Marksizm-Leninizm Bir Dogma Değil, Eylem
Transkript
Marksizm-Leninizm Bir Dogma Değil, Eylem
THKP-C/HDÖ MARKSÝZMLENÝNÝZM BÝR DOGMA DEÐÝL, EYLEM KILAVUZUDUR III ERÝÞ YAYINLARI THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 1 ÝKÝNCÝ BASKI Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III, 1977-78 yýllarý arasýnda kaleme alýnmýþ ve THKP-C/HDÖ Genel Komitesine sunulmuþtur. Bu tarihte sadece beþ nüsha çoðaltýlmýþtýr. Eriþ Yayýnlarý - 2003 (Birinci baský: 1995) ÝÇÝNDEKÝLER 7 15 20 21 29 33 42 59 79 88 101 113 123 125 140 144 156 181 196 206 208 213 221 229 237 239 246 254 265 272 Birinci Baskýya Önsöz Giriþ Birinci Bölüm Emperyalist Hegemonya Altýndaki Ülkelerde Halk Savaþý Zorunlu Bir Duraktýr I. Milli Kriz Üzerine II. Evrim ve Devrim Aþamalarý Çalýþma Tarzý III. Halk Savaþý Teorisi ve Askeri Sanatý a) Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý b) Gerilla Savaþý: Bir Yöntem c) Halk Savaþýnýn Stratejik Aþamalarý Ýkinci Bölüm Emperyalizmin III. Bunalým Dönemi ve Suni Denge I. Faþizm Üzerine II. Suni Denge Üçüncü Bölüm Öncü Savaþý I. Strateji ve Taktik Üzerine II. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin Genel Ýlkeleri III. Öncü Savaþýnýn Askeri Sanatý a- Silahlý Propaganda: Bir mücadele Biçimi b- Kýr ve Þehir Gerilla Savaþý c- Etkinin Yaratýlmasý-Etkinin Örgütlenmesi IV. Öncü Savaþýnda Örgütlenme Anlayýþý a- Devrimciler Örgütü-Ýþçiler Örgütü b-Gruplar ve Parti c- Partinin Fonksiyonlarý d- Öncü Savaþýnda Örgütlenme Anlayýþý V. Öncü Savaþýnýn Pratiðinde Ortaya Çýkan Sorunlar a- Kitle-Kitle Baðý-Arka Cephe b- Yayýn Politikasý c- Halk Kurtuluþ Cephesi d- Askeri Örgütlenme ve Parti e- Öncü Savaþýnýn Baþlangýcýnda Ortaya Çýkan Sorunlar 277 282 292 297 306 312 315 324 341 341 348 358 368 381 Dördüncü Bölüm Latin-Amerikada Öncü Savaþý I. Latin-Amerikanýn Genel Yapýsý II. Latin-Amerikada Devrim Stratejisi a- Fokoculuk Üzerine b- Þehir Gerillasý ve Þehir Mücadelesinde Militarizm Beþinci Bölüm Tarihsel Geliþim I. 1960-71 Dönemi II. 1971-72 Dönemi ve 12 Mart III. Kýzýldere Sonrasý a- Birinci Dönem (1972-74) b- Ýkinci dönem (1975-26 Ocak 1976) c- 26 Ocak 1976 Sonrasý IV. 5 Haziran Seçimleri ve Sonrasý Sonsöz BÝRÝNCÝ BASKIYA ÖNSÖZ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur, bundan 18 yýl önce kaleme alýndý. Yazýnýn amacý, o dönemde oportünizmin Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine yönelik tahrifatlarýný bir bütün olarak ele almak ve örgütün stratejik görüþlerinin bir bütün olarak ortaya koymaktý. Bu yazý, Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-Iden sonra, THKP-C/HDÖnün görüþlerinin bir bütün olarak ortaya konulmasý açýsýndan ayrý bir yere sahipti. Ancak yazýnýn kaleme alýnmasý, doðrudan doðruya, 1976 ortalarýnda örgüt saflarýnda ortaya çýkan sað-sapmanýn yaratmýþ olduðu çeþitli tahrifatlarýn düzeltilmesi ve bu baðlamda kadrolarýn eðitimi açýsýndan kararlaþtýrýlmýþtý. 1976 yýlýnda, salt Öncü Savaþý üzerine bir yazýnýn kaleme alýnmasý ve yayýnlanmasý, o dönemdeki THKP-C/HDÖ Merkez Yönetimi tarafýndan kararlaþtýrýlmýþtý. Ancak bu konuda görevlendirilen kiþinin hazýrladýðý taslak metin, ayný zamanda ortaya çýkan saðsapmaya dayanak olabilecek yanlýþlýklar içerdiðinden, bu konuda yayýn çýkartýlamamýþtý. Þubat 1977de toplanan THKP-C/HDÖ Genel Komitesi, ortaya çýkan sapmalar ve oportünist tahrifatlarý göz önüne alarak, Öncü Savaþý anlayýþýnýn bir bütün olarak ortaya konulmasý için böyle bir yazýnýn yayýnlanmasýna yeniden karar verdi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 7 Bu baðlamda, yazýmýna baþlanýlan Eylem Kýlavuzu, üç kýsým olarak düþünülmüþtü. Ve ilk kýsmýn yazýmýna Mart 1977de baþlanýldý.Eylem Kýlavuzu-I ve Eylem Kýlavuzu-IInin yazýmý Haziran 1977de tamamlanmýþtýr. Örgütümüzün yayýn politikasý gereðince Genel Komitede deðerlendirildikten ve gerekli düzenlemeler yapýldýktan sonra yayýnlanmasý düþünülen Eylem Kýlavuzu I-II, Aðustos 1977deki polis operasyonlarý sýrasýnda kaybolmuþtur. Böylece ilk iki kýsým, Genel Komite tarafýndan henüz deðerlendirilemeden yitirilmiþtir. Bu durumun ortaya çýkmasý üzerine, Eylem Kýlavuzunun üçüncü kýsmý yeniden düzenlenmiþ ve ilk iki kýsmý kapsayacak bir biçimde geniþletilmiþtir. Bu geniþletme, bir yandan Öncü Savaþýný, Halk Savaþý ile baðlantýlý olarak ortaya konulmasý þeklinde olurken; diðer yandan, Latin-Amerikadaki Öncü Savaþý deneyimleri ile örgütümüzün Öncü Savaþý deneyiminin ilk yýlýnýn deðerlendirmesini kapsayacak biçimde olmuþtur. Böylece Ekim 1977de baþlanýlan yazým çalýþmalarý Haziran 1978de tamamlanmýþ ve deðerlendirilmek üzere 5 adet çoðaltýlarak Genel Komite üyelerine daðýtýlmýþtýr. THKP-C/HDÖ ve 15 Yýl yazýmýzda ortaya koyduðumuz gibi, bu süreç içinde örgütümüz bir yandan polis operasyonlarýna karþý düzenlemeler yaparken, diðer yandan örgüt saflarýnda ortaya çýkan yeni bir sað-sapmayla mücadele etmek durumunda kalmýþtýr. Ve bu tarihten itibaren Eylem Kýlavuzu-III, pek çok kadro tarafýndan okunmamýþ olmasýna raðmen, ortaya çýkan sað-sapmaya karþý bir mücadele aracý olmuþtur. Oysa Eylem Kýlavuzu-III, örgütümüzün Genel Komitesi tarafýndan ele alýnarak son haline getirilmiþ bile deðildi. Daha tam deyiþle, Eylem Kýlavuzu-III, taslak metin olarak hazýrlandýðý haliyle bulunuyordu ve üzerinde en küçük bir düzeltme bile yapýlmamýþtý. Bu nedenle, örgütümüzün Genel Komitesinin onayladýðý bir örgüt yazýsý haline gelmemiþti. Ama sað-sapma, yazýyý son haline gelmiþ bir metin olarak ele alarak eleþtirmeye giriþmiþ ve kendi saðcý görüþlerinin karþýsýnda en büyük engel olarak, her zaman, Eylem Kýlavuzu-IIIü görmüþtü. Benzer durum 1980 baþlarýnda ortaya çýkan pragmatizm sapmasý açýsýndan da ortaya çýkmýþtýr. Yazýldýðý dönemin koþullarýna göre biçimlenmiþ olan metin, kendi içersinde, o dönemdeki çeþitli 8 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III oportünist tahrifatlara ve sapmalara karþý belli bir polemik özelliðine de sahiptir. Bu boyutu ile, kimi eleþtiriler, tarihsel olarak geçmiþin malý olmuþtur. Ama içeriði ve kapsamý ile, örgütümüzün Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi kavrayýþýný ortaya koymasýyla özel bir yere sahiptir. Eylem Kýlavuzu-IIIün örgütümüz açýsýndan özel yeri, her zaman, örgüt saflarýnda ortaya çýkan sað ve pasifist eðilimlere ve sapmalara karþý bir savaþ aracý olmasýyla da sýnýrlý deðildir. Aradan geçen 17 yýla raðmen, sadece Genel Komite üyeleri için çoðaltýlmýþ beþ nüshasýnýn dýþýnda bir baþka nüshasý bulunmamaktadýr. 1978-79 arasýnda deðiþik biçimlerde çoðaltýldýðý iddia edilmiþse de (ki saðcý görüþlere sahip olan ve örgütümüzle her türlü iliþkisi kesilenlerin demagojik bir biçimde bunu ileri sürmüþlerdir. Amaçlarý örgüt tüzüðüne aykýrý davranýldýðýný kanýtlayarak, kendi aykýrý faaliyetlerini haklý ve mazur göstermektir), bugüne kadar böyle bir nüsha ortaya çýkmamýþtýr. Bugün Eylem Kýlavuzu-IIIü, taslak metin olarak hazýrlandýðý haliyle yayýnlamaya karar verildiðinde, üzerinde düzeltmeler ve düzenlemeler yapýlmamýþtýr. Okuyucunun hemen göreceði gibi, Eylem Kýlavuzu-IIIde ifade edilen görüþler, örgütümüzün baþlangýcýndan itibaren izlediði görüþlerdir. Bu açýdan, Eylem Kýlavuzu-III, örgütümüzün uzun yýllar kendi çizgisini kararlýlýkla izlediðinin bir göstergesidir de. Yukarda da belirttiðimiz gibi, Eylem Kýlavuzu-III, yazýldýðý tarihsel koþullarýn dili ve terminolojisiyle kaleme alýnmýþtýr ve sadece Genel Komitenin deðerlendirmesi için beþ adet çoðaltýlmýþtýr. Bu nedenle pek çok örgüt üyesi tarafýndan okunmamýþtýr. Ama buna raðmen, her dönemde, sað ve pasifist eðilimlere ve sapmalara karþý, kadrolarýn örgütümüzün stratejik görüþlerine sahip çýkmasýnda bir simge olmuþtur. Bu özelliði ile örgütümüzün tarihinde en çok sözü edilen, ama okunmamýþ bir yazý olma niteliðine sahip ilk ve tek metin olmuþtur. Þüphesiz Eylem Kýlavuzu-IIIün ele aldýðý kimi konular, günümüzde eski önemini yitirmiþtir. Yazýda eleþtirilen kimi örgütlenmeler, bugün ya yoktur, ya da çizgilerini çoktan terk etmiþlerdir. Bu açýdan, yapýlan eleþtiriler kendi dönemine iliþkin kalmaktadýr. Ancak her durumda, gerek örgütümüzün tarihsel geliþimini kavramak için, gerekse ülkemiz solundaki tarihsel dönüþümleri görmek için, Eylem Kýlavuzu-III belli bir iþlevi de olacaktýr. Bu THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 9 açýdan ülkemiz devrimci mücadelesinin belli bir tarihsel kesitini vermesi açýsýndan da önemlidir. 26 Ocak Harekâtý ile 1977 yýlýnda Öncü Savaþýna baþlayan örgütümüzün, bu harekâttan itibaren kitleler tarafýndan nasýl benimsendiðini burada uzun uzun anlatmayacaðý. Ama bu harekât sonrasýnda, örgütümüzün adýnýn kamuoyunda Acilciler olarak tanýnmasý, ayný zamanda örgütümüzün tarihsel geliþimi açýsýndan özel bir yere sahip olmuþtur. 1978 yýlýnda ortaya çýkan sað-sapmanýn, örgütümüzün kamuoyunda tanýnan adýný, yani Acilciler adýný nasýl kendi sað-pasifist amaçlarý için kullandýðýný hemen herkes bilmektedir. O güne kadar örgütümüzün açýklama, bildiri ve yazýlarýnda yer alan Türkiye Halk Kurtuluþ Partisi-Cephesi/ Halkýn Devrimci Öncüleri (Acilciler) imzasý, bu geliþmeden sonra, sadece Türkiye Halk Kurtuluþ Partisi-Cephesi/ Halkýn Devrimci Öncüleri (THKP-C/HDÖ) olarak kullanýlmaya baþlanýlmýþtýr. Bunun temel nedeni, Acilciler adýyla yapýlmýþ bir dizi açýklama ve fiillerin, örgütümüzle hiçbir iliþkisinin olmadýðýný kamuoyuna açýk ve net bir biçimde ortaya koymaktýr. Ancak bu sað ve pasifist unsurlarýn Acilciler adýný kullanarak yaptýklarý öylesine olumsuz durumlar ortaya çýkarmýþtýr ki, Acilciler adý, bu kiþilerin fiilleri ile yýpratýlmýþ ve hatta kirletilmiþtir. Bu nedenle, örgütümüzün Genel Komitesi, Acilciler adýnýn örgütümüzün tarihindeki gerçek yerine konulabilinmesi için belirli bir zamanýn gerekli olduðuna karar vermiþtir. Ve bu zaman, ayný zamanda, Acilciler adýnýn temizlenmesi, arýndýrýlmasý demek olacaktý. Bugün þunu açýk bir biçimde ve onurla söyleyebiliriz ki, gerek Türkiye Halk Kurtuluþ Partisi-Cephesi adý, gerekse örgütümüz tarihinde özel bir yere sahip olan Acilciler adý, örgütümüzün mücadelesinde gerçek yerine oturmuþtur. THKP-C adýna kopartýlan fýrtýnalar kadar, Acilciler adýný sömürmeye ve kendi kiþisel çýkarlarý için kullanmaya çalýþanlarýn yarattýðý bozulmalar bugün sona ermiþtir. Ve örgütümüzün THKP-Cnin tek ve gerçek temsilcisi olduðu, artýk hiçbir itiraza yer vermeyecek kadar açýktýr. Eðer bugün, hala örgüt açýklamalarýnda ve yazýlarýnda THKP-C/HDÖ imzasýný kullanýyorsak, bunun tek nedeni THKP-Cnin kurucu ve önder kadrolarýna duyduðumuz saygýdandýr. Türkiye Halk Kurtuluþ Partisi ve Türkiye Halk Kurtuluþ Cephesi olarak Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine baðlý bir mücadeleyi, kendi belirlediðimiz strate- 10 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III jik rotaya göre sürdürmekte kararlý ve ýsrarlý olduðumuz, dost ve düþman herkes tarafýndan açýkça kabul edildiði ortadadýr. THKPC/HDÖ (Acilciler) adý, her zaman örgütümüzün, her türlü THKP-C adýný sömürmek ya da kendi oportünist amaçlarý için kullanmak isteyenlerden farklýlýðýnýn bir simgesi olmuþtur ve olmaya devam edecektir. Yeri gelmiþken belirtelim ki, örgütümüz hiçbir dönemde ve hiçbir yerde, büyük özveriler ve kanlarla oluþturulmuþ THKP-C adý için olduðu kadar, Acilciler adý için de zora, þiddete baþvurmamýþtýr. Gerek THKP-C ile, gerekse Acilciler ile uzaktan yakýndan iliþkisi olmayanlarýn, bu isimleri kullanmalarýný engellemek pekâlâ mümkündü. Ve pekâlâ bu kesimlerin zor ve þiddet yöntemleriyle yol getirilmesi olanaklýydý. Ancak hiçbir devrimci örgüt böyle bir yönteme asla baþvuramaz ve vurmamalýdýr. Elbette ki, kendisinin ve kendi mücadelesinin farkýný kitlelere anlatmak ve göstermek durumundadýr. Ama her durumda, tarihin kaçýnýlmaz yargýsýný esas almak durumundadýrlar. Ve bu yargý, bugün tartýþýlmaz bir biçimde ortadadýr. Hâlâ gerek THKP-C adý üzerinde, gerekse Acilciler adý üzerinde hesaplarý olanlar olacaktýr. Onlara söylenenler tarih tarafýndan söylenmiþtir ve küçük hesaplarýn artýk sona ermesinin zamaný gelmiþ ve hatta geçmiþtir. Bugün, örgütümüz THKP-C/HDÖ olarak eylemini ifade etmeyi sürdürüyorsa, bunun tek nedeni THKPCnin kurucu ve önder kadrolarýna olan tarihsel baðlýlýðýmýz ve saygýmýzdan ileri geldiðini herkes bilmelidir. Sözümüzü bitirirken belirtelim ki, Eylem Kýlavuzu-IIIde yer alan görüþlerimiz, zaman içersinde daha da geliþtirilmiþtir. Bu geliþimin tarihsel temellerini ortaya koymasý açýsýndan da, Eylem Kýlavuzu-IIIün yayýnlanmasý gerekli olmuþtur. Kýsacasý, Eylem Kýlavuzu-III, salt tarihsel bir belge deðil, ayný zamanda örgütümüzün görüþlerinin o tarihsel dönemin söylemi içinde açýklandýðý bir metindir. YAÞASIN ÖNCÜ SAVAÞI TÜRKÝYE HALK KURTULUÞ PARTÝSÝ-CEPHESÝ YAÞASIN HALK SAVAÞI HALKIN DEVRÝMCÝ ÖNCÜLERÝ KURTULUÞA KADAR SAVAÞ GENEL KOMÝTESÝ Ocak 1995 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 11 MARKSÝZM-LENÝNÝZM BÝR DOGMA DEÐÝL, EYLEM KILAVUZUDUR III GÝRÝÞ Þu anda iktidar mücadelesi yapan partimiz iktidarý alabilecek güçte ve aþamada deðildir. Ancak, düzenli or- dular savaþý aþamasýnda bütün yurt çapýnda yönetimi ele geçirmeden söz etmek mümkündür. Ve biz bugün bu aþamayý yaþadýðýmýzý asla iddia etmiyoruz. Biz sadece halkýmýzýn ihtilâlci savaþýnýn bu aþamaya gelebilmesi için gerilla savaþýnýn þart olduðunu iddia ediyor ve bu amaçla dövüþüyoruz. Evet, 1971 yýlýnda THKP I Nolu Bildirisi böyle diyordu. Bugün 1971 hareketine kaldýðý yerden devam eden THKP-C/HDÖ, 71 döneminde Mahir Çayan yoldaþ tarafýndan formüle edilmiþ olan Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin ýþýðýnda gerilla savaþýný sürdürmektedir. Ancak 1971 yenilgisi sonrasýnda, THKP-Cnin tüm örgüt yapýsýnýn yýkýlmasý ve savaþan kadrolarýný yitirmesi, belirli bir süre durulmasýna neden olmuþtur. Bu geçici suskunluk döneminde, 71 hareketinin yenilgisini fýrsat bilen tüm revizyonist, oportünist ve pasifist gruplar sola egemen oldu. Bu revizyonist, oportünist ve pasifist gruplarýn varlýk þartý ve teorik ifadelerinin temelinde Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine saldýrmak yatar. Bir kýsým revizyonistler açýkça ihanetlerini sergilerken, yeni ve yepyeni oportü- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 15 nistler piyasaya çýktýlar. Bu yepyeni oportünistlerin en temel özelliði, 1971 silahlý devrimci hareketine sahip çýkarak, onu tahrif etmekti. Þanlý direniþ, manifesto, kanlý saldýrganlýða karþý duranlar diyerek amaçlarýný gizlemeye özel gayret gösterdiler. Oportünizmin en iðrenç ve en tehlikelisi olan bu kiþilerin gayretleri kýsa sürede açýða çýktý. Kimisi uluslararasý revizyonizmin çizgisini açýkça savunurken, kimileri de sovyet sosyal emperyalizmini keþfettiler (!). Bir kýsmý ise, 65-71 Dev-Gençin þanlý mücadelesi paravanasý ile legal olanaklarýn tükenmediðinden bahsederek gazetecilik konusunda netleþme yolunu tuttular. Bu koþullar içinde, ülkedeki teorik keþmekeþ ve kavram karýþýklýðý daha üst boyutlara sýçradý. Artýk genel Marksist-Leninist ilkeler deðil, en basit konu bile anlaþýlmaz ve anlatýlamaz hale geldi. 1971 öncesinden farklý olarak illegal örgütlenmenin gerekliliði iyice açýða çýkmasýna raðmen, illegal örgütlenme ve mücadele, en büyük saldýrý ve hakaretlere maruz býrakýldý. Bu arada yolunu iyice þaþýranlar, MÝT arþivlerine taþ çýkartýcý Acilciler listesi düzenlemeye baþladý.71 öncesi gibi gazete ve dergi çýkarma baþlý baþýna eylem haline gelirken; dernek ve sendika içinde fraksiyonlar savaþý, devrimci (!) mücadele oldu. Legal yayýn organlarýnda Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi istenildiði gibi eleþtirilirken, THKPC/HDÖnin illegal faaliyetleri bu organlarda alay konusu yapýlýyordu. Oysa ki: Ýllegal propaganda yöntemlerini kýnamayý ve bununla legal basýnda alay etmeyi sosyal-demokrat parti üyeliði ile baðdaþýr saymak sosyalizme ihanettir.1 Fakat Türkiye solu onca ihanetlerle karþýlaþmýþtýr ki, bu tür ihanetler hafif kalýr! Ýhanet-döneklik-pasifizm-tahrifatlar ve yeniden ihanetler. Ýþte 1971 sonrasý Türkiye solunun genel görünüþü. Bu koþullar içinde neyin doðru, neyin yanlýþ olduðunun birbirinden ayrýlmasý olanaksýzlaþtý. Ancak THKP-C/HDÖ, Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I broþürü ile bu koþullara karþý ilk çýkýþý gerçekleþtirdi. Fakat yara kangren olmuþtu. 1976 yýlýna girildiðinde THKP-C/HDÖ kangren olan yerleri kesip attý ve 1971 sonrasý ilk 1 16 Lenin, Sosyalizm ve Savaþ, s. 29 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III silahlý devrimci eylemleri gerçekleþtirdi. Genç ve tecrübesiz kadrolara sahip olan THKP-C/HDÖ, ilk deneyini yine bu yýl yaþadý. Malatya-Beylerderesinde, 26 Ocak 1976 günü, içlerinde iki THKP-C/HDÖ merkez yöneticisinin olduðu üç yoldaþýmýz oligarþinin resmi zor güçlerince katledildiler. THKP-C örgütü 1972 Kýzýldereden sonra ikinci büyük katliamý yaþadý. Bu dönemde, soldaki saldýrý ve suçlamalar daha da artarak geliþti. Ancak örgütümüz kýsa sürede yeniden çalýþmalara baþladý ve 1976nýn son ayýnda Öncü Savaþýna bir bütün olarak baþlama kararý aldý. Ýlk olarak 26 Ocak ve 19 Þubat Harekâtý düzenlendi ve THKP/HDÖ I Nolu Bildirisi ile THKC/HDÖ I Nolu Açýklamasý yayýnlandý. Artýk zayýfta olsa, iktidar mücadelesi yapan bir örgüt mevcuttu. Þu gün savaþýn birinci aþamasýný tamamlamýþ bulunan THKP-C/HDÖ, solda geniþ bir ayrýþmayý saðladý. Ancak herþey birden ortadan kalkmaz. Belirli bir zaman, bir süreç geçmesi gerekir. Oportünizmin ve revizyonizmin etkinliði bugün hâlâ devam etmektedir. Bugünkü teorik keþmekeþ ve kavram kargaþalýðý her zamankinden daha fazla pratik önem taþýmaktadýr. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin kelime kelime ele alýnýp, yorumlandýðý bir ortamda yaþanmaktadýr. Öyle ki, bu devrimci stratejinin tespitleri her türlü spekülasyona ve saldýrýya maruz kalmaktadýr. Böyle bir stratejinin olmayacaðýndan, stratejinin adýna kadar her þey oportünizm tarafýndan tahrif edilmektedir. Askerileþmiþ politik savaþ stratejileri, politikleþmiþ askeri savaþ taktikleri ortaya atýlýrken, bir çýrpýda Mao Zedung ve Giap tarafýndan formüle edilip zafere ulaþarak doðruluðunu kanýtlayan Halk Savaþý, kitlelerin mücadelesi düzeyine indirgeniverdi. Yýllardýr tartýþýlýp, sonuca baðlanmýþ Öncü Savaþý, ülkemize özgü bir taktik evreye, ara aþamaya indirgendi. Silahlý propaganda legal olanaklarýn tükendiði bir ortamýn mücadele biçimi oldu. Marks, Engels, Lenin tarafýndan çözümlenmiþ devlet anlayýþý yeniden keþfedildi (!). Faþizm konusu, devlet biçimi-özü-tipi-içeriði vs.si arasýnda, karmakarýþýk edildi. Anti-faþist mücadele anti-MHPist mücadeleye dönüþtü. Anti-emperyalist mücadele tamamen unutuldu, devrimci ajitasyon ve propaganda bezirganlýk olarak lanse edildi. Kitlelerin ekonomik-demokratik amaçlý hareketleri falanca siyasetin kadrosal hareketi haline getirildi. Suni dengeyi devam ettirmek amacý- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 17 na yönelik faþist milis saldýrýlarýn sonucunda yüzlerce ilerici, yurtsever ve devrimci katledilirken seyredenler; saldýrý sonrasýnda ölü paylaþým savaþlarý vermeyi ve bu amaçla karþýt fraksiyona Öncü Savaþý ilan etmeyi sosyalist ya da devrimci mücadele olarak gündeme getirdiler. Artýk sol yeni bir ölüm haberini ve katledilen ilerici-yurtsever-devrimcinin hangi fraksiyondan olduðunu öðrenmeyi bekleyenler yýðýný haline döndü. Siyasi haftalýk-15 günlük-aylýk dergilerde, bu bekleyiþe teorik açýklamalar getiren tefrikalar yayýnlýyordu. Ýþte bu ortam içerisinde, bir kez daha, Marksizm-Leninizmin bir dogma deðil, eylem kýlavuzu olduðunu sergilemek zorunlu olmuþtur. Burada konularý ele alýrken, ülkemiz solunun genel yapýsýný dikkate aldýk. Bu yüzden Halk Savaþýný ve Öncü Savaþýný detaylý bir biçimde açýkladýk. Broþür okunduðunda görülecektir ki, pek çok þey yýllar önce çözümlenmiþ sorunlarý içermektedir. Yazýmýzda mümkün olduðunca geniþ alýntý yaptýk. Bu konu da bazý spekülasyonlara yol açacaðý açýktýr. Ancak ülkemiz solunun içinde bulunduðu iliþkiler ve koþullar içinde böyle bir þeyi yapmamak, söylenenlerin hiç ama hiç anlaþýlmamasýna yol açacaktýr. Daha Halk Savaþýnýn ne olduðu bilinmediði bir ortamda, Öncü Savaþýnýn taktik ve teknik sorunlarýna deðinmek zorunluluðu bizi buna itmiþtir. Son olarak bir noktayý daha belirtelim: Broþürde bazý yerlerin Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I ile çeliþtiði ileri sürülebilir. Her þeyden önce 1975 yýlýnda yayýnlanmýþ olan Acilin bu yazýnýn temelini teþkil ettiðini en dikkatsiz bir okuyucu bile görecektir. Ancak her þey, her formülasyon belirli koþullarýn ürünüdür ve o koþullardan soyutlanamaz. Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-Iin yazýldýðý dönem, THKP-C/HDÖnün asgari örgütlenmeyi sürdürdüðü dönemdir. Zorunlu olarak içerdiði konular, bu dönemin özellikleri ve amacý üzerinde yoðunlaþmayý gerektiriyordu. Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-Ide temel olarak Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin dayandýðý emperyalizm tahlili ve stratejinin genel ilkeleri ele alýnmýþtýr. Zaman içinde, hazýrlýklarýn tamamlanmasý ile Öncü Savaþýna baþlanýlmasý, bu genel tespitleri derinleþtirmiþ ve somutlaþtýrmýþtýr. Ýleri sürülebilecek olan Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I ile olan çeliþme, iþte bu þekilde genelin özgülleþmesi ve teorinin derinleþmesinden baþka bir þey deðildir. Zaten böyle 18 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III bir çeliþmeyi ileri sürmek, geliþimi ve mücadeleyi reddetmekten baþka bir þey olmamaktadýr. Örgütümüzün tarihsel geliþimini ele alýrken bu açýkça görülür. Bu sözlerimizden çeþitli oportünistlerin büyük sevinç duyacaklarý da açýktýr. Bunlara son sözü de Lenine býrakalým: Sosyal demokrasinin muhaliflerine son bir söz daha. Onlar bizim tartýþmalarýmýza þeytanca alkýþ tutmakta ve sinsice gülmektedirler; kuþkusuz onlar bizim broþürümüzden yalnýz partimizin baþarýsýzlýk ve kusurlarý ile ilgili bölümleri seçip kendi amaçlarý için kullanmayý deneyeceklerdir. Rus sosyal-demokratlarý daha þimdiden böylesine ufak tefek þeylerden tedirgin olmayacak kadar ve bunlara karþýn özeleþtiri görevini sürdürerek, iþçi sýnýfý hareketi büyüdükçe; kuþkusuz ve kaçýnýlmaz olarak üstesinden gelecekleri kendi yanlýþlarýný inatla sergileyecek kadar çelikleþmiþlerdir. Broþür beþ bölümden oluþmaktadýr. Birinci bölüm, en geniþ biçimde Halk Savaþý konusu iþlenmiþtir. Ýkinci bölüm, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin dayandýðý emperyalizm tahlili kýsa ve öz olarak belirtilmiþtir. Daha detaylý olarak Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I ve Oligarþi broþürlerimizde yer almaktadýr. Üçüncü bölüm, Öncü Savaþý üzerinedir. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi bütünselliði içinde, Öncü Savaþý ve silahlý propaganda detaylý biçimde ele alýnmýþtýr. Dördüncü bölüm, ülkemizde en çok konuþulan, ama en az bilinen Latin-Amerika üzerine genel bir deðerlendirmeyi içermektedir. Son bölümde ise, Türkiyedeki devrimci mücadelenin geliþimi, 65-71 dönemi, 71de THKP-Cnin durumu ve THKP-C/HDÖnün tarihsel geliþimi ele alýnmýþtýr. Yer yer çeþitli oportünist ve revizyonist görüþlerin eleþtirisine yer verilmekle beraber, temel olarak Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi konusundaki oportünist tahrifat ve suçlamalar ele alýnmýþtýr. Haziran 1978 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 19 BÝRÝNCÝ BÖLÜM EMPERYALÝST HEGEMONYA ALTINDAKÝ ÜLKELERDE HALK SAVAÞI ZORUNLU BÝR DURAKTIR Emperyalist hegemonya altýndaki, bütün sömürge, yarýsömürge ve geri-býraktýrýlmýþ ülkeler devriminde Halk Savaþý zorunlu bir duraktýr. Emperyalizmin deðiþik bunalým dönemlerinin, farklý iliþki ve çeliþkileri bu zorunluluðu asla ortadan kaldýrmaz. Bugün THKP-C/HDÖnün tahlil ve tespitleri dýþýnda, tamamen unutulmuþ ve unutturulmuþ olan Halk Savaþý teori ve pratiðini kavramak gereklidir. Ancak bundan sonra Öncü Savaþý ve onun amaçlarý anlaþýlabilinir. 20 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III I. MÝLLÝ KRÝZ ÜZERÝNE Devrim yapmanýn ilk þartý doðru emperyalizm tahlilidir. Doðru devrimci çizginin formüle edilmesi, dünyanýn doðru biçimde yorumlanmasýdýr. Ve bundan sonra (ve ana sorun) onu deðiþtirmektir. Bu andan itibaren herþeyi kadrolar belirler, örgütsel çalýþma belirler. (Stalin) Serbest rekabetçi kapitalizmin emperyalizme dönüþmesiyle birlikte, dünya çapýnda, (genelde ya da sistemin bütününde) devrimin objektif þartlarý olgunlaþmýþtýr. Bir baþka deyiþle, üretici güçlerin geliþimi mevcut üretim iliþkileri tarafýndan engellenmektedir. Ve bu ikisi arasýndaki çeliþki antagonizma kazanmýþtýr. Bu durum emperyalizmde süreklidir ve genel niteliktedir. Ýþte biz buna sürekli ve genel bunalým adýný veriyoruz. Bu nedenle, emperyalizm, kapitalizmin sürekli ve genel bunalýmlar dönemidir. Fakat, emperyalizmle birlikte eþitsiz geliþim yasasý belirginleþmiþ ve bulunmuþtur. Bu yasa, devrimin asla zamandaþ olmayacaðýný, önce bir ya da birkaç ülkede olacaðýný, diðer ülkelerinde burjuva ya da burjuva öncesi dönemde kalacaðýný gösterir. Devrim emperyalist dünya zincirinin zayýf olan halkasýnda olacaktýr. Bu yüzden, sistemin bütününde, devrimin objektif þartlarýnýn olgun olmasý yeterli deðildir, ayrýca her ülkenin kendi (milli) bunalýmýný yaþamasý ve bunun krize dönüþmesi þarttýr. Öz olarak söylersek, devrimin objektif þartlarý için milli krizin varlýðý zorunludur ve bu zorunluluk eþitsiz geliþim yasasýndan kaynaklanýr (Tek ülkede devrim olma esprisi). Bilindiði gibi eþitsiz geliþim yasasý çeþitli alanlarda ortaya çýkar. Sektörler arasýnda (tarým ile sanayi), sanayi kollarý arasýnda (üretim mallarý sektörü ile tüketim mallarý sektörü), bölgeler ve ülkeler arasýnda (ülkemizde doðu ile batý, dünyada emperyalist ile sömürge ülkeler) ve emperyalist ülkeler arasýnda eþitsiz geliþim yasasý mevcuttur. Birincisi, tarým buhranýný; ikincisi, ekonomi buhraný; üçüncüsü, devrimin eþitsiz geliþimini ülkede ve dünyada; THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 21 dördüncüsü, yeni paylaþým savaþlarýný gündeme getirir. Ülkemizde yanlýþ olarak eþitsiz geliþim yasasý, salt dördüncü için kullanýlýr. Bunun sonucu, TDAS-Iin inkarcýlýðý (!) gündeme getirilir. Sanýrýz, bizim eþitsiz geliþim yasasýnýn klâsik biçimde iþlemediði, rolünün ikincil olduðu tespitimizin dördüncü için olduðunu söylemeye gerek yok.* Yaygýn bir bilgisizlik ve unutulmuþluk da, bölgeler ve ülkeler arasýndaki eþitsiz geliþimdir. Bu unutulunca toplumun homojenliði ve silahlý eylemlerin homojen etki yaratacaðý sanýlýyor. Ve giderekte, silahlý propagandanýn yetersizliði-geçersizliði gündeme getiriliyor. Eðer eþitsiz geliþim yasasý kapitalizmin mutlak yasasý (Lenin) ise, devriminde eþitsiz geliþmesi gerekir. Özellikle emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde netleþen bu durum ekonomik geliþme-sosyal uyanýþ iliþkisini belirler. Sosyal uyanýþýn (yeni topluma yönelik) ekonomik geliþmeye baðýmlýlýðý, yani ekonomik geliþmenin asgari düzeye gelme gerekliliði, ekonomik geliþimin eþitsizliði nedeniyle, ülke çapýnda eþdeðerde olamaz. Bunun sonucu olarak da, kitlelerin siyasi bilince eriþimi farklý ve eþitsiz olacaktýr. (Ekonomik ve politik geliþimin eþitsizliði) Bunun pratik sonucu þudur: Toplum, toplumsal olaylara karþý homojen bir yapýya sahip deðildir. Bu nedenle, devrimci eylem ve propaganda deðiþik alanlarda ve toplum katlarýnda, deðiþik etki yaratacaktýr. Bazý bölgelerde devrimci savaþ geliþirken, bazý bölgelerde ya yeni baþlamýþtýr, ya da hiç baþlamamýþtýr.2 Bu Halk Savaþýnda, kýzýl siyasi iktidarýn bir bütün olarak deðil, parçalý olacaðý; önce bir ya da birkaç bölgede kurulacaðý; devrimin geliþimine göre geliþip-büyüyeceði demektir (kýzýl siyasi iktidar-kurtarýlmýþ bölge). Öncü Savaþýnda ise, ülke çapýnda yapýlan eylemin, farklý alanlarda farklý etki yaratmasý, temelde * Son günlerde TDAS-Ie karþý yöneltilen saldýrýlar, yeniden yoðunlaþmýþtýr. DY oportünistleri 1976 yýlýnda TDAS üzerine Birkaç Söz adlý bir illegal (!) yazý çýkartmýþlardý. Ancak yazýnýn büyük tepki ile karþýlaþmasý ve bizim Eleþtiriler Üzerine yazýmýzda gereken cevabý almalarý üzerine yazýyý piyasadan çektiler. 2 yýllýk bir kayboluþtan sonra, bu kez legal olarak ortaya çýktý. Ancak, pekçok yer yeniden düzeltilmiþtir. Özellikle bunalýmbuhran-kriz üzerine yaptýklarý büyük eleþtiri (!) geri alýnmýþtýr. Ve son kýsýmdaki Marksizmle uzaktan yakýndan iliþkisi olmadýðý sonucu da çýkartýlmýþtýr. Bu gerçekten DY oportünizminin ahlâk ilerlemesini gösterir. Ancak Eleþtiriler Üzerine yazýmýzdaki noktalarý kýrparak, yeniden yayýnlanan Birkaç Söz, her zaman olduðu, gibi tek emperyalizm savunuluyor lafýný geveleyip duruyor. Acili okumuþ bir kiþi, PDA ile ilgili alýntýya yapýlan yorumda ünlem iþaretinin (!) olmamasýndan yararlanan bu baylara sadece gülmektedir. 2 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: I, Aydýnlýk Yay. 22 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III ekonomik ve politik geliþmenin eþitsizliði yasasýna dayanýr. Bugün, silahlý propaganda sadece sempati yaratýyor ya da yaratýlan etki (sempati) örgütlenmiyor eleþtirileri, bu yasayý anlayamadýðýndan gerçek dýþýdýr. Etkinin örgütleyici olmasý için, sempati ve güven evresinin geçilmesi gerekir. Bununda eþitsiz olacaðý açýktýr. Bazý eylemler bazý bölgelerde sempati yaratýrken, bir baþka yerde güven verebilir. Üçüncü bir bölgede ise, desteði saðlayabilir. Eþitsiz geliþim yasasýný bilen bir örgüt, çalýþmasýný buna göre ayarlar. (Bu yasa, ayný zamanda, etkinin yaratýlmasý ile etkinin örgütlenmesi arasýndaki çeliþkiyi ifade eder.) Bir ülkede milli krizin varlýðý, silahlý aksiyon (eylem) yöntemlerinin, kitleleri devrim safýna çekilmesinde kullanýlabileceði demektir. Bu ayný zamanda bir zorunluluktur. Egemen sýnýflar, ülke çapýnda bir bunalým olduðunda (ekonomik, politik ve sosyal bunalýmýn bütünleþmesidir bu) siyasal zoru askeri biçimde maddeleþtirirler. Bu ise devrim güçlerinin zora baþvurmasýný zorunlu kýlar. Aksi taktirde yenilgi ve pasifikasyon kaçýnýlmazdýr. Askeri savaþý gündeme getiren bu þartlarda, kitlelerin bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi askeri savaþtan ayrýlamaz. Silahlý mücadele için objektif þartlarýn varolduðu durumlarda yýðýnlarý bilinçlendirme ve örgütlenme ile silahlý savaþý bu þekilde (revizyonistler gibi-b.n.) ayýrmak her çeþit oportünizmin ve pasifizmin evrensel karakteridir.3 Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki milli krizin temelinde emperyalizme baðýmlýlýk yatar. Bu baðýmlýlýk, ülkenin iç dinamiðinin çarpýtýlmasýný getirdiðinden, ülke alt yapýsýndan (ekonomik) üst yapýsýna (politik) kadar bir milli kriz yaratýr. Milli krizinin varlýðý nedeniyle, egemen sýnýflar (ya da oligarþi), düzeni devam ettirebilmek için siyasal zoru askeri biçimde maddeleþtirmek zorundadýr. Bir baþka deyiþle, siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesini yaratan milli krizdir ve milli krizi yaratan da emperyalizme baðýmlýlýk ve emperyalist iþgaldir. Emperyalizmin iþgali, bizzat karþý tarafýn zora, þiddete, silaha baþvurmasý demektir. Bu ise silahlý savaþýn objektif þartlarýnýn mevcudiyeti demektir sözlerinin anlamý sanýrýz anlaþýlabilir. 3 Mahir Çayan, Devrimde Sýnýflarýn Mevzilenmesi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 23 Kýsaca toparlarsak, emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde, iç dinamik çarpýtýlmýþ, emperyalizme (dýþ dinamik) baðýmlý kýlýnmýþtýr. Bu ise ülkedeki mevcut çeliþkileri, yani mevcut düzenin (iç dinamikle geliþmiþ) kaçýnýlmaz çeliþkilerini, daha da keskinleþtirmiþ ve sürekli hale getirmiþtir. Bu bunalým ekonomik-politik-sosyal, tüm hayatý etkilemektedir (milli kriz). Dünya devrim tarihi göstermiþtir ki, bu þartlarda düzeni sürdürebilmenin tek yolu siyasal zoru açýk hale getirmektir, yani askeri biçimde maddeleþtirmektir. Düzeni yýkmak isteyen güçler için tek yol da bu zoru parçalamaktýr. Yeni bir topluma gebe olan her toplumun ebesi zordur. (Marks) Askeri savaþ gündemdedir. Ama düzenin yýkýlabilmesi için bu objektif þartlarýn varlýðý yeterli deðildir. Ayrýca subjektif þartlar, kitlelerin bilinç ve örgüt düzeyi devrim için yeterli olmalýdýr. Ýþte, askeri savaþýn, milli kriz ve kriz nedeniyle, mevcut olduðu ülkelerde, subjektif þartlar da askeri savaþ metodlarýyla, savaþ içinde yaratýlýr. Bu, klâsik savaþ yöntemlerini geçersiz kýlar. Politikleþmiþ askeri savaþ yöntemleri gündeme gelir. Emperyalizmin iþgalinin varlýðý, bizzat karþý tarafýn zora baþvurmasý demektir. Karþý taraf zora baþvurduðu için devrimci temel politika askeri mücadeleyi temel alýr. Sýnýflarýn eyleme sokuluþu ve mücadele alanýnýn seçiliþi bu politikanýn ýþýðý altýnda olur.4 Bir baþka deyiþle, mösyö burjuvazi ilk silahý çeken olmuþtur ve legal olanaklar bizzat burjuvazi tarafýndan yok edilmiþtir. Bugün ülkemizde pasifistler, milli krizin mevcut olmadýðýný iddia ederek, silahlý propagandaya karþý çýkmaktadýrlar. Özellikle KSD oportünizmi, silahlý propagandaya ilke olarak karþý çýkmamakta, ama þartlarýn olmadýðýný söylemektedir. DY-G oportünizmi ise bunu daha farklý yapmaktadýr. Ona göre silahlý propaganda için gerekli subjektif þartlar hazýr deðildir ve legal olanaklar tüketilmemiþtir. Kýsaca DY-G oportünizminin söylemek istediði, milli krizin boyutlarý silahlý mücadele için yeterli deðildir. Yakýndan bakýldýðýnda, birbirine küfür eden bu iki yepyeni oportünizm ayný þeyleri söylemektedirler: Ýlke olarak silahlý propagandayý kabul ediyoruz, ama milli kriz bunun için yeterli deðildir (olgun deðildir), olgun olmamasýnýn göstergesi de legal olanaklarýn tükenmemiþliðidir.* Bütün Mahir Çayan, Devrimde Sýnýflarýn Mevzilenmesi. * DY-G oportünizmi, Bildirgedeki evrim ve devrim aþamalarýnýn iç içe geçtiði 4 24 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III bunlarýn anlamý, içinde bulunduðumuz evrede silahlý savaþýn objektif þartlarýnýn mevcut olmadýðý demektir. Bir baþka deyiþle Lenin in klâsik milli kriz tanýmýna uygun milli kriz yoktur. Milli kriz, sürekli ve genel bunalýmýn, her ülkenin iç yapýsýnda (ekonomik-politik-sosyal yapý) biçimleniþinden baþka bir þey deðildir. Kapitalizmin iç dinamikle, yani devrimci biçimde geliþtiði ülkelerdeki iliþki ve çeliþkiler ile, iç dinamiðin çarptýrýldýðý ve dýþ dinamiðe tabi kýlýndýðý ülkelerdeki iliþki ve çeliþkiler farklýdýr. Bir baþka deyiþle, toplumlardaki dengesizlik deðiþiktir. Bunun sonucu sistemin genelindeki bunalým, ülkeyi farklý biçimde etkileyecektir. Sürekli ve genel bunalýmýn (ekonomik-politik-sosyal tüm hayatý etkiler, bu yüzden geneldir) kaynaðý metropol ülkeler olduðu için, etkisi (ya da yansýmasý) sürekli eksik üretimdir. Bir baþka deyiþle, üretici güçlerin geliþimi engellendiði için, üretim tam kapasitede olmaz. Fakat, sürekli ve genel bunalýmýn çeþitli nedenlerle derinleþmesi sonucu (buhran-kriz), metropollerdeki bunalým derinleþir ve olgunlaþýr. Artýk salt genel ve sürekli bunalýmýn ekonomik etkileri politik ve sosyal bunalýmý yaratýr. (Milli kriz) Bunalýmýn sürekli, buhran ve krizlerin kesikli olmasý nedeniyle, bu ülkelerdeki milli kriz kesiklidir. Emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde ise, ülkenin iç yapýsý, emperyalizme baðýmlý olduðundan, yani emperyalizmin taleplerine göre biçimlendiðinden çarpýktýr. (Bu biçimleniþ, ayný zamanda, metropollerin, sürekli ve genel bunalýmýn etkilerini sömürgelere aktarmasýný getirir.) I. ve II. bunalým dönemlerinde, askeri plana yansýyacak biçimde þiddetli olan emperyalistler arasý çeliþkilerin, sömürge ve yarý-sömürge ülkelere yansýmasý milli krizin temelini oluþturur. Mao Zedungun beyaz rejimin sürekli parçalanmasý ve savaþmasý6 þeklindeki tahlil sürekli devrim durumunun varlýðý þeklinde yorumlanabiliyor. Bu çeþit yorumla asgari örgütlenme parti yerine geçirilerek (adý ister parti olsun, ister olmasýn) ve böyle bir asgari örgütlenme silahlý mücadeleyi yürütmek için yeterli bir koþul sayýlarak her durumda (sürgit) silahlý mücadele yürütmek düþüncesi kabul edilemez.5 tespitleri eleþtirilince, yani bu anlayýþýn, geçmiþi sol sapma olarak nitelediði söylenince, matbaa hatasý gerekçesi ile düzelttiler. Düzeltmeye göre. ... tahlil olgunlaþmýþ sürekli devrim durumunun varlýðý þeklinde yorumlanamazmýþ. Yani olgunlaþma gerekli imiþ. Samimi (!) olarak yapýlan bu düzeltme milli krizin olgunlaþmasýný ifade etmekten baþka birþey deðildir. Olgun devrim durumu için olgun milli kriz gerekir. Silahlý mücadelenin temel olmasý sürekli olduðuna göre, olgun milli kriz gereklidir. Ýþte DY-Gnin milli kriz anlayýþý. 5 Devrimci (!) Yol Bildirgesi, s. 43. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 25 olarak ifade ettiði bu durum, ülkedeki dengesizliði daha da artýrmaktadýr. Birde buna emperyalistlerin açýk iþgali eklenince milli krizin sürekliliði anlaþýlabilir. Bu dönemlerde, bu ülkelerde, toplumsal dengesizliðin düzenlenmemiþ olmasý (suni dengenin var olmamasý) kitlelerin tepkilerini açýk hale getirmektedir.* III. Bunalým dönemi geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, kapitalizm, geliþtirilmiþtir. Bu emperyalizmin keyfi bir davranýþý, iyi niyeti deðildir. Bu geliþtirme, emperyalizme bunalýmlarýnýn zorla uygulattýðý bir geliþmedir. Emperyalizm geri-býraktýrýlmýþ ülkelere, kapitalizmi dýþ dinamikle, yani kendi talep ve isteklerine (bunlar bunalýmýn getirdiði zorunlu talep ve istektir) uygun olarak geliþtirmiþtir. Böylece ülkedeki ekonomik iliþkiler dengesini metropollerde tamamlar. Bu da, çarpýk üretim iliþkilerini gündeme getirir. Marksizme göre, temel-altyapý iliþkileri (ekonomik), bunun üstünde yükselen üst yapýyý þartlandýrýr. Bu nedenle, ekonomik yapýdaki çarpýklýk, tüm üst yapýyý etkiler. Bu da ekonomik, politik ve sosyal bunalýmýn oluþmasý demektir. Sürekli ve genel bunalým, bu çarpýk yapýya þiddetle yansýyarak sürekli bir milli kriz yaratýr. (tam anlamýyla olgun olmayan milli kriz) Ekonomik alanda, üretim ile tüketim arasýnda sürekli buhran gündeme gelir. Bu bir yandan sosyal bunalýmý derinleþtirirken, diðer yandan politik bunalýmý oluþturur. Fakat bu ülkelerdeki sosyal ve politik bunalým tam anlamýyla olgun ve açýk deðildir. Nedenleri çeþitlidir: Ýlk önce, ülkedeki kapitalizmin yukardan aþaðý geliþtirilmesi, toplumsal üretimi artýrmýþ ve nispi bir refah yaratmýþtýr. Oligarþi (elbette emperyalizm de) bunu kullanarak, halk ile kendi arasýnda suni bir denge kurmuþtur. Bu durum sosyal bunalýmýn açýk hale gelmesini engellemektedir. Ama nispi refahýn, sürekli deðil geçici, mutlak deðil nispi olmasý nedeniyle (ekonomik buhran sürekli mevcuttur) suni dengeyi devam ettiremez. Suni dengenin devam ettirebilinmesi için siyasal gündeme getirilir. Siyasal zorun bu durumu, yani sürekli mevcudiyeti, devrimci mücadeleyi baþtan sona askeri mücadele yöntemleriyle sürdürülmesini gerektirir. Zaten siyasal zorun askeri biçimde maddeleþtirilmesi, suni dengenin zayýfladýðý dönemlerde gündeme gelir. Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: I, s. 73. * Suni dengenin kurulamamasýnda egemen sýnýflarýn kendi aralarýnda homojenleþmek yerine, parçalanmalarý temeldir. 6 26 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III (açýk icra-açýk faþizm). Ýþte suni dengenin mevcudiyeti, kitlelerin tepkilerinin açýk hale gelmesini, fikirlerini, inançlarýný ve duygularýný eylem içinde ifade etmek zorunda olmalarýna raðmen ifade etmelerini engellemektir. Politik bunalým ise, devrimci bir alternatifin mevcut olmamasý nedeniyle, kendini oligarþi içindeki sýnýflarýn yarattýðý hükümet bunalýmlarýyla gösterir. Kýsacasý, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde milli kriz sürekli olarak mevcuttur. Ama III. bunalým döneminin özelliklerinden dolayý, bunalým derinleþtirilmemektedir. Ýþte bu yüzden var olan bu krizin derinleþtirilip olgunlaþtýrýlmasý tamamen o ülke devrimcilerine baðlýdýr. (Kesintisiz Devrim II-III) Suni dengeyi ve devrimci siyasi alternatifi, yani bunlarýn (olgunlaþmýþ) bir milli kriz için rolünü inkâr edenler, aslýnda, III. bunalým döneminin özelliklerini ve devrimcilerin görevlerini inkâr ediyor demektir. Tabiatýyla, ayaklanma için en uygun þartlar, kuvvet iliþkilerinde bizim lehimize maksimum dönüþüm olduðu zaman varolur. Burada pek tabii, bilinç alanýna, yani politik üst-yapý alanýna giren kuvvet iliþkilerinden söz ediyoruz; tüm devrim devresi boyunca, aþaðý-yukarý deðiþmeden kalacaðýný varsayabileceðimiz ekonomik temellerden deðil. Tek bir ekonomi ve toplum içinde tek bir sýnýf ayrýmýna dayanan kuvvet iliþkileri proleter kitlelerinin hayallerini yýkarak politik tecrübesinin artmasý, ara sýnýf ve gruplarýn devlet gücünün kendi kendisine olan güvenini kaybetmesi oranýnda deðiþime uðrar.7 (abç) Ýþte olgunlaþmýþ, derinleþmiþ milli krizin somut belirtileri. Ama bu durum kapitalizmin iç dinamikle geliþtiði ülkelerde kendiliðinden oluþur: Ama ortalýðýn karýþtýðý zaman, hem buhranýn yarattýðý þartlarda, hem de bizzat üsteki sýnýflarýn baðýmsýz bir tarihi eyleme sürüklemeleriyle kitlelerin faaliyetinde oldukça büyük artýþ8 gündeme gelir. Bir baþka deyiþle, proleter kitlelerin hayallerini, ara sýnýf ve gruplarýn devlet gücüne güvenini yýkan bizzat 7 8 Troçki, Ekim Dersleri, s. 56. Lenin, Sosyalizm ve Savaþ, s. 115, Sol Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 27 buhran ve egemen sýnýflarýn kendisidir. Devrim sýrasýnda bütün bu süreçler yýldýrým hýzýyla yer alýr.9 Ama, suni dengenin mevcudiyeti bunu engeller. Devrimci bir dönem (devrim dönemi) ile tarihteki sýradan, günlük, hazýrlayýcý dönemlerin (evrim dönemi), kitlelerin duygularýný, heyecanlarýný ve inançlarýný eylem içerisinde ifade etmek zorunda olmalarý ve ifade etmeleri yönünden birbirinden farklý olduðunu açýk bir biçimde gösteriyor10 (Lenin) (abç) Ýþte, III. bunalým döneminde, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki durum: Kitlelerin tepkilerini eylem içerisinde ifade etmek zorunda olmalarý, ama ifade edememeleri. (Suni denge esprisi) Öncü Savaþýný zorunlu kýlanda budur.* * Bu konu ile ilgili geniþ bilgi için bkz, Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz ve Kesintisiz Devrim II-III. 9 Troçki, Ekim Dersleri, s. 56 10 Lenin, Ýki Taktik, s. 75, Sol Yay. 28 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III II. EVRÝM-DEVRÝM AÞAMALARI VE ÇALIÞMA TARZI Ýnsanlarýn bilincini belirleyen maddi varlýk koþullarýdýr. Devrimci çalýþma tarzý bu Marksist ilkeyi kendisine kýlavuz olarak kabul eder. Tüm çalýþmasýný buna göre yürütür. Bunun anlamý, çalýþma tarzý (emperyalist dönemde) subjektif þartlarý yaratmaya yönelik mücadeleyi içerdiði anlamda, objektif þartlara uygun yöntem ve araçlarý kullanmasý demektir. Objektif þartlardan kopuk mücadele ve mücadele biçimi olamaz. Bu ilke Marksizmin özünü, yani, somut durumun somut tahlilini ifade eder. Objektif þartlara ters düþen mücadele ve mücadele biçimi, sað ve sol sapmayý gündeme getirir. Emperyalist dönemde, toplumsal devrimlerin objektif þartý mevcuttur. Yani üretici güçlerin geliþimi mevcut üretim iliþkileri tarafýndan engellenmekte ve üretim iliþkileriyle çatýþmaktadýr. Daha önce de belirttiðimiz gibi, devrim zamandaþ olmayacaktýr. Tek tek ülkelerde de devrimin olabilmesi için, her ülkenin kendi milli krizini yaþamasý gerekir. Marksist-Leninist çalýþma tarzýnýn uygun olmak zorunda olduðu objektif durum, milli krizdir. Çalýþma tarzý, insanlýk tarihindeki objektif olarak kaçýnýlmaz þartlara (Lenin) uygun olmak zorundadýr. Önce þu kavranmalýdýr: Devrimcinin görevi devrim yapmaktýr. Bunun için ise kitlelerin bilinçlendirilip-örgütlenmesi, yani subjektif þartlarýn devrim için yeterli olmasý þarttýr. Ayný þekilde, kitlelerin bilinçli ve örgütlü mücadelesi objektif þartlarýn geliþmesini hýzlandýracaktýr. Devrimciler, devrim mücadelesinin her anýnda, her aþamasýnda, objektif þartlarýn gerektirdiði mücadele yöntemleriyle subjektif þartlarýn yaratýlmasý için çalýþýrlar. Marksizm-Leninizm de politik mücadele biçimleri çeþitlidir. Literatürde bu biçimler, a- silahlý aksiyon b- silahlý aksiyon dýþýndaki mücadele biçimleri diye iki ana THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 29 baþlýkta mütalaa edilir11 (abç) Bu ana baþlýkta mütalaa edilen mücadele biçimlerinin, ne zaman ve nerede (zaman ve mekan) kullanýlacaðý keyfi bir istek, bir seçim sorunu deðildir. Bu objektif þartlara göre gündeme gelir. Marksizmde mücadele objektif þartlara göre (milli kriz) iki evrede yürütülür: Evrim aþamasý ve devrim aþamasý. Her iki aþamada da mücadele biçimleri ve taktikleri deðiþiktir. Milli kriz varolmadýðý þartlarda, yani siyasi durgunluk dönemlerinde (evrim aþamasý) proletaryanýn taktiði þöyledir: Proletaryanýn taktiði evrimin her aþamasýnda, her anýnda, insanlýk tarihindeki objektif bakýmdan kaçýnýlmaz olan þu diyalektiði hesaba katmak zorundadýr: Bir yandan siyasi durgunluk dönemlerinden, yani barýþ içinde geliþmeden yararlanýp öncü sýnýfýn bilincini, gücünü ve savaþçýlýðýný arttýrmak üzere, kaplumbaða adýmlarýyla ilerlemek; öte yandan da bütün bu çalýþmayý öncü sýnýfýn son hedefine yönelterek düzenlemek suretiyle iþçi sýnýfýnýn, yirmi koca yýlý içinde toplayan, büyük iþlerde büyük iþler baþarmaya yeterli hale getirmek.12 (abç) Evrim döneminde, silahlý aksiyonun temel alýnmasý için objektif þartlar yeterli deðildir. Silahlý aksiyon yöntemlerini temel almak sol sapmadýr. Barýþçýl mücadele yöntemleri temeldir.* Bu dönemde silahlý eylem yöntemleri talidir ve temele tabidir. Bu tabiyet, silahlý eylem yöntemlerinin amaçlarýnýn temele yardýmcý olmasý demektir. Lenine göre, bu dönemdeki silahlý mücadele kesin þekilde birbirinden ayrý tutulmasý gereken iki farklý hedefe yönelir: Birincisi, bu mücadele tek tek kiþilerin, polis ve ordu hizmetindeki amirlerin ve bunlardan emir alanlarýn öldürülmesini; ikincisi, hem hükümetten, hem de özel þahýslardan paralarýna elkonulmasýný hedef alýr.13 Bu mücadelenin örgüt biçimine Lenin þok grupla* Burada þunu belirtelim, diyalektiðe göre herþey bir bütündür. Ama bu bütünün parçalarý, eþdeðerde (denge hali) olamazlar. Tümü oluþturan parçalar, temel-tali iliþkisi içindedirler. 11 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 12 Lenin, Marksizmin Kaynaðý, s. 44, Köz Yay. 13 Lenin, Collected Works, Cilt: II, s. 205. 30 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III rý adýný vermektedir. Silahlý eylemin yürütülmesi ayný zamanda (silahlý) genel ayaklanmanýn askeri kadrolarýnýn yetiþmesini, tecrübe sahibi olmasýný (askeri savaþ için) getirecektir. Devrim aþamasý ise, sýradan, günlük zamanlardan farklýdýr. Milli kriz olgunlaþmýþtýr. Kitleler açýk eyleme geçmiþlerdir. Eleþtiri silahý, silahlarýn eleþtirisine yerini býrakýr.14 Bu evrede silahlý aksiyon (eylem) yöntemleri temel olur. Ve buna baðlý olarak barýþçýl yöntemler tamamlayýcýdýr. Görüldüðü gibi, evrim ve devrim aþamalarý, objektif þartlara göre yapýlan bir ayrýmdýr ve devrimci mücadeleyi, çalýþma tarzýný ifade eder. Evrim-devrim aþamalarýný çalýþma tarzýndan kopararak, salt nicelik-nitelik durumuna indirgemek ve bunu tartýþma konusu yapmak, ayrý dillerden konuþmak demektir. KSD oportünizminin Staline dayandýrdýðý, nicelik-evrim, nitelik-devrim ayrýmý, Marksizmden (ve Stalinden) hiçbirþey anlamamak demektir. KSDnin bu anlayýþýndan yola çýkarsak, evrim devrimi hazýrlar, devrim için þartlar hazýr deðilse, biz evrim dönemi çalýþmasýna baðýmlýyýz demektir15 sözleri, 1905 ayaklanmasýndaki Plehanovun silaha sarýlmamalýydýlar sözleri ile ayný paralelliðe gelir. 1905te objektif þartlar, silaha sarýlmak için, yani silahlý aksiyonun temel alýnmasý ve bu yolla kitlelerin devrim safýna çekilmesi için uygundur. Objektif þartlarý hiçe sayarak, yeterli hazýrlýðýmýz yoktur, subjektif þartlar hazýr deðildir, silahlý savaþý temel alamayýz, demek pasifizmdir. Lenin þöyle diyor: (devrim aþamasý için) Þimdi artýk siyasi grevlerin yetersiz olduðunu açýktan açýða kabul etmeliyiz; silahlý çarpýþmadan yana kitleler arasýnda yaygýn bir ajitasyona (tahrik) gidilmeli ve hazýrlýk aþamalarý önerileriyle ya da herhangi bir yolla bu sorunu bulandýrmamalýyýz.16 Evet, devrim aþamasýnda, temel sorun, objektif þartlarýn öne ittiði silahlý mücadeleyi yürütmek (KSDnin pek sevdiði mösyö burjuvazi öne itmiþtir), kitlelerin siyasal bilincini geliþtirmeyi silahlý mücadele ile uyumlu hale getirebilmektir. Bu da, farklý 14 15 16 Lenin, Ýki Taktik, s. 75. KSD, Sayý, 2. Lenin, Akt, Pomeroy, Gerilla Savaþý ve Marksizm, s. 105, Evren Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 31 zaman ve mekanlarda, farklý ve yeni mücadele biçimini (çarpýþma biçimini) gündeme getirir. * Zaten, en kaba bilgi ile, nicelik-nitelik ile evrim-devrimin benzeþtirmesinin hiçbir nitelik ifade etmediði görülür. Tek Yol Devrim gazetesinin VI. sayýsýnda, bu, en kaba bilgi ile ortaya konulmuþtur. Aðaç-masa sürecini ele alarak, mademki aðacýn kesilip, biçilip masa haline gelmesi (ya da kaðýt yapýlmasý) yeni bir nitel dönüþümü saðlayan bir süreçtir (nicel birikim), öyle ise, aðaçmasa sürecinde de evrim-devrim aþamasý olmasý gerekir denilmiþtir. Keza KSDnin verdiði örnekteki suyun buhar olmasý gibi. Taktir edilecektir ki, böyle bir bilgi, devrimci mücadele için nitelik belirleyici olamaz ve konu dýþýdýr. Leninin sözleriyle söylersek: Konumuz hiç de bunlar deðildir beyler. Suyu kaynatýp buhar yapmak, ya da aðacý kesip masa-kaðýt yapmak devrimcinin görevi deðildir, olsa olsa marangozun-buharcýnýn iþidir. Buharcý ya da marangoz olmak isteyenler tartýþsýn, ama biz asla. Emperyalizmin iþgali altýndaki ülkelerde evrim ve devrim aþamalarý bu þekilde (Rus devriminde olduðu gibi) býçak gibi birbirinden ayrýlamaz. Bu aþamalar iç içe girmiþtir. (THKP I Nolu Bildiri) (abç) Bu sözlerin anlamý açýktýr: milli krizin (tam anlamýyla olgun olmasa da) sürekli mevcut olmasý, bu ülkelerde, evrim ve devrim aþamalarý mücadele biçimlerinin birlikte kullanýlmasýnýn objektif þartlarýnýn mevcudiyeti demektir. Barýþçýl ve silahlý eylem yöntemleri diyalektik bir bütün olarak ele alýnabilir. Her diyalektik bütün gibi, bunlar da temel-tali iliþkisi içindedirler. Bunu belirleyen de somut tarihsel þartlardýr. (Geniþ bilgi için bkz: Kesintisiz Devrim I-II-III ve Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I) * Bazý kelime yorumcularý mücadele biçiminin idyum (deyim) ya da birleþik isim olmasýný ifade ettiðini, o anlamda kullanýldýðýný anlamayarak pek çok þeyi karþý karþýya getirmektedirler. DY-G oportünizmi, siyasi mücadele biçimi-ekonomik-demokratik mücadele biçimi-silahlý propaganda mücadele biçimi vb. þeyleri hep ayný niteleme kabul edip, temeltali konusunda kafa bulandýrmaktadýr. Mücadele biçimi kavramý, bir bütün olarak yürütülen bilinçlendirme-siyasi eðitim-propaganda-örgütlendirme çalýþmalarýnýn, belirli bir yöntem ve araçla yürütülmesini ifade eder. Bu anlamda da, Marksizmde somut tarihsel koþullara göre, deðiþik mücadele biçimleri (çarpýþma biçimleri) oluþur. 32 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III III. HALK SAVAÞI TEORÝSÝ VE ASKERÝ SANATI Leninizmin dünyanýn yarý-sömürge ve sömürge ülkeleri için öngördüðü devrim teorisi, iþçi sýnýfýnýn önderliðinde, köylü ordusunun halk savaþýyla, kýrlardan þehirleri kuþatma teorisidir. Biz hiç bir sömürge ve yarý-sömürge ülkenin, kýtanýn ve bölgenin Leninizmin bu evrensel ilkesini geçersiz kýlabilecek kendine özgü þartlarý taþýdýðýný kabul etmiyoruz. Mahalli, tarihi, gelenek, görenek ya da üretici güçlerin geliþme seviyesi, sadece Leninizmin evrensel devrim teorisinin taktiklerine yön verecek unsurlardýr. Bu farklýlýk her ülkenin devrim stratejisinin kendine özgü ara aþamalarýnýn niteliklerini biçimlendirir. (Mahir Çayan, ASDye Açýk Mektup) Demokratik halk devriminde Halk Savaþýnýn zorunlu bir durak olmasý, doðrudan emperyalist hegemonyadan (açýk ya da gizli iþgal) kaynaklanýr. Bu nedenle Halk Savaþý kavramý nitelik belirleyicidir, bir niteliði ifade eder. Halk Savaþýnýn bir nitelik olduðu unutulursa, geniþ kitlelerin (halkýn) katýldýðý her mücadele Halk Savaþý olarak anlaþýlýr. (Ayný þey Öncü Savaþýnýn nitelik olmasýnda da söz konusudur.) Maddenin hareketinin her biçimi gözden geçirilirken, hareketin diðer biçimleriyle olan ortak noktalarý dikkate alýnmalýdýr. Ama asýl önemli olan ve þeyler üzerinde bildiðimizin temelini teþkil eden, maddenin hareketinin özel noktalarýný hesaba katmamýz gereði, yani hareketin bir biçimi ile öteki biçimleri arasýndaki nitelik farkýdýr. Ancak bunu hesaba katmakla, þeyler arasýndaki ayrýlýklarý farkedebiliriz. Hareketin herhangi bir biçimi, içinde, kendi özel çeliþkisini taþýr. Bu özel çeliþki, o þeyi bütün öteki þeylerden ayýran özel nite- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 33 liði teþkil eder. Ýþte bu, iç nedendir ve buna þeyleri birbirinden farklý yapan, çeþitliliðin esasý da diyebiliriz.17 (abç) Halk savaþý, emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde, (demokratik halk devriminin zaferi için) iktidarý ele geçirmenin yoludur ve bu yolu (aþaðýda belirteceðiz) ifade eden niteliktir. Halk Savaþý, politikleþmiþ bir askeri savaþtýr. Yani, sosyalistlerin Halk Savaþýndaki temel mücadele metodu askeri savaþ metodudur. Bu savaþ klâsik savaþ metoduyla deðil, politikleþmiþ askeri savaþ metoduyla yürütülür. Bu savaþta, bütün demokratik ve ekonomik amaçlý hareketler, kitle gösterileri vs. bu politikleþmiþ askeri mücadeleye tabidir ... Devrimci temel politika askeri mücadeleyi temel alýr.18 (abç) Halk Savaþýnda kitlelerin bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi, yani subjektif þartlarýn yaratýlmasý (yaratma, devrim için yeterli olma anlamýndadýr) askeri mücadele temelinde ve bu mücadeleyle birlikte yürütülür. Bu objektif þartlarýn gerektirdiði ve gündeme getirdiði mücadele yöntemlerinin subjektif þartlarýn yaratýlmasý için kullanýlmasý demektir. Daha önceki kýsýmda belirttiðimiz gibi, bunun nedeni sürekli milli bunalýmdýr. Halk Savaþý, genellikle, bizden maddi olarak daha güçlü olan bir düþman üzerinde mutlak bir siyasi üstünlüðü saðladýðýmýz þartlarda verilir.19 (abç) Fakat bu demek deðildir ki, Halk Savaþýnda, düþmanýn siyasal tecridi için, yani kitleleri (siyasi olarak) devrim safýna çekme mücadelesi (politik mücadele) yürütülemez. Tersine, bu dönemde de, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý yürütülür. Fakat, bu kampanyanýn aracý askeri mücadeledir (savaþ). Siyasi mücadelenin, bizatihi kendisi silahlý (askeri) mücadeleden ayrýlamaz. Bunlar iç içedir. Halk Savaþýnýn baþlamasýyla, düþman ülke çapýnda siyasal olarak tecrit edilmiþtir. Yani objektif olarak tecrit olmuþtur. Kitlelerin tepkileri açýktýr. Buna raðmen, tüm halkýn savaþa katýlmasý söz konusu olamaz. Devrimin eþitsiz geliþ17 18 19 34 Mao Zedung, Teori ve Pratik, s. 36 Sol Yay. Mahir Çayan, Devrimde Sýnýflarýn Mevzilenmesi. Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 183 Yöntem Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III mesi gündemdedir. Bu ve maddi güç iliþkisine göre Halk Savaþý kendi içinde evrelere ayrýlýr. Her evrenin görevleri, savaþ biçimleri ve güçler dengesi deðiþiktir. Halk Savaþý teorisini formüle eden Mao Zedung, Halk Savaþýnýn politik ve askeri niteliðini þöyle belirtiyor: Çinde esas mücadele biçimi savaþ, esas örgütlenme biçimi ordudur. Kitle örgütlenmesi ve kitle mücadelesi gibi diðer biçimler de (politik ve ekonomik örgütlenmeler ve mücadele biçimleri kastediliyor-b.n.) son derece önemli, hatta vazgeçilmezdir ve hiç bir þart altýnda küçümsenemez; ama onlarýn amacý savaþa hizmet etmektir... Savaþ patlamasýndan önceki bütün örgütlenme ve mücadele savaþa hazýrlýk içindir... Savaþ patladýktan sonra ise, bütün örgütlenme ve mücadele savaþla dolaylý ya da dolaysýz olarak uyum içinde yürütülür.20 Toparlarsak, Halk Savaþý, ülkelerin (emperyalist hegemonya altýndaki) objektif þartlarýnýn sonucu olarak, askeri savaþ temelinde yürütülen politik mücadeledir, yani iktidar mücadelesidir. Bu savaþta, kitlelerin devrim safýna çekilmesi askeri savaþ temelinde ve bu mücadele yöntemi aracýlýðýyla yürütülür. Halk Savaþýnda, askeri savaþýn ikili görevi vardýr. Birincisi, ki genel devrimci görevdir, kitlelerin devrim safýna çekilmesi. (Mao buna siyasi seferberlik çalýþmasý diyor) Ýkincisi, düþmanýn askeri olarak yenilmesidir. Ýþte, bu ikili yönün, karþýlýklý iliþkisine (devrim ve karþý-devrim iliþkisine) göre, Halk Savaþý deðiþik evrelere ayrýlýr ve her evrede savaþ biçimi (askeri) deðiþiktir. (Gerilla savaþý, hareketli savaþ, düzenli ordu ya da mevzii savaþý) Yine, her evrede, bu iki yön, deðiþik temel-tali iliþkisi içindedir. Son saldýrýda (düzenli ordunun son saldýrýlarý) ikinci yön temel yön olur ve askeri savaþ temeldir.* * En genelde, savaþ, politikanýn baþka araçlarla (þiddet araçlarýyla) sürdürülmesidir. Bu anlamda bizzat savaþýn kendisi politikadýr ve savaþýn kendisi politik bir eylemdir.21 Fakat savaþýn kendisine has özellikleri vardýr ve bu anlamda genel olarak siyasetle bir tutulmaz22 Savaþýn (askeri mücadelenin) politikayla (politik mücadele) olan iliþkisi, savaþýn politik amaçlý olduðunu ifade eder. Clausewitz þöyle diyor, Savaþýn bütün özelliði kullandýðý araçlarýn özelliðinden gelir. Politik amaç gaye savaþ ise bir araçtýr ve araç hiç bir zaman amaçtan ayrý olarak düþünülemez.23 Bütün bunlar genel ilkelerdir. Fakat, savaþ düþmanýn imhasýna yöneldiði ölçüde, askeri amaçla politik amaç birleþir ve savaþýn askeri niteliði politik niteliðine aðýr basar.24 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 35 Halk Savaþýnýn baþlayabilmesi için, hakim sýnýflarýn ve emperyalizmin asgari düzeyde, siyasal olarak tecrit olmalarý þarttýr. Bu siyasal tecrit durumu, gerçek bir siyasal bilincin, oluþmasý demek deðildir. Siyasal bilincin oluþum halinde olmasý demektir. Ýkinci olarak, hakim sýnýflarýn politik ve askeri güçlerinin bölünmesi gerekir. Yani, düþman güçlerinin bölünmüþlüðü þarttýr. Bu durumun kendiliðinden, yani devrimci sýnýflarýn subjektif müdahalesi olmadan olabileceði gibi (I. ve II. bunalým döneminde olduðu gibi), devrimci güçlerin bilinçli mücadelesi ile de olabilir. Bunlarýn hangisinin gündeme geleceðini somut tarihsel þartlar belirler. Ama devrimciler, her zaman bilinçli mücadeleyi örgütlerler. Ama tarihi olarak, kendiliðinden-gelme durum çok daha büyük olasýlýktýr. Otokrasinin mutlaka düzenli bir kuþatmayla yýkýlacaðýný söylemiyoruz. Böyle birþey çok doktiriner olur. Tarihi olarak, kitlelerin kendiliðinden ayaklanma ve patlamalarý ile yýkýlmasý çok daha büyük olasýlýktýr ve çok daha gerçekçidir. Ama, ciddi bir örgüt çalýþmalarýný böyle bir olasýlýða (tarihi olarak çok kuvvetli olsa da) dayandýramaz. Örgüt planlarýný ve çalýþmasýný, bilinçli ve düzenli bir mücadeleye göre yapmak zorundadýr.25 Halk kitlelerinin kendiliðinden-gelme hareketleri silahlý çatýþmalar düzeyine yükselir ve düþman güçleri bölünür. Ýþte bu þartlarda, proletaryanýn öncülüðünde Halk Savaþý baþlatýlýr, kurtarýlmýþ bölgeler yaratýlýr. Mao Zedung, Halk Savaþýnýn þartlarýný (objektif ve subjektif) þöyle belirtiyor: (Mao, kurtarýlmýþ bölgelerle Halk Savaþýnýn birbirinden ayrýlamayacaðýný hesaba katar.) Bu olgu, (kurtarýlmýþ bölgeler) belli þartlarda ortaya çýkabilir ve geliþebilir: Birinci olarak, beyaz rejim içinde savaþ durumuyla çýkabilir. Beyaz rejim içinde uzun süreli parçalanmalar ve savaþlar, Mao Zetung, Seçme Eserler, Cilt: 2, s. 223. Aydýnlýk Yay. Mao Zedung, age, s. 151. 22 Mao Zedung, age, s. 151. 23 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 64 May Yay. 24 Clausewitz, age, s. 64 . 25 Lenin, Örgütlenme Üzerine, s. 13, Bora Yay. 20 21 36 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Ýkinci olarak, bu bölgeler, halkýn geniþ kitleler halinde ayaklandýðý eyaletlerdir, Üçüncü olarak, ülke çapýnda, devrimci durumun geliþmeye devam etmesine, Dördüncü olarak, yeterli güçte düzenli bir kýzýl ordunun varlýðý, Beþinci olarak, Komünist Partisinin örgütlenmesi güçlü ve siyaseti doðru olmalýdýr.26 (abç) Maonun bu tespitleri I. ve II. bunalým döneminin iliþki ve çeliþkilerine uygundur. Bu dönemlerde, düþmanýn bölünmesi ve siyasal tecridi, doðrudan kendiliðinden, yani düþman güçlerinin kendi eylemiyle olmaktadýr. Bir baþka deyiþle, üstteki sýnýflar halk kitlelerini baðýmsýz bir tarihi eyleme itmektedirler. Devrimcilerin görevi ise, bu kendiliðinden-gelme hareketin içine girerek, onu örgütlemek ve ona öncü olmaktýr. III. bunalým dönemde ise, suni denge nedeniyle, devrimcilerin görevi daha geniþ kapsamlýdýr. Bu tarihsel þartlar, yeni bir görev getirmiþtir: Suni dengeyi bozmak.* Halk savaþýný askeri mücadele olmasý, bu mücadele yöntem, araç ve örgüt biçimlerinin önemini artýrýr. Fakat ülkemizde bu gerçek kavranamayarak, savaþýn politikanýn devamý olmasý ile politik mücadele yöntemlerinin çeþitliliði karýþtýrýlarak, orijinal teoriler geliþtirilmiþtir. Kavranýlmasý gereken, salt askeri mücadele ya da salt askeri çizgi diye bir þeyin olamayacaðý, her þeyin politikaya ve politik amaca tabi olduðudur.** Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: I, s. 73-74. * Elbette her iki durumunda kendine özgü avantajý ve dezavantajlarý vardýr. I. ve II. bunalým döneminde, kitlelerin tepkilerinin açýk hale gelmesi ve silahlý çatýþmalarýn (kendiliðinden) baþlamasý, devrimcilerin büyük bir avantajýdýr. Çünkü halk kitleleri, kendi pratiklerinde (somutta) tek kurtuluþun silahlý mücadele olduðunu anlamýþlardýr. III. bunalým döneminde ise, bu gerçek kitlelerin gözünde somutlaþtýrýlmalýdýr. Ama bu dönemin avantajý ise, Halk Savaþý baþladýðýnda, elde yeterli tecrübe ve ustalýða sahip silahlý bir gücün mevcut olabilmesidir. ** Bu gerçekten de, yanlýþ sonuç çýkaranlar vardýr. Bunlara göre askeri savaþ politikaya tabi ise, politikleþmiþ askeri savaþ diye bir kavram olamaz, yanlýþtýr. Bu anlayýþýn yanýlgýsý ise, politikleþmiþ askeri savaþýn bir nitelik olduðu, bir mücadele biçimi, yöntemi olduðunu anlamamaktýr. Politikleþmiþ askeri savaþ kavramý kavram olarak nitelik belirleyicidir ve bir mücadele biçimini (çarpýþma biçimini) ifade eder. Yani, askeri savaþýn (ya da bu savaþýn bir biçiminin) devrimci politik amaçlarla, siyasi geçekleri açýklama kampanyasýnýn bir aracý olarak yürütülmesine, yani politik kitle mücadelesi olarak ele alýnmasýna politikleþmiþ askeri savaþ denir. Yoksa, politik hedeflere yönelmiþ askeri savaþ þeklinde bir tespit, nitelik belirleyici deðildir. Napolyonun da, emperyalistlerin de kendilerine göre 26 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 37 Halk savaþý, politikleþmiþ bir askeri savaþ olduðuna göre, bunun politik özü ve amacý nedir? Bir baþka deyiþle, Halk Savaþýnda politikleþmiþ askeri savaþ nasýl yürütülür? Mao Zedung, Ho Shi Minh ve Giapýn yapýtlarý incelenecek olursa, Halk Savaþýnýn salt bir askeri savaþ olmadýðý görülecektir. Halk Savaþý, politik mücadelenin stratejik olarak tanýmlanmasýdýr. Yani, Halk Savaþýnda yürütülen mücadele politiktir ve mücadele biçimleri politik mücadele biçimleridir. Ama politik ve askeri mücadele ve de mücadele biçimlerinin kendine özgü (özel) nitelikleri mevcuttur. Politik mücadelenin (ve de mücadele biçimlerinin) amacý kitleleri siyasi olarak bilinçlendirip örgütlemekken (düþmanýn siyasal tecridi); askeri mücadelenin amacý, düþmanýn insan ve maddi gücünü yoketmektir. Partimizin askeri çizgisi daima Partimizin siyasi çizgisinden kaynaklanýr ve onu izler. Onun bu askeri çizgisi, silahlý mücadele ile birleþmiþ, silahlý ve siyasi mücadeleler içinde devrimin hedeflerini gerçekleþtirmeye çalýþýr.29 (abç) Ülkemizde bütün halkýn ayaklanmasý, siyasi ve silahlý (elbette sýnýfsal) politik amaçlarý, hedefleri vardýr ve buna yönelik askeri savaþý gündeme geti rirler. Dolayýsýyla halledilmesi gereken tek sorun þudur, Bir savaþýn planlarýný hazýrlarken, politik bakýþ açýsý salt askeri bakýþ açýsýnýn önünde (böyle bir bakýþ açýsý tasavvur edilebilirse) silinmeli, yani tamamen ortadan kalkmalý ya da askeri görüþ açýsýna mý tabi olmalýdýr? Yoksa politik görüþ açýsý mý askeri görüþ açýsýna hakim olmalýdýr? Politik görüþ açýsýnýn savaþýn baþýndan beri tamamen silinmesini, ancak ölüm ve kalým savaþlarýnda, salt düþmanlýk halinde tasavvur etmek mümkündür. Geçekte ise, savaþlar bizzat politikanýn tezahürleridir... Askeri görüþ açýsýný politik görüþ açýsýna tabi kýlmak bu itibarla yapýlacak tek þeydir.27 Evet, 19. yy.da Clausewitz sorunu böyle belirliyor. Politikleþmiþ askeri savaþ kavramýnda sözkonusu olan yeni tarihsel þartlarda, subjektif þartlarýn yaratýlmasýdýr. Yani bu kavram nitelik belirleyicidir. Bu gerçek Kesintisiz Devrim II-IIIde, askeri savaþýn bir biçimi olan gerilla savaþý açýsýndan þöyle konulur, Bilindiði gibi, gerilla savaþý kavramý, kavram olarak tek baþýna nitelik belirleyici deðildir. Merkezi otoriteye karþý mahalli mütegallibe de, düzenli birlikleri yenilmiþ bir ordu da düþmanýna karþý gerilla savaþý yürütebilir. Rus Devriminde de gerilla savaþý (askeri savaþýn bir biçimi) kullanýlmýþtýr. Ama Rus devriminde, gerilla savaþý, kitle hareketlerinin gerçek bir ayaklanma haline ulaþtýðý bir zamanda ve iç savaþta büyük kavgalar arasýnda süre oldukca uzadýðýnda ortaya çýkan bir çarpýþma biçimidir (Lenin)28 Nitekim, ayný tür farklýlaþma, Halk ve Öncü savaþýnda ve bu savaþýn deðiþik aþamalarýnda da söz konusudur. Sonuç olarak diyebiliriz ki, politikleþmiþ askeri savaþ kavramý, askeri savaþ temelinde, yani, bu savaþýn yöntemleriyle, devrimin subjektif þartlarýnýn yaratýlmasýný ifade eden kavramdýr. 