret fazlası elde edildi. Aralık 2011’de örme kumaş, non-woven, kadife kumaş ve ev tekstili ürünlerinde yürürlüğe
girecek ek vergiler cari açığın azalmasına daha da katkı sunacak.
7- Enflasyona etkisi: Ek verginin yürürlüğe girmesi ertesinde yerli kumaş fiyatlarıyla ilgili olarak yapılan tüm spekülasyonların ve
mesnetsiz beyanların aksine, yerli kumaş fiyatlarında herhangi bir
artış olmadı. Bilakis muhtelif kumaş çeşitlerinde Ocak-Ekim 2011 döneminde yerli üreticilerin satış fiyatlarında yüzde 7 ila yüzde 37 aralığında değişen gerilemeler görüldü. Ancak söz konusu dönemde kur
ve vergi kaynaklı olarak ithalatçıların yurtdışından getirdikleri kumaş fiyatlarında bir takım artışlar olması muhtemel.
9
GÜNDEM
Suriye’deki karışıklık
Akdeniz’i vurdu
Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine geçiş kapısı olan Suriye’deki siyasi gerginlik, bu
ülkeye Türkiye’den yapılan genel ihracatın yüzde 47 azalmasına neden oldu. Suriye’ye
yapılan ihracatın yüzde 35’ini gerçekleştiren Akdeniz Bölgesi’ndeki ihracatçılar bu
durumdan endişeli.
S
uriye ve Türkiye arasında tarihten gelen
siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik yakınlık sayesinde son 10 yıldır ticari ve
ekonomik ilişkiler son dönemlere kadar
olumlu bir seyir izliyordu. 2002 yılına
kadar Suriye ile 750 milyon dolar düzeyinde olan dış ticaret, 2010 yılı sonunda 2 milyar doları geçmişti. Suriye’de
yaşanan siyasi belirsizlik ve çatışmalardan önce Türkiye’nin Suriye ile olan dış
ticaretinin 2012 yılında 5 milyar dolara
ulaşacağı öngürülüyordu.
10
Akdeniz Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Aymen, “Mısır, Libya,
Suriye gibi ülkelerde yaşanan ve ‘Arap
Baharı’ olarak isimlendirilen süreç, maalesef büyük bir iştahla koştuğumuz
2023’te 500 milyar dolarlık ihracat maratonunda hızımızı düşüreceğe benzemektedir” diyor. Bülent Aymen, 2008
yılında yaşanan global ekonomik krizin ardından geçen 3 yılın sonunda başta Avrupa Birliği ve ABD olmak üzere
gelişmiş ülkelerin krizin etkisinden hala
kurtulamazken, Türkiye ekonomisinin
parlak bir grafik çizerek geçmişte alınan
ve doğru uygulanan ‘komşularla sıfır sorun’ ve pazar çeşitlendirmesi ile gayet
başarılı bir dönem geçirdiğini söylüyor.
Gerek rekorlar getiren yüksek büyüme rakamları gerekse ihracat rakamlarının, yeni krizlerle boğuşan önemli ekonomilerin aksine herkesin yüzünü güldürdüğünü ve gururlandırdığını kaydeden Aymen, “Bu başarıda ihracat pazar-
larını çeşitlendirme stratejisi en büyük
katkıyı sundu. Bu strateji çerçevesinde
Mısır, Libya ve Suriye gibi ülkelere yapılan ihracatlar çok önemli bir konumdaydı. En önemli pazarlarımız arasında
yer alan Avrupa Birliği’nin belirsiz durumuna ilave olarak Ortadoğu ve Afrika
pazarlarında ortaya çıkan bu yeni durum, ihracatçılarımızın planlarını bozmuştur. Umudumuz odur ki, söz konusu ülkelerde yaşanan gelişmeler onları da bir gün bizde olduğu gibi ileri demokrasinin yaşandığı bir ülke haline
getirir” diyor.
SURİYE’YE İHRACAT
YARI YARIYA DÜŞTÜ
Bu çerçevede, Suriye’de yaşanan gelişmeleri yakından ve kaygıyla takip ettiklerini söyleyen Bülent Aymen, 2008 yılında yaşanan global ekonomik krizle daralan Avrupa pazarına karşılık ihracatçıların can simidi olan Suriye’ye krizin ardından geçen üç yılda ihracatın yüzde
65 arttığına dikkatleri çekiyor. Ancak
son dönemde bu olumlu trendin yerini
düşüşe bıraktığını söyleyen Aymen, son
açıklanan Kasım ayı ihracat rakamları da bu düşüş trendini ortaya koyduğunu belirtiyor. Özellikle, Temmuz ayından itibaren gözlenen söz konusu düşüş trendinin Kasım ayında zirve yaptığını belirten Aymen, yaz aylarında, aylık 190 milyon dolar seviyesine ulaşan
Suriye’ye ihracatın Kasım ayına gelindiğinde 94 milyon dolar seviyesine kadar
düştüğüne dikkatleri çekiyor.
AKİB’İN SURİYE’YE İHRACATI
YÜZDE 75 DÜŞTÜ
Açıklanan yeni yaptırımlarla birlikte düşüş eğiliminin yakın gelecekte de devam etmesinin muhtemel olduğunu belirten Bülent Aymen, “Suriye’ye gerçekleşen ihracatta yaşanan düşüşten en fazla etkilenen bölgenin ise, Suriye’ye yapılan toplam Türkiye ihracatının yüzde 35 ini gerçekleştiren Akdeniz Bölgemiz oldu. 2010 yılı Kasım ayı rakamlarına göre Suriye’ye gerçekleşen ülkemiz toplam ihracatının yarısını karşılayan Akdeniz İhracatçı Birlikleri’nin performansı 2011 yılı Kasım ayı itibarı ile
yarı yarıya düşmüş durumda. Mevcut
durumda AKİB, Kasım ayında ülkemizin Suriye’ye gerçekleştirdiği ihracatın
ancak dörtte birini karşılar duruma gelmiş durumda. Akdeniz İhracatçı Birlikleri üyelerinin Suriye’ye ihracatı Kasım
ayında geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 75 oranında düşüş göstermiş durumda. Suriye’ye gerçekleşen ihracatta
önemli bir aktör olan AKİB’in ihracatında yaşanan bu düşüş Türkiye geneli ih-
Akdeniz Ağaç Mamulleri
ve Orman Ürünleri
İhracatçıları Birliği Başkanı
Bülent Aymen
Gerek Türkiye geneli gerekse AKİB üyesi
ihracatçıların özellikle Kasım ayında Suriye’ye
gerçekleştirdikleri ihracatta görülen düşüş
gelecek aylar adına da kaygı veriyor. Resmi
olarak bir ticaret yasağı bulunmamakla birlikte
ihracatçılarımız Suriye’ye ihracat yaparken
daha temkinli olmak durumunda.
racatımıza ise yüzde 46 düşüş şeklinde
tesir etmiş durumda. AKİB bünyesinde
2010 yılında Suriye’ye gerçekleştirilen
toplam ihracatımız 621 milyon dolar
düzeyinde iken, bu yılın Ocak-Kasım
döneminde 507 milyon dolar düzeyine
gerilemiş bulunuyor.” diyor.
“SURİYE’YE İHRACATTA
DAHA TEMKİNLİ OLUNMALI”
Gerek Türkiye geneli gerekse AKİB üyesi ihracatçıların özellikle Kasım ayında Suriye’ye gerçekleştirdikleri ihracatta görülen düşüşün gelecek aylar adına da kaygı verdiğini söyleyen Bülent
Aymen, resmi olarak bir ticaret yasağı bulunmamakla birlikte ihracatçıların
Suriye’ye ihracat yaparken daha temkinli olmak durumunda olduklarını söylüyor. Bu nedenle, sorunların en kısa sürede aşılması ve bölgenin istikrara ka-
vuşması yönünde temennide bulunduklarını belirten Aymen, Türkiye örneğinde de görüldüğü üzere siyasi istikrarın
ekonomik başarıyı da yanında getirdiğine dikkatleri çekiyor. Bu süreçte ihracatçılara tavsiye olarak her kriz döneminde gösterdikleri fedakarlığı yine sergileyerek sabırla pazarlarını kaybetmemeye çalışmaları olacağını söyleyen Aymen, “ Elbette, bunu yaparken teslim ve
ödeme şekillerini yeniden gözden geçirerek kendilerini en üst seviyede garantiye almaya çalışmaları lehlerine olacaktır. Kardeş ülke Suriye, gelecekte yine
ülkemizin en önemli ticari partnerlerinden birisi olma özelliğini artırarak devam ettirecektir. Bizlere düşen, pazarımızı ne kadar çeşitlendirirsek ihracatımızın da bir o kadar sağlıklı olacağını
göz önünde bulundurarak yeni can simitleri bulmaktır” diyor. \
‘Arap Baharı’ olarak isimlendirilen süreç
ile birlikte Suriye’de siyasi gerginlik
tırmanmaya devam ediyor.
11
PAZAR
İran, gıda ve tarım
ihracatçılarını bekliyor
İran, dünyada yaşanan ekonomik
çalkantılara rağmen büyümesini sürdüren
nadir ülkeler arasında. Büyük bir pazar
potansiyeline sahip bulunan İran,
Türkiye ihracatı için de büyük fırsatlar
barındırıyor. İran’da Türk malı imajının
çok yüksek düzeyde olması ve tüketimin
giderek artması da Türkiye’den İran’a
yapılacak tarım ve gıda ürünleri için
fırsatlar sunuyor.
U
zun süre ithal ikamesine dayanan bir sanayileşme politikası izleyen ve tüm ithalatın devletin kontrolü altında gerçekleştiği İran’da son yıllarda uygulamaya konan dışa açılma politikaları ve Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olma hedefi doğrultusunda, ithalatı yasak çok sayıda maddenin ithalatı mümkün hale geldi. Böylece Türk şirketleri için önemli ihracat fırsatları da gelişmiş oldu. Zira coğrafi yakınlığı, kültürel benzerlikler, halkın önemli bir bölümünün Türkçe konuşması, Türkiye’ye büyük bir sempatiyle bakılması ve pazarın hala bakir olması
gibi faktörlerin, 72 milyonluk bu ülkeyi
gelecekte daha fazla ön plana çıkarması
bekleniyor. İran nüfusunun yüzde 56’sı
12
25 yaşın altında 75 milyonluk nüfusu
ile dünyanın en kalabalık 17. Ülkesi, 29.
Büyük ekonomisi konumunda bulunuyor. İran’ın ithalatında otomotiv ana ve
yan sanayi, demir çelik ürünleri, petrol
ürünleri, gıda maddeleri; buğday, pirinç,
mısır, arpa, elektrikli cihazlar, makineler,
pompa ve kompresörler, klima cihazları,
iş makineleri; dozerler, greyder, ekskavatör ve bunların aksam ve parçaları, ilaç,
medikal ürünler ve daha birçok ürün sayılabilir.
İRAN İLE TİCARİ
MESAFELER KISALIYOR
Taşıdığı büyük işbirliği potansiyeline rağmen, İran ile ekonomik ve ticari ilişki-
ler son yıllara kadar enerji alanıyla sınırlı kalmış ve yeteri kadar gelişememiş. Ancak 2003’ten bu yana İran ile ticari ilişkiler ve karşılıklı yatırım faaliyetlerinde önemli ölçüde canlanma görülüyor.
Türkiye’nin İran ile 2000 yılında 1 milyar
Dolar olan dış ticaret hacmi, 2008 yılında 10,2 milyar dolara ulaşmış durumda.
2009 yılında ise küresel ekonomik krizin
etkisiyle ikili ticaret hacmi yaklaşık yüzde
47 civarında düşerek 5,42 milyar dolara gerilemiş, 2010 yılında bir önceki yıla
göre dış ticaret hacmi yüzde 96 oranında artarak 10,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş durumda. Bu dönemde ihracat
3 milyar Dolar, ithalatımız ise 7,6 milyar
dolar seviyesine ulaşmış durumda.
19th
INTERNATIONAL FOOD,
BEVERAGES & HOSPITALITY TRADE FAIR
20 - 23 MAY 2012
TEHRAN INTERNATIONAL FAIRGROUNDS
www.iran-foodhospitality.com
Organised by:
İran gıda fuarı’na
geç kalmayın
Ortadoğu’nun önde gelen fuarlarından olan, 20 - 23 Mayıs 2012 tarihlerinde İran / Tahran’da düzenlenecek “19.
Uluslararası Gıda, İçecek ve İkramcılık Ticari Fuarı”na
Türkiye’nin milli katılım organizasyonu AKİB Genel Sekreterliği tarafından gerçekleştirilecek. Fuara Türkiye’nin Milli Katılımı altında iştirak etmek isteyen firmaların başvuru
formlarını en geç 5 Ocak 2012 tarihine kadar Akdeniz İhracatçı Birliklerine göndermesi gerekiyor.
durumda. Bu rakamlardan da görüldüğü gibi İran’ın barındırdığı ihracat potansiyeline oranla yapılan gıda ve tarım ihracatının rakamı oldukça düşük seviyeler
de bulunuyor.
İRAN’DAKİ FUARLAR
DİKKATLE İZLENMELİ
İran ile ticarette en önemli sorunlardan bir
tanesini yüksek gümrük vergileri oluşturuyor. Tekstilde yüzde 100, otomotivde
yüzde 70, mobilyada yüzde 10-55, tarım
ürünlerinde yüzde 25, gıdada yüzde 15,
makinelerde yüzde 10-30, kimyada yüzde 10 düzeyinde gümrük vergileri bulunuyor. Yüksek gümrük vergilerinin yanı
sıra tarife dışı engeller olarak mevsimlik
kısıtlamalar, gümrüklerdeki değişken uygulamalar, transit ticarette görülen uygulama değişiklikleri, akaryakıt fiyat farkı
uygulaması, referans fiyat uygulamaları
sayılabilinir. İran pazarına giriş kısa değil
uzun vadeli bir proje olarak ele alınmalı, kısa vadede sonuç hedeflenmemelidir.
Mümkünse sektörle ilgili fuarlara önce
ziyaretçi olarak gidilmeli sonra da bireysel ya da milli katılım ile iştirak edilmeli.
