18 Haziran 2003 - KAHVE MOLASI

Transkript

18 Haziran 2003 - KAHVE MOLASI
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 286
18 Haziran 2003 - Fincanýn Ýçindekiler
■
■
ISSN: 1303-8923
■
ABONE FORMU
■
Mavi Renkli Rüyalar ... Mehtap Akdeniz
AÞKIN MATEMATÝKSEL ANALÝZÝ ... Tuba Çiçek
Sýcaklar geldi ... Rana Aslanbay Aydýn
TECRÜBEYLE SABÝTTÝR ... Aylin Çukur
email@adresiniz
ABONE OL
■
ABONELiKTEN AYRIL
■
HTML
TEXT
GÖNDER
■
Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu
Café D'Istanbul...Mustafa Serdar Korucu
Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin,
Ýþe Yarar Kýsayollar, Damak Tadýnýza Uygun Kahveler
Önerir misin?
KISAYOLLAR
Editör'den : Mavi Ekranlý Matbaa Yangýný
SON BASKI
Merhabalar,
kahvemolasi.com
Arþivimiz
Yazarlarýmýz
Manilerimiz
Forum Alaný
Ýletiþim Platformu
Sohbet Odasý
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
Medya
Ýletiþim
Reklam
Gizlilik Ýlkeleri
Dün sözünü ettiðim "Matbaa Yangýný" epeyce merak uyandýrmýþ olacak ki 8 tane "Hayrola?" e-postasý, 2
tane de "Ayy n'oldu?" telefonu aldým. Yoðun alakanýz için teþekkür ederim. Ama kabahat bende, teþbihte
hata yapmýþým kusura bakmayýn. Cümlede adý geçen "Matbaa" benim eþek yüklü sevgili bilgisayarým,
çýkan yangýnda MS hazretlerinin ortalýðý darmaduman eden "Mavi Ekran"ý. Bilmem aydýnlatýcý oldu mu?
Hayýr birþey deðil, gerçekten yangýn çýktýðýnda su dökecek birilerini bulamýyacaðým ondan korkarým.
Kim Bu Editor?
KAPI KOMÞULARIMIZ
Dünkü hatalar bununla kalsa iyi. Üstüne bir de hýrsýz malý kullanma eklenince tam kaymaklý ekmek
kadayýfý oldu. Sevgili Iþýk'tan gelen þiiri "Erel Bleda" ismiyle yayýnlamadan önce adet olduðu vechile
þöyle bir araþtýrma yaptým, karþýma 56 adet sonuç çýktý ve hepsi de bu þiir Erel Bleda'ya ait diyordu.
Doðrudur deyip yayýnladým. Gün içinde gelen uyarý üzerine, ki bu uyarý da þiirin Orhan Veli'ye ait
olduðunu ve düzeltmemi istiyordu, daha detaylý bir araþtýrma yaptým. Sonunda yazýnýn þiir deðil düz yazý
olarak Can Dündar tarafýndan 1999 yýlýnda kaleme alýndýðýný, Sabah Gazetesi'nden sonra "Benim
Gençliðim" isimli kitabýnda yayýmladýðýný öðrendim. Yüzüm kýzararak gerekli düzeltmeyi yaptým tabi.
Bu ikinci defadýr baþýma geliyor. Ve katlanamýyorum açýkçasý. Üretmek bu kadar ucuz olmamalý.
Üzerinden 4 sene geçmiþ nasýlsa kimse hatýrlamaz diyerek bu aymazlýðý yapmak için insanda mide
olmasý lazým. Güzeli, iyiyi paylaþmak tamam da, sahiplenmek yada birine yakýþtýrmak niye? Araþtýrma
sonunda gördüm ki, bu konuda Erel Bleda'nýn hiçbir suçu yok. Bir dangalak ona yakýþtýrmýþ nedense.
Orhan Veli'nin ise konudan bihaber olduðu malumunuz. Yayýnlayan sitelerin hala neden
düzeltmediklerini de onlara sormak gerekir.
Ýnternet ortamýndaki kolay iletiþim yollarýný kullanýrken lütfen biraz daha duyarlý olalým. Ýçeriðini
beðendiðiniz bir yazýnýn yada þiirin ana babasýný merak etmelisiniz. Merak size doðru yolu gösterecektir.
Kahve Molasý'nda yayýnlanan yazýlarý da dostlarýnýza yolladýðýnýzý biliyorum. Lütfen ama lütfen yazarýn
adýný silmeyin altýndan. Bir yerlerde mutlaka silinecektir ama ilk yapan siz olmayýn, vicdanýnýz rahat
olsun. Emeðe, yaratýcýlýða, beyne saygýyý öðrenmek zorundayýz. Ne dersiniz haksýz mýyým?
Bugün yine kopyalanmaya aday yazýlarla karþýnýzda dipdiri duruyor Kahve Molasý. Mehtap, Tuba, Rana
ve Aylin sizleri alýp güzel bir yerlere götürecek eminim. Sevgili Tuba Çiçek, www.tubacicek.com da
okuyucularýyla paylaþtýðý yazýlarýný bundan böyle bizim de fincanýmýza dökecek. Sevgili Mustafa Serdar
Korucu bugünden itibaren her Çarþamba dinlediði, seyrettiði, okuduðu yapýtlarý, kendine has yorumu ile
bizlere sunacak. Tuba ve Serdar aramýza hoþgeldiniz, iyi ki geldiniz...
Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Ters Köþe : Mehtap Akdeniz
Mavi Renkli Rüyalar...
Gecelerden bir gece uyuyamadým, Ýstanbul Boðazý'nda dolaþtým, kendimden yorgun düþüp rüya içinde
bir rüyaya daldým.
