SAYI 131 / OCAK 2011 - tc millî eğitim bakanlığı
Transkript
SAYI 131 / OCAK 2011 - tc millî eğitim bakanlığı
OCAK 2011 - SAYI 131• 1• • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM •2 Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM İÇİNDEKİLER Aylık Eğitim Dergisi•ISSN-1302-5600 Yıl: 11•Sayı: 131•Ocak 2011 ÇİZGİ•HAKKI USLU .................................................................. 2 Sahibi KIRIK•CEMALETTİN KAYA ......................................................... 3 NİMET ÇUBUKÇU (Millî Eğitim Bakanı) • Genel Yayın Yönetmeni AZİZ ZEREN (Yayımlar Dairesi Başkanı) • Yazı İşleri Müdürü ARİF BÜK ([email protected]) • Yayın Kurulu DİNÇER EŞİTGİN ÇAĞRI GÜREL ŞABAN ÖZÜDOĞRU AYSUN İLDENİZ HAKKI USLU MACİT BALIK • Tasarım HAKKI USLU (hus[email protected]) • İletişim ve Koordinasyon DİNÇER EŞİTGİN (desit[email protected]) • Yönetim Merkezi Yayımlar Dairesi Başkanlığı Teknikokullar/ANKARA http://yayim.meb.gov.tr e-posta: baa[email protected] Tel: (0 312) 212 81 45 / 4188 Fax: (0 312) 212 81 48 • Baskı Devlet Kitapları Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü • Abone - Dağıtım HALİL İBRAHİM KINACI Tel: (0312) 866 22 01 / 246 Fax: (0 312) 866 22 72 YETİM•HIZIR İRFAN ÖNDER ..................................................... 4 OKULÖNCESİ EĞİTİME İLİŞKİN ÖNEMLİ KARAR ADIMLARI İSMAİL KILIÇ ............................................................................. 6 GENÇLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI VE RİSKLER TİJEN ŞENGEZER - NESRİN DİLBAZ ............................................ 11 DOST GÖRÜNEN DÜŞMANLAR•M. NECATİ ÖZFATURA .............. 18 ERGENE UYUŞTURUCU “KÖTÜ” DEMEK YETMEZ! VAHDETTİN YAŞAR - DUYGU DÜLGER ........................................ 24 SORUŞTURMA•DİNÇER EŞİTGİN ............................................. 30 BAĞIMLILIK “TEDAVİSİ OLAN BİR BEYİN HASTALIĞI” NEVZAT TARHAN ..................................................................... 33 BAĞIMLILIĞI ÖNLEME STRATEJİLERİNE YÖNELİK BİLGİLER•KÜLTEGİN ÖGEL ....................................... 40 Gönderilen eser ve çalışmalar yayımlansın veya yayımlan masın, iade edilmez. Yazıların içeriğinden yazarları sorum ludur. Yayın Kurulu yazılar üzerinde değişiklik yapabilir. “Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim” adı anılmadan alıntı GİZLİ MÜFREDAT BAĞLAMINDA BAĞIMLILIK HASAN BACANLI ..................................................................... 45 yapılamaz. Millî Eğitim Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkan lığının 22.12.2005 tarih ve 6088 sayılı oluru ile basılmıştır. Dergimizin yıllık abone bedeli 20 TL (öğretmen ve öğrenciler MADDE BAĞIMLILIĞI VE SUİSTİMALİ FATMA SULTAN ÖZTÜRK KILIÇ .................................................. 50 için 15 TL)’dir. Abone bedelinin Ziraat Bankası Elmadağ-An kara Şubesindeki Devlet Kitapları Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğünün 2016676-5016 numaralı hesabına yatırılarak makbuzun ve açık adresin “Devlet Kitapları Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü Hasanoğlan-ANKARA” adresine gönde ERGENLİK VE GENÇLİKTE MADDE BAĞIMLILIĞI VAHDETTİN YAŞAR ................................................................... 55 rilmesi gerekmektedir. GÜNDEM ................................................................................. 69 Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları: 4990 Süreli Yayınlar Dizisi: 273 KAPAK KARİKATÜRÜ: AŞKIN AYRANCIOĞLU ÇİZGİ • Hakkı Uslu KIRIK CEMALETTİN KAYA Amasya Anadolu Öğretmen Lisesi Hayat karnesinde kırığı olmayan var mıdır? Dünü üzmemiş, bugünü yaşamış, Yarını sevindirecek olan… Acep var mıdır “Hatasızım!” diyebilecek olan? Yorulmayan, yormayan, küsmeyen, kaçmayan, Seven, sevilen, Zorların ötesinde bir zoru başarıp Acep “Mükemmelim” diyen var mıdır? Vazgeçmeyen var mıdır Bıkmayan, inatla koşan… Yılları devirirken yollarda devrilip kalkabilen, Hayatı sıkıca kavrayan? 3• YETİM HIZIR İRFAN ÖNDER Herkes güler oynar, dört dörtlük yaşar Hiçbir şeyden keyif alamaz yetim, Her çocuk bayramda eğlenip coşar Bir lâhza hüzünsüz kalamaz yetim. Hem ayağı çıplak, hem sırtı çıplak, Arından ezilir mübarek toprak, Beti benzi atar daldaki yaprak, Devlet kapısını çalamaz yetim. Yarından umutsuz, acılı dünü, Hayatı çileli, geçmiyor günü, Gelecek mi diye bu hâlin sonu, Tatlı bir uykuya dalamaz yetim. Her “baba” sedası gönlünü yakar, Gözünün çeşmesi durmadan akar, Garibin nefesi hep hasret kokar, Dünyada huzuru bulamaz yetim. Başını okşayan ne bir yel vardır, Saçını tarayan ne bir el vardır, Yanında ne bir dost ne de el vardır, Hayatı bir türlü bilemez yetim. •4 OCAK 2011 - SAYI 131• Gecesi hep kâbus, gündüzü ayaz, Yılları kasvetli, mevsimi sonyaz, Yoldaşı çiledir, azığı pek az, Ağyârdan bir yardım beklemez yetim. Kaygıları büyür, sığmaz içine, Elde avuçta yok, nasıl geçine! Erken yaşta aklar düşer saçına, Kadere hiç isyan eylemez yetim. İtilir, kakılır yetimdir diye, Verilir bir sürü olumsuz paye Bulamaz yansa da kendine saye Yine de ölümü dilemez yetim. Ey Sükûtî, yetim gibi yaşadın, Saadeti yıllar önce boşadın, O masum gönlüne mayın döşedin, Ne var ki sevgiyi dışlamaz yetim. 5• OKULÖNCESİ EĞİTİME İLİŞKİN ÖNEMLİ KARAR ADIMLARI İSMAİL KILIÇ İlçe Millî Eğitim Müdürü Akseki, ANTALYA M illî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun’un 47/a maddesinde sürekli kurullar arasında yer alan Millî Eğitim Şûrası, Bakanlığın en yüksek danışma kurulu olup; gerekli görülen eğitim öğretim ile ilgili konuları tetkik etmek ve teklif niteliğinde kararlar almakla görevlidir. Millî Eğitim Şûralarından önce bir Maarif Kongresi ve üç Heyet-i İlmiye toplantısı maarif teşkilatı düzeyinde gerçekleştirilmiştir. Okulöncesi eğitimin Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana kurumsal anlamdaki gelişimi Heyet-i İlmiyeler ile başlamaktadır. 1923 yılında gerçekleşen Heyet-i İlmiye’de yer alan idari bölümler arasında ilk ve orta tedrisat dairesi bulunurken, okulöncesi eğitime ilişkin bir tedrisat birimi yer almamıştır. 1924 yılındaki II. Heyet-i İlmiye’de ilkokul eğitiminin süresi altı yıldan beş yıla indirilmiştir. 1925 yılında III. Heyet-i İlmiye toplantısında ilköğretim programlarının geliştirilmesi yönünde alınan karar konu ile ilgili bir gelişme olarak gösterilebilir. İsmail Kılıç, Okulöncesi Eğitime İlişkin Önemli Karar Adımları, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 6-10. •6 Birinci Millî Eğitim Şûrası’nda (1939) üç sınıflı köy okulları beş sınıfa çıkartılmıştır. 1946 yılında düzenlenen üçüncü şûrada aile-okul arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine ilişkin gündem maddesi yer almıştır. İlk OCAK 2011 - SAYI 131• defa 04-14 Şubat 1954 tarihinde düzenlenen 5. Millî Eğitim Şûrası’nın 1. maddesinde okulöncesi öğretim ve eğitimin anaokulları için hazırlanmış olan program ve yönetmeliğin incelenmesi konusu yer almıştır. İlköğretimin zorunlu olması yönünde plânlama aynı şûrada yapılmıştır. 1962 tarihli 7. Millî Eğitim Şûrası’nda millî eğitimin temel ilkesi “her yaştaki yurttaşları eşit eğitim imkânları içinde, istidat ve kabiliyetlerine göre en üstün seviyede yetiştirmek; milletimize ve insanlığa yararlı iyi ve verimli yurttaşlar hâline getirmek; sosyal ve ekonomik kalkınma programlarının uygulanması için gereken çeşitli vasıftaki insan gücünü hazırlamak” şeklinde tespit edilmiştir. 4 Ocak 1961 tarihli 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereği hazırlanması gerekli 13 yönetmelik arasında “Ana okulları ve ana sınıfları yönetmeliği” 1962-1963 eğitim öğretim yılında uygulamaya konulmuştur. 222 sayılı Kanun’un teşkilat başlıklı 6. maddesinde isteğe bağlı olanlar başlıklı bölümde tamamlayıcı sınıflar ve kurslar ile birlikte okulöncesi eğitim kurumları yer almaktadır. 9. Millî Eğitim Şûrası’nda örgün eğitimin okulöncesinden başlayarak yükseköğretime kadar süreci ifade etmesi yer almış; ayrıca okulöncesi eğitimin amaç ve görevleri, kapsamı, kuruluşu hükümleri kararlaştırılarak yasal metin olarak düzenlenmiştir. Okulöncesi eğitimin önemli ölçüde gündeme alındığı ve kurumsal ölçekte kararların alındığı şûra 1981 tarihli 10. Millî Eğitim Şûrası’nın olduğu görülmektedir. Şûra kararlarında; 0-5 yaş çocukların (0-60 aylık) eğitiminin, zamanla zorunlu kılınacak bir eğitim ve öğrenme düzeyi olarak ele alınması – aradan yirmi sekiz yıl sonra ülkemizde 34 ilde uygulama imkânı bulabilmiştir- okulöncesi eğitimin yaygınlaştırılması, öğ- retim programlarının hazırlanması, öğretmenler için rehber kitapların hazırlanması, bakanlık bünyesinde ders araç ve gereçlerinin yapılması, anne babalar için dahi kaynak materyallerin hazırlanması, okulöncesi eğitime öğretmen kaynağı, temel eğitim okullarında birer yıllık ana sınıfları ve kız meslek liselerinde uygulama ana sınıflarının açılması şûranın bu düzey eğitim için hâlâ geçerliliğini koruyan hatta bazı alanlarda önemli gelişmelerin hâlâ sağlanamadığı kararlarını oluşturmaktadır. 11. Millî Eğitim Şûrası’nın (1982) temasını öğretmen, eğitim uzmanı ve yöneticilerin yetiştirilmesi, durum ve sorunlarının olması, okulöncesi eğitimde öğretmen yetiştirecek kurum programlarının içeriklerinin kararlaştırılmasını sağlamıştır. 12. Millî Eğitim Şûrası’nda öğretim kademeleri arasında program bütünlüğü ve geçişlerde yaşanan problemler nedeniyle millî eğitimde tam bir bütünlük sağlanması kararı alınmıştır. Okulöncesi eğitimde özel eğitim gerektiren bireyler ve diğer öğrencilere yönelik rehberlik hizmeti sunulması kararı da alınmıştır. Okulöncesi öğretmenlerinin 2 yıllık (önlisans düzeyi) olarak eğitimlerinin kalması ilkesi benimsenmiştir. 27-29 Eylül 1993 tarihinde toplanan 14. Millî Eğitim Şûrası’nın ikinci gündem maddesini okulöncesi eğitim oluşturmaktadır. Şûra kararlarında en önemli olanlar okulöncesi eğitimin geliştirilerek yaygınlaştırılması, kalkınma planlarındaki hedeflere ulaşılması sağlanacaktır, aynı yaş grubuna hizmet veren okulöncesi eğitimi kurumlarından; anaokulu, “36-72 aylık çocukların eğitimleri amacıyla açılan, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı özel ve resmî okulöncesi eğitimi kurumu”; ana sınıfı, “60-72 aylık çocukların, resmî ve özel anaokullarının, ilkokulların ve ilköğretim okullarının bünyesinde açılan okulön- 7• • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM cesi eğitimi kurumu olarak tanımlanması, 0-72 ay çocuğuna okulöncesi eğitim hizmeti veren kreş, gündüz bakımevi, çocuk yuvaları, özürlüler için rehabilitasyon merkezleri vb. sosyal tesislerin, yapılarının geliştirilmesi için devlet kredisi ve teşviklerin artırılmasına ve vergilendirmenin azaltılmasına çalışılacaktır. Okulöncesi Eğitim Kurumu binası yapılması için hazine arazilerinin bu amaçla tahsisi belediyeler ve kooperatiflerden de yararlanılması hususunda yasal düzenlemeler yapılacaktır. Okulöncesi Eğitimi konusunda anne babaları yetiştirmek amacıyla “ana ve baba okulu” uygulamaları yaygınlaştırılacaktır. Türkiye genelinde okulöncesi eğitimi hizmetlerine ilişkin sayısal verilerin kesin ve sağlıklı bir şekilde elde edilmesi için bir araştırma projesi hazırlanıp gerçekleştirilecektir. •8 Okulöncesi Eğitiminin geliştirilip yaygınlaştırılması amacıyla eğitim yatırımlarına verilen teşviklere ilave olarak, okulöncesi eğitimine verilen teşviklerde artı puan verilmesi sağlanacak, “ev yuvaları” projesi yaygınlaştırılacaktır. Okulöncesi Eğitiminin geliştirilip yaygınlaştırılması ve kurumsallaşması için belediye gelirlerinden, mevduat gelirlerinden, eğitim sektöründe kazanç elde eden özel kuruluşlardan alınacak paylar, gümrüklerdeki malların satışlarından elde edilen gelirler, konut fonundan sağlanan gelirlerin belirli bir yüzdesi; eğitim vakıflarından sağlanacak katkıların toplanacağı “Okulöncesi Eğitim Fonu” kurulacaktır. Küçük il ve ilçe merkezleri ile gecekondu semtlerinde yaşayan gelir düzeyi düşük ailelerin yoğun olduğu merkezlerde ikili eğitim yapılacak, anaokulları projesi gerçekleş- OCAK 2011 - SAYI 131• tirilecektir. Millî Eğitim Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait boş binalar okulöncesi eğitime kazandırılacaktır, şeklindeki kararların yanı sıra üniversite işbirliği, öğretim programları, öğrenci kitapları, çocuk materyallerine uygulanacak gümrük indirimleri, en önemlisi 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu‘nda değişiklik yapılması önerisi ile okulöncesi eğitimi kanununun çıkarılması yönünde çok önemli bir karar alınmıştır. Kararların büyük bölümü uygulama imkânı bulmuş ancak, ülkemizde o yıllar ile ilerleyen yıllardaki okulöncesi eğitimi alanında öğrenci sayılarındaki oranlar incelendiğinde istenilen düzeye ulaşılmadığı görülmektedir. 15. Millî Eğitim Şûrası’nda bir önceki şûra kararlarına atıfta bulunulmuş, aile eğitimine yönelik önemli tavsiye kararları alınmıştır (Aile katılım programları, anne-baba okulları vb.). Okulöncesi eğitimin denetiminin bakanlık birimleri tarafından yapılması kararlaştırılmıştır. 8 Haziran 2004 tarih, 25486 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan okulöncesi eğitimde temel düzenleyici mevzuat olan Okulöncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliği bu gün itibariyle en son 2009 yılı olmak üzere altı defa yapılan değişiklik ile uygulamada yer almaktadır. 13-17 Kasım 2006 tarihinde yedi yıl aradan sonra toplanan 17. Millî Eğitim Şûrası’nda kurumsal anlamda okulöncesi eğitimde kapsamlı ve eyleme yönelik önemli kararlar alınmıştır; 6072 aylık çocukluk çağını kapsayan okulöncesi eğitim döneminin zorunlu hâle getirilmesi için çalışmalara başlanmalıdır. Bağımsız anaokullarına rehber öğretmen atanması zorunlu hâle getirilmelidir. Okulöncesi eğitim kurumlarının açılmasında özel sektör teşvik edilmelidir. Kaynak aktarımı, arsa ve bina temini konusunda yerel yönetimlere yasal sorumluluk verilmelidir. Okulöncesi eğitim hizmeti veren kreş, gündüz bakımevi, çocuk yuvaları, özürlüler için rehabilitasyon merkezleri ve benzeri sosyal tesislerin yapılarının geliştirilmesi amacıyla devlet desteği ve teşvikleri artırılmalı ve bu kurumlara vergi muafiyeti getirilmelidir. Belediyeler, il özel idareleri, kamu iktisadi teşekkülleri, vakıflar ve diğer müteşebbislerin okulöncesi eğitim kurumları açmaları teşvik edilmeli ve bu kurumlar desteklenmelidir. 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nda, gerekli düzenlemeler yapılarak, “Okulöncesi Eğitimi Kanunu” çıkarılmalıdır. Ülkemizde okulöncesi eğitim alacak çocuk sayısı ve nüfus bilgileri hakkında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), sağlık, nüfus müdürlükleri, muhtarlıklar ile millî eğitim müdürlükleri arasında koordinasyon ve bilgi akışı sağlanmalıdır. Rehberlik hizmetlerine okulöncesi eğitimden başlanmalıdır. Cumhuriyet’in 100. yılını kutlayacağımız 2023 yılında okulöncesi eğitimdeki 3660 aylık çocuklar için okullaşma oranı % 80’e ulaşmalıdır. Genel bütçeden okulöncesi eğitime ayrılan pay artırılmalıdır, kararları son 4 yıldır hayata geçirilmektedir. 2009-2010 eğitim öğretim yılından itibaren Millî Eğitim Bakanlığının zorunlu okulöncesi eğitime başlama kararının ardından pilot iller belirlendi. Karar doğrultusunda Amasya, Artvin, Bilecik, Bolu, Burdur, Çanakkale, Denizli, Edirne, Eskişehir, Gümüşhane, Kırıklareli, Kütahya, Muğla, Nevşehir, Rize, Sakarya, Sinop, Tunceli, Uşak, Yozgat, Bayburt, Karaman, Kırıkkale, Ardahan, Yalova, Kilis, Konya, Hatay, Ağrı ve Van illerinde 5 yaşını bitiren çocuklar 9 yıllık eğitime başlamışlardır. 2010-2011 eğitim öğretim yılı itibariyle ise 57 ilde uygulama devam edecektir. Dünya’da Singapur’da 4-6 yaş arası 3 yıl, Japonya’da çoğunlukla özel sektör tarafından karşılanan okulöncesi eğitim 6-15 yaş arası zorunlu eğitim öncesi 3-6 yaşta sunulmaktadır. 9• • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Kore’de okulöncesi eğitim 3 ile 5 yaş arasındaki çocukları kapsamaktadır, ülkedeki toplam okulöncesi eğitim kurumlarının %53’ü devlet okulu, %47’si özel statüdedir ve 3-5 yaş çocuklarının %35,5’i okulöncesi eğitime devam etmektedir. Kaliforniya eğitim sisteminde anaokuluna gitmek zorunlu değildir ancak veliler isterse belirlenen yaşa gelmiş öğrencileri devlet anaokuluna gönderebilirler. Okullar 5 yaşına girmiş öğrencileri kabul etmektedir. İrlanda’da okulöncesi eğitim zorunlu değildir bu yüzden eğitim için düzenlenmiş belirli bir sistem bulunmamaktadır, zorunlu olmamasına rağmen 4 yaşındaki çocukların %50’sinden fazlası, 5 yaşındaki çocukların ise büyük bir çoğunluğu ilköğretim okullarının başlangıç aşamasında olan sınıflara gitmektedirler. İngiltere’de resmî okul yaşı olan 5 yaşın altındaki çocuklara verilen yarı zamanlı veya tam zamanlı eğitimi kapsamaktadır. Ailesinin isteği doğrultusunda her 4 yaşındaki çocuk için nitelikli, yarı zamanlı yuva sağlamak İngiltere’de yerel eğitim otoritelerinin resmî bir görevidir. 3 ile 5 yaş arası çocukların bilgi ve becerilerini geliştiren ve onları zorunlu eğitime hazırlayan bir dönem olarak görülmektedir. Çin’de okulöncesi eğitim önemli bir yere sahiptir, kentlerde anaokullarında 1-3 yıl arasında tam zamanlı yatılı ve saatlik olarak eğitim verilmektedir (Demirel, 2010). Görüldüğü gibi gelişmiş ülkelerde gerek zorunlu gerekse isteğe bağlı olarak 3-6 yaş çağına hitap eden okulöncesi eğitimde önemli ölçüde toplumsal hassasiyet ve kurumsallaşma mevcuttur. Ülkemizde son yıllarda yapılan çalışmalar uluslararası standartlara uygun başarılı biçimde yürütülmektedir. Toplum kesimlerinin bu tarihsel seyir içerisinde eğitimin erken yaşlarda başlaması konusunda ikna edilmeleri önemli görülmektedir. 1816 yılında Freidrich Wilhelm Froebel 3-6 yaş çocukları için ilk anaokulunu kurmuştur. Froebel’e göre oyun çok önemlidir. Birey farklı- • 10 lıkları önemlidir. Froebel, oyunun en önemli eğitim vasıtası olduğunu belirten ilk pedagogdur. 19 yy. gibi yakın zamana kadar çocuklar bugünkünden daha az bakım görmekteydi. Bunun göstergesi de çocukların işçi olarak çalıştırılmaları, ekonomik koşullar, bebek ölümleridir. 20 yy.’da ise okulöncesi dönemin gelişim özellikleri ve eğitim ihtiyaçları bakımından farklı bir dönem olduğu kabul edilmiştir. Yapılan çeşitli alıştırmalarla 0-6 yaş arasının çocukların geleceğini belirlemedeki etkisinin önemli olduğu kabul edilmiştir. Bu da özel-resmî kişi ve kurumların bu alanla ilgili yatırımlar yapmasını sağlamıştır (Yörükoğlu, 2008). Bilhassa kadınların toplum hayatında iş hayatında roller kazanmaları bu alana gereksinimi bilinçli bir şekilde artırmıştır. Yaşam anne karnından başlayan ve hayat boyu devam eden bir süreçtir, insanoğlu bu serüvenin her anında kendi iç dünyasında sürekli dış dünyanın bir sentezini ve etkisini hissetmektedir. İnsan yaşamının kutsallığı göz önüne alındığında bu uzun yolculuğun çok fazla tesadüflere bırakılmaması gerektiği sosyologlar, eğitim bilimciler ve anne-babalarca kabul görmüş ve ikna düzeyine erişmiş bir olgudur. Bu nedenle eğitim yaşamın her anında ve her yanında istesek de istemesek de bir realite olarak hayat boyu bir ihtiyaç olarak kendini hissettirmektedir. KAYNAKLAR Aydın, İ. P. (2006), Alternatif Okullar, Pegem A Yayıncılık Ankara, 2006. Demirel, Ö. (2010) Editör; Gelecek İçin Eğitim, Pegem Akademi, Ankara, 2010. Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, http://ttkb.meb.gov.tr Erişim Tarihi: 26.08.2010. Yörükoğlu, A. (2008) Çocuk Ruh Sağlığı Çocuğun Kişilik Gelişimi, Yetiştirilmesi ve Ruhsal Sorunları Özgür Yayınevi, 2008. GENÇLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI VE RİSKLER TİJEN ŞENGEZER Uzm. Dr., Ankara / AMATEM NESRİN DİLBAZ Doç. Dr., Ankara / AMATEM S Bağımlılık, gerek toplumun her kesimini ilgilendirmesi gerekse bir toplumdan diğerine sınır tanımaz yaygınlığı nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Çünkü sorun, yalnızca madde kullanan bireyi değil o bireyin içine doğduğu aileyi, ailenin parçası olduğu toplumu ve giderek o toplumda kültürel yapı özelliklerinden ekonomik işleyişe kadar geniş bir alanı ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Tijen Şengezer - Nesrin Dilbaz, Gençlerde Madde Bağımlılığı ve Riskler, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 11-17. Madde bağımlılığı bir maddenin belirgin bir etkiyi elde etmek için alınması sürecinde ortaya çıkan bedensel, ruhsal ya da sosyal sorunlara rağmen madde alımının 11 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE on yıllarda tüm Avrupa ülkelerinde ergen ve gençler arasında alkol ve yasadışı madde kullanımında bir artış söz konusudur. Ülkemizde madde kullanımı birçok ülkeyle karşılaştırıldığında düşük oranlardadır. Fakat ülkemizdeki genç nüfusu göz önüne aldığımızda bu düşük oranların ne kadar büyük rakamlar oluşturacağını unutmamak gerekmektedir. Ülkemizde gençler arasında yapılan çalışmalarda yarısından fazlasının sigara deneyiminin olduğu, ilköğretimde ise yaşam boyu en az bir kez tütün kullanma oranının % 16 olduğu görülmektedir. Yaşam boyu en az bir kez alkol kullanımı %35-45, esrar kullanımı %4, uçucu madde kullanımı % 4, ekstazi kullanımı için ise %2-2,5 oranları verilmektedir. Tütünden sonra en sık kullanılan maddeler sırasıyla alkol, uçucu maddeler ve esrardır. Sigara ve alkol dışında tüm maddelerde kullanım sıklığında bir artış söz konusudur. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Gençlerde önleme ve erken girişim çabalarının başarılı olabilmesi için alkol ve madde kullanımında risk etmenlerini belirlemek gereklidir. Alkol ve • 12 Karikatür: Aşkın Ayrancıoğlu Bağımlılık yapıcı maddeler, beyin işlevlerini doğrudan etkileyerek kullanan kişinin ruhsal ve fiziksel dengesini bozan; bu kişide fiziksel ve ruhsal bağımlılığa yol açan; kişisel ve toplumsal yönden ekonomik ve sosyal çöküntü oluşturan, yaşam için gerekli olmayan maddelerdir. Güvenli bir madde ve güvenli bir kullanım şekli yoktur. / Eğitimci-Karikatürist devam etmesi, bırakma isteğine rağmen bırakılamaması, aynı etkiyi elde edebilmek için giderek madde miktarının arttırılması ve maddeyi alma isteğinin durdurulamaması durumudur. Gençlerde genellikle madde kullanımı, kötüye kullanım (tehlikeli ya da zararlı kullanım) şeklindedir. Tehlikeli kullanım, kişinin kendine, hayatına, ailesine ve çevresine zarar verecek tarzda madde kullanmasıdır. Madde kullanımına bağlı olarak kişi işine gitmez, okula devam etmez, işinde başarısızlıklar ortaya çıkar, ailesini ve çocuklarını ihmal eder, bedeninde fiziksel bozulmalar olur. Madde kullanımı nedeni ile tartışma, kavga gibi yineleyen kişilerarası ve toplumsal sorunlar, madde taşımak ve bulundurmak ya da madde etkisi ile gelişen davranış bozuklukları dolayısıyla yasal sorunlar yaşanabilinir. madde kullanımı her yaş için çok yoğun tehlikeler içermesine karşın gençlerin gelişmekte olan zihin ve bedenlerinde yarattıkları fiziksel ve psikososyal zararlar çok daha büyüktür. Çok farklı rasyoneller genç bir insanın ilk kez maddeyi denemesine yol açmaktadır. Bir kez madde kullanmaya başlayıp maddeden gelen etkiyi fark ettikten sonra kullanım devam etmektedir. OCAK 2011 - SAYI 131• Entellektüel olarak alkol ve maddenin kendileri üzerindeki zararlı etkilerini bilmelerine karşın gençler bireysel olarak kendilerinin etkilenmeyeceğine inanmakta ve ona göre davranmaktadırlar. Alkol ve madde kullanımı gençlerde suçluluk, şiddet, kurban olma ve erken cinsel yaşantıya neden olmaktadır. Madde kullanımı ayrıca intihar girişimi ve tamamlanmış intiharlarla ilişkilidir. Genelde yapılan tarama çalışmaları esas olarak problemli, alkol veya madde kullanımı geliştirme riski yüksek olan ergen populasyonunu hedeflemiştir. Bu ergen grupları sıklıkla okul devamsızlığı yapanlar, depresyon veya yıkıcı davranışı olanlar, evden kaçanlar, adalet sistemi içine dahil olmuş olanlar, sıklıkla bar, pub ve diskoya gidenlerden oluşur. Bu gruplarda tarama iki düzeyde yapılmaktadır. Taramanın ardından da ergenlerin değerlendirilmesi yapılmaktadır. Son yirmi yıldır araştırmacılar madde kullanımının nasıl başladığını ve ilerlediğini özellikle hassas bazı gruplarda risk ve koruyucu faktörleri de tanımlayarak açıklamaya çalışmaktadırlar. Risk faktörlerini, bir bireyde ‘şu özellikler, değişkenler ya da tehlikeler varsa’ toplumdan rastgele seçilmiş bir bireyden Risk faktörleri Davranım bozukluğu: Ergenlerde alkol ve madde kullanımında en tutarlı risk etmeni antisosyal davranışlardır. Çocuklukta görülen dürtüsellik, saldırganlık ve kuralsızlık gibi durumlar gelecekteki madde kullanımının bir belirleyicisi olabilir. Çocukluktan erken erişkinliğe uzunlamasına yapılan çalışmada çocukluk çağındaki saldırgan davranışların ergenlikte madde kullanımının ön belirleyicisi olduğunu göstermiştir. Erken ergenlikte madde kullanımı da erken erişkinlikteki suça yönelimin bir belirleyicisidir. Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB): Çocukluk DEHB adolesan ve erişkinlerde alkol, opiyat ve kokain kullanımıyla ilişkilidir. DEHB erken başlangıçlı psikoaktif madde kullanımı açısından da bir risk faktörüdür. Ayrıca sigara kullanımı da DEHB’da sıklıkla bozulmuş olan ileriye yönelik plan yapma, öncelikleri belirleyebilme ve dürtü kontrolü gibi ileri fonksiyonlarda iyileşmeye neden olduğundan kendini tedavi etme amaçlı da kullanılmaktadır. Çalışmalar DEHB ve alkol kullanım bozuklukları arasında bir bağlantı olduğunu desteklemektedir. Alkol bağımlılarının çocuklarında daha fazla DEHB saptanırken, bu çocukların babalarında da daha yüksek oranda DEHB belirtisi görülmüştür. Alkol bağımlılığı ile DEHB arasındaki ilişki, bir hastalığın başka bir hastalık şeklinde devam ediyor olmasının yanı sıra, bir hastalığın başka bir hastalık ile birlikte görülmesi olarak da 13 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Çocuk ve gençlerin madde kullanımına yol açan ‘risk faktörleri’ ve onları bundan koruyan ‘koruyucu faktörler’ söz konusudur. Bu risk ve koruyucu faktörleri bilmek problemi anlamamıza yardımcı olacaktır. Gençlerde alkol ve madde kullanımı için risk etmenlerini değerlendirmek çok kolay olmamaktadır. Genellikle kendi akranlarından farklı kullanım yolları olan gençler, erken yaşta kullanmaya başlayanlar ve daha fazla miktarda ve daha sık kullanımı olanlarda risk etmenleri çok daha yoğun olarak saptanmaktadır. Genel okul taramaları ve ergen çalışmaları madde kullanımının rastgele bir olay olmadığını beraberinde yüksek oranda problemler saptandığını göstermektedir. Psikolojik zorluklar, öğrenme güçlükleri, kendilik imgesinde bozulma, antisosyal davranış, cinsel ve fiziksel istismar bu problemlerin en önemlilerindendir. daha fazla madde kullanım olasılığı vardır şeklinde tanımlamaktadırlar. Risk sadece bu faktörlerin olması ya da olmaması ile ilgili değildir. Her faktörün birey üzerinde farklı etkileri vardır. Madde kullanımında risk faktörlerinin yaşam olayları ve deneyimleri ile ilişkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Risk faktörlerine sahip herkes madde kullanmamaktadır. Başka bir deyişle karşılaşılan risklere dirençli bireyler de vardır. Karşılaşılan olaylara karşı tampon görevi gören faktörler, bu direnci oluşturmaktadır. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM yorumlanabilir. Çalışmalar erişkin madde kullanıcılarında %20 oranında, alkol bağımlılarında ise %35-71 oranında çocukluk döneminde başlayan DEHB görüldüğünü göstermektedir. Akran etkileri: Gençlerde alkol ve madde kullanımının en güçlü bağlantısı akran etkileşimidir. Arkadaşları madde kullanan çocuk ve gençlerde riskin yüksek olması beklenen bir durumdur. Akranların etkisi ergenlikle birlikte gittikçe artmakta olup alkol ve madde kullanımı sıklıkla arkadaş tarafından cesaretlendirilmektedir. Çocuk ve ergenler arkadaş gruplarını her zaman kendi isteklerine göre seçemezler. Bazı gençler madde kullanmayan gençler tarafından ret edildikleri için diğerleri ile birlikte olmak zorunda kalırlar. Bu gençler sosyal kabul görmek için yanlış davranışlara yönelebilirler. Aile içi çatışma, okul başarısızlığı ve izolasyon sonucu da gençler doğru davranışı olmayan gruplarla ilişkiye geçerler. Ailelerinde şiddet, düşmanlık, tartışma, uyumsuzluk veya cinsel istismar olması gençlerin ailelerinden kopmalarına yol açmaktadır. Yapılan anket çalışmalarında gençler, ilk kullandıkları maddeyi kendileri kadar ya da biraz büyük arkadaşlarından bulduklarını ve grup içinde paylaştıklarını ifade etmişlerdir. İçinde bulundukları akran grubunda madde kullanımının onaylanması genç için risk faktörüdür. Maddeye kolay ulaşabilme de madde kullanımı açısından risktir. Özellikle sigara, alkol ve uçucu maddelerde bu önemli bir sorundur. Erken yaşlarda başlayan sigara kullanımı da diğer maddelere geçiş açısından yüksek risk taşımaktadır. Kendilik saygısı: Bir çok gencin ergenlik döneminde kendilik farkındalığı yükselmiştir. Görünüşü, kişisel becerileri konusundaki şüpheleri bunun kısmen doğru olabileceğini göstermektedir. Prospektif çalışmaların gözden geçirilmesi yasa dışı madde kullanan gençlerde düşük benlik saygısının sık görülen bir bulgu olmadığını göstermektedir. Maddenin düzenli kullanımı veya istismarı durumundaki gençlerde ise bu durum, benlik saygısındaki azalma ile ilgili görülmektedir. • 14 Beklentiler: Alkol ve madde kullanımının sonucunda olumlu veya olumsuz etki oluşması kişinin inanç ve beklentileri ile ilişkilidir. Alkol ve maddeyi kötüye kullananların kullanmayanlara kıyasla sonuç ile ilgili olumlu beklentileri ve olumsuz sonuçları minimize etmeleri daha fazla olmaktadır. Olumlu beklentiler sosyal ve fiziksel hazzın artması, cinsel performansın ve isteğin artması, gerilim ve stresin azalması, olumsuz duygularla baş edebilme becerilerinin artmasıdır. Okul başarısı: Okuldan uzaklaştırılmış ya da tasdikname almış, okuldan kaçan, okul başarısı düşük olan gençlerde risk artmaktadır. Akademik başarının düşüklüğü tek başına madde kullanımına neden olmayabilir, ancak başarısızlığa neden olan aynı faktörler madde kullanımına yol açabilir. Madde kullanımı okuldan uzaklaştırılmasına neden olabilir. Okuldan uzaklaşmış genç madde kullanımı açısından daha da yüksek risk altındadır. Psikiyatrik Bozukluklar: Çocuk ve ergenlerde madde kullanımı açısından risk olabilecek durumları araştıran çalışmaların sonuçlarında ruhsal hastalıklar önemli bir yer tutmaktadır. Psikiyatrik hastalıklar madde kullanımı sonucunda gelişebilmektedir. Ayrıca psikiyatrik hastalıklar madde kullanımının gidişini değiştirdiği gibi madde kullanımı da psikiyatrik hastalığın gidişini değiştirebilmektedir. Madde kullanımı ve psikopatolojinin etiyolojik yolu ortaktır. Madde kullanım bozukluğu olan gençlerde olmayanlara kıyasla duygudurum bozukluğu ve yıkıcı davranış bozukluğu görülme hızı daha yüksektir. Madde kullanım bozukluğu olan gençlerin %76’sında en az bir zamanlı psikiyatrik bozukluk saptanmıştır Maddelerin çeşitli psikiyatrik sorunlarda belirtileri giderme amaçlı kullanılması söz konusu olabilmektedir. Bunlar arasında kendilik değeri düşüklüğü, depresyon, DEHB, anksiyete bozuklukları, fiziksel-cinsel ve duygusal istismar önde gelmektedir. (Tablo 1) OCAK 2011 - SAYI 131• Tablo 1. Çocuk ve gençlerde alkol ve madde kullanımı için risk faktörleri RİSK FAKTÖRLERİ Psikolojik ve Davranışsal • Nörokognitif değişiklikler • Duygudurum bozuklukları • Anksiyete bozuklukları • Dürtüsellik • Öğrenme güçlükleri • Sosyal becerilerde düşüklük • Madde kullanımı ile ilgili olumlu tutum ve davranışlar • Hostilite ve agresyon • Düşük benlik saygısı • İsyankarlık • Olumsuz yaşam deneyimleri • Davranış bozuklukları • Çabuk öfkelenme • Fiziksel travma • Erken başlangıç SOSYAL ve ÇEVRESEL FAKTÖRLER AİLE İLİŞKİLERİ OKUL İLE İLŞKİLER ARKADAŞ İLİŞKİLERİ • Ailede alkol, madde kullanımı ya da kumar sorunu olması • Ailenin alkol ve madde kullanımı ve kumara karşı olumlu tutumu • Aile desteğinin az olması • Ailenin çocuğunu izlemede yetersiz olması • Özellikle öğrenme güçlüğü ve davranış problemi olan çocuklara karşı ebeveyn becerilerinin etkisiz olması • Akademik başarı • Olumsuz, disiplinsiz ve güvensiz bir okul ortamı • Öğretmenin beklentilerinin düşük olması • Madde kullanımına karşı açık bir okul politikasının olmaması • Okul sorumluluğunun olmaması • Sınıfta içine kapanık ya da agresif davranışlar sergileme • Arkadaşlarının madde kullanması ve bulundurması • Alkol, madde kullanımı ve kumarı onaylayıcı tutum ve davranışlar • Davranış bozukluğu olan arkadaşlarının olması • Arkadaşları tarafından reddedilme • Sosyal becerilerinin zayıf olması 15 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE BİYOLOJİK FAKTÖRLER • Genetik özellikler • Alkol ya da madde kullanımında aile öyküsü • Ailede dürtü kontrol bozukluğu öyküsü, davranış bozukluğu ya da antisosyal kişilik bozukluğu gibi • Ailede affective bozukluk öyküsü • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM TOPLUM İLİŞKİLERİ • Ekonomik ve sosyal olanakların kısıtlı olması • Eğitim olanaklarının yeterli olmaması • Yüksek suç oranının olması • Yüksek göç oranı • Toplumsal normların alkol ve madde bağımlılığı ve kumara izin vermesi Ergenlerde depresyon ikincil olarak sıklıkla alkol ve madde kullanımı ortaya çıkabilmektedir. Deprese ergenlerde %35 oranında madde kullanım bozukluğu gelişmektedir. Ergen depresyonunda davranışsal belirtiler ön plandadır. Arkadaş ve aile bireyleriyle çatışma ve davranış bozukluğu; altta yatan başarısızlık duygusu, benlik saygısı düşüklüğü, kendini değersiz hissetme ve çaresizlik duygusunun ifadesi olabilmektedir. Erkek ya da kız arkadaşından ayrılmasını şikayet eden bir ergenin sorunları önemsiz gibi görünebilir, oysa bu ergen alkol ve madde kullanımı ile özkıyım girişimi açısından yüksek risk taşımaktadır. Fiziksel ve cinsel İstismar: İstismara uğramış çocuk ya da gençler alkol ve madde kullanımı açısından riskli bir grubu oluşturmaktadırlar. Özellikle erken yaşta damar içi madde kullanımına başlamada cinsel istismarın önemli olduğu görülmüştür. Travma sonrası stres bozukluğu gelişen durumlarda özellikle risk artmaktadır. Alkol ve madde kullanan 193 kadınla yapılan bir çalışmada %72’sinin çocukluğunda fiziksel veya cinsel istismara uğradığı bulunmuştur. İstismara uğrayanlar bu kötü yaşantının getirdiği olumsuz duygularla baş etmek, suçluluk ve utanç duygularını unutmak, öfkesini yenmek için alkol veya madde kullanımını deneyebilmektedirler. Genetik ve Aile Öyküsü: Alkol bağımlılığı olan ana babaların çocukları, alkol bağımlılığının karmaşık genetik bir bozukluk olması nedeniyle yüksek risk taşıyan çocuklar olarak değerlendirilmektedir. Bu çocuklar yalnızca alkol bağımlılığı açısından değil, aynı zamanda diğer psikopatolojiler açısından da risk taşımaktadırlar. Alkol bağımlıla- • 16 rının çocuklarında DEHB, karşı gelme bozukluğu (KGB), davranım bozukluğu (DB), depresyon ve anksiyete bozuklukları kontrol grubuna göre daha yüksek oranlardadır. Gençlerin alkol kullanma sıklığı ile anne ve babaların alkol kullanma sıklıkları arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalarda, özellikle erkek çocuklar ile babaların alkol kullanma sıklıkları arasında önemli benzerlikler bulunmuştur. Ailelerinden ayrı yetişmiş alkol bağımlılarının çocuklarında yapılmış çalışmalar, bu çocuklarda %25 alkol bağımlılığı saptamışlardır. Ebeveyn-çocuk ilişkisi: Aile ile çeşitli sorunlar yaşayan çocuklarda madde kullanma yaygınlığı daha fazla bulunmuştur. Aşırı kollayıcı–koruyucu aile, parçalanmış-boşanmış aile, ebeveyn kaybı, baskıcı veya ilgisiz aile, anne-babanın kendi aralarında çatışma yaşıyor olmaları risk oluşturmaktadır. Aile içinde madde kullanımı olan çocuklarda madde kullanımı daha sıktır. Aile üyelerinin madde kullanımı ile ilgili tutum ve düşünceleri olumlu yönde ise bu da risk oluşturmaktadır. Bu konuda ailenin toleransının fazla olması, uygun olmayan disiplin yöntemleri de madde kullanımını arttırmaktadır. Gece özellikle müzik partileri için dışarı çıkan, geç saatlere kadar eve dönmeyen ve ailelerinin nerde olduklarını bilmedikleri gençler de oldukça riskli bir grubu oluşturur. Merak: Çocuk ve gençlerde madde kullanımında en önemli nedenlerden birinin ‘merak’ olduğu pek çok araştırma ile saptanmıştır. Ergenlik ve gençlik biyolojik, bilişsel ve sosyal alanlarda değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Gençler bu OCAK 2011 - SAYI 131• dönemde alkol ve madde kullanımını da içeren yeni durumlarla karşılaşırlar. Biyolojik ve sosyal değişikliklerin yarattığı stresi azaltmak, arkadaş baskısı ve bir gruba dahil olma isteği de madde kullanımına başlamada diğer önemli nedenlerdir. Başlama nedeni ne olursa olsun madde kullanmaya başlama, artan bir madde kullanımına ve diğer suç oluşturan olaylara neden olabilir. Az ya da çok kullandıkları bir dönem sonrası gençlerin büyük çoğunluğu madde kullanmaya devam etmemektedir. Az fakat önemli bir kısmı ise kullanıma giderek artan düzeylerde devam etmektedir. 12-18 yaş aralığında alkol ya da diğer maddeleri denemek yaşla beraber belirgin artış göstermektedir. Çocuk ve gençlerde alkol ve madde kullanımı açısından risk oluşturan durumları tanıyabilmek önemlidir. Bu sayede koruyucu faktörleri gündeme getirip, erken müdahale ederek sorunun çözümüne daha akılcı yaklaşım mümkün olacaktır. KAYNAKLAR: 1. 2. 3. Dilbaz N, Atasoy S, Akvardar Y ve ark. Madde kullanımı üzerine Ulusal Değerlendirme Çalışması (ESPAD 2003). Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) 2004 Ögel K, Çorapçıoğlu A, Tamar M, Tot S ve ark. Türkiye’de Dokuz İlde İlk ve Ortaöğretim Öğrencilerinde Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Yaygınlığı. Türk Psikiyatri Dergisi 2004;15(2):112-118 Dilbaz N, Hendriks V. Screening and assesment. In: Whitham J, Bazarya S, Sweney B, Muszynska 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 17 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Çocuk ve gençlerde bazı gruplar alkol ve madde kullanımı açısından genel topluma göre daha fazla risk altındadırlar: suça karışmış ya da karakolluk olmuş, evden kaçan, evsiz ve madde kullanan kardeşi olanlar, erken çocukluk döneminde öfkeli ve sinirli olan, davranış bozukluğu gösterenler, duygularını ifade etmekte güçlük çekenler, stresle başa çıkamayan, problem çözme becerisi zayıf olanlar bunlara örnek verilebilir. Gençleri etkisi altına alan alt kültürler önemlidir. Örneğin son yıllarda ekstazi kullanımındaki artış, techno müzik ve dansla yakın ilişki göstermektedir. 4. D, Zakrzewski T,eds. Young People and Drugs, Care and Treatment. 1st ed. Poland: Councel of Europe; 2006. p.101-131. Kafetzopoulos E. Risk and protective factors in adolescent and youth drug use. In: Whitham J, Bazarya S, Sweney B, Muszynska D, Zakrzewski T,eds. Young People and Drugs, Care and Treatment. 1st ed. Poland: Councel of Europe. 2006. p.59-72. Reinherz HZ, Giaconia RM, Hauf AM et all. General and specific childhood risk factors for depression and drug disorders by early adulthood. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 2000;39(2):223231 Upadhyaya HP, Rose K, Wang W, et all. Atention-deficit/hyperactivity disorder, medication treatment, and substance use patterns among adolescents and young adults. J Child Adolesc Psychopharmacol 2005;15:799 Taşğın E, Çuhadaroğlu Çetin F. Ergenlerde major depresyon:Risk etkenleri, koruyucu etkenler ve dayanıklılık. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi 2006;13(2):87-94 Şenol S.Alkol ve madde kötüye kullanım bozuklukları. Aysev AS, Taner YI, ed. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları. 2. basım. İstanbul. Golden Print 2007. p. 677-692 Deas D. Adolescent substance abuse and psychiatric comorbidities. J Clin Psychiatry 2996; 67(suppl 7): 18-23 Brems C, Namyniuk L. The relationship of childhood abuse history and substance use in Alaska sample. Substance use and Misuse 2002; 37(4): 473-4 Çengel Kültür SE, Ünal MF, Özusta Ş. Alkol Bağımlılığı Olan Babaların Çocuklarında Psikopatoloji. Türk Psikiyatri Dergisi 2006;17(1):3-11 Dilbaz N. Comorbidity of substance abuse: diagnosis and treatment implications in adolescents. İn:Whitham J, Bazarya S, Sweney B, Muszynska D, Zakrzewski T,eds. Young People and Drugs, Care and Treatment. 1st ed. Poland: Councel of Europe. 2006. p.167-190. Çocuklarda ve Gençlerde Madde Bağımlılığı için Riskler. Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, Uz. Dr Tijen ŞENGEZER, Türkiye Klinikleri Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Dergisi, Risk Altındaki Çocuklar Özel Sayısı. Şubat 2008. Prof. Dr. Betül Ulukol, ed. DOST GÖRÜNEN DÜŞMANLAR M. NECATİ ÖZFATURA Av., Yeşilay Onursal Başkanı P roblemler sigara, alkol ve uyuşturucu ile çözülmez. Aksine katlanarak artar. Ülkemizin ve dünyanın en büyük problemlerinin ilk sırasında bağımlılıkların artması yer almaktadır. Bağımlılık kişinin kullandığı madde üstünde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir hayat sürememeye başlamasıdır. Herkes bağımlı olabilir. Bağımlılıktan yegâne kurtuluş, bağımlılık yapan maddelere hiç başlamamaktır. “Kitle imha silahları” olarak (Nükleer - Biyolojik - Kimyasal) silahlar bilinir. Aslında gerçek kitle imha silahları, sigara - alkol - uyuşturucu - kumar ve diğer bağımlılık yapan kötü alışkanlıklardır. Şu anda dünya üzerinde ne yazık ki ülkeler, bu bilinmeyen silahlarla imha edilmeye çalışılmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde tabii ve patolojik afetler de dahil, hiçbir felaket insanlığı günümüzdeki sigara, alkol ve uyuşturucu salgını kadar tehdit eden sosyal bir mesele haline gelmemiştir. Bu aynı zamanda insanlığın en önemli sağlık problemlerinden biridir. M. Necati Özfatura, Dost Görünen Düşmanlar, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 18-23. • 18 Dünya yüzünde hiçbir hukuk ve mantık, birinin bir başkasının hayatına kast ederek gelir elde etmesini meşru sayamaz. OCAK 2011 - SAYI 131• Çirkin ve zararlı davranışlarla mücadele edecek kadar medeni cesarete sahip olamayan toplumlar o çirkinlikler içinde yok olmaya mahkûmdur. Toplumda kötülüklerle mücadeleyi şiar edinen insanlar ve kurumlar devletin ve ülkenin gerçek dostu ve sahibidirler. Yeşilay 5 Mart 1920 tarihinde dünyaca ünlü Ordinaryüs Profesör Doktor Mazhar Osman Bey ve arkadaşları tarafından kurulmuştur. Bağımlılık yapan maddeler ile mücadelede Yeşilay öncü ve ileri karakoldur. Bunlarla mücadele etmek hepimizin vazifesidir. Tabii ki hizmet ile maddi imkânlar doğru orantılıdır. toplumsal problemin ve uygulanan şiddetin temel nedenlerinden biri bağımlılıklardır. Bağımlılıkta risk altındaki gençler • Madde ve alkol kullananlar • Bağımlı arkadaşı olanlar • İntihar eğilimi taşıyanlar • İntihar teşebbüsünde bulunanlar • Mutsuz olanlar • Okulda akademik başarı gösteremeyenlerdir. SİGARA Sigara uyuşturucunun, bira alkollü içkinin ilk adımıdır (Yüzde 80 oranında). Tütün Mamüllerinin Zararlarının Önlenmesine Dair 4207 Sayılı Kanun’un çıkarılması sigarayla mücadelede çok faydalı olmuştur. Gerçek kitle imha silahları bağımlılık yapan maddelerdir. Toplumlarda tarihin hiçbir devrinde bu derece tahribat olmamıştır. Bağımlılık için takip edilen taktik: “Bağımlı oluncaya kadar bedava” uygulamasıdır. Uyuşturucu kullanmayanların yüzde 15’inin uyuşturucu kullanan arkadaşı var. Uyuşturucu kullananların yüzde 73’ünün uyuşturucu kullanan arkadaşı var. Her şey sigara ile başlıyor. Alkol ise yüzde 92 bira ile başlıyor. AMATEM’e göre her yıl 1 milyon çocuk alkole başlıyor. Kimse alkolik olayım ya da esrarkeş, eroinman olayım diye başlamaz. Bağımlı olmak özgür irade ile intihardır. Dünyada her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor. 100 çocuktan 8’ini ailesi feci dövüyor. Birçok Sigara ile İlgili şu sonuçlara varabiliriz: - Sigara kötü alışkanlıkların kapısıdır. - Uyuşturucu bağımlılığının ilk basamağıdır. - Sigara içen içmeyene nazaran 8 misli uyuşturucu alışkanlığına risklidir. - Sigara alkolün de ilk adımıdır. - Kanser ölümlerinin beşte birinin sebebi sigaradır. - Dünyada her dakikada 10 kişi sigaranın sebep olduğu hastalılıklardan ölmektedir. - Dünyada 1 milyar 300 milyon kişi sigara kullanmaktadır. - Dünyada kadınların yüzde 12’si, erkeklerin yüzde 48’i sigara içmektedir. (Tiryakidir.) - Sigaraya başlayan 3 kişiden 2’si tiryaki olmaktadır. 19 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Manevi boşluk madde ile tatmin edilemez. Madde kullanımı ve bağımlılıkta bilgisizlik, özenti, eğlence yerlerinin cazibesi, merak denen bırakımı zor duygular, moda, hasta toplum, tehlike isteği, inanç ve eğitim zafiyeti, televole ve uyuşturucu kültürünün yaygınlığı, aile yapısındaki bozukluklar, bölünmüş aile yapıları, dış güçler ve arkadaş etkisi gibi daha bir çok neden sayılabilir. “Sigara” bütün bağımlılıkların ilk basamağıdır. Genç nesillere sigaranın zararları anlatılır ve gençler ile sigara arasında gerçek bir duvar örülebilirse diğer kötü alışkanlıklar da tamamen olmasa bile büyük ölçüde önlenmiş olur. Ama sigara içen bir anne- baba- öğretmen gençler nezdinde inandırıcı olamaz. Sigaranın maddi ve manevi zararları son derece fazladır. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM - Sigaranın zararlarından korunmada en kestirme yol içmemektir. - Türkiye’de sigara içenlerin sayısı 30 milyondur. Pasif içiciler 25 milyondur. - Türkiye’de genç kadın öğretmenlerin yüzde 50’si sigara içmektedir. - Tiryaki sigarayı çok zor bırakır. - Türkiye’de sigara sebebiyle 200 bin ölüm gerçekleşmekte, 160 bin tiryaki + 40 bin pasif içici mevcut, bunların çoğunluğu bebek ve çocuktur. - Sigara üzerindeki “zararlıdır” yazısı dünya sigara tüketimini yüzde 5, Türkiye’de ise çok az azaltmıştır. - 930 yılında kişi başına 10 paket, 2004 yılında 3 kilogram sigara tüketilmektedir. - Prof. Dr. Gamze Çan’a göre, günde iki tane sigara içenin bağımlı olma ihtimali yüzde 85’tir. - Günde 1 sigara içenin kalp krizi riski içmeyene göre 6 mislidir. 1 paket içenin riski 9 mislidir. 2 paket içenin ise riski 25 mislidir. Sigaralı ortamda 30 dakika kalanın kalp krizi riski yüzde 25’tir. - Büyükler içiyor, çocuklar pasif içici olarak zehirleniyor. - Sağlık Bakanlığına göre sigara tüketiminin ülkemize verdiği yıllık ekonomik kayıp 2, 72 milyar dolardır. - Tiryakilerin yüzde 95’i sigaraya 21 yaş altında başlamışlardır. - Devamlı sigara içen kadınlar içmeyenlere nazaran 15 yaş yaşlı görünmektedir. - Erken doğum, düşük ve kısırlıkta sigaranın rolü büyüktür. Karikatür: İsmail Kar / Eğitimci-Karikatürist - Sigarada 4 bin zararlı madde vardır.Bunlardan 50’si kanserojendir. - 30’dan fazla hastalığın sebebi sigaradır. • 20 OCAK 2011 - SAYI 131• - Sigaraya başlama yaşı 10’dur. - Akciğer kanseri hastalarının üçte biri pasif içicidir. - Kahve ile sigara içilmesi bağımlılığı artırıyor. Zararı katlıyor. - 2004 yılında 5.5 milyar sigara tüketildi. - Türkiye’de gençlerin yüzde 60’ı sigara içiyor. - Bir eğitim sendikasının 2005 raporuna göre 9 17 yaş arası öğrencilerin yüzde 16’sı sigara, yüzde 11’i alkol, yüzde 2.9’u uyuşturucu kullanıyor. - Türkiye’de sigara için harcanan para 8.5 milyar dolardır. poru 2008 yılına göre: Dünyada 8 saniyede 1 kişi, günde 14 bin, yılda 5.4 milyon kişi tütüne bağlı olarak ölmektedir. Acil önlem alınmadığı takdirde 2030 yılında her yıl 8 milyon kişi ölecektir. 