to view the full-text article in PDF format.

Transkript

to view the full-text article in PDF format.
DERLEME REVIEW
Yafll›l›kta Fizyolojik
De€ifliklikler
Doç.
Dr.
Selim
NALBANT
GATA
Haydarpafla
E¤itim
ve
Araflt›rma
Hastanesi
‹ç
Hastal›klar›
Servisi,
‹STANBUL
ÖZET
incelenmifl ve standartlar› belirlenmifltir.
Bedensel fonksiyonlarda y›llar geçtikçe önemli de¤ifliklikler olur. Bu de¤iflim baz› organlarda çok belirgin
olarak geliflirken, böbrek gibi baz› organlarda fark edilmesi oldukça zaman almaktad›r. Birincil koruyucu
hekimlik yönüyle bu de¤iflimin özellikle kemik ve kardiyovasküler sistem üzerindeki etkileri derinlemesine
Ancak, günümüz ihtiyaçlar› sadece yaflam beklentisiyle
de¤il, ayn› zamanda yaflam kalitesiyle de ilintili oldu¤undan standartlar zorlanmaktad›r.
SUMMARY
have been done for these changes in bone and cardiovascular
system and standardized.
• Anahtar Kelimeler: Bedensel yafllanma, fizyolojik
yafllanma. Nobel Med 2008; 4 (2): 4-11
PHYSIOLOGICAL CHANGES IN OLD AGE
However, the today’s needs are not only related with the
life expectancy but life quality too, so the standards are
exerted.
Many important body changes occur after passing years.
While these changes develop obviously at some organs, it
takes time to notice at some others.
• Key Words: Body aging, physiologic aging. Nobel Med
2008; 4(2): 4-11
At the base of preventive medicine, detailed investigations
NOBEL MEDICUS 11
4
|
C‹LT: 4, SAYI: 2
Ça¤›m›z›n bilimsel ve teknolojik geliflmelerinin insanlara sundu¤u imkânlar›n en önemli sonuçlar›ndan biri
insan ömrünün uzamas› olmufltur. Bu sonuç bu gün
için baflka sonuçlar› do¤urmufl, uzayan insan ömrü
sosyal güvenlik sistemlerinin üzerine bir bask› unsuru
haline gelmifltir. Dünya sa¤l›k teflkilat›n›n 1999 y›l›
raporlar›na göre 20 y›l içerisinde bak›ma muhtaç yafll›
miktar› %300 oran›nda artacakt›r (WHO raporu 1999).
Bu durum insanlar›n hayat konforunun korunmas›n›
ve bedensel yafllanman›n s›n›rlar›n› daha önemli k›lm›flt›r. 1, 2
14
13
12
11
10
9
8
7
6
5
4
3
2
1
0
0
Genel olarak 50 yafl›ndan sonra birçok insan›n bedensel
fonksiyonlar›nda azalma yönünde de¤iflimler olur. Bu
de¤iflimlerden görme kalitesinin azalmas› gibi baz›lar›
çok belirgin iken, böbrek fonksiyonlar›n›n azalmas› gibi
baz›lar›n›n fark edilmesi oldukça zordur. Birçok insan
böbrek ile ilgili fonksiyon kay›plar›n› yetmezli¤e girdikten sonra ö¤renir. Yafllanman›n organ ve sistem seviyesinde s›n›rlar› bu kadar kesin olmakla beraber her insanda nas›l gerçekleflece¤i ve bireyin bedensel de¤ifliklikleri
nas›l alg›layaca¤› farkl› olabilir. Ancak, temel de¤ifliklikler
evrenseldir. 2
30
40
50 60
Yafl (y›l)
70
80
90
100
Sa¤l›kl› göz
Retina
Miyopi
Presbiyopi
fiekil 2. Presbiyopi geliflen yafll›da lensin de¤iflen durumlara uyum
sa¤layamamas› ile görüntü retinan›n önüne ya da arkas›na düflebilir.
›fl›¤a hassas hücrelerin hassasiyeti azalacakt›r. Dolay›s›yla,
altm›fl yafl›ndaki bir insan›n 20 yafl›ndakine göre 3 kat
daha fazla ›fl›¤a ihtiyac› vard›r. Bu durum daha ileri yafllarda ›fl›¤› ilk anda fark edememelerine neden olur. Di¤er
taraftan lensin kal›nl›¤› artaca¤› için lofl ›fl›¤› fark etmek
de zorlaflacakt›r. 5
GÖZ
Yafllanman›n en belirgin olarak hissedildi¤i organ gözdür.
Bu de¤iflikliklerden bir k›sm› kaç›n›lmaz iken bir k›sm›nda
bireysel farkl›l›klar olabilir. Örne¤in, 40-50 yafllar›nda
bir insan›n 5 cm’den daha yak›n nesneleri fark etmesi
zordur ve bu fizyolojik standart bir süreçtir (fiekil 1). Buna karfl›n retinal vasküler de¤ifliklikler bireysel farkl›l›klar
gösterir. 3, 4
Yaflla beraber az ya da çok ›fl›¤›n göze girmesini sa¤layan
pupil ›fl›ktaki de¤iflikliklere daha yavafl cevap verir. Yafll›
insanlar ›fl›k de¤iflikliklerine k›smen uyum sa¤layabilirler,
çünkü pupilleri aç›p kapayan kaslar da zay›flamaya bafllar.