Rüyamda bir otelin beþinci kat balkonunda, turuncu güneþ altýnda ýþýl ýþýl yanan allý pullu kadife bir
balýktým.
Ýçinden hayal yüklü gemiler geçen mavili deniz karþýmda, küçük koyda salýnan teknelerin beyazlý
yelkenleri arkamda duruyordu. Önce uçsuz bucaksýz deli derinlere bakýyorum sonra bir de aþna-fiþneli
koya. Rüyaya hangi kýyýdan dalayým bir türlü karar veremiyordum. Aþaðýda uzak yoldan gelmiþ arabanýn
þehre yabancý plakasýný okudum. Motor susalý çok olmuþ ama içi soðumamýþtý, sýcacýk bir merhaba
duruyordu dikiz aynasýnda.
Birden nasýl olduysa oldu, denizden gelen bir ses duydum...
Bir denizci, 'Gel' diyordu bana... Denizin içinde deniz gibi biri...
- Sen kimsin?
- Seninle ayný rüyayý gören adam...
- Nereye gideceðiz?
- Mavi denizlerin, altýna...
- Rüyadayým ben, gelemem...
- Gel... Bu rüya ikimizin.
Etrafýma bakýndým, görünürde kimseler yoktu. O sabah þehir nasýl da güzeldi. Yükseklerde beyaz
bulutlar, havada bir baþka tazelik vardý. Ýçim rahat, hiç uyumadýðým uykumu çoktan almýþ, yýllardýr mavi
suda masmavi suya hasret gibiydim.
Allý pullarýmdan soyunup, boðazýn tüm rengarenklerini býrakýp denize daldým. Gözlerimi þehrin ay
ýþýklarýna, mor salkýmlarýna kapadým. Kendi rengimi bulana, denizde yok olana kadar gözlerimi hiç
açmadým. Gözlerimi açtýðýmda herþey yeni, herþey deðiþmiþ gibiydi. Ne yelkenlilerin beyazý aynýydý, ne
Emirgan çileðinin tozpembesi, ne boðazýn korularýnýn nefti yeþili, ne de Mayýs erguvanlarýnýn eflatun
sergisi. Herþey Maviydi. Ve ben çýrýlçýplak.
Önce ben gülümsedim ona, sonra o bana... Hiç konuþmadan günlerce, yýllarca derinlere yüzdük.
Denizin arka bahçesine uzandýk bir ara. Bahçede mavi aðaçlar vardý, mavi kuþlar, mavi bulutlar ve mavi
huzurlar. Kimdik. Adýmýz neydi. Eski hikayelerimiz ne renkti hiç sormuyorduk. Boþ bulduðumuz bir
istiridyenin içinde birbirimize saklanýp rüya içinde ayný rüyaya daldýk. Gülümseyen gözlerimden sevdalý
inciler dizi dizi iniyordu yanaklarýma rüyaya uyandýðýmda. Çýplak bedenime dolanan iki sýra istiridye
kolyeyi benim için bahçeden toplamýþ, ben uyurken boynuma takmýþtý.
Elimden tuttu, beni mavi menekþe derinlere doðru usulca çekmeye baþladý...
Daha derine, daha derine, en koyu maviye. Ýçimde büyüyen inci bizi kurþun gibi en mavi derine
çekiyordu. Mavi koyulaþtýkça kaybetmekten korkuyordum. Belki de kaybolmaktan... Dibe indikçe adýmý
fýsýldayor, kulaklarýma basýnç yapan fýsýltýlar beni kendine sarhoþ ediyordu. Kendi aðýrlýðýmdan
kurtulamýyor, korkuyordum.
Karþýmýzda binlerce renkli bir 'deniz kuþaðý' belirdi.. Nasýl anlatsam? Hani sanki altýndan geçiversek rüya
bitecek gibi bir histi.. Tam altýndan geçecekken, birden yüzeye çýkmak istedim. Kendimden kaçmak,
deniz kuþaðýnýn altýndan geçerken tutacaðým dilekten kurtulmak. Belki de kazanmak...
Koluma usulca dokundu... Ýttim, tekmeledim, incittim, rüyanýn bitmesi için bitirdim.
- Gitme...
- Korkuyorum.
- Neden korkuyorsun?
- Yýllarca sürmesinden.
Hemen uyanmazsam bu rüyanýn yýllarca süreceðini o an hissetmiþtim. Derinlik sarhoþluðum gittikçe
artýyordu. Baþým dönüyor, uykum aðýrlaþýyordu. Düþ göremez, rengarek düþünmez olmuþtum..
Anlatamadýðým bir mavilikti yaþadýklarým.
Onu gerçeklerinden kan kýrmýzý kýskanýyordum... Gitmeliydim.
Ne dediðini bile dinlemedim ve hýzla suyun yüzüne doðru yok olmaya baþladým.
Yüzeye yaklaþtýkça göz alan aydýnlýk birden kararmaya baþladý... 'O' gözden kaybolmuþtu. Artýk
görünmüyordu. Deniz mavisi sular karanlýk, ben güz sarýsýydým...
Karaya çýktýðýmda þehir güz ben buz kesmiþtim. Üþüyordum. Ayakta duramayacak kadar sarhoþtum.
Tutunduðum yeþil ebruli aðaçlar, sararmýþ kavruk yapraklarýný yola býrakýyorlardý. Aðýr geliyordum asýrlýk
renksiz aðaçlara. Kendimi de taþýyamýyordum artýk. Bir aðacýn dibinde, topraða oturup bir süre
soluklandým... Ýçimde büyüttüðüm mavinin aðýrlýðýnda denizi daha çok özlüyordum. Hazan saðnaðýndan
ýslaktým, kurunamýyordum. Beni tek nefeste yirmibin fersah dibe indiren o rüya neydi. Tam tabirini
bulamýyordum. Rüyalarýmý durdurabilir, olaylarý deðiþtirebilirdim. Bunu daha önce defalarca yapmýþtým.
