İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu

Transkript

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu
Soğuk Hava Kapıda
Havanın giderek soğuk yüzünü gösterdiği kış aylarında, kış hastalıklarına yakalanmamak için önlemler almalı, beslenmeye son derece dikkat edilmeli ve bir takım
fiziksel aktiviteler ile de kış hastalıklarına
yakalanma riski en aza indirilmeli. Kışın sıkça yakalanmış olduğumuz hastalıklar, hem
bedensel hem de zihinsel olarak çökmemize sebep oluyor ve günlük aktivitelerimizi
kötü etkiliyor. Peki, kış hastalıkları neler?
Devamı Sayfa 6’da
Mehmet Akif’in Torunu Argon,
Dedesini Anlattı
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’ un 79’uncu
ölüm yıl dönümü nedeniyle, Gerze Meslek Yüksekokulu tarafından hazırlanan
anma programına, torunu
Selma Argon konuşmacı
olarak katıldı.
Devamı Sayfa
8’de...
24 Aralık 2015 Perşembe
Sayı: 3
GELECEK HAYALİNİN DURAĞI
“ÜNİVERSİTE”
Ne büyük hayallerle yola çıkarız. Geleceğe dair en büyük umudumuzdur üniversite. Meslek sahibi olmanın, hedefe ulaşmanın önündeki en büyük adımdır. İdeallerimize bir adım daha yaklaşmanın verdiği hazla üniversitenin yolunu tutarken acaba neler bekliyorduk? Hayal ettiklerimiz ne kadar gerçek oldu? İşte tüm bu soruların cevabını Yüksekokulumuz öğrencilerine sorduk. Gerze Meslek Yüksekokulu öğrencileriyle bölümleri hakkındaki düşüncelerini ve geleceğe dair planlarını konuştuk
Derya TAŞKIRAN / Grafik Tasarım I. Sınıf (Bafra/SAMSUN)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Okulumuz iyi ama sosyal hayatla ilgili
yetersizlikler var. Resim ve dans kursları biz öğrenciler için çok keyifli olabilir.
Grafik tasarımla ilgili kullanılan materyaller, bilgisayarlar bizim için yeterli, kullanırken bir sıkıntı yaşamıyoruz. Hocalarımıza gelince bilgi aktarımları çok iyi.
Umduğunuzu bulabildiniz mi Peki?
Okula başlamadan önceki düşüncelerinizle şimdiki düşünceleriniz aynı mı?
Bölümü bilinçli olarak tercih ettim ve
geldiğimde beklediğim gibi bir tabloyla
karşılaştım.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Herhangi bir şirket, ajans veya belediyede, alternatif olarak da özel sektördehayatıma devam etmeyi düşünüyorum.
47 YILLIK HÜZÜNLÜ BİR AŞK
SAYFA: 6
Oktay ÇİFTBAŞ /Radyo ve Televizyon Programcılığı I. Sınıf (Giresun)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Bulunduğumuz ilçede radyo ve televizyonla ilgili uğraşabileceğimiz mecralar
yok, ama hem okulumuzun sunduğu imkanlar hem de öğrencilerin azmi ve gayreti sayesinde alanımızda başarılı işler
yapmaya başladık. Bölümümüz zevkli
bir bölüm, okula keyifle geliyorum. Ay-
GERZE’DE ESNAF OLMAK
SAYFA: 4
rıca binamız yeni ve imkânlarımızhayli
yeterli.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Bu okul benim için güzel bir deneyim.
2 sene içinde mesleğin inceliklerini öğrenerek ileride koluma altın bileziğimi
takabileceğime inanıyorum.
Devamı Sayfa 2’de...
FUTBOL AFYONDUR
SAYFA: 8
Sayfa 2
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
24Aralık 2015
GELECEK HAYALİNİN DURAĞI
“ÜNİVERSİTE”
Derya TAŞKIRAN / Grafik Tasarım I. Sınıf (Bafra/SAMSUN)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Okulumuz iyi ama sosyal hayatla ilgili
yetersizlikler var. Resim ve dans kursları biz öğrenciler için çok keyifli olabilir.
Grafik tasarımla ilgili kullanılan materyaller, bilgisayarlar bizim için yeterli, kullanırken bir sıkıntı yaşamıyoruz. Hocalarımıza gelince bilgi aktarımları çok iyi.
Okula başlamadan önceki düşüncelerinizle şimdiki düşünceleriniz aynı
mı?
Bölümü bilinçli olarak tercih ettim ve
geldiğimde beklediğim gibi bir tabloyla
karşılaştım.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Herhangi bir şirket, ajans veya belediyede, alternatif olarak da özel sektördehayatıma devam etmeyi düşünüyorum.
Oktay ÇİFTBAŞ /Radyo ve Televizyon Programcılığı I. Sınıf (Giresun)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Bulunduğumuz ilçede radyo ve televizyonla ilgili uğraşabileceğimiz mecralar
yok, ama hem okulumuzun sunduğu imkanlar hem de öğrencilerin azmi ve gayreti sayesinde alanımızda başarılı işler
yapmaya başladık. Bölümümüz zevkli
bir bölüm, okula keyifle geliyorum. Ayrıca binamız yeni ve imkânlarımızhayli
yeterli.
Okulumuzda umduğunuzu buldunuz mu? Okula başlamadan önceki
görüşleriniz ve şimdiki görüşleriniz
aynı mı?
İmkânlarınyeterli olduğunu düşünüyorum, fakatyine de okulun beklentilerimikarşıladığını söyleyemem.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Bu okul benim için güzel bir deneyim. 2
sene içinde mesleğin inceliklerini öğrenerek ileride koluma altın bileziğimi takabileceğime inanıyorum. Hayalim ileride oyuncu olmak, bu bölümün önümü
açacağını düşünüyorum.
İrem YURTSEVEN / Muhasebe
ve Vergi Uygulamaları I. Sınıf
(Ankara)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Bölümümün önünün açık olduğunu dü-
şündüğüm için muhasebeyi tercih ettim.
Sinop’un memleketim
olması dolayısıyla da
Sinop'u tercih ettim.
Okulumuzun
diğer
meslek yüksekokullarına oranla daha iyi
olduğunu düşünüyorum, o yüzden tercih
ettim. Eğitim açısından çok yeterli buluyorum, öğretmenlerimiz çok iyi.
Okulumuzda umduğunuzu bulabildiniz mi?
Genel olarak güzel, ama yine de eksik
yönleri var. Mesela okulumuz içinde
ATM olmasını isterdim.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
2 yılın sonunda 4 yıllığa geçiş yapıp
mali müşavir olmak istiyorum.
Mertcan KÜTÜK / Bilgisayar
Ömer DOĞAN / Deniz ve Liman
İşletmeciliği I. Sınıf (Sivas)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Bölümümün iş imkânı olanağı çok
yüksek. Açıkçası puanımdan dolayı
Gerze'yi tercih ettim. Burası 22. Tercihimdi, diğerleri olmadı. Yemek ve ulaşım imkânlarımız çok güzel.Bölümle
ilgili yeterli materyal kullanılıyor.
Okulumuzda umduğunuzu buldunuz
mu?
Çok daha fazla uygulamalı dersolmasını tercih ederdim.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Kaptanlık,deniz ve ulaştırma veya acentalarda çalışmak isterim.