Çok parlak ›fl›klara daha hassas olurlar. Renkler de yaflla
birlikte lensin hafifçe sar› bir renk almas›yla farkl› alg›lan›rlar. Bu sar›laflma özellikle renk spektrumun en sonundaki mavi-menekfle morunu etkiler. Maviler canl› renklerini kaybederler, griye dönerler. Bu de¤ifliklik birçok
insan için önemsiz gelir. Ancak, yafll› insanlar mavi zemine
siyahla yaz›lm›fl harfleri ya da mavi harfleri okumakta
zorluk çekerler (fiekil 3a-3b). Spektrumun di¤er ucundaki
k›rm›z› ise her zaman daha canl›d›r. 6, 7
En önemli de¤ifliklikler lenste olur. Lensin sertli¤i yaflla
artar ve normalde gözün nesnelere fokuslanmas› için
gereken flekil de¤iflikli¤ini gerçeklefltiremez, cismin
görüntüsü retina üzerine düflürülemez buna presbiyopi
ad› verilir (fiekil 2). Görme kalitesini önemli derecede
bozan yafla ba¤l› bu k›r›lma kusurlar›n›n kabullenilmesi
genellikle zordur. Kabullenmenin ard›ndan ise bifokal
gözlükler ya da de¤iflken foküslü lensler kullan›l›r. Yafl
ilerledikçe görme kalitesi baflka flekillerde de bozulur.
Ifl›k lensten daha zor geçerek retinaya ulaflacak, retinadaki
|
20
fiekil 1. Y›llara göre insanlardaki görme kayb›. Özellikle elli yafl›ndan
sonra ciddi görme kayb› oldu¤u görülüyor.
‹flte bu noktada, bu organ sistemlerinde meydana gelen
de¤iflikliklerin ne zaman fizyolojik ne zaman hastal›k
oldu¤unun ay›rt edilebilmesi önemlidir. Yafllanma esas
olarak do¤umla bafllayan bir süreçtir. Organlardaki fizyolojik de¤ifliklikler de bu andan itibaren bafllam›fl olur.
Bu meydana gelen de¤iflikliklerin h›z› ve fliddeti, olay›n
yafll›l›¤a ba¤l› fizyolojik bir süreç ya da bafll› bafl›na bir
hastal›k oldu¤unu gösterir. 2 Biz de yaz›m›zda hastal›k
olarak da de¤erlendirilebilecek pek çok fizyolojik de¤iflimi ve yafll›n›n bu de¤iflimlerle birlikte de¤erlendirilmesi gerekti¤ini bir kez daha vurgulamay› amaçlad›k.
NOBEL MEDICUS 11
10
En önemli geliflmelerden biri de gözden beyine giden
sinir hücrelerinin say›s›ndaki azalmad›r. Hücre say›s›nYafll›l›kta Fizyolojik
De€ifliklikler
C‹LT: 4, SAYI: 2
5
alanlar›nda hareket eden ince siyah benekler bir k›s›m
göz s›v›s›n›n kat›laflmas› ile ilgilidir. Bu beneklerin
say›s›nda ani art›fllar olmad›kça görme kalitesi bozulmaz.
Gözyafl› üreten hücre say›s›nda azalmaya ba¤l› olarak
kuru göz gelifliminde art›fl olur. Gözün görünümündeki
de¤iflimler ise, y›llar boyu ultraviyole, rüzgar ve toza
ba¤l› olarak gözün beyaz skleras› sar› veya kahverengiye
dönmesi ve gri ile siyah aras› bir halka oluflmas› ile ilgilidir. Kolesterol ve kalsiyum tuzlar›ndan oluflan bu halkaya arkus senilis ismi verilir ve görme kalitesi etkilenmez. Gözün etraf›ndaki ya¤ dokusu azald›¤›, göz küresini tutan kas ve tendon yap› zay›flad›¤› için göz bafl›n
içine bat›yormufl gibi görünür. 7, 8, 9
fiekil 3a. Yafll› hasta mavi zemin üzerine yaz›lm›fl yaz›lar› gri olarak alg›lar.
fiekil 3b. Mavi zemin ile siyah yaz› aras›nda koyu bir renk ilave oldu¤unda siyah
yaz›n›n okunmas› yafll› için daha da zor olacakt›r.
Gözle ilgili daha büyük sorunlar yaratan glokom, retinopati, maküler dejenerasyon ve katarakt gelifliminde art›fl
olur (fiekil 4a-4b). Ancak, bu hastal›klar›n s›kl›¤›nda
art›fl do¤rudan yaflla ilgili de¤ildir. 7, 8
KULAK
Y›llarca yüksek sese maruz kalmas› sonucunda ya da sadece
yafla ba¤l› olarak duyma kalitesinde azalma olur. Kulak kiri
toplanmas› yaflla birlikte artar ve bu da duyma kalitesini azalt›r. Yafl artt›kça yüksek perdeli sesleri daha zor duyarlar.
Viyola ve flüt seslerinin kalitesi azal›r. Kad›n ve çocuk seslerini daha zor anlarlar. Çünkü, ço¤u kad›n ve çocuk ses
perdesi yüksektir. En çok rahats›z edeni de sürekli m›r›ldan›yor gibi görünmeleridir. Di¤er insanlar daha yüksek sesle konuflsalar bile hala onlar için anlafl›lmas› zordur. Burada
da esas sorun yüksek perdeli seslerdir. Ayn› sorun c, k, p,
s ve t gibi ünsüzlerin anlafl›lmas›nda da vard›r. Bu nedenle
ünlü harfleri ünsüzlere göre daha kolay duyarlar. Kelimelerin içinde yafll› için belirleyici olan bu sesli harflerdir: “‹stedi¤ini söylemekte serbestsin“, “‹sedini sömek serbesin”. Bunun daha yüksek sesle söylenmesi sadece sesli harfleri belirtece¤inden anlafl›lamayan sessiz harfler anlafl›lamamaya
devam edecektir. Kalabal›k ortamlarda da ard alanda ses
olaca¤›ndan duyma kalitesi bozuk olacakt›r. 10-14
fiekil 4a. Sa¤l›kl› gözün görme kalitesi.