27 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 322. 28 Akt, Pomeroy, Gerilla Savaþý ve Marksizm, s. 117. 29 Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 167. 38 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III þiddetin birleþtirildiði kýrlar ve þehirlerde birarada yürütülen ve baþlýca yolu kitlelerin siyasi gücü olan devrimci mücadelenin yeni bir geliþimiydi. 30 Görüldüðü gibi, pek çok kavram gündemdedir. Silahlý mücadele-siyasi mücadele, siyasi þiddet-silahlý þiddet, siyasi ve silahlý þiddet vb. Ýþte tüm bu kavramlarýn anlam ve içerikleri anlaþýlmayýnca, Halk Savaþý teorisi karmakarýþýk olmaktadýr. (Zaten oportünizmin en büyük özelliði kavram karýþýklýðýdýr.) Bu nedenle, Halk Savaþý ile ilgili kavramlarý tek tek belirteceðiz. (Elbette bu açýklama belli bir mekanikliði getirecektir. Fakat zorunludur.) Halk Savaþýnda devrimcilerin önünde ikili bir görev mevcuttur: Politik görev ve askeri görev. Politik görev, her devrimde gündemde olan, kitlelerin, artan oranda devrim safýna çekilmesi, yani onlarýn politik olarak bilinçlendirilip, örgütlenmesidir. Askeri görev ise, bizzat emperyalizmin iþgalinin (açýk ya da gizli) oluþturduðu ve emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerin özgülündeki görevdir. Ayný tür görev (iktidar þiddet yöntemleri ile ele geçirileceði için) tüm devrimlerde de vardýr. Ama emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde, bu durum süreklidir (sürekli milli kriz nedeniyle). * Halk Savaþý vermek zorunda olan ülkelerde, bu iki görev iç içedir. Bu ülkelerin somut koþullarý (daha öncede belirttik) politik görevin askeri savaþ temelinde baþarýlabilineceðini belirler. Halk Savaþýnda, bir yandan düþmanýn maddi ve insan gücü yok edilirken, yani askeri varlýðýna tavýr alýnýrken (askeri görev), diðer yandan bu askeri görev temelinde kitleler devrim safýna çekilir (politik görev). Ýþte, politikleþmiþ askeri savaþ kavramý. Bu gerçeði Mao Zedung, salt askeri görüþ açýsýný eleþtirirken þöyle belirtiyor: Askeri görev ile siyasi görevi birbirine karþýt sanmak; askeri görevin siyasi görevleri baþarmak için gerekli araçlardan sadece biri olduðunu görmezlikten gelmek. Hatta, askeri görev baþarýlýrsa, siyasi görevde baþarýlýr. Askeri görev iyi yürütülmezse, siyasi görevde iyi yürütülmemiþ * Askeri savaþ yöntemleri milli krizin mevcudiyeti ile gündeme gelir. Objektif þartlarý milli krizdir. Marksist-Leninist tez. 30 Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 173. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 39 demektir gibi yargýlara varmak. Bu yargýnýn bir adým ötesi, askeri görevi bir numaralý siyasi görev saymak.31 Maonun bu sözleri, Halk Savaþý teorisini özlü biçimde ifade eder. Fakat yine de belirtelim, bu iki yön (askeri ve politik) diyalektik bir bütündür. Savaþta, karþýt güçler arasýndaki, maddi-teknik ve politik-moral unsurlarýnýn seviyesine göre, deðiþik iliþkiler içinde bulunurlar. Stratejik karþý saldýrý evresinde askeri yön temeldir. Stratejik savunma evresinde ise, politik yön temeldir ve bu nedenle savaþýn devrimci karakterine ve güçler dengesine göre gerilla savaþý yürütülür. Giderek hareketli savaþ ve düzenli ordu savaþý gündeme gelir. Ýkinci olarak, politik yöne tabi, yani kitleleri siyasi olarak bilinçlendirip, örgütlemek (propaganda) için yürütülen askeri savaþ ile (yukarda belirtilen) askeri görev için yürütülen askeri savaþ farklýdýr. Bu farký, askeri eylemlerin amaçlarý ve nitelikleri belirler (propaganda eylemi-psikolojik yýpratma eylemi-maddi yýpratma ya da imha eylemi). Eylemler için en uygun kýlavuz ilke silahlý propaganda, siyasal eylemlerin askeri eylemlerden daha önemli olduðu ve savaþmanýn propagandadan daha az önemli olduðu ilkesiydi. Silahlý eylem, siyasi temeli korumak, saðlamlaþtýrmak ve geliþtirmek için kullanýlmýþtý.32 Buna Che Guevara, silahlý propagandanýn Vietnamcasý33 demektedir. Daha sonra güçler dengesindeki deðiþime paralel, askeri görev (düþmanýn askeri gücünü yenmek) öne geçer. Halk Savaþýnda politik görevin sona erdiði þeklindeki düþüncelerin yanlýþ olduðu açýktýr. Halk Savaþýnda da, kitlelerin, siyasi olarak, bilinçlendirilip-örgütlenmesi sürer. Ama bunun yöntem ve araçlarý deðiþir. Bir baþka deyiþle, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý, Halk Savaþýnýn baþlamasýyla birlikte, askeri savaþ yöntemleriyle yürütülür. Yani, bu kampanyanýn bir aracý askeri savaþ yöntemleridir. Ama, hangi askeri savaþ biçiminin kullanýlacaðýný güçler dengesi belirler. (Baþlangýçta, gerilla savaþýnýn ele alýnmasý, bu savaþ biçiminin buna uygun olmasýndandýr. Daha ilerde an31 32 33 40 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: I, s. 107. Giap, Halk Savaþý-Halk Ordusu, s. 83, Sol Yay. Che, Ýki, Üç Daha Fazla Vietnam, Yar Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III latacaðýz.) Fakat, sorunu böyle koymak eksiktir. Çözücü bir tespit deðildir. Önemli olan, bu aracýn diðer araçlarla olan iliþkisini tespit etmektir. Emperyalizmin iþgalinden dolayý (sürekli milli kriz) temel araç askeri savaþ biçimi olmak zorundadýr. Yani silahlý eylem (aksiyon) yöntemleri temeldir (bunun bir biçimi de gerilla savaþýdýr). Barýþçýl yöntemler (Giap siyasi þiddet yöntemleri diyor) talidir ve temele tabidir. Halk Savaþýnda politik görevin (politik mücadeleyi ifade eder), askeri göreve (askeri ya da silahlý mücadeleyi ifade eder) üstünlüðü en genel ilkedir. Ama zafer düþmanýn askeri olarak yenilmesiyle noktalandýðýndan, zaman içinde askeri görev öne geçer. Askeri görev, düþmanýn, insan ve maddi gücünün imhasýdýr. Savaþ düþmanýn imhasýna yöneldiði ölçüde, askeri amaçla politik amaç birleþir ve savaþýn askeri niteliði politik niteliðine aðýr basar.34 (abç) Bu aþamaya gelebilmek için, düþmanla olan güç dengesi, bizim lehimize dönüþmesi þarttýr. Artýk askeri eylemler imha seferlerine dönüþür (Denge ve karþý-saldýrý evresi). Ýmha seferlerinde savaþ biçimi ise, hareketli savaþtýr (düzenli ordunun savaþ biçimlerinden biri). Gerilla savaþý da bu görevi yerine getirebilir. Ama düzenli ordu savaþ biçimleri baþlý baþýna bu göreve uygundur. Ülkemizde Halk Savaþýný salt silahlý mücadele düzeyine indirgeyen ve bu savaþýn politik mücadele olduðunu çarptýran oportünistler, önce siyasi mücadele, sonra silahlý mücadele demektedirler. Yukarda da belirttiðimiz gibi, bu oportünist tez siyasi ve askeri görevlerin neyi ifade ettiðini belirtmeyerek, pasifizmlerini kýlýflamaktadýr. Tüm yapýlan, görevlerle yöntemleri, amaçlarla araçlarý özdeþleþtirmektir. Kýsaca özetlersek: Politik mücadele, kitlelerin, siyasal olarak, bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi görevlerini yerine getirir. Bu görev deðiþik araç ve yöntemlerle baþarýlýr. Marksist literatürde bu çok yönlülük iki ana baþlýkla ifade edilir: a- Barýþçýl yöntem ve araçlar, b- Silahlý aksiyon (eylem) yöntem ve araçlarý. Devrimciler objektif þartlara göre bunlarý temel-tali olarak kullanýp, politik 34 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 64. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 41 görevi baþarýrlar. Silahlý eylem yöntemleri çeþitlidir: Barikat savaþlarý, ayaklanma, gerilla savaþý, hareketli savaþ, mevzii savaþ, düzenli ordu savaþý. Bu herbir yöntem, kendine özgü niteliðe sahiptir. Objektif þartlarýn yeterli olduðu yerde, politik mücadele için en uygun askeri yöntemi bulmak gerekir. Bu da savaþýn devrimci karakterine ve güçler dengesine uyan yöntemdir. Yani gerilla savaþýdýr. Askeri mücadele, düþmanýn askeri olarak yenilmesi görevini yerine getirir. Bu görev, güçler dengesinin ve düþmanýn maddi ve teknik gücünün durumuna göre deðiþik biçimler gerektirir. Bunlar en genelde silahlý eylem yöntemleri ya da silahlý mücadele yöntemleridir. Askeri mücadele ya da silahlý mücadele, doðrudan askeri savaþ yöntemleriyle, düþmanýn askeri (silahlý) gücüne tavýr almak demektir. Her devrimde, politik iktidarýn ele geçirilmesi, devlet aygýtýnýn parçalanmasý demektir. Devlet, bürokrasi ve militarizmi ile bir bütündür. (Lenin) Bu nedenle devlete yönelik hareket, militarizmle karþýlaþýr. Bu, ordu, polis, jandarma þeklindeki askeri (silahlý) güçtür. Devrimin (her devrim için geçerlidir) baþarýlabilmesi için mevcut düzenin askeri gücü yenilmek zorundadýr. Bu, her yeni topluma gebe olan toplumun ebesi þiddettir demektir. Bu yüzden iktidar ister ayaklanma ile ele geçirilsin, ister Halk Savaþý ile, askeri savaþ kaçýnýlmazdýr. Bu, ayný zamanda silahlý mücadelenin politik mücadelenin en üst evresi olmasý demektir. Bir baþka deyiþle, askeri görev (askeri savaþ) her devrimde kaçýnýlmaz bir görevdir. Bu yüzden, siyasi mücadeleden silahlý mücadeleye geçiþ, uzun bir hazýrlýk devresi gerektiren, çok büyük deðiþimdir. (Giap) Bu hazýrlýk evresine Lenin, ayaklanmanýn sosyo-psikolojik þartlarýnýn hazýrlanmasý demektedir. Ama Rus Devriminde bu evre, evrim dönemi ile çakýþýr ve barýþçýl yöntemlerin içinde yürütülür. Halk Savaþýnda ise, bilfiil silahlý eylemlerle gerçekleþtirilir. Vietnam 1944 Aðustos Ayaklanmasý bu þekilde hazýrlanmýþtýr. a) Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý Halk Savaþý, askeri bir savaþtýr. Fakat bu askeri savaþ, klâsik savaþ yöntemleriyle deðil, politikleþmiþ askeri savaþ yöntemleri ile 42 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III yürütülür. Politikleþmiþ askeri savaþ kavramý, kavram olarak nitelik belirleyicidir. Yani salt savaþ, politikanýn devamýdýr ve politikaya tabidir demek deðildir. Politikleþmiþ askeri savaþ, bir bütün olarak, emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerin savaþ biçimini ifade eder. Bugün, ülkemiz solunda, hala barikat savaþlarýndan bahsediliyor ve hatta, 1 Mayýsta kitleler barikat savaþý vermeliydi, (THKP-C/HDÖden ihraç edilen sað-pasifist grupçuk böyle demektedir) deniliyorsa; siyasi mücadele-silahlý mücadele üzerine orijinal (!) teoriler geliþtiriliyorsa, savaþ (ya da askeri savaþ) sanatýný incelemek zorunludur. Politik mücadele, genel olarak, sýnýflarýn iktidar mücadelesini ifade eder. Ve bu mücadele çeþitli yöntemlerle yürütülür. Bu yöntemler barýþçýl olabileceði gibi, silahlý aksiyon yöntemleri de olabilir. Oysa savaþ, genel olarak iki ordunun karþý karþýya gelmesidir.35 (abç) Savaþýn amacý, düþmana irademizi zorla kabul ettirmektir. Bu ise, düþmanýn silahsýzlandýrýlmasý demektir. Bu amacýn gerçekleþebilmesinin çeþitli yollarý vardýr. Kan dökülen siyaset olarak savaþýn, birbirine düþman ordularýn birbirlerine karþýlýklý katletmeleri olarak savaþýn temel amacýný ele alacaðýz. Savaþýn somut hedefi kendini korumak ve düþmaný yok etmektir... Düþmaný yok etmek, onu silahsýz býrakmak ya da onu karþý koyma gücünden yoksun býrakmak demektir; yoksa kuvvetlerin her bir askerini maddi (fiziki) olarak yok etmek deðildir.36 Savaþýn kendine has özelliklerinden, belirli bir takým örgütler, belirli bir takým yöntemler ve belirli bir süreç doðar. Örgütler, silahlý kuvvetler ve onunla ilgili herþeydir. Yöntemler, savaþý yönetmenin strateji ve taktiðidir. Süreç, birbirine düþman silahlý kuvvetlerin kendileri için elveriþli ve düþman için elveriþsiz strateji ve 35 36 Giap, Halk Ordusunun Kuruluþu, s. 99, Teori Yay. Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 154. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 43 taktikleri uygulayarak birbirlerine saldýrdýklarý ya da birbirlerine karþý kendilerini savunduklarý belli bir toplumsal (kolektif) faaliyet biçimidir. Dolayýsýyla, savaþ tecrübesi kendine özgü bir tecrübe türüdür. Savaþa katýlan herkes, zafere ulaþabilmek için kendini normal alýþkanlýklarýndan kurtarmalý ve savaþa alýþmalýdýr.37 (abç) Savaþýn örgütleri, yöntemlere uygun olmak zorundadýr. Her yöntem kendine özgü örgütleri (askeri örgütleri) yaratýr. Taktik, silahlý kuvvetlerin çarpýþmalarda nasýl kullanýlacaðýna iliþkin teoridir. Strateji ise, çarpýþmalarýn savaþýn amacýný geçekleþtirmek için kullanýmýna iliþkin teoridir (Clausewitz). Her teori gibi, önce belirli amaçlarýn tespit edilmesi gerekir. Taktik ve stratejik hedef de diyebileceðimiz bu amaçlar, yöntemleri ve örgütleri belirler. Düþman güçlerine karþý yöneltilen saldýrý, amacýmýz bu güçleri tümden imha edinceye kadar ilk darbemizi baþka darbelerle izlemek mi, yoksa düþmanýn kendine güvenini sarsmak mý olduðuna göre, deðiþik þekiller alacaktýr. Eðer amacýmýz bu ikincisi ise, düþman silahlý kuvvetlerinin imhasýna biçeceðimiz paha bu ihtiyacýn sýnýrlarýný aþmayacaktýr. Ayný þekilde, düþmanýn bozguna uðratýlmasýný hedef almadýðýmýz taktirde, bölgelerin iþgali de çok baþka biçim alacaktýr. Eðer, istediðimiz bu bozgunu saðlamaksa, en etkin eylem düþman kaynaklarýnýn (maddi ve insan) imhasý olacaktýr. Ve bölgelerin iþgali bunun sadece bir sonuç olmak niteliðini taþýyacaktýr. Düþman kuvvetleri bozguna uðratýlmadýkça bölgelerin iþgali hiçbir iþe yaramayacaktýr, hatta zararlý olacaktýr. Buna karþýlýk düþman kuvvetlerini yenilgiye uðratmak istemediðimiz ve düþmanýn da kaderini tayin edecek kanlý bir savaþý istemek þöyle dursun, tersine bundan çekindiðine inandýðýmýz takdirde, savunmasý zayýf ya da hiç savunmasýz bir bölgeyi ele geçirmek tek baþýna bir avantaj teþkil edecek, savaþýn genel sonucu bakýmýndan düþmanda genel kuþkular yarattýðý ölçüde daha 37 44 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 152. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III kýsa bir yol sayýlabilecektir.38 (abç) Düþman kuvvetlerinin tüketilmesinin üç yolu daha vardýr: Birincisi, iþgal ya da düþman topraklarýný, onlarý elde tutmak amacýyla deðil de, baþka amaçlarla iþgal etmektir. Burada amaç düþmana sadece genel bir zarar vermektir. Ýkinci yol, düþmanýn zayýf noktalarýný seçmek, ona mümkün olduðu kadar çok hasar vermektir (imha etmek). Üçüncü yol ise, düþmanýn yýpratýlmasýdýr.39 (abç) Savaþta yýpratma kavramý, uzun süren bir harekât aracýlýðýyla düþmanýn maddi ve iradesini giderek tükenmesi anlamýna gelir. Ancak bu savaþta (uzun süreli savaþ) düþmandan daha uzun süre dayanmak gerekir. Bunun için ise, mümkün olduðu kadar mütevazi amaçlarla (taktik planda) yetinmemiz gerekir. Çünkü, iþin niteliði gereði, önemli bir hedef önemsiz bir hedefe göre daha büyük ölçüde kuvvet harcanmasýný gerektirir. Saptanabilecek en küçük hedef ise, sadece direnmektir. Yani, olumlu amacý olmayan bir mücadeleye girmektir. Direnme düþman kuvvetlerini, düþmaný amacýndan vazgeçirmeye yetecek kadar bir kýsmýný yoketmeye dönük bir faaliyettir.* Tek bir eylem oluþu nedeniyle etkinlik yönünden kaybettiðini zaman aracýlýðýyla, yani mücadelenin sürdürülmesiyle telafi eder. Böylece salt direnmenin temel ilkesini oluþturan bu olumsuz amaç, ayný zamanda mücadeleye düþmandan daha uzun süre dayanmanýn, yani onu yýpratmanýn doðal bir aracýdýr ... Düþmaný yýpratma yöntemi zayýfýn kuvvetliye direnmesini gerektiren pek çok halleri içermektedir.40 (abç) Sadece uzun ve zorlu direniþle, kendi güçlerimizi saðlamlaþtýrýrken, düþman kuvvetlerini azar azar yýpratabilir, güçler dengesinin gittikçe lehimize dönmesini saðlayabilir ve sonuç olarak zaferi kazanabilirdik ... Uzun Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 72. Clausewitz, age, s. 72. Clausewitz, age, s. 73-74. * Direnmenin pasif bir tutum deðil, aktif bir tavýr olmasý buradan gelir. 38 39 40 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 45 süreli direniþ stratejisi ve sloganý, kurtuluþ savaþýnýn ilk günlerinden itibaren Hidiçini Komünist Partisi tarafýndan tespit edilmiþti.41 (abç) Ýþte Halk Savaþýnýn askeri sanatý. Üzerinde önemle durduðumuz gibi, stratejimiz uzun süreli bir çarpýþma vermektir. Bu nitelikte bir savaþ genel olarak birkaç devrelidir. Ýlke olarak, mücadele aþamasýndan baþlayarak, genel karþý saldýrýya ulaþmadan önce, bir denge döneminden geçilir. Maddi eksikliklerimizin üstesinden gelmemizi ve zayýf bir durumdan güçlü bir duruma geçmemizi saðlayabilmemiz için, siyasi kozlarýmýzý azami ölçüde deðerlendirme olanaðýný bize sadece uzun devreli bir savaþ saðlayabilir. Sadece baþarý kesin olduðunda saldýrmak, kayýba yol açacak çarpýþmalarý ve tehlikeli olabilecek eylemleri reddetmek, güçlerimizi korumak ve geliþtirmek baðlý olduðumuz ilkeydi. Þu sloganý uygulamak durumundaydýk: güçlerimizi savaþýn doðal gidiþatý içinde inþa etmek.42 (abç) Ancak, bu demek deðildir ki, savaþta hiç kayýp verilmez, verilmemelidir. Böyle bir anlayýþ askeri çizgiyi kaderciliðe ve pasifizme yöneltir. Her savaþta, her eylemde kayýp verilir. Önemli olan, kayýplarý asgariye indirmek ve güçleri en iyi biçimde kullanmaktýr. Sadece düþmanla taktik çatýþmaya geçmiþ, yani kýsmi bir muharebeye girmiþ olan kuvvetler zayýflar; onlarý lüzumsuz yere kullanmadýðýmýz takdirde, kayýplarýmýzý asgariye indirebiliriz ve böylece düþmanla stratejik çatýþma halindeki bütün kuvvetlerimizi etkilemez.43 (abç) Savaþ eylemi iki niteliðe sahiptir: Yýpratma ve imha. Bu iki nitelik birbirinden ayrýlmaz (diyalektik birlik). Ama eyleme damgasýný vuran (temel olan) birisidir ve diðeri buna baðýmlýdýr. Yýpratma savaþý, ayný zamanda imha eylemlerini gerektirir. Bu yýpratma savaþýnýn düþman güçlerinin bir kýsmýný yok etmeyi gerektirmesindendir. Bu nedenle, imha seferleri stratejik yýpratma amacýna ulaþmanýn aracýdýr. Bu anlamda, imha savaþý 41 42 43 46 Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 77. Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 78. Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 248. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III yýpratma savaþýnýn ta kendisidir.44 Bu durumda yýpratmanýn ikili yönü belirginleþir: Maddi ve psikolojik. Maddi yýpratma, düþman güçlerinin (insan ve araç olarak) yokedilmesini içerir. Psikolojik yýpratma ise, düþmanýn iradesini, yani savaþma azmini yýkmak demektir. Genel olarak, hareketli savaþ imha görevini yerine getirir. Mevzii savaþ yýpratma görevini yerine getirir. Gerilla savaþý ise her iki görevi birden yerine getirir.45 (abç) Halk Savaþýnda, düþman bizden maddi ve teknik olarak üstündür. Bu þartlar içinde ana ilke, düþman güçlerini azar azar yok etmek ve kendi güçlerimizi geliþtirmektir. Bu yüzde Halk Savaþý, güçler dengesine olduðu kadar savaþýn devrimci karakterine de uyan savaþ biçimlerini gerekli kýlýyordu. Benimsenen savaþ biçimi, gerilla savaþýydý. Denilebilir ki, Vietnam halkýnýn kurtuluþ savaþý, basitten karmaþýða ve direniþin son yýllarýnda hareketli savaþa doðru giden uzun ve geniþ bir gerilla savaþýydý.46(abç) Daðýnýk karakterli olmasýndan dolayý, gerilla savaþý, her yere yayýlabilir ve düþmaný yýpratmada, durdurmada ve parçalamada ve de kitle çalýþmasý gibi bir çok görevleri yerine getirebilir.47 Mao þöyle devam ediyor: Gerilla birliklerimiz sabotaj ve tahrip gibi özel görevi yerine getirirken sýrf yýpratma savaþý vermeleri kaçýnýlmaz olmakla beraber, düþman güçlerini tüketmek ve kendi kuvvetlerimizi geniþ ölçüde tazelemek için þartlarýn elveriþli olduðu her durumda enerjik imha seferleri ve muharebeleri vermek gerekir.48 Ýmha savaþý, kendi baþýna, hareketli savaþ biçimini gerekli kýlar. Genel kural olarak, imha edilecek alanda güçlerin düþmandan daha güçlü olmasý, imha eyleminin temelidir. Stratejik olarak imha savaþý verilebilmesi için, düþmanla olan güçler dengesi önemli ölçüde bizim lehimize deðiþmesi ya da hiç olmazMao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 175. Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 175. Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 91. 47 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 78. 48 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 176. 44 45 46 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 47 sa dengede olmasý gerekir. Ancak bu þartlarda imha savaþý (stratejik olarak) gündeme gelir ve hareketli savaþ temel biçim olur. Zaten hareketli savaþ, toplu kuvvetlerin, nispeten büyük kuvvetlerin biraraya toplandýðý ve nispeten geniþ bir alanda eylemde bulunduðu, düzenli ordunun savaþ biçimidir. Hareketli savaþta düzenli ordu düþmanýn insan gücünü yok etmek amacýyla, onun, nispeten savunmasýz olduðu yerden vurur. (Giap) (Düzenli ordunun diðer savaþ biçimi de, mevzi savaþýdýr.) Bu savaþlarda, örgüt biçimi (askeri örgütlenme) çeþitli biçimlerde olur. Yukarda da belirttiðimiz gibi, hareketli ve mevzi savaþ düzenli ordu örgütlenmesini gerektirir. Gerilla savaþý ise, gerilla birliklerini ya da hareketli gerilla birliklerini gerektirir. Bunlar ana savaþ gruplarý ya da örgütleridir. Mücadelenin halk niteliði ve askeri mücadele niteliði, kitle örgütlenmesini ve bunun askeri niteliðini açýða çýkarýr. Halk Savaþýnda kitle örgütlenmesi silahlý güçle birlikte büyür ve yarý-askeri niteliktedir. Halk Savaþý vermek için, silahlý kuvvetler, ana kuvvet birlikleri, bölgesel birlikler, milis ve kendini koruma birlikleri, þeklinde uygun örgütlenme biçimlerine sahip olmalýdýr. Ana kuvvet birlikleri, ülkenin herhangi bir yerindeki çarpýþmalarda kullanýlabilecek olan hareketli birliklerdir. Bölgesel birlikler, bölgedeki silahlý mücadelenin dayanaðýný teþkil eder. Milis ve kendini koruma birlikleri, üretim faaliyetine devam eden ve üslerdeki halk iktidarýnýn temel cihazý olan, halkýn yaygýn, yarý-silahlý kuvvetleridir.49 (abç) Bütün bunlar emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde, kitle hareketlerinin silahla kontrol altýna alýnmasýnýn ifadeleridir. Halk Savaþý verebilmek için az çok güçlü kýzýl ordunun varlýðý þarttýr. Mao Zedungun kurtarýlmýþ bölgeler için gerekli þartlarýn içinde saydýðý Kýzýl Ordu (ya da düzenli ordu) savaþý Halk Savaþýný niteler. Halk Savaþýndaki tüm savaþ biçimleri (gerilla savaþýhareketli savaþ-mevzi savaþý) düzenli ordunun savaþ biçimi olarak gündeme gelir. Halk Savaþýnýn ilk aþamasýnda yürütülen gerilla savaþý, düzenli ordu birliklerinin oluþturduðu gerilla birimleriyle yü49 48 Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 78-80. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III rütülür. Düþman stratejik taarruzda olduðu için devrimci savaþ, elde olaný korumaya yöneliktir. Bu da, yaygýn bir gerilla savaþýný gündeme getirir. Daha ilerde göreceðimiz gibi, gerilla savaþýnýn düzenli ordu birlikleri ile yürütülmesi ve de düzenli ordunun temel savaþ biçimi olmasý, ayný zamanda Öncü Savaþýndaki gerilla savaþýný Halk Savaþýndakinden ayýrýr. Ancak bu gerilla savaþý, düþmanýn stratejik taarruzunu engellediði ve güçler dengesini lehine dönüþtürdüðü zaman, yerini, düzenli ordunun hareketli savaþýna terk eder. Bu aþamada gerilla savaþý talidir ve hareketli savaþa hizmet eder. Mevzi savaþý evresinde de yine gerilla savaþý gündemdedir ve mevzii savaþa hizmet eder. Halk Savaþýnda ortaya çýkan savaþ biçimleri ve örgütlenmesi deðiþiktir. Bu deðiþiklik kavranmalýdýr. Fakat, tüm bunlar yine de, bu biçimlerin hep ayný olduðu, her yerde ve her zaman geçerli olduðu demek deðildir. Böyle bir anlayýþ savaþtaki sapmalarý belirler. Geçmiþte THKP-C/HDÖ saflarýndan ihraç edilen sað-pasifist grupçuk, Marksist-Leninist politikadaki sapmasýný, askeri yönde de ortaya koymuþtur. Onlar, günümüze dek dünya devrimci pratiðinin ortaya çýkardýðý savaþ biçimlerini deðiþmez olarak ele alarak, bunlara yönelik hazýrlýðý önermiþlerdir. Bu anlayýþ, savaþ konusunda teoriyi dogma haline sokarken, diðer yandan da (zorunlu olarak) silah unsurunu belirleyici kabul etmektedir. Ve sonuçta da oligarþi çok güçlü, biz çok güçsüzüz diyerek milli teslimiyetçilik çizgisine varmýþlardýr. Demek ki, tabanca, kýlýcý yener ve, zorun basit bir istek iþi olmadýðýný, ama kullanýlmasý için çok somut önkoþullar, özellikle en geliþmiþ olanlarýn o kadar geliþmemiþ olanlarý alt ettiði aletler istediðini; ayrýca bu aletlerin üretilmesi gerektiðini, bunun da en geliþmiþ zor araçlarý, kabaca söylemek gerekirse, en geliþmiþ silah üreticisinin, o kadar geliþmiþ olmayanlarýn üreticisini yendiði anlamýna geldiðini, ve kýsacasý, zorun zaferinin silah üretimine ve silah üretiminin de genel olarak, üretime, yani, iktisadi güçe, iktisadi duruma, zorun emrinde bulunan maddi araçlara dayandýðýný, en çocuksu belitler amatörü bile þüphesiz düþünecektir.50 Evet, güçlünün güçsüzü yeneceðini amatörler bile bil- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 49 mektedir. Fakat sorun, salt üretim iþi deðildir. önemli olan o araçlarý (zor araçlarýný) kullanacak eldir. Yani insandýr. Zor araçlarý ile insan unsurunun diyalektik iliþkisini Engels þöyle belirtir: Silahlanma, bileþim, örgütlenme, taktik ve strateji, herþeyden önce üretim ve ulaþtýrma olanaklarý tarafýndan, her bakýmdan ulaþýlmýþ düzeye baðlýdýr. Bu konuda bir altüst etkisi yapan þey, deha sahibi büyük komutanlarýn özgür zekâ yaratýlarý deðil, daha iyi silahlarýn icadý ve insan unsurunun, yani askerin deðiþmesidir, deha sahibi büyük komutanlarýn etkisi, en iyi durumda, savaþ yöntemini silahlara ve yeni savaþçýlara uydurmakla sýnýrlýdýr.51 (abç) Bir savaþta, baþarýyý belirleyen silah ve insandýr. Bunlardan birini abartmak kiþiyi pasifizme götüreceði gibi, askeri maceracýlýða da iter. Fakat bundan çýkartýlmasý gereken sonuç tamamen farklýdýr. Bunun öðrettiði gerçek, zafer için maddi bakýmdan zayýf olanýn güçlenmesi gerektiði ve bunun yollarýný bilmesidir. Partimiz, kuvvetlerin düzenlenmesi ile maddi ve teknik temeller arasýnda, insan ile silah arasýnda, diyalektik iliþkiyi doðru biçimde, bilinçli olarak uyguladý. Zafer genellikle düþmandan daha fazla askere sahip olan, daha geliþmiþ silahlarla donanmýþ, daha ileri bir ekonomiye dayanan ve haklý dava için çarpýþan ordularýn olmaktadýr. Ülkemizde ayaklanma ve savaþlarýn niteliði, halkýmýzýn büyüðü küçükle, çok sayýda olaný az sayýda olanla yenmesinde yatmaktadýr. Bu günde halkýmýz, daha ileri ekonomiye ve en modern silahlara sahip olan düþmanlar karþýsýnda, nispeten daha basit silahlarla zafer kazanmaktadýr. Bu parlak zaferin sýrrý, partimizin, insanla silahýn ittifakýný, insaný belirleyici etken, silahý çok önemli bir etken olarak ele alýp, gerçekleþtirmeyi bilmesindedir.52 (abç) Ýþte, siyasi ve moral olarak güçlü olduðumuz þartlarda, düþmanýn maddi ve teknik üstünlüðü karþýsýnda, kendi güçle50 51 52 50 Engels, Anti-Dühring, s. 261 Sol Yay. Engels, age, s. 261. Giap, Halk Ordusunun Kuruluþu, s. 140-141. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III rimizi koruyup-geliþtiren ve düþman güçlerini azar azar yok eden savaþ biçimleriyle zaferi kazanmak, yani Halk Savaþý. 14lü tabanca, kalaþnikov, RBG vb. gibi silahlara çok miktarda sahip olmadan asgari örgütlenmenin tamam olmayacaðýndan bahsedenler, Maonun sözleriyle, dünyadaki en tehlikeli silahýn birþey yapmaya kesinlikle karar vermiþ insan olduðunu unutmaktadýrlar. Devrimi ilerletecek, mücadeleyi yükseltecek olan kalaþnikoflar veya RBGler deðil, iþte bu insandýr. Askeri gücümüz oligarþiyle kýyaslanamayacak kadar zayýftýr ve uzun yýllarda böyle kalacaktýr, aradaki açýðý insan faktörü kapatacaktýr. Bu, savaþýn temel kuralýdýr. Bu nedenle oligarþiye karþý savaþta, baþlangýçta silahlarýmýzýn çok yetersiz olmasý, eðer o silahlarý elde etmek için herþeyi yapabilecek insanlara sahip isek, hiçbir önem taþýmaz. Eðer silahlanma, bileþim, örgütlenme, taktik ve strateji, her þeyden önce üretim ve ulaþtýrma olanaklarý tarafýndan ulaþýlmýþ düzeye baðlý ise, iktisadi evrimin deðiþik aþamalarýnda savaþ yöntem, biçim ve örgütleri farklý olacaktýr. Engels, Napoleon dönemindeki Prusya-Fransa arasýndaki ünlü Yena Savaþýný incelerken þu sonuca varmaktadýr: Taktik ulaþtýrma durumuna da baðlýdýr. Yena savaþýnýn düzenleniþi ve sonuçlarý, günümüzdeki þoselerle ve þimdi, üstelik demir yolu ile olanaksýz.53 Öyle ise, savaþ iþlerinin temeli herþeyden önce, genel olarak halklarýn iktisadi yaþam biçimidir.54 Ýktisadi evrimin daha fazla geliþmesi, ilk baþta zor araçlarýnýn (silahlarýn) yetkinleþmesini getirir. Ýkinci olarak, iktisadi evrimin kapitalizme varmasýyla birlikte ulaþým ve haberleþme kapitalist üretim iliþkilerinin tabiatý gereði (pazar için üretim), diðer dönemlerden daha üst düzeydedir. Ve en son, uluslararasý sermaye ve ticaretin dev geliþimi (emperyalizm) bu olanaklarý en üst seviyeye çýkarmýþtýr. Öyle ise, iktisadi yaþamda meydana gelen deðiþim sonucu askeri bileþim, örgütlenme, strateji ve taktik deðiþmek zorundadýr. Buradan kaçýnýlmaz olarak þu sonuç çýkar: I. ve II. bunalým döneminde, sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde, Halk Savaþýnýn askeri sanatý ve bunu oluþturan savaþ biçimleri, III. bunalým dönemi geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdekinden farklý olacaðý ve farklý ol53 54 Engels, Anti-Dühring, s. 551. Engels, Anti-Dühring, s. 284. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 51 mak zorunda olmasýdýr. Bu, kendini en somut olarak gerilla savaþý taktiklerinde gösterir. Bu farklýlaþma kavranamazsa baþarýsýzlýk kaçýnýlmaz olur. Bu gerçeklere Mahir Çayan yoldaþ þu tespiti ile dikkati çekmektedir: Ülke içinde pazarýn geniþlemesine paralel olarak þehirleþme, haberleþme, ve ulaþým çok geliþmiþ ve ülkeyi að gibi sarmýþtýr. Eski dönemlerdeki halkýn üzerindeki zayýf feodal denetim emperyalizmin fiili durumu bütün ülke çapýnda deðil, ticari merkezlerde ve ana haberleþme yerlerindeydi yerini, çok daha güçlü oligarþik devlet otoritesine býrakmýþtýr. Oligarþik devletin ordusu, polisi ve her çeþit pasifikasyon ve propaganda araçlarý ülkenin her köþesinde egemenliðini kurmuþtur. Bütün bunlara, I. ve II. genel bunalým dönemlerindekilerle kýyaslanamayacak þekilde, bu ülkelerde emperyalizmin ve oligarþinin propaganda araçlarýný korkunç seviyeye getirmesini, pasifikasyon yöntemlerini geliþtirmesini ve geçmiþ dönemlerde milli kurtuluþ savaþlarýndan edindiði tecrübeleri ilave etmek gerekir.55 (abç) Kýsacasý, ...ordunun tüm örgütlenmesinin ve savaþ yönteminin, sonuç olarak zafer ve bozgunun, insan ve silahlanma unsurlarýnýn maddi, yani iktisadi koþullarýna, yani nüfus ve tekniðin nitelik ve niceliðine baðlý bulunduðudur. 56 Nitekim, I. ve II. bunalým dönemi sömürge ve yarý-sömürge ülkelerinde uygulanan gerilla savaþý da, geçmiþ gerilla savaþlarýndan farklýdýr. Tarihte birçok gezginci çete tarzýnda köylü savaþý görülmüþ, fakat bunlarýn hiçbiri baþarýlý olamamýþtýr. Bugünkü (I. ve II. bunalým dönemi) ileri haberleþme ve teknoloji çaðýnda gezginci çeteler halinde savaþmakla zafer kazanýlacaðýný düþünmek daha da anlamsýz olur.57 Geçmiþ dönemlerde, ulaþým ve haberleþmenin daha zayýf 55 56 57 52 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Engels, Anti-Dühring, s. 267. Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 88. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III olduðu dönemlerde görülen savaþ biçimlerinden birisi gerilla savaþýdýr.* Marks, Ýspanyada Gerilla Savaþý adlý yazýsýnda: Bütün halkýn ayaklanmasýyla baþlayan direniþ savaþý, daha sonra (düzenli ordunun yenilmesiyle) gerilla çeteleri tarafýndan devam ettirilmiþtir58, diyerek bu gerçeði belirtir. Keza 1905 Rus Devriminde, gerilla savaþý, ayaklanmada barikat savaþlarýnýn korunmasý ve geliþtirilmesi için (tali) kullanýlmýþtýr. Barikat savaþlarýnda, yani savaþýn bu biçiminde de, iktisadi evrimin geliþimi gözlenebilir. Daha 1848 Devrimlerinde ve 1871 Paris Komününde ayaklanmalar, temel olarak barikat savaþlarýna dayanýyordu. Düþmanýn askeri gücü, barikat savaþý ile yýpratýlýyor ve yer yer imha ediliyordu. Fakat þehirleþmenin olaðanüstü geliþimi 1848-1871 barikat savaþlarýný imkansýz kýldý. Ve artýk yeni barikat savaþlarý ortaya çýkmaktadýr. Engelsin 1890 yýllarýnda þimdiden biçimlerini bilemeyeceðimiz, yeni barikat savaþlarýnýn ortaya çýkmasý kaçýnýlmazdýr tespiti, 1905 Rus Devrimi ile doðrulanmýþtýr. Fakat 1905 Rus Devriminde ortaya çýkan, daha doðru bir deyiþle tekrar uygulanan barikat savaþ biçimi, ancak Rusyada geçerli olabilirdi. Çünkü, kapitalizm diðer iç dinamikle geliþen ülkelere göre daha az geliþmiþ olan Rusyada bu geliþmeye tekabül eden þehirleþme daha geridir. Bir Fransadaki gibi ticaretin artmasý sonucu ortaya çýkan trafik sorunu, Rusyada yoktu. Bunun sonucu olarak da, yollarýn geniþletilmesi, geliþ-gidiþ þeritlerinin ayrýlmasý söz konusu olmamýþtý. Yollar dar ve birbirine geçmeli ve de orta bir alana (meydan) açýlma þeklindeki ulaþým Rusyada hâlâ gündemdeydi ve meydanlar, devlet kurumlarýnýn (binalarýnýn) bulunduðu yerlerdi. Buraya giden yollarýn barikatla kesilmesi sonucu, dýþ yardým alamayan düþman teslim olmak zorunda kalýyordu. Rusyada barikat savaþýný gündeme getiren iþte bu özelliklerdir. Kýsaca, Rusya, bütün yollar Romaya çýkar, sözüne layýk bir ülkeydi. Zýrhlý araçlarýn yapýldýðý, yüksek engelleri aþabilen, merdiven týrmanan panzerlerin yapýldýðý bir çaðda, yollar ne düzeyde olursa olsun, artýk barikat savaþýna uygun deðildir. Ve böyle bir çaðda, yani iktisadi evrimin bu düzeyinde barikat savaþlarý tarihe karýþmýþtýr. * En genelde gerilla savaþý vur-kaç demektir. 58 Marks, Ýspanyada Gerilla Savaþý. Akt. Pomeroy, Gerilla Savaþý ve Marksizm, s. 73. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 53 Yukarda gerilla savaþýnýn geçmiþ dönemlerden beri uygulanan bir savaþ yöntemi olduðunu belirtmiþtik. Maonun da belirttiði gibi, çileri haberleþme ve teknoloji çaðýnda gerilla savaþý gezginci çete tarzýnda yürütülemez. Gerilla savaþý da iktisadi evrime uygun olarak deðiþmek ve geliþmek zorundadýr. Üs bölgeleri kurulmadan, gerilla savaþý baþarýya ulaþamaz. Üs bölgeleri kurma fikriyle gezginci çeteler gibi savaþma fikri arasýndaki çeliþme, her gerilla savaþýnda ortaya çýkar.59 Üs bölgeleri nedir? Üs bölgeleri, gerilla kuvvetlerinin stratejik görevlerini yerine getirirken ve kendilerini koruyup, geliþtirirken, düþmaný yok etme ve kovma amacýna ulaþýrken dayandýklarý stratejik üslerdir. Üs bölgeleri, gerilla savaþýnýn cephe gerisini teþkil eder.60 (abç) Üs bölgeleri, ayný zamanda, gelecekteki, kurtarýlmýþ bölgeler demektir. Düþman güçlerinin o bölgelerden atýlmasýyla birlikte kurtarýlmýþ bölge haline dönüþür. Bu durumda gerilla savaþý farklý bir yol izlemek durumundadýr. Artýk cephesiz savaþ olarak tanýmlanan gerilla savaþý, belirli bir cephe oluþturmaya baþlar. Gerilla taktiði salt düþmana saldýrmakla yetinemez. Üs bölgelerinin güvenliðini ve geliþtirilmesini de hesaba katmak zorundadýr. Gerilla savaþýnýn, hareketli bir gerilla birliðinin dayandýðý üs bölgeleri biçiminde yürütülmesi yeni örgütlenme biçimlerini de gündeme getirir. Gerilla savaþýnda önemli bir yer tutan üs bölgeleri, artýk düþmanýn askeri harekâtýnýn amaçlarý içine girer. Bir baþka deyiþle, düþman salt gerilla birliðini yok etmek amacýyla yetinemez. Üs bölgelerini de hedefler. Bu yüzden (ve de bunun sonucu) üs bölgesindeki kitleler uygun örgütlenme içine sokulmalýdýr. Bu da, kendini koruma birlikleri ve milis örgütlenmesini yaratýr. Halk Savaþýnýn üç örgütlenme biçiminden biri olan yarý-silahlý birlikler iþte böyle doðmuþtur. Gerilla savaþý içinde bir üs bölgesi, ancak üç temel þartýn adým adým kurulmasýyla yani, silahlý güç kurulduktan, düþman yenilgiye uðratýldýktan ve halk harekete geçirildikten sonra gerçekten kurulabilir.61 (abç) 59 60 54 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 88. Mao Zedung, age, s. 93. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Üs bölgelerinin kurulmasýnda, diðer bir noktada yer seçimidir. Üs bölgeleri, düþmanýn girmesine, nispeten elveriþsiz bölgelerde kurulabilinir. Buralar daðlar-ormanlar ve nehir yataklarýdýr. Bu bölgelerin en önemli özelliði, içeriye nüfuz edilmesi zor olan yerler olmasýdýr. Bir baþka deyiþle, ulaþýmýn yetersiz olduðu yerlerdir. Böylece buraya yönelecek düþman saldýrýsý lojistik destekten mahrum kalacaktýr. Lojistik savaþ imkansýzdýr. Bu gerçeði Güney Vietnam savaþýnda Amerikalý gazeteci þöyle belirtir: ABD bir kez daha, arazide büyük bir savaþ vermekte ve bu savaþta çarpýþmaya hazýr olmaktan çok uzaktýr. Bu savaþta operasyonlarý engelleyen dar boðaz: lojistiktir.62 Emperyalizmin III. Bunalým dönemiyle birlikte, þehirleþmenin, haberleþmenin ve ulaþýmýn (kara-hava-deniz) dev boyutlara ulaþmasý ve bu boyutlarýn, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde de ortaya çýkmasýyla gerilla savaþý yeni bir biçim almýþtýr. Bu dönemde artýk gerilla savaþý salt kýr gerillasýný ifade etmez, þehir gerilla savaþý ve taktikleri gündeme gelmiþtir. Kýr gerilla savaþý, bu dönemin özelliklerinden dolayý, üs bölgeleri aþamasýna gelmeden, hareketli gerilla birliði biçiminde yürütülür. Latin-Amerikada kullanýmýyla, gerilla savaþý foko tarzýnda yürütülür.* Özellikle Küba Devriminde uygulanan bu gerilla savaþ biçimi, yeni þartlara uygundur. Bu biçim, gerillalar, herhangi bir topraðýn belirli bir yerine yerleþmiþ, silahlý, mümkün olan tek stratejik hedefe, iktidarýn ele geçirilmesine yönelik bir dizi askeri eylemi uygulamaya hazýr, halkýn savaþçý öncüleri63 olarak ifade edilebilinir. Fokodan (gerilla odaðý-ocaðý) yola çýkarak yürütülen savaþ, giderek gerilla bölgesine ve sonuçta gerilla üs bölgesine dönüþür. Bu gerilla savaþýnda, arka cephe, gerillanýn sýrt çantasýdýr. (Che) Fakat fokonun baþarýsýný belirleyen halkýn siyasal desteðidir. Bir baþka deyiþle, gerilla operasyon alaný içindeki kitlenin, tarafsýzlýðý ya da sempatisi olmadan foko türü (biçimi) baþarýlý ola* Foko ve fokoculuk bazen yanlýþ anlaþýlmaktadýr. Fokoculuk genelde, sol sapmayý ifade eden kavramdýr. Biz foko ve onun savunucularýný bu yönden deðil; gerilla savaþýnýn yeni biçimi ve bunun savunuculuðu açýsýndan ele alacaðýz. Foko, Ýspanyolca, gerilla odaðý ya da gerilla ocaðý olarak ifade edilir. 61 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 93. 62 Akt. Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 304. 63 Che, Askeri Yazýlar, s. 193, Yar Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 55 maz. Böylece gerilla savaþýnýn iktisadi evrimin bugünkü seviyesindeki durumuna gelmiþ oluyoruz. Günümüzde kitlelerle temas kurmak, onlarýn tarafsýzlaþtýrýlmasý ve sempatisinin kazanýlmasý görevlerini üslenen gerilla savaþý yeni bir biçime girmiþtir. Artýk foko tarzý gerilla savaþý yetersizdir. Bunun için ön koþullar yaratýlmalýdýr. Ýþte bu da þehir gerilla savaþýný gündeme getirir. Artýk, þehir gerilla savaþý ile kýr gerillasýnýn asgari koþullarý yaratýlabilinir. Þehir gerilla savaþý, bir yandan politik ön koþullarý olgunlaþtýrýrken (kitle sempatisi); diðer yandan düþman güçlerini þehirlerde tutarak kýrlardaki denetimi (ulaþtýrma ve haberleþmenin yarattýðý denetimi) asgariye indirir. Ve böylece hareketli gerilla birliði savaþý baþlatýlabilinir. Zaman içinde de gerilla bölgeleri-gerilla üsleri ve kurtarýlmýþ bölgeler yaratýlýr. Gerilla savaþý klâsik savaþýn bir aþamasýdýr; bunun bütün yasalarýnca yönetilmelidir; fakat, özel yönüyle, ayrýca uyulmasý gerekli ek yasalar getirir. Her ülkenin coðrafi ve toplumsal koþullarýnýn, gerilla savaþýnýn kendini uyduracaðý özel þekilleri belirleyeceði açýktýr; fakat temel yasalar bu tip mücadelenin hepsi için geçerlidir.64(abç) III. Bunalým döneminde, merkezi otoritenin güçlü, haberleþme ve ulaþýmýn ülke çapýnda yaygýn, tekniðin kontra-gerillaya uygun olduðu þartlarda düþmaný yenilgiye uðratmak. yani ülke çapýndaki denetimi bozmak çok daha farklý gerilla taktiðini gerektirir. Ýkinci olarak, halkýn harekete geçirilebilmesi için suni dengenin bozulmasý þarttýr. Üçüncü olarak (ve tüm bunlarýn sonucu) silahlý gücü yaratmak revizyonist örgütçülük ya da kurumculuk un yýkýlmasýný gerektirir. Ýþte tüm bu nedenler, Halk Savaþýnýn baþlayabilmesi ve bunun somut ifadeleri olan gerilla üsleri ve kurtarýlmýþ bölgelerin yaratýlabilmesi için, yeni bir ön aþamayý gerektirir. Öncü Savaþý dediðimiz bu aþamadaki savaþ biçimi gerilla savaþýdýr. Bu gerilla savaþý, yeni taktiklerle ve yeni örgüt þekilleriyle yürütülmek zorundadýr. Ve bu savaþýn eylem alaný ve de eylemin niteliði daha geniþ kapsamlýdýr. Bu yüzden savaþ, kýr ve þehir gerilla savaþý, psikolojik ve yýpratma savaþý þeklinde yürütülür. 64 56 Che, Askeri Yazýlar, s. 37. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Bugün Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini benimseyen (evet benimseyen) unsurlar, bu gerçekleri kavrayamamanýn sonucu, yürütülen savaþý farklý ve eksik deðerlendirmektedirler. Sonuçta da ya kaderciliðe ya da konformizme yönelmektedirler. Kadercilik, bireysel planda kaldýðý için ele alamayacaðýz. Ama konformizm örgütsel planda oluþmuþtur. Bu konformist anlayýþ, (diðer noktalar hariç) kýr ve þehir gerilla savaþý yürütülmeden, savaþýn Öncü Savaþý karakteri almayacaðýný, bu nedenle hareketler silahlý propaganda olmadýðý þeklinde belirlemektedir. Ve en sonunda da, Öncü Savaþýnýn hazýrlýk aþamasýndan asgari örgütlenmeden sýnýrsýz hazýrlýk sonucu çýkartmaktadýrlar. Bu iki nedenden yanlýþtýr. Bir kere, Öncü Savaþýnýn kendi niteliði bu tür hazýrlýðý dýþtalar. Çünkü, bu evrede, savaþýn öncü kadrolarla sürdürülmesi ve geniþ birim halinde kitle örgütlenmesinin olmamasý, savaþýn yýpratma niteliðinde imha eylemini engeller. Bu da kaçýnýlmaz olarak, yüksek düzeyde teknik donatýmý gereksiz kýlar. Bu evrede, eylemlerin psikolojik yýpratma niteliðinde olmasý, gerilla taktiðini daha az insan ve tekniði kullanmaya iter. Böylece büyük çaplý hazýrlýk dýþtalanýr. Bir baþka deyiþle, Öncü Savaþýnýn amacý ve bu amaca yönelik eylemin niteliði, büyük çaplý kadro ve teknik hazýrlýðý gerektirmez. Sorun hazýrlýkta deðil, hazýrlýðýn niteliði ve gerilla taktiklerinin durumunda yatar. Ancak Öncü Savaþýnýn baþarýsý ile gerilla üsleri ve silahlý kitle örgütlenmesi yaratýlabilir. Bu, Öncü Savaþýnýn amacýnýn suni dengeyi bozarak, Halk Savaþýný baþlatmak olmasý demektir. Sonuç olarak toparlarsak, III. Bunalým döneminin iliþki ve çeliþkileri sonucu, (Öncü Savaþý evresinde) gerilla savaþý taktiði, yeni bir biçim almak zorundadýr. Bu savaþýn niteliði kadar, askeri taktiðin iktisadi evrimdeki geliþim tarafýndan belirlenmesi, ona uymasý gereðindendir.* Ýkinci olarak, savaþýn kendi niteliði, yani tüm savaþlar için geçerli genel ve evrensel özelliði sýnýrsýz hazýrlýðý imkansýz kýlar. Savaþ tek ve ani darbeden ibaret deðildir. Savaþýn sonucu tek bir karara ya da ayný anda alýnmýþ birden çok karara baðlý olsaydý, bu karar ya da kararlara yönelen hazýrlýklarýn doðal olarak aþýrýlýða kaçmasý ge* Elbette tüm bunlar zafer kazanmak isteyenler içindir. Yoksa zaferi düþün-meyenler, geleneksel savaþ yöntemleri ile yetinebilirler. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 57 rekirdi. Çünkü kaçýrýlmýþ bir fýrsatý bir daha elde etmeye imkan yoktur. Bu ise, mücadelenin gerektirdiði ve eldeki mevcut imkanlarýn hepsi ayný zamanda harekete geçirilmiþ olmasýný gerektirirdi. Ancak o zaman, savaþ tek bir karar ya da ayný anda alýnmýþ bir çok kararlara indirgenmiþ olurdu ... Tüm güçlerin ayný anda mükemmel bir þekilde bir araya getirilmesi savaþýn niteliðine aykýrýdýr. Bunun anlamý, güçlerin savaþ içinde oluþturulabilineceði ve bunun için harcanacak çabalarýn yoðunlaþtýrýlmasý gerektiðidir.65 (abç) Savaþýn bu evrensel niteliði gereði, tüm þeylerin birden oluþturulmasý imkansýzdýr. Bu diyalektiðin savaþtaki görünümüdür. Çünkü, diyalektikte hiç birþey birden olmaz. Nicel birikim nitel deðiþimi saðlar. Bugün Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini benimseyenlerin, stratejik tespitteki tüm elemanlarýn birden kullanýlmasý gerektiðini düþünerek, hazýrlýðý aþýrýlýða itmektedirler. Bunlara göre, kýr ve þehir gerilla savaþý, silahlý propaganda ve diðer mücadele biçimleri (politik mücadele olarak) hep birden kullanýlmasý ile savaþ Öncü Savaþý olur. Bunun yanlýþlýðý (yukardaki nedenlerden dolayý) açýktýr. Emperyalizmin III. Bunalým döneminde, II. bilimsel ve teknik devrim sonucu haberleþme ve ulaþým ve askeri araçlar I. ve II. bunalým dönemi ile kýyaslanmayacak seviyeye gelmiþtir. Bu nedenle, Halk Savaþlarýnýn klâsik gerilla taktikleri yetersizdir ve buna yönelik hazýrlýk da farklýdýr. Fakat bunlar, stratejinin deðil, taktiðin konusunu teþkil eder. Fakat savaþýn uzun süreli direnme savaþý olmasý ve bu yüzden gerilla savaþýnýn rolü sadece düzenli ordunun seferlerini kýsa mesafelerde doðrudan desteklemek (Mao) olmadýðý için, gerilla savaþýnda strateji meselesi ortaya çýkar. Bir baþka deyiþle, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinde, gerilla savaþý taktik bir sorun deðil, stratejik bir sorundur. Direnme savaþýnda (ve bütün diðer devrimci savaþlarda) gerilla birimleri, genellikle sýfýrdan baþladýklarýna ve küçük bir kuvvetten büyüðe doðru geliþtiklerine göre, kendi kendilerini korumalýdýrlar, ve üstelik geliþmelidirler. Bundan dolayý sorun þudur: Kendimizi 65 58 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 51-52. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III korumak ve geliþtirmek ve düþmaný yoketmek amacýna ulaþabilmemiz için gereken politikalar ya da ilkeler nelerdir?66 Kýsaca, askeri savaþ sanatýnýn genel ilkeleri bunlardýr. b) Gerilla Savaþý: Bir Yöntem Halk Savaþý yaygýn ve stratejik öneme sahip bir gerilla savaþýdýr. Bu nedenle gerilla savaþýný ayrý baþlýk altýnda incelemeyi gerekli görüyoruz. Önceki kýsýmda, askeri savaþýn genel ilkelerini ve savaþ biçimlerinin iktisadi evrimle iliþkisini anlatýrken gerilla savaþýnýn tarihsel geliþimini de kýsaca özetledik. Bu kýsýmda politikleþmiþ askeri savaþ kavramý olarak, yani politik kitle mücadelesi olarak gerilla savaþýný ve uygulamalarýný ele alacaðýz. Gerilla savaþý, bir askeri savaþ yöntemidir. Bu yüzden, savaþýn genel yasalarýndan çýkan yasalarýn bütününe uyar. Ama, yine de kendine özgü yasalarý vardýr. Bu özgül yasalar, hazýrlýk-örgütlenme-yönetim ve savaþ biçiminde kendini gösterir. Halk Savaþý aþamasýnda, gerilla savaþýnýn rolü stratejiktir. Düþmanýn, bizden maddi ve teknik olarak üstün olduðu þartlarda, onu yenebilmek için iki þart gerekir: Kendimizi korumak ve geliþtirmek, düþmaný yok etmek. Bu yüzden, gerilla savaþý güçlü bir þekilde donatýlmýþ ve iyi eðitilmiþ olan saldýrgan bir orduya karþý koyan, ekonomik bakýmdan geri bir ülkenin geniþ kitlelerinin savaþýdýr.67 Bu gerilla savaþýnýn kitlevi niteliðini belirler. Gerilla savaþý, salt askeri nitelikte bir savaþ yöntemi olarak ele alýnamaz. Gerilla savaþý, ayný zamanda politik mücadelenin, yani kitlelerin siyasal olarak seferber edilmesinin bir aracýdýr da (politik niteliði). Baþlangýçta, gerilla savaþýnýn politik amacý temeldir. Bu nedenle politik mücadelenin içinde mütalaa edilir. Ýþte, gerilla savaþýnýn, devrimci politik amaçlarla, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn bir aracý olarak yürütülmesine, yani politik kitle mücadelesi olarak ele alýnmasýna silahlý propaganda denir. Ve Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi, bir devrim stratejisi olarak, diðerlerinden bu niteliði ile ayrýlýr.* Mao Zedung, Seçme Eserler, c, II, s. 76. Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 91. * Stratejinin genelde diðer nitelikleri, tüm devrim stratejilerinde mevcuttur. 66 67 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 59 Halk savaþýnýn denge ve stratejik karþý-saldýrý evresinde, gerilla savaþýnýn askeri niteliði öne geçer ve temel olur. Gerilla savaþýnýn, politik mücadelenin aracý olmasý, bu silahlý aksiyon yönteminin politik mücadelenin amacýna uygun olmasýndandýr. Gerilla savaþý, kendi özgül niteliði gereði kitle çalýþmasýna uygundur. Bu gerçekleri Che þöyle belirtiyor: Bütün bu savaþ boyunca, Vietnam Partisi kitle mücadelesinden yararlandý. Bunun en baþta gelen sebebi, gerilla savaþýnýn kitle mücadelesinin bir ifadesinden baþka bir þey olmadýðý ve halkýn oluþturduðu doðal ortamdan ayrý düþünülemeyeceðidir; bu durumda gerilla, silahlý olmayan fakat öncüsü aracýlýðýyla zafere ulaþma iradesini dile getiren halkýn büyük çoðunluðunun, siyasal bakýmdan, daha az olan, öncüsü anlamýna gelir ... Bazý anlarda yeni gerilla birlikleri partinin yönetimi altýnda, düþmanýn çok güçlü olduðu ve halkýn terörle korkutulduðu bölgelerde yaratýlýyordu; bu durumda, sürekli olarak, Vietnamlýlarýn silahlý propaganda dedikleri taktik uygulanýyordu. Silahlý propaganda, kesinlikle belirli yerlerde kurtuluþ güçlerinin bulunmasý demektir; bunlar halkýn oluþturduðu büyük denizde, gözle görülmeksizin suda balýk gibi yüzerler, güçlerini ve yenilmezliklerini gösterirler. Bir bölgede üst üste tekrarlanan silahlý propaganda varlýðýyla kitlelerin katalizörü rolü oynar, bölge derhal devrimci oluyor, halk ordusunun elde ettiði topraklara yenileri ekleniyordu. Tüm Vietnam topraklarý üzerinde gerilla üsleri ve bölgeleri böylelikle çoðaldý.68 (Che) (abç) Ýþte Che Guevaranýn belirttiði silahlý propagandanýn Vietnamcasý budur. Silahlý propagandanýn bu uygulamasý, gerçek boyutta kýr gerilla savaþý demektir. Bir baþka deyiþle, silahlý propagandanýn, stratejik çarpýþma alanýnda (kýrlarda) yürütülmesidir. Bugün silahlý propaganda salt Öncü Savaþýnda geçerlidir, Halk Savaþýnda ise gerilla savaþý þeklinde ifade edilen anlayýþýn yanlýþlýðý açýktýr. Öncü ve Halk Savaþýnda, silahlý propagandanýn 68 60 Che, Savaþçýya Pratik Öneriler, s. 64, Yar Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III farklýlaþmasý biçimseldir ve gerilla savaþýnýn geliþimiyle karakterize olur. Halk Savaþý aþamasýnda, elde olaný koruma evresinde, gerilla savaþý, gerilla üsleri þeklinde yürütülür. Öncü Savaþýnda, gerilla üslerinin yaratýlamayacaðý için (daha önce belirttiðimiz nedenlerle) gerilla savaþý farklý biçimde yürütülmek zorundadýr. Ýþte bu farklýlýk, bir yandan, Öncü Savaþý ile Halk Savaþýndaki gerilla savaþýnýn farklýlýðýný belirlerken; diðer yandan yeni gerilla taktiklerini gereðini ifade eder. Daha önce de belirttiðimiz gibi, savaþ eylemi iki niteliktedir: Yýpratma ve imha. Fakat bu iki nitelik diyalektik bir bütün olduðu için, imha savaþý yýpratmayý, yýpratma savaþý da imhayý içerir. Ama temel-tali olarak yerleri farklýdýr. Genel olarak yýpratma savaþý düþmanýn iradesini ve savaþma azmini uzun süreli savaþ ile yýkmak demektir. Bu uzun süreli savaþta direniþ pasif deðil aktiftir, taktik deðil stratejiktir. Yani, yýpratma savaþý stratejik niteliktedir. Bu yüzden kendi içinde taktik taarruzlarý içerir. Bu taktik taarruzlarýn amacý stratejik yýpratmayý saðlamak için parçada düþmanýn maddi ve insan gücüne darbe indirmektir. Bu ise, imha savaþý demektir. Yani, stratejik yýpratma savaþýnda imha savaþý ya da eylemleri, onu tamamlayan bir etkendir. Bu yüzden imha savaþý yýpratma savaþýnýn ta kendisidir. (Mao) Kesintisiz Devrim II-IIIde strateji ortaya konulurken, þöyle denilmektedir: Bu ilkelerimizi, bir sürü genel doðrularla, Marksizmin lafýzlarý arasýnda yüzlerce sayfalýk metinlerle ortaya koymak, takdir edileceði gibi pekala mümkündür ... Ama hayýr! Partimizin bünyesinde bu tip entelektüel tahlillere yer yoktur. Yine ayný yerde, ele alýnan sorunlarýn Marksizm-Leninizmin kýlavuzluðu altýnda ele alýndýðýndan bahsedilir. Bu yüzden Kesintisiz Devrim II-IIIde genel kavramlar pek az belirtilir. Bunun sonucunda ise, 71 yenilgisi sonrasýnda güçlenen revizyonizm saldýrýlarýný, Marksizm-Leninizmin evrensel tezleri inkâr ediliyor þeklinde yoðunlaþtýrmýþtýr. THKPC saflarýnda ise durum pek farklý deðildir. Kimileri, evrensel tezlerin belirtilmesi çabalarýný netleþme süreci ile çarptýrýrken; kimileri de evrensel tezleri bir yana býrakýp Kesintisiz Devrim II-IIIden her þeyi çýkartmaya çalýþmaktadýrlar. Her iki anlayýþ ta Kesintisiz Devrim II-IIIün Marksizm-Leninizmin o ana kadarki tüm tecrübelerinin üzerine yükseldiðini (her teori gibi) anlayamamaktadýr. Kesintisiz Devrim II-IIIde geçen yýpratma savaþý kavramý, THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 61 yeni bir kavram olmayýp, Marksist-Leninist literatürdeki bir kavramdýr. Silahlý propaganda, kýr ve þehir gerilla savaþý ile psikolojik ve yýpratma savaþýný içerir. Silahlý propagandanýn askeri yönü budur. Silahlý propaganda, belli bir devrimci stratejiden hareketle, emekçi kitlelere elle tutulur gözle görülür maddi ve somut eylemlerden, soyuta gider. Maddi olaylar etrafýnda, siyasi gerçekleri açýklayarak, kitleleri bilinçlendirir, onlara politik hedef gösterir. Bu da politik yöndür. Fakat, silahlý propaganda askeri deðil, politik mücadeledir. Bu yüzden politik yön temeldir ve belirleyicidir. Bu anlamda silahlý propaganda politik bir mücadele biçimidir. Ama bu mücadelenin aracý askeri niteliktedir. Ýþte politikleþmiþ askeri savaþ kavramý. III. Bunalým döneminin özelliklerinden ve ülkenin tarihsel geliþiminden ötürü, baþlangýçta, askeri eylemler psikolojik yýpratma niteliðindedir. Ancak daha ilerki evrede, savaþýn niteliði gerçek boyutta yýpratma savaþýna dönüþür. O andan itibaren, savaþ eylemlerinde imha seferleri düzenlenebilinir. Bu gerçeði kavramak, gerek savaþýn ilk evrelerindeki eylemleri baþarmak (ve anlamak) gerekse askeri maceracýlýktan kaçýnmak için önemlidir. Savaþ eyleminin bu yönleri ya da nitelikleri, somut þartlardaki güçler dengesine ve devrimin geliþmesine paralel olarak farklý biçimlerde gündeme gelir. Ama, hiçbir zaman Öncü Savaþý ile Halk Savaþýnýn ayrým kriteri deðillerdir. Ayný þekilde yukarda belirttiðimiz politik yönde (stratejik karþý-taarruza kadar) ayrým için kriter olamaz. Öncü Savaþýnýn niteliðini belirleyen, suni dengeyi bozmasýdýr. Öncü Savaþýný Halk Savaþýndan ayýran temel kriter budur. Siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý mücadelenin politik yönü olup, mücadeleyi belirler. Askeri savaþ ise, bu yöne tabi olup, politik yönün baþarýlmasý için yürütülür. Bu nedenle, askeri savaþ biçimleri politik mücadelenin aracýdýr (örneðin gerilla savaþý). Mücadele bir yandan (temel olarak) politik amacý baþarma yönünde ilerlerken, diðer yandan da askeri olarak güçler dengesini deðiþ- 62 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III tirmeye çalýþýr. Daha ilerki aþamalarda, yani güçler dengesi devrim cephesi lehine dönmesi ile birlikte, askeri amaç öne geçer (stratejik karþý-taarruz evresi). Öncü Savaþýnda, savaþýn özgül niteliði, yeni ve ek görevler gündeme getirir. Bu durumda askeri savaþ biçimi ve bunun iþlevi, nispi olarak, Halk Savaþýndan farklýdýr. Ama bu farklýlýk, Halk Savaþýnýn evreleri arasýnda da mevcut olduðundan, Öncü ile Halk Savaþýnýn farklýlaþmasýnýn temel kriteri olamaz. Temel kriter, suni dengenin bozulmasý ve Halk Savaþýnýn baþlatýlmasýdýr. I. ve II. Bunalým dönemlerinde Halk Savaþýnýn baþlayýp, geliþmesi, III. bunalým döneminde farklý olmasý ve Halk Savaþýnýn Öncü Savaþý aþamasýndan geçmesi, bu dönemde gerilla savaþý taktiklerinde de deðiþime yol açmýþtýr. En genel bir tanýmlamayla, Halk Savaþý, emperyalizmin (ve yerli hakim sýnýflarýn) maddi ve teknik üstünlüðünü, uzun süreli bir mücadele ile (direniþ savaþý) alt ederek, iktidarýn ele geçirilmesidir. Bu anlamda Halk Savaþýnda askeri yön büyük yer tutar. Kitle örgütlenmesi askeri ya da yarý-askeri nitelikte olmak zorundadýr. Bir bakýma, Halk Savaþý, geniþ halk kitlelerinin örgütlü mücadelesini ifade eder. Fakat emperyalizmin III. bunalým döneminin özelliklerinden dolayý, Halk Savaþý, Öncü Savaþý aþamasýndan geçecektir. Bugün THKP-C/HDÖye yöneltilen eleþtirilerden birisi de bu son cümleyle ilgilidir. Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I broþürümüzde, III. bunalým dönemi geri-býraktýrýlmýþ ülkelerin devrimci mücadelesini iki aþamaya ayýrmýþtýk. Buna göre birbirine baðlý ve birinci ikincinin koþullarýný yaratan iki aþama: Öncü ve Halk Savaþý aþamalarýdýr. Bu ayrýmýn temeli, her iki aþamanýn kendine özgü niteliklere sahip olmasýna dayanýr. Öncü Savaþýný incelerken bunlarý daha detaylý belirteceðiz. Fakat, yöneltilen eleþtiriler direkt, Kesintisiz Devrim II-IIIden alýnan bazý alýntýlara dayandýrýlmaktadýr. Þöyle demektedir Kesintisiz Devrim II-III: Devrimimiz Halk Savaþý ile zafere eriþecektir. Ama, daha önce belirttiðimiz gibi, içinde yaþadýðýmýz tarihsel durum ve ülkemizin özelliklerinden dolayý, Halk Savaþý Öncü Savaþý aþamasýndan geçecektir.69 (abç) Eleþtiriciler bu alýntýyý yaparak (ve de kelime yorumu ile) THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 63 demektedirler ki, Öncü Savaþý Halk Savaþýnýn içinde bir alt evredir. Her þeyden önce bu yorumun III. bunalým dönemi Halk Savaþlarý ile geçmiþ Halk Savaþlarýný birbirinden ayýrmamak olduðu açýktýr. Keza bu yorum, KSDnin her devrimde Öncü Savaþý aþamasý vardýr70 lafýnýn farklý kelimelerle tekrarlanmasýdýr. Çünkü yakýndan bakýldýðýnda görülür ki, I. ve II. bunalým döneminde Halk Savaþý, önce küçük bir silahlý öncü ile baþlamýþtýr. Örneðin, Vietnam Kurtuluþ ve Propaganda Birliði. (Bu birlik Giapýn yönetiminde 34 kiþiden oluþmaktadýr) Bu birliðin esas ilkesi, silahlý saldýrýdan çok siyasi faaliyete ve propagandaya önem vermekti.71 Bizi bu eleþtiride esas ilgilendiren Kesintisiz Devrim IIIIIün yorumudur. Bugün THKP-C adýna sahip çýkan ve ayrýmýn yorum farkýnda olduðu söylenen günümüzde, Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-Ie yöneltilen bu eleþtirinin özel bir önemi vardýr. Yorumun kelime üzerinde oynama olduðunu söylemiþtik ve bu kelime de ...den geçecektir ifadesidir. Ýlk önce, bu kelime yorumlamasý ile ilgili þöyle bir örnek verebiliriz. Sosyalist devrim demokratik devrim aþamasýndan geçecektir diye ülkemiz için bir tespit yapsak, buradan demokratik devrimin sosyalist devrimin içinde olduðu anlamý çýkar mý?* Elbette ki, hayýr. Böyle bir þey, felsefi olarak, dogmatizm-rasyonalizm ve ampirizm demektir. Diyalektiðe göre, her þey birbirine baðlýdýr ve bir bütündür. Fakat bu, her þeyin ayný olduðu anlamýna gelmez. Diyalektik bize, þeylerin yalnýz genel nitelikleriyle yetinemeyeceðimizi, þeylerin özgül niteliðinin bilgimizin temelini teþkil ettiðini öðretir. Ayný bütünün parçalarý birbirinden özgül nitelikleri ile ayrýlýr. Bu yüzden Öncü ve Halk Savaþýnýn bir bütün olduðu, ayný amaca (devrime) yönelik olduðunu söylemek yeterli deðildir. Önemli olan, bu iki parçanýn (diyalektik bütün) özgül nitelikleridir. Eðer Öncü Savaþý ile Halk Savaþý arasýnda nitel farklýlýk yoksa bu ayrým yanlýþ olur. Ve eleþtiri bunun olmadýðýný gösterdiði anlamda eleþtiri olur. Gelelim, Kesintisiz Devrim II-IIIe. Burada þöyle denilmektedir: Önder güç konusunda partimiz, Halk Savaþý ile dev* Marksist-Leninist tespitte bu iki aþama birbirinden býçak gibi ayrýlamaz. Fakat örneklemeyi bu açýdan deðil, kelime yorumu için yapmaktayýz. 69 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 70 KSD, Sayý: 7, Öncü Savaþý Üzerine adlý yazý. 71 Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 43. 64 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III rimin zafere eriþeceðini tespit ettiðinden proletaryanýn ideolojik önderliðini temel almýþtýr (temel bölgenin kýrlar olmasý esprisi). Öncü Savaþý aþamasýnda, Partimizde emekçi kökenden gelen gelmeyen ayrýmý yoktur.72 (abç) Ýþte, silahlý propagandayý temel alan ve Öncü Savaþý ile emekçi kitlelerini devrim safýna çekerek, devrimci mücadelenin bir halk savaþý ile zafere ulaþacaðýný tespit eden Partimiz ...73 (abç) ... Bu dönemde bir devrim olmuþtur. Ve devrimi yapanlar, iþe silahlý propagandayý temel çarpýþma biçimi olarak ele alýp, Öncü Savaþý ile baþlamýþlardýr.74 (abç) ... öncünün mücadelesi ile köylülerin derhal silaha sarýlarak, savaþýn kýsa zamanda Halk Savaþýna dönüþeceði düþüncesi ...75 (abç) Evet, çeþitli bölümlerde belirtilen bu sözlerde, þüpheye düþmeyecek þekilde Öncü Savaþý ile Halk Savaþýnýn farký belirtilir. Bu anlaþýlýr bir þeydir, çünkü her iki aþamada birbirinden farklý (özgül) niteliðe sahiptir. Bütün bunlarýn tespiti bizi doðru bir mücadeleye yöneltir. Çünkü, süreçler deðiþir, eski süreçler ve eski çeliþkiler kaybolur, yeni süreçler ve yeni çeliþkiler ortaya çýkar ve buna uygun olarak çeliþkileri çözümleme yöntemleri deðiþir. Rusyadaki Þubat Devrimi (burjuva demokratik devrim) ile Ekim Devriminin (sosyalist devrim) çözümlediði çeliþkiler arasýnda da temel bir ayrýlýk olduðu gibi, bunlarý çözümleme yöntemleri arasýnda ayrýlýk vardýr. Farklý çeliþkileri çözümlemek için farklý yöntemler kullanmak, Marksistlerin sýký sýkýya gözetmek zorunda olduklarý bir ilkedir.76 (abç) Ýþte bu yüzden, Öncü Savaþýnýn amacý, fonksiyonlarý, örgütlenme tarzý, Halk Savaþýndan farklýdýr ve bu nedenle biz, Yaþasýn Öncü Savaþý, Yaþasýn Halk Savaþý, Kurtuluþa Kadar Savaþ sloganýný kullanmaktayýz.* Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 75 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 76 Mao Zedung, Teori ve Pratik, s. 38-39, Sol Yay. * Zaten bir kavram, þeylerin özgül niteliðini belirtmek için, diðer þeylerden onu ayýran özelliði nitelemek için kullanýlýr. 72 73 74 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 65 Marksizm-Leninizmde, siyasi mücadele, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý ile karakterize olur. Ancak bu kampanya ile kitleler örgütlenebilir ve bilinçlendirilebilinir. Eðer, bu durumun Öncü Savaþý ile saðlandýðý düþünülüyorsa, elbette Halk Savaþý düþmaný askeri olarak yenme mücadelesi olur. Ama bu gerek Öncü Savaþýnýn amacý, gerekse devrimin eþitsiz geliþim yasasý nedeniyle, imkansýzdýr. Ancak Halk Savaþýnýn stratejik karþý-taarruz evresinde söz konusudur. Ama bu yine de kitlenin bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesinin bitmesi demek deðildir. Bu politik görev askeri görevden sonra gelir. Amaç düþmanýn askeri bozgunudur. Öncü Savaþýnýn niteliðini belirleyen, suni denge; Halk Savaþýnýn niteliðini belirleyen (uzun süreli savaþtýr) ise, siyasal olarak tecrit edilmiþ emperyalizmin (ve yerli hakim sýnýflar) maddi ve teknik üstünlüðüdür. Ama, siyasal tecridin genelde olmasý ve (buna baðlý olarak) devrimin eþitsiz geliþimi nedeniyle, Halk Savaþýnda da politik görev öndedir (stratejik karþý-taarruza kadar). Yanýlgý, suni dengenin bozulmasýyla kitlelerin bilinçlenmesinin ve örgütlenmesinin tamamlanacaðý sanýlmasýndan kaynaklanýr. Tersine, suni dengenin bozulmasý, bunlarýn yapýlabilmesi için maddi þartlarýn yaratýlmasý demektir. Suni denge kitlelerin bilinçlenmesini ve örgütlenmesini engelleyici, önleyici faktördür. Yoksa, bilinçlenmiþ kitlenin harekete geçmesini engelleyici deðil. Bir baþka deyiþle, suni denge bilinçlenmiþ kitlenin örgütlenmesini engellemez, bilinçlenmesini engellediði için (sonucu olarak) örgütlenmeyi de engeller. Bazý unsurlar, Öncü Savaþý ile, yani suni dengenin bozulmasýyla kitlelerin bilinçlenmesinin saðlanacaðýný varsayarak, örgütlenmenin saðlanmasýný Halk Savaþýna býrakýr. Böylece Halk Savaþýnda, ... gerilla ... halk ordusunun yaratýlmasýna (örgüt biçimidir ordu) hizmet eder. Eðer, Öncü Savaþý bu þekilde olsa idi, yani kitlelerin bilinçlenmesinin saðlandýðý savaþ olsa idi, her devrimde olmasý gerekirdi. Tersine, Öncü Savaþý, kitlelerin tepkilerini açýða çýkartmayý amaçlar ve kitlelerin bilinçlendirilip örgütlenmesi her iki aþamada da söz konusudur. Zaten bugün Öncü Savaþý ile ilgili kafa karýþýklýðý bu konuda yoðunlaþmaktadýr. Kimileri, bilinçli kitlelerin tepkisi pasifize edilemez, öyle ise, suni dengenin bozulmasý kitlelerin bilinçlenmesi 66 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III demektir. Ayrýca (temel olarak) Öncü Savaþýnýn amacý suni dengeyi bozmaktýr, demek gereksizdir. Öncü Savaþýnýn amacý kitleleri bilinçlendirmektir demektedirler. Evet, görünüþte çok mantýki bir deðerlendirme. Bir þeyi farklý kelimelerle ifade etmek gibi gözüküyor. Ama, hayýr. Eðer böyle olsa idi, kitlelerin tepkilerinin açýk halde olduðu ve kitlelerin kendiliðinden (silahlý) ayaklanma ve isyanlarýn mevcut olduðu I. ve II. bunalým döneminde Halk Savaþlarýnda da Öncü Savaþý olmasý gerekir. Bu mantýki deðerlendirmenin en özlü ifadesi, Öncü Savaþý ayrý deðil, Halk Savaþýnýn içinde bir evredir sözüdür. Elbette, Öncü Savaþý kitlelerin bilinçlendirilme mücadelesi olarak ele alýnýrsa Halk Savaþýnýn bir evresi olmasý gerekir. Ama bu deðerlendirmeyi yapanlar, I. ve II. bunalým dönemlerinde Halk Savaþýnýn baþlangýcýnda (elde olaný koruma aþamasýnda) kitlelerin bilinçlendirilmesinin, yani politik görevin temel olduðunu unutuyorlar. Giap bu ilk evreyi þöyle tanýmlýyor: Eylemler için en uygun kýlavuz ilke silahlý propaganda, siyasi eylemlerin askeri eylemlerden daha önemli olduðu ve savaþmanýn propagandadan daha az önemli olduðu ilkesiydi. Silahlý eylem, siyasal temeli korumak, saðlamlaþtýrmak ve geliþtirmek için kullanýlmýþtý ve silahlý kuvvetlerin saðlamlaþtýrýlmasý ve geliþtirilmesi için bir adým ilerledik.77 (abç) Sanýrýz propagandanýn, siyasi eylemin ne anlama geldiðini söylemeye de gerek yok. Þimdiye kadar söyledik, birkez daha yineliyelim: I. ve II. bunalým dönemi ülkeler devrimi de, III. bunalým dönemi ülkeler devrimi de (emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde) Halk Savaþý ile zafere ulaþýr. Fakat her dönemin somut tarihsel þartlarý, bu savaþýn geliþiminde farklýlýk yaratmýþtýr. I. ve II. bunalým döneminde sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde, açýk iþgal ve zayýf merkezi otorite nedeniyle kitlelerin düzene karþý tepkileri açýktýr. Kitleler bu þartlar nedeniyle, kendiliðinden silahlý hareketler yapmaktadýrlar. Bu dönemde devrimcilerin görevi, bu silahlý ve kendiliðinden hareketlere girerek, onlarý bilinçlendirmek ve örgütlemektir. Çünkü, kendiliðinden hareket77 Giap, Halk Savaþý-Halk Ordusu, Sol Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 67 lerle zafer kazanýlamaz. Her kendiliðinden-gelme hareket bilinç unsurunu da içinde taþýr (Lenin). Bu nedenle, bu ülkelerde siyasal bir temel mevcuttur. Yani, düþman siyasal olarak tecrit olmuþtur. Eksiklik, belirli bir öncünün yönetiminden, belirli bir politik hedeften ve politik bilinçten yoksunluktur. Öncünün varlýðý ile yürütülen mücadele sonucu zafer kazanýlýr.