Ekim

Transkript

Ekim
01
moda
dekorasyon
10
14
seyahat
teknoloji
Ekim 2013
04
bakım
18
müzeler ve ören yerlerimiz
23
Moda
MODERNLEŞEN TÜRKİYE’NİN İLK TEMSİLCİLERİ ONLARDI:
CUMHURİYET KADINLARI
Tarihin tozlu sayfalarından, zerafetleri ve şıklıkları ile bugüne hala ışık tutuyorlar...
Ulu Önder Atatürk, Cumhuriyet’in ilanının ardından, toplumun batılı devletlerle aynı çağdaş
uygarlık seviyesine gelebilmesi için sadece yönetimin değil, halkın belirli alışkanlıklarının
da değişmesi gerektiğinin bilincindeydi. 1925 yılında çıkarılan “Kılık Kıyafette Değişiklikler
ve Şapka Kanunu” bu durumun en önemli simgelerinden biriydi. Amaç toplumdaki kıyafet
kargaşasına son vermek ve modern toplum kimliğini oluşturmaktı. Yalnız bu kanun
erkekler için geçerliydi. Kadınların kıyafetlerine hiçbir şekilde müdahale edilmedi. Buna
rağmen değişen Türkiye’ye ayak uyduran kadınlarımız, batılı devletlere uzanan gözleri ile
kılık kıyafetlerinde hızlı bir değişim sürecinin içine girdiler.
Ve Cumhuriyet Kadını Modası
Ne şimdiki gibi vitrinler ne de onlarca seçenek sunan mağazalar. 1920’li yıllarda
kadınların pek çoğu kıyafetlerini terzilere diktiriyorlardı. O zamanlar terzilik oldukça
önem arz eden bir işti. Türk kadının giyim konusunda daha modern bir çizgiye ulaşması,
çalışma yaşamında varlık göstermesiyle başladı. Tam da bu dönemde Londra ve Paris
moda akımları etkilerini yavaş yavaş ülkemizde de hissettirmeye başlamıştır. Etek
boyları kısalmış, etekler pli ile tanışmış, hatta yavaş yavaş pantolon bile sahneye çıkmaya
başlamıştı. Saç boyları da yine batının etkisi ile kısalmıştı. Cloche şapka ise hanımların
vazgeçilmezleri arasında yerini almıştı.
Atatürk nasıl ki, kendi kıyafet seçimleri ile topluma örnek olmuşsa,
onun çevresinde olan ve halkın saygı duyduğu kadınlar da, bu dönemde
giyimleri ile modern Türk kadınının simgesi haline gelmişlerdir. Bu kadınlar
arasında Latife Hanım, Afet İnan, Sabiha Gökçen başlıca isimlerdir. Çarşafı
bir kenara bırakıp modern bir kimliğe bürünen Türk kadınları, o dönemde
vücut kıvrımlarını saklamayı tercih ediyorlardı. Öne çıkan renkler beyaz,
nefti, yeşil, mavi, kavuniçi, kayısı rengi ve laciverttir. Organzeler, tüller,
eteklerde işlemeler, deve kuşu tüyler ise öne çıkan tercihlerdir. Çoraplar
ipek, ayakkabıların üzerinde de kumaş kaplama vardır.
1930’lara kadar olan moda anlayışının olmazsa olmazlarıysa omuza atılan
tilki kürkü, kadife siyah bir şapka, beyaz eldivenlerdir. Müzik her dönem
moda ile kol kola yürüdüğü gibi Cumhuriyet Dönemi’nde de bu etkiyi
yansıtmış, dönemin sevilen türü Çarliston, kendine has bir giyim tarzını da
beraberinde getirmiştir. Bu dansı rahatça icra edebilmek için bol kesim bir
üst ve kalçaya oturan ama dar olmayan etekler tercih edilmiştir. Kalçada
kemer veya fiyonk kullanımı da oldukça yaygındır. Bu kıyafeti tamamlayan
en önemli aksesuar ise inci kolyeler veya taşlı broşlardır.
Cumhuriyet kadınının yeni kimliği ile arz-ı endam eylediği yer ise
Cumhuriyet baloları olmuştur. Bu balolara günler öncesinden özenle
diktirtilen kıyafetler ile katılan kadınlar, Türk kadınının zarafetinin ve
çağdaş görünümünün simgesi haline gelmişlerdir.
