Özel araştırmanın devamını okumak için tıklayınız

Transkript

Özel araştırmanın devamını okumak için tıklayınız
ARAfiTIRMA / SU KAYNAKLARI VE GÜVENL‹⁄‹
21. YÜZYILIN
EN STRATEJ‹K
KONUSU
Gökhan ERCAN
[email protected]
SU GÜVENL‹⁄‹
Dünyada bulunan
en stratejik
kaynaklar›ndan
biri olan ‘su’,
artan baraj yap›m›,
sanayileflme ve
küresel ›s›nma
tehditleri
yüzünden gelecek
y›llar›n en önemli
konusu olacak…
124
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
125
ARAfiTIRMA / SU KAYNAKLARI VE GÜVENL‹⁄‹
er geçen yıl etkisini daha da
artıran küresel ısınma, bilinçsiz tarımsal sulama ve
daha birçok neden ile dünya üzerinde ki su kaynaklarını tehdit altında. Uzmanlar önümüzdeki 30-40 yıl içinde insanlığı
tehdit edecek boyutlara ulaşacağı
tahmin edilen su ve gıda güvenliği
sorununu uluslararası tüm platformlarda tartışıyor. Yabancı basın
ve ünlü think-thank kuruluşları,
dünya üzerinde su için savaşlar çıkacağı olgusunu devamlı işleyip gündeme getiriyor. Nehirleriyle etrafındaki denizleri ve Ortadoğu’yu besleyen Türkiye ise dünyanın ve bölge
ülkelerinin odak noktasındaki ülke
konumunda…
Tüm dünya 2012 yılında, gerek
22 yıldır toplanmakta olan Uluslararası Stockholm Su Haftası’nda gerekse diğer ülkelerde düzenlenen
konferanslarda ve BM zirvelerinde
su ve gıda güvenliği konusuna ağırlık verdi. Sunulan raporlardaki tablo
hiç iç açıcı değildi. 900 milyonu açlık
sınırında yaşayan, 2 milyarı yetersiz
beslenen buna karşılık 1,5 milyarı da
gereğinden çok fazla tüketen insanlığı, bu yaşam biçimi devam ettiği
takdirde 2050’ye doğru su ve gıda sıkıntısının beklediğini gösteriyor.
Uzmanlara göre gıda sıkıntısıyla yüz
yüze gelmemek için, hükümetlerin
de, tek tek bütün bireylerin de, su
kaynaklarını, tarım alanlarını verimli şekilde kullanmalarından başka
çıkar yol yok.
Tarih boyunca Türkiye’nin bulunduğu bölgede devamlı bir belirleyici
unsur olan su (geçtiğimiz yüzyılda buna petrolde eklendi) medeniyetlerin
kurulup yıkılmasına ve birçok savaşa
sebep oldu. Su nedeniyle dünyada yaşanan ilk savaş ise Fırat ve Dicle havzasının güneyindeki Lagaş ve Umma
şehir devletleri arasında bundan tam
4 bin 500 yıl önce yaşanıyor. 1967 yılında Araplar ile İsrail arasında yaşanan savaşlar, 1970’teki Ürdün iç savaşı ve 1978 yılında Lübnan’ın işgali, suyun yakın tarihimizde sebep olduğu
çatışmalar arasında sayabiliriz. Enver
Sedat 1979 yılında İsrail’le barış anlaşması imzalandığında Mısır’ın ken-
H
126
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
Dünya’da su kaynaklar›n›n
kullan›m› konusunda büyük
bir adaletsizlik oldu¤un
herkesçe bilinen bir gerçek.
Bir ABD’li günde ortalama
500, bir ‹ngiliz ise 200 litre
su kullan›rken, baz› Afrika
ülkelerinde kifli bafl›na
düflen günlük su miktar› 10
litreyi bile bulmuyor.
di su kaynaklarını korumaktan başka
bir daha asla savaşa girmeyeceğini
söylüyordu. Aynı sözleri Ürdün’ün
eski kralı Hüseyin’de söylemekteydi.
BM’nin eski genel sekreteri Butros
Gali, Ortadoğu’da yaşanacak bir sonraki savaşı su yüzünden olacağını şeklinde uyarıda bulunmuştu.
DÜNYA ÜZER‹NDE
SUYUN DURUMU
Dünyada su kaynaklarının kullanımı konusunda büyük bir adaletsizlik olduğun herkesçe bilinen bir
Kifli bafl› su
kullan›m›
ABD’de 500,
Afrika’da
10 litre
gerçek. Bir ABD’li günde ortalama
500, bir İngiliz ise 200 litre su kullanırken, bazı Afrika ülkelerinde kişi
başına düşen günlük su miktarı 10
litreyi bile bulmuyor. Dünya üzerin-
de toplam su miktarı 1,4 milyar km3.
Dünyanın dörtte üçünü kaplayan ve
oldukça fazla görünen bu miktara
rağmen su sorunu yaşanıyor. Bunun
nedeni, dünyada toplam su miktarının yüzde 97,5’inin okyanuslar ve
denizlerde tuzlu su olarak yer almasıdır. Geriye kalan yüzde 2,5’lik
miktar ise dünya üzerindeki tatlı su
miktarına karşılık geliyor. Bu kadar
az olan tatlı su kaynaklarının da
yüzde 90’ının kutuplarda ve yeraltında bulunması sebebiyle insanoğlunun kolaylıkla yararlanabileceği
elverişli tatlı su miktarının ne kadar
az olduğu anlaşılıyor. İnsan faaliyetleri sonucu su kaynakları üzerinde,
oluşan ciddi bir baskı bulunuyor.