Yine yapmalý, çocukluðumun turkuaz koylarýný görmeliydim ya da gençlik yýllarýmýn leylak sokaklarýný.
Büyük beyaz kuþun peþinden göklere uçmaya çalýþmalý ama bir türlü uçamamalýydým. Rüyam, rüya
içinde rüya gibi deðil, rüya gibi olmalýydý. Bildik renklerin renkli rüyalardan biri gibi iþte...
Beyaz kuþlar çoktan havalanmýþ, gençliðimin leylak sokaklarýnda merhabasýz arabalarýn dikiz aynalarý
vardý... Havai mavi bir rüzgara kapýlmýþ rotasýz bir yelkenlinin dümen suyundan, çocukluðumun turkuaz
koylarýndan yeniden rüyaya daldým. Rüyamda ak bir teknede allý pullu bir balýktým. Dalga ne yandan
vurduysa o yana sallanan allý pullu bir balýkla, deli dumanlý þarabi sohbetlere daldým... Sohbetin sarý
papatya falýna bakarken birden denize düþtüm. Ben mi atladým yoksa biri arkamdan mý itti seçemedim.
Kýr çiçeklerim ile denizdeydim... Çiçeklerim etrafa daðýldý, toplamaya çalýþtým... Etrafa daðýlmaya,
renkleri solmaya baþladý... Solmalarýný görmeye kýyamadým ve denizden çýktým...
Denizin tadýný tuzunu içindeyken deðil, çýkýnca sevdiðimi; denizden bende geriye kalaný, denizden daha
çok sevdiðimi hatýrladým... Karaya çýktýðýmda üstümden allý pullar döküldükçe tenim kayganlaþýyor, tuzlu
tadýndan denizin yosun rengi kokusunu alýyordum.
Ter içinde uyandýðýmda ýslaktým ve üþüyordum. Hala rüyada mýyým diye kendimi kontrol ettim, hayýr
yataðýmdaydým. Üstümdeki mavi atlas yorgan yere düþmüþ, Ýzmir ayazý beni üþütmüþtü. Ayýlmaya, olaný
biteni anlamaya çalýþýrken, arka bahçeden bir ses duydum.
- Boðazda, rüyaya daldýðýmýz yerdeyim.
- Sen kimsin?
- Seninle ayný rüyayý gören adam.
- Rüyadan yeni uyandým, gelemem.
- Gel... Bu mavi ikimizin.
Gecelerden dün gece, mavi atlas bir yorganýn altýnýna saklandým. Maviden korkak, rüyalara daldým.
Rüyamda mavi benekli çirkin bir kurbaðaydým.
Mehtap Akdeniz
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Rengarenk: Tuba Çiçek
AÞKIN MATEMATÝKSEL ANALÝZÝ
"Akýl Oyunlarý" filmini seyrettikten sonra aklýma takýldý: Ýnsan duygu ve davranýþlarý matematiksel
formüllerle açýklanabilirse, hayat belki de daha kolay olacak hepimiz için. Bu lafým özellikle mühendis ve
matematikçilere.. Soyut düzlemlerden somut yokuþlara geçerken zorluk mu çekiyorsunuz? Hatalý vites
deðiþtiren acemi þoförün arabayý sallamasý misali bünyenizde sarsýntýlar mý oluyor? Kafanýzý karýþtýran
þey nedir kardeþim? Bakýn olayý size açýklayabilmek için ne ince formüller ve parametreler çýkardým.
Takdir edin beni!
X= Yalnýzlýk somurtkan bir duygudur. Bu yüzden insanlar, birbirleriyle bütünleþme isteðindedir. Kaygýlý
ve yalnýz 'ben', neþeli 'biz'in içinde eriyip gitmek ister. Lakin dikkat edin, neþeli 'biz'in içinde, yalnýzlýkla
birlikte 'ben' de eriyip gidebilir. Aklýnýzdan þeytaný uzak tutun lütfen. Bahsettiðim bütünleþme, çiftleþme
deðil ruhsal bütünleþme... Sizinle de ciddi bir þey konuþulmuyor ki!)
Y= Özel olmak fikri dokunulmaz ve incitilmez olduðumuz hissini verir, güvenlik duygusu saðlar. Bu
yüzden, kendimizi özel hissettiren insanlarla birlikte olmaktan hoþlanýrýz. Hatta durumu abartýp,
hayatýmýzdaki bazý kiþileri 'mutlak kurtarýcý' gibi görür, onlarýn 'güçlü kaslarýna' sýðýnýrýz.)
Z= Hormonlarýmýz, imaj kaygýlarýmýz, bireysel ve toplumsal önyargýlarýmýz, e bir de baharlarýmýz var.
(Artýk þeytana sýrnaþabilirsiniz.)
Þimdi, eldeki bu üç parametreyi bir kazana atýp kaynatýn bakalým, ne çýkacak? Hoop durun! Yazýyý
býrakýp nereye gidiyorsunuz? Hem öyle her dediðimi yaparsanýz, iþimiz var sizinle. Ben sizin yerinize
kaynattým kazaný; bakýn ne çýktý:
X+Y+Z = AÞK
Gelelim ikinci deneye. Kaynayan kazanýn altýný kapatýn önce. Kapattýnýz mý? Tamam... tamam ben sizin
yerinize kapatýrým. Kazanýn içine eðilip yüzünüzü buharýna tutarsanýz, cildiniz nemlenir, gözlerinizin feri
gelir, saçlarýnýz ahenkle dans eder.