Bakım
YOGA İLE YENİ
BİR YAŞAM
Bedeniniz esnerken, ruhunuz dinlensin
Sanskritçe’de yoga “bir araya gelme”, “kontrol etme”, “birlik olma” anlamlarına
gelmektedir. Yoga, kökeni Uzakdoğu’ya dayanan metafiziksel inanışlardan biridir.
Yoga felsefesindeki temel amaç; kişinin beden ve ruh bütünlüğünü sağlamasıdır.
Yoganın ne zaman uygulanmaya başladığı kesin olarak bilinmemektedir. Yoga,
insanların fiziksel olarak mükemmelliğe ulaşıp ruhsal huzura ermelerine aracılık
etmektedir. Son derece disiplinli olan yoga sistemi sayesinde hayatın bize sunduğu
zıtlıklar (iyi-kötü, sevgi-nefret) kontrol altına alınabilmekte ve insan hem kendisi
hem de çevresi ile uyumlu bir varlık olabilmektedir.
Temel felsefesi aynı olsa da yoga uygulamalarında zaman içinde farklı akımlar
ortaya çıkmıştır. Bu akımlardan en yayın olanı Hatha Yoga’dır. Hatha Yoga, beden
çalışmalarına ağırlık verir. Asana olarak adlandırılan yoga duruşları ve pranayama
olarak adlandırılan nefes teknikleri gibi çalışmalarla beden ve zihnin ortak hareket
etmesi sağlanarak meditasyona hazırlık yapılır. Bedeni üzerine yoğunlaşmak ya
da meditasyon ağırlıklı bir çalışma yapmak isteyenler tercihlerine göre bu farklı
disiplinlerden yararlanmaktadırlar.
Yoganın çeşitlerine geçmeden önce temel duruşlardan bahsetmek faydalı
olacaktır.
Temel duruşlar
Oturma pozisyonu (sukhasana): Temel meditasyon oturuşlarından
biridir sukhasana. Bağdaş kurarak, eller dizlerin üzerine konulur ve nefes
alış-verişe odaklanılır. Amaç doğru nefes almayı sağlamak ve bedenimizi
tanımaktır.
Köpek ve kedi pozisyon: Eller ve dizler yerde olacak şekilde sırt, içe
ve dışa doğru yavaşça esnetilir. Bu hareketin en büyük faydası omurilik
üzerindeki baskıyı hafifletmek ve esnetmektir.
Dağ duruşu (tadasana): Denge yoganın en önemli unsurlarındandır.
Ayaklar kapalı şekilde yapılan esneme hareketlerinin temeli dağ duruşudur.
Öne uzanma ve esneme (uttanasana): Adı üzerinde uzanma
ve esneme hareketleridir. Bacaklar, sırt, boyun ve kalp bu hareketler ile
rahatlar ve esneklik kazanır.
Üçgen duruşu (trikonasana): Sırtı esnetmeye ve gövdenin açılmasına
yarar.
Savaşçı duruşu (virabhadrasana): Bacak ve kol kaslarını güçlendiren
bir duruştur.
Kobra duruşu (bhujangasana): En büyük etkisini sırt bölgesinde
gösterir. Sırtın esnetilmesini sağlar, göğüs kafesini açar.
Ceset pozisyonu (savasana): Meditasyona en yakın duruşlardan
biridir. Zihni dinlendirir, stresi azaltır.
Temel Türler
Ananda Yoga Yoga felsefesine ağırlık vermesi, Ananda Yoga’yı diğer yoga
çeşitlerden ayıran yanıdır. Yoga duruşları, nefes teknikleri ve meditasyona ek olarak
enerji yükseltme çalışmaları yapılır. Amaç, zihnin etkin olarak yoga duruşuna odaklı
kalmasını sağlamaktır.
Ashtanga Yoga Nefese odaklanan , her yoga duruşu için bir nefes tekniği
geliştirmiş olan bir disiplindir. Bedenin sıcaklığı yükseltilerek, terleme yoluyla tüm
toksinlerden arınma hedeflenir.