Veysel ATEŞ / Giyim Üretim Teknolojisi I. Sınıf (Urfa)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Diğer okullara göre güzel bir okul, buraya araştırarak geldim.
Programcılığı I. Sınıf (Ordu)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Bölümüm gayet iyi. Bilgisayarlarımız ve
bilgisayar programlarımız yeterli.
Okulumuzda umduğunuzu buldunuz
mu?
Her şey istediğim gibi. Bölümüm beklentilerimi karşılıyor, olması gereken
herşey tam.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Hayalim Bilgisayar Mühendisliği. Bunun
dışında web yazılımcılığı var.
Burcu USTABAŞ /Basım ve Yayın
Teknolojileri I. Sınıf(Hopa)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Okulumdan memnunum,ilgimi çektiği
için bu bölümü tercih ettim. Hocalarımız
çok iyiler. Bölümümüzle ilgili yeterli materyale sahibiz.
Okulumuzda umduğunuzu bulabildiniz mi?
Umduğumdan fazlasını buldum.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Kesin bir fikrim yok, tasarımcılık olabilir.
Ders olanaklarımız geniş, binamız yeni
ve modern. Gerze, öğrencilik hayatımda bana yeterli olanakları sunuyor.
Bölümüme gelince, geleceği olan bir
bölüm bence. İleride iyi gelir sağlayabilecek bir bölüm olarak görüyorum.
Yeterli sayıda makinemiz de var, bu bizim açımızdan iyi.
Okulumuzda umduğunuzu bulabildiniz mi?
İstediğim bir sonuçla karşılaştım. Bu
bölümle ilgili pek bir bilgim yoktu, hocalarımız bize ders konusunda çok şey
kazandırdılar.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
İstanbul'da büyük bir atölye açmak isterim.
YUNUS TAŞ / Otobüs Kaptanlığı
I. Sınıf (Diyarbakır)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Karadeniz'in en iyi ilçelerinden birinde
okuyorum. Okulumuz çok güzel, bize
bir çokimkân sunuyor. Simülatör uygulamasının mevcut olması çok büyük bir
avantaj.
Okulumuzda umduğunuzu buldunuz
mu?
Düşündüğümden daha iyi bir sonuçla
karşılaştım. Gerek imkânlarıyla gerek
hocalarıyla gerek ise yönetimiyle çok iyi
bir okul.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Bölümün isminden anlaşılacağı üzere
otobüs kaptanlığı.
ZEYNEP DAL / Turizm ve Otelcilik I. Sınıf (İstanbul)
Yüksekokulumuz ve bölümünüz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Sinoplu olduğum için Gerze Meslek
Yüksekokulunu tercih ettim. Binamız
yeni ve kullanışlı. Kendi bölümümden
memnunum. Okulumuzun imkânları oldukça iyi.
Okulumuzda umduğunuzu buldunuz
mu?
Kısmen evet, kısmen hayır. Bir çok noktada okulu yeterli bulsam da eksik olmayan noktalar yok değil.
İleride bölümünüzle ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Kat hizmetleri, garsonluk, resepsiyon
gibi bir çok çalışabileceğimiz alan var,
ama ben daha çok ön büro istiyorum.
Ecemnur ERGİN
Gözdenur EKŞİ
Sayfa 3
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
24Aralık 2015
Yüksekokul Kütüphanemiz Hizmete Açıldı
Yüksekokulumuz Kaşgarlı Mahmut Kütüphanesi, yeni yapısıyla ve bünyesine kazandırılan yeni eserler ile daha zengin ve kapsamlı bir kütüphane haline getirildi
Hizmete yeni açılan kütüphanemiz, birçok kaynağın dışında, temel
eserleri, güncel kitapları, görsel ve
işitsel materyalleri bünyesinde barındırıyor.Kütüphanemize son kazandırılan eserlerin yanı sıra; kurulan bilgisayarlar yardımıyla öğrencilerimiz bilgi
edinme ve araştırma ihtiyaçlarını, teknolojik imkânlarla donatılmış modern
bir ortamda gerçekleştirebilecekler.
Yüksekokulumuz Okutmanlarından Lütfi Kerem Başar'ın kontrolünde,
görevli öğrencilerimizin katkılarıyla
haftaiçi 08.00 - 17.00 saatleri arasında hizmet verecek olan kütüphanemiz, mevcut kaynakların dışında
öğrencilerimiz tarafından talep edilen
kitapları da temin edebilme olanağı
sunuyor.
“Gerze Meslek Yüksekokulu
Okuyor” Kampanyası
Hem okul kütüphanesinin aktif hale
getirilmesi hem de öğrencilere okuma
alışkanlığı kazandırabilme noktasında teşvik sağlamak maksadıyla Gerze
Meslek Yüksekokulu Yönetimi tarafından ‘’Gerze Meslek Yüksekokulu
Okuyor’’ adlı bir kampanya hayata geçirildi. Kampanya kapsamında Gerze
Meslek Yüksekokulu Kaşgarlı Mahmut
Kütüphanesinden yıl sonuna kadar en
çok yararlanan öğrenciler belirlenerek,
ödüllendirilecekler. Yıl sonuna kadar
devam edecek olan kampanya vesilesiyle kütüphanenin hareket kazanması
bekleniyor.
Ertan Özkök
Ünlü Savaş Belgeselcisi Aral Öğrencilerle Buluştu
Ünlü savaş muhabiri ve belgeselci Coşkun Aral Gerze Meslek Yüksekokulu öğrencilerine
‘Günümüz Medyasında Etik Sorunu’ konulu bir konferans verdi
Ünlü fotoğrafçı Coşkun Aral, programda özgeçmişi ve mesleki yaşamı hakkında bilgiler verirken, başından geçen
ilginç ve dikkat çekici olayları da görüntüler eşliğinde katılımcılarla paylaştı. Konuşmasında, ‘Günümüz Medyasının Etik Sorunu’ konusuna özellikle
değinen Aral, bir medya mensubunun,
doğru ve güncel kaynaklardan faydalanması gerektiğini vurgulayarak doğru kaynağın profesyonellik anlamında
önemli bir etken olduğunu ifade etti.
Programın sonunda öğrencilerin sorularını yanıtlayan Aral, bindiği Ankara
uçağının kaçırılması sonrası uçağı kaçıran korsanlarla yapmış olduğu dünyaca ünlü röportaj ile alakalı gelen sorular üzerine şu ifadeleri kullandı: “Şu
anki aklım olsaydı, bugün o röportajı
yapmazdım, çünkü kendim dâhil uçakta bulunan diğer yolcularında hayatını
tehlikeye attım.
O an bir cahil cesareti ile yapmış olduğum röportaj beni belki dünyaya tanıttı,
ama etik anlamda yaptığım şey doğru
değildi. Mesleğim gereği çok sayıda
savaşa, drama ve sefalete şahit oldum, gözümün önünde insanlar öldü,
en yakın arkadaşlarımı kaybettim ve
yaralandım. Şimdi sorulan sorularda
işim ve vicdanım arasında kalıp kalmadığım merak ediliyor. Sonuç olarak
bende bir insanım ve çoğu zaman o
anki ruh halime göre hareket ettiğimi
söyleyebilirim.”