20. asırda tütünden 100 milyon kişi öldü. 21. asırda eğer önlem alınmazsa tütünden ölenlerin sayısı 1 milyarı bulabilir. Bunların yüzde 80’i gelişmekte olan ülkelerdedir. Dünyada sigara içenlerin üçte ikisini 10 ülke halkı oluşturmaktadır. Türkiye’de son 20 yılda sigara tüketimi yüzde 80 artmıştır.Türkiye dünyadaki sigara piyasasında 7. pazardır. UYUŞTURUCU - Sigara akciğer, ağız boşluğu, yemek borusu, boyun, pankreas, mesane, böbrek, mide ve kan kanserine sebep olur. Uyuşturucu mafyasının 2004 yılı geliri 1 trilyon dolardır.Terör- silah kaçakçılığı ve uyuşturucunun merkezi aynıdır. - Filmlerdeki sigara görüntüsü genç nesillere teşvik oluyor. Uyuşturucu ile ilgili şu sonuçlara varabiliriz - Türk tütününden yapılan sigarayı bırakmak mümkündür. Ancak Virginia tütünü ile yapılan sigarayı bırakmak çok zordur. - Sigara içenler sadece kendini değil, çevrelerini de zehirliyor. - En çok zarar görenler ise anne karnındaki bebeklerdir. Sigara tiryakisi annelerin dünyaya getirdiği 100 çocuktan 65’i özürlü, 80’i erken veya ölü doğumdur. - 0 - 9 yaş arası çocukların yüzde 50- 67’si sigara içilen evlerde yaşıyor. - Sigara ve alkol kullanımı insan vücudunun savunma sistemini çökerterek sayısız hastalık ve ölümlere zemin hazırlıyor. Dünya Sağlık Örgütü Küresel Tütün Salgını Ra- • Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezine (AMATEM) 2007 yılının ilk 10 ayında 2200 bağımlı başvurdu. • 2007 yılında medyaya intikal eden uyuşturucu koması ile ölenlerin sayısı 51 kişi, bunun 6’sı kadındır. • Aynı dönemde İngiltere’de Almanya’da 1385 ölüm gerçekleşti. 1718 ve • Uyuşturucu kullananların yüzde 76’sı önce sigaraya başlıyor. • 2007 yılında Türkiye’de sokakta uyuşturucu satan 4516 kişi yakalandı. 2767’si tutuklandı. • Bağımlı olma yaşı 14- 24’tür. • Öğrencilerin yüzde 10’u uyuşturucu kullanıyor (En az bir defa). Bunların yüzde 25’i merak, 21 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE - Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığınca hazırlanan “Kanser raporu”na göre 25 yıl sonra tedbir alınmadığı takdirde sigaradan ölenlerin sayısı 780 bin tahmin edilmektedir. Genelkurmay Başkanlığı’nın web sitesinde yer alan videoda esrar, eroin, kokain ve ecstacy’e verilen her kuruşun Mehmetçik’in yoluna döşenen mayın, göğsüne sıkılan kurşun olarak geri döneceği açıklandı. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM yüzde 20’si arkadaş, yüzde 14’ü ailevi sebeplerdendir. • Bağımlılıkta en yüksek risk ergenlik çağındadır. • 2000- 2005 yılları arasında Türkiye’de yakalanan eroin, Avrupa ülkelerinde kullanılanın toplamından fazladır. • 2007’de kokain kullanan 4.5 milyon kişidir. • Ülkemizde öğrencilerin yüzde 79.1’i sigara, 6.4’ü alkol, yüzde 43’ü uçucu, 2.1’i uyuşturucu kullanmaktadır. Hepsini kullananların oranı ise yüzde 7.1’dir. • Avrupa ülkelerinde uyuşturucu ile mücadeleye ayrılan miktar yıllık 13- 36 milyar Euro’dur. • LSD kokainden kat tesirli öldüren şekerdir. • TBMM Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu Türkiye’de her yıl 5 milyar dolarlık uyuşturucu satışı olduğunu açıkladı.Genç nüfusun yüzde 1.5’i eroin kullanıyor. • Avrupa’da her saatte 1 kişi uyuşturucudan ölüyor. • Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi 2007 raporuna göre Avrupa’da 16- 64 yaş arasında 70 milyon kişi (yüzde 22) en az 1 defa uyuşturucu (esrar), 9.5 milyon kişi de Ecstasy kullanmıştır. • Dünyada 200 milyon uyuşturucu bağımlısı var. Bunların 50 milyonu ölüm döşeğindedir. kadar uyuşturucu güzergâhı iken uyuşturucu üssü oldu. Okullar uyuşturucu çetelerinin kuşatması altındadır. Bir eğitim sendikasının 2005 sonu raporuna göre (9- 17 yaş) öğrencilerin 2.9’u devamlı uyuşturucu kullanıyor. Son 3 yılda İstanbul liselerinde Eroin kullanımı yüzde 100, Ecstasy yüzde 300 artmıştır. Uyuşturucuya başlama faktörlerinden arkadaş faktörü yüzde 50, merak yüzde 31, kişisel problemler yüzde 11, eğlenmek amacı yüzde 8’dir. Uyuşturucuya başlamak gönüllü intihar teşebbüsüdür. Uyuşturucu ve ölümün denemesi olmaz. Zararlı alışkanlıklar ilk adım ve ilk tadımla başlar. Hiç kimse bağımlı olmak için başlamaz, kontrol edebileceğini zanneder. 1 gram eroin beyinde 1 milyon hücreyi imha eder Bir kadeh ya da bir nefeslik uyuşturucu asla küçümsenmemelidir ALKOL Alkolizm ile mücadelede söylenecek çok şey vardır. En başta sigarayla yapılan mücadele gibi alkole karşı da mücadele yapılmalıdır. Maalesef alkol ile mücadele gündeme gelince bazıları “kırmızı sokak” sloganı ile meseleyi başka yöne çeviriyorlar. İsveç’te cumartesi ve pazar günleri içki satışı yasaktır. Finlandiya’da ise içki marketlerde satılamaz. Özel satış yerleri vardır. İçkili yerler şehir dışındadır. Türkiye uyuşturucu transit yolu idi. Şimdi uyuşturucu kullanan bölge yapılmak istenmektedir. Türkiye yakında, dünyada 10. ekonomik güç olacaktır. 2050 yılında 4. güç olacağı tahmin edilmektedir. Bir kısım çevrelerce ülkemizin maddi ve manevi gelişimini engellemenin yolu olarak bağımlılığı artırmak gerektiği düşünülmektedir. Ülkemizde ailelerin içki ve sigaraya harcadığı para, eğitime harcadığının 2 mislidir. Türkiye’de gençlik 9 Avrupa ülkesinin önündedir (Uyuşturucu kullanımında). Ülkemiz son yıllara Ülkemizdeki alkol tüketimi ise 2006 8. ayında (bira dahil) 711 milyon 786 bin 300 litredir. • 22 Türkiye’de 1930 yılında kişi başına 1 litre olan alkol tüketimi, 2004 yılında 20 litre oldu. AMATEM’e göre her yıl 1 milyon çocuk alkole başlıyor. Karikatür: İsmail Kar / Eğitimci-Karikatürist OCAK 2011 - SAYI 131• Trafik kazalarının yüzde 65’inin sebebi alkoldür. Az miktarda alkol beyni uyuşturur, refleksi azaltır, dikkati azaltır, gözün odak hareketlerini yavaşlatır, görüş niteliği kaybolur. İnsanın görüş açısı 120 derecedir. 1 bardak içki görüş açısını 20 derece azaltır. Bu durumda kişi kendini kontrol edemez. İsveç KROLİNSKİ Enstitüsü’nün araştırmasına göre: Kanında 1 gram alkol olan olmayana nazaran 6 misli, 1.5 gram alkol olan olmayanın 24 misli, 2 gram alkol olan olmayanın 60 misli kaza yapma riski taşımaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün 30 ülkede (Türkiye dahil) yaptığı araştırma raporuna göre: • Cinayetlerin yüzde 85’inin, • Boşanmaların yüzde 80’inin, • Eşlerini dövenlerin yüzde 70’inin, • Serserilerin verdiği zararların yüzde 70’inin, • Mala yönelik suçların yüzde 77’sinin, • Cinayetlerin yüzde 50’sinin, • Irza tecavüzlerin yüzde 50’sinin, • İntihar teşebbüslerinin yüzde 90’ının, • Trafik kazalarının yüzde 70’inin • Şiddetin yüzde 50’sinin nedeni alkoldür. İnsan vücudu alkole zehir muamelesi yapar. 23 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Anayasa’nın 58. Maddesi “Devlet gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için tedbirler alır.” hükmünü amirdir. Bağımlılık kişinin zarar gördüğü hâlde madde kullanmaya devam etmesi ve arayış içinde olmasıdır. Türkiye’de 25 milyon alkol kullanan, 7 milyon alkolik (Yeşilay araştırması) mevcuttur. BM Sağlık Örgütüne göre bu oran alkolik 4 milyon, alkole meyilli 13 milyon kişidir. ERGENE UYUŞTURUCU “KÖTÜ” DEMEK YETMEZ! VAHDETTİN YAŞAR Uzman Psikolojik Danışman, Avcılar Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürü/İstanbul DUYGU DÜLGER Psikolojik Danışman, Avcılar Rehberlik ve Araştırma Merkezi/İstanbul Giriş H ayatta en çok emek verdiğimiz şey muhakkak ki çocuklarımızdır. Onların önemi ve değeri tartışılmaz. Çocuklarının uyuşturucu ya da uyarıcı maddeler kullandığını öğrenmek her anne ve baba için büyük bir yıkım, hayal kırıklığı ve üzüntü kaynağıdır. Kimi zaman böyle bir durumda anne ve babalar kendilerini ya da birbirlerini suçlarlar, ne yapacaklarını bilemezler. Anne ve babalar çocuklarının uyuşturucu ve uyarıcı kullanmasından korkar ve bununla ilgili önlemler almayı isterler. Çocukların madde kullanmasını önlemek ve çocuklarının madde kullandığını fark etmeleri için ailelerin bilgilenmeleri gereklidir. Anne ve babanın bağımlılığın ne olduğunu bilmesi, tedavi ortamına katılması, çocuğa nasıl yaklaşmaları gerektiğinin farkına varması müdahalenin başarısını artıran önemli bir etkendir. Bu nedenle anne ve babanın eğitimi tedavi sırasında ve çocukların madde bağımlısı olmasının önlenmesi açısından göz ardı edilmemelidir. Madde bağımlılığı tıbbi bir hastalıktır. Her hastalığın olduğu gibi bağımlılığın da biyolojik, psikolojik ve sosyal yönleri vardır. Bağımlılık bir irade zayıflığı ya da ahlak zayıflığı olarak değerlendirilemez. Vahdettin Yaşar - Duygu Dülger, Ergene Uyuşturucu “Kötü” Demek Yetmez!, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 24-29. • 24 Bağımlılığa yol açabilen, kişinin hoşuna giden ve psikoaktif etkiler gösteren herhangi bir yolla vücuda alınabilen her şeye ‘madde’ denir. OCAK 2011 - SAYI 131• Bağımlılık kişinin madde kullanımını kontrol edememesidir. Başka bir deyişle alkol ve madde kullanımı ile ilişkili sosyal, tıbbî, ailesel, psikolojik sorunlar yaşamasına rağmen kişi alkol ve madde kullanmaya geri döner. Her madde kullanan bağımlı olmaz. Bir kişiye “bağımlı” demek için maddeyi kontrol etmekte güçlük olması, kullanmadığı zamanlar bazı sıkıntılar yaşaması, giderek kullandığı madde miktarını artırması, zarar görmesine rağmen madde kullanmaya devam etmesi gerekir. Bağımlılık süreci deneme ile başlar. Kişi denediği şeyden keyif alırsa tekrar yapmak ister (pozitif pekiştirme). Böylece zaman zaman kullanmaya başlar. Bir süre sonra da düzenli kullanım hâline gelir. MADDE BAĞIMLILIĞININ NEDENLERİ NELERDİR? Kişisel Özellikler Ailevî Çevresel Etkenler Çocuk ailesini örnek aldığı için ailedeki kötü alışkanlıkları da örnek alacaktır. Aile bireylerinden birinin uyuşturucu kullanması çocuğu özendirir. Bir defa başladığında da kurtulamaz. Bir diğer faktör de aile içindeki dengesizlik ve şiddetli geçimsizliktir. Bu yüzden çocukları yetiştirirken ne aşırı serbest bırakılmalı ne de çok sıkılmalıdır. Ailenin sosyo-ekonomik durumu da bağımlıkta bir etkendir. Sosyo-ekonomik durumu düşük ailelerin çocuklarında daha fazla yatkınlık görülmüştür. Çocuğun ekonomik nedenlerle kısıtlanması, uğraşabileceği aktivitelere katılamaması yani boş vaktinin çok olması kişiyi madde bağımlılığına itebilmektedir. Bunun yanında sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocukları da her şeyi denedikleri ve tattıkları için başka heyecan aramak istemeleri de ergenleri madde kullanımına itebilir. Kaldı ki bu çocukların uyuşturucu gibi pahalı bir madde alacak ekonomik olanakları da vardır. Özellikle anne baskısının erkek ergen üzerinde olumsuz bir etki yaptığı görülmüştür ve bunun ergeni bağımlığa ittiği düşünülmüştür. Baba iş veya başka sebeplerle çocuktan ayrı kalabilmektedir. Bu durumlarda anne disiplin ve şefkati kendi üzerine almaktadır. Ergenlik döneminde, annesiyle bütünleşmiş olan çocuk, erkeğe özgü davranışlara dönmekte güçlük yaşar ve bunu her an kanıtlama gereği hisseder. Böyle yaparak bağımsızlığının kuvvetini kanıtladığını düşünür. Ergenlikte arkadaş, akran etkileşimi yoğundur. Gençler arkadaşlarının etkisine açıktır. Ergen için bir arkadaş grubuna sahip olmak, grubunda değer verilen bir insan olmak en büyük isteğidir. Bu yüzden genç, arkadaşları tarafın- 25 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Bazı kişilik özellikleri madde bağımlılığı nedenleri arasındadır. Bunlar arasında kalıtım, vücut kusurları, zeka durumu ve kişinin duygu dünyası sayılabilir. Bağımlılık genellikle genç yaşlarda başlar. Çünkü gençler bu yaşlarda çalkantılı bir dönemden geçerler. Bağımlılar genellikle özgüveni zayıf ve kaygılı insanlardır. Muhtemelen aşırı koruyucu anne baba tutumları nedeniyle yeterince sorumluluk verilmemiş çocuk ve gençler olarak yetiştirilmişlerdir. Bu şekilde sorumluklarından kaçarak uzaklaşan güçsüz kişilik sergileyen gençler bağımlılık yaratan maddelere sığınabilir. Gençlerin dıştan denetimli olup sorunları hep kendi dışındaki nedenlere bağlıyor ve çözümleri de kendi dışındaki gelişmelere bağlıyorsa bağımlı olmaya yatkın kişilik taşıdıkları düşünülebilir. Kendini değersiz ve eksik yanları olan bireyler şeklinde algılayan gençlerde de madde bağımlığı sık görülmektedir. Çocukluk döneminde anne babası tarafından istenmemiş reddedilmiş sevgi ve hoşgörü görmemiş gençler doyurulmamış ve tatmin bulmamış duygularını alkol ve uyuşturucuyla tatmin etmeye çalışabilirler. Madde bağımlılığı görülen kişilerin bir başka özelliği de heyecan duyma ve hazza yönelik olmalarıdır. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM dan madde kullanımına özendirilebilir. Arkadaşları kullandığı için merak edip deneyebilir. Sosyokültürel etmenler de kişinin uyuşturucuya alışmasında etkilidir. Kişinin içinde bulunduğu topluluğun gelenek, görenek ve yargıları uyuşturucuya alışmada önemli yer tutar. Alkol ve uyuşturucu gibi maddelerin kullanımını çağdaşlık sayan ve bu maddelerin kullanımına hoşgörü gösteren toplumlarda madde bağımlılığı daha fazladır. Bunların yanı sıra ergen, toplum içinde özerklik ve baskı çatışması yaşayabilmektedir ve bu, bireyde kaygıya neden olmaktadır. Böylece genç, kaygıyı ve sıkıntıyı gidermek amacıyla geçici bir yapay güven sağlayacak ve onu mutlu edecek bir maddeye yönelebilir. Madde bağımlılığını kolaylaştıran etkenlerden bazıları şunlardır; • Kişinin merak duyması, • Macera isteği, • Yasakları deneme isteği, • Kişinin bir amacının olmaması, • “Ben alışmam, istediğim zaman bırakırım” yaklaşımında olunması, • Başarısızlığı saklama isteği, Uyuşturucu kullanan bir genci nasıl tanırız? • En kesin yöntem kan ve idrar testleridir, • Ergen aile ile ilişkisini azaltır ve evde daha az vakit geçirir, • Her zamankinden daha fazla para harcamaya başlar, • Yeni arkadaşlar edinmeye başlar, • Kendisine daha az özen gösterir, • Çevre ve arkadaşlar eski önemini yitirir. Yeni arkadaşlar edinir, • Hafif uykulu ve yorgun gözükebilir, • 26 • Yeme alışkanlıkları bozulur, kilo kaybedebilir, • Daha sinirli olur, • Birden ortaya çıkan davranış değişikliği görülebilir, • Konuşmada güçlük, peltek konuşma görülebilir, • Yürümede dengesizlik, ellerde titreme görülebilir, • Sorumluluklarından kaçabilir. Madde bağımlısı kişi bazı dönemlerden geçer. Bunlar; alışma dönemi, doyma dönemi ve düşkünlük dönemleridir. Alışma döneminde fiziksel ve ruhsal belirtiler henüz yıkıcı durumda olmadığı için bu kişilere kolayca yardımcı olunabilir. Eğer yardımcı olunmazsa kişide önce ruhsal sonra fiziksel bağımlılık oluşur. Bu dönemdeki kişide durgunluk, dalgınlık, unutkanlık, sebepsiz sıkıntı, önceki arkadaş grubundan ayrılarak uyuşturucu bulabileceği grup içine girme ve fazla para harcama gibi davranış değişiklikleri görülür. Doyma döneminde ise fiziksel bağımlılık tam olarak başlar. Kişi kullandığı maddeyi bırakma konusunda kendisine güvenmez. Fiziksel bağımlılık oluştuysa kişi maddeyi bıraktığında yoksunluk belirtileri görülür. Bu dönemdeki kişide; çevre ve aileye karşı ilgisizlik, beslenme bozuklukları, mide ve bağırsak bozuklukları, terleme, titreme, çarpıntı, gerginlik ve ani tepkiler gibi bedensel ve ruhsal bozukluklar oluşur. Bu dönemde kişi uyuşturucuya karşı tolerans gösterdiği için daha fazla uyuşturucu kullanmaya başlar. Kişinin kurtulması için tedavi gerekir. Doyma döneminde iyi tedavi görmeyen kişi düşkünlük dönemine geçer. Bu dönemde bedensel ve ruhsal çöküntüsünün yanında sosyal çöküntü de oluşur. Bu dönemdeki kişide karaciğer, böbrek ve beyin gibi organların dokularında yıkım başlangıcı, beslenme bozuklukları ve uyuşturucunun alınma şeklinden kaynaklanan hastalıklar(hepatit), halsizlik, ruhsal çöküntü, artan uyuşturucu miktarına göre bilinç OCAK 2011 - SAYI 131• bulanıklığı veya zehirlenme, ışık, ses ve dokunma gibi dış uyaranlara karşı tepki, hayal görme, nabızda, kan basıncı ve soluk almada düzensizlik, bayılma nöbetleri ve denge bozuklukları görülür. Zehirlenme sonunda koma ve ölüm meydana gelir. Alkol ve madde bağımlılarının tedavisinde 2 farklı tedavi yöntemi uygulanır. Birinci dönemde; bağımlı olunan maddenin kesilmesinden dolayı ortaya çıkan yoksunluk belirtilerinin tedavisi, ikinci dönemde ise ruhsal tedavi ve bağımlının maddeye ihtiyaç duymaması için yapılan ilaç tedavisidir. Psikolojik tedavide grup tedavisi yöntemi uygulanır. Bağımlı kişi kendisi gibi olanlarla ve daha önce tedavi olmuş eski bağımlılarla etkileşim içerisine girer ve böylece kişi olumlu deneyimler ve farkındalıklar kazanır. Bağımlıların sorunları ve üzüntüleri ile baş etmeleri için geliştirdikleri yöntemleri diğer katılımcılarla tartışıp irdelemesi grup üyelerine yarar sağlamaktadır. SONUÇ Bağımlı kişinin tedaviden faydalanabilmesi için öncelikle kendisinin bağımlı olduğunu kabul etmesi gerekir. Tedavinin olumlu sonuç vermesi için kişinin istekli olması önemlidir. Bağımlının çevresini ve arkadaş grubunu değiştirmesi tedavinin devamlılığı açısından önerilmektedir. Orçun, 16 yaşında kendi halinde, içine kapanık, sakin bir öğrencidir. Her gün annesi kahvaltısını yaptırır, özenle üstünü başını giydirir ve okuduğu özel okuluna gönderirdi. Bir gün okuldan aradılar ve oğullarının arkadaşlarıyla esrar içerken yakalandığını bildirdiler. Anne ve babanın her ikisi de büyük bir üzüntüye kapıldı. Hem üzülüyorlar, hem de bir yandan nerede hata yaptık diye düşünüyorlardı. Ama bu iki olumsuz duyguyu bastıran bir korkuları vardı “çocuğumuz uyuşturucu bağımlısı oldu!” Onunla ilk karşılaştıklarında bu duygularını fazla belli etmediler. Bu konuyu daha sonra konuşacaklarını ona bildirdiler. Amaçları biraz zaman kazanmak ve bir uzmana danışmaktı. Oğullarına da bir uzmana danışmaya gelmesini söylediler ama o buna gerek olmadığını ve artık esrarı bıraktığını söyledi. Fazla ısrar etmediler ve bir uzmana danışmaya gittiler. Uzmandan aldıkları bilgiler doğrultusunda öncelikle eve gidip esrar ve diğer bağımlılık yapan maddeler hakkında bilgilendiler. İlgili internet sitelerine girdiler, kitaplar okudular. Artık konuyu en azından oğulları kadar iyi biliyorlardı. Oğullarını karşılarına alıp birlikte konuştular. “Esrarı içmek doğru mu yanlış mı bunu tartışmıyoruz. Ama bizim ailemiz ve aile değerlerimiz bu tür maddeleri kullanmaya karşı. Bu nedenle biz senin esrar kullanmanı istemiyoruz” dediler ve eklediler “Biz hep senin yanındayız. Ama esrar kullanmaman şartıyla…”. Daha sonra hep birlikte okula gittiler. Okul idarecileri çocuğun okuldan uzaklaşmasını istiyorlardı. Çocuklarını okuldan uzaklaştırmak istemediklerini, çocuklarının bir daha yapmayacağına söz verdiğini bildirdiler. Okula bu konuda hep birlikte çalışmaları gerektiğini 27 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Bireyin grup tedavisinde kazandığı bazı tutum ve davranışlar şunlardır; gerçek duyguların farkında olunması, başkalarına yapılması gereken uygun davranışların öğrenilmesi, içini dökmesi ve kendini ifade etmesi, grup tarafından kabul edilmesi, başkalarına güven duyması, başkalarının da kendisi gibi problemler yaşadığını görmesi ve bu problemleri yenmesinin mümkün olduğunu görmesidir. Grup tedavisinin yanında bireysel tedavi de yapılabilir. Bu tedavide amaç kişinin bağımlılığa yol açan kişilik özelliklerini tanıması ve değiştirmesidir. Ayrıca zamanını uygun etkinliklerle değerlendirmesi tedavi sürecinde önemli bir diğer etkendir. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM birbirlerini haberdar ettiler. Artık çocuklara karşı onlar da bir “network” kurmuşlardı ve her şeyden haberleri oluyordu. Bu “network” ten çocuklarını çok fazla bilgilendirmediler. Bir ay sonra tekrar kullandığını öğrendiler. Bunu duyunca çok yıkıldılar. Her şeyin bittiğini düşündüler. Ama oğullarıyla konuşurken öfkelerini değil, kırgınlıklarını belirttiler. Oğullarının duyduğu pişmanlığı görünce biraz olsun kendilerini teselli ettiler. Karikatür: İsmail Kar / Eğitimci-Karikatürist O, kızmadıkları için kendini daha da suçlu hissetmişti. Madde kullanımı sorununda mücadelenin uzun sürdüğünü, bu tür iniş ve çıkışların olabileceğini öğrenince biraz rahatladılar ve yılmadan, yorulmadan ama sakin olarak mücadeleye karar verdiler. bildirdiler. Okulun ve okul psikolojik danışmanın/rehber öğretmenin de bu konuda bilgilenmesi gerektiğini vurguladılar. Okulla yakın bir ilişki kurdular ve sık sık görüşmeye gittiler. Yine uzmandan aldıkları bilgiler doğrultusunda, oğullarının arkadaşlarının anne ve babalarını aradılar ve onlarla buluştular. Sık sık görüşmeye karar verdiler. Görüşmelerde birbirlerinden çocukları hakkında bilgi toplamaya başladılar. Kimi zaman telefonla riskli durumlardan da • 28 Daha önceki alışkanlıklarını değiştirmeye karar verdiler. Anne her zaman oğlunun odasını toplar, temizlerdi. Odasının sorumluluğunu ona vermeye karar verdiler. Ona “sen artık 16 yaşında bir gençsin. Senin odana girmem doğru değil. Sen odandan sorumlu olmalısın” diye bu kararı ona anlattılar. Harçlığını haftalığa çevirdiler ve ek para vermediler. Böylece sorumluluklarını almasını ona öğretmeye çalıştılar. OCAK 2011 - SAYI 131• Yine de içleri rahat etmiyordu. Acaba kullanıyor olabilir miydi? Sürekli takip etmek onları yormaya başlamıştı. Takip oğullarıyla olan ilişkilerini de bozuyordu. Bu konuda tartışmaya başlamışlardı. Bunun üzerine uzmandan yardım alıp, tekrar oğullarıyla görüştüler. Düşüncelerini şu şekilde özetlediler “Biz seninle kullandın, kullanmadın tartışmasını yaşamak istemiyoruz. Bunun bizim ilişkimizi bozmasını istemiyoruz. Bu nedenle eğer sen de istersen belli aralıklarla idrar testi alalım. Biz de seni bundan sonra takip etmeyelim. Böylece ilişkimiz bozulmasın…”. 3-4 ay sonra her şey yoluna girmeye başladı. İlişkileri düzelmişti. Anne ve baba bu konuyla ilgili dikkatlerinin uzun süre daha devam etmesi gerektiğini biliyorlardı. Ama yaşayarak bu sorunla nasıl başa çıkacaklarını öğrenmişlerdi… Uyuşturucu madde kullanımının başlamasıyla ailenin bunu öğrenmesi arasında belli bir süre geçmektedir. Bu süre içinde ara sıra uyuşturucu maddeler kullanılırken yavaş veya hızlı bir şekilde bağımlılık da gelişmektedir. Bu nedenle ailelerin madde kullanımından kuşkulanma süreci tedavi açısından önem taşımaktadır. Madde bağımlısı bir çocuğunun olduğunu öğrenen aile çocuğa karşı fiziksel ve sözlü şiddet göstermemelidir. Aksi takdirde çocuk maddeye daha çok bağlanacaktır. Bunların yanı sıra ergen kendi yeteneklerini farkına varabileceği aktivitelere yönlendirilirse hem kendine olan güveni artacak hem de boş kalıp başka şeylere yönelmeyecektir. Madde bağımlısı bir gencin anne ve babası boşanmış dahi olsalar birlikte hareket etmeleri çocuklarının geleceği açısından önemlidir. Bağımlılık zor ve tedavi gerektiren bir durumdur. Çocuklarının hayatında madde kullanımına ilişkin işaretler gören anne ve babalar uzman bir hekime başvurmalıdır. KAYNAKÇA Baldık, Ö. (2004). Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Rehberi (1st ed). İstanbul:Timaş Yayınları. Ekşi, A.(1990). Çocuk, Genç, Ana Babalar (1st ed). Ankara: Bilgi Yayınevi. Hyde, B.G & Hyde,M.O.(1979). Know About Drugs (2nd ed). NY:Mc Grow-Hill. Kulaksızoğlu, A. (1999). Ergenlik Psikolojisi(2nd ed). İstanbul: Remzi Kitapevi. Özaydın, S.(1984). Toksikomoniler(1st ed). İstanbul: İ. Ü. İstanbul Tıp Fakültesi. Yörükoğlu, A.(1986). Gençlik Çağı (3th ed). Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. www.yeniden.org.tr adresinden 02/12/2010 tarihinde alınmıştır. www.ogelk.net adresinden 01/12/2010 tarihinde alınmıştır. 