Bikram Yoga Adını, kurucusu Bikram Choudhury’den alan Bikram Yoga, sıcaklığı
40 derece olan bir odada, 26 yoga duruşundan oluşan serilerin uygulandığı bir
yoga çeşididir. Amaç, kasların, eklemlerin ve bağların zarar görmeden ısınması ve
esnemesini sağlamaktır.
Integral Yoga Integral Yoga, farklı yoga çeşitlerinin bir sentezidir. Bedenin sağlıklı
ve güçlü, duyuların kontrol altında olduğu, zihnin disiplin altına alındığı, kalbin sevgiyle
dolduğu, saf bir ego ve barış içinde yaşayan bireyler oluşturmak Integral Yoga’nın
amacıdır.
Iyengar Yoga Yogaya yeni başlayacaklar için hareketler arasındaki geçişin son derece
yavaş olması ve bedeni fazla zorlamadığı için Iyengar Yoga oldukça iyi bir seçim olacaktır.
Yastık, battaniye, sandalye gibi destekler kullanılır. Iyengar Yoga, dayanıklılığı, esnekliği, gücü,
dengeyi ve odaklanmayı geliştirmeye yardımcıdır.
Japa Yoga (Mantra Yoga) Eğer meditasyona ilgi duyuyor ama nereden ve nasıl
başlayacağınızı bilmiyorsanız, tavsiyemiz Japa Yoga olacaktır. Sürekli tekrarlanan bir kelime
ya da hece ile (mantra), zihnin odaklanmasını sağlamak ve dış dünyadan soyutlanabilmek Japa
Yoga’nın öncelikli amacıdır.
Kripalu Yoga Kripalu Yoga’da, duruşlar son derece yumuşak ve nazikçe uygulanır. İçsel
gelişimin ön planda olduğu Kripalu Yoga’nın amacı beden, zihin ve ruh birliğinin sağlanmasıdır.
Kundalini Yoga Yoganın en bilinen ve yaygın olarak uygulanan çeşitlerinden biridir. Kundalini
Yoga, kuyruk sokumunda bulunduğu söylenen enerjinin uyandırılması ve belirli seviyelerde
yükseltilmesi üzerine tekniklere sahip bir sistemdir. Bunun için öncelikle çakraları öğrenmek
gereklidir. Çalışmalar, yoga duruşları, nefes teknikleri, mantra ve meditasyon içerir.
Power Yoga Yoga merakının batıya nüksetmesi sonucunda ortaya çıkan bir yoga türüdür. Ve
batının etkisi bu yoga türünde de kendini göstermiş, duruşlar arasındaki bekleme süresi Power
Yoga ile neredeyse ortadan kalkmıştır. Oldukça zorlayıcı bir yoga türüdir. Bu nedenle yogaya yeni
başlayanlara önerilmemektedir. Çalışma öncesinde bedenin ısıtılması şarttır.
Satyananda Yoga Kadim yoga geleneği üzerine kurulan sistem günümüz yaşamına
uyarlanmıştır. Yogayı duruşların dışında, bir hayat felsefesi olarak yaşama yaymayı hedefler.
Sivananda Yoga Ağırlıklı olarak nefes tekniklerinin uygulandığı bir sistemdir. Çalışma,
bedenin esneklik ve gücünün artırılmasını sağlayan 12 temel yoga duruşu, nefes teknikleri
ve meditasyon içerir. Bu yoganın en ilginç tarafı uygulayanların kesinlikle vejetaryen olmak
zorunda olmasıdır.
Viniyoga Öğretmen eşliğinde yapılan bu uygulamada öğrencilerin kapasitelerine, hangi
hareketlerde zorlanıp zorlanmadıklarına dikkat edilir. Duruşlar arasında bekleme yapılmaz.
Yin Yoga Uzun süre oturularak yapılan meditasyon için bedenin zinde ve sağlıklı olması
gerekmektedir. İşte Yin Yoga da bunu sağlama amacındadır. Ağırlıklı olarak, bağ dokuları,
kuyruk sokumu, pelvis bölgesi ve kalçalara odaklı çalışmaları bulunur. Eklem ve bağ
dokularının verimli çalışmasına katkıda bulunur. Çalışmalar duruş, meditasyon ve nefes
uygulamaları içerir.