Ömer Çakıcı
GERZE’DE SOSYAL YAŞAM
Küçük bir sahil şehri olan Gerze’de
iş olanaklarının yetersizliği kadar
sosyal yaşantının sığlığı da önemli
bir mesele. Özellikle farklı şehirlerden hem eğitim almak hem de zamanı keyifli kılmak maksadıyla gelen
öğrenciler için Gerze fazla alternatif
sunmuyor. Peki Gerze Meslek Yüksekokulu öğrencileri ilçede vakitlerini
nasıl geçiriyorlar?
Yaşadığımız yerin küçük olmasının etkisiyle pek sosyal aktivitenin de olmadığını biliyoruz. İşte bu noktada gidilecek,
görülecekyerler giriyor devreye. Sahilini balıkçıların süslediği Gerzemiz’de
kafelere rağbet kış aylarında azalırken
ve sakin bir sürece girilirken,yaz aylarında sokaklar da mekanlar da canlılık
kazanıyor. Sıcakkanlı insanları ve temiz
havasıyla insanı içine çeken Gerze’de
çok sayıda mekan olmamakla birlikte var olanlar samimi ortamlarıyla ilgi
görüyor. Orta Kafe de, mutluluğun
sembolik bir ifadesi olan ve Kuzey’in
Yıldızı diye tabir edilen Gerzemiz’desosyal hayata katkı sağlıyor. Ailenizle,
arkadaşlarınızla bir araya gelip; sıcağın
çayla, çayın sohbetle buluştuğu anlar
yaşayabileceğiniz,maç günlerinde aynı
heyecanı,sevinci ve öfkeyi paylaşabileceğiniz, bol kahkahalar eşliğinde oyun
oynayabileceğiniz sıcacık bir ortam
olup, yaz, kış müşterilerini en iyi, en güzel şekilde ağırlıyor.
Tuğba HORUZ
Ayşegül ÖZPEKCAN
Sayfa 4
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
24Aralık 2015
GERZE’DE ESNAF OLMAK
Şirin ilçemiz Gerze, ekonomik olanakları, çeşitli iş kolları olan bir yer
değil. Burada çok fazla seçenek yok.
Hayatınızı sürdürmek için yapabilecekleriniz sınırlı, sanayi kolu yok,
ticaret yeterli düzeyde değil, hizmet sektörü pek gelişmemiş. Evet,
Gerze’de hayat kolay, ucuz, trafik
yok, stres az, ama iş olanakları da
bir o kadar kısıtlı. Peki Gerze insanı
geçimini nasıl sağlıyor? Bir memur
şehri olduğunu söyleyebileceğimiz
Gerze’de balıkçılık ve ticaret yaygın.
Biz de sizler için Gerze esnafına geçim şartlarını, işlerinin avantajlarını
ve dezavantajlarını sorduk
BALIKÇILIK
Neden bu mesleği seçtiniz?
Baba mesleği olduğundan dolayı seçtim. Babadan göre göre heveslendik
ve bu mesleğe yöneldik. Genelde böyle olur, çocuklar baba mesleğini merak
ederler. Babanın ne zorluklarla para kazandığını da bizzat yaşayarak öğrendim
ve babamın izinden devam ettim.
Balıkçılık baba mesleği olmasaydı
hangi mesleği seçerdiniz?
Çalışma şartları ağırdı bizim zamanımızda. Şimdiki gibi çalışmak kolay
değildi. Bilgisayar başında tık tık tık…
Başka bir iş yapmak istemedik, demekki bu iş daha kolay gelmiş.Balıkçı
olmasaydım bölgesel olarak da deniz
kenarında yaşadığımdan dolayı kaptan
olurdum, denizden ayrılamıyorum.
Memnun musunuz peki mesleğinizden?
Memnunum, vatandaş balık yiyor, seviyor ve geliyor. Tüketim var,biz de aracı olarak para kazanıyoruz.Ne kadar
kolaylığı var ise daha da çok zorluğu
vardır. Buna rağmen kazancımdan ve
mesleğimden memnunum. Bu mesleğin
bitmesi çok zor. O yüzden mesleğimi
çok seviyorum, bırakmayı da düşünmüyorum.
Kaç senedir yapıyorsunuz bu mesleği?
37 sene oldu, 2. mastırım. Bu işe senelerimi verdim desem doğru olur. Severek yaptığım için hiç yorgunluk, pişmanlık duymadım, mesleği bırakmak gibi bir
niyetimde olmadı.
Zevkle 37 sene yaptım, bir 37 sene
daha yapabilirim.
Aylık geliriniz yetiyor mu?
Neticede ticaret yapıyoruz. Gün gelir
5 lira kazanırsın,bazen 3 günde 5 lirayı kazanamazsın. Her farklı gün neyle,
kimle karşılaşacağını bilemezsin. Devlet işi değil sonuçta, “ay sonu gelsin de
bir maaşlarımızı alalım” diyemiyoruz.
Yeri gelmiştir, üç beş lirayla eve gitmi-
birikimim ile bu işe atıldı ve kazançlı da
çıktım. Tabi işin ucunda batmak da vardı
ama Allah’a şükür o duruma gelmedim
ve şu an işimden memnunum.
Bu meslek dışında hangi mesleği
yapmak isterdiniz?
Öğretmen olmak isterdim, çünkü hayalim oydu. Okuyamadım, olmadı.
İmkânlarımın olmasını ve hayallerimin
gerçekleşmesini çok isterdim. Şartlar
uygun olmadığından bu mesleği yapmak zorunda kaldım.
En büyük hayaliniz neydi?
İstanbul’da tüccar olmak isterdim. Büyük bir şehir demek büyük hayallerin
gerçekleşmesi demek. Kazanç olarak
da rahata ererdim. Farkındalık yaratmak için farklı bir imaj çalışması yürütürdüm. Dikkat çekici işler yapmak için
uğraşırdım. Günümüz modasına ışık
tutacak çalışmalar yapardım.
Yaptığınız işi gelecek nesillere önerir
misiniz?
Hayır önermem, yaptığımız iş riskler
üzerinde kurulu. Çünkü gereğinden
fazla para harcanan bir meslek. Çoğu
insan bu mesleğin içinde bulunuyor. Sürekli farklı ürünler, çalışmalar, kıyafetler
şimdir. Halimize şükürler olsun, ne fazlasında gözümüz oldu nede haram yemişliğimiz.
Bu mesleğin olumsuz yünleri var mıdır?
Tabi vardır, müşterinin biri gelir hangi
balığın nereden geldiğini sorar beğenmez, beğenmez ise almaz. Önce kendine, sonra karşındakine güveneceksin.
Eğer bayat balık verirsen bir daha o
tezgâhın önünden geçmez kimse. Ben
günübirlik taze balıklar elde ediyorum.
Deniz kenarında yaşayanların pek zorluk çektiğini düşünmüyorum, çünkü deniz kenarında yaşıyorlar ve taze balıklar
elde edebilirler. Eğer vazifelerini olumsuz yönde kullanıp tembellik ederler
isehem müşteri hem gelir kaybederler.
BUTİK
Neden bu mesleği seçtiniz?
Mecburiyetten çünkü okumadım, yani
kısacası maddi durumumuz dolayısıyla
okuyamadım. Hep köyde çalıştım, askere gidip geldikten sonra ise olan az
ortaya çıkarmak kolay olmuyor. Aslında
kendine güvenen ve alın teriyle para
kazanmak isteyen her insan bu mesleği
zevkle yapabilir.
