SAYI 131 / OCAK 2011 - tc millî eğitim bakanlığı

Transkript

SAYI 131 / OCAK 2011 - tc millî eğitim bakanlığı
OCAK 2011 - SAYI 131•
1•
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
•2
Bilim ve Aklın Aydınlığında
EĞİTİM
İÇİNDEKİLER
Aylık Eğitim Dergisi•ISSN-1302-5600
Yıl: 11•Sayı: 131•Ocak 2011
ÇİZGİ•HAKKI USLU .................................................................. 2
Sahibi
KIRIK•CEMALETTİN KAYA ......................................................... 3
NİMET ÇUBUKÇU (Mil­lî Eği­tim Ba­ka­nı)
•
Ge­nel Ya­yın Yö­net­me­ni
AZİZ ZE­REN (Ya­yım­lar Da­ire­si Baş­ka­nı)
•
Ya­zı İş­le­ri Mü­dü­rü
ARİF BÜK ([email protected])
•
Ya­yın Ku­ru­lu
DİNÇER EŞİT­GİN
ÇAĞRI GÜ­REL
ŞABAN ÖZÜ­DOĞ­RU AYSUN İL­DE­NİZ
HAKKI US­LU
MACİT BA­LIK
•
Ta­sa­rım
HAKKI US­LU (hus­[email protected])
•
İle­ti­şim ve Ko­or­di­nas­yon
DİNÇER EŞİT­GİN (de­sit­[email protected])
•
Yö­ne­tim Mer­ke­zi
Ya­yım­lar Da­ire­si Baş­kan­lığı Tek­ni­ko­kul­lar/AN­KA­RA
http://ya­yim.meb.gov.tr e-pos­ta: baa­[email protected]
Tel: (0 312) 212 81 45 / 4188 Fax: (0 312) 212 81 48
•
Bas­kı
Dev­let Ki­tap­la­rı Döner Sermaye İşletmesi Mü­dür­lü­ğü
•
Abo­ne - Da­ğıtım
HALİL İBRAHİM KINACI
Tel: (0312) 866 22 01 / 246 Fax: (0 312) 866 22 72
YETİM•HIZIR İRFAN ÖNDER ..................................................... 4
OKULÖNCESİ EĞİTİME İLİŞKİN ÖNEMLİ KARAR ADIMLARI
İSMAİL KILIÇ ............................................................................. 6
GENÇLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI VE RİSKLER
TİJEN ŞENGEZER - NESRİN DİLBAZ ............................................ 11
DOST GÖRÜNEN DÜŞMANLAR•M. NECATİ ÖZFATURA .............. 18
ERGENE UYUŞTURUCU “KÖTÜ” DEMEK YETMEZ!
VAHDETTİN YAŞAR - DUYGU DÜLGER ........................................ 24
SORUŞTURMA•DİNÇER EŞİTGİN ............................................. 30
BAĞIMLILIK “TEDAVİSİ OLAN BİR BEYİN HASTALIĞI”
NEVZAT TARHAN ..................................................................... 33
BAĞIMLILIĞI ÖNLEME STRATEJİLERİNE
YÖNELİK BİLGİLER•KÜLTEGİN ÖGEL ....................................... 40
Gön­de­ri­len eser ve ça­lış­ma­lar ya­yım­lan­sın ve­ya ya­yım­lan­
ma­sın, ia­de edil­mez. Ya­zı­la­rın içe­riğin­den ya­zar­la­rı so­rum­
lu­dur. Ya­yın Ku­ru­lu ya­zı­lar üze­rin­de de­ğişik­lik ya­pa­bi­lir.
“Bi­lim ve Ak­lın Ay­dın­lığın­da Eği­tim” adı anıl­ma­dan alın­tı
GİZLİ MÜFREDAT BAĞLAMINDA BAĞIMLILIK
HASAN BACANLI ..................................................................... 45
ya­pı­la­maz. Mil­lî Eği­tim Ba­kan­lığı Ya­yım­lar Da­ire­si Baş­kan­
lığı­nın 22.12.2005 ta­rih ve 6088 sa­yı­lı olu­ru ile ba­sıl­mıştır.
Der­gi­mi­zin yıl­lık abo­ne be­de­li 20 TL (öğ­ret­men ve öğ­ren­ci­ler
MADDE BAĞIMLILIĞI VE SUİSTİMALİ
FATMA SULTAN ÖZTÜRK KILIÇ .................................................. 50
için 15 TL)’dir. Abo­ne be­de­li­nin Zi­ra­at Ban­ka­sı El­ma­dağ-An­
ka­ra Şu­be­sin­de­ki Dev­let Ki­tap­la­rı Dö­ner Ser­ma­ye­ İşletmesi
Mü­dür­lü­ğü­nün 2016676-5016 nu­ma­ra­lı he­sa­bı­na ya­tı­rı­la­rak
mak­bu­zun ve açık ad­re­sin “Devlet Kitapları Döner Sermaye
İşletmesi Müdürlüğü Hasanoğlan-AN­KA­RA” ad­re­si­ne gön­de­
ERGENLİK VE GENÇLİKTE MADDE BAĞIMLILIĞI
VAHDETTİN YAŞAR ................................................................... 55
ril­me­si ge­rek­mek­te­dir.
GÜNDEM ................................................................................. 69
Mil­lî Eği­tim Ba­kan­lığı Ya­yın­la­rı: 4990
Sü­re­li Ya­yın­lar Di­zi­si: 273
KAPAK KARİKATÜRÜ: AŞKIN AYRANCIOĞLU
ÇİZGİ • Hakkı Uslu
KIRIK
CEMALETTİN KAYA
Amasya Anadolu Öğretmen Lisesi
Hayat karnesinde kırığı olmayan var mıdır?
Dünü üzmemiş, bugünü yaşamış,
Yarını sevindirecek olan…
Acep var mıdır
“Hatasızım!” diyebilecek olan?
Yorulmayan, yormayan, küsmeyen, kaçmayan,
Seven, sevilen,
Zorların ötesinde bir zoru başarıp
Acep “Mükemmelim” diyen var mıdır?
Vazgeçmeyen var mıdır
Bıkmayan, inatla koşan…
Yılları devirirken yollarda devrilip kalkabilen,
Hayatı sıkıca kavrayan?
3•
YETİM
HIZIR İRFAN ÖNDER
Herkes güler oynar, dört dörtlük yaşar
Hiçbir şeyden keyif alamaz yetim,
Her çocuk bayramda eğlenip coşar
Bir lâhza hüzünsüz kalamaz yetim.
Hem ayağı çıplak, hem sırtı çıplak,
Arından ezilir mübarek toprak,
Beti benzi atar daldaki yaprak,
Devlet kapısını çalamaz yetim.
Yarından umutsuz, acılı dünü,
Hayatı çileli, geçmiyor günü,
Gelecek mi diye bu hâlin sonu,
Tatlı bir uykuya dalamaz yetim.
Her “baba” sedası gönlünü yakar,
Gözünün çeşmesi durmadan akar,
Garibin nefesi hep hasret kokar,
Dünyada huzuru bulamaz yetim.
Başını okşayan ne bir yel vardır,
Saçını tarayan ne bir el vardır,
Yanında ne bir dost ne de el vardır,
Hayatı bir türlü bilemez yetim.
•4
OCAK 2011 - SAYI 131•
Gecesi hep kâbus, gündüzü ayaz,
Yılları kasvetli, mevsimi sonyaz,
Yoldaşı çiledir, azığı pek az,
Ağyârdan bir yardım beklemez yetim.
Kaygıları büyür, sığmaz içine,
Elde avuçta yok, nasıl geçine!
Erken yaşta aklar düşer saçına,
Kadere hiç isyan eylemez yetim.
İtilir, kakılır yetimdir diye,
Verilir bir sürü olumsuz paye
Bulamaz yansa da kendine saye
Yine de ölümü dilemez yetim.
Ey Sükûtî, yetim gibi yaşadın,
Saadeti yıllar önce boşadın,
O masum gönlüne mayın döşedin,
Ne var ki sevgiyi dışlamaz yetim.
5•
OKULÖNCESİ EĞİTİME İLİŞKİN
ÖNEMLİ KARAR ADIMLARI
İSMAİL KILIÇ
İlçe Millî Eğitim Müdürü Akseki, ANTALYA
M
illî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun’un 47/a maddesinde sürekli kurullar arasında yer alan Millî Eğitim
Şûrası, Bakanlığın en yüksek danışma kurulu olup; gerekli görülen eğitim öğretim ile ilgili konuları tetkik etmek ve teklif niteliğinde kararlar almakla
görevlidir. Millî Eğitim Şûralarından önce bir Maarif
Kongresi ve üç Heyet-i İlmiye toplantısı maarif teşkilatı
düzeyinde gerçekleştirilmiştir.
Okulöncesi eğitimin Cumhuriyet’in ilk yıllarından
bu yana kurumsal anlamdaki gelişimi Heyet-i İlmiyeler ile başlamaktadır. 1923 yılında gerçekleşen Heyet-i
İlmiye’de yer alan idari bölümler arasında ilk ve orta
tedrisat dairesi bulunurken, okulöncesi eğitime ilişkin bir tedrisat birimi yer almamıştır. 1924 yılındaki II.
Heyet-i İlmiye’de ilkokul eğitiminin süresi altı yıldan
beş yıla indirilmiştir. 1925 yılında III. Heyet-i İlmiye
toplantısında ilköğretim programlarının geliştirilmesi
yönünde alınan karar konu ile ilgili bir gelişme olarak
gösterilebilir.
İsmail Kılıç, Okulöncesi Eğitime İlişkin Önemli Karar
Adımları, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S.
131, Ocak 2011, ss. 6-10.
•6
Birinci Millî Eğitim Şûrası’nda (1939) üç sınıflı köy
okulları beş sınıfa çıkartılmıştır. 1946 yılında düzenlenen üçüncü şûrada aile-okul arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine ilişkin gündem maddesi yer almıştır. İlk
OCAK 2011 - SAYI 131•
defa 04-14 Şubat 1954 tarihinde düzenlenen 5.
Millî Eğitim Şûrası’nın 1. maddesinde okulöncesi öğretim ve eğitimin anaokulları için hazırlanmış olan program ve yönetmeliğin incelenmesi
konusu yer almıştır. İlköğretimin zorunlu olması
yönünde plânlama aynı şûrada yapılmıştır.
1962 tarihli 7. Millî Eğitim Şûrası’nda millî
eğitimin temel ilkesi “her yaştaki yurttaşları eşit
eğitim imkânları içinde, istidat ve kabiliyetlerine
göre en üstün seviyede yetiştirmek; milletimize ve insanlığa yararlı iyi ve verimli yurttaşlar
hâline getirmek; sosyal ve ekonomik kalkınma
programlarının uygulanması için gereken çeşitli vasıftaki insan gücünü hazırlamak” şeklinde
tespit edilmiştir. 4 Ocak 1961 tarihli 222 sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereği hazırlanması gerekli 13 yönetmelik arasında “Ana okulları
ve ana sınıfları yönetmeliği” 1962-1963 eğitim
öğretim yılında uygulamaya konulmuştur. 222
sayılı Kanun’un teşkilat başlıklı 6. maddesinde
isteğe bağlı olanlar başlıklı bölümde tamamlayıcı sınıflar ve kurslar ile birlikte okulöncesi eğitim
kurumları yer almaktadır.
9. Millî Eğitim Şûrası’nda örgün eğitimin okulöncesinden başlayarak yükseköğretime kadar
süreci ifade etmesi yer almış; ayrıca okulöncesi
eğitimin amaç ve görevleri, kapsamı, kuruluşu
hükümleri kararlaştırılarak yasal metin olarak
düzenlenmiştir.
Okulöncesi eğitimin önemli ölçüde gündeme
alındığı ve kurumsal ölçekte kararların alındığı
şûra 1981 tarihli 10. Millî Eğitim Şûrası’nın olduğu görülmektedir. Şûra kararlarında; 0-5 yaş
çocukların (0-60 aylık) eğitiminin, zamanla zorunlu kılınacak bir eğitim ve öğrenme düzeyi
olarak ele alınması – aradan yirmi sekiz yıl sonra
ülkemizde 34 ilde uygulama imkânı bulabilmiştir- okulöncesi eğitimin yaygınlaştırılması, öğ-
retim programlarının hazırlanması, öğretmenler için rehber kitapların hazırlanması, bakanlık
bünyesinde ders araç ve gereçlerinin yapılması, anne babalar için dahi kaynak materyallerin hazırlanması, okulöncesi eğitime öğretmen
kaynağı, temel eğitim okullarında birer yıllık ana
sınıfları ve kız meslek liselerinde uygulama ana
sınıflarının açılması şûranın bu düzey eğitim için
hâlâ geçerliliğini koruyan hatta bazı alanlarda
önemli gelişmelerin hâlâ sağlanamadığı kararlarını oluşturmaktadır.
11. Millî Eğitim Şûrası’nın (1982) temasını
öğretmen, eğitim uzmanı ve yöneticilerin yetiştirilmesi, durum ve sorunlarının olması, okulöncesi eğitimde öğretmen yetiştirecek kurum
programlarının içeriklerinin kararlaştırılmasını
sağlamıştır. 12. Millî Eğitim Şûrası’nda öğretim kademeleri arasında program bütünlüğü
ve geçişlerde yaşanan problemler nedeniyle
millî eğitimde tam bir bütünlük sağlanması kararı alınmıştır. Okulöncesi eğitimde özel eğitim
gerektiren bireyler ve diğer öğrencilere yönelik
rehberlik hizmeti sunulması kararı da alınmıştır. Okulöncesi öğretmenlerinin 2 yıllık (önlisans
düzeyi) olarak eğitimlerinin kalması ilkesi benimsenmiştir.
27-29 Eylül 1993 tarihinde toplanan 14. Millî
Eğitim Şûrası’nın ikinci gündem maddesini
okulöncesi eğitim oluşturmaktadır. Şûra kararlarında en önemli olanlar okulöncesi eğitimin
geliştirilerek yaygınlaştırılması, kalkınma planlarındaki hedeflere ulaşılması sağlanacaktır, aynı
yaş grubuna hizmet veren okulöncesi eğitimi
kurumlarından; anaokulu, “36-72 aylık çocukların eğitimleri amacıyla açılan, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı özel ve resmî okulöncesi eğitimi kurumu”; ana sınıfı, “60-72 aylık çocukların,
resmî ve özel anaokullarının, ilkokulların ve ilköğretim okullarının bünyesinde açılan okulön-
7•
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
cesi eğitimi kurumu olarak tanımlanması, 0-72
ay çocuğuna okulöncesi eğitim hizmeti veren
kreş, gündüz bakımevi, çocuk yuvaları, özürlüler için rehabilitasyon merkezleri vb. sosyal
tesislerin, yapılarının geliştirilmesi için devlet
kredisi ve teşviklerin artırılmasına ve vergilendirmenin azaltılmasına çalışılacaktır. Okulöncesi Eğitim Kurumu binası yapılması için hazine
arazilerinin bu amaçla tahsisi belediyeler ve
kooperatiflerden de yararlanılması hususunda
yasal düzenlemeler yapılacaktır. Okulöncesi
Eğitimi konusunda anne babaları yetiştirmek
amacıyla “ana ve baba okulu” uygulamaları
yaygınlaştırılacaktır. Türkiye genelinde okulöncesi eğitimi hizmetlerine ilişkin sayısal verilerin
kesin ve sağlıklı bir şekilde elde edilmesi için bir
araştırma projesi hazırlanıp gerçekleştirilecektir.
•8
Okulöncesi Eğitiminin geliştirilip yaygınlaştırılması amacıyla eğitim yatırımlarına verilen teşviklere ilave olarak, okulöncesi eğitimine verilen
teşviklerde artı puan verilmesi sağlanacak, “ev
yuvaları” projesi yaygınlaştırılacaktır. Okulöncesi Eğitiminin geliştirilip yaygınlaştırılması ve kurumsallaşması için belediye gelirlerinden, mevduat gelirlerinden, eğitim sektöründe kazanç
elde eden özel kuruluşlardan alınacak paylar,
gümrüklerdeki malların satışlarından elde edilen gelirler, konut fonundan sağlanan gelirlerin
belirli bir yüzdesi; eğitim vakıflarından sağlanacak katkıların toplanacağı “Okulöncesi Eğitim
Fonu” kurulacaktır. Küçük il ve ilçe merkezleri
ile gecekondu semtlerinde yaşayan gelir düzeyi
düşük ailelerin yoğun olduğu merkezlerde ikili
eğitim yapılacak, anaokulları projesi gerçekleş-
OCAK 2011 - SAYI 131•
tirilecektir. Millî Eğitim Bakanlığı ile diğer kamu
kurum ve kuruluşlarına ait boş binalar okulöncesi eğitime kazandırılacaktır, şeklindeki kararların yanı sıra üniversite işbirliği, öğretim programları, öğrenci kitapları, çocuk materyallerine
uygulanacak gümrük indirimleri, en önemlisi
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu‘nda değişiklik yapılması önerisi ile okulöncesi eğitimi
kanununun çıkarılması yönünde çok önemli bir
karar alınmıştır. Kararların büyük bölümü uygulama imkânı bulmuş ancak, ülkemizde o yıllar
ile ilerleyen yıllardaki okulöncesi eğitimi alanında öğrenci sayılarındaki oranlar incelendiğinde
istenilen düzeye ulaşılmadığı görülmektedir.
15. Millî Eğitim Şûrası’nda bir önceki şûra
kararlarına atıfta bulunulmuş, aile eğitimine
yönelik önemli tavsiye kararları alınmıştır (Aile
katılım programları, anne-baba okulları vb.).
Okulöncesi eğitimin denetiminin bakanlık birimleri tarafından yapılması kararlaştırılmıştır.
8 Haziran 2004 tarih, 25486 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan okulöncesi eğitimde temel
düzenleyici mevzuat olan Okulöncesi Eğitim
Kurumları Yönetmeliği bu gün itibariyle en son
2009 yılı olmak üzere altı defa yapılan değişiklik
ile uygulamada yer almaktadır.
13-17 Kasım 2006 tarihinde yedi yıl aradan
sonra toplanan 17. Millî Eğitim Şûrası’nda kurumsal anlamda okulöncesi eğitimde kapsamlı
ve eyleme yönelik önemli kararlar alınmıştır; 6072 aylık çocukluk çağını kapsayan okulöncesi
eğitim döneminin zorunlu hâle getirilmesi için
çalışmalara başlanmalıdır. Bağımsız anaokullarına rehber öğretmen atanması zorunlu hâle
getirilmelidir. Okulöncesi eğitim kurumlarının
açılmasında özel sektör teşvik edilmelidir. Kaynak aktarımı, arsa ve bina temini konusunda
yerel yönetimlere yasal sorumluluk verilmelidir.
Okulöncesi eğitim hizmeti veren kreş, gündüz
bakımevi, çocuk yuvaları, özürlüler için rehabilitasyon merkezleri ve benzeri sosyal tesislerin yapılarının geliştirilmesi amacıyla devlet
desteği ve teşvikleri artırılmalı ve bu kurumlara
vergi muafiyeti getirilmelidir. Belediyeler, il özel
idareleri, kamu iktisadi teşekkülleri, vakıflar ve
diğer müteşebbislerin okulöncesi eğitim kurumları açmaları teşvik edilmeli ve bu kurumlar
desteklenmelidir. 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel
Kanunu’nda, gerekli düzenlemeler yapılarak,
“Okulöncesi Eğitimi Kanunu” çıkarılmalıdır. Ülkemizde okulöncesi eğitim alacak çocuk sayısı ve nüfus bilgileri hakkında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), sağlık, nüfus müdürlükleri,
muhtarlıklar ile millî eğitim müdürlükleri arasında koordinasyon ve bilgi akışı sağlanmalıdır.
Rehberlik hizmetlerine okulöncesi eğitimden
başlanmalıdır. Cumhuriyet’in 100. yılını kutlayacağımız 2023 yılında okulöncesi eğitimdeki 3660 aylık çocuklar için okullaşma oranı % 80’e
ulaşmalıdır. Genel bütçeden okulöncesi eğitime
ayrılan pay artırılmalıdır, kararları son 4 yıldır hayata geçirilmektedir.
2009-2010 eğitim öğretim yılından itibaren
Millî Eğitim Bakanlığının zorunlu okulöncesi
eğitime başlama kararının ardından pilot iller
belirlendi. Karar doğrultusunda Amasya, Artvin,
Bilecik, Bolu, Burdur, Çanakkale, Denizli, Edirne, Eskişehir, Gümüşhane, Kırıklareli, Kütahya,
Muğla, Nevşehir, Rize, Sakarya, Sinop, Tunceli,
Uşak, Yozgat, Bayburt, Karaman, Kırıkkale, Ardahan, Yalova, Kilis, Konya, Hatay, Ağrı ve Van
illerinde 5 yaşını bitiren çocuklar 9 yıllık eğitime
başlamışlardır. 2010-2011 eğitim öğretim yılı itibariyle ise 57 ilde uygulama devam edecektir.
Dünya’da Singapur’da 4-6 yaş arası 3 yıl,
Japonya’da çoğunlukla özel sektör tarafından
karşılanan okulöncesi eğitim 6-15 yaş arası zorunlu eğitim öncesi 3-6 yaşta sunulmaktadır.
9•
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
Kore’de okulöncesi eğitim 3 ile 5 yaş arasındaki
çocukları kapsamaktadır, ülkedeki toplam okulöncesi eğitim kurumlarının %53’ü devlet okulu,
%47’si özel statüdedir ve 3-5 yaş çocuklarının
%35,5’i okulöncesi eğitime devam etmektedir.
Kaliforniya eğitim sisteminde anaokuluna gitmek
zorunlu değildir ancak veliler isterse belirlenen
yaşa gelmiş öğrencileri devlet anaokuluna gönderebilirler. Okullar 5 yaşına girmiş öğrencileri
kabul etmektedir. İrlanda’da okulöncesi eğitim
zorunlu değildir bu yüzden eğitim için düzenlenmiş belirli bir sistem bulunmamaktadır, zorunlu olmamasına rağmen 4 yaşındaki çocukların
%50’sinden fazlası, 5 yaşındaki çocukların ise
büyük bir çoğunluğu ilköğretim okullarının başlangıç aşamasında olan sınıflara gitmektedirler.
İngiltere’de resmî okul yaşı olan 5 yaşın altındaki
çocuklara verilen yarı zamanlı veya tam zamanlı
eğitimi kapsamaktadır. Ailesinin isteği doğrultusunda her 4 yaşındaki çocuk için nitelikli, yarı
zamanlı yuva sağlamak İngiltere’de yerel eğitim
otoritelerinin resmî bir görevidir. 3 ile 5 yaş arası
çocukların bilgi ve becerilerini geliştiren ve onları zorunlu eğitime hazırlayan bir dönem olarak
görülmektedir. Çin’de okulöncesi eğitim önemli
bir yere sahiptir, kentlerde anaokullarında 1-3 yıl
arasında tam zamanlı yatılı ve saatlik olarak eğitim verilmektedir (Demirel, 2010). Görüldüğü gibi
gelişmiş ülkelerde gerek zorunlu gerekse isteğe
bağlı olarak 3-6 yaş çağına hitap eden okulöncesi eğitimde önemli ölçüde toplumsal hassasiyet
ve kurumsallaşma mevcuttur. Ülkemizde son yıllarda yapılan çalışmalar uluslararası standartlara
uygun başarılı biçimde yürütülmektedir. Toplum
kesimlerinin bu tarihsel seyir içerisinde eğitimin
erken yaşlarda başlaması konusunda ikna edilmeleri önemli görülmektedir.
1816 yılında Freidrich Wilhelm Froebel 3-6
yaş çocukları için ilk anaokulunu kurmuştur.
Froebel’e göre oyun çok önemlidir. Birey farklı-
• 10
lıkları önemlidir. Froebel, oyunun en önemli eğitim vasıtası olduğunu belirten ilk pedagogdur.
19 yy. gibi yakın zamana kadar çocuklar bugünkünden daha az bakım görmekteydi. Bunun
göstergesi de çocukların işçi olarak çalıştırılmaları, ekonomik koşullar, bebek ölümleridir. 20
yy.’da ise okulöncesi dönemin gelişim özellikleri ve eğitim ihtiyaçları bakımından farklı bir dönem olduğu kabul edilmiştir. Yapılan çeşitli alıştırmalarla 0-6 yaş arasının çocukların geleceğini belirlemedeki etkisinin önemli olduğu kabul
edilmiştir. Bu da özel-resmî kişi ve kurumların
bu alanla ilgili yatırımlar yapmasını sağlamıştır
(Yörükoğlu, 2008). Bilhassa kadınların toplum
hayatında iş hayatında roller kazanmaları bu
alana gereksinimi bilinçli bir şekilde artırmıştır.
Yaşam anne karnından başlayan ve hayat
boyu devam eden bir süreçtir, insanoğlu bu serüvenin her anında kendi iç dünyasında sürekli
dış dünyanın bir sentezini ve etkisini hissetmektedir. İnsan yaşamının kutsallığı göz önüne alındığında bu uzun yolculuğun çok fazla
tesadüflere bırakılmaması gerektiği sosyologlar, eğitim bilimciler ve anne-babalarca kabul
görmüş ve ikna düzeyine erişmiş bir olgudur.
Bu nedenle eğitim yaşamın her anında ve her
yanında istesek de istemesek de bir realite olarak hayat boyu bir ihtiyaç olarak kendini hissettirmektedir.
KAYNAKLAR
Aydın, İ. P. (2006), Alternatif Okullar, Pegem A Yayıncılık Ankara, 2006.
Demirel, Ö. (2010) Editör; Gelecek İçin Eğitim, Pegem Akademi, Ankara, 2010.
Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, http://ttkb.meb.gov.tr Erişim Tarihi:
26.08.2010.
Yörükoğlu, A. (2008) Çocuk Ruh Sağlığı Çocuğun
Kişilik Gelişimi, Yetiştirilmesi ve Ruhsal Sorunları Özgür Yayınevi, 2008.
GENÇLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI
VE RİSKLER
TİJEN ŞENGEZER
Uzm. Dr., Ankara / AMATEM
NESRİN DİLBAZ
Doç. Dr., Ankara / AMATEM
S
Bağımlılık, gerek toplumun her kesimini ilgilendirmesi
gerekse bir toplumdan diğerine sınır tanımaz yaygınlığı
nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Çünkü sorun, yalnızca madde kullanan bireyi değil o bireyin içine doğduğu aileyi, ailenin parçası olduğu toplumu ve giderek o
toplumda kültürel yapı özelliklerinden ekonomik işleyişe
kadar geniş bir alanı ilgilendirmekte ve etkilemektedir.
Tijen Şengezer - Nesrin Dilbaz, Gençlerde Madde
Bağımlılığı ve Riskler, Bilim ve Aklın Aydınlığında
Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 11-17.
Madde bağımlılığı bir maddenin belirgin bir etkiyi elde
etmek için alınması sürecinde ortaya çıkan bedensel,
ruhsal ya da sosyal sorunlara rağmen madde alımının
11 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
on yıllarda tüm Avrupa ülkelerinde ergen ve
gençler arasında alkol ve yasadışı madde kullanımında bir artış söz konusudur. Ülkemizde madde
kullanımı birçok ülkeyle karşılaştırıldığında düşük
oranlardadır. Fakat ülkemizdeki genç nüfusu göz önüne
aldığımızda bu düşük oranların ne kadar büyük rakamlar oluşturacağını unutmamak gerekmektedir. Ülkemizde
gençler arasında yapılan çalışmalarda yarısından fazlasının sigara deneyiminin olduğu, ilköğretimde ise yaşam
boyu en az bir kez tütün kullanma oranının % 16 olduğu
görülmektedir. Yaşam boyu en az bir kez alkol kullanımı
%35-45, esrar kullanımı %4, uçucu madde kullanımı %
4, ekstazi kullanımı için ise %2-2,5 oranları verilmektedir.
Tütünden sonra en sık kullanılan maddeler sırasıyla alkol,
uçucu maddeler ve esrardır. Sigara ve alkol dışında tüm
maddelerde kullanım sıklığında bir artış söz konusudur.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
Gençlerde önleme ve erken girişim çabalarının
başarılı olabilmesi için alkol ve madde kullanımında risk etmenlerini belirlemek gereklidir. Alkol ve
• 12
Karikatür: Aşkın Ayrancıoğlu
Bağımlılık yapıcı maddeler, beyin işlevlerini doğrudan etkileyerek kullanan kişinin ruhsal ve fiziksel dengesini bozan; bu kişide fiziksel ve ruhsal bağımlılığa yol açan; kişisel ve toplumsal yönden ekonomik ve sosyal çöküntü oluşturan, yaşam için
gerekli olmayan maddelerdir. Güvenli bir madde
ve güvenli bir kullanım şekli yoktur.
/ Eğitimci-Karikatürist
devam etmesi, bırakma isteğine rağmen bırakılamaması, aynı etkiyi elde edebilmek için giderek madde
miktarının arttırılması ve
maddeyi alma isteğinin durdurulamaması durumudur.
Gençlerde genellikle madde
kullanımı, kötüye kullanım
(tehlikeli ya da zararlı kullanım) şeklindedir. Tehlikeli
kullanım, kişinin kendine,
hayatına, ailesine ve çevresine zarar verecek tarzda
madde kullanmasıdır. Madde kullanımına bağlı olarak
kişi işine gitmez, okula devam etmez, işinde başarısızlıklar ortaya çıkar, ailesini
ve çocuklarını ihmal eder,
bedeninde fiziksel bozulmalar olur. Madde kullanımı
nedeni ile tartışma, kavga
gibi yineleyen kişilerarası ve
toplumsal sorunlar, madde
taşımak ve bulundurmak ya
da madde etkisi ile gelişen
davranış bozuklukları dolayısıyla yasal sorunlar yaşanabilinir.
madde kullanımı her yaş için çok yoğun tehlikeler
içermesine karşın gençlerin gelişmekte olan zihin
ve bedenlerinde yarattıkları fiziksel ve psikososyal
zararlar çok daha büyüktür. Çok farklı rasyoneller
genç bir insanın ilk kez maddeyi denemesine yol
açmaktadır. Bir kez madde kullanmaya başlayıp
maddeden gelen etkiyi fark ettikten sonra kullanım devam etmektedir.