Hızlı nüfus artışı, kırdan kente göç,
ülkelerin gıda güvenliklerini sağlama çabası nedeniyle su kaynaklarını
aşırı kullanmaları gibi etkenlere ek
olarak, tarımsal, evsel ve sanayi kaynaklı kirlilik nedeniyle tatlı suyun
kalitesini etkileyen baskı unsurları
da bulunuyor. Tatlı suyun miktar ve
kalitesini dolaysız olarak etkileyen
insan kaynaklı bu sorunların yanı sı-
ra yine insan kaynaklı, küresel iklim
değişikliğinin neden olduğu muhtemel yağış rejimlerinin değişmesi sorunu da, su sorunlarını dünyada iyice artırıyor.
Dünya yüzeyinde toplam su miktarının küçük bir kısmını oluşturan
tatlı su, kişi başına oldukça yüksek
bir miktar olan yaklaşık olarak yıllık
22.770 m3’e denk gelmekte. Ancak
kişi başına düşen bu yüksek miktara
rağmen su sorunun ortaya çıkmasının nedeni kıt bir kaynak olan suyun
zaman ve mekan açısından değişken
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
127
ARAfiTIRMA / SU KAYNAKLARI VE GÜVENL‹⁄‹
Dünyada Suyun Ac› Durumu
Türkiye’nin ortalama y›ll›k
ya¤›fl oran› 643 mm.
Bu rakam y›lda ortalama
501 milyar m3 suya
karfl›l›k gelirken bu
miktar›n 158 milyar m3’ü
yüzey suyu olarak
akarsulara ve göllere
kat›l›yor. Ekonomik ve
teknik flartlar göz önüne
al›nd›¤›nda ise kullan›labilir
su miktar› y›ll›k 112 milyar
m3 olarak hesaplan›yor.
olmasıdır. Kuzey Avrupa, Kanada ya
da Muson ikliminin hakim olduğu
yerlerde su fazlalığı bulunmaktayken
dünyanın özellikle yarı kurak ve kurak bölgelerinde su sıkıntısı yaşanıyor. Yarı kurak ve kurak bir iklime sahip olan Ortadoğu bölgesinde
yer alan Türkiye ise göreceli olarak
bölgedeki diğer ülkelere göre daha
fazla su kaynağına sahip görülmekle
birlikte, esasen su zengini bir ülke
sayılıyor.
GELCEKTE SU
Ortadoğu ülkeleri toplam dünya
nüfusunun sadece yüzde 4.5’i barındırmasına rağmen dünya petrol üretiminin yarısı bu bölgeden geliyor. Fakat 22 Arap devleti dünyaya düşen
yağmurun yalnız yüzde ikisini alıyor
ve dünyadaki yenilenebilir su kaynaklarının sadece yüzde 0.4’üne sahip.
Şu an bölgede yaklaşık 250 milyon
toplam Arap nüfusunun 2030’lara ge-
128
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
Türkiye’de
suyun durumu
ürkiye’nin ortalama yıllık yağış oranı 643 mm. Bu rakam
yılda ortalama 501 milyar m3
suya karşılık gelirken bu
miktarın 158 milyar m3’ü yüzey suyu olarak akarsulara ve göllere
katılıyor. Ekonomik ve teknik şartlar
göz önüne alındığında ise kullanılabilir su miktarı yıllık 112 milyar m3 olarak hesaplanıyor. Türkiye’de su kaynakları en yoğun olarak sulama
amaçlı olarak kullanılıyor. DSİ verilerine göre Türkiye’de suyun yüzde
11’i sanayi, yüzde 15’i evsel ve yüzde
74’ü ise tarımsal amaçlı kullanılmakta. 2008 yılı rakamları itibari ile sulama için yılda 34 milyar m3, içme kullanım için 7 milyar m3 ve sanayi için 5
milyar m3 su kullanıldı. Toplamda 46
milyar m3 olan su tüketimi Türkiye’nin toplam su potansiyelinin yüzde
41,1’ine karşılık gelmekte. Yüzölçümü 78 milyon hektar olan ülkemizde,
bu alanın 28 milyon hektarında tarım
yapılmakta. İçinde yer aldığı iklim
kuşağı nedeniyle Türkiye’de, 6 yıllık
dönemlerle orta derece; 18 yıllık dönemlerle de şiddetli meteorolojik kuraklıklar yaşanıyor. DSİ’nin yaptığı
hesaplamalar teknik ve ekonomik
olarak 8,5 milyon hektar arazinin sulanabileceğini gösterirken, günümüzde ise sulanabilir arazinin 5,42 milyon hektarı sulamaya açılmış durumda. Türkiye, hidrolojik özellikleri
doğrultusunda 25 havzaya ayrılıyor.
Havzalarda ortalama toplam yıllık
yağış 186 milyar m3. Türkiye potansiyelinin yüzde 28,4’üne sahip olan Fırat ve Dicle Havzası gerek yüzölçümü gerek sahip olduğu su potansiyeli
ile en büyük havzamız ve ülke sınırlarını aşmakta. Diğer sınıraşan havzalar ise, kuzeyden güneye doğru Çoruh Nehri Havzası, Aras Nehri Havzası, Asi Nehri Havzası ve batıda Meriç Nehri Havzası. Söz konusu havzalar sınıraşan özellikleri dolayısıyla
Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde
de önemli bir yere sahip.