Gazete/Tekel Bayii-Bakkal
Neden bu mesleği seçtiniz?
Tesadüfen. O zamanlar yaygındı böyle
bayiler açmak. Etrafımda bu işi yapan
kimse olmadığı için de ilgimi çekmişti.
Bir hevesle atıldım, pişmanlık da duymadım, severek yaptığım bir iş benim
için.
Bu meslek dışında hangi mesleği
yapmak isterdiniz?
Elektrik okumuştum, elektrikçi olmak isterdim. Dersler, konular ilgimi çekmişti,
bölüm oldukça da hoşuma gitmişti. O
zamanlar okumak zordu. Kısa yoldan iş
hayatına atılıp okulumu ve hayalimi yarıda bıraktım.
Özel hayatınızı etkiliyor mu?
Her iş insanın özel hayatını etkiler. İşyerini, sabah erken saatlerde açıp, akşam
da geç saatlerde kapattığımız için insanın ailesiyle ilgilenmeye vakti olmuyor.
Tatil ve izin de pek mümkün olmuyor.
Mesleğinizi gelecek nesillere önerir
misiniz?
Hayır önermem. Çünkü ellerinde fırsat
varken daha iyi bir gelecek hazırlayabilirler kendilerine, bizim işimizin kalıcılığı kesin değil, her an her şey olabilir, o
nedenle garanti bir iş sahibi olmalarını
tavsiye ederim.
SİMİTÇİLİK
Neden bu mesleği seçtiniz?
İstanbul’dan gelmiştim. Kızım, torunlarım vardı, kimse çalışmıyordu. İş
bulmam lazımdı, bulamadığım için bu
mesleği yapmaya başladım. Maddi birikimim de yoktu, eğer olsaydı belki daha
iyi imkânlarda, sağlıklı koşullarda güvenli bir iş yeri açabilir, iyi bir gelir elde
edebilirdim.
Bu işi yapmasaydınız hangi mesleği
seçerdiniz?
Hayalim okumak, okumak, okumaktı,
ama okuyamadık. Ailevi sıkıntılar, gelir
gider sıkıntıları çok oluyordu. 5 kardeş
olunca yeme içme, giyim kuşam derken
elde olan bir anda uçuyordu. Aç kaldığımız günleri, abilerimin okul formalarının
tam olmadan okula gittiklerini hatırlayınca hala içim burkuluyor. Tek hayalim
okuyup hemşire olmaktı.
Memnun musunuz peki mesleğinizden?
Memnun sayılırım aslında. Dediğim gibi
eğer kıyıda birikimim olsaydı hiç bu işe
girişmezdim. Maddi imkânsızlıklar dolayısıyla ailemi geçindirmek için bu mesleği seçtim.
Gençlere öneriyor musunuz?
Gençler yapamazlar. Geçim sıkıntısı
varsa ya da çalışmak isteyene bu meslek zor gelmez. Bu mesleğe atılan kim
olursa olsun, ilk ne kadar zorluk çekse
de sonunda bir meslek edinmiş olur.
Bu mesleğin olumsuz yünleri varmıdır?
Herhalde her meslek gibi bu mesleğin
de olumsuz birçok yönü vardır. Zorluklarla ne kadar mücadele edersen işin o
kadar kolaylaşır. Çünkü insan yaşadıkça ve gördükçe karşısına ne gibi engelin çıkacağını ve çözümünü bilir. Bu
mesleğin olumsuz yönleri; simit açıkta
kalırsa, yani rüzgar alırsa kurur, müşteri
de her zaman haklı olarak taze ve sıcak
simit ister, bu nedenden dolayı simitler
elde kalır ve bir kazanç sağlayamazsın.
Burcu USTABAŞ
Emine ALTINTAŞ
Sayfa 5
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
İNSAN GÖZÜ KAÇ MEGAPİKSEL?
Allah'ın bize bahşettiği sonsuz gücün
farkında değiliz. Bize sunulan sistem
o kadar sorunsuz ve steril işliyor ki
insanoğlu bunun farkında bile değil.
Bu sorunsuz ve inanılmaz organlarımızdan biri de göz… Yeryüzünde
sunulan tüm güzellikleri sorunsuz ve
cam şeklinde gördüğümüz insan gözününkaç piksele sahip olduğunu hiç
düşündünüz mü?
İnsan gözü bütün teknolojilerin ötesinde
Günlük hayatta "vay be, teknoloji ne
kadar ilerledi, gelişti" deriz. Yapılan
teknolojik temelli araştırmalar insan
vücudunun günümüz teknolojisinden
bile ne kadar yıl ileride olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırmalar şu sonucu ve çalışma
mantığını gösterir: Gözümüz, küçük
açılarla, anlık hareket eder ve etrafımızdaki detayları beyne yansıtmak için sürekli kendisini günceller.
Ayrıca beynimiz, çözünürlüğü daha
da arttırmak için her iki gözden gelen sinyalleri toplar. Daha fazla bilgi
toplamak için de haliyle gözümüzü,
gördüğümüz şeyin etrafında hareket
ettiririz. Bu nedenlerden dolayı, göz
ve beyin birlikteliği, retinadaki fotoalıcıların sayıca fazlalığı sayesinde, bir
makinede olandan çok daha yüksek
çözünürlükte veriler elde etmemizi
sağlar. Aşağıda verilen eşdeğer megapiksel değerler, insan gözünün bir
manzarayı ne kadar netlikte gördüğünü açıklayan bilimsel bir detaydır.
Bir örnekle olayı açıklayacak ve insan gözünün piksellerinin rakamını
verecek olursak: Şimdi önünüzde
HEPİMİZ EŞİTİZ
90’a 90 derecelik açıda (gözümüzün
açıları) bir görüntünün olduğunu farz
edelim, aynen pencereden dışarıdaki
bir manzarayı seyredermiş gibi. Bu
durumda piksel sayıları ortalama bir
göz için:
90 derece * 60 arc-dakika/derece *
1/0.3 * 90 * 60 * 1/0.3 = 324,000,000
piksel (324 megapiksel) olur.
Gerçekte her an bu kadar çok çözünürlük elde etmiyoruz, ama gözümüz bir manzarada istediğiniz tüm
detayları görmenize olanak sağlamak için sürekli istediğiniz detayın
etrafında hareket eder. Ama insan
gözü, bu açıdan çok daha fazla bir
açı görür ki bu da 180 dereceye yakındır.Biraz küçük düşünüp 120 derecelik bir açıyla bakabildiğimizi varsayacak olsak bile:
120 * 120 * 60 * 60 / (0.3 * 0.3) = 576
megapiksel verisini elde ederiz.
Zahide Kutluay
TOPLUMSAL SORUN AIDS
Silahlarınız bir örümceğin ağları gibi
Dolanıyor yıkık dökük şehrime
İnsanların gözleri bağlı, insanların dilleri yok
Bir yer altı sığınağı
Nefesin sonlanışını bekleyen masumiyet
Tek ayakkabım kaybolmuş
Üstüm başım parçalanmış
Görebilen annemin gökyüzünden düşen gözyaşları
Konuşabilen babamın çıplak ruhumdaki kanı
Sokaklar soğuk
Sokaklar küçük bedenim için fazla büyük
Ayağım takılıyor, kapaklanıyorum yere
Alnımdan gözlerime düşen kan
Ben bir insan ben titreyen küçük bacaklı
Hücreleri kendi içinde savaşan
Zavallı bir beden
Nefesini gökyüzüne bırakan masumiyet
Kurşun sesleriyle özgürleşiyor
Kar taneleri dans edebiliyorken
Ben neden duruyorum baba?