OCAK 2011 - SAYI 131•
Entellektüel olarak alkol ve maddenin kendileri üzerindeki zararlı etkilerini bilmelerine karşın
gençler bireysel olarak kendilerinin etkilenmeyeceğine inanmakta ve ona göre davranmaktadırlar.
Alkol ve madde kullanımı gençlerde suçluluk, şiddet, kurban olma ve erken cinsel yaşantıya neden
olmaktadır. Madde kullanımı ayrıca intihar girişimi
ve tamamlanmış intiharlarla ilişkilidir.
Genelde yapılan tarama çalışmaları esas olarak problemli, alkol veya madde kullanımı geliştirme riski yüksek olan ergen populasyonunu hedeflemiştir. Bu ergen grupları sıklıkla okul devamsızlığı yapanlar, depresyon veya yıkıcı davranışı
olanlar, evden kaçanlar, adalet sistemi içine dahil
olmuş olanlar, sıklıkla bar, pub ve diskoya gidenlerden oluşur. Bu gruplarda tarama iki düzeyde
yapılmaktadır. Taramanın ardından da ergenlerin
değerlendirilmesi yapılmaktadır. Son yirmi yıldır
araştırmacılar madde kullanımının nasıl başladığını ve ilerlediğini özellikle hassas bazı gruplarda
risk ve koruyucu faktörleri de tanımlayarak açıklamaya çalışmaktadırlar. Risk faktörlerini, bir bireyde ‘şu özellikler, değişkenler ya da tehlikeler
varsa’ toplumdan rastgele seçilmiş bir bireyden
Risk faktörleri
Davranım bozukluğu: Ergenlerde alkol ve madde kullanımında en tutarlı risk etmeni antisosyal
davranışlardır. Çocuklukta görülen dürtüsellik,
saldırganlık ve kuralsızlık gibi durumlar gelecekteki madde kullanımının bir belirleyicisi olabilir. Çocukluktan erken erişkinliğe uzunlamasına yapılan
çalışmada çocukluk çağındaki saldırgan davranışların ergenlikte madde kullanımının ön belirleyicisi olduğunu göstermiştir. Erken ergenlikte madde kullanımı da erken erişkinlikteki suça yönelimin
bir belirleyicisidir.
Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
(DEHB): Çocukluk DEHB adolesan ve erişkinlerde
alkol, opiyat ve kokain kullanımıyla ilişkilidir. DEHB
erken başlangıçlı psikoaktif madde kullanımı açısından da bir risk faktörüdür. Ayrıca sigara kullanımı da DEHB’da sıklıkla bozulmuş olan ileriye
yönelik plan yapma, öncelikleri belirleyebilme ve
dürtü kontrolü gibi ileri fonksiyonlarda iyileşmeye
neden olduğundan kendini tedavi etme amaçlı da
kullanılmaktadır. Çalışmalar DEHB ve alkol kullanım bozuklukları arasında bir bağlantı olduğunu
desteklemektedir. Alkol bağımlılarının çocuklarında daha fazla DEHB saptanırken, bu çocukların
babalarında da daha yüksek oranda DEHB belirtisi görülmüştür. Alkol bağımlılığı ile DEHB arasındaki ilişki, bir hastalığın başka bir hastalık şeklinde devam ediyor olmasının yanı sıra, bir hastalığın
başka bir hastalık ile birlikte görülmesi olarak da
13 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Çocuk ve gençlerin madde kullanımına yol
açan ‘risk faktörleri’ ve onları bundan koruyan
‘koruyucu faktörler’ söz konusudur. Bu risk ve
koruyucu faktörleri bilmek problemi anlamamıza yardımcı olacaktır. Gençlerde alkol ve madde
kullanımı için risk etmenlerini değerlendirmek çok
kolay olmamaktadır. Genellikle kendi akranlarından farklı kullanım yolları olan gençler, erken yaşta kullanmaya başlayanlar ve daha fazla miktarda
ve daha sık kullanımı olanlarda risk etmenleri çok
daha yoğun olarak saptanmaktadır. Genel okul taramaları ve ergen çalışmaları madde kullanımının
rastgele bir olay olmadığını beraberinde yüksek
oranda problemler saptandığını göstermektedir.
Psikolojik zorluklar, öğrenme güçlükleri, kendilik
imgesinde bozulma, antisosyal davranış, cinsel
ve fiziksel istismar bu problemlerin en önemlilerindendir.
daha fazla madde kullanım olasılığı vardır şeklinde tanımlamaktadırlar. Risk sadece bu faktörlerin
olması ya da olmaması ile ilgili değildir. Her faktörün birey üzerinde farklı etkileri vardır. Madde
kullanımında risk faktörlerinin yaşam olayları ve
deneyimleri ile ilişkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Risk faktörlerine sahip herkes madde kullanmamaktadır. Başka bir deyişle karşılaşılan risklere dirençli bireyler de vardır. Karşılaşılan olaylara
karşı tampon görevi gören faktörler, bu direnci
oluşturmaktadır.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
yorumlanabilir. Çalışmalar erişkin madde kullanıcılarında %20 oranında, alkol bağımlılarında ise
%35-71 oranında çocukluk döneminde başlayan
DEHB görüldüğünü göstermektedir.
Akran etkileri: Gençlerde alkol ve madde kullanımının en güçlü bağlantısı akran etkileşimidir.
Arkadaşları madde kullanan çocuk ve gençlerde
riskin yüksek olması beklenen bir durumdur. Akranların etkisi ergenlikle birlikte gittikçe artmakta
olup alkol ve madde kullanımı sıklıkla arkadaş tarafından cesaretlendirilmektedir. Çocuk ve ergenler arkadaş gruplarını her zaman kendi isteklerine
göre seçemezler. Bazı gençler madde kullanmayan gençler tarafından ret edildikleri için diğerleri ile birlikte olmak zorunda kalırlar. Bu gençler
sosyal kabul görmek için yanlış davranışlara yönelebilirler. Aile içi çatışma, okul başarısızlığı ve
izolasyon sonucu da gençler doğru davranışı olmayan gruplarla ilişkiye geçerler. Ailelerinde şiddet, düşmanlık, tartışma, uyumsuzluk veya cinsel
istismar olması gençlerin ailelerinden kopmalarına yol açmaktadır. Yapılan anket çalışmalarında
gençler, ilk kullandıkları maddeyi kendileri kadar
ya da biraz büyük arkadaşlarından bulduklarını ve
grup içinde paylaştıklarını ifade etmişlerdir. İçinde
bulundukları akran grubunda madde kullanımının
onaylanması genç için risk faktörüdür. Maddeye
kolay ulaşabilme de madde kullanımı açısından
risktir. Özellikle sigara, alkol ve uçucu maddelerde
bu önemli bir sorundur. Erken yaşlarda başlayan
sigara kullanımı da diğer maddelere geçiş açısından yüksek risk taşımaktadır.
Kendilik saygısı: Bir çok gencin ergenlik döneminde kendilik farkındalığı yükselmiştir. Görünüşü, kişisel becerileri konusundaki şüpheleri bunun
kısmen doğru olabileceğini göstermektedir. Prospektif çalışmaların gözden geçirilmesi yasa dışı
madde kullanan gençlerde düşük benlik saygısının sık görülen bir bulgu olmadığını göstermektedir. Maddenin düzenli kullanımı veya istismarı
durumundaki gençlerde ise bu durum, benlik saygısındaki azalma ile ilgili görülmektedir.
• 14
Beklentiler: Alkol ve madde kullanımının sonucunda olumlu veya olumsuz etki oluşması kişinin
inanç ve beklentileri ile ilişkilidir. Alkol ve maddeyi
kötüye kullananların kullanmayanlara kıyasla sonuç ile ilgili olumlu beklentileri ve olumsuz sonuçları minimize etmeleri daha fazla olmaktadır. Olumlu
beklentiler sosyal ve fiziksel hazzın artması, cinsel
performansın ve isteğin artması, gerilim ve stresin
azalması, olumsuz duygularla baş edebilme becerilerinin artmasıdır.
Okul başarısı: Okuldan uzaklaştırılmış ya da
tasdikname almış, okuldan kaçan, okul başarısı
düşük olan gençlerde risk artmaktadır. Akademik
başarının düşüklüğü tek başına madde kullanımına neden olmayabilir, ancak başarısızlığa neden
olan aynı faktörler madde kullanımına yol açabilir.
Madde kullanımı okuldan uzaklaştırılmasına neden olabilir. Okuldan uzaklaşmış genç madde kullanımı açısından daha da yüksek risk altındadır.
Psikiyatrik Bozukluklar: Çocuk ve ergenlerde
madde kullanımı açısından risk olabilecek durumları araştıran çalışmaların sonuçlarında ruhsal
hastalıklar önemli bir yer tutmaktadır. Psikiyatrik
hastalıklar madde kullanımı sonucunda gelişebilmektedir. Ayrıca psikiyatrik hastalıklar madde
kullanımının gidişini değiştirdiği gibi madde kullanımı da psikiyatrik hastalığın gidişini değiştirebilmektedir. Madde kullanımı ve psikopatolojinin
etiyolojik yolu ortaktır. Madde kullanım bozukluğu
olan gençlerde olmayanlara kıyasla duygudurum
bozukluğu ve yıkıcı davranış bozukluğu görülme
hızı daha yüksektir. Madde kullanım bozukluğu
olan gençlerin %76’sında en az bir zamanlı psikiyatrik bozukluk saptanmıştır
Maddelerin çeşitli psikiyatrik sorunlarda belirtileri giderme amaçlı kullanılması söz konusu
olabilmektedir. Bunlar arasında kendilik değeri
düşüklüğü, depresyon, DEHB, anksiyete bozuklukları, fiziksel-cinsel ve duygusal istismar önde
gelmektedir. (Tablo 1)
OCAK 2011 - SAYI 131•
Tablo 1. Çocuk ve gençlerde alkol ve madde kullanımı için risk faktörleri
RİSK FAKTÖRLERİ
Psikolojik ve
Davranışsal
• Nörokognitif değişiklikler
• Duygudurum bozuklukları
• Anksiyete bozuklukları
• Dürtüsellik
• Öğrenme güçlükleri
• Sosyal becerilerde düşüklük
• Madde kullanımı ile ilgili olumlu tutum ve davranışlar
• Hostilite ve agresyon
• Düşük benlik saygısı
• İsyankarlık
• Olumsuz yaşam deneyimleri
• Davranış bozuklukları
• Çabuk öfkelenme
• Fiziksel travma
• Erken başlangıç
SOSYAL ve ÇEVRESEL FAKTÖRLER
AİLE İLİŞKİLERİ
OKUL İLE İLŞKİLER
ARKADAŞ İLİŞKİLERİ
• Ailede alkol, madde kullanımı ya da kumar sorunu olması
• Ailenin alkol ve madde kullanımı ve kumara karşı olumlu tutumu
• Aile desteğinin az olması
• Ailenin çocuğunu izlemede yetersiz olması
• Özellikle öğrenme güçlüğü ve davranış problemi olan çocuklara karşı ebeveyn becerilerinin etkisiz olması
• Akademik başarı
• Olumsuz, disiplinsiz ve güvensiz bir okul ortamı
• Öğretmenin beklentilerinin düşük olması
• Madde kullanımına karşı açık bir okul politikasının olmaması
• Okul sorumluluğunun olmaması
• Sınıfta içine kapanık ya da agresif davranışlar sergileme
• Arkadaşlarının madde kullanması ve bulundurması
• Alkol, madde kullanımı ve kumarı onaylayıcı tutum ve davranışlar
• Davranış bozukluğu olan arkadaşlarının olması
• Arkadaşları tarafından reddedilme
• Sosyal becerilerinin zayıf olması
15 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
BİYOLOJİK
FAKTÖRLER
• Genetik özellikler
• Alkol ya da madde kullanımında aile öyküsü
• Ailede dürtü kontrol bozukluğu öyküsü, davranış bozukluğu ya da antisosyal
kişilik bozukluğu gibi
• Ailede affective bozukluk öyküsü
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
TOPLUM İLİŞKİLERİ
• Ekonomik ve sosyal olanakların kısıtlı olması
• Eğitim olanaklarının yeterli olmaması
• Yüksek suç oranının olması
• Yüksek göç oranı
• Toplumsal normların alkol ve madde bağımlılığı ve kumara izin vermesi
Ergenlerde depresyon ikincil olarak sıklıkla
alkol ve madde kullanımı ortaya çıkabilmektedir.
Deprese ergenlerde %35 oranında madde kullanım bozukluğu gelişmektedir. Ergen depresyonunda davranışsal belirtiler ön plandadır. Arkadaş
ve aile bireyleriyle çatışma ve davranış bozukluğu; altta yatan başarısızlık duygusu, benlik saygısı
düşüklüğü, kendini değersiz hissetme ve çaresizlik duygusunun ifadesi olabilmektedir. Erkek ya da
kız arkadaşından ayrılmasını şikayet eden bir ergenin sorunları önemsiz gibi görünebilir, oysa bu
ergen alkol ve madde kullanımı ile özkıyım girişimi
açısından yüksek risk taşımaktadır.
Fiziksel ve cinsel İstismar: İstismara uğramış
çocuk ya da gençler alkol ve madde kullanımı
açısından riskli bir grubu oluşturmaktadırlar. Özellikle erken yaşta damar içi madde kullanımına
başlamada cinsel istismarın önemli olduğu görülmüştür. Travma sonrası stres bozukluğu gelişen
durumlarda özellikle risk artmaktadır. Alkol ve
madde kullanan 193 kadınla yapılan bir çalışmada %72’sinin çocukluğunda fiziksel veya cinsel
istismara uğradığı bulunmuştur. İstismara uğrayanlar bu kötü yaşantının getirdiği olumsuz duygularla baş etmek, suçluluk ve utanç duygularını
unutmak, öfkesini yenmek için alkol veya madde
kullanımını deneyebilmektedirler.
Genetik ve Aile Öyküsü: Alkol bağımlılığı olan
ana babaların çocukları, alkol bağımlılığının karmaşık genetik bir bozukluk olması nedeniyle yüksek risk taşıyan çocuklar olarak değerlendirilmektedir. Bu çocuklar yalnızca alkol bağımlılığı açısından değil, aynı zamanda diğer psikopatolojiler
açısından da risk taşımaktadırlar. Alkol bağımlıla-
• 16
rının çocuklarında DEHB, karşı gelme bozukluğu
(KGB), davranım bozukluğu (DB), depresyon ve
anksiyete bozuklukları kontrol grubuna göre daha
yüksek oranlardadır. Gençlerin alkol kullanma sıklığı ile anne ve babaların alkol kullanma sıklıkları
arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalarda, özellikle
erkek çocuklar ile babaların alkol kullanma sıklıkları arasında önemli benzerlikler bulunmuştur. Ailelerinden ayrı yetişmiş alkol bağımlılarının çocuklarında yapılmış çalışmalar, bu çocuklarda %25
alkol bağımlılığı saptamışlardır.
Ebeveyn-çocuk ilişkisi: Aile ile çeşitli sorunlar
yaşayan çocuklarda madde kullanma yaygınlığı
daha fazla bulunmuştur. Aşırı kollayıcı–koruyucu
aile, parçalanmış-boşanmış aile, ebeveyn kaybı,
baskıcı veya ilgisiz aile, anne-babanın kendi aralarında çatışma yaşıyor olmaları risk oluşturmaktadır.
Aile içinde madde kullanımı olan çocuklarda
madde kullanımı daha sıktır. Aile üyelerinin madde kullanımı ile ilgili tutum ve düşünceleri olumlu
yönde ise bu da risk oluşturmaktadır. Bu konuda
ailenin toleransının fazla olması, uygun olmayan
disiplin yöntemleri de madde kullanımını arttırmaktadır. Gece özellikle müzik partileri için dışarı
çıkan, geç saatlere kadar eve dönmeyen ve ailelerinin nerde olduklarını bilmedikleri gençler de
oldukça riskli bir grubu oluşturur.
Merak: Çocuk ve gençlerde madde kullanımında en önemli nedenlerden birinin ‘merak’ olduğu pek çok araştırma ile saptanmıştır. Ergenlik
ve gençlik biyolojik, bilişsel ve sosyal alanlarda
değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Gençler bu
OCAK 2011 - SAYI 131•
dönemde alkol ve madde kullanımını da içeren
yeni durumlarla karşılaşırlar. Biyolojik ve sosyal
değişikliklerin yarattığı stresi azaltmak, arkadaş
baskısı ve bir gruba dahil olma isteği de madde
kullanımına başlamada diğer önemli nedenlerdir.
Başlama nedeni ne olursa olsun madde kullanmaya başlama, artan bir madde kullanımına ve diğer
suç oluşturan olaylara neden olabilir. Az ya da çok
kullandıkları bir dönem sonrası gençlerin büyük
çoğunluğu madde kullanmaya devam etmemektedir. Az fakat önemli bir kısmı ise kullanıma giderek artan düzeylerde devam etmektedir. 12-18
yaş aralığında alkol ya da diğer maddeleri denemek yaşla beraber belirgin artış göstermektedir.
Çocuk ve gençlerde alkol ve madde kullanımı
açısından risk oluşturan durumları tanıyabilmek
önemlidir. Bu sayede koruyucu faktörleri gündeme getirip, erken müdahale ederek sorunun çözümüne daha akılcı yaklaşım mümkün olacaktır.
KAYNAKLAR:
1.
2.
3.
Dilbaz N, Atasoy S, Akvardar Y ve ark. Madde
kullanımı üzerine Ulusal Değerlendirme Çalışması
(ESPAD 2003). Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve
Suç Ofisi (UNODC) 2004
Ögel K, Çorapçıoğlu A, Tamar M, Tot S ve ark.
Türkiye’de Dokuz İlde İlk ve Ortaöğretim Öğrencilerinde Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Yaygınlığı. Türk Psikiyatri Dergisi 2004;15(2):112-118
Dilbaz N, Hendriks V. Screening and assesment.
In: Whitham J, Bazarya S, Sweney B, Muszynska
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
17 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Çocuk ve gençlerde bazı gruplar alkol ve madde kullanımı açısından genel topluma göre daha
fazla risk altındadırlar: suça karışmış ya da karakolluk olmuş, evden kaçan, evsiz ve madde kullanan kardeşi olanlar, erken çocukluk döneminde
öfkeli ve sinirli olan, davranış bozukluğu gösterenler, duygularını ifade etmekte güçlük çekenler,
stresle başa çıkamayan, problem çözme becerisi
zayıf olanlar bunlara örnek verilebilir. Gençleri etkisi altına alan alt kültürler önemlidir. Örneğin son
yıllarda ekstazi kullanımındaki artış, techno müzik
ve dansla yakın ilişki göstermektedir.
4.
D, Zakrzewski T,eds. Young People and Drugs,
Care and Treatment. 1st ed. Poland: Councel of
Europe; 2006. p.101-131.
Kafetzopoulos E. Risk and protective factors in
adolescent and youth drug use. In: Whitham J,
Bazarya S, Sweney B, Muszynska D, Zakrzewski
T,eds. Young People and Drugs, Care and Treatment. 1st ed. Poland: Councel of Europe. 2006.
p.59-72.
Reinherz HZ, Giaconia RM, Hauf AM et all. General and specific childhood risk factors for depression and drug disorders by early adulthood. J Am
Acad Child Adolesc Psychiatry 2000;39(2):223231
Upadhyaya HP, Rose K, Wang W, et all. Atention-deficit/hyperactivity disorder, medication
treatment, and substance use patterns among
adolescents and young adults. J Child Adolesc
Psychopharmacol 2005;15:799
Taşğın E, Çuhadaroğlu Çetin F. Ergenlerde major
depresyon:Risk etkenleri, koruyucu etkenler ve
dayanıklılık. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi
2006;13(2):87-94
Şenol S.Alkol ve madde kötüye kullanım bozuklukları. Aysev AS, Taner YI, ed. Çocuk ve Ergen
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları. 2. basım. İstanbul.
Golden Print 2007. p. 677-692
Deas D. Adolescent substance abuse and
psychiatric comorbidities. J Clin Psychiatry 2996;
67(suppl 7): 18-23
Brems C, Namyniuk L. The relationship of childhood abuse history and substance use in Alaska
sample. Substance use and Misuse 2002; 37(4):
473-4
Çengel Kültür SE, Ünal MF, Özusta Ş. Alkol Bağımlılığı Olan Babaların Çocuklarında Psikopatoloji. Türk Psikiyatri Dergisi 2006;17(1):3-11
Dilbaz N. Comorbidity of substance abuse: diagnosis and treatment implications in adolescents.
İn:Whitham J, Bazarya S, Sweney B, Muszynska
D, Zakrzewski T,eds. Young People and Drugs,
Care and Treatment. 1st ed. Poland: Councel of
Europe. 2006. p.167-190.
Çocuklarda ve Gençlerde Madde Bağımlılığı için
Riskler. Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, Uz. Dr Tijen ŞENGEZER, Türkiye Klinikleri Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı
Dergisi, Risk Altındaki Çocuklar Özel Sayısı. Şubat
2008. Prof. Dr. Betül Ulukol, ed.
DOST GÖRÜNEN DÜŞMANLAR
M. NECATİ ÖZFATURA
Av., Yeşilay Onursal Başkanı
P
roblemler sigara, alkol ve uyuşturucu ile çözülmez. Aksine katlanarak artar.
Ülkemizin ve dünyanın en büyük problemlerinin ilk sırasında bağımlılıkların artması yer almaktadır. Bağımlılık kişinin kullandığı madde üstünde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir hayat sürememeye başlamasıdır. Herkes bağımlı olabilir. Bağımlılıktan yegâne
kurtuluş, bağımlılık yapan maddelere hiç başlamamaktır.
“Kitle imha silahları” olarak (Nükleer - Biyolojik - Kimyasal) silahlar bilinir. Aslında gerçek kitle imha silahları,
sigara - alkol - uyuşturucu - kumar ve diğer bağımlılık
yapan kötü alışkanlıklardır. Şu anda dünya üzerinde ne
yazık ki ülkeler, bu bilinmeyen silahlarla imha edilmeye
çalışılmaktadır.
Tarihin hiçbir döneminde tabii ve patolojik afetler de
dahil, hiçbir felaket insanlığı günümüzdeki sigara, alkol
ve uyuşturucu salgını kadar tehdit eden sosyal bir mesele haline gelmemiştir. Bu aynı zamanda insanlığın en
önemli sağlık problemlerinden biridir.
M. Necati Özfatura, Dost Görünen Düşmanlar,
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak
2011, ss. 18-23.
• 18
Dünya yüzünde hiçbir hukuk ve mantık, birinin bir
başkasının hayatına kast ederek gelir elde etmesini meşru sayamaz.
OCAK 2011 - SAYI 131•
Çirkin ve zararlı davranışlarla mücadele edecek
kadar medeni cesarete sahip olamayan toplumlar
o çirkinlikler içinde yok olmaya mahkûmdur.
Toplumda kötülüklerle mücadeleyi şiar edinen
insanlar ve kurumlar devletin ve ülkenin gerçek
dostu ve sahibidirler. Yeşilay 5 Mart 1920 tarihinde dünyaca ünlü Ordinaryüs Profesör Doktor
Mazhar Osman Bey ve arkadaşları tarafından kurulmuştur. Bağımlılık yapan maddeler ile mücadelede Yeşilay öncü ve ileri karakoldur. Bunlarla mücadele etmek hepimizin vazifesidir. Tabii ki hizmet
ile maddi imkânlar doğru orantılıdır.
toplumsal problemin ve uygulanan şiddetin temel
nedenlerinden biri bağımlılıklardır.
Bağımlılıkta risk altındaki gençler
• Madde ve alkol kullananlar
• Bağımlı arkadaşı olanlar
• İntihar eğilimi taşıyanlar
• İntihar teşebbüsünde bulunanlar
• Mutsuz olanlar
• Okulda akademik başarı gösteremeyenlerdir.
SİGARA
Sigara uyuşturucunun, bira alkollü içkinin ilk
adımıdır (Yüzde 80 oranında). Tütün Mamüllerinin Zararlarının Önlenmesine Dair 4207 Sayılı
Kanun’un çıkarılması sigarayla mücadelede çok
faydalı olmuştur.
Gerçek kitle imha silahları bağımlılık yapan
maddelerdir. Toplumlarda tarihin hiçbir devrinde
bu derece tahribat olmamıştır. Bağımlılık için takip
edilen taktik: “Bağımlı oluncaya kadar bedava” uygulamasıdır. Uyuşturucu kullanmayanların yüzde
15’inin uyuşturucu kullanan arkadaşı var. Uyuşturucu kullananların yüzde 73’ünün uyuşturucu kullanan arkadaşı var. Her şey sigara ile başlıyor. Alkol ise yüzde 92 bira ile başlıyor. AMATEM’e göre
her yıl 1 milyon çocuk alkole başlıyor. Kimse alkolik olayım ya da esrarkeş, eroinman olayım diye
başlamaz. Bağımlı olmak özgür irade ile intihardır.
Dünyada her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor. 100 çocuktan 8’ini ailesi feci dövüyor. Birçok
Sigara ile İlgili şu sonuçlara varabiliriz:
- Sigara kötü alışkanlıkların kapısıdır.
- Uyuşturucu bağımlılığının ilk basamağıdır.
- Sigara içen içmeyene nazaran 8 misli uyuşturucu alışkanlığına risklidir.
- Sigara alkolün de ilk adımıdır.
- Kanser ölümlerinin beşte birinin sebebi sigaradır.
- Dünyada her dakikada 10 kişi sigaranın sebep olduğu hastalılıklardan ölmektedir.
- Dünyada 1 milyar 300 milyon kişi sigara kullanmaktadır.
- Dünyada kadınların yüzde 12’si, erkeklerin
yüzde 48’i sigara içmektedir. (Tiryakidir.)
- Sigaraya başlayan 3 kişiden 2’si tiryaki olmaktadır.
19 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Manevi boşluk madde ile tatmin edilemez.
Madde kullanımı ve bağımlılıkta bilgisizlik, özenti,
eğlence yerlerinin cazibesi, merak denen bırakımı
zor duygular, moda, hasta toplum, tehlike isteği,
inanç ve eğitim zafiyeti, televole ve uyuşturucu
kültürünün yaygınlığı, aile yapısındaki bozukluklar, bölünmüş aile yapıları, dış güçler ve arkadaş
etkisi gibi daha bir çok neden sayılabilir.
“Sigara” bütün bağımlılıkların ilk basamağıdır.
Genç nesillere sigaranın zararları anlatılır ve gençler ile sigara arasında gerçek bir duvar örülebilirse
diğer kötü alışkanlıklar da tamamen olmasa bile
büyük ölçüde önlenmiş olur. Ama sigara içen bir
anne- baba- öğretmen gençler nezdinde inandırıcı olamaz. Sigaranın maddi ve manevi zararları
son derece fazladır.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
- Sigaranın zararlarından korunmada en kestirme yol içmemektir.
- Türkiye’de sigara içenlerin sayısı 30 milyondur. Pasif içiciler 25 milyondur.
- Türkiye’de genç kadın öğretmenlerin yüzde
50’si sigara içmektedir.
- Tiryaki sigarayı çok zor bırakır.
- Türkiye’de sigara sebebiyle 200 bin ölüm
gerçekleşmekte, 160 bin tiryaki + 40 bin pasif içici
mevcut, bunların çoğunluğu bebek ve çocuktur.
- Sigara üzerindeki “zararlıdır” yazısı dünya
sigara tüketimini yüzde 5, Türkiye’de ise çok az
azaltmıştır.
- 930 yılında kişi başına 10 paket, 2004 yılında
3 kilogram sigara tüketilmektedir.
- Prof. Dr. Gamze Çan’a göre, günde iki tane
sigara içenin bağımlı olma ihtimali yüzde 85’tir.
- Günde 1 sigara içenin kalp krizi riski içmeyene göre 6 mislidir. 1 paket içenin riski 9 mislidir. 2
paket içenin ise riski 25 mislidir. Sigaralı ortamda
30 dakika kalanın kalp krizi riski yüzde 25’tir.
- Büyükler içiyor, çocuklar pasif içici olarak zehirleniyor.
- Sağlık Bakanlığına göre sigara tüketiminin
ülkemize verdiği yıllık ekonomik kayıp 2, 72 milyar dolardır.
- Tiryakilerin yüzde 95’i sigaraya 21 yaş altında
başlamışlardır.
- Devamlı sigara içen kadınlar içmeyenlere nazaran 15 yaş yaşlı görünmektedir.
- Erken doğum, düşük ve kısırlıkta sigaranın
rolü büyüktür.
Karikatür: İsmail Kar
/ Eğitimci-Karikatürist
- Sigarada 4 bin zararlı madde vardır.Bunlardan 50’si kanserojendir.
- 30’dan fazla hastalığın sebebi sigaradır.
• 20
OCAK 2011 - SAYI 131•
- Sigaraya başlama yaşı 10’dur.
- Akciğer kanseri hastalarının üçte biri pasif
içicidir.
- Kahve ile sigara içilmesi bağımlılığı artırıyor.
Zararı katlıyor.
- 2004 yılında 5.5 milyar sigara tüketildi.
- Türkiye’de gençlerin yüzde 60’ı sigara içiyor.