T
lindiğinde 600 milyona gelmesi bekleniyor. Bu da bölgede kişi başına
sağlanan yıllık 150 m3 su oranını yarı
yarıya düşürmesi bekleniyor. “Gelecek İçin Tatlı Su Raporu” başlığı ile
BM tarafından yayınlanan raporda
önümüzdeki 20 yılda su, üzücü olayların yaşanmasına neden olacak. Günümüzde 1 milyara yakın insanın su
sıkıntısı çektiğini belirtilen raporda
önlem alınmadığı takdirde bu rakamın 2025 yılında dünya nüfusunun
yarısı olacak 3.5 milyara ulaşacağı ve
2040 yılında büyük kuraklık beklendiği vurgulanıyor. Hatta bu tarihte suyun neden olacağı bir savaş öngörülüyor. Dünyada su gerilimini hisseden
ülkeleri listeleyen rapor, Fas, Katar,
Ürdün, Yemen, Umman, Libya, Kuveyt gibi Ortadoğu ülkelerini listenin
ilk sırasında yer veriyor. Çin’deki Sarı Irmak nehri, Nil, Ganj, Colorado
gibi dünyadaki dev nehirlerinde kuruma belirtilerin görüldüğü ve yılın
belli dönemlerinde denizlere bile
ulaşmakta güçlük çektiği belirtiliyor.
Son 38 yılda yüzde 95’i kuruyan
Çad Gölü, Orta ve Batı Afrika’da 20
milyon insana su sağlıyor. Dünyadaki
4. büyük göl olan Aral Denizi’ndeki
su seviyesi 16 metre azalarak gölün
yarı yarıya küçülmesine neden oldu.
İçilebilir su kaynağı 117.5 milyar m3
olan İran, önümüzdeki 40 yıl içerisinde çok büyük risk altında. BM raporuna göre kırsal kesimde yaşayan
halkın yüzde 60’ı su sıkıntısı nedeniyle büyükşehirlere taşınabilir.
Dünya nüfusunun yüzde 30’u ihtiyac› temel ihtiyac› suyu tam
olarak kullanam›yor ve 1.4 milyar insan temiz sudan yoksun yafl›yor.
2025'te ise dünya nüfusunun yüzde 50'si gerekti¤i gibi su kullanamayacak.
BM Uluslararas› G›da Politikalar› Araflt›rma Enstitüsü'nün
haz›rlad›¤› dünya su kaynaklar› raporuna göre, yaklafl›k 1 milyar
insan temiz içme suyuna ulaflam›yor.
‹çme sular›n›n kirli olmas›ndan dolay› y›lda 3 milyon çocuk ölüyor.
Dünyan›n yüzde 70'i suyla kapl› olmas›na ra¤men bunun yaln›zca
yüzde 2.5'i tatl› su. Dünyada köyden kente yo¤un göçle birlikte su
tüketimi h›zla art›yor. Bu afl›r› tüketim nedeniyle de tar›m sektöründe
su k›tl›¤› çekiliyor.
Her y›l 200 milyon insan kirli suya ba¤l› hastal›klara yakalan›yor ve
ço¤u yoksul 2.2 milyon kifli hayat›n› kaybediyor.
Meksika’nın başkentinde yeraltı
sularının bazı yerlerde 20 metreye
kadar çekilmesiyle kente çökme sorunu yaşanıyor. Dünya Bankası tarafından yayınlanan “Dünya Gelişme
Raporu”nda, günümüzde dünya üzerindeki taze su kaynaklarının yalnızca yüzde 1'i içme suyu olarak kullanılabilecek durumda. Su ile bağlantılı
hastalıklar, gelişmekte olan ülkelerde meydana gelen ölümlerin yüzde
80'ini oluşturuyor. Dünyada su tüketimi her 20 yılda katlanıyor ve eğer
bu şekilde giderse 2025 yılında dünya
nüfusunun yüzde 48'i su sıkıntısıyla
karşı karşıya kalacak. 2015 yılına gelindiğinde ise BM, 3 milyar insanın
temel ihtiyaçlarını karşılamak için
yeterince su elde etmenin çok zor yada imkânsız olacağı ülkelerde yaşıyor
olacağını öngörüyor. Buda su kaynaklarının kullanımı konusunda dünya üzerinde büyük bir adaletsizlik olduğunu gösteriyor.
TÜRK‹YE GELECEKTE
SU SORUNU YAfiAR MI?
Çoğu kez zannedildiği gibi Türkiye su zengini bir ülke olarak görülmüyor. Aksine gerekli önlemler alınmaz ise gelecekte su sıkıntısı çeken
bir ülke olacağı hesapanıyor. Türkiye’nin su sıkıntısına düşmesine neden olacak etkenlerin başında: Sorunlu coğrafya nedeniyle su kaynaklarını kontrol etme güçlüğü, yağış ve
su kaynaklarının dengesiz dağılımı,
su havzasına dayalı bütünleştirilmiş
su yönetimi uzun vadeli planlaması
yerine, kısa vadeli, bölgesel, ayrı
planlar vasıtasıyla su kaynaklarından
yararlanılması geliyor. Kişi başına
düşen yıllık kullanılabilir su miktarı
1519 m3 olan Türkiye’yi, diğer ülkeler ve dünya ortalamasıyla kıyaslarsak, Türkiye kişi başına kullanılabilir
su miktarı bakımından su azlığı çeken ülkeler ararsında görülebilir.
Genelde kişi başına 5000 m3 ve fazla
su potansiyeli olan bir ülke su zengini olarak kabul ediliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2030 yılı için nüfusumuzun 100
milyon olacağını öngörülüyor. Bu
durumda 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının bin
120 m3/yıl civarında olacağı söylenebilir. Mevcut büyüme hızı, su tüketim
alışkanlıklarının değişmesi gibi faktörlerin etkisi ile su kaynakları üzerine olabilecek baskıları tahmin etmek
mümkün. Ayrıca bütün bu tahminler
mevcut kaynakların 20 yıl sonrasına
hiç tahrip edilmeden aktarılması durumunda söz konusu olabilecek. Bu
sebeple uzmanlar, Türkiye’nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su
bırakabilmesi için kaynakların çok iyi
korunup, akılcı kullanılması gerekmektiğini vurguluyor. Bütün ülkeler
gibi Türkiye’nin de önümüzdeki yıllarda susuzluk ve açlık çekmemekiçin sularını ve topraklarını akıllıca
kullanması gerekiyor.