Nidra Yoga Nidra, bilinçli derin uyku halidir. Shavasana duruşundayken derin gevşeme
sonucu bilinç açıkken aynı zamanda derin bir uyku halinde olunur. Bir Yoga Nidra dersi
yaklaşık 40 dakika sürer. Shavasana duruşuna girmeden önce çeşitli nefes uygulamaları ve
gevşetici duruşlar uygulanır.
Dekorasyon
İDEAL BALIK
SOFRALARI
Sofraların vazgeçilmezi balık
için olmazsa olmaz sunum kuralları
Her mevsime uygun bir çeşidi vardır balığın.. Yaz aylarında açık havada güzel bir balık
restoranında dostlarla buluşmak gibisi yoktur. Havalar serinlemeye başladığındaysa artık
dost meclisleri restoranlardan ziyade evlerde kurulmaya başlar. Bir sofrada buluşmak
iyidir, hoştur ama ev sahibi için de biraz zordur. Özellikle çalışanlar için iş yaşamının yoğun
temposundan çıkıp eve gelmek ve kısa sürede misafirlerimiz için bir sofra hazırlamak efor
ister. Bu nedenle balık; hem çabuk pişmesi hem de zahmetsiz olması nedeniyle sıkça tercih
edilen seçeneklerdendir. Mevzu balık olunca da, sofra düzeni ve sunumu ayrı bir özen
gerektirir. Peki balık sofraları için ne tip dokunuşlar yapmak gerekir?
Balığımızı fırına verip, sofra hazırlıklarına başladığımız anda ilk sorumuz “masa örtüsü”
olacaktır. Balık sofralarının değişmez masa örtüsü rengi beyazdır. Eğer sofra takımınız
beyazsa, mavi tonlarda bir masa örtüsü de denizin rengini çağrıştırdığı için uygun bir
seçim olacaktır. Masa örtüsünü tamamlayacak tonlarda peçete kullanmaya da dikkat edin.
Örtünüzün bir ton koyusu masanızda hoş bir kontrast için tercih edilebilir. Balık sofrasının
vazgeçilmezi kesinlikle salatadır. Bu nedenle geniş bir salata kasesinde
sunacağınız salatanız için her tabağın yanına mutlaka bir salata kasesi
yerleştirmeli ve konuklarınıza bu şekilde servis etmelisiniz. Balıkların
pek çok çeşidi de sıcak servis edilir. Sıcaklık balık için son derece
önemlidir. Bu nedenle balığınızı mutlaka ısıtılmış tabaklarda servis
etmeniz gerekir. Eğer balığı bütün olarak sofraya getireceksiniz, üstüne
limon dilimleri koymayı ihmal etmemelisiniz. Bu hem sunumu hem de
balığın tadını güzelleştirecektir.
Balık bıçağını unutmayın
Her balık, her tabakta sunulmaz. Balık çorbası, düz yemek tabağının üzerine
yerleştirilmiş bir çorba tabağında sunulurken, servis olarak balık çatalı,
kaşığı ve bıçağı da bulunmalıdır. Kesinlikle unutmamanız gereken bir diğer
konu da tabağın sol yanına kılçıklar için konacak ayrı tabaktır.
Bilindiği üzere balık için mala şeklinde özel olarak dizayn edilmiş bıçaklar
vardır. Bu nedenle günlük bıçak yerine, misafir sayınız kadar balık bıçağını
sofrada tabağın yanına koymalısınız. Balık çatalı ve bıçağı, ayrı bir tabak
içine yerleştirilmiş peçete üzerinde, sağdan takdim edilirse, daha doğru
olur. Aynı zamanda çatalla yenmesini kolaylaştırmak için sofraya dent adı
verilen küçük metal çubuklar da koyabilirsiniz.
Eğer balığınızı fırında yapmak yerine kızartmayı tercih ettiyseniz, dantel
şeklinde peçete yerleştirdiğiniz (bir makas yardımı ile peçetelerinizi
kesebilirsiniz), kayık şeklindeki servis tabaklarına balıklarınızı yayarak servis
edebilirsiniz.
Masanızda, salatanın yanı sıra hem renk katması hem de lezzeti
bütünlemesi için haşlanmış patates, havuç gibi sebzelere yer verebilirsiniz.