Sokaklar ruhsuz
Sokaklar hayalet bedenim için fazla kayıp
Bir harabenin kıyısına sığınıyorum
Düşen her bir kum tanesi şehrin gözyaşları
Onlar aslan, onlar güçlü
Ben kahve tüylü bir ceylan
Yüzüme doğrultulan silahın tıkırtısı
Nefesini içinde tutan masumiyet
Kurşun derimden içeriye
Yayılan kanım onların elinde yayılıyor
Söyle anne canım acıyor mu?
Sokaklar kör
Sokaklar sağır, silahın kurşununda eşitiz hepimiz
Eşitiz...
Sanem Olgun
Dünya Sağlık Örgütü tarafından
yapılan araştırmalara göre, aids
vakalarıyla düşük ve orta gelirli ülkelerde, yüzde 97 oranında
karşılaşıldığı tespit edildi
“1998 yılından bu yana 1 Aralık “Dünya AIDS Günü” olarak kabul edilmiştir. AIDS bir
virüs olan HIV virüsü, gerekli
önlemler alınmadığı takdirde
hızla yayılan bir hastalıktır.
AIDS yalnızca sağlık sorunu
değil aynı zamanda toplumsal
bir sorundur.
AIDS’in azaltılması ve hatta
dünya üzerinden kaldırılması
için hükümetlere, sağlık meslek örgütlerine ve sivil toplum
örgütlerine önemli görevler
düşmektedir.
15 yaş altı çocukların bini dünya genelinde aids hastalığına
yakalanırken, 15 yaş üstü yetişkinlerin 6 bininde de bu hastalığın görülmesi bulaşıcılığın
küçük yaşlara kadar ilerlediğini gözler önüne seriyor.
Aids vakalarının yüzde 41'ine
gençlerde, yüzde 51'ine ise
ka¬dınlarda rastlandığı tespit
edilen bilgiler arasında. Yapılan araştır¬malara göre, sosyal bir sorun olan aids, günümüzde 4. ölüm nedeni olarak
biliniyor.
Önceleri cinsel temas ve ikinci sıklıkta damar içi madde
kulla¬nanların ortak paylaştığı
enjektör ile bulaştığı bilinen
aids hastalığı, son yıllarda
özellikle az gelişmiş ülkelerde
sıklıkla görülüyor.
AIDS hastalığının yayılımının
durdurulması ve ölümlerin önlenebilmesi için toplumun her
kesiminin bu konuda gereken
duyarlılığı göstermesi büyük
önem taşımaktadır.
Havanur Subaşı
24Aralık 2015
HER ŞEY SENDE
BAŞLAR VE BİTER
Zaman zaman yorulur insan. Kilometrelerce koşmuşcasına tıkanıp kalır. Nefes almak zorlaşır bazen. Yaşamak ağır gelir. Aklıyla kalbi arasında mekik dokur adeta, içine
girdiği girdaptan çıkabilmek için. Düşünüldüğü kadar zor değildir belki bu histen kurtulmak. Her şey sende bittiği gibi yine sende başlar. At kendini şimdi sokaklara. Seni
üzen ne kadar düşünce varsa, her adımda
saç onları ortalığa. Yeşilin huzuruna, mavinin
özgürlüğüne karış. Derin bir nefes al ağaçların arasında. Sonra uzan yere. Güneşin,
dalların arasından yüzüne değmesine izin
ver. Denizle gökyüzünün buluştuğu bir yerde
avazın çıktığı kadar bağır. Ya da sus! Susmak, bağırmaktan daha çok işe yarar bazen.
İnan bana hangisini yaparsan yap iyi hissettirecektir.
Her geçen gecenin, seni ölüme bir gün
daha yaklaştırdığını aklından çıkarma sakın.
Ölümle yüz yüze gelmeden önce, hayatın
değerli olduğunu hissedebilmelisin. Küçük
mutlulukları yakalamak için, illa büyük acılar
çekmen gerekmez. Ya da büyük acılar çektiğin için, ipin ucunu bırakmak anlamsızdır.
Dedim ya her şey sende başlar ve sende
biter. Yaşadığın her anı güzel, önemli ve
anlamlı kılmak da öyle. Her gün aynı kötü
enerjiyle başlıyorsan güne ve her gece aynı
can sıkıntısıyla koyuyorsan başını yastığa,
bir şeyler yapmanın vakti çoktan geldi demektir. Ve iyi hissetmek için devasa şeyler
yapmanız gerekmez. Küçük şeyler de beklediğinizden büyük değişimler koyabilir ortaya.
İşe sevdiklerinizi aramakla başlayabilirsiniz
mesela. Bunca şeyin ardından basit gelebilir
bu önerim. Ama siz de iyi bilirsiniz ki, hangi
koşullarda olursanız olun hep onlar olacaktır
yanınızda. Ve ben istiyorum ki, henüz şansınız varken, iliklerinize kadar hissedin varlıklarını. Hiç dinlemediğiniz şarkıları keşfe çıkın
sonra, yeni bir kitaba başlayıp sayfalarında
kaybolun. Güzel bir dost edinin kendinize.
Sizi kaybetmekten, kırmaktan korkacak, gözünüzün içine baktığında ruh halinizi anlayabilecek ve hatta bu zamana kadar yapmak
isteyip de ertelemek zorunda kaldığınız ne
varsa, birlikte gerçekleştirebileceğiniz bir
dost.
Demem o ki; hayat çok kısa. Mutlu olmak
ve mutlu edebilmek için birilerini, elinden ne
geliyorsa yap. Yaşam bir sınavsa eğer, asla
vazgeçme, sevmek ve öğrenmekten. Ama
herkesi sevemeyeceğinin de her şeyi bilemeyeceğinin de farkında ol. Tıpkı her şeye
sahip olamayacağın gibi…
Tuğba Horuz
Sayfa 6
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
24Aralık 2015
47 YILLIK HÜZÜNLÜ BİR AŞK
Sinop’ta Âşık Dayı lakabıyla tanınan Cemal Öz (66), 47 yıl önce, sevdiği başkasıyla evlenince kendini türkülerle avutup aşkını kalbine gömerek hiç evlenmedi
‘’Seversin kavuşamazsın, bunun adı
aşk olur.’’ derÂşık Veysel. Sevdiğine kavuşamayanSinoplu Âşık Cemal
Öz,hüzünlü aşk hikâyesini
anlattı bize.
Cemal
Öz,
Sinop’un
Erfelek İlçesine bağlıHamidiye Köyü Günyama Mahallesinde yaşıyor. Geçimini emekli
maaşıyla ve çiftçilikle
sağlıyor. Tanıyanlar ona
“âşık dayı” diyor. Sebebi ne midersiniz?Bundan
tam 47 yıl önce Cemal Öz
birine âşık olur. Ama bu
aşk mutlu sonla bitmez.
Sevdiği kız başka biriyle
evlenip Almanya’ya gidince hayalleri yıkılır. Hal
böyle olunca o günden bu
yana Cemal amca kendini
türkülere vurur.