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
129
ARAfiTIRMA / SU KAYNAKLARI VE GÜVENL‹⁄‹
Su zengini olabilmenin koflullar›
Bir ülkenin su zengini say›labilmesi için, kifli bafl›na düflen y›ll›k su miktar› en az 8000 - 10.000 m3
aras›nda olmas› gerekiyor.
Su varl›¤›na göre ülkeler afla¤›daki flekilde s›n›fland›r›lmaktad›r:
Su Fakirli¤i: Y›lda kifli bafl›na düflen kullan›labilir su miktar› 1.000 m3’ten daha az.
Su Azl›¤›: Y›lda kifli bafl›na düflen kullan›labilir su miktar› 2.000 m3’ten daha az.
Su Zenginli¤i: Y›lda kifli bafl›na düflen kullan›labilir su miktar› 8.000-10.000 m3’ten daha fazla.
Ülkelere göre Kili Bafl›na Düflen Kullan›labilir Su Miktar› (y›ll›k):
• SUR‹YE
1.200 m3
• BATI AVRUPA ORT.
• LÜBNAN
1.300 m3
• AFR‹KA ORT.
3
• TÜRK‹YE
1.519 m
• GÜNEY AMER‹KA ORT.
• IRAK
2.020 m3
• DÜNYA ORT.
3
• ASYA ORTALAMASI
3.000 m
Doç. Dr. Bo¤açhan Benli
5.000 m3
7.000 m3
23.000 m3
7.600 m3
Türkiye su
zengini bir
ülke de¤il
Doç. Dr. Bo¤açhan Benli: “Türkiye’ye Ortado¤u ve Kuzey Afrika
ülkelerinden bakarsan›z su zengini olarak gözüküyor. Çünkü birçok
akarsu ve tatl› su kayna¤› var. Ama Avrupa’dan ve Kuzey Amerika
ülkelerinden bakarsan›z maalesef Türkiye su fakiri bir ülke...”
130
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
M Kalkınma Progmamak gerekir ki biz yarı
ramı’nda çalışan
kurak iklim kuşağında olan
uzmanlardan Zirabir ülkeyiz. O yüzden bizdeat Mühendisi Doç.
ki tarımsal üretim yağış rejiBoğaçhan Benli’ye
mine bağlıdır. İklim değigöre Türkiye su
şikliğiyle önümüzdeki 10kaynakları bakımından zan20-30 yıl içinde yağış rejinedildiği gibi zengin bir ülke Maden Yüksek Mühendisi
minde azalma olursa, o zaCeyda Alpay
değil: Doç. Dr. Benli: "Türman biz gıda güvenliği açıkiye’ye Ortadoğu ve Kuzey
sından risk altında olan bir
Afrika ülkelerinden bakarsanız su zenülke olacağız. Nüfusun da hızlı artışını
gini olarak gözüküyor. Çünkü birçok
öngörürseniz o durumda ciddi bir tehliakarsuyu ve tatlı su kaynağı var. Ama
keden söz edebiliriz" sözleriyle durumu
Avrupa’dan ve Kuzey Amerika ülkeleözetliyor.
rinden bakarsanız maalesef Türkiye su
fakiri bir ülke. Kişi başına düşen iki bin
VAHfiI SULAMA SUYU
metreküp su ile Türkiye dünya ortalaYOK EDIYOR
masının altında olduğundan su fakiri bir
Danimarka Aarhus Üniversitesi Öğülkedir" diyor. Doç. Dr. Benli’ye göre,
retim Üyesi Prof. Dr. Erik Jeppesen,
Türkiye’deki yeraltı suları önlem alınTürkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyamadığı takdirde kirlenme tehlikesi altınnın, küresel ısınmadan en fazla etkileda. Doç. Dr. Benli: "Doğal su kaynaklanen bölgelerin başında geldiğini ifade
rını tehdit eden çeşitli unsurlar var. Bunederek, Anadolu’da toplam kullanılan
lar tarımsal ilaçlar, tarımsal gübreler,
suyun yüzde 75'inden fazlasının tarımsal
endüstriyel atıklar, kentsel atıklar ve
sulamada kullanıldığını, vahşi sulama
hepsinin üzerine bir de iklim değişikliği
nedeniyle suyun yavaş yavaş tükendiğini
faktörünü koyarsanız su kaynakları büsöylüyor. Jeppesen, su azlığı yaşanan
yük bir tehdit altında. Su kaynaklarının
bölgede, su ihtiyacı çok olan şeker panyok olmasından ziyade, kalitesinin bocarı ekilmesinin de yanlış olduğunu sazulması en büyük tehdit" diyor.
vunuyor. Problemin olduğu yerde düBM Kalkınma Programı’nda çalışan
zenlenen toplantının sorunun çözümü
uzmanlardan Yüksek Maden Mühendiiçin önemli bir adım olacağını belirten
si Ceyda Alpay da su sorunun yıllardır
Jeppesen, göller kuruduğunda dünyada
tartışılması sayesinde Türkiye’de bir bisadece bu bölgede bulunan endemik
linç oluştuğu görüşünde. Alpay: "Bilinç
canlı türlerinin de kaybolacağını sözleridüzeyinin artmasıyla Türkiye’de suyun
ne ekliyor.
rasyonel kullanımına bir ölçüde geçildi.