Eðer üþenmez, kazan soðuyuncaya kadar baþýnda beklerseniz, kaynattýðýnýz karýþýmýn yüzeyinde
anlamýný çözemediðiniz þekiller görürsünüz. Hah iþte, þimdi onlarýn açýlýmýný vereceðim size. Bu bilimsel
kýyaðýmý da unutmayýn haa!)
W= Aþkýn kýzýlca kazanýna düþmekle, kazanýn içinde ayakta durmak arasýnda epeyce fark vardýr. (Sýrat
köprüsünden geçmek gibi bir þey olsa gerek.)
Q= Kavram olarak özgürlük, olumlu bir þey gibi düþünülür; insanlýk tarihi özgürlük savaþlarýyla doludur.
Lakin içsel özgürlüklerimiz için savaþmakta ayni cesareti ve kararlýlýðý gösteremeyiz. Çünkü insanin,
hayatýndan, seçimlerinden ve edimlerinden sorumlu olduðunu keþfetmesi pek kolay deðildir. -Buradaki
'sorumlu' kelimesini Sartre'ýn tanýmýyla, 'yaratýcýsý olmak' anlamýnda kullanýyorum- Bu yüzden
sorumluluklarýmýzý birilerine devretmeye meyilliyizdir (ki, bu genellikle 'mutlak koruyucu' görevini
yüklediðimiz partnerimiz olur.)
T= 'Biz' içinde eriyip giderken 'ben'ini kaybedenlerden homurtular yükselir. Çünkü, artýk onlar 'biz'siz
hiçbir þey yapamamaktadýrlar. Eðlence üretme beceriksizliði... Hemen terapiye baþlayýn.)
S= Bazý insanlar ne istediklerini bir türlü bilemez; kendi duygu ve düþlerine sahip çýkamazlar. Diðer
insanlarsa onlara düþ, istek ve duygu üretmekten yorulup, sýkýlýrlar. Üff, gerçekten çok sýkýcýdýr bunlar.)
ß= Aþka, her zaman bir ölçek acý bulaþýr.(Bazýlarý doz aþýmýndan ölür)
R= Aþk dengeden yoksundur. (Histerik, paranoyak, psikopat, sadist, mazoþist vs.)
P= "Sevmek keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çýkarýr." (Bolivya atasözü)
L= Kazaný fazla kaynattýðýnýz için, büyü bozulmuþtur. (Geçmiþ olsun...)
Evet, kazaný gereðinden fazla kaynattýk ve dibi tuttu iþte. Þimdi ne mi yapacaðýz? Panik yapmayýn,
formülü veriyorum... Kazan iyice soðuduðuna göre elimizi daldýrýp, dibe çöken tortudan çýkana
bakacaðýz. Ne mi çýktý? AYRILIK tabi ki! Eh bazý bilimsel gerçekler acýdýr.
Gelin þimdi elde kalan 'bilimsel gerçeði' kaynatalým. Spesiyalitemizin adýný da 'Ayrýlýk Usulü Bol Acýlý
Ezogelin Çorba' koyalým. Bunun için fazla büyük bir kazana gerek yok, düdüklü tencere iþimizi
görecektir. Ýþte malzemeler:
M= Seçilen bir þey, diðer seçenekleri saf dýþý býrakýr. Kararsýzlýklarýmýzýn sebebi de budur. Ayrýlýðý
seçmek, birleþmeyi reddetmek demektir. Aþkýn bitmesine katlanýrsýnýz ama elinizden gitmesine deðil.
Metin olun! Siz kararsýz olsanýz da , kararý verecek birileri her zaman bulunur.)
N= Ýki insan yaþadýklarý anýlardan farklý deneyimler ve duygulanýmlar çýkarabilir. Bazýlarý, kendi
deneyimleriyle karþý tarafýnkilerin ayný olduðunu sanýrlar... Siz birþey yaþarsýnýz karþý taraf baþka birþey.
(Sizin aþk dediðiniz þeye, karþý taraf merhamet diyebilir mesela.)
J= Ýnsan, sorunlarýnýn temelinde baþka bir insanýn ya da gücün olduðunu düþündüðü sürece çözüm
üretemez. Eðer sorun dýþarýda bir yerdeyse sizin deðiþmenize ve çözüm üretmenize gerek yoktur
nasýlsa.
(Eh iþte Allah selamet versin...)
H= "Her alýþkanlýk elimizi daha becerikli, aklýmýzý ise daha beceriksiz hale sokar" der Nietzche.
Alýþkanlýk haline gelmiþ 'biz' için çabaya gerek yoktur. Her þey kendiliðinden yürüyüp gitmektedir. (Ta ki,
bu monotonluk taraflardan birini bayýncaya kadar.)
Üþenmedim, düdüklü tencerenin buharý bitene kadar bekledim. Ne çýktý dersiniz? SAPLANTI...
Bunu formüle etmek beni aþar. Aþure yapmayý da beceremem zaten. Yine de son sahneyi size
aktarabilirim.
Yapýlan deneyler sonucu, lavaboda kirli bulaþýklar birikmiþtir. Bulaþýklarý yýkamakla yükümlü olan, yani
terk edilen taraf, isot tadýnda sýzlanmalara baþlar. Bir yandan bulaþýklarý hýrpalarken, bir yandan da
kaderin cilvesine yanýk türküler söylemeyi ihmal etmez...