A⁄IZ
A¤›z sa¤l›¤›n›n bozulmas› yafllanman›n do¤al bir sonucu
de¤ildir. Bu durum sistemik hastal›klara, ilaç kullan›m›na, uygun olmayan beslenmeye veya koruyucu a¤›z
bak›m›n›n olmamas›na ba¤l› olarak geliflir. T›p doktorlar›, yafll› hastalar› genellikle difl hekimlerinden daha
s›k muayene ederler. Bu yüzden yafll›da a¤›z sa¤l›¤›n›n
devaml›l›¤›n›n sa¤lanmas›nda, t›p doktorlar›n›n rolü
büyüktür. Dildeki tat tomurcuklar›n›n say›s› azald›¤›
için tat duyusu 50 yafl›ndan sonra azalmaya bafllar. Dil
tatl›, ac›, tuzlu gibi temel tatlar› alg›larken daha karmafl›k
olan bö¤ürtlenin tad›n› al›rken kokusunu da duymal›d›r.
Ancak, koku duyusu da azald›¤› için bu tür karmafl›k
tatlar› da net olarak alg›layamaz. Di¤er taraftan tükürük
bezlerinde artan fibrozise ve di¤er s›kl›¤› yaflla artan
fiekil 4b. Yafl ilerledikçe görme kalitesini bozan baz› hastal›klar›n s›kl›¤› artar.
Bunlar›n bafl›nda da glokom gelir.
daki bu azalma gölge ve tonlardaki farkl›l›klar›n ve çok
ince detaylar›n fark edilebilirli¤ini azalt›r. Bu yol derinli¤inin alg›lanma hissinin azalmas›na ve koflma güçlü¤üne neden olabilir. 7
Görme alanlar›nda hareket eden ince siyah benekler,
kuru göz geliflimi, gözün görünümünde meydana gelen
de¤iflim sonucunda gözde bafl›n içine bat›yormufl görünümünün geliflimi, sa¤l›k yönüyle ciddi olmayan fakat
yafll›y› daha çok rahats›z edebilen geliflmelerdir. Görme
NOBEL MEDICUS 11
6
|
C‹LT: 4, SAYI: 2
tükürük bezi hastal›klar›na ba¤l› olarak a¤›zda kuruluk
geliflir. Bütün bu etmenler tat almay› önemli ölçüde
güçlefltirir. 15
Tat alma duyusunda azalma ya¤l›, ekfliden çok özellikle
tatl› ve tuzlunun alg›lanmas›nda hissedilir. Bu de¤ifliklikler yafll›n›n daha fazla yemeklerine ac› ve tuz eklemesine neden olmaktad›r. 15
Difl etlerindeki çekilmelere ba¤l› olarak da özellikle alt
çenedeki difllerin aralar› çok aç›lacak, bu bölgelerde
besin art›klar› ve bakteri kolonizasyonlar› oluflacakt›r
(fiekil 5). Bu de¤ifliklikler diflleri daha hassas yapacak,
kaviteler oluflacak bu geliflmeler sonunda da difl kay›plar›
olacakt›r. 15
fiekil 5. Yaflla birlikte difl etlerinde çekilme önemli bir sorundur.
DER‹
Eburnasyon
Yaflla birlikte deri daha ince, daha elastik, kuru ve k›r›fl›kt›r. Uzun y›llar günefle maruz kal›nmas› cildi daha
sert ve daha k›r›fl›k hale getirir. Bunu en iyi günefle daha
çok maruz kal›nan yüz ile vücut aras›ndaki farkta gözlemleyebiliriz. Günefle daha az maruz kalan insanlar daha
genç görünür. Cilt alt› ya¤ dokusu azal›r ve fibröz doku
ile yer de¤ifltirir. Cilt alt› ya¤ dokusu hem bir yast›k görevi
yapar hem de günefl ›fl›nlar›na karfl› koruyucu etkisi
vard›r. Bu doku ayn› zamanda ›s› yal›t›m›n› da sa¤lar.
Bu dokunun inceldi¤i yerlerde k›r›fl›kl›klar artar, so¤u¤a
tolerans azal›r. 16, 17
Kist Subkondral
skleroz
Normal k›k›rdak
fiekil 6. Osteoartrit geliflimi de yaflla birlikte artmaktad›r. Bunun en önemli nedeni
k›k›rdak dokuda geliflen harabiyettir.
Cilt alt› sinir sonlanmalar› da azalarak, duyarl›l›¤›n azalmas›na dolay›s›yla yaralanmalara yol açar. Ter bezleri
ve cilt alt› kan ak›m› da azal›r. Normalde vücut s›cakl›¤›
kan ak›m› ile afla¤›dan yukar›ya do¤ru kaybedilir. Dolay›s›yla kan ak›m› azald›¤› için hem daha az ›s› kaybolacak
ve vücut kendini so¤utamayacak hem de deri daha
yavafl iyileflecektir. 16
ihtiyaç artmad›kça (anemi, enfeksiyon, vs) yeterlidir.