Kaynakların tükenmesi, iklim değişikliKÜRESEL ISINMA KONYA
ği, tarımdaki değişiklikler, bitki örtüsünOVASINI ÇOKTAN ETKILEDI
deki etkileri konusunda halk bilinçlendiODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü
ğinden rasyonel kullanıma geçildiğini
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aysel Atımtay
söyleyebilirim. Örneğin çiftçiyle konuise, küresel iklim değişikliğinin Konya
şunca bizden daha fazla bilgi verebiliOvası’nda çok önceden başladığını beyorlar. Bu yıl şu kadar yağış vardı, benim
lirterek, hemen alınacak tedbirlerin
üretimim bundan şu kadar etkilendi ve
uzun zaman sonra sonuç vereceğini ifabundan sonra şöyle yaklaşmalıyım diyede ediyor. Atımtay, “Herkesin problebiliyor bugün çiftçi" diyor.
min çözümüne katkıda bulunması gerekiyor. Eski alışkanlıklarımızla evimizde
GIDA SIKINTISI TEHLIKESI
iki misli su kullanmak yerine, daha dikPeki verimli topraklara sahip, Türkikatli olarak bunun yarısıyla da yetinebiye'de gıda sıkıntısı başgösterebilir mi?
liriz. Su bizim için çok kıymetli. DeğeriDoç. Boğaçhan Benli’ye göre tarım
ni bilmezsek, bugün petrol savaşları olüretimi, esas olarak iklim koşullarına,
duğu gibi gelecekte de su savaşları olayağan yağmura bağlı. İklim değişikliği
cak. Ayrıca, eğer Konya’yı koruyamazyüzünden Türkiye’de de gıda sıkıntısı
sak ülkemizin buğday ambarı ortadan
başgösterebilir. Doç. Dr. Benli: "Unutkalkmış olacak” diyor.
B
‘Su kaynaklar›m›z›n
yar›s›n› 40 y›lda
kaybettik’
Türkiye Doğal Hayatı Koruma
Vakfı Eski Genel Müdürü Dr. Filiz
Demirayak, Türkiye'nin son 40 yılda
su kaynaklarının yüzde 50'sini kaybettiğini ve su fakiri ülke olma yolunda
hızla ilerlediğini söylüyor. Türkiye’de
son 40 yılda yaklaşık 1 milyon 300 bin
hektar sulak alanın, üç Van Gölü büyüklüğünde bir alanın, ekolojik ve
ekonomik işlevini yitirdiğini belirten
Dr. Demirayak, Türkiye’de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarının 4
bin metreküpten bin 500 metreküpe
düştüğünü söylüyor. Dünyada ve Türkiye'de küresel ısınmanın etkilerine
dair bilimsel kanıtların her geçen gün
arttığını hatırlatan Dr. Demirayak,
"Küresel ısınmanın Akdeniz ve dolayısıyla Türkiye'deki en büyük etkilerinden biri de kuraklıktır. İçinde bulunduğumuz bahar havasından endişe etmeliyiz. Kuraklığın en büyük etkilerinden biri ise, su kaynakları üzerinde
görülmektedir. Oysa biz hala su kaynaklarını vahşi kullanımla tüketiyoruz" diyor.
TÜRKiYE SU FAKiRi
OLMA YOLUNDA
Ülkemizde kuraklığın en büyük etkilerinden birinin su kaynakları üzerinde görülmekte olduğunu söyleyen
Dr. Demirayak şöyle devam ediyor:
"Son 40 yılda sulak alanlarımızı, su
havzalarını iyi yönetmedik. Sulak
alanları kuruttuk, hala göllerin kıyılarını doldurmak için uğraşıyoruz. Kaçak yeraltı suyu kullanımı Türkiye'nin
en önemli sorunlarından biridir. Başta
İstanbul olmak üzere, yerleşimlerin
etrafındaki su havzalarını yapılaşma,
kirlenme ve su dengesini bozarak tahrip ettik. Ülkemizde son 40 yılda yaklaşık 1 milyon 300 bin hektar sulak
alanı yitirdik. Son 20 yılda kişi başına
düşen su miktarımız 4 bin metreküpten bin 430 metreküpe düştü. Son 40
yılda ülkemiz, su kaynaklarının yüzde
50'sini kaybetti. Türkiye su fakiri bir
ülke olma yolunda hızla ilerliyor."
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
131
ARAfiTIRMA / SU KAYNAKLARI VE GÜVENL‹⁄‹
Su savafllar›
Önümüzdeki 25 y›l içerisinde Ortado¤u’da su s›k›nt›s› had
safhaya ulaflmas›yla bölge ülkelerinin tamam›n›n da dahil
olabilece¤i bir su savafl› yaflanacak. "Su Savafllar›"
olgusunu ilk kez ilk kullanan Washington merkezli Foreign
Policy dergisine yazd›¤› yaz›yla Joyce Starr oldu. Starr’›n
ABD istihbarat raporlar›na da konu olan tezine göre dünya
üzerinde 10 noktada (birço¤u Ortado¤u’da) suyun as›l
neden olaca¤› savafl ç›kabilir.
raştırmalar 1950'den beri
kişi başına yenilenebilir su
kaynaklarının küresel ölçekte yüzde 58 azaldığını
ve 2020'de şimdikinin üçte
biri kadar olacağını tahmin ediyor.
Tabii bu da suyun önemini ve değerini iyice artırıyor. BM, su konusundaki uluslararası anlaşmazlıkların
çatışma noktasına gelebileceği uya-
A
132
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
rısında bulunurken Batılı thinkthank kuruluşları, Times, Independent gibi birçok medya kuruluşu Ortadoğu’da bir su savaşı yaşanacağı
konusunu belirli aralıklarla işliyor.