Fuarlarda ya da firma ziyaretlerinde karşılaşılacak yoğun ilgi ve teklifler karşısında dikkatli olunmalı, ticari bağlantılar
konusunda aceleci davranılmamalı.
AKİB bünyesinde İran’a gerçekleştirilen ihracat 2010 yılında 236 milyon dolar düzeyinde iken, bu yılın Ocak-Kasım döneminde ise 148 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. 2010 yılında AKİB bünyesinde İran’a yapılan gerçekleştirilen gıda
ve tarım ürünleri ihracatı 32 milyon dolar düzeyinde iken, bu yılın Ocak-Kasım
döneminde ise 10 milyon dolar düzeyinde ihracat gerçekleştirilmiş durumda. AKİB bünyesinde İran’a en çok ihracatı gerçekleştirilen gıda maddeleri ise
yaş meyve ve sebze ürünleri oluşturuyor. Birlik bünyesinde 2010 yılında 16
milyon dolarlık yaş meyve sebze ihracatı
gerçekleştirilirken, bu yılın ilk 10 ayında
ise bu rakam 10 milyon dolara yükselmiş
TÜRK DİZİLERİ TANITIMDA
ÖNEMLİ BİR FAKTÖR
Tebriz’de yaşayan nüfusun neredeyse tamamı Türkçe konuşuyor. İletişimde herhangi bir sıkıntı yaşanmıyor. Aynı dilin
konuşulması ticari ilişkilerin kurulmasında ve geliştirilmesinde önemli bir konumda. İran halkı kendi televizyon kanallarını çok fazla seyretmemekte. Özellikle Azeri kökenli vatandaşlar Türk televizyonlarını ve Türk dizilerine yoğun
ilgi gösteriyorlar. Türkiye’ye ve Türk
ürünlerine karşı çok yoğun bir talep bulunuyor. Türk ürünleri pazarda kaliteli olarak algılanmakta ve diğer ürünlere
göre yüksek fiyata alıcı bulabilmekte.
Gelişmişlik düzeyi ve tüketim alışkanlıkla-
rı olarak ülkemizle karşılaştırıldığında
İran’ın Türkiye’yi takip ettiği söylenebilir. Bunun en önemli avantajı gelişimin
hangi yönde olacağının önceden görülebilmesidir. Bu sayede İran pazarına yönelen firmalar satış stratejilerini bu gelişim doğrultusunda şekillendirilebilinir.
İRAN’DA GIDA VE
TARIM NE DURUMDA?
İran 23,6 milyon hektarı bulan ekilebilir
alanları ile dünyada tarım üretimi çeşitliliği (çiftlik ve bahçe üretimi dâhil) açısından üçüncü sırada yer alıyor. Fakat
İran’daki tarım alanlarının yüzde 60’lık
kısmı düzenli olarak sulanamıyor. Tarım Bakanlığı verileri İran’ın gıda ihtiyacının yüzde 80’inin ülke içerisinde üretildiğini gösteriyor. İran’da yılda 62 milyon ton tarımsal üretim yapılmakta, gelecek 20 yılda ise bu rakamın iki katına çıkarılması planlanıyor. Bununla birlikte tarım ürünlerinin ihracat hacmi 2005 yılında 2.23 milyar dolardan
2009 yılında 4.42 milyar dolara yükselmiştir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü’nün verilerine göre İran’ın miktar bazlı en fazla ihraç ettiği ürünler sigara, sebze, baharat, ipek böceği kozası,
elma suyu, bebek maması, et, konserve
mantar, kakao ezmesi ve yağsız süttür.
En fazla ithal edilen ürünlerin başında
ise mısır, işlenmemiş şeker, işlenmiş pirinç, soya fasulyesi, soya fasulyesi yağı,
palmiye yağı, arpa, buğday, patates ve
ayçiçeği yağı geliyor. Beşinci 5 yıllık
kalkınma planına göre, her yıl 4.5 milyon ile 5 milyon ton tarım ürünü işlenecek ve özellikle palmiye ürünleri, meyve
ve sebze üretimine ağırlık verilecek.
İran’da 168 adet, 50’den fazla kişinin çalıştığı geniş ölçekli gıda işleme tesisi bulunmuyor. Bununla birlikte bu alanda
üretim ve ürün geliştirme düşük seviyede bulunuyor. Ülkenin genç nüfusu ve
tüketim trendlerinde yaşanan değişimle
gıda konusunda ülkenin gelecekte Türkiye gıda ihracatçılarına fırsatlar sunacağı aşikar. \
13
BÖLGE
Çukurova’daki ekonomik
fırsatlar Alman basınında
Alman Ticaret ve Yatırım Ajansı Türkiye temsilcisi Dr.Marcus Knupp, Çukurova ziyareti
sonrası “Markets” adlı dergide bölgenin gelişmekte olan potansiyelini Alman işadamlarına
aktaran bir makale kaleme aldı. Marcus Knupp’a göre Çukurova bölgesi gelecekte enerji
trafiği ve lojistik konusunda çok önemli bir üs konumuna gelecek.
A
kdeniz Türk Alman İşadamları Derneği Başkanı Teyfik Kısacık’ın davetlisi olarak, Almanya Ekonomi Bakanlığına bağlı
Alman Ticaret ve Yatırım Ajansı’nın Türkiye Temsilcisi Dr. Marcus Knupp Mayıs ayında Adana ve Mersin’e ziyarette
bulundu. Marcus Knupp Adana Ticaret
Odası, Tursab, TCDD, Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi, Ceyhan
Ticaret ve Sanayi Odası, BOTAŞ, Yumur-
14
talık Serbest Bölgesi, İskenderun Deniz
Ticaret Odası, Tarsus Ticaret ve Sanayi
Odası, Mersin Serbest Bölgesi, Akdeniz
İhracatçılar Birliği ve Akdeniz TekstilKonfeksiyon İhracatçılar Birliği’nde yaptığı görüşmelerin izlenimlerini Alman
Ekonomi Bakanlığınca hazırlanan ‘’Markets’’ adlı dergide ‘’Zum beispiel Çukurova’’ (Örneğin Çukurova) başlıklı yazısında yer verdi.
ÇUKUROVA, ALMAN
YATIRIMLARDAN
YÜZDE 2 PAY ALIYOR
Akdeniz Türk Alman İşadamları Derneği Başkanı Teyfik Kısacık, Marcus
Knupp’un 3 gün için Adana’ya davet
ettiğini, kendisi ile beraber Adana, Ceyhan, Yumurtalık, Tarsus ve Mersin’de
gerekli yerleri ve yetkililer ile görüştürdüğünü ifade ediyor. Teyfik Kısa-
Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları
Birliği Başkanı M. Tarık Bozbey
Türkiye’nin üretiminde ve lojistiğinde çok önemli
konumda bulunan Çukurova, son yıllarda yabancı
yatırımcıların da yoğun ilgisini çekmeye başladı.
cık, Marcus Knupp’un Markets dergisinde yayınlamış olduğu makaleye yönelik olarak şunları söylüyor: “
Almanya’nın tam ve ortaklı olduğu
4315 irili ufaklı firma Türkiye’de faaliyette bulunuyorlar. Bu firmaların yüzde 48’i İstanbul, yüzde 14’ü Antalya,
yüzde 9’u Isparta, Burdur ve İzmir’de,
yüzde 7’si Ankara’da olmasına rağmen
Çukurova’da ancak yüzde 2’lik bölümü bulunuyor. Bu durumu gören Sayın Knupp, makalede Almanların İstanbul, Marmara, Ege ve Ankara’ya yoğunluklu olarak yatırım yapmalarını ancak Çukurova’nın Alman firmaları için
önemli fırsatlar barındıran bir yer olarak tavsiye ediliyor” diyor.
TÜRKİYE EKONOMİSİ
İLGİ İLE İZLENİYOR
Marcus Knupp, dergideki yazısında Alman
yatırımcılara, Türkiye’nin potansiyeli, yatırım yapılacak bölgeler hakkında
bilgi veriyor. Daha önce İzmir ve Bursa ile ilgili de etütler yapan Knupp, son
olarak Adana, Mersin ve Osmaniye’yi
kapsayan bir değerlendirmede bulundu. Knupp, makalesinde, Türk ekonomisinin yükselen bir konjonktür yaşadığını, özellikle herkesin gözünün
İstanbul’un üzerinde olduğunu, ancak
İstanbul gibi Türkiye’nin birçok ilinde de önemli gelişmelerin bulunduğunu belirtiyor. Türkiye’de Alman şirketlerinin veya onlar gibi ticari ortaklıkları bulunan diğer şirketlerin yarısından
fazlasının İstanbul ve çevresinde yatırım yaptığını anlatan Knupp, ‘’Dolayısıyla Boğaziçi’ndeki metropol ve yakın
zamanda dünya şehri statüsünü taşıyacak olan İstanbul için bu hiç de şaşırılacak bir durum değil. Fakat, Türkiye son
10 yılda yaşadığı dinamik büyüme ba-
şarısının önemli bir kısmını, ikinci sırada bulunan orta merkezdeki büyük şehirlere borçludur. Sanayi merkezi olarak bilinen Bursa ve Ege bölgesinin kalbi İzmir veya başkent Ankara’nın yanı
sıra, uzun zamandır Eskişehir, Kayseri, Konya veya Gaziantep gibi şehirlerin
de Türkiye’nin ekonomi haritasında yer
alıyor” diyor.
Bu illerde çoğu zaman bölgesel özel ihtiyaçlar için kurulmuş orta sınıf işletmelerin ön plana çıktığını ifade eden
Knupp, şunları belitiyor: ‘’Bunlar Alman orta sınıf partnerler ile aynı skalada yer alabilirler. Ülke çapında yaygın olan Organize Sanayi Bölgesi (OSB)
ve teknoloji parkları bu gelişim sürecisinin destekleyicisidir. Giderek daha iyi
olan altyapı da bu gelişime destek oluyor. Gerçi çoğu henüz büyük bir gelişmişlik ortaya koymuyor, ama önemli olan gelişim çizgilerinin git gide belirgin olması. Eskiden İstanbul’un arkasında bir karayolu vardı, şimdi ise otoyol Ankara’ya kadar ulaşıyor. Ülke çapındaki karayolu ağlarında gelecek 15
yılda daha büyük bir artış gerçekleşecek. En önemli şehirler böylece birbirine bağlanmış olacak. Buna benzer
bir gelişme yıllar boyunca ihmal edilmiş olan demiryolu için temin ediliyor. Yolcu trafiğinde bazı yüksek hızlı
hatlar inşa halinde ve bir kısmı hizmete açılmış durumda. Yük trafiğinde ise
bir vizyon mevcuttur, Avrupa ve Asya
arasında bir köprü olan Türkiye için,
Çin’in yapmış olduğu 50 milyar dolarlık yatırım duyurusu kıtalararası demiryolu bağlantı projeleri için artık gerçek
bir ütopya gibi gelmiyor.’’
ÇUKUROVA, ENERJİ TRAFİĞİNDE
ÖNEMLİ BİR YERDE OLACAK
Marcus Knupp, Türkiye’nin güney tarafında bulunan, Adana ve Mersin merkezlerinin etrafında bir ova olan
Çukurova’nın, gelecekte trafik ağının önemli bir kesişim noktası olacağını belirtiyor. İskenderun, Osmaniye ve Gaziantep’in de bu eksene eklenebileceğini ifade eden Knupp, ‘’Bu şehirler birbirlerine karayolu ve demiryolları ile bağlanmış bulunmaktadır. Mersin ve İskenderun limanları ülkenin en
önemli limanları arasında sayılıyorlar.
Irak, Azerbaycan ve ileride Karadeniz
bölgesinden, Samsun’dan gelecek olan
Rusya’nın ham petrolü ile birlikte petrol borularının bitiş noktaları Ceyhan’da
bulunan ülkenin en büyük enerji kaynakları platformunda birleşmektedir. Bu
yüzden bölge petrol rafineleri ve kimyasal sanayi için büyük bir potansiyel
oluşturmaktadır’’ ifadelerini kullanıyor.
Alman Ticaret ve
Yatırım Ajansı
Türkiye temsilcisi
Dr.Marcus Knupp
ALMAN, YATIRIMCILARIN
GÖZÜ ÇUKUROVA’DA
Marcus Knupp, Almanya’nın en büyük yatırımcılarından olan Evonik Steag’ın
İskenderun’da bir taş kömürü tesisi işlettiğini, 2003 yılında devreye giren 1,5
milyar dolarlık kendi tesislerinden ithal
edilen kömürler ile enerji üretiminin
sağlandığını belirtiyor. Çukurova bölgesinde sanayinin birbirini tamamlayan
bir yapı arz ettiğini ifade eden Knupp,
şöyle devam ediyor: ‘’Mersin bir liman
şehri olarak ülkenin en gelişmiş lojistik
merkezlerinden bir tanesi olarak biliniyor. Adana ise etrafını çeviren tarım yatağı içinde pamuk temelinde bulunan
tekstil şehri, İskenderun ise belirgin demir ve çelik sanayi şehri olarak biliniyor. Adana ile Mersin arasında 70 kilometre uzunluğunda endüstri bandı gelişmiştir. Burada yapay liflerin yanı sıra
Temsa markasında otobüsler de üretiliyor. Bu alanın kenarında yeni ve modern bir havalimanı şu günlerde çokça
tartışılan bir proje. Çukurova’yı gerçekten Türkiye’nin lojistik merkez alanına ve Türkiye’yi çevreleyen ülkeler için
bir geçit haline getirecekse, bu mantıklı
bir projedir. Alman iş adamları ve yatırımcıları için Çukurova Bölgesi, yeni bir
kurumsal perspektif oluşturmakta.’’ \
Akdeniz Türk Alman
İşadamları Derneği Başkanı
Teyfik Kısacık
15
DEMİR ÇELİK
Akdeniz,
yerli
otomobil
için
hazır
Otomotiv sektöründe çok
önemli bir üs konumunda
bulunan Türkiye’de, uzun
bir süredir yerli otomobil
üretimine dair tartışmalar
yürütülüyor. Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın “Yerli
otomobil işine soyunacak
elbet bir babayiğit
vardır” çağrısı ile yapılan
çalışmalar yoğunlaşıyor.