- Bir eğitim sendikasının 2005 raporuna göre 9 17 yaş arası öğrencilerin yüzde 16’sı sigara, yüzde
11’i alkol, yüzde 2.9’u uyuşturucu kullanıyor.
- Türkiye’de sigara için harcanan para 8.5 milyar dolardır.
poru 2008 yılına göre: Dünyada 8 saniyede 1 kişi,
günde 14 bin, yılda 5.4 milyon kişi tütüne bağlı
olarak ölmektedir. Acil önlem alınmadığı takdirde
2030 yılında her yıl 8 milyon kişi ölecektir. 20. asırda tütünden 100 milyon kişi öldü. 21. asırda eğer
önlem alınmazsa tütünden ölenlerin sayısı 1 milyarı bulabilir. Bunların yüzde 80’i gelişmekte olan
ülkelerdedir. Dünyada sigara içenlerin üçte ikisini
10 ülke halkı oluşturmaktadır. Türkiye’de son 20
yılda sigara tüketimi yüzde 80 artmıştır.Türkiye
dünyadaki sigara piyasasında 7. pazardır.
UYUŞTURUCU
- Sigara akciğer, ağız boşluğu, yemek borusu,
boyun, pankreas, mesane, böbrek, mide ve kan
kanserine sebep olur.
Uyuşturucu mafyasının 2004 yılı geliri 1 trilyon
dolardır.Terör- silah kaçakçılığı ve uyuşturucunun
merkezi aynıdır.
- Filmlerdeki sigara görüntüsü genç nesillere
teşvik oluyor.
Uyuşturucu ile ilgili şu sonuçlara varabiliriz
- Türk tütününden yapılan sigarayı bırakmak
mümkündür. Ancak Virginia tütünü ile yapılan sigarayı bırakmak çok zordur.
- Sigara içenler sadece kendini değil, çevrelerini de zehirliyor.
- En çok zarar görenler ise anne karnındaki bebeklerdir. Sigara tiryakisi annelerin dünyaya getirdiği 100 çocuktan 65’i özürlü, 80’i erken veya ölü
doğumdur.
- 0 - 9 yaş arası çocukların yüzde 50- 67’si sigara içilen evlerde yaşıyor.
- Sigara ve alkol kullanımı insan vücudunun
savunma sistemini çökerterek sayısız hastalık ve
ölümlere zemin hazırlıyor.
Dünya Sağlık Örgütü Küresel Tütün Salgını Ra-
• Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezine
(AMATEM) 2007 yılının ilk 10 ayında 2200 bağımlı
başvurdu.
• 2007 yılında medyaya intikal eden uyuşturucu koması ile ölenlerin sayısı 51 kişi, bunun 6’sı
kadındır.
• Aynı dönemde İngiltere’de
Almanya’da 1385 ölüm gerçekleşti.
1718
ve
• Uyuşturucu kullananların yüzde 76’sı önce
sigaraya başlıyor.
• 2007 yılında Türkiye’de sokakta uyuşturucu
satan 4516 kişi yakalandı. 2767’si tutuklandı.
• Bağımlı olma yaşı 14- 24’tür.
• Öğrencilerin yüzde 10’u uyuşturucu kullanıyor (En az bir defa). Bunların yüzde 25’i merak,
21 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
- Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığınca hazırlanan “Kanser raporu”na göre
25 yıl sonra tedbir alınmadığı takdirde sigaradan
ölenlerin sayısı 780 bin tahmin edilmektedir.
Genelkurmay Başkanlığı’nın web sitesinde yer
alan videoda esrar, eroin, kokain ve ecstacy’e verilen her kuruşun Mehmetçik’in yoluna döşenen
mayın, göğsüne sıkılan kurşun olarak geri döneceği açıklandı.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
yüzde 20’si arkadaş, yüzde 14’ü ailevi sebeplerdendir.
• Bağımlılıkta en yüksek risk ergenlik çağındadır.
• 2000- 2005 yılları arasında Türkiye’de yakalanan eroin, Avrupa ülkelerinde kullanılanın toplamından fazladır.
• 2007’de kokain kullanan 4.5 milyon kişidir.
• Ülkemizde öğrencilerin yüzde 79.1’i sigara,
6.4’ü alkol, yüzde 43’ü uçucu, 2.1’i uyuşturucu
kullanmaktadır. Hepsini kullananların oranı ise
yüzde 7.1’dir.
• Avrupa ülkelerinde uyuşturucu ile mücadeleye ayrılan miktar yıllık 13- 36 milyar Euro’dur.
• LSD kokainden kat tesirli öldüren şekerdir.
• TBMM Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu
Türkiye’de her yıl 5 milyar dolarlık uyuşturucu satışı olduğunu açıkladı.Genç nüfusun yüzde 1.5’i
eroin kullanıyor.
• Avrupa’da her saatte 1 kişi uyuşturucudan
ölüyor.
• Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi 2007 raporuna göre Avrupa’da
16- 64 yaş arasında 70 milyon kişi (yüzde 22) en
az 1 defa uyuşturucu (esrar), 9.5 milyon kişi de
Ecstasy kullanmıştır.
• Dünyada 200 milyon uyuşturucu bağımlısı
var. Bunların 50 milyonu ölüm döşeğindedir.
kadar uyuşturucu güzergâhı iken uyuşturucu üssü
oldu. Okullar uyuşturucu çetelerinin kuşatması altındadır. Bir eğitim sendikasının 2005 sonu raporuna göre (9- 17 yaş) öğrencilerin 2.9’u devamlı
uyuşturucu kullanıyor. Son 3 yılda İstanbul liselerinde Eroin kullanımı yüzde 100, Ecstasy yüzde
300 artmıştır. Uyuşturucuya başlama faktörlerinden arkadaş faktörü yüzde 50, merak yüzde 31,
kişisel problemler yüzde 11, eğlenmek amacı yüzde 8’dir.
Uyuşturucuya başlamak gönüllü intihar teşebbüsüdür. Uyuşturucu ve ölümün denemesi olmaz.
Zararlı alışkanlıklar ilk adım ve ilk tadımla başlar.
Hiç kimse bağımlı olmak için başlamaz, kontrol
edebileceğini zanneder. 1 gram eroin beyinde 1
milyon hücreyi imha eder Bir kadeh ya da bir nefeslik uyuşturucu asla küçümsenmemelidir
ALKOL
Alkolizm ile mücadelede söylenecek çok şey
vardır. En başta sigarayla yapılan mücadele gibi
alkole karşı da mücadele yapılmalıdır. Maalesef
alkol ile mücadele gündeme gelince bazıları “kırmızı sokak” sloganı ile meseleyi başka yöne çeviriyorlar.
İsveç’te cumartesi ve pazar günleri içki satışı
yasaktır. Finlandiya’da ise içki marketlerde satılamaz. Özel satış yerleri vardır. İçkili yerler şehir
dışındadır.
Türkiye uyuşturucu transit yolu idi. Şimdi
uyuşturucu kullanan bölge yapılmak istenmektedir. Türkiye yakında, dünyada 10. ekonomik güç
olacaktır. 2050 yılında 4. güç olacağı tahmin edilmektedir. Bir kısım çevrelerce ülkemizin maddi ve
manevi gelişimini engellemenin yolu olarak bağımlılığı artırmak gerektiği düşünülmektedir.
Ülkemizde ailelerin içki ve sigaraya harcadığı
para, eğitime harcadığının 2 mislidir.
Türkiye’de gençlik 9 Avrupa ülkesinin önündedir (Uyuşturucu kullanımında). Ülkemiz son yıllara
Ülkemizdeki alkol tüketimi ise 2006 8. ayında (bira dahil) 711 milyon 786 bin 300 litredir.
• 22
Türkiye’de 1930 yılında kişi başına 1 litre olan alkol tüketimi, 2004 yılında 20 litre oldu.
AMATEM’e göre her yıl 1 milyon çocuk alkole
başlıyor.
Karikatür: İsmail Kar
/ Eğitimci-Karikatürist
OCAK 2011 - SAYI 131•
Trafik kazalarının yüzde 65’inin sebebi alkoldür.
Az miktarda alkol beyni uyuşturur, refleksi azaltır,
dikkati azaltır, gözün odak hareketlerini yavaşlatır, görüş niteliği kaybolur. İnsanın görüş açısı 120
derecedir. 1 bardak içki görüş açısını 20 derece
azaltır. Bu durumda kişi kendini kontrol edemez.
İsveç KROLİNSKİ Enstitüsü’nün araştırmasına
göre:
Kanında 1 gram alkol olan olmayana nazaran
6 misli,
1.5 gram alkol olan olmayanın 24 misli,
2 gram alkol olan olmayanın 60 misli kaza yapma riski taşımaktadır.
Dünya Sağlık Örgütünün 30 ülkede (Türkiye
dahil) yaptığı araştırma raporuna göre:
• Cinayetlerin  yüzde 85’inin,
• Boşanmaların   yüzde 80’inin,
• Eşlerini dövenlerin  yüzde 70’inin,
• Serserilerin verdiği zararların yüzde 70’inin,
• Mala yönelik suçların yüzde 77’sinin,
• Cinayetlerin yüzde 50’sinin,
• Irza tecavüzlerin yüzde 50’sinin,
• İntihar teşebbüslerinin yüzde 90’ının,
• Trafik kazalarının  yüzde 70’inin
• Şiddetin yüzde 50’sinin nedeni alkoldür.
İnsan vücudu alkole zehir muamelesi yapar.
23 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Anayasa’nın 58. Maddesi “Devlet gençleri alkol
düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve
cehaletten korumak için tedbirler alır.” hükmünü
amirdir. Bağımlılık kişinin zarar gördüğü hâlde
madde kullanmaya devam etmesi ve arayış içinde olmasıdır. Türkiye’de 25 milyon alkol kullanan,
7 milyon alkolik (Yeşilay araştırması) mevcuttur.
BM Sağlık Örgütüne göre bu oran alkolik 4 milyon, alkole meyilli 13 milyon kişidir.
ERGENE UYUŞTURUCU “KÖTÜ”
DEMEK YETMEZ!
VAHDETTİN YAŞAR
Uzman Psikolojik Danışman, Avcılar Rehberlik ve
Araştırma Merkezi Müdürü/İstanbul
DUYGU DÜLGER
Psikolojik Danışman, Avcılar Rehberlik ve
Araştırma Merkezi/İstanbul
Giriş
H
ayatta en çok emek verdiğimiz şey muhakkak ki çocuklarımızdır. Onların önemi ve değeri tartışılmaz. Çocuklarının uyuşturucu ya
da uyarıcı maddeler kullandığını öğrenmek
her anne ve baba için büyük bir yıkım, hayal kırıklığı
ve üzüntü kaynağıdır. Kimi zaman böyle bir durumda
anne ve babalar kendilerini ya da birbirlerini suçlarlar,
ne yapacaklarını bilemezler. Anne ve babalar çocuklarının uyuşturucu ve uyarıcı kullanmasından korkar
ve bununla ilgili önlemler almayı isterler. Çocukların
madde kullanmasını önlemek ve çocuklarının madde
kullandığını fark etmeleri için ailelerin bilgilenmeleri
gereklidir. Anne ve babanın bağımlılığın ne olduğunu bilmesi, tedavi ortamına katılması, çocuğa nasıl
yaklaşmaları gerektiğinin farkına varması müdahalenin başarısını artıran önemli bir etkendir. Bu nedenle
anne ve babanın eğitimi tedavi sırasında ve çocukların
madde bağımlısı olmasının önlenmesi açısından göz
ardı edilmemelidir.
Madde bağımlılığı tıbbi bir hastalıktır. Her hastalığın olduğu gibi bağımlılığın da biyolojik, psikolojik ve
sosyal yönleri vardır. Bağımlılık bir irade zayıflığı ya da
ahlak zayıflığı olarak değerlendirilemez.
Vahdettin Yaşar - Duygu Dülger, Ergene Uyuşturucu
“Kötü” Demek Yetmez!, Bilim ve Aklın
Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 24-29.
• 24
Bağımlılığa yol açabilen, kişinin hoşuna giden ve
psikoaktif etkiler gösteren herhangi bir yolla vücuda
alınabilen her şeye ‘madde’ denir.
OCAK 2011 - SAYI 131•
Bağımlılık kişinin madde kullanımını kontrol
edememesidir. Başka bir deyişle alkol ve madde kullanımı ile ilişkili sosyal, tıbbî, ailesel, psikolojik sorunlar yaşamasına rağmen kişi alkol
ve madde kullanmaya geri döner. Her madde
kullanan bağımlı olmaz. Bir kişiye “bağımlı”
demek için maddeyi kontrol etmekte güçlük
olması, kullanmadığı zamanlar bazı sıkıntılar
yaşaması, giderek kullandığı madde miktarını
artırması, zarar görmesine rağmen madde kullanmaya devam etmesi gerekir. Bağımlılık süreci deneme ile başlar. Kişi denediği şeyden keyif
alırsa tekrar yapmak ister (pozitif pekiştirme).
Böylece zaman zaman kullanmaya başlar. Bir
süre sonra da düzenli kullanım hâline gelir.
MADDE BAĞIMLILIĞININ NEDENLERİ
NELERDİR?
Kişisel Özellikler
Ailevî Çevresel Etkenler
Çocuk ailesini örnek aldığı için ailedeki kötü
alışkanlıkları da örnek alacaktır. Aile bireylerinden birinin uyuşturucu kullanması çocuğu
özendirir. Bir defa başladığında da kurtulamaz.
Bir diğer faktör de aile içindeki dengesizlik ve
şiddetli geçimsizliktir. Bu yüzden çocukları yetiştirirken ne aşırı serbest bırakılmalı ne de çok
sıkılmalıdır. Ailenin sosyo-ekonomik durumu da
bağımlıkta bir etkendir. Sosyo-ekonomik durumu düşük ailelerin çocuklarında daha fazla
yatkınlık görülmüştür. Çocuğun ekonomik nedenlerle kısıtlanması, uğraşabileceği aktivitelere katılamaması yani boş vaktinin çok olması
kişiyi madde bağımlılığına itebilmektedir. Bunun
yanında sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocukları da her şeyi denedikleri ve tattıkları için başka heyecan aramak istemeleri de
ergenleri madde kullanımına itebilir. Kaldı ki bu
çocukların uyuşturucu gibi pahalı bir madde
alacak ekonomik olanakları da vardır.
Özellikle anne baskısının erkek ergen üzerinde olumsuz bir etki yaptığı görülmüştür ve
bunun ergeni bağımlığa ittiği düşünülmüştür.
Baba iş veya başka sebeplerle çocuktan ayrı
kalabilmektedir. Bu durumlarda anne disiplin
ve şefkati kendi üzerine almaktadır. Ergenlik
döneminde, annesiyle bütünleşmiş olan çocuk,
erkeğe özgü davranışlara dönmekte güçlük yaşar ve bunu her an kanıtlama gereği hisseder.
Böyle yaparak bağımsızlığının kuvvetini kanıtladığını düşünür.
Ergenlikte arkadaş, akran etkileşimi yoğundur. Gençler arkadaşlarının etkisine açıktır. Ergen için bir arkadaş grubuna sahip olmak, grubunda değer verilen bir insan olmak en büyük
isteğidir. Bu yüzden genç, arkadaşları tarafın-
25 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Bazı kişilik özellikleri madde bağımlılığı nedenleri arasındadır. Bunlar arasında kalıtım,
vücut kusurları, zeka durumu ve kişinin duygu
dünyası sayılabilir. Bağımlılık genellikle genç
yaşlarda başlar. Çünkü gençler bu yaşlarda
çalkantılı bir dönemden geçerler. Bağımlılar
genellikle özgüveni zayıf ve kaygılı insanlardır.
Muhtemelen aşırı koruyucu anne baba tutumları nedeniyle yeterince sorumluluk verilmemiş
çocuk ve gençler olarak yetiştirilmişlerdir. Bu
şekilde sorumluklarından kaçarak uzaklaşan
güçsüz kişilik sergileyen gençler bağımlılık yaratan maddelere sığınabilir. Gençlerin dıştan
denetimli olup sorunları hep kendi dışındaki nedenlere bağlıyor ve çözümleri de kendi dışındaki gelişmelere bağlıyorsa bağımlı olmaya yatkın
kişilik taşıdıkları düşünülebilir. Kendini değersiz
ve eksik yanları olan bireyler şeklinde algılayan
gençlerde de madde bağımlığı sık görülmektedir. Çocukluk döneminde anne babası tarafından istenmemiş reddedilmiş sevgi ve hoşgörü görmemiş gençler doyurulmamış ve tatmin
bulmamış duygularını alkol ve uyuşturucuyla
tatmin etmeye çalışabilirler. Madde bağımlılığı
görülen kişilerin bir başka özelliği de heyecan
duyma ve hazza yönelik olmalarıdır.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
dan madde kullanımına özendirilebilir. Arkadaşları kullandığı için merak edip deneyebilir.
Sosyokültürel etmenler de kişinin uyuşturucuya alışmasında etkilidir. Kişinin içinde bulunduğu topluluğun gelenek, görenek ve yargıları
uyuşturucuya alışmada önemli yer tutar. Alkol
ve uyuşturucu gibi maddelerin kullanımını çağdaşlık sayan ve bu maddelerin kullanımına hoşgörü gösteren toplumlarda madde bağımlılığı
daha fazladır.
Bunların yanı sıra ergen, toplum içinde
özerklik ve baskı çatışması yaşayabilmektedir
ve bu, bireyde kaygıya neden olmaktadır. Böylece genç, kaygıyı ve sıkıntıyı gidermek amacıyla geçici bir yapay güven sağlayacak ve onu
mutlu edecek bir maddeye yönelebilir.
Madde bağımlılığını kolaylaştıran etkenlerden bazıları şunlardır;
• Kişinin merak duyması,
• Macera isteği,
• Yasakları deneme isteği,
• Kişinin bir amacının olmaması,
• “Ben alışmam, istediğim zaman bırakırım”
yaklaşımında olunması,
• Başarısızlığı saklama isteği,
Uyuşturucu kullanan bir genci nasıl
tanırız?
• En kesin yöntem kan ve idrar testleridir,
• Ergen aile ile ilişkisini azaltır ve evde daha
az vakit geçirir,
• Her zamankinden daha fazla para harcamaya başlar,
• Yeni arkadaşlar edinmeye başlar,
• Kendisine daha az özen gösterir,
• Çevre ve arkadaşlar eski önemini yitirir.
Yeni arkadaşlar edinir,
• Hafif uykulu ve yorgun gözükebilir,
• 26
• Yeme alışkanlıkları bozulur, kilo kaybedebilir,
• Daha sinirli olur,
• Birden ortaya çıkan davranış değişikliği
görülebilir,
• Konuşmada güçlük, peltek konuşma görülebilir,
• Yürümede dengesizlik, ellerde titreme görülebilir,
• Sorumluluklarından kaçabilir.
Madde bağımlısı kişi bazı dönemlerden geçer. Bunlar; alışma dönemi, doyma dönemi ve
düşkünlük dönemleridir. Alışma döneminde fiziksel ve ruhsal belirtiler henüz yıkıcı durumda
olmadığı için bu kişilere kolayca yardımcı olunabilir. Eğer yardımcı olunmazsa kişide önce
ruhsal sonra fiziksel bağımlılık oluşur. Bu dönemdeki kişide durgunluk, dalgınlık, unutkanlık, sebepsiz sıkıntı, önceki arkadaş grubundan
ayrılarak uyuşturucu bulabileceği grup içine
girme ve fazla para harcama gibi davranış değişiklikleri görülür. Doyma döneminde ise fiziksel bağımlılık tam olarak başlar. Kişi kullandığı
maddeyi bırakma konusunda kendisine güvenmez. Fiziksel bağımlılık oluştuysa kişi maddeyi
bıraktığında yoksunluk belirtileri görülür. Bu dönemdeki kişide; çevre ve aileye karşı ilgisizlik,
beslenme bozuklukları, mide ve bağırsak bozuklukları, terleme, titreme, çarpıntı, gerginlik ve
ani tepkiler gibi bedensel ve ruhsal bozukluklar
oluşur. Bu dönemde kişi uyuşturucuya karşı
tolerans gösterdiği için daha fazla uyuşturucu
kullanmaya başlar. Kişinin kurtulması için tedavi
gerekir. Doyma döneminde iyi tedavi görmeyen
kişi düşkünlük dönemine geçer. Bu dönemde
bedensel ve ruhsal çöküntüsünün yanında sosyal çöküntü de oluşur. Bu dönemdeki kişide
karaciğer, böbrek ve beyin gibi organların dokularında yıkım başlangıcı, beslenme bozuklukları ve uyuşturucunun alınma şeklinden kaynaklanan hastalıklar(hepatit), halsizlik, ruhsal
çöküntü, artan uyuşturucu miktarına göre bilinç
OCAK 2011 - SAYI 131•
bulanıklığı veya zehirlenme, ışık, ses ve dokunma gibi dış uyaranlara karşı tepki, hayal görme,
nabızda, kan basıncı ve soluk almada düzensizlik, bayılma nöbetleri ve denge bozuklukları görülür. Zehirlenme sonunda koma ve ölüm
meydana gelir.
Alkol ve madde bağımlılarının tedavisinde 2
farklı tedavi yöntemi uygulanır. Birinci dönemde; bağımlı olunan maddenin kesilmesinden
dolayı ortaya çıkan yoksunluk belirtilerinin tedavisi, ikinci dönemde ise ruhsal tedavi ve bağımlının maddeye ihtiyaç duymaması için yapılan ilaç tedavisidir.
Psikolojik tedavide grup tedavisi yöntemi
uygulanır. Bağımlı kişi kendisi gibi olanlarla ve
daha önce tedavi olmuş eski bağımlılarla etkileşim içerisine girer ve böylece kişi olumlu deneyimler ve farkındalıklar kazanır. Bağımlıların
sorunları ve üzüntüleri ile baş etmeleri için geliştirdikleri yöntemleri diğer katılımcılarla tartışıp
irdelemesi grup üyelerine yarar sağlamaktadır.
SONUÇ
Bağımlı kişinin tedaviden faydalanabilmesi
için öncelikle kendisinin bağımlı olduğunu kabul etmesi gerekir. Tedavinin olumlu sonuç vermesi için kişinin istekli olması önemlidir. Bağımlının çevresini ve arkadaş grubunu değiştirmesi
tedavinin devamlılığı açısından önerilmektedir.
Orçun, 16 yaşında kendi halinde, içine kapanık, sakin bir öğrencidir. Her gün annesi kahvaltısını yaptırır, özenle üstünü başını giydirir ve
okuduğu özel okuluna gönderirdi. Bir gün okuldan aradılar ve oğullarının arkadaşlarıyla esrar
içerken yakalandığını bildirdiler. Anne ve babanın her ikisi de büyük bir üzüntüye kapıldı. Hem
üzülüyorlar, hem de bir yandan nerede hata
yaptık diye düşünüyorlardı. Ama bu iki olumsuz duyguyu bastıran bir korkuları vardı “çocuğumuz uyuşturucu bağımlısı oldu!” Onunla ilk
karşılaştıklarında bu duygularını fazla belli etmediler. Bu konuyu daha sonra konuşacaklarını
ona bildirdiler. Amaçları biraz zaman kazanmak
ve bir uzmana danışmaktı. Oğullarına da bir uzmana danışmaya gelmesini söylediler ama o
buna gerek olmadığını ve artık esrarı bıraktığını
söyledi.
Fazla ısrar etmediler ve bir uzmana danışmaya gittiler. Uzmandan aldıkları bilgiler doğrultusunda öncelikle eve gidip esrar ve diğer bağımlılık yapan maddeler hakkında bilgilendiler.
İlgili internet sitelerine girdiler, kitaplar okudular.
Artık konuyu en azından oğulları kadar iyi biliyorlardı.
Oğullarını karşılarına alıp birlikte konuştular.
“Esrarı içmek doğru mu yanlış mı bunu tartışmıyoruz. Ama bizim ailemiz ve aile değerlerimiz
bu tür maddeleri kullanmaya karşı. Bu nedenle
biz senin esrar kullanmanı istemiyoruz” dediler
ve eklediler “Biz hep senin yanındayız. Ama esrar kullanmaman şartıyla…”.  Daha sonra hep
birlikte okula gittiler.
Okul idarecileri çocuğun okuldan uzaklaşmasını istiyorlardı. Çocuklarını okuldan uzaklaştırmak istemediklerini, çocuklarının bir daha
yapmayacağına söz verdiğini bildirdiler. Okula
bu konuda hep birlikte çalışmaları gerektiğini
27 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Bireyin grup tedavisinde kazandığı bazı tutum ve davranışlar şunlardır; gerçek duyguların
farkında olunması, başkalarına yapılması gereken uygun davranışların öğrenilmesi, içini dökmesi ve kendini ifade etmesi, grup tarafından
kabul edilmesi, başkalarına güven duyması,
başkalarının da kendisi gibi problemler yaşadığını görmesi ve bu problemleri yenmesinin
mümkün olduğunu görmesidir. Grup tedavisinin yanında bireysel tedavi de yapılabilir. Bu tedavide amaç kişinin bağımlılığa yol açan kişilik
özelliklerini tanıması ve değiştirmesidir.
Ayrıca zamanını uygun etkinliklerle değerlendirmesi tedavi sürecinde önemli bir diğer etkendir.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
birbirlerini haberdar ettiler.
Artık çocuklara karşı onlar
da bir “network” kurmuşlardı ve her şeyden haberleri
oluyordu. Bu “network” ten
çocuklarını çok fazla bilgilendirmediler.
Bir ay sonra tekrar kullandığını öğrendiler. Bunu
duyunca çok yıkıldılar. Her
şeyin bittiğini düşündüler.
Ama oğullarıyla konuşurken
öfkelerini değil, kırgınlıklarını belirttiler. Oğullarının
duyduğu pişmanlığı görünce biraz olsun kendilerini
teselli ettiler.
Karikatür: İsmail Kar
/ Eğitimci-Karikatürist
O, kızmadıkları için kendini daha da suçlu hissetmişti. Madde kullanımı sorununda mücadelenin uzun
sürdüğünü, bu tür iniş ve
çıkışların olabileceğini öğrenince biraz rahatladılar ve
yılmadan, yorulmadan ama
sakin olarak mücadeleye
karar verdiler.
bildirdiler. Okulun ve okul psikolojik danışmanın/rehber öğretmenin de bu konuda bilgilenmesi gerektiğini vurguladılar. Okulla yakın bir
ilişki kurdular ve sık sık görüşmeye gittiler.
Yine uzmandan aldıkları bilgiler doğrultusunda, oğullarının arkadaşlarının anne ve babalarını
aradılar ve onlarla buluştular. Sık sık görüşmeye karar verdiler. Görüşmelerde birbirlerinden
çocukları hakkında bilgi toplamaya başladılar.
Kimi zaman telefonla riskli durumlardan da
• 28
Daha önceki alışkanlıklarını değiştirmeye karar verdiler. Anne her zaman oğlunun odasını toplar,
temizlerdi. Odasının sorumluluğunu ona vermeye karar verdiler. 
Ona “sen artık 16 yaşında bir gençsin. Senin odana girmem doğru değil. Sen odandan
sorumlu olmalısın” diye bu kararı ona anlattılar.
Harçlığını haftalığa çevirdiler ve ek para vermediler. Böylece sorumluluklarını almasını ona öğretmeye çalıştılar.
OCAK 2011 - SAYI 131•
Yine de içleri rahat etmiyordu. Acaba kullanıyor olabilir miydi? Sürekli takip etmek onları
yormaya başlamıştı. Takip oğullarıyla olan ilişkilerini de bozuyordu. Bu konuda tartışmaya
başlamışlardı. Bunun üzerine uzmandan yardım
alıp, tekrar oğullarıyla görüştüler. Düşüncelerini şu şekilde özetlediler “Biz seninle kullandın,
kullanmadın tartışmasını yaşamak istemiyoruz.
Bunun bizim ilişkimizi bozmasını istemiyoruz.
Bu nedenle eğer sen de istersen belli aralıklarla
idrar testi alalım. Biz de seni bundan sonra takip
etmeyelim. Böylece ilişkimiz bozulmasın…”.
3-4 ay sonra her şey yoluna girmeye başladı.
İlişkileri düzelmişti. Anne ve baba bu konuyla
ilgili dikkatlerinin uzun süre daha devam etmesi
gerektiğini biliyorlardı.
Ama yaşayarak bu sorunla nasıl başa çıkacaklarını öğrenmişlerdi…
Uyuşturucu madde kullanımının başlamasıyla ailenin bunu öğrenmesi arasında belli bir süre
geçmektedir. Bu süre içinde ara sıra uyuşturucu
maddeler kullanılırken yavaş veya hızlı bir şekilde bağımlılık da gelişmektedir. Bu nedenle ailelerin madde kullanımından kuşkulanma süreci
tedavi açısından önem taşımaktadır.
Madde bağımlısı bir çocuğunun olduğunu
öğrenen aile çocuğa karşı fiziksel ve sözlü şiddet göstermemelidir. Aksi takdirde çocuk maddeye daha çok bağlanacaktır.
Bunların yanı sıra ergen kendi yeteneklerini
farkına varabileceği aktivitelere yönlendirilirse
hem kendine olan güveni artacak hem de boş
kalıp başka şeylere yönelmeyecektir.
Madde bağımlısı bir gencin anne ve babası
boşanmış dahi olsalar birlikte hareket etmeleri
çocuklarının geleceği açısından önemlidir.
Bağımlılık zor ve tedavi gerektiren bir durumdur. Çocuklarının hayatında madde kullanımına
ilişkin işaretler gören anne ve babalar uzman bir
hekime başvurmalıdır.
KAYNAKÇA
Baldık, Ö. (2004). Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji
Rehberi (1st ed). İstanbul:Timaş Yayınları.