Bu kuruluşlarca ileri sürülen genel
fikir ise önümüzdeki 25 yıl içerisinde Ortadoğu’da su sıkıntısı had safhaya ulaşmasıyla bölge ülkelerinin
tamamının da dahil olabileceği bir
su savaşı yaşanacak. "Su Savaşları"
olgusunu ilk kez ilk kullanan Washington merkezli Foreign Policy
dergisine yazdığı yazıyla Joyce Starr
oldu. Starr’ın ABD istihbarat raporlarına da konu olan tezine göre dünya üzerinde 10 noktada (birçoğu Orta Doğu’da) suyun asıl neden olacağı savaş çıkabilir. İngiltere Savunma
Bakanı John Reid geçtiğimiz Mart
ayında yaptığı bir konuşmasında, iklim değişiklerinin gelecek 30 yılda
küresel anlaşmazlıkların ana nedeni
olabileceğini ve ülkelerin su kaynakları yüzünden savaşa girebileceğini
belirtti. Reid, artan dünya nüfusu ile
azalan su kaynakları arasındaki dengesizlik, küresel ısınma toprakları
çöle çevirirken ve su kaynakları kirlenirken devletleri karşı karşıya getireceğini de söyledi. İngiliz Independent gazetesinde yayınlanan bir makalede gittikçe azalan su kaynaklarının yakın gelecekte savaşa neden
olacağı konusu tekrar işlenerek önümüzdeki yıllarda su kaynakları için
komşularıyla savaşa girme ihtimali
yüksek ülkeleri yazdı. Amerikan
Ulusal İstihbarat Müdürlüğü'nün
2012 Mart ayında Dünya Su Günü
dolayısıyla, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın isteği doğrultusunda hazırladağı “Küresel Su Güvenliği” raporu,
temiz suyun yakın gelecekte savaşlara neden olabileceğine dikkat çekti.
Raporda, su ve su kaynaklarının ülkeler arasında gerginliklere neden
olabileceği belirtilirken, “2022’de
dünya su savaşları patlak verebilir”
tahmininde bulunuldu. Yapılan
araştırmalar sonrasında ise ABD istihbarat birimleri “Gelecek 10 yıl
içinde, ABD için önem teşkil eden
birçok ülke su sorunu yaşayacak.
Bunlar arasında su kesintisi, kötü su
kalitesi ve sel olabilir. Bunlar gerilimleri artıracak, bölgelerdeki ilişkileri gerecek ve istikrarsızlığa sebep
olacak” yorumu yapıldı. Halihazırda
gergin bir ilişkinin olduğu TürkiyeSuriye-İran üçgeninde durumun daha da kötü bir hal alabileceğini belirten Amerikan istihbaratı “Şimdiden, Fırat ve Dicle’de gerginlik var.
Ülkeler suyu, siyasi ve ekonomik bir
basamak olarak kullanabilecek, barajlar terör saldırılarına maruz kalabilecek” açıklamasında bulundu.
Stratejik olarak Fırat ve Dicle nehirlerinin yanı sıra Nil Nehri, Mekong
Nehri ve Amuderya Nehri de gerginlik kaynağı olarak gösteriliyor.
SU SAVAfiLARININ
YAfiANACA⁄I NOKTALAR
Su nedeniyle meydana gelebilecek çatışmalar özellikle Ortadoğu
merkezli. Tabii Ortadoğu ile ilgili
ne zaman bir senaryo ortaya atılsa
bunun içerisinde mutlaka Türkiye’de yer alıyor. Türkiye bol olan su
kaynaklarının kullanımı konusunda
fakir olmasına rağmen sınırları
aşan suları nedeniyle stratejik bir
konuma sahip. Dünya üzerinde su
savaşlarına konu olabilecek ülkeler
şunlar:
‹srail’in kifli bafl›na su tüketimi 375 m3 iken, iflgal alt›nda
tuttu¤u topraklarda yaflayanlar›n tüketimi ise 640 ila 1480 m3
aras›nda de¤ifliyor. Halbuki bir Filistinli’nin kulland›¤› su miktar›
107 m3 civar›nda. Ürdün y›ll›k 870 milyon m3’lük su kayna¤›na
sahip olmas›na karfl›n 1.1 milyar m3 su tüketiyor.
‹SRA‹L-ÜRDÜN-F‹L‹ST‹N
İsrail, Ortadoğu’da az olan su
kaynaklarından daha fazlasına ihtiyaç duyan bir ülke. Suya yaptığı yatırımlar, geliştirdiği toprak altından
damlama metodu gibi ileri teknoloji
sulama teknikleri ve işgal altında
tuttuğu Batı Şeria ve Gazze'deki su
kaynakları sayesinde yakın planda
gelecek kaygısı gütmüyor. Bu haliyle
Avrupa’nın serası olarak nitelenen
ve Avrupa'ya taze sebze-meyve ihraç
eden İsrail ile Ürdün ve Filistin arasında açık bir dengesizlik mevcut.
Filistin bölgesinin su kaynaklarını
gasp eden İsrail’in kişi başına su tüketimi 375 m3 iken, işgal altında tuttuğu topraklarda yaşayanların tüketimi ise 640 ila 1480 m3 arasında değişiyor. Halbuki bir Filistinli’nin kullandığı su miktarı 107 m3 civarında.
Ürdün yıllık 870 milyon m3’lük su
kaynağına sahip olmasına karşın 1.1
milyar m3 su tüketiyor. Bu anlamda
su fakiri sayılan Ürdün, su ihtiyacını
karşılamak için denizden su elde etme projeleri dahil yer altı su kaynakları optimum kullanımı için
araştırmalar yapıyor. Araplar ile İsrail arasında 1967’de yapılan savaşın
arkasında su kaynaklarının kontrolünü elde etme planı var. Savaş öncesi bu havzadaki payı yüzde 3 olan
İsrail, Batı Şeria'yı işgal ederek bu
payını yüzde 10.5'e çıkarıyor. Independent Gazetesi’ne göre küresel
Stratejik olarak F›rat ve Dicle nehirlerinin yan›
s›ra Nil Nehri, Mekong Nehri ve Amuderya Nehri
de gerginlik kayna¤› olarak gösteriliyor.