“Olursa Bir Hayır, Olmazsa Bin Hayır“
Sorularımıza
içtenlikle
cevap verenCemal amcanın sesi, hafiften titremeye başlıyor ve o günleri anlatmaya başlıyor:“19 yaşımdaydım. Köyün ortasında
oturuyordum,dünyanın en güzel kızını
görmüştüm. Ve o günden sonra kalbimde gün geçtikçe büyüyen bir duyguoluştu, bunun adı aşktı. Kısa bir süre sonra
sevdiğim kız başka biriyle evlendi ve
Almanya’ya taşındı. Bunu duyuncadünya başıma yıkıldı.”Konuşmasına devam
eden âşık dayı, o günleri unutmadığını belirterek:“Sevdiğim kızı alamadım,
kendimi o gündenbugüne türkülere
vurdum. Şiirler, sözler yazarak, türküler
söyleyerek içimdeki sevdayı avutmaya
çalıştım. Ondan sonrada vazgeçtim.
Olacak gibi değil artık, olursa bir hayır,
olmazsa bin hayır dedim.”Bu sözleri
söylerken gözleri uzaklara dalıp gidiyor
Cemal amcanın.
“Evlenmedim”
Yeni nesil gençlerin aşktan haberi olmadığını düşünen Öz, konuşmasına şöyle
devam etti; “Kızlar ve erkekler her yerde
içiçeler. Biz o zamanlar köy içinde sadece uzaktanbirbirimizi görürdük ve hiç
konuşamazdık. Şimdi kafelerde, heryerde yan yanalar. Biz sevdiğimizi gördüğümüzde dünyalar bizim olurdu. Şimdi
herkes kaynaşarak evleniyor. Herkesin
kalbinde bir aslan yatar demişler. Daha
unutamadım, başka biriylede evlenemedim ve evlenmeyi de hiç düşünmedim. Türküler söylediğimde hep aklıma
gelir. Aşkın yaşanması lazım, bilen bilir;
Aslılar, Keremler aşk zordur. Aşk zor
olmasa adı aşk olmazdı. Şuan haber
almıyorum, Almanya’da, çocukları var.
Ben hayatımda ilk ve son kez sevdim.
O da bize yâr olmadı, kısmet değilmiş.
Aşkımı içime gömdüm.” diyerek konuşmasına şu dörtlüklerle son verdi.
Niye çattın kaşlarını
Bilmiyor yâr suçlarını
Ben ölürsem saçlarını
Yolma gayrı yolma leyli leyim
Yanarım yârin aşkına
Meyletmem dünya malına
Ben ölürsem mezarıma gelme gayrı
Gelme leyli leylim
Fırat Özdemir
Cihan Zaimoğlu
Mehmet Akif’in Torunu Soğuk Hava Kapıda
Argon, Dedesini Anlattı
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’ un 79’uncu ölüm yıldönümü nedeniyle, Gerze Meslek Yüksekokulu
tarafından hazırlanan anma programına, torunu Selma Argon konuşmacı olarak katıldı.
Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonunda yapılan anma programına
Sinop Üniversitesi Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Murat Sezgin, Yüksekokul
Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, Kurum ve STK Temsilcilerinin
yanı sıra çok sayıda öğrenci katıldı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan program daha sonra İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’ un hayatın-
dan kesitlerin ve şiirlerinin yer aldığı
belgesel filminin gösterimi ile devam
etti.
Yayınlanan sinevizyon filminin ardından sahneye gelen Mehmet Akif Ersoy’
un torunu Selma Argon, dedesi hakkında bilinmeyenleri katılımcılarla paylaşarak, Mehmet Akif Ersoy’un sadece
kendisinin değil, bütün çocukların dedesi olduğunu ve milli şairin her yerde
aynı sevgi ile karşılandığını ifade ederek Gerzelilere ilgileri için teşekkür etti.
Hami Uysal
Havanın giderek soğuk yüzünü gösterdiği kış aylarında, kış hastalıklarına
yakalanmamak için önlemler almalı, beslenmeye son derece dikkat edilmeli
ve bir takım fiziksel aktiviteler ile de kış hastalıklarına yakalanma riski en
aza indirilmeli. Kışın sıkça yakalanmış olduğumuz hastalıklar, hem bedensel hem de zihinsel olarak çökmemize sebep oluyor ve günlük aktivitelerimizi kötü etkiliyor. Peki, kış hastalıkları neler?
Kışın daha çok mikrobik hastalıklarla gerekiyor. Özelliklehenüz bağışıkkarşılaşıyoruz. Kış hastalıkları arasında lık sistemi oluşmamış bebeklerin kış
nezle ve grip, pek çok insanın sağlığını hastalıklarından korunması önemli.
olumsuz etkiliyor. Nezle ve gribin yanı Okula giden çocuklarda kış hastalıklasıra, kış hastalıkları arasında soğuk al- rı ile boğuşmak zorunda kalıyor. Okul
gınlığı, farenjit, zatürre gibi hastalıklar- çağındaki çocuklar, toplu ortamlarda
da yer alıyor. Kışın güneşten daha az vakit geçirdikleri için bulaşıcı olan kış
yararlandığımız ve kapalı mekânlarda hastalıkları okullarda salgınlara neden
uzun saatlerimizi geçirdiğimiz için te- oluyor. Larenjit, farenjit, nezle, sinüzit,
miz havanın faydalarından da mahrum bronşit gibi hastalıklar, tedavi edilmedikalıyoruz.
ği zaman daha ciddi sağlık sorunlarının
Kışın sık görülen hastalıklar ile yaşam ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor.
kalitemiz düşüyor.Kışın en çok görülen hastalıklardan korunmak için ağır
Burcu USTABAŞ
ve sağlıksız besinlerden uzak durmak
Sayfa 7
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
24Aralık 2015
Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Kitapları
Gerze’de “Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Kitapları Yayıncılığı” hakkında Emekli Edebiyat
Öğretmeni İbrahim Ünsal Uçar¨ ile güzel bir söyleşi gerçekleştirdik
Kendinizi tanıtır mısınız?
Çocuk ve gençlik yazarı, ama ondan
önce edebiyat öğretmeniyim. Kitaplarımın üzerinde müstear isim olarak ilk
iki ismimi kullanıyorum. İbrahim Ünsal
imzasıyla kitaplarımı yazıyorum. 1955
Tokat doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkçe Bölümünden mezun oldum. Yaklaşık 28 yıl
öğretmenlik yaptım. Ondan sonra 8 yıl
önce emekliye ayrıldım. O gün bugündür, çocuklarımız ve gençlerimiz için kitap yazıyorum. Yetişkinler için öykü ve
şiir kitabım var.
Çocuklar ve gençler için yazmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz? Şu ana kadar kaç kitabınız yayınlandı?
Emekli olmadan önce bugün çalıştığım
yayınevinden değerler eğitimi ekseninde kitap yazma konusunda bir teklif aldım. Bununla beraber yine çocuklar için
bir kitap istendi. İlk kitaplarımı çocuklar
için yazdığım hikaye kitabı ile değerler
eğitimi ekseninde yazdığım üç hikaye
kitabı oldu. Onlar bugün hala yayında.
Sonra yazmaya ara verdim ama emekli
olduktan 1 yıl sonra okul öğrencilerimi
özlemeye başladım. Öğrencilerle tekrar
nasıl iletişim kurabilirim diye düşünmeye başladım ve o arada da herhalde
şansım biraz da yaver gitti. Yayınevinden bir proje teklifi aldım ve böylece 10
kitaplık bir projeyle yoğun bir şekilde yazım çalışmalarına girdim.