Ekşi, A.(1990). Çocuk, Genç, Ana Babalar (1st ed).
Ankara: Bilgi Yayınevi.
Hyde, B.G & Hyde,M.O.(1979). Know About Drugs
(2nd ed). NY:Mc Grow-Hill.
Kulaksızoğlu, A. (1999). Ergenlik Psikolojisi(2nd ed).
İstanbul: Remzi Kitapevi.
Özaydın, S.(1984). Toksikomoniler(1st ed). İstanbul:
İ. Ü. İstanbul Tıp Fakültesi.
Yörükoğlu, A.(1986). Gençlik Çağı (3th ed). Ankara:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
www.yeniden.org.tr adresinden 02/12/2010 tarihinde alınmıştır.
www.ogelk.net adresinden 01/12/2010 tarihinde
alınmıştır.
29 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Bu anektoddan da anlaşılacağı üzere madde bağımlılığı ile mücadelede en büyük görev
aileye düşmektedir. Aile çocuğun mutsuz olduğu anlarda ona destek olmalı ve problemini
paylaşmalıdır. Böylece çocuk bu problemlerini
paylaşmak için başka şeylere ihtiyaç duymayacaktır. Anne ve baba çocuğuna model olmalıdır.
Bir elinde içki diğer elinde sigara ile çocuğuna zararlı alışkanlıklar konusunda bilgi vermesi dikkate değer olmayacaktır. Aile çocuğuna
onun ne kadar önemli olduğunu hissettirmelidir.
Yaptığı yanlışları doğru yollarla çözüp yaptığı
güzel davranışları ödüllendirirse çocuğun kendine güveni artacaktır.
Aileler bağımlının madde kullanmaya başlamasından yaklaşık iki yıl sonra onun madde
kullandığını öğrenmektedir. Aile içinde bireyde
bu kadar değişiklikler meydana getiren bir davranışın fark edilmesinin böyle bir süreyi kapsaması düşündürücüdür.
SORUŞTURMA
DİNÇER EŞİTGİN
1
2
Kişinin zararlı alışkanlıklarla (maddelerle) karşılaşması/tanışması sizce en çok hangi yolla
olur ve bununla nasıl başa çıkılabilir?
Zararlı alışkanlıklarla ve madde bağımlılığıyla mücadelede en etkin yöntem sizce ne(ler)
dir? İnsan -bir birey olarak- tek başına zararlı
alışkanlıklarla mücadele edebilecek kadar güçlü
müdür yoksa bu mücadele elbirliğiyle mi yürütülmelidir?
Mustafa Pınarcı
TUBİM Başkanı
1
İstatistikler ve bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar kişinin madde kullanımına başlamasında arkadaş
etkisinin ve merak duygusunun baskın olduğunu göstermektedir. Madde kullanımına başlamada en yüksek yaş
diliminin de 15-20 yaş dilimi olduğu dikkate alınırsa bu
Dinçer Eşitgin, Soruşturma, Bilim ve Aklın
Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 30-32.
• 30
yaş diliminin ergenlik dönemi ile örtüştüğü görülecek-
OCAK 2011 - SAYI 131•
tir. Çocuk psikolojisi üzerine çalışan hemen tüm
halıya mal olmakta hem de başarı oranı düşük ol-
uzmanların ortak görüşü de ergenlik döneminde
maktadır.
görülen fiziksel ve psikolojik değişimlerin etkili olduğudur.
Günümüzde madde bağımlılığı ile mücadele
neredeyse sadece polisin görevi gibi algılanmak-
Ergenlik çağında anne ve baba ile öğretmenin
ta ve polisin sorumluluğunda olmayan birçok ko-
yerini arkadaş doldurmaktadır. Arkadaşa özen-
nuda polisin kapısı çalınmaktadır. Türkiye Uyuş-
me, gruba dahil olma, arkadaş-akran baskısı gibi
turucu Raporlarına göre (bkz: www.tubim.gov.tr/
nedenlerle bağımlılık yapıcı maddelerle tanışabil-
yayınlar/ulusal yayınlar) en fazla önleme çalışması
mektedirler.
yapan birim polis birimleri olmaktadır. Oysa okul
Özellikle okul yaşamında birey öğrenmenin, sınavlara hazırlanmanın yanında eğitsel programlar
almalı, okul zamanı ders dışında da faydalı şekilde
yönlendirilmeli ve doldurulmalıdır. Yani okullarda
rehberlik ve sosyal kollar geliştirilmeli, öğrencinin
çağında bulunan bir bireyin bir gününün önemli
bölümü okulda veya dershanede, önemli bir bölümü evinde, çok az bir bölümü sokakta geçmektedir. Bu orana göre asli önleme yapacak kurumlarımız net olarak görülmektedir.
okul dışına kayması, boş derslerde okul çevresin-
Madde kullanımı aynı zamanda bir hastalıktır.
deki eğlence yerlerine gitmesi bizzat öğretmenler
Bu durum Türkiye Ulusal Uyuşturucu Strateji Bel-
tarafından engellenebilmelidir. Gerekirse müfre-
gesinde (2006-2012) de net olarak ortaya konul-
datta gerekli değişiklilere gidilmelidir.
muştur. Bu durumda tedavi seçeneği karşımıza
Evde ebeveyn çocuğu ile verimli vakit geçirmeli ve iyi bir iletişim kurmalıdır. Her ebeveyn
nerede vakit geçirdiğinden haberdar olmalıdır.
merkezlerinin erişilebilirliği ve kapasitesinin arttırılmasına ihtiyaç vardır. TBMM tarafından 2008
yılında hazırlanan raporda bu durum net olarak
ortaya konulmuştur. (rapora erişim için www.tu-
Ödül ve ceza yöntemleri dengeli şekilde kulla-
bim.gov.tr/yayınlar/raporlar). Tedavi sonrası tekrar
nılmalıdır. Gerek okulda, gerekse evde sınırlar ke-
madde kullanmaya başlamanın önünün alınması
sin olmalı ve birey bu sınırlara uyması gerektiğini
için rehabilitasyon sisteminin geniş şekilde uygu-
net olarak bilmeli ve kararlı şekilde bu bildirilmeli-
lanıyor olmasına ihtiyaç vardır.
dir. Sınır tanımayan bir tarz ve sadece ödüle dayalı, cezanın olmadığı bir eğitim sistemi kontrolsüz
ve doyumsuz bir gençliğin doğmasına neden olacaktır. Doyumsuzluk da beraberinde sınırsız merak duygusu ve zararlı alışkanlıklara ve yasadışına
kaymayı beraberinde getirecektir.
2
Madde bağımlılığı ile mücadele topyekun
bir mücadeleyi gerekli kılmaktadır. Bu sorunun
boyutları her yıl TUBİM tarafından, tüm ilgili kurumların verileri ve katkıları ile hazırlanan Türkiye
Uyuşturucu Raporlarında detaylı olarak verilmektedir. Yine mücadelenin politikası ve eylem planı
Madde bağımlılığı üç şeyin birlikteliği ile olur.
tüm birimlerimizin mutabakatı ile TUBİM tarafın-
Bunlar uygun çevre, madde ve insandır. Bu
dan hazırlanan “ulusal uyuşturucu strateji belgesi
üçünü bir araya getirmemek için en etkili yol ön-
ve eylem planlarında” belirlenmiştir. Buna göre
leme çalışmalarıdır. Zira, birey madde ile tanıştık-
yapılacak en iyi yöntem bu belgelere bağlı kalmak
tan ve madde bağımlısı olduktan sonra alınacak
ve tüm kurumlarımızın bu belgeler doğrultusunda,
önlemler hem uzun süre istemekte, hem çok pa-
belirlenen hedeflerine yönelik çalışmalarıdır.
31 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
mutlaka çocuğunun arkadaş çevresini tanımalı,
çıkmaktadır. Madde bağımlılığı konusunda tedavi
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
Mümin Argun
Samsun Yeşilay Temsilcisi
Mücadele Edilecek Gizli Düşman
Kişileri zararlı alışkanlıklara sürükleyen faktör-
Doç. Dr. Zeki Yüncü
Ege Üniversitesi Çocuk ve Ergen Alkol Madde Bağımlılığı
Araştırma ve Uygulama Merkezi
1
1. Zararlı maddeye erişim kişinin madde ile tanışıklık düzeyine göre farklılık göstermektedir.
ler ve hayat şartları vardır. Bilgisizlik, özenti, me-
2. Daha önce hiç madde ile tanışmamış ve
rak, bozuk çevre, hasta toplum, manevi boşluk,
çevresinde madde kullanıcısı olmayan bir bireyin
güvensizlik duygusu ve gelecek kaygısı kişileri
maddeye ulaşması güçtür.
strese, sıkıntıya ve yalnızlığa itmektedir.
Kişinin yapısı itibariyle keyif vericilere olan
zaafı göz ardı edilemez. Ülkemizde son yıllarda
3. Ancak bu aşamayı aşmış çevresinde bu tür
kullanıcılar olan bir kişi maddeyle bu kullanıcılar
aracılığı ile tanışır.
sağlığa zararlı maddeler için yasalarla yasaklar
4. Kullanıcı, madde kültürü ile tanıştıktan sonra
getirilse de istenilen düzeyde bir gelişme kayde-
maddeye çok daha rahat bir şekilde ulaşır.
dilememektedir.
2
Her türlü bağımlılığa (sigara-alkol-kumar-fuhuş-uyuşturucu madde-tv ve internet bağımlılığı)
Madde kullanımı ile mücadele, tedavi ve
esenlendirme olarak ayrı konu başlıklarında
projeler üretmek yerinde olur. Bu yaklaşımlar için
dikkat çekerek, ilgililer ve yetkililerce Anayasamı-
kabaca bir sınıflandırmayı aşağıdaki gibi oluştu-
zın 58. maddesindeki hükmünün uygulanmasına
rabiliriz:
önem verilmesi özlemimizdir.
İşsizlik, sahipsizlik ve eğitimsizlik insanları her
1. Madde kullanımı ile mücadelede hedef belirlenmelidir. Bu hedef gruplar;
türlü kötülüğe iten faktörlerdir.
Kişileri zararlı alışkanlıklar ve madde bağımlılı-
1.1. Henüz denememiş ve risk altında olmayanlar,
ğından; hususen gençlerimizi korumayı düşünüyorsak, bu afet girdabından sivrisinekle mücadele
yerine, bütünüyle bataklıkları kapatmak, açık kapı
bırakmamak ve konulara ciddi tedbirler getirmek
zorundayız.
Bu amaca hizmet eden Yeşilay İlkesi doğrul-
1.2. Henüz denememiş ama risk altında olanlar,
1.3. Henüz yeni deneme döneminde olanlar,
1.4. Denemiş ve bağımlılık düzeyinde olmayanlar olarak sınıflandırılabilir.
tusunda; “Çirkin davranışlarla mücadele edecek
2. Bağımlılık sorunu olan
kadar medeni cesarete sahip olmayan toplumlar
3. Esenlendirme
o çirkinlikler içinde yok olmaya mahkumdurlar.”
Bu uygulamaların ortak noktasını bu kişilerin
Güzel ahlakın teşekkülündeki en önemli etken-
zaman yönetimlerini sağlamak, olumlu davranış
ler; eğriyle doğruyu ayıran sağlıklı bir akıl ve aklı
özelliklerini pekiştirmek olarak sıralayabiliriz. Ay-
besleyen doğru bilgiler ve güvenilir güçlü örnek-
rıca bu tür etkinlikleri planlarken yaş dönemlerini
lerdir.
de dikkate almak gerekir.
• 32
BAĞIMLILIK
“TEDAVİSİ OLAN BİR BEYİN HASTALIĞI”
NEVZAT TARHAN
Prof. Dr., Psikiyatri Uzmanı
İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı Başkanı
B
eyinle alakalı modern keşifler, madde bağımlılığı ile ilgili anlayışı kökten değiştirdi, problemi
daha etkin bir biçimde ele almamıza izin verdi.
Yanlış inanışlar değişti.
Geçtiğimiz yüzyılın büyük bir kısmında, madde suistimali üzerinde çalışan bilim adamları bağımlılığın
doğasına ilişkin güçlü mit ve yanlış kavramların gölgesinde çalışmak zorundaydılar.
Nevzat Tarhan, Bağımlılık “Tedavisi Olan Bir Beyin
Hastalığı”, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S.
131, Ocak 2011, ss. 33-39.
1930’larda bağımlılık davranışı bilimsel olarak tetkik edilmeye başlandığında, madde bağımlısı kişilerin
ahlaken kusurlu ve irade gücünden yoksun oldukları
düşünülüyordu. Toplumun madde suistimaline gösterdiği tepkiler bu görüşler doğrultusunda şekillenmişti.
Bu durum bir sağlık problemi olmaktan çok, ahlaki bir
33 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
ABD’nin resmi sağlık örgütü NIDA (National
Institute on Drug Abuse) başkanı Nora D. Volkow ün
ifadesi ile alkol, nikotin ve yasa dışı maddelerin suistimal ve bağımlılığı Amerikalılara yılda yarım trilyon
doların üzerinde bir maliyet yükü getiriyor. Her yıl,
yasa dışı madde ve alkol suistimali 100,000’in üzerinde Amerikalının ölümüne yol açarken, tütün kullanımı
tahmini 440,000 ölümle ilişkilendiriliyor.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
zaaf olarak değerlendiriliyordu. Koruyucu ve
tedavisel eylemler değil, cezai yaptırımlar ön
plandaydı. Günümüzde bilim sayesinde, madde suistimaline ilişkin tepkilerimiz ve görüşlerimiz köklü bir değişime uğradı.
Bilimsel araştırma neticesinde, bağımlılığın
hem beyni hem de davranışı etkileyen bir hastalık olduğunu artık biliyoruz. Biyolojik ve çevresel
pek çok faktör belirledik ve hastalığın gelişimine ve ilerlemesine katkıda bulunan genetik varyasyonları araştırmaya başladık. Bilim adamları
bu bilgileri madde suistimalinden ölümleri aşağı
çekecek, etkin korunma ve tedavi yaklaşımları
geliştirmek için kullanmaktadırlar.
Bu ilerlemelere rağmen, günümüzde pek çok
kişi insanların neden madde ve sanal bağımlısı
olduklarını veya maddenin ve sanal dürtülerin
suistimalini destekleyecek şekilde beyni nasıl
değiştirdiğini anlamamaktadırlar.
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
Özellikle son çeyrek yüzyılda gençler arasında alkol ve madde kullanımının artması üstelik
internet, seks, kumar, toplama biriktirme davranışı gibi alışkanlıkların bağımlılığa dönüşmesi
insanlığın geleceğini düşünenleri yeni projeler
geliştirmeye itmektedir. Ayrıca çalışanlar arasında madde kötüye kullanımı, iş gücü kaybı,
üretim kaybı, tıbbi harcamalar, suç ve trafik kazalarında önemli neden olması ciddi psikososyal sorun olarak önümüzde durmaktadır.
Halk arasında içki az içildiğinde tilki gibi kurnazlık, orta içildiğinde aslan gibi kuvvetli, fazla içildiğinde eşek gibi mankafa olunduğunun
söylenmesi alkolün farmokolojisi ile ilgilidir. Alkolün, kişinin ruh hali ile olan ilgisini içenler çok
iyi bilirler. Kederli iken daha çok alkol aynı etkiyi
yaparken neşeliyken daha az alkolün aynı etkiyi
• 34
yaptığı bilinmektedir.
Kişilik tipide, alkolde çok önemlidir. Gizli depresyonun olması madde kullanımında önemli
bir riskdir. İnsanlar ruh durumunu desteklemek
için, kendisini daha özgür hissetmek için, bazı
duyguları ve korkuları bastırmak için, kaçmak
için, düşmanlık duygularını yenmek için, özlemini çektiği, ruh haline ulaşmak için, eşinin saldırganlığına karşı kaçış olarak alkol veya maddeye sığınırlar.
Depresyonda çıkış bulamayan bireyler “İnkıbaz-ı elemi müshil-i meyhane çöker” (üzüntünün katılığını, darlığını, meyhanenin yumuşaklığı, gevşekliği giderir) diyerek daha çok madde
kullanımına yönelir adım adım yağmurdan kaçarken doluya tutulurlar.
Günümüzde hasta toplum (sick society) sınırları hızlı ilerlemektedir. Bireyin ve toplumun
daha özgür, daha zengin olurken daha mutlu
olması için neden bağımlı oldukları bilinmelidir.
Bütün dünyada alkol ve madde tüketimlerinin
hızla artması yasal önlemlerin yetersiz kalması
bazen de bireysel mücadeleyi gerektirir. İnsanların sorunlarını çare olarak daha gerçekçi yol
bulmaları için kendilerini ve bağımlılığı tanımaları gerekir.
Madde kullanımının bazı zararlı sonuçları
Rahimde legal veya illegal maddelere maruz kalan bebekler prematür ve düşük kilolu
doğabilirler. Bu madde maruziyeti çocuğun
entelektüel gelişimini yavaşlatabilir ve yaşamın
ileriki yıllarında davranışlarını etkileyebilir. Madde suistimal eden adolesanlar çoğu zaman
akademik yönden başarısız olurlar ve okuldan
atılırlar. Planlanmamış gebelik, şiddet ve bulaşıcı hastalıkların riski altındadırlar. Madde suistimal eden erişkinler net düşünme, hatırlama ve
OCAK 2011 - SAYI 131•
sonraki neslin madde suistimaline zemin hazırlar.
NIDA Başkanı Volkow
sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Bağımlılık esaslarına ilişkin
artan bu iç görü, insanların
kendi yaşantılarında bilinçli
tercihler yapmalarına, topluluklarında madde ve sanal suistimal ve bağımlılığını
azaltmaya yönelik bilimsel
temelli politika ve programlar
benimsemelerine izin verecek
ve ulusal sağlığı ilgilendiren
bilimsel araştırmaları desteklemelerini mümkün kılacaktır. National Institute on Drug
Abuse (NIDA) olarak bizim
inancımız bu yöndedir.”
Karikatür: Burhan Demircan / Yaşar Topçu YİBO 8. Sınıf SİNOP
BEYİN VE BAĞIMLILIK
Bağımlılık nedir?
dikkati verme konusunda problem yaşarlar. Ve
madde suistimallerinin sonucu olarak yetersiz
sosyal davranışlar geliştirirler ve iş performansları ve kişisel ilişkileri bundan zarar görür. Ebeveynlerin madde suistimali çoğu zaman kaotik,
stresli ev ortamı ve çocuk suistimali ve ihmali
anlamına gelir. Bu tarz durumlar ailede çocukların sağlık ve gelişimini olumsuz etkiler ve bir
Bağımlılık zararlı sonuçlarına rağmen, dürtüsel olarak, madde veya sanal alıştırıcı arayışı ve
kullanımı ile karakterize, nüks edici, kronik bir
beyin hastalığı olarak tanımlanır. Bağımlılık bir
beyin hastalığı olarak düşünülür, çünkü maddeler ve sanal alıştırıcılar beyni, yapısını ve işleyiş
tarzını değiştirmektedir. Bu beyin değişiklikleri
35 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Madde ve sanal suistimalinin zararlı sonuçları ve hastalığı önleme ve tedavi etme
amacıyla geliştirilmiş olan temel yaklaşımlar dahil, madde
ve sanal bağımlılığına ilişkin
bilimsel bilgiler sağlayarak bu
bilgi boşluğunu doldurmak
gerekiyor.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
uzun süreli olabilir, zararlı davranışlara yol açabilir.
Bağımlılık konusunda bilimin getirdiği
öneriler
Bilim adamları beyin ve insan davranışları
üzerinde maddelerin ve alışkanlıkların yol açtığı etkileri incelerler. Bu bilgiyi madde ve sanal
suistimalini önleme programları geliştirmek ve
insanların bağımlılıktan kurtulmalarına yardımcı
olmak için kullanırlar. İleri araştırmalar topluluklarımızda bu fikirlerin uygulamaya konmasına
yardımcı olacaktır.
Son yıllarda sinir bilimdeki gelişmeler bize
yeni ufuklar açmaya başladı. Nörofelsefe, nöroteoloji konuları alt çalışım birimleri olarak bilim
çevrelerinde heyecan uyandırmaya devam ediyor. Aynı şekilde beyin ve davranış arasındaki
ilişki bağımlılık alanında da yeni bilgileri sunmaya devam ediyor.
Yapılan araştırmalarda içki, sigara bağımlılığı
dışında kumar, alışveriş, spor, siber seks ve teknolojinin de beyinde bağımlılık oluşturduğuna
dair veriler bulundu. Beyin mekanizmaları içinde “Ödül-ceza sistemi” temel sorumlu sistem
olarak artık biliniyor. Bilimsel çalışmalar bu tür
davranışların beyindeki ortak haz ve zevk alanlarının dopamin kimyasalının salgısı ile doğrudan ilişkisini doğrular niteliktedir.
Dopamin ve haz alma
Normal şartlarda beyin sabit seviyede dopamin üretir. Dopamin alıcılarının (reseptör) sadece bir bölümü devreye girer. Madde kullananlarda beyinde dopamin üretimi büyük ölçüde
artıyor ve alıcıların tümü devreye giriyor.
NewYork’taki Brook Hava Ulusal Laboratuarında beyin mekaniği, görüntüleme yöntemleri
• 36
ile belirlenmeye çalışılıyor. Haz alma sürecinde
temel güç olarak dopamin kimyasalı üzerinde
duruluyor.
Acı ve hazla ilgili bilginin bir hücreden diğerine sıçramak için bu kimyasal gerekli. İşte
bağımlılarda bu kimyasalın beyinde üretimi ileri
derecede artıyor. Kişi maddeyi aldığında kendisini çok zinde hissediyor ve beyin burada yanılıyor. Bu yanılmaya karşı kendisini korumaya alarak alıcı sayısını azaltıyor. Böylece kullanıcının
ruh durumu ilacı almadan önceki ruh durumuna
göre daha kötü oluyor. Böylece bağımlılığa neden olan geribildirim başlıyor. Dopamin alıcıları
sürekli devreden çıktığı için maddeyi alanla aynı
etkiyi yakalamak için dozu arttırıyorlar. (Tolerans
gelişimi) Böylece bağımlılığın ilk adımı atılmış
oluyor.
Madde kullanan kişiler bırakın daha çok mutlu olmayı artık kendilerini sadece normal hissetmek için uyuşturucu almak zorunda kalıyorlar.
İnsan beyninin ödül ceza sistemi
Beyin milyarlarca sinir hücrelerinden (nöron) oluşan bir iletişim merkezidir. Nöron ağları
beynin, spinal kolon ve periferal sinir sistemi
içerisindeki farklı yapılara ileri geri mesaj aktarımında bulunurlar. Bu sinir ağları hissettiğimiz,
düşündüğümüz ve yaptığımız her şeyi koordine
ve regüle ederler.
İnsan beyni vücuttaki en kompleks organdır.
1300 gram ağırlığındaki bu gri ve beyaz madde tüm aktivitelerin merkezinde yer alır—araba
sürmek için, bir yemekten zevk alabilmek için,
bir sanat eseri yaratmak için ve günlük aktivitelerden keyif alabilmek için ona ihtiyaç duyarız.
Kısaca, sizin temel vücut fonksiyonlarınızı beyin
düzenler; yaşadığınız her şeyi yorumlamanızı ve
tepki vermenizi sağlar; ve düşünce, duygu ve
OCAK 2011 - SAYI 131•
davranışlarınızı şekillendirir.
Beyin birlikte ekip halinde çalışan pek çok
kısımdan oluşur. Spesifik fonksiyonların koordinasyon ve yürütülmesinden farklı beyin bölgeleri sorumludur. Madde ve sanallar hayatı idame ettirici fonksiyonlar için gerekli olan önemli
beyin bölgelerini etkileyebilir ve dürtüsel madde
ve sanal suistimalini tetikleyebilirler.
Madde ve sanal suistimalinden etkilenen beyin bölgeleri: Beyin sapı kalp hızı, nefes alma ve
uyuma gibi yaşamsal öneme sahip temel fonksiyonları kontrol eder.
Serebral korteks spesifik fonksiyonları kontrol eden alanlardan oluşur. Farklı alanlar duyularımızdan gelen bilgileri işler, görmemizi,
hissetmemizi, işitmemizi ve tatmamızı sağlar.
Korteksin ön kısmı olan frontal korteks veya
önbeyin beynin düşünce merkezidir; düşünme,
planlama, problem çözme ve karar alma kabiliyetimizi sağlar.
Beyin nasıl iletişim kurar?
Suistimal edilen tüm maddeler ve sanallar
devreye dopamin yükleyerek beynin ödül sistemini hedeflerler. Bu modele son destek bir çok
fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme
Nörondan nörona
Beyindeki her sinir hücresi elektriksel impulslar şeklinde mesaj alır ve mesaj iletirler.
Sinir hücresi mesajı alıp işledikten sonra, bunu
diğer nöronlara gönderir.
Nörotransmiterler - Beynin kimyasal habercileri
Nöronlar arasındaki mesajlar nörotransmiter
adı verilen kimyasallar aracılığı ile taşınır. (Bunlar nöronlar arası mesajları iletirler).
Reseptörler - Beynin kimyasal alıcıları
Nörotransmiter reseptör adı verilen, alıcı
hücre üzerindeki özel bir bölgeye bağlanır. Nörotransmiter ve reseptörü adeta “anahtar ve
kilit” şeklinde çalışırlar. Bu spesifik mekanizmada, her reseptör doğru nörotransmiter türüyle
etkileşime geçtikten sonra ancak uygun mesajı
iletir.
Taşıyıcılar - Beynin Kimyasal Geri Dönüştürücüleri
Nörotransmiter salgılayan hücrede yerleş-
37 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Limbik sistem beynin ödül devresini içerir—haz alma becerimizi düzenleyen ve kontrol
eden bir dizi beyin yapısını birbirine bağlar. Zevk
alma, yemek yeme gibi varlığımızı devam ettirmemizde önem taşıyan eylemleri tekrar etme
konusunda bizi motive eder. Bu eylemleri gerçekleştirdiğimizde ve aynı zamanda drog kullanımı yoluyla limbik sistem aktive olur. Ayrıca,
gerek pozitif gerekse negatif, başka duyguları
algılamamızdan limbik sistem sorumludur. Bu
ise pek çok ilaç ve maddenin mizaç değiştirici
özelliklerini açıklar.
(fMRG) çalışmasından gelmiştir. İnsanlar üzerine yapılan bu çalışmalarda, hatırlatıcı ile indüklenen nikotin, alkol, kokain, opiyatlar ve çikolata aşermesinin ön singülat girus ve beynin diğer
frontal-lob alanlarında metabolik aktiviteyi arttırdığı görülmüştür. Bu bulgu bir aşerme-oluşum
sisteminin varlığını düşündürür. Hyun-Kook Lim
ve Korea Tıp Fakültesi’nden meslektaşları yakın
zamanda nikotinin bu sistemi baskıladığına dair
kanıt bulmuşlardır. Araştırmacılar önceki sigara
bile olsa madde tatbikinin insanlarda hatırlatıcı-indüklenmiş aşermeye eşlik eden, bölgesel
beyin aktivasyon sistemini bloke edebildiğini
ortaya koymuşlardır. Böylece sigaranın madde
kullanımını tetiklediğine önemli bir kanıt orta
koyuldu.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
miş olan taşıyıcılar, bu nörotransmiterleri geri
dönüştürürler (örn., onları kendilerini salgılamış
olan hücreye geri döndürürler), böylece nöronlar arası sinyali keserler.
Beynin ödül (dopamin) yolları,
“Frontal korteks, Nucleus Accumbens, Ventral Tegmental Bölge” bu beyin devreleri gıda,
müzik ve sanat gibi doğal ödüller için önemlidir.
Tipik olarak, dopamin gıda gibi doğal ödüllere
cevaben artar. Kokain alındığında, dopamin artışları abartılıdır ve iletişim değişime uğrar.
Madde ve sanal alışkanlıklar beyinde
nasıl çalışır?
Maddeler kimyevi maddelerdir. Sanal alışkanlıklar beyinde iç kimyevi madde salgılatarak
aynı etkiyi sağlarlar. Beynin iletişim sisteminin
içine girerek çalışırlar ve sinir hücrelerinin normal olarak bilgiyi iletme, alma ve işleme tarzına
müdahale ederler. Marihuana (esrar) ve eroin
gibi bazı maddeler, kimyasal yapıları doğal bir
nörotransmiterin yapısını taklit ettiği için nöronları aktive edebilirler. Bu yapısal benzerlik reseptörleri “aldatır” ve maddelerin sinir hücrelerine kenetlenip onları aktive etmelerine izin verir.
Her ne kadar bu maddeler beyin kimyasallarını
taklit etseler de, doğal bir nörotransmiterle aynı
şekilde sinir hücrelerini aktive etmezler ve network boyunca anormal mesajların iletilmesine
yol açarlar.
Amfetamin veya kokain gibi başka maddeler
sinir hücrelerinin anormal derecede büyük miktarda doğal nörotransmiter salgılamalarına yol
açabilir veya bu beyin kimyasallarının normal
geri dönüşümünü engelleyebilir. Bu aksaklık yüzünden oldukça amplifiye edilmiş yani yükseltilmiş olan mesaj en sonunda iletişim kanallarını
bozar. Etki farkı, kulağa fısıldamayla mikrofona
• 38
bağırma arasındaki farka benzetilebilir.
Droglar beyinde haz oluşturmak için nasıl
çalışır?