Mevsimlere göre hangi balık tüketilmeli:
Ocak: Hamsi, kalkan, torik, alabalık, kefal, yayın balığı.
Şubat: Gümüş, hamsi, izmarit, kalkan, mersin, torik, kefal, kaya balığı, levrek.
Mart: Gümüş, izmarit, kalkan, mersin, mezgit, kaya balığı, kefal, levrek, yayın.
Nisan: Gümüş, izmarit, kalkan, mersin, morina, levrek, kefal, kaya.
Mayıs: Gümüş, izmarit, mercan, mezgit, levrek, mersin, kaya balığı, kefal.
Haziran: Akya, kaya balığı, mersin, mercan, orkinos, orfoz, sardalya, sarıağız.
Temmuz: Çinekop, kaya balığı, orkinos, sarıkanat, sinarit, sarıağız, trança.
Ağustos: Çinekop, akya, kaya balığı, orkinos, sarıkanat, sarıağız, trança.
Eylül: Barbunya, çinekop, kılıç, lüfer, palamut, orfoz, sardalya, sarıkanat.
Ekim: Akya, barbunya, çipura, kılıç, levrek, lüfer, tekir, sardalya, palamut, orfoz, traça.
Kasım: Akya, barbunya, iskorpit, karagöz, kofana, levrek, lüfer, palamut, orfoz, sarıağız,
tekir, torik, uskumru, kefal, sazan, yayın.
Aralık: Hamsi, iskorpit, karagöz, kofana, mercan, palamut, torik, uskumru, kefal, yayın.
BİRBİRİNDEN RENKLİ EFSANELERİ KUCAKLAYAN, DOĞASI İLE
ZİYARETÇİLERİNİ BÜYÜLEYEN BİR KAÇIŞ NOKTASI:
Seyahat
KAZ DAĞLARI
Halâ keşfetmediyseniz, bir hafta sonu planı yapmanın tam zamanı.
Rotanız ise: Kaz Dağları.
Yedigöller
Çanakkale ve Balıkesir arasında yer alan Kaz Dağları, Biga Yarımadası’nın en yüksek
bölgesidir. Dede Dağı, Kaz Dağı, Eybek Dağı, Gürgen, Kocakatran, Küçükkatran
ve Susuz dağlarından oluşmaktadır. Kaz Dağları’nın ziyaretçileri için en güzel
taraflarından biri tabii ki bol oksijenidir. Alpler’den sonra dünya üzerinden en fazla
oksijene sahip olan ikinci bölgedir. Kaz Dağları sizi sadece oksijenle kucaklamaz,
muhteşem bitki örtüsü, otuza yakın akarsuyu ve sayısız küçük deresi ile adeta
cennetten bir parçadır. Yaz sıcaklarında, ağaçların eşsiz gölgesinde bir derenin
kenarında suyun tatlı melodisini dinlerken, kış ayları geldiğinde bölgedeki kampların
sıcak odun ateşinin başında yıldızlarla kuşatılmış bir gökyüzünün keyfini sürebilirsiniz.
Türkiye’de sadece Kaz Dağları’nda yetişen Kaz Dağı Göknarı’nın yanı sıra, kestane,
gürgen, meşe, karaçam gibi pek çok ağaç türü de dağın doğal bitki örtüsünü
oluşturmaktadır.
Efsanelerin toprağı
Kaz Dağları için kullanılan bir diğer isim de İda’dır. Bu isim mitolojik hikayelere
dayanmaktadır. Zeus Girit’te İda Dağı’nda doğmuştur. Giritli denizciler de, bu
duruma atıfta bulunmak için buraya İda demişlerdir. Ayrıca Homeros’un İlyada
Destanı’nda “Bin pınar İda” olarak anılmaktadır. Adatepe Köyü’nün güneyindeki geniş
bir alana hakim bir tepede bulunan tapınağın adıysa bu nedenle Zeus Altarı’dır. Yine
Yunan mitolojisinde akılda kalıcı hikâyelerden biri olan Hera, Afrodit ve Athena gibi
tanrıçaların katıldığı güzellik yarışmasına ev sahipliğini Kaz Dağları yapmıştır. Bu
mitolojik etki bugün de varlığını devam ettirmektedir. Ayazma’da her yıl düzenlenen
yarışma ile Kazdağı Güzeli seçilmektedir.