10 Kitaplık proje “Bizim Kahramanlarımız”
Bu 10 kitaplık projenizden biraz
bahseder misiniz?
10
kitaplık
proje
‘’Bizim
Kahramanlarımız’’adı altında tarihimizde ün yapmış, tarihimize adını altın
harflerle yazdırmış yüzlerce kahraman
arasından seçtiğimiz 10 kahramanımı-
zın biyografik romanı.
Bu kitaplar tutunca, tarihi proje de devam ettik ve bu kez ikinci bir proje olarak I. Dünya Savaşında yakın tarihimizde geçen ‘’Efeleri’’ yine çocuklarımız ve
gençlerimiz için roman türünde kaleme
aldık. Bu arada söyleyişe geçtiğim okullarda öğrencilerin arzusu üzerine komik
öyküler yazdım. Yine dramatik bir roman yazdım proje dışında ve benim için
asıl alan şiir. Son yayınlanan kitabım
şiirlerimi içeriyor. Yazın çalışmalarımız
böylece devam ediyor.
Türkiye’de çocuk ve gençlik kitapları yayıncılığının genel durumu hakkında bilgi verir misiniz?
Bundan 10 yıl öncesine kadar çok büyük bir sıkıntı vardı bu konuda. Çocuklar ve gençler için çok fazla yazılmıyordu. Ben, 60’lı yılların sonundan ve 70’li
yılların başından bahsedeyim.
60’lı yılların ikinci yarısında ben ortaokuldaydım. Okumayı da çok seviyordum.
Fakat okuyacak kitap yoktu ve çocuklar
için çocukların ilgisini çekecek, okuma
sevgisini aşılayacak, onları cezbedecek
kitaplar yazılmıyordu ve bizim dönemimizdeki çocuklar Amerikan kültürünü
dünyadaki bütün ülkelere yayan Tommix, Texas gibi çizgi romanlarla büyüdük. Ben sanıyorum orta iki veya üçüncü sınıftayken ‘’Kemal Tuğcu’’ çocuklar
için kitaplar yazmaya başladı ve resmen
bu alana dair büyük bir çığır açmış oldu.
Mesela, ben yeni kitapların çıkmasını
dört gözle okumak için bekliyordum.
Fakat ondan sonra çocuk ve gençlik kitapları yayıncılığında yine bir durgunluk
yaşandı.
Ama 10 senedir bu konu tarafından yazım çalışmaları sürdürülüyor.
Hele hele şu son yıllarda çok sayıda
yazar çok değişik türlerde çocuklar ve
gençler için kitaplar yazıyor.
‘’Ben, aslında emekli olmadan
önce de yazdım’’
Yazım çalışmalarınızı nasıl bir plan ve
program dahilinde yürütüyorsunuz?
Şimdi ben, 3 yıl öncesinde bir projeye
başladığım andan itibaren günde 16-17
saat zamanımı yazmaya ve okumaya
ayırıyorum. Benim romanlarım tarihi
araştırmalar gerektirdiği için zamanımın
büyük bir bölümünü İstanbul’daki büyük
kütüphanelerde geçiriyorum. Araştırmalarımı genellikle orada yapıyorum.
Bütün araştırmalarımı tamamladıktan
sonra bilgileri toparlayıp, yazmaya başlıyorum ve bu takdir ederseniz ki çok
büyük zaman gerektiriyor. Ben son 3
yıldır uykuya en fazla 5-6 saat zaman
ayırıyorum. Sabah çok erken kalkıyorum ve gece geç saatlere kadar aralıksız çalışıyorum. Zaten böyle olmazsa
çalışamazdım. Ben aslında emekli olmadan önce de yazdım ama çok uzun
sürede yazdım. Çünkü çok uzun zaman gerektiriyor. Yani o zamanı ancak
emekli olduktan sonra buldum ve 3 yıl
gibi kısa bir zamana çok sayıda kitap
sığdırabildim.
Bu kadar yoğun çalışma programı arasında ‘Gerze’ gibi küçük bir ilçede kitabevi açmak
ve günlük mesainizin belli bir
bölümünü bu işe ayırmak biraz
şaşırtıcı değil mi? Bunca işinizin
arasında neden böyle bir şeye
gerek duydunuz?
Ben inanıyorum ki edebiyat öğretmenlerinin hepsinin hayalinde emekli olduktan sonra zaten bir kitabevi açmak vardır. Zaten benim de vardı. Öncelikle bir
heves meselesiydi. 4 ay önce başladım
bu işe.
Yazları 10 günlüğüne Gerze’ye tatile
gelirdik. Kitap almak istedim. Baktım
kitapçı yok. Sinop’a gittim. Sinop’ta da
yok. Şaşırdım, kaldım. Dedim ki; bir gün
durumum el verirse ben, Sinop’a veya
buraya bir kitabevi açacağım. Bu senede tesadüf oldu. Buradaki dükkanlardan biri boşalmak üzereymiş. Benimde
zaten Gerze’ye yerleşme fikrim vardı.
Genelde çocuklar ve gençler için kendi
kitaplarımı ve yayınevimizin diğer kitaplarını çocuklara sunuyorum ve çocuklarında gerçekten kitaplara olan ilgisini
görüyorum. Bu anlamda onlara ben sadece kitap satmıyorum, aynı zamanda
kitap danışmanlığı yapıyorum.
Bu soru biraz tuhaf kaçacak
ama yazın çalışmaları ve kitabevimeşguliyetiniz dışında başka
etkinliklere zaman bulabiliyor
musunuz?
Şu anda zaman ayırdığım etkinlikler
yine asıl alanımla ilgili. Yani hikayelerimle, romanlarımla, şiirlerimle ilgili.
Açıkçası mesela tiyatroyu çok sevdiğim halde gidemiyorum. Zaman ayıramıyorum. Ama benim için en büyük
eğlencede mutlulukta ve keyifte. Ayrıca
öğrencilerle edebiyat üzerine söyleşiler yapıyoruz. Ve bu yazım çalışmaları
dışında sanıyorum tek etkinliğimde o.
Birazda vakit bulabilirsem kara düzen
org çalmayı öğrendim, yani az da olsa
müziğe zaman ayırıyorum.
Türkiye’de insanların okumadığı bir gerçek. Bu konuda hedef kitlemiz olan çocukların ve
gençlerin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkemizde
kitap okuma oranının artması
konusunda neler yapılabilir? Bu
konuda ümitli misiniz?
Benim kitaplarım ortaokul ve lise gençliğine hitap ediyor. Liselerden pek memnun değilim. Gerçi onlara hak vermiyor
da değilim. Çünkü liseye gelen bir öğrenci artık zihninde tamamıyla üniversiteyi kurguluyor. Öncelikle sözel bölümdeki öğrenciler zaten çok sayıda
kitap okumak zorunda kalıyorlar ve çok
yoğun bir çalışma temposu içerisine giriyorlar. Bir anlamda onlara hak veriyorum ama ben ortaokul öğrencilerinden
çok ümitliyim. Geçen sene İstanbul’da
üç kez fuar açıldı. Biri kasımın ilk haftasında biri de nisan ayının başlarında.