Tüm suistimal drogları, devreyi dopaminle
yükleyerek, doğrudan veya dolaylı olarak beynin ödül sistemini hedeflerler. Dopamin hareket,
emosyon, biliş, motivasyon ve haz hislerini regüle eden, beyin bölgelerinde mevcut olan bir
nörotransmiterdir. Bu sistemin doğal davranışlarımızı ödüllendiren, aşırı uyarımı öforik yani
neşe veren etkiler oluşturur. Bu etkilerin arayışına giren kullanıcılar davranışlarını tekrarlamayı
öğrenirler.
Beynimiz hayatı idame ettirici aktiviteleri
haz veya ödülle ilişkilendirerek tekrarlamamızı
sağlayacak şekilde programlanmıştır. Bu ödül
devresi ne zaman aktive olsa, beyin hatırlanması gereken önemli bir şey olduğunu kaydeder
ve hakkında düşünmeksizin onu tekrar tekrar
yapmamızı bize öğretir. Suistimal drogları aynı
devreyi uyardıkları için, biz aynı şekilde drogları
suistimal etmeyi öğreniriz.
Maddeler doğal ödüllerden neden daha
fazla bağımlılık yapar?
Bazı suistimal drogları alındığında, doğal
ödüllerin salgıladığı dopamin miktarının 2 ila
10 katını salgılayabilirler. Bazı durumlarda, bu
neredeyse anında oluşur (droglar sigara olarak içildiğinde veya enjekte edildiğinde olduğu
gibi). Ve etkileri doğal ödüllerin oluşturduğu etkilerden çok daha uzun sürelidir. Sonuçta beynin haz devresi üzerinde oluşan etkiler doğal
olarak ödüllendirici davranışların oluşturduğu
etkileri gölgede bırakır. Sanal bağımlılık dediğimiz davranışsal bağımlılık bu nedenle çok uzun
süren kullanımlarda madde etkisine yaklaşan
ödül gücüne ulaşır. Bu tarz güçlü bir ödülün et-
OCAK 2011 - SAYI 131•
kisi insanları sık sık madde kullanmaya motive
eder. Bilim adamlarının madde suistimalinin oldukça iyi öğrendiğimiz bir şey olduğunu söylemeleri bu yüzdendir.
Maddeyi kullanmaya devam ederseniz,
beyninize neler olur?
Uzun süreli madde kullanımı veya sanal
alıştırıcı beyin devrelerini nasıl etkiler?
Tolerans gelişiminde rol oynayan aynı tarz
mekanizmaların, uzun vadede beyin sağlığını
önemli ölçüde bozma potansiyeli ile birlikte, en
sonunda nöron ve beyin devrelerinde önemli
Zihinsel şartlanma bu tarz öğrenmenin bir
örneğidir. Bu şekilde çevresel hatırlatıcılar madde deneyimi ile ilişkilendirilmeye başlanır. Kişi
daha sonra bu hatırlatıcılara maruz kaldığında,
maddenin veya sanal alıştırıcının kendisi mevcut olmasa bile, kontrol edilemeyen aşermelere yol açabilir. Bu öğrenilmiş “refleks” oldukça
güçlüdür ve yıllarca süren kesilme sonrası bile
ortaya çıkabilir.
Suistimalle birlikte beyinde başka hangi
değişiklikler oluşur?
Suistimal maddesi veya sanal alıştırıcıya
kronik maruziyet, davranışı kontrol eden (özellikle madde suistimaliyle ilgili davranış) kritik
beyin yapılarının etkileşimini bozabilir. Devam
eden suistimal tolerans veya etki oluşturmak
için daha yüksek dozaj ihtiyacına yol açabildiği
gibi, kişiyi dürtüsel olarak madde kullanımına
ve arayışına yönelten bağımlılığa da sebep olabilir. Madde bağımlılığı kişinin öz denetimine ve
sağlıklı kararlar alma becerisine sekte vurur.
39 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Sesi çok açık olan bir radyoyu kıstığınızda
olduğu gibi, beyin şiddetli dopamin (ve başka
nörotransmiterler) yükselmesine daha az dopamin üreterek veya sinyal alabilen ve iletebilen
reseptör sayısını azaltarak adapte olur. Sonuç
olarak, drog suistimalcisinin beyninin ödül devresi üzerinde dopaminin oluşturduğu etki anormal derecede düşebilir ve her hangi bir hazzı
yaşama becerisi azalır. Suistimalcinin en sonunda kendisini bitik, ölü ve depresif hissetmesi bu yüzdendir ve daha önce kendisine zevk
veren şeylerden haz alamaz olur. Artık maddeleri sadece dopamin işlevini normale döndürmek için almak zorundadırlar. Bundan böyle
dopamin yükselmesi (tolerans olarak bilinen bir
etki) oluşturmak için, ilk aldıklarından daha fazla miktarda madde kullanmak zorundadırlar.
değişikliklere yol açabildiğini biliyoruz. Mesela,
glutamat ödül devresini ve öğrenme becerisini
etkileyen bir başka nörotransmiterdir. Optimal
glutamat konsantrasyonu madde suistimali ile
değişime uğradığında, beyin bilişsel fonksiyonda bozulmaya yol açabilen bu değişimi telafi etmeye çalışır. Benzer şekilde uzun süreli madde
suistimali alışkanlık ve bilinçdışı hafıza sistemlerinde adaptasyonlar tetikleyebilir.
BAĞIMLILIĞI ÖNLEME
STRATEJİLERİNE YÖNELİK BİLGİLER
KÜLTEGİN ÖGEL
Prof. Dr., Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi
Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği
Önleme nedir?
Ö
nleme terimi İngilizce “prevention” karşılığı olarak kullanılmaktadır. Tıp alanında bu sözcüğün
karşılığı olarak koruyucu çalışma terimi de kullanılmaktadır. Önlemeye ilişkin tek bir tanım
yapmak güçtür, ancak kısaca toplumun sağlıklı ve üretken yaşamasını sağlamaya yönelik strateji ve etkinliklerin tümüne “önleme” adı verilebilir. Önlemenin amaçları
temel olarak aşağıdakileri içerir.
• Toplumda bağımlılık yapıcı maddelerin kullanılmamasını sağlamak
• Bağımlılığın gelişimini önlemek
• Bu maddelerin yarattığı bireysel ve toplumsal sorunları engellemek
• Toplumda sağlıklı davranışların gelişmesini sağlamak
Kültegin Ögel, Bağımlılığı Önleme Stratejilerine
Yönelik Bilgiler, Bilim ve Aklın Aydınlığında
Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 40-44.
• 40
Bir önleme programının temel hedefleri arasında ilaçların tıbbi amaçlarla ve hekimlerin yazdığı dozlarda kullanılması, alkollü içeceklerin ve tütünün hiç kullanılmaması, yasal olmayan maddelerin kullanılmaması, bazı bağımlılık yapıcı maddelerin (tiner, bali, vb.) üretim amaçları
doğrultusunda kullanılması sayılabilir.
Bağımlılığı önlemenin biçimleri ve
aşamaları
Önleme iki ayrı biçimde yapılabilir;
1. Arzı azaltmak: Burada hedef yasal olmayan maddelerin elde edilebilirliğini zorlaştırmak,
kişilerin buna ulaşmasını engellemek, maddenin
üretilmesini durdurmaktır. Arzı azaltmak daha çok
güvenlik kuvvetlerinin işi olarak görülebilir.
2. Talebi azaltmak: Bu tür maddelere olan talebin azalması, arzın da kaybolmasına yol açacak
ve böylece sorun yok olacaktır. Talebi azaltmak
için eğitim programları en önemli yeri işgal etmektedir.
Bağımlılığı önlemenin üç ayrı aşaması vardır;
Birincil önleme (primary prevention): Burada
amaç henüz hiç kullanmamış kişilerin kullanmasını engellemektir. Türkiye gibi alkol ve madde
kullanımının giderek artış gösterdiği ülkelerde
birincil koruyucu çalışma yürütmek büyük önem
taşımaktadır.
İkincil önleme (secondary prevention): Alkol
veya madde kullanan ancak bağımlı hâle gelmemiş kişileri erken tanımak, tedavi ve önerilerde bulunmak, bağımlı olmasını önlemek gerekmektedir.
Üçüncül önleme (tertiary prevention): Bu aşamada amaç madde kullanan kişilerin madde kullanmayı bırakması ve bıraktıktan sonra tekrar bu
maddeleri kullanmaya başlanmasının önlenmesidir. Bunun bir diğer parçası ise, madde kullanımı
ile ortaya çıkan zararların önlenmesidir. Burada
amaç, bulaşıcı enfeksiyonlardan korunmak, suça
41 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Karikatür: Seda Yılmaz / Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi 9. Sınıf SİNOP
OCAK 2011 - SAYI 131•
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
iten nedenleri azaltmak ve diğer fiziksel zararlardan korunmak, en azından bu zararları düşük
düzeye indirmektir. Bedava enjektör dağıtımı,
kullananlara yönelik eğitim programları, metadon
tedavisi de bu önleme dönemi içinde yer almaktadır.
Bağımlılığı önlemenin önemi
Bağımlılığüı önleme programları büyük önem
taşımaktadır. Çünkü bağımlılık, geliştikten sonra
tedavisi oldukça güç olan bir hastalıktır. Kişilerin
bağımlılıktan kurtulma isteği tedavinin başarısını
etkileyen en önemli faktördür. Ancak buna rağmen tam temiz kalmayı başarma oranı oldukça
düşüktür.
Bağımlılığın başlangıcından tedavisine kadar
geçen sürede topluma yansıyan olumsuz yanları çok büyüktür. Bağımlılığın getirdiği sosyal ve
ekonomik zorluklar sonucu insanlar yasal olmayan eylemler yapabilmekte ve suç işlemektedirler.
Para kazanabilmek için kadınlar fuhuş yapmak
zorunda kalmaktadır. Kullandığı mala para yetiştirebilmek için kimi zaman bağımlı kişiler madde
satışına yönelebilmektedir. Kullanıcılar kullanmayan insanlara birer kötü örnek oluşturmakta ve
yeni kullanıcıların ortaya çıkışını kolaylaştırabilmektedir.
Madde kullanımının insan sağlığı üstüne olumsuz etkisi nedeniyle, madde kullanımı ülkenin sağlık harcamalarını artırmaktadır. Örneğin sigaraya
bağlı akciğer sorunlarının tedavisi, ya da alkole
bağlı karaciğer sorunlarının tedavisi hem hasta,
hem de toplum için önemli kayıplar oluşturmaktadır. Uygulanan uzun süreli tedavilerin topluma
maliyeti çok yüksektir. Altı ay ve daha uzun süren
tedavilerin madde bağımlılığında daha etkin olduğu gösterilmiştir. Bu kadar uzun süreli tedaviler
için fiziksel mekânlar yaratmak, personel çalıştırmak, rehabilitasyon alanları açmak, iş bulmak
oldukça yüklü bir organizasyondur.
İyileştikten sonra bağımlılığın yineleme oranı
çok yüksektir. Kişinin tekrar madde kullanmaya
• 42
başlamasını etkileyen bir faktör vardır. Tüm bu
faktörleri minimal düzeye indirmek oldukça ciddi
bir uğraş gerektirmektedir. Tüm bunlar yerine getirilse bile beklenmeyen olaylardan dolayı tekrar
kullanımın görülmesi seyrek değildir. Öte yandan
her türlü önleme programı maliyetinin, tedavi maliyetinden daha düşük olduğu gözlenmiştir. Önlemeye harcanan her bir doların 4-5 kat kazandırdığı
gösterilmiştir. Gençliğin madde kullanmamasıyla
daha üretken hâle gelmesi toplumsal ve ekonomik
gelişim de hızlandıracaktır. Bu nedenle önlemeyle
hem madde kullanımının olumsuz sonuçlarından
toplum korunacak, hem de madde kullanmamanın olumlu yanlarından yararlanacaktır.
Bağımlılığı önleme stratejileri
Tüm dünyada yıllardır çok çeşitli önleme yöntemleri uygulanmaktadır. Başarılı bulunan önleme
stratejilerinden bazıları aşağıdadır.
Bilgilendirme
Bu yöntemde amaç, toplumu madde kullanım
yaygınlığı ve bireysel, ailevi ve toplumsal sonuçları hakkında bilgilendirmek ve farkındalığını artırmaktır. Sigara, alkol ve diğer maddelerin yarattığı
olumsuz sonuçların gösterilmesine caydırma adı
verilmektedir. Yasal olmayan madde kullanımı ile
cezaevine girmek ve bunun bilinmesi de bir tür
caydırmadır. Caydırma, belirli oranda başarılı olabilir. Tek başına caydırma yeterli bir önleme yöntemi olarak kabul edilemez.
İnsanları bilgilendirerek kullanıp kullanmama
konusunda kararı onlara bırakmak gibi tarafsız bir
yaklaşımda oldukça etkili bir önleme yöntemidir.
Bireyin kendisine kararın verilmesi, başkaları tarafından telkin edilmesinden daha başarılıdır. Madde kullanımı karşıtı bir değerler dizgesi yaratmak
yine bilgilendirmenin bir parçası olarak görülebilir.
Bu yönteme kısaca bağımlılık yapıcı madde kullanmanın moda olmaktan çıkmasını sağlamak denebilir. Toplumsal duyarlılığın artırılması da bilgilendirmenin bir hedefidir. Böylece toplum madde
satışının engellenmesi için inisiyatif gösterecektir.
OCAK 2011 - SAYI 131•
Eğitim
Bu tür eğitimde amaç gence karar verme, reddetme gibi yaşamsal ve sosyal becerilerin kazandırılmasıdır. Becerileri kişisel ve sosyal beceriler
olarak ikiye ayırabiliriz. Kişisel beceriler içinde
gencin kendine olan güvenini, hayır diyebilme ve
sorunlarla başa çıkma yetisini ve kendine güvenini artırmak, stresle başa çıkmayı öğretmek sayılabilir. Sosyal beceriler içerisinde kişilerarası ilişkileri düzenlemek, boş zamanları iyi değerlendirmeyi
sağlamak sayılabilir.
Alternatifler yaratmak
Sorunların tanınması ve yönlendirme
Bu yöntemde sigara, alkol ve diğer maddeleri
kullanan ya da kullanma eğilimi olan gençlerin erken dönemde tanınması, eğitimi ve danışmanlık
yapılması hedeflenmektedir. Bu amaçla gençlerin
taranması, yöntemin temelini oluşturmaktadır.
Toplumsal mücadele
Toplumun önlemeye katılması çok aktif ve etkin
önleme yöntemidir. Bu yöntem son yıllarda kullanılmaya başlanmış ve çok başarılı bulunmuştur.
Sivil toplum örgütleri bu yöntemde etkin bir role
Toplumsal mücadele programı oluşturulurken
ulaşılması gereken bireyler kabaca şunlardır:
• Toplumsal liderler: Politikacı, idari sorumlular, dernek yöneticileri, basın ve yayın kuruluşları, sporcular, sanatçılar bu grup içinde sayılabilir.
Bu kişiler hem iyi bir hatip olarak görev alabilirler,
hem de birçok başka kurum ve kuruluşla ilişkileri
sağlayabilirler.
• Yandaşlar: Mesleki yaşamları dolayısıyla birçok alanda mücadeleye katkıda bulunabilecek
kişilerden seçilmelidir. Bunlar arasında doktorlar,
hemşireler, öğretmenler, spor antrenörleri, okul
idarecileri, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar,
beslenme uzmanları, polis, avukat, medya temsilcileri sayılabilir.
• Gönüllüler: Etkinliklerde birebir uğraşacak,
planlamada bulunacak, yürütmeyi sağlayacak,
kullanıcılarla ilgilenecek, organizasyon yapacak
gönüllüler, başarılı bir mücadelenin ayrılmaz parçalarıdır.
Çevresel yaklaşım
Birey toplumda tek başına yaşamıyor. Çevre-
43 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Bu yaklaşımda amaç gence sigara, alkol ya
da diğer maddeleri kullanmak yerine başka etkinliklere yöneltmek ve bunları kullanma davranışını
değiştirmektir. Alternatif programların uygulanması özellikle yüksek riskli gruplarda etkin bulunmuştur. Eğlenme amacıyla madde kullanmaya
başlamak sık karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle gençlere farklı eğlenme alanları yaratmak ve
boş zamanlarını değerlendirmek etkili bir önleme
yöntemi olarak bulunmuştur. Alternatif etkinlikler
arasında spor, sanat, müzik, toplumsal etkinlikler
sayılabilir. Bu tür etkinliklerin hedef gruba uygun
seçilmesi, katılımı başarıyı artırmak için gereklidir.
Buna bir örnek olarak gece maçlarının düzenlenmesi sayılabilir.Gencin çevresinde sadece madde
kullanan ya da buna eğilimli kişiler varsa, alternatif ortamlarda yeni insanlarla tanışmasını ve yeni
arkadaşlıklar kurmasını sağlamak önem taşır.
sahiptir. Yöntemin amacı, bireyin dar çevresi içinde önleme etkinlikleri yapmasıdır. Bunlar içinde
bilgilendirme ya da duyarlılığı artırmak sayılabilir.
Toplumsal mücadelede oluşan çekirdek grubun
ilk hedeflerinden birisi kendi bölgesini belirlemek
olmalıdır. Bu bir semt olabileceği gibi yaşadıkları il
ya da ilçe olabilir. Ancak böyle bir ekibin öncelikle
dar bir çevrede çalışmaya başlaması önerilebilir.
Oluşan çekirdek ekip bir araştırma ile geliştireceği önleme yöntemini saptayabilir. Bu araştırma
sırasında bölgenin ileri gelenleri ya da toplumla
sık yüzyüze gelen kişilerle görüşmeler yapılabilir. Buna örnek olarak muhtarlar, okul müdürleri,
dernekler sayılabilir. Madde kullanıcılarıyla sık sık
karşılaşan kişilerle de görüşmeler yapılabilir. Buna
örnek olarak meyhaneciler, bar sahipleri, polisler
ve gazeteciler sayılabilir. Böyle bir araştırmanın bir
başka yararı ise oluşan çekirdek ekibin tanınması
ve katılımın artmasıdır.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
siyle etkileşim içinde yaşıyor. Örneğin, arkadaşları
alkol kullanıyor, filmlerde alkol kullanan insanları
görüyor, alkol endüstrisinin reklamlarına maruz
kalıyor, iş, okul ve aile yaşamında birçok zorlukla karşılaşıyor. Tüm bunlarla başa çıkmayı öğretmeden ya da uygun koşulları yaratmadan bireyin
madde kullanımıyla mücadele etmek yararlı olmayacaktır. Sigara ya da alkol endüstrisi bazı mesajları topluma iletmektedir. Bu mesajlarla içmek
cesaretlendirilmekte, içmenin potansiyel riskleri
küçümsenmekte, içmeden yaşamak konusunda
bireyin cesareti kırılmakta ve tüketimi artırmak hedeflenmektedir. Çevresel yaklaşımı içeren önleme
çalışmasında reklam yasakları, satışa kontrol, yaş
sınırlaması gibi etkinlikler yapılmaktadır.
Bağımlılığı önleme çalışmasının
başarısını etkileyen faktörler
Etkin bir bağımlılığı önleme programı hazırlarken çok çeşitli değişkenleri göz önüne almak gereklidir. Önleme programı hazırlarken dikkat edilmesi gereken noktalar aşağıda belirtilmiştir.
• Uygulanabilirlik ve kabul edilebilirlik
• Madde kullanım davranışı üstüne etkinlik
• Ölçülebilir hedeflerin konması
• Gönüllülerin programda yer alması
• İnteraktif eğitim yöntemlerinin kullanılması
• Hedef kitleye stratejilerin seçilmesi
• Akranlardan yararlanılması
• Araştırmalarla desteklenmesi
• Süreklilik ve programın uzunluğu
• Destekleyici ve tekrar eden programların
oluşturulması
• Hedef kitleye ulaşım için farklı kanallar kullanılması
• Okullara yönelik olması
• Aileye yönelik olması
• Topluma yönelik olması
• Uygulamaya sadık kalınması gibi özellikler
sıralanabilir.
Örnek programlar
Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği olarak çok
çeşitli önleme programları geliştirdik. Bunlar arasında aşağıdaki programları sayabiliriz:
• Önlemenin farklı aşamalarına yönelik olması
• Psikososyal becerileri geliştirme temelli
program (Günebakan)
• Önleme programı birden fazla maddeyi hedeflemesi
• Ebeveyn eğitimi programı (Bilgili ol, bağımlı
olma)
• Farklı gelişim dönemlerine, cinsiyete ve kültüre uygun mesajlar geliştirilmesi
• Önleme programının ve yarattığı etkilerin sürekli olması
• Tek başına bilgilendirmeye dayanmaması
• Madde kullanımının yaygın ve normal bir
davranış olmadığının vurgulanması
• Ergenlerin direnç kazanmalarının sağlanması
• Psikososyal yetilerin artırılması
• 44
• Akran eğitimi programı (Kulaktan kulağa)
• Çocuk ve ergenler için web sitesi (www.yokyaw.org)
• Öğretmen, anne, baba, çocuk, gençler, üniversite gençleri için filmler, saydamlar, eğitim
programları
Yukarıdaki programlar www.yeniden.org.tr sitesinden ücretsiz olarak indirilebilir.
İçişleri Bakanlığına bağlı bir kuruluş olan
TUBİM’den de yararlanılabilir.
GİZLİ MÜFREDAT BAĞLAMINDA
BAĞIMLILIK
HASAN BACANLI
Prof. Dr., Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi
O
1. Bir okulu bitirmek veya bir alanda uzmanlaşmak
için okunması gereken ders ve konuları kapsayan
plan, müfredat, ders programı, müfredat programı.
Hasan Bacanlı, Gizli Müfredat Bağlamında
Bağımlılık, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S.
131, Ocak 2011, ss. 45-49.
2. 1-Bir okulu bitirmek ya da bir alanda uzmanlaşmak için okunması gereken ders ve konuları kapsayan
program. 2- Öğretilmesi istenilen ders ya da konuların
amaçlar, yönergeler ve ders gereçleri ile birlikte sıralı olarak düzenlenmesi sonucu ortaya çıkan kılavuz.
3- Öğrencilere bir plana göre kazandırılması istenilen
45 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
kullar, öğrenciler, öğretmen, ders gibi kavramlardan söz edildiğinde akla öncelikle
ders programı gelir. Bunun teknik dildeki adı
eğitim programı, öğretim programı gibi terimlerdir. Bunlardan en yaygın ve uygun olanı eğitim
programıdır. Ancak eğitim programı kapsamlı ve belirlenmesi her zaman kolay olmadığı için öğretim programı üzerinde durularak eğitim programı çıkarsanmaya çalışılır. Böylelikle öğretim programı o okulda
verilen derslerin ve dolayısıyla eğitimin göstergesidir.
Tanımlanmak istendiğinde, eğitim programı “öğrenme-öğretme sürecinde takip edilecek yol” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımın çok açık ve net olmadığı
açıktır. Bu tanım eğitimcileri öğretim programına yönlendirmektedir. Öğretim programı da şöyle tanımlanmaktadır (anlambilim.net):
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
öğrenim yaşantılarının tümünü içine alan program, müfredat, müfredat programı.
Bu tanımdan çıkarılan anlam, öğretim programının büyük ölçüde ders programları toplamı
ile eşleştirildiğidir. Eğitim programları uzmanları
ve bu konularla ilgilenenlerin büyük bir kısmı,
eğitim programının ayrı öğretim progmanının
ayrı olduğu ve hatta müfredat kelimesinin öğretim programını kapsayabileceğini, ama eğitim
programını kapsayamayacağını iddia ederler.
Burada program veya müfredat tartışmasına
girmeye gerek yoktur. Ancak kaç türlü program
olduğu ve bunların hangilerinin ne işe yarayabileceği gibi ayrımlar önemli görünmektedir.
Ülkemizdeki durum göz önüne alındığında
açık program Talim ve Terbiye Kurulu tarafından kabul ve ilan edilen ders ve konuları ifade
eder. Ancak TTK programı bu hâle getirirken
bazı başka programların etkisi altındadır. Örnek için, bunlardan biri politik programdır ve
iktidardaki siyasi partinin eğitimle ilgili amaçladığı şeyleri ifade eder. Başka bir örnek olarak,
boş program verilebilir. Boş program genelde
anlaşılanın aksine, öğretilmemesi ve eğitimde
üzerinde durulmaması gereken hususları ifade
eder. Sonuç olarak, TTK tarafından oluşturulup
onaylanarak yürürlüğe konan program açık ve
yazılı programdır.
Karikatür: İsmail Kar / Eğitimci-Karikatürist
Eğitim programı okulda öğrenciye aktarılıncaya kadar çeşitli aşamalardan geçer. Bu aşamaların hemen hemen hepsinde açık ve yazılı
programın dışında birçok eğitim öğretim prog-
ramı devreye girer. Aslında açık ve yazılı program ortaya çıkıncaya dek de birtakım programlar devreye girmektedir. Bu hususu açıklayacak
olursak kısaca şöyle ifade edilebilir:
• 46
OCAK 2011 - SAYI 131•
Gizli program okulda öğretilmesi ve kazandırılması açıkça amaçlanmadığı hâlde, çocuğun okuldaki etkileşimleri sonucunda kazan-
mış olduğu davranışlardır. Gizli program ders
programı, yani açık program ve yazılı programla uyumlu olduğu sürece sistem açısından sorun oluşturmaz. Hatta öğretmenin amaçlanan
programına uygun olduğu zaman öğretmenin
işine gelir. Ancak genel olarak bunlarla pek
tutarlı değildir ve zaten gizli müfredatı önemli
hâle getiren de budur.
Gizli müfredat saklı müfredat değildir. Saklı
müfredat şu veya bu nedenle saklanan müfredattır. Gizli müfredat ise yazılı olmayan ve
açıkca ifade edilmemiş olan, ama öğrencinin
okulda etkileşimler yoluyla kazandığı özelliklerdir. Bu özellikler genellikle bilinçli bir şekilde
planlanmış değildir. Söz gelimi sınıfta öğrencilerinin konuşmalarına veya fikirlerine, konuyu
dağıtmamak için fazla yer vermeyen bir öğretmen gizliden gizliye anti-demokratik bir anlayış
ortaya koyuyor demektir ve bu durumda öğrencilerin demokratik özellikler kazanmalarını
beklemek iyimserlik olur.
Gizli program açık programdan çok daha
etkili davranışlar kazandırma eğilimindedir. Genellikle bilişsel özellikler açık ve yazılı program
ile, duyuşsal ve karakter özellikleri daha çok
gizli program yoluyla kazanılır. Bir eğitim kurumunun yapabileceği en iyi şey gizli müfredatını
olabildiğince azaltmak ve açık hâle getirmek
olabilir. Böylelikle öğrencilerin kazanacakları davranışlar da istenen davranışlar yönünde
olacaktır. Çünkü, bilinen ve yaygın tanımıyla
eğitim bireyde “istendik” yönde davranış değişikliği meydana getirme sürecidir. Gizli müfredat ne kadar bilindik hâle getirilebilirse, kazanılacak davranışlar da o kadar istendik hâle
getirilebilir.
Gizli müfredatla ilgili olarak üzerinde durulması gereken ikinci bir husus da onun bireysel
47 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Yazılı programın kabul edilip yayınlanması
okulda ve derslerde onun gerçekleşeceği anlamına gelmez. Açık programın sınıfta uygulanabilmesi başka birçok programın etkisi altında
gerçekleşir. Örnek olarak kullanılan program
vardır, bu program açık programın kullanılabilir hâle getirilmesini içerir. Bu programın göstergesi ders kitapları ve malzemeleridir. Açık
program ders kitabı yazarları veya yayıncılarının
anladıkları kadar kullanılabilir hâle gelir. Bunun
bir devamı olarak, anlaşılan program devreye
girer. Anlaşılan program ders kitabı veya malzemelerinin (öğretmenler tarafından) anlaşılan
şeklidir. Programda yazılı olduğu hâlde öğretmenler o konu, kazanım veya amaçları anlamamışlarsa, anlaşılan programda yer almazlar.
Anlaşılan program her zaman okulda ve derste
gerçekleştirilmek üzere amaçlanmaz. Amaçlanan program öğretmenin amaçlarını ve değerlerini de içerir. Öğretmen amaçladığı programı
okulun ve sınıfın olanakları çerçevesinde uygulamaya sokar. Uygulanan program öğretmenin
amaçladığı program ile okulun olanaklarının
birleşimidir. Uygulanan program gerçekleşen
programa e-program denilen özellikle günümüzde İnternet yoluyla ulaşılabilen davranış
örnekleri ve kazanımlardan ve dış program denilen ders-dışı etkinliklerin ortaya koyduğu kazanımlarla bir araya gelerek gerçekleşen programı oluşturur. Ancak gerçekleşen program
sadece uygulanan programın bir görünümü
değildir. Uygulanan programın yanı sıra, hayalet program (kitle iletişim araçlarının öğrencilere
kazandırdıkları) ve birlikte program (anne babanın okul dışında çocuğa kazandırdıkları) ve gizli
programdan oluşur.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
olduğudur. Gizli müfredatın bireyselliği öncelikle ilgili kuruma özgü olması anlamına gelir. Yani
her okulun kendi gizli müfredatı vardır. Dolayısıyla her okulda gizli müfredat analizinin özel
olarak ayrı ayrı yapılması gerekir. Gizli müfredat kişiler için de bireysel bir nitelik taşır. İçinde bulunulan durum veya ortam bazı kişilerde
bazı özellikler taşıyabilir. Yani ilgili davranışların
kazanılması bazı öğrenciler tarafından kolayca gerçekleşirken, bazı öğrenciler bundan pek
etkilenmeyebilirler. Örneğin, okulda meydana
gelen bir tartışma ortamından bazı öğrenciler
diğerlerine göre daha fazla incinebilir. Ortaya
çıkan bir adaletsizlik durumundan bazı öğrenciler daha az rahatsız olabilir, hatta hiç rahatsız
olmayabilirler.