* III. bunalým döneminde, suni dengenin mevcudiyeti nedeniyle, kitlelerin düzene karþý tepkileri açýk deðildir. Bu yüzden kitlelerde siyasal temel yoktur, önce devrimci propagandaya açýk hale getirilmeleri de gerekir. Bunlarýn nedeni, gizli iþgal ve güçlü merkezi otoritedir. Bu iki olgunun sonucu suni dengedir. Halk Savaþýnýn baþlayabilmesi için suni denge bozulmalýdýr. (Öncü Savaþý). Suni dengenin bozulmasý kitlelerin bilinçlenmesi ile söz konusu olabilir. Ama temelde, kitlelerin suni dengenin varlýðýnýn bilincine varmalarý ile mümkündür. Bu, gerçek politik bilinç deðildir. Objektif bir durumun subjektif (yapay-suni) olarak engellendiðinin bilinmesidir. Yani, emperyalist sömürünün bilinmesi ve merkezi otoritenin görüldüðü kadar güçlü olmadýðý ona karþý savaþýlýnabilineceði, onun bütün gücünün gözdaðý, yaygara ve demagojiye dayandýðý kitlelerce kavranýlmalýdýr. Bu devrimci anlamda, politik bilinç deðildir. Ancak bu saðlandýðý anlamda, devrimci propagandayla kitleler politik bilince eriþir. Bu Halk Savaþý evresi demektir.** III. bunalým döneminde Halk Savaþý baþladýðý zaman devrimcilerin avantajlarý vardýr. Bu da, þu ya da bu nitelikte bir silahlý gücün mevcudiyetidir. Þimdi denebilir ki, tamam, ama yukardaki ifadelerde bu anlamdadýr. Fakat, farklý kelimelerle söylenmiþtir. Sorunumuz tek baþýna kelime (kavram) sorunu deðildir. Her teori belirli kavramlarla ifade edilir ve pratiðe yön verir. Yanýlgýlar pratiðin yönlendirilmesinde kendini gösterir. Öncü Savaþý Halk Savaþýnýn içine sokulduðu zaman hiç bir þey deðiþmiyor (pratik * Bu dönemdeki Halk Savaþýnýn birinci aþamasýndaki mücadeleye KSD tipi Öncü Savaþý (!) diyebiliriz. Zira, onlara göre, partinin yürüttüðü mücadele Öncü Savaþýdýr ve her devrimde mevcuttur. Fakat, bizim belirttiðimiz Öncü Savaþý bir niteliktir, kendi özgül yaný ile diðerlerinden ayrýlýr. ** Elbette Öncü Savaþýnda da kitlelere devrimci politik bilinç iletilecektir. Bu öncünün her zamanki ve her yerde ki görevidir. Ama suni dengeyi bozma görevi, buna yönelik mücadele temeldir ve Öncü Savaþý evresinin niteliðidir. 68 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III açýsýndan) gibi gözüküyor. Ama, hayýr. Tersine deðiþim çok nettir. Bugün THKP-C/HDÖnün eylemleri için propagandasý yapýlmýyor, kitleler bilinçlenip-örgütlenmiyor deniliyor. THKP-C/HDÖ nün (elbette diðer gruplarýn da katkýsý inkâr edilemez) eylemleri sonucu kitlelerin silahlý hareketleri ülke çapýnda geliþme göstermiþtir. Bu suni dengenin, örgütlü olarak bozulmaya yöneldiði demektir. Yakýndan bakýldýðýnda görülür ki, kitlelerin bu hareketleri devrimci bir politik bilinçten, hedeften ve amaçtan yoksundur. Tamamen kendiliðinden-gelmedir ve her politik görüþten insan katýlmaktadýr. Bu hareketlerin, ülke çapýnda, isyan ve ayaklanma haline dönüþmesiyle (öncünün hazýrlýðýný yapmasý þarttýr), gerilla üsleri ve kurtarýlmýþ bölgeler (örgüt biçimi olarak gerilla birlikleri-milisler vb.) yaratýlabilinir. Yani, Halk Savaþý baþlar. Ve bu zaman siyasal yön yine öndedir ve siyasal temelin pekiþtirilmesi, korunmasý ve geliþtirilmesi esastýr. Sonuç olarak diyebiliriz ki, Öncü Savaþýnda, eylemler siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý için kullanýlmakla beraber suni denge temellerine yönelmek öndedir. Silahlý propagandanýn suni dengeye yönelik hareketi öndedir. Öncü Savaþýnýn temel amacý suni dengeyi bozmaktýr. Öncü ve Halk Savaþýnda askeri savaþ, gerilla savaþý biçiminde yürütülür. Her iki evrede de, gerilla savaþý kýr ve þehirlerde, diyalektik bir bütün olarak ele alýnýr. Ancak Öncü ve Halk Savaþýnýn özgül nitelikleri (yukarda belirttik) gerilla savaþýnda da farklýlýk yaratýr. Keza, kýr ve þehirlerin farklý nitelikleri de, bu alanlardaki gerilla taktiklerinde deðiþiklik yaratýr. Halk Savaþýnda gerilla savaþý, uzun süreli yýpratma görevini yerine getirir. Ve bu yýpratma maddi güçlerin azar azar yok edilmesiyle gerçekleþir. Bu aþamada þehir gerilla savaþý kýr gerillasýna tabidir ve kýr gerilla savaþýnýn amaçlarýna hizmet eder (Temel savaþ alaný kýrlar olma esprisi). Kýr gerilla savaþý (Halk Savaþýnda), nispeten aðýr silahlarla teçhiz edilmiþ ve nispeten kalabalýk birlikler tarafýndan yürütülür. Bu savaþta gerilla birliði, bir gerilla üs bölgesine dayanacaðý gibi gizli siyasi üslere de dayanabilir. Fakat her ne çeþitte olursa olsun, kýr gerilla savaþýnda hareketlilik, insiyatif, þaþýrtmaca esastýr. Gerilla üs bölgelerinin olduðu evrede, buralardan çýkan gerilla birliði, o anki somut þartlara göre, düþmanýn askeri varlýðýna tavýr alýr. Saldýrýda temel ilke, güçlerin yoðunlaþtýrýlmasýdýr. Geri çekilme de THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 69 ise, güçlerin yayýlmasý esas alýnýr. Gerilla savaþý, güçlü þekilde donatýlmýþ ve iyi eðitilmiþ olan saldýrgan bir orduya karþý koyan, iktisadi bakýmdan geri bir ülkenin geniþ kitlelerinin savaþýdýr. Düþman güçlüyse ondan sakýnýlýr. Düþman güçsüzse ona saldýrýlýr ... Cephenin sabit bir yeri yoktur. Düþman neredeyse cephe de oradadýr. Düþman üzerinde ezici üstünlüðü gerçekleþtirmek için, hücum ve geri çekilmede, insiyatif, esneklik, hýzlýlýk, þaþýrtmaca, saldýrý ve geri çekilmede ani hareket etmeyle, birlikler düþmanýn yeter derecede korunmadýðý yerlere yoðunlaþtýrýlýr.78 (abç) Gerilla savaþýnýn (özellikle kýr gerillasýnýn) eylem ilkeleri öz olarak budur. Bu ilkeleri dikkate almayan gerilla eylemi ve bütün olarak gerilla savaþý, kendi niteliðini yitirir ve de ortaya, ismi gerilla olan, baþka bir savaþ biçimi çýkar. Amiyane askeri bilgiye sahip olan bir düþünce, düþmanýn güçlü olduðu yere saldýrmayý, daha etkili olduðu için daha önemli sayar. Böyle bir anlayýþ, gerek Öncü Savaþý evresinde psikolojik yýpratma açýsýndan, gerekse Halk Savaþýnda maddi yýpratma (imha eylemi) açýsýndan kendine destek arar. Bir yýðýn þartlar ve amaçlar dýþtalandýðý anlamda, böyle bir anlayýþ doðru olabilir. Ama, savaþýn uzun süreli savaþ olduðu, amacýn politik-askeri (politikleþmiþ askeri) olduðu ve genel amacýn elde olaný koruma ve geliþtirme, düþmaný azar azar yoketme olduðu hesaba katýldýðýnda bu anlayýþýn yanlýþlýðý ortaya çýkar. Bazý istisnai durumlar dýþýnda, düþmanýn güçlü olduðu yerde verilen savaþ kendi güçlerimizin (en azýndan taktik çatýþmadaki güçlerimizin) yokedilmesini (kayýp vermesi deðil) getirir. Çünkü bu düþmanýn istediði alanda savaþmak demektir. Maddi ve teknik açýdan düþman karþýsýndaki güçlerin bu savaþ ilkesi, elveriþli arazide savaþ-elveriþsiz arazide savaþ ile karýþtýrýlmamalýdýr. Ayný temelden çýkmakla birlikte birincisi eylem hedefini, ikincisi eylem alanýný (gerilla operasyon alaný) ifade eder. Elveriþli arazi-elveriþsiz arazi gerilla savaþýnda gerilla eylem alanýný ifade eder. Bu alanlarda yürütülen her bir eylem, gerilla savaþýnýn eylem ilkelerine uymak zorundadýr ve de öyle olur. 78 70 Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 91-92. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Uygun alan-uygun nüfus kavramý ise, kýr gerilla savaþýnda ilk birliðin yerleþeceði merkez karargah ve operasyon (eylem) alanýný tespit etmek için kullanýlýr. Bir baþka deyiþle, elveriþli arazinin tespiti demektir. Biz, elveriþli arazi ile salt gerilla savaþýna uygun coðrafi þartlarý ele almamaktayýz. Che Guevara, Askeri Yazýlarda, elveriþli araziyi gerilla savaþýnýn taktiði açýsýndan ele alarak, salt coðrafi þartlar ve buralardaki teknik uygulamayý belirtmektedir. Yine Che, ayný yazýda (ve diðer yazýlarýnda da) gerilla savaþý için kitle desteðinin olduðu yerin en uygun yer olduðunu belirtir. Kýr gerilla savaþýný bunlarýn ýþýðýnda (iki yanýn bütünlüðü olarak) ele almak gerekir. Kýr gerilla savaþý için hangi koþullarýn gerekli olduðu, yani, hangi koþullarýn dikkate alýnmasý gerektiðini kýsaca belirtelim: Yukarda da belirttiðimiz gibi, kýr gerilla savaþý, belirli eylem ilkeleri çerçevesinde hareket eden, hareketli birliðin, açýk savaþýdýr. Bu yüzden karþýmýza ilk çeliþki çýkar: Harekette hýzlýlýk ve gizlilik ile eylemde açýklýk. Bu çeliþki her kýr gerilla savaþýnýn baþlangýcýnda, ortaya çýkan ve çözülmesi kýr gerillasýnýn varlýðýný belirleyen bir çeliþkidir. I. ve II. bunalým dönemlerinde (örneði Çin ve Vietnamda) bu çözümleme kendiliðinden olmuþtur. Bu dönemlerde, ulaþým ve haberleþmenin yetersiz olmasý, merkezi otoritenin zayýf ve kýrsal alanlarda etkisiz olmasý sonucu, gerilla birliklerinin eylem sonrasý çekilebileceði ve izini kaybettireceði þartlar kendiliðinden oluþmuþtur. Düþman, yetersiz haberleþme, ulaþým nedeniyle, gerilla birliðini takip edemez. Böyle bir þeye girmesi, nerede olduðu kesin olarak bilinmeyen görünmez düþman karþýsýnda lojistik destekten yoksun olmasýný getirecektir. Bir de buna halktan siyasal olarak tecrit olmasýnýn sonucu yardým alamamasý ilave edilirse, yok olmak ve yenilgi kaçýnýlmaz olur. Bugün ABDnin yaygýnlaþtýrdýðý kontra-gerilla, bir bakýma bu güçsüzlüðün ifadesi olup, günümüzde de olduðunu gösterir.* * Bilindiði gibi, kontra-gerilla, kýr gerilla savaþýnda, emperyalist iz sürücü gerilla teþkilatýdýr. Ülkemizde sanýldýðý ve uygulandýðý gibi, salt bir iþkence örgütü deðildir. Kontra-gerilla için, iþkence iz sürmenin bir parçasýdýr. Bugün ABDnin, Vietnamda denediði ve tecrübe sahibi kontra-gerilla birlikleri, kýr gerilla birliðinin bir bölgedeki eylemi üzerine, o bölgeye (genellikle hava indirme ile) gönderilen ve ana ordu ile baðlantýsýnýn salt telsiz ile saðlayan (bir çeþit) gerilla avcýlarýndan oluþmaktadýr. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 71 Keza bu dönemlerde, halkýn tepkileri açýk hale gelebildiði ve yer yer merkezi otoriteye karþý ayaklandýðý için, silahlý devrimci güçler kendiliðinden bir kitle desteði bulabilmektedirler. Bir baþka deyiþle, kitlelerin sempatisi kendiliðinden oluþmuþtur. Ön siyasal çalýþmayla, yer yer kitle desteði saðlanmýþtýr. III. bunalým döneminde, merkezi otoritenin güçlü olduðu, haberleþme-ulaþýmýn geliþmesi sonucu ülkenin her yerinde denetimi saðladýðý ve suni dengenin mevcut olduðu þartlarda kýr gerilla savaþý nasýl baþlatýlabilinir ve yürütülebilinir? Yazýlarýnýn hiç bir yerinde Debray, gerilla fokosunun nasýl ve kim tarafýndan hazýrlanacaðý sorusunu ciddi olarak ortaya atmamýþtýr. Pratik bu sorunun temel sorun olduðunu göstermektedir.79 (abç) (Fakat sorunun bu olmasý, ülkemiz açýsýndan yetersizdir. Herþeyden önce, kýr gerilla savaþýnýn ne olduðu bilinmelidir.) Kýr gerilla savaþý, klâsik tipte bir foko tarzýnda olabileceði gibi, baþka ve yeni biçimlerde alabilir. Bu doðrudan pratiðin cevaplayacaðý bir sorundur. Biz burada bunu ele almayacaðýz. Sadece kýr gerilla savaþýnýn, III. bunalým dönemindeki, nelere dayanmasý gerektiðini belirtmekle yetineceðiz. III. bunalým döneminde, kýr gerilla savaþý için þehir gerilla savaþý zorunlu bir evre ve alandýr. (Daha ilerde ele alacaðýz) Bu özgül durumu yaratan suni denge, gerektiren kýrsal alanda kitle sempatisinin gerekliliðidir. Kýr gerilla savaþýnda (ister foko tarzýnda olsun) en temel þart kitlelerin sempatisidir. En azýndan kitlenin tarafsýzlaþtýrýlmasý kýr gerillasýnýn baþarýsýný belirler. Nedenleri açýktýr: Herþeyden önce, tekniðin geldiði seviye insanlarýn yerini bulan radar yaratmamýþtýr. Bu yüzden, gerillanýn varlýðýný, düþman insandan (insan bilgisi) yararlanarak öðrenebilir (fiziki varlýk kastediliyor). Bir yerde eylem koyarak, geri çekilen gerilla birliði, eylem alanýnda haberleþmeyi yok ettiði anlamda, düþmanýn bilgi saðlamasýný engeller. Fakat bu, kendini insandan saklayabileceði demek deðildir (keþif birliði hariç). Bu nedenle kitlenin devrim cephesine sempatisi ya da en azýndan tarafsýzlaþtýrýlmasý savaþýn gidiþini belirler. Ýlk dönemde kitlelerden (geniþ birim olarak) aktif destek beklemek ya da bu 79 72 Joan Quartum, Regis Debray ve Brezilya Devrimi, New Left Review, Sayý: 59, 1970. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III yönde çabalamak yanlýþtýr, yanlýþ olduðu kadar da gerillanýn gücünü daðýtýr. Fakat kitle sempatisi (pasif bir destek demektir bu) þarttýr. Chenin, o halde, gerilla, yerel halkýn tam desteðine güvenir, bu mutlak aranýlan bir þarttýr80 sözü bu þekilde anlaþýlmalýdýr. Bugün THKP-C/HDÖnün mücadelesini küçümseyenler, bu mücadeleyi Öncü Savaþýndan ayýranlar, ne derlerse desinler, bu gerçekleri görmedikleri anlamýnda sosyal oluþumdan habersiz kiþilerdir. Bugün kýr gerilla savaþý için arka cephenin yaratýlmasý ya da kitle baðý zorunlu temel þart olduðu yadsýnamaz. Sorun, bunun nasýl ve hangi mücadele biçimi temel alýnarak yaratýlacaðýdýr. Herþeyden önce, dediðini yapan, vurduðu yerden ses getiren savaþçý bir örgütün varlýðý kitlelere duyurulmalýdýr. Bu, kitle sempatisinin temelidir. Bu en genelde, etki yaratýlmasý demektir. Devrimci örgüt, bunu parçada ve özelde örgütleyerek kitle baðýný kurar. Bu bað kadro demektir. (Ýlk dönemde parti kadrosu). Bu kadrolar, somut bir plan doðrultusunda, kýr gerilla savaþýnýn merkez karargah-eylem planý-propaganda alaný vb. yerlerde stratejik ve taktik mevzilendirilmesiyle ve bu mevzilenmede önemli geliþmeler olmasýyla kýr gerilla savaþý baþlatýlýr. Bu, Öncü Savaþýnýn, kýr gerilla savaþýyla sürdürülmesi demektir. Fakat bu, bunlarýn kendiliðinden ya da barýþçýl yöntemler temel alýnarak olacaðý ve o ana kadar silahlý propaganda yapýlamayacaðý ve savaþýn Öncü Savaþý olmadýðý demek deðildir. Böyle bir þey pasifizmin ta kendisidir. Biz bugün kýr gerilla savaþýný yürüttüðümüzü iddia etmiyoruz. Biz savaþýn buraya gelebilmesi için gerekli þartlarýn þehir gerilla savaþý ve taktikleriyle ülke çapýnda yürütülen silahlý propagandanýn þart olduðunu iddia ediyor ve bu yolda savaþýyoruz. Kim ki, þehir gerilla savaþýný ve bu savaþ taktikleriyle ülke çapýnda eylem konulmasýný reddeder ya da silahlý propaganda dýþýnda görür yahutta gösterirse, bu pasifizmdir ve pasifizme ideolojik kýlýf uydurmaktýr. O, meþhur ve görkemli kitle baðý bu þekilde kurulabilir. Açýktýr ki, derneklerle, gazetelerle, zam-zulüm mitingleriyle saðlanacak kitle sempatisi silahlý bir savaþa uymayacak ve kitlelerin bu sempatisi silahlý eylemleri yadýrgayacaktýr. Bu tür sempati, silahlý 80 Che, Askeri Yazýlar, s. 38. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 73 propaganda temelinde ve ona baðýmlý geliþmediði müddetçe, gerilla savaþýný frenler. Kýr gerilla savaþýnýn baþlayabilmesi için temel þartýn kitlenin sempatisi olduðunu söyledik. Kýr gerillasýnýn hazýrlýðý iþte bu temel þarta baðlý olarak yapýlan tüm çalýþmalardýr. Ve bu anlamda, þehir gerilla savaþý kýr gerilla savaþýnýn alt evresi ve hazýrlýðýdýr. Ýlk dönemde þehir gerilla savaþýnýn kýr gerilla savaþýna tabiyeti böyle ortaya çýkar. Devrimci örgüt, temel olarak silahlý propagandayý þehir gerilla savaþý ve taktikleriyle yürüterek, bir yandan örgütsel yapýsýný saðlamlaþtýrýp geliþtirirken, diðer yandan kitleye yönelik propaganda ve ajitasyon yürütülür. Bu dönemde örgütsel çalýþma kýr gerillasýnýn baþlatýlmasýna yöneliktir (stratejik mevzilenme). Bu çalýþma, geniþ bir plan doðrultusunda yürütülür. Bu planýn, kadro ve kitle çizgisi, kýr gerilla savaþýnýn merkez karargah (eðitim alaný)-eylem alaný (operasyon alaný)- propaganda alaný dikkate alýnýr. Merkez karargah ya da eðitim alaný, kýr gerilla birliðinin, bu bölgenin þartlarýna uymaya çalýþtýðý, askeri-fiziki eðitimini yaptýðý ana malzeme depolarýnýn bulunduðu ve eylem sonrasý (izini kaybettirerek) geri çekilip dinleneceði, þehirler ve diðer bölgelerle baðlantýsýný kurduðu yerdir. Kýr gerilla savaþýnda büyük öneme sahip olan bu bölge, coðrafi olarak askeri savunmaya elveriþli, sosyal ve siyasi olarak çeliþkilerin keskin olduðu ve kitle siyasi örgütlenmesinin (gizli) saðlandýðý yer olmalýdýr. Öyle ise, kýr gerilla savaþý hazýrlýðýnda, somut olarak tespit edilen bir bölgede, kitle propaganda ve ajitasyonu yoðunlaþtýrýlýrken, illegal kitle örgütlenmesi ya da geniþ kadro örgütlenmesi (HKC örgütlenmesi) gerçekleþtirilmelidir. Bu bölge mümkün olduðu kadar geniþ, örgütlenme gizli olmalýdýr. Bu ayný zamanda eylem alaný (operasyon alaný) ile baðlantýlý olarak gerçekleþtirilir. Ama, asla eðitim alanýnýn (kitle desteði diðer yerlerden nispi fazladýr) eylem alanýna dönüþtürülmemelidir. Eðitim alanýnda kitle desteði, nispi olarak, fazla olduðundan, silahlý propaganda daha çok etkili olur ve yeni savaþçýlar daha fazla çýkar. Bu bizi asla bu alanlarda eylem yoðunlaþtýrmaya götürmemelidir. Bu öldürücü hata olur. Bolivya deneyi ortadadýr. Eylem alaný, gerillanýn askeri ve politik faaliyette bulunduðu, düþmanýn askeri ve politik varlýðýný ve de denetimini yoketmeyi hedeflediði ve yeni gerilla cephelerinin kurulmasýný saðlayacak, gi- 74 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III derek de gerilla üs bölgesi ve kurtarýlmýþ bölge haline dönüþecek alanlardýr. Bu nedenle, mümkün olduðu kadar geniþ bir alan olmasý gerekir. Bu, günümüz savaþlarýnýn hatt-ý müdafaa deðil, sath-ý müdafaa olmasý gerçeðinin somut ifadesidir. Eylem alaný, bir ya da birkaç il (þehir) olarak düþünülemez. Bir çok þehir (il) sýnýrýný içeren bir bölge olmalýdýr. Ülke çapýnda kýr gerillasýna uygun en geniþ alanlar, bu bölgeyi ifade eder. Eylem alaný kýrsal bölgelerde silahlý propagandanýn temel mücadele biçimi olarak yürütüldüðü kesimdir. Savaþýn geniþlemesine paralel olarak, eylem alaný tüm kýrý ifade eder. Bu bölgelerde yürütülen savaþ, bir yandan suni dengeyi bozarken, diðer yandan kitlelerin bilinçlendirilip, örgütlenmesini saðlar. Fakat baþlangýçta, asla geniþ kitle örgütlenmesi (büyük birim örgütlenmesi) yapýlmaz. Kitle örgütlenmesi silahlý güçle, silahlý güç kitle örgütlenmesiyle birlikte büyür. Ýlk dönemde, örgütlenme, gerilla birliði içinde kadro örgütlenmesi ve gizli siyasi kitle örgütlenmesi þeklindedir. Zaman içinde birincisi yeni gerilla kollarýnýn oluþumunu saðlarken; ikincisi yarý-silahlý kitle örgütlenmesine (milis) dönüþür. Bu, kýr gerillasýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý, yani Halk Savaþýnýn baþlamasý demektir. Kýr gerilla savaþýnýn baþlatýldýðý ve yürütüldüðü evrede, þehir gerilla savaþý geniþ boyutlarda ve kýra yönelik düþmanýn askeri saldýrýsýný önleyici tarzda yürütülür. Diðer bölgeler (ve þehirler), kýr gerillasýna yardýmcý ve ona kadro saðlamaya yönelik çalýþma içersindedirler. Bunu ifade etmek için, biz, propaganda alaný kavramýný kullanýyoruz. Fakat bu kavram, diðer bölgelerde askeri savaþ yürütüleceði ve propaganda (politik) yapýlmayacaðý demek deðildir. Propaganda alaný kavramý, açýk savaþýn bulunmadýðý yerlerde, yürütülen mücadeleyi ifade eder. Bir bölgede yapýlan eylemin propagandasýnýn, baþka bölgelerde yapýlmasý demektir. Buna, silahlý propagandanýn þehir gerilla savaþý taktikleriyle yürütülmesi demek pek yanlýþ olmayacaktýr. Gerilla savaþýnýn eylem biçimleri ise, stratejik yýpratmaya ve somut politik hedeflere uygun olmak zorundadýr. Bu biçimler, iþgal, baskýn, imha, sabotaj ve terör þeklinde olabilir.* Þehir gerilla savaþý, yürütüldüðü alanýn (þehirlerin) somut * Terör biçimini, Chenin ifade ettiði biçimiyle, kiþilere yönelik öldürme eylemi olarak ele alýyoruz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 75 koþullarýna uygun örgütsel yapý, taktik ve eylem biçimini gerektirir. Bu anlamda kýr gerilla savaþýndan farklýdýr. Þehirler, elveriþsiz arazi olarak kabul edilir. Bu yüzden eylemin temeli, örgütlü sabotajdýr. Baskýn biçimi ise, kesin olarak baþarýlmasý mümkün olduðu zaman baþvurulan bir biçimdir. Þehir gerilla savaþýnda, gizlilik, en temel þarttýr. Bu savaþta, düþman denetiminin olaðanüstü güçlü olduðu asla unutulmamalýdýr. Ýkinci olarak, þehirlerde manevra imkaný (ki düþman takibinden kurtulmayý saðlar), çok sýnýrlýdýr. Manevra, þehir kadrosunun inisiyatif, kararlýlýk ve düþman baskýsýna direnme gücü ile saðlanýr. (Yakalanan bir kadronun iþkenceye direnmesi, bu manevrayý saðlayabilir.) Bugün gündeme alýnan þehir gerilla savaþý, geçmiþ dönemlerdeki (örneðin Rus Devriminde) þehir savaþlarýndan farklýdýr. Rus Devriminde olduðu gibi, þehirlerde yürütülen savaþ, þehir gerillasý niteliðini alabilir. Fakat bu, (Rus Devriminde) yeni tip barikat savaþlarýnýn bir parçasýdýr ve onun içinde mütalaa edilir. Bir baþka deyiþle, günümüzde þehir gerilla savaþý, bir ayaklanmanýn parçasý deðil, uzun süreli yýpratma savaþýnýn parçasýdýr. Günümüzde þehir gerilla savaþý üzerinde pek çok yanýlgý mevcuttur. Kimileri þehir gerilla savaþýný, silahlý propagandadan soyutlayarak, salt silahlý eylem ya da terör olarak nitelemektedir. Kimileri ise, (Latin-Amerikada özellikle) fokoculuðun baþarýsýzlýðý üzerine þehir gerilla savaþýný baþlý baþýna bir amaç olarak ele almaktadýrlar. Her iki durumda da þehir mücadelesi üzerinde yoðunlaþan militarizm gündeme gelir. Gerilla kolu için (kýr gerillasý), sömürülen yýðýnlarýn desteði nasýl saðlanmalýdýr ki, gerilla kolu sadece kendisinin deðil, sömürülen yýðýnlarýn da öncüsü olabilsin? Emperyalist baskýya baþarýyla direnebilecek bir gerilla cepheleri aðý somut olarak nasýl örgütlenebilir?81 Bu ancak, silahlý propagandanýn þehir gerilla savaþý temelinde yürütülmesi ile saðlanabilir (Temel mücadele biçimi silahlý propaganda olma esprisi). Bu ise, þehir gerilla savaþýna stratejik bir nitelik kazandýrýr. Bu, proletarya programýnýn ancak silahla savunulduðunda, gerçek bir iktidar alternatifi haline geldiðini82 81 82 76 Joan Quartum, Regis Debray ve Brezilya Devrimi. Joan Quartum, Regis Debray ve Brezilya Devrimi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III kitlelere göstermek demektir. Sýnýf düþmanlarýnýn baský aracýna karþý ana mücadeleye giriþmekle gerillalar, sömürülenlere objektif olarak proleter iktidarý öneriyorlar. Ama bu objektif sürecin sömürülenlerin bilincine yansýmasýnýn bir çok yolu vardýr.83 Ve sorun (savaþa baþladýktan sonra) bu yolu bulmaktýr. Bu da somutta bulunabilinir. Temel mücadele biçiminin dýþýnda mücadele yürüterek bu yol bulunamaz. Gerilla savaþýnýn yönetim ilkesi stratejik merkezi yönetim ve örgütlenmedir. Özellikle, kýr gerilla savaþýnýn geliþtiði ve yaygýnlaþtýðý evrede geçerli olan bu yönetim ilkesi, bir çok gerilla birimlerinin varlýðýný gerektirir. Büyük ölçüde merkezileþtirilmiþ bir yönetim, gerilla savaþýnýn büyük esnekliði ile çeliþir. Ve gerilla savaþýna uygulanamaz ve uygulanmamalýdýr.84 Bunun yerine stratejik merkezileþme gündeme gelir. Bir ordunun üstünlüðünü gösteren kusursuz, hiyerarþik kumanda yapýsý istenmeyecek, ama stratejik bir kumanda yapýsý istenecektir. Gerilla birlikleri belirli bir hareket özgürlüðü içersinde, en emin ve en güçlü bölgelerden herhangi birine yerleþmiþ olan merkezi genel karargahýn tüm stratejik talimatlarýný yerine getirmeli ve gerektiði anda güçlerin birleþmesi için koþullarýn hazýr olmasýný saðlamalýdýr.85 Bu stratejik merkeziyetçilik, tüm gerilla birimlerinin stratejide birlik ve uyum saðlamalarýný zorunlu kýlar. Ancak stratejik olarak uyum saðlamýþ bir yapý bunu uygulayabilir. Bunun nasýl gerçekleþtirilebileceðini Debray þöyle anlatýyor: Sierra-Maestrada ana gerilla birliði geliþtikçe, ayrý ayrý birliklerin doðmasýna sebep olmuþ, giderek büyüyen bu birlikler de geniþ bir araziye yayýlarak yeni yeni cepheler oluþturmuþlardýr. Bu türden organik bir geliþme, yani stratejide merkezileþmeyle taktikte merkezden uzaklaþma. Baþka bir deyiþle, irade de birlik, uygulamada çeþitli yöntemlerin kullanýlmasý, parçalarýn 83 84 85 Joan Quartum, Regis Debray ve Brezilya Devrimi. Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 112. Che, Askeri Yazýlar, s. 213-214. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 77 kendine vücut veren bütüne baðlý olma hali ve sonuç olarak, bütünü oluþturan çeþitli bileþenlerin hareketlerinde özerk olma hali. En küçükten en büyüðe doðru geliþen ve sanki kendiliðinden oluþuyormuþ hissi veren bir süreç. Böyle bir uygulama tartýþma götürmez bir merkezi yönetim sistemini içerdiði için yararlýdýr. Merkezi yönetim güçlü olduðu oranda bu yönetim baþlangýçta saptadýðý strateji kesinlik kazanacak, dolayýsýyla, çeþitli cephelerin ve birliklerin taktik esnekliði de o ölçüde artacaktýr. Eldeki olanaklarýn ve kadrolarýn tek bir üstte yoðunlaþtýrýlmasý, tek bir askeri doktrinin yaygýnlaþmasýný saðlar ve böylece bütün militanlar savaþýn ateþinde yoðrulur. Yine bu yoldan, subaylar belli bir moral, politik ve askeri eðitimden geçmiþ olur, ilerde de bir bölgenin ya da bir cephenin, stratejik yönetimi rahatça devredilebilir. Çünkü, bütün bu elemanlar, ayný eðitimden geçmiþ bulunduklarýndan, ortak bir ruh haline, ortak bir taktik ve ortak bir askeri savaþ politikasýný benimsemiþlerdir.86 (abç) Debrayýn ortaya koyduðu þeyler tüm gerilla savaþlarý için geçerlidir. Ayný þeyleri Ho Shi Minhin kaleme aldýðý Vietnam Kurtuluþ ve Propaganda Birliði Kurma Talimatnamesi daha geniþ biçimde ortaya koyar. 1- Ulusal Kurtuluþ Ýçin Vietnam Propaganda Birliði, isminden de anlaþýlacaðý gibi, askeri yönden çok, politik yöne önem verilmesi gerektiðini gösterir. Askeri alanda baþarýlý bir eylemde bulunmak için ana ilke, güçlerin yoðunlaþtýrýlmasýdýr. Bunun için örgütün Cao, Bang Boc ve Lang Song bölgelerindeki gerilla saflarýndan en cesur ve enerjik subay ve erler seçilecek ve ana gücümüzü teþkil etmek üzere çok sayýda silah toplanacak. 2- Yerel (bölgesel) silahlý birliklere gelince, bunlarýn kadrolarýný eðitmek üzere toplayacaðýz, çeþitli bölgelere görgü ve bilgi alýþveriþinde bulunmak üzere eðitilmiþ kadrolar göndereceðiz. Ýliþkiyi muhafaza edeceðiz ve askeri eylemlerde iþbirliði yapacaðýz. 86 78 Regis Debray, Chenin Gerillasý, s. 95, Bilgi Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 3- Taktikler konusunda, bugün Doðuda, yarýn Batýda, umulmadýk bir anda ve dikkat çekmeksizin ortaya çýkan gizli, süratli ve aktif bir hareket niteliði taþýyan gerilla savaþýný uygulayacaðýz. (Ho Shi Minh)87 Öz olarak, Öncü ve Halk Savaþýnda, gerilla savaþýnýn taktik, örgütlenme, eylem ilkeleri budur. Bunlar kesin uyulmasý gereken katý yasalar deðildir. Bu ilkeler özümsenerek uyulmasý gereken genel kurallardýr. Bu asla unutulmamalýdýr. c) Halk Savaþýnýn Stratejik Aþamalarý Daha önce belirttiðimiz gibi, emperyalizm ve egemen sýnýf ya da sýnýflarýn, devrim cephesinden maddi ve teknik olarak üstün olduðu için, savaþ, uzun süreli direniþ savaþýdýr. Direniþ, herhangi bir saldýrýyý defetmek olmayýp, düþmaný uzun süreli bir hareketle yýpratmak, kendi güçlerimizi geliþtirmek demektir. Bu anlamda direniþ savaþý, zamana karþý durmak demektir. Halk Savaþýnýn uzun süreli savaþ olmasýnýn ikinci nedeni, devrimin eþitsiz geliþimidir. Halk Savaþýnda, bir yandan düþmaný askeri harekâtlar aracýlýðýyla yýpratýrken, diðer yandan da, bu askeri harekâtlar üzerinde yükselen propaganda ve ajitasyonla geniþ halk kitlesi silahlý mücadeleye (askeri savaþa) kazanýlýr. Böylece devrim cephesi kendi güçlerini geliþtirir. Sadece uzun ve zorlu bir direniþle kendi güçlerimizi saðlamlaþtýrýrken, düþman kuvvetlerini azar azar yýpratabilir, güçler dengesini gittikçe lehimize dönmesini saðlayabilir ve sonuç olarak zafer kazanabilirdik.88 (Giap) Üzerinde önemle durduðumuz gibi, stratejimiz uzun süreli bir çarpýþma vermekti. Bu nitelikte bir savaþ genellikle birkaç devrelidir. Ýlke olarak, mücadele aþamasýndan baþlayarak, genel karþý saldýrýya ulaþmadan önce bir denge döneminden geçilir.89 Halk Savaþý siyasal ve askeri güçlerin iliþkisine göre çeþitli 87 88 88 Akt.Pomeroy, Gerilla Savaþý ve Marksizm, s. 261. Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 85. Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 78. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 79 evrelere ayrýlýr. Bu evrelerin belirlenmesinde salt askeri güç durumunun belirleyici olduðunu sanmak, savaþý, politikleþmiþ askeri savaþ olmaktan çýkartmak demektir. Ülke çapýnda kitlelerin siyasal olarak yer alýþlarý ve askeri güç iliþkisi Halk Savaþlarýnýn evrelerini belirler. Devrimin eþitsiz geliþimi nedeniyle, bütün açýsýndan düþman siyasal olarak tecrit edilmiþtir. Ama bu, tüm halkýn bilinçlendiði ve devrim mücadelesine katýldýðý (örgütlendiði) anlamýna gelmez. Bazý bölgelerde (ki baþlangýçta bunlar çok sýnýrlýdýr) devrim cephesi kesin denetime sahiptir. Gerilla üsleri kurulmuþtur. Bazý bölgelerde ise hareket daha çok yenidir. Buralarý gerilla bölgeleri durumundadýr. Gerillalar varken devrimci, gerillalar çekilince düþmanýn denetiminde olan yerlerdir. Halk tam olarak bilinçlenmiþ ve savaþa katýlmýþ deðildir. Diðer bölgelerde ise, (bu iki çeþit bölge dýþýndakiler) devrimci hareket hiç baþlamamýþtýr. Ýþte devrimin bu eþitsiz geliþimi nedeniyle, ilk dönemde politik yön öndedir ve askeri eylemler bu yön için kullanýlýr (Silahlý propaganda yöntemi). Ancak denge ve karþý-saldýrý aþamasýnda askeri yön öne geçer. Düþmanýn imhasý temeldir. Genel olarak Halk Savaþýnýn aþamalarýný þöyle formüle edebiliriz: 1. aþama: Gerilla Savaþý. Elde olaný koruma aþamasý. 2. aþama: Gerilla Üsleri. Elde olaný koruma aþamasý. 3. aþama: Düzenli orduya geçiþ; Denge aþamasý. 4. aþama: (Düzenli ordu savaþý) Karþý saldýrýya geçiþ aþamasý. (sonuç alma).90 (abç) Bu aþamalarý sýrayla ele alýrsak: 1- Elde olaný koruma aþamasý: (ya da stratejik savunma aþamasý) I. ve II. bunalým döneminde, anti-emperyalist, anti-feodal devrim (MDD) sürecinde, savaþýn sýnýfsal ve ulusal planda yürütülen bir mücadele olmasý, bu aþamanýn niteliðini belirler. Genel olarak, ilk dönemde savaþýn sýnýfsal yanýnýn aðýr basmasý ve daha sonra, yerli hakim sýnýflarýn güçsüz kalmasý üzerine, emperyalist ordularýn bizzat savaþta yer almalarý ile ulusal planda yürüyen savaþýn öne geçmesi, bu stratejik aþamanýn sürecini de uzatýr. 90 80 Mahir Çayan, Yeni Oportünizmin Niteliði Üzerine, ASD, Sayý: 20. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III (Mao, sýnýfsal savaþý iç savaþ, ulusal plandaki savaþý Direnme Savaþý olarak ifade eder.) Ýç savaþ kabaca iki stratejik döneme ayrýlýr. Gerilla savaþý birinci dönemde, düzenli savaþ ikinci dönemde birincildir... Japonlara karþý Direniþ Savaþý da, Partimizin askeri görevlerini ilgilendirdiði ölçüde iki stratejik döneme ayrýlýr. Birinci dönemde (stratejik savunma ve stratejik durgunluk aþamalarýný içerir) birincil olan gerilla savaþýdýr;oysa ikinci aþamada (stratejik karþý saldýrý aþamasý) birincil olan düzenli savaþtýr.91 ... düþmanla bizim aramýzdaki güç dengesinde meydana gelecek deðiþikliðe uygun olarak, Direniþ Savaþý üç aþamadan geçecektir: stratejik savunma, stratejik faaliyetsizlik (durgunluk) ve stratejik saldýrý olmak üzere üç aþamadan geçecektir.92 Halk kurtuluþ savaþýnda elde olaný koruma aþamasý (stratejik savunma) ikili bir deðiþimi içerir: Birincisi, Halk Savaþýnýn baþlatýlmasýdýr. Bu dönemde savaþ, sýnýfsal savaþtýr, yani iç savaþtýr. Bu dönemde yerli hakim sýnýflarýn gücü yetersiz kalýp da emperyalist ordularýn savaþta bizzat yer aldýklarý döneme kadar sürer. Bu yüzden bu dönemde halk ordusunun stratejik karþý saldýrýsý, emperyalist ordularýn müdahalesi ile stratejik savunmaya dönüþür. Bir baþka deyiþle, iç savaþta stratejik taarruz aþamasý kýsa sürer ve stratejik geri çekilme ile stratejik savunmaya dönüþür. Bu yüzden iç savaþ iki stratejik aþamaya tekabül eder. Ýç savaþta stratejik savunma (elde olaný koruma) döneminde gerilla savaþý temeldir. Ýkinci dönemde düzenli savaþ temel olur. Bu durumda yerli hakim sýnýflar güçsüz duruma düþtüklerinden, halk ordusu ülke çapýnda yönetimi ele geçirmeden (kurtarýlmýþ bölgeler kýzýl siyasi iktidarlar bölgesel niteliktedir), emperyalist ülkeler savaþa bizzat katýlýrlar (emperyalist iþgalin ülke çapýnda açýk hale gelmesi), savaþ artýk ulusal bir savaþtýr; direniþ savaþýdýr. Bu durumda halk ordusu, ayný zamanda kurtuluþ ordusu haline gelir (halk kurtuluþ ordusu) ve direniþ savaþýnýn elde olaný koruma (stratejik savunma) aþamasý 91 92 Mao Zedung, Askeri Yazýlar, s. 342. Lin Piao, Yaþasýn Halk Savaþýnýn Zaferi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 81 yaþanýr. Bu dönemde yine gerilla savaþý temel, düzenli savaþ talidir. Bununla birlikte Direnme Savaþýnýn birinci döneminin gerilla karakteri iç savaþýn birinci dönemindekinden içerik bakýmýndan hayli farklýdýr, çünkü gerillalara ayrýlan görevler düzenli (yani belirli derecede düzenli) 8. Harekât Ordusu tarafýndan yapýlmaktadýr.93 Bu anlaþýlýr bir þeydir. Ýç savaþ belirli düzeyde düzenli orduyu yaratmýþtýr ve Direniþ Savaþý iç savaþta geliþmiþ ve tecrübe kazanmýþ silahlý güçlerle yürütülmektedir. I. ve II. bunalým döneminde, sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde, Ýç Savaþ ve Direniþ Savaþý olarak Halk Savaþý, tüm devrim (milli demokratik devrim) süreci ile, yani ulusal kurtuluþ savaþý ile ayný þeyi ifade eder. Ve bu dönemde, Halk Savaþýnýn baþlatýlabilmesi, bu bunalým döneminin özelliklerine uygundur. Bu dönemde, stratejik savunma (elde olaný koruma) aþamasý iki alt evreye ayrýlýr: gerilla savaþý ve gerilla üsleri. Halk Savaþýnýn ilk evresinde kurtarýlmýþ bölgeler birden kurulup, geliþemez. Ýlk dönemde kurtarýlmýþ bölgeler, küçük, geçici ve gerilla bölgesi niteliðindedir. Kurtarýlmýþ bölgeler (az ve küçük de olsa) yaþayabilmesi için, düþman güçleri bölünmüþ ve yeterli güçte halk ordusu mevcut olmalýdýr.* Halk Savaþýnýn ülke çapýnda geliþimi þöyledir: Düþman güçlerinin bölünmesi, düþmanýn denetimini kýrmak demektir. Düþman askeri olarak, bir bölgeyi iþgal etmesi için güçlerini yoðunlaþtýrmak zorundadýr. Bunun için diðer bölgelerden güç kaydýrmasý yapacaktýr. Bu durumda, belirli bölgelerdeki kurtarýlmýþ bölgeleri yok edebilir. Ama bunu yaparken (diðer bölgelerden güç kaydýrdýðý için) ülke çapýnda denetim gücü azalacaktýr. Ýþte, gerilla savaþý, gerek kurtarýlmýþ bölgelerin korunmasý için, gerekse kurtarýlmýþ bölgeler kurabilmek için zorunludur. Ülke çapýnda yaygýn bir gerilla savaþýyla düþman güçleri daðýtýlabilinir. Ve yine bu yaygýn gerilla savaþý ile kitle içindeki siyasal temel geliþtirilir, kitleler uygun örgütler içinde mevzilendirilir. Bu ilk dönemde gerilla savaþý, belirli üs bölgelere dayanarak, yani bu üs bölgelerini (gerilla üsleri) arka cephe olarak kullanarak yürütülmez ve yürütülemez. Bu dönemde arka cephe, kitle * Konumuz gereði diðer koþullarý ayrýca belirtmeyeceðiz. 93 Mao Zedung, Askeri Yazýlar, s. 342. 82 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III içindeki gizli siyasal üslerdir. (Giap) Bir yandan (siyasal) propaganda ve ajitasyonla gizli siyasi üsler geliþtirilip, çoðalýrken; diðer yandan düþman gerillayý yok etmek için güçlerini yaymak zorunda býrakýlýr. Sonuçta, gizli siyasi üsler, gerilla üs bölgeleri haline dönüþür. Gerilla üs bölgelerinin varlýðýyla, yeni gerilla cepheleri açýlýr, kitleler kendini koruma birlikleri, milis þeklinde yarý-silahlý birlikler olarak örgütlenir. Savaþta imha eylemleri daha yaygýn olarak düzenlenir. Gerilla üs bölgelerinin yaygýnlaþmasý gerillanýn operasyon (faaliyet) alanýný (bölgesini) geniþletir. Böylece düþman güçlerinin denetimi saðlamalarý zorlaþýr ve gerilla üsleri kurtarýlmýþ bölgeler haline dönüþür. Artýk düþmandan mutlak olarak güçlü olunan siyasal ve moral yan, maddi bir güç haline gelmiþtir. Elde olaný koruma aþamasýnda, maddi eksikliklerimizin üstesinden gelmemizi ve zayýf durumdan güçlü duruma geçmemizi saðlayabilmek için, siyasal kozlarýmýzý azami ölçüde deðerlendirmek94 þarttýr. Bu ancak gerilla savaþý biçimiyle mümkün olabilir. Çünkü gerilla savaþýnýn esnekliði bunu baþarabilir. Bu evrede, savaþýn temel ilkesi, kendi güçlerimizi korumak ve geliþtirmek, düþman güçlerini zayýflatmaktýr. Bu yüzden, baþarý kesin olduðunda saldýrmak, düþmanýn nispeten savunmasýz ve zayýf olduðu yerde, mümkün olduðu kadar fazla bir gücü yoðunlaþtýrmak gereklidir. Hýzlý, ani baskýnlar þeklinde hareketi yürütmek. Bunu Mao Zedung, vururken yumruk olmak, geri çekilirken parmaklar gibi açýlmak olarak formüle eder. (Güçleri birleþtirmekgüçleri daðýtmak). Bu dönemde temel amaç, kendi güçlerimizi korumak ve geliþtirmek olduðu için ve geliþtirmenin tek yolunun kitlelerin siyasal olarak devrime katýlmalarýyla mümkün olacaðýndan, savaþýn politik yönü askeri yönünden öndedir. Askeri hareketler siyasal görevleri baþarmak için kullanýlýr. Eylemler için en kýlavuz ilke silahlý propaganda, siyasal eylemlerin askeri eylemlerden daha önemli olduðu ve savaþmanýn propagandadan daha az önemli olduðu ilkesiydi. Silahlý eylem, siyasal temeli korumak, sað-lamlaþtýrmak ve geliþtirmek için kullanýlmýþtýr.95 (abç) Çinin Kýzýl Ordusu devrimin siyasi görevlerini 94 95 Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 78. Giap, Halk Savaþý-Halk Ordusu, s. 13. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 83 uygulamakla görevli silahlý bir gruptur. Ve özellikle, þimdiki dönemde (elde olaný koruma aþamasý kastediliyor) Kýzýl Ordu sadece savaþmakla yetinmez. Düþmanýn silahlý kuvvetlerini yok etmek için giriþilmesi gereken savaþlardan baþka, daha, yýðýnlar arasýnda propaganda, yýðýnlarýn örgütlenmesi, yýðýnlarýn silahlanmasý, devrimci iktidarý yaratmak için yýðýnlara yapýlan yardým ve hatta Komünist partisinin örgütlerinin kuruluþu gibi önemli görevleri de üzerine alýr. Kýzýl Ordu sadece savaþ için savaþ yapmaz, savaþý, yýðýnlar arasýnda propagandayý yürütmek, yýðýnlarý örgütlemek, yýðýnlarý silahlandýrmak, devrimci iktidarý ortaya getirsinler diye yýðýnlara yardým etmek amacýyla yapar.96 (abç) Bu dönemde halk ordusu, ana kuvvet birlikleri-bölgesel birlikler-milis ve kendini koruma birliklerinden oluþur. Ana kuvvet birlikleri gerilla savaþýný yürüten ana savaþ grubudur. Bölgesel birlikler, gerilla birliklerinin bölgeden çekilmesiyle birlikte, daha az oranda da olsa, düþman güçlerini oyalayan yerel silahlý güçlerdir. Milis ve kendini koruma birlikleri, gerilla üslerindeki yarý-silahlý birliklerdir. Görevleri, düþman bu üslere saldýrdýðý zaman savaþmak, kalan zamanda üretime (geniþ anlamda üretim) devam etmektir.* 2- Denge aþamasý: Geçiþ dönemi diye adlandýrýlan bu dönemde, artýk düþmanla olan maddi ve teknik güç farký büyük ölçüde, devrim cephesinin lehine azalmýþtýr. Gerilla birlikleri, az çok düzenli hale gelmiþ ve teknik donatýmý güçlenmiþtir. Artýk düþmana, daha fazla ve daha yaygýn olarak maddi darbe indirilebilinir. Bu nedenle, savaþýn hedefi düþmanýn insan ve maddi gücünü yok etmeðe yönelir, (bunu yapacak gücün mevcudiyeti) imha eylemleri öne geçer. Ve bu eylemler daha büyük ve daha düzenli birliklerle yürütülür (hareketli savaþ). Bir baþka deyiþle, düzenli ordu olarak halk ordusu mevcut* Bu konu ilerde yayýnlanacak olan Çin ve Vietnam Halk Savaþý Üzerine adlý broþürde, geniþ olarak ele alýnacaktýr. (Bu yazý 1978-80 döneminin koþullarý içinde yazýýlamamýþtýr.- I. Baskýya Not) 96 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: I., s. 150. 84 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III tur ve bu düzenli ordunun savaþ biçimi hareketli savaþtýr. Hareketli savaþ, toplu kuvvetlerin, nispeten büyük kuvvetlerin biraraya toplandýðý ve nispeten geniþ bir alanda eylemde bulunduðu, düzenli ordunun savaþ biçimidir. (Giap) Hareketli savaþta düzenli ordu düþmanýn insan gücünü yok etmek amacýyla onun, nispeten savunmasýz olduðu yerden vurur. (Giap) Bu evrede, artýk ülkedeki siyasal ve sýnýfsal saflaþma tamamlanmýþtýr. Artýk düþman saflarýnda yer alanlarýn siyasal olarak kazanýlmasý mümkün deðildir. Bu yüzden, düþmaný yenebilmek için, onun saflarýndaki unsurlarýn yok edilmesi gerekir. Savaþ düþmanýn imhasýna yöneldiði ölçüde, askeri amaçla politik amaç birleþir ve savaþýn askeri niteliði politik niteliðe aðýr basar.97 (abç) Bu dönemde, hareketli savaþ temel, gerilla savaþý talidir. Gerilla savaþýnýn bu dönemdeki görevi, düzenli ordunun savaþýný kolaylaþtýrmak amacýyla, düþmanýn arka cephesinde, askeri faaliyette bulunmaktýr. Örneðin, düþmanýn cephe ile olan lojistik baðlantýsýný kesmek, yedek birliklerini moralman (savaþ öncesinde) yýpratmak vb. eylemler yürütülür. Yani gerilla savaþý klâsik savaþ biçimi olarak yürütülür. Artýk gerilla savaþý, devrimci politik amaçlarla deðil, askeri amaçlarla yürütülür, politik kitle mücadelesi olarak deðil, silahlý mücadele (askeri savaþ) olarak ele alýnýr. Bir baþka deyiþle, bu dönemde, silahlý mücadele politik mücadelenin önüne geçer. Silahlý mücadele biçimlerinin (kendi içinde) temel-tali iliþkisi gündemdedir. Ýþte Giapýn belirttiði uzun bir siyasi mücadeleden sonra, silahlý mücadeleye geçilir sözü bunlarý ifade eder.* 3- Karþý-saldýrý aþamasý (sonuç alma): Stratejik karþý-taarruz olarak ifade edilen bu evrede, devrim cephesi maddi olarak düþmandan güçlüdür. Düþmanýn kesin * Bu anlaþýlýr bir þeydir, siyasi mücadele araçlarý silahlý ve silahsýz þekillerde olabilir. Ama silahlý mücadelede böyle bir araç ayrýmý, yani silahlý mücadele araçlarý ve silahsýz silahlý mücadele araçlarý diye bir þey olmaz. Silahlý mücadelede, ancak, gerilla savaþý-hareketli savaþ-mevzi savaþý vb. biçimlerden ve silah ile ifade edilen araçlardan bahsedilebilinir. 97 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 64. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 85 bir askeri yenilgiye uðratýlmasý þarttýr (sonuç alma). Bu evrede en önemli sorun teknik güç iliþkisidir. Bu dönemin süresini ve kesin zaferini belirleyen teknik yandýr. Bu evre de kendi içinde alt evrelere ayrýlýr. Son saldýrýda bulunmadan önce, güç denemesine girmek gerekir. Güç denemesi ile son kontroller yapýlýr ve halk ordusu bu yeni dönemin getirdiði saldýrý (taarruz) özelliðini öðrenirler. (O ana kadar yapýlanlar stratejik olarak savunmadýr) Güç denemesi ile son saldýrý için yeterli güç ve yetenekte olunduðu anlaþýlýnca, ülke çapýnda genel ve son saldýrýya gidilir. Ve düþman denize dökülür. Bu aþamada teknik donatým en önemli sorundur. Bir baþka deyiþle, ordunun donatýmý, oldukça geliþmiþ (ve hatta son) tekniðe uygun olmalýdýr. Bunun en iyi biçimde Vietnam ve Angola Devrimi göstermiþtir. T-54 Sovyet tanklarý, SAM-7 füzeleri kullanýmý bunu somutlar.* Hava üstünlüðünün de teknik silahlarla kýrýlmasýna paralel, T-54 lerin desteðinde 1975 ilkbahar saldýrýsý ile Saygon ele geçirilmiþ ve savaþ fiilen son bulmuþtur.) Bu dönemde savaþ, düzenli ordu savaþý ve savaþ biçimi, mevzii savaþý ve meydan muharebesidir.** Gerilla savaþý, denge aþamasýndaki özelliklere sahiptir. Savaþýn askeri yaný belirleyici ve tektir. Ýþte genel olarak Halk Savaþýnýn stratejik aþamalarý bunlardýr. Bu aþamalarýn III. bunalým dönemindeki biçimleniþi ise Öncü Savaþý ve Halk Savaþý bütünselliði içinde ele alýnýr. Bu dönemde, halk kurtuluþ savaþý (tek süreç), iki ana aþamaya ayrýlýr: Öncü ve Halk Savaþý. Ayrýca Halk Savaþý sýnýfsal ve ulusal savaþý içerir. Öncü Savaþý, sýnýfsal plandaki savaþýn bir parçasý olmak ve tüm süreç açýsýndan stratejik savunma aþamasýnýn içinde bulunmakla birlikte, savaþýn amacýndan biçimlerine kadar Halk Savaþýndan farklýdýr. Öncü Savaþýnýn Halk Savaþýna dönüþümüyle birlikte, sözcüðün tam anlamýyla, Halk Savaþýnýn stratejik aþamalarýndan söz edilebilinir. Sonuç olarak, Halk Savaþýnýn evrelerini belirleyen somut güçler dengesidir. Ve bu yüzden, her ülkenin tarihi, gelenek, * Bilindiði gibi Vietnamda ABDnin B-52lerle saðladýðý hava üstünlüðü SAM-7lerle kýrýlmýþ ve ABD tarihindeki en büyük B-52 kaybýna uðramýþtýr. Eldeki 100 B-52nin 25 tanesini bir ayda -1973- kaybetmiþti. ** Buradaki pek çok kavrama dikkat edilecek olursa, salt askeri kavramlardýr. Bu nedenle ayrýca açýklamada bulunmayacaðýz. Detaylý bilgiler, askeri tüm kitaplarda mevcuttur. 86 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III görenek ve üretici güçlerin geliþim seviyesine göre biçimlenir. Ancak bu biçimleniþ ilke olarak (Giap), tüm Halk Savaþlarýnýn genel stratejik aþamalarýna uygundur ve somut ifadesinden baþka birþey deðildir. Ve her evrede politik ve askeri yönlerin iliþkisi, görevleri ve biçimleri farklýdýr. Elbette hayat hiç bir zaman þu ya da bu þemalandýrmaya harfiyen uygun akmaz. Her soyutlama ve þemalandýrma geçeðin bir kýsmýný ihmal eder, bir kýsmýný ise ister istemez abartýr. Fakat, teorik tahlil, hayatýn giriftliðini ve çokyanlýlýðýný kolay anlaþýlýr hale getirerek, eylem kýlavuzluðu görevini yerine getirir. Bu yüzden bu þemalandýrmamýzdaki dönemleri mekanik bir þekilde birbirinden ayrý þekilde deðil de, tek bir sürecin, birbiri içine geçmiþ iç halkalarý olarak görmek gerekir.98 98 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim-I. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 87 ÝKÝNCÝ BÖLÜM EMPERYALÝZMÝN III. BUNALIM DÖNEMÝ VE SUNÝ DENGE Bundan önceki bölümlerde, geniþ ölçüde örgütlenme ve Halk Savaþý üzerine genel ilkeleri ele aldýk. Marksist diyalektik, þeyler üzerinde bilgimizin temelini, þeylerin özgül yanlarý teþkil ettiðini gösterir. Fakat bu, genelin ya da evrenselin önemsiz olduðu anlamýna gelmez. Eðer, özgülden hareket edilmezse evrensele (genele) ulaþýlamaz, karþýlýk olarak da, evrenselin kavranýlmasý da özgülün derinleþtirilmesine izin verir. Bu, teorinin pratikten çýktýðý ve tekrar pratiðe döndüðü demektir. Ýlk iki bölümde belirttiðimiz ilkeler, belirli tarihsel þartlarda (somut) yapýlan tahlil ve pratiðin ürünüdür. Bu genel ilkeler, emperyalizm yýkýlana dek geçerliliðini koruyacak olan evrensel ilkelerdir. Diyalektik, metafiziðin tersine, doðanýn (ve toplumun) dingin ve duraðan, durgun ve deðiþmez bir durumda deðil, kimi þeylerin doðduðu ve geliþtiði, kimi þeylerin daðýldýðý ve yokolduðu sürekli hareket ve deðiþme, kesintisiz yenilenme ve geliþme durumunda olduðunu kabul eder. Bunun içindir ki, diyalektik yönteme göre olgular, sadece karþýlýklý baðýntýlarý ve karþýlýklý koþullandýrmalarý 88 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III açýsýndan deðil, ayrýca, hareketleri, deðiþmeleri, geliþmeleri, varoluþlarý ve yokoluþlarý açýsýndan da düþünülmelidir.99 (abç) Bunun anlamý, genel olarak dünyanýn (emperyalizmin), özel olarak ülkenin þartlarýnýn sürekli incelenmesi ve tahlil edilmesidir. Ancak bu þekilde, dogmatizmden uzaklaþabilinir. Bir ülkede devrimin olabilmesi için, emperyalizmin dünya çapýndaki genel ve sürekli bunalýmýndan baþka, o ülkenin kendi milli bunalýmýný yaþamasý þarttýr. Bu nedenle, devrimci mücadelede ve yöntemlerinde, milli bunalým önemli yer tutar. Devrimciler, devrim yapabilmeleri için kitleleri bilinçlendirip, örgütlemeleri bu objektif þarta göre belirlenir. Mücadelenin o anki amaç, hedef ve biçimlerini bu objektif þart belirler. Ayný þekilde, kitlelerin bilinçli ve örgütlü mücadelesi objektif þartlarýn geliþimini hýzlandýrýr. Marksizmde devrimci mücadele objektif þartlara göre (milli kriz) iki evrede mütalaa edilir: Evrim aþamasý ve devrim aþamasý. Her iki aþamada da mücadelenin biçimleri ve taktikleri deðiþiktir. Kýsaca, evrim ve devrim aþamalarý, objektif þartlara göre yapýlan bir ayrýmdýr ve devrimci mücadeleyi, çalýþma tarzýný ifade eder. Bir ülkede milli bunalýmýn varlýðý, silahlý aksiyon (eylem) yöntemlerinin kitleleri devrim saflarýna çekilmesinde kullanýlabileceði demektir. Bu ayný zamanda objektif bir zorunluluktur. Egemen sýnýf ya da sýnýflar, ülke çapýnda milli bir bunalým olduðunda (ekonomik-politik-sosyal bunalýmýn tek bunalým halinde bütünleþmesidir bu) siyasal zoru askeri biçimde maddeleþtirmek zorunda kalýrlar.* Bu ise, devrim güçlerinin zora baþvurmalarýný zorunlu kýlar. Çünkü, bir maddi güç ancak baþka bir maddi güçle yokedilebilir. Aksi taktirde yenilgi ve pasifikasyon kaçýnýlmazdýr. Askeri savaþý gündeme getiren bu þartlar da, kitlelerin bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi ve de eyleme sokuluþu askeri savaþtan ayrýlamaz. Emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde, iç dinamik çarpýtýlmýþ, emperyalizme (dýþ dinamik) baðýmlý kýlýnmýþtýr. Bu ise, * Bu zorunluluk, her zaman maddeleþtiði, somutlaþtýðý anlamýna gelmez. Bu siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesi þartlarýnýn mevcudiyeti ve zaman zaman somutlaþmasý demektir. Daha ilerde etraflýca açýklayacaðýz. 99 Stalin, Diyalektik ve Tarihi Materyalizm, s. 10, Bilim ve Sosyalizm Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 89 ülkedeki mevcut çeliþkileri, yani iç dinamikle geliþimin gelmiþ olduðu seviyedeki kaçýnýlmaz çeliþkilerini daha da sertleþtirmiþ ve sürekli hale getirmiþtir. Bu bunalým ekonomik-sosyal-politik tüm hayatý etkilemektedir. (Milli bunalým). Bu þartlarda düzeni devam ettirebilmenin tek yolu, siyasal zoru askeri biçimde mad-deleþtirmek ya da sürekli hazýr tutmaktýr. Devrimci güçlerin zoru bu durumda sürekli olmak zorundadýr. Bir baþka deyiþle, sürekli milli bunalýmýn mevcudiyeti, askeri savaþýn temel alýnmasýný gerektirir. Bu ülkelerde devrimin subjektif þartlarý, bu temel yöntemle yaratýlýr (politikleþmiþ askeri savaþ). Serbest rekabetçi kapitalizmin, emperyalizme dönüþmesiyle birlikte, kapitalizm sürekli ve genel bunalýmlar dönemine girmiþtir. Doða ve toplumlarýn temelini hareketin mutlaklýðý teþkil ettiði gerçeði, bu bunalýmlarýn giderek yoðunlaþýp, derinleþtiðini gösterir. Kapitalizmin sürekli ve genel bunalýmýnýn derinleþip, keskinleþmesi, zorunlu olarak, egemen sýnýf ya da sýnýflarýn sömürülerini devam ettirebilmeleri için yeni yöntemler uygulamalarýný gerektirir. Diðer yandan emperyalistlerin kendi aralarýndaki çýkar çeliþkileri sertleþir. Bu ayný zamanda, emperyalizme alternatif ve potansiyel güçlerin geliþimi ve bu geliþimin sonucudur. Ýþte, bu üç olguyu, yani emperyalist sömürünün sürdürülüþ biçimi, emperyalistlerarasý çeliþkilerin durumu ve emperyalizmle alternatif ve potansiyel güçlerin iliþkisi, emperyalizmin deðiþik bunalým dönemlerini belirler. Emperyalizmin deðiþik bunalým dönemlerinde, deðiþik uygulamalarýn ortaya çýkmasý, emperyalist dünya zincirinin her bir halkasýndaki somut koþullarýn ana ve tayin edici yönüdür. Uygulamalarýn deðiþik ve ülkelere yansýmasýnýn farklý olmasý her bunalým döneminde ve her ülkede devrim rotasýnýn farklýlýðýný belirler. Böylece, gerek milli krizin sürekli deðil, kesintili olduðu ülkelerde; gerekse, milli krizin sürekli olduðu ülkelerde, devrimci rota, farklý bunalým dönemlerinde farklýdýr. Emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde bu farklýlýðý incelersek: Emperyalizm 1945 sonrasýnda yeni bir bunalým dönemine girmiþtir. III. bunalým dönemi olarak adlandýrdýðýmýz bu dönemde emperyalist iliþki ve çeliþkiler biçim olarak iki temel cephede deðiþikliðe uðramýþtýr.100 1- Emperyalistler arasý rekabetin (uzlaþmaz çeliþkile- 90 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III rin) emperyalistler arasý yeniden paylaþým savaþýna yol açmasý imkaný ortadan kalkmýþtýr. 2- Emperyalist iþgalin biçimi deðiþmiþtir.101 * Emperyalistler arasý yeniden paylaþým savaþýnýn ortadan kalkmasý, yani emperyalistler arasý çeliþkilerin askeri plana yansýyamamasý (yansýmama deðil) pratik açýdan þu sonuçlarý doðurur:Ýlk önce, günümüzde emperyalistler arasý yeniden paylaþým savaþýnýn, emperyalistlerin güçlerini zayýflatmasý ve bölmesi, bunun sonucu olarak emperyalist cephede gedikler açýlmasý ve bu gediklerden sosyalizmin zaferi söz konusu olamaz. Bugüne kadarki devrim teorilerinin temelinde emperyalistler arasý zýtlýklarýn kesin olarak askeri plana yansýyacaðý görüþü yatar.102 (Geniþ bilgi için bkz: Kesintisiz Devrim-I ve Rus Devriminden Çýkan Dersler) Küba proleter devrimi hariç, bütün devrimler iki evren savaþýnýn alt-üst oluþlarý içinde olmuþtur.103 Bu nedenle, emperyalizmin III. bunalým döneminde, devrimi, emperyalistler arasý yeni bir paylaþým savaþýna baðlayan görüþler (isterse sovyetleri emperyalist ilan ederek ABD-Sovyet paylaþým savaþýna (!) baðlayan görüþler olsun) revizyonizmdir, pasifizmdir, anti-Leninizmdir.** Ýkinci olarak, emperyalist ülkeler arasýndaki çeliþkiler askeri plana yansýyamadýðý ve emperyalistler kendi aralarýnda (zorunlu) bütünleþmeye (entegrasyona) gittiklerinden, emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde birleþik bir karþý-devrim gücü söz konusudur. Artýk I. ve II. bunalým dönemlerinde olduðu gibi, farklý emperyalist ülkelere baðlý yerli klikler birbirleriyle savaþma-maktadýrlar. Mao nun sözleriyle, beyaz rejim savaþ içinde deðildir. Bu da III. bunalým dönemi geri-býraktýrýlmýþ ülkelerinde, Halk Savaþýnýn baþlayýp geliþiminde farklýlýk yaratýr. Eskiden olduðu gibi, kurtarýlmýþ bölgeler, küçük de olsa, gerilla üs bölgesi niteliðinde de olsa, savaþýn * Üçüncü cephedeki deðiþimler, yani emperyalizmle alternatif ve potansiyel güçlerin durumu, bu iki deðiþimin, hem nedeni, hem de sonucudur. Bu yüzden ayrýca belirtilmemiþtir. ** Bazý kiþiler, bu tespitimiz karþýsýnda Vietnam ve Angolayý karþýt tez olarak sunma gayretinde bulunabilirler. Yakýndan bakýldýðýnda görülür ki, bu devrimlerde bu genel tespitin içindedir. Fakat özgül durumlarý kavranmalýdýr. Bu konuyu dünya devrimlerini incelerken ele alacaðýz. 100 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 101 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 102 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim-I. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 91 baþlangýcýnda kurulamaz. Kurtarýlmýþ bölgeler için gerekli þartlar, kendiliðinden olgunlaþamaz. Kurtarýlmýþ bölgelerin oluþabilmesi için, karþý-devrimin ülke çapýndaki denetimi ve güçleri bölünüp, zayýflatýlmalýdýr.* Görüldüðü gibi Halk Savaþýnýn geleceðinde emperyalistler arasý çeliþkilerin askeri plana yansýyacak þekilde olmasý önemlidir. (Düþman güçlerinin bölünmüþlüðü) Fakat, III. bunalým döneminde bu mümkün olmadýðý için, devrimciler kendi mücadeleleri ile bunu (bölünmeyi) gerçekleþtirmek zorundadýrlar. Bu ayný zamanda askeri savaþta yeni taktikleri gerektirir. Perulu bir devrimci olan Hektor Bejar tüm bunlarý en özlü olarak þöyle belirtiyor: Günümüzde ikili iktidarýn yaþayacaðýna inanýyor musunuz? Ýnanýyorsanýz, Sovyetlerden (Kýzýl Siyasi Ýktidar) yanasýnýz demektir. Ýnanmýyorsanýz, gerilla savaþýndan.106 Gelelim emperyalist iþgalin biçiminin deðiþimine. Herþeyden önce, emperyalist iþgal, neden deðil, bir sonuçtur. Yani, emperyalizm ve emperyalist sömürünün bir sonucu, pratikteki bir görünümüdür. Ýþgal kavramý, bir gücün bir ülkeyi tamamen kontrol altýna almasý demektir. Emperyalist iþgal biçimi bilinen þekli ile ikilidir: Açýk iþgal ve gizli iþgal. Yukarda da belirttiðimiz gibi, iþgalin nedeni (ki, iþgal bu nedenin sonucudur), emperyalizmin sömürüsü ve onu güvence altýna almaktýr. Bu yüzden, farklý sömürü yöntemi farklý iþgal biçimini doðurmaktadýr. Bu dönemde, (III. bunalým döneminde) emperya* Mao, kurtarýlmýþ bölgelerin yaratýlabilmesi için þöyle diyor, Çin bugün dünyada beyaz rejim tarafýndan kuþatýlmýþ, bir ya da daha fazla küçük bölgede Kýzýl Siyasi Ýktidarýn kurulmuþ olduðu tek ülkedir. Ýncelersek, görürüz ki, bu olgunun nedenlerinden biri (objektif neden) Çinin komprodor burjuvazi ve toprak aðalarý sýnýflarý arasýnda bitip tükenmek bilmeyen parçalanmalardýr ve savaþlardýr. Bu parçalanmalar devam ettiði sürece iþçi ve köylülerin silahlý baðýmsýz rejimlerinin yaþamaya devam etmesi ve büyümesi mümkündür. 104 (abç) ikili iktidarý yaratan bu durumun (beyaz rejimin savaþ içinde olmasýnýn) ana nedenini Mao þöyle belirtir, Çindeki savaþ aðalarý klikleri arasýndaki çeliþmeler ve mücadeleler, emperyalist devletler arasýndaki çeliþme ve mücadeleleri yansýtmaktadýr.105 (abç) 103 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 104 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: I, s. 83. 105 Mao Zedung, age, Cilt: I, s. 73. 106 Hektor Bejar, Peru 1965, Pelican Yay. 92 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III lizmin iç ve dýþ pazarlarýnýn son derece daralmasý, buna karþýlýk sorunun yeniden paylaþým savaþý ile çözümlenememesi karþýsýnda, genel olarak emperyalizm, özel olarak Yankee emperyalizmi, içte ve dýþta iki metoda baþvurmuþtur. Ýçte ekonomisini askerileþtirmiþ, dýþta ise, eski-sömürgecilik metoduna ilaveten yeni-sömürgeciliðe baþlamýþtýr.107 (abç) III. bunalým döneminde, ekonominin askerileþtirilmesi, emperyalizmin taktik planda çok daha güçlü ve saldýrgan olmasýný getirmiþtir. Artýk, her yeni silah daha üretime baþlanýlmadan eskimektedir. Özellikle Halk Savaþlarýna karþý geliþtirilen yeni silahlar, savaþý daha sert hale getirmektedir. Bu nedenle, bu dönemde, en genelde devrimci askeri savaþýn baþarýlý olabilmesi için, çok daha yeni yöntemler ve eylem biçimleri bulmak ve uygulamak zorunludur. Ýkinci olarak da, askeri harekâtlarýn planlanmasýnda bu yeni askeri geliþim hesaba katýlmalýdýr. Doðal olarak, devrimci askeri eylem gruplarý, kesin ateþ üstünlüðünü saðlamalýdýrlar. Dýþta, emperyalizmin eski-sömürgecilik yöntemlerine ilaveten yeni-sömürgeciliðe baþlamýþtýr dedik. Öncü Savaþýnýn maddi temelini teþkil eden bu olguyu yakýndan inceleyelim: I. ve II. bunalým dönemlerinde uluslararasý kapitalizmin pazarlarý bu kadar daralmýþ deðildi ... teknoloji ve sermayenin yoðunlaþýp, temerküzü bu seviyede deðildi. Bu yüzden uluslararasý kapitalizm sömürge ülkelere emtia ihracý ve nakit sermaye ihraç ve transferi ile pazar sorununu halledebiliyordu. Onun için dünya bu kadar küçülmüþ (pazarlarý daralmýþ) ve de talep eksikliði bugünkü korkunç seviyeye gelmiþ deðildi. Bu bakýmdan emperyalizmin sömürge ülkelerde pazar geniþletmesi diye bir sorunu yoktu. Mevcut yapý korunarak tabi belli ölçülerde feodalizm çözülüp, komprador-burjuvazi yaratýlmýþtý feodalizmle ittifaka giren emperyalizm sömürüsünü rahatlýkla sürdürebiliyordu. Feodalizme karþý, feodal sopa ile sömürülen halkýn, özellikle hemen hemen serf statüsünde olan köylülerin çeliþkiler çok keskin spontane patlamalarýný ve isyan107 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 93 larýný örgütleyen proleter devrimcilerin mücadelesini, komprador burjuvazi-feodal mütegallibe yönetimi zayýf merkezi otorite engelleyemez duruma geldiði zaman ki, çoðu zaman pratikte böyle oldu emperyalist iþgal açýk þeklini alýyordu. Zaten bu ülkelerde, emperyalist devletler, ticari iþlerini güven altýnda tutmak, öteki emperyalist ülkelerin kendi pazarlarýna el atmalarýný engellemek için, stratejik yerlerde, özellikle limanlarda ve ana haberleþme merkezlerinde askerlerini bulundurarak, fiili kontrolü elinde tutmaktaydý. (Zaten ülkenin stratejik merkezlerinde emperyalizmin fiili durumu mevcuttu.)108 Kýsaca özetlersek, I. ve II. bunalým dönemlerinde, emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde (sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde) toplumsal süreç feodalizmdir. Ülkenin ve nüfusun büyük bir kesimi, kendi içlerinde çatýþma halinde olan feodal-mahalli yönetimle yönetilmektedir. Bu ülkeler burjuva demokratik devrimi yapamadýklarýndan (belli ölçülerde) uluslaþamamýþlardýr. Bunun sonucu olarak da, merkezi devlet kurulamamýþtýr. Varolanlar ise, görünüþte merkezi niteliktedir. Bu, ülke içindeki egemen sýnýflarýn bölünmesi ve devlet otoritesinin zayýf olmasý demektir (zayýf merkezi otorite). Bir de buna, bölünmüþ egemen sýnýflarýn emperyalist devletlere baðlý ayrýþmasý ilave edilince, ülke çapýnda denetimin çok daha az olduðu görülür. Ulaþým, haberleþme, þehirleþme zayýftýr. Bunun nedeni de kapitalizmin egemen olmamasýdýr. (Bilindiði gibi, kapitalizmin geliþmesi alt yapý tesislerinin ulaþým, haberleþme, þehirleþme, vb. kurulmasýyla mümkündür. Bu olmadan kapitalizm olamaz ve kapitalizm olmadan bunlar olamaz.) Emperyalist sömürü, hammadde ithali-mamül madde ihracý þeklinde sürdürülmektedir. Ülkede (orta ve hafif bile olsa) sanayi diye bir þey yoktur. Emperyalizm bu sömürüsünü feodallerle ittifak kurarak yürütmektedir. Komprador-burjuvazi, emperyalizmin uzantýsýndan baþka bir þey deðildir. Kapitalist üretim iliþkileri ile feodalizm arasýndaki tarihsel çeliþki, sýnýfsal planda, emperyalizm-feodaller birliðini ittifaktan öteye (bütünleþmeye) götüremez. Bu nedenle emperyalist üretim iliþkilerinin geliþtirilip, korunmasýnda feodaller 108 94 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III ile kurulmuþ olan ittifak yeterli deðildir. Emperyalizmin temel dayanaðý olabilecek, emperyalist üretim iliþkisini sürdürebilecek yerli bir sýnýf (yerli tekelci burjuvazi) mevcut deðildir. Komprador-burjuvazi niteliði gereði bunu baþaramaz. Bunun sonucu olarak emperyalizm (dýþ dinamik) ülkenin iç dinamiði ile bütünleþememektedir. Feodallerle olan ittifak ve varolan burjuvazinin milli niteliði iç dinamiðin (kapitalizm yönünde olan bir dinamiktir) çarptýrýlmasýný gerektirirken, dýþ dinamik iç dinamikle bütünleþmediðinden çeliþkiler keskinleþmektedir. Bu durum ayrýca milli burjuvazinin anti-emperyalist tavýr almasýný saðlamýþtýr. Bir baþka deyiþle, bu dönemde, emperyalist üretim iliþkileri, ülkenin toplumsal sürecinde belirleyici ve yönlendirici deðildir. Bu sürecin dýþýnda bir olgudur. (Emperyalizmin dýþsal bir olgu olma esprisi) Bir yandan ülkedeki iç dinamik çarpýtýlýrken, bunun yerine dýþ dinamiðin geliþtiriciliði geçirilemezken; diðer yandan feodal sömürünün durumu ve feodalizmin kapitalizmle çeliþmesi toplumsal çeliþkileri daha da þiddetlendirmektedir. Köylülük üzerindeki çok yönlü sömürü feodalizme karþý sýnýfsal tepkileri, emperyalizmin açýk iþgali ulusal tepkileri gündeme getirmektedir. Merkezi otoritenin zayýf ve hakim sýnýflarýn bölünmüþ olmalarý bu tepkileri açýk hale getirmektedir (spontane patlama ve isyanlar). Tüm bunlarýn sonucunda, bu ülkelerde Halk Savaþýnýn baþlamasýnýn þartlarý kendiliðinden olgundur. Bu savaþýn tek eksiði öncünün varlýðýdýr. Öncünün varlýðý ve onun kitleyi siyasal olarak kazanmasý ile birlikte Halk Savaþý baþlar ve kurtarýlmýþ bölgeler kurulur. III. bunalým döneminde ise, had safhaya varan sermaye yoðunlaþmasý ve temerküzü, dünyanýn 1/3ün emperyalist sömürü dýþýna çýkmasý ile, büyük bir talep yetersizliði yaratmaktadýr. Üretimin (arz) tüketimden (talep) fazla olmasý sonucu ise ekonomik buhrandýr. Bu ise, sürekli ve genel bunalýmý derinleþtirecek, pek çok ülkenin daha kaybedilmesini doðuracaktýr. Emperyalizm, ekonomi-politiði ve bunun öðrettiði yasalarý kendi ömrünü uzatmak için kullanmak zorundadýr. Emperyalizmin bu dönemdeki sömürü biçimine, yeni-sömürgecilik adýný vermekteyiz. Yeni-sömürgecilik metodlarýnýn temelinde, emperyalist tekellerin aç gözlü sömürüsüne cevap verecek þekilde, sömürge ülkelerde meta pazarýnýn geniþletilmesi yatar. Artýk, I. ve II. bu- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 95 nalým dönemindeki, kapalý üretim yapan feodal birimler yýkýlmalý, pazar için üretime dönüþtürülmelidir. Böylece kapitalist üretim iliþkileri içine daha fazla sayýda nüfus katýlacaktýr. Pazarý elinde tutan ve yönlendiren emperyalizm olduðu için, bu yeni nüfus emperyalizme ek bir talep saðlayacaktýr. Fakat geliþen kapitalizm, iç dinamikle deðil, yukardan aþaðýya ve emperyalizmin talep yetersizliðine uygun olarak (dýþ dinamikle) geliþtiðinden çarpýktýr. Bu da, bu ülkelerde hafif ve orta sanayiin kurulmasý ve de yerli tekelci burjuvazinin (emperyalizmin en gözde müttefiki olarak) oluþmasý ve geliþmesi demektir.109 (abç) Bu dönemde komprador-burjuvazinin yerini, emperyalizmle baþtan bütünleþmiþ tekelci burjuvaziye terk etmesi, ülkedeki, (zayýf da olsa) mevcut milli burjuvaziyi önemli ölçüde tasfiye etmiþtir. Artýk varolan burjuvazinin milliliðinden bahsedilemez. (Bu artýk milli burjuvazi ile ittifak olgusunun sonu demektir.) Emperyalist ülkeler arasýndaki çeliþkilerin askeri plana yansýyamamasý sonucu, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde yerli tekelci burjuva klikleri arasýnda sert çatýþmalar ve bölünmeler yoktur. Ülke içinde pazarýn geniþlemesine paralel olarak, þehirleþme, ulaþým ve haberleþme çok geliþmiþ ve ülkeyi að gibi sarmýþtýr. Eski dönemlerdeki halkýn üzerindeki zayýf feodal denetim emperyalizmin fiili durumu bütün ülke çapýnda deðil, ticari merkezlerde ve ana haberleþme yerlerindeydi yerini çok daha güçlü oligarþik devlet otoritesine býrakmýþtýr. Oligarþik devletin ordusu, polisi ve her türlü pasifikasyon ve propaganda araçlarý ülkenin her köþesinde egemenliðini kurmuþtur.110 (abç) Artýk emperyalizm sadece dýþsal bir olgu deðil, ayný zamanda içsel bir olgu haline gelmiþtir. Emperyalizm, sömürüsünü, kendisi ile baþtan bütünleþmiþ yerli tekelci burjuvazi ile rahatlýkla sürdürebilmektedir. Böylece emperyalist iþgal, yerli tekelci burjuvazi örtüsü ile kapatýlmýþtýr (gizli iþgal). Bunun sonucu olarak da, halk kitlelerinin anti-emperyalist ve millici tepkileri pasifize olmuþtur. Daha doðru bir deyiþle, bu dönemde, geniþ halk kitleleri emperyalizmi açýk olarak görememektedirler. Bu nedenle de kendiliðin109 110 96 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III den-gelme anti emperyalist bilinç unsuru ve tepkileri mümkün olmamaktadýr (ulusal tepkilerin pasifize olmasý). Ülkedeki hakim üretim iliþkisi emperyalist-kapitalist olduðundan ve feodal üretim iliþkileri ona tabi kýlýnarak tasfiye olunduðundan üretim kargaþasý, kapitalizmin o kendine özgü üretim kargaþasýnýn çok üzerindedir ve nitelik olarak süreklilik arz etmektedir. Üretimde bu kargaþayý yaratan, temelde, ülkedeki üretici güçlerin emperyalist üretim iliþkilerine tabi biçimde nispi olarak geliþmesidir. Ülkenin iç dinamiði, üretici güçleri, kendi toplumsal çýkarlarý doðrultusunda geliþtirmek için zorlarken, üretici güçlerin sisteme baðlý bir biçimde (metropollere yönelik) düzenlenmesi, hem üretici güçlerin serbest geliþmesini engellemekte, hem de üretimde sürekli bunalým yaratacak bir kargaþa (üretim anarþisi) doðurmaktadýr. Bu durum, ülke ekonomisinin (emperyalizme baðýmlý olmasýndan gelen) emperyalizmin hastalýklarýndan etkilenmesi ile birlikte, (baðýntýlý olarak) ekonomik bunalýmýn temelini oluþturur. Özetle, o ülkedeki ekonomik bunalýmýn temelinde, ekonomik dengenin ülke içinde deðil, metropollerde tamamlanmasý yatar. Ekonominin (emperyalist-kapitalist üretim iliþkilerinin yönlendirdiði) bu hareketi, ülkenin üretici güçlerinin geliþme hareketiyle çeliþtiðinden engelleyici niteliktedir.111 (abç) * Emperyalizmin ülkedeki mevcudiyetinden dolayý, bu yapýdaki dengesizlik sosyal ve siyasal plana da yansýr. Ekonomik planda, en rahat biçimde mallar üzerinde gözleyebileceðimiz bu durum, sosyal planda ülkedeki üst yapý kurumlarýnda ve kültüründe, siyasal planda da siyasal zorda somutlaþýr. Bu, en genelde milli krizin mevcudiyeti demektir. Bu durum (emperyalist hegemonyanýn sürekliliði nedeniyle) süreklidir (sürekli milli kriz). * Üretimde rekabet ve anarþi (kargaþa) özel mülkiyet üzerine kurulan, meta üretiminin yasasýdýr.112 (Kapitalizmin kendine özgü anarþisi) Bunun doðal sonucu, aþýrý üretim, ekonomik buhrandýr. Bir baþka deyiþle, ekonomik buhran kapitalizmin ýrsi (her zaman ve her yerde ortaya çýkan) hastalýðýdýr. Bunu yaratan da üretimdeki anarþidir. 