Sarıkız Efsanesi
Kaz Dağları’na gidenlerin ya da gitmeyi düşünenlerin kulağına çalınacak hikayelerden biri
de Sarıkız Efsanesi’dir. Efsaneye göre; bu dağlarda yaşayan güzeller güzeli Sarıkız sapsarı
saçları ve güzelliği ile herkesin dikkatini çeker, bu güzelliğe herkes hayran olurmuş. Onu
kıskananlar ise hakkında hikayeler uydurur ve türlü dedikodular yaparlarmış. Sarıkız’ın
babası bir gün duyduğu dedikodulara daha fazla dayanamaz olmuş ve kızını Kazdağları’nın
en yüksek noktasına bırakmış. Sarıkız burada kendi başına yaşamaya başlamış. Günlerden
bir gün yanına bir kaz gelmiş ve Sarıkız kazı beslemiş, onun yumurtalarından yeni kazları
olmuş. Kendi başına kazları ile birlikte yaşamaya devam etmiş. Sonra yolunu şaşıran iki
yabancı Sarıkız’ın yaşadığı zirveye sığınmak zorunda kalmış. Sarıkız bu yabancılara yardım
etmiş. Onlar da köye indiklerinde “Kaz Dağları’nda çok güzel, ermiş bir kız yaşıyor” diye
anlatmışlar. Bunun üzerine Sarıkız’ın anne ve babası kızlarının özlemine dayanamamış ve
babası Sarıkız’ın yanına gitmeye karar vermiş. Sarıkız babasını görünce çok mutlu olmuş,
sevgi ile kucaklaşmışlar. Bir ara babası Sarıkız’dan su istemiş. Sarıkız “Hemen” diyerek
avuçları ile babasına su içirmiş. Babası suyu nereden buldun diye sorunca “Elimi uzattım,
denizden aldım” demiş. Sarıkız’ın kilometrelerce uzakta olan denizden su alabilmesi babasını
çok şaşırtmış ve kızlarının gerçekten ermiş olduğunu anlamış ve Sarıkız’ı da alıp köye
geri dönmüş… İşte anlatılan Sarıkız hikâyelerinden biri de böyle. Her yıl ağustos ayında
Türkmen köylüleri Sarıkız Tepe’si olarak anılan bu yerde, yöresel kıyafetleri eşliğinde şenlikler
düzenlemeye devam ediyorlar.
Kaz Dağları ziyaretinizde mutlaka görmeniz gereken yerlerden bir diğeri de; Hasan
Boğuldu Büveti’dir. Bu güzel mesire yerinde Kaz Dağları’nın saf suyunu barındıran bir
dere de bulunmaktadır. Büvetin adından anlaşılacağı gibi yine ünlü bir hikayesi vardır.
Hasan isimli köylü bir genç, Emine isimli bir kızı sevmektedir. Emine’ye kavuşmak için
önce yiğitliğini ispat etmesi ve bu nedenle 400 okka tuzu köyden bu obaya (mesire
yerine) kadar taşıması gerekmektedir. Hasan bu görevi yerine getirmede başarılı
olamaz ve hayatına son verir. Emine Hasan’ın öldüğünü öğrenince o da kendi canına
kıyar. Bu hüzünlü hikaye kitaplara filmlere de konu olmuştur.
Tarihi yapıları ziyaret etmek isteyenler Tuzla Köyü’ne kadar kısa bir yolculuk da
yapabilirler. Burada 1366 yılında yapılmış olan Hüdavendigar Külliyesi bulunmaktadır.
Aynı isimde olan cami ise hala kullanılmaktadır. Unesco ödüllü, Türkmen kültürünün
iş aletlerinden giysilerine, çadırlarından ev gereçlerine kadar yüzlerce ürünün
sergilendiği Tahtakuşlar Etnografya Müzesi de bu köyü ziyaret etmek için ayrı bir
sebeptir.
Kaz Dağları, Şahindere Kanyonu, Sütüven Göletleri, dereleri, şifalı suları, kaplıcaları ve
taş evlere sahip olan köyleri ile mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Günübirlik
bir gezi yerine bu büyülü ortamda daha fazla zaman geçirmek isteyenler içinse hem
kamping hem de pansiyon ya da otel seçenekleri bulunmaktadır.