Tüm okullar için geçerli olan gizli müfredat
özellikleri de bulunmaktadır, ama bu özellikler
kültürel denebilecek özelliklerdir. Söz gelimi,
müzik, resim ve beden eğitimi derslerinin ders
programlarında öğleden sonra ve genellikle
son derslere yerleştirilmesi bu derslerin o kadar da önemli olmadıkları şeklinde bir algıya yol
açar. Bu algı bazen açıkça dile getirilir. Böyle
bir haftalık ders programlı kullanmaya devam
ederek, niye çocuklarda müzik veya resim zevki oluşmuyor diye şikayette bulunmak yersizdir. Çünkü haftalık ders programı o derslerin
önemli olmadığını, zorunlu olarak verildiğini ve
önemli olmadıkları için bir yerlere sıkıştırıldıklarını (!) anlatmaktadır.
Bağımlılık eğitim sisteminin amaçladığı bir
özellik değildir. Açık program öğrencilerde bağımlılık yaratmayı amaçlamaz. Bağımlılığı istediğiniz anlamda ele alabilirsiniz. Başka bir ifadeyle, gerek madde bağımlılığı, gerekse İnternet bağımlılığı açık programda kazandırılması
ve geliştirilmesi istenen ve beklenen özellikler
değildir.
• 48
İki nesne veya kişi arasındaki ilişkinin bir biçimi olan bağımlılık, öncelikle bağlılıktan ayırt
edilmeye çalışılır. Buna göre bir şeye bağlı olmak başka, sadakat başka bir şeydir, ona bağımlı olmak ise daha başka bir şeydir. Bağlılık iki
taraf arasında eşit düzeyde kurulan bir ilişkidir.
Genel olarak insanların ilişkilerinde karşı tarafa saygılı ve bağlı olmaları onların eşit düzeyde
ilişki kurmuş olduklarının bir göstergesi olarak
kabul edilir. Bağımlılık ise eşit taraflar arasında
gerçekleşmez, taraflardan biri diğerinin davranışını biçimlendirmeye başlamıştır. Bağlılık
kişiler arası ilişkilerin bir biçimi iken, bağımlılık
genellikle madde veya İnternet bağlamında ele
alınmaktadır. Yani bağımlılık iki insan arasında
olsa da, insanların nesnelerle ilişkilerinde olsa
da, sağlıksız bir ilişki biçimidir.
İki tür bağımlılık günümüzde oldukça yaygındır ve üzerinde yoğun bir şekilde durulmaktadır: Madde bağımlılığı ve İnternet bağımlılığı.
Her ikisinde de temel ölçü aynıdır; eğer nesne
kişinin davranışını biçimlendirmeye başlamışsa, sağlıksız bir durum söz konusudur. İnternet buna güzel bir örnektir. Eğer kişi İnternet’i
gerektiği zaman ve gerektiği kadar kullanabiliyorsa, bağımlılık sayılmaz. Ama İnternet’siz duramıyorsa veya İnternet kişinin diğer davranışlarını, işlerini veya ilişkilerini biçimlendirmeye,
düzenlemeye veya aksatılmasını sağlamaya
başlamışsa orada bir sorun var demektir. İki insan arasındaki durumda da aynı şey geçerlidir.
Kişi eğer diğer kişiye bağlı ise, onunla olmaktan mutlu olur. Eğer bağımlı ise, onsuz yapamayacağını düşünmeye başlar. Bu durumda
ilişki sağlıksızdır. “Ya benimsin ya toprağın”
gibi düşüncelerin ardında yatan da budur.
Madde bağımlılığı biraz daha farklı bir yapı
arz eder. Genellikle bağımlı olunan maddenin
azı da çoğu da sağlıksızdır. Yani madde bağım-
OCAK 2011 - SAYI 131•
lılığı dediğimizde, insan için yararlı olan şeylere
bağımlı olmak kastedilmez, söz gelimi bir kişi
baklavaya çok düşkün biri olsa, baklava bağımlısı olmaz. Ancak sigara, uyuşturucu gibi
bağımlılıklar herhangi bir şekilde insana yararı
bulunmayan, yani azı da çoğu da yararsız ve
hatta zararlı olan şeylerdir. Hele bunlar insan
davranışını yönlendirmeye başladıklarında artık
kişi kendi hayatının denetimini elinden kaçırır.
Bağımlılık insanın yaşamını biçimlendirir.
İnternet bağımlılığında artık kişi eve gelir gelmez İnternet’i açmaya, onsuz hiçbir şey yapamamaya, başka bir iş yaparken bile bir şekilde İnternet’i açık tutmaya çalışır. Bu da onun
Rogers’in deyimiyle tam fonksiyonlu kişi olmasını engeller. Yani olması gereken kişi olamamaya başlar.
Gizli müfredat genel olarak gizli kalan bir
müfredat olduğu için çoğunlukla farkına varılmaz. Bağımlılık odakları veya bağımlılık salgını eğer gizli müfredatın bir içeriği ise, onun da
doğrudan farkına varmak çoğu zaman olanaksızdır. Ancak, gizli müfredat için yapılabilecek
sondajlar, bu gibi odakları veya öğrenciler ara-
Gizli müfredat başka bir çok yolla da açığa
kavuşturulabilmektedir. Hatta okulun nerdeyse
herhangi bir ögesinin ele alınıp incelenmesi bile
okulun gizli müfredatının önemli kısımlarını ortaya çıkarmaya yetebilir. Buna en güzel örnek çay
servisleridir. Bir okulda çay yapılıp yapılmadığı,
çayın kim tarafından ve nasıl yapıldığı, servisin
çağırmayla mı, zamanlamayla mı yapıldığı, idarecilere veya öğretmenlere ayrı servisin yapılıp
yapılmadığı, çay için nasıl bir şeker kullanıldığı
ve şekerin nasıl servis edildiği gibi birçok husus
okulun gizli müfredatının göstergesidir ve gizli
müfredatı tespit etmek için kullanılabilir.
Sonuç olarak denebilir ki, okullarla bağımlılığın ilişkisi, açık müfredat açısından bakıldığında, bağımlılığın önlenmesi olarak görülürken,
gizli müfredat bağımlılıkları teşvik edebilir. Okul
yöneticilerinin ve tabii ki öğretmen ve velilerin
öğrencilerin gizli müfredat olarak neyle karşı
karşıya geldiklerini iyi izlemesi gerekir. Bağımlılık okulun kazandırması değil, önlemesi gereken bir özelliktir. Öyleyse, okulun gizli müfredatı
ne kadar belirlenebilirse, bağımlılığın gizlenebileceği yer de o kadar azalacaktır.
49 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Gizli müfredat bağlamında düşünecek olursak, bağımlılık okulla bağlantılı olduğu zaman,
çoğunlukla gizli müfredatın bir parçasıdır. Hiçbir
okul programı çocuklara bir nesneye karşı bağımlı hâle getirmeyi amaçlamaz. Ancak okulun
farkında olunan veya olunmayan özellikleri bağımlılıkları teşvik edebilir. Bunun en açık görüntüsü, okul etrafında yuvalanmış olan bağımlılık
yaratıcı kişi veya yerlerdir. Okulların bahçesinde, çevresinde veya yakınında birtakım kişiler
veya mekânlar öğrencilerde bağımlılığı güdüleyebilmektedir. Bunlar farkına varıldıklarında
okul yöneticileri veya emniyet güçleri tarafından denetlenir ve gerektiğinde soruşturulur.
sında yaygın olan bulaşıcı bağımlılıkları ortaya
koyabilir. Gizli müfredat en kolay şekilde öğrencilerin veya personelin konuşmalarını dinleyerek ortaya konur. Bu konuşmalarda argo kullanılması, küfredilmesi veya özel kelime ve deyimlerin kullanılması açıkca ortaya konulmayan
içeriğe işaret eder. Semboller de bu konuşmaların önemli ögelerinden biridir. Öğrenciler kendi altkültürlerini oluşturmaya başladıklarında
özel ve gizli bir anlaşma ortamı oluşturuyorlar
demektir. Birbirlerine saygı ve sevgi ifade eden
konuşmalarla, saygısızlık ifade eden konuşmaların karşılaştırılması, durumu açıklığa kavuşturacaktır.
MADDE BAĞIMLILIĞI
VE SUİSTİMALİ
FATMA SULTAN ÖZTÜRK KILIÇ
Doç. Dr., Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Farmakoloji ABD Öğr. Üyesi
İ
laçların tedavi dışında kullanılması ve özellikle bir
hekime danışmadan kişinin kendi isteği ile veya
arkadaş önerileri ile ilaç kullanılması tıbbi olmayan ilaç kullanılışı veya ilaç suistimali olarak
adlandırılır. Oysa yanlış ilaç kullanımı (ilacın gerektiği gibi kullanılmaması) ile ilaç suistimali (ilacın kötüye kullanılması) tamamen farklı konulardır. Bağımlılık
yapan kimyasal etkenlerin hepsi ilaç olmadığından
günümüzde ilaç bağımlılığı yerine madde bağımlılığı
terimi tercih edilmektedir.
BAĞIMLILIK, çoğunlukla ilacın tıbbi olarak kullanılışı sonucu değil, başından beri suistimal şeklinde
kullanılması sonucu gelişir. Kişide bağımlılık yapma
potansiyeli yüksek olan ilaçların çoğu tıpta çeşitli hastalıkların tedavisinde de kontrollü olarak da kullanılırlar. Ancak tedavi dışında kişinin kendi isteği ile veya
istemeden (kötü niyetli kişilerin sigara veya alkollerine
katması sonucu) bu tür maddelerin ağına takılabilirler.
Öyleyse tütün ve alkol kullanan kişiler çok daha fazla
risk altındadır.
Fatma Sultan Öztürk Kılıç, Madde Bağımlılığı ve
Suistimali, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S.
131, Ocak 2011, ss. 50-54.
• 50
Bağımlılık yapan ilaçların önemli ortak özellikleri pekiştirici ilaçlar olmalarıdır. İnsanlarda pekiştiricilik, keyif artması, ağrı veya sıkıntının ortadan kalkması veya
algılama değişiklikleri şeklinde olabilir. Bunlar pozitif
pekiştiriciler’ dir. İlaç kullanmayı sürdürmede rol oynayan pekiştirinin negatif şekli de vardır. Bağımlılık
OCAK 2011 - SAYI 131•
yapan ilacı kesmenin veya o ilacı bulamamanın
keyifte oluşturacağı azalma, bağımlı bir kişi için
olumsuz bir durumdur. Bağımlı kişi bu duruma
düşmemek için ilacı almaya devam eder. Bu bir
negatif pekiştiri olayıdır. Bunun için parasını,
malını, hatta zamanını sonuna kadar tüketirler.
İstenilen etkinin oluşması için sürekli doz artımına gitmek zorunda kalırlar. Bu ise tolerans
olarak tanımlanır. Alkol, sigara ve madde bağımlılıkları için fiziksel ve psikolojik bağımlılık
tanımları vardır. İlaca karşı bağımlılık bazen sadece psişik olabildiği halde, özel bazı durumlar
dışında fiziksel bağımlılık tek başına gelişmez.
PSİŞİK (PSİKOLOJİK) BAĞIMLILIK; ilacın
pozitif pekiştiri yapmasına bağlıdır. Kendini ilacı almaya devam etme arzusu ile belli eder. Bu
arzu ilaca karşı psişik özlemdir. Kişide o ilacı almak için önüne geçilmesi güç ve olanaksız bir
istek oluşmuştur. Psişik bağımlılığın derecesi
ilaç gruplarına ve kişiye göre değişkenlik gösterir. Bütün madde bağımlılığında vardır. İrade
zayıflığı özellikle dikkati çekmektedir
BAĞIMLILIK GELİŞME DÖNEMLERİ
1. İLK BELİRTİLER DÖNEMİ
• Farklı gruplara girmek
• Sürekli bu maddeleri düşünmek
• Ruhsal denetimin azalması
• Cinsel isteksizlik
2. ASIL BOZUKLUK DÖNEMİ
• Çevreye uyumun bozulması
• Aşağılanma duygusu, pişmanlık
• Çevreye ilginin azalması
• Cinsel sorunlar
• Unutkanlık
• Beslenme sorunları
• Gelir yolları arama; satıcı olma, hırsızlık
yapmak hatta cinayet işleme vs.
• İradenin kaybolması
3. ÇÖKÜNTÜ DÖNEMİ
• Ruhsal çöküntü
• Bedensel çöküntü
• Düşünme bozuklukları
• Toplumsal değerlerin kaybolması
• Toplumdan kaçma
• İntihar girişimi
ZARARLI ALIŞKANLIKLARA BAŞLAMA
NEDENLERİ
• Kaygı, sıkıntı, korku
• Arkadaş, akraba veya tanıdık biri
• Taklit, özenti, merak etme
• Keyif duyma
• Sınırsız özerklik
• Baskı
51 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
FİZİKSEL (FİZYOLOJİK) BAĞIMLILIK;
psişik bağımlılıktan ayrı ve çoğunlukla ondan
bağımsız bir olaydır. Fiziksel bağımlılık, ilacın
kısa veya uzun süre vücutta bulunması sonucu beyinde onun etkilediği nöronlardaki reseptörlerde oluşan fizyolojik değişmelere bağlıdır.
Hücresel düzeyde bir adaptasyon vardır. Bu
nedenle, ilacın kesilmesi durumunda bağımlı
kişide derhal yoksunluk (kesilme) sendromu
denilen ve kendisini psişik ve somatik nitelikteki belirtilerle gösteren belirli bir süre devam
eden hastalık hali ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bulgular, beyinde genellikle ilacın etkilerine
göre ters yönde olan değişmeleri yansıtır. Bu da
bağımlıda hiç istenmeyen bir durumdur.
• İradenin zayıflaması
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
• Büyüklerle zıtlaşma
• Kendine güvensizlik
KİMLER DAHA ÇOK MADDE
KULLANIYOR ?
• Erkekler
• Genellikle yoksul kesim
• Kişilik bozukluğu olanlar
• Aile ilişkileri bozuk olanlar
• Okulda ve işinde başarısız olanlar
• Sigara ve alkol kullananlar
Yukarıda görüldüğü gibi, iletişim eksikliği
olan, sigara, alkol kullanan özelliklede 15-25
yaş gençlerimiz hedef durumundadır. Ancak
yapılan çalışmalara göre de bu zararlı alışkanlıklara başlama yaşı 11 yaşa kadar inmiştir.
Okulda, işte ve sosyal yaşamda başarısız olan,
aşırı ilgili veya hiç ilgilenmeyen aile çoçuklarında da maddeye yönelim artmaktadır. Son yıllarda gençlerimize yönelik kafe, bar gibi yerlerin
artması, medyanın doğrudan olmasa da dolaylı
olarak özendirmesi, ülkelerarası giriş çıkışların
kolaylaşması gibi durumlar da bu maddelerin
kullanımının artmasında önemli bir etkendir.
Madde kullanımında artış nedenleri aşağıdaki
tabloda daha ayrıntılı olarak verilmiştir
MADDE KULLANIMININ ARTIŞ
NEDENLERİ
• Kültürel bozulma, hayat şartlarının zorlaşması
Karikatür: Aşkın Ayrancıoğlu / Eğitimci-Karikatürist
• 52
OCAK 2011 - SAYI 131•
• Medyanın genişlemesi
• Bar, kafe gibi yerlerin çoğalması
• Yabancı uyruklu kişilerin organizasyonu
• Kuşak çatışması ve ailevi baskı
• Terör örgütlerinin faaliyetleri
• Büyük şehirlere göç
• Gençlerin yeteri kadar bilgilendirilmemesi
sebebidir. Bu zararlı etkisini içinde bulundurduğu polisiklik aromatik hidrokarbonlar aracılığı ile
yapar. Bunlar arasında aşağıdaki maddeler ve
kullanım yerlerini sayabiliriz.
Karbonmonoksit, Egzos Gazı
Arsenik, Zehir imalatında
Metanol, Roket Gazı yapımında
DDT, Böcek ilaçlamada
KİMLERİN MADDE KULLANDIĞINDAN
Kadmiyum, Araba Akülerinde
ŞÜPHE EDİLMELİDİR ?
Bütan Gazı, Tüp ve Çakmak Gazı
• Kişilikte açıklanamayan değişiklikler
Aseton, Oje ve Kimyasal sökücü
• Huzursuzluk ve sinirlilik
Naftalin, Güve ilaçlamada
• Konsantrasyonda (dikkati toplamada) bozulma
• Kompulsif (tekrarlayıcı) davranış
• Şiddetli uykusuzluk ve kilo kaybı
• İş ve evde görevlerini yerine getirememe
Bağımlılık yapıcı maddeler arasında tütün,
alkol, morfin ve türevleri, amfetaminler, esrar,
eroin ve benzerleri, kokain ve uçucu solventleri
sayabiliriz. Bunların bir kısmı santral sinir sisteminde uyutucu, uyuşturucu özellik gösterirken,
bir kısmı da uyarıcı tabiattadır. Uçucu solventler
dediğimiz maddeler hem kolay ulaşılması açısından, hem de psikolojik ve fizyolojik zararları
açısından en tehlikelilerden biridir.
Tabii ki burada özellikle sigara üzerinde durmamız gerekiyor. Yukarıda da belittiğim gibi
sigara içicilerin madde kullanımına karşı hem
eğilimi hem de zemini olmaktadır.
TÜTÜN (SİGARA) bağımlılığı daha çok psikolojik olup içindeki nikotinden dolayı oluşur.
Ancak vücutta bir çok sistemde bozukluk yaratır, özellikle de akciğer kanserlerinin başlıca
Tütün ya da sigara içimi aşağıda belirtilen
ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirir.
• Major öldürücü hastalıklar
- Akciğer kanseri, Koroner Kalp Hast.,
KOAH
• Diğer öldürücü hastalıklar
- Diğer kanserler, diğer kalp-damar hast.,
akciğer hast.
• Başka hastalıklar
- Peptik ülser, osteoporoz
• Diğer sağlık sorunları
- Üremeye etkileri, pasif etkilenme
SİGARA VE KANSERLER
Neden olduğu kanserler; akciğer kanseri
başta olmak üzere, ağız, larinks, farinks, özofagus ve mesane kanserleri.
Katkıda bulunduğu kanserler; böbrek ve
pankreas.
53 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
• Artan borçlar ve bunları ödeyememe
Amonyak, Kimyasal Temizlik işlerinde
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
İlişkili olduğu diğer kanserler; mide ve serviks.
SİGARA VE Tıkayıcı akciğer hastalıkları
(KOAH)
Tıkayıcı akciğer hastalıklarının %80-90’ından
Sigara sorumludur. KOAH en önemli beşinci
ölüm nedenidir. Bu gidişle 2020 yılında üçüncü
ölüm nedeni ve beşinci en sık görülen hastalık
nedeni olacaktır.
Sigara (Tütün) ; Bir yılda 4,5 milyon kişinin:
günde 11 bin, her 8 saniyede 1 kişinin ölümünden sorumludur.
SİGARA VE KORONER HASTALIKLAR
Sigara içenler içmeyenlere göre % 70 daha
fazla koroner hastalıklardan ölürler. 65 yaşından
genç insanlarda görülen koroner hastalıklar %
40-45 sigaraya bağlıdır. Sigarayı bırakmak koroner hastalık riskini bir yılda % 50 azaltır, 5 yılda ise risk normale iner.
SİGARA VE İNME (FELÇ)
Sigara içenlerde inme riski içmeyenlere göre
% 50 fazladır. Risk günde içilen sigara sayısı ile
artar. Sigarayı bırakmak da inme riskini 5 yılda
hiç içmemişler düzeyine düşürür.
SİGARA VE GÖZLER
Körlükle sonlanabilen maküler dejenerasyon
sigara içicilerde 2-3 kat artmıştır. Katarakt sigara içicilerde %40 daha fazla görülür.
SİGARA VE KEMİKLER
Menopoz sonrası kadınlarda; sigara içenlerde kemik dansitesi daha düşüktür. Sigara içen
kadınlarda kalça kırıkları riski daha yüksek
PASİF SİGARA İÇİMİ VE SAĞLIK
Çevresel sigara dumanı da kanserojendir.
Eşi sigara içen kadınlarda akciğer kanseri riski
• 54
%20-70 artar. Sigara içmeyenlerde ortaya çıkan tüm akciğer kanserlerinin %20-30’u çevresel sigaraya bağlıdır. ABD Ulusal İş Sağlığı
ve Güvenliği Enstitüsü sigara dumanını “işyeri
kanserojeni” olarak tanımlamıştır. Pasif sigara
içimi kalp damar hastalığı riskini %30-50 artırmaktadır.
Annelerin gebelikte ve doğum sonrası sigara içmesi ani bebek ölüm sıklığını arttırır.
BAĞIMLILIĞA KARŞI ÖNLEMLER
1- Satışlarının denetlenmesi: Bunu ancak ve
ancak asayiş güçleri yapabilir.
2- Bilgilendirme: Bu konuda özellikle annebabalar, öğretmenler, sivil toplum kuruluşları ve
biz bu konuda gençlerde farkındalık oluşturmalıyız. Siz gençleri bilgilendirilmeliyiz. Siz gençler
biz büyükler sizlere güveniyoruz ve inanıyoruz.
Sizler biz büyüklerin gözbebeklerisiniz. Önce
kendinize inanın, sizlerin aslında o kadar güçlü iradeleriniz var ki. Birçok şey sizin elinizde.
15- 25 yaşındaki gençler hedef sizlersiniz. Arkadaşlarınızın dahi ağrı kesici olarak bile uzattığı ambalajı açık ve sizin bilmediğiniz hiçbir
ilacı içmeyiniz. Çünki insana en büyük zararlar
yine en çok tanıdıkları ve bildikleri insandan ve
idollerinden gelir. Sokaktaki herhangi bir kişiden
nasıl zarar gelebilir ki?
Kendilerinize uygun uğraş kulüpleri bulabilir, amatörce de olsa tiyatro ile ilgilenebilirsiniz.
halk oyunlarına veya sporun herhangi bir dalına yönelebilir, izcilik klüplerine katılabilirsiniz. El
sanatları veya çağdaş drama yapabilirsiniz. Son
söz olarak da;
“Ben bağımlı olmam”
“Ben bunu kontrol edebilirim”
“Bir kezden bir şey olmaz”
DEMEYİN !
HERKES BAĞIMLI OLABİLİR.
ERGENLİK VE GENÇLİKTE MADDE
BAĞIMLILIĞI
VAHDETTİN YAŞAR
Uzman Psikolojik Danışman, Avcılar Rehberlik ve
Araştırma Merkezi Müdürü/İstanbul
Giriş
G
ünümüzde bir yandan hızına yetişmekte zorlandığımız büyük gelişmeler olurken bir yandan da insanlığı tehdit eden risklerin, tehlikelerin, tehditlerin boyutu her geçen gün büyümektedir.
Vahdettin Yaşar, Ergenlik ve Gençlikte Madde
Bağımlılığı, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S.
131, Ocak 2011, ss. 55-68.
Kitle iletişim araçlarında ve medyaya da yansıdığı
kadarıyla sigara, alkol, kumar ve uyuşturucu madde
gibi zararlı alışkanlıkların daha çok gençliği hedef aldığı görülmektedir. Geleceğimizin güvencesi, toplumun
göz nuru olan gençlerin böyle bir risk faktörüyle karşı
karşıya kalmaları bu meseleye karşı toplumun tüm un-
55 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Günümüzde zararlı alışkanlıklar, gün geçtikçe kendi
içinde çeşitlenmektedir. Dolayısıyla bu alışkanlıkların
her birisi bir makale ile anlatılamayacak kadar geniş
bir konu haline gelmiştir. Bu zararlı alışkanlıklar içinde
yer alan madde bağımlılıkları birer kitap konusu olacak kadar geniş ve önemsenecek hale gelmiştir. Konu
çok geniş olmasına rağmen bu çalışmada çok önemli
gördüğümüz madde bağımlılıkların başında gelen sigara, alkol, uyuşturucu madde kullanımı üzerinde durulmuştur. Özellikle uyuşturucu maddelerin toplumda
yol açtığı tahribatlar dehşet derecesinde olduğu için
bu konuya daha fazla yer verilmiştir.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
surlarının harekete geçmesini zorunlu kılmaktadır. Bu konuda; tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, eğitim, emniyet ve sağlık kurumlarının
yanında sivil toplum kuruluşlarına da çok büyük
görevler düşmektedir.
Hiç kimse sigara bağımlısı olacağım diye
sigaraya başlamaz. Yine hiç kimse alkolik olacağım diye içkiye veya eroinman olacağım diye
uyuşturucu maddelere başlamaz. Bu zararlı
maddelere hep küçük heveslerle başlanmış, bir,
üç, beş derken şahıs günün birinde sigara tiryakisi, alkolik, kumarbaz, uyuşturucu bağımlısı olmuştur. Bağımlı olmuş insanların bu maddeleri
bırakması zor da olsa, mümkündür. Ancak en
tesirli çare, en geçerli yol bu tür zararlı alışkanlıklardan baştan uzak kalmaktır.
Zararlı alışkanlıklar hakkında sevdiklerimizi
iyice bilinçlendirmeliyiz. Bir anne baba gözünün
nuru çocuklarını, bir öğretmen geleceğimizin
güvencesi çocuklarımızı ve gençlerimizi bu alışkanlıklar hakkında bilinçlendirmelidir.
Gittikçe etki alanlarını genişleten, küçük
yaşlara kadar düşen söz konusu zararlı alışkanlıklarla, ancak ve ancak bilinçli anne ve baba,
bilinçli öğretmenler ve nihayetinde bilinçli bir
toplumla baş edebiliriz.
Gün geçtikçe topluma daha fazla sirayet etmeye başlayan zararlı alışkanlıklara karşı, toplumun kontrol mekanizmasını harekete geçirmek
gerekiyor. Ancak bu kontrol mekanizmasıyla
söz konusu zararlı alışkanlıkların etki alanlarını daraltabiliriz. Peki, bu kontrol mekanizması
nerede devreye girecek? Burada özellikle toplumun çekirdeği olan ailenin rolü çok büyüktür.
Zararlı alışkanlıkların da büyük oranda aile kurumunu yıprattığını düşünürsek, onun rolünü
güçlendirmenin ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz.
• 56
Madde Bağımlılığı Nedir?
Bazı doğal ve yapay maddelerin -esrar, eroin, uyuşturucu hap, tiner, hap, sigara, alkol,
uyuşturucu- ve benzeri alışkanlık veya bağımlılık yapan, keyif verici herhangi bir maddeyi kullanmaya, alışmaya, olmadığı zaman onu arzu
etmeye, onun yokluğundan kaygı duyma haline
madde bağımlılığı denir.
Alınan bu maddeler kişide kısa zamanda
psikolojik ve fiziksel bağımlılık oluştururlar. İlkönce keyif ve hoş duygular veren bu maddeler merkezi sinir sistemini etkiler. Kişinin fiziksel
ve ruhsal yaşamını etkiler. Kişide bazen normal
dışı davranışların ortaya çıkmasına neden olur.
Bu maddeler kişiyi kendi gerçek yaşamından
uzaklaştırır. Zayıflama, kusma, bağırsak ağrıları, soğuk ter, iştahsızlık, dolaşım bozuklukları,
idrar zorluğu, sık sık idrara çıkma, uykusuzluk, güçsüzlük, kansızlık, algı bozukluğu (yanılsama-sanılar), zekâ ve bellek bozuklukları,
düşünce ve bilinç bozuklukları, suç niteliğinde
davranışlar, aşırı seksüel istek ya da tamamıyla isteksizlik gibi etkilere neden olduğundan
madde bağımlılığına bulaşan bir çocuğa, gence
ciddi bir önlem alınması gerekir. Madde bağımlılığının çeşitli nedenleri vardır. Kişisel olarak en
çok merak, arkadaş çevresi ve içinde yaşanılan
çatışmalı ve iletişimsiz aile içi süreçler neden
olmakla birlikte, aşağıda belirtilen durumlarda
sebep olmaktadır:
Anayasanın 58. Maddesinde “Devlet; geçleri
alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden; suçluluk, kumar ve benzeri alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için tedbirler alır.”
denmektedir. Yerel yönetimlerin de en önemli
görevlerinden birisi kuşkusuz uyuşturucu maddelerin zararları konusunda halkı bilinçlendirmek ve uyarmaktır.
OCAK 2011 - SAYI 131•
Beynimizde farklı farklı görevleri yerine getiren merkezler vardır. Onlardan biri de zevk ve
keyif alma merkezidir. Bu merkeze salgılanan
kimyevi maddelerden en önemlisi dopamindir.
Dopamin molekülünün sentezi ile bağlantılı olarak iş gören opioidler insanda zevk ve haz duygusunu “hoşlanmayı” kişinin beyninde üretir.
Bireyin zevk ve keyif almasını harekete geçirir.
Ancak kişinin alacağı zevk ve keyfin fıtri sınırları
vardır.
Kişinin ödül sistemini yoğun olarak kullanması belirli bir müddet kendisini iyi hissetmesini sağlar. Ayrıca dışarıdan hazır olarak alınan
maddeler beyinde bulunan zevk ve keyif sistemini devre dışı bırakır. İnsanın sürekli zevk ve
keyif alması, alınan maddenin bir öncekinden
fazla olmasını gerektirir. Madde bağımlıları bu
nedenle aldıkları uyuşturucunun dozunu aynı
oranda kullanırlarsa zevk alamazlar. Sürekli arttırmak durumundadırlar.