Bu gibi durumlarda kemik ili¤i ihtiyac› karfl›layamaz.21
Kemi¤in alt›ndaki ince bir çizgi fleklinde uzanan eklem
k›k›rdak dokusu da azald›¤› için eklem eskisi kadar
rahat hareket edemez ve travmalara karfl› daha hassas
duruma gelir (fiekil 6). Bu bölgelere yönelik tekrarlayan
travmalar, ileri yafllar›n en s›k hastal›¤› olan osteoartritin
h›zlanmas›na neden olur.
Pigment üreten hücre (melanosit) say›s› da azald›¤› için
derinin ultraviyole (UV) ›fl›¤a karfl› özellikle de günefl
›fl›¤›na karfl› korunmas› azal›r. 16
Kas kayb› asl›nda 30 yafl›nda bafllar ve yaflam boyu devam eder. Kas kitlesi azal›r, çünkü kas lif say›s› azal›r.
Kas kitlesinin azalmas›n›n en önemli nedeni ise büyüme
hormonu ve testosteron miktar›n›n azalmas›d›r. Fiziksel
aktivitenin azalmas› özellikle hastal›k s›ras›nda bu kas
kitlesinin daha da azalmas›na yol açar. Böyle bir yafll›
hasta 1 günlük istirahattan sonra 2 haftal›k düzenli bir
egzersize ihtiyaç duyar. 22, 23
KEM‹K, BA⁄ ve KAS DOKU
Yaflla birlikte kemiklerin yo¤unlu¤u da azalacakt›r. Dolay›s›yla, kemikler daha zay›f ve k›r›lgan olur. Kad›nlarda
kemik kayb› menopozdan sonra çok h›zlan›r. En çok
kayb›n oldu¤u kemikler femur boynu, radius ve ulnan›n
bilek eklemi ile temasta olan alt ucu ve vertebralard›r.
Bu özellikle kemik yap›da kalsiyum kayb›na ba¤l›d›r.
Buna neden k›smen serum vitamin-D miktar›n›n azalarak
kalsiyum emilimin azalmas›d›r. Ana kemik yap›lardaki
kay›p di¤erlerine göre daha fazla olur. 18-20
Eklemleri birbirine ba¤layan ligamanlar da elastikiyetlerini kaybederek eklemlerin hareket kabiliyetlerinin
azalmas›na yol açarlar. Bu özellikle ligamanlar›n yap›s›nda yer alan proteinlerin kimyasal özelliklerinin de¤iflmesi nedeniyledir. Ligamanlar daha çabuk y›rt›labilir
ve y›rt›ld›klar›nda daha yavafl iyileflirler. 23
Kemik ili¤inde kan›n flekilli elemanlar›n›n ço¤u üretilir.
Yaflla birlikte bu üretim azal›r, ancak dolafl›mdaki say›
NOBEL MEDICUS 11
|
Osteoartritik k›k›rdak
Yafll›l›kta Fizyolojik
De€ifliklikler
C‹LT: 4, SAYI: 2
7
BEY‹N VE S‹N‹R S‹STEM‹
Yaflla birlikte beyindeki hücre say›s› yavaflça azalmaya
bafllar. Bu durum birkaç mekanizma ile kompanse
edilmeye çal›fl›l›r:
- Yeni ba¤lant›lar: Özellikle beynin az kullan›lan ama
daha sa¤lam bölgeleri ile yan çapraz ba¤lar yap›larak
fonksiyonu azalan bölgelerin fonksiyonlar› art›r›lmaya
çal›fl›l›r
- Beyinin baz› bölgelerinde yeni sinir hücreleri yap›m›:
Eskiden beyin dokusunun kendisini yenilemedi¤i
düflünülürdü, bugün için potansiyel baz› bölgelerin
oldu¤unu biliyoruz.
- Bolluk: Sinir dokusunda her zaman için ihtiyaçtan
daha fazla hücre vard›r ve ihtiyaç durumunda kolayca
kompanse edilebilir
Damar
duvar›nda
y›rt›k
Damar
duvar›nda
ya¤
birikimi
Damar
duvar›
fiekil 7. Yaflla birlikte s›kl›¤› artan aterosklerotik damar duvar› de¤ifliklikleri.
Beyin yafll›larda hafifçe daha az etkin çal›fl›yor olabilir.
Yafll› insanlar daha yavafl reaksiyon verebilirler. Kelime
hazinesi, k›sa süreli haf›za, yeni materyelleri ö¤renmek,
kelimeleri hat›rlamak gibi baz› mental fonksiyonlar›
azalabilir. 24-27
sistolik fonksiyonlar›n› ve sol ventrikül diastolik fonksiyonlar›n›n etkiler. Bu durum yafll›n›n egzersiz s›ras›ndaki
kardiyovasküler fonksiyonlar›n› da etkiler. Ancak, antremanla yafll›n›n egzersiz s›ras›ndaki kardiyovasküler
tolerans› modifiye edilebilir. Çünkü normal bir yafll›n›n
kalbi çok iyi çal›fl›r. Genç bir kalp ile yafll› bir kalp aras›ndaki fark önemsiz olsa da, bu fark egzersiz ya da
hastal›k esnas›nda daha çok belirginleflir. Yafll› kalbi
genç kalbi gibi çabuk h›zlanamaz. Düzenli egzersiz yafll›l›¤›n kalp ve dolafl›m sistemi üzerine geliflen birçok
olumsuz etkiyi de ortadan kald›r›r. 31
Altm›fl yafl›ndan sonra, spinal kordda da hücre say›s›
azald›¤›ndan yafll› insanlarda duyu kay›plar› da bafllayabilir. Yaflland›kça, sinir ileti h›z› yavafllad›¤›ndan bu de¤ifliklikler çok küçüktür ve insanlar bunu fark etmeyebilir. Sinir sisteminin darbelere karfl› cevab› da azal›r.