ısınmadaki artış devam ettiği sürece
bölgede yaşanan askeri krizler artış
gösterebilir. İsrail'in kontrol altında
tuttuğu Ürdün nehri, Filistin, İsrail
ve Ürdün’e can veriyor.
‹SRA‹L-SUR‹YE-LÜBNAN
İsrail Başbakanı Menachem Begin’in 1982 yılında planladığı Lübnan
işgalinin arkasındaki en önemli neden, Lübnan’ın Litani Nehri’nin kontrolünü ele geçirmek vardı. Suriye’yi
etkisiz hale getirerek Golan Tepeleri’ni İsrail topraklarına katmak ve
Lübnan’da Hıristiyan bir hükümet
kurmak İsrail‘in 1982’deki bu işgalin
arkasındaki diğer nedenlerdi. Yahudi
yerleşimcilerinin Lübnan’ın Litani
Nehri üzerindeki planları uzun zaman öncesine dayanıyor. 1919’daki
Paris Barış Konferansı’nda Dünya
Siyonist Organizasyonu Litani Nehri
üzerinde büyük bir pay elde etmek
için talepte bulunmuştu. Hemen hemen her konuda kritik dengeler üzerine oturan bölgede, su konusu bir
savaşa kolayca neden olabilir. 1967
Arap-İsrail savaşında işgal edilen
Golan Tepeleri İsrail'in en önemli su
rezervlerini oluşturuyor. Golan ve
Batı Şeria'daki su kaynaklarının yüzde 90'ı İsrail, yüzde 10'u Filistinliler
tarafından kullanılıyor. Sadece Golan Tepeleri!nden elde edilen su İsrail'in su tüketiminin yaklaşık 1/3'ünü
karşılıyor.
TÜRK‹YE- SUR‹YE
Türkiye’nin su yüzünden problem
yaşayabileceği en muhtemel ülke Suriye. İçme suyunun yüzde 80’ini ve
elektrik enerjisinin yüzde 60’ını Fırat
nehrinden sağlayan Suriye için bu
nehir tam anlamıyla bir can damarı.
Fırat ve Dicle üzerindeki suyun yüz-
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
133
ARAfiTIRMA / SU KAYNAKLARI VE GÜVENL‹⁄‹
de 70’ini kontrol eden Türkiye, Güneydoğu Anadolu Projesi yüzünden
Suriye ile birçok kez karşı karşıya
geldi. The Times Gazetesi, 1998 yılında Türkiye ile Suriye arasında terör örgütü PKK'nın lideri Öcalan yüzünden yaşanan gerginliğin arkasındaki asıl nedenin yüzyıllardır süregelen "su savaşları" olduğunu öne sürdü. Türkiye'nin Fırat Nehri üzerinde
inşa ettiği devasa baraj, Suriye’nin
can damarı olan bu nehrin debisini
azaltacağı için 98’de olduğu gibi ileride savaş nedeni olabilir.
IRAK-TÜRK‹YE
Kişi başına düşen su miktarı Türkiye ve Suriye’den yüksek olan Irak,
Ortadoğu’da su açısından en rahat
ülkelerden birisi. Fakat Küresel ısınmanın tetiklediği kuraklaşma,
Irak’ın su kaynakları giderek kurutuyor. Yüzde 70’ini Türkiye’nin kontrol ettiği Fırat ve Dicle nehirlerinden Irak’ın daha fazla pay istemesi
iki ülke arasında gelecekte çatışmalarının nedeni olabilir.
Ç‹N-H‹ND‹STAN
Dünyanın en büyük iki ordusuna
sahip olan Çin ve Hindistan arasında, Brahmaputra Nehri sularının
paylaşımı gerginliğin artmasına neden olabilir. Çin'in Tibet Bölgesi’ndeki sekiz nehir üzerine inşa ettiği 20 barajın kapaklarını zaman za-
man açması, kurumanın eşiğine gelen nehirlerin bir anda taşmasına ve
komşu ülke Hindistan'da yerleşim birimlerinin sular altına kalmasına neden oluyor. Son olarak Brahmaputra
Nehri'nin taşması sonucu çevredeki
adalarda birçok ev sular altında kaldı, tarım ürünleri zarar gördü. Uzmanlar, Çin'in bölgedeki su kaynakları üzerinde inşa etmeye devam ettiği barajları siyasi bir koz olarak kullanmayı planladığını öne sürüyor ve,
susuzluğun hâkim olduğu bölgede
devam eden baraj inşaatlarının, dünyanın en büyük nüfusuna sahip, Asya'nın iki devi Çin ve Hindistan arasında savaşlara neden olabileceğini
söylüyor. Sadece Tibet bölgesinde
önümüzdeki yıllarda 40 barajın daha
yapılmasının planlandığı, bunlardan
bazıların inşaat halinde olduğu belirtiliyor. Hindistanlı analist Neil Padukone'ye göre; şu anda Asya'nın iki
devi arasındaki en büyük potansiyel
çatışma meselesi su olarak görülüyor. Çatışmanın merkezindeki sekiz
nehir bölgedeki 1 milyar 800 milyon
insan için hayati bir öneme sahip.
ET‹YOPYA-MISIR-SUDAN
Mısır nüfusunun büyük kısmı ülke topraklarının yüzde4'ünü kapsayan Nil nehri kıyısı boyunca yaşıyor.