Haklýsýnýz, dramatik bir sahnedir bu son sahne. Epeyce bulaþýk birikmiþtir ve bulaþýk yýkamak da keyifli
bir iþ deðildir. Lakin, artýk yalnýz ve özgür olduðunuza göre vaktiniz boldur. Þöyle aðýz tadýyla, mutfaðý
dip köþe temizleyebilirsiniz. Yalnýz, iþin dozunu kaçýrýrsanýz 'Külkedisi' kývamýna gelirsiniz, haberiniz
olsun.
Ölçüsü iyi ayarlanmýþ bir bulaþýk operasyonundan sonra yapýlacak en iyi iþ, yeni görevlere talip olmak,
amirinize yeni projeler sunmaktýr. Hazýr baharý yakalamýþken, çiçeðe böcüðe aldanýp yeni bir aþka
davranmaktýr...
E hadi! Salyanýzý sümüðünüzü silin artýk. Sokaklar 'biz' içinde yalnýzlýðýný eritmek isteyen 'çýtýrlarla'
dolu... Davranýn bre yalnýzlar!
Tuba ÇÝÇEK
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Mektebiþahane : Rana Aslanbay Aydýn
Sýcaklar geldi
Veeeeee sýcaktan bunalma günleri baþladý. Ofiste klimayý açsan bir türlü, açmasan bir türlü. Klimanýn
ayarý ile uðraþýrken birden aklým yirmi yýl öncesine gitti.
Eskiden teknoloji hayatýmýza bu kadar girmemiþken, çiçeði burnunda mimarlar olarak, sýcaktan þakýr
þakýr terleyerek, aydingerleri bozmadan çizim yapabilmek gibi bir kabusumuz vardý. O zamanlar klimalý
ofisler parmakla sayýlacak kadar azdý. Yani 80'li yýllarýn baþlarý. Bir yandan terle boðuþurduk bir yandan
da kaðýtlarla, kalemlerle. Sýcaktan iki dakika açýk kalsa rapidolarýmýz kururdu, terli kolla deðince kaðýtlar
buruþur büzüþürdü. Zaten kurtlar dünyasýnda varolma savaþý veren biz yeni mimarlar, bir yandan da,
sanki kendileri bunlarý hiç yaþamamýþ gibi davranan patronlarýmýzýn þerrinden nasýl kaçacaðýmýzý
þaþýrýrdýk.
Rapido, aydinger, eskiz kaðýdý, paralel cetvel, T cetveli gibi nesneleri hatýrlayan ve onlarý kullanmýþ olan
kaç nesil mimar kaldýk bilemiyorum ama teknolojinin nimetlerinin kýymetini bilmek te de üstümüze yok
doðrusu. Vaktiyle bu teknolojiye direnmiþ olanlar bile, þimdi "teknoloji delisi" haline geldiler.
Bir yandan hayatýmýzý çýlgýnca kolaylaþtýrmasýnýn yaný-sýra, bir yandan da insanca iliþkileri azaltýyor mu
diye düþünmeye baþladýk. Bilgisayar dünyasýnýn kucaðýna doðan nesiller hakkýnda endiþeleniyoruz
çoktan beri. Ama doðrusunu isterseniz bu haklý bir endiþe mi deðil mi diye düþünmeden de edemiyorum.
Bir zamanlar mektup yazmayý seven nadir insanlar bile dostlarýyla ayda yýlda bir haberleþirken, þimdi email marifetiyle her an baðlantý halinde olabiliyoruz. 25-30 yýldýr sesini bile duymadýðýmýz
arkadaþlarýmýzýn neredeyse her anýndan haberdar olabiliyoruz. Kimileri çocuklarýnýn bilgisayar baþýnda
geçirdiði saatlerden yakýnýyor, kimileri kitap okuma alýþkanlýðýnýn kaybolduðundan. Ben de, pek çok kiþi
gibi, bu konuda deðiþken fikirler içinde oldum hep. Bir gün pozitif, bir gün negatif düþünceler arasýnda
gittim geldim. Teknoloji delisi haline gelen yakýnlarýma kýzdým, bundan habersiz olanlara yine kýzdým.
Ama sanýrým artýk bu konuyu finalize ettim, her konuda olduðu gibi bu konuda da abartýya kaçmak
zararlý, ama bi-haber olmak daha da zararlý galiba.
Kitap okuma konusunda endiþeli olanlarýn içi rahat etsin, okumayý seven yine okuyor, belki kaðýttan deðil
ama ekrandan okuyor. Ýletiþim deseniz, sosyal olan insanlar yine sosyal, olmayanlar yine deðil. Sedir
üzerinde sohbet azaldý belki ama klavye baþýnda sohbet tüm hýzýyla sürüyor.
1992 yýlýnda, ilk kez Amerika'dan mimari bir proje dosyasýný internet kanalýyla Ýstanbul'dan aldýðýmýzda
inanmakta zorlanmýþtýk. Þimdi ise yüzlerce proje výzýr-výzýr gidip geliyor. Ýþin yapýlma süresinin azalmasý,
insanlarýn kendilerine daha fazla zaman ayýrmasý anlamýna gelmiyor mu? Bu zamaný da isteyen deniz
kenarýnda, isteyen güneþ altýnda, isteyen çarþýda, isteyen yine kitabýnýn baþýnda, isteyen de ekran
baþýnda geçiriyor iþte. Bu çok güzel deðil mi?
Haydi dostlar, þimdi herkes kendine biraz zaman ayýrsýn ve uzun zamandýr ihmal ettiði bir kaç kiþiye
elektronik posta göndersin. Merak etmeyin 5-10 dakikayý sevdiklerinize ayýrdýnýz diye, hiç bir iþ geri
kalmaz.