29 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Bu anektoddan da anlaşılacağı üzere madde bağımlılığı ile mücadelede en büyük görev aileye düşmektedir. Aile çocuğun mutsuz olduğu anlarda ona destek olmalı ve problemini paylaşmalıdır. Böylece çocuk bu problemlerini paylaşmak için başka şeylere ihtiyaç duymayacaktır. Anne ve baba çocuğuna model olmalıdır. Bir elinde içki diğer elinde sigara ile çocuğuna zararlı alışkanlıklar konusunda bilgi vermesi dikkate değer olmayacaktır. Aile çocuğuna onun ne kadar önemli olduğunu hissettirmelidir. Yaptığı yanlışları doğru yollarla çözüp yaptığı güzel davranışları ödüllendirirse çocuğun kendine güveni artacaktır. Aileler bağımlının madde kullanmaya başlamasından yaklaşık iki yıl sonra onun madde kullandığını öğrenmektedir. Aile içinde bireyde bu kadar değişiklikler meydana getiren bir davranışın fark edilmesinin böyle bir süreyi kapsaması düşündürücüdür. SORUŞTURMA DİNÇER EŞİTGİN 1 2 Kişinin zararlı alışkanlıklarla (maddelerle) karşılaşması/tanışması sizce en çok hangi yolla olur ve bununla nasıl başa çıkılabilir? Zararlı alışkanlıklarla ve madde bağımlılığıyla mücadelede en etkin yöntem sizce ne(ler) dir? İnsan -bir birey olarak- tek başına zararlı alışkanlıklarla mücadele edebilecek kadar güçlü müdür yoksa bu mücadele elbirliğiyle mi yürütülmelidir? Mustafa Pınarcı TUBİM Başkanı 1 İstatistikler ve bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar kişinin madde kullanımına başlamasında arkadaş etkisinin ve merak duygusunun baskın olduğunu göstermektedir. Madde kullanımına başlamada en yüksek yaş diliminin de 15-20 yaş dilimi olduğu dikkate alınırsa bu Dinçer Eşitgin, Soruşturma, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 30-32. • 30 yaş diliminin ergenlik dönemi ile örtüştüğü görülecek- OCAK 2011 - SAYI 131• tir. Çocuk psikolojisi üzerine çalışan hemen tüm halıya mal olmakta hem de başarı oranı düşük ol- uzmanların ortak görüşü de ergenlik döneminde maktadır. görülen fiziksel ve psikolojik değişimlerin etkili olduğudur. Günümüzde madde bağımlılığı ile mücadele neredeyse sadece polisin görevi gibi algılanmak- Ergenlik çağında anne ve baba ile öğretmenin ta ve polisin sorumluluğunda olmayan birçok ko- yerini arkadaş doldurmaktadır. Arkadaşa özen- nuda polisin kapısı çalınmaktadır. Türkiye Uyuş- me, gruba dahil olma, arkadaş-akran baskısı gibi turucu Raporlarına göre (bkz: www.tubim.gov.tr/ nedenlerle bağımlılık yapıcı maddelerle tanışabil- yayınlar/ulusal yayınlar) en fazla önleme çalışması mektedirler. yapan birim polis birimleri olmaktadır. Oysa okul Özellikle okul yaşamında birey öğrenmenin, sınavlara hazırlanmanın yanında eğitsel programlar almalı, okul zamanı ders dışında da faydalı şekilde yönlendirilmeli ve doldurulmalıdır. Yani okullarda rehberlik ve sosyal kollar geliştirilmeli, öğrencinin çağında bulunan bir bireyin bir gününün önemli bölümü okulda veya dershanede, önemli bir bölümü evinde, çok az bir bölümü sokakta geçmektedir. Bu orana göre asli önleme yapacak kurumlarımız net olarak görülmektedir. okul dışına kayması, boş derslerde okul çevresin- Madde kullanımı aynı zamanda bir hastalıktır. deki eğlence yerlerine gitmesi bizzat öğretmenler Bu durum Türkiye Ulusal Uyuşturucu Strateji Bel- tarafından engellenebilmelidir. Gerekirse müfre- gesinde (2006-2012) de net olarak ortaya konul- datta gerekli değişiklilere gidilmelidir. muştur. Bu durumda tedavi seçeneği karşımıza Evde ebeveyn çocuğu ile verimli vakit geçirmeli ve iyi bir iletişim kurmalıdır. Her ebeveyn nerede vakit geçirdiğinden haberdar olmalıdır. merkezlerinin erişilebilirliği ve kapasitesinin arttırılmasına ihtiyaç vardır. TBMM tarafından 2008 yılında hazırlanan raporda bu durum net olarak ortaya konulmuştur. (rapora erişim için www.tu- Ödül ve ceza yöntemleri dengeli şekilde kulla- bim.gov.tr/yayınlar/raporlar). Tedavi sonrası tekrar nılmalıdır. Gerek okulda, gerekse evde sınırlar ke- madde kullanmaya başlamanın önünün alınması sin olmalı ve birey bu sınırlara uyması gerektiğini için rehabilitasyon sisteminin geniş şekilde uygu- net olarak bilmeli ve kararlı şekilde bu bildirilmeli- lanıyor olmasına ihtiyaç vardır. dir. Sınır tanımayan bir tarz ve sadece ödüle dayalı, cezanın olmadığı bir eğitim sistemi kontrolsüz ve doyumsuz bir gençliğin doğmasına neden olacaktır. Doyumsuzluk da beraberinde sınırsız merak duygusu ve zararlı alışkanlıklara ve yasadışına kaymayı beraberinde getirecektir. 2 Madde bağımlılığı ile mücadele topyekun bir mücadeleyi gerekli kılmaktadır. Bu sorunun boyutları her yıl TUBİM tarafından, tüm ilgili kurumların verileri ve katkıları ile hazırlanan Türkiye Uyuşturucu Raporlarında detaylı olarak verilmektedir. Yine mücadelenin politikası ve eylem planı Madde bağımlılığı üç şeyin birlikteliği ile olur. tüm birimlerimizin mutabakatı ile TUBİM tarafın- Bunlar uygun çevre, madde ve insandır. Bu dan hazırlanan “ulusal uyuşturucu strateji belgesi üçünü bir araya getirmemek için en etkili yol ön- ve eylem planlarında” belirlenmiştir. Buna göre leme çalışmalarıdır. Zira, birey madde ile tanıştık- yapılacak en iyi yöntem bu belgelere bağlı kalmak tan ve madde bağımlısı olduktan sonra alınacak ve tüm kurumlarımızın bu belgeler doğrultusunda, önlemler hem uzun süre istemekte, hem çok pa- belirlenen hedeflerine yönelik çalışmalarıdır. 31 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE mutlaka çocuğunun arkadaş çevresini tanımalı, çıkmaktadır. Madde bağımlılığı konusunda tedavi • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Mümin Argun Samsun Yeşilay Temsilcisi Mücadele Edilecek Gizli Düşman Kişileri zararlı alışkanlıklara sürükleyen faktör- Doç. Dr. Zeki Yüncü Ege Üniversitesi Çocuk ve Ergen Alkol Madde Bağımlılığı Araştırma ve Uygulama Merkezi 1 1. Zararlı maddeye erişim kişinin madde ile tanışıklık düzeyine göre farklılık göstermektedir. ler ve hayat şartları vardır. Bilgisizlik, özenti, me- 2. Daha önce hiç madde ile tanışmamış ve rak, bozuk çevre, hasta toplum, manevi boşluk, çevresinde madde kullanıcısı olmayan bir bireyin güvensizlik duygusu ve gelecek kaygısı kişileri maddeye ulaşması güçtür. strese, sıkıntıya ve yalnızlığa itmektedir. Kişinin yapısı itibariyle keyif vericilere olan zaafı göz ardı edilemez. Ülkemizde son yıllarda 3. Ancak bu aşamayı aşmış çevresinde bu tür kullanıcılar olan bir kişi maddeyle bu kullanıcılar aracılığı ile tanışır. sağlığa zararlı maddeler için yasalarla yasaklar 4. Kullanıcı, madde kültürü ile tanıştıktan sonra getirilse de istenilen düzeyde bir gelişme kayde- maddeye çok daha rahat bir şekilde ulaşır. dilememektedir. 2 Her türlü bağımlılığa (sigara-alkol-kumar-fuhuş-uyuşturucu madde-tv ve internet bağımlılığı) Madde kullanımı ile mücadele, tedavi ve esenlendirme olarak ayrı konu başlıklarında projeler üretmek yerinde olur. Bu yaklaşımlar için dikkat çekerek, ilgililer ve yetkililerce Anayasamı- kabaca bir sınıflandırmayı aşağıdaki gibi oluştu- zın 58. maddesindeki hükmünün uygulanmasına rabiliriz: önem verilmesi özlemimizdir. İşsizlik, sahipsizlik ve eğitimsizlik insanları her 1. Madde kullanımı ile mücadelede hedef belirlenmelidir. Bu hedef gruplar; türlü kötülüğe iten faktörlerdir. Kişileri zararlı alışkanlıklar ve madde bağımlılı- 1.1. Henüz denememiş ve risk altında olmayanlar, ğından; hususen gençlerimizi korumayı düşünüyorsak, bu afet girdabından sivrisinekle mücadele yerine, bütünüyle bataklıkları kapatmak, açık kapı bırakmamak ve konulara ciddi tedbirler getirmek zorundayız. Bu amaca hizmet eden Yeşilay İlkesi doğrul- 1.2. Henüz denememiş ama risk altında olanlar, 1.3. Henüz yeni deneme döneminde olanlar, 1.4. Denemiş ve bağımlılık düzeyinde olmayanlar olarak sınıflandırılabilir. tusunda; “Çirkin davranışlarla mücadele edecek 2. Bağımlılık sorunu olan kadar medeni cesarete sahip olmayan toplumlar 3. Esenlendirme o çirkinlikler içinde yok olmaya mahkumdurlar.” Bu uygulamaların ortak noktasını bu kişilerin Güzel ahlakın teşekkülündeki en önemli etken- zaman yönetimlerini sağlamak, olumlu davranış ler; eğriyle doğruyu ayıran sağlıklı bir akıl ve aklı özelliklerini pekiştirmek olarak sıralayabiliriz. Ay- besleyen doğru bilgiler ve güvenilir güçlü örnek- rıca bu tür etkinlikleri planlarken yaş dönemlerini lerdir. de dikkate almak gerekir. • 32 BAĞIMLILIK “TEDAVİSİ OLAN BİR BEYİN HASTALIĞI” NEVZAT TARHAN Prof. Dr., Psikiyatri Uzmanı İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı Başkanı B eyinle alakalı modern keşifler, madde bağımlılığı ile ilgili anlayışı kökten değiştirdi, problemi daha etkin bir biçimde ele almamıza izin verdi. Yanlış inanışlar değişti. Geçtiğimiz yüzyılın büyük bir kısmında, madde suistimali üzerinde çalışan bilim adamları bağımlılığın doğasına ilişkin güçlü mit ve yanlış kavramların gölgesinde çalışmak zorundaydılar. Nevzat Tarhan, Bağımlılık “Tedavisi Olan Bir Beyin Hastalığı”, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 33-39. 1930’larda bağımlılık davranışı bilimsel olarak tetkik edilmeye başlandığında, madde bağımlısı kişilerin ahlaken kusurlu ve irade gücünden yoksun oldukları düşünülüyordu. Toplumun madde suistimaline gösterdiği tepkiler bu görüşler doğrultusunda şekillenmişti. Bu durum bir sağlık problemi olmaktan çok, ahlaki bir 33 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE ABD’nin resmi sağlık örgütü NIDA (National Institute on Drug Abuse) başkanı Nora D. Volkow ün ifadesi ile alkol, nikotin ve yasa dışı maddelerin suistimal ve bağımlılığı Amerikalılara yılda yarım trilyon doların üzerinde bir maliyet yükü getiriyor. Her yıl, yasa dışı madde ve alkol suistimali 100,000’in üzerinde Amerikalının ölümüne yol açarken, tütün kullanımı tahmini 440,000 ölümle ilişkilendiriliyor. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM zaaf olarak değerlendiriliyordu. Koruyucu ve tedavisel eylemler değil, cezai yaptırımlar ön plandaydı. Günümüzde bilim sayesinde, madde suistimaline ilişkin tepkilerimiz ve görüşlerimiz köklü bir değişime uğradı. Bilimsel araştırma neticesinde, bağımlılığın hem beyni hem de davranışı etkileyen bir hastalık olduğunu artık biliyoruz. Biyolojik ve çevresel pek çok faktör belirledik ve hastalığın gelişimine ve ilerlemesine katkıda bulunan genetik varyasyonları araştırmaya başladık. Bilim adamları bu bilgileri madde suistimalinden ölümleri aşağı çekecek, etkin korunma ve tedavi yaklaşımları geliştirmek için kullanmaktadırlar. Bu ilerlemelere rağmen, günümüzde pek çok kişi insanların neden madde ve sanal bağımlısı olduklarını veya maddenin ve sanal dürtülerin suistimalini destekleyecek şekilde beyni nasıl değiştirdiğini anlamamaktadırlar. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak Özellikle son çeyrek yüzyılda gençler arasında alkol ve madde kullanımının artması üstelik internet, seks, kumar, toplama biriktirme davranışı gibi alışkanlıkların bağımlılığa dönüşmesi insanlığın geleceğini düşünenleri yeni projeler geliştirmeye itmektedir. Ayrıca çalışanlar arasında madde kötüye kullanımı, iş gücü kaybı, üretim kaybı, tıbbi harcamalar, suç ve trafik kazalarında önemli neden olması ciddi psikososyal sorun olarak önümüzde durmaktadır. Halk arasında içki az içildiğinde tilki gibi kurnazlık, orta içildiğinde aslan gibi kuvvetli, fazla içildiğinde eşek gibi mankafa olunduğunun söylenmesi alkolün farmokolojisi ile ilgilidir. Alkolün, kişinin ruh hali ile olan ilgisini içenler çok iyi bilirler. Kederli iken daha çok alkol aynı etkiyi yaparken neşeliyken daha az alkolün aynı etkiyi • 34 yaptığı bilinmektedir. Kişilik tipide, alkolde çok önemlidir. Gizli depresyonun olması madde kullanımında önemli bir riskdir. İnsanlar ruh durumunu desteklemek için, kendisini daha özgür hissetmek için, bazı duyguları ve korkuları bastırmak için, kaçmak için, düşmanlık duygularını yenmek için, özlemini çektiği, ruh haline ulaşmak için, eşinin saldırganlığına karşı kaçış olarak alkol veya maddeye sığınırlar. Depresyonda çıkış bulamayan bireyler “İnkıbaz-ı elemi müshil-i meyhane çöker” (üzüntünün katılığını, darlığını, meyhanenin yumuşaklığı, gevşekliği giderir) diyerek daha çok madde kullanımına yönelir adım adım yağmurdan kaçarken doluya tutulurlar. Günümüzde hasta toplum (sick society) sınırları hızlı ilerlemektedir. Bireyin ve toplumun daha özgür, daha zengin olurken daha mutlu olması için neden bağımlı oldukları bilinmelidir. Bütün dünyada alkol ve madde tüketimlerinin hızla artması yasal önlemlerin yetersiz kalması bazen de bireysel mücadeleyi gerektirir. İnsanların sorunlarını çare olarak daha gerçekçi yol bulmaları için kendilerini ve bağımlılığı tanımaları gerekir. Madde kullanımının bazı zararlı sonuçları Rahimde legal veya illegal maddelere maruz kalan bebekler prematür ve düşük kilolu doğabilirler. Bu madde maruziyeti çocuğun entelektüel gelişimini yavaşlatabilir ve yaşamın ileriki yıllarında davranışlarını etkileyebilir. Madde suistimal eden adolesanlar çoğu zaman akademik yönden başarısız olurlar ve okuldan atılırlar. Planlanmamış gebelik, şiddet ve bulaşıcı hastalıkların riski altındadırlar. Madde suistimal eden erişkinler net düşünme, hatırlama ve OCAK 2011 - SAYI 131• sonraki neslin madde suistimaline zemin hazırlar. NIDA Başkanı Volkow sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bağımlılık esaslarına ilişkin artan bu iç görü, insanların kendi yaşantılarında bilinçli tercihler yapmalarına, topluluklarında madde ve sanal suistimal ve bağımlılığını azaltmaya yönelik bilimsel temelli politika ve programlar benimsemelerine izin verecek ve ulusal sağlığı ilgilendiren bilimsel araştırmaları desteklemelerini mümkün kılacaktır. National Institute on Drug Abuse (NIDA) olarak bizim inancımız bu yöndedir.” Karikatür: Burhan Demircan / Yaşar Topçu YİBO 8. Sınıf SİNOP BEYİN VE BAĞIMLILIK Bağımlılık nedir? dikkati verme konusunda problem yaşarlar. Ve madde suistimallerinin sonucu olarak yetersiz sosyal davranışlar geliştirirler ve iş performansları ve kişisel ilişkileri bundan zarar görür. Ebeveynlerin madde suistimali çoğu zaman kaotik, stresli ev ortamı ve çocuk suistimali ve ihmali anlamına gelir. Bu tarz durumlar ailede çocukların sağlık ve gelişimini olumsuz etkiler ve bir Bağımlılık zararlı sonuçlarına rağmen, dürtüsel olarak, madde veya sanal alıştırıcı arayışı ve kullanımı ile karakterize, nüks edici, kronik bir beyin hastalığı olarak tanımlanır. Bağımlılık bir beyin hastalığı olarak düşünülür, çünkü maddeler ve sanal alıştırıcılar beyni, yapısını ve işleyiş tarzını değiştirmektedir. Bu beyin değişiklikleri 35 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Madde ve sanal suistimalinin zararlı sonuçları ve hastalığı önleme ve tedavi etme amacıyla geliştirilmiş olan temel yaklaşımlar dahil, madde ve sanal bağımlılığına ilişkin bilimsel bilgiler sağlayarak bu bilgi boşluğunu doldurmak gerekiyor. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM uzun süreli olabilir, zararlı davranışlara yol açabilir. Bağımlılık konusunda bilimin getirdiği öneriler Bilim adamları beyin ve insan davranışları üzerinde maddelerin ve alışkanlıkların yol açtığı etkileri incelerler. Bu bilgiyi madde ve sanal suistimalini önleme programları geliştirmek ve insanların bağımlılıktan kurtulmalarına yardımcı olmak için kullanırlar. İleri araştırmalar topluluklarımızda bu fikirlerin uygulamaya konmasına yardımcı olacaktır. Son yıllarda sinir bilimdeki gelişmeler bize yeni ufuklar açmaya başladı. Nörofelsefe, nöroteoloji konuları alt çalışım birimleri olarak bilim çevrelerinde heyecan uyandırmaya devam ediyor. Aynı şekilde beyin ve davranış arasındaki ilişki bağımlılık alanında da yeni bilgileri sunmaya devam ediyor. Yapılan araştırmalarda içki, sigara bağımlılığı dışında kumar, alışveriş, spor, siber seks ve teknolojinin de beyinde bağımlılık oluşturduğuna dair veriler bulundu. Beyin mekanizmaları içinde “Ödül-ceza sistemi” temel sorumlu sistem olarak artık biliniyor. Bilimsel çalışmalar bu tür davranışların beyindeki ortak haz ve zevk alanlarının dopamin kimyasalının salgısı ile doğrudan ilişkisini doğrular niteliktedir. Dopamin ve haz alma Normal şartlarda beyin sabit seviyede dopamin üretir. Dopamin alıcılarının (reseptör) sadece bir bölümü devreye girer. Madde kullananlarda beyinde dopamin üretimi büyük ölçüde artıyor ve alıcıların tümü devreye giriyor. NewYork’taki Brook Hava Ulusal Laboratuarında beyin mekaniği, görüntüleme yöntemleri • 36 ile belirlenmeye çalışılıyor. Haz alma sürecinde temel güç olarak dopamin kimyasalı üzerinde duruluyor. Acı ve hazla ilgili bilginin bir hücreden diğerine sıçramak için bu kimyasal gerekli. İşte bağımlılarda bu kimyasalın beyinde üretimi ileri derecede artıyor. Kişi maddeyi aldığında kendisini çok zinde hissediyor ve beyin burada yanılıyor. Bu yanılmaya karşı kendisini korumaya alarak alıcı sayısını azaltıyor. Böylece kullanıcının ruh durumu ilacı almadan önceki ruh durumuna göre daha kötü oluyor. Böylece bağımlılığa neden olan geribildirim başlıyor. Dopamin alıcıları sürekli devreden çıktığı için maddeyi alanla aynı etkiyi yakalamak için dozu arttırıyorlar. (Tolerans gelişimi) Böylece bağımlılığın ilk adımı atılmış oluyor. Madde kullanan kişiler bırakın daha çok mutlu olmayı artık kendilerini sadece normal hissetmek için uyuşturucu almak zorunda kalıyorlar. İnsan beyninin ödül ceza sistemi Beyin milyarlarca sinir hücrelerinden (nöron) oluşan bir iletişim merkezidir. Nöron ağları beynin, spinal kolon ve periferal sinir sistemi içerisindeki farklı yapılara ileri geri mesaj aktarımında bulunurlar. Bu sinir ağları hissettiğimiz, düşündüğümüz ve yaptığımız her şeyi koordine ve regüle ederler. İnsan beyni vücuttaki en kompleks organdır. 1300 gram ağırlığındaki bu gri ve beyaz madde tüm aktivitelerin merkezinde yer alır—araba sürmek için, bir yemekten zevk alabilmek için, bir sanat eseri yaratmak için ve günlük aktivitelerden keyif alabilmek için ona ihtiyaç duyarız. Kısaca, sizin temel vücut fonksiyonlarınızı beyin düzenler; yaşadığınız her şeyi yorumlamanızı ve tepki vermenizi sağlar; ve düşünce, duygu ve OCAK 2011 - SAYI 131• davranışlarınızı şekillendirir. Beyin birlikte ekip halinde çalışan pek çok kısımdan oluşur. Spesifik fonksiyonların koordinasyon ve yürütülmesinden farklı beyin bölgeleri sorumludur. Madde ve sanallar hayatı idame ettirici fonksiyonlar için gerekli olan önemli beyin bölgelerini etkileyebilir ve dürtüsel madde ve sanal suistimalini tetikleyebilirler. Madde ve sanal suistimalinden etkilenen beyin bölgeleri: Beyin sapı kalp hızı, nefes alma ve uyuma gibi yaşamsal öneme sahip temel fonksiyonları kontrol eder. Serebral korteks spesifik fonksiyonları kontrol eden alanlardan oluşur. Farklı alanlar duyularımızdan gelen bilgileri işler, görmemizi, hissetmemizi, işitmemizi ve tatmamızı sağlar. Korteksin ön kısmı olan frontal korteks veya önbeyin beynin düşünce merkezidir; düşünme, planlama, problem çözme ve karar alma kabiliyetimizi sağlar. Beyin nasıl iletişim kurar? Suistimal edilen tüm maddeler ve sanallar devreye dopamin yükleyerek beynin ödül sistemini hedeflerler. Bu modele son destek bir çok fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme Nörondan nörona Beyindeki her sinir hücresi elektriksel impulslar şeklinde mesaj alır ve mesaj iletirler. Sinir hücresi mesajı alıp işledikten sonra, bunu diğer nöronlara gönderir. Nörotransmiterler - Beynin kimyasal habercileri Nöronlar arasındaki mesajlar nörotransmiter adı verilen kimyasallar aracılığı ile taşınır. (Bunlar nöronlar arası mesajları iletirler). Reseptörler - Beynin kimyasal alıcıları Nörotransmiter reseptör adı verilen, alıcı hücre üzerindeki özel bir bölgeye bağlanır. Nörotransmiter ve reseptörü adeta “anahtar ve kilit” şeklinde çalışırlar. Bu spesifik mekanizmada, her reseptör doğru nörotransmiter türüyle etkileşime geçtikten sonra ancak uygun mesajı iletir. Taşıyıcılar - Beynin Kimyasal Geri Dönüştürücüleri Nörotransmiter salgılayan hücrede yerleş- 37 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Limbik sistem beynin ödül devresini içerir—haz alma becerimizi düzenleyen ve kontrol eden bir dizi beyin yapısını birbirine bağlar. Zevk alma, yemek yeme gibi varlığımızı devam ettirmemizde önem taşıyan eylemleri tekrar etme konusunda bizi motive eder. Bu eylemleri gerçekleştirdiğimizde ve aynı zamanda drog kullanımı yoluyla limbik sistem aktive olur. Ayrıca, gerek pozitif gerekse negatif, başka duyguları algılamamızdan limbik sistem sorumludur. Bu ise pek çok ilaç ve maddenin mizaç değiştirici özelliklerini açıklar. (fMRG) çalışmasından gelmiştir. İnsanlar üzerine yapılan bu çalışmalarda, hatırlatıcı ile indüklenen nikotin, alkol, kokain, opiyatlar ve çikolata aşermesinin ön singülat girus ve beynin diğer frontal-lob alanlarında metabolik aktiviteyi arttırdığı görülmüştür. Bu bulgu bir aşerme-oluşum sisteminin varlığını düşündürür. Hyun-Kook Lim ve Korea Tıp Fakültesi’nden meslektaşları yakın zamanda nikotinin bu sistemi baskıladığına dair kanıt bulmuşlardır. Araştırmacılar önceki sigara bile olsa madde tatbikinin insanlarda hatırlatıcı-indüklenmiş aşermeye eşlik eden, bölgesel beyin aktivasyon sistemini bloke edebildiğini ortaya koymuşlardır. Böylece sigaranın madde kullanımını tetiklediğine önemli bir kanıt orta koyuldu. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM miş olan taşıyıcılar, bu nörotransmiterleri geri dönüştürürler (örn., onları kendilerini salgılamış olan hücreye geri döndürürler), böylece nöronlar arası sinyali keserler. Beynin ödül (dopamin) yolları, “Frontal korteks, Nucleus Accumbens, Ventral Tegmental Bölge” bu beyin devreleri gıda, müzik ve sanat gibi doğal ödüller için önemlidir. Tipik olarak, dopamin gıda gibi doğal ödüllere cevaben artar. Kokain alındığında, dopamin artışları abartılıdır ve iletişim değişime uğrar. Madde ve sanal alışkanlıklar beyinde nasıl çalışır? Maddeler kimyevi maddelerdir. Sanal alışkanlıklar beyinde iç kimyevi madde salgılatarak aynı etkiyi sağlarlar. Beynin iletişim sisteminin içine girerek çalışırlar ve sinir hücrelerinin normal olarak bilgiyi iletme, alma ve işleme tarzına müdahale ederler. Marihuana (esrar) ve eroin gibi bazı maddeler, kimyasal yapıları doğal bir nörotransmiterin yapısını taklit ettiği için nöronları aktive edebilirler. Bu yapısal benzerlik reseptörleri “aldatır” ve maddelerin sinir hücrelerine kenetlenip onları aktive etmelerine izin verir. Her ne kadar bu maddeler beyin kimyasallarını taklit etseler de, doğal bir nörotransmiterle aynı şekilde sinir hücrelerini aktive etmezler ve network boyunca anormal mesajların iletilmesine yol açarlar. Amfetamin veya kokain gibi başka maddeler sinir hücrelerinin anormal derecede büyük miktarda doğal nörotransmiter salgılamalarına yol açabilir veya bu beyin kimyasallarının normal geri dönüşümünü engelleyebilir. Bu aksaklık yüzünden oldukça amplifiye edilmiş yani yükseltilmiş olan mesaj en sonunda iletişim kanallarını bozar. Etki farkı, kulağa fısıldamayla mikrofona • 38 bağırma arasındaki farka benzetilebilir. Droglar beyinde haz oluşturmak için nasıl çalışır? Tüm suistimal drogları, devreyi dopaminle yükleyerek, doğrudan veya dolaylı olarak beynin ödül sistemini hedeflerler. Dopamin hareket, emosyon, biliş, motivasyon ve haz hislerini regüle eden, beyin bölgelerinde mevcut olan bir nörotransmiterdir. Bu sistemin doğal davranışlarımızı ödüllendiren, aşırı uyarımı öforik yani neşe veren etkiler oluşturur. Bu etkilerin arayışına giren kullanıcılar davranışlarını tekrarlamayı öğrenirler. Beynimiz hayatı idame ettirici aktiviteleri haz veya ödülle ilişkilendirerek tekrarlamamızı sağlayacak şekilde programlanmıştır. Bu ödül devresi ne zaman aktive olsa, beyin hatırlanması gereken önemli bir şey olduğunu kaydeder ve hakkında düşünmeksizin onu tekrar tekrar yapmamızı bize öğretir. Suistimal drogları aynı devreyi uyardıkları için, biz aynı şekilde drogları suistimal etmeyi öğreniriz. Maddeler doğal ödüllerden neden daha fazla bağımlılık yapar? Bazı suistimal drogları alındığında, doğal ödüllerin salgıladığı dopamin miktarının 2 ila 10 katını salgılayabilirler. Bazı durumlarda, bu neredeyse anında oluşur (droglar sigara olarak içildiğinde veya enjekte edildiğinde olduğu gibi). Ve etkileri doğal ödüllerin oluşturduğu etkilerden çok daha uzun sürelidir. Sonuçta beynin haz devresi üzerinde oluşan etkiler doğal olarak ödüllendirici davranışların oluşturduğu etkileri gölgede bırakır. Sanal bağımlılık dediğimiz davranışsal bağımlılık bu nedenle çok uzun süren kullanımlarda madde etkisine yaklaşan ödül gücüne ulaşır. Bu tarz güçlü bir ödülün et- OCAK 2011 - SAYI 131• kisi insanları sık sık madde kullanmaya motive eder. Bilim adamlarının madde suistimalinin oldukça iyi öğrendiğimiz bir şey olduğunu söylemeleri bu yüzdendir. Maddeyi kullanmaya devam ederseniz, beyninize neler olur? Uzun süreli madde kullanımı veya sanal alıştırıcı beyin devrelerini nasıl etkiler? Tolerans gelişiminde rol oynayan aynı tarz mekanizmaların, uzun vadede beyin sağlığını önemli ölçüde bozma potansiyeli ile birlikte, en sonunda nöron ve beyin devrelerinde önemli Zihinsel şartlanma bu tarz öğrenmenin bir örneğidir. Bu şekilde çevresel hatırlatıcılar madde deneyimi ile ilişkilendirilmeye başlanır. Kişi daha sonra bu hatırlatıcılara maruz kaldığında, maddenin veya sanal alıştırıcının kendisi mevcut olmasa bile, kontrol edilemeyen aşermelere yol açabilir. Bu öğrenilmiş “refleks” oldukça güçlüdür ve yıllarca süren kesilme sonrası bile ortaya çıkabilir. Suistimalle birlikte beyinde başka hangi değişiklikler oluşur? Suistimal maddesi veya sanal alıştırıcıya kronik maruziyet, davranışı kontrol eden (özellikle madde suistimaliyle ilgili davranış) kritik beyin yapılarının etkileşimini bozabilir. Devam eden suistimal tolerans veya etki oluşturmak için daha yüksek dozaj ihtiyacına yol açabildiği gibi, kişiyi dürtüsel olarak madde kullanımına ve arayışına yönelten bağımlılığa da sebep olabilir. Madde bağımlılığı kişinin öz denetimine ve sağlıklı kararlar alma becerisine sekte vurur. 