Tarım üretimini Nil havzasında gerçekleştiren Mısır’ın geri kalan topraklarının büyük bölümünü çöller
oluşturuyor. Mısır'ın yıllık tatlı su
kaynağı kullanım miktarı ise 63 milyar m3.
Eski Yunanlı tarihçi Herodot’un
“Nil’in bir hediyesi” diye tanımladığı
Mısır, tarih boyunca ilişkilerinin genelde iyi olmadığı ve Nil Nehri’nin
ilk olarak geçtiği Etiyopya ve Sudan
ile komşu durumda. Bu iki ülkenin
Nil üzerine yapacağı baraj projeleri,
Mısır’ın nehirden aldığı su miktarını
azaltabilir. Bu durum ise Mısır’ı hızla artan nüfusunun su ihtiyacını karşılamada yetersiz bırakabilir. Etiyopya’nın Nil sularından daha büyük
pay almak için baskı yapması ve bölgenin artan nüfusu, üç ülke arasında
dünyanın en uzun nehri Nil için savaş çıkma tehdidini artırıyor. Mısır
ordusunun parlamentoya danışmadan Nil nehri üzerinde herhangi bir
tehlike belirmesi durumunda askeri
müdahale yapabilme hakkını saklı
tutuyor olması Nil Nehri’nin Mısır
için önemini ortaya koyuyor.
ANGOLA-NAM‹BYA
Dünyanın en büyük nehirlerinden olan Okavango Nehri ve deltasının paylaşım sorunu, Namibya,
Angola ve Botswana arasında tansiyonu giderek yükseltiyor. Namibya,
bölgedeki kuraklık yüzünden başkentine su taşıyan 400 km'lik su boru hattını yeniden canlandırma
planları yapıyor.
BANGLADEfi-H‹ND‹STAN
Himalayalar'daki buz kütlelerinin erimesinden dolayı Ganj Nehri’nin taşmasının neden olduğu tahribat ve karışıklık Bangladeş'ten
Hindistan'a yasadışı göçmenliği artırıyor. Bunun önüne geçmek isteyen
Hindistan’ın sınıra bir duvar inşa etme planları var.
ASYA’DAK‹ D‹⁄ER
GERG‹N NOKTALAR
Asya’da, 57 adet ülkeler arası su
havzası var. Orta Asya, Güney Asya
ve Mekong Havzası en gergin bölgeler. Orta Asya’da Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkeler arasındaki
sınır sorunları ve Siri Derya ve Amu
Derya nehirlerinin sularının kulla-
134
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
Baz› Ortado¤u uzmanlar› Türkiye’nin ilerde bir su sat›c›s› olaca¤›n› ve y›lda yüz milyonlarca dolar kazanaca¤›n›
ifade ediyor. 10 y›l içerisinde olmas› beklenen baflka bir olay ise uluslararas› bir su piyasas›n›n kurulmas›...
nımında kaynak bölgesi ülkeleri
olan Kırgızistan ve Tacikistan ile
akış aşağı ülkeler olan Kazakistan,
Türkmenistan ve Özbekistan arasındaki gerilimler başı çekiyor. Güney Asya’da, Wular Barajı ile ilgili
Hindistan-Pakistan gerilimi, Farraka Barajı ile ilgili Hindistan-Bangladeş gerilimi ve Mahakali Irmağı
Anlaşması ile ilgili olarak ta Hindistan-Nepal gerilimleri önemli. Güneydoğu Asya’da Mekong Irmağı’nı
denetleyecek olan barajlar yapmaya
kalkışan 6 ilgili ülke, KamboçyaÇin-Laos-Mynamar-Tayland-Vietnam arasında gerilimler çıkıyor.
Olası bir su çatışmasına aday bir
bölge de Çin’den doğup Myanmar
ve Tayland’a akan Salween Irmağı.
Üç ülkenin de barajlar ve kalkınma
projeleri var. Ama aşağıdaki iki ül-
ke bir şey yapamazken, yeni süpergüç Çin suyu paylaşmaya yanaşmıyor. BM’in 1997 uluslararası sular
konvansiyonunu imzalamamış olan
üç ülkeden biri olan Çin’in Tibet’teki kalkışma, Bangkok’taki afyon
üretimi ve aşırı artan nüfusundan
ötürü de sıkıntıları var. Bu örnek,
su kıtlığının aslında var olan anlaşmazlıklar ve gerilimlere ek bir etken olduğunu gösteriyor.
SAVAfi YER‹NE SU
T‹CARET‹
Dünyada “su savaşları” senaryoları üretenlerin yanında olaya daha
olumlu yaklaşan medya ve thinkthank kuruluşları da var. Dünyada
artan su sıkıntısı aslında devletler
arasında su ticaretini teşvik edici bir
yön alacak. Böylece su yüzünden bir-
birine ekonomik olarak bağımlı olmak ileride çıkabilecek ihtilâfları engelleyecek. Türkiye bu bahsedilen
görüşü destekleyen ve ana ekseninde oturan ülke durumunda. Manavgat Nehri’nden satılması durumunda
250 milyon dolar kazandırabilecek
olan 4 milyar m3 taze su her yıl Akdeniz’e dökülüyor. Buradan akan
milyarlarca galon su tankerle veya
boru hatları yoluyla Orta Doğu ve
Akdeniz bölgesinin su kaynağı olabilir. Bu doğrultuda Türkiye’nin başta
İsrail ve Kuzey Kıbrıs’a su satma
projeleri var. Bazı Ortadoğu uzmanları Türkiye’nin ilerde bir su satıcı
olacağını ve yılda yüz milyonlarca
dolar kazanacağı sonucuna varıyor.
10 yıl içerisinde olması beklenen
başka bir olay ise uluslararası bir su
piyasasının kurulması. E
EKOV‹TR‹N KASIM 2012
135

Benzer belgeler