Saðlýcakla kalýn.
Rana Aslanbay Aydýn
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Gönülden Kahveci : Aylin Çukur
TECRÜBEYLE SABÝTTÝR
Zaman zaman yoruyor hayat insaný, keyifsizleþtiriyor ama maalesef umursanmadan peþkeþ çekilemiyor
hiçbir þeye!Mutsuz kýlýyor insaný, yýldýrýyor yavaþ yavaþ ve sonra kurtulmak gerek diyor kiþi ve en kolay
ve en ucuz olan yolu; ÖLÜMÜ seçiyor! Zamanýn içinde varolan her þeyi ucuza satýyor, en sonunda da
kendini!
Pes etmeden,yýlmadan hayata karþý bir yarýþ içindeyiz, rakibimiz yadsýnamayacak kadar tecrübeli ama
biz... Hayata karþý yaþama çabasý veren insancýklar!Þimdi dolu bir kahkaha atmak geldi içimden,çünkü
oynuyorum hayata karþý! Ýnsanlarý ona karþý zavallý gösteriyorum ve o da bunu yutuyor,’’ bunlar
dirençsiz,güçsüz,bana karþý rakip durumda olamazlar bile!’’ diye düþünüyor ve asýl zokayý o
yutuyor,zavallý hayat;bilmiyor ki pek çok insan ona kafa tutuyor gizliden gizliye!
Dolu dolu yaþamak gerekirken hayati,her aninda bir hüzün ve o hüznü hatýrlatacak bir çizgi býrakýrken ve
zamana karþi yariþirken ‘’ne olacak benim halim?’’ diye düþünüp belki de hayýflanýrken, kendini toplama
aþamasinda ‘’her þey tecrübeden ibaret’’ dersin ve bunlar birikimlerle seni hayata hazirlar,rakibin olan
hayata!
Zamanla olaylara daha ýlýmlý yaklaþýrsýn, empati kurar, hýzlý çözümler üretirsin böylece yýpranmaz ya da
ne biliyim yýpranma katsayýný aza indirgersin! Kolay deðil azizim, bu hayatta yuvarlanýp gitmek! Giriþimci
olmak gerek, sabýrlý ve kararlý, yeri geldiðinde kavgacý tuttuðunu koparan cinsten, umutlu, % 100
düþünme gücüyle yaklaþmak gerek hayata (onun da kývrak bir zekaya sahip olduðu bir gerçek) ya da
onunla beraber seyir etmek!
Bakarsýn zamanýn ana/babasý olmuþsun, tecrübelerini daðýtýrsýn ihtiyaç sahiplerine, nasýl savaþtýðýný
anlatýrsýn onlara; bu hayat denilen kara deliðin seni nasýl yutamadýðýný ve pandoranýn kutusu açýldýðýnda
dumura uðramamalarý gerektiðini anlatýrsýn! Þaþkýnlýk ve minnet içinde dinlerler seni ‘’bu nasýl oluyor da
,bu kadar çok öneriyi bir anda sunabiliyorsun’’ diye sorduklarýnda verilebilecek tek cevap; tatlý bir
gülümseme ve onun arkasýnda gizli olan tecrübeyle sabittir gururu...
AYLÝN ÇUKUR
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Milenyumun Mandalý : Sait Haþmetoðlu
Editör'den Önemli Not: Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle süslendiðinden,
devamýný ve önceki sayýlarýný aþaðýdaki adresten tek týklamayla okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn...
http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_126.asp
Devamý var
[email protected]
Yukarý
Dost Meclisi
Fotoðraf: Þeref Bilgi
Kahve Molasý'nýn sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla
hayat bulmaktadýr.
Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrýlmýþtýr. Yolladýðýnýz
her özgün yazý deðerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur.
Kahve Molasý bugün 3.346 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr.
Yukarý
Tadýmlýk Þiirler
Özledim
Dün seni düþündüm sigaramý içerken
Ve Bu gün Tekrar seni düþünüyorum
Aslýnda Gecem sen, Gündüzüm Sen
Her yerde sen, Her þeyde sensin
Ýlk býraktýðýnda geri dönecek dedim
Zaman geçecek deyip bekledim
Özledim sadece seni, ve bekledim
Bir gün gelecek bitecek dedim.
Þimdi ise sensiz geçen günler kabusum
Rüyalarýmda bile göremiyorum biliyormusun
Sesin kulaklarýmda ama duyamýyorum
Özledim, Bakýþýný, Duruþunu, sinirli halini özledim
Sen çocuktun, büyümedin, büyüyemedin.
Sen küçük koca dev adamdýn.
Sen beni sensiz býrakan yaramaz çocuk
Ben ise sensiz ve sessiz
Hakan Kutevu
<#><#><#><#><#><#><#>
KAÐIDIMIN UCUNDAN
Kaðýdýmýn ucundan seslendim yüreðine,
Türküler kadar gösteriþsiz,
Þarkýlar kadar hasret doluydu satýrlarým.
Dizeler yoruldular anlatmaktan.
Anlamsýz ýsrarlarda duygularým.
Ben seni yazdýkça yaþayacaðým.
Senin için sedef beyazlýðýnda,
Ýnci taneleri biriktirdim.
Kalmadý yer, son sayfanýn ucundayým.
Yaþamak bu mu, ben kadar sen olduðum?
Bu mudur ömür fitilinin ateþi?
Hayatý olduðu gibi sevmek mi?
Ellerine hasretken topraðý avuçlamak,
Yanlýzlýktan üþüyünce güneþi kucaklamak,
Kaðýdýn ucundan seni çaðýrmak mý?
Elveda demek istiyorum artýk.
Ya kendime, ya sana elvada.