Teknoloji
ARTIK SPOR YAPANLARIN YENİ BİR YARDIMCISI VAR:
AKTİVİTE
BİLEKLİKLERİ
Artık “spor” onlarsız yapılmıyor… Nabzınızı ölçüyor,
ne kadar kalori yaktığınızı söylüyorlar. Bu akıllı
bileklikler sporunuza zekâ katıyorlar.
Spor, sadece ideal bir vücut formuna sahip olmak için değil öncelikle daha sağlıklı
bir hayat sürebilmek için yapılmalıdır. Bilinçsiz bir şekilde yapılan spor aktivitesi ise
sağlımıza tahmin ettiğimizden çok daha fazla zarar verebilir. İşte bu durumun önüne
geçmek, deyim yerindeyse bireysel bir “teknolojik koça” sahip olmak artık çok kolay. Kilo
vermek isteyenler, fiziksel aktivite oranlarını artırmak isteyenler veya sadece sağlığını
bir basamak yukarı taşımak isteyenler için kişisel aktivite bileklikleri hedefe ulaşmak için
ideal bir seçim.
Önceki yıllara kıyasla, gelişen teknolojiyle birlikte aktivite bileklikleri de özelliklerini bir
adım öteye taşıdılar. Yürüyüş sırasında kaç adım attığınızı, günden güne ne kadar kalori
yaktığınızı hatta uyku düzeninizi bile tespit edebiliyorlar. İşte bu akıllı cihazlardan sizin
için seçtiklerimiz:
Fitbit One
Fitbit One, bir günde kaç adım attığınızı, kaç merdiven çıktığınızı, seyahat ettiğiniz yerin
uzaklığını, ne kadar kalori yaktığınızı, hatta ne kadar dinlendirici bir uyku uyuduğunuzu
bile saptayabiliyor. Özelliklerinden biri olan “sessiz uyandırma alarmı” ile yanınızdaki
kişiyi uyandırmadan sadece sizi uyandırma işlevi de görüyor. Günlük olarak size ne
kadar ilerleme kaydettiğinizi de gösteriyor. Dilerseniz iphone marka telefonlar ile
senkronize edilebiliyor. Bu şekilde veri aktarımı da sağlanıyor.
Basis
Kullanıcılarının tutku ile bağlı oldukları bir diğer ürün de Basis. Çünkü o, bir aktivite bilekliğinden
beklenebilecek bütün özelliklere sahip. Gece ve gündüz sizin yerinize bedeninizi dinleyen yardımcınız
Basis, günlük kaç kalori yaktığınızı, vücut ısınızı, kalp atışlarınızı ölçüyor. Eğer siz de uyku sırasında kalp
atışınızın ne kadar yavaşladığını merak ediyorsanız, kesinlikle bir Basis almanızı öneririz.
Jawbone UP
Şık ve ergonomik tasarımı ile öne çıkan Jawbone UP, spor yaparken üstünde en ufak bir ağırlık
hissetmekten hoşlanmayanlar için mükemmel bir bileklik seçimi olarak öne çıkıyor. Bilek bölgesine
takılan Jawbone UP, günlük aktivitelerinizi ve uyku etkinliğinizi takip ediyor. Hem iphone hem de
android telefonlarla uyumlu olması ise Jawpone UP’nin en büyük artısı.
Motorola MotoActv
Ciddi sporcular özellikle koşucular için bu ürün grubunda tercih edilebilecek en iyi ürünlerden biri de
Motorola MotoActv. Dokunmatik ekranlı Motorola MotoActv’in GPS özelliği de bulunduruyor. Bu sayede
açık havada spor yaparken, harita üzerinde nerede olduğunuz bilgisine de sahip oluyorsunuz. MP3 özellikli
bu alet, hangi şarkıda nasıl bir hızda koştuğunuzun bile kaydını tutuyor.