Sinir dokusu gençlere göre kendisini daha yavafl ve k›smen tamir eder. Dolay›s›yla, yafll› insanlar darbelere
karfl› daha hassas ve k›r›lgand›rlar.28
Yafll› damarlar›, içlerine pompalanan kandaki de¤iflikliklere daha az cevap verirler ve daha az esneklik gösterirler.
Dolay›s›yla kan bas›nc› yafll›larda gençlere göre daha
yüksektir. Bu durum eskiden san›lan›n aksinde yafla
göre bir arteriyel kan bas›nc› skalas›n›n oluflturulmas›n›
gerektirmez. Çünkü damar içi oluflan bas›nç art›fl›, hedef
organ hasar› geliflimi aç›s›ndan ayn› ve yafltan ba¤›ms›zd›r. 32, 33
KALP ve KAN DAMARLARI
Kalp kas› genel olarak post-mitotik bir organ olarak bilinir
ve kendisini yenileme yetene¤inin olmad›¤› düflünülürdü.
Ancak, multipotent kardiak kök hücrelerinin miyosit ve
koroner arterleri ömür boyu yenileme yetene¤inde oldu¤unun bulunmas›, kardiyak yafllanma biyolojisine alternatif bir yaklafl›m getirmifltir. Örne¤in, son zamanlarda yap›lan bir kök hücre çal›flmas›nda kalp kas›n›n ve koroner
arterlerin yenilenmesini sa¤layan mekanizmalar›n olabilece¤inin ortaya konulmas› bu konuda 盤›r açabilecek
nitelikteydi. 29
SOLUNUM KASLARI VE AKC‹⁄ERLER
Solunum sistemi enfeksiyonlar› özellikle de pnömoni 65
yafl ve üstü insanlarda hem geliflmifl hem de geliflmekte
olan ülkelerde önemli bir ölüm sebebidir. Yafll› sa¤l›kl›
olsa ve düflük risk faktörleri bulundursa dahi immün
sisteminde meydana gelen de¤iflikliklerden dolay›
solunum sistemi enfeksiyonlar›na karfl› daha duyarl›
olabilir. ‹nfluenza virusu ve Streptococcus pneumoniae gibi
antijen spesifik immün cevap (adaptif-innate immünite)
gerektiren enfeksiyon etkenlerine karfl› yaflla birlikte azalm›fl yan›t bunun en önemli nedenidir. Ancak, adaptif immünitede yafll› akci¤erinde meydana gelen de¤iflikliklerin özellikleri tam olarak ortaya konulamam›flt›r.
Di¤er taraftan, T-lenfosit alt gruplar›nda ve respiratuvar
sekresyonlardaki immünglobülin konsantrasyonlar›nda
da azalmalar geliflir. Bu nedenle yafll›lar›n özellikle S.
pneumoniae enfeksiyonlar›na karfl› afl›lanmalar› çok
Ancak kardiyovasküler hastal›klar yafll›larda hala mortalite ve morbiditeyi en çok etkileyen durumdur. Kalbin yap›s›ndaki ve fonksiyonlar›ndaki yafla ba¤l› genetik zemindeki de¤ifliklikler kalp yetmezli¤ine yol açan risk faktörleridir. Bu genetik yap› ve kalp kas› yafllanmas›n›n moleküler mekanizmalar› henüz ortaya konulamam›flt›r.30
Kalp yafll›da daha sertleflmifltir ve daha yavafl dolar.
Toplardamar duvarlar› daha kal›n ve daha az elastiktir
(fiekil 7). Bu durum s›ras›yla kalbin art yükünü, sol
ventrikül geometrisini, istirahat halindeki sol ventrikül
NOBEL MEDICUS 11
8
|
C‹LT: 4, SAYI: 2
önemlidir. 34 Yafll› akci¤erinde hücre art›klar›n›n solunum
yollar›ndan d›flar› at›lmas›nda da zorluk vard›r. Bu durum,
hücre art›klar›n›n akci¤erlerden temizlenmesini sa¤layan
öksürü¤ün de zay›flamas›na ve enfeksiyon ajanlar› için
akci¤erlerde uygun ortam›n do¤mas›na neden olacakt›r.
BÖBREKLER ve GEN‹TO-ÜR‹NER S‹STEM
Böbrekler de azalan hücre say›s› nedeniyle küçülür ve
içlerinden daha az kan geçer. Otuz yafl›ndan bafllayarak,
böbrekler daha az kan filtre etmeye bafllarlar. Y›llar geçtikçe, kan› daha az temizlerler, daha çok kal›nt› kanda kal›r.
Daha çok su at›l›m›na neden olarak dehidratasyona da
neden olurlar. Bununla birlikte her zaman iyi çal›fl›r ve
vücudun ihtiyaçlar›n› karfl›larlar. 39
Respiratuvar sistemde yaflla birlikte yap›sal de¤ifliklikler
de gerçekleflir. Akci¤er elastikiyeti azal›r, gö¤üs duvar›
sertli¤i artarken solunum kaslar›n›n gücü azal›r. Bu de¤ifliklikler zorlu vital kapasitede, difüzyon kapasitesinde,
gaz de¤ifliminde, ventilasyonda ve respiratuvar duyarl›l›kta büyük, progresif azalmalara neden olur. Sigara
içmek bu de¤iflimleri oldukça h›zland›r›r. 27
Mesane kapasitesi azal›r; mesane kaslar› idrar yapman›n
d›fl›nda da kendili¤inden bazen kas›l›rlar ve idrar yapma
hissi uyand›r›rlar. Mesane kaslar› zay›flayarak rezidü
miktar›n›n artmas›na neden olurlarken, bu durum yafll›larda s›kl›¤› artan inkontinans sebeplerinden de biridir.