Başbakan’ın bu çağrısı,
lojistik ve üretim konusunda
Türkiye’nin parlayan
yıldızı konumuna gelen
Akdeniz Bölgesi’nde karşılık
buldu. Kayseri, Mersin,
Adana, Kahramanmaraş ve
İskenderun sahip oldukları
potansiyel ile yerli otomobil
üretimi gerçekleştirmeye
talipler.
16
Şerafettin Aşut
Mersin Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanı
Otomotiv sektörü Marmara
kıskacından çıkmalı
Yıllardır otomotiv sektöründe birçok küresel markayı üreten Türkiye, bu konuda büyük bir tecrübe kazanmış durumda. Türkiye’de son yıllarda Ar-Ge’ye verilen destekler artmış ve tasarımda büyük gelişmeler yakalanmış durumda. Türkiye beyaz eşyada gerçekleştirdiği Ar-Ge, tasarım ve yerli markalarla dünyada söz sahibi konumunu rahatlıkla yerli otomobilde de bir Türkiye markası çıkararak gerçekleştirebilir. Türkiye’nin bu alt yapısı teknik anlamda da mühendis ve vasıflı eleman anlamında da
var. Ancak, yerli otomotiv konusu birçok sanayi yatırımı gibi Marmara kıskacından çıkamıyor. Sanayi kapasitesi dolan Marmara konusunda ısrar edilmemeli. Bu konuda
akılcı düşünülmeli. Mersin gerek yükselen pazarlara yakınlığı gerek limanı gerekse bölgesine çok yakın olan İskenderun gibi yassı çeliğin üretildiği bölgelere yakınlığıyla yerli otomotiv sanayisinin yeni ve iddialı adresi olmaya adaydır. Çevre ülkelerde muhteşem bir pazar vardır.
Marmara’ya yığılan sanayi yatırımları yumurtaları aynı
sepete koymaktır. Deprem riski bir yana, Marmara artık toplumsal olarak ve kentsel olarak bu yükü taşıyamamaktadır. Sanayi yatırımlarının akılcı ve verimlilik esasına
göre Anadolu’ya yayılması gerekiyor. Anadolu kentlerinin
dinamizminden yararlanmalıyız.
.
AKDENIZ
Memduh Büyükkılıç
Kayseri Serbest Bölgesi
Yönetim Kurulu Başkanı
Sadi Sürenkök
Adana Sanayi Odası Başkanı
Yerli otomobil için
Başbakan’a rapor sunacağız
Adana’da yerli otomobil için gerekli
altyapı hazır durumda. İlimizde üretilen otobüsler Avrupa’ya ihraç ediliyor. Marmara Bölgesine
göre işçilik maliyetlerinde de ilimiz daha avantajlı durumda
bulunuyor. Adana denize yakın. Hatta deniz kenarında otomobil fabrikası kurarak, nakliye kolaylığı sağlanabilir. Mersin, Osmaniye, Kayseri, Niğde ve Hatay illerine sadece 1, 2
saat uzaklıkta. Bu illerle sinerji oluşturabilecek konumda
bulunuyor. Adana enerji yönünden zengin konumda bulunuyor. Bu durumda çok önemli avantaj sağlıyor. Yerli otomobil için ucuz veya bedava arsanın tahsis edilmesi gibi bir
takım kolaylıklarda sağlanabilinir. Yaklaşık 1 milyar dolarlık
bir bütçe ile bu projenin hayata geçirilebilir.Yerli otomobil üretimi için bir rapor hazırlayıp başbakana vereceğiz.
Şu anda ildeki otobüs, ticari araçların ve bölgenin envanterini çıkarıyoruz. Bu hazırlıkları yaptıktan sonra ‘biz bu işe
talibiz’ diyeceğiz. Konya’da motor fabrikası kurulduğunda
hiç yan sanayi yoktu. Fabrika kurulduktan Konya sanayi bu
hale geldi. Adana’da da bu refleks var. Biz bu işi çok rahat
bir şekilde yaparız.
Kayseri
Adana
Mersin
Yerli otomobil üretecek
firmaya bedelsiz arsa
tahsis edeceğiz
Kayseri ilk uçak fabrikamızın merkezidir. Milli bir yatırımın Kayseri’ye yapılması rastlantı olmayacaktır. Kayserimiz; birçok sanayi merkezi, kalifiyeli elemanları, makine
alt yapısı, oto yan sanayi tecrübesi ve kuruluşları ile yerli
otomobil için her türlü artıları olan bir il konumunda bulunuyor. Kayseri Serbest Bölgesi olarak yerli otomobil üretiminde bulunacak her yatırımcıya istediği kadar arsayı tahsis edeceğiz. Yerli otomobil yatırımcılarına ücretsiz
arsa tahsis ederek otomobil fiyatlarının daha düşük olmasına katkı sağlayacağız. Kayseri sahip olduğu sanayi imkanlarının yanı sıra Mersin Limanına olan yakınlığı ve lojistik imkanları ile de yerli otomobil için avantajlar sunuyor.
.
Iskenderun
İskenderun, yerli otomobilin
Ortadoğu’daki kapısı olur
İskenderun yassı çelik üretimi konusunda önemli bir merkez olmasının yanı
sıra, sahip olduğu liman ile de çok önemli lojistik avantajlar barındırıyor.
İskenderun’daki meslek örgütleri İskenderun’un hammadde ve otomotiv yan
sanayinde taşıdığı potansiyel konusunda hemfikir ve İskenderun’un yerli otomobil yatırımına hazır olduğu konusunda da ortaklaşmış durumdalar. İskenderun lojistik altyapısı ve Ortadoğu pazarına olan yakınlığı ile yerli otomobil pazarı için ideal koşullar barındırıyor. Yerli otomobilin İskenderun’da üretilmesi ile farklı otomotiv firmalarının da bölgede ki potansiyeli göreceği belirtiliyor. Bununla beraber otomotiv yansanayinin oluşması da istihdamın artmasında etkili olacak. Bölgede yerli otomobil yatırımının birçok sektör için ufuk açıcı bir etken olacağı şeklinde ele alınıyor.
17
KİMYEVİ MADDELER
Sasa, değişen ticari trendler
ile hedeflerini büyütüyor
Dünyanın önde gelen polyester elyaf, filament, polyester bazlı polimer, ara ürünler ve
özellikli ürünler konusunda önde gelen firmaları arasında bulunan Sasa, 2012 yılında
sektörde adından daha da söz ettirecek. 2011 yılında yeni pazarlara yönelen firma, özellikle
uzun erimli yatırım projeleri ile de hedefine yürüyor.
P
olyester sektöründeki üretimine 1966
yılında başlayan Sasa; kurulduğundan
bu yana polyester sektöründeki öncülüğünü sürdürüyor. Bu konumunu daha
da güçlendirmek amacıyla 2000 yılında
dünya kimya devi Dupont ile jointventure tarzı ortaklık kurdu ve DupontSa adını aldı. Sabancı Holding’in, 2004
yılında Dupont hisselerini satın almasıyla, DupontSa ismi, Advansa olarak
değiştirildi. Grubun Türkiye organizasyonun adı da 2005 yılında Advansa
Sasa Polyester Sanayi oldu.2011 yılında
ise Sabancı Holding, Advansa BV’ye ait
tüm hisseleri satın aldı ve Eylül 2011’de
Advansa Sasa olan adını Sasa olarak de-
18
ğiştirdi. Enerjisini doğrudan bağlantılı
bir tesisten alan Sasa’nın, Türkiye üretim
tesisleri Adana’da iki farklı bölgede bulunuyor. Bu tesisler 1 milyon metrekare
alan üzerinde kurulu olan merkez İşletmesi ve 128 bin metrekare alan üzerinde
kurulu olan Hacı Ömer Sabancı Organize Sanayi Bölgesi Tekstil işletmesi.
SASA, 2012’DE
YÜZDE 35 BÜYÜYECEK
Sasa’nın 1966 yılında rahmetli Özdemir
Sabancı’nın vizyonu doğrultusunda temelleri atılan Türkiye’nin öncü petrokimya tesislerinden olduğunu belirten
Sasa Satış ve Pazarlama Direktörü Toker
Özcan, kuruluş yıllarında pamuk eşleniği olacak şekilde, sentetik elyaf üretimi için düşünülen şirketin zamanla gelişerek Avrupa’nın lider polyester elyaf ve
resin üreticisi haline geldiğini belirtiyor.
Firmalarının, 1966-2011 yılları arasında
Türkiye’de tekstil ve ambalaj sanayinin
gelişmesinde öncü rol oynadığını belirten Toker Özcan, firmanın cazibesi sayesinde polyesterin mucidi olan Dupont
USA firması ile 2000 yılında ortak girişim yaparak operasyonlarını Türkiye dışına taşıdıklarını söylüyor. Sasa’nın kurulu kapasitesinin yıllık 270 kiloton olduğuna dikkatleri çeken Toker Özcan,
yakın zamanda devreye alınacak elyaf ve
resin kapasiteleri ile yaklaşık yüzde 35
büyüme gerçekleştireceklerini söylüyor.
Kapasite büyümesinin en büyük gerekçesi SASA’nın inovasyona yaptığı yatırımlar sonucu artan ürün talebi olduğuna dikkatleri çeken Özcan, “Uzun vadeli
stratejimizin en önemli yapı taşı, hizmet
ettiğimiz sektörlerde çevre ve insana duyarlı alternatifler geliştirmek ve sürdürülebilir bir ölçek ekonomisi yakalamak
olduğunu söyleyebilirim. Ürün gamı
olarak Sasa DMT (polyester temel hammaddesi, elyaf, filament, polyester resin
(PET; PBT, PEN, PBAT, vb.) ve çeşitli
kimyasallar üretiyoruz” diyor.
ADANA, SASA İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
Adana’da gibi bir bölgede üretim yapmanın birçok avantajı olduğuna değinen
Toker Özcan, Adana’da üretim yapmanın en büyük avantajının yetişmiş insan gücüne ulaşım kolay olmasını belirtiyor. Bu durumun firmaları için en kritik parametrelerden biri konumunda
bulunduğunu belirten Özcan, buna ilaveten Adana’nın coğrafi olarak limanlara ve son müşterilere mesafe olarak yakınlığının da önemli avantajlar sağladığını söylüyor.
“SEKTÖR DEĞİŞİMLERİ
DOĞRU OKUMALI”
2008 yılında yaşanan global krize ve ektilerine değinen Toker Özcan sözlerine şöyle devam ediyor: “Finansal yapıda başlayan kriz sonunda maalesef reel
sektöre de yansıdı. Krizin en belirgin etkisi insanların tüketim alışkanlıklarının
kalıcı şekilde değişmesi yönünde oldu
ki bugün Avrupa’da yaşanan çalkantının temelinde yatan da budur. Aslında
benim perspektifimden bugünlerde yaşanan durum kriz değil daha çok “ yeni
normal” olarak tanımlanabilir. Artık eskiden olduğu gibi uzun stabil dönemler olmayacak ve hem insanlar hem de
Türkiye, pet şişeyi Sasa ile tanıdı
Sasa Satış ve
Pazarlama
Direktörü
Toker Özcan
kurumlar çok volatil piyasalara alışmak
durumunda kalacak. Burada mega değişimleri doğru okumak gerekiyor. Firma olarak bu mega trendleri 5 başlık altında ele aldıklarını söyleyen Özcan bu
trenleri hızla artan şehirleşme, yaşlanan
nüfus, şehirleşme ile beraber ortaya çıkan altyapı gereksinimleri, ve BRIC ötesi trend olarak ele alıyor. Hızla aratan
şehirleşmenin yeni yaşam alışkanlıklarını beraberinde getirdiğine değinen Toker Özcan, örneğin bu trendin otomotiv
sektörünü 4 tekerlikli fosil yakıt araçlarından 2 tekerlekli elektrikli araçlarına yöneltirken beraberinde Sasa gibi
şirketlerin ürettiği plastik malzemelere olan talebi arttırdığına dikkatleri çekiyor. BRİC ötesi olarak adlandırılan ülkelerde ki gelişmelerin firma olarak en
önem verdikleri trendler arasında olduğuna değinen Özcan, Asya’dan gelen rekabetin artık daha küçük ve hızlı ülkelere kaydığını söylüyor. Bugün İrlanda gibi ülkelerin bu trendin öncülüğünü yapmakla beraber, Katar, Dubai gibi ülkelerde aynı trend doğrultu-
Bugün yaşananları sadece
kriz başlığı altında toplamak yerine değişimini tam
okumak ve strateji geliştirmek gerekiyor.
sunda yeni iddialar ortaya koyan ülkeler konumunda olduğuna dikkatleri çekiyor. Türkiye’nin de bu grupta model
bir ülke olma yolunda hızla ilerlediğine
değinen Özcan bunun da Sasa gibi kurumsal yapılar için büyük fırsatlar sunduğunun altını çiziyor.
SASA, YENİ PAZARLARDA
DAHA ETKİN OLACAK
Bugün yaşananları sadece kriz başlığı altında toplamak yerine değişimini tam
okumak ve strateji geliştirmek gerektiğine değinen Toker Özcan, 2011 yılına bakıldığında, mevcut tüm kapasitelerini kullanırken beraberinde uzun vadeli yatırım fırsatları arayışlarını da sürdürdüklerini belirtiyor. 2011 yılı içerisinde ihracata yönelik yeni pazarlar geliştirdiklerini ifade eden Özcan, özellikle Asya ülkeleri ve Rusya’ya yönelik ihracat çalışması yaptıklarını ifade ediyor.
Mevcut pazarlarında yeni ürünlerin tanıtım çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Özcan, 2012 yılının firma olarak kendi perspektiflerinden çok karanlık bir tablo çizmediğinin altını çiziyor.