Madde bağımlılığı bir devletin problemi olmaktan çıkmış, uluslar arası bir problem olmuştur. Alkol ve madde bağımlılığı ile ilgili yapılan
bir bilimsel araştırma; ülkemizin karşı karşıya
kaldığı tehlikeyi gözler önüne seriyor. Araştırmaya göre; Türkiye’de en çok esrar ve uçucu
madde kullanılıyor. Bunları eroin ve diğer uyuşturucular izliyor. Yatıştırıcılar ve ectasy daha çok
kadınlar tarafından kullanılıyor. Araştırmanın en
kötü sonuçlarından biri uçucu madde kullanım
yaşının ülkemizde dünya ortalamasının da altına, 11 yaşlarına kadar inmesidir. Gençler arasında hızla yayılan ectasy kullanımının da 16-17
“Bağımlıların büyük bir bölümü uyuşturucu
bulamadığı için suç işliyor. Başka bir araştırmada lise çağındaki 16 yaş grubu öğrencilerinin
yaklaşık yarısının sigara ve alkol kullandığı tespit ediliyor.”
Madde Bağımlığının Nedenleri
Fizyolojik ve Farmakolojik Etkenler: Alkol,
morfin ve barbütürat (uyku ilaçları-sıkıntı giderici ilaçlar-ağrı giderici ilaçlarların yapımında kullanılan kimyasal bir maddedir.) gibi maddeler
çok güçlü bağımlılık yapıcıdırlar. Bu maddenin
bir veya daha fazla alınması ve dozun artırılması
sonucu bağımlılık ortaya çıkar.
Kişilik Yapısı ve Özellikleri: Madde bağımlılığı geliştiren çocuklar genellikle çabuk öfkelenip saldıran, duygusal dengesizlik gösteren,
çocuksu yapıya sahip olan, cinsel sorunları ve
aşırı bağımlılık gereksinimi olan olgunlaşmamış
çocuklardır. Mutsuz çocukluk dönemi geçirenler, çok ağır fiziksel cezalandırmalar, aşırı koruyucu tutumla yetiştirilmiş olanlar, dengesiz ve
parçalanmış aile ortamından gelen kendine güveni az, kendini kontrol etme yeteneği az olan
yapıdaki çocuklardır. Bu yapıdaki çocuklar bağımlılığa yatkın olabilir.
Çevre ve Etkileri: Çocuk sosyal çevre ve arkadaş gruplarının etkisi ile bazı maddeleri kullanmaya başlayabilir. Toplumsal düzensizlikler,
toplumsal zorlanmalar, kültürel yoksunluklar,
ruhsal hastalıklar, yoksulluk ve buna bağlı işsizlik, küçük yerleşim bölgelerinde aşırı nüfus yoğunluğu ve kontrolsüz göçlerden oluşan yoksul
ve eğitimsiz olmaları nedeniyle topluma uyum
sağlayamamalarıdır. Ayrıca çocuğun kendine
model seçtiği kişide (baba-dayı amca) madde
bağımlılığı varsa ileri yaşta çocukta da bu ba-
57 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Belirli zaman sonra bu merkez iflas eder.
Kişiyi mutsuzluğa iter. Strese girmesine, sinir
sisteminin yıpranmasına; arkasından da ümitsizliğe düşmesine, yaşamayı anlamsız olarak
görmesine sebep olur.
yaşlarına kadar düştüğü belirtiliyor.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
ğımlılık görülebilir.
1. UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI
Uyuşturucu bağımlılığı; bireyin tabiî veya
sentetik yolla elde edilen bir maddeyi sürekli
almak zorunda kalışı olarak tarif edilir. Başka
bir tanımda, maddenin kişi tarafından devamlı
veya periyodik olarak kullanılmasıyla ortaya çıkan durum olarak belirtilir.
Gençliğimizi, dolayısıyla geleceğimizi tehdit
eden en büyük problem uyuşturucu bağımlılığıdır. Dünyada ortalama uyuşturucu kullanımı
yaşının gençlik çağının da altına indiğini öğreniyoruz. Bu; düşünülmesi, acil çözüm üretilmesi gereken bir konudur. Bir milletin geleceğini
oluşturacak genç beyinlerin uyuşturucu bataklığına saplanması, üzerinde ciddi durulması gereken bir konudur.
Uyuşturucu bağımlılığı günümüzde özellikle gençleri tehdit eden büyük bir tehlike durumundadır. Şartlar ne olursa olsun bütün uyuşturucular zararlıdır. Doğru düşünme becerisini
ve davranışları olumsuz etkileyen her madde
uyuşturucudur, tehlikedir. Hafifinden başlayanlar bağımlılığa doğru yol almaktadır.
Uyuşturucu kullanımı paranoyaya, hissizliğe, dalgınlığa ve öğrenme bozukluğuna sebep
olmakta; motivasyonu düşürmektedir. Fiziksel
gelişimi durdurmaktadır. Uyuşturucunun vücutta bıraktığı kalıcı izler bir sonraki nesli bile etkilemektedir.
Ulusal bir gazetemizde insanı ürperten itirafların sıralandığı bir haber dikkatimi çekti. Bazı
itirafları misal olması bakımından aynen aktarıyoruz:
“Ben, on üç on dört yaşlarındayken ilk uçucu madde ile tanıştım ve on yedi buçuk yaş-
• 58
larına kadar hastanelerde geçti ömrüm. Şu an
halen tedavi görmekteyim. Ailemin maddi durumunun iyi olması gerekçesiyle sanırım, bir şey
yapmıyorum. Yedi aydır esrar içiyorum. Aslında
niye içtiğimi bilmiyorum. Ailemin öğrenmesi söz
konusu olursa intihar etmem ya da beni öldürmeleri şart. Hayatımı yaşayamadım ve birçok
sorunla karşılaştım. Madde kullanmak bu sorunların katlanmasına sebep oldu.
Bir yıldır esrar içiyorum. Açıkçası bağımlılık
olayı yaşamadım diye düşünüyorum. Bulursam
içiyordum fakat bulmak için öyle ekstra çaba
sarf etmiyordum. Fakat bir şeyi fark ettim ki,
esrar kullanmadan önce nasıl mutlu olduğumu
unutmuşum. Kullanmadığım zamanlarda hayat
çok bunaltıcı ve ağır geliyor. İnsanlar ve olaylar
anlamsız gelmeye başladı. Bunun için bir çözüm yolu arıyorum. “Esrarı bırak” diyorum kendime; ama bunu yapmam hiç de kolay değil.”
Uyuşturucuya başlayanların anlattıkları gösteriyor ki bunlardan büyük bir çoğunluğu psikolojik olarak kendilerini boşlukta hissettikleri
bir anda arkadaşlarının; “ben içiyorum, sen de
dene” söylemi ile “bir kereden bir şey olmaz”
diye yola çıkıyor. Fakat sonuç hiç de öyle olmuyor. “Bizim çocuğumuz asla uyuşturucu kullanmaz” deyip hareket edenlerin yanılgıya düştükleri anlatılan örneklerden görülüyor.
Madde kullanan gençlerin benzer özellikleri
arasında aile içi iletişim eksikliği, baskıcı, otoriter ve ilgisiz aile tipleri sıralanıyor. Ailelerin
özellikle çocuklarının arkadaş seçimlerine dikkat etmesi gerekir. Her içici potansiyel bir satıcı
adayıdır, içici adayları para bulma uğruna etrafındaki insanları madde ile tanıştırır, bu gerçeğin
de arkadaş seçmenin önemini ön plana çıkardığını gözden kaçırmamalıyız.
Uyuşturucu madde bağımlısı olan ergen –
OCAK 2011 - SAYI 131•
uyuşturucunun etkisiyle- belirli bir zaman sonra
kendi iradesinin tamamen ortadan kalkmasına
ve yeni bir kişiliğin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Uyuşturucu, kişide daha önce olmayan yeni
bir tutum ve davranışın oluşmasına sebebiyet
veriyor. Bu durum bireyin gerek içten gelen duygu ve düşüncelerine, gerekse çevresiyle uyumsuz davranışlar sergilemesine yol açabiliyor.
Uyuşturucuya Başlama Nedenleri
1. İnanç değerlerinden yoksun olmaları,
2. Gencin; merak, dayanıksız ve güçsüz bir
kişilik yapısına sahip olması ve kaygılardan kaçması, öz güven eksikliği, yaşamanın getireceği
yüklerden korkma,
3. Gencin alkol ya da uyuşturucuyu rahatlama ve streslerden kurtulma aracı olarak görmesi,
4. Ergenini kendisini değersiz hissetmesi,
6. Ailede otoriter, ilgisiz veya tutarsız tutumlar sebebiyle ergenlerin ev dışında olumsuz
çevreler edinmesi,
7. Ebeveynleri tarafından ilgi ve sevgiyi bulamayan gençlerin, gereksinimlerini bağımlılık
yapan maddelerin vereceği geçici zevklerle gidermeye çalışması,
8. Duygusal bakımdan olgunlaşamama,
9. Haz alma duygusuna mağlup olması.
Uyuşturucu Bağımlısında Tespit Edilen
Özellikler
1. İrade ve mantık ile önlenemeyen uyuşturucu kullanma isteği,
2. Uyuşturucu maddeye, giderek daha fazla
ihtiyaç duymasına engel olamaması,
4. Şahsiyetini tamamen kaybedişi,
5. Bedeninde ve ruhunda meydana gelen
tahribat, hayata mal olabilen bağımlılık, görülen
bazı davranış bozukluklarıdır.
Nasıl Anlaşılır?
Gün geçtikçe uyuşturucu kâbusuna karşı
daha sıkı tedbirler alınmasına rağmen bu korku
dünyada pek çok ailede yaşanıyor.
Uyuşturucuya karşı mücadelenin her yolu
deneniyor. Bu yollardan bir tanesi de ailelerin bu
konuda bilgili ve uyanık olmasıdır. Sayacağımız
maddelere dikkat ederek, bir aile, çocuğunun
uyuşturucu kullanıp kullanmadığını anlayabilir.
1) Eve gelmeyen çocuk neler yaptığını saklamaya çalışır. Gerçeği gizlemek için yalan söyler.
Bazen o gece neler yaptığını, nereye gittiğini
gerçekten unutmuştur.
2) Sakin bir kişi olarak tanıdığınız çocuğunuz
aniden sinirli veya aşırı vurdumduymaz, umursamaz, hiçbir şeyle ilgilenmeyen bir kişiliğe bürünür.
3) Çocuk okuldan kaçmaya başlar. Özellikle öğle saatlerinde, uyuşturucu aldıktan sonra,
okuldan sık sık kaçması dikkati çeker.
4) Eski arkadaşlarıyla görüşmemeye başlar.
Yeni yeni arkadaşlar edinir. Bu yeni arkadaşları, yaşça ondan büyük olurlar ve hiçbir zaman
kendi ailesinin evine gelmezler.
5) Uyuşturucu kullananların fizik görünüşlerinde bazı değişiklikler belirir. Tenin rengi hastalıklı gibidir. Yüzün rengi kaybolur, gözler çukurlaşır, bakışlar anlamsızlaşmaya başlar.
6) Uyku saatleri değişir. Gündüzleri uyuma
isteği duyarlar. Gece ise, uyuyamazlar. Çocuk
59 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
5. Kötü arkadaş çevresi ve arkadaşlarının etkisinde kalarak kendisini denetleyememesi,
3. Bireyin uyuşturucuya fizikî ve ruhî olarak
tam bağımlılığı,
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
uyuşturucuyu gece almışsa bütün gece gayet
canlı olur, ancak sabaha doğru yorgun ve huzursuz olduğu için yataktan kalkamaz.
7) Etraftakilerden sürekli para isterler. Ama
bu paranın nereye gittiğini açıklayamazlar. Para
bulamadıkları zaman hırçınlıkları son haddine
ulaşır. Hiç iştahları olmaz ve devamlı kilo kaybederler.
8) Ders başarılarında ani düşüşler ortaya çıkar.
Uyuşturucu alan gençlerde; bilinç alanının
daralması sonucu; mantıklı kararlar verememesi, dikkatinin dağılması ve şaşkınlık gibi durumlar tespit edilmiştir. Bilincinin kaybolması
durumunda birey; çevresine şaşkın, donuk ve
duygusal olmayan kaba ve uyumsuz davranışlar sergileyebilir.
Bilincinin tamamen devre dışı kalması durumunda; bağımlının sadece bedensel uyarılara cevap verdiği, istem dışı hareketler yaptığı
görülür. Daha sonraki aşamalarda bağımlının
komaya girmesi kaçınılmaz olduğu gibi, ölüm,
beklenen doğal bir netice olur.
Yukarıda belirtildiği gibi, uyuşturucu müptelası gençler; uyuşturucuyu fazla alınca bilinç
kaybına uğrar. Normal bir dozda alsa da zamanla ihtiyacı artacağından para uğruna her
türlü suçu işleyebilir. Farkında olmadan kendisine zarar verebilir. Yüz kızartıcı suçlar işleyebilir.
Şüpheli durumda ne yapmalı?
Böyle bir durumdan şüphelenildiğinde paniğe kapılmadan aile genci karşısına alarak onunla samimi olarak konuşmalı ve onu muhakkak
bir psikiyatri uzmanına götürmeye ikna etmelidir. Psikiyatri uzmanının tavsiye ve telkinlerine
uymalıdır.
Uyuşturucu Tedavisi: Ne yapmalı?
• 60
Uyuşturucu bağımlılarının tedavisi, müptela
olduğu uyuşturucunun özelliğine göre değişir.
Ancak bu tedavi ayakta değil gözetim altında
bulundurularak yapılır. Tıbbî tedaviler vakanın
düzeyine göre yürütülebilir. Uyuşturucu maddelerin yerine verilen ilaçlar son zamanlarda
geliştirilmiştir.
Afyon, morfin, eroin ve diğer uyuşturucu
madde kullananlar bu maddenin tutsağı olduğunu kabullenmelidirler. Bağımlıların birçoğunun bağımlı olduklarını kabul etmemeleri sebebiyle tedavi güçleşmektedir. Hiçbir bağımlı
kendi isteği olmadan tedavi edilemez.
Bağımlının, maddenin yokluğundan oluşabilecek gerginliklere hazır olması, kendisini ilerideki sağlıklı hayat için sürekli motive etmesi
söylenmelidir. Tedavi sonrası, bağımlıların yeni
arkadaş grubu oluşturması, eski arkadaşlarıyla
bağlantılarını kesmesi çok önemlidir.
Gençlere kötü örnek olabilecek kişiler aile
tarafından uyarılmalıdır. Genç alkol kullananlardan uzak tutulmalıdır. Aksi halde gençler uyuşturucu bataklığından kurtulduktan sonra yine
uyuşturucu kadar kötü olan alkol bataklığına
sürüklenebilir.
Uyuşturucu maddelerle ilgili medya kuruluşlarına çok büyük işler düşmektedir. İçki kadehleri nazara verilerek yapılan filmler yerine
madde bağımlılığının kötülüğünü anlatan filmler
hazırlanarak, resimler ve makaleler yayımlanarak gençlere mesajlar verilmelidir. Okullarda ve
evlerde bu maddelere yönelik caydırıcı bilgiler
verilmelidir.
Gençlerin, sosyal becerilerinin arttırılması
sağlanmalı ve uyuşturucuya karşı tutumlar sergilenerek gençliğimizi bu bataklıklardan kurtarma çareleri aranmalıdır.
OCAK 2011 - SAYI 131•
Ebeveynler çocuklarıyla maddi-manevi çok
iyi iletişim kursa bile çevreden gelen tehlikeler
nedeniyle gençler madde bağımlılığına yönelebilirler. Arkadaş çevresi, gencin dünyasında çok
önemli bir yeri doldurmaktadır.
Aile içinde anlaşılan, kararlarına değer verilen
genç, ilk etapta ailesine karşı çıksa da, makul
olan davranışlar karşısında sıkıştığı zamanlarda
ailesinden yardım almayı deneyecektir. Aile tarafından bu fırsatlar çok iyi değerlendirilmelidir.
Karakterli genç çok zor şartlarda dahi özündeki
güzellikler sayesinde kendini koruyacaktır. Altın
çamura düşmekle değerinden hiçbir şey kaybetmez.
Uyuşturuculardan korunmada en büyük vazife aileye düşmektedir. En başta anne ve babaları olarak çocuklarımıza iyi örnek olmalıyız.
Çocuklarımız her türlü sıkıntı ve problemlerini
bize açabilmelidirler. Problemlerin ilk önce aile
büyüklerince değerlendirilmesi şarttır.
Alkol; bileşiminde çeşitli oranda etil alkol bulunan ve içildiği anda geçici keyif ve sarhoşluk
veren, zamanla vücutta zehirleyici tesir yapan
ve birçok insanda alışkanlık oluşturan içkilerdir.
Alkolsüz edememe durumuna düşenler, beden
ve ruh sağlığını, aile, sosyal ve iş uyumunu bozacak derecede alkol alanlar alkolik olarak tanımlanırlar. İçkinin beden ve ruh sağlığını etkilediği zaten herkes tarafından bilinmektedir. İçki
olarak genellikle etil alkol kullanılmaktadır.
Alkole bağımlı olanların içkiye başlama yaşı
12-25 arasıdır. Bu yüzden gençlik yılları alkol
bağımlılığı için risk taşır. Bu dönemde alkole el
sürmeyen kişinin bağımlı olma ihtimali çok düşüktür.
Alkol almaya başlama birçok sebepten olabilir. Fikir verme açısından dört başlık altında
inceleyelim:
Biyolojik nedenler; Annenin hamilelikte alkol kullanması, sinir sistemi bozukluğu nedeniyle dengesiz kişilik yapısı gösterenler alkolik
olmaktadırlar.
Çevresel nedenler; Sürekli alkol kullanılan
bir çevrede yaşayan gençler, etraflarında bulunan kişilerden ya da ebeveynlerinden etkilenerek alkol kullanmaya başlayabilirler.
Psikolojik nedenler; Toplumun değer yargılarını hiçe sayan ailelerin çocuklarına örnek
olamamaları en büyük etkenlerdendir. Alkolü
özenti haline getiren bilinçsiz ebeveynlerin bu
tutumları da önemli bir etken kabul edilebilir.
Toplumsal nedenler; Manevî duyguları yüksek, din ve törelerine bağlı toplumlarda alkolizm
yok denecek kadar azdır. Refah durumu, kentleşme, sanayileşme ve toplumsal çalkantılar
gençlerin alkolik olmalarında etkili olmaktadır.
Dünya sağlık örgütünün otuz ülke içinde
(Türkiye dahil) yaptığı araştırmaya göre alkol
bağımlılığı; cinayetlerin % 85 ‘ine, trafik kazalarının % 61’ine, ırza tecavüzlerin% 80’ine, şiddet
olaylarının % 50 ‘sine, yangınların % 16’sına
sebebiyet vermektedir.
ABD’de durum
61 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
2. ALKOL BAĞIMLILIĞI
Alkol bağımlılığında bir başka gerçek, genelde bağımlıların bira ile başlamalarıdır. Bazılarınca meşrubat muamelesi yapılan, ancak diğer
alkollü içkilerden farklı olmayan biradan giderek
daha yoğun içkilere geçilmektedir. İşte ergenlik döneminde kişiler birbirlerini içmeye teşvik
ederek, böylelikle büyüdüklerini sanarak alkol
bağımlılığına itilmektedir.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
• Alkolle ilişkili trafik kazaları, 15-24 yaş arasında birinci ölüm sebebidir. Bir yıl içinde ölüme
yol açan trafik kazalarının yarısından fazlası alkol yüzündendir.
• Ortaokul öğrencilerinin yarısından çoğu ve
lise öğrencilerinin yüzde 90’ı alkolü denemiştir.
• 13-17 yaş arası yaklaşık 3.5 milyon ergenin
ciddi alkol bağımlılığı sorunu vardır ve üstelik
bu yaşlarda içki içmek kanunlara göre yasaktır.
Aynı araştırmada; alkolik olanların alkol almayan insanlara göre 16 kat fazla düştüğü, 30
kat fazla zehirlendiği, 58 kat fazla intihar girişiminde bulunduğu verilerine rastlanmıştır. Akıl
hastanelerinde yatanların %40 ile %50 arasında genel tutuklanmaların %50sinde alkolün temel sebep olduğu öğrenilmiştir.
Alkol kullanan aileler yeni nesillere büyük zarar vermektedirler. Bu konuda da dünya sağlık
örgütü tarafından yapılan araştırmaya göre alkol alan bir kadının doğacak çocuğunda; normalden küçük doğum %98, dudak ve parmaklarda bozukluk %95, ruhsal problemler %89,
konuşma bozukluğu %80, doku bozukluğu
%80, saldırgan tavırlar %72, hormonal ve cinsel bozukluk %46 ,duyma bozukluğu %41, Ortopedik arıza %33, cilt ve tırnak arızaları %30,
kalp zafiyeti %29, göz bozukluğu %25 olarak
açıklanmıştır.
Yukarıda belirtilen arızaların toplamı 930’dur.
Bu durumda hamilelik döneminde içkiye devam
eden 100 kadından 93 ‘ünde arıza olabilmektedir. Bu durum doğacak bebekler açısından korkunç bir rakamdır.
Alkol kullanımının kalp ve damar hastalıklarına
iyi geldiğini savunanlara Amerika’nın Baltimore eyaletindeki Johns Hopkins Üniversitesi’nde
• 62
görevli Doktor Jingzhong Ding ve ekibi, bin dokuz yüz dokuz kişi üzerinde yaptıkları deneylerde, belirli aralıklarla deneklerin beyin MR ‘lerini
çekerek alkolü az da olsa tüketenlerin beyinlerinde, ilerleyen zamanda küçülme meydana
geldiğini ispatlamışlardır. Az miktarda içilen alkolün sanıldığı gibi felç olma riskini azaltmadığını, tersine artırdığını belirtmişlerdir.
Hz. Peygamber (sav) içkinin vasfını yani bütün fenalıkların anası olma durumunu zihinlerde
canlı tutmak için bir temsil anlatır. İslam ediplerine mühim bir ilham kaynağı olan ve hadislerde değişik şekillerde gelmiş bulunan temsili
hikâyenin bir şekli şöyledir:
“Kötülüklerin anasından sakının. Zira sizden
önce yaşayanlar arasında çok dindar bir zat
vardı. Hep ibadet eder, bu maksatla insanları
terk ederdi. Bir kadın ona musallat oldu. Bir hizmetçisini yollayarak; ‘Bir hususta şahitlik yapmak üzere bana uğrayıver’ diye kendisine haber
yolladı. Adam kabul ederek kadının evine girdi.
O eve girince kadın bütün kapıları kapattırarak
odasına aldı. Adam bir de ne görsün, karşısında
kendisini beklemekte olan çok güzel bir kadın
var. Kadının yanında bir çocuk ve içerisinde içki
bulunan bir kap vardı. Adama: ‘Seni buraya şahitlik falan için çağırmadım, Allah’ı inkar etmen
veya bu çocuğu öldürmen veya bu şaraptan içmen veya benimle yatman için çağırdım, itiraz
edecek olursan imdat diye çığlık atıp seni rezil
edeceğim’ der. Adamacağız meselenin ciddiyetini anlayarak bunlardan birini yapmaktan başka çıkar yol olmadığı kanaatine varır. Belayı en
ucuz atlatma yolu olarak şaraptan içmeyi tercih
eder. Kadına : ‘Bir kadeh şarap ver’ der. Kadın
verir. Adam ‘Bir kadeh daha’ der. Derken sarhoş olarak kadınla temasta bulunur (kendisini
küfre atan sözler söyler) ve çocuğu da öldürür.
Sonra kadın ona: ‘yemin ederim ki sarhoş olun-
OCAK 2011 - SAYI 131•
ca önceden yapmam diye reddettiğin bütün
tekliflerimi eksiksiz yaptın’ der.”
Toplumlardaki ahlaksızlığın, cinayetlerin,
annesini babasını ve sevdiklerini öldürmelerin,
yok etmelerin nedenine cevap veriyor değil mi?
Alkol Tedavisi
Alkol almaya neden olan bireylerin daha önceki sağlığını ve becerilerini kazanması, alkol
nedeniyle kaybettiği toplumsal rolüne ve konumuna ulaşması içi her çeşit tedavi yöntemlerinin uygulanmasıdır.
Tedavinin gayesi alkolün tamamıyla bırakılmasıdır. Tedavinin istenen sonuca ulaşabilmesi,
bağımlının istekli olmasına bağlıdır. Bu vesileyle
tedaviye başlayacak bireylerin tedavi süresinin
başlamasından itibaren alkol almamaları gereklidir.
b. Nefret Tedavisi: Bağımlıya bazı ilaçlar verilerek bulantı oluşturulmasına, alkol verilerek
istifra etmesine ve içkiye karşı nefret hissinin
uyandırılmasına çalışılır.
c. Psikolojik Tedavi: Alkolik, alkolün zararlarına karşı uyarılır. Bunlardan kurtulmanın alkol
almamaya bağlı olduğu düşüncesi oluşturulmaya çalışılır.
Bu tedavi yöntemlerinden başka, hipnoz ve
sosyo tedaviler de kullanılmaktadır. Alkolü bı-
Ne Yapmalıyız?
Alkol kullananların ve alkol kullanmaya bağlı problemlerin oranı ülkemizde maalesef her
geçen gün artmaktadır. Alkol, uyuşturucudan
daha ciddi bir sağlık sorunudur. Serbestçe satılmaktadır ve medyada ellerinde içki bardaklarıyla “seçkin” (!) insanlar boy göstermekte adeta
alkolü teşvik etmektedirler. Üstelik “Az miktar
şarap sağlığa faydalı” tarzında bilimsellikten
uzak haberler basında devamlı yer almaktadır.
Alkole kimin bağımlı olacağını önceden kestirmek mümkün değildir. Bu yüzden her kullanan potansiyel bağımlı sayılır. Alışkanlık kazandıklarında ise artık geriye dönüşü son derece
zor bir yola girilmiştir. Çünkü uzun süren, uğraştırıcı ve masraflı tedavi sürecini tatbik edenlerden alkolü bırakabilenlerin sayısı çok düşüktür.
• Gence söyleyeceğimiz; sigara, alkol ve
uyuşturucudan uzak durmasının tek emin yol
olduğudur. Merak veya denemek amacıyla dahi
yaklaşmamalıdır. Kimin bağımlı olacağını kestirmek mümkün değildir.
• Ebeveynin bu maddeleri kullanmayarak
çocuklarına iyi örnek olması şarttır. Ayrıca genci
bilgilendirmelidir.
• Alkol kullanımı için gence müsamaha edilmemeli, bu konuda kesin kararlı olmalıdır. Gerekirse sert davranarak onu tehlikeden korumalıdır.
• Ahmet bir defasında kaçamak alkol kullanmış, eve sarhoş gelmişti. Babası oldukça sert
davrandı ve böyle bir olaya bir daha tahammül
edemeyeceği konusunda uyardı. Ahmet ise babasının gazabını almamak için hatasını tekrar-
63 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
a. Antebus Tedavisi: Bağımlıya antebus
veya bazı ilaçlar verilerek hastada geçici kriz
oluşmasına, tansiyonun düşmesine, terlemelerine, ateşin yükselmesine, vücudun bazı bölümlerinin kızarmasına ve kalp atışlarında hızlanmalara sebep olunur. Bu tedavide kısaca
ölüm provası yapılmaktadır. Alkol alma isteği
kayboluncaya kadar bu tedavi uygulanabilir.
rakma kişinin kendi azmiyle çözeceği bir problemdir.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
lamadı. Yıllar sonra bir alkol bağımlısı dostunu
muayene için getirdiğinde şunları söylemişti:
“Bana aşırı tepki göstermesinden dolayı babama hep dua ediyorum. Yoksa ben de bu arkadaşım gibi alkolik olabilirdim.”
• Problem varsa veya uyarılara rağmen alkol
kullanıyorsa psikiyatrislerden, ruh hekiminden
yardım almalıdır.
3. SİGARA KULLANIMI
Sigara kullanımı çok eski yıllara dayanmaktadır. Milattan önce bazı bitkilerin yakılmasıyla
meydana gelen dumanın koklanmasından keyif
alındığı bilinmektedir. Tütün dumanının insanların hayat serüvenine katılması ve onların sağlığında meydana getirdiği menfi yankı, tıbbî, ekonomik ve sosyokültürel zararlarına rağmen günümüze kadar artarak gelmiştir. Sigara fabrikalarının kurulmasıyla başlayan salgın; 1920’lerde
kadın ve çocukların da sigara içmeye başlamasıyla önü alınmaz kara bir salgın olarak insanlığı
sarıp sarmalamıştır.
Sigara, sadece tiryakileri değil, aynı yerde
bulunan kişileri ve ev hayvanlarını bile ölümün
kucağına atar. Sigara üretimi pek çok ziraat
mahsulünün üretimine engel olmaktadır. Tütün,
toprağın imbat kuvvetini, verimliliğini hızlı bir
şekilde düşürmektedir. Yeşil tütün yapraklarının
güzel kokulu olması için kısa sürede 70 derece
sıcaklıkta fermente edilmesi gerekir. Bu işlem
esnasında tonlarca orman ürünü yok edilmektedir. Sigara kâğıdı için kesilen ağaçlarsa başka
bir konu.
Sigara bağımlılığına neden olan madde nikotindir. Bu madde eroin, alkol ve kokain gibi vücutta bağımlılığa neden olur. Sigarayı alışkanlık
haline getiren birinin bırakması, alkolik birinin
alkolü bırakması kadar zordur.
• 64
Sigarayı içen, ilk nefesi çekince nikotin birkaç
saniyede beyne ulaşır ve bazı merkezleri uyarır.