Kad›nlarda menopozla birlikte üretra k›sal›r ve iç yüzey
kal›nl›¤› azal›r. Üretra sfinkter tonusu azalaca¤›ndan,
idrar kaç›rma olaylar› artacakt›r. Bu de¤iflikliklere en
büyük neden östrojen miktar›ndaki azalmad›r.39 Erkeklerde ise, prostat büyümeye meyillidir ve idrar geçiflini
engelleyecek kadar büyüyebilir. 39
Yaflla birlikte diyafram gibi solunum kaslar› zay›flamaya
bafllar. Absorbsiyon kapasitesi de azalarak daha az oksijen kana geçer. Sigara içmeyen ya da akci¤er hastal›¤›
olmayan normal bir yafll›da solunum fonksiyonlar› günlük yaflam aktiviteleri için yeterlidir. Afl›r› egzersizde
ve yüksek irtifalarda nefes al›rken zorlan›rlar. 27, 35
S‹ND‹R‹M S‹STEM‹
Genital sistem de¤ifliklikleri özellikle menopozdan
itibaren östrojen seviyelerinde azalmaya ba¤l› olarak,
daha belirgindir. Gebelik bu dönemde mümkün de¤ildir. Hormonal seviyedeki azalmalar uterus ve overlerin
atrofisine neden olacakt›r. Vajen dokusu daha ince,
kuru ve daha az elastiktir. Gö¤üsler ise, daha sert, fibröz ve sark›kt›r. Menopoz döneminde bafllayan bu de¤iflikliklerin baz›lar› seksüel aktivite ile ilintili olabilir.
Ancak, ço¤u kad›n için yafl seksüel aktivite üzerinde
bir etkiye sahip de¤ildir. 40
Gastrointestinal sistem (G‹S) immatür kök hücrelerden
h›zl›ca terminal matür hücrelere farkl›laflma potansiyeline
sahip hücreler toplulu¤undan oluflur. Yafllanan G‹S postmitotik hücre seviyesinde di¤er sistemlere göre farkl› bir
fenomene sahiptir. Yap›lan hayvan çal›flmalar›nda yafll›
mide, ince barsak ve kal›n barsak epitelyal hücrelerinde
di¤er sistemlerin aksine hipoproliferasyon de¤il hiperproliferasyon geliflir. Proliferasyondaki bu yüksek potansiyel travma, toksisite, açl›k ve afl›r› beslenme durumlar›nda uyar›lan G‹S epitelyal dokuda afl›r› proliferatif
cevapta da görülür. Bu yap›n›n kal›t›msal baz› özelliklerle
birlikte yaflla G‹S kanserlerindeki art›fl›n da muhtemel
nedeni olabilece¤i düflünülmektedir. 36
Erkeklerde genital sistem de¤ifliklikleri daha az dramatiktir. Ço¤u erkek ölene kadar fertildir. Hatta testosteron seviyelerinde azalma olmas›na ra¤men sperm
say›lar›nda ve libidolar›nda çok az bir düflüfl olur. Ço¤u,
ömür boyu ereksiyon ve orgazm kabiliyetlerini kaybetmezler. Ereksiyonun kalitesi, süresi azal›rken ve ikinci
ereksiyon için ihtiyaç duyulan sürede art›fllar olabilir.
Her fleye ra¤men empotans erkeklerde yaflla birlikte
artmaktad›r. 40
Sindirim sistemi yafllanmadan birkaç flekilde etkilenir.
Ancak, bu de¤iflikliklerin hiç biri yafll›n›n sindirim fonksiyonlar›n› etkilemez. Özofagus kaslar› daha az kas›lmas›na ra¤men lokmalar›n iletilmesinde sorun yaflanmaz. Mide daha yavafl boflal›r ve daha az yiyecek tutabilir, çünkü mide elastisitesi azalm›flt›r. Ancak çok az
insan bu de¤ifliklikleri hissedebilir.37 Laktaz üretimi
yaflla birlikte azalarak, süte karfl› intolerans geliflmesine
yol açar. Özellikle fazlaca süt alan yafll›larda afl›r› gerginlik hatta ishal görülebilir. Kal›n barsaklar, içlerindeki
besinleri daha yavafl iletir. Baz› yafll›lar bunu kab›zl›k
olarak hissedebilirler. 37, 38
ENDOKR‹N S‹STEM
Yafll›larda meydana gelen fiziksel de¤iflikliklerin ço¤u
fizyolojiktir. Ancak, bu fizyolojik de¤iflikliklerin bir k›sm›n›n da hormonal aktivitede azalmaya ba¤l› oldu¤unu gösterir bulgular saptanm›flt›r. Bu nedenle pek çok
hormon yerine koyma stratejileri gelifltirilmifltir.
Karaci¤er hücre miktar›ndaki azalmaya ba¤l› olarak
küçülür, kan ak›m› ve baz› enzimlerin etkinli¤i azal›r.
Etkinli¤i azalan bu enzimlerin baz›lar› baz› ilaç ve toksik
veya toksik olmayan maddelerin ifllenmesinden sorumludur. Dolay›s›yla, özellikle baz› ilaçlar daha uzun süre
etkili olabilir. 27
NOBEL MEDICUS 11
|
Gelifltirilen bu stratejilerin ço¤u henüz tart›flmal›d›r ve
bir k›sm›n›n güvenli olmayabilece¤i düflünülmektedir.41
Yap›lan çal›flmalar, özellikle üç hormonal sistemin serum
konsantrasyonlar›nda ciddi azalmalar oldu¤unu göstermifltir.