Kriz söylemleri ile aşırı boşalan envanterlerin yeniden ve hızla dolmaya başlayacağını ve 2010 yılına benzer bir yukarı yönlü hareketin Aralık 2011 ile başlayacağını öngördüklerini ifade eden Özcan, “Bunun en büyük belirtilerini emtia fiyat ve stok hareketlerinden görüyoruz ve petrol fiyatlarında mesela hala
aşağı yönlü ciddi bir hareket görmüyoruz. Bu iyimserliğimizin arkasında yatan en önemli gerekçe ise Sasa’nın yıllar içerisinde inovasyon ve sağlıklı büyümeye yaptığı yatırım ve tecrübeli insan kaynağı var. Finansal piyasalardaki dalgalanmalar devam etse de endüstrideki pozitif ivmenin kalıcı olduğuna
inanıyoruz”diyor. \
19
AĞAÇ ORMAN
Bu kapı ihracata açılıyor
Türk inşaat firmaları
dünyanın dört bir
tarafında ortaya
koydukları başarılı
projeler ile dünya
inşaat sektöründe
önemli bir konuma
oturmuş durumdalar.
Ahşap kapı üretimi
yapan Artpan
firması da inşaat
firmalarımızın
faaliyete bulunduğu
pazarlara kapı
ihracatını arttırmayı
hedefliyor.
T
ürkiye inşaat firmaları toplam tutarı
205 milyar doları bulan 6 bin 500 proje ile 93 ülkede faaliyette bulunuyorlar.
Çimento, cam, demir-çelik ve seramik
ürünlerinde dünyanın en büyük 12
üreticisi arasında yer alan Türkiye, inşaat malzemesi üretiminde de önde gelen ülkelerden konumunda bulunuyor.
Türkiye’deki diğer pek çok ihracata yönelik ekonomik faaliyette olduğu gibi,
Türkiye’nin üç kıtanın (Avrupa, Asya,
Afrika) kavşağındaki benzersiz konumu, Türk inşaat ürünlerinin ve hizmetlerinin küresel rekabet gücüne büyük
katkı sağlıyor.Ancak, Türkiye’nin coğrafi konumu inşaat sektörünün reka-
20
bet gücünü artıran faktörlerden sadece
biri. Uluslararası standarttaki hizmeti
rakiplerden daha uygun fiyatlarla sunabilmek, yüksek müşteri memnuniyeti,
güvenilir iş ortakları olmak, çok çeşitli projelerde kazanılmış zengin uluslararası deneyim, çevre ülkelerdeki iş ortamlarına aşinalık, nitelikli insan gücü
ve risk alma kapasitesi Türk müteahhitlerini rekabette üstün kılan diğer
önemli özellikleri arasında bulunuyor.
İnşaat firmalarının faaliyet yürüttüğü
bu pazarlarda birçok inşaat malzemesi,
ahşap ve mobilya üreticisi firmada direkt ve dolaylı olarak yer alıyorlar. Artpan markası ile yurtdışında birçok pa-
zarda yer alan firmanın Yönetim Kurulu Üyesi Cem Gürler, 2004 yılında faaliyete başladıklarını ve 2006 yılından
itibaren de doğal ahşap kaplamalı hazır kapı yüzeyleri, telalı rulo ve yaprak kaplamalarının yanı sıra kapı kasa
ve pervaz sistemleri, doğal ahşap kaplamalı cam çıtaları ve süpürgeliklerinin
üretimini yaptıklarını belirtiyor.
ARTPAN, ÜRETİMİNİN YÜZDE
40’INI İHRAÇ EDECEK
Seri imalata uygun yüksek kaliteli ürünler
ile ahşap kaplamalı iç kapı üretiminde
verimlilik ve sürdürülebilir kalite anlayışını kendilerine misyon edindikleri-
ni belirten Cem Gürler, Ar-Ge çalışmaları kapsamında lüks konut, residence ve villa gibi prestijli projelerde tercih edilen doğal ahşap kaplamalı kapılarda kullanılan pelesenk, bambu, abanoz, teak, freze meşe, sapelli ve doğal
amerikan ceviz gibi nitelikli kaplamaların kullanıldığı masif tablalı kapı profilli göbekli hazır kapı yüzeyleri ile uygulanabilir rekabetçi fiyat seviyelerine
indirgenmesini sağladıklarını söylüyor.
Cem Gürler, böylece hazır kapı yüzeyleri, kapı kasa ve pervaz sistemleri ile
diğer tamamlayıcı ürünlerde üretici bayileri olan kapı üreticilerine tek merkezden estetik, pratik ve ekonomik
çözümler sunduklarını söylüyor.
2010 yılının ikinci yarısından itibaren ihracat pazarlama faaliyetlerine ağırlık
verdiklerini belirten Cem Gürler, Irak
başta olmak üzere İran, Suriye, Lübnan gibi komşu ülke pazarlarında 15
noktada ürünlerinin satıldığını belirtiyor. Cem Gürler ihracat pazarlarına yönelik sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Nijerya, Libya gibi Afrika ülkelerinde,
Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan
gibi Orta Asya ülkelerinde, Lübnan,
Mısır, Katar, Dubai, Kuveyt gibi Orta
Doğu ülkelerinde, Sırbistan, Slovenya,
Makedonya, Kosova gibi Balkan ülkelerinde distribütörler veya üretici bayiler oluşturmak suretiyle yaklaşık üretimimizin 2 yıl içerisinde yüzde 25’ ini,
5 yıl içerisinde de yüzde 40’ını ihraç
etmeyi hedefliyoruz. Hedef pazarlara
bölge ziyaretlerinde bulunuyor, pazar
analizleri ve tanıtım faaliyetlerine devam ediyoruz. Bu pazarlara olan satışlarımızda, lojistik avantajımız ve yüksek stok kabiliyetimiz ile birlikte kendimize ait tasarımlarımızla farklılık yaratacağımıza inanıyoruz. Bu bağlamda,
Artpan ürünlerinin tasarımdaki farklılıkları ve detaylardaki kalitesi ile beğenilmekte olduğunu görmek de bizleri
mutlu ediyor.”
Artpan Orman Ürünleri
YK Üyesi
Cem Gürler
AHŞAP İHRACATI İNŞAAT
PROJELERİNİ TAKİP EDİYOR
Türk inşaat sektörünün Çin’den sonra dünyada ikinci sırada bulunduğunu belirten
Cem Gürler, bu firmaların her yıl milyarlarca dolarlık iş yapabilme kapasitesi ile yapı malzemeleri üreticilerine ciddi
anlamda bu pazarlara ihracat potansiyeli
sunduğuna dikkatleri çekiyor. Bu sinerjiden de yurt içindeki üretici bayilerinin yararlandığını dikkatleri çeken Gürler, sektörün birçok dalında faaliyet gösteren firmaların bu pastadan pay aldığını vurguluyor. Üretmiş oldukları ürünlerin orta üstü elit projelere cevap verebilmesi ve seri üretim uygun olmasının da yurtdışı projelerde tercih edilmelerini sağladığını söyleyen Gürler,
“Bu bağlamda ürünlerimizi özellikle Katar, Libya, Irak, Azerbaycan, Kazakistan,
Özbekistan,Türkmenistan ve Dubai pazarlarına daha etkin şekilde sunabilmek
arzusundayız. Daha önce Adana, Hatay’
da faaliyet gösteren üretici bayilerimiz
kanalıyla Suriye, Kayseri, Diyarbakır ve
Elazığ’da faaliyet gösteren üretici bayilerimiz kanalıyla da Irak, İstanbul kana-
lıyla Kazakistan ve Türkmenistan, İzmir
bayilerimiz kanalıyla Libya gibi pazarlarda ürünlerimiz farklı projelerde kullanıldı, fakat bu pazarlarda derinlemesine faaliyet göstermek anlamında bölge ziyaretleri ve fuar katılımlarına önem
veriyoruz” diyor.
Firma olarak Türkiye genelinde 750 noktada 500 civarında da aktif üretici ve
uygulayıcı bayileri ile ürünlerinin satılmakta olduğunu belirten Gürler, yurtdışında ise Suriye, Irak, İran, Nijerya ve
Lübnan’da yaklaşık 15 mağazada ürün
satışı yaptıklarını söylüyor. Ayrıca Dubai, Ürdün, Kıbrıs, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan ve Libya gibi birçok ülkede Türkiye’deki üretici bayileri tarafından alınan projelerde ürünlerinin tercih edilmekte ve kullanıldığını belirten Gürler, ancak Artpan olarak
hedef pazarlarda yerleşik distribütörler
veya üretici bayiler oluşturmak suretiyle
kısa vadede 2 yıl içerisinde yaklaşık 10
ülke, 50 noktada, uzun vadede 5 yıl içerisinde aktif olarak 150 noktada ürünlerinin satışa sunulmasını hedeflediklerini söylüyor
İHRACAT PAZARLARINA
ÖZGÜ ÜRETİM
Sektörde ürünlerin standart olmaksızın
projeye uygun olarak üretilmesinin ve
yurtiçi ile yurtdışı pazarlarının birçok
noktada ayrışması standart ve stok üretimini geçersiz kıldığını belirten Cem
Gürler, “Ayrıca yurt dışı pazarlarımız da
kendi içerisinde bölgesel olarak ölçü,
model ve kaplama anlamında farklı talep ve beklentiler içeriyor. Örneğin, Ortadoğu ve Afrika ülkeleri ile Orta Asya
pazarlarına farklı model, farklı kaplama
ve ölçülerde ürünleri projeye bağlı olarak farklı şekillerde sunmamız gerekiyor” diyor. \
21
YAŞ MEYVE SEBZE
Narenciyenin gözbebeği limon
Limon,
narenciye
ihracatımızın
bir numarası.
2010 yılında
gerçekleştirilen
1,2 milyon ton
narenciye ihracatının
üçte birini limon
oluşturuyor.
Bu sezon da ise
ihracatın 500 bin
ton düzeyine
çıkması
bekleniyor.
T
ürkiye, narenciye üretiminin neredeyse tamamına yakınının gerçekleştirildiği Mersin, Adana ve Hatay’da yıllık 3
milyon tonun üzerinde narenciye üretimi yapılıyor. Bu üretimin 1 milyon 200
bin tonunu ihraç eden sektör, 840 milyon dolarlık ihracat geliri elde ediyor.
Narenciye ihracatının en önemli kalemi olan limonda ise 310 milyon dolarlık ihracat geliri sağlanıyor.
Türkiye’nin dünya narenciye üretimi içindeki payı 2009 yılı verilerine göre yüzde 2,87 düzeyinde bulunduğunu ifade eden Akdeniz Yaş Meyve Sebze İh22
racatçıları Birliği Başkanı Ali Kavak,
Türkiye’nin üretici ülkeler arasında 10.
sırada yer aldığını söylüyor 2010 yılı
verileri incelendiğinde Türkiye narenciye üretiminin ilk sırasında 1 milyon
700 bin ton ile ilk sırada portakalın yer
aldığını söyleyen Kavak, ancak limonun
ihracatta lider konumda olduğuna dikkatleri çekiyor.
TÜRKİYE NARENCİYE
İHRACATINDA 4. SIRADA
Türkiye’nin dünya narenciye ihracatında
dördüncü sıraya yükseldiğini belirten
Ali Kavak, bunun da Türkiye’nin dünya ticaretinde, kendinden çok üretim
yapan ülkeleri geride bırakarak daha
çok pay aldığını ortaya koyduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’nin dünya narenciye ihracatından aldığı pay’ın ihracatçıların özverili çalışmaları sayesinde önemli
seviyelere ulaştığını belirten Kavak, ancak uluslararası pazarlarda yaşanan yoğun rekabet ortamında, üretici ve ihracatçıların işbirliği içerisinde sorunlarına
çözüm bularak yollarına devam etmeleri sayesinde ihracatın daha da artacağını belirtiyor. 2010 yılında yaş meyve
sektörünün ihracatının 2,18 milyar dolar düzeyinde bulunduğunu belirten Ali
Kavak, 2011 yılının ilk 11 ayında ise bu
rakamın 1,9 milyar doları geride bıraktığını ifade ediyor. Sektör içerisinde en
çok pay alan narenciyenin ise 2010 yılı
848 milyon dolar olan ihracat rakamını 2011 yılını ilk 11 ayında 824 milyon
dolar ile neredeyse yakalamış durumda
olduğunu belirten Ali Kavak, sektör ihracatı içerisinde en önemli alt grup olan
narenciye ihracatına en çok katkıyı yapan ürünün ise limon olduğunu vurguluyor.
LİMON ÜRETİMİ
bizden sorulur
FAO rakamlarına göre 2009 yılı Dünya limon üretiminin 13 milyon 600 bin
ton olduğunu belirten Ali Kavak, “Avrupa limon üretimi 1 milyon 149 bin
ton iken aynı yıl Türkiye’de 783 bin
ton limon üretimi gerçekleştirilmiştir. Türkiye’nin dünya limon üretimi içindeki payı yüzde 5,7’dir ve üretici ülkeler arasında 7. sırada yer alıyor. Türkiye’nin Avrupa limon üretimi içerisindeki payı ise yüzde 68 düzeyinde bulunuyor. Üretim rakamları da
Türkiye’nin dünya ve özellikle Avrupa limon üretiminde söz sahibi olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye dünya üretiminde olduğu gibi ihracatında da çok
önemli bir konumdadır. Hem miktar
hem de değer olarak limonun 2010 yılı
yaş meyve ihracat verilerine göre domatesten sonra 2. sırada yer aldı. Daha
öncede değindiğim gibi 2010 yılında
312 milyon dolar ihracat yaparak Türkiye Dünya limon ihracatından yüzde
16 oranında pay almış durumda. Miktar olarak incelediğimizde ise 423 bin
ton ihracatla Dünya limon ihracatçıları içerisinden ise 18,5 pay almış durumda” diyor.
AVRUPA PAZARINA YÖNELİK
ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR
Limon ihracatını ülkeler itibariyle incelediklerinde Rusların ve Suudilerin yemeklerini Türk limonu ile lezzetlendirdiğini gördüklerini belirten Ali Kavak, limon ihracatında Rusya Federasyonu ve Suudi Arabistan ardından gelen
en önemli pazarların ise Ukrayna, Irak
ve Romanya olduğunu söylüyor. Söz
konusu ülkelerin 2011 yılı ilk 11 ayında da değişim göstermediğini belirten
Kavak, “Dünya limon ithalatına bakacak olursak 2010 yılı rakamlarına göre
en önemli 5 pazar ABD, Almanya, Hollanda, Rusya Federasyonu ve Fransa’dır.