Striiv Play
İşte spor yapmayı çok da sevmeyenler ya da çabuk sıkılanlar için dizayn edilmiş olan bir
bileklik! Striiv Play diğer aktivite bileklikleri gibi adımlarınızı sayıyor, ne kadar kalori yaktığınızı
hesaplıyor. Yalnız diğerlerinden farklı olarak Striiv Play içeriğindeki oyunlarla bu aktiviteleri
keyifli bir hale getiriyor. Kendi skorunuza karşı yarışmaya başlıyor ve yine kendinize meydan
okuyorsunuz. Spora yeni başlayanlar ve yaşı daha küçük olanlara öneriyoruz.
Nike+ FuelBand
LED ışıklı matrix noktalarından oluşan saati ile son derece modern bir tasarımı olan Nike+ FuelBand,
ister dans edin isterseniz koşun, sizin için günlük aktivitelerinizin bütün datasını topluyor. Kurulum
sırasında ağırlığınızı, boyunuzu, cinsiyetinizi, bandı sağ mı sol kolda mı taşıyacaksınız bütün bu bilgileri
giriyorsunuz. Siz harekete başlayınca bileklikte önce kırmızı renk beliriyor, daha sonra hareketinize
göre renklerin sayısı da artıyor. Günlük aktivite hedefinize ulaştığınızda bütün renkler bir anda
ekranda beliriyor.
Müzeler
ve Ören
yerlerimiz
AMASRA MÜZESİ
Karadeniz kıyılarına yolu düşenler Amasra’da mutlaka bir mola vermeliler.
Bartın’ın bu şirin ilçesi, doğal güzelliği ve tarihi atmosferi ile herkesi büyülemekte,
kendine hayran bırakmaktadır. Haftasonu için Amasra’ya bir kaçamak yapmayı
planlıyorsanız, Amasra Müzesi’ni gezmeden geri dönmemenizi öneririz.
Karadeniz kıyılarına yolu düşenler Amasra’da mutlaka bir mola
vermeliler. Bartın’ın bu şirin ilçesi, doğal güzelliği ve tarihi atmosferi
ile herkesi büyülemekte, kendine hayran bırakmaktadır. Haftasonu
için Amasra’ya bir kaçamak yapmayı planlıyorsanız, Amasra Müzesi’ni
gezmeden geri dönmemenizi öneririz.
Türkiye’deki en iyi küçük müzelerden bir tanesi de Amasra’dadır. Müze
daha içine girmeden sizi son derece estetik bir bina ile karşılar. 1884
yılında temeli atılan fakat yapımı yarım kalan Bahriye Mektebi, 1975
yılında yapımının tamamlanmasının ardından 1982 yılında Amasra
Müzesi olarak faaliyete geçmiştir. Müzenin bahçesinde Helenistik,
Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait taş eserler
sergilenmektedir. Müze küçük olsa da, son derece özenli bir şekilde
sergi alanları oluşturulmuş ve önemli eserlere ev sahipliği yapmaya
başlamıştır. Amasra Müzesi toplamda dört farklı sergi salonundan
oluşmaktadır. 1 No.lu Arkeolojik Eser Salonu’nda Helenistik, Roma ve
Bizans dönemlerine ait eserler yer almaktadır. Mezarlardan çıkarılmış
olan süs eşyaları ve şişelerin yanı sıra denizde bulunan kulplu testiler,
olta iğneler, haçlar, kandiller ve çeşitli sikkeler de sergilenmektedir. 2
No.lu Arkeolojik Eser Salonu’nda yine Helenistik ve Bizans dönemlerine
ait mermerden yapılma heykeller yer almaktadır.
Etnografik Eserler
Müzenin diğer iki sergi salonu
ise etnografik eserlere
ayrılmıştır. 1 No.lu Etnografik
Eser Salonu’nda, bakır mutfak
kapları, silahlar, şamdanlar,
seramikler, yüzükler, mühürler
gibi Osmanlı dönemine ait
eserler sergilenmektedir.
Müzenin en ilgi çekici
salonlarından bir diğeri ve
sonuncusu 2 No.lu Etnografik
Eser Salonu’dur. Bu salon
tarihe ışık tutmakta ve
Osmanlı yaşam kültürünü
günümüze taşımaktadır. O
döneme ait giysiler, Kuran-ı
Kerimler, gümüş süs eşyaları,
keseler, eski duvar saatleri,
yatak ve yastıklar bu salonda
sergilenmektedir.