39 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Sesi çok açık olan bir radyoyu kıstığınızda olduğu gibi, beyin şiddetli dopamin (ve başka nörotransmiterler) yükselmesine daha az dopamin üreterek veya sinyal alabilen ve iletebilen reseptör sayısını azaltarak adapte olur. Sonuç olarak, drog suistimalcisinin beyninin ödül devresi üzerinde dopaminin oluşturduğu etki anormal derecede düşebilir ve her hangi bir hazzı yaşama becerisi azalır. Suistimalcinin en sonunda kendisini bitik, ölü ve depresif hissetmesi bu yüzdendir ve daha önce kendisine zevk veren şeylerden haz alamaz olur. Artık maddeleri sadece dopamin işlevini normale döndürmek için almak zorundadırlar. Bundan böyle dopamin yükselmesi (tolerans olarak bilinen bir etki) oluşturmak için, ilk aldıklarından daha fazla miktarda madde kullanmak zorundadırlar. değişikliklere yol açabildiğini biliyoruz. Mesela, glutamat ödül devresini ve öğrenme becerisini etkileyen bir başka nörotransmiterdir. Optimal glutamat konsantrasyonu madde suistimali ile değişime uğradığında, beyin bilişsel fonksiyonda bozulmaya yol açabilen bu değişimi telafi etmeye çalışır. Benzer şekilde uzun süreli madde suistimali alışkanlık ve bilinçdışı hafıza sistemlerinde adaptasyonlar tetikleyebilir. BAĞIMLILIĞI ÖNLEME STRATEJİLERİNE YÖNELİK BİLGİLER KÜLTEGİN ÖGEL Prof. Dr., Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği Önleme nedir? Ö nleme terimi İngilizce “prevention” karşılığı olarak kullanılmaktadır. Tıp alanında bu sözcüğün karşılığı olarak koruyucu çalışma terimi de kullanılmaktadır. Önlemeye ilişkin tek bir tanım yapmak güçtür, ancak kısaca toplumun sağlıklı ve üretken yaşamasını sağlamaya yönelik strateji ve etkinliklerin tümüne “önleme” adı verilebilir. Önlemenin amaçları temel olarak aşağıdakileri içerir. • Toplumda bağımlılık yapıcı maddelerin kullanılmamasını sağlamak • Bağımlılığın gelişimini önlemek • Bu maddelerin yarattığı bireysel ve toplumsal sorunları engellemek • Toplumda sağlıklı davranışların gelişmesini sağlamak Kültegin Ögel, Bağımlılığı Önleme Stratejilerine Yönelik Bilgiler, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 40-44. • 40 Bir önleme programının temel hedefleri arasında ilaçların tıbbi amaçlarla ve hekimlerin yazdığı dozlarda kullanılması, alkollü içeceklerin ve tütünün hiç kullanılmaması, yasal olmayan maddelerin kullanılmaması, bazı bağımlılık yapıcı maddelerin (tiner, bali, vb.) üretim amaçları doğrultusunda kullanılması sayılabilir. Bağımlılığı önlemenin biçimleri ve aşamaları Önleme iki ayrı biçimde yapılabilir; 1. Arzı azaltmak: Burada hedef yasal olmayan maddelerin elde edilebilirliğini zorlaştırmak, kişilerin buna ulaşmasını engellemek, maddenin üretilmesini durdurmaktır. Arzı azaltmak daha çok güvenlik kuvvetlerinin işi olarak görülebilir. 2. Talebi azaltmak: Bu tür maddelere olan talebin azalması, arzın da kaybolmasına yol açacak ve böylece sorun yok olacaktır. Talebi azaltmak için eğitim programları en önemli yeri işgal etmektedir. Bağımlılığı önlemenin üç ayrı aşaması vardır; Birincil önleme (primary prevention): Burada amaç henüz hiç kullanmamış kişilerin kullanmasını engellemektir. Türkiye gibi alkol ve madde kullanımının giderek artış gösterdiği ülkelerde birincil koruyucu çalışma yürütmek büyük önem taşımaktadır. İkincil önleme (secondary prevention): Alkol veya madde kullanan ancak bağımlı hâle gelmemiş kişileri erken tanımak, tedavi ve önerilerde bulunmak, bağımlı olmasını önlemek gerekmektedir. Üçüncül önleme (tertiary prevention): Bu aşamada amaç madde kullanan kişilerin madde kullanmayı bırakması ve bıraktıktan sonra tekrar bu maddeleri kullanmaya başlanmasının önlenmesidir. Bunun bir diğer parçası ise, madde kullanımı ile ortaya çıkan zararların önlenmesidir. Burada amaç, bulaşıcı enfeksiyonlardan korunmak, suça 41 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Karikatür: Seda Yılmaz / Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi 9. Sınıf SİNOP OCAK 2011 - SAYI 131• • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM iten nedenleri azaltmak ve diğer fiziksel zararlardan korunmak, en azından bu zararları düşük düzeye indirmektir. Bedava enjektör dağıtımı, kullananlara yönelik eğitim programları, metadon tedavisi de bu önleme dönemi içinde yer almaktadır. Bağımlılığı önlemenin önemi Bağımlılığüı önleme programları büyük önem taşımaktadır. Çünkü bağımlılık, geliştikten sonra tedavisi oldukça güç olan bir hastalıktır. Kişilerin bağımlılıktan kurtulma isteği tedavinin başarısını etkileyen en önemli faktördür. Ancak buna rağmen tam temiz kalmayı başarma oranı oldukça düşüktür. Bağımlılığın başlangıcından tedavisine kadar geçen sürede topluma yansıyan olumsuz yanları çok büyüktür. Bağımlılığın getirdiği sosyal ve ekonomik zorluklar sonucu insanlar yasal olmayan eylemler yapabilmekte ve suç işlemektedirler. Para kazanabilmek için kadınlar fuhuş yapmak zorunda kalmaktadır. Kullandığı mala para yetiştirebilmek için kimi zaman bağımlı kişiler madde satışına yönelebilmektedir. Kullanıcılar kullanmayan insanlara birer kötü örnek oluşturmakta ve yeni kullanıcıların ortaya çıkışını kolaylaştırabilmektedir. Madde kullanımının insan sağlığı üstüne olumsuz etkisi nedeniyle, madde kullanımı ülkenin sağlık harcamalarını artırmaktadır. Örneğin sigaraya bağlı akciğer sorunlarının tedavisi, ya da alkole bağlı karaciğer sorunlarının tedavisi hem hasta, hem de toplum için önemli kayıplar oluşturmaktadır. Uygulanan uzun süreli tedavilerin topluma maliyeti çok yüksektir. Altı ay ve daha uzun süren tedavilerin madde bağımlılığında daha etkin olduğu gösterilmiştir. Bu kadar uzun süreli tedaviler için fiziksel mekânlar yaratmak, personel çalıştırmak, rehabilitasyon alanları açmak, iş bulmak oldukça yüklü bir organizasyondur. İyileştikten sonra bağımlılığın yineleme oranı çok yüksektir. Kişinin tekrar madde kullanmaya • 42 başlamasını etkileyen bir faktör vardır. Tüm bu faktörleri minimal düzeye indirmek oldukça ciddi bir uğraş gerektirmektedir. Tüm bunlar yerine getirilse bile beklenmeyen olaylardan dolayı tekrar kullanımın görülmesi seyrek değildir. Öte yandan her türlü önleme programı maliyetinin, tedavi maliyetinden daha düşük olduğu gözlenmiştir. Önlemeye harcanan her bir doların 4-5 kat kazandırdığı gösterilmiştir. Gençliğin madde kullanmamasıyla daha üretken hâle gelmesi toplumsal ve ekonomik gelişim de hızlandıracaktır. Bu nedenle önlemeyle hem madde kullanımının olumsuz sonuçlarından toplum korunacak, hem de madde kullanmamanın olumlu yanlarından yararlanacaktır. Bağımlılığı önleme stratejileri Tüm dünyada yıllardır çok çeşitli önleme yöntemleri uygulanmaktadır. Başarılı bulunan önleme stratejilerinden bazıları aşağıdadır. Bilgilendirme Bu yöntemde amaç, toplumu madde kullanım yaygınlığı ve bireysel, ailevi ve toplumsal sonuçları hakkında bilgilendirmek ve farkındalığını artırmaktır. Sigara, alkol ve diğer maddelerin yarattığı olumsuz sonuçların gösterilmesine caydırma adı verilmektedir. Yasal olmayan madde kullanımı ile cezaevine girmek ve bunun bilinmesi de bir tür caydırmadır. Caydırma, belirli oranda başarılı olabilir. Tek başına caydırma yeterli bir önleme yöntemi olarak kabul edilemez. İnsanları bilgilendirerek kullanıp kullanmama konusunda kararı onlara bırakmak gibi tarafsız bir yaklaşımda oldukça etkili bir önleme yöntemidir. Bireyin kendisine kararın verilmesi, başkaları tarafından telkin edilmesinden daha başarılıdır. Madde kullanımı karşıtı bir değerler dizgesi yaratmak yine bilgilendirmenin bir parçası olarak görülebilir. Bu yönteme kısaca bağımlılık yapıcı madde kullanmanın moda olmaktan çıkmasını sağlamak denebilir. Toplumsal duyarlılığın artırılması da bilgilendirmenin bir hedefidir. Böylece toplum madde satışının engellenmesi için inisiyatif gösterecektir. OCAK 2011 - SAYI 131• Eğitim Bu tür eğitimde amaç gence karar verme, reddetme gibi yaşamsal ve sosyal becerilerin kazandırılmasıdır. Becerileri kişisel ve sosyal beceriler olarak ikiye ayırabiliriz. Kişisel beceriler içinde gencin kendine olan güvenini, hayır diyebilme ve sorunlarla başa çıkma yetisini ve kendine güvenini artırmak, stresle başa çıkmayı öğretmek sayılabilir. Sosyal beceriler içerisinde kişilerarası ilişkileri düzenlemek, boş zamanları iyi değerlendirmeyi sağlamak sayılabilir. Alternatifler yaratmak Sorunların tanınması ve yönlendirme Bu yöntemde sigara, alkol ve diğer maddeleri kullanan ya da kullanma eğilimi olan gençlerin erken dönemde tanınması, eğitimi ve danışmanlık yapılması hedeflenmektedir. Bu amaçla gençlerin taranması, yöntemin temelini oluşturmaktadır. Toplumsal mücadele Toplumun önlemeye katılması çok aktif ve etkin önleme yöntemidir. Bu yöntem son yıllarda kullanılmaya başlanmış ve çok başarılı bulunmuştur. Sivil toplum örgütleri bu yöntemde etkin bir role Toplumsal mücadele programı oluşturulurken ulaşılması gereken bireyler kabaca şunlardır: • Toplumsal liderler: Politikacı, idari sorumlular, dernek yöneticileri, basın ve yayın kuruluşları, sporcular, sanatçılar bu grup içinde sayılabilir. Bu kişiler hem iyi bir hatip olarak görev alabilirler, hem de birçok başka kurum ve kuruluşla ilişkileri sağlayabilirler. • Yandaşlar: Mesleki yaşamları dolayısıyla birçok alanda mücadeleye katkıda bulunabilecek kişilerden seçilmelidir. Bunlar arasında doktorlar, hemşireler, öğretmenler, spor antrenörleri, okul idarecileri, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, beslenme uzmanları, polis, avukat, medya temsilcileri sayılabilir. • Gönüllüler: Etkinliklerde birebir uğraşacak, planlamada bulunacak, yürütmeyi sağlayacak, kullanıcılarla ilgilenecek, organizasyon yapacak gönüllüler, başarılı bir mücadelenin ayrılmaz parçalarıdır. Çevresel yaklaşım Birey toplumda tek başına yaşamıyor. Çevre- 43 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Bu yaklaşımda amaç gence sigara, alkol ya da diğer maddeleri kullanmak yerine başka etkinliklere yöneltmek ve bunları kullanma davranışını değiştirmektir. Alternatif programların uygulanması özellikle yüksek riskli gruplarda etkin bulunmuştur. Eğlenme amacıyla madde kullanmaya başlamak sık karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle gençlere farklı eğlenme alanları yaratmak ve boş zamanlarını değerlendirmek etkili bir önleme yöntemi olarak bulunmuştur. Alternatif etkinlikler arasında spor, sanat, müzik, toplumsal etkinlikler sayılabilir. Bu tür etkinliklerin hedef gruba uygun seçilmesi, katılımı başarıyı artırmak için gereklidir. Buna bir örnek olarak gece maçlarının düzenlenmesi sayılabilir.Gencin çevresinde sadece madde kullanan ya da buna eğilimli kişiler varsa, alternatif ortamlarda yeni insanlarla tanışmasını ve yeni arkadaşlıklar kurmasını sağlamak önem taşır. sahiptir. Yöntemin amacı, bireyin dar çevresi içinde önleme etkinlikleri yapmasıdır. Bunlar içinde bilgilendirme ya da duyarlılığı artırmak sayılabilir. Toplumsal mücadelede oluşan çekirdek grubun ilk hedeflerinden birisi kendi bölgesini belirlemek olmalıdır. Bu bir semt olabileceği gibi yaşadıkları il ya da ilçe olabilir. Ancak böyle bir ekibin öncelikle dar bir çevrede çalışmaya başlaması önerilebilir. Oluşan çekirdek ekip bir araştırma ile geliştireceği önleme yöntemini saptayabilir. Bu araştırma sırasında bölgenin ileri gelenleri ya da toplumla sık yüzyüze gelen kişilerle görüşmeler yapılabilir. Buna örnek olarak muhtarlar, okul müdürleri, dernekler sayılabilir. Madde kullanıcılarıyla sık sık karşılaşan kişilerle de görüşmeler yapılabilir. Buna örnek olarak meyhaneciler, bar sahipleri, polisler ve gazeteciler sayılabilir. Böyle bir araştırmanın bir başka yararı ise oluşan çekirdek ekibin tanınması ve katılımın artmasıdır. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM siyle etkileşim içinde yaşıyor. Örneğin, arkadaşları alkol kullanıyor, filmlerde alkol kullanan insanları görüyor, alkol endüstrisinin reklamlarına maruz kalıyor, iş, okul ve aile yaşamında birçok zorlukla karşılaşıyor. Tüm bunlarla başa çıkmayı öğretmeden ya da uygun koşulları yaratmadan bireyin madde kullanımıyla mücadele etmek yararlı olmayacaktır. Sigara ya da alkol endüstrisi bazı mesajları topluma iletmektedir. Bu mesajlarla içmek cesaretlendirilmekte, içmenin potansiyel riskleri küçümsenmekte, içmeden yaşamak konusunda bireyin cesareti kırılmakta ve tüketimi artırmak hedeflenmektedir. Çevresel yaklaşımı içeren önleme çalışmasında reklam yasakları, satışa kontrol, yaş sınırlaması gibi etkinlikler yapılmaktadır. Bağımlılığı önleme çalışmasının başarısını etkileyen faktörler Etkin bir bağımlılığı önleme programı hazırlarken çok çeşitli değişkenleri göz önüne almak gereklidir. Önleme programı hazırlarken dikkat edilmesi gereken noktalar aşağıda belirtilmiştir. • Uygulanabilirlik ve kabul edilebilirlik • Madde kullanım davranışı üstüne etkinlik • Ölçülebilir hedeflerin konması • Gönüllülerin programda yer alması • İnteraktif eğitim yöntemlerinin kullanılması • Hedef kitleye stratejilerin seçilmesi • Akranlardan yararlanılması • Araştırmalarla desteklenmesi • Süreklilik ve programın uzunluğu • Destekleyici ve tekrar eden programların oluşturulması • Hedef kitleye ulaşım için farklı kanallar kullanılması • Okullara yönelik olması • Aileye yönelik olması • Topluma yönelik olması • Uygulamaya sadık kalınması gibi özellikler sıralanabilir. Örnek programlar Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği olarak çok çeşitli önleme programları geliştirdik. Bunlar arasında aşağıdaki programları sayabiliriz: • Önlemenin farklı aşamalarına yönelik olması • Psikososyal becerileri geliştirme temelli program (Günebakan) • Önleme programı birden fazla maddeyi hedeflemesi • Ebeveyn eğitimi programı (Bilgili ol, bağımlı olma) • Farklı gelişim dönemlerine, cinsiyete ve kültüre uygun mesajlar geliştirilmesi • Önleme programının ve yarattığı etkilerin sürekli olması • Tek başına bilgilendirmeye dayanmaması • Madde kullanımının yaygın ve normal bir davranış olmadığının vurgulanması • Ergenlerin direnç kazanmalarının sağlanması • Psikososyal yetilerin artırılması • 44 • Akran eğitimi programı (Kulaktan kulağa) • Çocuk ve ergenler için web sitesi (www.yokyaw.org) • Öğretmen, anne, baba, çocuk, gençler, üniversite gençleri için filmler, saydamlar, eğitim programları Yukarıdaki programlar www.yeniden.org.tr sitesinden ücretsiz olarak indirilebilir. İçişleri Bakanlığına bağlı bir kuruluş olan TUBİM’den de yararlanılabilir. GİZLİ MÜFREDAT BAĞLAMINDA BAĞIMLILIK HASAN BACANLI Prof. Dr., Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi O 1. Bir okulu bitirmek veya bir alanda uzmanlaşmak için okunması gereken ders ve konuları kapsayan plan, müfredat, ders programı, müfredat programı. Hasan Bacanlı, Gizli Müfredat Bağlamında Bağımlılık, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 45-49. 2. 1-Bir okulu bitirmek ya da bir alanda uzmanlaşmak için okunması gereken ders ve konuları kapsayan program. 2- Öğretilmesi istenilen ders ya da konuların amaçlar, yönergeler ve ders gereçleri ile birlikte sıralı olarak düzenlenmesi sonucu ortaya çıkan kılavuz. 3- Öğrencilere bir plana göre kazandırılması istenilen 45 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE kullar, öğrenciler, öğretmen, ders gibi kavramlardan söz edildiğinde akla öncelikle ders programı gelir. Bunun teknik dildeki adı eğitim programı, öğretim programı gibi terimlerdir. Bunlardan en yaygın ve uygun olanı eğitim programıdır. Ancak eğitim programı kapsamlı ve belirlenmesi her zaman kolay olmadığı için öğretim programı üzerinde durularak eğitim programı çıkarsanmaya çalışılır. Böylelikle öğretim programı o okulda verilen derslerin ve dolayısıyla eğitimin göstergesidir. Tanımlanmak istendiğinde, eğitim programı “öğrenme-öğretme sürecinde takip edilecek yol” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımın çok açık ve net olmadığı açıktır. Bu tanım eğitimcileri öğretim programına yönlendirmektedir. Öğretim programı da şöyle tanımlanmaktadır (anlambilim.net): • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM öğrenim yaşantılarının tümünü içine alan program, müfredat, müfredat programı. Bu tanımdan çıkarılan anlam, öğretim programının büyük ölçüde ders programları toplamı ile eşleştirildiğidir. Eğitim programları uzmanları ve bu konularla ilgilenenlerin büyük bir kısmı, eğitim programının ayrı öğretim progmanının ayrı olduğu ve hatta müfredat kelimesinin öğretim programını kapsayabileceğini, ama eğitim programını kapsayamayacağını iddia ederler. Burada program veya müfredat tartışmasına girmeye gerek yoktur. Ancak kaç türlü program olduğu ve bunların hangilerinin ne işe yarayabileceği gibi ayrımlar önemli görünmektedir. Ülkemizdeki durum göz önüne alındığında açık program Talim ve Terbiye Kurulu tarafından kabul ve ilan edilen ders ve konuları ifade eder. Ancak TTK programı bu hâle getirirken bazı başka programların etkisi altındadır. Örnek için, bunlardan biri politik programdır ve iktidardaki siyasi partinin eğitimle ilgili amaçladığı şeyleri ifade eder. Başka bir örnek olarak, boş program verilebilir. Boş program genelde anlaşılanın aksine, öğretilmemesi ve eğitimde üzerinde durulmaması gereken hususları ifade eder. Sonuç olarak, TTK tarafından oluşturulup onaylanarak yürürlüğe konan program açık ve yazılı programdır. Karikatür: İsmail Kar / Eğitimci-Karikatürist Eğitim programı okulda öğrenciye aktarılıncaya kadar çeşitli aşamalardan geçer. Bu aşamaların hemen hemen hepsinde açık ve yazılı programın dışında birçok eğitim öğretim prog- ramı devreye girer. Aslında açık ve yazılı program ortaya çıkıncaya dek de birtakım programlar devreye girmektedir. Bu hususu açıklayacak olursak kısaca şöyle ifade edilebilir: • 46 OCAK 2011 - SAYI 131• Gizli program okulda öğretilmesi ve kazandırılması açıkça amaçlanmadığı hâlde, çocuğun okuldaki etkileşimleri sonucunda kazan- mış olduğu davranışlardır. Gizli program ders programı, yani açık program ve yazılı programla uyumlu olduğu sürece sistem açısından sorun oluşturmaz. Hatta öğretmenin amaçlanan programına uygun olduğu zaman öğretmenin işine gelir. Ancak genel olarak bunlarla pek tutarlı değildir ve zaten gizli müfredatı önemli hâle getiren de budur. Gizli müfredat saklı müfredat değildir. Saklı müfredat şu veya bu nedenle saklanan müfredattır. Gizli müfredat ise yazılı olmayan ve açıkca ifade edilmemiş olan, ama öğrencinin okulda etkileşimler yoluyla kazandığı özelliklerdir. Bu özellikler genellikle bilinçli bir şekilde planlanmış değildir. Söz gelimi sınıfta öğrencilerinin konuşmalarına veya fikirlerine, konuyu dağıtmamak için fazla yer vermeyen bir öğretmen gizliden gizliye anti-demokratik bir anlayış ortaya koyuyor demektir ve bu durumda öğrencilerin demokratik özellikler kazanmalarını beklemek iyimserlik olur. Gizli program açık programdan çok daha etkili davranışlar kazandırma eğilimindedir. Genellikle bilişsel özellikler açık ve yazılı program ile, duyuşsal ve karakter özellikleri daha çok gizli program yoluyla kazanılır. Bir eğitim kurumunun yapabileceği en iyi şey gizli müfredatını olabildiğince azaltmak ve açık hâle getirmek olabilir. Böylelikle öğrencilerin kazanacakları davranışlar da istenen davranışlar yönünde olacaktır. Çünkü, bilinen ve yaygın tanımıyla eğitim bireyde “istendik” yönde davranış değişikliği meydana getirme sürecidir. Gizli müfredat ne kadar bilindik hâle getirilebilirse, kazanılacak davranışlar da o kadar istendik hâle getirilebilir. Gizli müfredatla ilgili olarak üzerinde durulması gereken ikinci bir husus da onun bireysel 47 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Yazılı programın kabul edilip yayınlanması okulda ve derslerde onun gerçekleşeceği anlamına gelmez. Açık programın sınıfta uygulanabilmesi başka birçok programın etkisi altında gerçekleşir. Örnek olarak kullanılan program vardır, bu program açık programın kullanılabilir hâle getirilmesini içerir. Bu programın göstergesi ders kitapları ve malzemeleridir. Açık program ders kitabı yazarları veya yayıncılarının anladıkları kadar kullanılabilir hâle gelir. Bunun bir devamı olarak, anlaşılan program devreye girer. Anlaşılan program ders kitabı veya malzemelerinin (öğretmenler tarafından) anlaşılan şeklidir. Programda yazılı olduğu hâlde öğretmenler o konu, kazanım veya amaçları anlamamışlarsa, anlaşılan programda yer almazlar. Anlaşılan program her zaman okulda ve derste gerçekleştirilmek üzere amaçlanmaz. Amaçlanan program öğretmenin amaçlarını ve değerlerini de içerir. Öğretmen amaçladığı programı okulun ve sınıfın olanakları çerçevesinde uygulamaya sokar. Uygulanan program öğretmenin amaçladığı program ile okulun olanaklarının birleşimidir. Uygulanan program gerçekleşen programa e-program denilen özellikle günümüzde İnternet yoluyla ulaşılabilen davranış örnekleri ve kazanımlardan ve dış program denilen ders-dışı etkinliklerin ortaya koyduğu kazanımlarla bir araya gelerek gerçekleşen programı oluşturur. Ancak gerçekleşen program sadece uygulanan programın bir görünümü değildir. Uygulanan programın yanı sıra, hayalet program (kitle iletişim araçlarının öğrencilere kazandırdıkları) ve birlikte program (anne babanın okul dışında çocuğa kazandırdıkları) ve gizli programdan oluşur. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM olduğudur. Gizli müfredatın bireyselliği öncelikle ilgili kuruma özgü olması anlamına gelir. Yani her okulun kendi gizli müfredatı vardır. Dolayısıyla her okulda gizli müfredat analizinin özel olarak ayrı ayrı yapılması gerekir. Gizli müfredat kişiler için de bireysel bir nitelik taşır. İçinde bulunulan durum veya ortam bazı kişilerde bazı özellikler taşıyabilir. Yani ilgili davranışların kazanılması bazı öğrenciler tarafından kolayca gerçekleşirken, bazı öğrenciler bundan pek etkilenmeyebilirler. Örneğin, okulda meydana gelen bir tartışma ortamından bazı öğrenciler diğerlerine göre daha fazla incinebilir. Ortaya çıkan bir adaletsizlik durumundan bazı öğrenciler daha az rahatsız olabilir, hatta hiç rahatsız olmayabilirler. Tüm okullar için geçerli olan gizli müfredat özellikleri de bulunmaktadır, ama bu özellikler kültürel denebilecek özelliklerdir. Söz gelimi, müzik, resim ve beden eğitimi derslerinin ders programlarında öğleden sonra ve genellikle son derslere yerleştirilmesi bu derslerin o kadar da önemli olmadıkları şeklinde bir algıya yol açar. Bu algı bazen açıkça dile getirilir. Böyle bir haftalık ders programlı kullanmaya devam ederek, niye çocuklarda müzik veya resim zevki oluşmuyor diye şikayette bulunmak yersizdir. Çünkü haftalık ders programı o derslerin önemli olmadığını, zorunlu olarak verildiğini ve önemli olmadıkları için bir yerlere sıkıştırıldıklarını (!) anlatmaktadır. Bağımlılık eğitim sisteminin amaçladığı bir özellik değildir. Açık program öğrencilerde bağımlılık yaratmayı amaçlamaz. Bağımlılığı istediğiniz anlamda ele alabilirsiniz. Başka bir ifadeyle, gerek madde bağımlılığı, gerekse İnternet bağımlılığı açık programda kazandırılması ve geliştirilmesi istenen ve beklenen özellikler değildir. • 48 İki nesne veya kişi arasındaki ilişkinin bir biçimi olan bağımlılık, öncelikle bağlılıktan ayırt edilmeye çalışılır. Buna göre bir şeye bağlı olmak başka, sadakat başka bir şeydir, ona bağımlı olmak ise daha başka bir şeydir. Bağlılık iki taraf arasında eşit düzeyde kurulan bir ilişkidir. Genel olarak insanların ilişkilerinde karşı tarafa saygılı ve bağlı olmaları onların eşit düzeyde ilişki kurmuş olduklarının bir göstergesi olarak kabul edilir. Bağımlılık ise eşit taraflar arasında gerçekleşmez, taraflardan biri diğerinin davranışını biçimlendirmeye başlamıştır. Bağlılık kişiler arası ilişkilerin bir biçimi iken, bağımlılık genellikle madde veya İnternet bağlamında ele alınmaktadır. Yani bağımlılık iki insan arasında olsa da, insanların nesnelerle ilişkilerinde olsa da, sağlıksız bir ilişki biçimidir. İki tür bağımlılık günümüzde oldukça yaygındır ve üzerinde yoğun bir şekilde durulmaktadır: Madde bağımlılığı ve İnternet bağımlılığı. Her ikisinde de temel ölçü aynıdır; eğer nesne kişinin davranışını biçimlendirmeye başlamışsa, sağlıksız bir durum söz konusudur. İnternet buna güzel bir örnektir. Eğer kişi İnternet’i gerektiği zaman ve gerektiği kadar kullanabiliyorsa, bağımlılık sayılmaz. Ama İnternet’siz duramıyorsa veya İnternet kişinin diğer davranışlarını, işlerini veya ilişkilerini biçimlendirmeye, düzenlemeye veya aksatılmasını sağlamaya başlamışsa orada bir sorun var demektir. İki insan arasındaki durumda da aynı şey geçerlidir. Kişi eğer diğer kişiye bağlı ise, onunla olmaktan mutlu olur. Eğer bağımlı ise, onsuz yapamayacağını düşünmeye başlar. Bu durumda ilişki sağlıksızdır. “Ya benimsin ya toprağın” gibi düşüncelerin ardında yatan da budur. Madde bağımlılığı biraz daha farklı bir yapı arz eder. Genellikle bağımlı olunan maddenin azı da çoğu da sağlıksızdır. Yani madde bağım- OCAK 2011 - SAYI 131• lılığı dediğimizde, insan için yararlı olan şeylere bağımlı olmak kastedilmez, söz gelimi bir kişi baklavaya çok düşkün biri olsa, baklava bağımlısı olmaz. Ancak sigara, uyuşturucu gibi bağımlılıklar herhangi bir şekilde insana yararı bulunmayan, yani azı da çoğu da yararsız ve hatta zararlı olan şeylerdir. Hele bunlar insan davranışını yönlendirmeye başladıklarında artık kişi kendi hayatının denetimini elinden kaçırır. Bağımlılık insanın yaşamını biçimlendirir. İnternet bağımlılığında artık kişi eve gelir gelmez İnternet’i açmaya, onsuz hiçbir şey yapamamaya, başka bir iş yaparken bile bir şekilde İnternet’i açık tutmaya çalışır. Bu da onun Rogers’in deyimiyle tam fonksiyonlu kişi olmasını engeller. Yani olması gereken kişi olamamaya başlar. Gizli müfredat genel olarak gizli kalan bir müfredat olduğu için çoğunlukla farkına varılmaz. Bağımlılık odakları veya bağımlılık salgını eğer gizli müfredatın bir içeriği ise, onun da doğrudan farkına varmak çoğu zaman olanaksızdır. Ancak, gizli müfredat için yapılabilecek sondajlar, bu gibi odakları veya öğrenciler ara- Gizli müfredat başka bir çok yolla da açığa kavuşturulabilmektedir. Hatta okulun nerdeyse herhangi bir ögesinin ele alınıp incelenmesi bile okulun gizli müfredatının önemli kısımlarını ortaya çıkarmaya yetebilir. Buna en güzel örnek çay servisleridir. Bir okulda çay yapılıp yapılmadığı, çayın kim tarafından ve nasıl yapıldığı, servisin çağırmayla mı, zamanlamayla mı yapıldığı, idarecilere veya öğretmenlere ayrı servisin yapılıp yapılmadığı, çay için nasıl bir şeker kullanıldığı ve şekerin nasıl servis edildiği gibi birçok husus okulun gizli müfredatının göstergesidir ve gizli müfredatı tespit etmek için kullanılabilir. Sonuç olarak denebilir ki, okullarla bağımlılığın ilişkisi, açık müfredat açısından bakıldığında, bağımlılığın önlenmesi olarak görülürken, gizli müfredat bağımlılıkları teşvik edebilir. Okul yöneticilerinin ve tabii ki öğretmen ve velilerin öğrencilerin gizli müfredat olarak neyle karşı karşıya geldiklerini iyi izlemesi gerekir. Bağımlılık okulun kazandırması değil, önlemesi gereken bir özelliktir. Öyleyse, okulun gizli müfredatı ne kadar belirlenebilirse, bağımlılığın gizlenebileceği yer de o kadar azalacaktır. 49 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Gizli müfredat bağlamında düşünecek olursak, bağımlılık okulla bağlantılı olduğu zaman, çoğunlukla gizli müfredatın bir parçasıdır. Hiçbir okul programı çocuklara bir nesneye karşı bağımlı hâle getirmeyi amaçlamaz. Ancak okulun farkında olunan veya olunmayan özellikleri bağımlılıkları teşvik edebilir. Bunun en açık görüntüsü, okul etrafında yuvalanmış olan bağımlılık yaratıcı kişi veya yerlerdir. Okulların bahçesinde, çevresinde veya yakınında birtakım kişiler veya mekânlar öğrencilerde bağımlılığı güdüleyebilmektedir. Bunlar farkına varıldıklarında okul yöneticileri veya emniyet güçleri tarafından denetlenir ve gerektiğinde soruşturulur. sında yaygın olan bulaşıcı bağımlılıkları ortaya koyabilir. Gizli müfredat en kolay şekilde öğrencilerin veya personelin konuşmalarını dinleyerek ortaya konur. Bu konuşmalarda argo kullanılması, küfredilmesi veya özel kelime ve deyimlerin kullanılması açıkca ortaya konulmayan içeriğe işaret eder. Semboller de bu konuşmaların önemli ögelerinden biridir. Öğrenciler kendi altkültürlerini oluşturmaya başladıklarında özel ve gizli bir anlaşma ortamı oluşturuyorlar demektir. Birbirlerine saygı ve sevgi ifade eden konuşmalarla, saygısızlık ifade eden konuşmaların karşılaştırılması, durumu açıklığa kavuşturacaktır. MADDE BAĞIMLILIĞI VE SUİSTİMALİ FATMA SULTAN ÖZTÜRK KILIÇ Doç. Dr., Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji ABD Öğr. Üyesi İ laçların tedavi dışında kullanılması ve özellikle bir hekime danışmadan kişinin kendi isteği ile veya arkadaş önerileri ile ilaç kullanılması tıbbi olmayan ilaç kullanılışı veya ilaç suistimali olarak adlandırılır. Oysa yanlış ilaç kullanımı (ilacın gerektiği gibi kullanılmaması) ile ilaç suistimali (ilacın kötüye kullanılması) tamamen farklı konulardır. Bağımlılık yapan kimyasal etkenlerin hepsi ilaç olmadığından günümüzde ilaç bağımlılığı yerine madde bağımlılığı terimi tercih edilmektedir. BAĞIMLILIK, çoğunlukla ilacın tıbbi olarak kullanılışı sonucu değil, başından beri suistimal şeklinde kullanılması sonucu gelişir. Kişide bağımlılık yapma potansiyeli yüksek olan ilaçların çoğu tıpta çeşitli hastalıkların tedavisinde de kontrollü olarak da kullanılırlar. Ancak tedavi dışında kişinin kendi isteği ile veya istemeden (kötü niyetli kişilerin sigara veya alkollerine katması sonucu) bu tür maddelerin ağına takılabilirler. Öyleyse tütün ve alkol kullanan kişiler çok daha fazla risk altındadır. Fatma Sultan Öztürk Kılıç, Madde Bağımlılığı ve Suistimali, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 50-54. • 50 Bağımlılık yapan ilaçların önemli ortak özellikleri pekiştirici ilaçlar olmalarıdır. İnsanlarda pekiştiricilik, keyif artması, ağrı veya sıkıntının ortadan kalkması veya algılama değişiklikleri şeklinde olabilir. Bunlar pozitif pekiştiriciler’ dir. İlaç kullanmayı sürdürmede rol oynayan pekiştirinin negatif şekli de vardır. Bağımlılık OCAK 2011 - SAYI 131• yapan ilacı kesmenin veya o ilacı bulamamanın keyifte oluşturacağı azalma, bağımlı bir kişi için olumsuz bir durumdur. Bağımlı kişi bu duruma düşmemek için ilacı almaya devam eder. Bu bir negatif pekiştiri olayıdır. Bunun için parasını, malını, hatta zamanını sonuna kadar tüketirler. İstenilen etkinin oluşması için sürekli doz artımına gitmek zorunda kalırlar. Bu ise tolerans olarak tanımlanır. Alkol, sigara ve madde bağımlılıkları için fiziksel ve psikolojik bağımlılık tanımları vardır. İlaca karşı bağımlılık bazen sadece psişik olabildiği halde, özel bazı durumlar dışında fiziksel bağımlılık tek başına gelişmez. PSİŞİK (PSİKOLOJİK) BAĞIMLILIK; ilacın pozitif pekiştiri yapmasına bağlıdır. Kendini ilacı almaya devam etme arzusu ile belli eder. Bu arzu ilaca karşı psişik özlemdir. Kişide o ilacı almak için önüne geçilmesi güç ve olanaksız bir istek oluşmuştur. Psişik bağımlılığın derecesi ilaç gruplarına ve kişiye göre değişkenlik gösterir. Bütün madde bağımlılığında vardır. İrade zayıflığı özellikle dikkati çekmektedir BAĞIMLILIK GELİŞME DÖNEMLERİ 1. İLK BELİRTİLER DÖNEMİ • Farklı gruplara girmek • Sürekli bu maddeleri düşünmek • Ruhsal denetimin azalması • Cinsel isteksizlik 2. ASIL BOZUKLUK DÖNEMİ • Çevreye uyumun bozulması • Aşağılanma duygusu, pişmanlık • Çevreye ilginin azalması • Cinsel sorunlar • Unutkanlık • Beslenme sorunları • Gelir yolları arama; satıcı olma, hırsızlık yapmak hatta cinayet işleme vs. • İradenin kaybolması 3. ÇÖKÜNTÜ DÖNEMİ • Ruhsal çöküntü • Bedensel çöküntü • Düşünme bozuklukları • Toplumsal değerlerin kaybolması • Toplumdan kaçma • İntihar girişimi ZARARLI ALIŞKANLIKLARA BAŞLAMA NEDENLERİ • Kaygı, sıkıntı, korku • Arkadaş, akraba veya tanıdık biri • Taklit, özenti, merak etme • Keyif duyma • Sınırsız özerklik • Baskı 51 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE FİZİKSEL (FİZYOLOJİK) BAĞIMLILIK; psişik bağımlılıktan ayrı ve çoğunlukla ondan bağımsız bir olaydır. Fiziksel bağımlılık, ilacın kısa veya uzun süre vücutta bulunması sonucu beyinde onun etkilediği nöronlardaki reseptörlerde oluşan fizyolojik değişmelere bağlıdır. Hücresel düzeyde bir adaptasyon vardır. Bu nedenle, ilacın kesilmesi durumunda bağımlı kişide derhal yoksunluk (kesilme) sendromu denilen ve kendisini psişik ve somatik nitelikteki belirtilerle gösteren belirli bir süre devam eden hastalık hali ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bulgular, beyinde genellikle ilacın etkilerine göre ters yönde olan değişmeleri yansıtır. Bu da bağımlıda hiç istenmeyen bir durumdur. • İradenin zayıflaması • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM • Büyüklerle zıtlaşma • Kendine güvensizlik KİMLER DAHA ÇOK MADDE KULLANIYOR ? • Erkekler • Genellikle yoksul kesim • Kişilik bozukluğu olanlar • Aile ilişkileri bozuk olanlar • Okulda ve işinde başarısız olanlar • Sigara ve alkol kullananlar Yukarıda görüldüğü gibi, iletişim eksikliği olan, sigara, alkol kullanan özelliklede 15-25 yaş gençlerimiz hedef durumundadır. Ancak yapılan çalışmalara göre de bu zararlı alışkanlıklara başlama yaşı 11 yaşa kadar inmiştir. Okulda, işte ve sosyal yaşamda başarısız olan, aşırı ilgili veya hiç ilgilenmeyen aile çoçuklarında da maddeye yönelim artmaktadır. Son yıllarda gençlerimize yönelik kafe, bar gibi yerlerin artması, medyanın doğrudan olmasa da dolaylı olarak özendirmesi, ülkelerarası giriş çıkışların kolaylaşması gibi durumlar da bu maddelerin kullanımının artmasında önemli bir etkendir. Madde kullanımında artış nedenleri aşağıdaki tabloda daha ayrıntılı olarak verilmiştir MADDE KULLANIMININ ARTIŞ NEDENLERİ • Kültürel bozulma, hayat şartlarının zorlaşması Karikatür: Aşkın Ayrancıoğlu / Eğitimci-Karikatürist • 52 OCAK 2011 - SAYI 131• • Medyanın genişlemesi • Bar, kafe gibi yerlerin çoğalması • Yabancı uyruklu kişilerin organizasyonu • Kuşak çatışması ve ailevi baskı • Terör örgütlerinin faaliyetleri • Büyük şehirlere göç • Gençlerin yeteri kadar bilgilendirilmemesi sebebidir. Bu zararlı etkisini içinde bulundurduğu polisiklik aromatik hidrokarbonlar aracılığı ile yapar. Bunlar arasında aşağıdaki maddeler ve kullanım yerlerini sayabiliriz. Karbonmonoksit, Egzos Gazı Arsenik, Zehir imalatında Metanol, Roket Gazı yapımında DDT, Böcek ilaçlamada KİMLERİN MADDE KULLANDIĞINDAN Kadmiyum, Araba Akülerinde ŞÜPHE EDİLMELİDİR ? Bütan Gazı, Tüp ve Çakmak Gazı • Kişilikte açıklanamayan değişiklikler Aseton, Oje ve Kimyasal sökücü • Huzursuzluk ve sinirlilik Naftalin, Güve ilaçlamada • Konsantrasyonda (dikkati toplamada) bozulma • Kompulsif (tekrarlayıcı) davranış • Şiddetli uykusuzluk ve kilo kaybı • İş ve evde görevlerini yerine getirememe Bağımlılık yapıcı maddeler arasında tütün, alkol, morfin ve türevleri, amfetaminler, esrar, eroin ve benzerleri, kokain ve uçucu solventleri sayabiliriz. Bunların bir kısmı santral sinir sisteminde uyutucu, uyuşturucu özellik gösterirken, bir kısmı da uyarıcı tabiattadır. Uçucu solventler dediğimiz maddeler hem kolay ulaşılması açısından, hem de psikolojik ve fizyolojik zararları açısından en tehlikelilerden biridir. Tabii ki burada özellikle sigara üzerinde durmamız gerekiyor. Yukarıda da belittiğim gibi sigara içicilerin madde kullanımına karşı hem eğilimi hem de zemini olmaktadır. TÜTÜN (SİGARA) bağımlılığı daha çok psikolojik olup içindeki nikotinden dolayı oluşur. Ancak vücutta bir çok sistemde bozukluk yaratır, özellikle de akciğer kanserlerinin başlıca Tütün ya da sigara içimi aşağıda belirtilen ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirir. • Major öldürücü hastalıklar - Akciğer kanseri, Koroner Kalp Hast., KOAH • Diğer öldürücü hastalıklar - Diğer kanserler, diğer kalp-damar hast., akciğer hast. • Başka hastalıklar - Peptik ülser, osteoporoz • Diğer sağlık sorunları - Üremeye etkileri, pasif etkilenme SİGARA VE KANSERLER Neden olduğu kanserler; akciğer kanseri başta olmak üzere, ağız, larinks, farinks, özofagus ve mesane kanserleri. Katkıda bulunduğu kanserler; böbrek ve pankreas. 53 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE • Artan borçlar ve bunları ödeyememe Amonyak, Kimyasal Temizlik işlerinde • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM İlişkili olduğu diğer kanserler; mide ve serviks. SİGARA VE Tıkayıcı akciğer hastalıkları (KOAH) Tıkayıcı akciğer hastalıklarının %80-90’ından Sigara sorumludur. KOAH en önemli beşinci ölüm nedenidir. Bu gidişle 2020 yılında üçüncü ölüm nedeni ve beşinci en sık görülen hastalık nedeni olacaktır. Sigara (Tütün) ; Bir yılda 4,5 milyon kişinin: günde 11 bin, her 8 saniyede 1 kişinin ölümünden sorumludur. SİGARA VE KORONER HASTALIKLAR Sigara içenler içmeyenlere göre % 70 daha fazla koroner hastalıklardan ölürler. 65 yaşından genç insanlarda görülen koroner hastalıklar % 40-45 sigaraya bağlıdır. Sigarayı bırakmak koroner hastalık riskini bir yılda % 50 azaltır, 5 yılda ise risk normale iner. SİGARA VE İNME (FELÇ) Sigara içenlerde inme riski içmeyenlere göre % 50 fazladır. Risk günde içilen sigara sayısı ile artar. Sigarayı bırakmak da inme riskini 5 yılda hiç içmemişler düzeyine düşürür. SİGARA VE GÖZLER Körlükle sonlanabilen maküler dejenerasyon sigara içicilerde 2-3 kat artmıştır. Katarakt sigara içicilerde %40 daha fazla görülür. SİGARA VE KEMİKLER Menopoz sonrası kadınlarda; sigara içenlerde kemik dansitesi daha düşüktür. Sigara içen kadınlarda kalça kırıkları riski daha yüksek PASİF SİGARA İÇİMİ VE SAĞLIK Çevresel sigara dumanı da kanserojendir. Eşi sigara içen kadınlarda akciğer kanseri riski • 54 %20-70 artar. Sigara içmeyenlerde ortaya çıkan tüm akciğer kanserlerinin %20-30’u çevresel sigaraya bağlıdır. ABD Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü sigara dumanını “işyeri kanserojeni” olarak tanımlamıştır. Pasif sigara içimi kalp damar hastalığı riskini %30-50 artırmaktadır. Annelerin gebelikte ve doğum sonrası sigara içmesi ani bebek ölüm sıklığını arttırır. BAĞIMLILIĞA KARŞI ÖNLEMLER 1- Satışlarının denetlenmesi: Bunu ancak ve ancak asayiş güçleri yapabilir. 2- Bilgilendirme: Bu konuda özellikle annebabalar, öğretmenler, sivil toplum kuruluşları ve biz bu konuda gençlerde farkındalık oluşturmalıyız. Siz gençleri bilgilendirilmeliyiz. Siz gençler biz büyükler sizlere güveniyoruz ve inanıyoruz. Sizler biz büyüklerin gözbebeklerisiniz. Önce kendinize inanın, sizlerin aslında o kadar güçlü iradeleriniz var ki. Birçok şey sizin elinizde. 15- 25 yaşındaki gençler hedef sizlersiniz. Arkadaşlarınızın dahi ağrı kesici olarak bile uzattığı ambalajı açık ve sizin bilmediğiniz hiçbir ilacı içmeyiniz. Çünki insana en büyük zararlar yine en çok tanıdıkları ve bildikleri insandan ve idollerinden gelir. Sokaktaki herhangi bir kişiden nasıl zarar gelebilir ki? Kendilerinize uygun uğraş kulüpleri bulabilir, amatörce de olsa tiyatro ile ilgilenebilirsiniz. halk oyunlarına veya sporun herhangi bir dalına yönelebilir, izcilik klüplerine katılabilirsiniz. El sanatları veya çağdaş drama yapabilirsiniz. Son söz olarak da; “Ben bağımlı olmam” “Ben bunu kontrol edebilirim” “Bir kezden bir şey olmaz” DEMEYİN ! HERKES BAĞIMLI OLABİLİR. ERGENLİK VE GENÇLİKTE MADDE BAĞIMLILIĞI VAHDETTİN YAŞAR Uzman Psikolojik Danışman, Avcılar Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürü/İstanbul Giriş G ünümüzde bir yandan hızına yetişmekte zorlandığımız büyük gelişmeler olurken bir yandan da insanlığı tehdit eden risklerin, tehlikelerin, tehditlerin boyutu her geçen gün büyümektedir. Vahdettin Yaşar, Ergenlik ve Gençlikte Madde Bağımlılığı, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 131, Ocak 2011, ss. 55-68. Kitle iletişim araçlarında ve medyaya da yansıdığı kadarıyla sigara, alkol, kumar ve uyuşturucu madde gibi zararlı alışkanlıkların daha çok gençliği hedef aldığı görülmektedir. Geleceğimizin güvencesi, toplumun göz nuru olan gençlerin böyle bir risk faktörüyle karşı karşıya kalmaları bu meseleye karşı toplumun tüm un- 55 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Günümüzde zararlı alışkanlıklar, gün geçtikçe kendi içinde çeşitlenmektedir. Dolayısıyla bu alışkanlıkların her birisi bir makale ile anlatılamayacak kadar geniş bir konu haline gelmiştir. Bu zararlı alışkanlıklar içinde yer alan madde bağımlılıkları birer kitap konusu olacak kadar geniş ve önemsenecek hale gelmiştir. Konu çok geniş olmasına rağmen bu çalışmada çok önemli gördüğümüz madde bağımlılıkların başında gelen sigara, alkol, uyuşturucu madde kullanımı üzerinde durulmuştur. Özellikle uyuşturucu maddelerin toplumda yol açtığı tahribatlar dehşet derecesinde olduğu için bu konuya daha fazla yer verilmiştir. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM surlarının harekete geçmesini zorunlu kılmaktadır. Bu konuda; tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, eğitim, emniyet ve sağlık kurumlarının yanında sivil toplum kuruluşlarına da çok büyük görevler düşmektedir. Hiç kimse sigara bağımlısı olacağım diye sigaraya başlamaz. Yine hiç kimse alkolik olacağım diye içkiye veya eroinman olacağım diye uyuşturucu maddelere başlamaz. Bu zararlı maddelere hep küçük heveslerle başlanmış, bir, üç, beş derken şahıs günün birinde sigara tiryakisi, alkolik, kumarbaz, uyuşturucu bağımlısı olmuştur. Bağımlı olmuş insanların bu maddeleri bırakması zor da olsa, mümkündür. Ancak en tesirli çare, en geçerli yol bu tür zararlı alışkanlıklardan baştan uzak kalmaktır. Zararlı alışkanlıklar hakkında sevdiklerimizi iyice bilinçlendirmeliyiz. Bir anne baba gözünün nuru çocuklarını, bir öğretmen geleceğimizin güvencesi çocuklarımızı ve gençlerimizi bu alışkanlıklar hakkında bilinçlendirmelidir. Gittikçe etki alanlarını genişleten, küçük yaşlara kadar düşen söz konusu zararlı alışkanlıklarla, ancak ve ancak bilinçli anne ve baba, bilinçli öğretmenler ve nihayetinde bilinçli bir toplumla baş edebiliriz. Gün geçtikçe topluma daha fazla sirayet etmeye başlayan zararlı alışkanlıklara karşı, toplumun kontrol mekanizmasını harekete geçirmek gerekiyor. Ancak bu kontrol mekanizmasıyla söz konusu zararlı alışkanlıkların etki alanlarını daraltabiliriz. Peki, bu kontrol mekanizması nerede devreye girecek? Burada özellikle toplumun çekirdeği olan ailenin rolü çok büyüktür. Zararlı alışkanlıkların da büyük oranda aile kurumunu yıprattığını düşünürsek, onun rolünü güçlendirmenin ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. • 56 Madde Bağımlılığı Nedir? Bazı doğal ve yapay maddelerin -esrar, eroin, uyuşturucu hap, tiner, hap, sigara, alkol, uyuşturucu- ve benzeri alışkanlık veya bağımlılık yapan, keyif verici herhangi bir maddeyi kullanmaya, alışmaya, olmadığı zaman onu arzu etmeye, onun yokluğundan kaygı duyma haline madde bağımlılığı denir. Alınan bu maddeler kişide kısa zamanda psikolojik ve fiziksel bağımlılık oluştururlar. İlkönce keyif ve hoş duygular veren bu maddeler merkezi sinir sistemini etkiler. Kişinin fiziksel ve ruhsal yaşamını etkiler. Kişide bazen normal dışı davranışların ortaya çıkmasına neden olur. Bu maddeler kişiyi kendi gerçek yaşamından uzaklaştırır. Zayıflama, kusma, bağırsak ağrıları, soğuk ter, iştahsızlık, dolaşım bozuklukları, idrar zorluğu, sık sık idrara çıkma, uykusuzluk, güçsüzlük, kansızlık, algı bozukluğu (yanılsama-sanılar), zekâ ve bellek bozuklukları, düşünce ve bilinç bozuklukları, suç niteliğinde davranışlar, aşırı seksüel istek ya da tamamıyla isteksizlik gibi etkilere neden olduğundan madde bağımlılığına bulaşan bir çocuğa, gence ciddi bir önlem alınması gerekir. Madde bağımlılığının çeşitli nedenleri vardır. Kişisel olarak en çok merak, arkadaş çevresi ve içinde yaşanılan çatışmalı ve iletişimsiz aile içi süreçler neden olmakla birlikte, aşağıda belirtilen durumlarda sebep olmaktadır: Anayasanın 58. Maddesinde “Devlet; geçleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden; suçluluk, kumar ve benzeri alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için tedbirler alır.” denmektedir. Yerel yönetimlerin de en önemli görevlerinden birisi kuşkusuz uyuşturucu maddelerin zararları konusunda halkı bilinçlendirmek ve uyarmaktır. OCAK 2011 - SAYI 131• Beynimizde farklı farklı görevleri yerine getiren merkezler vardır. Onlardan biri de zevk ve keyif alma merkezidir. Bu merkeze salgılanan kimyevi maddelerden en önemlisi dopamindir. Dopamin molekülünün sentezi ile bağlantılı olarak iş gören opioidler insanda zevk ve haz duygusunu “hoşlanmayı” kişinin beyninde üretir. Bireyin zevk ve keyif almasını harekete geçirir. Ancak kişinin alacağı zevk ve keyfin fıtri sınırları vardır. Kişinin ödül sistemini yoğun olarak kullanması belirli bir müddet kendisini iyi hissetmesini sağlar. Ayrıca dışarıdan hazır olarak alınan maddeler beyinde bulunan zevk ve keyif sistemini devre dışı bırakır. İnsanın sürekli zevk ve keyif alması, alınan maddenin bir öncekinden fazla olmasını gerektirir. Madde bağımlıları bu nedenle aldıkları uyuşturucunun dozunu aynı oranda kullanırlarsa zevk alamazlar. Sürekli arttırmak durumundadırlar. Madde bağımlılığı bir devletin problemi olmaktan çıkmış, uluslar arası bir problem olmuştur. Alkol ve madde bağımlılığı ile ilgili yapılan bir bilimsel araştırma; ülkemizin karşı karşıya kaldığı tehlikeyi gözler önüne seriyor. Araştırmaya göre; Türkiye’de en çok esrar ve uçucu madde kullanılıyor. Bunları eroin ve diğer uyuşturucular izliyor. Yatıştırıcılar ve ectasy daha çok kadınlar tarafından kullanılıyor. Araştırmanın en kötü sonuçlarından biri uçucu madde kullanım yaşının ülkemizde dünya ortalamasının da altına, 11 yaşlarına kadar inmesidir. Gençler arasında hızla yayılan ectasy kullanımının da 16-17 “Bağımlıların büyük bir bölümü uyuşturucu bulamadığı için suç işliyor. Başka bir araştırmada lise çağındaki 16 yaş grubu öğrencilerinin yaklaşık yarısının sigara ve alkol kullandığı tespit ediliyor.” Madde Bağımlığının Nedenleri Fizyolojik ve Farmakolojik Etkenler: Alkol, morfin ve barbütürat (uyku ilaçları-sıkıntı giderici ilaçlar-ağrı giderici ilaçlarların yapımında kullanılan kimyasal bir maddedir.) gibi maddeler çok güçlü bağımlılık yapıcıdırlar. Bu maddenin bir veya daha fazla alınması ve dozun artırılması sonucu bağımlılık ortaya çıkar. Kişilik Yapısı ve Özellikleri: Madde bağımlılığı geliştiren çocuklar genellikle çabuk öfkelenip saldıran, duygusal dengesizlik gösteren, çocuksu yapıya sahip olan, cinsel sorunları ve aşırı bağımlılık gereksinimi olan olgunlaşmamış çocuklardır. Mutsuz çocukluk dönemi geçirenler, çok ağır fiziksel cezalandırmalar, aşırı koruyucu tutumla yetiştirilmiş olanlar, dengesiz ve parçalanmış aile ortamından gelen kendine güveni az, kendini kontrol etme yeteneği az olan yapıdaki çocuklardır. Bu yapıdaki çocuklar bağımlılığa yatkın olabilir. Çevre ve Etkileri: Çocuk sosyal çevre ve arkadaş gruplarının etkisi ile bazı maddeleri kullanmaya başlayabilir. Toplumsal düzensizlikler, toplumsal zorlanmalar, kültürel yoksunluklar, ruhsal hastalıklar, yoksulluk ve buna bağlı işsizlik, küçük yerleşim bölgelerinde aşırı nüfus yoğunluğu ve kontrolsüz göçlerden oluşan yoksul ve eğitimsiz olmaları nedeniyle topluma uyum sağlayamamalarıdır. Ayrıca çocuğun kendine model seçtiği kişide (baba-dayı amca) madde bağımlılığı varsa ileri yaşta çocukta da bu ba- 57 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Belirli zaman sonra bu merkez iflas eder. Kişiyi mutsuzluğa iter. Strese girmesine, sinir sisteminin yıpranmasına; arkasından da ümitsizliğe düşmesine, yaşamayı anlamsız olarak görmesine sebep olur. yaşlarına kadar düştüğü belirtiliyor. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM ğımlılık görülebilir. 1. UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI Uyuşturucu bağımlılığı; bireyin tabiî veya sentetik yolla elde edilen bir maddeyi sürekli almak zorunda kalışı olarak tarif edilir. Başka bir tanımda, maddenin kişi tarafından devamlı veya periyodik olarak kullanılmasıyla ortaya çıkan durum olarak belirtilir. Gençliğimizi, dolayısıyla geleceğimizi tehdit eden en büyük problem uyuşturucu bağımlılığıdır. Dünyada ortalama uyuşturucu kullanımı yaşının gençlik çağının da altına indiğini öğreniyoruz. Bu; düşünülmesi, acil çözüm üretilmesi gereken bir konudur. Bir milletin geleceğini oluşturacak genç beyinlerin uyuşturucu bataklığına saplanması, üzerinde ciddi durulması gereken bir konudur. Uyuşturucu bağımlılığı günümüzde özellikle gençleri tehdit eden büyük bir tehlike durumundadır. Şartlar ne olursa olsun bütün uyuşturucular zararlıdır. Doğru düşünme becerisini ve davranışları olumsuz etkileyen her madde uyuşturucudur, tehlikedir. Hafifinden başlayanlar bağımlılığa doğru yol almaktadır. Uyuşturucu kullanımı paranoyaya, hissizliğe, dalgınlığa ve öğrenme bozukluğuna sebep olmakta; motivasyonu düşürmektedir. Fiziksel gelişimi durdurmaktadır. Uyuşturucunun vücutta bıraktığı kalıcı izler bir sonraki nesli bile etkilemektedir. Ulusal bir gazetemizde insanı ürperten itirafların sıralandığı bir haber dikkatimi çekti. Bazı itirafları misal olması bakımından aynen aktarıyoruz: “Ben, on üç on dört yaşlarındayken ilk uçucu madde ile tanıştım ve on yedi buçuk yaş- • 58 larına kadar hastanelerde geçti ömrüm. Şu an halen tedavi görmekteyim. Ailemin maddi durumunun iyi olması gerekçesiyle sanırım, bir şey yapmıyorum. Yedi aydır esrar içiyorum. Aslında niye içtiğimi bilmiyorum. Ailemin öğrenmesi söz konusu olursa intihar etmem ya da beni öldürmeleri şart. Hayatımı yaşayamadım ve birçok sorunla karşılaştım. Madde kullanmak bu sorunların katlanmasına sebep oldu. Bir yıldır esrar içiyorum. Açıkçası bağımlılık olayı yaşamadım diye düşünüyorum. Bulursam içiyordum fakat bulmak için öyle ekstra çaba sarf etmiyordum. Fakat bir şeyi fark ettim ki, esrar kullanmadan önce nasıl mutlu olduğumu unutmuşum. Kullanmadığım zamanlarda hayat çok bunaltıcı ve ağır geliyor. İnsanlar ve olaylar anlamsız gelmeye başladı. Bunun için bir çözüm yolu arıyorum. “Esrarı bırak” diyorum kendime; ama bunu yapmam hiç de kolay değil.” Uyuşturucuya başlayanların anlattıkları gösteriyor ki bunlardan büyük bir çoğunluğu psikolojik olarak kendilerini boşlukta hissettikleri bir anda arkadaşlarının; “ben içiyorum, sen de dene” söylemi ile “bir kereden bir şey olmaz” diye yola çıkıyor. Fakat sonuç hiç de öyle olmuyor. “Bizim çocuğumuz asla uyuşturucu kullanmaz” deyip hareket edenlerin yanılgıya düştükleri anlatılan örneklerden görülüyor. Madde kullanan gençlerin benzer özellikleri arasında aile içi iletişim eksikliği, baskıcı, otoriter ve ilgisiz aile tipleri sıralanıyor. Ailelerin özellikle çocuklarının arkadaş seçimlerine dikkat etmesi gerekir. Her içici potansiyel bir satıcı adayıdır, içici adayları para bulma uğruna etrafındaki insanları madde ile tanıştırır, bu gerçeğin de arkadaş seçmenin önemini ön plana çıkardığını gözden kaçırmamalıyız. Uyuşturucu madde bağımlısı olan ergen – OCAK 2011 - SAYI 131• uyuşturucunun etkisiyle- belirli bir zaman sonra kendi iradesinin tamamen ortadan kalkmasına ve yeni bir kişiliğin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Uyuşturucu, kişide daha önce olmayan yeni bir tutum ve davranışın oluşmasına sebebiyet veriyor. Bu durum bireyin gerek içten gelen duygu ve düşüncelerine, gerekse çevresiyle uyumsuz davranışlar sergilemesine yol açabiliyor. Uyuşturucuya Başlama Nedenleri 1. İnanç değerlerinden yoksun olmaları, 2. Gencin; merak, dayanıksız ve güçsüz bir kişilik yapısına sahip olması ve kaygılardan kaçması, öz güven eksikliği, yaşamanın getireceği yüklerden korkma, 3. Gencin alkol ya da uyuşturucuyu rahatlama ve streslerden kurtulma aracı olarak görmesi, 4. Ergenini kendisini değersiz hissetmesi, 6. Ailede otoriter, ilgisiz veya tutarsız tutumlar sebebiyle ergenlerin ev dışında olumsuz çevreler edinmesi, 7. Ebeveynleri tarafından ilgi ve sevgiyi bulamayan gençlerin, gereksinimlerini bağımlılık yapan maddelerin vereceği geçici zevklerle gidermeye çalışması, 8. Duygusal bakımdan olgunlaşamama, 9. Haz alma duygusuna mağlup olması. Uyuşturucu Bağımlısında Tespit Edilen Özellikler 1. İrade ve mantık ile önlenemeyen uyuşturucu kullanma isteği, 2. Uyuşturucu maddeye, giderek daha fazla ihtiyaç duymasına engel olamaması, 4. Şahsiyetini tamamen kaybedişi, 5. Bedeninde ve ruhunda meydana gelen tahribat, hayata mal olabilen bağımlılık, görülen bazı davranış bozukluklarıdır. Nasıl Anlaşılır? Gün geçtikçe uyuşturucu kâbusuna karşı daha sıkı tedbirler alınmasına rağmen bu korku dünyada pek çok ailede yaşanıyor. Uyuşturucuya karşı mücadelenin her yolu deneniyor. Bu yollardan bir tanesi de ailelerin bu konuda bilgili ve uyanık olmasıdır. Sayacağımız maddelere dikkat ederek, bir aile, çocuğunun uyuşturucu kullanıp kullanmadığını anlayabilir. 1) Eve gelmeyen çocuk neler yaptığını saklamaya çalışır. Gerçeği gizlemek için yalan söyler. Bazen o gece neler yaptığını, nereye gittiğini gerçekten unutmuştur. 2) Sakin bir kişi olarak tanıdığınız çocuğunuz aniden sinirli veya aşırı vurdumduymaz, umursamaz, hiçbir şeyle ilgilenmeyen bir kişiliğe bürünür. 3) Çocuk okuldan kaçmaya başlar. Özellikle öğle saatlerinde, uyuşturucu aldıktan sonra, okuldan sık sık kaçması dikkati çeker. 4) Eski arkadaşlarıyla görüşmemeye başlar. Yeni yeni arkadaşlar edinir. Bu yeni arkadaşları, yaşça ondan büyük olurlar ve hiçbir zaman kendi ailesinin evine gelmezler. 5) Uyuşturucu kullananların fizik görünüşlerinde bazı değişiklikler belirir. Tenin rengi hastalıklı gibidir. Yüzün rengi kaybolur, gözler çukurlaşır, bakışlar anlamsızlaşmaya başlar. 6) Uyku saatleri değişir. Gündüzleri uyuma isteği duyarlar. Gece ise, uyuyamazlar. Çocuk 59 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE 5. Kötü arkadaş çevresi ve arkadaşlarının etkisinde kalarak kendisini denetleyememesi, 3. Bireyin uyuşturucuya fizikî ve ruhî olarak tam bağımlılığı, • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM uyuşturucuyu gece almışsa bütün gece gayet canlı olur, ancak sabaha doğru yorgun ve huzursuz olduğu için yataktan kalkamaz. 7) Etraftakilerden sürekli para isterler. Ama bu paranın nereye gittiğini açıklayamazlar. Para bulamadıkları zaman hırçınlıkları son haddine ulaşır. Hiç iştahları olmaz ve devamlı kilo kaybederler. 8) Ders başarılarında ani düşüşler ortaya çıkar. Uyuşturucu alan gençlerde; bilinç alanının daralması sonucu; mantıklı kararlar verememesi, dikkatinin dağılması ve şaşkınlık gibi durumlar tespit edilmiştir. Bilincinin kaybolması durumunda birey; çevresine şaşkın, donuk ve duygusal olmayan kaba ve uyumsuz davranışlar sergileyebilir. Bilincinin tamamen devre dışı kalması durumunda; bağımlının sadece bedensel uyarılara cevap verdiği, istem dışı hareketler yaptığı görülür. Daha sonraki aşamalarda bağımlının komaya girmesi kaçınılmaz olduğu gibi, ölüm, beklenen doğal bir netice olur. Yukarıda belirtildiği gibi, uyuşturucu müptelası gençler; uyuşturucuyu fazla alınca bilinç kaybına uğrar. Normal bir dozda alsa da zamanla ihtiyacı artacağından para uğruna her türlü suçu işleyebilir. Farkında olmadan kendisine zarar verebilir. Yüz kızartıcı suçlar işleyebilir. Şüpheli durumda ne yapmalı? Böyle bir durumdan şüphelenildiğinde paniğe kapılmadan aile genci karşısına alarak onunla samimi olarak konuşmalı ve onu muhakkak bir psikiyatri uzmanına götürmeye ikna etmelidir. Psikiyatri uzmanının tavsiye ve telkinlerine uymalıdır. Uyuşturucu Tedavisi: Ne yapmalı? • 60 Uyuşturucu bağımlılarının tedavisi, müptela olduğu uyuşturucunun özelliğine göre değişir. Ancak bu tedavi ayakta değil gözetim altında bulundurularak yapılır. Tıbbî tedaviler vakanın düzeyine göre yürütülebilir. Uyuşturucu maddelerin yerine verilen ilaçlar son zamanlarda geliştirilmiştir. Afyon, morfin, eroin ve diğer uyuşturucu madde kullananlar bu maddenin tutsağı olduğunu kabullenmelidirler. Bağımlıların birçoğunun bağımlı olduklarını kabul etmemeleri sebebiyle tedavi güçleşmektedir. Hiçbir bağımlı kendi isteği olmadan tedavi edilemez. Bağımlının, maddenin yokluğundan oluşabilecek gerginliklere hazır olması, kendisini ilerideki sağlıklı hayat için sürekli motive etmesi söylenmelidir. Tedavi sonrası, bağımlıların yeni arkadaş grubu oluşturması, eski arkadaşlarıyla bağlantılarını kesmesi çok önemlidir. Gençlere kötü örnek olabilecek kişiler aile tarafından uyarılmalıdır. Genç alkol kullananlardan uzak tutulmalıdır. Aksi halde gençler uyuşturucu bataklığından kurtulduktan sonra yine uyuşturucu kadar kötü olan alkol bataklığına sürüklenebilir. Uyuşturucu maddelerle ilgili medya kuruluşlarına çok büyük işler düşmektedir. İçki kadehleri nazara verilerek yapılan filmler yerine madde bağımlılığının kötülüğünü anlatan filmler hazırlanarak, resimler ve makaleler yayımlanarak gençlere mesajlar verilmelidir. Okullarda ve evlerde bu maddelere yönelik caydırıcı bilgiler verilmelidir. Gençlerin, sosyal becerilerinin arttırılması sağlanmalı ve uyuşturucuya karşı tutumlar sergilenerek gençliğimizi bu bataklıklardan kurtarma çareleri aranmalıdır. OCAK 2011 - SAYI 131• Ebeveynler çocuklarıyla maddi-manevi çok iyi iletişim kursa bile çevreden gelen tehlikeler nedeniyle gençler madde bağımlılığına yönelebilirler. Arkadaş çevresi, gencin dünyasında çok önemli bir yeri doldurmaktadır. Aile içinde anlaşılan, kararlarına değer verilen genç, ilk etapta ailesine karşı çıksa da, makul olan davranışlar karşısında sıkıştığı zamanlarda ailesinden yardım almayı deneyecektir. Aile tarafından bu fırsatlar çok iyi değerlendirilmelidir. Karakterli genç çok zor şartlarda dahi özündeki güzellikler sayesinde kendini koruyacaktır. Altın çamura düşmekle değerinden hiçbir şey kaybetmez. Uyuşturuculardan korunmada en büyük vazife aileye düşmektedir. En başta anne ve babaları olarak çocuklarımıza iyi örnek olmalıyız. Çocuklarımız her türlü sıkıntı ve problemlerini bize açabilmelidirler. Problemlerin ilk önce aile büyüklerince değerlendirilmesi şarttır. Alkol; bileşiminde çeşitli oranda etil alkol bulunan ve içildiği anda geçici keyif ve sarhoşluk veren, zamanla vücutta zehirleyici tesir yapan ve birçok insanda alışkanlık oluşturan içkilerdir. Alkolsüz edememe durumuna düşenler, beden ve ruh sağlığını, aile, sosyal ve iş uyumunu bozacak derecede alkol alanlar alkolik olarak tanımlanırlar. İçkinin beden ve ruh sağlığını etkilediği zaten herkes tarafından bilinmektedir. İçki olarak genellikle etil alkol kullanılmaktadır. Alkole bağımlı olanların içkiye başlama yaşı 12-25 arasıdır. Bu yüzden gençlik yılları alkol bağımlılığı için risk taşır. Bu dönemde alkole el sürmeyen kişinin bağımlı olma ihtimali çok düşüktür. Alkol almaya başlama birçok sebepten olabilir. Fikir verme açısından dört başlık altında inceleyelim: Biyolojik nedenler; Annenin hamilelikte alkol kullanması, sinir sistemi bozukluğu nedeniyle dengesiz kişilik yapısı gösterenler alkolik olmaktadırlar. Çevresel nedenler; Sürekli alkol kullanılan bir çevrede yaşayan gençler, etraflarında bulunan kişilerden ya da ebeveynlerinden etkilenerek alkol kullanmaya başlayabilirler. Psikolojik nedenler; Toplumun değer yargılarını hiçe sayan ailelerin çocuklarına örnek olamamaları en büyük etkenlerdendir. Alkolü özenti haline getiren bilinçsiz ebeveynlerin bu tutumları da önemli bir etken kabul edilebilir. Toplumsal nedenler; Manevî duyguları yüksek, din ve törelerine bağlı toplumlarda alkolizm yok denecek kadar azdır. Refah durumu, kentleşme, sanayileşme ve toplumsal çalkantılar gençlerin alkolik olmalarında etkili olmaktadır. Dünya sağlık örgütünün otuz ülke içinde (Türkiye dahil) yaptığı araştırmaya göre alkol bağımlılığı; cinayetlerin % 85 ‘ine, trafik kazalarının % 61’ine, ırza tecavüzlerin% 80’ine, şiddet olaylarının % 50 ‘sine, yangınların % 16’sına sebebiyet vermektedir. ABD’de durum 61 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE 2. ALKOL BAĞIMLILIĞI Alkol bağımlılığında bir başka gerçek, genelde bağımlıların bira ile başlamalarıdır. Bazılarınca meşrubat muamelesi yapılan, ancak diğer alkollü içkilerden farklı olmayan biradan giderek daha yoğun içkilere geçilmektedir. İşte ergenlik döneminde kişiler birbirlerini içmeye teşvik ederek, böylelikle büyüdüklerini sanarak alkol bağımlılığına itilmektedir. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM • Alkolle ilişkili trafik kazaları, 15-24 yaş arasında birinci ölüm sebebidir. Bir yıl içinde ölüme yol açan trafik kazalarının yarısından fazlası alkol yüzündendir. • Ortaokul öğrencilerinin yarısından çoğu ve lise öğrencilerinin yüzde 90’ı alkolü denemiştir. • 13-17 yaş arası yaklaşık 3.5 milyon ergenin ciddi alkol bağımlılığı sorunu vardır ve üstelik bu yaşlarda içki içmek kanunlara göre yasaktır. Aynı araştırmada; alkolik olanların alkol almayan insanlara göre 16 kat fazla düştüğü, 30 kat fazla zehirlendiği, 58 kat fazla intihar girişiminde bulunduğu verilerine rastlanmıştır. Akıl hastanelerinde yatanların %40 ile %50 arasında genel tutuklanmaların %50sinde alkolün temel sebep olduğu öğrenilmiştir. Alkol kullanan aileler yeni nesillere büyük zarar vermektedirler. Bu konuda da dünya sağlık örgütü tarafından yapılan araştırmaya göre alkol alan bir kadının doğacak çocuğunda; normalden küçük doğum %98, dudak ve parmaklarda bozukluk %95, ruhsal problemler %89, konuşma bozukluğu %80, doku bozukluğu %80, saldırgan tavırlar %72, hormonal ve cinsel bozukluk %46 ,duyma bozukluğu %41, Ortopedik arıza %33, cilt ve tırnak arızaları %30, kalp zafiyeti %29, göz bozukluğu %25 olarak açıklanmıştır. Yukarıda belirtilen arızaların toplamı 930’dur. Bu durumda hamilelik döneminde içkiye devam eden 100 kadından 93 ‘ünde arıza olabilmektedir. Bu durum doğacak bebekler açısından korkunç bir rakamdır. Alkol kullanımının kalp ve damar hastalıklarına iyi geldiğini savunanlara Amerika’nın Baltimore eyaletindeki Johns Hopkins Üniversitesi’nde • 62 görevli Doktor Jingzhong Ding ve ekibi, bin dokuz yüz dokuz kişi üzerinde yaptıkları deneylerde, belirli aralıklarla deneklerin beyin MR ‘lerini çekerek alkolü az da olsa tüketenlerin beyinlerinde, ilerleyen zamanda küçülme meydana geldiğini ispatlamışlardır. Az miktarda içilen alkolün sanıldığı gibi felç olma riskini azaltmadığını, tersine artırdığını belirtmişlerdir. Hz. Peygamber (sav) içkinin vasfını yani bütün fenalıkların anası olma durumunu zihinlerde canlı tutmak için bir temsil anlatır. İslam ediplerine mühim bir ilham kaynağı olan ve hadislerde değişik şekillerde gelmiş bulunan temsili hikâyenin bir şekli şöyledir: “Kötülüklerin anasından sakının. Zira sizden önce yaşayanlar arasında çok dindar bir zat vardı. Hep ibadet eder, bu maksatla insanları terk ederdi. Bir kadın ona musallat oldu. Bir hizmetçisini yollayarak; ‘Bir hususta şahitlik yapmak üzere bana uğrayıver’ diye kendisine haber yolladı. Adam kabul ederek kadının evine girdi. O eve girince kadın bütün kapıları kapattırarak odasına aldı. Adam bir de ne görsün, karşısında kendisini beklemekte olan çok güzel bir kadın var. Kadının yanında bir çocuk ve içerisinde içki bulunan bir kap vardı. Adama: ‘Seni buraya şahitlik falan için çağırmadım, Allah’ı inkar etmen veya bu çocuğu öldürmen veya bu şaraptan içmen veya benimle yatman için çağırdım, itiraz edecek olursan imdat diye çığlık atıp seni rezil edeceğim’ der. Adamacağız meselenin ciddiyetini anlayarak bunlardan birini yapmaktan başka çıkar yol olmadığı kanaatine varır. Belayı en ucuz atlatma yolu olarak şaraptan içmeyi tercih eder. Kadına : ‘Bir kadeh şarap ver’ der. Kadın verir. Adam ‘Bir kadeh daha’ der. Derken sarhoş olarak kadınla temasta bulunur (kendisini küfre atan sözler söyler) ve çocuğu da öldürür. Sonra kadın ona: ‘yemin ederim ki sarhoş olun- OCAK 2011 - SAYI 131• ca önceden yapmam diye reddettiğin bütün tekliflerimi eksiksiz yaptın’ der.” Toplumlardaki ahlaksızlığın, cinayetlerin, annesini babasını ve sevdiklerini öldürmelerin, yok etmelerin nedenine cevap veriyor değil mi? Alkol Tedavisi Alkol almaya neden olan bireylerin daha önceki sağlığını ve becerilerini kazanması, alkol nedeniyle kaybettiği toplumsal rolüne ve konumuna ulaşması içi her çeşit tedavi yöntemlerinin uygulanmasıdır. Tedavinin gayesi alkolün tamamıyla bırakılmasıdır. Tedavinin istenen sonuca ulaşabilmesi, bağımlının istekli olmasına bağlıdır. Bu vesileyle tedaviye başlayacak bireylerin tedavi süresinin başlamasından itibaren alkol almamaları gereklidir. b. Nefret Tedavisi: Bağımlıya bazı ilaçlar verilerek bulantı oluşturulmasına, alkol verilerek istifra etmesine ve içkiye karşı nefret hissinin uyandırılmasına çalışılır. c. Psikolojik Tedavi: Alkolik, alkolün zararlarına karşı uyarılır. Bunlardan kurtulmanın alkol almamaya bağlı olduğu düşüncesi oluşturulmaya çalışılır. Bu tedavi yöntemlerinden başka, hipnoz ve sosyo tedaviler de kullanılmaktadır. Alkolü bı- Ne Yapmalıyız? Alkol kullananların ve alkol kullanmaya bağlı problemlerin oranı ülkemizde maalesef her geçen gün artmaktadır. Alkol, uyuşturucudan daha ciddi bir sağlık sorunudur. Serbestçe satılmaktadır ve medyada ellerinde içki bardaklarıyla “seçkin” (!) insanlar boy göstermekte adeta alkolü teşvik etmektedirler. Üstelik “Az miktar şarap sağlığa faydalı” tarzında bilimsellikten uzak haberler basında devamlı yer almaktadır. Alkole kimin bağımlı olacağını önceden kestirmek mümkün değildir. Bu yüzden her kullanan potansiyel bağımlı sayılır. Alışkanlık kazandıklarında ise artık geriye dönüşü son derece zor bir yola girilmiştir. Çünkü uzun süren, uğraştırıcı ve masraflı tedavi sürecini tatbik edenlerden alkolü bırakabilenlerin sayısı çok düşüktür. • Gence söyleyeceğimiz; sigara, alkol ve uyuşturucudan uzak durmasının tek emin yol olduğudur. Merak veya denemek amacıyla dahi yaklaşmamalıdır. Kimin bağımlı olacağını kestirmek mümkün değildir. • Ebeveynin bu maddeleri kullanmayarak çocuklarına iyi örnek olması şarttır. Ayrıca genci bilgilendirmelidir. • Alkol kullanımı için gence müsamaha edilmemeli, bu konuda kesin kararlı olmalıdır. Gerekirse sert davranarak onu tehlikeden korumalıdır. • Ahmet bir defasında kaçamak alkol kullanmış, eve sarhoş gelmişti. Babası oldukça sert davrandı ve böyle bir olaya bir daha tahammül edemeyeceği konusunda uyardı. Ahmet ise babasının gazabını almamak için hatasını tekrar- 63 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE a. Antebus Tedavisi: Bağımlıya antebus veya bazı ilaçlar verilerek hastada geçici kriz oluşmasına, tansiyonun düşmesine, terlemelerine, ateşin yükselmesine, vücudun bazı bölümlerinin kızarmasına ve kalp atışlarında hızlanmalara sebep olunur. Bu tedavide kısaca ölüm provası yapılmaktadır. Alkol alma isteği kayboluncaya kadar bu tedavi uygulanabilir. rakma kişinin kendi azmiyle çözeceği bir problemdir. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM lamadı. Yıllar sonra bir alkol bağımlısı dostunu muayene için getirdiğinde şunları söylemişti: “Bana aşırı tepki göstermesinden dolayı babama hep dua ediyorum. Yoksa ben de bu arkadaşım gibi alkolik olabilirdim.” • Problem varsa veya uyarılara rağmen alkol kullanıyorsa psikiyatrislerden, ruh hekiminden yardım almalıdır. 