İhracatçılar olarak öncelikli hedefimiz
uluslararası rekabetin çok yoğun oldu-
ğu önemli ihraç pazarlarımızdaki yerimizi sağlamlaştırmak ve hatta payımızı
artırmaktır. Diğer taraftan, Dünya limon
ticaretini dikkate alarak özellikle Avrupa ülkeleri ithalatından pay almanın da
öneminin farkındayız. Bu nedenle tanıtım çalışmalarımızda bu durumu da göz
önüne alıyoruz. Bu çerçevede, son dönemde yaptığımız en önemli çalışma ise
Avrupa pazarının yaş meyve sebze sektörü için en önemli ve en büyük fuarı olan Fruit Logistica Fuarı’na Akdeniz İhracatçı Birlikleri olarak milli katılım organizasyonu gerçekleştirilmesi ve
2012 yılı için Fuar’da Türkiye’nin ‘Ortak Ülke’ olarak yer alması ve bir dizi
faaliyetlerde bulunmak olduğunu söyleyebilirim” diyor.
Akdeniz Yaş Meyve Sebze
İhracatçıları
Birliği Başkanı
Ali Kavak
LİMON İHRACATINDA
ARTIŞ BEKLENİYOR
Kendilerinin ihracatçılar olarak üzerlerine
düşen görevi ellerinden gelen en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştıklarını belirten Kavak, bunları yaparken sektörün maruz kaldığı birtakım sorunların
da çözülmesinin de önlerine koydukları hedeflere ulaşmaları açısından oldukça önemli olduğunu söylüyor. Ali Kavak
sözlerine şöyle devam ediyor: “Sektörde en çok karşılaşılan sorunlardan bir
tanesi, fırsat bulduğumuz her mecrada
da dile getirmeye çalıştığımız, zamanın
çok önemli olduğu çabuk bozulabilir
narenciye ürünleri ihracatında karşılaşılan mevzuat uygulamalarından kaynaklanan bürokratik işlemler sebebiyle zaman kaybı yaşanması ve temin edilmesi gerekli belgeler için belirlenmiş olan
ücretlerin yüksek olması sebebiyle maliyetlerin artmasıdır. Ülkemiz konumu
sayesinde dünyada önemli ihraç pazarlarına yakın durumda ancak ihracatçılarımız, söz konusu işlemlerin sadeleştirilmemesi durumunda rekabet ortamında can alıcı noktalardan biri olan pazarlara erken ulaşma avantajına sahip olamayacaklar. Diğer taraftan, geçmiş yıllarda karşımıza çıkan ancak çiftçi eğitim
çalışmaları ile üreticilerimizin bilinçlendirilmesi, üretici kayıt sistemi ve izlenebilirlik sistemi uygulaması sayesinde ürün kalitemizin yükselmesi gibi çalışmalar sayesinde büyük ölçüde aşılan
ilaç kalıntısı sorunu, tüm bu gelişmelere
rağmen ihracatçılarımızın karşısına teknik engel olarak çıkıyor. Bahsekonu sorunun çözümü olarak ortaya çıkan laboratuar analizi zorunluluğu rekabetin
çok yoğun olduğu dış pazarlarda mücadele eden ihracatçılarımıza ek maliyet
getiriyor. Zaten büyük ölçüde aşılmış
olan kimyasal kalıntı sorunu daha ürünler ihracatçıya gelmeden gerekli incele-
Türkiye’nin Avrupa
limon üretimi içerisindeki payı yüzde 68 düzeyinde bulunuyor. Üretim rakamları da
Türkiye’nin dünya
ve özellikle Avrupa
limon üretiminde
söz sahibi olduğunu
ortaya koyuyor.
melere tabii tutulmalı ve konu ile direk
ilgisi olmayan ihracatçı da bu nedenle
mağdur edilmemeli.
2011 -2012 sezonuna da değinen Ali Kavak, iklim koşullarının elverişli olması
sebebiyle limonda, diğer narenciye çeşitlerinde de olduğu gibi, bir üretim artışı beklediklerini vurguluyor. İhracat
açısından ise geçen sezonun aynı dönemine kıyasla bu sezon limon ihracatının aynı seviyelerde devam ettiğini belirten Kavak, lamas cinsi limon ihracatının başlanması ile rakamın
önümüzdeki aylarda artacağına vurgu yapıyor.\
23
HUBUBAT
Hububat İhracatı
Arap krizini atlatıyor
AKİB’in önemli pazarları
konumunda bulunan
Arap ülkelerindeki
siyasi çalkantılara
rağmen, hububat sektörü
ihracatında korkulan
düşüş yaşanmadı. Bu
ülkelerde yaşanan siyasi
çalkantıların yol açtığı
durumu ve sektörün
genelini Akdeniz
Hububat Bakliyat ve
Yağlı Tohumlar Birliği
Başkanı Mahmut Arslan
değerlendiriyor.
T
arım sektörü, dünyada nüfusun gıda
maddeleri gereksinimini karşılaması, tarıma dayalı sanayinin hammadde
kaynağını oluşturması, istihdam sağlaması, dışa bağımlılığın önlenmesi ve
ödemeler dengesi üzerinde önemli etkilerinin olması gibi nedenlerle, ekonomide stratejik rol ve işlevini korumayı sürdürüyor. Türkiye 2002 yılında sağladığı 23 milyar dolarlık tarım hasılası ile dünyadaki ülkeler içerisinde 11. sırada yer alıyordu. 2010
yılında ise 61,8 milyar dolar ile dünyanın 7. büyük tarım ekonomisi haline gelmiş bulunuyor. Aynı zamanda Fransa İtalya ve İspanya’yı geçerek
Avrupa’nın birinci büyük tarım hasılasına sahip ülkesi konumunu da yakalamış durumda.
2010 yılında Türkiye’nin genel ihracatı içinde tarım ürünleri ihracatının
yüzde 13,23 pay aldığını belirten Akdeniz Hububat bakliyat ve Yağlı Tohumlar Birliği Başkanı Mahmut Arslan, tarım ürünleri ihracatı içinde hububat ihracatının payının yüzde 27,3
düzeyinde olduğunu belirtiyor. İşlen-
24
miş tarım ürünleri grubu içinde yer alan
hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve
mamulleri sektörünün Türkiye’nin toplam ihracatından aldığı payın 2010 yılında yüzde 3,7 olduğunu söyleyen Arslan, söz konusu rakamların tarım sektörü içerisinde ihracata katkı yapan sektörler arasında sektörlerinin ne kadar
önemli olduğunun ispatı olduğunu belirtiyor.
TÜRKİYE BUĞDAY
ÜRETİMİNDE ARTIŞ
AKİB verilerine göre, hububat, bakliyat,
yağlı tohumlar ve mamulleri sektörünün
2010 yılı Türkiye geneli ihracatının bir
önceki yıla oranla yüzde 12,7 oranında artarak 4,2 milyar dolar seviyesinde
gerçekleştiğini söyleyen Mahmut Arslan,
“Irak, Suudi Arabistan, Suriye, Endonezya, Almanya, İsrail, Mısır, Cezayir, İran
ve Hollanda 2010 yılında en çok ihracat yapılan ülkeler oldu. Dünyada 2007
yılında yaşanan kuraklık ve küresel etkiler nedeniyle 2008 yılında dünya genelinde temel gıda fiyatlarında çok büyük artışlar yaşanmıştı. Bu artış, dünya
gıda krizini beraberinde getirmişti. Başta
ABD ve AB olmak üzere gelişmiş ülkeler global ekonomik krizin etkilerini yaşamasına rağmen, Türkiye’nin geçmişte
aldığı ve başarıyla uyguladığı komşularla sıfır sorun ve pazar çeşitlendirme gibi
stratejileri sayesinde Türkiye’nin başarılı bir dönem geçirdiğini gördük. 2011
yılı için hububat sektörünü değerlendirdiğimizde; Uluslararası Hububat Konseyinin 24 Kasım’da yayımlanan raporuna
göre 2010-2011 sezonunda dünya buğday üretiminin 653 milyon tonu bulması bekleniyor. Bu rakamın bir önceki sezondan yaklaşık 26 milyon ton daha az
olduğu görülüyor. Buna karşılık TÜİK
verilerine göre Türkiye buğday üretimi
geçen sezon 19,6 milyon ton gerçekleşmişken, bu sezon 21,8 milyon ton gerçekleşmesi bekleniyor. Bu da toplam
dünya buğday üretiminde yüzde 3,3’lük
bir paya tekabül ediyor.
Türkiye model ülke oluyor
2011 yılının Ocak-Kasım dönemi hububat
ihracatının değerde yüzde 34 artış göstererek 4,9 milyar dolar gerçekleşmesini sektörün başarısının devam ettiğinin önemli bir kanıtı olduğunu belirten
Arslan, bu artışta değirmencilik ürünleri ve bitkisel yağların önemli katkısı olduğunu belirtiyor. Yine aynı dönemde
en fazla ihracat yapılan ülke olan Irak’a
1,5 milyar dolar, ikinci sıradaki Libya’ya
ise 200 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildiğini belirten Arslan, 2008 yılı
itibariyle Avrupa’da ekonomik krizin
patlak vermesiyle Türkiye’nin yönünü
Ortadoğu’ya çevirdiğini ifade ediyor.
Arap ülkelerinde yaşanan karışıklıklara da
değinen Arslan, sözlerine şöyle devam
ediyor: “Arap ülkelerinde işsizlik, gıda
enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsüzlükler ve kötü yaşam
koşulları gibi pek çok sorun sonucunda protestolar önce Tunus’ta başlamış,
ardından benzer sorunlar yaşayan Mısır, Yemen, Cezayir ve Ürdün gibi ülkelerde domino etkisi göstererek yayılmıştır. Ülkemiz ve sektörümüz yaşanan bu
gelişmeler karşısında temkinli davranıyor. Arap isyanlarının başlamasının birinci yılı yaşanıyor. Türkiye bölgede izlediği politikalarla bölgesel bir güç olma
yolunda ilerlerken ekonomisi ve demokrasi anlayışıyla model teşkil ediyor. Bu
sürece rağmen, Libya’ya yapılan ihracatın geçen sezona göre yüzde 277’lik bir
artış göstermesi sektörümüz ihracatının
hız kesmediğinin kanıtı olarak sevindiricidir.”
Mısır, Suriye, Tunus gibi ülkelerde yaşanan
Arap Baharı olarak adlandırılan süreçten dolayı bu bölgeye yapılan ihracatta gerileme sinyalleri geldiğine dikkatleri çeken Mahmut Arslan, Suriye’ye yapılan toplam hububat ihracatının yüzde 58’ini, Mısır’a yapılan toplam hububat ihracatının ise yüzde 42’sinin ise
AKİB bünyesinde gerçekleştirilen ihracatın oluşturduğunu söylüyor. Bu husus göz önüne alındığında, bu süreçten
en fazla etkilenen bölgenin Akdeniz bölgesi olduğunu belirten Arslan, 2011 yılı
Ocak-Kasım döneminde Suriye’ye yapılan toplam ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18 azalarak 82 milyon dolara gerilediğini söylüyor.
IRAK’A HUBUBAT
İHRACATI HIZ KESMİYOR
Akdeniz İhracatçı Birlikleri sektör rakamlarına baktığımızda, Ocak-Kasım aylarında 900 milyon dolarlık hububat ihracatı yapıldığı gözlemliyoruz. Bu ihracat değeri 4,9 milyar dolarlık Türkiye
geneli toplam hububat ihracatının yüzde 18,4’ünü oluşturuyor. Aynı dönemde, ihracat yaptığımız ülkeler arasında 182 milyon dolarla Irak ilk sırada yer
alıyor. Global ekonomik krizle azalan
Avrupa’ya yönelik ihracatımız, bu ülkeye yönelmiştir ve bunun sonucu olarak
Bölgemizin hububat ihracatının yaklaşık
yüzde 20’si bu ülkeye yapılmakta. Irak’a
2011 yılının Ocak- Kasım döneminde
yapılan ihracatın yüzde 26’lık bölümünü, 47 milyon dolarla geçen yıl aynı dönemine göre yüzde 285’lik artış gösteren bitkisel yağlar oluşturuyor. Bunu sırasıyla Değirmencilik ürünleri ve Bak-
Akdeniz Hububat
Bakliyat ve
Yağlı Tohumlar
Birliği Başkanı
Mahmut Arslan
liyat oluşturuyor. AKİB bünyesinde en
çok ihraç ettiğimiz ürünler arasında ise
ilk sırayı, geçen sene Ocak-Kasım dönemine göre yüzde 22’lik düşüş göstermiş olmasına rağmen 125 milyon dolarla ürün bazında kırmızı mercimek, mal
grubunda ise 231 milyon dolarla pastacılık ürünleri almakta.”
2023’E GİDEN YOLDA
İLK DURAK 2013
Türkiye’nin 2023 yılında ortaya koyduğu 500 milyar dolarlık hedefte hububat
sektörünün 13,7 milyar dolarlık pay alacağını hedeflediklerini söyleyen Arslan,
2008 yılında başlayan ve 2023 yılına
doğru giden bu uzun maratonda sektörümüz için aynı zamanda kısa vadeli hedefler de belirlediklerinin altını çiziyor.
Bu kısa vadeli hedeflerden ilkinin 2013
yılında 5,6 milyar dolarlık hedefi yakalamak olduğunu söyleyen Arslan, bu da
Türkiye’nin 2008 yılında dünya ticaretinde ticaretin de aldığı yüzde 0,75’lik
payın yüzde 1,16’ya yükseleceği anlamına geldiğini söylüyor. \
25
MAKALE
Bakliyat ürünlerinde
böceklenmeye karşı
ışınlama teknolojisi
Etkinliği kanıtlanmış bir teknoloji olan gıda ışınlaması, baklagil ticaretinde
karşılaşılan böceklenme problemlerini çözmede hem depolanmış hem de taze tarım
ürünlerine uygulanabiliyor. Kullanılan düşük ışınlama dozları üründe kimyasal içerik
ve besin değeri açısından önemli bir değişikliğe yol açmıyor.Tüketici tutumuna
yönelik gerçekleştirilen araştırmalarda da olumlu sonuçlar alındı.