İki fuarı 1,5 milyon okur ziyaret etti ve
benim tahminime göre onların yarısı ortaokul öğrencisiydi ve söyleşiye gittiğim
okullarda da ortaokul gençliğinin ilgisinin gerçekten çok büyük oranda olduğuna şahit oluyorum. Bu da beni ileriye
dönük olarak ümitlendiriyor. Gerçekten
yeni yetişen hem ilkokul öğrencileri,
hem ortaokul öğrencileri kendinden önceki kuşaklara göre daha çok okuyorlar.
Yetişkinlere sunulan kitaplar da renkli
ve değişik olursa, doyurucu olursa, ülkemizde de belki 15-20 yıl sonra da olsa
batı standartlarına ulaşacağımıza inanıyorum. Bu konuda ümitliyim.
Mehmet BAŞ
Sayfa 8
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
24Aralık 2015
FUTBOL AFYONDUR
Oysa bizler futbolu küçük yaşlarda tanıyıp sevmiştik. Doğduğumuzda kulağımıza fısıldanan ismimiz gibi, tutacağımız takımı seçme hakkı da bizlere sorulmamıştı. Ancak baba
yadigarı olan bu tutkuyu, karşı cins ilişkilerimizden daha istikrarlı yürütebilmiştik...
Futbol, kalabalık ve fanatik kitleleri peşinde sürükleyen kalıtsal bir sektör.
Rutin geleneklerin yoğun bir şekilde
yaşandığı bu kültürü eskimez kılan en
büyük etkense şüphesiz oluşturduğu rekabet ortamı. Lig mücadeleleri, kupa ve
şampiyonluk sevinçleri, Avrupa ve dünya kupası maçları gündemi rahatlıkla
değiştirecek derecede önemli bir kitleyi
etkisi altına alabiliyorken, çoğu insan
içinde hayatın ayrılmaz bir parçasını
oluşturuyor. Ancak ne yazık ki ülkemiz
dahil diğer dünya ülkelerinde de büyük
bir karşılık bulan bu sektör, şimdilerde
fanatizm, şike ve tribün terörü ile anılıyor.
Futbolda Asıl Pay Kimin?
Futbol, birbirini tanımayan iki insanın
ruhsal birlikteliğini sağlayan sosyal bir
kazanım olduğu kadar, ağır yıkımların
ve can kayıplarının da yaşandığı acımasız bir hâkimiyet etkisine sahip. Kitlelerin, masumane heyecanlarının ve
renkli görüntülerinin terimsel anlamda
dışa vurduğu bu sektörün, içsel akışındaki korkunç erozyondan ise ne yazık
ki çoğumuz habersiziz. Futbol fanatizminin belirleyici etkisi, bireysel olduğu
kadar uluslararası çatışma ve sermaye
mücadelelerinden oluşuyor. Bir koyup
on alma çabası kitlelere hakim olurken,
asıl payın kimler tarafından kazanıldığıysa pek önemsenmiyor.
En son yaşanılan şike iddiaları ile birlikte kamuoyuna yansıyan ve güven zedeleyen bu durum, daha sonra kısır siyasi
çekişmelere malzeme edildi. Yürütülen
algı operasyonlarıyla taraftar kitlelerinin dikkati rant döngüsünden çekilerek,
duygusal rekabetlere yönlendirildi ve bu
plan büyük ölçüde başarılı oldu. Düşünsenize, haftalıklarıyla veya asgari ücret
olan maaşının büyük bir kısmıyla tuttuğu takımın biletini satın alan bir sporseverin hassasiyeti üzerine inşa edilen
milyar dolarlık haksız kazançlar...
Ekonomiyi sarsan döngü
Futbol, dünyayı etkisi altına alan rant
ekonomisinin büyük bir kısmını oluşturuyor desek abartmış olmayız. Öyle ki;
dünyada futbol sektöründe dönen para
ortalama 500 milyar dolar iken, bu gelirin yalnızca 5/1'i ile dünyadaki tüm
yoksulluğun önüne geçilebilir.Evet
yanlış okumadınız! Dünya futbol sektöründe dönen 500 milyar dolar paranın,
yalnızca 100 milyar doları adil bir şekilde paylaştırıldığında, dünyada bir tek
çocuk bile açlıktan ölmez!
Yıldız bir futbolcunun bonservis bedelinin, gelişmemiş bir ülkenin dış borcuna
denk düşüyor olması da, masumane bir
bağ kurduğumuz futbolun ne büyük bir
para döngüsüne etki ediyor olduğunu
kolaylıkla açıklıyor. Futbolun kitleselleşen etkisiyle sürümden kazananlar,
içecek temiz su bulamadığı için 6 saniye süre ile hayatını kaybeden çocuğun
istatistik verilerini umursamıyor. Dostluk
veya sevgi olarak atfedilen bu maddesel rekabet, ne yazık ki yıllardan beri
spor sevdalılarının kimyasıyla oynuyor.
İstikrarlı Bir Sevda...
Oysa bizler futbolu küçük yaşlarda tanıyıp sevmiştik. Doğduğumuzda kulağımıza fısıldanan ismimiz gibi tutacağımız
takımı seçme hakkı da bizlere sorulmamıştı. Ancak baba yadigarı olan bu
tutkuyu, karşı cins ilişkilerimizden daha
istikrarlı yürütebilmiştik.
Ancak farkında olmasak da bu tutku bireysel değil sosyolojik bir bağlılıktı. Futbolla birlikte insanlar rekabet, galibiyet
güdüsü, sahiplenmek gibi kavramların
etkisi altında kalıyor.
Konuyla alakalı futbol-toplum ilişkisine
değinen Sosyolog Enes Kucum, futbol
sektörünün son zamanlarda uğradığı
sarsıntılı süreçlere değindi. Kucum, futbolun statüko yönünün yanı sıra, rekabetle prim elde ettiğini ve yaşanan süreçlerin spor severler nezdinde büyük
ölçüde güven kaybı sonucunu doğurduğunu belirtiyor. Ayrıca Kucum, futbolun
diğer spor dallarına oranla daha popüler
bir ağırlığa sahip olduğunu ve özellikle
gençlerin futbolda; sportif özelliklerden
çok, sunduğu günü birlik kazanç ve rekabet havası ile tatmin olduğunu dile
getirerek şunları söyledi: “ Yaşanan şike
iddiaları ve karşılaşılan olumsuzluklar
belirli bir kitleyi rahatsız etmiş olsa da
fanatizmin etkisinde kalan daha güçlü bir kitleyi de kenetlemek gibi bir etki
oluşturdu. Tribün terörü olarak nitelendirilen bu vaka, artık önü alınmaz derecelere ulaştı. Ancak bu kısır kavganın
kazananı elbette sporseverler değil."
Ömer ÇAKICI
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
Genel Yayın Yönetmeni
Öğr. Gör. Funda İnce
Yazı İşleri
Berna Özyurt
Cihan Zaimoğlu
Fatma Güçlü
Sanem Olgun
Tasarım
İletişim
Ömer Çakıcı
Müge Karaman
[email protected]

Benzer belgeler

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu Kedilere karşı sevgisini anlatmaya başlarken gözleri dolan Makbule Teyze“1962 yılında evlenerek İstanbul’a yerleştim. Kedilere karşı küçük yaştan itibaren büyük bir sevgim vardı. Bu sevgi İstanbul’...

Detaylı