Kaðýdýmýn ucundan son sesleniþim kulaðýna.
Filiz Güner
Yukarý
Café d'Istanbul par Mustafa Serdar Korucu
Merhaba,
Bu köþede sizlerle kitap, müzik ve sinema ile ilgili yorumlarýmý ve tavsiyelerimi paylaþacaðým.
Okumadýðým hiçbir kitabý, dinlemediðim hiçbir albümü ve izlemediðim hiçbir filmi sizlere sunmayacaðým.
Çünkü ancak bu þekilde olduðunda saðlýklý bir yorum getirilebileceðine inanýyorum.
Umarým memnun kalýrsýnýz.
Candan Erçetin / Chante Hier Pour Aujourd hui: Ülkemizdeki
bence tek Frankophon sanatçýdan kaçýrýlmamasý gereken
"chanson"lardan oluþan arþivlik bir çalýþma. Candan Erçetin Edith
Piaf'ýn ("Milord", "La vie en rose"), Charles Aznavour'un
(Ülkemizde de çok sevilen þarkýlarýndan "Hier Encore" çoðu
kiþinin hatýrlayacaðý Ýngilizce versiyonuyla "When I was younger
than") "chanson"larý ile çoðu kiþi için hala unutulamayacak
umutsuz bir ayrýlýk parçasý olan "Ne me quitte pas" gibi Fransýz
efsanelerine ve eski aranjman þarkýlarýn orjinallerine ("Palavra" "Parole", "Le Meteque" - "Hasret" Tanju Okan'dan
hatýrlayacaðýmýz) yer vererek bu þarkýlarýn Türkiye'deki
sevenlerini nostaljik bir gezintiye götürüyor. O günlerde yaþayamamýþ olan yeni kuþaða da geniþ bir
müzik kültürü sunuyor. Albümde "Johnny tu n'est pas un ange", "Avant de nous dire adieu" da adýndan
söz ettirecek parçalar. Unutmadan Candan Erçetin'in bir önceki albümü "Neden"de bulunan ve benim
favori parçalarýmdan "Korkarým"ýn "Il me semble" olarak Fransýzca versiyonu da bu albümde yerini
almakta.
Hititler (Hitites): Yönetmenliðini "Atatürk", "Tanrýlar'ýn Tahtý
Nemrut" gibi belgesellerle akýllara kazýyan "Örnek Türk genci"
Tolga Örnek, Dünya'daki ilk medeniyetlerin yaþam bulduðu
coðrafyalardan biri olan Anadolu'nun savaþ ve kanla örülü
ortamýna götürüyor. Baþrollerinde Hitit Kralý'ný bence en iyi
oynayan ve rolüne çok iyi oturan Burak Sergen ile Haluk Bilginer
ve Sanem Çelik yer alýyor. Öncelikle TV meraklýlarý Çelik'i Kara
Melek'ten hatýrlayacaklarsa da "Filler ve Çimen"i unutmamalarý
lazým. Fakat bu belgeselin son sahnelerinde çok baþarýlý
bulmadým. Anlatýmýn Türkçe versiyonunda yýllarýn tiyatrocusu
Cüneyt Türel bulunuyor. Ýngilizce versiyonu bildiðim kadarýyla ülkemizde gösterilmese de þunu
hatýrlatmakta yarar var. Ýngilizce versiyonunda Oscar Ödüllü oyuncu Jeremy Irons'a televizyonlarýmýzýn
baþarýlý ismi Sedef Kabaþ eþlik ediyor. Küçük bir not da eklemek istiyorum: Jeremy Irons bu
seslendirmede "Çocuklar Duymasýn" dizisiyle ünlenen Tamer Karadaðlý'nýn bir bölümlük ücretinden
daha az bir ücret almýþ. Sedef Kabaþ'ý popüler kültürün içine girmediði için tam olarak tanýmayanlarýnýz
olabilir. Onun için de küçük bir açýklama yapmakta yarar var. Meslek hayatýna CNN International'de
prodüktör olarak baþlayan Kabaþ, ardýndan NTV "Portreler", ATV "Dönence" gibi baþarýlý çalýþmalara
imza attý. Þimdi TV8'de "Sesli Düþünenler" programýný sürdürmekte. (Yakýnda programlarýndaki ünlü
konuklarýn röportajlarýndan derlediði "Sesli Düþünenler" adlý kitabý Doðan Kitap'tan çýkýyor.)
Modern yaþamda da devam eden bazý görüþleri (çocuk doðurmanýn güç olarak kabul edilmesi gibi) ve
"binlerce yýl öncesinde yaþamýþ olmalarýna raðmen" Türkiye'de yeni yeni oturan zamanýnýn çok
ötesindeki adetleriyle (tazminat, nafaka) Hititler'i tanýmanýn tam zamaný. Çünkü Hititler bizim
medeniyetimiz.
Ýnci Aral (Mor): Ýnsanlýðýn en temel sorunlarýndandýr kadýn erkek
anlaþmazlýðý. Her iki cinsin de farklý beyin yapýlarý olmasýndan kaynaklanýr bu.
Kadýnlar daha sözel erkekler daha sayýsaldýr. Kadýnlar için sözler çok
deðerlidir. Onlarý büyü yapar gibi þiir yazar gibi kullanýrlar. Her sözcüðün
altýnda inanýlmaz anlamlar yatar onlar için. Ýþte bu kadar farklý
olduklarýndandýr ki "Erkekler Mars'tan kadýnlar Venüs'ten gelmiþtir" denir.