111 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. 112 Nikitin, Ekonomi Politik, s. 64, Sol Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 97 Bir baþka deyiþle, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, bir yandan iç dinamiðin çarpýtýlmasý, diðer yandan (bu çarpýk yapýya) sistemin bunalýmlarýnýn þiddetle yansýmasýnýn sonucu, toplumda sürekli dengesizlik mevcuttur. Fakat yine bu dönemde, kapitalizmin ve kapitalist pazarýn geliþmesine paralel olarak toplumsal üretim ve nispi refah artmýþtýr. Bunun sonucu olarak, geri-býraktýrýlmýþ ülke içindeki çeliþkiler (sýnýfsal çeliþkilerdir bu) görünüþte yumuþamýþ (feodal döneme kýyasla) halk kitlelerinin düzene karþý tepkisi ile oligarþi arasýnda suni bir denge kurulmuþtur.113 Emperyalist sistem içindeki ve emperyalizmin birer halkasý olan toplumlarda toplumsal denge o toplumdaki üretici güçlerin geliþme seviyesine göre þekillenir. Metropollerdeki toplumsal dengelerle, geri-býraktýrýýlmýþ ülkelerdeki toplumsal dengeler ayný deðildir. Farklýlýk, ülkedeki üretici güçlerin geliþme seviyesine ve buna uygun düþecek biçimde iktidarý elinde tutan sýnýf (veya sýnýflarýn) diðerlerini siyasal olarak yedeklemesine göre biçimlenir (...) Devrimci durum, üretim iliþkileri ile üretici güçler arasýndaki çeliþkinin çatýþma durumuna ve iktidardaki sýnýfýn (ya da sýnýflarýn) diðerlerini yedeðine alýp almamasýna göre belirlenir. Metropollerde üretim iliþkileri güçlerini diðer sýnýflarýn yedeklenmesi için kullanabildikleri halde, bu durum, geri-býraktýrýlmýþ ülkeler için hemen hemen imkansýzdýr. Bu tip ülkelerde üretici güçlerin geliþme seviyesi buna izin vermez.114 Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, toplumsal dengenin üretici güçlerin geliþimi sonucu ortaya çýkan güçlerini (yani, nispi refah) kullanarak saðlanamamasý (suni anlamda) emperyalist üretim iliþkilerinin bir sonucudur. (Kapitalizmin dýþ dinamikle geliþtirilmesi esprisi). Bu nedenle bu ülkelerde, toplumsal denge (ki bu dengesiz dengedir) siyasal zor ile saðlanýr. Ülkede devrim durumunun sürekli mevcudiyeti, siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesi koþullarýný yaratýr. Bir baþka deyiþle, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki siyasal zor uygulamasý, askeri 113 114 98 Mahir Çayan. Kesintisiz Devrim II-III. Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III biçimde maddeleþmenin (görünür olma-somutlaþma) koþullarý içersinde yürütülür. (Gizli faþizm). Ancak siyasal zorun askeri biçimde maddeleþme koþullarýnda bulunmasý ve sürdürülmesi (sürekli bir durumdur), sürekli, her zaman maddeleþtiði (somutta askeri biçim aldýðý) demek deðildir. Milli bunalýmýn derinleþmesine paralel olarak siyasal zor, askeri biçimde maddeleþir. Mahir Çayan yoldaþýn, genellikle ipin ucunu kaçýrdýðý zaman oligarþinin baþ vurduðu yöntem olarak ifade ettiði açýk icra budur. Sürekli milli bunalým durumunda, siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesi koþullarý içinde sürdürülmesi (gizli faþizm), siyasal zorun parçada askeri biçimde maddeleþmesi (parçada askeri biçim almasý) demektir. Oligarþinin gözdaðýný oluþturan bu olguyu Debray þöyle ifade eder: Yeni-sömürgecinin ideali kuvvetini kullanmamak için göstermektir. Aslýnda bu da bir çeþit kullanmadýr.115 Sömürge tipi faþizm olarak tanýmladýðýmýz bu durum, yani askeri biçimde maddeleþme koþullarýnda sürdürülen siyasal zor ve bunun askeri biçimde maddeleþmesi (somutta askeri biçim almasý), temelde suni dengeyi kurmak ve devam ettirmek içindir.* Kýsaca özetlersek, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, toplumsal denge (ki suni bir dengedir bu), yani kitlelerin tepkilerinin pasifize edilmesi ve oligarþiye siyasal olarak yedeklenmesi siyasal zor ile saðlanýr. Toplumsal üretimin ve refahýn artýþýnýn nispi ve geçici olmasý, dengeyi saðlama ve sürdürmede temel olamaz. Bu, emperyalist üretim iliþkilerinin niteliðinden, emperyalist sömürüden ileri gelir. Bir baþka deyiþle, emperyalist üretim iliþkilerinin (yeni-sömürgeciliðin bir sonucudur) geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde geliþmesi sonucu ortaya çýkan toplumsal üretim ve refahýn (nispi bir refahtýr) artýþý ile kurulan ve siyasal zor ile sürdürülen * Kavram karýþýklýðýna yer vermemek için geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde siyasal zorun askeri biçimde maddeleþme koþullarýnda sürdürülmesi ve maddeleþmesi olgusunu, siyasal zor ve askeri biçimde maddeleþmesi olarak ifade ediyoruz. Bu ifadelerde siyasal zor kavramý, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, (metropollerden farklý olarak) askeri biçimde maddeleþme koþullarý içinde, bu koþullara uygun (parçada maddeleþme biçimleriyle) durumunu ifade etmektedir. Askeri biçimde maddeleþmesi ise, siyasal zorun açýk terör þeklinde, askeri güçlerin bizzat kullanýmý ile somutlaþmasý, askeri biçim almasýný ifade eder. 115 R. Debray, Devrimde Devrim. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 99 toplumsal denge (suni denge) bu dönemin en karakteristik (sömürgeler açýsýndan) özelliðidir. 100 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III I. FAÞÝZM ÜZERÝNE Devlet, bir sýnýfýn diðer sýnýf (ya da sýnýflar) üzerindeki baský aygýtýdýr. Yani, devlet, zor uygulayýcýsýdýr, zorun ta kendisidir. Bu nedenle, sömürge tipi faþizm olgusu devletin, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki, fonksiyonu ve görünümüdür. Devlet sýnýf karþýtlýklarýný frenlemek gereksiniminden doðduðuna, ama ayný zamanda, bu sýnýflarýn çatýþmasý ortasýnda doðduðuna göre, kural olarak en güçlü sýnýfýn, ekonomik bakýmdan egemen olan ve bunun sayesinde politik bakýmdan da egemen sýnýf durumuna gelen ve böylece ezilen sýnýfý boyunduruk altýnda tutmak ve sömürmek için yeni araçlar kazanan sýnýfýn devletidir.116 Devletin, ekonomik bakýmdan egemen olan sýnýfýn kontrolünde olmasý ve fonksiyonunun sýnýfsal çatýþmalarýn düzeni yýkmaya yönelmesini (ve yýkmasýný) engellemek olmasý en önemli niteliðidir. Devlet bunlarý nasýl yerine getirebilmektedir? Bu, devletin kurumlarýyla gerçekleþir. Bir baþka deyiþle, devlet, yürütme-yasama ve yargý organlarýyla, kendini gerekli kýlan þartlarý yönlendirmeye çalýþýr. Bu, devletin, kendi organlarýyla (kurumlarýyla) siyasal zor uygulamasý demektir. Bu kamu gücü ve bu gücün yaptýrýmý demektir. Kamu gücü ve vergileri ödemek hakkýný kullanan memurlar, toplumun organlarý olarak, toplumun üzerinde yer alýrlar.117 Bu organlar, salt toplumlardaki kültür ve ideolojinin onlara karþý saygý duyulmasý ile görev yapmazlar. Bunlar ayrýca yasalarla düzenlenmiþ bir yaptýrým gücü ile saðlama alýnýr. Böylece, bir yandan yasalarla güvence altýna alýnmýþ olan kamu gücü, diðer yandan bu güvenceyi bozanlara karþý, yine yasalara boyun eðilmesini saðlayan kamu organlarý. Ýþte, bürokrasi ve militarizm. 116 117 Lenin, Devlet ve Ýhtilâl, s. 17, Bilim ve Sosyalizm Yay. Lenin, age, s. 16. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 101 Bizzat silahlý güç halinde örgütlenen halkla artýk doðrudan doðruya ayný þey olmayan bir kamu gücü kuruluþu gelir. Bu özel kamu gücü zorunludur; çünkü, sýnýflara bölünüþten sonra halkýn özerk silahlý örgütlenmesi olanaksýz duruma gelmiþtir. Bu kamu gücü, her devlette vardýr; yalnýzca silahlý adamlardan deðil; ayrýca bunun maddi eklerinden, gentilice toplumun bilmediði hapishaneler ve her türlü ceza kurumlarýndan oluþur.118 Kýsacasý, devlet, kitlelerin gücünü silahlý ve örgütlü bir azýnlýðýn gücüne baðýmlý kýlan kurumdur.119 Bir baþka deyiþle, devlet tüm örgütlenmiþ ve sistemli zor aygýtýdýr.120 Eðer devletin, örgütlenmiþ ve sistemli zorun ta kendisi olduðu unutulursa, ortada devlet diye bir þey kalmaz. Bu ayný zamanda devletin, sýnýflý toplumlarda, bir sýnýfýn diktatörlüðünün ifadesi, aygýtý demektir. Devlet biçimi (ki, bunu belirleyen zor uygulamasýnýn durumudur) ister demokrasi olsun, ister monarþi, isterse faþizm olsun, her biçimde devlet bir diktatörlük organýdýr. Toplumsal dengenin mevcut olduðu koþullarda devlet, kamu gücünü mevcut yasalarla saðlar ve böylece toplumdan baðýmsýzlaþýr. Bu dönemlerde, devlet yani zor uygulayýcýsý kitlelerden baðým- sýzlaþýr. Çünkü, hakim sýnýf (ya da sýnýflarýn) siyasal zoru iktisadi evrim yönündedir ve iktisadi evrimi hýzlandýrmaktadýr. Yine bu dönemde, sýnýflar arasý çeliþkiler antagonizma kazanmamýþ olup, hakim sýnýf (ya da sýnýflar) kitleleri siyasal olarak yedeklemiþtir. Demokratik yönetim olarak da isimlendirilen bu dönemde, devlet zoru, yasal devlet organlarý ile (kurumlar) yürütülür. Fakat her sýnýflý toplumda olduðu gibi, üretici güçlerin toplumsal niteliði ile üretim araçlarýnýn özel mülkiyeti çatýþmaya baþlar, özel mülkiyet ya da mevcut üretim iliþkileri üretici güçlerin geliþimini engellemeye baþlar. Ýþte bu andan itibaren devlet, iktisadi evrimi yönlendirmeye baþlar. Bir baþka deyiþle, devlet gücü mevcut düzeni devam ettirme görevini (ki, asli görevidir bu) üstlenir. 118 119 120 102 Lenin, Devlet ve Ýhtilâl, s. 17. Lenin, Devlet Broþürü. Lenin, Devlet ve Ýhtilâl, s. 90. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Devletin bu dönemde zor uygulamasý, bir yandan yeni ve ek yasalarý yaratýrken, diðer yandan da zoru askeri biçimde maddeleþtirir. Bu da kaçýnýlmaz olarak devlet biçiminin deðiþmesine yol açar. Bu anlaþýlabilir bir þeydir. Devlet, zorun sistemli ve örgütlenmiþ aygýtý olduðuna göre, zor uygulamasýnda meydana gelen deðiþim, kaçýnýlmaz olarak zorun örgütlendirilmesini deðiþtirecektir. Yani, devlet kurumlarýnýn, yeni koþullara uymasý gerekecektir. Artýk, eskiden olduðu gibi, geniþ halk kitlelerinin üzerinde baðýmsýzlaþan devlet kurumlarý mevcut deðildir. Yerini, halk kitleleri üzerinde daha sert ve yaygýn kurum ve güçlere býrakmýþtýr. Bu yeni bir otorite kurmak ve bu otoritenin yeni yasa ve kurumlarla güvence altýna alýnmasý demektir. (Geçmiþ dönemlerdeki yasa ve kurumlarýn saðladýðý otorite, sýnýf çeliþki-lerinin gelmiþ olduðu seviyede yetersizdir.) Artýk, zor, iktisadi evrime karþý çýkar ve bu durumda, birkaç istisna hariç, iktisadi evrim karþýsýnda yenik düþer.121 Siyasal zorun (ya da bunun örgütlenmiþ ve sistemli hali devletin) iktisadi evrim yönünde olmasý, onu toplumsallaþtýrýr (devletin toplumdan baðýmsýzlaþmasý). Kapitalizmin geliþme döneminde burjuvazinin siyasal zoru böyle bir siyasal zordur. Ve tarihi görevini yerine getirirken, yani feodallere karþý uygulanan siyasal zor, haklýdýr, tarihin gidiþine uygundur ve iktisadi evrimin yolunu açmaktadýr. Ýktisadi evrimin bu evrelerinde, toplum dengededir. Toplumsal dengeyi saðlayan, iktisadi evrimin götürücüsü olan sýnýfýn, toplumun diðer sýnýflarýný peþine takmýþ olmasý (siyasal olarak yedeklenmesi) ve siyasal zorun, toplumun bu gidiþinden ayrý düþmeyerek toplumu geriye çekmek isteyen sýnýfa karþý görevini yerine getirerek iktisadi evrime uygun düþmektedir.122 Burjuva demokrasisi olarak adlandýrdýðýmýz bu dönemde devlet biçimi demokratik devlettir. Fakat kapitalizmin geliþme dönemi olan bu evrede (serbest rekabetçi dönem), toplumsal dengenin olmasý sýnýf çatýþmalarý121 122 Engels, Anti-Dühring, s. 282 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 103 nýn olmadýðý ve diðer sýnýflarýn burjuvaziye kesin yedeklendiði anlamýna gelmez. Kapitalizmin baðrýnda çiçek açan sosyalist güçler, yeni bir toplumsal dengeyi oluþturmak için sýnýfsal hareketlerini sürdürürler. Bu da, burjuva diktatörlüðünü açýða çýkarýr. Bir baþka deyiþle, devlet biçiminin demokratik olmasý, onun özünü ortadan kaldýrmaz. Öz, burjuvazinin diðer sýnýflar üzerinde diktatörlüðüdür. Yine de bu dönemlerde, yani toplumsal dengenin var olduðu ve hakim sýnýflarýn siyasal zorunun iktisadi evrim yönünde olduðu dönemlerde, diktanýn mevcudiyeti, siyasal zorun halk üzerinde askeri biçimde maddeleþmesini getirmez. Siyasal zor, eski üretim iliþkilerini temsil eden sýnýf (ya da sýnýflar) üzerinde askeri biçimde maddeleþir.* Serbest rekabetçi kapitalizmin emperyalizme dönüþmesiyle birlikte, artýk demokratik yönetim ilkesi ortadan kalkar. Siyasal zor (burjuvazinin siyasal zoru) iktisadi evrimi kontrol altýna almaya yönelmiþtir. Böyle bir toplumda, toplumsal dengeden söz edilemez. O toplum dengesiz bir toplumdur. Bir toplumda siyasal zor, iktisadi evrimden baðýmsýzlaþmýþ ve iktisadi durumu kontrol etmeye yönelmiþ ise ve toplum bu þekilde ayakta duruyorsa o toplumdaki denge suni dengedir. Bu bir niteliktir ve bu niteliði izah etmesi bakýmýndan toplumsal dengeyi (dengesiz bir dengedir bu) suni denge olarak tanýmlamak yanlýþ olmayacaktýr.123 Emperyalist dönemde, hakim sýnýf (ya da sýnýflarýn) giderek zümreleþmesi belirginleþir. Artýk, hakim sýnýflarýn en irileþmiþ, zümreleþmiþ kesimi ekonomik ve politik hayatý kontrole alýr. Oligarþi olarak adlandýrdýðýmýz bu kesim, tekelleþmenin ve sýnýf çeliþkilerinin antagonizma kazanmasýnýn bir sonucudur. Oligarþinin ortaya çýkýþýnda demek ki, toplumdaki üretici güçlerin mevcut üretim iliþkileri ile çatýþmaya baþlamýþ olmasý gerekir. Bu çatýþmanýn ekonomik, politik ve sosyal planlarda yansýmasý sonucunda, mevcut ege* Bu demek deðildir ki, halk kitlelerinin hareketleri serbest ve askeri biçimde zora maruz kalmaz. Elbette yeni bir toplumsal dengeyi arayan sýnýf hareketleri, burjuvazinin açýk zoruna maruz kalýr. Fakat bu klâsik burjuva diktatörlüðünün demokratik devletteki uygulamasýndan öte gitmez. Zaten yeni toplum için objektif þartlar yeterli deðildir. 123 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. 104 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III men sýnýf ya da sýnýflar arasýnda bir bütünleþme ve zümreleþme ortaya çýkar. Bir kýsým unsurlar ekonomik ve politik olarak tecrit edilirken, ekonomik ve politik egemenlik mevcut sömürücü sýnýflarýn belirli bir kýsmýnýn elinde yoðunlaþýr. Ýþte, üretici güçlerin geliþiminin mevcut üretim iliþkileri tarafýndan engellendiði dönemden itibaren ortaya çýkan ve ekonomik ve politik egemenlik kurarak bu dönemde devlete ki devletin yapýsý kaçýnýlmaz olarak sýnýfsaldýr hakim olan egemen sömürücü sýnýf ya da sýnýflarýn irileþmiþ kesimine OLÝGARÞÝ denir. Oligarþi, zümreleþmek demektir, merkezileþmek demektir ve devletin, bu zümrenin denetimi altýna geçmesi demektir. Oligarþinin fonksiyonu da, kendini oluþturan sýnýf ya da sýnýflarýn sömürü düzenini biraz daha devam ettirmek için toplumdaki patlamalarý engellemek ve toplumdaki dengesizliði geçici bir süre için düzenlemektir.124 Bir baþka deyiþle, oligarþi, üretici güçlerin içinde bulunduðu üretim iliþkilerindeki seviyesinin ve çatýþmalarýn doðal sonucudur. Artýk iktidarda, gerek sýnýfsal, gerekse yönetim olarak, bu þartlara uygun bir nitelik almak zorundadýr. (Oligarþik yönetim). Sanayi devriminden geçmiþ emperyalist-kapitalist ülkelerdeki yönetim de, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki yönetim de oligarþik yönetimdir.125 Fakat metropollerdeki toplumsal dengelerle, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki toplumsal dengeler ayný deðildir. Farklýlýk, ülkedeki üretici güçlerin gelmiþ olduðu seviyeye ve (ülkedeki) iktidardaki sýnýf (ya da sýnýflarýn) durumuna ve kitleleri siyasal olarak yedekleme ve yedekleme biçimine göre biçimlenir. Bir kere, emperyalist-kapitalist ülkelerde, kapitalizm iç dinamikle geliþmiþ ve tekelleþme bu geliþimin doðal ve kaçýnýlmaz sonucu olmuþtur. Bunun sonucu olarak oligarþi, finans-kapitalin damgasýný taþýr. (Finans-Oligarþisi). Ýkinci olarak, finans-oligarþisi üretim iliþkilerinin güçlerini kullanabilecek durumdadýr. Bir baþka deyiþle, üretici güçlerin iç 124 125 THKP-C/HDÖ, Oligarþi Nedir?, s. 9. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 105 dinamikle geliþmiþ olmasý, finans-oligarþisine ekonomik güç verir. Bu güçler kullanýlarak, kitleler siyasal olarak finans-oligarþisine yedeklenir. Bilinen kavramlarla, finans-oligarþisi, toplumdaki üretici güçlerin frenlenmiþ haldeki geliþmesinin getirdiði toplumsal üretim artýþýndan (refah) yararlanabilir. Bu metropoller için (uzun dönem açýsýndan) sürekli mevcut bir güçdür. Lenin bu gerçeði þöyle belirtiyor: ... burjuva sofistleri ve sözüm ona sosyal-demokrat oportünistleri, hisselerin demokratlaþmasýyla sermayenin de demokratlaþacaðýný, küçük üretimin öneminin artacaðýný, rolünün büyüyeceðini umuyorlar, oysa, bu aslýnda mali (finans) oligarþisinin gücünü artýrma yollarýndan biridir.126 Evet, hisselerin demokratlaþmasý finans-oligarþisini güçlendirmesinin bir yoludur. Çünkü bir yandan þirket hisseleri, geniþ kitlelerin eline geçmesi ile kârdan bir miktar pay almalarýný saðlarken; diðer yandan finans-oligarþisine karþý tepkilerini azaltacaktýr. Bugün burjuva iktisatçýlarýn ABDyi halk kapitalizmi-proletarya kapitalizmi olarak tanýmlamalarý bunun en açýk örneðidir. Üçüncü olarak, geçmiþ dönemlerde proletarya ve emekçi kitleler, uzun süren kanlý mücadelelerle demokratik hak ve özgürlüklerine sahip olmuþlardýr. Emekçi sýnýflar gerek nicelik, gerekse nitelik olarak güçlüdür.127 Bunlarýn sonucu olarak, oligarþik yönetim, üretici güçlerle üretim iliþkilerinin çatýþmasýndan, toplumdaki patlamalarý engellemek amacýyla kitleleri siyasal olarak yedeklemekten, onlarýn tepkilerini pasifize etmeye kadar çeþitli yöntemler uygular. Amacý toplumsal dengeyi devam ettirmektir. Kitleleri siyasal olarak yedekleme ve mevcut tepkileri pasifize etme açýk terör uygulamasý ile (faþizm) olabileceði gibi, mevcut devlet gücünün kurumlarýnýn (kamu gücü) yaptýrýmýyla da yapabilmektedir. Fakat, milli krizin mevcut olduðu koþullarda devletin mevcut gücü yetersiz kalacaðýndan, faþizm, finans-oligarþisinin son ve kaçýnýlmaz tercihidir. Çünkü, bu ülkelerde sýnýfsal çeliþkiler sosyalist devrim için olgundur. Bu 126 127 128 106 Lenin, Emperyalizm, s. 62, Sol Yay. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Dimitrov, Faþizme Karþý Birleþik Cephe, s. 10, May Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III anlaþýlabilir bir þeydir. Bu ülkelerde, demokratik devrim tamamlanmýþ olduðundan, toplumsal hareketin önündeki ilk adým sosyalizmdir. Bu nedenle finans-oligarþisi, bunu engellemek için son çareyi siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesi ve bunun kurumsallaþmasýnda bulur. Bu faþizmdir. Dimitrov tüm bunlarý þöyle ifade eder: (Kapitalistler) devlet gücünü ellerinde tutacak son yola demokrasiyi ve kitlelerin siyasal hak ve özgürlüklerini tamamen inkar eden faþizme sýðýnýyorlar.128 Faþizm, emperyalizme sosyal devrim döneminde, kapitalist burjuvazi ve diktatörlüðünün sýnýf hakimiyeti sistemidir.129 Faþizm, burjuvazinin sýnýf egemenliðinin son aþamasýdýr. Bütün burjuva devletleri eninde sonunda ya bir hükümet darbesiyle ya da barýþçý bir yolla, ya gaddarca ya da tatlý-sert bir biçimde faþizme geçer; geçiþ dönemleri önemli deðildir ve belirli bir ülkenin özel þartlarýna, sosyal yapýsýna, politik güçlerine ve sýnýflar arasý dengeye baðlýdýr.130 (abç) Faþizm, finans kapital gücünün ta kendisidir.131 (Faþizm) burjuvazinin burjuva demokrasisinin belli bir sýnýfsal egemenliði içeren devlet biçiminin, bir diðeriyle; açýk terörist diktatörlükle deðiþtirilmesidir.132 Sanýrýz tüm bunlardan sonra, son aþama olan ve kaçýnýlmaz, eninde sonunda gelen ve burjuvazinin yönetimi olan faþizm anlaþýlabilinir. Bugün ülkemizde, pek çok faþizm tahlilleri yapýlmýþtýr. Aslýnda biçimsel ve formalizm þeklinde olan bu faþizm tahlilleri, ya biçimsel özellikleri aþýrý abartmakta, ya da onun özü, yani neden son aþama olduðunu unutturmaktadýr. Eðer, ülkelerin iktisadi geliþimleri ve bu geliþimin niteliði (dinamizmin niteliði) dikkate alýnmazsa, deðil günümüzde, geçmiþ sýnýflý toplumlarda da (köleci-feodal) faþizmden söz etmek mümkündür. KSD oportünizminin devlet ve faþizmle ilgili tahlilleri inceDimitrov, Faþizme Karþý Birleþik Cephe, s. 27. Dimitrov, age, s. 27. Dimitrov, age, s. 47. 132 Dimitrov, age, s. 48. 129 130 131 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 107 lenecek olursa bu dikkatsizlikler açýkça görülür. KSDye göre çeþitli devlet biçimleri mevcuttur. Örneðin, oligarþik devlet, demokratik devlet, faþist devlet, vb. Emperyalist dönemde burjuva-demokratik devlet yerini oligarþik devlete býrakmýþtýr. Oligarþik devlet, demokrasinin finans-kapitale kadar daralmasý demektir. (Yani, burjuva demokratik yönetiminin emperyalist dönemdeki görünümü oligarþik devlettir.) Burjuvazinin yönetiminin, er ya da geç gideceði yer, son aþama faþizmdir. Öyle ise, ülkemizde faþizm týrmanmaktadýr! Görünüþte çok kitabi olan bu tespit, dünya emperyalist zincirini homojen bir nitelik olarak düþündüðünden dogmatizmin tipik ifadesidir. Fakat bugün dünyada kapitalizmin iç dinamikle geliþtiði ülkelerle, bu iç dinamiðin çarptýrýldýðý ülkeler mevcuttur. Bunlarýn yönetimlerinin, III. bunalým döneminde, oligarþik nitelik almasý ayný olduklarý ve ayný geliþim, uygulama vb. sahip olduklarý anlamýna gelmez. Ayrýca, her ülkenin önündeki devrim aþamasý ayný deðildir. Ki, burjuva demokratik devrimin kapitalizmi geliþtireceði ve bu anlamda emperyalist sömürüye geri dönme olasýlýðý mevcut olan ülkelerle, tek yolun sosyalizm olduðu ülkeler ayný potaya konamaz. Üçüncü olarak, faþizm (klâsik faþizm), devrim durumunun mevcut olduðu þartlarda, kitlelerin hareket ve tepkilerinin (ki bunlar devrim durumunun somut belirtileridir) terörle, yani siyasal zorun askeri biçimde maddeleþtirilmesiyle engellendiði dönemin yönetim biçimidir. Fakat kapitalist-emperyalist ülkelerde, gerek kapitalizmin iç dinamikle geliþmesi; gerekse emekçi halkýn uzun ve kanlý mücadeleler ile demokratik hak ve özgürlükleri elde ettiði ve bunlarýn devlet içinde kurumlar ve yasalarla güvence altýna alýndýðý ülkelerde, bu uygulama, (siyasal zoru askeri biçimde maddeleþmesi) yönetim biçiminin deðiþmesini gerektirir. Bir baþka deyiþle, kitlelerin devlet içinde kurumlar ve yasalarla güvence altýna aldýrdýðý (alýnan deðil, aldýrýlan) demokratik hak ve özgürlükler kaldýrýlmadan, mevcut yönetim terör uygulamasýna giremez ya da girdiði uygulama kendi devlet gücü ile geri teper. Bu nedenle, siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesi, bir yandan kitlelerin demokratik hak ve özgürlüklerini güvence altýna alan kurumlarýn ve yasalarýn kaldýrýlmasý; diðer yandan kendi uygulamasýnýn yasallaþtýrýlmasý 108 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III için yeni kurum ve yasalarýn oluþturulmasýný gerektirir. Ýþte, bunun sonucu olarak, eski devlet biçimi (örgüt ve iþleyiþi) deðiþtirilip, yeni uygulamaya (zorun bu uygulamasýna) uygun hale getirilmesi söz konusudur. Bu yeni kurumlar, yeni yasalar, yeni fikirler (ideoloji) demektir. Faþizmin kurumlarýyla gelmesi (ki zorunluluktur) ve yeni devlet biçimi olmasý bundandýr.* Faþizmin olduðu yerde, toplumsal dengenin (ki bu da bir çeþit suni dengedir) açýk terör dýþýnda hiç bir yöntemle saðlanamamasý söz konusudur. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki durum ise temelden farklýdýr. Bu farklýlýk en genelde, ülkenin emperyalizme baðýmlý olmasýndan ileri gelir. Bir kere, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, oligarþi yalnýz finanskapitalin damgasýný taþýmaz. Oligarþi, feodal ve toprak burjuvazisinin en irileþmiþ kesimlerini de içinde barýndýrýr. Ýkinci olarak, varolan yerli tekelci burjuvazi, ülkenin iç dinamiðinin ürünü olmayýp, emperyalizmle baþtan bütünleþerek doðmuþ ve emperyalizmin yarattýðý bir güçtür. Bu anlamda milli niteliði yoktur. Bu yüzden de milli burjuvazinin ve ülkenin iktisadi evriminin doðal sonucu olan, son aþamadaki devlet biçimi olan faþizm söz konusu olamaz. Ülkede faþizmden bahsedilebilinirse bu yeni tip, yani sömürge tipi faþizmdir. Bu konu, yani milli tekelci burjuvazinin mevcudiyeti faþizm için nitelik belirleyicidir. Herþeyden önce faþizm devlet biçimi olarak varolabilmesi için, iç dinamiðin ürünü olan, milli tekelci burjuvazinin mevcudiyeti þarttýr. Dimitrov, Bulgaristaný tahlil ederek, faþizm oluþmasýnýn kaçýnýlmazlýðýný kanýtlarken Bulgar burjuvazisini þöyle tanýmlýyor: Bu ülkelerin (yarý-sömürge ülkeler diyor Dimitrov) burjuvazisi yabancý sermaye ile rekabet edebilmek için, proletaryayý her zaman gaddarca sömürmüþ ve köylü kitlelerini soymuþtur.133 (abç) Bu ifadeden de anlaþýldýðý gibi, yerli burjuvazi, iç dinamikle (iç dinamik sonucu) oluþmuþ bir burjuvazidir. Bu anlamda, iktidara yönelik faþizm giriþimini besleyecek bir maddi ve iktisadi temeli, * Faþizme baþvurma nedeni, kitlelerin hareketinin artarak düzeni yýkmaya yönelmesidir. Yani, milli kriz ve bunun sonucu ortaya çýkan devrim durumudur. 133 Dimitrov, Faþizme Karþý Birleþik Cephe, s. 29. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 109 ülke içinde mevcuttur. Bizim gibi, emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde böyle bir temelin mevcut olmadýðý açýktýr. (Kapitalizmin emperyalizmin taleplerine uygun dýþ dinamikle geliþtirilmiþ olmasý sonucu, yerli tekelci burjuvazinin iþlevi emperyalist talepler yönündedir.) * Üçüncü olarak, ülkedeki kapitalizm emperyalist taleplere uygun ve emperyalizmin talep yetersizliðini tatmin için geliþtirildiðinden oligarþi, kitleleri siyasal olarak yedeklemede üretim artýþýnýn güçlerini (ekonomik) kullanamamaktadýr. Bunun sonucu olarak, mevcut feodal yapý çözülüp, üst yapýda feodal iliþkiler muhafaza edilerek (örneðin emeðin feodal sömürüsü sürdürülüp, feodal ideolojiler muhafaza edilirken) alt yapýda kapitalizm egemen unsur haline gelmiþtir (Pazar için üretim).137 Böylece devletin yapýsý oligarþik nitelik alýrken, oligarþinin mevcut yapýsýný aynen yansýtmaktadýr. Oligarþik devlet aygýtý bu ülkelerde, feodal ideoloji ve kurumlarý; burjuva demokratik kurumlarý; emperyalist sömürüyü garanti altýna alan (alýcý) kurumlardan oluþmaktadýr. Bu kurumlarý ve bunlarýn güvencesi yasalarý belirleyen, ülkedeki sürekli milli kriz ve oligarþinin durumudur. Gerek oligarþi içindeki sýnýf ve tabakalar arasýndaki, gerekse oligarþi ile halk arasýndaki çeliþkinin gel* Kimileri bu tespitlerimiz karþýsýnda Bulgaristan gibi (Dimitrov yarý-sömürge demektedir) ülkelerinde emperyalist hegemonya altýnda olduðunu ileri sürerek karþý çýkabilirler. Fakat, yakýndan bakýldýðýnda, Dimitrovun tahlil ettiði ülkelerle, geri-býraktýrýlmýþ ülkeler farklýdýr. Herþeyden önce, farklý emperyalist sömürü yöntemleri gündemdedir. Dimitrov yarý-sömürge diye tanýmladýðý Balkanlarý þöyle tanýmlýyor: Balkan ülkeleri ve Macaristan, emperyalizmin birer yarý-sömürgesi durumun-dadýrlar. Bu ülkeler, emperyalist devletlerin çok geliþmiþ kapitalizminin güçlü rekabetiyle karþý karþýya kalan, endüstrisi zayýf tarým ülkesidir ... Yabancý pazarlar eriþilmesi oldukca güç, iç pazarlar ise, geniþ kitlelerin düþük satýn alma gücü yüzünden oldukca sýnýrlýdýr. Ellerindeki olanaklar kapitalizmi istikrarlý ve üretimi rasyonal bir hale getirmek için son derece yetersizdir.134 Bu þartlar altýnda, burjuvazi egemenliðini korumayý, kitlelerin devrimci çýkýþýný bastýrmayý, kapitalist istikrara ve rasyonalliðe ulaþmayý, ancak halk kitlelerinin zararýna olacak bir faþist diktatörlükle baþarabilir.135 Bu zayýflýðý ve zaaflarý sonucu bu ülkelerde faþizm, yukardan-aþaðýya devlet örgütünün yardýmýyla gelmiþtir.136 Görüldüðü gibi, Dimitrovun yarý-sömürge olarak tanýmladýðý ülkelerle, günümüzdeki geri-býraktýrýlmýþ ülkeler farklýdýr. Bu fark anlaþýlmadan Dimitrovun faþizm tanýmlamalarýný ülkemize aktarmak dogmatizmin ta kendisidir. KSD oportünizminin yaptýðý budur. Zaten KSDnin devlet, devrim ve emperyalizm tahlilleri bu dogmacýlýðýn, eklektizmin ifadeleriyle doludur. 134 Dimitrov, Faþizme Karþý Birleþik Cephe, s. 28. 135 Dimitrov, age, s. 29. 136 Dimitrov, age, s. 30. 137 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 110 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III miþ olduðu seviye, siyasal zorun uygulanýþýný þartlandýrýr. Bu ülkelerde siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesi sürekli gündemdedir. Bir baþka deyiþle, bu ülkelerde siyasal zor, askeri biçimde somutlaþtýrýlmasý (maddeleþme) koþullarý içinde, bu koþullara uygun olarak sürdürülür. Ancak siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesi için mevcut koþullarýn derinleþmesi, yani olgunlaþmasý gerekir. Bu ayný zamanda yönetimin de askerileþmesi demektir. Siyasal zor, oligarþinin elinde ilk þart olarak, oligarþinin siyasal hakimiyetini korumasý þeklinde görevini somutlaþtýrýr. Kuþkusuz en önemli araç, devlet aygýtýdýr. Devlet, bu dönemde, hakim sýnýflarýn karakterine bürünerek oligarþik devlet niteliðini almýþtýr. Siyasal zorun bu biçimdeki görevi ona üretim iliþkileri tarafýndan verilmiþtir. Ve temel görevi, mevcut üretim iliþkilerinin devamýný saðlamayý yerine getirmektir. Bu görevin yerine getiriliþinde zorun askeri biçimde maddeleþmesi ve görünür olmasý, a- Hakim sýnýflarýn kendi iç çeliþkileri yüzünden idare edememeleri, b- Geliþen sýnýfsal muhalefetlerin mevcut üretim iliþkilerini tehdit eder nitelik almalarý, c- Doðrudan doðruya iktidara yönelik siyasal alternatifin ortaya çýkmasý durumlarýnda olur.138 Ülkemizde özellikle 12 Mart sonrasý uygulamalarda oligarþi içindeki çeliþkiler sonucu devlet yönetiminde yönetemezlik ortaya çýkmýþtýr (uyumsuz hükümetler esprisi). Fakat salt bununla yönetimin askerileþmesi söz konusu olamaz. Bu nedenle siyasal zor, askeri yönetim olarak, maddeleþemez. Fakat yine bu dönemlerde mevcut üretim iliþkilerine yönelik muhalefetin ve siyasal iktidar alternatifinin ülke çapýnda olmamasý hallerinde yönetim yine askerileþemez. Ancak muhalefetin görüldüðü ve iktidar alternatifinin ele geçirildiði yerde (parçada) siyasal zor askeri biçimde maddeleþtirilir. Bütün açýsýndan ise, bu parçadaki uygulama, demagoji, gözdaðý unsuru olarak kullanýlýr. Bir baþka deyiþle, oligarþi emekçi yýðýnlarýn muhalefetinin topyekün muhalefete dönüþmesine hiç bir zaman izin vermeyecek ve daha mevzii durumlarda iken uygulayacaðý zor ile sindirerek kitleleri pasifize etmeye çalýþacaktýr.139 138 139 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. Ýlker Akman, age. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 111 Oligarþinin proletaryanýn siyasal özgürlüðünü ortadan kaldýrarak ve emekçi yýðýnlarýn tepkileri siyasal zor ile pasifize ederek hayatiyetini devam ettirdiði yönetime oligarþik yönetim veya sömürge tipi faþizm adý verilir. Bu yönetim biçimi metropollerde görülen, ne demokratik, ne de faþist yönetimlere benzer. Onlardan gerek biçim, gerekse muhteva olarak farklýdýr. Geribýraktýrýlmýþ ülkelerin karakterine özgüdür.140 Evet, iþte, emperyalizmin III. bunalým geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde siyasal zorun sürdürülüþ biçimi ve bunun koþullandýrdýðý devlet biçimi budur. Sonuç olarak diyebiliriz ki, bizim gibi geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, zorun uygulanýþý ve buna göre biçimlenen devlet aygýtýnýn temel görevi, emperyalist üretim iliþkilerini korumak ve suni dengeyi devam ettirmektir. 140 112 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III II. SUNÝ DENGE Emperyalizmin III. bunalým döneminde, geri-býraktýrýlmýþ ülkeler için en karakteristik deðiþimin (olgunun) suni denge olduðunu söyledik. Fakat, suni denge olgusunun ekonomik, sosyal, politik ve felsefi temelleri kavranamazsa, bu olgu devrimci politikada kaderciliðin pasifizmine yol açarken, diðer yandan (düþmanýn güçlülüðünü abartarak) konformizmin pasifizmine yol açar.* Öncü Savaþýnýn maddi temelini teþkil eden suni denge olgusu, ayný zamanda tüm pasifist çalýþma tarzlarýnýn da yüzünü açýða çýkartan niteliðe sahip olmasý, ülkemiz (ve dünya) solunda, bu olguyu tespit eden tahlillere her türlü saldýrýya yol açmýþtýr. Bazýlarýna göre diyalektikte denge kavramý yoktur, o yüzden anti-Marksist bir tespittir! Bir diðer unsurlara göre ise, denge nesnel (objektif) bir olaydýr, bu nedenle suni denge yanlýþtýr! Bir baþka kesime göre ise, suni denge diye bir olgu yoktur, kararsýz denge mevcuttur! Tüm bu karþý çýkýþlarýn temelinde suni denge olgusunun ekonomik, sosyal ve felsefi temellerinin kavranamamasý yatar. Herþeyden önce denge kavramý mekanik bir kavramdýr ve durgunluðu ifade etmesi bakýmýndan Marksizm dýþýdýr. Bir baþka deyiþle, diyalektikte tek baþýna ve hareketten ayrý denge durumu yoktur. Denge doðrudan doðruya, hareketin belli bir evresinde ortaya çýkan ve bir önceki harekete göre (göreli) hareketsizliði belirleyen bir kavramdýr. Denge hareketten ayrýlamaz. Dünyasal cisimlerin hareketinde, hareket dengededir ve denge harekettedir. (Baðýntýlý) Ama tüm, özellikle baðýntýlý hareket, yani burada her cismin hareketi hareket halindeki bir cismin * Ayný suni denge olgusunun, ekonomizm sapmasýna yol açtýðýný daha önce belirtmiþtik. Burada ele aldýðýmýz sapmalar doðrudan, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin uygulanmasýnda ortaya çýkan sapmalardýr. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 113 üzerinde, baðýntýlý bir hareketsizliðin, dengenin meydana getirilmesi yolundaki çabadýr. Cisimlerin baðýntýlý bir hareketsizlik içinde bulunmasý olanaðý, dengenin geçici durumlarý olanaðý, madde ve bununla birlikte hayatýn farklýlaþmasý için temel koþuldur. (Engels)141 (abç) Diyalektiðin bu ifadelerinden sonra denge kavramý anlaþýlabilinir. Her þeyden önce, bir maddenin tek baþýna hareketsizliðinden ya da denge durumundan bahsedilemez. Çünkü diyalektiðe göre, her þey bir bütündür, her þey birbirine baðlýdýr. Bu anlamda maddenin hareketi bir bütün içinde söz konusudur. Diyalektik metafiziðin tersine, doðayý, rasgele toplanmýþ, birbirinden baðýmsýz ve birbirini dýþtalayan olgular olarak ele almaz. Tersine, nesneleri, olgularý, kendi aralarýnda organik iliþkileri bulunan, birbirine baðlý ve birbirini karþýlýklý þartlandýran, baðýntýlý, bir bütün olarak görür. Her denge, ya sadece göreli hareketsizlik, ya da gezegenlerdeki gibi denge durumunda harekettir142 ifadesi bunu açýklar. Hareketin temeli zýtlarýn mücadelesine dayanýr. Hareketin olduðu yerde, çeliþki vardýr. Çeliþkinin olduðu yerde hareket vardýr. Her çeliþki, gerçekte, zorunlu olarak iki yön taþýr, bu yönlerin birbirine karþýtlýðý, ele alýnan süreci nitelendirir. (...) Belirli bir anda baþlýca rolü oynayan, yani yüz yüze karþýtlarýn hareketini belirleyen yöne aðýr basan yön diyoruz. Öteki yön, ikincil yöndür.143 Ýþte, bu iki zýt yönün karþýlýklý mücadelesi hareketi oluþturur. Bu mücadele, aðýr basan yönün ikincil yöne karþý üstünlüðünü devam ettirme ve ikincil yönün (aðýr basan yönü yenerek) aðýr basan yön haline gelme þeklinde ikilidir. Bu ikili mücadele hareketi doðurur. Çeliþki evrenseldir. Öyle ise, Hareket maddenin varoluþ biçimidir. Hiç bir zaman, hiçbir yerde hareketsiz madde ne olmuþtur, ne de olabilir.144 Her bir hareket denge yönünde çaba gösterir, bir Engels, Doðanýn Diyalektiði, s. 300, Sol Yay. Engels, age,s. 130. Politzer, Felsefenin Temel Ýlkeleri, s. 154, Sol Yay. 144 Engels, Anti-Dühring, s. 127. 141 142 143 114 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III bütün olarak hareket herbir dengeyi ortadan kaldýrýr.145 Bu, ayný zamanda çeliþkinin iki yönünün deðiþimi demektir. Eski zýtlarýn birliðinin parçalanmasý bir nitel deðiþim ortaya çýkartýr. Bu yeni durum yeni bir zýtlarýn birliðini, yeni bir mücadeleyi ifade eder. Fakat o an için bulunan iki yönün karþýlýklý mücadelesinde öyle bir an gelir ki, iki yön birbirini dengeler. Fakat bu durum, bir önceki zýtlarýn (yönlerin) durumuna göre bir dengedir (göreli). Bu anlamda da bir önceki durumun oluþturduðu, belirli bir harekete göre bir anlam taþýr. Her hareketsizlik, her denge, sadece görelidir, ancak þu ya da bu belirli hareket biçimine göre bir anlam taþýr.146 (abç) Her denge ancak baðýntýlý ve geçicidir.147 Kýsaca özetlersek, her þeyin temelinde hareket vardýr ve hareket süreklidir. Fakat hareketin belirli bir evresinde, hareketi oluþturan yönlerin eþdeðer hale gelmeleri durumu dengeyi oluþturur. Bu anlamda oluþan denge durumuna kararsýz denge de diyebiliriz. Su molekülleri biraraya toplanma eðilimindeki yapýþma kuvvetiyle (çekim) molekülleri uzaklaþtýrma eðiliminde ki daðýlma kuvveti (itim) arasýndaki çeliþkinin bulunduðu yerdir. Katý durumda (buz), çeliþkinin aðýr basan yönü moleküller arasýndaki yapýþma kuvvetidir. (Çekimin itme üzerinde egemenliði); gaz durumunda ise, aðýr basan yön daðýlma kuvvetidir (itmenin çekim üzerinde egemenliði). Sývý durumu ise, iki kuvvet arasýnda kararsýz denge durumudur.148 Kararsýz denge durumlarý, itimle çekimin mutlak olarak eþdeðer olmasý demek deðildir. Söz konusu olan, itim-çekim mücadelesinin ne yönde geliþeceðinin belirsizliði, diðer durumlara göre hareketsizliðidir. Bu açýk bir durumdur. Su örneðini ele alýrsak, sývý halde bulunan su molekülleri (ki, suyun gerçek durumunu belirler) belirli sýcaklýk derecesinde bulunurlar. Bu kararsýz denge durumunda (sývý halde) daðýlma kuvvetinin (itim) mutlak üstünlüðünü ifade eder. Ayný þekilde, belirli bir sýcaklýða göre daha alt bir Engels, Doðanýn Diyalektiði, s. 300. Engels, Anti-Dühring, s. 129. Engels, age, s. 301. 148 Politzer, Felsefenin Temel Ýlkeleri, s. 154. 145 146 147 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 115 sýcaklýk durumu çekimin üstünlüðü demektir. Kararsýz denge kavramý, mekanik bir kavram olup, mekanik hareketteki denge durumunu ifade eder. Yine de, denge ile ilgili tüm kurallarýn geçerli olduðu bir durumdur. Fakat toplumsal hareketlerin, mekanik hareketten farklýlýðý kararsýz denge kavramýný dýþtalar. Bir toplum, üretim tarzý (ekonomik temel) ve bunun üstünde yükselen üst yapýsý ile nitelenir. Bu nedenle, toplumsal denge durumlarý, ekonomik temel ve üstyapý iliþkilerinin bütünün deðerlendirilmesiyle anlaþýlabilinir. Toplumsal bir sýnýf, üretim araçlarýnýn sahibi olduðu zaman, kendisi için elveriþli olan üretim iliþkilerini kiþileþtirir. Bir baþka deyiþle, üretim iliþkilerinin niteliðini belirleyen, üretim araçlarýnýn mülkiyetidir. Ýþte bu mülkiyeti elinde tutan sýnýf (ya da sýnýflara) hakim sýnýf (ya da sýnýflar) diyoruz. Üst yapý ise, bir toplumun politik, hukuki, dini, artistik, felsefi görüþleri ve buna uygun düþen politik, hukuki, ve diðer kurumlardýr. Sýnýflý toplumlarda, devletin varlýðý, üstyapýnýn tüm varlýðýna özel bir karakter damgasý vurur. Devlet, üstyapýnýn örgütleyici öðesidir. Ayný þekilde devlet, zorun sistemli ve örgütlü aygýtýdýr. Toplumsal dengeyi belirleyen iki ana unsur (ekonomik temel ve üstyapý) artýk netleþmiþtir: Hakim sýnýflarýn hareketi ve siyasal zorun uygulanýþý. Öyle ise toplumsal dengeyi belirleyen, o toplumdaki hakim sýnýfýn diðer sýnýflarla iliþkisi, hakim sýnýfýn iktisadi evrimin hareketiyle olan uygunluðu ve siyasal zorun iktisadi evrim karþýsýndaki durumudur. Bir toplumda toplumsal dengeden söz ediliyorsa sýnýflar arasý çeliþmelerin ve sýnýflar arasý hareketlerin, toplumun genel hareket çizgisine uygun düþmelerinden bahsediliyor demektir. Bu durumlarda toplumun genel hareketinin (ki, bu hareketi belirleyen üretici güçlerdir) lokomotifi olan sýnýfýn çekiþi (ya da bu sýnýfýn hareketi) diðer sýnýflarýn o sýnýfa (çekici sýnýfa) karþý olan hareketlerine (tepkilerine) üstündür.149 Yani, toplumun genel hareketinin, toplumun hakim sýnýf (ya da sýnýflarýn) hareketiyle uygunluk göstermesidir. Bir baþka ifadeyle, üretici güçler ile üretim iliþkilerinin uygunluk içinde olduðu dönemlerde toplum dengededir. Bu toplumsal den149 116 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III ge durumu, sýnýflarýn karþýlýklý iliþkilerinin, toplumun iktisadi evrimi yönündeki hareketine göre hareketsizliði ifade eder. Yani, iktisadi evrimin hareketi içinde (objektif bir geliþim) sýnýflarýn hareketleri (subjektif yön) bu evrime (harekete) uygundur. Bu dönemlerde mevcut sýnýflarýn hareketi, egemen sýnýflarýn hareketiyle uygunluk içindedir. Böylece egemen sýnýflar diðer sýnýflarý siyasal olarak yedeklemektedir. Toplumsal dengenin mevcut olduðu dönemlerde, siyasal zor, eski hakim sýnýflarýn geriye dönüþ çabalarýný engellemek amacýyla kullandýðý gibi; iktisadi evrimin hareketini yeni bir toplumsal dengeye doðru çekmek isteyen güçlere karþý da kullanýr. Böylece siyasal zor, iktisadi evrime uygun hareket eder. (Bu dönemlerde zor aygýtý olan devlet, toplumdan baðýmsýzlaþýr, hakem rolünü oynar.) Maddenin varoluþ biçimi harekettir. Bu nedenle üretici güçlerin geliþimi (hareketi) sürekli ve kesintisizdir. Bu kesintisiz hareket, belirli bir zaman sonra, üretim iliþkilerinin çerçevesiyle çatýþýr. Üretim iliþkileri, artýk üretici güçlerin hareketini engelleyen bir unsur durumuna gelir. Ýþte bu andan itibaren toplumsal denge bozulur ve toplum, dengesiz bir toplumdur. Bu hakim sýnýflarýn hareketinin iktisadi evrime ters düþmesi demektir.* Toplumsal dengenin, iktisadi evrimin içersinde ortaya çýkýþý, her hareketin denge yönündeki (doðal) geliþiminden baþka bir þey deðildir. Fakat, toplumsal dengenin doðadaki diðer denge durumlarýna göre farklýlýðý, hareketsizliði ifade etmemesidir. Yani, toplumsal denge kavramý, hareket içindeki hareketi ve bu hareketin genel harekete uygunluðunu ifade eder. Ýktisadi evrimin doðal gidiþatý içinde ortaya çýkan bu denge durumlarýna barýþ dönemleri ya da evrim dönemleri adý verilir. Her denge, baðýntýlý ve geçici olduðu gibi, toplumsal dengenin bu durumu da geçicidir. Üretici güçlerin geliþiminin mevcut üretim iliþkileri ile çatýþmaya baþlamasýyla (sýnýflý toplumlarda bu * Mekanik harekette üç tür engel vardýr, 1- Aþýlabilir engeller. Bunlar hareketin içinde ortaya çýkan ve hareketi durdurmayan engellerdir. 2- Aþýlamaz engeller. Bu hareketi daha doðrusu hareketin o biçimini yok eden yeni bir hareket yaratan engellerdir. 3- Hareketi geçici bir süre için durduran engeller. Bu üçüncüsü denge durumlarýný yaratýr. Bu durumlarda hareketin biçiminin deðiþmesi deðil, yalnýz hareketin gecikmesi söz konusudur. Tüm bunlar, mekanik hareket ve denge durumlarýný ifade eder. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 117 kaçýnýlmazdýr) toplumsal denge parçalanýr. Artýk toplum, dengesiz bir toplumdur. Üretici güçlerin üretim iliþkileri ile çatýþmasýnýn neleri doðurduðunu görelim: Önceleri üretici güçleri olanca hýz ve bereketiyle geliþtiren mevcut üretim iliþkileri üretici güçlerin geliþimine ters düþmeye baþlar. Bu durumda, üretici güçlerin gelmiþ olduðu seviyeye uygun üretim iliþkileri ortaya çýkmazsa, yavaþ yavaþ, üretim tümüyle sarsýntýya uðrar, üretim krizi ve üretim güçlerinin yýkýmý gündeme gelir. Bunlarýn toplumsal sýnýflara yansýmasý, artan yoksulluk, sefalet, açlýktýr. Bu da, kaçýnýlmaz olarak insanlarýn yeni bir toplum arayýþý ve yeni toplum için mücadelesini gündeme getirir. Yeni üretim iliþkileri, eski toplumun baðrýnda yeþermiþ olduðundan kendine uygun sýnýf ortaya çýkarmýþtýr. Ýþte, bu yeni sýnýfýn, mevcut egemen sýnýfa karþý mücadelesi toplumsal dengeyi parçalar. Bu, birinci yöndür. Diðer taraftan, mevcut egemen sýnýflar, yeni üretim iliþkileri ve güçlerine karþý en þiddetli bir þekilde direnir. Bu direnmeden amaç, kendisinin varlýk þartý olan mevcut üretim iliþkilerini korumak ve devam ettirmektir. Bu ise siyasal zorun (ve bunun sistemli ve örgütlü uygulayýcýsý devlet), iktisadi evrimi kontrol etmeye yönelmesi demektir. Bir baþka deyiþle, artýk siyasal zor iktisadi evrimin yoluna çýkar. Böylece, üstyapý, alt yapýsý ile birlikte toplumsal dengeyi bozar. Bu, ikinci yöndür. Artýk geçmiþte iktisadi evrim ile uygunluk içindeki güçler, iktisadi evrimi kontrole ve hareketini engellemeye baþlamýþtýr. Toplumda, iktisadi geliþmenin sürükleyicisi iktisadi evrime (tarihi olarak) ters düþen bir sýnýf olduðu sürece ve siyasal zor toplumdan baðýmsýzlaþtýðý ölçüde (böyle durumlarda siyasal zor kaçýnýlmaz olarak iktisadi evrime ters düþmektedir) o toplum dengesiz bir toplumdur.150 Ýþte, bu þartlar içinde toplum ayakta duruyorsa, yani mevcut düzen sürdürülebiliyorsa, o toplumdaki denge, suni dengedir. Bu bir politik niteliktir ve bu niteliði ifade etmek amacýyla toplumsa dengeyi suni denge olarak ifade ediyoruz.* Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. * Ayný iktisadi geliþim, ayný noktada egemen sýnýflarýn iç çeliþkilerini keskinleþtirir. Üretici güçlerin geliþimi engellendiði için üretim azalmýþtýr. Bunun sonucu olarak, hakim sýnýflarýn çýkarlarý (ticari kelimeyle kârlarý) azalýr. Bu da çýkar çatýþmasýný keskinleþtirir. Bu çatýþma sonucunda, bir kýsým unsurlar zayýflayýp giderken, diðer bir kýsým daha da güçlenip 150 118 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Bu niteliði belirleyen unsurlarý sýralarsak: a) Bu dönemde siyasal zor uygulamasý, iktisadi evrimi kontrole yönelmiþ olup, toplumsal sistem temel olarak siyasal zor ile ayakta durmaktadýr. Zorun tarihte iktisadi evrim karþýsýnda oynadýðý rol açýktýr. Ýlkin her siyasal zor, önce toplumsal nitelikte iktisadi bir göreve dayanýr ve ilkel topluluklarýn daðýlmasýnýn toplum üyelerini özel üreticiler haline dönüþtürdüðü, yani onlarý ortak toplumsal yöneticilerine daha da yabancý kýldýðý ölçüde artar. Ýkincil olarak, toplumdan baðýmsýz kýlýndýktan sonra, siyasal zor iki yönde etkili olabilir; ya iktisadi evrim yönünde bu durumda ikisi arasýnda çatýþma yoktur iktisadi evrim hýzlanýr. Ya da zor, iktisadi evrime karþý çýkar, ve bu durumda, birkaç istisna dýþýnda, iktisadi evrime yenik düþer.151 Suni denge koþullarýndaki siyasal zor, bu ikinci çeþittir. Ve suni dengenin olduðu yerde, egemen sýnýflarýn siyasal zoru, yenilmenin objektif þartlarý içindedir. Bu ayný zamanda, iktisadi evrim yönündeki siyasal zorun (devrimci) zaferinin objektif þartlarýnýn mevcudiyeti demektir. b) Halkýn, üretim düþüþü sonucu, ekonomik ve sosyal tepkileri; siyasal zorun uygulanýþý sonucu, siyasal tepkiler artmýþtýr. Bir baþka deyiþle, kitlelerin tepkilerinin iktidara yönelik hale gelmesinin objektif þartlarý mevcuttur. Ýþte bu objektif þartlar içinde bulunan toplum, halen ayakta duruyorsa, toplumsal denge (dengesizliðin geçici bir süre için düzenlenmiþ hali) suni bir dengedir. Her sýnýflý toplumda siyasal zor vardýr. Bu zor, üretici güçlerin, geliþirken kendine uygun düþen üretim iliþkileri çerçevesinde, üretici güçleri ellerinde tutanlara verdiði ve görevi olan bir siyasal zordur. Bu siyasal zorun görevi, üretici güçlerin geliþmesinin yolunu açmaktýr. Üretici güçlerin geliþmesine engel olan, üretici güçlerin eski geliþme durumuna uygun düþen (ama artýk eski olan) eski üretim iliþkileri olacaðý gibi, üretici güçlerin eski irileþir. Ýþte zümreleþme ve bunun sonucu oligarþinin ortaya çýkýþý. 151 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 119 sahibi sýnýflar da olabilir. Bu durumlarda, siyasal zor, iktisadi evrime uygun düþen ve onun yolunu açan görevini yerine getirir. Bu þekilde iktisadi durum, kendi iliþkilerinin yarattýðý siyasal zoru kendi hizmetine sokmuþ, onu toplumsallaþtýrmýþ olur. Kapitalizmin geliþme döneminde, burjuvazinin siyasal zoru, böyle bir siyasal zordur.(...) Emperyalist dönemin belirgin özelliði: üretici güçlerin gelmiþ olduðu seviyeye uygun olarak ortaya çýkan üretim iliþkilerinin, üretici güçlerle uzlaþmaz zýtlýða varmýþ olmasýdýr. Bu durumun sýnýfsal plana yansýmasý, artýk burjuvazinin tarihin treninin lokomotifi olamamasý, aksine, ortaya çýkardýðý sýnýfýn (proletaryanýn) götürücü sýnýf karakterine sahip olmasýdýr. (...) Emperyalist dönemde üretici güçlerin ürünü olan üretim iliþkileri, varlýklarýný devam ettirmek için üretici güçleri baský altýna almak zorundadýrlar. Bir zamanlar burjuvazinin elinde toplumsal bir görevi olan siyasal zor, bu kez yine burjuvazinin elinde mevcut üretim iliþkilerini, üretici güçlere uygun düþen yeni bir biçimde düzenleme görevini yerine getireceði yerde, engelleyici bir nitelik olan üretim iliþkilerini devam ettirme görevini üstlenir. Yani topluma yabancýlaþýr.152 (abç) Emperyalizmin III. bunalým döneminde, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, kapitalist üretim iliþkileri, ülkelerin iç dinamiði ile (kendi iktisadi evrimi sonucu) deðil de, emperyalizm (dýþ dinamik) tarafýndan geliþtirilmiþ olmasý, emperyalist sistemdeki çeliþkilerin ülkeye þiddetle yansýmasýna neden olur. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki emperyalist üretim iliþkileri çarpýk bir kapitalistleþmeyi ifade eder. Emperyalist dönemle birlikte, kapitalizm geri üretim iliþkisi olmasý ve bu nedenle siyasal zorun iktisadi durumu kontrole yönelmesi geribýraktýrýlmýþ ülkelerde çok daha fazladýr. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde sürekli bir milli bunalýmýn mevcudiyeti, yani devrim durumunun sürekli olarak var olmasý, toplumsal çatýþmayý (iç savaþý) sürekli gündemde tutar. Bu nedenle, bu ülkelerde siyasal zor, yalnýz ekonomik yapýyý kontrole deðil, sosyal ve politik hayatý da sürekli kontrol altýna almaya yönelir. 152 120 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Ülkede emperyalist üretim iliþkilerinin egemen olmasý ile ortaya çýkan toplumsal üretim artýþý ve nispi refah suni dengeyi kurmakta kullanýlýr. Ancak, gerek ülkenin iç çeliþkilerinin gelmiþ olduðu seviye, gerekse kapitalizmin dýþa baðýmlýlýðý, uzun dönemde suni dengenin bu özelliðini yok eder. Siyasal zor temel ve belirleyici olur. Zaman içinde milli bunalýmýn derinleþmesine paralel olarak, suni dengeyi korumak ve devam ettirmek amacýyla siyasal zor askeri biçimde maddeleþir. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, kitlelerin tepkileri (bilinçsiz ve kendiliðinden gelme) ikili niteliktedir: Anti-emperyalist ve anti-oligarþik. Emperyalist iþgal gizlendiðinden, kitlelerin emperyalizme karþý olan tepkileri pasifize olur. Gerçekte bu gizleme, demagoji ile, yaygara ile (sanayileþen Türkiye, büyük Türkiye gibi) saðlanmaktadýr. Kýsaca özetlersek, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde toplumsal denge (suni dengedir bu) emperyalist üretim iliþkilerinin geliþmesinin meydana getirdiði nispi refah ile kurulur ve oligarþik devletin ordusu, polisi ve her türlü propaganda ve pasifikasyon araçlarý ile yürüttüðü siyasal zor ile sürdürülür. Bunun sonucu olarak da, halkýn kendiliðinden-gelme tepkileri (objektif olarak mevcuttur) pasifize edilmiþtir. Ancak ülkede siyasal zor ve onun askeri biçimde maddeleþmesi, klâsik faþizmde olduðu gibi, kitlelerin oligarþiye siyasal olarak yedeklenmesini saðlayamaz. Bu ülkelerde kitlelerin oligarþiye karþý olan tepkilerinin sindirilmesi söz konusudur. Bu tepkiler açýk mücadele ve çatýþma durumuna gelememektedir. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, suni denge, kitlelerin bilinçlenmesini engellediði anlamda da devam eder. Bütün olarak suni denge, halkýn objektif olarak mevcut olan tepkilerini, subjektif olarak eylem içinde ifade edememeleri demektir. Temelinde oligarþinin gözdaðý, yaygara ve demagojisine dayanan kuvvet gösterisi yatar. Bu ülkelerde Halk Savaþýnýn baþlayabilimesi için gerekli siyasal tecrit ve kendiliðinden gelme hareketler (kitlelerin tepkilerini eylem içinde ifade etmeleri) suni dengenin bozulmasýyla mümkündür. Bu da, bu ülke devrimlerinde zorunlu bir durak olan Halk Savaþýnýn baþlayabilmesi için yeni bir aþamayý gündeme getirir: Öncü Savaþý. Öncü Savaþý, bir yandan suni dengeyi yaratan maddi temellere saldýrarak, kitlelerin gerçekleri görmelerini saðlarken, di- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 121 ðer yandan onlarý bilinçlendirir ve örgütler. Bir baþka deyiþle, oligarþinin (ve emperyalizmin) siyasal olarak tecrit edilmesi ve kitlelerin silahlý mücadeleye çekilmesi Öncü Savaþýnýn görevi olup, suni dengenin bozulmasýný ifade eder. Öncü Savaþýnýn amacý, geniþ halk kitlelerini silahlý mücadeleye kazanmak, yani Halk Savaþýný baþlatmaktýr. Halk Savaþý, maddi olarak güçlü düþmana karþý mutlak siyasi üstünlüðün saðlandýðý þartlarda verilir, o halde Öncü Savaþýnýn amacý oligarþinin siyasal tecrididir.153 153 122 THKP-C/HDÖ, Tarihsel Geliþim. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÖNCÜ SAVAÞI THKP-C/HDÖ, Marksizm-Leninizmin kýlavuzluðu altýnda, emperyalizmin III. bunalým döneminin çeliþki ve iliþkileri ile, bu çeliþki ve iliþkilerin Türkiyeye yansýmasýnýn (ülkemizin tarihi, sosyal, politik, psikolojik niteliklerinin) devrimci tespitinden hareketle saptanmýþ olan Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini, devrim stratejisi olarak kabul etmiþtir. Bundan önceki bölümlerde devrim stratejimizin dayandýðý teorik temelleri ve emperyalizmin III. bunalým döneminin özelliklerini belirttik. Bu bölümde Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini bir bütün olarak ortaya koyacaðýz. Ancak ülkemiz solunda mevcut olan teorik keþmekeþ, kavram karýþýklýðý o seviyeye gelmiþtir ki, bir strateji kavramý tartýþma konusu yapýlmaktadýr. Ve pasifistler, buradan hareketle, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin, strateji bile olmadýðýný iddia etmektedirler. Kimilerine göre, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi, tamamlanmamýþ ve eksik bir stratejidir. Kimilerine göre ise, politikleþmiþ askeri savaþ diye bir kavramýn ifade ettiði strateji yoktur. Bu ve bunlara benzer pek çok iddialarýn peþi sýra ülkemizdeki mevcut koþullarda, devrim aþamasýnýn ne olduðu araþtýrýlmaktadýr. Bazýlarý, demokratik halk devrimi derken, diðerleri ulusal demokratik THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 123 devrim, milli demokratik devrimi, anti-oligarþik halk devrimi, ulusal demokratik halk devrimi diyerek, özde ayrý olmayan, nüans ve deyiþ farklarý etrafýnda fýrtýnalar koparýlmaktadýr. Herhangi bir devrim anlayýþý bulunmadan, kendisini siyaset olarak tanýmlayanlarýn, partileþme süreçleri içinde aylar ve yýllarýn geçtiði Türkiyede, THKPnin stratejik tespitlerinin her türlü spekülasyona, karalamaya, ve netleþmeye maruz kalmasý çok doðaldýr. THKPnin stratejik tezlerine saldýrmak, bugün tüm pasifistlerin varlýk þartý olmaya devam etmektedir. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini ele almadan, strateji ve taktik konusunu genel olarak ele almakta yarar vardýr. 124 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III I. STRATEJÝ VE TAKTÝK ÜZERÝNE Bugüne kadar Türkiye solunda, strateji, stratejik hedef, stratejik plan sürekli olarak karýþtýrýlmýþtýr. Bu karýþtýrmanýn temelinde, Marksist-Lenininst literatürde strateji kavramýnýn farklý tanýmlamalarý yatmaktadýr. Ýçinde yaþanýlan toplumun süreci içindeki çeliþmelerden, ana çeliþmenin saptanarak, bu ana çeliþmenin tayin ettiði o sürecin niteliðinin belirtilmesine Marksistliteratürde strateji denir. Aslýnda askeri bir kavram olan strateji, fethetme sanatýdýr.154 Strateji ve taktik kavramlarýnýn askeri kavramlar olmasý, savaþ ile politikanýn özgül farklýlýðý sonucu olarak, politik kavram olarak kullanýlmasýnda pek çok yanlýþlýðý getirmesi kaçýnýlmazdýr. Strateji, en genelde, belirli bir amaca varmak için izlenecek yollarýn, genel olarak tespit edilmesidir. Stratejinin konusu, devrimin belirli bir aþamasýný temel kabul ederek, proletaryanýn baþlýca darbesinin doðrultusunu saptamak; devrimci güçlerin uygun düzenleniþi için (ana ve ikincil yedek güçleri) plan hazýrlamak; devrimin belirli bir aþamasý boyunca bu planýn gerçekleþmesi için mücadele etmektir.155 (Stalin) Askeri açýdan, Clausewitz, stratejiyi þöyle tanýmlamaktadýr: Strateji, muharebelerin (çatýþmalarýn) savaþýn amaçlarýna hizmet edecek þekilde kullanýlmasýdýr. Aslýnda strateji sadece muharebe ile uðraþýr, fakat strateji teorisi bu özel faaliyetin baþlýca aracýný, yani silahlý kuvvetlerin, hem doðrudan doðruya kendilerini, hem de belli baþlý iliþkilerini ele almak zorundadýr. Strateji, muharebenin savaþýn amacý doðrultusunda kullanýlmasýdýr. Buna göre savaþ eyleminin tümüne, sa154 155 Mahir Çayan, Revizyonizmin Keskin Kokusu. Stalin, Leninizmin Ýlkeleri, s. 83. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 125 vaþýn amacýna uygun bir hedef göstermesi gerekir. Diðer bir deyiþle, strateji savaþ planýný yapar ve öngörülen hedeflere göre ona ulaþýlmasýný saðlayacak bir dizi eylemi saptar; ayrý ayrý seferlerin planlarýný hazýrlar ve her birinde verilecek muharebeleri örgütler.156 (abç) Görüldüðü gibi, stratejide, her þeyden önce belirli bir amacýn tespit edilmesi gereklidir. Devrim stratejisinin amacý, devrimdir. Bu anlamda strateji, devrim yapmak amacýyla izlenecek yol demektir. Buna paralel olarak, strateji, devrim mücadelesinin tümüne ve devrimin amacýna uygun bir hedef göstermesi gerekmektedir (stratejik hedef). Stratejik hedef, üretici güçlerle üretim iliþkileri arasýndaki temel çeliþkinin ideolojik, politik, ekonomik ve sosyal çözüm platformudur.157 Stratejik hedef, devrimci güçlerin mücadelesinin hedefidir. Stalinin deyiþiyle, proletaryanýn baþlýca darbesinin doðrultusunu saptar. Bu hedefin saptanmasýnda, o an içinde bulunulan dünya ve ülke koþullarýnýn genel incelenmesi ile mümkündür. Devrim yapmanýn ilk þartý doðru emperyalizm tahlilidir sözünün anlamý bunu ifade eder. Burada kavranýlmasý gereken stratejik hedefin, uzun dönemli ve genel hedef olup, bu hedefe varmanýn, o evrede stratejik amaç olduðudur. Stratejik hedefin, genel olarak emperyalizmin, özel olarak da ülkenin içinde bulunduðu somut tarihsel koþullara göre saptanmasý, her ülke devriminde hedefin ayrý olmasýný getirir. Emperyalist iþgal altýnda olan ülkeler ile emperyalist ülkelerdeki üretici güçlerin gelmiþ olduðu seviye ayný deðildir. Bu nedenle, stratejik hedefler ayný olamaz. Keza, emperyalist iþgalin biçimi ve emperyalist sömürü yöntemleri, stratejik hedefte de deðiþiklik yapar. Stratejik hedefin tespiti, genel hedefin siyasal iktidar olmasý ve siyasal iktidarýn da belirli sýnýf ya da sýnýflarýn elinde olmasý gerçeðinden hareketle, devrimci güçlere, düþman güçlerini göstermek, düþmaný tespit etmek demektir. Ýkinci olarak, strateji, mevcut güçlerin, belirlenen hedefe karþý nasýl mevzileneceði, bu güçlerin kendi aralarýndaki iliþkileri 156 157 126 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 191. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III içerir. Stalinin deyiþiyle, devrimci güçlerin uygun düzenleniþi için plan hazýrlamak gereklidir. Stratejik plan, bu durumda, devrimde sýnýflarýn mevzilenmesi demektir. Stratejik planýn bu parçasýnýn tespiti ise, mevcut sýnýflarýn tahlilini gerektirir. Sýnýflar tahlili sonucunda, stratejik hedefe yönelecek, devrimci sýnýf güçleri tespit edilir. Ve bu tespit edilen devrimci sýnýflar, devrim hedefine uygun olarak, mevzilendirilir. Bu, öncü, temel ve yedek güçlerin (stratejik güçler olarak) tespit edilmesidir. Stratejik öncü güç (ya da sýnýf), tüm stratejik hareketin yönünü ve rotasýný saptayan, hareketin baþýný çeken ve yönlendiren güçtür.* Öncü ya da önder güç, bir sýnýf olabileceði gibi, o sýnýfýn partisi, yani ideolojik öncüsü de olabilir (ideolojik ya da fiili önderlik esprisi). Bir devrimde önder gücün, fiili mi, yoksa ideolojik mi olduðu, doðrudan o gücün (sýnýfýn) nicelik ve niteliðine baðlýdýr. Stratejik temel güç, o devrim sürecindeki temel kitle gücünü ifade eder. Bir baþka deyiþle, stratejik hedefe varýlmasýnda fiili olarak rol oynayan güçtür. Bu anlamda da önder güç (sýnýf), ayný zamanda temel güç içinde yer alýr ya da temel gücün bizatihi kendisidir. Stratejik yedekler, devrim sürecinde, dolaylý ya da dolaysýz olarak, devrimin temel stratejik güçlerin hareketine yardýmcý olan ve belirli bir durum karþýsýnda sürece katýlan sýnýf güçleridir. Strateji ile ilgili diðer kavramlar gibi, stratejik yedekler de, askeri kavramdýr. Ancak devrimde sýnýflarýn mevzilenmesinde, stratejik yedekler, örgütsel güçlerle karýþtýrýlmamalýdýr. Stratejik hedef ve strateji planýnýn bu þekilde belirlenmesiyle sorun tamamlanmýþ sayýlmaz. Ayrýca stratejik amaca ulaþmak için izlenecek yol (stratejik çizgi) ve ayrý ayrý seferlerin planlarý (stratejik rota) tespit edilmelidir. Stratejik çizgi, stratejik amaca ulaþmak amacýyla verilecek mücadelelerde (muharebelerde) temel aracýn saptanmasý demektir. Bir baþka deyiþle, temel mücadele biçiminin saptanmasý gerekir. Bugün ülkemizde strateji konusundaki yanýlgý ve yanlýþlýklar, stratejik çizginin tespitinde de ortaya çýkmaktadýr. Politikleþmiþ As* Emperyalist dönemde burjuvazi devrimci niteliðini yitirdiðinden, toplumsal hareketin baþýný çekemez. Kendi devrimini bile yapamaz. Bu nedenle, öncü ya da önder güç proletaryadýr. Bu, emperyalist dönemdeki her devrim için geçerlidir. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 127 keri Savaþ Stratejisinin, temel mücadele biçimini saptamasý, yani silahlý propagandayý temel mücadele biçimi olarak ele almasý eleþtirilmektedir. (!) Bu eleþtirilere göre, somut koþullardan kopuk mücadele biçimi olamaz158 genel doðrusunun ihlâl edildiði söylenilmektedir. Pasifizmin her türlü çeþidine göre, stratejik bir mücadele biçimi saptamak, somut koþullarý hesaba katmamak demektir, fokoculuktur. Devrim stratejisinin tespitinde belirlenen temel mücadele biçimi, stratejik amaca ulaþmak için izlenecek yol ve verilecek mücadelelerin araçlarýnýn saptanmasý demektir. Bu ayný zamanda, stratejik zaferi gerçekleþtirecek olan yol demektir. Ancak bu konuda iki tür sapmaya dikkat etmek gerekir: Stratejik temel mücadele biçimi (ya da aracý) tespit edildikten sonra, bunun belirli koþullarda geçerli olduðu ve koþullar deðiþince deðiþtiði anlayýþý (sað sapma). Bu anlayýþ, stratejik tespitlerdeki temel noktalarýn, ana ve belirleyici olduðunu ve de deðiþik koþullardaki tüm çabalarýn bu noktaya tabi olduðu gerçeðini reddetmek demektir. Temel yol, tek yol deðildir; ama temel yol, her þeyin baþarýsýný belirleyen yoldur. Ýkinci sapma ise, stratejik mücadele biçiminin tespitinde temel-tali iliþkisini unutmak ve temeli tek olarak ele almaktan kaynaklanýr (sol sapma). ... strateji teorisi bu özel faaliyetin (muharebenin) baþlýca aracýný, yani silahlý kuvvetlerin doðrudan doðruya kendilerini, hem de belli baþlý iliþkilerini ele almak zorundadýr.159 (Clausewitz) (abç) Strateji tespitinin, genel mevcut koþullarýn tahliline dayandýðý gerçeði, kendini stratejik çizgi tespitinde de gösterir. Yani temel mücadele biçimi, genel mevcut koþullarýn tahlilinden çýkar. Leninin deyiþiyle, mücadele biçimlerini belirleyen somut tarihsel koþullardýr. Kýsaca özetlersek, strateji, devrim sürecinin belirli bir anýný temel kabul ederek, bu devrim sürecinde, varýlacak hedef, bu hedefe yönelik sýnýf güçleri, bu sýnýf güçlerinin mevzileniþi ve savaþa sokuluþ tarzý, mücadelenin niteliði-yöntemi-araçlarý ve 158 159 128 Bkz, Devrimci (!) Yol ve KSDnin çeþitli yayýnlarý. Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 191. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III mücadelenin genel geliþim çizgisinin saptanmasýdýr. Bu durumu ile strateji, tüm süreci koþullandýran ve ona bilinçli ifade vermek için izlenecek yol demektedir. Bu nedenle strateji, devrim sürecinin her anýnda, her somut koþullarda yürütülecek çalýþmalarýn temelidir. Bu anlamda da strateji, taktiklerin niteliðini belirler ve taktikler stratejiye baðýmlýdýr. Ana çeliþmenin niteliðinin tayin ettiði süreç herhangi bir þeyin geliþim sürecinde var olan farklý aþamalar içinde çeþitli aþamalarý ihtiva eder. Ve her aþama farklý þartlarý içinde taþýr. Farklý þartlar da doðal olarak farklý özellikler gerektirir. Ýþte taktik denilen esnekliðin biçimlendirilmesinin önemi burada ortaya çýkar. Taktik, ana çeliþmenin niteliðinin tayin ettiði sürecin deðiþik aþamalarýn deðiþik þartlarýna göre (sürecin belli aþamalarýnda bazen tali-ana çeliþki ile üst üste gelebilir, bazen de ana çeliþmenin bazý kýsmi unsurlarý çözümlenir) bu þartlara uygun pozisyonlar çizme, þartlara uygun tecrit edilmiþ hareketler yapma sanatýdýr.160 (abç) Strateji gibi taktik kavramý da, askeri bir kavramdýr. Politik mücadeleye buradan geçmiþtir. Clausewitz taktiði þöyle tanýmlar: Taktik, silahlý kuvvetlerin çarpýþmada kullanýlmasýna iliþkin teoridir.161 (abç) Taktiðin tanýmlanmasýnda Che Guevara þöyle diyor: Taktik, büyük stratejik hedefleri izlemenin pratik yöntemidir. Taktik, stratejinin tamamlayýcýsý ve bazý yönlerden uygulamaya konuluþudur.162 (abç) Taktiðin konusu -diyor Stalin, nispeten kýsa olan hareketin kabarmasý ve alçalmasý, devrimin hýzlanmasý ve yavaþlamasý döneminde proletaryanýn davranýþ çizgisini saptamak, eski mücadele ve örgütlenme biçimlerinin ve eski sloganlarýn yerlerine yenilerini koyarak, mücadele ve örgüt biçimleri arasýnda uyum saðlayarak vb. ve bu çizginin uygulanmasý için mücadele etmektir. 160 161 162 Mahir Çayan, Revizyonizmin Keskin Kokusu. Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 129. Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 47. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 129 Taktik, stratejinin bir parçasýdýr, stratejiye baðlýdýr ve stratejiye hizmet etmekle yükümlüdür.163 (abç) Taktik, doðrudan doðruya pratiði, pratiðin o andaki þekillenmesini belirlemesinin anlaþýlmamasý pek çok stratejik sapmalarý gündeme getirebilmektedir. Yukarda görüldüðü gibi, taktiðin en önemli noktasý, içinde bulunulan anýn, diðer koþullardan farklý yönlerini (özel niteliðini) tespit ederek bu farklýlýða uygun mücadeleyi yürütmektir. Ancak taktiðin biçimlendirilmesinde dikkat edilecek husus, taktiðin stratejiye baðýmlýlýðý ve stratejinin o anki özgül koþullarda biçimleniþi olmasýdýr. Bu anlamda taktikler deðiþken ve geçicidir. Taktik konusu, doðrudan mücadele biçimleri ve örgüt biçimlerini kapsamýna aldýðýndan, doðru taktik tavýrlar stratejik zaferi kolaylaþtýracaðý gibi, yanlýþ taktikler geciktirecektir. Ancak kimilerinin sandýðý gibi, her taktik evrede, o evrenin (özgül) koþullarýna uygun olarak farklý mücadele ve örgüt biçimlerinin (Stalin) gündeme gelmesi temel mücadele ve örgüt biçiminin deðiþmesi demek deðildir. Böyle bir anlayýþ stratejinin ya da devrim teorisinin gereksizliðini önermek demektir ve örgütlenme açýsýndan tasfiyecilik ya da ostovizm demektir. Taktik evrelerde stratejik çizginin, o evrenin koþullarýna (özgül) göre biçimlenmesi ya da taktik evrelere göre temel mücadele ve örgütlenme biçimlerinin deðiþmesi ve yenilerinin yaratýlmasý demek deðildir. Her özgül evrenseli içinde taþýr ve evrenselin parçadaki durumudur. Evrenselden ayrý ve baðýmsýz özgül durumlar olamaz. Bu nedenle, taktik, stratejinin o anki somut koþullarda biçimleniþidir. Her þeyden önce, özgülün baðlý olduðu ve koþullandýrdýðý evrenselin doðru tespiti sonucu oluþturulan stratejinin doðruluðu birincildir ve taktiðin biçimlendirilmesindeki doðruluðun þartýdýr. Konunun somutlaþmasý için bir-iki örnek verelim: 1971-12 Mart döneminde strateji ve taktiðin durumunu ele alýrsak: Her þeyden önce, genel olarak emperyalizmin III. bunalým döneminin genel çözümlenmesine dayanýlarak, bu genel koþullar içinde devrimin nasýl gerçekleþeceðini saptamak stratejinin konusudur. Strateji, bu koþullar içinde, düþman güçlerinin güçlü ve zayýf yönlerini, bizim güçlü ve zayýf yönlerimizi ve bu genel koþullarda 163 130 Stalin, Leninizmin Ýlkeleri, s. 86. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III düþmanýn bize hangi saldýrýlarý yönelteceðini (yani hangi çarpýþmalarý kabul ettireceðini) tespit ederek, bunlara uygun mücadele biçimini ve örgüt anlayýþýný ve de genel hedefleri belirler. Böylece stratejik tespitler, genel koþullara tam anlamýyla uygundur. Özel durumlar, genelin yansýma ve biçimleniþi olduðu anlamýnda, stratejik tespitler, özele yansýyan ve özeldeki koþullara göre özelleþen genel mücadele ve örgüt biçimlerini içerir. 12 Mart 1971 koþullarýnda, genel koþullardan farklý olarak ortaya çýkan ve çýkabilecek koþullarý tespit etmek taktiðimizi belirler. Ancak bu farklý olgular, geneli içinde taþýr ve genelin o andaki görünümüdür. 12 Mart dönemi, emperyalizmin III. bunalým döneminin genel özelliklerinin, ülkenin içinde bulunduðu ekonomik-politik-sosyal alandaki çeliþkilerin gelmiþ olduðu seviyede biçimleniþidir. Bu anlamýyla, ülkedeki emperyalist iþgal, oligarþik yönetim ve milli kriz, genel olarak deðiþikliðe uðramaz. Meydana gelen deðiþim ise, milli krizin derinleþmesi (Stalinin deyiþiyle, hareketin kabarmasý) ve oligarþik yönetimin siyasal zoru derinleþen milli kriz nedeniyle askeri biçimde maddeleþmesidir. Bu koþullarda karþý-devrimin güçlü ve zayýf yönleri ile devrimin avantaj ve dezavantajlarý somutlaþýr. Konuyu, III. bunalým döneminin geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki temel özelliði olan sürekli milli kriz ve suni denge açýsýndan koyarsak: 12 Mart döneminde ekonomik plandaki buhran ve suni dengenin oligarþinin askeri güçleri tarafýndan devam ettirilmeye çalýþýlmasý en önemli iki noktadýr. Bu koþullar içinde taktik ne olacaktýr? Stratejiden ayrý olarak neleri içerecektir? (Örgüt ve mücadele biçimlerinde) Her þeyden önce, suni dengenin oligarþinin resmi ve askeri güçleri ile devam ettirilmeye çalýþýldýðý için, taktik planda oligarþinin askeri güçlerine saldýrmak ve onlarý yýpratmak ve de hareketlerini engellemek temel görevdir (Taktik hedef). Bu taktik hedef, stratejik hedefin o anki, somut koþullardaki görünümüdür. Taktik plandaki mücadele oligarþinin askeri güçleri ile olmaktadýr. Öncü Savaþý koþullarý içinde devrim güçleri ise, halkýn devrimci öncüleridir. Öyle ise, genel stratejik hedef olan emperyalizm ve oligarþinin halkla olan çeliþmesinin yansýsý, somutta (oligarþi ile halk arasýndaki çeliþme olarak) oligarþinin askeri güçleri ile halkýn devrimci öncüleri arasýndaki mücadele olarak biçimlenir.* Öyle ise taktik hedef, oligarþinin askeri güçleri ile gerçekleþtirmeye çalýþtýðý amacý engellemektir. Bu evrede taktik hede- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 131 fin bu þekilde tespiti mücadele ve örgütlenme konusunda bazý deðiþimler getirir. Keza devrimci sloganlar da deðiþerek bu taktik hedefe uygun biçimlenir. Ancak bu stratejik mücadele ve örgütlenme biçimleri deðiþmiþtir anlamýna gelmez. Gündeme gelen yeni koþullardaki iliþki ve çeliþkilerin yarattýðý yeni mücadele ve örgütlenme biçimleridir. Stalinin tanýmlamasýnda belirttiði yeni mücadele ve örgütlenme biçimleri bu þekilde anlaþýlmalýdýr. Bir baþka deyiþle, yeni taktik evrede deðiþen koþullara göre, eski taktik evrenin koþullarýna göre biçimlenen mücadele ve örgütlenmenin deðiþmesi gündemdedir. Ve her taktik evrede, taktik hedefe ulaþýlmasýnda temel yol stratejik çizgi ve tespitlerdir. Stratejik tespitimize göre, Öncü Savaþý evresinde temel görev suni dengeyi yaratan ve devam ettiren maddi güçlerin daðýtýlmasý ve yok edilmesidir. Genel olarak suni denge, oligarþinin ordusu, polisi, her türlü propaganda ve pasifikasyon yöntemleri ile sürdürülür. Zaman zaman da ekonomik plandaki üretim artýþýndan yararlanýr. Öyle ise, Öncü Savaþýnda temel görev, bu güç ve uygulamalara tavýr alarak, bunlarý daðýtmak ve kitlelere göstermektir (Stratejik olarak Öncü Savaþýnýn amacý). Ancak tüm bunlar somutta, koþullara uygun olarak temel-tali iliþkileri içinde biçimlenirler. Ýþte bu biçimleniþ taktikleri belirler. 12 Mart döneminde, suni denge ordu ve polis aracýlýðýyla sürdürülmeye çalýþýlmaktadýr. Taktik hedef, (somut) bu güçlerin hareketini engellemektedir (Ayný þekilde 1976 sonrasýnda bu güçler yerine faþist milisler geçmiþtir, temel olarak taktik hedef faþist milis güçlerdir). Yine bu dönemde, demokratik muhalefet çeþitli yasalarla sindirilmiþ ve pek çok demokrat hapishaneye atýlmýþtýr. Yine 12 Mart döneminde, oligarþinin hareketi, sömürüyü disipline etmeye yönelik olduðundan, tekelci burjuvazi, toprak aðalarý ve tefecilerin en irileri hariç olmak üzere, tüm diðer sömürücü sýnýf ve tabakalara tavýr almýþtýr. Erim Hükümeti aracýlýðýyla da tarafsýzlýðýný, ilerici liðini koymaya çalýþmýþtýr. Öyle ise taktiðimiz, gerek oligarþi dýþýna * Genelin özelde somutlaþmasý ya da görünümü, Kesintisiz Devrim II-IIIdekinden farklý olduðu sanýlabilir. Tersine farklýlýk, genel-özel farklýlýðýdýr. Mahir Çayan yoldaþ orada Öncü Savaþý boyunca genelin somutlaþmasýný ifade ederek oligarþi ile halkýn devrimci öncüleri arasýnda demektedir. Bizim bu somutlaþtýrmamýz ise, Öncü Savaþýnýn bir taktik evresinde 12 Mart dönemi) meydana gelen somutlaþtýrmadýr. Ve bu anlamda, genel olarak Öncü Savaþý bütünündeki durum, o anki koþullarda belirttiðimiz biçimde somutlaþýr. 132 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III atýlmak istenen, gerekse dýþýnda kalarak izlemeye çalýþan diðer sömürücü kesimlerin güçlerinden yararlanmayý da hedefler. 12 Mart döneminde idam cezalarýna karþý imza toplamanýn örgütleniþi ve bizzat bu mücadele, yeni mücadele ve örgüt biçimini ifade eder. (Günümüzde faþist milis güçlerinin legal örgütlerinin kapatýlmasý ve hesap sorulmasý gibi) 12 Mart döneminde, Erim hükümetinin yüzünü açýða çýkartma, yani Erim hükümetinin emperyalizmin ve oligarþinin hükümeti olduðunu, ilerici, Atatürkçülüðünün maske olduðunu göstermeye yönelik mücadele temeldir 1975 sonlarýnda faþist milis güçlerinin MHPnin oligarþi ile olan iþbirliðini göstermek gibi). 12 Mart döneminde, oligarþi ile emperyalizm iliþkisini ve emperyalizmin gizli iþgalini gösterme bir diðer görevdir. Her dönemde geçerli olan bu görev, 12 Mart döneminde haþhaþ ekiminin yasaklanmasý ile kendini somutlaþtýrýr. Bu dönemde haþhaþ ekimi ve haþhaþýn yan ürünleri ve ülke ekonomisindeki (ilaçlar) yerinin belirtilmesi, bunun için seminer, miting vb. þeylerin organize edilmesi taktik mücadeleyi biçimlendirmiþtir 1975 sonrasýnda Amerikan üslerinin kapatýlmasýna iliþkin sloganlar, günümüzde IMF-AID-Dünya Bankasý iliþkilerinin açýða vurulmasý gibi). Ýþte bu koþullar içinde, temel olarak silahlý propaganda mücadele biçimi çerçevesinde E. Elromun, 3 Ýngilizin kaçýrýlmasý ve karþýlýðýnda hapishanelerin boþaltýlmasýný ve Denizlerin idamýnýn durdurulmasýný talep etmek; (kaçýrarak ya da öldürerek, her iki koþulda da) Jandarma Genel Komutanýna yönelmek doðru devrimci eylem olmaktadýr. Keza Genel Af sloganý doðru slogan olarak ortaya çýkar (Günümüzde faþist katillerden hesap sorulsun sloganý gibi).* Özetlersek, taktik, stratejik mücadelenin somutta uygulanýþýdýr. Taktik, somut koþullardaki deðiþime göre deðiþen ve bu deðiþik somut koþullardaki davranýþ çizgisidir. Ancak, tak* Elbette 12 Mart döneminde yapýlmasý gerekenler, yapýlanlara özdeþ deðildir. Pek çok þey yapýlmamýþtýr. Bunun nedeni de, silahlý devrimci cephenin erken harekete geçmek zorunda kalmasýyla örgütsel yapýnýn zayýflýðýdýr. Gerek Öncü Savaþýnýn baþlangýç evresinde bulunulmasý, gerekse, (baðýntýlý) örgütsel yapýnýn zayýflýðý, bazý þeylerin yapýlamamasýný getirmiþtir. Zorunlu olarak da, zayýf örgütsel yapýyý yok edebileceði pahasýna, büyük hedeflere yönelik eylem yapýlmýþtýr. Küçükten büyüðe-basitten karmaþýða, sistemli bir mücadele ve örgüt geliþimi, koþullar nedeniyle gerçekleþtirilememiþtir. Bunun sonucu olarak da, kadro yetiþtirme geri kalmýþ, ölenlerin yerine yenileri geçirilememiþtir. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 133 tik, somut koþullarý belirleyen ana çeliþmeye göre saptanan stratejiye baðýmlýdýr ve stratejiye hizmet eder. Strateji-taktik iliþkisinin kavranýlmasý, pratiðin doðru yönlendiriliþi için gereklidir. Bugün ülkemiz solunda Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine karþý yürütülen kampanya içersinde strateji-taktik iliþkisi özel yer tutmaktadýr. Kimilerine göre stratejik mücadele biçimi olamaz, mücadele biçimlerini belirleyen taktiktir. Taktik de somut durumlarýn somut tahlili olduðuna göre mücadele biçimleri somut koþullara baðlýdýr. Ve somuttaki deðiþimlere göre deðiþir. TSÝP-TÝP-KSD oportünizminin bir koro halinde bu sözlerine, son olarak DG-DY oportünizmi de katýlmýþtýr. Þöyle diyor Devrimci (!) Gençlik-Yol oportünizmi: Örneðin Öncü Savaþýný ele alalým. Kimileri, Devrimci Hareketimizin bu konudaki görüþlerini derinleþtirme adýna, Öncü Savaþýnýn þu aþamasýnda þu evresinde hangi taktiklerin uygulanacaðýnýn tespit edilmesinin acil sorunlar olarak gündeme getirme gayretkeþliði içindedirler. Kavram tartýþmasý hayatýn canlý pratiðinin yerine geçirilmek istenmektedir.164 (abç) Evrim ve devrim aþamasýnýn iç içe geçmesi durumu, OLGUNLAÞMIÞ bir milli kriz olarak, sürekli bir devrim durumunun varlýðý ve sürekli bir devrim aþamasýnda bulunulmasý þeklinde anlaþýlamaz. Ve buradan kalkarak koþullarý hesaba katmayan bir mücadele anlayýþý Devrimci Harekete maledilemez.165 (abç) Evet, evrim ve devrim aþamalarýnýn iç içe geçmesi durumu, nesnel koþullarýn her durumda her türlü eyleme müsait olduðu biçiminde alýnmamalýdýr.166 Görüldüðü gibi, DG-Y oportünistleri, nesnel koþullar, her durum, hayatýn canlý pratiði, þu aþamasýnýn þu evresinde hangi taktiðin kelimeleriyle strateji-taktik iliþkisinin tespitini gayretkeþlik olarak yorumlamaktadýrlar. Her zaman olduðu gibi, bu oportünistler, genel kavramlarla ve yuvarlak ifadelerle iþleri geçiþtiriyorlar. Öz olarak ifade edilen, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre 164 165 166 134 Devrimci(!) Yol, S. 3, s. 15 Devrimci(!) Yol, S. 3, s. 13 agd, S. 3, s. 13 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III tespit edilen temel mücadele biçimi silahlý propaganda her durumda geçerli deðildir. Buna paralel olarak mücadeleyi o anki somut koþullarda biçimlendirmek amacýyla giriþilecek durum tahlilleri ve taktiðin tespiti gereksizdir. Önemli olan günlük mücadeledir. Bu ifadenin altýnda yatan gerçek ise, devrimci çalýþmayý kendiliðinden gelmeciliðe tabi kýlmaktýr. Leninin sözleriyle, eðer bir parti bilinçsiz bir sürecin bilinçli bir ifadesi olacaksa, girdiði süreci yönlendirmek zorundadýr. Bu ise, sürecin tahlili ve strateji-taktiðin tespiti ile mümkündür. Örneðin 1912 yýlýnda uluslararasý sosyal demokrat partiler (o dönemde partilerin ismi komünist parti deðildi) toplantýsýnda (Basel Kongresi) alýnan karar bu gerçeði açýða çýkartýr. Basel Kongresi, 1912 yýlýnda, I. yeniden paylaþým savaþýnýn çýkacaðýný tespit ederek, bu koþullardaki parti tavýrlarýný belirleyerek, ekonomik ve politik buhraný iç savaþa dönüþtürün kararýný alýr. DG-Ye göre Leninin de katýldýðý bu karar gayretkeþliktir (!), hem nasýl olur da, sürecin þu aþamasýnda (Basel Kongresine göre yeni paylaþým savaþýnda), hangi taktiðin (iç savaþýn) uygulanacaðý belirleniyor! Ama denilecektir ki, Basel Kongresi kararý koþullarý hesaba katmaktadýr. Fakat Kautsky, ayný karara hesaba katýlan koþullar yanlýþtýr diyerek karþý çýkmýþtýr. Keza emperyalist dönemle birlikte sistemin bütününde devrimin nesnel koþullarýnýn mevcudiyeti, devrimcilerin her türlü eyleme baþvurabilmelerinin nesnel koþullarýný yaratýr. Bu da Marksizm ilke olarak her türlü mücadele biçimini kabul eder sözü ile somutlaþýr. Ancak ilke olarak her türlü mücadele biçiminin kabul edilmesi ve sistemin bütününde bunlarýn uygulanmasýnýn þartlarýnýn olmasý ile pratikte (somutta) uygulanmasý demek deðildir. Hangi mücadele biçiminin nerede ve nasýl uygulanacaðý ayrýdýr. Bu iki þeyi birbirine karýþtýrmak, Leninin deyiþiyle, tüm hastalýklarýn tedavi yollarýnýn týp tarafýndan tanýnmasý ile belli hastalýða belli tedavinin uygulanmasýný karýþtýrmaktýr.167 Ve hangi hastalýða hangi tedavinin uygulanacaðý önceden bilinmelidir; ama herhangi bir kiþiyi muayene etmeden (tahlil), hastalýðýný bilmeden tedavi etmek olanaksýzdýr. Bunlarýn politik literatürde anlamý mevcut durum tahlili ve genel dünya ve ülke tahlilidir. Birincisi taktiði, ikincisi stratejiyi belirler. Ve özel genelden ayrýlamaz. Öyle ise yuvarlak bir nesnel koþullar, 167 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 129. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 135 her durum, her eylem hiçbir þey ifade etmez. Nasýl bir nesnel koþul (genel emperyalizm, özel bir ülke mi), hangi durum (emperyalizmin hangi bunalým döneminin, hangi iliþkiler içindeki hangi ülkesinin hangi mevcut durumu) ve hangi eylem (barýþçýlsilahlý, parlamenter-sovyetik ayaklanma-barikat savaþý-gerilla savaþý-hareketli savaþ vb.) belirtilmedikçe nesnel koþullarýn her durumda her eyleme müsait olduðu biçimde alýnamaz cümlesi anlamsýzlýðý ifade eder, ve ekonomizmin ta kendisidir. Emperyalist dönemde, belirli bir ülkenin emperyalizmin belirli bir bunalým döneminde (III. bunalým dönemi), genel iliþki ve çeliþkilerin tespiti ve bu iliþki ve çeliþkilerin belirlediði sürecin geliþiminin belirlenmesi, mücadeleye devrimci mücadele olma niteliði verir. Yoksa devrimcilik, hergün her þeye ayrý þeyler söylemek deðildir. Devrimci mücadele, her gün her yerde söylediklerinin bir bütünün parçalarý olarak, bütüne baðlý olmasý demektir. Bu ise strateji-taktik iliþkisini ifade eder.* Stratejik mücadele biçimi olamaz diyenlere Lenin þöyle demektedir: Çoðunlukla bu çýkýþlar, daha ilk anda tam bir fiyasko ile sonuçlanýr. Ýlk anýnda ve tam bir fiyasko, çünkü, bu mücadele hareketi daha önce düþünülmüþ ve uzun uzadýya saptanmýþ sistemli bir eylem planý, inatçý ve uzun süreli bir mücadele planý sonucu deðildir, sadece geleneðe uygun bir devrimci grubun kendiliðindengelme çalýþmasýnýn geliþmesi sonucuydu.168 (abç) ** Son olarak, strateji-taktik konusunu ve mücadele biçimleri* Biz burada strateji ve taktiðin gerekliliðinden yola çýkýyoruz. Elbette strateji ve taktik olmadan da devrim olabileceðini düþünenler olabilir. Onlara söyleyecek sözümüz yoktur. Bu tür kiþiler burjuva politikacýlarýndan baþka bir þey deðillerdir. ** Bilindiði üzere Leninde strateji ve taktik kavramlarý açýk deðildir. Marksist literatüre bu kavram Stalinin yapýtlarýyla girmiþtir. Lenin strateji-taktik kavramlarý yerine sistemli eylem planý kavramýný kullanmaktadýr. Revizyonizmin Keskin Kokusu yazýsýnda Mahir Çayan yoldaþ, bu konudaki revizyonist kavram karýþýklýðý üzerine konuyu açmýþtýr. Adý geçen yazýda, hareket planý olarak mücadelenin mikro-makro planlamasý olarak mikro hareket planý taktik, makro hareket planý strateji olduðu belirtilir. Bu nedenle ayrýca bu konuya girmeyeceðiz. Günümüz dili ile özetlersek, Lenindeki sistemli eylem planý ikilidir, Birincisi uzun dönemli eylem planýdýr ve stratejiyi ifade eder. Kýsa dönemli eylem planý ise taktiktir. Bu anlamda de Dr. Kývýlcýmlýnýn Rus devrimi stratejisiz yapýldý tespitinin yanlýþlýðý açýða çýkar. 168 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 129. 136 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III nin durumunu Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi açýsýndan ele alalým. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinde temel mücadele biçimi silahlý propagandadýr. Diðer politik, ekonomik ve demokratik mücadele biçimleri silahlý propagandaya tabidir. Bir baþka deyiþle, devrimin zaferi, temel olarak, silahlý propagandanýn baþarýsýna baðlýdýr. Bu tespite karþý çýkanlar, stratejik olarak tespit edilen temel mücadele biçiminin olamayacaðýný ya da sadece belirli dönemlerde uygulanacaðýný ileri sürmektedirler. Ve temel mücadele biçiminin silahlý propaganda olmasý, bunun her dönemde temel alýnmasýný sür-git silahlý mücadele anlayýþý olarak yorumlamaktadýrlar. Bu karþý çýkýþlarýn amacý ne olursa olsun, kendi boyutlarý içinde cevap vermekte, pratik yarar görüyoruz. Her þeyden önce, bizim gibi ülkelerde, stratejide tespit edilen temel mücadele biçiminin, her dönem geçerli olduðunu belirtelim. Bunu anlamak zor deðildir. Birinci olarak, emperyalizmin III. bunalým döneminde geribýraktýrýlmýþ ülkelerde sürekli bir milli kriz mevcuttur. Bu milli kriz, tam anlamýyla olgun olmasa bile, sürekli bir durumdur ve hiçbir koþulda ortadan kalkmaz. Bu ise, emperyalizm ve oligarþinin, her koþulda siyasal zoru ve bunun askeri biçimde maddeleþtirilmesini temel almasýný gerektirir. Yani, milli kriz koþullarýnda düzeni devam ettirebilmenin tek yolu siyasal zordur. Bunun somut ifadesi ise, oligarþinin her durumda düzenin sýnýrlarýný aþan hareketlere karþý siyasal zoru askeri biçimde maddeleþtirdiði ve zaman zaman da düzen sýnýrlarýný aþmaya yönelen ekonomik-demokratik hareketlere karþý da ayný yöntemi kullandýðýdýr. Devrimci politik mücadele, düzeni yýkmaya yönelik iktidar mücadelesidir. Bu nedenle düzenin sýnýrlarýný aþan ve aþmak zorunda bulunan harekettir. Politik mücadelenin bu niteliði, onun örgütlenmesinin illegaliteyi temel almasýný zorunlu kýlar ve illegalite devrime kadar her durumda temeldir. Emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde (isterse I. ve II. bunalým döneminde emperyalizmin iþgalinin açýk olduðu sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde; isterse III. bunalým dönemi geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde olsun) devrimci mücadele ki iktidar mücadelesidir sürekli milli kriz koþullarýnda yürütülmek durumundadýr. Bu THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 137 durumda emperyalizm ve yerli hakim sýnýflar, düzeni devam ettirmek için siyasi zoru askeri biçimde maddeleþtirmek ya da maddeleþtirmenin þartlarý içinde hareket etmek zorundadýr. Karþý-devrimin bu zorunun amacý (politik amaç), düzeni devam ettirmek için, düzene karþý güçleri yok etmek ya da sindirmektir. (Karþý-devrimin askeri savaþýnýn politik amacý). Diyalektik materyalizme göre, bir maddi güç bir baþka maddi güçle yok edilebilir. Bu nedenle karþý-devrimin siyasal zoru, devrimci zorla bertaraf edilir. Ancak emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde siyasal zor (kapitalist-emperyalist ülkelerden farklý olarak) askeri biçimde maddeleþmenin sürekli koþullarý içindedir. Bu nedenle devrimci zor, askeri biçimde süreklidir. Bir baþka deyiþle, emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde devrimci mücadele askeri savaþý temel almak zorundadýr. Objektif koþullara uygun bu mücadele süreklidir. Ancak, askeri savaþ þu ya da bu þekilde deðil, devrimci politik amaçlar için kullanýlýr. Yani, kitleleri bilinçlendirmek ve örgütlemek temelinde yürütülür. Böylece devrimci politik amaçlarla kullanýlan askeri savaþ (zor), salt karþý-devrimin askeri gücünü yok etmek için deðil (bu askeri savaþýn niteliðidir), temel olarak kitleleri bilinçlendirmek ve örgütlemek için kullanýlýr. Kitleleri bilinçlendirip örgütlemenin yolu ise, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý ile mümkün olduðundan, askeri savaþ bu kampanyanýn temel aracý olarak kullanýlýr. Bu durum süreklidir ve her koþulda geçerlidir. Emperyalizmin III. bunalým döneminde, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn (kitleleri bilinçlendirme, örgütlendirme) baþarýsý için suni dengenin bozulmasý þarttýr. Bu nedenle Öncü Savaþý boyunca askeri savaþýn, temel devrimci görevi suni dengeyi bozmaktýr. Kitlelerin bilinçlendirilmesi ise, bu göreve baðlý olarak yürütülür. Görüldüðü gibi, sür-git silahlý mücadele anlayýþý diye bir þey yoktur ve olamaz. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre sürekli olan mücadele (ayný zamanda temeldir), politik mücadeledir ve bunun temel biçimi olan silahlý propagandadýr (daha önce de belirttiðimiz gibi sür-git silahlý mücadele ya da askeri savaþ, savaþýn niteliðine aykýrýdýr ve bizatihi savaþýn kendisi buna izin vermez). 138 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Kýsaca özetlersek, emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde sürekli milli kriz tam anlamýyla olgun olmasa da karþý-devrimin siyasal zorunu askeri biçimde maddeleþtirmesini kaçýnýlmaz kýlar ve bunun objektif þartlarýný yaratýr. (Subjektif þartlar ise, sürekli ordunun mevcudiyeti ile her dönem vardýr). Bu koþullarda devrimci mücadele askeri savaþý temel metod olarak almak zorundadýr. Bir baþka deyiþle, devrimci politik mücadele temel olarak silahlý aksiyon yöntemleriyle yürütülmek zorundadýr. Savaþýn devrimci karakterine ve güçler dengesine uyan silahlý aksiyon biçimi gerilla savaþýdýr. Çünkü gerilla savaþý deðiþken karakterinden dolayý, düþman askeri güçlerinin imha ve yýpratýlmasýný saðladýðý gibi, kitle çalýþmasýna da izin verir. Ýþte gerilla savaþýnýn, devrimci politik amaçlarla, yani siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn bir aracý olarak ele alýnýþýna silahlý propaganda ve bu mücadele biçimini temel alan devrim stratejisine Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi diyoruz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 139 II. POLÝTÝKLEÞMÝÞ ASKERÝ SAVAÞ STRATEJÝSÝNÝN GENEL ÝLKELERÝ Yukarda belirttiðimiz strateji kavramý çerçevesi içersinde Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini kýsa ve öz olarak tanýmlayalým. Emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde, iç dinamiðin çarpýtýlmasý ülkedeki mevcut çeliþkileri keskinleþtirmiþtir. Bir de bu yapýya, kapitalizmin sürekli ve genel bunalýmýnýn þiddetle yansýmasý (sürekli ve genel bunalým, ekonomik-politik-sosyal tüm hayatý kapsar) sonucu sürekli milli kriz ortaya çýkar. Emperyalizmin III. bunalým döneminde, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, emperyalist sömürü, oligarþi aracýlýðý ile gerçekleþtirilir. Bir baþka deyiþle, ülkedeki baþ çeliþki halk ile oligarþi arasýndadýr. Ancak ülkedeki kapitalizm kendi iç dinamiði ile geliþmediðinden ve yerli-tekelci burjuvazi (oligarþi içinde aðýr basan yöndür) baþtan emperyalizmle bütünleþmiþ olarak doðduðundan, emperyalizm de oligarþinin içinde yer alýr (gizli iþgal esprisi) ve ülkedeki belirleyici yön emperyalizm ve emperyalist sömürüdür. Bu anlamda, ülkedeki baþ çeliþki, ayný zamanda halk ile emperyalizm arasýndadýr. Geri-býraktýrýlmýþ ülke devriminde burjuva demokratik devrim aþamasýnýn çözmesi gereken çeliþki iþte bu çeliþkidir. Kýsacasý, stratejik hedef, anti-emperyalist, anti-oligarþik devrimdir. Ancak bu stratejik hedef tespiti, iki ayrý nitelikte hedefin tespiti deðildir. Anti-emperyalist hedefle, anti-oligarþik hedef diyalektik bir bütünü teþkil ederler. (Emperyalizmin oligarþi içinde yer alma esprisi) Geribýraktýrýlmýþ ülkelerde, geçmiþ dönemlerde olduðu gibi, iç düþmanla (III. bunalým döneminde oligarþi), dýþ düþman (emperyalizm) birbirinden kesin çizgilerle ayrýlamaz (Emperyalizmin içsel olgu olma esprisi). Bu nedenle stratejik hedef, bir bütün teþkil eden anti-emperyalist mücadele ile anti-oligarþik mücadeleyi içerir. Devrimci savaþ, stratejik hedefin bu niteliðinden dolayý hem ulusal, hem de 140 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III sýnýfsal planda yürüyecektir. Ancak emperyalist iþgal açýk hale geldiði döneme kadar, sýnýfsal yan aðýr basacaktýr. Sýnýfsal yanýn aðýr basmasý, yaný anti-oligarþik mücadelenin önde olmasý, anti-emperyalist mücadelenin ihmal edileceði anlamýna gelmez. Anti-oligarþik mücadelenin temel niteliði, oligarþinin siyasal tecridi ve halký devrim safýna çekmek olduðu için ve bunun ise, bir yandan oligarþinin sýnýfsal sömürüsünü halka göstermek, diðer yandan emperyalist sömürü ile baðlantýsýný ortaya koymak gerektiðinden anti-emperyalist mücadele kaçýnýlmazdýr. Bu iki mücadele birbirinden kesin çizgilerle ayrýlamaz. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi, iþte bu stratejik hedefe yönelik olarak, tüm devrimci güçlerin uygun düzenleniþ içersinde, belirli bir mücadele metodu ile savaþa sokulmasýdýr. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre, devrimci süreç iki aþamadýr: Öncü Savaþý ve Halk Savaþý. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre, anti-emperyalist, anti-oligarþik devrimin baþarýlmasý için Halk Savaþý zorunlu bir duraktýr. Halk Savaþý, emperyalizmin ve oligarþinin askeri biçimde maddeleþen siyasal zoruna karþý, kitlelerin devrimci zorunun uygulamaya sokuluþudur. (Bkz: Ýkinci Bölüm) Ancak emperyalizmin III. bunalým döneminin özelliklerinden dolayý Halk Savaþý Öncü Savaþý aþamasýndan geçecektir. Halk Savaþýnýn baþlatýlabilmesi için, öncülerin yürüttüðü politikleþmiþ askeri savaþ ile suni dengenin bozulmasý ve oligarþinin siyasal tecridi þarttýr (baðýntýlý). Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde kapitalizm dýþ dinamikle (emperyalizm) geliþtirilmesi sonucu, þehirleþme, haberleþme ve ulaþým, geçmiþe göre artmýþtýr. Bunun sonucu olarak bu ülkelerde þehir küçük burjuvazisi ve proletarya geçmiþ döneme göre nicelik olarak daha fazladýr. Keza þehirleþmenin artýþý buralardaki mücadeleyi, geçmiþe göre, daha da öne çýkarmýþtýr. Bu yüzden devrimci mücadele kýr ve þehirde birlikte yürütülür. (Birleþik devrimci savaþ ya da birleþik isyan) Devrimci mücadele baþlangýçtan itibaren askeri savaþ (silahlý aksiyon) yöntemlerini temel almak zorundadýr (sürekli milli bunalým esprisi). Politik mücadelenin silahlý aksiyon temelinde yürütülmesi ve barýþçýl yöntemlerin tali olmasý, politik mücadele biçimleri arasýnda yeni iliþkiler yaratmýþtýr. Kapitalizmin iç dinamikle geliþtiði ülkelerde olduðu gibi, evrim ve devrim aþamalarý þeklinde THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 141 devrimci mücadelenin kesin çizgilerle ayrýlmasý imkansýzdýr. Bu aþamalar iç içe geçmiþtir. Bir yandan evrim ve devrim aþamalarýnýn devrimci görevleri, diðer yandan silahlý aksiyon (askeri savaþ) yöntemlerinin temel alýnmasý gereklidir. Bu nedenle, devrimci politik görevlere ve karþý-devrimin askeri gücü ile olan farka uygun silahlý aksiyon (askeri savaþ) biçimi gereklidir. Bu da gerilla savaþýdýr. Gerilla savaþý, deðiþken niteliði gereði bu iki görevi birden yerine getirebilir. Ýþte gerilla savaþýnýn devrimci politik amaçlarla, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn bir aracý olarak yürütülmesine, yani politik kitle mücadelesi olarak ele alýnmasýna silahlý propaganda denir. Silahlý propaganda, politik mücadele biçimi olarak temeldir. Diðer politik mücadele biçimleri talidir. Genelde ekonomik ve demokratik mücadele ve biçimleri politik mücadeleye tabi olduðundan, silahlý propagandaya tabidir, talidir (temel-tali yönler diyalektik bütünlüðü ifade eder). Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre, Öncü ve Halk Savaþý evrelerinde izlenecek stratejik çizgi, kýr ve þehri, silahlý propaganda ve öteki politik mücadele biçimlerini diyalektik bir bütün olarak ele alan çizgidir.169 Bu stratejik çizgi, gerilla savaþýnýn, kýr gerilla savaþý ve þehir gerilla savaþý þeklinde yürütülmesini kaçýnýlmaz kýlar. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre anti-emperyalist, anti-oligarþik devrimde sýnýflarýn mevzilenmesi þu þekildedir: Önder güç: Proletaryadýr. Temel güç: Köylülük (Feodal kalýntýlar ve tarým burjuvazisi hariç tüm köylü unsurlar), þehir küçük burjuvazisi ve þehir proletaryasýdýr. Dolaysýz yedekler: Kemalist aydýn çevre-dünya sosyalist bloðu-sömürge ülkelerdeki ulusal kurtuluþ hareketleri. Dolaylý yedekler: Demokrat batý ülkeleri ve kamuoyu-oligarþinin kendi içindeki çeliþkileri-küçük-burjuvazinin sað kanadý. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin demokratik halk devriminde (anti-emperyalist, anti-oligarþik devrim) devrim yolunu belirlemiþ olmasý ve bunu yapan tek strateji olmasý, ülkemiz solundaki oportünizmin saldýrýlarýna neden olmasýný kaçýnýlmaz kýlmýþtýr. Yukarda genelde belirttiðimiz devrim stratejimiz gerek parçada, 169 142 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III gerekse genel geliþimde eleþtirilere hedef olmaktadýr. Ancak bu eleþtirilerin büyük çoðunluðu Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin strateji olmadýðý ve böyle bir strateji olmayacaðý noktasýnda odaklaþmasý, stratejik ilkelerin tek tek alýnýp açýklanmasýný zorunlu kýlmýþtýr. Marksizmde araþtýrma yöntemi somuttan soyuta doðru gider. Bu yöntem takip edilerek, genel olarak III. bunalým döneminin, özel olarak ülkemizin tahlilinden (somut), Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine (soyuta) ulaþýlmýþtýr. Ve bu andan itibaren strateji (soyut), mücadelenin (pratiðin ya da somutun) ana yönlendiricisidir. Fakat Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine karþý yönelen eleþtiriler ve kadrolarýn siyasi eðitimi için (ki bu pratiðin teoriye uygun yönlendirilmesi içindir) stratejik ilkeler (tek tek) açýklanmak zorundadýr. Marksizmde açýklama yöntemi soyuttan so-muta doðru gider. Bu nedenle Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin tespitlerini parçada açarak somuta ineceðiz. Ancak parçalanmýþ bilgi, bütünü ihmal ettiði için metafiziktir. Diyalektiðe göre bilgi, her zaman bütün ve tamlýk doðrultusunda ilerleyen eksik ve tamamlanmamýþ bir süreçtir. Bir baþka deyiþle, diyalektik bilgi, bütünsellik içeren ve bütünselliðe yönelen bir süreçtir (bilimin sonsuzluðu esprisi). Diyalektik bilgide, bir þeyi söylemek için her þeyi söylemek gerekir. Ve bilimsel soyutlamalar, bilmek için bir araçtan baþka birþey deðildir ve bütünü parçada da tanýmak için yapýlýr. Ýþte bu diyalektik ilkeler unutularak yapýlacak tüm yaklaþýmlar ve tespitler yanlýþ olacaðý gibi, metafizik bir anlayýþýn yerleþmesine neden olacaktýr. Gerçi her bilimsel soyutlama (teorik metin) belirli ölçülerde mekanik anlayýþlara yol açmakla birlikte, soyutlamalarýn bizatihi kendisinin metafizik tarzda, mekanik ve þematik ele alýnýþý bu yanlýþlýðý baþtan yerleþtireceðinden, yanlýþ ve sakat bir yöntemdir. Þimdi burada genel olarak belirttiðimiz Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin, pratiðimize iliþkin noktalarýný detaylý biçimde açarak konuyu somuta indirelim. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 143 III. ÖNCÜ SAVAÞININ ASKERÝ SANATI Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre, Halk Savaþý Öncü Savaþý aþamasýndan geçecektir. (Daha önce belirttiðimiz nedenlerden dolayý) Þu anda Öncü Savaþýný sürdüren THKP-C/HDÖ nün pratiði de göstermiþtir ki, Öncü Savaþý, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin en temel özelliðidir. Þimdi bu kýsýmda Öncü Savaþý aþamasýný en geniþ çerçeve içersinde ele alacaðýz. Ancak þu asla unutulmamalýdýr: Öncü Savaþýnýn amacý, Halk Savaþýný baþlatmaktýr ve bu anlamýyla stratejik çizginin bir aþamasýdýr. Bu tespit Öncü Savaþýndaki görevleri ve amaçlarý belirler. Genel olarak ele alýndýðýnda, bir ülkede devrim olabilmesi için: milli kriz, devrimci öncünün (parti) mevcudiyeti ve kitlelerin bilinçli ve örgütlü olmasý þarttýr. Bu genel gerekli þartlar içersinde Öncü Savaþý þu þekilde somutlaþýr: III. bunalým döneminin özelliklerinden dolayý, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde sürekli mevcut olan milli bunalým milli kriz haline dönüþemez. Çünkü milli bunalýmýn derinleþebilmesi için, kitlelerin (alttaki sýnýflarýn) geniþ ve yaygýn bir biçimde iktidara yönelik hareketlerinin mevcut olmasý þarttýr. Suni dengenin mevcudiyeti bunu engeller. Bir baþka deyiþle, milli krizin (olgunlaþmýþ milli bunalým) oluþabilmesi için, suni dengenin bozulmasý gerekir. Buradan genel olarak devrimci mücadelenin, özel olarak Öncü Savaþýnýn bir görevi çýkar: Milli bunalýmýn derinleþtirilmesi. Bir baþka deyiþle, Öncü Savaþý, ayný zamanda, milli bunalýmýn derinleþtirilmesi mücadelesidir. Her devrimde olduðu gibi, devrimcilerin temel görevi kitleleri (siyasal olarak) bilinçlendirmek ve örgütlemektir. Bu ise, kitlelere siyasi gerçekleri açýklamak (teþhir etmek), onlara politik hedef göstermek (neye karþý mücadele edeceklerini göstermek), mücadele yöntem ve biçimlerini sergilemek ve de örgütlemek (nasýl mücadele edileceði), kitleleri siyasi olarak eðitmek demektir. An- 144 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III cak bunlarýn sonucunda kitleler (ister parti kadrosu olarak, isterse siyasi kitle örgütleri içinde) örgütlenebilir. Ve örgütlenen kitleler de, belirli plan doðrultusunda yönetilebilinir. Emperyalist hegemonya altýnda olan ülkelerde sürekli milli bunalým (tam anlamýyla olgun olmayan milli kriz) mevcudiyeti, kitlelerde düzene karþý memnuniyetsizlik ve tepki yaratmaktadýr. Ancak III. bunalým döneminde, bu (mevcut olan) memnuniyetsizlik ve tepkiler (bilinçsizdir) açýk halde deðildir. Leninin deyiþiyle, milli kriz koþullarýnda, kitleler memnuniyetsizlik ve tepkilerini eylem içinde ifade etmek istemeleri ve etmeleri söz konusudur. (Eylemin niteliði devrimci olmayabilir, ancak düzene karþýdýr). Suni denge, iþte ifade etme istemi ile ifade etmeyi engelleyen faktördür. Öyle ise, devrimcilerin önündeki görev, suni dengeyi bozarak, kitlelerin memnuniyetsizlik ve tepkilerini eylem içinde ifade eder hale getirmektir (tepkilerin açýk hale getirilmesi). Ancak bundan sonradýr ki, kitlelerin eylemi devrimci nitelik alabilir. Bu, kitlelerin devrim saflarýna çekilmesi, yani (devrimci anlamda) bilinçlenmesi demektir. Örgütlenme ise bilinçlenmeye paralel olarak geliþir. Öyle ise Öncü Savaþýnýn diðer bir görevi de (ki temel bir görevdir), suni dengeyi bozarak, kitleleri devrim saflarýna çekmektir. Bu olgu siyasal tecridin suni dengeyi bozma temelinde gerçekleþmesi demektir. Siyasal tecrit ile suni dengenin bu iliþkisi doðrudan III. bunalým dönemine özgü bir niteliktir. Siyasal tecridin bu özelliðini kavramak, pratik açýdan büyük öneme sahiptir. Bu nedenle bunun üzerinde biraz duralým: Emperyalizmin iþgali (açýk ya da gizli) altýnda olan ülkelerde siyasal tecrit ikilidir. Birinci yön, emperyalizmin siyasal tecridi; ikinci yön yerli hakim sýnýflarýn siyasal tecridi. (Savaþýn sýnýfsal ve ulusal ikili yönü). Halk Savaþýnýn teorisinin gerçek ifadeleri olan Çin ve Vietnam devrimlerinin genel geliþim çizgisi incelendiðinde siyasal tecrit-siyasi güç, silahlý mücadele-silahlý güç iliþkileri açýk ve net bir biçimde anlaþýlabilir. Siyasal tecrit, doðrudan doðruya, mevcut düzenin ve devletin niteliðinin kitlelerce kavranýlmasý demektir. Bu gerçek bir siyasi bilinç olmamakla birlikte, siyasi bilincin ve siyasi örgütlenmenin temeli ve koþuludur. Emperyalizmin iþgali altýnda olan ülkeler- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 145 de siyasal tecrit, emperyalist iþgalin ve yerli hakim sýnýflarýn niteliðinin kitlelerce kavranýlmasý (eylem içinde ifade etmek istemeleri) ve bunun sonucu oluþan tepkilerin (açýk tepkiler) silahlý mücadele þeklinde ortaya çýkmasýdýr (eylem içinde ifade etmeleri). I. ve II. bunalým döneminde, emperyalizmin açýk iþgali siyasal tecridi kendiliðinden saðlar. Emperyalizmin açýk iþgali halk kitlelerinin milliyetçi tepkileri, gavur alerjisi þeklinde kendisini gösterir. Yerli hakim sýnýflarýn emperyalizmle açýk iþbirliði içinde olmalarý ve toplumsal sürecin feodalizm olmasý sonucu olarak da, yerli hakim sýnýflar da siyasal olarak tecrit olma koþullarýný taþýrlar. Böylece siyasal tecrit ikili yönü ile kendiliðinden saðlanmýþ olur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, kitlelerin emperyalizmin ve yerli hakim sýnýflarýn niteliðini görmeleri sonucu tepki göstermelerinin, gerçek siyasi bilinç temelinde geliþmeyen silahlý mücadele (ayaklanma ve isyanlar biçiminde) þeklinde olduðudur. Eðer kitlelerin kendiliðinden gelme tepkileri silahlý mücadele olarak kendini göstermezse, bu kitlelerin baþka yönden hakim sýnýflara (ve emperyalizme) siyasal olarak yedeklenmelerini getirir. Siyasal tecridin (emperyalist hegemonya altýnda olan ülkelerde) en önemli özelliði budur. I. ve II. bunalým döneminde, zayýf merkezi otoritenin mevcudiyeti, kitlelerin tepkilerinin silahlý mücadele þeklinde açýk hale gelmesinin koþullarýný yansýtýr. Keza emperyalizmin açýk iþgali de, tepkilerin emperyalist ordularýn (askeri biçimde maddeleþen zor) müdahalesi ile bastýrýlmaya çalýþýldýðýndan silahlý mücadeleyi kaçýnýlmaz kýlar. Bu koþullar içinde proleter devrimcilerin görevi, sistemli ve bilinçli bir süreci, yani Halk Savaþýný baþlatmaktýr. Bunun için de, tepkilerini silahlý mücadele þeklinde (bunun bir biçimi olan ayaklanma ve isyanlar) ortaya koyan kitlelerin içine girerek, siyasi ajitasyon ve propaganda ile onlarý bilinçlendirmek (niçin, neye karþý ve nasýl savaþý sürdüreceklerini anlatmak, yani politik hedef göstermek ve askeri savaþýn en uygun biçimini öðretmek) ve örgütlemek gerekir. Feodalizme karþý, feodal sopa ile sömürülen halkýn özellikle hemen hemen serf statüsünde olan köylülerin çeliþkiler çok keskin spontane patlamalarýný ve isyanlarýný örgütleyen pro- 146 170 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III leter devrimcilerin mücadelesini170 Giap þöyle ifade ediyor: 30 yýllarýnda, silahlý halk kuvvetlerimiz, kendini savunma örgütleri halinde idi, kitle silahlý kuvvetlerinin ve gelecek devrimci ordunun çekirdeði idi (...) Kendini savunma müfrezeleri, devrimci ajitasyon varolduðu andan itibaren, bu ajitasyonun gücü ne olursa olsun vakit geçirilmeksizin kurulabilir ve kurulmalýdýr.171 Ýlk andan itibaren tüm görev, kitleler içinde bir açýklama ve ajitasyon çalýþmasý ... ve askeri eðitimin172 gerçekleþtirilmesidir. Tüm bu görevleri belirleyen Halk Savaþýnýn verilebilmesi için gerekli koþullarýn yaratýlmasý þeklinde ifade edilen amaçtýr.* Bu amaç kendisini kitleleri büyük silahlý birimler halinde örgütlemek (Halk Kurtuluþ Ordusu) þeklinde somutlaþýr. Bütün demokratik özgürlüklerin boðulduðu ve en küçük silahýn yasaklandýðý sömürge ülkede, iyi örgütlenmiþ ve iyi donatýlmýþ egemen orduyu yenmek için, büyük çapta bir devrimci orduyu baþtan itibaren örgütlemek zordu ... Bunu baþarýya ulaþtýrmak için güçlü siyasi kuvvete, büyük bir siyasi orduya, bu temel üzerinde, geniþ ölçüde örgütlü kitle silahlý kuvvetlerine ve belli bir düzeye eriþmiþ bir devrimci orduya sahip ol-mak temel olarak önemlidir.173 (abç) Bu koþullar içersinde, düþman güçlerinin maddi ve teknik olarak, devrim güçlerinin siyasi ve moral olarak mutlak üstünlüðü gündeme gelir. Bu durumda sadece uzun ve zorlu bir direniþle, kendi güçlerimizi saðlamlaþtýrýrken, düþman kuvvetlerini azar azar yýpratabilir, güçler dengesinin gittikçe lehimize dönmesini saðlayabiliriz ve zaferi kazanabiliriz.174 Maddi eksiklerimizin üstesinden gelmemizi ve zayýf bir durumdan güçlü bir duruma geçmemizi saðlayabilmek için, siyasi kozlarýmýzý azami ölçüde deðerlendirme olanaðýný bize sadece uzun süreli bir savaþ verebilirdi.175 Bu * Ýkinci bölümde etraflýca ele aldýðýmýz bu þartlar, Milli krizin mevcudiyeti, halkýn geniþ ölçüde ayaklanma ve hareketlerinin mevcudiyeti (objektif þartlar); Partinin ve kýzýl ordunun varlýðýdýr (subjektif þartlar). 171 Giap, Halk Ordusunun Kuruluþu, s. 85-86. 172 Giap, age, s. 86. 173 Giap, age, s. 92-93. 174 Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 77. 175 Giap, age, s. 78. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 147 koþullar içinde temel slogan: Güçlerimizi savaþýn doðal gidiþatý içinde adým adým inþa etmek176 olacaktýr. Bu durumda güçler dengesine ve savaþýn devrimci karakterine uygun askeri savaþ (silahlý mücadele) biçimini temel olarak yürütmek gerekir. Benimsenen savaþ biçimi gerilla savaþýydý. Denilebilir ki, ... kurtuluþ savaþý basitten karmaþýða ve direniþin son yýllarýnda hareketli savaþa doðru giden, uzun ve geniþ bir gerilla savaþýydý.177 (abç) Emperyalizmin III. bunalým dönemi iliþki ve çeliþkileri sonucu olarak siyasal tecridin kendiliðinden oluþmamasý ve de halk kitlelerinin tepkilerinin pasifize edilmiþ olmasý, devrimin rotasýnda bazý deðiþiklikler yapmýþtýr. Artýk I. ve II. bunalým dönemlerinde olduðu gibi, devrimcilerin önündeki görev kitlelerin açýk haldeki tepkilerinin silahlý mücadeleye kanalize edilmesi ve silahlý birimler halinde örgütlenmesi deðildir. Bunun gerçekleþebilmesi için suni dengenin bozulmasý gerekir. Halkýn devrimci öncüleri, bir yandan suni dengeyi bozarken; diðer yandan kitleleri silahlý mücadeleye kazanýr ve silahlý güç içinde örgütler. Ancak suni dengenin bozulmasý temeldir ve diðerlerinin varolma gerçekleþme koþuludur. III. bunalým döneminde suni denge olgusunun ikili yönü, yani kitlelerin sürekli milli bunalým nedeniyle mevcut düzene karþý memnuniyetsizlik ve bilinçsiz tepkilerin siyasal zor ve bunun askeri biçimde maddeleþmesi ile pasifize edilmesi ve oligarþiye siyasal olarak yedeklenmesi, siyasal tecrit ve siyasal güç sorununun Öncü Savaþýnýn içinde mütalaa edilmesini zorunlu kýlar. Halk Savaþýnýn baþlayabilmesi için gerekli þartlarýn (objektif ve subjektif þartlarýn) olgunlaþtýrýlmasý için yürütülen mücadele Öncü Savaþýdýr. En kýsa tanýmýyla, Öncü Savaþýnýn amacý, geniþ halk kitlelerini silahlý mücadeleye kazanmak, yani Halk Savaþýný baþlatmaktýr. Halk Savaþý, maddi olarak güçlü düþmana karþý mutlak siyasi üstünlüðün saðlandýðý þartlarda verilir. O halde Öncü Savaþýnýn amacý oligarþinin siyasal tecrididir. * Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 78. Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 78. * Bizim bu fomülasyonumuz, pek çok teorik eleþtirilere yol açmýþ ve giderek de pratikte sað-pasifizmin þekillenmesini oluþturmuþtur. Bilindiði gibi, Marksist sýnýf tahlillerinde varýlan sonuçlar (somuttan soyuta) daima bu þekillerle kýsa formüllerle ifade edilir. Bu 176 177 148 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Þimdi bu formülasyonu açalým: Herþeyden önce Halk Savaþýnýn verilebilmesi için nelerin ve hangi þartlarýn gerekli olduðunu kavramak gerekir. Ýkinci bölümde uzun boylu ele aldýðýmýz bu konuya tekrar girmeyeceðiz. Yalnýz sonuçlarýný özetlemekle yetineceðiz. Halk Savaþý, geniþ kitlelerin yürüttüðü askeri savaþtýr (silahlý mücadele). Ancak toplumlarýn evriminde bu tür savaþlar çok görülmüþtür. Halk Savaþý kavramýnýn niteliðini belirleyen, onun devrimci politik niteliði ve bilinçli bir süreç olmasýdýr. Bu anlamý ile devrimci bir partinin yönetiminde yürütülen, siyasi bilince eriþmiþ ve silahlý güç halinde örgütlenmiþ geniþ kitlelerin emperyalizme ve yerli hakim sýnýflara (ya da oligarþiye) karþý yürüttükleri, iktidarý ele geçirmeye yönelik savaþtýr. Yani Halk Savaþý, politikleþmiþ askeri savaþtýr. Halk Savaþý verebilmek için gerekli objektif ve subjektif koþullar, emperyalizmin III. bunalým döneminin özelliklerinden dolayý yeterli deðildir. Bu koþullar, devrimcilerin müdahalesi olmadan olgunlaþmaz. (Suni denge esprisi) III. Bunalým döneminde, Halk Savaþýnýn verilebilmesi için gerekli þartlardan birisi olan milli bunalým (olgunlaþmamýþ milli kriz) geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde sürekli mevcuttur. Ancak kitlelerin emperyalizmin ve oligarþinin niteliðini görerek açýk tepki göstermeleri, bu tepkilerin silahlý mücadele þeklinde olmasý ya da kanalize edilmesi ve de silahlý mücadele temelinde geliþen kitle hareketlerinin devrimciler tarafýndan (silahlý güç halinde) yönetilmesi de gereklidir. Kitlelerin (açýk olan) tepkilerinin kanalize edilmesi ve silahlý güç halinde örgütlenmesi, tüm Halk Savaþlarýnýn baþlatýlmasýnda gerekli olan, devrimcilerin ana ve evrensel görevidir. (Parti bilinçsiz bir sürecin bilinçli bir ifadesi olmasý esprisi) * formülasyonlar bilimsel soyutlamalar olduðu için kelime yorumuna tabi tutulamazlar. Çünkü bu formülasyonlar nitelik belirleyicidir. Bir baþka deyiþle, Marksist formüller, belli bir tahlilin birkaç kelime ile soyutlamalarýdýr. Ve bu birkaç kelimelik soyutlama, bütün stratejik görüþü ifade eder. * Bu ana ve evrensel görevin, somutta nasýl gerçekleþeceði doðrudan doðruya ülkelerin (özgül) koþullarýna ait bir sorundur. Bunlar her ülke devriminin ara aþamalarýnýn niteliðini belirler. Çin devriminde olduðu gibi, Kýzýl Siyasi Ýktidarlar paralelinde geliþeceði gibi; Vietnamda olduðu gibi, þehirlerde olan ayaklanma ve þehirdeki iktidar (Viet-minh) aracýlýðýyla, kýrlara geri çekiliþ sonucunda da olabilir. Keza Kübada olduðu gibi, Öncü Savaþýnýn doðal gidiþatý içinde de olabilir. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 149 III. Bunalým döneminde, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde suni dengenin mevcudiyeti ve niteliði (ikili yönün belirlediði bir nitelik), bu ana ve evrensel görevin yerine getirilmesini engeller. Bu görevlerin yerine getirilebilmesi için suni dengenin bozulmasý þarttýr. Ancak suni dengenin niteliði ve eþitsiz geliþim yasasý nedeniyle, suni dengenin bozulmasý görevi ile bu görevler (tepkilerin silahlý mücadeleye kanalize edilmesi ve silahlý güç halinde örgütlenmesi) birbirinden kesin çizgilerle ayrýlamaz. Birinci, ikincinin koþullarýný yaratýr, ikincinin kazanýlmasýný hýzlandýrýr; ikinci birinciyi etkiler, onun önündeki engelleri temizler ve ikinci birincinin sonucu olup, birinciye yardýmcý olur. Suni dengenin toplumsal üretim artýþý ve nispi refahla kurulup, siyasal zor ve onun askeri biçimde maddeleþmesi ile devam ettirilmesi, siyasal tecridin kýsa bir an deðil, uzun bir süreç olmasýný ve ikili yönle oluþumunu açýða çýkartýr. Suni denge, bir yandan mevcut düzene karþý olan (bilinçsiz) tepkileri siyasal zor ve onun askeri biçimde maddeleþmesi ile sindirilmesi; diðer yandan bilinçsiz tepkilerin düzen içinde baþka alana kanalize edilmesi (yedekleme) þeklinde oluþtuðundan, suni dengeyi bozma görevi, oligarþinin zor kuvvetlerine saldýrmayý (askeri savaþ), hem de siyasi gerçekleri açýklamayý, politik hedef göstermeyi ve silahlý mücadeleye (askeri savaþ) kanalize etmeyi (politik savaþ) zorunlu kýlar. Bu anlamýyla suni dengenin bozulmasý siyasal tecritle birliktedir ve ayný boyutta birleþir. (Yine bu durum Öncü Savaþýndan Halk Savaþýna geçiþin, Küba Devriminde olduðu gibi, Öncü Savaþýnýn doðal gidiþatý içinde olmasýný getirir. Bir baþka deyiþle, Öncü Savaþýnýn nerede bittiði, Halk Savaþýnýn nerede baþladýðý birbirinden kesin çizgilerle ayrýlamaz. Ancak kurtarýlmýþ bölgelerle birlikte Halk Savaþý netleþir.) Emperyalizmin III. bunalým döneminde, emperyalist iþgal gizlendiðinden ve yerli-tekelci burjuvazi baþtan emperyalizmle bütünleþmiþ doðduðundan, oligarþinin siyasal tecridi emperyalizmin siyasal tecridinden öndedir (Savaþýn sýnýfsal yanýnýn aðýr basmasý). Ancak emperyalizm bizzat oligarþi içinde yer aldýðýndan, emperyalizmin siyasal tecridi, oligarþinin siyasal tecridi ile birlikte yürütülür ve oligarþinin siyasal tecridi için zorunludur. Emperyalizmin siyasal tecridi, onun iþgalini ve sömürüsünü kitlelere göstermektir. Oligaþinin siyasal tecriti, emperyalizmin ülkedeki varlýk biçimi ol- 150 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III duðunun gösterilmesini de içerdiðinden, birbiriyle çakýþýr. (Savaþýn sýnýfsal ve ulusal planda yürütülme esprisi). Tüm bu gerçekleri Mevcut Durum-I* broþürümüzde þu þekilde ortaya koymuþtuk: Mevcut durumda: Devrimci taktiðimizin ana hedefi oligarþidir ve anti-oligarþik mücadele öndedir. Antioligarþik mücadelenin önde olmasý, eklektik bir seçmecilik deðil, sýnýfsal mücadelenin ulusal mücadeleye göre önde olmasý demektir. Anti-oligarþik mücadelenin belirleyicileri de, oligarþinin siyasal zorunu kýrma, sýnýfsal olarak tecrit etme, emperyalizmin uzantýsý olduðunu açýða çýkarma ve kitlelere aksiyonunu götürmedir. Anti-oligarþik mücadelenin bu unsurlarý tek tek alýnarak birbirinden soyutlanamaz. Bu unsurlar, birbirleriyle baðýntýlýdýrlar. Ve bu anlamda anti-oligarþik mücadele, karmaþýk** bir görevler bütünüdür. Oligarþinin siyasal zorunu kýrma ve niteliðini açýða çýkarma görevi, direnme, siyasal zorun askeri ve oligarþik devlet aygýtýna baðlýlýðýný açýða çýkarmadan geçer. Direnme, en geniþ anlamýyla, kitlelerin kitle pasifikasyonuna karþý durmasýdýr. Direnme, mekanik anlamda bir karþý duruþ, sadece bir savunma deðildir. Direnme, oligarþinin siyasal zor araçlarýna vurma ve iþlemez hale sokma anlamý kazanýr. Siyasal zora karþý verilen savaþ, her türlü yýpratma ve tahribi içerir. Bu görev, kitlelerin tepkilerinin somutlaþtýrýlmasý ve maddi bir güç haline getirilmesini gerçekleþtirir. Sýnýf mücadeleleri temeline dayanýr ve kitleseldir. Siyasal zorun uygulanýþýna uygun düþen biçimde, çok yönlüdür. Ve diðer görevlerle baðýntýlýdýr. Bu görev ve hedefler, kitlenin ajite edilmesini saðlar. Karþý-devrimin niteliðini açýða çýkarmasý bakýmýndan da, propaganda niteliði taþýr. Oligarþinin siyasal zorunu bertaraf etme görevi, * Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Dervimci Taktiðimiz. ** Burada kullanýlan karmaþýk ifadesi, geliþkinliðin ve üst düzeyin ifadesi anlamýndadýr. Bu ifadeyi karýþýklýk anlamýnda kullananlar, Marksizm-Leninizmin karmaþýklýðýný deðil, kendi kafalarýnýn karýþýklýðýný ifade etmektedirler. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 151 oligarþinin kitlelerden tecrit edilmesi görevini de beraberinde getirir. Oligarþinin kitlelerden tecrit edilmesi ve iþçi-köylü ittifaký üzerinde kurtuluþ cephesinin maddi bir güç olarak inþa edilmesi, devrimimizin en önemli sorunudur. Devrimimizde sýnýflar mevzilenmesinin temelini oluþturan bu görev, diðer görevlerle baðýntýlýdýr ve politik hedeflerin baþýnda gelir. Oligarþi, niteliði gereði, kitlelerden tecrit olmanýn objektif koþullarý içindedir. Bu nedenle esas olan, kitlelerin oligarþi ile olan suni (görüntüsel) ittifakýný bozmak ve onlarý devrim cephesine çekmektir. Bunun için, kitlelerin tepki ve memnuniyetsizliðinin siyasallaþtýrýlmasý ve oligarþinin siyasal olarak tecrit edilmesi gerekir. Bunun için, geniþ bir siyasal gerçekleri açýklama eylemi, ajitasyon ve propaganda yürütülmelidir. Oligarþinin, emperyalizmin uzantýsý olduðu gerçeði, gerek emperyalizmin ülkemizdeki açýk politika ve hedeflerine, gerekse askeri varlýðýna tavýr almakla açýða çýkarýlmalý, ülkemizdeki hakim sýnýflarýn emperyalizmin ülkemizdeki temsilcileri olduðu ve onun sömürü mekanizmasý açýklanmalýdýr. Bütün bu görevler, devrimci mücadelenin politik hedeflerini meydana getirir.178 (abç) Devrimciler herþeyden önce bir yandan kitlelere, hakim sýnýflarýn baský örgütünün yüzyýllardýr kafalarýnda þekillendiði gibi olmadýðýný, aslýnda çürük ve kof olduðunu, onun bütün gücünün yaygara, gözdaðý ve demagojiden ibaret olduðunu askeri eylemler ile göstermelidirler. Öte yandan, kitleleri devrimci propagandaya açýk hale getirmek ve bu yolla devrimci bilinci onlara götürüp, onlarý devrim saflarýna çekmek için, askeri eylemlerin üzerine oturmuþ propagandayý iþlemelidirler.179 (abç) Kýsaca özetlersek, Öncü Savaþý, III. bunalým döneminde, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde devrim sürecinde zorunlu bir aþamadýr. Bu zorunluluk Öncü Savaþýnýn stratejik öneme sahip olma178 179 152 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III sýný ifade eder. Öncü Savaþýnýn amacý Halk Savaþýný baþlatmaktýr. Öncü Savaþýnda bu amaç, suni dengeyi bozmak ve siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýný yürütmek olarak ifade edilir. Öncü Savaþýnda, tüm ekonomik-demokratik mücadeleler bu amaca yöneliktir ve ona tabidir. Öncü Savaþý politik mücadele olarak askeri savaþ temelinde yürütülür. Bu nedenle, Öncü Savaþý, politikleþmiþ askeri savaþtýr. Öncü Savaþýnda belirtilen amaçlara yönelik olarak yürütülecek olan devrimci (politik) mücadele ne olacaktýr? Suni dengeyi bozmanýn temel mücadele biçimi ne olacaktýr? Siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn temel aracý ne olacaktýr? Ýþte bu sorularýn cevaplarý Öncü Savaþý teorisinin özünü oluþturur. Oportünizmin her türü ile devrimci çizgi arasýndaki temel farklýlýk, temel mücadele biçiminin seçiliþinde ortaya çýkar. Bilindiði gibi hakim sýnýflara karþý yürütülen proleter devrimci mücadele çok yönlüdür. Bu çok yönlülük literatürde iki ana baþlýk altýnda toplanýr: a- Barýþçýl mücadele metodlarý (uzlaþýcý demek deðildir) b- Silahlý aksiyon metodlarý.180 Devrimci sürecin evrim ve devrim diye kesin çizgilerle ayrýldýðý ülkelerdeki Marksist-Lenininst partiler, daima bu iki mücadele biçiminin birisini bu iki evreye göre temel, ötekini ise ona tabi (tali) olarak seçerler. (Ýçinde buluduðumuz evrede bu kesin çizgili ayrým emperyalistkapitalist ülkeler için geçerlidir.)181 Barýþçýl mücadele yöntemleri evrim döneminin temel mücadele biçimini belirler; silahlý aksiyon yöntemleri devrim aþamasýnýn mücadele yöntemlerini, biçimlerini belirler. Bir ülkede milli bunalýmýn varlýðý, silahlý aksiyon (eylem) yöntemlerinin, kitlelerin devrim saflarýna çekilmesinde kullanýlabileceði demektir. Bu bir zorunluluktur. Çünkü, egemen sýnýflar, ülke çapýnda (milli) bir bunalým olduðunda siyasal zoru askeri biçimde maddeleþtirirler. Bu ise devrim güçlerinin zora baþvurmasýný zorunlu kýlar. Aksi takdirde yenilgi 180 181 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 153 kaçýnýlmazdýr. ... düþman silah zoruyla kesin sonuca gitmek yolunu seçtiði takdirde kendi yöntemimizi de ister istemez, düþmanýnkine uyacak þekilde deðiþtirmek zorunda kalýrýz. Biri diðerinin parçasý olmayan iki farklý amaç, karþýlýklý olarak birbirini ifna eder ve bunlardan birini gerçekleþtirmek için kullanýlan kuvvet ayný zamanda diðerine hizmet edemez. Bu nedenle hasým taraflardan biri, silah zoru ile kesin sonuca gitmeye karar vermiþse, baþarý þansý, diðer tarafýn ayný yolu seçmeyip baþka bir amaca yöneldiðinden emin olduðu ölçüde daha büyük olacaktýr.182 (abç) Emperyalist hegemonya altýnda olan bütün geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde milli kriz tam anlamý ile olgunlaþmýþ olmasa bile mevcuttur. Bir baþka deyiþle, emperyalizmin ülkedeki iç dinamiði çarptýrmasý ve mevcut kapitalizmi (çarpýk bir kapitalizmdir) kendi istek ve taleplerine uygun olarak (dýþ dinamikle) geliþtirdiðinden ülkede sürekli bir milli bunalým mevcuttur. Bu koþullarda emperyalizm ve oligarþi düzeni devam ettirebilmek için siyasal zorunu askeri biçimde maddeleþtirmek (ya da maddeleþme koþullarý içinde sürdürmek) zorundadýr (sömürge tipi faþizm esprisi). Bu, oligarþinin (ve emperyalizmin) halka karþý askeri savaþý baþlatmasý, yani bu yolu seçmesi demektir (ilk ateþ eden mösyö burjuvazi olmaktadýr). Bu durumda devrimci mücadelenin yolu ve araçlarý askeri savaþ ve araçlarý olmak zorundadýr. Devrimci politik mücadele, belirtilen amaçlara yönelik olarak, askeri savaþ temelinde yürütülür. Politikleþmiþ askeri savaþ olarak ifade ettiðimiz bu biçim, yani politik mücadelenin bu biçimi, temel mücadele biçimini ifade eder. Bilindiði gibi politik mücadele biçimleri, politik iktidarýn ele geçirilmesine yönelik olarak, subjektif þartlarýn yaratýlmasýnda izlenecek yöntemi ifade ederler. Bu durumuyla (yukarda belirttiðimiz þekilde) kullanýlan araçlarýn niteliði ile nitelik kazanýrlar. Emperyalist hegemonya altýnda olan ülkelerin koþullarý olarak, politik mücadelenin silahlý aksiyon yöntemlerini (askeri savaþ yöntemlerini) temel alarak yürütülmesi þarttýr. Politikleþmiþ askeri savaþ olarak ifa182 154 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 81. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III de ettiðimiz bu biçim ikili fonksiyona sahiptir: a- Oligarþinin siyasal zorunu bertaraf etme. Bu görev, bu ülkelerde, siyasal zorun askeri biçimde maddeleþme koþullarýnda sürdürülmesi ve zaman zaman maddeleþmesi nedeniyle askeri niteliktedir. Askeri yön olarak da tanýmlayabileceðimiz bu görev, bir yandan oligarþinin siyasal zorunu (askeri biçimde maddeleþme koþullarý ile sürdürülmesi ve maddeleþmesi bütünselliði içinde) bertaraf ederek, kitlelerin tepkilerini açýða çýkartýr ve kitleleri devrimci propagandaya açýk hale getirirken; diðer yandan oligarþi ile olan maddi ve teknik güç dengesini devrim cephesi lehine bozmaya çalýþýr. (Askeri yön ve amaçlar). b- Oligarþiyi siyasal olarak tecrit etme kitleleri siyasal olarak devrim cephesine kazanmak, yani siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý ile kitleleri bilinçlendirme ve örgütleme. Genel olarak her devrimde, devrimcilerin temel görevi olan bu görev politik niteliktedir (politik yön ve amaçlarý). Ýþte bu ikili yön ve amaçlar, askeri savaþýn (silahlý aksiyon) hangi biçiminin temel alýnacaðýný belirler. Diyebiliriz ki, devrimci mücadelenin maddi ve teknik gücünün zayýflýðý ile devrimci karakteri, gerilla savaþýnýn temel askeri savaþ biçimi (silahlý aksiyon yöntemi) olarak alýnmasýný kaçýnýlmaz kýlar. Gerilla savaþýnýn devrimci politik amaçlarla, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn bir aracý olarak yürütülmesine, yani politik kitle mücadelesi olarak ele alýnmasý temel mücadele biçimini niteler (politikleþmiþ askeri savaþ). Kýr ve þehirlerde, psikolojik ve yýpratma niteliðinde yürütülen gerilla savaþýnýn bu durumunun oluþturduðu politik mücadele biçimine silahlý propaganda diyoruz. Görüleceði gibi, politikleþmiþ askeri savaþ deyiþiyle silahlý propaganda deyiþi arasýnda muhteva olarak fark yoktur. Her ikisi de ayný amaçlarý ve yönleri içerir. Ancak silahlý propaganda, askeri savaþýn bir biçiminin (gerilla savaþý biçiminin) ele alýnýþýný ifade eder. Bu anlamý ile politikleþmiþ askeri savaþýn (ayný muhtevada olan) özgül biçimleniþidir. Yine görüleceði gibi, silahlý propaganda (genel durumuyla politikleþmiþ askeri savaþ) emperyalist hegemonya altýnda olan ülkelerde, devrimci mücadelenin sürdürülüþ biçimidir. Bu anlamý ile III. bunalým döneminde, devrimcilerin önündeki görevlerin yeri- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 155 ne getiriliþ yöntemi silahlý propagandadýr. Silahlý propaganda, stratejik nitelikte bir mücadele biçimi olarak önem kazanýr. Ve Öncü Savaþý aþamasýnda, halkýn devrimci öncüleri tarafýndan yürütülen politik mücadele biçimidir. a- Silahlý Propaganda: Bir mücadele Biçimi Silahlý propagandayý, yani politik mücadelenin bu biçimini kavrayabilmek için herþeyden önce politik mücadelenin ve mücadele biçiminin ne olduðu iyi anlaþýlmalýdýr. Proletaryanýn sýnýf savaþý ideolojik, ekonomik ve politik olmak üzere üç cephede birden cereyan eder. Burjuva ideolojisine ve sapýtmalarýna karþý, proletaryanýn devrimci savaþý ideolojik bir savaþtýr; iþçi ve emekçi sýnýflarýnýn hayat ve çalýþma þartlarýný düzeltme þeklinde günlük mücadelesi ekonomik mücadeledir. Direkt gerici sýnýflarýn yönetimini hedef alan mücadeleler ise politik savaþtýr (...) Ýhtilâlci parti, bu üç cephede, her cephenin imkanlarýný en iyi þekilde harekete geçirerek savaþan partidir.183 Ýdeolojik mücadele, sýnýf mücadelesinin düþünsel plandaki durumudur. Bilindiði gibi, egemen sýnýf (ya da sýnýflarýn) kitleleri sömürme ve sömürüyü devam ettirme yollarýndan birisi de, kitlelerin egemen sýnýf (ya da sýnýflarýn) istediði çerçeve içinde düþünmelerini saðlamaktýr. Bir baþka deyiþle, ezilen ve sömürülen kitlelerin, mevcut düzeni kabul etmelerini saðlamak için, egemen sýnýf (ya da sýnýflarýn) ideolojisi kabul ettirilir. Ezilen ve sömürülen kitlelerin mevcut düzeni deðiþtirebilmeleri için, egemen sýnýf (ya da sýnýflarýn) ideolojisi yerine, kendi ideolojilerini bilmeleri, kavramalarý gerekir. Bu, bir yandan kendi ideolojilerini öðrenmeyi (ideolojik eðitim), diðer yandan egemen sýnýf (ya da sýnýflarýn) ideolojilerinin niteliðini göstermeyi gerekli kýlar. Bu yönde geliþen mücadele, yani ideolojik mücadele, ayrýca egemen sýnýf (ya da sýnýflarýn) ideolojilerinin ezilen ve sömürülen kitlelerin ideolojilerini bozma, kendine tabi kýlma gayretlerini boþa çýkarmayý da içerir (sapmalara karþý mücadele). 183 156 THKP, I Nolu Bildiri, Mayýs 1971. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Teori, kitlelerin arasýna girdiði andan baþlayarak, maddi bir güç haline gelir.184 Bu anlamý ile ideolojik mücadele, kitlelerin iktidar mücadelesine (politik mücadele) tabi olan ve onun bir parçasý olan bir mücadeledir. Diyebiliriz ki, ideolojik mücadele, kitlelerin mevcut düzenin deðiþmesinin objektif koþullarýnýn mevcut olduðu durumlarda, bu deðiþimin mümkün olduðu fikrinin kavranýlmasýdýr. Bu niteliði ile ideolojik mücadele, politik bir propaganda ile çakýþýr ve onun bir yönünü teþkil eder. Ýdeolojik mücadele, kitlelerde hareket yaratýr, onlarý harekete geçirir; harekete birlik ve süreklilik saðlar (örgütleyicidir) ve de mevcut düzeni deðiþtirmeye yöneliktir (deðiþtiricidir). Ekonomik mücadele, iþçilerin kapitalistlere ve hükümete karþý günlük yaþam þartlarýný deðiþtirmek ve iyileþtirmek için yürütülen mücadeledir. Bu mücadele, kitlelerin kendiliðinden ulaþtýklarý bilincin bir sonucudur ve bu bilinci ilerletir. Bu bilinç, kitlelerin yaþam ve çalýþma þartlarýnýn bozukluðunun ve bunun iyileþtirilebilineceðinin bilinmesi demektir. Ekonomik mücadelenin bu durumu, mücadelenin sürdürülüþ biçimini ve örgütlenmesini karakterize eder. Ekonomik mücadele, doðrudan, kitlelerin yaþam ve çalýþma þartlarýnýn (fabrika þartlarýnýn) teþhir edilmesi, mevcut koþullar içinde bunun daha iyi olabileceðinin anlatýlmasý ve þartlarý daha iyi yapabilmek için eyleme geçiþi ifade eder. Ekonomik mücadelenin en önemli özelliði, düzen içinde olan ve þartlarý deðiþtirmek için deðil, düzeltmek için yürütülen mücadele olmasýdýr. Ancak, düzen içinde, düzenin oluþturduðu þartlarý düzeltme mücadelesi olduðu için, düzene karþý bilincin (politik bilinç) oluþumuna hizmet eder. Leninin deyiþiyle, ekonomik mücadele kendiliðinden-gelme bilinç unsurunu içinde taþýr. Keza ekonomik mücadele, birlikte ve örgütlü mücadele olduðu için, kitlelerde birlik ve örgütlü hareket bilincini geliþtirir. Ekonomik mücadelenin en yaygýn biçimi ise, (iþçi sýnýfý için) ekonomik grevdir. Grev, üretimi geçici bir süre için durdurmak anlamý ile, tüm sýnýflar içinde geçerli ekonomik eylem biçimidir. Ancak ülkemizde sýk sýk ortaya çýkan yanlýþlýklardan birisi de grevin salt iþin geçici bir süre býrakýlmasý ile sýnýrlý tutulmasýdýr. Tersine 184 Marks, Hegel Felsefesinin Eleþtirisi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 157 grev, bir mücadele biçimi (ekonomik) olarak öncesi ve sonrasý ile bir bütün hareketi, çabayý, çalýþmayý ifade eder. Bir baþka deyiþle, grev, (grev anýndan önce) iþçi ve emekçilerin grevin nedenlerini ve amaçlarýný bilmeleri, grevi yapmalarý ve de (grev sonrasýnda) amaçlara ne kadar varýldýðý ve neden gerçek kurtuluþu yaratmadýðýnýn anlatýlmasý sürecinin somut ifadesidir. Ancak bu hali ile, sürekliliði ve politik mücadeleye tabiyeti açýða çýkar. Politik mücadele, devrimci yayýnla yapýlan politik propagandadan, politik nitelikteki kitle gösterilerinden, politik grevlere ve de gerilla savaþýna kadar çeþitli biçimlerde cereyan eden185 ezilen ve sömürülen sýnýflarýn iktidar mücadelesidir. Gerçek sýnýf savaþý olarak ifade edilen politik mücadele, devrimci mücadelenin temelini teþkil eder. Politik mücadele, politik bilincin bir sonucudur. Bu nedenle kitlelerin mevcut düzenin deðiþmesi gerektiðinin bilincinde olmalarý ve deðiþtirmek için harekete geçmeleri þarttýr. Bu anlamý ile, politik mücadele, kitlelerin devrim için bilinçlendirilmesi-örgütlenmesi-harekete geçirilmesi mücadelesinin bütünüdür. Politik mücadele, bu yüzden, bu amacýn gerçekleþtirilmesini engelleyen, geciktiren her þeye karþý yürütülen mücadeledir. Bu nedenle, egemen sýnýflarýn zorunu bertaraf etme (askeri savaþ) görevi, politik mücadelenin içindedir. Silahlý mücadelenin politik mücadelenin en üst ve en etkili biçimi olmasý bunu ifade eder. Savaþ, politikanýn baþka araçlarla (þiddet) araçlarý ile sürdürülmesidir. Ancak politik mücadelenin askeri nitelik almasý, yani silahlý mücadele biçimine dönüþmesi bazý objektif ve subjektif þartlarýn olgun olmasýný zorunlu kýlar. Objektif olarak, egemen sýnýflarýn sýnýf mücadelesini bu yönde sürdürmeleri þarttýr. Subjektif olarak da, kitlelerin bu durumu görmeleri gerekir. Ülkemizde en çok karýþtýrýlan bir nokta da ekonomik mücadele ile politik mücadelenin durumu, karþýlýklý iliþkisi ve sürdürülüþ biçimidir. Bu nedenle bu iliþkileri açalým: Politika ekonominin yoðunlaþmýþ ifadesidir. Politikanýn ekonomiye nazaran önceliðini kabul etmemek olmaz. Aksini düþünmek, Marksizmin ABCsini unutmak olur.186 185 158 THKP, I Nolu Bildiri, Mayýs 1971. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Politika ile ekonominin arasýndaki iliþkinin diyalektik olduðunun kavranýlmamasý ekonomizm sapmasýnýn temelini oluþturur. (Ekonomizm, politik mücadelede ortaya çýkan bir sað-sapmadýr.) Özellikle hükümete karþý yürütülen ekonomik mücadele, politik mücadele ile karýþtýrýlýr ve politik mücadele yerine geçirilir. Böylece tüm çalýþmalar politik mücadele adý altýnda, yaþam ve çalýþma þartlarýnýn iyileþtirilmesi (düzeltilmesi) için yürütülen ekonomik mücadeleye dönüþür. Bu da örgüt biçimlerinden, bilincin niteliðine ve eylemin biçimine kadar her þeyde kendini gösterir. Ekonomik mücadele, tek tek kapitalistlere ve hükümete karþý elle tutulur, somut sonuçlar vaat eden (Lenin) bir mücadeledir. Bu anlamda ekonomik mücadelenin baþarý ya da baþarýsýzlýðýný elle tutulur, somut sonuçlar belirler. Bu da devrimci saflarda, kýsa dönemde hiçbir somut sonuç vaad etmeyen bir mücadelenin (politik mücadele) gereksizliði ya da yanlýþlýðý fikrini yaratýr ki, sonuç, devrimci mücadeleyi kendiliðinden-gelme harekete, bilinçsiz bir sürece indirger. Rusyada, ilk bakýþta, otokrasinin boyunduruðu, sosyal-demokrat örgütle, iþçi örgütlenmesi (sendikal örgütlenme) arasýndaki her türlü farký silmektedir, çünkü her türlü iþçi dernekleri ve her cinsten devrimci kurumlarýn kuruluþu yasaklanmýþtýr ve ekonomik mücadelenin baþlýca belirtisi ve silahý olan grev, adi bir suç sayýlmaktadýr. Böylece bizdeki durum, ekonomik mücadeleyi yürüten iþçileri bir yandan politik meselelere uðraþmaya iterken, öte yandan sosyal-demokratlarý da, trade-unionculuk (sendikalizm) ile sosyal demokrasiyi birbirine karýþtýr-maya itelemektedir.187 (abç) Leninde belirttiði bu durum, burjuva demokratik devrimin tamamlanmadýðý tüm ülkeler için geçerlidir. Bu, ekonomik mücadelenin, ayný zamanda, demokratik nitelikte olmasý, demokratik hak ve istemlerin ekonomik mücadele çerçevesinde yürütülmesi demektir. Keza ayný durum, ekonomik mücadelenin, bizzat polis tarafýndan, politik bir nitelik almasýna neden olur. Mahir Çayan yoldaþýn belirttiði gibi sosyalist siyasi bilince sahip olmayan iþçilerin fabrika iþgallerinin niteliði de iktisadi deðil, siyasidir. Ancak bu 186 187 Lenin, Collected Works, Cilt: 42, s. 278. Lenin, Ne Yapmalý?, s. 143, Evren Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 159 mücadele, yine de devrimci politik mücadele deðildir. Devrimci politik mücadele olabilmesi için, mücadelenin tek tek patronlara karþý mücadele olmaktan çýkmasý gerekir. Bu ise, devrimci bir partinin yönetiminde, devrimci politik bilince sahip kadrolarýn yönlendirdiði, kitlelerin mücadelesi ile mümkündür. Sosyal-demokrasinin politik mücadelesi, iþçilerin iþverenlere ve hükümete karþý ekonomik mücadelesinden çok daha geniþ ve karmaþýk bir mücadeledir. Ayný biçimde (ve bundan ötürü) devrimci bir partinin örgütlenmesi, iþçilerin ekonomik mücadele için örgütlenmesine kýyasla bambaþka birþey olmalýdýr.188 (abç) Bizim gibi ülkelerde, iþçilerin ve köylülerin ekonomik hak ve talepleri mücadelesi, demokratik bir mücadele olduðu için, objektif deðer ve kapsamý bakýmýndan anti-emperyalist, anti-oligarþik bir niteliktedir. Ancak özde bu þekilde olmasýna raðmen, mücadele, sendikal (ekonomik mücadele) bilinci ile sürdürüldüðünden, devrimci politik mücadele deðildir. Ülkede sürekli ekonomik buhranýn mevcudiyeti ve ekonominin dengesini metropollerde bulmasý nedeniyle, ekonomik-demokratik mücadele, oligarþinin engellemelerini siyasal zor (askeri biçimde maddeleþme koþullarýnda sürdürülen bir zordur) araçlarýný kullanarak gerçekleþtirilmesi ile karþý karþýyadýr. Bu nedenle, en masum bir ekonomik istekli hareket bile kitlelerin polisle çatýþmasýna (silahlý devrimci mücadelenin geliþmesine paralel olarak silahlý çatýþmaya) yol açar, yani siyasi niteliðe dönüþür (Örneðin, Seydiþehir, Elazýð, 1 Mayýs Mahallesi olaylarý, Pazarcýk toprak iþgalleri ve çatýþmalarý gibi) Eðer tüm bu gerçekler kavranýlmazsa (hangi biçimde olursa olsun) politik mücadele, ekonomik-demokratik mücadele düzeyine indirgenir ve kaçýnýlmaz olarak devrimci mücadeleyi engeller. Lenin, bu karýþtýrmalarýn nelere sebebiyet verdiðini þöyle ifade ediyor: Gerçekte, gözünüzün önünde, yüzde doksandokuz iþverenlere ve hükümete karþý mücadeleye gömülmüþ olan kimseleri getiriniz. Bunlardan bazýlarý, eylemlerinin bütün süreci boyunca hiçbir zaman daha karmaþýk bir devrimciler örgütünün gereðini düþünmek zorunluluðu188 160 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 142. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III nu duymayacaktýr. Baþkalarý, belki de, oldukça geniþ ölçüde daðýtýlan Bernsteincý literatüre rastlayacaklar ve bunun etkisi altýnda hergünkü can sýkýcý mücadelenin ileriye doðru akýþýnýn derin anlam taþýdýðý inancýna varacaklardýr. Baþkalarý da belki dünyaya proletarya hareketiyle sýký ve organik baðlar kurma, sendika hareketiyle sosyal-demokrat hareket arasýnda baðlar kurma örneði vermek için teþhir edici bir fikre kapýlacaktýr.189 (abç) Tüm bu durumlarýn, genç ve samimi unsurlarýn kafalarýnda nasýl oluþtuðunu görmek için, onlarla kýsa bir konuþma yapmak yeterlidir. Kimileri devrimci bir örgüte gerek duymadan yaþasýn DÝSK diye çalýþýrken; bir baþkasý stratejik örgütlenme ve de askeri eylemler için asgari örgütlenmeyi tamamlama hikayesi ile, büyük iþler planlanýyor havasý içinde mücadelenin ileriye doðru akýþýnýn derin anlam taþýdýðý inancý ile çalýþmaktadýr. Bir üçüncü ise, saflaþma-netleþme-partileþme-cepheleþme akýþýnýn derin anlamý içinde direniþ komitelerinin devrimci karakterini açýklama fikri içinde bulunmaktadýr. Ülkemizde, gerek partileþme süreci için, gerekse evrim aþamasýnda olduðumuz için yahut da iþçi sýnýfýnýn partisi özgür olmadýðý için ekonomik-demokratik mücadelenin temel olduðunu iddia etmek ya da bu tür mücadeleyi, yürütülmek zorunda olduðunu söyleyerek temel almak revizyonizmdir, anti-leninizmdir. Sosyalistler, yalnýz ekonomik-demokratik mücadeleyle yetinmeyi deðil, ekonomik durumun teþhir edilmesi yolundaki çalýþmayý örgütlendirmenin eylemlerinin baþlýca alaný olmasýna da izin vermemelidirler.190 (abç) sözlerinin anlamý açýk olmasýna raðmen, yapýlanlar, ekonomik-demokratik bir mücadelenin yürütülmesi, örgütlenmesi ve de bizzat oligarþinin zor güçlerince siyasi nitelik alan ekonomik-demokratik mücadele çatýþmalarý, politik mücadele ve silahlý devrimci savaþ olarak nitelenmektedir. Böylece pek çok samimi unsur, THKP-C/HDÖ nün mücadelesi ile diðer örgütlenmelerin pratiklerini kýyaslamaktadýr. Ekonomik-demokratik mücadelenin elle tutulur, somut sonuçlarýnýn politik müca189 190 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 144. Lenin, Ne Yapmalý?, s. 144. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 161 deleden beklenmesi ve bunun da söz konusu olmamasý soncunda, meseleyi kavrayamamýþ pek çok samimi unsur oportünizmin saflarýnda yer almaktadýr. Þu mutlak suretle kavranýlmalýdýr: Politik mücadele, kýsa dönemde elle tutulur, somut sonuçlar vaat etmez ve veremez; onun somut sonucu politik iktidarýn ele geçirilmesidir. Politik mücadelenin bu niteliði açýða çýkýnca, oportünizm bu sefer de bugünkü hareketin zorunlu kýldýðý biçim kabul edilmelidir diyerek ekonomik-demokratik mücadeleyi temel almayý haklý göstermeye çalýþmaktadýr. Formel mantýða göre çok mantýki (!) olan bu ifade, özde kendiliðinden-gelme hareketin kuyruðuna takýlmak demektir. Eðer parti bilinçsiz bir sürecin (kendiliðinden-gelme hareketin) bilinçli bir ifadesi olacaksa, katýldýðý hareketi devrimci politik mücadeleye kanalize eder. Örneðin Devrimci (!) Gençlik-Yol oportünist yöneticileri, parti mevcut olmadýðý için partileþme sürecinde bulunduðunu, bu süreçte de ekonomik-demokratik mücadelenin zorunlu olduðunu iddia etmektedirler ve pahalýlýða ve faþist baskýlara karþý mücadele adý altýnda, ekonomik-demokratik mücadeleyi þu anda yürütülmesi gereken mücadele demektedirler. Biraz uzun olmakla birlikte DG-Ynin þu sözlerini almak yeterli olacaktýr: Bir örgütlenme çabasýndan çýkan dersler: Biz DY siyasetini benimseyen bir gurup devrimciyiz. Anadoludaki küçük bir kasabada 250 kadar iþçiyi devrimci bir sendika adýna örgütleme çabasýnda bulunduk. Bu çalýþmalarýmýzdan çýkan dersleri Devrimci Yolda yayýnlarsanýz yararlý olacaðý inancýndayýz (...) Bu çalýþmalardan þu dersleri çýkarmak mümkündür. Devrimci sendikacýlýkla en geniþ kitle çalýþmasý içinde en dar kadro çalýþmasýný hayata geçirmek için uzun bir siyasi çalýþmayý gerektiriyor. Patron ispiyoncularýnýn ve uþaklarýnýn cezalandýrýlmasý ve cezalandýrýlanlarýn yakalanmamasý, pasifleþtirilmiþ iþçi kitlesine bir güven kazandýrýyor. Kendi içlerinden patrona karþý olanlar bunu açýk söyleme cesaretini buluyorlar. Öncü iþçilerin örgütlenme taleplerini benimsiyorlar. Patron ve uþaklarýna ve faþistlere karþý öncü iþçilerin koyduklarý eylemlere aktif olarak katýlýyorlar. 191 (abç) 162 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III En geniþ halk yýðýnlarý içinde militan bir mücadele anlayýþý ile yürütülecek örgütlü ve sistemli mücadele... BUGÜNÜN SORUNU budur.192 Evet, iþte temel devrimci görev halkasý ve onun pratiði. DG-Y oportünist yönetimine göre, ekonomik mücadeleyi (devrimci sendikacýlýk) örgütlerken, bu mücadeleden kadro çýkartýlýp, yani siyasi çalýþmayla, partileþme süreci tamamlanacaktýr. Militan bir mücadele anlayýþý ile yürütülecek örgütlü ve sistemli mücadelenin bu biçiminin partiyi nasýl yarattýðýný (!) Lenin þöyle ifade ediyor: Ekonomik mücadelenin siyasi ajitasyon için en geniþ ölçüde uygulanabilen bir araç olduðu yolundaki, bizim görevlerimizin bugün ekonomik mücadelenin kendisine siyasi nitelik kazandýrma vb. yolundaki iddialar yalnýz siyasi bakýmdan deðil, örgüt bakýmýnda da görevlerimizin dar, sýnýrlý bir anlayýþý yansýtýr. Ýþverenlere ve hükümete karþý ekonomik mücadele bütün Rusyayý kucaklayan merkezi bir örgütü hiç de gerektirmez ve bu yüzden de bu mücadeleden, siyasi muhalefetin protestolarýný ve öfkenin belirtilerini genel bir taarruz içinde birleþtirecek olan bir örgüt hiçbir zaman doðamaz. Bu anlaþýlýr bir þeydir: Bir örgütün karakterini, doðal ve kaçýnýlmaz olarak tayin eden þey, o örgütün eyleminin muhtevasýdýr.193 (abç) * Görüldüðü gibi, DG-Ynin çarpýtmalarýnýn temelinde ekonomik mücadele ile politik mücadelenin diyalektik iliþkisinin, mekanik ve metafizik ele alýnýþý yatmaktadýr. Politik mücadele, politik iktidarýn ele geçirilmesine yönelik doðrudan çalýþmalarýn bütünüdür. Bunun örgütü ise, politik niteliktedir, yani partidir. En genel özellikleri ile ifade edersek, politik mücadele, partinin yönlendirmesi ve yöneticiliði altýnda yürütülen, * DY-G oportünizminin, savunduðunu iddia ettiði politikleþmiþ askeri savaþ ile olan çeliþmelerini, yani inkarlarý bile gölgede býrakan bu anlayýþlarý pek çok þeye ýþýk tutacak niteliktedir. Direniþ Komiteleri, Parti-Cephe Sorunu vb. þeylerle yeni fikirler (!) ileri sürülmektedir. Bunlarý ayrýca ele alacaðýz. Ama hepsi buradaki durumun doðal ve kaçýnýlmaz sonuçlarýdýr. 191 Devrimci (!) Yol, S. 8, s. 4. 192 agd, S. 1, s. 3. 193 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 181. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 163 siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn gerçekleþtirilmesi ve bu yolla kitlelerin devrimci politik bilince ulaþmalarý ve örgütlü olarak mücadeleye katýlmalarýdýr. Somut koþullarýn öne ittiði bazý görevler bu mücadelenin gerçekleþmesi doðrultusunda yürütülür. Ekonomik-demokratik ve ideolojik mücadele, politik mücadeleye tabidir ve politik mücadeleye hizmet etmek zorundadýr. Politik mücadelenin somutta sürdürülüþü ve sürdürülüþ yöntemi, politik mücadele biçimlerini ifade eder. Bilindiði gibi, biçim özün görünüþüdür, yani somuttaki ifade tarzýdýr. Bir baþka deyiþle, bir þeyin biçimi, o þeyin özünün hareket tarzýdýr. Bu haliyle biçim, özün hareketini sýnýrlar ve geliþtirir. Politik mücadele biçimi, partinin bilinçsiz bir sürece bilinçli bir ifade vermek amacýyla yürüttüðü mücadelenin somut ifadesidir. Mücadele biçimi olarak ifade ettiðimiz bu durum, politik mücadeleyi bilinçli bir tarzda sürdürme tarzýdýr. (Biçimin özün hareketini sýnýrlama ve geliþtirme esprisi). Bu nedenle, politik mücadele biçimi, yani politik mücadelenin sürdürülüþ tarzý, politik mücadeleyi karakterize eder ve onu ifade eder. Ancak, ayný özün çeþitli biçimleri olduðu diyalektiði, mücadele biçiminin tek deðil, çeþitli olduðunu açýða çýkartýr. Her diyalektik iliþkide olduðu gibi, (ayný özün) politik mücadelenin çeþitli biçimleri temel-tali iliþkisi içindedirler (tali yön temele tabidir). Öyle ise diyebiliriz ki, politik mücadele biçiminin temel alaný, devrimci mücadelenin tüm alan ve biçimlerini koþullandýrýr ve kendine tabi kýlmaya zorlar. Ýþte bu yüzden Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi, silahlý propagandayý temel, öteki politik, ekonomik ve demokratik mücadele biçimlerini, bu temel mücadele biçimine tabi olarak194 ele alýr. Silahlý propagandanýn dýþýndaki öteki politik, ekonomik, demokratik mücadele biçimleri silahlý propagandaya tabidir ve silahlý propagandaya göre biçimlenir. (Tali mücadele biçimleri temel mücadele biçimine göre þekillenir. Yani silahlý propaganda metodlarýna göre þekillenir.)195 194 195 164 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II- III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Politik mücadelenin temel, diðer ekonomik-demokratik ve ideolojik mücadelenin bu temele tabi olduðu ve ona göre þekillendiði (tali olduðu) olgusunu politik mücadele biçimi açýsýndan bu durumu Devrimci (!) Gençlik-Yol oportünizmi tarafýndan nasýl tahrif edildiði PASS ve DG oportünizmi-I yazýmýzda belirtmiþtik. Þöyle diyor DY-G oportünistleri: Partinin yürüttüðü mücadelede ideolojik, ekonomikdemokratik ve politik mücadeleden bir tanesinin diðerlerine göre temel ve tali oluþundan bahsedilebilir (...) Politik mücadelede ise bunun (yýðýnlarýn devrim saflarýna kazanýlmasýnýn) çeþitli biçimlerden bir tanesi temel mücadele biçimi olarak ifade edilir. Örneðin yayýn bildiri, yürüyüþ ve diðer silahlý eylem biçimlerinin tümü ilke olarak reddedilmez ve ilke olarak tüm mücadele biçimleri örgütlendirilirken yürütülen mücadelede silahlý olan ya da olmayan biçimlerden biri temel olarak ele alýnýr. Burada politik mücadelenin bir biçimi diðer biçimine karþý temel olduðu ifade edilirken temel-tali iliþkisi politik mücadelenin biçimleri arasýndadýr. Özetle ifade edersek, ekonomik-demokratik, ideolojik ve politik alanlardaki mücadelelerden birinin diðerine göre temel alýnýp alýnmamasýndan söz edilebilir. Buna karþýlýk politik mücadele biçimlerinden birinin diðer ekonomikdemokratik veya ideolojik mücadeleye göre temel olup olmadýðýndan söz etmek düpedüz saçmalýktýr. Kavram karýþýklýðýndan baþka þey deðildir (elma ile ekmeði kýyaslamak gibi bir þeydir).196 (abç) Sanýrýz bu sözlerin anlamý anlaþýlýyor. DG-Y oportünizmi Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin formüle edildiði Kesintisiz Devrim II-IIIü savunduðunu iddia etmese, bu sözlerini ele almaya gerek kalmazdý. DG-Y oportünizminin bu anlayýþý, kendi oportünist ve pasifist çalýþma tarzýný haklý gösterme çabasýný yansýtýr. Kendileri dernekçilik-gazetecilik anlayýþý ile ekonomik-demokratik mücadeleyi temel aldýklarýna göre temel mücadele biçimi silahlý propaganda tespitini reddetmiþ oluyorlar. Ancak Kesintisiz Devrim II-IIIün tespiti (yukardaki alýntýda) açýktýr. Acaba Mahir Çayan yoldaþ 196 Devrimci (!) Gençlik, Sayý, 16, s. 6-7. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 165 dünyadan bihaber, saçmalýk içinde koþan, elma ile ekmeði kýyaslayan metafizik anlayýþlý birisi midir? DG-Y bununda cevabýný buldu, Kesintisiz Devrim II-III, tashih edilmemiþ bir yazýdýr.197 Öyle ise, Kesintisiz Devrim II-IIIde geçen tespit, tashih edilemediðinden, yanlýþ yazýlmýþtýr. Ýþte DG-Y oportünizminin ilerleme ve partileþme anlayýþý (Eðer DG-Y oportünizmi silahlý propagandayý bir mücadele biçimi ya da temel mücadele biçimi olarak kabul etmiyorsa, o zaman durum deðiþir. Bu durumda Marksizm-Leninizmin evrensel tezleri karþýlarýna çýkacaktýr). Þu anda, ülkemizde ve dünya da tüm revizyonistler, pasifistler silahlý propagandaya karþý çýkmaktadýrlar. Bu karþý çýkýþlar iki noktada odaklanmaktadýr: a- Silahlý propaganda politik bir mücadele biçimi deðil, askeri mücadeledir. b- Silahlý propaganda örgütleyici deðildir, bu nedenle temel alýnamaz. Bu iki karþý çýkýþýn temelinde silahlý propagandanýn politik mücadele biçimi olup, olmamasý yatar. Bugün Öncü Savaþýný sürdüren THKP-C/HDÖ saflarýnda da sýk sýk ortaya çýkan bu anlayýþlar, politik mücadele biçiminin ne olduðunun kavranýlamamasýndan kaynaklanýr. Politik mücadele biçimi, partinin bilinçsiz bir sürece bilinçli bir ifade vermek amacýyla yürüttüðü mücadelenin somut ifadesidir. Bir mücadele biçiminden bahsediliyorsa, o yerde bilinçli, örgütlü ve planlý bir çabadan, mücadeleden bahsediliyor demektir. Ancak mücadele biçimleri, bilinçsiz bir sürecin bilinçli sürdürülüþü olduðu için, yönlendirdiði süreçten çýkar ve yönlendirdiði süreci bilinçli hale sokar. Bu, bir þeyin politik mücadele biçimi olup olmadýðýnýn ilk noktasýný ifade eder. Ýkinci olarak, politik mücadele biçimi, devrimin subjektif þartlarýnýn yaratýlmasýný ifade eder. Bu nedenle, (genel olarak) siyasi gerçekleri açýklar, kitlelere politik hedef gösterir ve onlarý örgütleyerek eyleme sokar. Bir baþka deyiþle, politik mücadele biçimi, kitleleri bilinçlendirip, örgütlemek amacýyla yürütülen, propaganda-ajitasyon-siyasi eðitim-bilinçlendirme ve örgütlendirme çalýþmalarýnýn bütünlüðünü ifade eder. Bu nedenle: Üçüncü olarak, politik mücadele biçimi kullandýðý araç ile nitelenir. Bir mücadele biçimini diðerinden ayýran temel kriter kullanýlan araçtýr. Bu da genel olarak, barýþçýl ve silahlý olmak üzere 197 166 Bkz, DY basýmý Toplu Yazýlara kendi yazdýklarý önsöz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III iki ana bölümdür; özel olarak her bölümün kendi içlerinde ayný muhtevada farklý araçlarýn kullanýlmasý þeklinde, farklý ve deðiþik mücadele biçimlerini ifade eder. Baþtan baþlayalým. Mücadele biçimleri sorunun incelenmesinde her Marksistin isteyeceði baþlýca þeyler nelerdir? Önce hareketi belli bir özel mücadele biçimine baðlamayan Marksizm, sosyalizmin bütün ilkel biçimlerinden ayrýlýr. Her çeþit mücadele biçimini kabul eder; onlarý icat etmez, sadece genelleþtirir, örgütler, hareketin akýmý içinde kendiliðinden doðan devrimci sýnýflarýn mücadele biçimlerine bilinçli ifadeler verir. Bütün soyut kalýplarýn ve öðreti reçetelerin can düþmaný olan Marksizm, hareket geliþtikçe, kitlelerin sýnýf bilinci büyüdükçe ekonomik ve politik buhranlar keskinleþtikçe sürekli olarak yeni, deðiþik savunma ve saldýrý yöntemleri doðuran ilerleme halindeki kitle mücadelesi karþýsýnda dikkatli bir tavýr alýnmasýný gerektirir.198 (abç) Ancak bu, oportünizm tarafýndan, her mücadele biçimi ilke olarak kabul edilir, öyle ise silahlý propagandanýn temel alýnmasýnda ýsrar edilemez sözlerini desteklemekte kullanýlmaktadýr. Ama durum hiç de öyle deðildir: Akla uygun olmak koþuluyla, bütün mücadele araçlarýný, bütün mücadele plan ve yöntemlerini ilke olarak kabul etmekle, belirli bir siyasi anda sýký sýkýya uygulanan bir plan gereðince hareket yönünü tayin etme gereðini birbirine karýþtýrmak; eðer taktikten söz ediyorsak, bütün tedavi yöntemlerinin týp tarafýndan tanýnmasý ile belli bir hastalýða belli bir tedavi yönteminin uygulanmasý gereðini birbirine karýþtýrmaya eþittir.199 Leninin bu tespitlerinden sonra konu iyice açýða çýkar. Diyebiliriz ki, bir mücadele biçimi, hareketin kitle bilincinin ekonomik ve politik buhranýnýn geliþmesine paralel olarak kitlelerin eyleminden çýkartýlan ve genelleþtirilen, partinin örgütleyip, yönlendirdiði politik kitle mücadelesidir. Ýçinden çýktýðý 198 199 Lenin, Gerilla Savaþý Akt. Pomeroy, Gerilla Savaþý ve Marksizm, s. 111. Lenin, Ne Yapmalý?, s. 62-63. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 167 ve yönlendirdiði þartlarýn sonucu olarak, bir mücadele biçimi, o sürecin ana ve tayin edici mücadelesidir (temel mücadele biçimidir). Öyle ise diyebiliriz ki, Marksizm çarpýþma biçimleri sorunun salt tarihsel bir incelenmesini gerektirir. Bu sorunu somut tarihsel durumdan ayrý olarak ele almak, diyalektik maddeciliðin esaslarýnýn yeterince kavranmadýðýný gösterir. Ekonomik evrimin deðiþik aþamalarýnda, siyasal-ulusal-kültürel canlý koþullardaki deðiþmelere baðlý olarak deðiþik mücadele biçimleri ortaya çýkar, bunlar baþlýca çarpýþma biçimleri olurlar; bununla ilgili olarak ikinci derecede, tamamlayýcý mücadele biçimleri de deðiþir. Evrimin belli bir aþamasýnda belli bir hareketin somut durumunun ayrýntýlý bir incelenmesini yapmadan bazý özel mücadele araçlarýnýn kullanýlýp kullanýlmayacaðý sorusuna evet ya da hayýr diye karþýlýk vermek Marksist görüþten büsbütün ayrýlmak demektir.200 Evet, yaþanýlan somut tarihsel durumda (Emperyalizmin III. bunalým döneminde) ve de iktisadi evrimin (emperyalizmin) deðiþik aþamalarýnda (I., II. ve III. bunalým dönemlerinde) siyasal-ulusalkültürel canlý koþullarda (geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, sürekli milli bunalým koþullarýnda) ortaya çýkan mücadele biçimi silahlý propagandadýr. Silahlý propaganda, bir politik mücadele biçimi olarak ele alýnýþýnýn temelinde emperyalizmin deðiþik bunalým dönemi özellikleri ve emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerin içinde bulunduðu koþullar yatar. Emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde, bu görevlerin yerine getirilmesinde askeri savaþ temel alýnmak zorundadýr. (Daha önce belirttiðimiz nedenlerden dolayý). Ancak askeri savaþ pek çok biçimlerde yürütülür. Ýþte askeri savaþ (silahlý aksiyon) biçimlerinden birisi olan gerilla savaþýnýn devrimci politik amaçlarla, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn bir aracý olarak yürütülmesine, yani politik kitle mücadelesi olarak ele alýnmasýna silahlý propaganda denir. Silahlý propaganda askeri deðil, politik mücade200 168 Lenin, Gerilla Savaþý Akt, Pomeroy, Gerilla Savaþý ve Marksizm, s. 112. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III ledir. Ferdi deðil, kitlevi mücadele biçimidir. Yani silahlý propaganda, pasifistlerin iddia ettiði gibi kesin olarak terörizm deðildir. Bireysel terörizmden amaç ve biçim olarak farklýdýr. Silahlý propaganda belli bir devrimci stratejiden hareketle, emekçi kitlelere elle tutulur, gözle görülür, maddi ve somut eylemlerden hareketle, soyuta gider. Maddi olaylar etrafýnda siyasi gerçekleri açýklayarak, kitleleri bilinçlendirir, onlara politik hedef gösterir.201 Silahlý propagandanýn bir politik mücadele biçimi olmasý ve Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin niteliðini belirleyen mücadele biçimi (temel mücadele biçimi) olmasý pek çok eleþtirilere ve sorulara hedef olduðunu söylemiþtik. Örneðin, kimileri, niçin gerilla savaþýnýn temel araç olduðunu anlamayarak, salt silahlý propagandayý silah kullanma olduðunu sanýp, gerilla savaþýyla uzaktan yakýndan iliþkisi olmayan askeri eylemleri silahlý propaganda içinde düþünmektedirler. Gerilla savaþýnýn niçin temel araç alýndýðýný daha önce belirtmiþtik. Þunu da ilave edelim, gerilla savaþý, savaþ biçimi olarak esnek ve daðýnýk karakterdedir ve pek çok taktiði, eylem biçimi mevcuttur. Ancak en temel özelliði, merkezi ve planlý bir hareket olmasýdýr. Eylemleri birbirini takip eden bir bütünün parçalarýný ifade eder. Yoksa her yerde kiþinin (ya da örgütün) canýnýn istediði eyleme (eylemin amacý deðil, biçimi-yapýlýþ tarzý) yapmasý gerilla savaþý deðildir. Bu öyle yapýlmalýdýr ki, bir bütünü oluþturmalý ve birbirini desteklemelidir. (Kýr ve þehir savaþýný ele alýrken ayrýca ele alacaðýz.) Bugün ülkemizde silahlý propagandaya karþý çýkýþlar, silahlý propagandanýn örgütleyici olmadýðý noktasýnda toplanmaktadýr. Bu karþý çýkýþlar salt örgütleyici olmadýðý noktasýnda kalmýþ olsa idi, pek büyük sorunlar doðurmayacaktý. Ancak bu karþý çýkýþlar, giderek silahlý propagandanýn temel alýnamayacaðý, askeri mücadele olduðu, askeri eylem olduðu þeklinde geliþmeler göstererek, tüm stratejinin reddine yönelmektedir. THKP-C/HDÖnün örgütsel pratiði bu geliþimi gösteren pek çok somut olaylara þahit olmuþtur. Bu anlayýþlar son tahlilde ihanet çizgisine oturduðu için bu konuyu açalým: 201 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 169 Her mücadele biçimi, kendisine uygun bir tekniði ve uygun mekanizmayý gerektirir. Nesnel koþullara göre parlamenter mücadele baþlýca mücadele þekli haline geldiði zaman partide kaçýnýlmaz olarak parlamenter mücadele mekanizmasýnýn karakteristik çizgileri daha güçlü bir biçimde ortaya çýkar. Buna karþýlýk nesnel koþullar, yýðýnlarýn mücadelesini siyasal grevler ve baþkaldýrmalar þeklinde ortaya çýktýðýnda proletaryanýn partisi, bir mücadele biçimlerine hizmet edecek bir mekanizmaya sahip olmalýdýr. Söylemeye gerek yok ki, bu parlamenter mekanizmalardan farklý olarak biçimlendirilmiþ özel bir mekanizma olacaktýr. Öte yandan, sadece proletarya deðil, her sýnýfýn politik bakýmdan yönetici öncülerinin bileþimi, hem bu sýnýfýn durumuna, hem de mücadelenin temel biçimine baðlýdýr.202 (abç) Demek ki, bir mücadele biçimi, içinden çýktýðý nesnel koþullara uygun olarak, belirli bir mekanizmayý gerektirir. Mücadele biçimi, salt bir mekanizmayla kalmayýp, parti yönetiminin bileþimini de belirlemektedir. Bu nedenle, bir mücadele biçiminin yerine yenisinin konmasý, en alt kadrodan en üst yöneticiye kadar, tüm partiyi ve iþleyiþini deðiþtiren bir niteliðe sahiptir. Öyle ise diyebiliriz ki, farklý mücadele biçimlerini kabul eden ve yürüten örgütlerin yapýsý ve karakteri birbirinden ayrýdýr. Bir mücadele biçiminin, mekanizmasý, temel olarak mücadele biçiminin araçlarýna göre þekillenir. Parlamenter mücadele, parlamento ve seçim çalýþmalarý üzerine yükselir; genel ayaklanma, kitle silahlý eylemleri üzerine yükselir. Ayný þekilde silahlý propaganda, gerilla savaþýna dayanýr. Bu yüzden kaçýnýlmaz olarak, birisine ait mekanizma diðerine uymaz. Ancak herbir mücadele biçimi kendini karakterize eden araçla nitelenmesine raðmen, kullanýlan tek araç deðildir. Temel araca baðlý olarak ve onunla uyum halinde baþka araçlar da bir mücadele biçimi içinde kullanýlabilinir. Fakat bu araçlar talidir ve bu araçlarýn karakterize ettiði mücadele biçiminin kullanýmýna göre kullanýlabilinir. Örneðin parla202 Lenin, The Crisis of Menshevism, Proletary, No. 9, 7 Aralýk 1906, Collected Works, cilt: 11, s. 354. 170 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III menter mücadele, baþlý baþýna parlamentonun araç olarak kullanýlmasý ile sýnýrlanamaz. Tersine parlamento kürsüsünden, kitle toplantýlarýna, mitinglere kadar pek çok aracý gerektirir. Ancak bu araçlarýn kullanýmý ve hizmet ettikleri amaç, parlamento çalýþmasý çerçevesi içinde bu çalýþmayý geliþtirmek içindir. Kitle toplantýlarý, mitingler vb. araçlar, temelde, parlamenter görevlere tabidir ve parlamenter olanaklarla kullanýlabilinir. Bunlar anlaþýlabilir þeydir, parlamenter mücadele biçimi de, siyasi gerçekleri açýklama, kitleleri bilinçlendirme, politik hedef gösterme, eyleme sokma ve örgütleme faaliyetlerinin bütününü kapsar. Bir mücadele biçiminin örgütleyiciliði, doðrudan kendi faaliyet çizgisinin bir sonucudur. Bir baþka deyiþle, mücadele biçimi, kitleleri örgütlemek amacýyla yapýlmasý gereken görevler bütünüdür. Bu nedenle, örgütleme, mücadele biçiminin bir sonucu ve amacýdýr. Örgütlenme amacý gütmeyen mücadele biçimi düþünülemeyeceði gibi; örgütlemeye ulaþmayan mücadele biçimi olamaz. Ancak örgütleme konusunda en önemli nokta, mücadele biçiminin, hayatýn her alanýný kapsayan ve her alana yönelen bir faaliyet olmasýna raðmen, örgütleme, parçadan (belirli bir alandan) baþlayarak, bütüne yönelir. Bu, etkinin yaratýlmasý ile etkinin örgütlenmesi arasýndaki çeliþkiyi ifade eder.* Klâsik politik kitle mücadele biçimini ele alýrsak, mücadele biçiminin ne olduðu ve nasýl örgütleyici olduðu somutlaþacaktýr. Klâsik politik kitle çalýþmasý olarak da ifade edilen bu mücadele biçimi, kitlelerin içine girerek, kitlelerin acil gereksinmeleri etrafýnda, kitleleri örgütleyip eyleme sokma ve kitlelere siyasi bilinç götürüp örgütleme, yani emekçi kitlelerin ekonomik ve demokratik hak ve istemleri etrafýnda kitleleri örgütleyip, siyasi hedefe yönlendirme203 çalýþmalarýnýn bütünüdür. Bu çizgi, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn aracý olarak (temel), merkezi periyodik yayýn organýný (siyasi gazete) ele alýr. Rus Devriminin temel mücadele biçimi olan bu mücadele biçimini Lenin þöyle anlatýyor: Siyasi gerçekleri teþhir etmenin temel kürsüsü ga* Yanlýþ anlamaya yol açmamak için belirtelim, etki kavramý, genel olarak siyasi gerçeklerin açýklanmasý ve buna yönelik faaliyeti ifade eder. Bu anlamda da, etkinin yaratýlmasýnýn çeþitli yollarý, araçlarý mevcuttur. 203 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 171 zetedir.204 (abç) Canlý siyasi çalýþmaya baþlamanýn biricik yolu, canlý siyasi ajitasyondur. Bunu da sýk sýk çýkan ve düzenli bir biçimde daðýtýlan bütün Rusya için bir gazetemiz olmayýnca saðlayamayýz.205 (abç) Bu siyasi gazete, yayýnlarýyla bir yandan düzenin genel siyasi teþhirini yaparken politik hedef gösterir, kitle eylemlerini anlatarak eylem biçimini açýklar ve buna çaðrý yapar. Siyasi gazete, kitle yayýn organý niteliðine raðmen, ayný zamanda kadrolarýn siyasi çalýþma için eðitimini gerçekleþtirir. Böyle bir gazetenin illegal olmasý gerektiði tartýþma götürmez bir gerçektir (Egemen sýnýflarýn böyle bir gazeteye izin vermeyeceði açýktýr). Siyasi gazete kitleler için olduðundan, kolektif ajitatör ve kolektif propagandisttir. Siyasi gazetenin örgütleyiciliði, ajitasyon ve propagandanýn baþarýsý oranýnda olur. Bir siyasi gazete nasýl örgütleyicidir? Ülkemizde bu konu hiç ama hiç anlaþýlmamýþ, daðýtýmcý eliyle satýlan (kaçýnýlmaz olarak legaldir) gazetenin örgütleyici olmasý beklenmiþtir. Bunun doðal sonucu olarak da, örgütlenme gerçekleþmemekte ve de gerçekleþtiði iddia edilen örgütlenme ise, niteliði olmayan, býrakýn Marksizmi, gazetenin en basit yazýsýný (ezbere bile olsa) bilmeyen unsurlarýn toplanmasýdýr. Siyasi gazete, yazýmýndan-basýmýna, daðýtýmýndan-satýmýna kadar, bir bütün olarak örgütsel çalýþmayý zorunlu kýlar. Bir mücadele biçiminin aracýndan bahsediliyorsa baþka türlü olmaz. Bu örgütsel çalýþma ile siyasi gazete, kolektif ajitatör-kolektif propagandist ve kollektif örgütleyici olabilir. Sadece gazeteyi daðýtma eylemi kitlelerle fiili baðýn kurulmasýna yardýmcý olur.206 (abç) Gazetenin temsilciler aðý gerekli duyduðumuz örgütün iskeletini oluþturacaktýr.207 (abç) Ýþçi-köylü bölge komiteleri, rapor alan-rapor veren mekanizmalar hep bu mücadele biçiminin içinde olgulardýr. Kadrolarýn en önemli görevleri gazeteyi yaymak-tanýtmak ve gazete yazýlarýný anlatmaktýr. Lenin, Ne Yapmalý?, s. 121. Lenin, Ne Yapmalý?, s. 215. Lenin, Ne Yapmalý?, s. 223. 207 Lenin, age, Akt, SBKP(B) Tarihi, s. 54, Aydýnlýk Yay. 204 205 206 172 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Lenin, bu çalýþmanýn stratejik önemini ve stratejik amacýný þöyle ifade ediyor: Bütün Rusya için bir siyasi gazete planý, hergünkü olaðan çalýþmayý bir an bile unutmadan, ayaklanmaya hemen bütün yönlerden hazýrlanmak için en pratik plandýr.208 (abç) Ýþte klâsik politik kitle mücadelesi, yani mücadelenin bu biçimi budur. Görüldüðü gibi, siyasi bir gazete, tek baþýna ve hiçbir örgütsel çalýþma (mekanizma) olmadan kitleleri örgütleyemez. Bu mücadele biçimi ekonomik-demokratik mücadeleyi zorunlu kýlar. Ancak bu mücadelenin içinde yer alýnarak, bu mücadele bilfiil kendi kadrolarýnca yürütülerek kitlelerle bað kurulur (araç siyasi gazete), kitle ile temas saðlanýr. Bu bað ve temasýn sonucunda kitle içinde parti çalýþmasý ile, mahaller birim alýnarak örgütün teþkilat yapýsý oluþturulur. Merkezi yayýn organý (siyasi gazete) ile mücadele siyasi mücadeleye dönüþtürülür. Kýsacasý, bu mücadele biçiminde, kitle baðýný saðlayan ve kuran kadro, kitlelerin ekonomik-demokratik mücadelesini (temel olarak) yürütmek ve yönlendirmek zorundadýr. Fakat: Demokratik hak ve özgürlüklerin kullanýlmadýðý rafa kaldýrýldýðý daha doðru deyiþle oligarþi tarafýndan kullanýlmasýna izin verilmediði, ordusu, polisi ve diðer güçleri ile emekçi kitlelere tam bir tenkil politikasýnýn izlendiði bütün geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, bu tip klâsik kitle çalýþmasý ile ekonomik ve demokratik mücadeleyi, politik mücadeleye dönüþtürmek isteyen örgütler, düþmanýn askeri üstünlüðü ve baskýsý karþýsýnda, güçsüzlüðe düþecekler, giderek de iyice saða kayacaklardýr. Bu yol, oligarþik diktatörlük ile halktan gelen baský arasýnda kurulmuþ olan suni dengeyi bozacak yerde onu devam ettirecektir. (Che)209 Zaten geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, deðil politik mücadele, ekonomik-demokratik mücadelenin kendisi bile, silahla kontrol altýna alýnmadýðý takdirde kitle katliamýna yol açtýðý açýktýr. Bu koþullar içinde, salt ekonomik-demokratik mücadelenin kendisi bile silahlý 208 209 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 235. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 173 olmak zorunda kalmaktadýr. Bizzat bu mücadelenin yürütülmesi için de silahlý güç zorunludur. Bu da geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde bir baþka sapmayý gündeme getirir: ekonomik-demokratik mücadeleyi sürdürmek amacýyla silahlý eylem yapmak. Bu sapmanýn temelinde, klâsik politik kitle mücadelesinin temel alýnmasý yatar. Temel mücadele biçimi bu alýnýnca, silahlý eylem bu mücadeleyi geliþtirmek için kullanýlýr. Ve sonuçta ekonomik-demokratik mevzilerin korunmasý baþlý baþýna amaç haline gelir. Oligarþi ile halkýn düzene karþý memnuniyetsizlik ve genellikle bilinçsiz tepkileri arasýnda kurulmuþ olan suni dengeyi bozmanýn, kitleleri devrim safýna çekmenin temel mücadele metodu silahlý propagandadýr.210 Silahlý propagandanýn temel mücadele biçimi olmasý ve de halkýn devrimci öncülerinin savaþý, Marksizm-Leninizmin evrensel tezlerinin bu somut tarihsel durumun pratiðine uygulanmasý sonucu ortaya çýkmýþ olan, bütün emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerin proleter devrimcilerinin bolþevik çizgisidir.211 Yukarda da belirttiðimiz gibi, tüm mücadele biçimleri gibi, silahlý propaganda da kullanýldýðý araca uygun olarak oluþan, belirli bir tekniði, mekanizmasý, örgüt yapýsý ve yönetim bileþimi söz konusudur. Ve yine her mücadele biçimi gibi, silahlý propaganda da, belli bir örgütsel çalýþmayý ifade eder ve kitleleri örgütlemesi bu çalýþmanýn bir sonucudur. Silahlý propagandanýn örgütleyici fonksiyonu bu þekilde olmakla birlikte yine çeþitli yanlýþlýklar sürmektedir. Bunlarýn en önemlileri, silahlý propagandanýn, ajitasyon ve propaganda çalýþmalarýnda kullandýðý araçlar üzerinedir. Bilindiði gibi ajitasyon ve propaganda, örgütlenmenin öncülü ve gerekli þartýdýr. Ajitasyon ve propaganda, siyasi gerçeklerin teþhiri üzerine yükselen bir çalýþmadýr. Bir baþka deyiþle, gerek teþhir, gerekse de propagandistler aracýlýðýyla yapýlan ajitasyon ve propaganda siyasi gerçekleri teþhir etme üzerine yükselir. Bu nedenle silahlý propaganda, bir bütün olarak kitlelerin bilinçlenmesi ve örgütlenmesi mücadelesinin temel yolu olarak, gerilla eylemleri 210 211 174 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III üzerine yükselen propaganda ve ajitasyon çalýþmasý neþir ve propagandistleri zorunlu kýlar. (Öncü Savaþýnýn baþlangýcýndaki özgül durum ile kuvvet gösterisi bazý deðiþimler yaratýr. Bunu ayrýca ele alacaðýz.) Bu ise, gazete, bildiri, bülten, broþür (neþir) ve kadro demektir. Ýþte bu noktada sapmalar (Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi içinde olan sapmalar) ortaya çýkar. Bu sapmaya göre: a- Klâsik politik kitle mücadelesi ya da tali mücadele biçimleri gazete-bildiri-bülten-broþür ve kadro (ajitatör ve propagandist olarak) demektir. b- Silahlý propaganda bu araçlarý kullandýðý andan itibaren tali mücadele biçimine dönüþmüþtür. Bir baþka deyiþle, tali mücadele biçimi öne geçmiþtir. c- Propaganda ve ajitasyon, örgütlenmenin (etkiyi örgütlemek) temeli ve gerekli þartý olduðuna göre, bu fonksiyon (etkinin örgütlenmesi) tali mücadele biçimlerinin görevidir. d- Bu nedenle, devrimci mücadele kitleleri bilinçlendirme ve örgütleme çalýþmasý olduðuna göre, tali mücadele biçimi önemli olup, silahlý propaganda bunu baþaramaz. Yani örgütleyici deðildir. e- Silahlý propaganda, silahlý eylemdir ve silahlý eylemler baþlý baþýna propaganda niteliði taþýmak zorundadýr. Ancak bu þekilde silahlý propagandadan bahsedilebilinir. Bu mantiki (!) açýklamalar, kendisine Kesintisiz Devrim IIIIIden destek arar ve bu yazýda silahlý propaganda örgütleyicidir sözü, kelimesi kelimesine yer almamasý destek olarak kullanýlýr. Bu sað sapmanýn eleþtirisini ve yanýlgýlarýný açýða çýkartmadan, bu anlayýþýn mekanik ve vulgar materyalizm olduðunu belirtelim. Formel mantýðýn ifadesi olan bu anlayýþ, þeylerin özünü deðil biçimini ele alýr, evrensel ile özgül arasýndaki iliþkiyi diyalektik iliþki olmaktan çýkartýp, mekanik bir yer deðiþtiriþ ve kaba bir seçmecilik olarak ele alýr. Keza bu anlayýþ, ayný özün deðiþik biçimleri olabileceði gibi, ayný biçimin deðiþik özlerin sonucu olabileceðini anlayamaz. Temelinde yatan bu felsefi yanýlgý, giderek politik sapmayý oluþturur. Herþeyden önce, bir aracýn kendi durumu deðil, neye ve nasýl hizmet ettiði aracýn niteliðini belirlediðini anlamak gerekir. Örneðin, gerilla savaþý, düzenli birlikleri yenilmiþ bir ordu tarafýndan kullanýlacaðý gibi, mahalli mütegallibe tarafýndan iþgalci düþ- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 175 mana karþý da yürütülebilinir. II. Dünya savaþýnda görüldüðü gibi, emperyalist bir ülkenin (Ýngiltere) diðer bir emperyalist ülkeye (Japonya-Almanya) karþý gerilla savaþýný yürüttüðü zaman olmuþtur. Nihai amacý askeri zafer ve dünyanýn paylaþýmýndan daha fazla pay almaktýr.* Keza ayný dönemde, Sovyet ordusu, Alman emperyalizmine karþý partizan birlikleri aracýlýðýyla gerilla savaþýný yürütmüþtür. Amacý Sovyetleri yaþatmak ve emperyalist iþgali yoketmektir. Öyle ise, bir aracýn kullanýmýnda (burada gerilla savaþý) önemli olan onun kendi biçimi deðil, muhtevasýdýr. Yani neye hizmet ettiði, kimin kullandýðýdýr. Bu gerçeði Lenin, baþka araçlar açýsýndan (parlamento ve gazete) þöyle belirtir: Parlamentarizm bir eylem biçimidir, gazetecilik bir baþka eylem biçimi. Her iki durum da muhteva proleter devrimci olabilir ve birinci alanda olduðu gibi, ikincide de kadrolar gerçekten devrimci iseler, gerçekten proletaryanýn yýðýn partisinin üyeleri iseler, öyle olmalýdýr.212 Öyle ise diyebiliriz ki, bir aracýn bizzat kendisi nitelik belirleyici deðildir. Önemli olan niçin, neye göre, kim tarafýndan, ne amaçla kullanýldýðýdýr. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre, silahlý propaganda temel mücadele biçimidir. Diðer ekonomik -demokratik ve politik mücadele biçimleri talidir, temele tabidir. Bu stratejinin örgütü baþlangýçta her yere koþmaz. Gücüyle orantýlý olarak silahlý propagandanýn dýþýndaki, bilinçlendirme, siyasi eðitim, propaganda ve örgütlendirme iþleri ile uðraþýr.213 Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre kitleleri devrim safýna çekmek için iki tip ajitasyon ve propaganda vardýr: a- Silahlý propaganda içerisinde, yani mücadelenin bu biçimi içinde olan b- Tali mücadele biçimleri içinde olan a- Silahlý propaganda içinde olan: Bu, silahlý propagandanýn baþlý baþýna bilinçlendirme, siyasi eðitim, propaganda ve örgütleme çalýþmasýný ifade eder. Bu çalýþmalarýn temelinde, suni dengeyi bozma ve siyasi gerçekleri açýklama amacýna yönelik ge* Birmanya ormanlarýnda Ýngiliz birliklerinin gerilla savaþý herkesçe bilinir ve Uzakdoðudaki savaþýn sonucunu belirlemiþtir. 212 Lenin, Sol Komünizm Bir Çocukluk Hastalýðý, s. 135. 213 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 176 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III rilla eylemi yatar. Kitleleri bilinçlendirme, siyasi eðitim, propaganda ve örgütleme çalýþmasý bu temelin üstünde yükselir. Bu anlamý ile ajitasyon-propaganda-siyasi eðitim ve örgütleme çalýþmasý iki kesimden oluþur. Birincisi, gerilla cephesinin içindedir. Yani çalýþmalar bizzat gerilla güçleri tarafýndan açýk çalýþma ile gerçekleþtirilir. Che nin silahlý propagandanýn Vietnamcasý dediði bu olgu, kýr gerilla savaþý koþullarýnda oluþur ve sözcüðün tam anlamýyla silahlý propagandadýr (þehir ve kýr gerilla savaþý kýsmýnda ayrýca belirteceðiz). Ýkincisi, gerilla cephesinin dýþýndadýr. Yani, kýr gerilla savaþýnýn yürütülmediði ya da (kýr) gerilla birliðinin bulunmadýðý alanlarda yapýlan çalýþmadýr. Bu kaçýnýlmaz olarak, örgüt kadrolarý aracýlýðýyla, gazete-bildiri-bülten vb. þekilde gerçekleþtirilir. Ancak muhtevasý gerilla eylemlerini kitlelere duyurmak, hangi amaçla, niçin yapýldýðýný anlatmaktýr. Þehir gerilla savaþýnýn açýk savaþ olmamasý ve de varlýðý gizliliðe dayandýðýndan, þehir gerilla eylemlerinin üzerine yükselen çalýþma da ayný þekildedir.* Che Guevara bunlarý þöyle ifade eder: Propaganda hem dýþtan, yani ulusal sivil örgüt içinde; hem de içten, yani gerillanýn baðrýndan yapýlmalýdýr. Birbirine sýkýca baðlý bu iki propagandayý koordine etmek için, yalnýz bir tek yönetici organizma bulunmalýdýr. Kurtarýlmýþ bölgenin dýþýnda yer alan sivil örgütlerden baþlayan ulusal tipteki propaganda, gazeteler, bültenler ve bildiriler yoluyla yapýlmalýdýr. En büyük gazeteler, ülkenin genel sorunlarýyla uðraþacak ve gerçeðin eninde sonunda daima halka yararlý olduðu ilkesini unutmaksýzýn kamuoyunu, gerilla güçlerinin kesin durumundan haberdar edecektir.214 (abç) Makalelerde, daima silahlý hareketin amaçlarý açýklanmalýdýr.215 Görüleceði gibi, belirtilen muhtevada çýkan bir gazete, bildiri, bülten, broþür klâsik tiptekinden ayrýdýr. b- Tali mücadele biçimleri içinde olan: Özellikle kavranýl* Kýr gerilla savaþý taktikleriyle bu yapýlamaz demek deðildir. 214 Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 133. 215 Che Guevara, age, s. 135. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 177 mayan nokta budur. Kimileri yukarda belirtilen þeylerin dýþýnda hiçbir þeyin kalmadýðýný düþünerek sapmaya yönelmektedirler. Devrimci mücadele, salt gerilla savaþý olmadýðý gibi, devrimci mücadelenin tüm görevleri gerilla savaþýyla gerçekleþemez. Öyle görevler ve siyasi gerçekler mevcuttur ki, bunlar gerilla eylemine gerek duyulmadan gerçekleþtirilebilinir ve gerilla eylemi bunlarýn önemini yitirtebilir. Her siyasi gerçek mutlaka gerilla savaþý ile açýklanacak, her politik hedef gerilla eylemi ile gösterilecek, her sorun gerilla ile çözülecek diye birþey olamaz. Böyle bir anlayýþ fokocu sapmayý gündeme getirir. (Debrayizm) Bir yandan ekonomik-demokratik mücadelede yer alýnýrken ve bizzat bu mücadele yürütülürken, diðer yandan bu mücadelenin politik mücadeleye dönüþmesi için çalýþýlýr. Birincisi, ekonomik gerçekleri teþhire yönelik ve ekonomik-demokratik mücadele için yayýnlar gerektirirken (sendika yayýnlarý gibi); ikincisi siyasi gazeteyi ifade eder. Amacý, silahlý propaganda gibi, kitlelerin bilinçlenmesi ve örgütlenmesidir; ancak araçlar deðiþiktir ve ayrý içeriðe sahiptir. Bu mücadelede gazete, bildiri, bülten doðrudan düzenin her somut örneði ele alýnarak, açýklama yapar, düzenle baðýný kurar ve kitleleri eyleme çaðýrýr. Ancak eylem barýþçýl yöntemlerin çerçevesi içindedir. Devrim hareketinin büyük parolalarý (sloganlarý ve amaçlarý) açýklanmalýdýr: Elveriþli bir anda genel grev parolasý, direniþ güçlerine (gerilla) yardým, birlik parolalarý vb.216 Böylece, temel-tali mücadele biçimleri, diyalektik bir bütün halinde, ayný amaca (devrim) yönelik olarak kullanýlýr. Tali mücadele biçimi temel mücadele biçimini geliþtirir ve onun baþarýsýna yardým eder. Klâsik politik kitle mücadelesi ile silahlý propaganda birbirini izler ve birbirinin içinde, birbirine baðýmlýdýrlar, herbiri diðerini karþýlýklý etkiler.217 Tali mücadele biçimleriyle, kitlelere siyasi gerçekler açýklanýp, politik hedef gösterip, onlara siyasi bilinç iletilmesi, ayný yönde geliþen silahlý propaganda çalýþmasýyla çakýþtýðýnda, bu karþýlýklý 216 217 178 Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 134. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III iliþki açýk ve net bir biçim alýr. Görüldüðü gibi, bir gazete, bildiri vb. kullanýlýp kullanýlmadýðý deðil, niçin ve hangi muhtevada ve özelde neye hizmet ettiði önemlidir.* Þimdi geriye tek soru kalýyor: Niçin kitleleri bilinçlendirme ve örgütlemede silahlý propaganda temel alýnýyor? Bunun nedenlerini daha önceleri uzun uzun belirttik. Yalnýz þunu tekrarlayalým: Tali mücadele biçimlerinin yürütülmesi, siyasal zor ve onun askeri biçimde maddeleþmesi durumlarýnda, kitleleri silahlý mücadeleye kazanma amacýna ulaþamaz. Ayrýca suni dengenin bozulmasýnýn kitleleri devrim safýna çekmenin temeli olduðundan ve suni denge de oligarþinin siyasal zor ve onun askeri biçimde maddeleþmesi ile devam ettirildiðinden, devrimci mücadele askeri savaþý temel almak zorundadýr. Silahlý propaganda, Öncü Savaþý aþamasýnda, Öncü Savaþýnýn amaçlarýna uygun olarak yürütülen bir mücadele biçimidir. Silahlý propagandanýn bu aþamadaki bu durumu, III. bunalým dönemindeki niteliðini belirler. Öncü Savaþýnýn temel amacý suni dengeyi bozmak ve böylece Halk Savaþýný baþlatmaktýr. Bir baþka deyiþle, Öncü Savaþýnda tüm görevler, oligarþinin siyasal zorunu bertaraf etme ve onu siyasal olarak tecrit etmeye yöneliktir. Ancak siyasal zorun bertaraf edilmesi, onun tamamen yok edilmesi deðil, suni dengenin bozulmasýdýr. Siyasal tecrit de, kitlelerin bütün olarak devrim safýna çekilmesi, yani örgütlenmesi demek deðildir. Bunlarýn gerçekleþmesi, doðrudan Halk Savaþýnýn zaferini ifade eder. Öncü Savaþýnýn amacý, Halk Savaþýnýn zaferi için, suni dengeyi bozmak ve kitleleri silahlý mücadeleye çekmektir. Ýþte silahlý propaganda, Öncü Savaþýnda bu görevlerle karþý karþýyadýr. Öncü Savaþý aþamasýnda silahlý propaganda iki ana fonksiyona sahiptir: Birincisi, suni dengeyi bozmaktýr, yani kitlelere oligarþinin gücünün mutlak olmadýðýný, ona karþý savaþýlabileceðini göstermektir. (Kitlelerin düzene karþý tepkilerini açýða çýkartma) Bu, * Rus Devriminde, klâsik kitle çalýþmasý içinde, ona yardýmcý olacak þeklide silahlý eylemler gerçekleþtirilmiþtir. Gerilla taktiði niteliðinde gerçekleþen silahlý eylemler, ajanlarýn cezalandýrýlmasý (öldürme) ve para saðlamaya yöneliktir. Bu bile sað-sapma anlayýþýn yanlýþlýðýný gösterir. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 179 oligarþinin siyasal zorunun askeri ve oligarþik devlet aygýtýna baðlýlýðýnýn açýða çýkartýlmasý; kitle pasifikasyonunun engellenmesi demektir. Bu nedenle, devrimci örgüt, oligarþinin siyasal zor araçlarýna vurarak, onun niteliðini (görüldüðü gibi olmadýðýný, kof olduðunu, bütün gücünün yaygara, gözdaðý ve demagojiye dayandýðýný) kitlelere göstererek, ona karþý savaþýlabileceðini belirtir. Böylece silahlý propagandanýn (bu politik amaçlý) askeri niteliði açýða çýkar. Ýkincisi, kitlelere politik hedef göstermek, siyasi gerçekleri açýklamak, onlarý bilinçlendirmek ve örgütlemek. (Kitlelerin açýða çýkan tepkilerini kanalize etmek) Bu yönüyle, silahlý propagandanýn genel niteliði açýða çýkar. Daha önce de belirttiðimiz gibi, politik mücadele biçimi olarak silahlý propagandanýn bu ikinci yönü, genel ve evrensel niteliktedir. Bu nedenle silahlý propagandanýn niteliði (Öncü Savaþýnda) birinci yönle somutlaþýr. Öncü Savaþý, halkýn devrimci öncülerinin, kitle içinde siyasal temel kurmak amacýný güder. Bu nedenle silahlý propaganda Halk Savaþýndan farklýdýr ve bu farklýlýk kendini gerilla savaþýnda somutlaþtýrýr. Yani Öncü ve Halk Savaþý evrelerinde, bu evrelerin niteliðine uygun olarak, silahlý propaganda özgülleþir. Öncü Savaþý, küçükten büyüðe, basitten karmaþýða doðru geliþen bir mücadeledir. Öncü Savaþýnýn en temel niteliðinden biri, bilinçli ve merkezi bir hareket olmasý ve her çalýþmasýnýn belirli bir plan doðrultusunda geliþtirilmesidir. Öncü Savaþý, kýr ve þehiri, silahlý propaganda ve diðer mücadele biçimlerini diyalektik bir bütün olarak ele alýnmasýný ve savaþýn kadro (öncü) düzeyinde sürdürülmesini ifade eder. Ancak silahlý propagandanýn durumu nitelik belirleyicidir (temel mücadele biçimi olmasý). Öncü Savaþý sorunu, silahlý propaganda sorunu ile iç içedir. Bu nedenle, Öncü Savaþýný silahlý propaganda açýsýndan ele almak pek yanlýþ olmayacaktýr.* Silahlý propaganda, Öncü Savaþýnýn amaçlarýna ulaþmak için yürütülen gerilla savaþý ve bunun üzerinde yükselen bilinçlendirme, siyasi eðitim, propaganda ve örgütlenme çalýþmasý olduðunu söyledik. Öyleyse gerilla savaþýnýn amacý, Öncü Savaþýnýn amacý * Pek yanlýþ olmayacaktýr, zira Öncü Savaþýnýn genel geliþimi gerilla savaþý ile direkt baðlýdýr. Ancak tek deðildir. 180 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III olup, bilinçlendirme, örgütlenme, siyasi eðitim ve propagandanýn gerçekleþmesine hizmet etmeli ve temel teþkil etmelidir. Bugün silahlý propaganda konusundaki sapmalarýn birisi de, Öncü Savaþý özgülünde yürütülüþünde ortaya çýkar. R. Debray tarafýndan formüle edilen fokoculuk, silahlý propagandanýn Öncü Savaþý özgülündeki durumunu ve de kýr-þehir diyalektiðini hesaba katmayan sol bir kendiliðindenciliktir. b- Kýr ve Þehir Gerilla Savaþý Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin temel mücadele biçimi silahlý propaganda olmasý ve silahlý propagandanýn fonksiyonlarýný gerilla savaþý aracý ile yerine getirmesi, gerilla savaþýnýn stratejik önemini ortaya çýkartýr. Gerilla savaþý, zayýf bir gücün, maddi ve teknik olarak üstün bir güce karþý yürüttüðü uzun süreli bir savaþ (askeri savaþ-silahlý mücadele) biçimidir. Silahlý propaganda, bu savaþ biçiminin devrimci politik amaçlarla ele alýnýþýdýr. Öyle ise, devrimci mücadelede, gerilla savaþý politik niteliktedir ve eylemlerini belirleyen onun bu politik niteliðidir. Ýkinci olarak, gerilla savaþý, uzun süreli bir harekât aracýlýðýyla, düþmaný (askeri gücünü) yýpratmayý içerir. Bir baþka deyiþle, gerilla eylemleri yýpratma niteliðindedir ve gerilla savaþý ayný zamanda yýpratma savaþýdýr. Yýpratma savaþý, bir savaþýn sonucudur ve savaþýn karakterini belirleyen bir kavramdýr. Bu nedenle yýpratma savaþý ile gerilla savaþý ayrý savaþ biçimleri deðil, biri diðerinin özelliðini ifade eder. Yýpratma savaþý iki yönlüdür: Psikolojik yýpratma ve maddi yýpratma. Bugüne kadarki tüm savaþlarda görülmüþtür ki, maddi yýpratma, ayný zamanda psikolojik yýpratmayý içerir. Ancak Öncü Savaþýnýn küçükten büyüðe, basitten karmaþýða doðru geliþen bir mücadele olmasý, ilk dönemde psikolojik yýpratmayý maddi yýpratmadan ayýrýr. Maddi yýpratma, düþmanýn maddi güçlerinin tahrip edilmesini, yani imhasýný ifade eder. Ancak imha savaþý deðildir. Ýmha savaþýndan ayrýlan noktasý, parçada meydana gelen ve bütün harekatýn yýpratma niteliðine uyan imha eylemlerini içermesidir. Bu nedenle imha seferleri, stratejik yýpratma amacýna THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 181 ulaþmanýn aracýdýr. Bu anlamda, imha savaþý, yýpratma savaþýnýn ta kendisidir.218 Maddi yýpratma, düþmanýn maddi güçlerinin (insan ve malzeme) imha edilmesi ile gerçekleþtirilen eylemleri ifade eder. Psikolojik yýpratma ise, düþmanýn iradesini, yaný savaþma azmini yýkmak demektir. Psikolojik yýpratma eylemleri, bu amaca ulaþmak için düþmanýn maddi güçlerini imha etmekten çok, tedirgin etmeyi hedefler. Ýþte gerilla savaþý, bu iki yönlü yýpratmayý gerçekleþtirebilecek nitelikte bir savaþ biçimidir. Üçüncü olarak, gerilla savaþý esnek ve daðýnýk karakterde bir savaþtýr ve her türlü taktiði kullanmaya elveriþlidir. En bilinen tanýmýyla vur-kaç demektir. Gerilla savaþýnýn sabit bir cephesi söz konusu deðildir. Düþman neredeyse, gerilla savaþý orada sürdürülür. Gerilla savaþý, uzun süreli bir savaþa uygun tek savaþ biçimidir. Gerilla savaþýnýn uzun süreli savaþ biçimi olmasý nedeniyle, askeri eylemlerde temel ilke düþman üzerinde ezici bir üstünlüðü gerçekleþtirmek için, hücum ve geri çekilmede, insiyatif, esneklik, hýzlýlýk, þaþýrtmaca, ani hareket etme, birlikleri düþmanýn yeter derecede korunmadýðý yerlerde yoðunlaþtýrmaktýr. Gerek Öncü Savaþý, gerekse Halk Savaþýnýn ileri evrelerine kadar düþman bizden güçlüdür. Bu yüzden, eylem yapýlan yerde kesin bir üstünlük saðlayabilmek için çarpýþma zamanýnda güçleri biraraya getirmek gerekir. Bunun amacý, kendimizi korumak ve geliþtirmek; düþman güçlerini küçük zaferlerle azar azar tüketmektir. Gerilla savaþýnýn en önemli kuralý, her koþulda insan kaybý vermekten kaçýnmaktýr. Tüm bunlarsürekli hareketlilik, sürekli uyanýklýk, sürekli þüphe þeklinde formüle edilir. Gerilla savaþý, o andaki somut koþullarda beklenen amaca, yürütüldüðü alana ve gerilla güçlerinin seviyesine (insan ve teknik seviye) uygun olarak çeþitli eylem biçimlerini kapsar. Emperyalizmin III. bunalým dönemi özelliklerinden dolayý, mücadele kýr ve þehirde diyalektik bir bütün olarak yürütülür. Bu nedenle gerilla savaþý, geçmiþ dönemlerde olduðu gibi, salt kýr gerilla savaþýný ifade etmez. Savaþ, kýr ve þehir gerilla savaþý þeklinde yürütülür. 218 182 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 175 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Silahlý propaganda, kýr ve þehir gerilla savaþýný, psikolojik ve yýpratma savaþýný içerir.219 Ancak her diyalektik bütün gibi, bunlar da temel-tali iliþkisi içindedirler. Stratejik olarak, Halk Ordusunun (köylü ordusu deðildir) kýrsal alanlarda (þehirlere göre) kurulabilineceðinden, kýr gerilla savaþý temeldir. Gerek Öncü Savaþýnýn, gerekse Halk Savaþýnýn geliþimini belirleyen kýr gerillasýdýr. Kýr gerillasý, stratejik öneme sahip, stratejik bir güçtür. III. bunalým döneminde, merkezi otoritenin güçlü olmasý, haberleþme ve ulaþýmýn gelmiþ olduðu seviye (oligarþinin denetimi ülkenin her yanýndadýr) ve suni dengenin mevcudiyeti, kýr gerilla savaþýnýn baþlatýlmasý ve yürütülmesi sorununu öne çýkartýr. Artýk geçmiþ dönemlerde olduðu gibi, belirli bir silahlý gücün, kýrlara yerleþtirilmesi ile kýr gerillasý baþlatýlamaz. Bunun için gerekli koþullar yaratýlmak zorundadýr. Kýr gerilla savaþý, belirli (gizli) bir yere yerleþmiþ ve burayý merkez karargah olarak tahkim eden, hareketli birliðin savaþýdýr. Savaþýn en önemli özelliði açýk savaþ olmasýdýr. III. bunalým döneminde, kýr gerilla savaþýnýn baþlatýlabilinmesi için kitlelerin bu savaþ biçimini yadýrgamamasý ve kitle sempatisi þarttýr. Kitle sempatisi, ayný zamanda (sýnýrlý da olsa) belirli bir arka cephenin yaratýlmasý demektir. Suni denge koþullarý içinde, kitlelerin sempatisi düzen deðiþikliðinin þu ya da bu biçimde gerekliliðine inanan kitlelere böyle bir deðiþikliðin mümkün olabileceðinin güvencesini yaratmaktýr. Örgütsüz olan ve idealist düþüncenin perspektifinden, oligarþik devlet gücünü dev gibi güçlü ve yenilmez olarak gören kitlelere merkezi otoritenin aslýnda göründüðü kadar güçlü olmadýðýný, kof olduðunu, bütün gücünün yaygara ve gözdaðý olduðunu, bizzat devrimci pratik içinde göstermek suretiyle bu güvenceyi yaratabiliriz.220 Ancak bu, kitlelerin aktif desteðinin alýnmasý demek deðildir. Kitle önce silahlý devrim cephesine sempati duyacaktýr. Ama gözünde büyüttüðü devlet otoritesinden dolayý, silahlý devrim cephesinin ezileceði düþüncesi ile, eylemleri tereddüt ve büyük merakla izleyecektir. Gerilla savaþýnýn baþarý ile yürütülmesi üzerine görecektir ki, silahlý devrim cephesi önemli bir güçtür; 219 220 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 183 yýkýlmaz ve yok olmaz. O zaman sempatisi güvene dönüþecektir. Bu ikinci evredir. Güvene dönmesi çoðunluðun desteðinin kazanýlmasý demek deðildir. Ancak gerilla savaþý devamlý ve istikrarlý kýlýndýktan sonra, güven yavaþ yavaþ desteðe dönüþecektir.221 (abç) Toparlarsak, kitle sempatisi, ilk dönemde, silahlý devrimci örgütün varlýðýný kitlelere duyurmak, onun güçlü olduðunu ve yýkýlmaz, yok olmaz olduðunu göstermekle saðlanýr. Bir baþka deyiþle, dediðini yapan, vurduðu yerden ses getiren savaþçý bir örgütün varlýðý gösterilmelidir. Bu genelde, yani ülke çapýnda etki yaratýlmasý demektir. Devrimci örgüt, eþitsiz geliþimi dikkate alarak, kýr gerilla savaþýnýn baþlangýcýna uygun alanlarda (kýr gerillasýnýn merkez karargah ve eylem alanýnda) örgütlenerek kitle baðýný kurar. Bu bað, ilk dönemde, kadro demektir. Ýþte bu kadrolar, somut bir plan doðrultusunda, kýr gerilla savaþýnýn taktik ve tekniðine (bunu belirleyen iktisadi evrimdir) uygun olarak ve kýr gerilla savaþýnýn elveriþli arazisinde, stratejik ve taktik mevzilendirilmesiyle ve de bu mevzilendirmede önemli geliþmeler olmasýyla kýr gerilla savaþý baþlatýlýr. Bu, silahlý propagandanýn kýr gerilla savaþý temelinde yürütülmesi demektir. Ve de savaþta psikolojik yýpratma yanýnda, maddi yýpratma (imha) gündeme gelir. (Ancak yine talidir) Ýkinci olarak, kýr gerilla savaþý açýk savaþtýr ve düþmanýn maddi güçlerine yöneliktir. Bu nedenle þehir gerilla savaþýna göre, daha sert ve üst düzeyde eylemdir. Bu yüzden kitleler bu eylemleri yadýrgamayacak halde olmalýdýrlar. Ayrýca kýr gerilla savaþý için gerekli bu koþullarýn dýþýnda, ayrýca bu savaþa uygun malzeme ve savaþ tecrübesi olan kadrolar þarttýr. Bunlarý yaratmanýn ancak savaþ içinde (askeri savaþ) olmasý gerektiði açýktýr. Ýþte ilk dönemde þehir gerilla savaþýnýn temel alýnmasýnýn nedeni budur. Böylece, bir yandan þehir gerilla savaþý organize edilirken, diðer yandan kýr gerillasý için gerekli maddi ve manevi önkoþullar yaratýlmýþ olur. Devrimci örgüt, silahlý propagandayý þehir gerilla savaþý temelinde yürütürken, bir yandan genel fonksiyonlarýný yerine getirirken (suni dengeyi bozma ve kitleleri devrim saflarýna çekme); diðer yandan örgütsel yapýsýný saðlamlaþtýrýr, kitlelerle temas kurar. Bu dönemde örgütsel çalýþma, kýr gerilla sava221 184 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II- III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III þýnýn baþlatýlmasýný temel alýr. Bu ilk dönemde, kýr gerilla savaþýnýn baþlatýlmasý görevinin, genel görevlerden önde geldiði anlaþýlabilir bir þeydir. Çünkü silahlý propaganda (temel mücadele biçimi) fonksiyonlarýný yerine getirebilmesi için kýr ve þehirlerde yürütülmek zorundadýr. Bu da kýr ve þehir gerilla savaþý demektir. Ancak bu evrede silahlý propagandanýn fonksiyonlarý netleþir ve baþarýsý (örgütleme) somutlaþýr. THKP-C/HDÖ, ülkemizin geliþiminin sonucu olarak, haberleþme ve ulaþýmýn (geçmiþe göre) daha fazla geliþmesi karþýsýnda þehir gerilla savaþý uygulamasýnda bazý deðiþiklikler yapmýþtýr. Gerek Latin-Amerika, gerekse 1971 döneminden farklý olarak, þehir gerilla savaþý bir-iki büyük þehir sýnýrlarý içinde yürütülmemektedir. Þehir gerilla savaþý (ilk dönemi söz konusu ediyoruz), bu savaþýn taktikleriyle (þehir gerilla savaþý taktikleriyle) ülke çapýnda yürütülmektedir. Böylece, bir yandan oligarþinin büyük þehirlerde güçlerini daha da yoðunlaþtýrmasý engellenmiþ olurken; diðer yandan kitlelere daha geniþ çaplý hitap edebilme mümkün olmaktadýr. Belirttiðimiz gibi, bunun temel nedeni, ulaþým ve haberleþmenin gelmiþ olduðu seviyedir. Bir de buna emperyalizmin Latin-Amerikadaki gerilla savaþlarýndan edindiði tecrübeyi ilave edersek, bu uygulama anlaþýlabilinir. Nitekim ülkemizde 1977-78 yýlýnda oligarþinin gerilla savaþý karþýsýndaki güçsüzlüðü açýkça görülmüþtür. Ýlk dönemde þehir gerilla savaþýnýn bu özgül görevi, onun taktiklerini deðiþtiremez. Yine her gerilla savaþý gibi ve bunun bir alanda (þehirlerde) özgülleþmesi gibi, genel savaþ yasalarýna ve özel olarak gerilla savaþý yasalarýna uygun olarak yürütülür. Þehirler oligarþinin ekonomik, politik, kültürel, sosyal ve askeri güçlerinin en yoðun ve yetkin olduðu yerlerdir. Þehirlerde oligarþinin denetimi (kýra nazaran) daha fazladýr. Ýkinci olarak, þehirler, geniþ ve esnek bir manevra imkanýna olanak tanýmaz. Bu nedenlerden dolayý, þehir gerilla savaþý ve eylemleri kýr gerilla savaþý ve eylemlerinden farklýdýr. Þehir gerilla savaþýnda, hýzlý hareket etme ve gizlilik en temel koþuldur. Bu savaþ, þehirlerin yapýsýna uygun olarak örgütsel yapý, taktik ve eylem biçimlerini gerektirir. Þehir gerilla savaþýnda merkeziyetçilik ve merkezi eylem zorunludur. Taktiðin temeli, düþmanýn güçlerini ve dikkatini daðýtmaktýr. Eylem biçimi örgütlü sabotajdýr. Bir yerin iþgali ya da baskýn ve imha eylemleri THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 185 tali olup, belirli koþullarý gerektirir. Bu eylem biçimleri, ancak amacýn büyüklüðü ve de baþka bir eylem biçimi ile gerçekleþtirilemeyeceði koþullarda gündeme gelir. Bugün þehir gerilla savaþýnýn temelinin örgütlü sabotaj olmasý anlaþýlmamakta ve bu da giderek örgütün gücünü ve amaçlarýný aþan, þehir gerilla savaþýný amaç haline sokan eylemleri gündeme getirmektedir. Bu nedenle, sabotaj eylemleri üzerinde biraz duralým: Bilindiði gibi, gerilla savaþý, gerillanýn gücüne, savaþýn amacýna ve yürütüldüðü alanýn özelliðine uygun olarak deðiþik eylem biçimlerini içerir. Her eylem biçimi, diðerine göre ayrý bir tekniði ve gücü gerektirir. Þu ana kadar bilinen þekilleriyle bu biçimler: Sabotaj, suikast, adam kaçýrma, baskýn, bir yerin geçici iþgali, (bizdeki uygulamasý ve anlamý ile) kurþunlama, (Vietnamda kullanýldýðý biçimi ile) terörizmdir. Bu eylem biçimleri, amaç ve fonksiyonlarý açýsýndan birbirinden ayrýldýðý gibi, uygulamasýnda kullanýlan güçlerin ve silahlarýn nitelik ve niceliði açýsýndan da ayrýdýr. Sabotaj, en basit tanýmýyla, bombalama demektir. Ýki tip sabotaj vardýr: Psikolojik amaçlý sabotaj ve tahrip amaçlý sabotaj. Tahrip amaçlý sabotaj da ikilidir: Ülke çapýnda ve savaþ alanýnda. Psikolojik yýpratma niteliðindeki sabotaj eylemi, düþmaný sürekli tedirgin etmek, onun gücünü bölmek, denetimini zayýflatmak, moralini bozmak ve (bunlarýn sonucu olarak) kitlelere oligarþinin güçsüzlüðünü göstermeye hizmet eder. Bu tip sabotaj eylemleri, tahrip (hedefin geçici ya da sürekli kullanýlamaz hale getirilmesi) etmekten çok, oligarþiyi hedefleyen, onun kurumlarýný açýða vuran (politik hedef) eylemlerdir. Bugün THKP-C/HDÖ olarak yürüttüðümüz bombalama eylemleri bu tip sabotajdýr. Ancak bu tip sabotaj, yaygýn, merkezi ve ayný anda yapýldýðý anlamda baþarýlý olur. Ýkinci tip sabotajlar, genel ya da özelde, hedefin tahribi, yani sürekli ya da geçici kullanýlamaz hale getirilmesidir. Ülke çapýnda yürütülen bu tip sabotajlar, düþmanýn ulaþým ve haberleþme araçlarýný tahrip etmeye yöneliktir. Bu sabotaj tipinin en önemli fonksiyonu düþmanýn ulaþým ve haberleþmesini sekteye uðratarak, kýr gerilla güçlerine karþý harekâtlarýný engellemek ve geciktirmektir. Kýr gerilla savaþýnda, düþman güçlerinin hýzlý ulaþým ve haberleþmesi 186 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III hayati öneme haizdir. Ülke çapýnda yürütülen sabotaj, bir yandan bu hýzý yavaþlatýrken, diðer yandan düþmaný arkadan vurduðundan, düþman güçlerinin daðýlmasýný saðlar. Savaþ alanýnda yapýlan sabotajlar, doðrudan askeri harekatýn (kýr gerilla harekâtý) bir parçasý ve tamamlayýcýsýdýr. (Örneðin mayýnlama gibi) Sabotaj eylemlerinin önemi çok büyüktür. Etkisi yüksek bir devrim aracý olan sabotaj, genellikle az etkili, önceden görülmeyen koþullar içinde yapýldýðýnda masum insanlar arasýnda çok kurban veren, devrime yararlý çok sayýda hayata kýyan terörist eylemlerden ayýrt edilmelidir. Terörizm, zalimliði ile, baský yapmada etkinliði ile tanýnan baský güçlerinin önemli bir yöneticisini cezalandýrmak için, yok edilmesi yararlý olacaðý biliniyorsa uygulanan bir yöntem olarak kabul edilmelidir.222 Sabotaj eylemleri kýsaca budur. Þehir gerilla savaþýnýn temelinin örgütlü sabotaj olmasý, askeri savaþýn salt bu olduðu demek deðildir. Savaþ, kýr ve þehir gerilla savaþýdýr. Bu nedenle, savaþýn sabotaj, suikast bölümü þehir gerilla savaþýna özgü nitelikte olup, kýr gerilla savaþýnda tali öneme sahiptirler. * Öncü Savaþýnýn baþlangýç evresinin özgül niteliði ile þehir gerilla savaþý eylemlerinin özgül durumu anlaþýlmamasý, bugün bombalama, sabotaj eylemleri önemini yitirmiþtir þeklinde yanlýþlýklara yol açmaktadýr. Bu yanlýþlýðýn temelinde etkinin yaratýlmasý-etkinin örgütlenmesi konusunun anlaþýlmamasý yatmakla birlikte (ilerde ayrýca ele alacaðýz), gerilla savaþýnýn uzun süreli savaþýn biçimi olmasý ve sabotajýn örgütlü olmasýnýn kavranmamasý yatar. Eðer gerilla savaþý, uzun süreli bir hareketle, kendi güçlerini korumak ve düþman güçlerini azar azar yok etmek amacýna uygun savaþ biçimi olduðu anlaþýlmazsa, çabuk sonuç alýcý eylem* Mahir Çayan yoldaþýn, Narodnikler savaþýn sadece sabotaj ve suikast bölümüne aðýrlýk veriyorlardý sözleri bu anlamdadýr. Yani Narodnikler, sadece þehir gerilla savaþýnýn eylem biçimine önem veriyorlardý. Ama kýr gerilla savaþýyla birlikte (ve kýr gerillasý temel) ele alýnan bir savaþ deðil, þehir gerilla savaþý ve ayaklanma söz konusu olduðundan bu anlayýþ yanlýþtýr. Keza þehir gerilla savaþý (ister kýr gerillasýyla birlikte olsun, isterse ayaklanmanýn aracý olsun) salt sabotaj ve suikast eylem biçimleriyle amaca ulaþamaz. Diðer biçimlerde zorunludur, ancak talidir. 