Yafll›l›kta Fizyolojik
De€ifliklikler
C‹LT: 4, SAYI: 2
9
1- Östrojen ve testosteron
2- Dehidro epiandrosteron
3- Büyüme hormonu/insülin benzeri büyüme faktörü
(I) aks›
da ba¤›fl›kl›k sisteminde meydana gelen düflmeye ba¤l›
olarak tüberküloz alevlenmeleri de s›kt›r. Yafll›larda
ba¤›fl›kl›k sistemi kendinden olan ile olmayan› ay›rt
edemez ve sonuç olarak, otoimmün hastal›klar daha
s›k görülür. ‹mmün hücrelerin yafll›larda kanser hücrelerini, bakteri ve di¤er yabanc› cisimleri temizleme h›zlar› azalm›flt›r. Bu yavafllama, yafll›larda kanser s›kl›¤›ndaki art›fl›n sebeplerinden biridir. Ayr›ca, pnömoni
ve influenza enfeksiyonlar› da bu nedenle yafll›larda
daha ölümcüldür.45, 46
Hormonal profilde meydana gelen bu de¤iflikliklerin
seksüel, kemik-mineral, kas-iskelet sistemi ve sirkadiyan
ritm üzerinde olan olumsuz etkileri d›fl›ndaki etkileri henüz tam olarak ortaya konulamam›flt›r. Bu sistemlere ek
olarak, yaflla birlikte aldosteron seviyesindeki düflüfl ile
yafll› daha az dehidrate olur.42
Ba¤›fl›kl›k sistemindeki de¤iflikliklerin tek olumlu yan›
alerjik semptomlar›n ciddiyetindeki azalmad›r.45
Baz› hormonal de¤ifliklikler vücut fonksiyonlar›n› etkilemezler. Ancak, çevresel flartlar›n etkisiyle vücut fonksiyonlar› etkilenebilir. Örne¤in, afl›r› miktarda yenilen
yemek sonras› pankreastan gerçekleflen afl›r› insülin sal›n›m› eskiden oldu¤u kadar etkili olmaz. ‹nsülin etkinli¤inin azald›¤›n› gösteren bu durum, fleker seviyesinin
yafll›da hafifçe yükselmesine ve daha geç normale dönmesine neden olacakt›r.43, 44
SONUÇ
Yafllanma hücresel seviyeden organ seviyesine kadar
sonuçlar› bir bütün içerisinde de¤erlendirilen bir süreçtir. Bu süreçte bedensel olarak geliflen fizyolojik de¤ifliklikler kiflinin hayat kalitesini etkileyen, yafll›n›n gerçek
hayatta hissetti¤i ve sonuçta organ seviyesinde fonksiyon
kay›plar› ile sonuçlanabilecek de¤iflimlerdir. Yafll› hastay›
de¤erlendirirken bu de¤iflimler mutlaka ak›lda tutulmal›d›r. Di¤er taraftan bu de¤iflimlerin takibi ve yafll›n›n
bu de¤iflimlerden do¤an yeni duruma uyum göstermesinin sa¤lanmas› da koruyucu hekimlik aç›s›ndan temel
hedeflerimiz olmal›d›r.
BA⁄IfiIKLIK S‹STEM‹
Ba¤›fl›kl›k sisteminin fonksiyonunda da azalma olur.
Bu durum enfeksiyonlara karfl› hassasiyetin artmas›na
ve enfeksiyonlar›n daha ciddi seyretmesine neden olabilir. Erken yafllarda tüberküloz ile enfekte olan yafll›lar-
‹LET‹fi‹M ‹Ç‹N: Doç. Dr. Selim Nalbant, GATA Haydarpafla E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi ‹ç Hastal›klar› Servisi, Kad›köy/‹STANBUL [email protected]
GÖNDER‹LD‹G‹ TAR‹H: 30 / 05 / 2006
•
KABUL TAR‹H‹: 08 / 12 / 2007
KAYNAKLAR
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
The World Health Report. World Health Organization 1999; 4-7.
Meyer KC. Aging. Proc Am Thorac Soc 2005; 2: 433-439.
Bloemendal H, de Jong W, Jaenicke R, et al. Ageing and vision: structure,
stability and function of lens crystallins. Prog Biophys Mol Biol 2004;
86: 407-485.
Kuszak JR, Zoltoski RK, Tiedemann CE. Development of lens sutures.
Int J Dev Biol 2004; 48: 889-902.
Strenk SA, Strenk LM, Koretz JF. The mechanism of presbyopia. Prog Retin
Eye Res 2005; 24: 379-393.
Ergin A. Göziçi lens implantasyonu ile gerçeklefltirilen senil katarakt
cerrahisinde görsel sonuçlar. T J Geriatrics 1999; 2: 53-56.
Watson PG, Young RD. Scleral structure, organization and disease. Exp
Eye Res 2004; 78: 609-623.
Sebag J. Seeing the invisible: the challenge of imaging vitreous. J Biomed
Opt 2004; 9: 38-46.
Schafer G, Hoffmann W, Berry M, Paulsen F. Lacrimal gland-associated
mucins. Age related production and their role in the pathophysiology
of dry eye. Ophthalmologie 2005; 102: 175-183.
Gates GA, Mills JH. Presbycusis. Lancet 2005; 366: 1111-1120.