Dr. Ayça Aylangan
Gıda Mühendisi
Dr. Erhan İçli
Ziraat Mühendisi
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi Uygulama Bölümü- Gıda Birimi
26
Dr. Berna Özyardımcı
Ziraat Mühendisi
M
ercimek, nohut, fasulye, bezelye, bakla
ve börülceyi içine alan baklagiller, dünya üzerinde büyük bir kitle için besin değeri bakımından önemli bir gıda maddesidir. Baklagillerin tarımı antik çağlardan
beri yapılmaktadır. Antik dönemlerde
Akdenizliler, Mezopotamyalılar, Mısırlılar, Macarlar, Truvalılar ile İngilizler tarafından beslenmede kullanıldığı ortaya
çıkmıştır. Düşük yağ içerikleri ve ucuz
protein (% 21-25) kaynağı olmalarının
yanı sıra karbonhidrat (%60-65), özellikle B grubu vitaminler (tiamin, riboflavin
ve niacin) ve bazı mineraller (fosfor, potasyum, kalsiyum, demir) açısından zengindirler. Yüksek lifli diyette katkı sağlamaktadırlar ve diabet, kalp-damar hastalıkları gibi kronik hastalıkların riskini
azaltmaktadırlar. Bu açıdan fonksiyonel
gıda olarak tanımlanmaları sebebiyle de
son yıllarda gelişmiş ülkelerde de tüketim potansiyelleri artış göstermiştir.
Bakliyat ürünlerinde üretimden tüketime
kadar, depolara taşıma esnasında, depolama ve satışa sunulan raflarda bekleme süresince böcek gelişmesiyle karşılaşılmaktadır ve bu durum ticareti kısıtlamaktadır. Böceklenme önemli ürün kaybına neden olmasıyla ekonomik zarara, bakliyat ticaretinde ise karantina sorunları nedeniyle itibar ve pazar kaybına
yol açmaktadır. Gıdalarda bu problemin
çözülmesi için birçok teknoloji ve ürün
mevcuttur fakat hiçbiri kesin çözümü
sunamamaktadır. Kırk yılı aşkın süredir yapılan araştırmalar ve gelişmeler böceklere karşı yapılan ışınlamanın, uygulandığı gıdada kalıntı bırakmayan, tüketici ve çevreye olumsuz bir etkisi olmayan fiziksel bir metot olduğunu göstermiştir. Böceklere karşı kullanılan kimyasalların gıdadaki zararlı etkileri nedeniyle tahıl ve baklagillerde zararlı böcekle-
re karşı gıda ışınlama uygulamasına karşı
ilgi artmaktadır.
06.11.1999 tarih ve 23868 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Gıda Işınlama
Yönetmeliği’nde baklagiller için böceklenmeyi önlemek amacıyla maksimum
1.0 kGy’e kadar ışınlama yapılmasına
izin verilmektedir. Gıdalar sadece teknolojik bir ihtiyaç olduğu zaman veya tüketici sağlığının korunması için ışınlanmalıdır. Hasat veya üretim sonrası gerçekleştirilen işlemler, depolama ve taşıma
koşulları gıda hijyeni konusundaki Codex Genel Standardını, her bir ürün için
geçerli olan mevcut yasal gerekleri sağlamak zorundadır.
FUMİGASYONUN ALTERNATİFİ
IŞINLAMA TEKNOLOJİSİ
Baklagil tohum böcekleri, konukçuları olan
baklagil taneleri içinde beslenmeleri süresince oyuklar meydana getirerek taneleri tüketmelerinin yanında dışkı ve vücut artıkları ile de bakliyat ürünlerini
kirletmektedirler. Devamlı üremeleri sonucunda delinmiş ve içinin büyük kısmı yenilmiş taneler besin değerini tamamen yitirdiği gibi hayvan yemi ve gübre olarak dahi kullanılamamaktadır. Böceklenme nedeniyle bakliyatlarda yüzde 50’den fazla kuru madde kaybı olduğu belirtilmiştir.
Üreticilerin fumigant olarak kullandığı birçok kimyasal maddenin 20. yüzyılın son
çeyreğinde kullanımdan kaldırıldığı görülmektedir. En yoğun kullanılmış bileşenlerden Metil Bromit 2015 yılına kadar bütün dünyada yasaklanmış olacaktır. Günümüzde ticari olarak uygulanan fosfin için Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da yasal düzenlemelere başlanmıştır. Fumigant toksikolojisi ile ilgili olarak mevcut fumigantlarla yürü-
tülmekte olan birçok çalışma 21. yüzyılda kullanılabilen fumigant sayısının çok
az olduğunu göstermektedir. Ülkemizde
yaygın olarak fumigasyon uygulamaları yapılmakta ve önceleri metil bromit şu
anda ise fosfin kullanılmaktadır. Fosfinin
bilinçsiz kullanımı nedeniyle böceklerde
direnç gelişmekte ve bu nedenle fumigantın etkinliğinde giderek azalma görülmektedir. Ayrıca, fosfinin yanıcılık, aşındırma, havadaki nem ve buharla reaksiyona girme sorunları bulunmaktadır. Üstelik fosfinin belirli düzeydeki konsantrasyonunun sabit bir sürede ortamda tutulması gerekmektedir.
Kimyasal fumigasyonun kullanımını sınırlayan diğer önemli faktör de başta bakliyat
olmak üzere fumigantların bazı ürünlerin
içine nüfuz edememeleridir. Bu nedenle gelişme dönemlerinin her birini baklagil tanelerinin içerisinde geçiren böceklere etkili olamamaktadırlar.
Işınlama ise ticarette karşılaşılan teknik
problemleri çözen, birçok gıda ürününe,
depolanmış gıdalara da, taze tarım ürünlerine de uygulanabilen, etkinliği ve başarısı kanıtlanmış bir teknolojidir. Gıda
ışınlama teknolojisinin böceklenmenin
önlenmesinde kullanılması iyonize radyasyonla böceklerin üreme ve yayılmalarını engelleme, gelişmelerini ve beslenmelerini durdurma, öldürme esasına dayanmaktadır.
Işınlama üreticinin ve bakliyat ticareti yapan kuruluşların talep ettiği zirai karantina güvenliğini de sağlamaktadır. Çok
az kombine metodun başarabildiği gibi
gıdanın sadece yüzeyinde değil (örneğin depo zararlısı güveleri ve bitleri),
aynı zamanda doğrudan bakliyat tanesinin içinde yaşayan ve beslenen böcekleri
de (örneğin yeşil mercimekte tohum böceklerini) tek başına kontrol edebilen bir
yöntemdir. Işınlama teknolojisi böcek-
27
MAKALE
ler üzerinde etkisini böceğin her gelişme
aşamasını (yumurta, larva, pupa) kontrol edebilmesiyle, durdurabilmesi ile sağlamakta ve erginlerin üremelerini, dolayısıyla yayılmalarını ve yeni bulaşmaları engelleyebilmektedir. Böcek yumurtası ayrıca radyasyona en hassas dönemdir.
Böceklere karşı uygulanan dozlar çok düşük olduğu için gıda yapısını ve besin değerini değiştirmemektedir.
Bakliyat ürünlerinin tüm çeşitlerinde zarar
yapan baklagil tohum böceklerine (Bruchidae) karşı 100 Gy’lik bir doz etkili olmaktadır. Ayrıca bu zararlıların erginleri 40 - 80 Gy’lik dozlarda kısırlaştırılarak üremeleri engellenebilmektedir. Tahıl ve bakliyat ürünlerinde sorun olan diğer depo zararlısı bitleri 250 Gy dozunda kontrol altına almak ve 100 Gy’de
üremelerini engellemek mümkün olabilmektedir. Depoladığımız tahıl ve bakliyat ürünlerinde zarar yapan depo zararlısı güveler radyasyona diğer zararlı gruplarına göre daha dayanıklıdırlar. Ancak
özellikle yine oldukça düşük dozlarda,
500 – 600 Gy’de depo zararlısı güvelerin
yumurta, larva, pupa ve ergin olmak üzere bütün gelişme dönemleri kontrol altına alınabilmektedir.
Gıda üretim ve ticareti için gerekli hijyenik kurallar ışınlama teknolojisi uygulaması için de geçerli olmaktadır. Ürün çuvallarla ışınlandığında taşıma ve depolama konteynırları temiz olmalı, böceklerin saklanabileceği ortamlar bulunmamalıdır. Bakliyat ürünleri paketlenmiş (farklı büyüklükler olabilir: 1 kg, 3 kg ve daha
fazla) durumda ise kullanılan paket materyalinin dışarıdan böcek girişine izin
vermemesi gerekmektedir. Bu koşullara,
bakliyat ürünlerinde böceklenmeye karşı hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın
uyulması gerekmektedir.
IŞINLAMANIN BAKLİYAT ÜRÜN
KALİTESİNE ETKİSİ
Baklagiller tiaminin-B1 ve riboflavin-B2 vitamininin temel kaynaklarından biridir. B1
vitamini kalp, damar, beyin ve sinir sisteminin fonksiyonlarında yardımcı olmaktadır. B2 vitamini ise vücut dokuların yenilenmesini ve vücuda enerji sağlayan
mekanizmada çok önemli rol oynamaktadır. Bu vitaminlerce zengin olan baklagillerin böceklenmeyi önlemek amacıyla
düşük dozlarda ışınlanmaları sonucunda,
B1 ve B2 vitamin içeriklerinde önemli bir
değişiklik olmamaktadır.
Baklagiller galakto-oligosakkarit şekerleri içermeleri nedeniyle prebiyotik ürün
olma özelliklerine sahiptirler. Ancak, bu
rafinoz grubu galakto-oligosakkaritler
midede gaz-sindirim problemine yol açmaktadırlar. İnsanlarda α-galaktozil bağlarını kıran α-galaktozidaz enzimine sahip olmadıklarından oligosakkaritler sindirim sisteminde emilmemektedir. Bu
nedenle gaz problemleri ortaya çıkmakta
ayrıca baklagillerin biyolojik değerleri ve
düzenli olarak tüketilen bir gıda maddesi olma özellikleri sınırlanmaktadır. Işınlama sonucu fruktoz ve glukoz gibi monosakkaritlere parçalanması sonucu rafinoz, stakiyoz gibi oligosakkaritler bu sayede gastrointestinal sistemden daha kolay sindirilmektedirler. Işınlama ile rafinoz gibi oligosakkaritlerde azalma olduğu, ışınlama ile rafinozun tamamen parçalanabileceği belirtilmektedir. Börülce ve bakla ile yapılan başka bir çalışmada böceklenmeyi önlemek amacıyla uygulanan 0.25 kGy’lik ışınlama dozunun
galakto-oligosakkaritleri önemli ölçüde
azalttığını belirtmişlerdir. Yapılan birçok
çalışmada baklagil grubu gıdaların ışınlanmasında protein ve serbest amino asit
içeriklerinde de ışınlama etkisiyle azalma
olmadığı belirlenmiştir.
Proteaz inhibitörleri, lektin,
fitat, tannin
gibi
bazı maddelerin varlığı baklagillerin besleyici değerini azaltmaktadır. Örneğin
tannin protein sindirimini azaltmakta, fitik asit bazı esansiyel minerallerin biyolojik yararlılığını düşürmektedir. Tripsin inhibitörleri sindirim enzimi tripsinin
proteolitik aktivitesini engelemekte, amino asitlerin biyolojik yararlılığını azaltmaktadır. Işınlama prosesi doza bağlı olarak belirli oranlarda tannin, fitik asit gibi
maddeleri azaltarak baklagillerin besinsel
kalitesinin geliştirilebileceği belirtilmiştir.
Brezilya fasulyesi ile yapılan çalışmalarda ışınlama işleminin proteinin biyolojik
kalitesine zarar vermeden böceklenmeyi
önlemek için etkin olarak kullanılan bir
yöntem olduğu belirtilmiştir.
Pişirme işlemi baklagillerin tüketilmesi için
gerekli olan bir prosestir. Pişirmeden
önce ıslatma ve sonra pişirme nohut, fasulye gibi ürünlerin aroma, tekstür gibi
duyusal özelliklerinin gelişmesini sağlamaktadır. Ancak, pişirme işlemi gıdalardaki besin değeri yüksek bileşenlerde kayıplara neden olmaktadır. Işınlama ile pişirme prosesinin birlikte uygulanmasıyla
pişme süresi kısalmakta ve bu sayede ısıya duyarlı bileşenlerin korunması sağlanmaktadır. Işınlamaya bağlı olarak baklagil
tohumlarını kaplayan membran tabakası yapısını kaybederek suyun daha kolay
hücre duvarına girmesine sebep olup, su
absorbsiyon özelliğini arttırmakta böylece
pişme süresinde önemli düzeyde azalmaya neden olmaktadır.
Baklagillerde böceklenmeyi önlemek amacıyla uygulanan düşük ışınlama dozlarının (<1 kGy) ürünün tat, aroma, tekstür, renk gibi duyusal özellikler üzerindeki etkisinin düşük düzeylerde olduğu
birçok çalışmada belirtilmektedir. Benzer şekilde, ışınlanmış ürünün tüketici
açısından genel kabul edilebilirliğinde de
önemli bir değişiklik gözlenmemiştir.
BAKLİYAT ÜRÜNLERİNİN
IŞINLANMASINDA AMBALAJIN
ÖNEMİ VE TESİS TİPLERİ
Işınlama tüketime hazır son ürüne uygulanmakta olup, bu noktada ambalaj materyali önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Işınlanmış ürünlerde yeniden böcek bulaşmasını önlemek için böceklere dirençli ambalaj materyallerine gerek vardır. Polikarbonat, dirençli polivinil klorid (uPVC), polyester veya
polipropilenden elde edilen filmler polietilen, selofan veya kağıt ambalajdan daha dirençlidir. Ayrıca ışınlanmış gıdaların ambalajı, dağıtım sistemi ne olursa olsun karşılaşılan işlemlere
dayanacak şekilde tasarlanmış olmalıdır.