3. SİGARA KULLANIMI Sigara kullanımı çok eski yıllara dayanmaktadır. Milattan önce bazı bitkilerin yakılmasıyla meydana gelen dumanın koklanmasından keyif alındığı bilinmektedir. Tütün dumanının insanların hayat serüvenine katılması ve onların sağlığında meydana getirdiği menfi yankı, tıbbî, ekonomik ve sosyokültürel zararlarına rağmen günümüze kadar artarak gelmiştir. Sigara fabrikalarının kurulmasıyla başlayan salgın; 1920’lerde kadın ve çocukların da sigara içmeye başlamasıyla önü alınmaz kara bir salgın olarak insanlığı sarıp sarmalamıştır. Sigara, sadece tiryakileri değil, aynı yerde bulunan kişileri ve ev hayvanlarını bile ölümün kucağına atar. Sigara üretimi pek çok ziraat mahsulünün üretimine engel olmaktadır. Tütün, toprağın imbat kuvvetini, verimliliğini hızlı bir şekilde düşürmektedir. Yeşil tütün yapraklarının güzel kokulu olması için kısa sürede 70 derece sıcaklıkta fermente edilmesi gerekir. Bu işlem esnasında tonlarca orman ürünü yok edilmektedir. Sigara kâğıdı için kesilen ağaçlarsa başka bir konu. Sigara bağımlılığına neden olan madde nikotindir. Bu madde eroin, alkol ve kokain gibi vücutta bağımlılığa neden olur. Sigarayı alışkanlık haline getiren birinin bırakması, alkolik birinin alkolü bırakması kadar zordur. • 64 Sigarayı içen, ilk nefesi çekince nikotin birkaç saniyede beyne ulaşır ve bazı merkezleri uyarır. Bu durum insanda geçici bir rahatlama, kaslarda gevşeme, endişe ve sıkıntılarının hafiflemesi ve zihnin daha hızlı çalışması gibi durumlar olarak algılanır. Fakat iş aslında düşünüldüğü gibi olmamaktadır. Kişideki rahatlama sigaranın ouşturduğu etkiden kaynaklanmamaktadır. Vücudun yokluğunu hissettiği, kişinin aradığı nikotine kavuşmasından kaynaklanan bir rahatlama etkisidir. Ancak nikotin vücudun bazı bölümlerini etkisi altına alarak organları sürekli yıpratmaktadır. Gencin bu durumun ilk etapta farkına varması mümkün değildir. Çünkü o sürekli kısa süreli rahatlamaların etkisi ile sigaranın faydalarını göz önüne getirmektedir. Nikotin alan birisi bu maddeyi kestiği zaman 24 saat içinde mutlaka tekrar almak zorunda kalır. Aksi halde vücutta dayanılmaz bir istek uyanmaktadır. Kişi sigara içmediği zaman; dikkatini toplayamaz, huzursuzluk, kızgınlık ve endişelenme gibi belirtiler oluşur. İştahının artması, baş ağrıları; hatta kalp atışının azalması gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Genellikle ergenlik dönemi başlangıcında başkalarına özenerek, başkalarını taklit ederek sigara alışkanlığı ortaya çıkmaktadır. Sigaraya başlama nedenleri; gencin ruhsal sorunlarıyla birlikte toplumun yapısı ve maalesef özenti ile aile tutumlarından kaynaklanan problemler olarak sıralanabilir. Bu Alışkanlığa Başlama Nedenleri • Merak, sıkıntı, anlaşılamama, • Toplumdan kaçma eğilimi, • Aile içi sorunlar, • Öfke, şiddet ve saldırganlık davranışlarını OCAK 2011 - SAYI 131• bastırma, 4. Mide ülseri. • Özenti, büyük görünme isteği, büyüklere benzeme, büyükler gibi davranma, 5. Cilt eskimesine neden olan hastalıklar. • Çevre baskısı, arkadaşlarına hayır diyememe, arkadaşları arasında üstünlük, kendini kanıtlama ve kendini kabul ettirme gibi davranışlar, • Eğlence aracı olarak kullanma, • Ailesinin yanı sıra etrafındaki örnek şahsiyetlerin de sigara içmeleri etkili olmaktadır. Sigara tüketimi son yıllarda sürekli artmakta ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Araştırmalara göre bu alışkanlığın giderek yaş ortalamalarının düştüğü, ilköğretim çağı öğrencilerine kadar indiği görülmektedir. Lise öğrencilerinde %25 iken üniversite öğrencilerinde bu oranın %40 civarında olduğu tespit edilmiştir. Sigarada Bulunan Maddeler ve Zararları Sigara Tiryakilerinde Görülen Başlıca Hastalıklar 1. Kanser, akciğer, ağız ve gırtlak, pankreas, böbrek, idrar yolları kanseri. 2. Kalp ve damar hastalıkları; göğüs ağrıları, bacak arterleri hastalıkları.(Bu hastalık %95 sigara içenlerde görülmektedir.) 3. Bronşit ve amfizem hastalıkları. Bunların yanı sıra maddi açıdan büyük zararı olmaktadır. Örneğin bir paket sigara ortalama 5 TL’dir. Günlük bir paket sigara içen bir kişi bir ayda 30x5=150 TL. Bu rakam bir yılda 150x12=1800 TL gibi büyük bir rakamdır. Sigaraya verilen bu parayla bir insan neler alabilir bunu siz düşünün. Sigara tiryakilerini en çok yanıltan şey sigaranın hemen değil de uzun bir süre sonra zarar vermesidir. Oysa tiryaki, zararını görmeye başladıktan sonra iş işten geçmiş olur. Ülkemizde ortalama 17 milyondan fazla sigara içicisi olduğu bilinmektedir. Her yıl bu insanlardan yüz bin kişi sigaraya bağlı hastalıklar sebebiyle ölmektedirler. Sigara almak için Türk halkı her gün 17 milyon dolar harcamaktadır. Ülkemizde sigaraya verilen yıllık para altı buçuk milyar doları bulmaktadır. Bilimsel bir çalışmaya göre sigara tiryakilerinin 4 milyonu hayatında 7 yıl, 4 milyonu ise 22 yıl kaybederek öleceklerdir. Gelecek otuz yıl içinde sigaradan; AİDS, tüberküloz, cinayetler, intiharlar ve anne ölümlerinin toplamlarından daha fazla kişi ölecektir. Bunu böyle gördüğünüz zaman bir toplumu çökertmek için gerçek bir alt yapıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Ekonomik açıdan sigara içmek, hem bireylere hem ülkelere çok ciddi kayıplar verdiren bir maddedir. Sigara kitlesel olarak alınıp satılıyor. Bu durumda en önemli kitle imha silahı sigaradır. Atom bombası atsanız kaç kişiyi öldürebilir- 65 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE Yapılan araştırmalarda sigara dumanında insan sağlığına zararlı (4000) dört binden fazla madde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu zehirli maddeler insanı öldürecek güçtedir. İçilen bir sigarada on adet kanser yapıcı tanecik bulunduğu ve on adet gaz madde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu tanecikler insan vücudunda ölümcül hastalıkların oluşmasında en büyük sebeplerden biridir. 6- Hamile kadınlarda; düşük yapma, çocuğun rahimde gelişmemesi gibi durumlar görülmüştür. Sigara içenlerin her hangi bir konudaki başarısı içmeyenlere göre daha düşüktür. Dikkatleri çok dağınıktır. Bir noktaya yoğunlaşamamaktadırlar. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM siniz? Oysa sigara bir milletin erişkin nüfusunun %50’sini etkilemektedir. Sigarayı Bırakma ve Tedavi Tiryakilerin öncelikle sigaranın kendilerine, ailelerine ve çevrelerine çok zararları olduğunun bilincinde olması gerekir. Sigarayı terk etmek için birey iradesini kullanmaya istekli olmalıdır. Sigaraya gerek duyulduğunda sık sık hafif yemek, şeker, leblebi... vb. yiyecekler yenmeli veya çeşitli bitkisel içeceklerden içilmelidir. Tiryaki meşgul olabileceği bir uğraş bulmalıdır. Bu uğraş işi olacağı gibi, meşgul olabileceği herhangi bir araç; anahtarlık, tespih... vb. olabilir. Sigara içilen yerlerde kalmamaya özen göstermeli, açık havada yürüyüş ya da koşu yaparak solunum yollarını açacak hareketler yapmalıdır. Beden eğitimi ve sporla ilgilenmelidir. Sigara tiryakileri için en zor vakitler akşam yemeğinden sonraki vakitlerdir. Bu vakitlerde ağır yemekler yenmemeli. Uygun programlar varsa televizyon izlemeli; bilgisayarı tercih etmeli; kitap veya gazete okuyarak meşgul olmalıdır. Bu faaliyetler bir hafta on beş gün devam ettirilmelidir. Eğer kişi sigarayı bırakmaya yeterli istek duymuyor ve sigarayı terk edemeyeceğinden korkuyorsa tıbbî ve psikolojik tedavi yöntemleri denenmelidir. Sigarayı Bırakma Yöntemleri 1- Aniden bırakma, 2- Azaltarak bırakma, 3- Düşük nikotinli sigara, sakız veya özel sigarayla bırakma, 4- Psikolojik tedavi ile bırakma, Sigarayı bıraktıktan sonraki ilk iki-üç ay en zor dönemdir. Bu zamanlar da sigara içenlerin • 66 yanında bulunmamaya dikkat etmelidir. Dünya sağlık örgütü araştırma kaynaklarına göre; sigarayı bırakanların %58’inin ilk iki-üç ay içinde tekrar sigaraya başladığı tespit edilmiştir. 5- Koşullandırmaya yönelik tedavi ile bırakma, 6- Hipnoz tedavisi ile bırakma, Sigarayı bırakma yöntemlerinden başka, çevresel uyarıcıları sınırlayarak, hayali senaryolar ve akupunktur gibi tedavi çeşitleri de vardır. “Atın ölümü arpadan olsun.” diyerek insan, iradesine yenik düşmemelidir. Bize bahşedilen sağlık nimetini itinalı bir şekilde muhafaza etmeli, kendimiz için hoşlanmadığımızı bir başkası için de istememeliyiz. Her an iyilik ve güzellik soluklamalıyız ki, istifade ettiğimiz bu atmosferde iyilik ve güzellikler bizi çepeçevre sarsın… Aile olarak ne yapmalıyız? Çabuk ulaşılabilir olması sebebiyle gençler arasında sigara içmek oldukça yaygındır. Gelişmiş ülkelerde 12-17 yaş arasındaki her beş ergenden birinin sigara tiryakisi olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemizde ise bu oran daha yüksektir. • Sigara kullanımı başlı başına zarardır, genç için adeta mayınlı tarladır. Şu gerçeği de unutmayalım: Sigara içen gençler aynı zamanda alkol ve uyuşturucu bağımlılığına yatkın kişiler haline gelmektedir. Çünkü sigara, kişinin öteki kötü alışkanlıklara karşı direncini de azaltmaktadır. • Çocukların sigaraya başlamasını istemeyen anne-babanın en başta kendilerinin sigarayı kullanmaması gerekir. Elinde sigarayla oğluna nasihat eden babanın etkisi pek olmaz. • Sigaranın zararlarından ve bağımlılıktan OCAK 2011 - SAYI 131• kurtulmanın zorluğundan bahsetmekte yarar vardır. • Çocuğun sigara içip içmediğini araştırmalı, bu konuda meraklı olmalıdır. Ancak onu sıkboğaz da etmemek gerekir. • Sigaraya gençlik döneminde alışmayan birinin tiryaki olması zordur. Çünkü sigara içenlerin yüzde 95’i 21 yaşına kadar sigaraya başlamışlardır. Bu yüzden bu yaşa kadar sigara içmezse onu ödüllendireceğimizi söyleyebiliriz. Ya içiyorsa? • Bırakması konusunda onu yüreklendirelim. Arkasında olursak daha kolay başaracaktır. • Evde ve yanımızda sigara içmesine kesinlikle müsaade etmeyelim. Aslında büyüklerin yanında sigara içilmemesi bir Anadolu geleneğidir ve çok makul sebeplere dayanır. • Bazen gence ihtiyacından fazla harçlık verilmesi de sigaraya teşvik olabilir. Bunu araştırmak ve gerekirse harçlığını azaltmak, çözümü kolaylaştırabilir. Sonuç Madde bağımlılığında asıl önemli olan, gençler madde bağımlısı haline gelmeden önce önlem almaktır. Bu önlemler gençlerin bu tehlikelere karşı önceden bilinçli hale getirilmesini Çocuklarımızı uyuşturucu kullanımına karşı korumak toplumca bizim en büyük görevimiz olmalıdır. Bu görevi yapmak, topluma ve geleceğimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmemiz demektir. Tüm bunların yanında anne baba ve eğitimcilerin çocuklarına yaklaşımında şu noktalara dikkat etmelerinde fayda vardır. • İçki, uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklık, fuhuş, evden kaçma, gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama uyuşturucu kültürü denir. • Çocuklarınıza ahlak bakımından iyi örnek olmalısınız. • Çocuğa yeteri kadar sevgi gösterilmelidir. • Hiçbir zaman şımartılmamalıdır. • Çocuk mutlu bir aile ortamında büyütülmelidir. • Kardeşler arasında ayrım yapılmamalıdır. • Çocuğun büyüyeceği çevreye önem verilmelidir. • İyi arkadaş seçimi öğretilmelidir. Ve aile olarak bu konuya azami dikkat edilmelidir. • Günlük gereksinmesine göre harçlık verilmelidir. • Çocuğun gereksinimleri ailenin ekonomik koşulları ölçüsünde yeterince karşılanmalıdır. • Çocuğun güven duygusu geliştirilmelidir. • Evdeki büyükler çocuklarına iyi örnek olmalıdırlar. (Evde aşırı alkol tüketimi, sigara tüketimi vs. çocuk üzerinde olumsuz etki yapar). • Çocuğunuzun kişilik kazanmasına yardımcı olup, onların kendilerine güvenini sağlamalısınız. • Kuvvetli iradeye sahip olmaları için rehber 67 • DOSYA: MADDE BAĞIMLILIĞI VE ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE • Çocuğumuzun sağlıklı, mutlu ve kendinden emin bir hayata adım atmasını sağlamanın en önemli yolu ona kendini iyi hissettirecek şeylerden söz etmemizdir. Kendilerini sevmeye başlamaları onları sağlıklarına kavuşturacaktır. Çocuklarımız, bedenimizin de bir emanet olduğunu, kendimizi seviyorsak onu korumamız gerektiğini bilmelidir. sağlayacak ve sorunları önleyecektir. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM olmalı, sizin isteğiniz konularda başarılı olamayabileceklerini düşünerek başarılı olabilecekleri alanı bulmalarına yardımcı olmalısınız. • Çocuklarınızın meseleleriyle yakından ilgilenip, onlara yeterli zaman ayırmalı, şefkat ve merhamet göstermelisiniz. • Çocuklarınızın aile şefkati ile otoritesini benliklerinde aynı oranda hissetmelerini sağlayacak özen ve dikkati göstermelisiniz. • Çocuklarınıza iyi bir terbiye vermelisiniz. Onları, milî ve manevî konularda aydınlatmalısınız. Bu anlatımınız onların uyuşturucudan uzak durmalarını sağlayacaktır. • Çocuklarınızın, uyuşturucu batağına yuvarlanmalarına vesile olabilecek kötü örneklerin ve özendiricilerin yuvalandığı birahane, meyhane, diskotek, kahvehane gibi yerlerden uzak tutmalısınız. • Bütün uğraşlarınıza rağmen uyuşturucunun pençesine düşen çocuklarınızın kurtulmalarına destek olmalı, gerekli tedavilerinin yapılması hususunda yardımcı olmalısınız. • Uyuşturucu kullandığını tespit etmeniz halinde; önce kötü arkadaş grubundan ayırmalı, uzman psikiyatrislerin önerileri doğrultusunda tedavilerini sağlamalısınız. Kaynakça 1. 13-19 Yaşları Arası Gençler, Wendy Grant, Hyb Yayıncılık, 1999. 2. Ana Babaların Yapması Ve Yapmaması Gerekenler, Dr. Jane Bluestein, Hyb Yayıncılık, 2000. • 68 3. Bana Neler Oluyor? Peter Mayle. Sistem Yayıncılık, 2001. 4. Çocuğunuz Ergenlik Çağında, Lawrence Bauman, Boyner Holding Yayınları, 1998. 5. Çocuğunuzun Kahramanı Kim? Halil Delice, Yeşilay, Sayı 763. 6. Çocuk Ve Ergen Psikiyatrisi Ders Kitabı, Editör Prof. Dr. Özgür Polvan, Nobel Tıp Kitabevleri Yayını, 2000. 7. Çocukların Gençlerin Eğitimi, Orhan Çaplı, Son Matbaası, 1970. 8. Çocuklukta Ve Ergenlikte Arkadaşlık, Phil Erwin, Alfa Y., 2000. 9. Ergen Çocuğunuzla Konuşma Sanatı, Paul W. Swets, Varlık Y., 1998. 10. Ergenlik Çağının Tehlikeleri, Gerard Severin, Çocuk Ve Aile Kitapları, 2000. 11. Ergenlik Sorunları, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Elit Kültür Yayınları, 2010. 12. Ergenlik Dönemi ve Sorunları, Dr. Osman Abalı, Epsilon Yayınları, 2004. 13. Ergenlik Dönemi Yol Haritası, Abdurrahman Döner, Gül Yurdu Yayınları, 2009. 14. Ergenlik Psikolojisi, Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, Remzi Kitabevi,2002 15. Gençliğin Ruhî ve Manevî Problemleri, Heyet, İsav. Yayınları, 1987. 16. Gençlik Dönemi ve Eğitimi, Heyet, Ensar Neşriyat, 2000. 17. Gençleri Anlamak, Prof. Dr. Haluk Yavuzer, Remzi Kitabevi, 2005. 18. Kuşatılmış Gençlik, Dr. Erdal Atabek, Altın Kitaplar, 1999. 19. Bu Çocuk Neden Böyle ?. Vahdettin yaşar, “Elit Kültür Yayınları, 2008. GÜNDEM ÖĞRETMEN ATAMALARI Öğretmen atamaları dolayısıyla Millî Eğitim Bakanlığı Başöğretmen Salonunda düzenlenen törende Bakan Çubukçu, dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de müfredatların yenilenmesinden, bilişim teknolojilerinin eğitimde kullanılmasına kadar çok geniş bir yelpazede bir dönüşüm süreci yaşandığını belirtti. Bakan Çubukçu, şunları kaydetti: “Öğretmenlerimizin yüzde 73’ünün 40 yaşın altında olduğu düşünüldüğünde eğitimin tüm bileşenlerinde yaşanan değişim, dönüşüm sürecine genç öğretmenlerimizin daha çabuk uyum sağlayacaklarını düşünüyorum. Genç bir nüfusa, genç bir öğretmen kadrosuna sahip olmamız iyi değerlendirildiği takdirde gerçekten de ülkemiz için çok büyük bir zenginliği ve çok bü- yük bir avantajı oluşturuyor. Öğretmenlerimiz eğitimde arzu ettiğimiz hedeflere ulaşmamızda çok önemli bir role sahip.” Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, bugün artık bilgi elde etmeyi öğretmenle sınırlamanın mümkün olmadığını belirterek, “Öğretmenlerden artık bilgi aktarmasını değil, öğrencilerine bilgiye ulaşma, anlama, analiz etme ve problem çözme becerilerini kazandırmalarını bekliyoruz.” dedi. Bakan Çubukçu, Millî Eğitim Bakanlığının, 29 bin 347 kadroya öğretmen ataması dolayısıyla Millî Eğitim Bakanlığı Başöğretmen Salonunda düzenlenen törende, bilgi toplumunun bireylerini yetiştirecek öğretmenlerin nitelikli, kendini sürekli yenileyen, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanan ve bu teknolojiden eğitim süreçlerinde başarılı bir şekilde yararlanan kişiler olması gerektiğini söyledi. Bunun yanı sıra öğretmenlerin bilgilerini sürekli güncellemelerinin ve yaşam boyu öğrenme konusunda iyi bir rehber ve rol model olmasının zorunluluğuna işaret eden Bakan Çubukçu, “Bugün artık bilgi elde etmeyi öğretmenle sınırlamak, onu dört duvar arasına hapsetmek mümkün değil. Dolayısıyla öğretmenlerden artık bilgi aktarmasını değil, öğrencilerine bilgiye ulaşma, anlama, analiz etme ve problem çözme becerilerini kazandırmalarını bekliyoruz.” dedi. Bakan Çubukçu, bu kapsamda öğretmenlerin kendilerini daha iyi yetiştirecekleri ortamları güçlendirmenin ve imkânları çoğaltmanın gayreti içinde olduklarını anlattı. 69 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Bakanlığa bağlı resmî eğitim kurumlarında hâlen 538 bin 817’si kadrolu, 69 bin 212’si sözleşmeli olmak üzere 608 bin 29 öğretmenin görev yaptığını belirten Bakan Çubukçu, öğretmenlerin yüzde 45’inin hükümetleri döneminde göreve başladığını söyledi. Bu yılın, bugün yapılacak atamalarla en çok öğretmen atanan yıl olma özelliği taşıdığını söyleyen Bakan Çubukçu, 2010 yılında 40 bin 561 öğretmenin eğitim ordusuna katıldığını ifade etti. Kadrolu öğretmenliğe atanan sözleşmeli öğretmenlerden boşalan pozisyonlara yeniden sözleşmeli öğretmen görevlendirileceğini kaydeden Bakan Çubukçu, adayların başvurularını 23-29 Aralık 2010’da yapacaklarını ve atamaların 31 Aralık 2010’da gerçekleştirileceğini bildirdi. Bakan Çubukçu, ayrıca 47 kadroya da engelli öğretmen ataması yapılacağını, başvuruların 7-17 Aralık 2010 tarihleri arasına alınacağını, 20 Aralıkta da bilgisayar kurası çekileceğini duyurdu. 96 BRANŞTAN ÖĞRETMEN ATANDI Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, bugün gerçekleştirilen atama için 96 branştan başvuru alındığını, ihtiyaçlar • 70 ve hedefler doğrultusunda en fazla sınıf öğretmenliği olmak üzere okul öncesi öğretmenliği, İngilizce öğretmenliği, rehber öğretmenlik ve Türk dili ve edebiyatı branşlarından öğretmen alınacağını söyledi. Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasının, eğitimin diğer basamaklarının da kalitesini etkileyeceğini, bu nedenle bu branşı çok önemsediklerine işaret eden Bakan Çubukçu, okul öncesi eğitimde net okullaşma oranını 2014 yılı sonuna kadar yüzde 70’in üzerine çıkarmayı, 5 yaş grubundaysa 2012’de yüzde yüz okullaşmayı hedeflediklerini anlattı. Bakan Çubukçu, şöyle devam etti: “5 yaş okul öncesi eğitimin pilot uygulamasını bu eğitim öğretim yılı itibarıyla 32 ilden 57 ile çıkardığımız düşünüldüğünde okul öncesine verdiğimiz ağırlığın önemi daha iyi anlaşılacaktır. 2012-2013 eğitim öğretim yılına kadar okul öncesi eğitimi kademeli olarak 81 ilimizde yaygınlaştırmış olacağız. Bundan 8 yıl önce Türkiye’nin okul öncesi eğitimde sembolik düzeylerde seyreden okullaşma oranının son 8 yılda geldiği nokta hem çocuklarımız hem de ülkemiz adına gerçek bir kazanımdır.” Bakan Çubukçu, göreve yeni başlayacak öğretmenlere de şöyle seslendi: “Tıpkı 20. yüzyılda olduğu gibi 21. yüzyılın Türkiye’sini şekillendirecek olan nesli sizler yetiştireceksiniz. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, ‘Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.’ diyerek öğretmenlere duyduğu güveni dile getirmiş, ayrıca öğretmenlere ülkenin geleceğini emanet etmiştir. Öğretmenlerimiz bu emaneti bugüne kadar büyük bir onurla ve inançla taşıdılar. Eğitim ailemize yeni katılan çalışma arkadaşlarımın da omuzlarına yüklenen bu sorumluluğun farkında olduklarını düşünüyorum. Her biriniz öğretmenlik mesleğine ve ülkemizin yarınlarına hem kendinizi hem de öğrencilerinizi yenileyerek, yetiştirerek katkıda bulunacaksınız.” Bakan Çubukçu’nun konuşmasının ardından salonda bulunan öğretmen adaylarından birer numara söylemeleri istenerek kura işlemi başlatıldı. Atamalar için başvuran toplam 92 bin 65 adayın 90 bin 134’ünün başvurusu kabul edildi. Bu adaylar için ayrılan 30 bin kadroya 29 bin 347 atama yapıldı. Atamaların 26 bin 934’ü ilk atama olarak gerçekleşti. Atamalar, Millî Eğitim Bakanlığının http://personel.meb.gov. tr internet adresinden öğrenilebilecek. OCAK 2011 - SAYI 131• BEYAZ BAYRAK ÖDÜL TÖRENİ Ankara İl Millî Eğitim Müdürlüğünce organize edilen Beyaz Bayrak Ödül Töreni’ne katılan Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, “Beyaz Bayrak Projesi çerçevesinde yürütülen çalışmalarla ülkemiz genelinde 2 bin 553 okulumuz Beyaz Bayrak ile ödüllendirildi. Başkent Ankara’da ise Beyaz Bayraklı toplam 433 okulumuz bulunuyor.” dedi. Okulların, birer eğitim ve öğrenme ortamı olması yanında öncelikle yaşama alanı olduğunu vurgulayan Bakan Çubukçu, insanların gündelik yaşamlarının önemli bir kısmının geçtiği bu alanların ihtiyaç ve talepler dikkate alınarak hazırlanmasının önem taşıdığını belirtti. Eğitim ortamının öğrenci başarısının en önemli yardımcılarından biri olduğunu ifade eden Bakan Çubukçu, “Bu kapsamda fiziki altyapının her yönüyle iyileştirilmesi ve geliştirilmesi amacına uygun olarak, sağlık, estetik, ergonomik ve pedagojik esasların dikkate alındığı öğrenme-öğretme ortamları oluşturmaya çalışıyoruz. Hepimizin ortak çabasıyla okullarımızın sportif, kültürel, sanatsal ve teknolojik her tür donanımlarının sağlanarak birer yaşam alanına dönüşmesi hedefine ulaşacağımıza inancım sonsuz.” diye konuştu. Okulların öğrenciler, öğretmenler ve veliler için bir cazibe merkezi hâline getirilmesi amacıyla geçen sene belirledikleri İlköğretim Kurumları Standartları’na değinen Bakan Çubukçu, destek hizmet alanı ile ilgili standartların sağlık, güvenlik, temizlik ve beslenme konularını içerdiğini belirtti. Bakan Çubukçu, bu eğitim - öğretim yılının ikinci döneminde İlköğretim Kurumları Standartları’nı yurt genelinde, tüm ilköğretim okullarında uygulamaya geçirmeyi planladıklarını söyledi. Çocukların beden ve ruh sağlığını korumanın, geliştir- menin, yaşam kalitesini yükseltmenin, temizlik ve hijyen konusunda yeterli eğitim almış sağlıklı nesiller yetiştirmenin önemine değinen Bakan Çubukçu, “Öğrencilerimiz öncelikle hijyenik bir ortamda eğitim-öğretimlerini sürdürmeliler. Çünkü sağlıklı bireyler, sağlıklı ortamlarda yetişir.” dedi. “Beyaz Bayrak’’ Projesi’nin Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokolle 2006 yılında uygulamaya başladığını anımsatan Bakan Çubukçu, projenin amacının toplum sağlığını korumak, geliştirmek, yaşam kalitesini yükseltmek ve temizlik-hijyen konusunda yeterli eğitim almış nesiller yetiştirmek için, belli kriterler esas alınarak okul sağlığını iyileştirme ve ödüllendirmeyle bunu teşvik etmek olduğunu söyledi. Bakan Çubukçu, “Bu yıl sona eren, ancak devam ettirmeyi düşündüğümüz proje çerçevesinde yürütülen çalışmalarla bugün itibarıyla ülkemiz 71 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM genelinde 2 bin 553 okulumuz Beyaz Bayrak ile ödüllendirildi. Başkent Ankara’da ise Beyaz Bayraklı toplam 433 okulumuz bulunuyor. Hedefimiz her okulumuzun temizlik ve hijyen konusunda bu okullarımızın sahip olduğu standardı yakalamasıdır. Çocuklarımızın akıl, ruh ve duygu yönünden olduğu kadar bedensel olarak da sağlıklı olmaları her eğitimcinin amacı olmalıdır.” diye konuştu. Türkiye genelinde yürütülen proje sonunda çocukların evleri dışındaki yuvaları olan okulların azami temizlik standardına sahip olmalarını istediklerini ifade eden Bakan Çubukçu, bu ko- • 72 nuda gerek öğrencilerin gerekse öğretmen ve idarecilerin üst düzeyde gayret göstereceklerine inandığını aktardı. Ankara’da eğitime yapılan yatırımın ve alınan sonuçların sembolik bir anlamı olduğunu belirten Bakan Çubukçu, Ankara’nın “eğitimin de başkenti olma” hedefine doğru hızla ilerlediğini ve birçok alanda Türkiye ortalamasının üzerinde gelişmeler gösterdiğini kaydetti. Türkiye’deki Beyaz Bayrak sahibi okulların yaklaşık beşte birinin Ankara’da bulunduğu bilgisini veren Bakan Çubukçu, “Ankara’nın özürlü eğitiminde çeşitli özür gruplarına yönelik eğitim veren 29 özel eğitim okuluna ilk defa bu yıl 5 özel eğitim okulunun katılmasıyla, yaklaşık yüzde 18’lik bir kapasite artışıyla bu alandaki ihtiyacının tamamen karşılandığını vurgulamak isterim.” dedi. Bakan Çubukçu, Başkent’te toplam 13 bin 567 öğrenciye engeline uygun eğitim ortamında özel hizmet eğitimi verildiğini belirtti. Konuşmaların ardından Bakan Çubukçu, Beyaz Bayrak almaya hak kazanan 10 okulun idarecisine “Beyaz Bayrak Sertifikası’’, “Pirinç Levha’’ ve “Beyaz Bayrak’’larını takdim etti. Törende, 158 okula ödül verildi. OCAK 2011 - SAYI 131• 73 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM • 74