Bu durum insanda geçici bir rahatlama, kaslarda gevşeme, endişe ve sıkıntılarının hafiflemesi ve zihnin daha hızlı çalışması gibi durumlar
olarak algılanır. Fakat iş aslında düşünüldüğü
gibi olmamaktadır. Kişideki rahatlama sigaranın
ouşturduğu etkiden kaynaklanmamaktadır. Vücudun yokluğunu hissettiği, kişinin aradığı nikotine kavuşmasından kaynaklanan bir rahatlama
etkisidir. Ancak nikotin vücudun bazı bölümlerini etkisi altına alarak organları sürekli yıpratmaktadır. Gencin bu durumun ilk etapta farkına
varması mümkün değildir. Çünkü o sürekli kısa
süreli rahatlamaların etkisi ile sigaranın faydalarını göz önüne getirmektedir.
Nikotin alan birisi bu maddeyi kestiği zaman 24 saat içinde mutlaka tekrar almak zorunda kalır. Aksi halde vücutta dayanılmaz bir
istek uyanmaktadır. Kişi sigara içmediği zaman;
dikkatini toplayamaz, huzursuzluk, kızgınlık ve
endişelenme gibi belirtiler oluşur. İştahının artması, baş ağrıları; hatta kalp atışının azalması
gibi sonuçlar ortaya çıkabilir.
Genellikle ergenlik dönemi başlangıcında
başkalarına özenerek, başkalarını taklit ederek
sigara alışkanlığı ortaya çıkmaktadır.
Sigaraya başlama nedenleri; gencin ruhsal
sorunlarıyla birlikte toplumun yapısı ve maalesef özenti ile aile tutumlarından kaynaklanan
problemler olarak sıralanabilir.
Bu Alışkanlığa Başlama Nedenleri
• Merak, sıkıntı, anlaşılamama,
• Toplumdan kaçma eğilimi,
• Aile içi sorunlar,
• Öfke, şiddet ve saldırganlık davranışlarını
OCAK 2011 - SAYI 131•
bastırma,
4. Mide ülseri.
• Özenti, büyük görünme isteği, büyüklere
benzeme, büyükler gibi davranma,
5. Cilt eskimesine neden olan hastalıklar.
• Çevre baskısı, arkadaşlarına hayır diyememe, arkadaşları arasında üstünlük, kendini
kanıtlama ve kendini kabul ettirme gibi davranışlar,
• Eğlence aracı olarak kullanma,
• Ailesinin yanı sıra etrafındaki örnek şahsiyetlerin de sigara içmeleri etkili olmaktadır.
Sigara tüketimi son yıllarda sürekli artmakta
ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Araştırmalara
göre bu alışkanlığın giderek yaş ortalamalarının
düştüğü, ilköğretim çağı öğrencilerine kadar
indiği görülmektedir. Lise öğrencilerinde %25
iken üniversite öğrencilerinde bu oranın %40
civarında olduğu tespit edilmiştir.
Sigarada Bulunan Maddeler ve Zararları
Sigara Tiryakilerinde Görülen Başlıca
Hastalıklar
1. Kanser, akciğer, ağız ve gırtlak, pankreas,
böbrek, idrar yolları kanseri.
2. Kalp ve damar hastalıkları; göğüs ağrıları,
bacak arterleri hastalıkları.(Bu hastalık %95 sigara içenlerde görülmektedir.)
3. Bronşit ve amfizem hastalıkları.
Bunların yanı sıra maddi açıdan büyük zararı olmaktadır. Örneğin bir paket sigara ortalama 5 TL’dir. Günlük bir paket sigara içen bir
kişi bir ayda 30x5=150 TL. Bu rakam bir yılda
150x12=1800 TL gibi büyük bir rakamdır. Sigaraya verilen bu parayla bir insan neler alabilir
bunu siz düşünün.
Sigara tiryakilerini en çok yanıltan şey sigaranın hemen değil de uzun bir süre sonra zarar
vermesidir. Oysa tiryaki, zararını görmeye başladıktan sonra iş işten geçmiş olur. Ülkemizde
ortalama 17 milyondan fazla sigara içicisi olduğu bilinmektedir. Her yıl bu insanlardan yüz bin
kişi sigaraya bağlı hastalıklar sebebiyle ölmektedirler. Sigara almak için Türk halkı her gün 17
milyon dolar harcamaktadır. Ülkemizde sigaraya verilen yıllık para altı buçuk milyar doları
bulmaktadır. Bilimsel bir çalışmaya göre sigara
tiryakilerinin 4 milyonu hayatında 7 yıl, 4 milyonu ise 22 yıl kaybederek öleceklerdir. Gelecek
otuz yıl içinde sigaradan; AİDS, tüberküloz, cinayetler, intiharlar ve anne ölümlerinin toplamlarından daha fazla kişi ölecektir. Bunu böyle
gördüğünüz zaman bir toplumu çökertmek için
gerçek bir alt yapıyla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Ekonomik açıdan sigara içmek, hem bireylere
hem ülkelere çok ciddi kayıplar verdiren bir
maddedir. Sigara kitlesel olarak alınıp satılıyor.
Bu durumda en önemli kitle imha silahı sigaradır. Atom bombası atsanız kaç kişiyi öldürebilir-
65 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
Yapılan araştırmalarda sigara dumanında
insan sağlığına zararlı (4000) dört binden fazla madde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu zehirli
maddeler insanı öldürecek güçtedir. İçilen bir
sigarada on adet kanser yapıcı tanecik bulunduğu ve on adet gaz madde bulunduğu tespit
edilmiştir. Bu tanecikler insan vücudunda ölümcül hastalıkların oluşmasında en büyük sebeplerden biridir.
6- Hamile kadınlarda; düşük yapma, çocuğun rahimde gelişmemesi gibi durumlar görülmüştür. Sigara içenlerin her hangi bir konudaki
başarısı içmeyenlere göre daha düşüktür. Dikkatleri çok dağınıktır. Bir noktaya yoğunlaşamamaktadırlar.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
siniz? Oysa sigara bir milletin erişkin nüfusunun
%50’sini etkilemektedir.
Sigarayı Bırakma ve Tedavi
Tiryakilerin öncelikle sigaranın kendilerine,
ailelerine ve çevrelerine çok zararları olduğunun
bilincinde olması gerekir. Sigarayı terk etmek
için birey iradesini kullanmaya istekli olmalıdır.
Sigaraya gerek duyulduğunda sık sık hafif
yemek, şeker, leblebi... vb. yiyecekler yenmeli
veya çeşitli bitkisel içeceklerden içilmelidir. Tiryaki meşgul olabileceği bir uğraş bulmalıdır. Bu
uğraş işi olacağı gibi, meşgul olabileceği herhangi bir araç; anahtarlık, tespih... vb. olabilir.
Sigara içilen yerlerde kalmamaya özen göstermeli, açık havada yürüyüş ya da koşu yaparak
solunum yollarını açacak hareketler yapmalıdır.
Beden eğitimi ve sporla ilgilenmelidir.
Sigara tiryakileri için en zor vakitler akşam
yemeğinden sonraki vakitlerdir. Bu vakitlerde
ağır yemekler yenmemeli. Uygun programlar
varsa televizyon izlemeli; bilgisayarı tercih etmeli; kitap veya gazete okuyarak meşgul olmalıdır. Bu faaliyetler bir hafta on beş gün devam
ettirilmelidir. Eğer kişi sigarayı bırakmaya yeterli
istek duymuyor ve sigarayı terk edemeyeceğinden korkuyorsa tıbbî ve psikolojik tedavi yöntemleri denenmelidir.
Sigarayı Bırakma Yöntemleri
1- Aniden bırakma,
2- Azaltarak bırakma,
3- Düşük nikotinli sigara, sakız veya özel sigarayla bırakma,
4- Psikolojik tedavi ile bırakma,
Sigarayı bıraktıktan sonraki ilk iki-üç ay en
zor dönemdir. Bu zamanlar da sigara içenlerin
• 66
yanında bulunmamaya dikkat etmelidir. Dünya
sağlık örgütü araştırma kaynaklarına göre; sigarayı bırakanların %58’inin ilk iki-üç ay içinde
tekrar sigaraya başladığı tespit edilmiştir.
5- Koşullandırmaya yönelik tedavi ile bırakma,
6- Hipnoz tedavisi ile bırakma,
Sigarayı bırakma yöntemlerinden başka,
çevresel uyarıcıları sınırlayarak, hayali senaryolar ve akupunktur gibi tedavi çeşitleri de vardır.
“Atın ölümü arpadan olsun.” diyerek insan,
iradesine yenik düşmemelidir. Bize bahşedilen
sağlık nimetini itinalı bir şekilde muhafaza etmeli, kendimiz için hoşlanmadığımızı bir başkası için de istememeliyiz. Her an iyilik ve güzellik
soluklamalıyız ki, istifade ettiğimiz bu atmosferde iyilik ve güzellikler bizi çepeçevre sarsın…
Aile olarak ne yapmalıyız?
Çabuk ulaşılabilir olması sebebiyle gençler
arasında sigara içmek oldukça yaygındır. Gelişmiş ülkelerde 12-17 yaş arasındaki her beş
ergenden birinin sigara tiryakisi olduğu tahmin
edilmektedir. Ülkemizde ise bu oran daha yüksektir.
• Sigara kullanımı başlı başına zarardır, genç
için adeta mayınlı tarladır. Şu gerçeği de unutmayalım: Sigara içen gençler aynı zamanda
alkol ve uyuşturucu bağımlılığına yatkın kişiler
haline gelmektedir. Çünkü sigara, kişinin öteki
kötü alışkanlıklara karşı direncini de azaltmaktadır.
• Çocukların sigaraya başlamasını istemeyen anne-babanın en başta kendilerinin sigarayı kullanmaması gerekir. Elinde sigarayla oğluna nasihat eden babanın etkisi pek olmaz.
• Sigaranın zararlarından ve bağımlılıktan
OCAK 2011 - SAYI 131•
kurtulmanın zorluğundan bahsetmekte yarar
vardır.
• Çocuğun sigara içip içmediğini araştırmalı,
bu konuda meraklı olmalıdır. Ancak onu sıkboğaz da etmemek gerekir.
• Sigaraya gençlik döneminde alışmayan birinin tiryaki olması zordur. Çünkü sigara içenlerin yüzde 95’i 21 yaşına kadar sigaraya başlamışlardır. Bu yüzden bu yaşa kadar sigara
içmezse onu ödüllendireceğimizi söyleyebiliriz.
Ya içiyorsa?
• Bırakması konusunda onu yüreklendirelim.
Arkasında olursak daha kolay başaracaktır.
• Evde ve yanımızda sigara içmesine kesinlikle müsaade etmeyelim. Aslında büyüklerin
yanında sigara içilmemesi bir Anadolu geleneğidir ve çok makul sebeplere dayanır.
• Bazen gence ihtiyacından fazla harçlık verilmesi de sigaraya teşvik olabilir. Bunu araştırmak ve gerekirse harçlığını azaltmak, çözümü
kolaylaştırabilir.
Sonuç
Madde bağımlılığında asıl önemli olan,
gençler madde bağımlısı haline gelmeden önce
önlem almaktır. Bu önlemler gençlerin bu tehlikelere karşı önceden bilinçli hale getirilmesini
Çocuklarımızı uyuşturucu kullanımına karşı
korumak toplumca bizim en büyük görevimiz
olmalıdır. Bu görevi yapmak, topluma ve geleceğimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmemiz demektir. Tüm bunların yanında anne
baba ve eğitimcilerin çocuklarına yaklaşımında
şu noktalara dikkat etmelerinde fayda vardır.
• İçki, uyuşturucu, kumar, şans oyunları,
sapıklık, fuhuş, evden kaçma, gibi faaliyetlerin
tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama uyuşturucu kültürü denir.
• Çocuklarınıza ahlak bakımından iyi örnek
olmalısınız.
• Çocuğa yeteri kadar sevgi gösterilmelidir.
• Hiçbir zaman şımartılmamalıdır.
• Çocuk mutlu bir aile ortamında büyütülmelidir.
• Kardeşler arasında ayrım yapılmamalıdır.
• Çocuğun büyüyeceği çevreye önem verilmelidir.
• İyi arkadaş seçimi öğretilmelidir. Ve aile
olarak bu konuya azami dikkat edilmelidir.
• Günlük gereksinmesine göre harçlık verilmelidir.
• Çocuğun gereksinimleri ailenin ekonomik
koşulları ölçüsünde yeterince karşılanmalıdır.
• Çocuğun güven duygusu geliştirilmelidir.
• Evdeki büyükler çocuklarına iyi örnek olmalıdırlar. (Evde aşırı alkol tüketimi, sigara tüketimi vs. çocuk üzerinde olumsuz etki yapar).
• Çocuğunuzun kişilik kazanmasına yardımcı olup, onların kendilerine güvenini sağlamalısınız.
• Kuvvetli iradeye sahip olmaları için rehber
67 •
DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE
• Çocuğumuzun sağlıklı, mutlu ve kendinden emin bir hayata adım atmasını sağlamanın en önemli yolu ona kendini iyi hissettirecek
şeylerden söz etmemizdir. Kendilerini sevmeye
başlamaları onları sağlıklarına kavuşturacaktır.
Çocuklarımız, bedenimizin de bir emanet olduğunu, kendimizi seviyorsak onu korumamız
gerektiğini bilmelidir.
sağlayacak ve sorunları önleyecektir.
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
olmalı, sizin isteğiniz konularda başarılı olamayabileceklerini düşünerek başarılı olabilecekleri
alanı bulmalarına yardımcı olmalısınız.
• Çocuklarınızın meseleleriyle yakından ilgilenip, onlara yeterli zaman ayırmalı, şefkat ve
merhamet göstermelisiniz.
• Çocuklarınızın aile şefkati ile otoritesini
benliklerinde aynı oranda hissetmelerini sağlayacak özen ve dikkati göstermelisiniz.
• Çocuklarınıza iyi bir terbiye vermelisiniz.
Onları, milî ve manevî konularda aydınlatmalısınız. Bu anlatımınız onların uyuşturucudan uzak
durmalarını sağlayacaktır.
• Çocuklarınızın, uyuşturucu batağına yuvarlanmalarına vesile olabilecek kötü örneklerin ve
özendiricilerin yuvalandığı birahane, meyhane,
diskotek, kahvehane gibi yerlerden uzak tutmalısınız.
• Bütün uğraşlarınıza rağmen uyuşturucunun pençesine düşen çocuklarınızın kurtulmalarına destek olmalı, gerekli tedavilerinin yapılması hususunda yardımcı olmalısınız.
• Uyuşturucu kullandığını tespit etmeniz halinde; önce kötü arkadaş grubundan ayırmalı,
uzman psikiyatrislerin önerileri doğrultusunda
tedavilerini sağlamalısınız.
Kaynakça
1.
13-19 Yaşları Arası Gençler, Wendy Grant,
Hyb Yayıncılık, 1999.
2.
Ana Babaların Yapması Ve Yapmaması Gerekenler, Dr. Jane Bluestein, Hyb Yayıncılık,
2000.
• 68
3.
Bana Neler Oluyor? Peter Mayle. Sistem Yayıncılık, 2001.
4.
Çocuğunuz Ergenlik Çağında, Lawrence Bauman, Boyner Holding Yayınları, 1998.
5.
Çocuğunuzun Kahramanı Kim? Halil Delice,
Yeşilay, Sayı 763.
6.
Çocuk Ve Ergen Psikiyatrisi Ders Kitabı, Editör Prof. Dr. Özgür Polvan, Nobel Tıp Kitabevleri Yayını, 2000.
7.
Çocukların Gençlerin Eğitimi, Orhan Çaplı,
Son Matbaası, 1970.
8.
Çocuklukta Ve Ergenlikte Arkadaşlık, Phil
Erwin, Alfa Y., 2000.
9.
Ergen Çocuğunuzla Konuşma Sanatı, Paul W.
Swets, Varlık Y., 1998.
10.
Ergenlik Çağının Tehlikeleri, Gerard Severin,
Çocuk Ve Aile Kitapları, 2000.
11.
Ergenlik Sorunları, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Elit
Kültür Yayınları, 2010.
12.
Ergenlik Dönemi ve Sorunları,
Dr. Osman
Abalı, Epsilon Yayınları, 2004.
13.
Ergenlik Dönemi Yol Haritası, Abdurrahman
Döner, Gül Yurdu Yayınları, 2009.
14.
Ergenlik Psikolojisi, Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, Remzi Kitabevi,2002
15.
Gençliğin Ruhî ve Manevî Problemleri, Heyet,
İsav. Yayınları, 1987.
16.
Gençlik Dönemi ve Eğitimi, Heyet, Ensar Neşriyat, 2000.
17.
Gençleri Anlamak, Prof. Dr. Haluk Yavuzer,
Remzi Kitabevi, 2005.
18.
Kuşatılmış Gençlik, Dr. Erdal Atabek, Altın Kitaplar, 1999.
19.
Bu Çocuk Neden Böyle ?. Vahdettin yaşar,
“Elit Kültür Yayınları, 2008.
GÜNDEM
ÖĞRETMEN ATAMALARI
Öğretmen atamaları dolayısıyla Millî Eğitim Bakanlığı Başöğretmen Salonunda düzenlenen törende Bakan Çubukçu,
dünyadaki gelişmelere paralel
olarak Türkiye’de de müfredatların yenilenmesinden, bilişim
teknolojilerinin eğitimde kullanılmasına kadar çok geniş bir
yelpazede bir dönüşüm süreci
yaşandığını belirtti. Bakan Çubukçu, şunları kaydetti: “Öğretmenlerimizin yüzde 73’ünün
40 yaşın altında olduğu düşünüldüğünde eğitimin tüm bileşenlerinde yaşanan değişim,
dönüşüm sürecine genç öğretmenlerimizin daha çabuk uyum
sağlayacaklarını düşünüyorum.
Genç bir nüfusa, genç bir öğretmen kadrosuna sahip olmamız iyi değerlendirildiği takdirde
gerçekten de ülkemiz için çok
büyük bir zenginliği ve çok bü-
yük bir avantajı oluşturuyor. Öğretmenlerimiz eğitimde arzu ettiğimiz hedeflere ulaşmamızda
çok önemli bir role sahip.”
Millî Eğitim Bakanı Nimet  Çubukçu, bugün artık bilgi elde
etmeyi öğretmenle sınırlamanın
mümkün olmadığını belirterek,
“Öğretmenlerden artık bilgi aktarmasını değil, öğrencilerine
bilgiye ulaşma, anlama, analiz
etme ve problem çözme becerilerini kazandırmalarını bekliyoruz.” dedi. Bakan Çubukçu,
Millî Eğitim Bakanlığının, 29 bin
347 kadroya öğretmen ataması
dolayısıyla Millî Eğitim Bakanlığı Başöğretmen Salonunda
düzenlenen törende, bilgi toplumunun bireylerini yetiştirecek
öğretmenlerin nitelikli, kendini
sürekli yenileyen, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanan ve
bu teknolojiden eğitim süreçlerinde başarılı bir şekilde yararlanan kişiler olması gerektiğini
söyledi. Bunun yanı sıra öğretmenlerin bilgilerini sürekli güncellemelerinin ve yaşam boyu
öğrenme konusunda iyi bir rehber ve rol model olmasının zorunluluğuna işaret eden Bakan
Çubukçu, “Bugün artık bilgi elde
etmeyi öğretmenle sınırlamak,
onu dört duvar arasına hapsetmek mümkün değil. Dolayısıyla
öğretmenlerden artık bilgi aktarmasını değil, öğrencilerine
bilgiye ulaşma, anlama, analiz
etme ve problem çözme becerilerini kazandırmalarını bekliyoruz.” dedi. Bakan Çubukçu,
bu kapsamda öğretmenlerin
kendilerini daha iyi yetiştirecekleri ortamları güçlendirmenin ve
imkânları çoğaltmanın gayreti
içinde olduklarını anlattı.
69 •
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
Bakanlığa bağlı resmî eğitim kurumlarında hâlen 538 bin
817’si kadrolu, 69 bin 212’si
sözleşmeli olmak üzere 608
bin 29 öğretmenin görev yaptığını belirten Bakan Çubukçu,
öğretmenlerin yüzde 45’inin
hükümetleri döneminde göreve başladığını söyledi. Bu yılın,
bugün yapılacak atamalarla en
çok öğretmen atanan yıl olma
özelliği taşıdığını söyleyen Bakan Çubukçu, 2010 yılında 40
bin 561 öğretmenin eğitim ordusuna katıldığını ifade etti.
Kadrolu öğretmenliğe atanan sözleşmeli öğretmenlerden
boşalan pozisyonlara yeniden
sözleşmeli öğretmen görevlendirileceğini kaydeden Bakan
Çubukçu, adayların başvurularını 23-29 Aralık 2010’da yapacaklarını ve atamaların 31 Aralık 2010’da gerçekleştirileceğini
bildirdi. Bakan Çubukçu, ayrıca
47 kadroya da engelli öğretmen
ataması yapılacağını, başvuruların 7-17 Aralık 2010 tarihleri
arasına alınacağını, 20 Aralıkta
da bilgisayar kurası çekileceğini duyurdu.
96 BRANŞTAN
ÖĞRETMEN ATANDI
Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu, bugün gerçekleştirilen atama için 96 branştan
başvuru alındığını, ihtiyaçlar
• 70
ve hedefler doğrultusunda en
fazla sınıf öğretmenliği olmak
üzere okul öncesi öğretmenliği,
İngilizce öğretmenliği, rehber
öğretmenlik ve Türk dili ve edebiyatı branşlarından öğretmen
alınacağını söyledi. Okul öncesi
eğitimin yaygınlaştırılmasının,
eğitimin diğer basamaklarının
da kalitesini etkileyeceğini, bu
nedenle bu branşı çok önemsediklerine işaret eden Bakan
Çubukçu, okul öncesi eğitimde
net okullaşma oranını 2014 yılı
sonuna kadar yüzde 70’in üzerine çıkarmayı, 5 yaş grubundaysa 2012’de yüzde yüz okullaşmayı hedeflediklerini anlattı.
Bakan Çubukçu, şöyle devam etti: “5 yaş okul öncesi
eğitimin pilot uygulamasını bu
eğitim öğretim yılı itibarıyla 32
ilden 57 ile çıkardığımız düşünüldüğünde okul öncesine verdiğimiz ağırlığın önemi daha iyi
anlaşılacaktır. 2012-2013 eğitim
öğretim yılına kadar okul öncesi
eğitimi kademeli olarak 81 ilimizde yaygınlaştırmış olacağız.
Bundan 8 yıl önce Türkiye’nin
okul öncesi eğitimde sembolik
düzeylerde seyreden okullaşma oranının son 8 yılda geldiği
nokta hem çocuklarımız hem de
ülkemiz adına gerçek bir kazanımdır.” Bakan Çubukçu, göreve yeni başlayacak öğretmenlere de şöyle seslendi: “Tıpkı 20.
yüzyılda olduğu gibi 21. yüzyılın Türkiye’sini şekillendirecek
olan nesli sizler yetiştireceksiniz. Cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk, ‘Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz
olacaktır.’ diyerek öğretmenlere
duyduğu güveni dile getirmiş,
ayrıca öğretmenlere ülkenin
geleceğini emanet etmiştir. Öğretmenlerimiz bu emaneti bugüne kadar büyük bir onurla ve
inançla taşıdılar. Eğitim ailemize
yeni katılan çalışma arkadaşlarımın da omuzlarına yüklenen bu
sorumluluğun farkında olduklarını düşünüyorum. Her biriniz
öğretmenlik mesleğine ve ülkemizin yarınlarına hem kendinizi
hem de öğrencilerinizi yenileyerek, yetiştirerek katkıda bulunacaksınız.” Bakan Çubukçu’nun
konuşmasının ardından salonda bulunan öğretmen adaylarından birer numara söylemeleri
istenerek kura işlemi başlatıldı.
Atamalar için başvuran toplam 92 bin 65 adayın 90 bin
134’ünün başvurusu kabul edildi. Bu adaylar için ayrılan 30 bin
kadroya 29 bin 347 atama yapıldı. Atamaların 26 bin 934’ü
ilk atama olarak gerçekleşti.
Atamalar, Millî Eğitim Bakanlığının http://personel.meb.gov.
tr internet adresinden öğrenilebilecek. 
OCAK 2011 - SAYI 131•
BEYAZ BAYRAK ÖDÜL TÖRENİ
Ankara İl Millî Eğitim Müdürlüğünce organize edilen Beyaz
Bayrak Ödül Töreni’ne katılan
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, “Beyaz Bayrak Projesi
çerçevesinde yürütülen çalışmalarla ülkemiz genelinde 2
bin 553 okulumuz Beyaz Bayrak ile ödüllendirildi. Başkent
Ankara’da ise Beyaz Bayraklı
toplam 433 okulumuz bulunuyor.” dedi.
 Okulların, birer eğitim ve
öğrenme ortamı olması yanında
öncelikle yaşama alanı olduğunu vurgulayan Bakan Çubukçu,
insanların gündelik yaşamlarının önemli bir kısmının geçtiği
bu alanların ihtiyaç ve talepler
dikkate alınarak hazırlanmasının önem taşıdığını belirtti.
Eğitim ortamının öğrenci başarısının en önemli yardımcılarından biri olduğunu ifade eden
Bakan Çubukçu, “Bu kapsamda fiziki altyapının her yönüyle
iyileştirilmesi ve geliştirilmesi
amacına uygun olarak, sağlık,
estetik, ergonomik ve pedagojik esasların dikkate alındığı öğrenme-öğretme ortamları oluşturmaya çalışıyoruz. Hepimizin
ortak çabasıyla okullarımızın
sportif, kültürel, sanatsal ve teknolojik her tür donanımlarının
sağlanarak birer yaşam alanına
dönüşmesi hedefine ulaşacağımıza inancım sonsuz.” diye
konuştu. Okulların öğrenciler,
öğretmenler ve veliler için bir
cazibe merkezi hâline getirilmesi amacıyla geçen sene belirledikleri İlköğretim Kurumları
Standartları’na değinen Bakan
Çubukçu, destek hizmet alanı
ile ilgili standartların sağlık, güvenlik, temizlik ve beslenme konularını içerdiğini belirtti. Bakan
Çubukçu, bu eğitim - öğretim
yılının ikinci döneminde İlköğretim Kurumları Standartları’nı
yurt genelinde, tüm ilköğretim
okullarında uygulamaya geçirmeyi planladıklarını söyledi.
Çocukların beden ve ruh
sağlığını korumanın, geliştir-
menin, yaşam kalitesini yükseltmenin, temizlik ve hijyen
konusunda yeterli eğitim almış
sağlıklı nesiller yetiştirmenin
önemine değinen Bakan Çubukçu, “Öğrencilerimiz öncelikle hijyenik bir ortamda eğitim-öğretimlerini sürdürmeliler.
Çünkü sağlıklı bireyler, sağlıklı
ortamlarda yetişir.” dedi. “Beyaz Bayrak’’ Projesi’nin Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim
Bakanlığı arasında imzalanan
protokolle 2006 yılında uygulamaya başladığını anımsatan
Bakan Çubukçu, projenin amacının toplum sağlığını korumak,
geliştirmek, yaşam kalitesini
yükseltmek ve temizlik-hijyen
konusunda yeterli eğitim almış
nesiller yetiştirmek için, belli
kriterler esas alınarak okul sağlığını iyileştirme ve ödüllendirmeyle bunu teşvik etmek olduğunu söyledi. Bakan Çubukçu,
“Bu yıl sona eren, ancak devam
ettirmeyi düşündüğümüz proje
çerçevesinde yürütülen çalışmalarla bugün itibarıyla ülkemiz
71 •
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
genelinde 2 bin 553 okulumuz
Beyaz Bayrak ile ödüllendirildi.
Başkent Ankara’da ise Beyaz
Bayraklı toplam 433 okulumuz
bulunuyor. Hedefimiz her okulumuzun temizlik ve hijyen konusunda bu okullarımızın sahip
olduğu standardı yakalamasıdır. Çocuklarımızın akıl, ruh ve
duygu yönünden olduğu kadar
bedensel olarak da sağlıklı olmaları her eğitimcinin amacı
olmalıdır.” diye konuştu. Türkiye genelinde yürütülen proje
sonunda çocukların evleri dışındaki yuvaları olan okulların
azami temizlik standardına sahip olmalarını istediklerini ifade
eden Bakan Çubukçu, bu ko-
• 72
nuda gerek öğrencilerin gerekse öğretmen ve idarecilerin üst
düzeyde gayret göstereceklerine inandığını aktardı. Ankara’da
eğitime yapılan yatırımın ve alınan sonuçların sembolik bir anlamı olduğunu belirten Bakan
Çubukçu, Ankara’nın “eğitimin
de başkenti olma” hedefine
doğru hızla ilerlediğini ve birçok
alanda Türkiye ortalamasının
üzerinde gelişmeler gösterdiğini kaydetti.
Türkiye’deki Beyaz Bayrak
sahibi okulların yaklaşık beşte
birinin Ankara’da bulunduğu
bilgisini veren Bakan Çubukçu,
“Ankara’nın özürlü eğitiminde
çeşitli özür gruplarına yönelik
eğitim veren 29 özel eğitim okuluna ilk defa bu yıl 5 özel eğitim
okulunun katılmasıyla, yaklaşık
yüzde 18’lik bir kapasite artışıyla bu alandaki ihtiyacının tamamen karşılandığını vurgulamak
isterim.” dedi. Bakan Çubukçu,
Başkent’te toplam 13 bin 567
öğrenciye engeline uygun eğitim ortamında özel hizmet eğitimi verildiğini belirtti.
Konuşmaların ardından Bakan Çubukçu, Beyaz Bayrak
almaya hak kazanan 10 okulun idarecisine “Beyaz Bayrak
Sertifikası’’, “Pirinç Levha’’ ve
“Beyaz Bayrak’’larını takdim
etti. Törende, 158 okula ödül
verildi.
OCAK 2011 - SAYI 131•
73 •
• BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM
• 74

Benzer belgeler