Işınlama sonrası ortaya çıkması muhte-
28
mel bulaşma ve böceklenmeyi önlemek
için ürünlerin ışınlama öncesi ambalajlı
olması gerekir.
Işınlama tesisinin çalışma özelliklerini ışınlanacak gıda ambalajlarının şekli ve büyüklüğü, ürün taşıma sistemi ve ışınlama
kaynağının tipi belirlemektedir. Herhangi
bir ışınlama tesisi kurulmadan önce her
gıda işleme tesisi projesinin başlangıcında
yapıldığı gibi bir fizibilite çalışması yapılmalıdır. Bu çalışmada, ışınlanması istenilen gıda veya gıda grubunun üretim miktarı, hasat sonrası kayıplar, işlem görmüş
ürünlerin taşınması, istenilen alt yapı sistemi, ticari ışınlama tesisi için en uygun yerin seçilmesi, işlem görmüş ürünlerin depolanması, dağıtımı ve taşınması, bağımsız ya da üretim sistemine entegre olabilecek ışınlama tesisinin tipinin ve
büyüklüğünün belirlenmesi, tesisin özellikleri ve tahmini maliyeti, kâr/zarar analizi, amortisman gibi ışınlayıcı için finansal gösterimler, ışınlanmış gıda için yöresel piyasa ve ihracatı için potansiyel piyasalarda fiyatları, radyasyon güvenliği önlemleri ve hizmetleri gibi faktörler göz
önüne alınmalıdır. Diğer taraftan gıda
ışınlama tesisleri özel bir ürünün ışınlanması için kurulmayacaksa genelde çoklu
amaçlar gözetilerek kurulabilirler. Gıda
ışınlama tesisleri, ışınlamada kullanılan
ışın veya kaynak tipine göre gama, elekt-
Odesa limanında
kurulu elektron
demeti ışınlama
tesisinin
basitleştirilmiş
diyagramı
ron demeti veya X-ışını tesisleri olarak sınıflandırılmaktadırlar.
Böceklenmeye karşı yığın halindeki tahıl
ürünlerinin (buğday, arpa, çavdar, mısır) ışınlanması amacıyla ilk önemli örnek ülkemizde kurulmuştur. 1964 yılında projelendirilip 1967 yılında İskenderun limanında Toprak Mahsulleri Ofisine
ait siloların içerisine 1.890.000$ maliyet
ve 170.000 Ci kobalt-60 kaynağı yükleme kapasitesi ile kurulan gama ışınlama
tesisi, saatte 50 ton tahıl ışınlama özelliğindedir. Ancak bu tesis, yoğun kamuoyu baskısı ve görüş ayrılıkları nedeniyle,
projenin iptalini takiben 1969 yılında ülkemizden gönderilmiştir.
Tahıl ışınlaması için diğer örnek 1980 yıllında Odessa (Ukrayna) limanında faaliyete geçmiştir. Bu tesiste, her biri 1.2-1.5
MeV hızlandırılmış elektron enerjisine ve
20 kW ışın demeti gücüne sahip ve 200
ton/saat ışınlama kapasiteli 2 adet ELV-2
tipi elektron hızlandırıcısı bulunmaktadır. Tesiste tahıllar 0-0.7 mm yüksekliğinde, 1.5 metre genişliğinde, 6-7 m/sn
akış hızı ile 0.2-0.3 kGy dozda ışınlanmaktadır. Bu tesise ilişkin işletme şeması Şekil 1 ve Şekil 2’de verilmiştir. Odessa
limanındaki bu tesisin bir benzeri 2006
yılında Çin’nin Guangzhou eyaletinde
kurulmuştur. Bu tesis, her biri 500 ton/
saat kapasiteli ve aynı hızlandırıcının bir
üst modeli olan 2 adet ELV-8 hızlandırıcıya sahiptir.
Böceklenmenin önlenmesi ve güvenli depolama için kurulan bu gibi tesisler bakliyat ürünlerinin aynı amaçla ışınlanmasında kullanılma potansiyeline sahiptir. Yığın halinde ışınlama işleminden sonra yeniden böcek bulaşması olasılığının azaltılması gereklidir. Sıcaklık, nem kontrollü ve havalandırılan silolarda depolama
bu olasılığı ortadan kaldıracaktır. Diğer
taraftan ışınlanacak ürün miktarının tespitinde ürünün hasat ve işleme dönemlerinin önemi büyüktür. Ürün miktarının tespiti ile tesisin tüm yıl doldurularak
sadece bakliyat ışınlayıp ışınlayamayacağının tespit edilmesi gerekir. Aksi durumda tesisin tüm yıl ekonomik kullanımı için boş kapasitenin değişik ürünlerle doldurulması gerekmektedir. Bu da seçilecek tesisin tipini ve kuruluş yerini yakından etkilemektedir. Baklagil ışınlamasına özgü ışınlama tesislerini kurulması teknik olarak mümkün olup, baklagillerin ışınlanmasına ilişkin yeterli bilimsel
veriler ve bu tip tesislerin işletilmesi için
ulusal ve uluslar arası boyutta bütün yasal alt yapı mevcuttur. Daha da önemlisi ülkemizde faal durumda 2 adet ışınlama tesisinin olması sadece baklagiller için
veya çok amaçlı bir tesisin kurulması için
önemli bir örnek teşkil etmektedir. \
Tesiste kullanılan
ELV tipi
elektron demeti
ışınlayıcısı
29
GÖSTERGELER
TÜRKİYE TOPLAM İHRACAT RAKAMLARI (1000 $)
OCAK - KASIM
Değişim
SEKTÖRLER
2010
2011
(’11/’10)
I. TARIM
A. BİTKİSEL ÜRÜNLER
Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mam.
Yaş Meyve ve Sebze
Meyve Sebze Mamulleri
Kuru Meyve ve Mamulleri
Fındık ve Mamulleri
Zeytin ve Zeytinyağı
Tütün ve Mamulleri
Süs Bitkileri
B. HAYVANSAL ÜRÜNLER
Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller
C. AĞAÇ VE ORMAN ÜRÜNLERİ
Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri
II. SANAYİ
A. TARIMA DAYALI İŞLENMİŞ ÜRÜNLER
Tekstil ve Hammaddeleri
Deri ve Deri Mamulleri
Halı
B. KİMYEVİ MADDELER VE MAM.
Kimyevi Maddeler ve Mamulleri
C. SANAYİ MAMULLERİ
Hazırgiyim ve Konfeksiyon
Otomotiv Endüstrisi
Gemi ve Yat
Elektrik - Elektronik Mak. Bilişim
Makine ve Aksamları
Demir ve Demir Dışı Metaller
Çelik
Çimento Cam Seramik ve Toprak
Mücevher
Diğer Sanayi Ürünleri
III. MADENCİLİK
Madencilik Ürünleri
İhracatçı Birlikleri Kaydından Muaf İhracat
T O P L A M (*)
SON 12 AY
Pay (11)
Değişim
(%)
2009-2010
2010-2011 (‘10-’09/’11-’10)
Pay (‘10-’11)
(%)
13,310,478
9,854,272
3,633,315
1,860,548
1,006,495
1,104,828
1,387,175
170,803
640,566
50,540
845,852
845,852
2,610,354
2,610,354
16,027,295
11,692,066
4,891,848
1,998,086
1,085,829
1,252,321
1,617,828
160,945
613,922
71,287
1,275,838
1,275,838
3,059,392
3,059,392
20.41
18.65
34.64
7.39
7.88
13.35
16.63
-5.77
-4.16
41.05
50.83
50.83
17.20
17.20
13.12
9.57
4.00
1.64
0.89
1.03
1.32
0.13
0.50
0.06
1.04
1.04
2.50
2.50
14,722,080
10,934,662
4,004,385
2,158,350
1,106,146
1,198,093
1,512,272
196,595
703,013
55,806
924,458
924,458
2,862,959
2,862,959
17,685,992
12,931,127
5,349,543
2,308,090
1,197,037
1,386,470
1,763,435
178,254
671,787
76,513
1,388,415
1,388,415
3,366,450
3,366,450
20.13
18.26
33.59
6.94
8.22
15.72
16.61
-9.33
-4.44
37.11
50.19
50.19
17.59
17.59
13.20
9.65
3.99
1.72
0.89
1.03
1.32
0.13
0.50
0.06
1.04
1.04
2.51
2.51
83,966,420
8,157,702
5,873,742
1,142,331
1,141,629
11,276,238
11,276,238
64,532,480
13,164,474
15,662,840
1,087,900
8,655,276
5,646,605
5,227,475
11,020,574
2,927,561
1,084,218
55,557
3,314,270
3,314,270
1,469,499
102,060,667
101,793,371
10,088,923
7,304,935
1,316,702
1,467,286
14,992,968
14,992,968
76,711,480
14,858,972
18,637,333
1,252,438
9,653,953
7,537,134
6,422,391
13,948,708
2,969,770
1,362,459
68,322
3,531,454
3,531,454
803,582
122,155,702
21.23
23.67
24.37
15.26
28.53
32.96
32.96
18.87
12.87
18.99
15.12
11.54
33.48
22.86
26.57
1.44
25.66
22.98
6.55
6.55
-45.32
19.69
83.33
8.26
5.98
1.08
1.20
12.27
12.27
62.80
12.16
15.26
1.03
7.90
6.17
5.26
11.42
2.43
1.12
0.06
2.89
2.89
0.66
100
91,332,197
8,852,943
6,365,359
1,249,198
1,238,386
12,159,891
12,159,891
70,319,364
14,329,590
17,073,760
1,306,007
9,541,446
6,171,169
5,744,454
11,745,043
3,187,069
1,161,095
59,731
3,599,226
3,599,226
2,461,756
112,115,259
110,830,043
10,975,277
7,929,618
1,441,845
1,603,814
16,370,606
16,370,606
83,484,159
16,243,613
20,261,726
1,303,002
10,585,937
8,202,274
6,972,330
15,119,776
3,245,390
1,477,500
72,612
3,868,540
3,868,540
1,593,679
133,978,254
21.35
23.97
24.57
15.42
29.51
34.63
34.63
18.72
13.36
18.67
-0.23
10.95
32.91
21.37
28.73
1.83
27.25
21.56
7.48
7.48
-35.26
19.50
82.72
8.19
5.92
1.08
1.20
12.22
12.22
62.31
12.12
15.12
0.97
7.90
6.12
5.20
11.29
2.42
1.10
0.05
2.89
2.89
1.19
100
(*) Toplam satırında, son ay verileri için İhracatçı Birlikleri kayıtları, önceki dönemler için TÜİK kayıtları esas alınmıştır.
İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİKLERİ BAZINDA İHRACAT RAKAMLARI (1000 $)
İHRACATÇI BİRLİKLERİ
GENEL SEKRETERLİKLERİ
2010
İMMİB
2,677,527
UİB
1,386,160
İTKİB
1,353,779
AKİB
865,958
EİB
830,357
OAİB
724,093
GAİB
474,577
İİB
418,031
DAİB
266,568
DENİB
139,074
KİB
148,774
DKİB
81,052
AİB
76,770
TOPLAM
9,442,720
30
KASIMOCAK-KASIM
Değişim Pay (11)
Değişim Pay (‘11)
2011 (‘11/’10)
(%)
2010
2011 (‘11/’10)
(%)
2010
3,120,498
16.5 29.0 30,170,020
34,280,516
13.6 28.2 32,912,629
1,714,244
23.7 15.9 16,744,582
19,535,515
16.7 16.1 18,293,007
1,346,182
-0.6 12.5 14,684,968
16,925,383
15.3 13.9 15,993,721
1,091,022
26.0 10.1 7,509,825
11,415,493
52.0 9.4 8,097,136
906,474
9.2 8.4 7,704,883
10,385,469
34.8 8.6 8,340,559
778,264
7.5 7.2 7,639,972
9,239,439
20.9 7.6 8,330,934
596,528
25.7 5.5 4,547,147
6,380,070
40.3 5.3 4,902,211
457,522
9.4 4.3 4,017,318
5,314,731
32.3 4.4 4,474,385
257,159
-3.5 2.4 3,057,587
2,999,706
-1.9 2.5 3,400,533
128,890
-7.3 1.2 1,291,203
1,576,018
22.1 1.3 1,371,824
150,179
0.9 1.4 1,213,825
1,362,107
12.2 1.1 1,337,079
126,392
55.9 1.2 1,102,246
981,863
-10.9 0.8 1,220,064
84,501
10.1 0.8 907,592
955,809
5.3 0.8 979,424
10,757,854
13.93
100
100,591,168
121,352,120
20.64
100
109,653,503
SON 12
2011
37,242,909
21,229,864
18,461,535
12,581,781
11,342,039
10,156,234
6,964,942
5,734,250
3,297,197
1,715,683
1,503,190
1,105,582
1,049,368
132,384,575
AY
Değişim Pay(‘11)
(‘11/’10)
(%)
13.2
28.1
16.1
16.0
15.4
13.9
55.4
9.5
36.0
8.6
21.9
7.7
42.1
5.3
28.2
4.3
-3.0
2.5
25.1
1.3
12.4
1.1
-9.4
0.8
7.1
0.8
20.73
100
AKİB AYLIK İHRACAT RAKAMLARI ($)
SEKTÖR
KASIM 2010 KASIM 2011 DEĞ
OCAK-KASIM 2010 OCAK-KASIM 2011 DEĞ
12 AYLIK 12 AYLIK
DEĞ
I. TARIM
251,493,259
A. BİTKİSEL ÜRÜNLER
207,942,749
Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri
56,699,591
Yaş Meyve ve Sebze
113,298,687
Meyve Sebze Mamulleri
19,584,692
Kuru Meyve ve Mamulleri
11,025,251
Fındık ve Mamulleri
3,851,094
Zeytin ve Zeytinyağı
1,092,616
Tütün
2,307,250
Süs Bitkileri ve Mam.