Ohlemiller KK. Age-related hearing loss: the status of Schuknecht's
typology. Curr Opin Otolaryngol Head Neck Surg 2004; 12: 439-443.
Ray CA, Carter JR. Vestibular activation of sympathetic nerve activity.
Acta Physiol Scand 2003; 177: 313-319.
Kennedy R, Clemis JD. The geriatric auditory and vestibular systems.
Otolaryngol Clin North Am 1990; 23: 1075-1082.
Seiberling KA, Conley DB. Aging and olfactory and taste function.
Otolaryngol Clin North Am 2004; 37: 1209-1228.
Nazl›el H. Yafll›da a¤›z ve difl sa¤l›¤›. T J Geriatrics 1999; 2: 14-21.
Gupta MA, Gilchrest BA. Psychosocial aspects of aging skin. Dermatol
Clin 2005; 23: 643-648.
Sator PG, Schmidt JB, Rabe T, Zouboulis CC. Skin aging and sex
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
hormones in women - clinical perspectives for intervention by hormone
replacement therapy. Exp Dermatol 2004; 13: 36-40.
Mundy GR. Nutritional modulators of bone remodeling during aging.
Am J Clin Nutr 2006; 83: 427-430.
Lane NE. Epidemiology, etiology, and diagnosis of osteoporosis. Am J
Obstet Gynecol 2006; 194: 3-11.
Wang Y, Schulte BA, Zhou D. Hematopoietic stem cell senescence and
long-term bone marrow injury. Cell Cycle 2006; 5: 35-38.
Nikolic M, Bajek S, Bobinac D, Vranic TS, Jerkovic R. Aging of human
skeletal muscles. Coll Antropol 2005; 29: 67-70.
Nair KS. Aging muscle. Am J Clin Nutr. 2005; 81: 953-963.
Caselli RJ. Current issues in the diagnosis and management of dementia.
Semin Neurol 2003; 23: 231-240.
Knopman DS, Boeve BF, Petersen RC. Essentials of the proper diagnoses
of mild cognitive impairment, dementia, and major subtypes of dementia.
Mayo Clin Proc 2003; 78: 1290-1308.
Morris JC. Dementia update 2003. Alzheimer Dis Assoc Disord 2003;
17: 245-258.
Vandenberghe R, Tournoy J. Cognitive aging and Alzheimer's disease.
Postgrad Med J 2005; 81: 343-352.
Miller KE, Zylstra RG, Standridge JB. The geriatric patient: a systematic
approach to maintaining health. Am Fam Physician 2000; 61: 10891104.
Anversa P, Rota M, Urbanek K, et al. Myocardial aging - a stem cell
problem. Basic Res Cardiol 2005; 100: 482-493.
Volkova M, Garg R, Dick S, Boheler KR. Aging-associated changes in
cardiac gene expression. Cardiovasc Res 2005; 66: 194-204.
Oxenham H, Sharpe N. Cardiovascular aging and heart failure. Eur J
Heart Fail 2003; 5: 427-434.
Adams JN, Gautam PC. Anticoagulant therapy in elderly patients. J Clin
Exp Gerontol 1992; 14: 183.
NOBEL MEDICUS 11
10
|
C‹LT: 4, SAYI: 2
32 Meyer KC. The role of immunity in susceptibility to respiratory infection
in the aging lung. Respir Physiol 2001; 128: 23-31.
33 Mahler DA, Rosiello RA, Loke J. The aging lung. Clin Geriatr Med 1986;
2: 215-225.
34 Sugiura M, Hiraoka K, Ohkawa S. Severity of coronary sclerosis in the
aged: a pathological study in 968 consecutive autopsy cases. Jpn Heart
J 1976; 17: 471-478.
35 Fries JF, Green LW, Levine S. Health promotion and the compression of
morbidity. Lancet 1989; 1: 481-483.
36 Atillasoy E, Holt PR. Gastrointestinal proliferation and aging. J Gerontol
1993; 48: 43-49.
37 Talley NJ, Colin-Jones D, Koch KL, et al. Functional dyspepsia: A
classification with guidelines for diagnosis and management.
Gastroenterol Int 1992; 4: 145.
38 Bugliosi TF, Meloy TD, Vukov LF. Acute abdominal pain in the elderly.3
Ann Emerg Med 1990; 19: 1383-1386.
39 DuBeau CE, Levy B, Mangione CM, Resnick NM. The impact of urge
urinary incontinence on quality of life: importance of patients' perspective
and explanatory style. J Am Geriatr Soc 1998; 46: 683-692.
40 Lamberts SW, van den Beld AW, van der Lely AJ. The endocrinology of
aging. Science 1998; 279: 305-306.
41 Perry HM. The endocrinology of aging. Clin Chem 1999; 45: 1369-1376.
42 Brown RT. Adolescent sexuality at the dawn of the 21st century. Adolesc
Med 2000; 11: 19-34.
43 Lamberts SW, van den Beld AW, van der Lely AJ. The endocrinology of
aging. Science 1997; 278: 419-424.
44 Rehman HU, Masson EA. Neuroendocrinology of female aging. Gend
Med 2005; 2: 41-56.
45 Hasler P, Zouali M. Immune receptor signaling, aging, and autoimmunity.
Cell Immunol 2005; 233: 102-108.
46 Caruso C, Lio D, Cavallone L, Franceschi C. Aging, longevity,
inflammation, and cancer. Ann N Y Acad Sci 2004; 1028: 1-13.
NOBEL MEDICUS 11
|
Yafll›l›kta Fizyolojik
De€ifliklikler
C‹LT: 4, SAYI: 2
11

Benzer belgeler