Birbirinden bu kadar uzak mýdýrlar acaba? Ýþte bunun yanýtýný "Mars diliyle
konuþan, Mars'lýlarý gerçekten iyi tanýyan bir Venüs'lü"den Ýnci Aral'dan
öðreniyoruz. Kadýn - erkek iliþkilerine bunlarýn baþlangýç aþamasýndan yani
aileden baþlýyor Aral. Ardýndan ergenlik, ilk aþk, cinsellik, flört, evlilik, ayrýlýk,
ikinci evlilik ve son olarak da ölümle biten bu iliþkilere yalnýzca iki kiþinin
gözünden deðil onlarýn yakýnlarýnýn da gözünden bakarak çok geniþ bir vizyon
yakalýyor. Kadýn erkek iliþkilerine daha derin yaklaþmak isteyenlere öneririm.
Mustafa Serdar Korucu
[email protected]
Yukarý
Biraz Gülümseyin
SHERLOCK HOLMES
Sherlock Holmes ile Dr. Watson kampa giderler. Güzel bir yemek yiyip bir þiþe de þarabý devirdikten
sonra uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra Holmes uyanýr ve arkadaþýný dürtükler.
"Watson, yukarýya bak ve bana ne gördüðünü söyle".
Watson cevap verir:
"Milyonlarca yýldýz görüyorum."
Holmes sorar:
"Bu sana neyi gösteriyor?"
Watson bir an düþünür ve yanýtlar:
" Astronomik olarak milyonlarca galaksinin ve dolayýsýyla milyarlarca gezegenin varlýðýný görüyorum.
Yýldýzlarýn konumuna bakarak saatin 3'ü çeyrek geçtigini çýkarýyorum. Teolojik olarak tanrýnýn kudretini
ve kendi acizliðimizi görüyorum. Meteorolojik açýdan da bugün havanýn çok güzel olacaðýný tahmin
ediyorum. Neden sordun? Sana ne gösteriyor?"
Holmes arkadaþýný sabýrla dinlemiþtir ama artýk dayanamaz:
"Ulan hýyar, çadýrýmýzý araklamýþlar!"
<#><#><#><#><#><#><#>
Bundan gaha güzel bir iþ bulamazdý herhalde?...
Yukarý
Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan
http://facethewall.com/penang-butterflies.html
Bali'deki kelebek çiftliðinden güzel görüntüler. ...Butterflies are free. It's getting them to the screen that
sets you back a bit. After the camera, the film, the PhotoCD scan, the computer, the graphics program
and the airline ticket, there's the entry fee to the Penang Butterfly Farm, plus a surcharge for your
camera. But it's way more fun than a savings account...
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=274
...Çocukluðum kadar güneþli ve futbol dolu bir þarkýydý. Maçtan sonra soðuk su içilmeyecekti, annem
öyle söylüyordu. Elbette ki dinlenmezdi, hele söz konusu buz gibi bir gazozsa? Fakat çeyrek çýtýr
ekmeðin içine doldurulmuþ soðanlý, kýrmýzý biberli kýyma mutlaka yenecekti. Kýymanýn yaðý ekmeðin
çatlaklarýna sýzacaktý. Dayanýlmaz olacaktý. Sonra akþam olacak, yine annemin hazýrladýðý sandviçlerle
yazlýk sinemaya gidilecekti. Tahta sandalyelere oturulup beyaz perdenin kýrmýzý ýþýklarýnýn yanmasý
beklenecekti... Kaldýrým yazýlarý - Cem Sancar.
http://www.epilepsi.gen.tr/tanitim.asp
Ne yaparsak, ne kadar önlem alýrsak alalým, engel olamadýðýmýz bazý hastalýklar vardýr. Epilepsi ya da
halk dilindeki adýyla sara hastalýðý bunlardan biridir. ...Epilepsi, halk adýyla sara, yineleyen nöbetler ile
karakterize sýklýkla geçici bilinç kayýplarýna neden olan bir durumdur. Ancak bu geçici bilinç kaybý her
zaman oluþmaz... Bilelim ve onunla yaþamayý öðrenelim.
http://www.nhm.ac.uk/darwincentre/insite/turkish/B11.html
...Toplama, insan doðasýnýn bir parçasýdýr ve tarih boyunca çeþitli kültürlerde yer almýþtýr. Doða Tarihi
Müzesinde bulunan koleksiyonlarla ilgili olarak, bunlarýn deðeri hakkýndaki görüþler zaman içinde
deðiþmiþtir... Kolleksiyonculuðun tarihi ve günümüz kolleksiyoncularýnýn yöntemleri.
[email protected]
Yukarý
Damak tadýnýza uygun kahveler
Tray Wizard v4.02 [348k] W9x/2k/XP FREE
http://www.traywizard.com/
Ekranýnýzýn el altýndaki çubuðun sað tarafýndaki bölüme "System Tray" deniyor biliyorsunuz. Ýþte o
bölüme hükmetmenizi saðlayan bir küçük program. Bilgisayarý hýzla kapatmaktan tutun, ekraný
karartmaya, çalýþtýðýnýz pencereleri oraya atmaya kadar her türlü minik ama gerekli iþlevi yerine
getiriyor. Oldukça kullanýþlý. Herkese tavsiye edilir. Herhangibir casus programcýk taþýmadýðýndan emin
olabilirsiniz. Tarafýmdan test edilip, onaylanmýþtýr:-))
Yukarý
http://kahvemolasi.com/sayilar/20030618.asp
ISSN: 1303-8923
18 Haziran 2003 - ©2002/03-kahvemolasi.com
istanbullife.com

Benzer belgeler

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 286

Detaylı

PDF Versiyonu - Kahve Molası

PDF Versiyonu - Kahve Molası Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 286

Detaylı