83,569
B. HAYVANSAL ÜRÜNLER
10,835,261
Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller
10,835,261
C. AĞAÇ VE ORMAN ÜRÜNLERİ
32,715,248
Ağaç Mamülleri ve Orman Ürünleri
32,715,248
II. SANAYİ
602,558,110
A. TARIMA DAYALI İŞLENMİŞ ÜRÜNLER
47,737,376
Tekstil ve Hammaddeleri
45,137,108
Deri ve Deri Mamulleri
347,783
Halı
2,252,484
B. KİMYEVİ MADDELER VE MAMÜLLERİ
353,649,888
Kimyevi Maddeler ve Mamulleri
353,649,888
C. SANAYİ MAMULLERİ
201,170,845
Hazırgiyim ve Konfeksiyon
15,997,230
Otomotiv Endüstrisi
14,625,521
Gemi ve Yat
2,176
Elektrik-Elektronik,Mak.ve Bilişim
17,964,462
Makine ve Aksamları
10,361,389
Demir ve Demir Dışı Metaller
26,419,281
Demir Çelik ürünleri
107,823,179
Çimento ve Toprak Ürünleri
7,945,467
Değerli Maden ve Mücevherat
Diğer Sanayi Ürünleri
32,141
III. MADENCİLİK
11,906,173
A. MADENCİLİK ÜRÜNLERİ
11,906,173
Madencilik Ürünleri
11,906,173
TOPLAM
865,957,542
346,219,170
295,884,779
108,774,604
155,114,273
17,583,899
8,665,301
3,336,038
730,531
1,543,458
136,675
18,679,686
18,679,686
31,654,704
31,654,704
731,503,373
68,787,403
66,171,595
796,121
1,819,687
375,889,390
375,889,390
286,826,580
17,729,952
36,211,861
163,325
26,190,853
16,687,324
28,706,057
152,272,484
8,850,421
3,369
10,934
13,299,728
13,299,728
13,299,728
1,091,022,271
38
42
92
37
-10
-21
-13
-33
-33
64
72
72
-3
-3
21
44
47
129
-19
6
6
43
11
148
7407
46
61
9
41
11
0
-66
12
12
12
26
2,368,125,589
1,976,637,263
963,848,782
713,967,627
135,159,629
80,861,504
31,528,164
10,820,586
39,508,956
942,015
96,883,547
96,883,547
294,604,780
294,604,780
5,029,442,471
537,722,240
504,023,144
7,783,210
25,915,887
2,324,036,831
2,324,036,831
2,167,683,400
170,491,174
193,079,109
322,251
158,755,052
137,663,122
233,977,027
1,136,752,244
135,929,672
91,267
622,481
112,210,246
112,210,246
112,210,246
7,509,778,306
2,648,572,317
2,095,900,956
900,470,680
922,878,391
112,695,021
90,903,781
35,428,115
10,611,089
21,682,086
1,231,792
170,712,542
170,712,542
381,958,819
381,958,819
8,629,516,597
682,482,879
650,400,790
7,813,273
24,268,816
4,893,100,703
4,893,100,703
3,053,933,015
203,012,779
375,363,050
5,319,463
215,212,561
208,042,359
322,770,965
1,606,959,563
116,184,863
82,041
985,372
137,404,137
137,404,137
137,404,137
11,415,493,052
12
6
-7
29
-17
12
12
-2
-45
31
76
76
30
30
72
27
29
0
-6
111
111
41
19
94
1551
36
51
38
41
-15
-10
58
22
22
22
52
2,677,760,367
2,253,685,100
1,065,465,062
862,860,269
152,534,202
85,719,637
31,800,166
14,041,505
40,257,141
1,007,118
106,655,902
106,655,902
317,419,366
317,419,366
5,314,209,892
592,121,221
555,568,137
7,910,098
28,642,986
2,387,157,817
2,387,157,817
2,334,930,854
185,835,641
207,157,806
322,251
176,588,901
150,523,941
256,748,724
1,209,558,119
147,427,254
93,601
674,617
119,446,274
119,446,274
119,446,274
8,111,416,534
2,985,522,890
2,376,794,066
982,166,429
1,077,822,200
130,480,334
103,824,846
41,735,689
12,555,621
26,920,636
1,288,312
184,631,545
184,631,545
424,097,279
424,097,279
9,489,842,604
740,082,811
704,565,551
8,313,863
27,203,397
5,405,107,405
5,405,107,405
3,344,652,389
221,921,406
402,545,928
5,344,354
239,898,931
220,048,196
350,904,562
1,776,261,413
126,557,608
94,564
1,075,428
152,477,945
152,477,945
152,477,945
12,627,843,439
11
51
-8
25
-14
21
31
-11
-33
28
73
73
34
34
79
25
27
5
-5
126
126
43
19
94
1558
36
46
37
47
-14
1
59
28
28
28
56
AKİB KASIM AYI İHRACATTA İLK 10 ÜLKE ($)
HAZIR GİYİM
ALMANYA
2,694,189
BİRLEŞİK KRALLIK
2,267,034
İSPANYA
1,342,740
AHL SER. BÖL.
996,978
FRANSA
972,243
S. ARABİSTAN
927,286
IRAK
597,063
ABD
411,289
KKTC
399,667
POLONYA
218,291
YAŞ MEYVE SEBZE
RUSYA
42,283,703
IRAK
29,981,995
UKRAYNA
28,248,542
S. ARABİSTAN
11,118,809
ALMANYA
9,217,070
ROMANYA
6,742,930
BİRLEŞİK KRALLIK
4,342,902
MERSİN SER. BÖL.
4,128,889
BULGARİSTAN
3,488,835
ABD
3,256,220
SU ÜR. HAYVANCILIK MAM.
IRAK
10,649,065
ALMANYA
1,945,676
LÜBNAN
1,567,037
POLONYA
681,562
FRANSA
537,202
KKTC
450,557
ABD
364,680
S. ARABİSTAN
330,336
SURİYE
290,316
TACİKİSTAN
227,038
DEMİR VE DEMİR DIŞI METALLER
IRAK
72,154,276
MISIR
26,281,989
LÜBNAN
9,933,549
ALMANYA
9,705,916
TUNUS
6,941,922
CEZAYİR
6,517,504
VİETNAM
6,443,360
SURİYE
6,325,411
FAS
6,027,118
İTALYA
6,012,737
TEKSTİL
MERSİN SER. BÖL.
9,232,321
İTALYA
7,715,563
BREZİLYA
6,156,970
ALMANYA
4,927,965
ÇİN
4,267,417
İSPANYA
3,083,717
ABD
2,656,856
PORTEKİZ
2,604,974
POLONYA
2,403,063
FRANSA
2,236,639
HUBUBAT-BAKLİYAT
IRAK
16,639,974
SURİYE
11,608,222
İTALYA
6,641,100
HOLLANDA
4,341,823
MISIR
3,919,393
ROMANYA
3,878,311
ALMANYA
3,541,176
SUDAN
3,077,403
KENYA
2,673,179
BELÇİKA
2,582,692
AĞAÇ VE ORMAN ÜRÜNLERİ
IRAK
9,144,729
ALMANYA
3,679,288
İRAN
2,593,681
FRANSA
1,726,314
S. ARABİSTAN
1,562,966
ÜRDÜN
1,339,372
TÜRKMENİSTAN
1,225,389
İTALYA
1,172,500
SURİYE
1,155,615
AZERBAYCAN
1,085,413
KİMYEVİ MADDELER
BAE
139,057,261
MISIR
54,694,834
GÜNEY AFRİKA
32,954,647
MALTA
21,355,382
FRANSA
20,374,180
KKTC
19,630,321
İTALYA
17,483,597
ROMANYA
9,952,818
IRAK
9,087,579
ABD
7,633,657
31
MAKALE
Çin ve Bill Gates, nükleer
devrime mi hazırlanıyor?
Bill Gates, ortağı olduğu TerraPower şirketiyle Çin
Nükleer Kurumu’nun birlikte çalışacağını ve yeni nesil
nükleer santrallerle ilgili bugüne kadar bilinen ezberi
değiştirecek yeni tip reaktörler konusunda işbirliği
yapacağını açıkladı.
Abdullah AYAN / [email protected]
A
merikalılara mal edilen bir söz, “Zengin
olmak değil, zengin ölmek ayıptır”
der özetle. Gerçekten de girişimciliğin
neredeyse kutsandığı topraklarda para
kazanmak, “bırakınız yapsınlar, bırakınız
geçsinler” felsefesiyle özetlenecek biçimde
özgür kılınmıştır. Buna karşın aynı
ABD’nin, kurulan vakıflar itibariyle de
kazanılanı araştırmalara, hayır işlerine
aktarma konusunda dünyaya parmak
ısırtacak düzeyde olduğu yadsınamaz bir
başka gerçek…
Bill Gates bu alanda son, ama en başarılı
isim olarak çıkıyor karşımıza. Bir ara,
nice züğürdün, işi gücü bırakıp; yılda,
ayda, haftada hatta her dakika kazandığı
paraların hesaplarıyla çenesini yorduğu
bilişim çağının çığır açan bu öncü ismi,
zaman içinde duruldu. Yoktan yarattığı
Microsoft’u profesyonel ellere bırakıp,
kendisini ve daha da önemlisi servetini
insanlığın ihtiyaç duyduğu farklı alanlara
yoğunlaştırdı. 1990’larda çok daha
fazla konuşuluyordu, ama Forbes 2010
sıralamasına göre, 53 milyar dolarlık
servetiyle halen dünyanın en zengin ikinci
isminin kendisini emekliye sevk ederek
bambaşka alanlara yönelmesi hem önemli,
hem ilginç…
Saniyede 250 dolar kazandığı iddialarının
şehir efsanesine dönüştüğü bir adamın
son zamanlarda hangi işlerle uğraştığına
gelince; yoksul Afrika ülkelerinin açlığına
çare olacaklardan, yeşil enerji projelerine
kadar çeşitli alanlarda geçiyor adı… Ama
son hamlesi gerçekten şaşırtıcı ve eğer
beklenen hayaller gerçek olursa dünyayı
değiştirecek muhteşem bir adım. Aslında
bugün bir milyar dolar sermayeyle iştirak
ettiği projeyle ilgili gelişmeler 2008’de
TerraPower* adlı şirkete ortak olmasıyla
başladı. Kendisi bu şirkete ortak olurken
neleri hedefliyordu bilinmez, ama nükleer
enerji konusunda çalışan Çinli bilim
adamları son bir yıl içinde inanılması zor
bir buluşu hayata geçirdiler. Günümüze
kadar faaliyette bulunan tüm nükleer
santraller zenginleştirilmiş uranyumu yakıt
olarak kullanıyor, ortaya çıkan büyük
miktarda atık değerlendirilmesi bir yana,
bertaraf edilmesi hayli yüksek maliyetlere
ve çevresel anlamda telafisi olanaksız
zararlara yol açıyordu. İşte Çinli bilim
adamları bu atıkları ve zenginleştirilmesine
gerek olmayan uranyumu yakıt olarak
kullanabilecek santraller konusunda
teknoloji geliştirdiklerini duyurdular kısa
zaman önce…
Bir taşla
birkaç kuş
Okuduğumda heyecanlanmıştım habere, ama
hayata geçmesi mümkün olur mu? Olsa
bile ne zaman? Sorularının ardından nice
benzer haber gibi geçip gitmişti. Derken
Bill Gates, Aralık ayı başında Pekin’de çıktı ortaya… Çin’de bir araya geldiği Bilim
ve Teknoloji Bakanlığı yetkilileri ile yaptığı toplantıların ardından medyanın karşısına geçip son yılların en heyecan verici
açıklamasını yaptı: Ortağı olduğu TerraPower Şirketiyle Çin Nükleer Kurumu birlik-
32
te çalışacak ve yeni nesil nükleer santrallerle ilgili bugüne kadar bildiğimiz ezberi değiştirecek travelling-wave (gezgin dalga) yöntemiyle çalışacak yeni tip reaktörler konusunda işbirliği yapacak.
Üstelik işbirliği öyle “Pekin’den geçiyorduk,
uğradık” türünden bir nezaket ziyareti değil. Gates’in şirketi projeye bir milyar dolarla destek verecek. Bu yeni nesil santralleri eskilerden ayıracak özellikler neler sorusunun cevabı öykünün en heyecanlı bölümü aslında. Çin’de geliştirilmesi hedeflenen yeni nesil, kendisi küçük ürettiği
enerji hayli büyük reaktörler, günümüzde
faaliyet gösteren nükleer elektrik santrallerinden çıkan uranyum atıkları başta olmak üzere, zenginleştirilmemiş uranyum
ve toryumla çalışacak.
Bir taşla birkaç kuş avlanması söz konusu:
• Nükleer karşıtlarının ve çevrecilerin yıllardır nükleer santralleri yerin dibine batırırken dile getirdikleri bertaraf edilmesi neredeyse olanaksız ve çevreye ciddi radyoaktif madde salan atıklar artık tehdit olmaktan çıkıp, yakıt olarak değerlendirilecek.
• Uranyum zenginleştirmesi söz konusu olmayacağı için bu yeni reaktörler, silah
üretiminde kullanılamayacağı gibi canlılar
açısından da tehlike oluşturmayacak.
• Hayaller gerçekleşmesi ve seri imalata geçilmesi halinde; çok düşük maliyetlere sahip yeni tip reaktörlerin başta Afrika ve
Asya’nın yoksulları olmak üzere, petrole
bağımlı tüm ülkelere nefes aldırması bekleniyor.
• Sıfır karbon salınımı sayesinde çevreye nefes aldıracak projeyi nasıl bir geleceğin
beklediğini bugünden söylemek zor ama
başarıya ulaşması halinde enerji savaşlarından başını alamayan sanayi çağı dünyasını yeni ufuklara taşıyacağı kesin...\
* TerraPower 2011itibariyle patent sayıları bakımından 30 bin patent ile ABD’nin en büyük 5 şirketinden biri konumunda.
tekstil san. tic. a.ş.

Benzer belgeler