222 Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 51. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 187 ler öne geçirilir. (Bu da evrim aþamasýný uzun, devrim aþamasýný kýsa bir an olarak görmeye gider.) Bu da güçlerin boþa harcanmasý sonucunu doðurur. Ýkinci olarak, sabotajýn örgütlü, yani yaygýn, merkezi ve ayný anda yapýldýðý anda (Öncü Savaþý için) etkili olduðu unutulursa, tek tek ve parçada sabotaj eylemleri etkisini yitirir. Çünkü her þeyden önce bu, kýr gerilla savaþýyla baðlantýlý olan sabotajýn uygulamasýdýr. Bunu þehir gerilla savaþý ile ayný sanmak, kýr ve þehir arasýnda hiçbir farkýn olmadýðýný iddia etmektir. Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda, örgütün varlýðýný duyurma, (kitle sempatisinin temeli) ve kadrolarýn savaþ içinde deneyden geçmesi þehir gerilla savaþýný zorunlu kýlar. Yani Öncü Savaþý, þehir gerilla savaþýnýn yaratýlmasý ile baþlar. Ancak bu geçici ve baðýntýlý bir durumdur, bir zorunluluktur. (Daha önce belirttiðimiz nedenlerden dolayý) Kýr gerilla savaþý olmadan, þehir gerilla savaþý geliþemeyeceði gibi, silahlý propaganda fonksiyonlarýný yerine getiremez. Dünya devrimci pratiði göstermiþtir ki, þehir gerilla savaþý, baþlangýçta kolay yürütülmesi ve kitlelerde yankýsýnýn (etkinin bu yönü) geniþ olmasý þehir sarhoþluðu denilen bir sapmayý gündeme getirmektedir. Bu sapma, þehir gerilla savaþýnýn kýr gerilla savaþý olmadan yaþayabileceði ve sýnýrsýz olarak geliþebileceðini düþünür. Bu da kaçýnýlmaz olarak, sürekli yeni ve üst eylem biçimlerini gündeme getirir. Örgüt, gücü yeterli olmadýðýndan ya da oligarþinin yoðun baskýsý karþýsýnda ve yeni ve üst eylem biçimlerinin gereksinmeleri nedeniyle, baþlangýçta yeterli olan güç yetersiz olmasýyla, kýsa sürede eylem yapamaz hale gelir. Bu durum giderek, örgütün kitleler gözünde deðer yitirmesine yol açar ve bazý kadrolarý da (deðer yitimini engellemek amacýyla) ölçüsüz eyleme sürükler. Latin-Amerikada þehirlerde ortaya çýkan fokoculuk olarak tanýmlanan bu sapma, en açýk biçimde kendini Brezilyada göstermiþtir.* Keza 1971 yýlýnda THKOnun baþýna gelen bundan farklý deðildir. Þehir gerilla savaþý, amaç haline gelmesiyle birlikte (teoride * Bu sapma için genellikle Marighella örnek verilmekle birlikte, Marighellanýn bu sapmaya düþmesi, teoriden çok pratiðin yanlýþlýðýndan kaynaklanýr. Marighella, þehir gerilla savaþýnýn yarattýðý etkiyi ölçmeyip, baþlangýçta saptadýðý ve zamanladýðý plan doðrultusunda hareket etmede ýsrar etmiþtir. Böylece þehir gerilla savaþý zamanýndan önce olgunlaþmýþtýr. Bir de kýr gerilla savaþýnýn hazýrlýðýnýn aðýr gitmesi ve iþlerin gevþek ele alýnmasý, þehir gerilla savaþýnýn kýr gerilla savaþýna dönüþmesini ve tamamlanmasýný engellemiþtir. Sonuçta ALN örgütü ve Marighella yok edilmiþtir. 188 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III olmasý þart deðildir), her yeni eylem bir evvelki eylem biçimini dýþtalar ve gereksiz kýlar. Ýþte bugün bombalama eylemleri önemini yitirdi anlayýþý, böyle bir yanlýþlýðýn ifadesinden baþka bir þey deðildir. Daha önce de belirttiðimiz gibi, bir eylem biçiminin, o anki somut koþullarda gerekli olup olmadýðý, amaca, eylem alanýna ve güçler dengesine göre belirlenir. Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda amaç, örgütün varlýðýný kitlelere duyurma, kitlelerin dikkatini silahlý devrim hareketine çekme ve genel siyasi hedef göstermek ve böylece kýr gerillasýný yaratmaktýr. Eylem alaný, gerilla için elveriþsiz arazi olarak tanýmlanan, manevra imkaný olmayan, þehirlerdir. Güçler dengesi, stratejik güç olan kýr gerillasý yaratýlmadýðý ve güçler bu yöne kanalize edildiði (ya da edilmek durumunda olduðu) için, ilerki aþamalara göre daha zayýftýr. Bu koþullar içinde, kendi güçlerimizi korumak amacý perspektifinde örgütlü sabotaj, uygulanabilir ve uygulanmasý zorunlu olan eylem biçimidir. Silahlý propaganda, þehir gerilla savaþýnýn niteliðine (özgül bir nitelik) uygun olarak biçimlenir. Yani þehirlerde yürütülen silahlý propaganda bu alanlarýn özgül niteliðine göre þekillenir.* Þehir gerilla savaþý temelinde yürütülen silahlý propaganda, bir yandan bulunduðu alandaki (þehirler), somut koþullara uygun olarak suni dengeyi bozmaya yönelirken; diðer yandan genel ve bütüne tabi olarak yürütülür. Birinci yön, özel olarak, þehirlerde, * Baþlangýç aþamasýnda þehirler temel alýnarak yürütülen silahlý propaganda, örgütün varlýðýný duyurma ve genel politik hedefleri gösterme ile kýr gerilla savaþýný baþlatmaya yöneliktir. Bu dönemde silahlý propagandada, gerilla eylemi ile propaganda, örgütleme vb. çalýþmanýn birbirinden ayrýlmasýna neden olur. Bir baþka deyiþle, þehir gerilla savaþý (askeri yön) ile propaganda, siyasi eðitim, bilinçlendirme, örgütleme çalýþmasý (siyasi yön) birbirini takip etmekle birlikte, birbirinden ayrýlýrlar. Silahlý propaganda, gerilla savaþýndan (þehir gerillasý) baþka araçlarý da kullanmak zorunda kalýr. Bu da pek çok yanlýþlýðýn temelini oluþturur. Þehir gerilla savaþýnýn, Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda kýr gerilla savaþý ile bütünlüðü olmadýðý için (ayný zamanda kýsa dönemdeki amacýdýr) tek baþýna ele alýnmasý, silahlý propagandada özel bir durum yaratýr. Geçici olan bu özel durum, temelde þehir gerilla savaþýnýn baþlangýcýndaki (kýsa dönemli) amaçlarýndan kaynaklanýr. Bu dönemde, her türlü siyasi gerçeði teþhirden çok, genel propaganda öndedir. Bu dönemde örgütün varlýðýný duyurma ve kýr gerilla savaþýný baþlatma önemlidir. Bu da gerçek boyutlarýnda silahlý propagandanýn yürütülmesini saðlamak demektir. Bu nedenle, örgütleme, kadro örgütlenmesi olup, kýr gerillasýna yöneliktir; propaganda, örgütün varlýðýný ve genel amacýný duyurmaya yöneliktir; kitle örgütlenmesi (büyük birimler halinde) asla temel alýnamaz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 189 suni dengenin temellerine yönelmeyi ve buralardaki siyasi gerçekleri teþhir etmeyi ifade eder. Bu anlamýyla politik hedefler (genel politik hedefe baðlý olarak) þehirler çerçevesinde gündeme getirilir. Ve ikinci yönle birlikte bu politik hedefler genelleþir ve bütüne baðlanýr. Örneðin, þehirlerin özgül koþullarý içinde ortaya çýkan somut hedeflere yönelen þehir gerillasý, ayný zamanda (temeldir) kýrsal alandaki olaylara tavýr alýr. Böylece kitlelerin gerçek siyasi bilince ulaþmalarý söz konusu olabilir. (Çünkü siyasi bilinç, kitlelerin yalnýz belirli bir olaya ya da kendilerine yönelik (somut) bir olaya tavýr almayý deðil, her türlü olaya tavýr almayý ifade eder.) Silahlý propaganda, þehir gerillasý temelinde yürütüldüðü alanlarda, askeri yön ile propaganda, ajitasyon ve örgütleme yönleri belirli (kýra göre) ayrýlýða uðrarlar. Her iki yön birbirinden nispi olarak baðýmsýz örgütlenir. Bunun ana nedeni, þehirlerin ekonomik, sosyal, politik, kültürel ve psikolojik özellikleridir. (Þehir gerillasýnýn gizliliði) Ancak bu iki yönün baðýmsýzlýðýnýn nispi olduðu unutulursa, örgüt, ne politik görevleri baþarabilir; ne de askeri görevleri. Debrayýn, örgüt, politik bakýmdan yararlý olmak için çok askeri, askeri bakýmdan yararlý olabilmek için çok politik nitelikte olduðu þeklinde ifade ettiði bu durum, sol sapmaya yol açtýðý kadar, saðsapmayý da oluþturur. Eðer nispi baðýmsýzlýk, tam baðýmsýzlýk olarak ele alýnýrsa, askeri yön ile politik yön, askeri kadro ile politik kadro birbirinden ayrýlarak, militarizm ve kendiliðindenci kitle anlayýþý (sol sapma) söz konusu olur. Tersine nispi baðýmsýzlýk, baðýmlýlýk olarak gündeme getirilirse, askeri ve politik yöndeki çalýþmalar karýþýk hale gelir ve giderek de güç yetersizliði ile karþýlaþýlýr (saðsapma). Bu iki sapma da, son tahlilde, silahlý propagandanýn örgütleyiciliðinin inkârýna ulaþarak, ayný noktada birleþirler. (Her solsapma, özünde, sað-sapmadýr.) Burada önemli olan bir nokta da, temel mücadele biçimi ile tali mücadele biçimlerinin karþýlýklý iliþkisidir. Yukarda belirttiðimiz gibi, þehir gerilla savaþý temelinde yürütülen silahlý propaganda tek deðil, temel mücadele biçimidir. Bunun tersi bir anlayýþ, kaçýnýlmaz olarak, belirtilen sapmalara yol açar. Kýr ve þehir gerilla savaþlarýnýn birlikte kullanýldýðý dönemlerde, þehir gerilla savaþý kýr gerillasýna tabi olup, tek bir bütün içinde, birlikte ele alýnýrlar. Bu zamanda silahlý propaganda, kýr ve þehir gerilla savaþýnýn birlikteliðini (ama temel-tali iliþkisi içinde) 190 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III ifa-de eder. Kýr gerilla savaþý, temel olarak hareketli gerilla birliðinin yürüttüðü savaþý ifade eder. Bu birlik, halk ordusunun çekirdeði olarak, stratejik nitelikte bir güçtür. Ancak kýr gerilla savaþý, salt bu biçimde yürütülemez. Hareketli gerilla birliðine tabi olarak, yerel silahlý güçler (buna bölgesel gerilla demek pek yanlýþ olmayacaktýr) tarafýndan da yürütülür. Ancak bu bölgesel gerilla güçleri, stratejik güç olan hareketli gerilla birliðine tabi olarak faaliyet gösterir. Kýr gerilla savaþýnýn güçlerinin stratejik niteliði, bu savaþýn yenilgisinin stratejik bir yenilgiye yol açmasýna olanak tanýdýðý için, eðer tüm güçlerin yok olmasý ile sonuçlanýrsa, stratejik yenilgi haline dönüþür. (Ancak bu stratejinin, yani devrim teorisinin yanlýþlýðý demek deðildir.) Taktik yenilgiler, kýsa bir geri çekilmeye neden olmasýna raðmen, stratejik yenilgi tüm hazýrlýðýn yeniden baþlatýlmasý demektir. Kýr gerilla savaþý üzerine Birinci Bölümde uzunca durduðumuzdan, gereksiz tekrara neden olmamak için burada yeniden ele almayacaðýz. Þimdi, Öncü Savaþýnda kýr ve þehir gerilla savaþýnýn durumunu ele alalým. Öncü Savaþýnýn (ve de Halk Savaþýnýn) genel geliþimi kendisini gerilla savaþýnýn geliþimiyle belirler. Çünkü gerilla savaþý geliþebilmesi için, kitlelere nüfuz etmesi ve onlarýn silahlý güç halinde örgütlenmesi þarttýr. Bu anlamýyla gerilla savaþýnýn geliþimi, silahlý propagandanýn sonucu ve geliþimi demektir. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre gerilla savaþý þöyle bir rota izleyecektir: (Bu ayný zamanda devrimin genel geliþim çizgisidir) 1. Aþama: Þehir gerillasýný yaratma Emperyalizmin III. bunalým döneminde, gerek emperyalist iþgal gizlendiðinden ve gerekse suni dengenin mevcudiyeti nedeniyle, askeri savaþ geniþ çaplý ve ülke çapýnda birden baþlatýlamaz. Kýrsal alanlarda gerilla savaþýnýn yürütülebilinmesi için bazý koþullarýn yaratýlmasý þarttýr. (Kitle sempatisi esprisi) Keza suni dengenin bir sonucu olarak, bu ülkelerde revizyonizm ve pasifizm etkin ve yönlendirici bir unsurdur. Yoðun þehirleþmenin ve gerçek sanayileþme deðilse bile az çok geliþmiþ hafif ve orta sanayinin bulunduðu ülkelerde gerilla gruplarý teþkil etmek daha zordur. Þehirlerin ideolojik etkisi, barýþçýl usullerle örgütlenmiþ kitle savaþlarý 225 Cumhuriyet, 22 Mayýs 1978 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 191 umudunu yaratarak gerilla savaþlarýný frenler.223 (abç) Bu nedenlerden dolayý, savaþ, þehir gerillasýyla baþlatýlýr. Þehir gerilla savaþý, bir yandan (silahlý propaganda fonksiyonlarý içinde) suni dengeyi bozma yönünde ilerlerken, yani psikolojik yýpratma niteliðindeki eylemleri ile oligarþinin görüldüðü kadar güçlü olmadýðý, kof ve çürük olduðu gösterilirken; diðer yandan savaþçý bir örgütün varlýðý kitlelere duyurulur ve örgüt de kýr gerilla savaþý için gerekli (ama yeterli deðil) tecrübeye sahip olur. Öncü Savaþýnýn þehir gerilla savaþý ile baþlatýlmasý, bu savaþa pek çok görevleri yükleyeceði açýktýr. Bu nedenle örgüt, her türlü olanaktan yararlanmaya çalýþýr. Bunlarýn baþýnda eylemlerin kitlelere duyurulmasý için burjuva yayýn organlarý gelir. Ancak bu durumun örgütün baþarýsýný deðil, eksikliðini ifade ettiði unutulursa, herþey burjuva yayýn organlarýna göre biçimlendirilir. Bu, temelden sakat bir anlayýþtýr. Burjuva yayýn organlarýndan yararlanma, baþlangýç döneminin aðýr ve çok sayýdaki görevlerini baþarmada kullanýlan geçici bir durum olduðu unutulmamalýdýr. Keza burjuva yayýn organlarýnda yer alan eylemler, propagandalarý yapýlmýþtýr anlamýna gelmez. Bu eylemin bizzat kendisinin, yani böyle bir eylemin yapýldýðýnýn kitlelere duyurulmasýnda kullanýlan bir araçtýr. (Geçici ve tali bir araç) Devrimci propaganda ise, eylemin kitlelere duyurulmasý ve bunun niçin yapýldýðýnýn anlatýlmasý demektir. Baþlangýçta örgütün tecrübesiz ve teþkilat yapýlarýnýn geliþmemiþ olmasý gerçeði, burjuva yayýn organlarýndan, propagandanýn birinci yaný için yararlanmayý gerektirir. Mahir Çayan yoldaþýn 1971 yýlýndaki eylemler için, Bu yüzden beþ-altý tane devrimci askeri eylem (propagandasý yapýlmamasýna raðmen) kitlelerde derin bir þaþkýnlýk ve sempati yaratmýþtýr224 tespiti bunu açýkça ifade eder. Görüleceði gibi, burjuva yayýn organlarýnýn askeri eylemleri duyurmasý propaganda olarak kabul edilmemektedir. Latin-Amerika deneylerinin Öncü Savaþý açýsýndan gösterdiði bir gerçek de, burjuvazinin kitlelerin bilinçlenmesi ve örgütlenmesi için kullanýlacak araçlarý geçersiz kýlmaya çalýþmasýdýr. Rus Devriminde olduðu gibi, bir ekonomik ya da politik grev Çarlýk tarafýndan sözünün bile edilmesi yasaklanmaktadýr. Leninin 223 224 192 Che Guevara, Siyasal Yazýlar, s. 93. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III deyiþiyle, sýr haline getirilmektedir. Ülkemiz pratiði de göstermiþtir ki, ayný tür sýr olma hali, gerilla eylemleri için söz konusudur. Bu konuda Avrupa Yayýn Birliðinin (EBU) 1978 yýlý toplantýsýnda alýnan þu kararlar herþeyi açýkça göstermektedir. Bazý gruplar eylemleri radyo ve TVde verildiði için tedhiþe devam ediyorlardý. Amaçlarý sadece TVde kendilerinden bahsetmektir ... (Bu yüzden) yayýn organlarýnda söz verilmemeli, onlarla röportaj yapýlmamalýdýr.225 Bu bile, burjuva yayýn organlarýnýn kullaným deðerini ve ne ölçüde kullanýlacaðýný göstermeye yeterlidir. Emperyalizm, devrimlerden, devrimcilerden daha önce ders çýkarýr. Bu gerçek bir kez daha kanýtlanmaktadýr. Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda kitlelere hitap edebilmede, þehirlerin olanaklarý sadece yayýn organý ile sýnýrlý deðildir. Ayrýca ulaþým olanaklarý ve toplu birarada bulunuþ propaganda konusunda geniþ olanaklar saðlar. I. aþamanýn en önemli yaný, kýr gerilla savaþýný baþlatmaya yönelik olmasýdýr. Bu iki nedenden böyledir: Birinci olarak, savaþ, kýr ve þehir bütünselliðinde yürütülmek zorundadýr. Ýkinci olarak, (birincinin sonucudur) tek baþýna þehir gerillasý sýnýrsýz ölçüde geniþleyemez. 2. Aþama: Þehir Gerillasýný geliþtirme Kýr gerillasýný yaratma ve kuvvet gösterisi Bu aþama, Öncü Savaþýnýn tüm boyutlarda sürdürüldüðü aþamadýr ve ayný zamanda Öncü Savaþýnýn geliþiminde ortaya çýkan ilk tehlike andýr. (Che) Birinci aþamanýn, ikinci aþamaya nasýl dönüþeceði konusu doðrudan taktik ve somut bir sorun olduðu için burada ele almayacaðýz. Ancak bu aþamanýn özelliklerinin bilinmesi, gerek birinci aþamanýn görevlerinin yerine getirilmesinde, gerekse birinci aþamanýn ikinciye dönüþümünün gerçekleþmesinde pratik öneme sahiptir. Þehir gerillasýnýn geliþtirilmesi çok yönlüdür. Bir bakýma geliþim, bu çok yönlülüðün ortaya çýkmasýdýr da. Þehir gerillasýnýn geliþimi, ilk önce eylem biçimlerinde ortaya çýkar. Bir yandan yeni 225 Cumhuriyet, 22 Mayýs 1978. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 193 (ve üst düzey diyebileceðimiz) eylem biçimleri uygulamaya sokulurken, mevcut eylem biçimleri daha yaygýn hale getirilir ve süreklilik arz eder. Ancak eylem biçimlerinin geliþimini, þehir gerillasýnýn geliþimi ile özdeþleþtirmek yanlýþ olduðu gibi, geliþimi mevcut eylem biçimlerinin yerini yenilerinin almasý þeklinde ele almak da yanlýþtýr. Eylem biçimlerinin geliþimi, þehir gerillasýnýn geliþiminin bir yönüdür ve eylem biçimlerinin yeni ile mevcut olanýn (çok çeþitli biçimlerin) birlikte ve geniþ çaplý kullanýlmasýný ifade eder. Þehir gerillasýnýn geliþtirilmesinin diðer bir yönü, eylem hedeflerinin daha geniþ tutulmasýdýr. Bu, devrimci mücadelenin geliþimine paralel (ve bunun sonucu) yeni görevlerin gündeme gelmesi demektir. Artýk þehir gerillasý, kendini, örgütün varlýðýný duyurma ve kýr gerillasýný yaratma ile sýnýrlayamaz. Bu aþamadan itibaren, genel devrimci politik amaçlarýn yanýnda (ek olarak) kýr gerillasýna tabiyet açýða çýkar. Böylece þehir gerillasý eylemlerinde kýr gerillasýna yardýmcý olmaya baþlar. Bu ise, eylem hedeflerinin geniþlemesi ve çeþitlenmesi demektir. Üçüncü yön ise, örgütseldir. Bu evrede þehir gerilla savaþý, daha geniþ ve yaygýn eylemlerini, (sýnýrlý ve belirli de olsa) kitlelerle birlikte yürütmeye baþlar. Marighellanýn belirttiði yeni tip þehir gerillasý226 bunu ifade eder. Böylece, kitle örgütlenmesi silahlý güç ile, silahlý güç kitle örgütlenmesi ile birlikte büyümesi (þehirler için) somuta çýkar.* Ýþte bu üç ana yöndeki deðiþim, þehir gerillasýnýn geliþimini ifade eder. Ancak bu üç ana yönün dýþýnda, bu yönlere baðlý daha pek çok yönlerde de deðiþim olacaðý unutulmamalýdýr. ... fokonun kaderi yoksul köylülük tarafýndan belirlenir; ya köylüler harekete geçirilir ya da fiziksel deðilse bile, en azýndan gerçek bir devrimci alternatif olarak ortadan kalkar. Öte yandan örgüt yeraltý yapýsý ve ele* Bu ayný zamanda revizyonistlerin ve oportünistlerin, devrimci silahlý eylemleri, kitlelerden kopuk ya da kitleleri harekete çekmeyen ve kaçýran eylemler diye suçlamalarýnýn gereksizliðini kanýtlar. Her yerde ve her zaman olduðu gibi, revizyonizm ve oportünizm devrimci mücadelenin geliþimini görmekten çok, mevcut olanla yetinir. Böylece herþeyi mevcut olanla deðerlendirir ve yargýlar. Bu da devrimci politikada gericiliði ifade eder ve ekonomizm sapmasýný oluþturur. 226 Marighella, Þehir Gerillasý, Ant Yay. 194 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III maný yenileme alaný gibi politik-askeri ve askeri koþullara sahip olduðu takdirde, þehir gerillasý sýnýrsýz bir süre varlýðýný sürdürebilir.227 (abç) Gerilla kolu, proletarya öncüsünün hareketli stratejik kuvvetidir. Ayný zamanda sýnýf kavgasýnýn en üst düzeyidir. Ve proletarya öncüsü buna ulaþýrken, böylece kendini objektif olarak kurmuþ olur ... Sýnýf düþmanlarýnýn baský aracýna karþý ana mücadeleye giriþmekle gerillalar, sömürülenlere objektif olarak proleter iktidarý öneriyorlar.228 (abç) * Ýkinci aþamanýn en önemli (ki stratejik öneme sahiptir) yaný, kýr gerillasý ve onun yaratýlmasýdýr. Quartimin de belirttiði gibi, kýr gerillasý ile tamamlanmayan þehir gerillasý, kadro saðlama olanaðý bulabildiði ölçüde sýnýrsýz süre varlýðýný devam ettirebilir. Ancak örgüt giderek iktidar alternatifi olma özelliðini yitirir ve böylece siyasal olarak yok olur. Bu anlaþýlabilir bir þeydir. Herþeyden önce þehir gerillasý sýnýrsýz süre varlýðýný devam ettirebilse bile, sýnýrsýz ölçüde geniþleyemez. Ýkinci olarak, emperyalist üretim iliþkilerinin karakteri gereði, kýrsal alanlarýn önemi ve temel savaþ alaný olma özelliði, hiçbir biçimde ortadan kalkmaz. Devrimci mücadelenin kitle çizgisi kýrsal alandaki baþarýyý temel alýr. Kýr gerillasýnýn ilk dönemde temel hedefi, kýrsal alanda devlet aygýtýnýn yýpratýlmasý ve otoritelerinin zaafa uðratýlmasýdýr.229 Suni dengenin bozulmasý görevini ifade eden bu durum, doðrudan kuvvet gösterisi demektir. Kuvvet gösterisi, kelimenin tam anlamý ile bu aþamada ortaya çýkar ve somutlaþýr. Bu aþamada gerilla savaþýnýn niteliði, psikolojik yýpratmadýr. Maddi yýpratma, kýr gerillasý çerçevesinde, kýrsal alandaki devlet aygýtýnýn iþlemez hale getirilmesi noktasýnda ortaya çýkar ve talidir. 3. Aþama: Þehir gerillasýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý * Daha önce de belirttiðimiz gibi, Latin-Amerikada foko ile fokoculuk ayrý þeyleri ifade eder. Foko, ilk kýr gerillasýnýn tanýmlamasý için kullanýlýr ve gerilla odaðý-gerilla merkezi anlamýna gelir. 227 J. Quartim, Regis Debray ve Brezilya Devrimi. 228 J. Quartim, Regis Debray ve Brezilya Devrimi. 229 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 195 Kýr gerillasýnýn geliþtirilmesi Öncü Savaþýnýn bu evresinde, kýrsal alandaki savaþýn nitelik belirleyiciliði ve stratejik önemi açýða çýkar. Bu evrede, kýr gerillasý birden çok cephelere dönüþür ve gerilla birimleri artýrýlýr. Yavaþ yavaþ gerilla bölgeleri oluþturulur. Gerilla bölgesi ise, gerillanýn geldiði zaman onun denetiminde olan, çekildiðinde yine düþman denetimine giren yerlerdir. Ancak devlet aygýtý yine de mevcuttur. 4. Aþama: Kýr gerillasýný yaygýnlaþtýrma Bu evrede, artýk gerilla bölgeleri gerilla üsleri haline dönüþmüþtür. Bu evrenin en önemli özelliði kurtarýlmýþ bölgeye geçiþ evresi olmasýdýr. Bu evreye, Öncü Savaþýnýn Halk Savaþýna dönüþüm evresi demek yanlýþ olmayacaktýr. Bu evreden sonra (Halk Savaþý nitel deðiþimi ile) savaþ, hareketli savaþa dönüþtürülür ve düzenli ordu savaþý baþlar. (Birinci Bölümde geniþ olarak ele aldýk.) Gerilla savaþýnýn genel geliþim çizgisi öz olarak böyledir. Görüleceði gibi, gerilla savaþýnýn geliþimi doðrudan devrimci mücadelenin geliþimine paralel olmuþtur. Burada en önemli nokta özdeþ olmadýðýdýr. Gerilla savaþýnýn geliþimi ve görevleri konusu, doðrudan silahlý propaganda ile aynýlýk ifade eder. Bu yüzden burada gerilla savaþýný ayrý olarak ele alýrken, silahlý propaganda dýþýnda deðil, içinde olduðu asla unutulmamalýdýr. Bir baþka deyiþle, silahlý propagandanýn geliþimi, kendini gerilla savaþýnýn geliþimi ile somutlar ve açýða vurur. Ayrý olarak ele almamýzýn nedeni ise, gerilla savaþýnýn askeri niteliðidir. c- Etkinin Yaratýlmasý-Etkinin Örgütlenmesi Etki, terim olarak, herhangi bir þeyde yapýlan deðiþikliði ifade eder. Bu ayný zamanda, iz býrakýcý ve sonuç verici bir eylemi ifade ettiði gibi, býrakýlan izi ve alýnan sonucu da ifade eder. Marksizmde etki kavramý, devrimci mücadele sonucunda, kitlelerin bilincinde ortaya çýkan deðiþikliði ifade eder. Bu anlamý ile etki, politik niteliktedir, yani politik etkidir. Öncü Savaþýnda geniþ ölçüde kullanýlan etkinin yaratýlmasý ve örgütlenmesi, iþte bu kitlelerde ortaya çýkan politik deðiþimi ifade eder. Doðrudan etki iki yönü içerir: Birinci yön, devrimci mücade- 196 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III leyi ifade eden etkinin yaratýlmasýdýr. Ýkinci yön ise, bizzat kitlelerin bilincinde ortaya çýkan, yani iz býrakýcý ve sonuç verici eylem sonucu, kitlelerde ortaya çýkan deðiþikliktir. Yani kitlelerde býrakýlan iz ve alýnan sonucu ifade eder. Etkinin yaratýlmasý denilince, iþte bu ikinci yönün oluþturulmasý için birinci yönün yürütülmesi ifade edilir. Etkinin yaratýlmasý, etkinin örgütlenmesinin ilk adýmý olup, doðrudan kitlelerin bilincinde meydana gelen deðiþikliði ifade eder. Etkinin örgütlenmesi, iþte bu deðiþikliðin eylem planýna dönüþtürülmesidir. Bir baþka deyiþle, kitlelerin bilincinde meydana gelen deðiþimi (düzenleyerek) kitlelerin hareketinde deðiþime dönüþtürmek etkinin örgütlenmesini ifade eder. Öncü Savaþý aþamasýnda, etkinin yaratýlmasý-etkinin örgütlenmesi, silahlý propaganda ile gerçekleþtirilir. Ancak bu etkinin (yukarda belirttiðimiz anlamda) salt silahlý propaganda ile oluþturulacaðý ve örgütleneceði demek deðildir. Tali mücadele biçimleri de baþlýbaþýna etki yaratýr ve örgütler. Bu nedenle etkinin yaratýlmasý ve örgütlenmesi kavramý, tüm devrimci mücadelelerde söz konusu olan, kitlelerin bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesidir. Biz, etkinin yaratýlmasý ve örgütlenmesi kavramýný, silahlý propaganda açýsýndan ele alacaðýz. Bu yüzden, etkinin yaratýlmasý ve örgütlenmesi bir bütün olarak silahlý propagandayý ifade edecektir. Silahlý propaganda, kýr ve þehir gerilla savaþý temelinde yürütülen, yani gerilla savaþýný siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn bir aracý olarak ele alan politik mücadeledir. Bu nedenle silahlý propaganda da, etkinin yaratýlmasý, kýr ve þehir gerilla eylemi ile bunun üstünde yükselen ajitasyon ve propagandayý ifade eder. Etkinin örgütlenmesi ise, bu çalýþma sonucu kitlelerin bilincinde meydana gelen deðiþimin eyleme dönüþtürülmesi için kitlelerin örgütlenmesidir. Etkinin yaratýlmasý, bölgesel ya da ülke çapýnda eylem ve propaganda ile oluþturulduðundan genel niteliktedir. Ancak eþitsiz geliþim yasasý nedeniyle, ortaya çýkan etki, özelleþir ve parçaya iliþkindir. Bu yüzden etkinin örgütlenmesi parçada ve özelde gündeme gelir. Ýþte etkinin yaratýlmasý ile etkinin örgütlenmesi süreci arasýndaki bu çeliþki dikkate alýnmazsa, her eylemin sonucu oluþan etkinin bir bütün olarak örgütleneceði düþünülür. Bu da kaçýnýl- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 197 maz olarak mücadelenin küçükten büyüðe ve basitten karmaþýða doðru geliþimi ile çeliþir. Sonuçta örgüt, ya tali mücadele biçimlerini öne çýkartýr (temel mücadele biçimine dönüþtürür) ya da temel mücadele biçimi tek mücadele biçimi olur. Her iki durumda da Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinden sapýlmýþ olur ve böylece pratikte reddedilmiþ olur. Genel olarak dünya devrimci pratiði, özel olarak kendi pratiðimiz göstermiþtir ki, etkinin yaratýlmasý ile etkinin örgütlenmesi arasýndaki çeliþkinin çözümlenmesi Öncü Savaþýnýn temel sorunudur. Eþitsiz geliþim yasasý kapitalizmin mutlak yasasýdýr. (Lenin) Bu yasa kendini çeþitli alanlarda gösterir. Herþeyden önce üretim sektörleri arasýndaki eþitsiz geliþim söz konusudur. (Sanayi ile tarým) Ýkinci olarak, sanayi kollarý arasýnda eþitsiz geliþim görülür. Üçüncü olarak (ve de ikisinin sonucu olarak), ülke içinde bölgeler arasý eþitsiz geliþim. Dördüncü olarak, ülkeler arasýnda eþitsiz geliþim. Bu da emperyalist ülkeler ile sömürge ülkeler arasýnda ve emperyalist ülkelerin kendi aralarýnda eþitsiz geliþim olarak ikilidir. Burada bizi ilgilendiren bölgeler arasý eþitsiz geliþimdir.* Bu eþitsiz geliþim, ayný zamanda, devrimin (ülke içinde) eþitsiz geliþimini ifade eder.** Bölgesel olarak eþitsiz geliþim, en temelde tarým ile sanayinin eþitsiz geliþmesinin sonucudur. Ülke içinde bazý bölgelerde geliþim yüksektir. Bunun sonucu istihdam fazla olup, sosyal refah (diðer bölgelere göre) daha yüksektir. Emperyalist hegemonya altýnda olan ülkelerde, emperyalist sömürünün sürdürülüþ biçimine uygun olarak bölgeler arasý farklýlaþma yüksektir. Kimi bölgelerde kapitalist üretim iliþkileri (dýþ dinamikle geliþen bir kapitalizm) yaygýndýr, diðer bölgeler feodal ya da yarý-feodal üretim iliþkileri içinde bulunurlar. Bu da kaçýnýlmaz olarak bilince yansýr ve ülke içinde sosyal uyanýþ ile siyasal bilinç farklý düzeylerdedir. Sonuçta da, devrimci eylem ve propaganda (etkinin yaratýlmasý) bu farklýlaþmaya uygun olarak kitleleri farklý biçimde ve düzeyde (eþitsiz olarak) etkiler. Yani yaratýlan etki eþit deðildir. Bu yüzden kitlelerin örgütlenmesi (etkinin örgütlenmesi), ülke çapýnda ayný * Bu diðer eþitsiz geliþimlerin önemli olmadýðý ya da biz ilgilendirmediði demek deðildir. Burada söz konusu olan etkinin yaratýlmasý ve örgütlenmesi konusudur. ** Ülkeler arasý eþitsiz geliþim, devrimin dünya çapýnda (ülkeler arasýnda) eþitsiz geliþimini ifade eder. 198 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III düzeyde geliþmez. Kimi bölgelerde kitleler geniþ ölçüde politize olup, örgütlenirken; diðer bölgeler daha geri düzeyde olabilir ya da basbayaðý hareketsizdir. Mao Zedung bunu þöyle ifade eder: Devrimci savaþ bazý bölgelerde geliþirken, diðer bölgelerde ya yeni baþlamýþtýr, ya da hiç baþlamamýþtýr.230 Ýþte, gerek Halk Savaþýnda kurtarýlmýþ bölgelerin yaratýlmasý, gerekse Öncü Savaþýnda yaratýlan etkinin ve örgütlenmenin eþitsiz geliþimi, ekonomik ve politik geliþimin eþitsizliði yasasýnýn bir sonucudur. Etkinin yaratýlmasý ile etkinin örgütlenmesi arasýndaki çeliþki, iþte bu eþitsiz geliþimin bir sonucudur. Öncü Savaþýnda, savaþýn amacýna uygun olarak, somut politik hedeflere yönelik gerilla savaþý baþlý baþýna etkinin yaratýlmasýdýr. Ancak daha önce belirttiðimiz nedenlerden dolayý, gerilla eylemi kitlelere iletilmeli ve nedenleri anlatýlmalýdýr (devrimci propaganda ve ajitasyon). Ancak bunun sonucu olarak etki, devrimci politik etki olabilir. Etkinin politik niteliði ve devrimci özü unutulacak olursa, her gerilla eylemi sonucu meydana gelen deðiþimler yaratýlmýþ etki olarak kabul edilir. Böylece devrimci ve politik nitelikte olmayan etki örgütlenmeye çalýþýlýr. Bu da, ya örgütü niteliði olmayan nicelik haline getirir (etki örgütlenmiþse) ya da örgütün geliþmesini durdurur (etkinin örgütlenmemesi). Birinci durumda örgüt için çýkýþ noktalarý olmakla birlikte, ikinci durum fiziki ve siyasi yokoluþu getirir. Çabalanan þey niteliksiz olup, sonuç mümkün olmayan bir þeydir. Çünkü örgütlenmeye çalýþýlan etki, örgütlenme ve mücadele anlayýþýna uygun olmayýp, bunla taban tabana zýttýr. Öncü Savaþýnda yaratýlan etkinin niteliði politik olup, devrimci öze sahiptir. Ancak politik nitelik þu ya da bu yönde deðil, silahlý mücadele yönünde olan bir niteliktir. Öyle ise diyebiliriz ki, Öncü Savaþýnda etkinin yaratýlmasý mücadelesi, suni dengeyi bozarak, kitlelerin silahlý mücadeleye yönelik olarak bilinçlerinin deðiþtirilmesidir. Etkinin örgütlenmesi de, iþte bu nitelikte bir etkinin örgütlenmesidir. Gerilla eylemi ve bunun kitlelere duyurulmasý ve anlatýlmasý, ister bölgesel, isterse ülke çapýnda olsun, yarattýðý etki genel niteliktedir ve eþitsizdir. Bu nedenle, örgütlenmesi eþitsiz olacaktýr. Örgütlenme, kadrodan geniþ birimlere 230 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: I. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 199 doðru geliþir. Kitlelerin büyük birimler halinde örgütlenmesi (politik örgütlenme) ise, silahlý güçle birlikte ele alýnýr. Silahlý güç olmadan kitleler büyük birimler halinde örgütlenemez ve silahlý güç kitle örgütlenmesinin seviyesine uygun olmak zorundadýr. Bugün Öncü Savaþý içinde ortaya çýkan silahlý eylem baþlý baþýna propagandadýr anlayýþý, etkinin yaratýlmasý ile etkinin örgütlenmesi konusunda yanlýþlýðý sergiler. (Bu sergileyiþ, anlayýþýn eksik olmasý ve eksik olduðu için yanlýþlýða varýþý gösterir.) Bu anlayýþa göre, silahlý eylem baþlý baþýna etkinin yaratýlmasýdýr ve propaganda-ajitasyon doðrudan etkinin örgütlenmesini ifade eder. Temelden sakat olan bu görüþ, etkinin politik niteliðini, silahlý mücadele yönünü ve devrimci özünü hesaba katmaz. Onun için tek þey, kitlelerin silahlý eylemi duymalarýdýr. Böylece sansasyonel eylem olarak ifade edilebilecek silahlý eylemler gündeme getirilir. Amaç suni dengeyi bozmak deðil, kitlelerin eylemi duymalarýdýr. Bunun sonucu olarak da, örgüt, ajitasyon, propaganda, siyasi eðitim çalýþmalarýný, burjuva yayýn organlarýnýn yayýnlarýna býrakýr. Kitlelerin, silahlý eylemin sonucu nasýl ve ne yönde deðiþime uðradýðý önemli deðildir. Önemli olan deðiþimdir. (Baþta da belirttiðimiz gibi, etki, terim olarak deðiþimi ifade etmesi, bu anlayýþ için kanýt olarak kullanýlýr. Debrayýn eleþtirisinde ayrýca ele alacaðýz.) Bunlarý daha önceki broþürlerimizin birisinde þu þekilde ifade etmiþtik: Öncü savaþýnda çok kýsýtlý olan gücün (öncünün) en etkin biçimde kullanýlmasý çok önemlidir. Ülkedeki sýnýflar mücadelesinin geliþimine uygun, kitlelere politik hedef gösteren eylemlerin saptanmasý, bunlarýn en çok etki yaratacak biçimde gerçekleþtirilmesi; eylemlerin üzerine oturmuþ propaganda ve örgütleme çalýþmasýnýn düzenlenmesi, silahlý propaganda ve tali mücadele biçimlerinin uyumlu bir bir bütün halinde yürütülmesi ve mevcut gücün bu mücadele alanlarý arasýnda gereken þekilde daðýtýlmasý.231 Görüldüðü gibi, askeri eylemin (gerilla eylemi) en çok etki yaratacak biçimde gerçekleþtirilmesi, doðrudan doðruya kýsýtlý olan gücün en etkin biçimde kullanýlmasý gerekliliðine baðýmlýdýr. Ýkin231 200 THKP-C/HDÖ, THKP-C/HDÖ ve Tarihsel Geliþim. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III ci olarak, askeri eylemin (gerilla eylemi) etki yaratmasý (politik etki), onun politik hedefinin ülkedeki sýnýflar mücadelesinin geliþimine uygun olmasý ve propaganda ile mümkündür. Etkinin örgütlenmesi ise, ancak doðru politik hedefe yönelik ve güçlerin en etkin biçimde kullanýlmasýný saðlayan gerilla eyleminin baþarýlmasý ve bunun üzerine yükselen propagandanýn yapýlmasý (etkinin yaratýlmasý) paralelinde söz konusu olabilir. Öncü Savaþý basitten karmaþýða, küçükten büyüðe doðru geliþen bir savaþtýr. Önemli olan baþlangýçta örgütün eyleminin büyüklüðü deðil muhtevasýdýr.232 Etkinin yaratýlýp örgütlenmesi ile süreç tamamlanmaz. Ayrýca örgütlenen unsurlar (kadro ya da kitle örgütlenmesi) mevzilendirilmeleri gereklidir. Bu da belirli bir stratejik rotaya, stratejik ve taktik hedeflere göre gerçekleþtirilir. Böylece stratejik güç-taktik güç, stratejik bölge-taktik bölge olgularý gündeme gelir. Bugüne dek, strateji ve taktik konusunda meydana gelmiþ karýþýklýk kendini bu olgularla da gösterir. Stratejik güç-taktik güç, genel sýnýf güçlerinin mevzileniþinin somuttaki mevzileniþi için kullanýlýr. Yani genelin özeldeki durumunu ifade eder. Ve geneldeki, devrim stratejisindeki, sýnýflarýn mevzilenmesine uygun olmak zorundadýr. Aradaki fark ise, birinin sýnýfsal güçlerin mevzilenmesini ifade ederken; diðeri örgütsel güçlerin mevzilenmesini ifade etmesidir. Buradaki stratejik güçler-taktik güçler kavramýný, bu ikinci için kullanmaktayýz. Stratejik bölge-taktik bölge kavramlarý da, ayný þekilde, genel olarak devrimci savaþýn sürdürüldüðü alanlarýn somuttaki biçimleniþini ifade eder. Bu yüzden, geneldeki yani devrim stratejisindeki savaþ alaný tespitine uygun olmak zorundadýr. Stratejik güç, devrimci mücadelenin temel savaþ alanýnda kullanýlan güçlerini ifade eder. Öncü savaþýnda, bu güçler, kýr gerillasý ve onun arka cephesidir. Bir baþka deyiþle, stratejik güç, kitle ve kadro örgütlenmesinin kýrsal alan ve kýr gerillasýna uygun gerçekleþtirilmesi ve mevzilenmesidir. Bu anlamý ile stratejik güçler örgütsel düzeyi ifade ederler. Bu nedenle de mücadelenin ve örgütün geliþimine paralel, daha geniþ bir muhtevayý ve niteliði ifade eder. 232 THKP-C/HDÖ, THKP-C/HDÖ ve Tarihsel Geliþim. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 201 Taktik güç, içinde bulunulan koþullarda taktik mücadelenin baþarýsý için kullanýlan güçlerdir. Taktik, stratejik mücadelede, bu mücadelenin içindeki deðiþik þartlara göre uygun pozisyonlar çizme, þartlara uygun tecrit edilmiþ hareketler yapma sanatýdýr. Bu yüzden taktik güçler bu hareketleri yerine getiren güçlerdir. Strateji-taktik iliþkisi gibi (karþýlýklý baðýmlýlýk iliþkisi), taktik güç ile stratejik güç birbirine baðýmlýdýr. Belirli dönem sonucunda, taktik hedeflerin ve hareketlerin geniþlemesine paralel, taktik güç, eski stratejik güçleri kapsamýna alýr. Stratejik nitelikteki taktik evrede (stratejik zafer ya da yenilgiyi belirleyen taktik harekette) taktik güç stratejik güçle aynýdýr. Örneðin, Öncü Savaþýnýn ilk aþamasýnda þehir gerillasý ve arka cephesi taktik güçleri ifade eder. Daha özgülünde, þehir gerillasýnýn belirli bir þehirde yürütülmesi gündeme geldiðinde, salt bu þehirdeki güçler taktik güçtür. Bu kavramlarýn politikleþmiþ askeri savaþtaki konumu büyük önem taþýr. Zira, sadece düþmanla taktik çatýþmaya geçmiþ, yani kýsmi bir muharebeye girmiþ kuvvetler zayýflar; onlarý lüzumsuz yere kullanmadýðýmýz takdirde kayýplarýmýzý asgariye indirebiliriz ve böylece düþmanla stratejik çatýþma halindeki bütün kuvvetlerimizi etkilemez.233 Askeri savaþta kaybýn, yok edilme anlamýna geldiði düþünülürse politikleþmiþ askeri savaþtaki önemi açýða çýkar. Taktik gücün doðrudan taktik hareketi ifade ettiðini söylemiþtik. Taktik eylemler bütünü olarak ifade edebileceðimiz taktik hareket ikilidir (politikleþmiþ askeri savaþta). Birincisi, mevcut durum tahlili sonucu ortaya çýkan somut politik hedeflere yönelik (taktik amaç için) eylemlerdir. Silahlý propagandanýn bu yönde kullanýmý için gerekli kadrolar taktik güçlerdir. Ýkincisi, belirli dönemlerde, gerek askeri nedenlerle, gerekse kuvvet gösterisi ve psikolojik yýpratma için gerçekleþtirilen eylemlerdir. Bu eylemler için kullanýlan güçler de yine taktik güçleri ifade eder. Ýþte taktiðin, (Taktik hareketin ya da taktik eylemlerin) bu ikili yönü hesaba katýlarak, taktik güçler saptanýr ve görevlendirilir. Ancak bu görevler geçici olup, taktiðin deðiþmesine uygun olarak deðiþir. * 233 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 248. * Taktik deðiþikliði, mevcut þartlarda önemli deðiþiklik olmasý ve mücadelenin geliþipdurulmasý, iniþ-çýkýþý (ki bu da mevcut þartlarýn devrimci mücadele tarafýndan deðiþtirilmesi demektir) tarafýndan belirlenir. 202 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Öncü Savaþýnýn politikleþmiþ askeri savaþ olmasý, politik taktikle askeri taktiði bütünleþtirir. Birinci yön, politik taktiðin konusuna girer; ikinci yön ise askeri taktiktir. Ýþte Öncü Savaþýnda (ve Halk Savaþýnda) taktik bu iki durumu ifade eder niteliktedir. Ne klâsik tip politik taktiktir, ne de salt askeri taktiktir (politikleþmiþ askeri savaþ esprisi). Bu yüzden taktik güçler, salt askeri güçleri ifade etmez. Keza salt silahlý propaganda güçleri demek de deðildir. Taktik güçler, politik ve askeri liderliðin birliði ilkesini açýk ve somut olarak gösterir. Örgüt içinde kadrolar hem politik, hem askeri niteliktedir. Ancak çeþitli alanlarda uzmanlaþmýþlardýr. Ýþte taktik güç, çeþitli alanlarda uzmanlaþmýþ, politik ve askeri nitelikteki kadrolarýn bütünselliðidir. (Bunlar ayný zamanda stratejik güçler için de gereklidir). Halk Savaþý evresinde politik ve askeri kadrolar birbirinden ayrýlýr. Ancak politik ve askeri liderlik birdir ve taktik, politik-askeri niteliktedir. Ancak Halk Savaþýnýn denge aþamasýyla birlikte, taktikte askeri yön öne geçer (askeri amacýn öne geçmesi esprisi). Taktik güçler, teknik eylemler için de kullanýlýr. Ancak teknik eylemlerin niteliði gereði, taktik eylemler temeldir ve teknik eylemler bu niteliði geliþtirmek ve geciktirmemek koþuluyla söz konusu olabilir. Aksi halde teknik eylem taktik gücün harcanmasýna neden olur ve taktik hareketin baþarýsýzlýðýna yol açar ya da stratejik güçler (taktik güç yok olduðundan) taktik harekete sokulur ve stratejik güçler yok edilir. Bu yüzden teknik eylemler için stratejik güç kullanýlamaz ve kullanýlmasýna yol açacak teknik eylemler yapýlamaz. Teknik eylem, örgüte maddi olanak saðlamaya yönelik olduðu için, taktik ve stratejik hareketin maddi olanak gerektirdiðinde yapýlmak zorundadýr. Ancak bu zorunluluk, belirttiðimiz gibi, taktik eylemlerin geliþmesi ve gecikmemesi koþuluyla geçerlidir. Bunu dikkate almayan örgütler, teknik eylemler sonucu taktik güçlerini yitirmiþler ve giderek taktik eylemler için stratejik güçlerini kullanmak zorunda kalmýþlardýr. Ve sonuçta da (her hareket kullanýlan güçlerin kaybýný kaçýnýlmaz kýldýðý için) stratejik güçler kayba uðramýþ ve stratejik mücadele (ve tüm örgüt) darbe yemiþtir. (Taktik yenilgi ve stratejik güçlerin yok olmasý). Stratejik bölge, devrimci savaþýn zafere eriþeceði alanlardýr ve stratejik güçler burada bulunurlar. Bu bölgelerin temel niteliði, THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 203 uzun süreli savaþa ve savaþýn rotasýna uygun olarak, hareketin yürütülmesine elveriþli olmalarýdýr. Yine politikleþmiþ askeri savaþ ta, salt politik deðil askeridir, salt askeri deðil politiktir. Bu yüzden stratejik bölge tespiti, ülkedeki sýnýf güçlerinin durumuna, bölgelerin ekonomik-politik-sosyal ve kültürel geliþkinliðine, coðrafi þartlara ve düþmanýn askeri güçlerinin konumuna göre yapýlýr. Stratejik bölge, kýr ve þehir diyalektik bütünlüðü içinde, ülkenin somutunda tespit edilen yerlerdir. Ancak Latin-Amerika gerilla savaþlarýnýn gösterdiði bir gerçek, bu bölgenin politik ve askeri nitelikte olma gerekliliðidir. Keza 1971de THKOnun Nurhaktaki yenilgisi bu tespitin önemini açýkça gösterir. Yanlýþ yapýlan bir tespit gerillanýn olduðu yerde insan, insanýn olduðu yerde gerilla yoktu durumunu yaratarak, gerilla-halk baðýnýn kopmasýna yol açar ve yenilgiyi kaçýnýlmazlaþtýrýr. Gerillanýn savaþ gücü, süreci uzatsa da sonucu deðiþtirmez. Keza yine tespit yanlýþ olursa, bu kez de gerillanýn olduðu yerde aðaç, aðacýn olduðu yerde gerilla yoktu durumunu yaratarak, gerillanýn yok edilmesini getirir. Birincide yenilgi politik, ikincide askeri nedenlerden ötürüdür. Bu yüzden, stratejik bölge, sýnýf güçlerinin durumuna, bölgelerin ekonomik-politik-sosyal-kültürel özelliðine, askeri harekata elveriþli coðrafi þartlara ve düþmanýn askeri güç durumuna göre tespit edilir. Bunlarýn temel kriteri ise, mücadelenin amacý, rotasý ve mücadele biçiminin niteliðidir. Taktik bölge ise, doðrudan taktiðe baðýmlý olarak ortaya çýkan, taktiðin amacýna uygun alanlardýr. Stratejik bölgeler gibi, taktiðe ve taktik mücadeleye baðýmlýdýr. Ancak en önemli özelliði stratejik bölge ve güçleri korumak, geliþtirmek ve güçlendirmek amacý gütmesidir. Tüm bunlardan sonra taktik konusu, yani taktiðin ne olduðu ve nasýl tespit edileceði iyice açýða çýkar: Rusyada uzun, çetin ve kanlý bir deneyim 1905 Devrimi kastediliyor), devrimci taktiðin sadece devrimci bir duygu üzerine kurulamayacaðý gerçeðini bize öðretmiþtir. Taktik, söz konusu devletteki bütün sýnýf güçlerinin ciddi ve katý nesnel deðerlendirilmesini olduðu kadar (ülkenin çevresindeki devletlerin ve dünya ölçüsündeki devletlerin içindeki sýnýf güçlerini de hesaba ka- 204 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III tarak), devrimci hareketlerin deneyimine de dayandýrýlmalýdýr.234 (abç) Yani týpký strateji tespit eder gibi, ayný geniþlikte, ayný ciddi ve katýlýkta, taktikler tespit edilir. Devrim güçlerinin nitelik ve niceliði (ki buna devrimci duygunun yükselmesi de diyebiliriz) taktiðin daha geniþ, daha atýlgan ve daha cüretkâr olmasýný belirler. Ama tek baþýna taktiði belirleyemez. Ýþte Öncü Savaþýnda etkinin yaratýlmasý-etkinin örgütlenmesi sorunu öz olarak budur. 234 Lenin, Sol Komünizm Bir Çocukluk Hastalýðý, s. 65. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 205 IV. ÖNCÜ SAVAÞINDA ÖRGÜTLENME ANLAYIÞI Bugün ülkemizde örgütlenme konusundaki keþmekeþ, kaçýnýlmaz olarak Öncü Savaþýndaki örgütlenme anlayýþýna yansýmaktadýr. Bir de buna Öncü Savaþý konusundaki yanlýþlýklar ve sapmalar eklenecek olursa, konunun önemi açýktýr. Bir örgütün karakterini eyleminin muhtevasý belirler. Bu temel Leninist ilke, revizyonist, oportünist örgütlenmeler ile devrimci örgütlenmeyi birbirinden ayýran temel kriterdir. MarksizmLeninizmde örgütlenme anlayýþý, doðrudan devrim teorisine baðýmlýdýr, devrim teorisinden çýkar. Bir baþka deyiþle, nasýl örgütlenileceði sorusunun cevabý, ne yapmalýda yatar. Bugün ülkemizde bu temel ilkeler hiç anlaþýlmayarak, örgütlenmeye göre mücadele yürütülmektedir. Öyle ki, Öncü Savaþýný savunduðunu ve bunun için örgütlendiðini söyleyen pek çok kesim, Öncü Savaþý ile uzaktan yakýndan iliþkisi olmayan anlayýþlarý sergilemektedirler. Bunlar için, niçin örgütlenildiði önemli deðildir. Önemli olan tek þey örgütlenmiþ (!) olmaktýr. Partileþme-saflaþmanetleþme, direniþ komiteleri UDCler, Sosyalist (!) Birlikler hep bu anlayýþý yansýtýr. * Ülkemizde örgüt anlayýþý, hep parti anlayýþý ile özdeþleþtirilmiþ ve örgütlenme kavramý hep parti örgütlenmesi olarak ele alýnmýþtýr. Bu nedenle kitle-kitle baðý-kitle katýlýmý vb. þeyler ele alýnýp, bir örgütün parti olup olmadýðý konusunda yargýlara varýlmaktadýr. Bu sakat kavrayýþ sonucu, ne kadar kitle baðýn var?, kaç emekçi örgütledin? türünden sorularý, örgütte bunlar ne kadar var? anlamýnda sorulmaktadýr. Bir kere örgüt kavramý, parti olarak ifade edilmiþse, þu açýktýr: Partide iki ana örgüt vardýr ve her ikisi için (devrimciler ve iþçiler örgütü) ortak nokta Marksist-Leninist olmaktýr. Her iki örgüt arasýndaki temel fark ise, profesyonel olup olma* Burada örgütün gücü oranýnda mücadele biçimlerini ele almasý ve gücü oranýnda tali mücadele biçimleriyle uðraþmasý ile bunlar karýþtýrýlmamalýdýr. Bunlar, doðrudan örgütlenmiþ bir bütünle ilgilidir. Belirttiklerimiz ise, örgütlenmeyi, örgüt kurmayý ifade ederler. 206 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III maktýr. Böyle olunca, bir partinin programýný kavramayan ve bu bilinçten yoksun kiþilerin parti içinde olmalarýný beklemek ya da parti üyesi olarak kabul etmek Leninizmin inkârýdýr. Bu yanlýþlýk, yukarda belirttiðimiz gibi, örgütlenme anlayýþý içindeki iki yönü, yani parti örgütlenmesi ile kitle örgütlenmesi yönlerini karýþtýrýp, tek þeye (parti örgütlenmesine) indirgemekten kaynaklanýr. Parti, proletaryanýn siyasi örgütü olarak, proletaryanýn örgütlü öncü müfrezesini ifade eder. Parti örgütlenmesi, profesyonel olsun olmasýn, tüm Marksist-Leninistlerin örgüt biçimidir. Bu nedenle, Marksizm-Leninizmin getirdiði kendine özgü iþleyiþi ve yapýsý mevcuttur. Kitle örgütleri ise, kitlelerin çeþitli mücadele alanlarýndaki ve yerlerdeki örgütlenmeleridir. Ekonomik mücadelede kitle örgütleri sendikalardýr. Siyasi mücadelede ise, partinin denetiminde oluþan siyasi kitle örgütleridir. Halk Savaþýnda bu kendisini en açýk biçimde ortaya koyar. Bu savaþta kitle örgütlenmesi (siyasi) silahlý güç halindedir. (Kendini koruma birlikleri, bölgesel birlikler, milis, gerilla milisi, öz savunma birlikleri vb.) Örgütlenme anlayýþý, devrim teorisinden çýkar. Bu yüzden devrimin niteliði ve aþamalarý örgütlenme biçimlerini belirler. Örneðin sovyetler biçiminde kitle örgütlenmesi Rus Devriminde ve Çin Devriminde, ayný temelden çýkmakla birlikte, farklý yapýlanýþlar içindedirler. Devrimci mücadelenin baþlangýcýnda parti içinde, emekçi kökenden gelenlerin durumu ve sayýsý önemli deðildir. Önemli olan profesyonel devrimciler olmalarýdýr. Ama mücadelenin geliþimine baðlý olarak bu deðiþir ve doðal olarak, parti üyeliðinin koþullarý da deðiþir. (Marksist-Leninist olmak temel ve evrensel ilkedir. Bu asla deðiþemez.) Keza, evrim-devrim aþamalarýnýn kesin çizgilerle ayrýldýðý ülkelerde, evrim dönemi parti ve kadrolarý ile devrim dönemindeki parti ve kadrolarý nitelik olarak farklýdýr. Bu farký, Lenin, devrim anýnda ideal parti savaþan partidir diyerek belirtir. Ayrýca evrim ve devrim aþamalarýnýn iç içe geçtiði ülkelerde, parti ve kadrolarý farklýdýr. Nitekim Öncü Savaþý ile Halk Savaþý aþamalarýnda, örgütlenme anlayýþýnýn farklýlýðýna baðlý olarak, parti de bazý farklýlýklar içerir. Sömürge, yarý-sömürge ve geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, politik ve askeri mücadele birliktedir. (Politikleþmiþ askeri savaþ) Bu THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 207 nedenle bu ülkelerde, devrimci mücadele üç örgüt biçimini zorunlu kýlar: a) Parti, b) Cephe, c) Ordu. Cephe ve Ordu, kitle örgütlenmesi içinde mütalaa edilir. Bir baþka deyiþle, bu ülkelerde kitlelerin devrim için örgütlenme tarzý Cephe ve Ordu þeklindedir. Parti ise, Marksist-Leninist örgüttür. Rus Devriminde ordu biçimi örgütlenme devrim aþamasýnda gündeme gelir. Genel olarak emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde cephe örgütlenmesi, Rus Devriminde (devrim anlayýþýndan dolayý) partiyi saran geniþ ve çeþitli kitle örgütlenmelerine tekabül eder. Ancak cephe örgütlenmesi, politik ve askeri nitelikte olmasýna raðmen, Rus Devrimindeki kitle örgütlenmeleri (ekonomik örgütler dýþýndakiler) siyasi niteliktedir ve devrim aþamasýnda yarý-askeri niteliðe dönüþür. Proletarya partisi Marksistlerden meydana gelir.235 Fakat bu Marksist-Leninist örgütlenmede temel illegalitedir. Bu anlamda, parti, illegal çekirdeklerden meydana gelir.236 Ancak sorunu bu þekilde cevaplamak yetersizdir. Ülkemizde örgütlenme konusundaki keþmekeþ göz önüne getirilecek olursa bu yetersizlik anlaþýlabilinir. Bu yüzden Öncü Savaþýnda örgütlenme anlayýþýný ele almadan, temel Marksist-Leninist ilkeleri belirtmek gereklidir. Ýþte bu nedenle, parti ile ilgili kavramlarý tek tek ele alarak, konuyu somuta (Öncü Savaþýna) indireceðiz. Ancak bu ele alýnan konularýn diyalektik bir bütün teþkil ettiði asla unutulmamalýdýr. a- Devrimciler Örgütü-Ýþçiler Örgütü Ben parti örgütlerin toplamý (sadece aritmetik bir toplam deðil, organik bir toplam) olmalýdýr dediðim zaman, bu, ben parti ve örgüt kavramlarýný karýþtýrýyorum mu demektir? Elbette ki hayýr. Ben, bu sözle sýnýfýn öncüsü olarak partinin mümkün olduðu kadar örgütlenmesine, partinin saflarýna hiç deðilse asgari örgütlenmeyi kabul eden unsurlarý almasýna dair isteðimi ve dileðimi açýkça ve kesinlikle söylüyorum.237 (abç) 235 236 237 208 Lenin, Örgütlenme Üzerine, s. 73. Lenin, age, s. 73. Lenin, Bir Adým Ýleri, Ýki Adým Geri, s. 72. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Parti, örgütler toplamýdýr. Parti örgütleri çeþitlidir. Bu çeþitlilik devrimin görevlerinin, mücadele biçimlerinin ve çalýþma alanlarýnýn çeþitliliðinden kaynaklanýr. Parti, eðer kitleleri yönetebilirse devrimi yapabilir. Yani devrim, partinin yönetimindeki kitlelerin eseridir. Bu yüzden, hayatýn her alanýnda ve halkýn her kesiminde çalýþmak zorunludur ve kadrolar her alanda seferber edilmelidir. Bu kadrolarýn ya da bu alanlarýn parti örgütlerinin görevi, kitlelere siyasi bilinç iletmek ve örgütlemektir. Bilinçlenen kitlenin bir kýsmý (en az kýsmýdýr bu) Marksist-Leninist eðitim sonucu parti örgütleri içinde (partide) parti üyesi olarak mücadeleye katýlýrken, büyük bir kýsmý, kitle örgütleri içinde örgütlenir. Genel olarak, örgüt biçimleri çok çeþitlidir. Stalin, Leninizmin Ýlkelerinde, partiyi, iþçi sýnýfýnýn örgütlü müfrezesi olarak tanýmlar ve ilave eder, ama iþçi sýnýfýnýn tek örgütü deðildir. Proletarya, sendikalar, kooperatifler, fabrika örgütleri, parlamento gruplarý, partisiz kadýn birlikleri, basýn, kültür ve eðitim örgütleri, gençlik örgütleri, (açýk devrimci eylem sýrasýnda) devrimci mücadele örgütleri, (eðer proletarya iktidarda ise) devlet örgütü olarak sovyetler vb. gibi bir sýra diðer örgütlere de sahiptir. Bu örgütlerin büyük çoðunluðu parti-dýþý örgütlerdir ve içlerinden ancak birkaçý partiye direkt baðlýdýr ya da partinin kollarýný oluþturur.238 (abç) Bu nedenle, parti örgütlerinden, ister devrimciler, ister iþçiler örgütü olarak bahsettiðimizde parti-dýþý örgütleri deðil, parti-içi örgütleri kastetmekteyiz. Bu konuda Lenin þöyle diyor: Genel olarak örgütün derecesine ve özel olarak örgütün gizliliðine dayanarak kabataslak þu kategorilere ayrýlabilir: 1) Devrimcilerin örgütleri; 2) mümkün olduðu kadar geniþ ve deðiþik iþçi örgütleri. (Belli koþullar altýnda, öteki sýnýflarýn belli unsurlarýný da kapsamýna alacaðýný düþünerek, kendimi iþçi sýnýfý ile sýnýrlýyorum) Bu iki kategori Partiyi meydana getirir. Ayrýca, 3) Partiyle iþbirliði yapan iþçi örgütleri, 4) Partiyle iþbirliði yapmayan, ama fiilen onun denetimi ve yönetiminde olan iþçi örgütleri, 5) iþçi sýnýfýnýn, sýnýf mücadelesinin kendini büyük ölçüde ortaya koyuþu sýrasýnda, herhangi 238 Stalin, Leninizmin Ýlkeleri, s. 109-110. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 209 bir ölçüde sosyal-demokrat partinin yönetimine giren örgütsüz unsurlar.239 (abç) Leninin belirttiði gibi, parti-içi örgütler iki ana baþlýkta ifade edilir: a- Devrimciler örgütü, b- Ýþçiler örgütü. Partinin bu iki ana örgüt birimlerinin aritmetik ve organik bir toplamý olduðu çoðu kez unutulmakta ve bir demokratik dernek, bir sendika, bir kooperatif, parti örgütü olarak ele alýnmaktadýr. Böylece bir dernek siyasi grup olmakta ve dernek üyeleri Devrimci Hareket üyeleri sayýlmaktadýr. Bazýlarý da, parti örgütü olarak iþçiler örgütü kavramýný anlamayarak, partiyi salt devrimciler örgütü ile özdeþleþtirmektedir. Bu yanlýþ anlayýþlarýn sonucu olarak, pek çok samimi unsur revizyonist örgütlenme ile devrimci örgütlenmeyi ayný saymaktadýrlar. Ülkemizde bugün Cepheci olup ta, farký anlamayarak, açýkça THKP-Cnin ideolojik-politik çizgisini (teoride ya da pratikte) inkâr eden gruplar içinde çalýþan unsurlarýn durumu budur. Yakýndan bakýldýðýnda görülür ki, bu davranýþlar, THKP-Cnin ideolojik-politik çizgisini savunan ve hayata geçiren THKP-C/HDÖye karþý sürdürülen suçlama ve karalama kampanyasýnýn sonucu oluþturulan keþmekeþ ve güvensizliði ifade eder.* Örgüt kavramýna gelince, örgüt sözcüðü genellikle iki anlamda kullanýlýyor: biri dar, öteki geniþ anlamda. Dar anlamda bu sözcük, kiþilerden meydana gelen, kolektif ve hiç deðilse asgari ölçüde tutarlý bir çekirdeði ifade ediyor. Geniþ anlamda ise, bir bütün içinde birleþmiþ bu tür çekirdeklerin toplamýný ifade eder... Parti bir örgüttür (sözcüðün geniþ anlamýnda), bir örgüt olmasý gereklidir. Ayný zamanda Parti (sözcüðün dar anlamýnda) farklý örgütlerin bütününü kapsamaktadýr.240 Rus Devrimi ile örneklersek, RSDÝPnde Iskra yazý kurulu sözcüðün dar anlamýnda, bir örgüttür. Yani Iskra yazý kurulu Partinin bir örgütüdür. Daha ilerki bir evrede Pravda ayný þekilde baþka bir örgüttür. Keza Iskranýn çýktýðý, yani siyasi gazete olarak Iskra mevcutken, bilimsel ve teorik yayýn organý olarak çýkan Zarya yazý * Öyle ki, THKP-C/HDÖnün geniþ kitlelerce Acilciler olarak bilinmesi karþýsýnda, bazý oportünistler oligarþinin anarþistler korosunu, aceleciler diyerek katýlmaktadýrlar. Bu müzmin oportünistler, oligarþinin THKP-C çizgisinin içindeki uzantýlarý olmalarýnýn en açýk örneðidirler ve kariyerist anlayýþlarýný yansýtýr. 239 Lenin, Bir Adým Ýleri Ýki Adým Geri, s. 82. 240 Lenin, Bir Adým Ýleri Ýki Adým Geri, s. 72. 210 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III kurulu da RSDÝP içinde ayrý bir örgüttür. Raboçeye Dyelo, Bundçular, Borba grubu, Yujni Raboçi grubu her biri çeþitli mahalle örgüt birimlerine sahip, sözcüðün geniþ anlamýnda örgüttürler. Ama ayný þekilde RSDÝPnin dar anlamda örgütleridirler. Kýsaca toparlarsak, Parti, Marksist-Leninist unsurlardan oluþan örgütler toplamýdýr. Bu örgütler, devrimciler örgütü ve iþçiler örgütü þeklinde iki ana örgüt biçimine ayrýlýr. Parti, parti üyelerinin oluþturduðu, iþçi sendikasý içindeki kadrolardan (bunlar bir örgüt sayýlýr) Kýzýl Ordu içindeki kadrolara (örgütlere) kadar pek çok örgüt biçimlerini kapsar. Önemli olan kadro ve kadro birimlerinin nerede ve neden bulunduðu deðil, Partinin üyesi olmasýdýr. Biz Parti örgütlerinden bahsederken, genellikle, teþkilat yapýsý kavramýný kullanýyoruz. Zaten Partinin inþasý kavramý, teþkilat yapýsýnýn kurulup, güçlendirilmesi, yani parti örgütlerinin geliþtirilmesini ifade eder. Þimdi þu soru akla geliyor: Bir Parti nasýl kurulur? Oportünist sosyal-demokrasinin örgütlenme ilkeleri aþaðýdan yukarýya doðru örgütlenmeyi izler ve bu yüzden mümkün olduðu yerde ve mümkün olduðu kadar, (aþýrý bir þevkle) anarþizm noktasýna varan özerkliði ve demokrasiyi yeð tutar. Devrimci sosyal-demokrasinin ilkeleri ise yukardan aþaðýya örgütlenmeyi izler, bu yüzden de parçalarla iliþkide, merkezin gücünün ve haklarýnýn geniþletilmesinden yanadýr.241 (abç) Diyalektiðe göre, herþey birden olmaz. Nicel birikim nitel dönüþümü saðlar. Bu nedenle herþey basitten karmaþýða, küçükten büyüðe doðru bir süreç izler. Diyalektiðin bu ilkesi Partinin kuruluþ ve geliþiminde kendini en açýk biçimde gösterir. Parti, tüm örgütleriyle birlikte, birden (bir günde deðil elbette) ortaya çýkan birþey deðildir. Partinin kuruluþunda ilk halka, yukarýyý tepeyi oluþturmaktýr. Bu da profesyonel devrimcilerden oluþan, diðer örgüt biçimlerine göre daha canlý, daha tutarlý bir çekirdeði oluþturmaktýr. Bu çekirdeðin oluþturulmasýyla birliktedir ki, Parti mevcut olur. Çekirdeðin geliþimine baðlý olarak, yeni ve çeþitli çekirdekler (örgütler) kurulur ve Parti teþkilat yapýsý oluþur. Parti örgütlerinin ortaya çýkmasýnda temel, profesyonel devrim241 Lenin, Bir Adým Ýleri Ýki Adým Geri, s. 234. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 211 cilerin oluþturduðu çekirdeðin (devrimciler örgütü) aktif çalýþmasýdýr. Halkýn tüm sýnýflarýna ve tüm çalýþma alanlarýna yayýlan profesyonel devrimci kadrolar, buralarda yeni örgütler yaratýr. (Ýleri unsurlarýn örgütlenmesi) Zamanla, kelimenin tam karþýlýðý olarak, Parti üyelerinin oluþturduðu iþçi örgütleri oluþur. Ýþçi örgütleri üyelerinin profesyonel devrimci olmalarý þart deðildir. (Ama bu örgütler artan oranda profesyonel devrimci yaratabilmelidir.) Partinin varlýðýndan bahsedebilmek için, kadrolarýn mevcut olmasý yeterli deðildir. Ayný zamanda program ve taktiklerin temel sorunlarýnda birlik mevcut olmalý ve bütünün parçaya, öncünün arda kalana komple güvensizliðinin ifadesi tüzük olmasý gerekir. Tüm bunlarýn oluþturulmasý ideolojik mücadelenin kýyasýya sürdürüldüðü gruplar dönemini zorunlu kýlar. Parti, gruplar olmaksýzýn geliþemezdi.242 (abç) Ama burada bir noktayý daha belirtelim: Program ve tüzük gerekliliði her zaman ayný, eþdeðer deðildir. Program önde gelir. Ancak program ve taktiklerin temel sorunlarýndada birlik saðlanýnca ve saðlandýðý yerde tüzükten söz edilebilir. * Parti tüzüðü, partinin devrim anlayýþýna uygun olarak yürütülecek çalýþmanýn merkezileþmesini ve disiplinini gerçekleþtirir. Siyasi çizgi ya da strateji bir kez tespit edildi mi, tüm herþeyi kadrolar belirler. Ýþte tüzük, bu kadrolarýn birbiriyle uyumunu ve birbirine güvenini tespit eder. Bu andan itibaren, artýk grup çalýþmalarýnýn kiþisel ve içgüdüsel güveni aþýlabilinir. Parti çalýþmasý, ayrýca bir örgüt birliðini gerektirir. Bu parti içinde aile çevresinden daha baþka birþey olarak geliþen örgüt birliði, resmi bir tüzük olmaksýzýn, azýnlýk çoðunluða tabi olmaksýzýn, parça bütüne baðlanmaksýzýn mümkün olamaz. Program ve taktiklerin * Ülkemizde parti programý konusu da hep eksik anlaþýlmýþtýr. Soldaki genel kaný, asgari ve azami devrim programý, yani demokratik ve sosyalist devrimin neleri gerçekleþtireceði konusu, program, parti oluþumunun temeli olarak ele alýnmaktadýr.. Bütün bu anlayýþlar kendini Lenine dayandýrýr. Yakýndan bakýldýðýnda görülür ki, asgari ve azami devrim programý Lenin döneminde Parti oluþumunda en önemli sorundur. Ama bugün baþarýya ulaþmýþ ve sosyalizmin inþasý yapýlan pek çok ülke mevcuttur. Bu nedenle devrimin baþaracaklarý konusu, birlik için günümüzde tali öneme sahiptir. Temel nokta devrim stratejisinde birliktir. 242 Lenin, Revizyonizm, Dogmatizm ve Oportünizme Karþý, s. 12. 212 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III temel sorunlarýnda birlik saðlamadýðýmýz için, bir daðýnýklýk ve ayrý ayrý gruplar dönemini yaþadýðýmýzý açýkça kabul ettik, birleþmeden önce, sýnýr çizgilerinin çekilmesi gerektiðini açýkça ilan ettik; birleþik örgüt biçimlerinden söz bile etmedik, ama program ve taktikler üzerinde oportünizmle savaþýn özellikle yeni (o tarihlerde gerçekten yeni) þartlarýný tartýþtýk.243 (abç) Ýþte THKP-C/HDÖnün 1972-76 tarihi ve bu savaþ, yeteri ölçüde birlik saðladý.244 Ülkemizde kullanýlan karþýlýðý ile, asgari örgütlenme saðlanmýþtýr b-Gruplar ve Parti Parti, gruplar olmaksýzýn geliþemezdi. Ve çok sýnýrlý sayýda insandan oluþan ve hemen hemen kiþisel arkadaþlýk temeline dayanan, kenetlenmiþ kapalý olan gruplar Rusyada sosyalizmin ve iþçi hareketinin geliþiminde zorunlu bir aþama idi.245 Evet, gruplarýn devrim sürecinde zorunlu bir aþamanýn ürünü olduðu bilinmesi çok önemlidir. Bugün ülkemizde, her biri grup niteliðinde olan siyasi gruplar, diðerlerini grupçuluk, ilkellik, amatörlük ile suçlamaktadýrlar. Bu nedenle de bu konuyu açalým. Leninin de belirttiði gibi, devrim sürecinde zorunlu bir aþama olan grup ve grup çalýþmasý, devrim rotasýnýn (strateji de diyebiliriz) ortaya çýkmasýný getirir. Yakýndan bakýldýðýnda görülecektir ki, grup oluþumunun temelinde, mücadelenin o anki durumu yatar. Hareketin daðýnýklýðý, gruplarýn doðduðu ortamýn en temel özelliðidir. Herþeyden önce ne ve nasýl yapýlmalý? sorusu cevaplanmamýþtýr. Yani devrim stratejisi oluþturulmamýþtýr. Bu nedenle herþey geleneðe göre, yani kendiliðinden gelme bir tarzda yürütülmektedir. Herþey, örgütsel tecrübe, profesyonel devrimcilik, siyasi çizgi vb. herþey, bu çalýþmanýn içindedir. Gruplar dönemi ile ilgili iki þey önemlidir: Grup çalýþmalarý Lenin, Bir Adým Ýleri, Ýki Adým Geri, s. 223. Lenin, Bir Adým Ýleri, Ýki Adým Geri, s. 223. Lenin, Revizyonizm, Dogmatizm, Oportünizme Karþý, 12 Yýl Kolleksiyonuna Önsöz, s. 125, Odak Yay. 243 244 245 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 213 devrim sürecinde kaçýnýlmaz, zorunlu bir evredir. Ama bu çalýþmayla siyasi görevlerin baþarýlamayacaðý açýktýr. Ýþte bu iki nokta kavrandýðý anda mücadele ileriye doðru (yarý yarýya) ilerlemiþ demektir. Grup çalýþmasýnýn karakteristiði, sistemli eylem planýnýn yokluðu ve donatýmýn ilkelliði, siyasi mücadele hazýrlýðýnýn eksikliði, siyasi mücadelenin amatörce yürütülmesidir. Hareketin tecrübesinden yararlanabilmek ve pratik dersler çýkarabilmek için, þu ya da bu eksikliðin sebeplerini ve anlamýný iyice kavramalýyýz. Onun için ... sosyal-demokratlarýn ... daha o zaman, kendiliðinden-gelme hareketin baþlangýcýnda bile, en geniþ programla ve bir mücadele taktiði çizgisiyle ortaya çýkmanýn mümkün olduðunu haklý olarak düþündüklerini belirtmek son derece önemlidir. Devrimcilerin çoðunluðunun eðitimden yoksun bulunuþu ki bu tamamen doðal bir olaydý özellikle korkulacak bir durum deðildi. Görevler doðru tespit edildikten ve görevleri yerine getirmek için çabalarý sarfedecek enerji olduktan sonra, geçici baþarýsýzlýklar, sadece küçük talihsizlikler sayýlýr. Devrimci tecrübe ve örgütlenme ustalýðý edinilebilen þeylerdir; yeter ki istek olsun, yeter ki eksiklikler kabul edilsin. Devrimci eylemde eksikliklerin kabul edilmesi, onlarýn giderilmesi yolunda yarý mesafenin aþýlmasýdýr.246 (abç) Her grubun, þu ya da bu ölçüde en geniþ program ve mücadele taktiði çizgisi üzerine bir düþüncesi mevcuttur. Þu ya da bu ölçüde diyoruz, çünkü kimi gruplar vardýr ki, günlük politika ile iþleri yürütmeye çalýþýrken bile, yazýlý olmasa da, kendine göre program ve mücadele taktiði beyan ederler. Ýþte bu mevcudiyettir ki, gruplar döneminin ana özelliðini, yani mücadelenin temelini teþkil eder. O dönemde, gruplar arasýndaki ayrýlýklar, çalýþmanýn takip edeceði doðrultu üzerineydi ve o zamanlar için, bu tür çalýþma onlar için yeni bir þeydi. (Ne Yapmalý?da iþaret etmiþtim)247 Ýdeolojik mücadele süreci olarak da adlandýrýlan bu dönem246 247 214 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 44-45. Lenin, Revizyonizm, Dogmatizm..., s. 126. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III de, bir yandan her grup, kendi çizgisi doðrultusunda pratik çalýþmayý yürütürken, diðer yandan (ki bu yön temeldir) gruplar arasý mücadele ve siyasi çizginin yetkinleþtirilmesi çabalarý hareketin bütünselliðini oluþturur. Önceleri bizim Partimizin örgütlenmiþ bir bütün olmadýðýný, sadece ayrý ayrý gruplar toplamý olduðunu ve bu yüzden, bu gruplar arasýnda ideolojik etki iliþkileri dýþýnda herhangi bir iliþkinin mümkün olmadýðýný unutmuþlardýr.248 (abç) Program ve taktiklerin temel sorunlarýnda birlik saðlayamadýðýmýz için bir daðýnýklýk ve ayrý ayrý gruplar dönemini yaþadýðýmýzý kabul ettik.249 (abç) Gruplar döneminin en büyük özelliklerinden birisi de, çalýþmalarýn ilkelliði ve amatörlüðüdür. Bugün, gerek saflarýmýzda, gerekse solda, THKP-C/HDÖnün çalýþmalarý ile ilgili eleþtirilerin odak noktasý burada yoðunlaþmaktadýr. Biz geçmiþte (ve þimdi belli ölçüde) ilkel çalýþma ve amatörlüðün varlýðýný (tüm solda) inkâr etmedik ve hiçbir zaman da bunlarý haklý göstermeye çalýþmadýk. THKP-C/ HDÖnün bu konulara yaklaþýmýnda diyalektik bir bakýþ açýsý egemen olmuþtur. Diyalektikten bihaber kiþi ve çevrelerin bu yaklaþýmýmýzý anlayamamasý çok doðaldýr. Gerçek diyalektik bireyin yanýlgýlarýný haklý göstermez, ama bütün somutluðu içinde geliþme sürecinin ayrýntýlý bir incelenmesi ile, kaçýnýlmaz olduklarýný kanýtlayabilir, kaçýnýlmaz düþünceleri inceler.250 (abç) THKP-C/HDÖ ve Tarihsel Geliþim adlý broþürümüzde tüm gerçekleri ve olaylar karþýsýndaki tavrýmýzý (somut olarak) sergiledik. Fakat þu anda ilkellik suçlamasý ile ilgili bazý noktalarý tekrarlamakta yarar vardýr. Pratik hazýrlýktan, örgüt çalýþmalarýný yürütme yeteneðinden yoksunluk, hiç þüphe yok ki, daha baþýndan beri her zaman devrimci Marksist görüþü savunanlar dahil, hepimizin ortak eksikliðidir. Ve þüphesiz hiç kimse bu pratik hazýrlýk yoksunluðundan, pratikte çalýþanlarý 248 249 250 Lenin, Bir Adým Ýleri, Ýki Adým Geri, s. 200. Lenin, Bir Adým Ýleri, Ýki Adým Geri, s. 223. Lenin, Bir Adým Ýleri Ýki Adým Geri, s. 252. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 215 suçlayamazdý. Ama, ilkellik ya da ilkel yöntem hazýrlýk yoksunluðundan daha fazla þeyi kapsar; bu terim genel olarak, devrimci eylemde dar kapsamlý yetinmeyi, bu kadar dar eylem temeli üzerinde iyi bir devrimciler örgütünün kurulamayacaðýný anlamamayý, bu dar kapsamlý çalýþmayý haklý gösterme ve onu özel teori durumuna yükseltme eðilimlerini, yani, bu meselede de kendiliðinden-gelmeciliðe boyun eðmeyi ifade eder. 251 (abç) Görüldüðü gibi, ilkellik ya da ilkel yöntem kavramý, pratik çalýþmanýn ve bu çalýþmaya hazýrlanmanýn eksikliðini ifade etmez. Bu eksiklik her zaman ve her yerde devrimcilerin kaçýnýlmaz durumudur. Ama ilkellik, dar eylemi ve bu dar eylem alaný ile Parti kurmayý düþünmeyi ifade eder. Bugün bu ilkellik, iflah olmaz amatörler olarak Devrimci (!) Yol-Gençlik kesiminde kendini gösterir. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin gayri-resmi olarak inkâr edilmesi, Devrimci (!) Yol-Gençlik oportünizmini eylemde dar kapsamlý çalýþmaya yöneltmiþtir. DY-Gye söylenebilecek tek þeyi Lenin söylüyor: Bizim en büyük hatamýz, siyasal ve örgütsel görevlerimizi, her günkü ekonomik mücadelenin kýsa vadeli, elle tutulur, somut çýkarlarý düzeyine indirmemizdir.252 Devrimci (!) Yol-Gençlik oportünizmi, bu darlýðý ve siyasal ve örgütsel görevleri ekonomik-demokratik mücadele düzeyine indirgemesi, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini (çeþitli gerekçelerle) gayrý-resmi inkârý ile baþarmýþtýr (!). Legal olanaklar tüketilmemiþtir, partileþme süreci, ideolojik mücadele, ekonomik-demokratik mücadelede kadrolarý piþirmek sözleriyle bu gerçekleþmiþtir. En genelde kaba bir ekonomizm sapmasýna yönelmiþtir. Gerek mevcut durumda demokratik muhalefeti öne çýkararak, gerekse ekonomik mücadele ile siyasal mücadeleyi karýþtýrarak hayat pahalýlýðýný protesto eden DY-G, son olarak Öncü Savaþý taktik evre ya da ara aþamadýr diyerek gerçek yüzlerini sergilemektedirler. 251 252 216 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 140, Evren yay. Lenin, age, s. 142. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Ýlkelliðin diðer bir türü de bir-iki þehir ya da mahalde Öncü Savaþçý gerilla yetiþtirme hastalýðýdýr. Bir takým gruplar ya da kiþiler, bir-iki þehrin, bir-iki çalýþma alanýnda örgütlenmeye çalýþmaktadýrlar. Yine belirtelim ki, baþlangýçta bu tür çalýþma kaçýnýlmaz olabilir. Ama gerek 77-78 Türkiyesi, gerekse o alanlarda ekonomik-demokratik mücadeleye tabiyet, ilkelliði gündeme getirmektedir. ... Bu gruplar, ayný þehirdeki ve hatta, ayný semtteki gruplarla hiçbir iliþki kurmadan253 (abç) baþlattýklarý bu çalýþma, geçmiþ devrimci mücadelenin teorik ve pratik önemini inkâr ettiði anlamda, iflah olmaz amatörlüðe doðru yönelmektedir. Yerel militanlarýn birbirleriyle uyumsuzluðu, çevrelerin birdenbire kuruluþu, teorik-siyasal-örgütsel konularda dar görüþlülüðün yoðun bulunmasý, bütün bunlar... (ilkel-amatör) þartlarýn kaçýnýlmaz sonucudur.254 (abç) Bir çözüm platformu yaratabilmek için, sonuçlarýn tespit edilmesi yeterli deðildir. Önemli olan sonuçlarý yaratan nedenlerdir. Nedenler tespit edilebilsin ki, çözüm olabilsin. THKP-C/HDÖ olarak tüm olaylar karþýsýndaki tavrýmýz bu þekildedir. Ýkinci olarak, soyut planda yapýlan tespitlerin kiþiyi hiç bir yere getirmeyeceðidir. Diyalektiðin temel ilkelerinden biri, soyut gerçek diye bir þeyin olmadýðý, gerçeðin her zaman somut olduðudur.255 (abç) THKP-C hareketinin, gerek geçmiþi, gerekse mevcut durumu, hep soyut planda ve kitaplara uygun olarak deðerlendirilmektedir. Bu deðerlendirmeler, önemli ölçüde bulanýklýk yaratmaktadýr. Bu revizyonist ve pasifist yaklaþým, formel mantýða göre çok mantýki (!) olduðu için, meselelere henüz diyalektik materyalizmin ýþýðý altýnda bakamayanlarýn kafalarýný bulandýrmaktadýr.256 Bu, revizyonizm ve pasifizmim statik örgütlenmesi (kurumculuk)257 fikir ve pratiðinden kaynaklanmaktadýr. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerin ekonomik ve sosyal durumunun yarattýðýný koþullarý Che Guevara þu þekilde izah ediyor: Lenin, Ne Yapmalý?, s. 138. Lenin, Ne Yapmalý?, s. 138. Lenin , Bir Adým Ýleri Ýki Adým Geri, s. 93. 256 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 257 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 253 254 255 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 217 Yoðun bir þehirleþmenin ve gerçek bir sanayileþme deðilse bile, az çok bir hafif ve orta sanayinin bulunduðu ülkelerde gerilla gruplarý teþkil etmek daha zordur. Þehirlerin ideolojik etkisi, barýþçýl usullerle örgütlenmiþ kitle savaþlarý umudunu yaratarak gerilla savaþlarýný frenler. Bu da bir çeþit örgütçülük ya da kurumculuk yaratýr ki, az çok normal denebilecek dönemlerde, halkýn geçim þartlarýnýn baþka durumlara nazaran o kadar çetin olmamasýyla nitelenebilir.258 Bugün, revizyonist ve pasifistlikleri açýk olan sol gruplar için deðil, tüm sapmalar için geçerli olan bu sözler THKP-C içinde ortaya çýkan örgütsel oportünizmin nedenlerini de açýklar.* Dar grupçuluk anlayýþýný yaratan ikinci neden, 71 hareketinin durumudur. Bugün THKP-C hareketinin içinde, (THKP-Cnin ideolojik-politik-stratejik-örgütsel iliþkilerini kabul edenler) 71e karþý takýnýlan tavýr, genellikle çocuksu tespitler düzeyindedir. 75 yýllarýna kadar Kesintisiz Devrimden sonra yazý yazmanýn, yani, yeni (somuta iliþkin bile olsa) broþürler yayýnlamak 71e hakaret olarak kabul ettirilmeye çalýþýldý. Bugün DG-Y oportünist yöneticilerince yaratýlmaya çalýþýlan bu hava, Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I ile bozuldu. Bunun üzerine DG-Y oportünist yöneticileri her türlü hakaret ve küfür kampanyasýný baþlattýlar. TDAS Üzerine Bir Kaç Söz adlý illegal (!) bir yazý yayýnlayarak bu yüzlerini sergilediler (Bu konuyu Türkiye Devrimi bölümünde ayrýca ele alacaðýz). Bugünlerdeki çocuksu tespitler ise, silahlý propaganda ve Öncü Savaþýnýn pratiði üzerine olmaktadýr. Pek çok unsur, pratiðin silahlý propaganda ve Öncü Savaþý olabilmesi için Elromun aþýlmasýný kriter almaktadýrlar. Bu yanlýþlýk, en temelde somut politik hedef ve eylem biçimi ile stratejik hedef ve mücadele biçimini birbirine karýþtýrmak ve de karþý karþýya koymaktan kaynaklanýr. Yakýndan bakýldýðýnda, bu görüþü savunan unsurlarýn 71 üzerine ve Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi üzerine söylenmiþ ve yapýlmýþ tespitleri, ya yoktur, ya da genelden öte deðildir.** Che, Siyasal Yazýlar, s. 93. * Örgütsel oportünizm diyoruz, zira 77 yýlýndaki tüm çatýþma ve eleþtiriler hep örgütlenmenin ilkelliði-amatörlüðü noktasýnda toplanmaktadýr. ** Þimdi Yurt-dýþý grubu olarak tanýmlanan ve zaman içinde DK-EB-MLSPB þeklinde parçalara bölünen grup, ilk dönemlerinde, ayný yanlýþlýðý, askeri disiplin ile gizliyordu. 258 218 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Ýþte yukarda belirttiðimiz nedenler sonucu, bir yandan örgüt, diðer yandan Öncü Savaþý karýþtýrýlarak (ya da basitleþtirilerek) þu anki beðenmezlik ve güvensizlik gündeme gelmiþtir. (DG-Y oportünizminin durumu içler acýsý bir hal aldýðý þu günlerde, bu konu, nispi bir önem kazanmýþtýr.) Bir kez daha yineleyelim: Örgütün karakterini belirleyen eyleminin muhtevasýdýr. Yapý sonra gelir, eylem biçimi sonra gelir. Sorun, örgütün eyleminin muhtevasýdýr. Ekonomik-demokratik mücadelenin baþarýsý için ya da barýþçýl yöntemleri temel alarak yürütülen politik mücadele için (Rus Devriminde olduðu gibi) eylem koymak yahutta faþist milis güçlerinin saldýrýlarýný (parçada) defetmek þeklinde silahlý eylem yapmak ayrý muhtevadadýr; siyasi mücadelenin temel aracý olarak, iktidarýn ele geçirilmesi için yapmak ayrý muhtevadýr. Her biri ayrý muhtevada olduðu için, ayrý karakterlerde örgüt gerektirir. Ýþte bu ayrý karakterde örgütler, salt silahlý eylem yapmalarýyla ayný potaya konamaz. Grup çalýþmasýnýn bitimi, partiye dönüþümü nasýl olmalýdýr? Grup çalýþmasýnýn nerede bittiðini, parti çalýþmasýnýn nerede baþladýðýný nasýl tespit edilecektir? Proletarya partisi, Marksist-Leninist ilkeler üzerine kurulmuþ, belirli bir ideolojik-politik çizgiye sahip maddi örgüt birliðidir. Partideki birlik, ideolojik-politik olmakla birlikte, iþleyiþ tüzük ile resmiyet kazanýr. Tüzük, partinin bütün bölümlerine örgütlü (komple) bir güvensizliðin ifadesidir, yani tüm yerel, bölgesel, ulusal ve öteki örgütler üzerinde denetim demektir.259 Tüzük, bütünün iradesini temsil eder, üyeleri arasýndaki baðlarýn ve iliþkilerin resmi biçimde belirlenmesi demektir. Ancak tüzük sayesindedir ki, parti, herkesin canýnýn istediði gibi hareket edebileceði, girip-çýkabileceði bir grup yapýsýndan ayrýlýr. Partinin mevcudiyetinde temel (ki ayný zamanda grup çalýþmasýnýn sonucudur), belirli siyasi çizgi etrafýnda, örgütlü mücadelenin gereðine asgari düzeyde de olsa inanan, ileri unsurlarýn asgari düzeyde örgütlü olmasý ve örgütlü mücadele etmesidir. Ama gün geldi, bizlerle, yani gerçeðin somutluðu ile temas ettiler. Somut gerçeði tanýmalarýnda THKP-C/HDÖ araç oldu. Ýþte o an herþeyleri tuzla buz oldu. 259 Lenin, Bir Adým Ýleri Ýki Adým Geri, s. 67. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 219 Öyle ise, partinin varlýðýndan söz edilen yerde, belirli ve kesinlik kazanmýþ siyasi çizgi (devrim anlayýþý-örgüt anlayýþý-çalýþma tarzý) ve bu çizgiyi benimseyen unsurlarýn (ileri unsurlardýr bunlar) asgari örgütlenmesinden söz ediliyor demektir.* Parti konusunda ilk adýmýn ideolojik-politik birlikten geçtiði ve bunun resmi ve bürokratikçe (disiplinsiz aydýn için bürokratik) bir tüzük ile somutlaþtýðý tartýþma götürmez. Stalin, parti birliðinin iki kýsýmdan oluþtuðunu söylüyor: Ýdeolojik birlik ve maddi örgüt birliði.260 Maddi örgüt birliði ise, irade, eylem ve disiplin birliðini içerir. Ýrade birliði, ideolojinin; eylem birliði, ortak eylem planýnýn (strateji ve taktik); disiplin birliði, tüzüðün ürünüdür. Kýsaca, parti, ister tek tek gruplarýn birliði ile, isterse tek bir grubun geliþmesi ile inþa edilsin, ideolojik ve maddi örgüt birliði esastýr. Bu, tek bir yönetici organýn, tek bir tüzüðün varlýðýný gerektirir. Parti, görevlerini yerine getirebilmesi için ve kitlelere sistemli bir þekilde kýlavuz edebilmesi için, merkeziyetçilik ilkesine dayanarak örgütlenmeli, tek bir tüzüðe, belirli bir parti disiplinine ve tek bir yönetici organa sahip olmalýdýr. Bu organ parti kongresi, kongreler arasýndaki zamanda da parti Merkez Komitesidir. Partide azýnlýk çoðunluða, tek tek örgütler merkeze, alt örgütler üst örgütlere itaat etmelidir. 261 (abç) Parti içinde her kademede alýnan kararlar, harekete geçilmeden önce þartlarýn imkan verdiði ölçüde parti üyeleri tarafýndan tartýþýlýr, kararýn lehinde ve aleyhinde olan bütün görüþler söylenir. Karar kesinleþtikten sonra, azýnlýk çoðunluða uyar, harekete geçildikten sonra karara karþý muhalefet yürütmek bölücülüktür. Bolþevizm, siyasal düþünce akýmý olarak ve siyasi parti olarak 1903den beri mevcuttur.262 diyen Lenin, parti ve grup çalýþmalarýnýn birbirine dönüþümünü açýk ve somut olarak ifade etmektedir. Görüleceði gibi, parti nasýl kurulur?, parti ne zaman ku* Asgari örgütlenme kavramýný ve ikili niteliðini ileride ele alacaðýz. 260 SBKP (B) Tarihi, s. 71. 261 Lenin, Akt. SBKP (B) Tarihi, s. 73. 262 Lenin, Sol Komünizm Bir Çocukluk Hastalýðý, s. 12. 220 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III rulur?, parti nedir? sorularý, Marksizm-Leninizmde çok açýk ve somut bir konudur. Diyebiliriz ki, gruplar dönemi partinin yaratýlmasýnda zorunlu ve kaçýnýlmaz bir aþamadýr. Bununla beraber, gruplar döneminin nerede bittiði, partinin ne zaman kurulduðu, önceden kesin olarak saptanamaz. Ýnsanýn kendine bir þeyim demesi baþkadýr, gerçekten öyle olmasý baþkadýr. (Lenin) Bunu belirleyecek olan mücadele ve yalnýz mücadeledir. c- Partinin Fonksiyonlarý* Daha önce silahlý propagandayý ele alýrken, partinin, mücadelesini üç cephede yürüttüðünü söylemiþtik. Bu üç ana mücadelenin (ekonomik-demokratik, ideolojik ve politik) karþýlýklý iliþkisini belirttiðimizden, burada politik mücadele ile ilgili bazý kavramlarý ele alacaðýz. Lenin þöyle diyor: Bizim en büyük hatamýz, siyasal ve örgütsel görevlerimizi, her günkü ekonomik mücadelenin kýsa vadeli, elle tutulur, somut çýkarlarý düzeyine indirgememizdir. 263 (abç) Bir mücadele örgütünün inþasý ve siyasi ajitasyonun yürütülmesi, durgun, barýþçý her þart altýnda ve devrimci ruhun zayýflamasý ne kadar belirgin olursa olsun her dönemde esastýr.264 (abç) En geniþ siyasi ajitasyon yürütülmesi ve bunun sonucu olarak da bütün alanlarý kapsayan siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn mutlak olarak zorunlu olduðunu ve eðer eylemimizin gerçekten sosyalist bir eylem olacaksa, bu eylemin baþlýca görev olduðunu gördük.265 (abç) * Fonksiyon sözcüðü, çoðu kez yanlýþ anlaþýlýp, statik (duraðan) görev anlamýnda kullanýlmaktadýr. Sözcük olarak, görev sözcüðünün karþýlýðý olmakla beraber, statik deðil, deðiþken görev anlamýna gelir. Fiziksel terimlerle açýklarsak, fonksiyon, birþeyin (ya da niceliðin) bir ya da birkaç deðiþken þeye (ya da niceliklere) baðlý olarak deðiþebilirliðini ifade eder. Gerek silahlý propagandanýn, gerekse partinin fonksiyonlarýndan bahsederken, iþte bu birbirine baðlý olarak zaman ve mekana göre deðiþen görevler bütününü kastediyoruz. 263 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 142. 264 Lenin, Örgütlenme Üzerine, s. 13. 265 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 102. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 221 Sosyal-demokrasinin siyasi mücadelesi, iþçilerin iþverenlere ve hükümete karþý ekonomik mücadelesinden çok daha geniþ ve karmaþýk bir mücadeledir. Ayný biçimde (ve bundan dolayý) devrimci sosyal-demokrat bir partinin örgütlenmesi, iþçilerin ekonomik mücadele için örgütlenmesine kýyasla bambaþka birþey olmalýdýr.266 (abç) Siyasi iktidar, devrimci güçlerin yöneldiði zorunlu bir stratejik gayedir ve her þeyin bu büyük gayeye göre ayarlanmasý, ona baðýmlý olmasý gerekir.267 (abç) Görüldüðü gibi, ekonomik-demokratik ve ideolojik mücadele siyasi mücadeleye, yani proletaryanýn iktidar mücadelesine tabidir. Partinin görevi, bu alanlarda mücadelenin de yürütülmesini saðlamaktýr. (Gücü oranýnda) Mücadelenin bazý evrelerinde ya da seçilen (temel-tali) mücadele biçimlerinin niteliðinden dolayý, ekonomik-demokratik mücadele ve onun yürütülmesi, siyasi mücadele için zorunlu bir çalýþma olabilir. Bu evrelerde ekonomik-demokratik mücadelenin içine girilmesi ve yürütülmesi, siyasi mücadelenin baþarýsýný belirler. Örneðin klâsik politik kitle mücadelesi, ekonomik-demokratik mücadelenin yürütülmesini zorunlu kýlar. Fakat bu uyum durumu, bir istisna olup, özele aittir. Marksistler hiçbir zaman, iþverene ve hükümete karþý ekonomik mücadeleyi eyleminin baþlýca odaðý haline getiremezler. Yine Marksistler, þu ya da bu nedenle (örneðin kadro yaratma, yetiþtirme vb.) kitle mücadelesine katýlamaz. Onun mücadeleye katýlýmý, bilinçli bir þekilde, siyasi mücadeleyi yürütmek içindir. Bir baþka deyiþle, katýlým, kitleleri bilinçlendirip örgütleyerek devrimi gerçekleþtirmek içindir. Biz sosyal-demokrasinin desteðinin, onun yönettiði mücadeleye katýlmayý, herhangi bir gereksinmeyle (öðrenmek, anlamak vb.) suni olarak sýnýrlandýrýlmasýna asla izin vermeyeceðiz, çünkü bu katýlým, hem örgütlenme bilincini, hem örgütlenme içgüdüsünü ilerletir, ama bir parti içinde sistemli bir çalýþmayý yürütmek için biraraya geldiðimize göre, bu katýlýmýn sistemli 266 267 222 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 142. Che Guevara, Siyasal Yazýlar, s. 100. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III olmasý gerekir.268 Ýþte bugün Devrimci(!) Yol Gençlik oportünizminin ve ona yakýn anlayýþlarýn ilkelliði. Bu oportünistler, gerek devrimcilerin temel görevinin siyasý mücadeleyi yürütmek olduðunu atlayarak, gerekse kitle mücadelesine giriþi (katýlýmý) partileþme-netleþme vb. þeylerle sýnýrlayarak bir kez daha ilkelliðin en sonuna yuvarlanmýþlardýr. Partinin bu siyasi mücadeleyi baþarabilmesi için, kitlelere öncü olabilmeli, onlarý yönlendirebilmelidir. Bunu baþarmanýn tek yolu hayatýn bütün alanlarýný kapsayan siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýný örgütlemektir. Bu kampanyanýn sonucunda kitleler, siyasi olarak, bilinçlenirler ve partinin önderliðinde örgütlenerek mücadeleye sokulurlar. Bugün, mücadele eden pek çok örgütün pratikleri göstermiþtir ki, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý, ya kavramamaktan ya da ekonomik teþhirle karýþtýrýlmaktan dolayý yürütülmemektedir. Sonuçta yapýlanlar, her günkü, can sýkýcý kendiliðinden-gelme çalýþma ve görevlerle kalmaktadýr. Rusyada ilk bakýþta, otokrasinin boyunduruðu, sosyal-demokrat örgütle iþçi örgütlenmesi arasýndaki her türlü farký silmektedir, çünkü her türlü iþçi dernekleri ve her cinsten devrimci kuruluþlar yasaklanmýþtýr ve ekonomik mücadelenin baþlýca belirtisi ve silahý olan grev, adi bir suç sayýlmaktadýr. Böylece bizdeki durum, ekonomik mücadeleyi yürüten iþçileri, bir yandan siyasi meselelere uðraþmaya iterken, öte yandan sosyal-demokratlarý da sendikacýlýkla (trade-unionculuk) sosyal demokrasiyi birbirine karýþtýrmaya itelemektedir.269 (abç) Bu iteleme sonucunda ekonomik-demokratik mücadelenin yürütülmesi devrimcilerin baþlýca eylem alaný olmakta ve bu mücadele siyasi mücadele olarak ele alýnmaktadýr. Sonuç, dar eylem temeli ve kitlelerin sessizliði. Azýcýkta olsa siyasi bilince eriþmiþ olan halkýn bütün bölümlerinde siyasi gerçekleri açýklama tutkusu yaratmalýyýz. Siyasal sergilemenin sesinin bugün bu kadar zayýf, ürkek ve seyrek duyulur olmasýndan cesareti268 269 Lenin, Bir Adým Ýleri, Ýki Adým Geri, s. 91-92. Lenin, Ne Yapmalý?, s. 91-92. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 223 miz kýrýlmamalýdýr. Bu, polis baskýlarýna toptan boyun eðildiðinden dolayý deðildir.270 (abç) Bu durumun birinci nedeni, devrimcilerin bu kampanyayý örgütlemede yetersiz kalmalarýdýr (ana neden). Bu yetersizlik, ekonomik-demokratik mücadelenin dar sýnýrlarýnda kalmak ve bu kampanyanýn (þartlarýn getirdiði) araçlarýnýn yeterli þekilde kullanýlmamasýdýr. Ýkinci neden, onlar, halk arasýnda herþeye kadir Çar hükümetine karþý yakýnmalarýný yöneltecek ve buna deðer olan gücü, hiç bir yerde görememektedirler.271 Ve böyleleri bize þikayetlerini, ancak onun gerçekten bir etkisi olacaðýný, bizim bir siyasi güç olduðumuzu gördükleri zaman ileteceklerdir.272 (abç) * Kitleleri bilinçlendirip-örgütlendirerek (devrim saflarýna çekip) eyleme sokmada, temel, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýný örgütlemektir, dedik. Bu kampanya, somut tarihsel þartlara göre, çeþitli araçlarla yürütülür ve bu mücadele biçimleri (çarpýþma biçimleri) konusunu içerir. Çarpýþma biçimleri konusuna girmeden * Sanýrýz Kesintisiz Devrim II-IIIte geçen, kitlelerin düzene karþý memmu-niyetsizlik ve kýpýrdanmalarýnýn eyleme dönüþmesi için, önce inandýrýcý olmalýyýz. Söylediklerimizi bizzat eylemlerimizle onlara göstermeliyiz.; Ve þu anda bizlerin görevleri, düzen deðiþikliðinin þu ya da bu biçimde gerekliliðine inanan (azýcýk da olsa siyasi bilince erimiþ olan) kitlelere böye bir deðiþikliðin mümkün olabileceðinin güvencini yaratmaktýr; Evet, kitlelere, oligarþiye karþý savaþan silahlý devrim cephesinin güçlü olduðunu göstermeliyiz, bir bakýma kuvvet gösterisi yaparak, düþmaný yýpratmamýz, moralden çörektmemiz gerekmektedir. Bunun tek yolu öncünün bir dizi askeri zaferidir. sözlerinin anlamý anlaþýlabilmektedir. Silahlý devrim cephesi, bu güvenceyi silahla olabileceði açýsýndan verememesi sonucu, CHPnin barýþçýl güvencesi kitleleri etkilemektedir. Sanýrýz, III. bunalým döneminde geribýraktýrýlmýþ ülkelerde, bu güvencenin askeri eylem ve bunun baþarýsý ile yaratýlabileceði (Marksist-Leninistler için) gerçeðini tekrarlamaya gerek yoktur. THKP-C/HDÖ nün 77-78 eylemleri (elbette diðer gruplanda eylemleri etkili olmuþtu). düzen deðiþikliði açýsýndan yetersiz kalmakla beraber, kitle pasifikasyonunun bu dönemdeki aracý olan, faþist milis güçlere karþý (MHP) mücadelede kitleye güvence vermiþtir. 77-78de yürütülen silahlý devrimci eylemler, kitlelere bu konuda güvence vermekle kalmamýþ, ayný zamanda politik hedef göstermiþ (MHP-MC-Oligarþi) ve bu hedefe yönelik eylem biçimini belirlemiþtir. Yakýndan bakýldýðýnda görülür ki, faþist milis saldýrýlarda CHP bile barýþçýl-parlemento direniþinin yerine silahlý direniþi kabul etmek zorunda kalmýþ ve böylece silahlý devrimci eylemlere (karþý olmasýna raðmen) tavýr alamamýþtýr. Ýþte 76-77 devrimci taktiðimizin baþarýsýnýn somut görünümleri ve devrimci propagandanýnýn etkili olabilmesi, kitlelerin devrim saflarýna çekilebilmesi için silahlý propaganda, Latin-Amerika ülkeleri de dahil olmak üzere bütün geri-býraktýrýlmýþ ülkelerden çok daha fazla ülkemiz için þart ve elzem olmasý. 270 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 93. 271 Lenin, age, s. 120. 272 Lenin, age, s.120. 224 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III genelde, bu sürecin nasýl iþlediðini görelim: Kitlelerin siyasi bilince eriþebilmeleri için, yani siyasi eðitim için, kitlelerin siyasi bakýmdan ezildiklerini açýklamak gerekir. Ama bu açýklama, soyutta deðil, bu siyasi baskýnýn her somut örneði ele alýnarak yürütülmelidir. Bir baþka deyiþle, toplumun çeþitli sýnýflarýný etkilediðine göre, kendisini yaþamýn ve eylemin en çeþitli alanlarýnda meslek, kamu, özel, aile, din, bilim, kültür vb. ortaya koyduðu için, siyasal açýklama, oligarþinin, bütün yönleriyle yürütülecektir. Önce bu baskýlar gözönüne serilecek (somut), sonra ajitasyon ve propaganda ile, sosyalist açýdan açýklanacaktýr (soyut). (Somuttan soyuta giderek kitleleri bilinçlendirmek esprisi). Ýþte devrimcilerin görevi, bu iþi baþarmanýn yolunu bulmaktýr. Yani mücadele biçimlerini (çarpýþma biçimleri) gündeme getirmektir. Ve bu yüzden: ... Halký devrim saflarýna çekmek için hangi mücadele metodunu temel olarak seçeceðiz? Geniþ bir siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn temel aracý hangi mücadele biçimi olacaktýr? Ýþte, devrimci çizgi ile oportünist çizgiyi, devrimci teoriyi, ortodoks ideolojik-politik söz ebeliðinden ayýrdeden temel ölçü burdadýr.273 (abç) Rus devriminde, bunlar, merkezi siyasi gazete (ideolojikteorik yayýn organý deðil) ile (temel olarak) baþarýlýrken; bizde gerilla savaþý ile baþarýlacaktýr (Birincisi, klâsik politik kitle mücadelesini karakterize eder; ikincisi, silahlý propagandayý). Bu kampanya, siyasi gerçekleri sergilemek (somut), bunlarý sosyalist açýdan açýklayýp yorumlamak (soyut), bunlarýn sonucu kitleyi bilinçlendirmek, bilinçlenen kitleye politik hedef göstermek (somut) ve örgütleyip eyleme sokmak görevlerini içerir. SÝYASÝ MÜCADELE budur. Kitleyi eyleme çaðýrmaya gelince, bu enerjik bir siyasal ajitasyon olur olmaz, somut gerçekler canlý ve belirli biçimde gözler önüne serilir serilmez kendi kendine olacaktýr.274 Bir gün gidip engizisyoncu bir papazýn evi önünde yapýlan bir gösteride slogan atacak, yarýn halka iþkence etmekle tanýnan bir kiþiyi taþlaya273 274 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Lenin, Ne Yapmalý?, s. 98. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 225 cak daha sonraki gün açýk siyasi eyleme (örgütlü) girecektir.* Rus iþçileri, polisin halka zorbaca davranýþýna karþý, dinsel mezheplere zulmedilmesine karþý, köylülerin kýrbaçlanmasýna karþý, amansýz sansüre karþý, askerlere iþkence edilmesine karþý, en masum kültürel giriþimlerin bastýrýlmasýna karþý vb. niçin hâlâ bu kadar az devrimci eylemde bulunmaktadýr? Böyle bir eylem elle tutulur sonuçlar vaad etmediðinden, olumlu fazla þey saðlamadýðýndan, ekonomik mücadelenin onlarý buna itelemediðinden ötürü müdür?... Elbette ki, hayýr... Eðer bütün utanç verici haksýzlýða karþý yeteri kadar geniþ, çarpýcý ve anýnda teþhiri hâlâ örgütleyemiyorsak, suç bizdedir, kitle hareketlerinin gerisinde kalýþýmýzdadýr.275 (abç) ** Sonuç olarak, bir örgütün, siyasi bir örgüt ya da parti olabilmesi, onun niceliksel sayýsý ile deðil, eyleminin muhtevasý ile belirlenir. Bir örgütün karakterini, doðal ve kaçýnýlmaz olarak, eyleminin muhtevasý belirler.276 (abç) TDAS-Ide belirttiðimiz gibi, önemli olan örgütün isminin Parti olup olmamasý deðil, yerine getirdiði fonksiyonlardýr. Ancak bu þekilde belirli gruplar için bir fikir yürütülebilir. Yoksa gruplarýn mahalli-yerel, amatör-ilkel olmalarý ile deðil. Bunlar tali faktörlerdir. (Bolþeviklerin de Emeðin Kurtuluþu Grubu dönemi bu evreleri yaþadýklarý unutulmamalýdýr.) Leninist devrim teorisindeki ihtilâlci insiyatife, politikaya öncelikle aðýrlýk vermek Leninist parti anlayýþýný da biçimlendirmektedir. Lenine göre, proletarya, iþçiler örgütü (Mahir yoldaþ bunu mesleki örgüt olarak koyuyor) ve devrimciler örgütü olmak üzere iki tip örgüt vardýr. Ýþçilerin örgütü * MHP olgusunda kitlelerin bu tavrý çok net biçimde görülür. ** Burada III. bunalým döneminde geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde oligarþi ve suni denge olgularý nedeniyle, siyasi alternatif olarak belirmenin baþlangýçta diðer görevlerden önde geldiðini belirtelim. Ancak bundan sonra örgüt, yukardaki þeyleri baþarabilir. Bu da Öncü Savaþýnýn II. evresidir. 275 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 90-91. 276 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 134. 226 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III olarak, mesleki bir örgüt olmalýdýr, mümkün olduðu kadar gizlilikten uzak, açýk olmalýdýr. Buna karþýlýk, devrimciler örgütü, herþeyden önce ve baþlýca mesleði devrimci olan adamlarý kucaklamalýdýr.277 Bu anlayýþa göre, proletarya partisi, tamamen profesyonel devrimcilerden oluþmaktadýr. Parti, profesyonel devrimcilerin oluþturduðu bir savaþ örgütüdür. Bu profesyonel devrimciler, toplumdaki mevcut düzen ile bütün baðlarýný koparmýþ, sadece boþ gecelerini deðil, bütün ömürlerini devrime adamýþ ve asgari Marksist formasyondan geçmiþ, belli konularda uzmanlaþmaya yönelmiþ kiþilerdir. Ve, baþlangýçta bu profesyonel devrimcilerden oluþmuþ olan partide sýnýfsal köken ayrýmý yapýlmaz... Görüldüðü gibi, baþlangýçta parti ile sýnýf arasýndaki iliþkiler daha çok objektiftir, yani ideolojiktir. Partinin öncülüðünün temeli ideolojiktir. Baþlangýçta önemli olan, Leninin deyiþiyle, parti üyelerini iþçi ya da öðrenci olmasý deðil de profesyonel devrimcilerden oluþmasýdýr. Profesyonel devrimcilerin teþkil ettiði savaþ örgütünün objektif olarak proletaryanýn devrimci iradesini temsil etmesi esastýr. Ve proletaryaya bilinç bu örgüt aracýlýðýyla dýþtan iletilecektir. Çünkü bu örgüt, sosyalist hareketi temsil etmektedir. Devrimci sosyal-demokrasi proletarya örgütü ile (mesleki örgüt kastediliyor) ayrýlmaz surette baðlantýlý Jakobenleri temsil eder. (Lenin) Bu örgüt yarý-askeri nitelikte olan bir örgüttür. Yani demokratik merkeziyetçilik ilkesinde demokratik yan deðil, merkeziyetçi yan aðýr basar. (Bu burjuva demokrasisi olmayan bütün ülkeler için geçerlidir). (...) Leninin, bize bir savaþ örgütü verin, Rusyayý altüst edelim dediði Parti örgütünün niteliði ve iþlevi budur. Fakat bu þekilde savaþ örgütünün ilkelerine göre kurulmuþ olan bir partinin savaþ örgütü olabilmesi için, geniþ proleter kitlelerini mücadele içinde kucaklamasý þarttýr. (...) 277 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 140. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 227 Parti, proletaryanýn siyasi kitle partisi haline dönüþtüðü zaman, partinin savaþ örgütü olmasýndan bahsedilebilinir. Ve bu savaþ örgütünü üyeleri ikili karaktere sahiptir: Lenin, Partinin yapýsýnýn ve kuruluþunun iki kýsýmda meydana gelmesi gerektiðini ileri sürüyordu : a) Önde gelen Parti görevlilerinden, esas olarak profesyonel devrimci, yani, parti çalýþmasý dýþýnda hiçbir iþle uðraþmayan ve gerekli teorik bilgiye, tecrübeye, örgütsel pratiðe ve Çarlýk polisi ile dövüþmeye ve ellerinden kurtulma ustalýðýna sahip olan Parti görevlilerinden meydana gelen sýký bir düzenli kadro; b) Yüzbinlerce emekçinin sevgi ve desteðini kazanan geniþ bir mahalli Parti örgütleri aðý ve çok sayýda Parti üyesi.278 Ýþte Bolþevik Parti anlayýþý budur.279 (abç) Ülkemizde parti ile ilgili tüm bunlar bilinmesine raðmen, yine pek çok konu sorun yapýlabilmektedir. En çok düþülen hata, herþeyin birden olmasýný istemek ya da beklemek þeklinde, idealist anlayýþtýr. Bu anlayýþta olanlar, ya profesyonel devrimcilerden oluþan örgütü, kitle baðý, kitle yönlendiriciliði olmadýðý gerekçesi ile eleþtirmektedirler; ya da profesyonel devrimcinin nasýl oluþtuðunu ve neyi içerdiðini hesaba katmadan, örgüt üyelerinin niteliðini küçümsemektedirler. Biz, THKP-C/HDÖ olarak þimdiye kadar þunu söyledik, yine söylüyoruz: Hiç kimse gökten zembille inip profesyonel devrimci olamaz ve hiç kimse cazip þöhreti yok diye profesyonel devrimci olmadýðý söylenemez. Bu tür anlayýþlar, diyalektikten habersiz ve örgütlü mücadeleyi (kolektivizmi) unutan bireysel kahraman hayranlarýdýr. Lenin bu konuda þöyle diyor: Devrimcilerin çoðunluðunun hazýrlýksýz bulunuþu tamamen doðal bir olguydu, özellikle korkulacak bir durum deðildi. Görevlerin doðru olarak tespit edildiði ve bu görevleri yerine getirmek için çaba sarfedecek enerji olduktan sonra, geçici baþarýsýzlýklar, sadece küçük talihsizliklerdir. Devrimci tecrübe ve örgütlendirme ustalýðý edinilebilen þeylerdir, yeter ki, gerekli nite278 279 228 SBKP (B) Tarihi, s. 54. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim-I. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III likleri geliþtirmeye istekli olsunlar, kendi eksikliklerini kabul etsinler.280 (abç) Ýþte herþey bu kadar basit.* d- Öncü Savaþýnda Örgütlenme Anlayýþý Yukarýda kýsaca Marksist-Leninist örgütlenme ile ilgili temel ilkeleri belirttik. Bu temel ilkelerin en baþýnda örgütlenme anlayýþýnýn devrim teorisinden çýktýðý gerçeði gelir. Bu gerçeði Rus Devriminden Çýkan Dersler broþürümüzde þöyle belirtmiþtik : Ülkemizde Leninist parti teorisi kadar yanlýþ anlaþýlmýþ ve özellikle tahrif edilen ikinci bir þey mevcut deðildir. Kimilerine göre, parti, sihirli bir formüldür, hiç bir ön hazýrlýk olmadan kurulur ve hareketi toplayýverir. Kimilerine göre ise, parti, hareketin ileri aþamalarýnda kurulur o zamana kadar küçük gruplar kendi baþlarýna çalýþmayý sürdürürler. Kimilerine göre ise. parti, ancak mücadelenin ileri aþamalarýnda, savaþýn kýzýl alevleri içinden doðar.281 Dýþarýdan bakýldýðýnda bu konuda küçük bir mesele bile yokmuþ gibi görülür. Devrimci hareketin en saðýndan en soluna kadar bütün gruplar Ne Yapmalý? ve Bir Adým Ýleri Ýki Adým Geriyi okumuþlardýr. Bu eserler üzerinde hiçbir anlaþmazlýk yoktur. Ancak iþ uygulamaya gelince tahrifatlar, yanlýþlýklar peþpeþe gelir. Lenin tarafýndan açýklýkla ortaya konulmuþ böyle bir konuda sol gruplar arasýnda ortaya çýkar farklar, ilk bakýþta, þaþýrtýcý gibi görünür. Ancak farklarýn temeli, parti teorisinde deðil, devrim teorisinde yatar. Dünyayý yorumlama tarzý deðiþik olanlarýn, elbette deðiþtirme tarzlarý da deðiþik olacaktýr. Parti, teorisindeki anlaþmazlýk tek baþýna ele alýnamaz, temelde daima devrim teorisindeki anlaþmazlýk yatar. Parti teorisi, daima devrim teorisinden çýkar. Bu temel Marksist-Leninist ilkenin Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini savunanlar için de geçerli olduðu þüphesizdir. Farklý devrim anlayýþýna sahip olanlarýn farklý çalýþma tarzýna ve müca* Zaten tecrübe ve uzlaþma yýllarý gerektiren bir süreçtir. 280 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 46-47. 281 THKP-C/HDÖ: Rus Devriminden Çýkan Dersler. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 229 dele anlayýþýna sahip olmalarý ve kaçýnýlmaz olarak da bu çalýþmayý ve mücadeleyi yürütecek örgütlenmenin farklý olacaðý açýk bir gerçektir. Her mücadele biçimi, kendine uygun bir tekniði ve uygun mekanizmayý gerektirir. Nesnel koþullara göre parlamenter mücadele baþlý baþýna mücadele þekli haline geldiði zaman Partide kaçýnýlmaz olarak parlamenter mücadele mekanizmasýnýn karakteristik çizgileri daha güçlü biçimde ortaya çýkar. Buna karþýlýk nesnel koþullar yýðýnlarýn mücadelesini siyasal grevler ve baþkaldýrmalar þeklinde ortaya çýktýðýnda proletaryanýn partisi, bu mücadele biçimlerine hizmet edecek bir mekanizmaya sahip olmalýdýr. Söylemeye gerek yok ki, bu parlamenter mekanizmalardan farklý olarak biçimlendirilmiþ özel bir mekanizma olacaktýr. Öte yandan, sadece proletarya deðil, her sýnýfýn politik bakýmdan yönetici öncülerinin bileþimi, hem bu sýnýfýn durumuna, hem de mücadelenin temel biçimine baðlýdýr.282 (abç) Mücadele biçiminin, doðrudan mücadelenin amacýna, objektif þartlara, ülkenin koþullarýna, kýsaca devrim anlayýþýna baðlý olduðu ve onun pratikte gerçekleþtirilme durumu hesaba katýlýrsa, Leninin bu sözleri örgütlenme anlayýþýný açýklar. Görüleceði gibi, mücadelenin niteliði, amacý ve biçimi, tüm partiyi birincil dereceden etkileyen þeylerdir. Öyle ki partinin yönetim ve yönetimin yapýsýna dek belirler. Bugün ülkemizde Öncü Savaþý üzerine pek çok görüþ ileri sürülmektedir. Öncü savaþý ara aþama veya taktik evredir, öncü savaþý her devrimde vardýr, her Halk Savaþýnda vardýr vb. denilmektedir. Açýktýr ki, Öncü Savaþýný farklý anlayanlarýn örgütlenme anlayýþý da farklý olacaktýr. Ve yine açýktýr ki, çeþitli Öncü Savaþý anlayýþlarýndan birisi doðrudur ve diðerleri resmen Öncü Savaþýný (ve Halk Savaþýný da) inkar etmektedirler. Bir baþka deyiþle, devrim anlayýþý farklý olanlarýn örgütlenme anlayýþý ve çalýþma tarzlarý da farklýdýr. 282 Lenin, The Crisis of Menshevism, Proletary, No. 9, 7 Aralýk 1906, Collected Works, cilt: 11, s. 354. 230 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Öncü Savaþý, taktik bir evre, ara aþama olarak kabul edilince, örgütlenme anlayýþý da bu savaþýn örgütlenmesini taktik ve teknik sorun olarak kabul eder. Bugün Devrimci (!) Gençlik-Yol oportünizmi tarafýndan ortaya atýlan bu görüþün örgüt anlayýþý da, niçin, neye göre (hangi mücadele biçimi temelinde vb.) sorularýna cevap getirmeyen partileþme süreci olarak ifade edilen belirsiz ve niteliksiz bir anlayýþtýr. Bu görüþler, özde gerilla savaþýna karþý olan, programlarý ise bütün mücadele metodlarýna yerine göre baþvurulur, hatta kýrlar temeldir, ama önce þehirlerde proletaryayý örgütleyelim... diye yazan Latin-Amerika nýn herhangi bir ülkesinde, üç-dört tane birden parti örgütlenmesi içinde olan revizyonist ve oportünist fraksiyonlarýn görüþlerinin aynýsýdýr. (...) Emperyalizmin iþgali altýndaki ülkelerde revizyonist ve oportünist fraksiyonlara göre silahlý savaþ teknik bir meseledir; taktik bir meseledir. Esas olan yýðýnlarýn bilinçlendirilmesi ve silahlý savaþ için sosyal ve psikolojik þartlarýn hazýrlanmasý ve yaratýlmasýdýr. Oysa silahlý mücadelenin objektif þartlarý, emperyalizmin iþgalinden dolayý her dönemde vardýr. Silahlý mücadele için objektif þartlarýn varolduðu durumlarda, yýðýnlarýn bilinçlendirme ve örgütlendirme ile silahlý savaþý bu þekilde ayýrmak her çeþit oportünizmin pasifizmin evrensel karakteridir. Mesele, 1905 ayaklanmasý arifesinde Rusyadaki legal Marksizmin sözcüsü olan Struve diyor ki: Silahlý ayaklanma sonuçta bir teknik meseleden baþka birþey deðildir. Yýðýnlarýn bilinçlendirilmesi ve psikolojik þartlarýn hazýrlanmasý en önemli ve acil olanýdýr.283 (abç)284 1971 döneminde Yusuf Küpeli-Münir Aktolga dönek ve hainleri tarafýndan ayný tür iddia ileri sürülmüþtür. Bunlar ülkemiz, uzakdoðu ve Latin-Amerika ülkeleri gibi deðildir; oralarda kitlelerde bir isyancý gelenek vardýr. Oysa ülkemizde durum baþkadýr, böyle bir gelenek yoktur. Bu yüzden önce kitleleri silahlý aksiyon 283 284 Lenin, Ýki Taktik, s. 81. Mahir Çayan, Devrimde Sýnýflarýn Mevzilenmesi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 231 dýþýndaki mücadele biçimleri ile bilinçlendirip, örgütleyelim, yani silahlý mücadele için asgari (!) örgütlenmeyi saðlayalým, ondan sonra silahlý mücadeleye baþlarýz285 demektedirler. Pasifistlerin emperyalizmin iþgali altýnda olan ülkemizde meseleyi bu þekilde koymalarýnýn Türkçesi, önce revizyonist çalýþma yaparak, kitleleri ve kendimizi örgütleyelim, ondan sonrada devrimci mücadeleye baþlarýz demektir. Oysa, barýþçýl mücadele metodlarý temel alýnarak yapýlan örgütlenme asla savaþma aþamasýna geçemez. Yunanistan örneði açýktýr.286 1977-78 Türkiyesinde oportünizm ve pasifizm evrensel karakterini bir kez daha ortaya koydu. Devrimciler ilke olarak her türlü mücadele biçimini kabul ederler diyen Devrimci (!) Gençlik-Yol oportünizmi, evrim ve devrim aþamalarýnýn iç içe geçmesi durumunu, nesnel koþullarýn her durumda her türlü eyleme müsait olduðu biçiminde alýnmamalýdýr, bugün devrimciler, þüphesiz ki SAVUNMA durumundadýrlar. Doðru eylem bu meþru savunma çizgisini terk etmeyen eylemdir dedikten sonra, Öncü savaþýný ele alalým. Kimileri Devrimci Hareketimizin bu konudaki görüþlerini derinleþtirme adýna öncü savaþýnýn þu aþamasýnda, þu evresinde hangi taktiklerin uygulanacaðýný tespit edilmesini acil sorunlar olarak gündeme getirme gayretkeþliði içindedirler demekteydiler ve en sonunda da Öncü savaþý, ülkemizde halk savaþýnýn geçmek zorunda olduðu; halk savaþýnýn ilk evresinde geçilecek olan bir ara aþama veya taktik bir evredir. sonucuna ulaþtýlar. Böylece bir kez daha, objektif þartlarýn olduðu bir evrede silahlý savaþ, taktik bir meseleye indirgendi ve partileþme süreci öne geçti.287 (abç) Görüldüðü gibi revizyonist ve pasifist devrim anlayýþý, bu anlayýþa uygun örgütlenmeyi oluþturmaktadýr. Kiþinin devrim teorisi ve çalýþma tarzýndaki bütün yanlýþlýklarýn örgüt anlayýþýna da yansýmasý son derece doðaldýr. Savaþ alaný yanlýþ seçilmiþse, sakat bir çalýþma tarzý, çalýþma tarzý olarak ele alýnmýþsa, bu çalýþmalarý yönlendirecek, çeþitli sektör ve bölgelerdeki çalýþmalar 285 286 287 232 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Devrimci (!) Yol, Sayý: 3-8-17-18. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III arasýnda ahenk ve eþgüdümü saðlayacak olan organizasyonun, doðru ve tutarlý olmasý beklenemez elbette. Rotasý yanlýþ olan bir ordunun, rotayý çizen genel kurmayýnýn tutarlý olmasýna imkan var mý?288 Öncü savaþý, en kýsa tanýmlamayla, III. bunalým dönemi geri-býraktýrýlmýþ ülkelerinde, bu dönemin özelliklerine uygun olarak, Halk Savaþýný baþlatmak amacýyla, silahlý propagandayý temel, diðer ekonomik-demokratik ve politik mücadele biçimini tali olarak ele alan, halkýn devrimci öncülerinin (parti ve cephe kadrolarýnýn) yürüttüðü mücadeledir. Bu nedenle Öncü Savaþý, anti-emperyalist, anti-oligarþik devrim sürecinde, Halk Savaþý gibi, stratejik nitelikte bir aþamadýr ve baþarýsý stratejik öneme haizdir. * Böyle bir anlayýþa sahip olan örgütün, örgütlenme anlayýþýnýn oportünist ve revizyonist anlayýþlardan farklý olacaðý açýktýr. Öncü Savaþýnda temel örgütlenme biçimi, askeri deðil politiktir. Yani ordu örgütlenmesi deðil, Parti örgütlenmesidir. Parti, Marksist-Leninist unsurlarýn örgüt biçimidir. Ancak savaþýn baþlangýcýndan itibaren, savaþa anti-emperyalist ve anti-oligarþik unsurlar da katýlacaðýndan, baþka örgüt biçimleri gündeme gelir. Bu da halk kurtuluþ cephesidir. Öncü Savaþý, iþte bu iki ana örgüt (sözcüðün geniþ anlamýnda) tarafýndan yürütülür. Partide ana ilke, yukardan aþaðý doðru örgütlenmektir. Cephe örgütlenmesi, parti kadrolarýnýn çalýþmalarý sonucunda oluþur. Baþlangýçta parti kadrolarý cephe kadrolarýný oluþturur. Ancak her dönemde parti üyesi, ayný zamanda cephe üyesidir, ama her cephe üyesi parti üyesi olamaz. Öncü Savaþý da, politikleþmiþ askeri savaþtýr. Bu nedenle örgütsel ilke politik ve askeri liderliðin birliði ilkesidir.290 Kadrolar, salt politik deðil, ayný zamanda askeri kadrolardýr. Bir baþka deyiþle, kadrolarýn niteliði, politik ve askeridir. * Herhangi bir yanlýþ anlamaya yer vermemek için hemen belirtelim, en kýsa tanýmlar, temel özelliði özetledikleri için elveriþli olsalarda, tanýmlanacak þeyin çok önemli bazý çizgilerini dýþarýda býrakmalarýndan ötürü yetersiz kalmaktadýr. 289 Örneðin burada bir suni dengenin bozulmasý, siyasal tecrit vb. þeyler belirtilmemiþtir. 288 Mahir Çayan, ASD'ye Açýk Mektup 289 Lenin, Emperyalizm, s. 115. 290 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 233 Kitle örgütlenmesinde temel ilke, silahlý güçle kitle örgütlenmesi, kitle örgütlenmesi ile silahlý güç birlikte büyür ilkesidir. Örgüt temel mücadele biçimi olarak silahlý propagandayý ele aldýðýndan, kadrolar esas olarak bu mücadeleye seferber edilir. Ancak silahlý propagandayý temel alan örgüt, öteki mücadele biçimlerini de gücü oranýnda ele alýr. Ancak öteki mücadele biçimleri talidir. Silahlý propaganda, temel mücadele biçimidir. Bu ekonomik-demokratik kitle hareketine seyirci kalýnmasý demek deðildir. Örgüt, gücü oranýnda, ekonomik ve demokratik hak ve istemler etrafýnda kitleleri örgütlemeye çalýþýr. Oligarþiye karþý her çeþit tepkiyi yönlendirmeyle uðraþýr. Ancak baþlangýçta asla her yere koþmaz, gücünü aþan silahla güven altýna alýnamayan kitle hareketlerinin içine girmez. Gücüyle orantýlý olan silahlý propaganda dýþýndaki, bilinçlendirme, siyasi eðitim, propaganda ve örgütlendirme iþleri ile uðraþýr.291 (abç) Öncü Savaþýnda kitle örgütlenmesini bu durumu çoðu kez anlaþýlmayarak (ya da tahrif edilerek) kitlesiz devrim öneriliyor denilmektedir. Bazýlarý da ayný yanýlgýdan hareketle ekonomik-demokratik kitle örgütlenmesine yönelmektedirler. Bunlar ekonomik-demokratik kitle örgütleri ile politik kitle örgütlerini ayný kefeye koymaktadýrlar. Bu ve buna benzer anlayýþlarýn sonucu olarak, Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-Ideki politik kitle örgütlenmesi ile ilgili tespitlerimiz eleþtiri konusu yapýlmaktadýr. Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda örgüt kitleleri büyük birimler içinde (sovyetler) örgütlemeyi asla temel almaz þeklindeki tespitimiz, ekonomik-demokratik örgütlenme reddediliyor þeklinde eleþtirilmiþtir. Bu eleþtiriyi yöneltenler, büyük birim kavramýnýn politik kitle örgütlenmesinin ifade ettiðini ve genel olarak sovyetler olarak da tanýmladýðýný bilmemezlikten gelmektedirler. Halk Savaþýnda kitle örgütlenmesi (politik) sovyetler tipindedir ve büyük birim (politik) örgütlenmesidir. Acilde geçen bu kavramlar o günkü solun tartýþma konularýna uygun olarak, genelde ifade edilmiþtir. Zaten bu durum TDAS-Iin giriþinde Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi nin genel ilkeleri ele alýnacaktýr denilerek açýklanmýþtýr. Ve yine bu politik kitle örgütlenmesi anlayýþý, TÝKKOnun baþlangýçtan itibaren profesyonel gerilla birlikleri ve üretime baðlý milis þeklindeki 291 234 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III tespitinin yanlýþlýðýný gösterir. (Bilindiði gibi TÝKKO Öncü Savaþýný kabul etmeyerek, baþlangýçtan itibaren kitleleri büyük birimler sov-yetler içinde örgütlemeyi savunur.) Daha öncü Halk Savaþýný incelerken de belirttiðimiz gibi, Öncü Savaþýnda temel yönetim ilkesi stratejik merkezi yönetimdir. Bu yönetim gerilla savaþýnýn karakterine uygun olduðu kadar, Marksist-Leninist örgüt anlayýþýna da uygundur (merkeziyetçilik). Büyük ölçüde merkezileþtirilmiþ bir yönetim, gerilla savaþýnýn büyük esnekliði ile çeliþir ve gerilla savaþýna uygulanamaz ve uygulanmamalýdýr.292 Ayný gerçeði Che þöyle ifade eder: Bir ordunun üstünlüðünü gösteren kusursuz, hiyerarþik kumanda yapýsý istenmeyecek ama stratejik bir kumanda yapýsý istenecektir. Gerilla birlikleri belirli bir hareket özgürlüðü içersinde, en emin ve en güçlü bölgelerden herhangi birine yerleþmiþ olan merkezi-genel karargahýn tüm stratejik talimatlarýný yerine getirmeli ve gerektiði anda güçlerin birleþmesi için hazýr olmasý saðlanmalýdýr.293 Stratejide merkezileþme ile taktikte merkezden uzaklaþma. Baþka deyiþle, irade birlik, Uygulamada çeþitli yöntemlerin kullanýlmasý, parçalar kendine vücut veren bütüne baðlý olma hali ve sonuç olarak, bütünü oluþturan çeþitli bileþenlerin hareketlerinde özerk olma hali. En küçükten en büyüðe doðru geliþen ve sanki kendiliðinden oluþuyormuþ hissi veren bir süreç. Böyle bir uygulama tartýþma götürmez bir merkezi yönetim sistemini gerektirdiði için yararlýdýr. Merkezi yönetim güçlü olduðu oranda bu yönetim baþlangýçta saptadýðý strateji kesinlik kazanacak, dolayýsýyla, çeþitli cephelerin ve birliklerin taktik esnekliði de o ölçüde artacaktýr. Eldeki olanaklarýn ve kadrolarýn tek bir üste yoðunlaþtýrýlmasý, tek bir askeri doktrinin yaygýnlaþmasýný saðlar ve böylece bütün militanlar savaþýn ateþinde yoðrulur. Yine bu yoldan, subaylar belli moral, politik ve askeri eðitimden geçmiþ olur, 292 293 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 112. Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 213-214. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 235 ilerde de bir bölgenin ya da bir cephenin stratejik yönetimi rahatlýkla devredilebilir. Çünkü bütün bu elemanlar, ayný eðitimden geçmiþ olduklarýndan, ortak bir ruh haline, ortak bir taktik ve ortak bir askeri savaþ politikasýný benimsemiþlerdir.294 Bu yönetim ilkesi, politik ve askeri liderliðin birliði ilkesinin bir baþka açýdan ifade ediliþinden baþka bir þey deðildir. Görüldüðü gibi, Öncü Savaþýnýn örgütlenme anlayýþý, doðrudan Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine baðlý olup, bu stratejik tespitlerin Öncü Savaþý aþamasýndaki özgülleþmesine uygundur. 294 236 R. Debray, Chenin Gerillasý, s. 95, Bilgi yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III V. ÖNCÜ SAVAÞI PRATÝÐÝNDE ORTAYA ÇIKAN SORUNLAR Her teori pratikten çýkar ve pratiði yönlendirir. Ancak teori bilimsel soyutlamalardýr, özelden yola çýkarak genelin tespit edilmesidir. Bu nedenle özelde ya da pratikte pek çok sorunu çözmekte yardým edici, yol gösterici ilkeleri sergiler. Bugün Öncü Savaþý pratiði göstermiþtir ki, genel olarak teoride ifade edilen ve genel olarak çözüme baðlanmýþ sorunlar, pratikte, yine gündeme gelmekte ve çözüm aramalarýný sýklaþtýrmaktadýr. Genellikle çözümlenmiþ sorunlar niteliðinde olan bu sorunlarý ayrýca, tek olarak ele almak zorunlu olmaktadýr. Bu nedenle burada, daha önce etraflýca belirttiðimiz bazý sorunlarý tekrar ele alacaðýz. Ancak bundan önce bu yinelemeyi zorunlu kýlan þartlar bilinmelidir. Bu durumu yaratan þartlarýn baþýnda oportünizmin özelliði yatmaktadýr. Bugünkü uluslararasý oportünizmin belirtileri, sosyal ve siyasal muhtevasý bakýmýndan her yerde ayný olmakla beraber, ulusal özelliklere göre yer yer deðiþir. Þu ülkede oportünistler uzun zamandan ayrý bir bayrak altýnda birleþmiþlerdir; bu ülkede teoriyi küçümseyerek pratikte radikal sosyalistlerin siyasetini gütmektedirler; bir üçüncü ülkede oportünizm kampýna geçmiþ olan bazý devrimci parti üyeleri yeni ilkeler ve yeni taktik için açýkça mücadeleye giriþerek deðil, derece derece, gözle görülmez ve denebilirse cezalandýrýlmaz bir biçimde partilerine fesat sokarak amaçlarýna varmak istemektedirler ve nihayet bir dördüncü ülkede de, ayný cinsten kaçaklar, legal eylemle yeraltý eylemini tamamen orjinal bir tarzda birleþtirerek siyasi köleliðin karanlýklarýnda ayný metodlara baþvurmaktadýrlar.295 (abç) 295 Lenin, Ne Yapmalý?, s. 22. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 237 Ülkemizde bu oportünist özelliklerin hepsini tek tek bulabiliriz. Örneðin Devrimci (!) Gençlik-Yol oportünizmi, Leninin belirttiði üçüncü tip oportünizmin en belirginidir. Ýdeolojik netleþme, partileþme süreçleri ve Öncü Savaþý ara aþama veya taktik evre sözleri bunun en açýk ifadeleridir. Ancak Leninin de belirttiði gibi, açýk mücadeleyle deðil, derece derece, gözle görülmez bir biçimde bu iþleri yaptýklarý için en tehlikeli olanýdýrlar. Keza TÝP-TSÝPTKP oportünistleri ile PDA-HK-HB oportünistleri ayrý bayrak altýnda birleþmiþ oportünizmi ifade ederler. Ýþte ülkemiz koþullarýnda biçimlenen bu oportünizmin türlü tahrifatlarý ve akýl almaz hokkabazlýklarý solda önemli bir teorik keþmekeþ yaratmaktadýr. Bunun Öncü Savaþýna yansýmalarý, pek çok çözümlenmiþ sorunu, tekrar tekrar sorun haline getirmektedir. Bunlara karþý yürütülen ideolojik mücadele, bunlarýn yüzlerini sergilemekle birlikte. tamamen ortadan silmeyecektir. Çünkü oportünizm bukalemun gibidir, kýlýktan kýlýða girer, bugün doðru dediðine, yarýn en olmaz saldýrýlarý yöneltebilir. Ülkemizde oportünizme karþý verilen mücadelede THKP-C/ HDÖnün temel ilkesi, kadrolarýnýn siyasi eðitimidir. Bu yüzden oportünizmin tüm mamulleri ile uðraþmaya, onlarla polemiklere girmeye gerek yoktur. Kadrolarýn siyasi eðitimi için ve pratik sorunlar üzerine çýkartýlan tüm broþürler, ayný zamanda oportünizme karþý verilen ideolojik mücadelenin ürünleridir de. Yeri gelmiþken, bir soruna daha deðinelim: Bugün pek çok samimi unsur, THKPC/HDÖnün salt DG-Y oportünizmiyle uðraþtýðýný, diðerlerine dokunmadýðýný söylemektedirler. Zaman zaman oportünistlerce de kullanýlan bu iddia eksiktir. Herþeyden önce THKP-C/HDÖ, salt DG-Y oportünizmine deðil, tüm oportünistlere karþý ideolojik mücadelesini sürdürmektedir. Ancak ideolojik mücadelede ele aldýðýmýz konular, direkt pratiðimize ve Türkiye devrimine iliþkin sorunlardýr. Yani devrim teorisi üzerinedir. Ýkinci olarak, bir savaþta arka cephesi çürük olan bir ordu zafer kazanamaz. Bir baþka deyiþle, bir mücadeleye girenler eðer arkalarýndan vururlarsa o mücadeleyi baþaramazlar ya da bir süre geciktirirler. Bu nedenle biz önce THKP-C adýný kullanan oportünistleri temel aldýk. Çünkü bunlar partisine fesat sokan, yeni ilkeler ve yeni taktikler için açýkça deðil, derece derece, gözle görülmez biçimde iþ görenlerdir. Solu toplamaktan bahseden bir örgütün, önce kendi ideolojik-politik 238 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III çizgisindeki sapmalarý ve oportünistleri tasfiye etmek zorunda olduðu açýktýr. Ýkinci olarak, kadrolarýn teori ile pratik iliþkisini mekanik olarak ele almalarý ve birbirinden ayýrmalarýdýr. Ve buna baðlý olarak, üçüncü neden ise, her teorinin belli bir devrimci pratiðin ürünü olduðu; kendinden önceki teori ve pratiklere dayandýðý ve uluslararasý devrimci pratiðin ve deneylerin çözümlenmesi olduðunun unutulmasýdýr. Dördüncü neden ise, bizzat pratiðin kendisidir. Ancak bu teorinin derinleþmesini ve geliþmesini ifade ettiði anlamýyla olumlu nedendir. Ýþte bu dört ana neden, daha önce çözümlenmiþ sorunlarý tekrar gündeme getirmektedir. Fakat bu durum salt günümüze ait bir olay deðildir. 1965-71 döneminde daha geniþ biçimde ortaya çýkmýþ bu konuyu Mahir Çayan yoldaþ þöyle ifade ediyordu : Devrimci hareket, devrimci-milliyetçi rotanýn peþine takýlarak, onun himayesinde entelektüel planda yýllar önce sosyalizmin ustalarý tarafýndan yazýlmýþ, çizilmiþ ve her biri belli bir devrimci pratiðin ürünü olan siyasi tahliller yerli teorisyenler tarafýndan adaptasyonlarla yeniden keþfedildi (!).296 Þimdi bu ön açýklamadan sonra, bugün için sorun olan ve temel önemde olmasa da, belli ölçüde bulanýklýk yaratan sorunlarý ayrý ayrý ele alalým: a- Kitle-Kitle Baðý-Arka Cephe Bugün Öncü Savaþýný yürüten örgütümüze ve Öncü Savaþý teorisine yöneltilen en büyük (!) eleþtiri kitleler konusunda gelmektedir. Bu konudaki görüþlerimizi belirtmeden yöneltilen eleþtirileri sýralayalým: THKPnin halkýn devrimci öncüleri savaþý, bir avuç adamýn oligarþi ile olan düellosudur. Hiç bir kitle çalýþmasý yapmýyormuþuz, kitle çalýþmasýný küçümsüyormuþuz ve böylece kitlelerden kopuyormuþuz. Fokocuymuþuz ve böylelikle devrimci mücadeleyi zayýf düþürerek provokasyona imkan tanýmýyormuþuz ve bunun sonu296 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 239 cu, kendimizi oligarþi tarafýndan yokedilmeye mahkum ediyormuþuz. Maceracý, intihar eylemcisi ve anarþistmiþiz. Yeterli kitle baðýmýz yokmuþ, amatörmüþüz, ilkelmiþiz. Ve devrimci örgüt olmadýðýmýza deðin bir dizi suçlama. Bu suçlamalarýn, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin strateji bile olmadýðý þeklindeki iddialardan bir farký yoktur. Ancak pratikte kadrolarýn genel yönelimini belirlediði için, kýsaca deðinelim : Þimdiye kadar çok konuþtum, bu yüzden kitleler kavramý hakkýnda birkaç þey söylemek istiyorum. Bu sözcük mücadelenin NÝTELÝÐÝNDEKÝ deðiþikliklere göre deðiþen bir kavramdýr. Mücadelenin baþýnda bu sözcük gerçekten devrimci birkaç bin iþçiyi kapsýyordu. Eðer parti kendi üyelerinin dýþýnda partisizleri de ayaklandýrmayý baþarýyorsa, demek ki, Parti kitleleri de kendine çekmeyi baþarma yolunda demektir. Hareketlerimizin ve menþeviklere karþý mücadelemizin tarihinden, bir kasabadaki birkaç bin iþçinin harekete açýk bir kitle hareketi niteliði vermeye yettiðini gösteren birçok örnek bulursunuz. Genellikle filisten ve sefil bir hayat yaþayan, siyasetten hiç bir þey duymamýþ, birkaç bin iþçi devrimci bir þekilde harekete geçmeye baþladý mý kitle haline gelirler. Eðer hareket yayýlýr ve güçlenirse, gerçek bir devrime dönüþür. 1905 ve 1917de üç devrim sýrasýndan gördük ... Devrim yeterince hazýrlanmýþ olduðunda, kitleler kavramý da deðiþir; artýk bir kaç bin iþçi kitleleri meydana getirmez. Bu sözcük baþka bir þey ifade eder. Kitleler kavramý öyle bir deðiþir ki, çoðunluk, iþçilerin çoðunluðu anlamýný ifade eder. Bir devrimci için baþka türlü yorum olmaz ve sözcük baþka bir þekilde kullanýlýrsa anlamsýz hale gelir.297 (abç) Kitlelere küçük partilerde önderlik edebilir. Belirli zamanlarda büyük örgütlere gerek yoktur. Fakat baþarýya ulaþabilmek için kitlelerin sempatisini kazanmamýz gerekir.298 297 240 Lenin, III. Enternesyonal Konuþmalarý, s. 144, Koral Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Ýþte Marksist-Leninistlerin kitle kavramý. Bu kitle yorumu dýþýndaki tüm anlayýþlar kitle kuyrukçuluðu demektir, kitle dalkavukluðu demektir. (Sanýrýz ayrýca mücadelemizin niteliðini belirtmeye gerek yoktur: Öncü Savaþý.) Gelelim kitle baðý-kitlelerle temas kurmaya: Kitle baðý sorunu, belki de, diðer tüm konulardan daha fazla somut bir olgudur ve somut yaklaþýmý gerektirir. Ýkinci olarak, mücadelenin niteliðine ve aþamalarýna göre kitle baðý deðiþkendir. Askeri savaþýn belirleyiciliði, bu konuyu gerilla savaþý ve arka cephe ile birlikte almayý zorunlu kýlýyor. Herþeyden önce, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre, kitle örgütlenmesi ve arka cepheyi ele alacaðýz. * Bugün silahlý mücadeleyi (silahlý propaganda deðil) savunanlar arasýnda ortaya çýkan ayrýþmalar, hep arka-cephe konusunda olmaktadýr. Kimileri, örgütleri, arka-cephesi yok diye eleþtirmekte; kimileri arka-cephe yeterli deðil demektedir. Bir baþkasý ise, arkacephenin yaratýlmasýnda uygulanacak yöntemleri eleþtirmektedir, vb. Tüm bu eleþtirilerin yanýlgýsý, arka-cephe (kitle baðý da ayný þekilde) olgusunu, kitlelerin bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesinden ayrý ele almaktýr. Tersine, arka-cephe, gerek Öncü Savaþýnda, gerekse Halk Savaþýnda, kitle örgütlenmesini ifade eder ve literatüre Halk Savaþý teorisi ile birlikte girmiþtir. Güçlü bir þekilde örgütlenmiþ bulunan ard cephe daima zafere götürür. Çünkü böyle bir ard cephe, savaþ için siyasi ve moral teþviðin ve cephe için seferberliðin, insan gücünün, malzemenin ve paranýn kaynaðýný teþkil eder. Biz ard bölgenin savaþtaki rolüne en büyük önem verdik. Silahlý mücadele sorunu çýktýðý anda, silahlý kuvvetlerimizin saklanabileceði, eðitilebileceði, ikmalini yapabileceði, güçlendirileceði ve dinlenebileceði, bir yere sahip olunmasý sorunu da ortaya çýktý. Devrimci mücadele * Arka-cephe kavramý, cephede savaþanlarýn her türlü desteðini ifade eder (kadrodan eve kadar). Altyapý sözü ise, cephe savaþlarýnýn kendi iç imkanlarýný ifade eder. Bu anlamda alt-yapý kavramý teknik bir kavramdýr ve hiçbir þekilde strateji ve taktiðin (teorinin) kapsamýna girmez. Arka-cephe ise, stratejik öneme sahip olup, kitle baðý-kitle örgütlenmesi-kitle çizgisi demektir. 298 Lenin, III. Enternesyonal Konuþmalarý, s. 146. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 241 geli-þirken ard bölgeyi yoktan var ettik, onu geliþtirdik, kitle içindeki üslerden baþlayarak, bugün nispeten tam bir ulusal halk savunmasý sistemine sahip olduk. Partimizin silahlý mücadeleye hazýrlýk yapýlmasýna karar verdiði ilk günlerde, bir karýþ hür topraða sahip deðildik. Bu sýrada, bizim yegane ard bölgemiz gizli siyasi üslerimiz ve devrim davasýnda bilinçlenen halkýmýzýn eksiksiz sadakatidir ... Daha sonra uzun direniþ savaþý boyunca düþman gerisindeki gerilla üsleri ve gerilla bölgelerinin yaný sýra silahlý mücadelenin ard bölgesi olarak saðlam örgütlenmiþ, geniþ kurtarýlmýþ bölgelerimiz de vardý.299 (Giap) (abç) Görüldüðü gibi, kitleler kavramýndaki deðiþkenliðe göre, yani mücadelenin niteliði ve aþamalarýna göre, arka-cephe de deðiþmektedir. Gerçek kitle ve kitle baðý, askeri savaþta bunu ifade eder. Gerek silahlý propagandanýn Öncü Savaþýndaki hedef ve amaçlarý, gerekse Öncü Savaþýnýn (Halk Savaþýna göre) kendine özgü niteliði kitle çizgisini farklý kýlmaktadýr. Bir kere her türlü tali (politik) mücadele biçimlerinin kitle çizgisi anlayýþý terk edilmelidir. Bilindiði gibi, (en yaygýn bilinen þekil ile) klâsik kitle mücadelesi (klâsik politik kitle mücadelesi) anlayýþýnda, kitle içinde parti çalýþmasý legal olanaklarý kullanmayý zorunlu kýlar. Bir baþka deyiþle, bu mücadele biçiminin (çarpýþma biçimi) kitle çizgisi, ekonomikdemokratik mücadeleyi zorunlu kýlar. Ancak bu mücadelenin içinde yer alarak, bu mücadele bilfiil kendi kadrolarýnca yürütülerek kitle baðý kurulur, kitle ile temas saðlanýr. Bu bað ve temasýn sonucunda, parti çalýþmasý ile mahaller birim alýnarak örgütün teþkilat yapýsý oluþturulur. Merkezi yayýn organý ile mücadele, siyasi mücadeleye dönüþtürülür. Kýsaca, bu mücadele biçiminde, kitle baðýný saðlayan ve kuran kadro, kitle içinde ekonomik-demokratik mücadeleyi yürütmek zorundadýr. Fakat Demokratik hak ve özgürlüklerin kullanýlmadýðý rafa kaldýrýldýðý, daha doðru deyiþle, oligarþi tarafýndan kullanýl masýna izin verilmediði, ordusu, polisi ve diðer güçleri ile emekçi kit- lelere tam bir tenkil politikasýnýn izlendiði bütün geribýraktýrýlmýþ ülkelerde bu yolu savunan örgütler, güçsüzlüðe 299 242 Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 187. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III düþecek ler, kendi dýþýndaki güçlere bel baðlayacaklardýr. Sonuç: sað-pasifist bir hareket. Bugün istisnasýz, Öncü Savaþýný savunmayan tüm gruplarýn, taktik olarak da olsa, demokratik muhalefeti ve CHP iktidarýný niye savunduklarý anlaþýlabilir. Onlar muhtemel bir CHP iktidarý ile demokratik hak ve özgürlüklerin saðlanacaðýný ve böylece ekonomik-demokratik mücadelede düzeni yýkmaya ve hareketi düzen sýnýrlarýný aþmaya (politik mücadeleye) yönelik propaganda, ajitasyon ve örgütlenme yapabileceklerdir. Geçmiþte ayný sað-pasifist gruplar sol cuntaya ayný gözle bakýyorlardý. Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin kitle çizgisi, kitle örgütlenmesi silahlý güçle, silahlý güç kitle örgütlenmesi ile birlikte büyür þeklinde formüle edilir. Stratejimize göre, kitle içinde parti çalýþmasý (temel olarak) silahlý güce yöneliktir ve kitle baðý (temel olarak) silahlýdýr (sömürge tipi faþizm nedeniyle). Halk Savaþý evresinde, gerilla üsleri-gerilla bölgesi ve kurtarýlmýþ bölgeler olarak genelleþen; öz savunma birlikleri-gerilla birliklerimilis-düzenli ordu birlikleri þeklinde özelleþen stratejik kitle anlayýþýmýz, Öncü Savaþýnda, savaþýn devrimci karakterine ve güçler dengesine uygun olarak deðiþir. Bu evrede, örgüt, büyük birimler etrafýnda kitle örgütlenmesine (politik örgütler, yoksa ekonomikdemokratik örgütler deðil, zaten bu ikincileri kurmak partinin tali görevidir) girmez; silahla kontrol altýna alýnmayan kitle hareketleri içine girmez ve düzenlemez. Legal ekonomik-demokratik örgütlenmeyi de gücü oranýnda ele alýr, heryere koþmaz. Ýkinci olarak, suni denge sonucu, halkýn düzene karþý memnuniyetsizlik ve tepkilerinin pasifize edilip, kitlelerin oligarþiye, þu ya da bu anlamda, siyasal olarak yedeklendiði ülkelerde, önce, kuvvet gösterisi ile devrim cephesinin güçlü olduðu düzenin deðiþebileceðinin kitlelere gösterilmesinden sonra kitlelerle temas kurulabilir (önce inandýrýcý olma ve siyasi alternatif esprisi). Öte yandan, kitleleri devrim safýna çekmek için, onlar devrimci propagandaya açýk hale getirilmelidir. Bu da askeri eylemler üzerine oturtulmuþ propaganda (oligarþinin, yüzyýllardýr kafalarýnda þekillendiði gibi olmadýðý, kof ve çürük olduðu, onun bütün gücünün yaygara, gözdaðý ve demagojiye dayandýðý konularýný içeren propaganda) yürütülmelidir. Ancak bunlar yapýldýktan sonra, merkezi periyodik yayýn organý (siyasi gazete) kitleleri bilinçlendirebilir, etkileyebilir. * THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 243 Burada DG-Y oportünizminin önemli bir tahrifatýna da deðinmek gerekiyor. DG-Y oportünizmine göre, III. bunalým döneminde kitleler mücadelenin baþlangýcýndan itibaren büyük birimler içinde (sovyet tipi) örgütlenemez tespitimiz kitle mücadelelerine ve örgütlerine karþý çýkmaktýr, kitlelerin ekonomik-demokratik talepleri uðruna mücadelenin reddidir (Bkz. TDAS Üzerine Birkaç Söz). DG-Y oportünizminin bu konuda yaptýðý Acil alýntýlarýndaki tahrifatlara raðmen, kendi oportünizmlerini açýkça sergilemiþlerdir.** Herþeyden önce DG-Y oportünizminin en temel yönteminin kavram karýþýklýðý yaratmak olduðunu söyleyelim. Onlar için, kavramlarýn hiç önemi yoktur, öyle ki farklý kavramlar, gerektiðinde (ki buna kendileri karar verir) ayný þey olarak kullanýlabilir. Büyük birimler (sovyet tipi) kitle örgütlenmesi DG-Y için bir þey ifade etmez. Tek anladýklarý, kendi dernekleri-federasyonlarýdýr. Biz, büyük birim örgütlenmesini, yani kitle örgütlenmesinin sovyet biçimini, politik kitle örgütlenmesi olarak ele alýyoruz. Ekonomik-demokratik kitle örgütleri ile aralarýndaki fark, düzen sýnýrlarý içinde (legal) faaliyet gösterip, göstermemedir. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, Halk Savaþýnýn kitle örgütlenmesi biçimi olan sovyet tipi örgütlenme, kurtarýlmýþ bölgeleri, Maonun sözleriyle kýzýl siyasi iktidarý ifade eder. TDAS-Ide ele alýnan bu konu, ülkemizde Öncü Savaþýný reddeden ve Çin tipi Halk Savaþýný savunan TÝKKOnun eleþtirisinde geniþ olarak yer almýþtýr (silahlý savunma). Bu konuyu TDAS-Ide en açýk olarak þöyle koyduk: (Bu yer ayný zamanda DGY oportünizminin montajlar yaptýðý yerdir.) Açýktýr ki, günümüzde geri-býraktýrýlmýþ ülkelerin iç kesimlerinde bile savunmasýz kitle hareketlerini düzenin koyduðu sýnýrlarýn ötesine götürmeye çalýþmak kitleleri katliama sürüklemekten baþka sonuç vermez. Halk kitlelerinin düzene karþý mücadelesinin içine gi* Yine belirtelim bu siyasi gazete, klâsik tipte olmayacaktýr. Diðer siyasi gazeteden en temel farký, silahlý eylem üzerine oturtulmuþ propaganda-ajitasyon yürütmesi ve silahlý kitle örgütlenmesine yönelik olmasýdýr. * Bu konulara iliþkin olarak. DG-Y oportünizminin geniþ bir eleþtirisini Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi ve Devrimci (!) Yol Oportünizmi (III) yazýmýzda yapacaðý-mýzdan, burada kýsaca deðineceðiz. (Bu yazý savaþ koþullarý nedeniyle kaleme alýnamamýþtýr-I. Baskýya not) 244 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III rerek hareketi daha ileri hedeflere yöneltmek, kitleleri bu mücadele içinde büyük birimler (sovyet) halinde örgütlemek ve hareket belli bir seviyeye ulaþtýktan sonra da bölgeyi kurtarmayý hayal etmek, kitle örgütleyicileri yakalanmasalar bile hiç bir sonuca ulaþamaz. Kurtarýlmýþ bölgenin kurulmasý için gücü kýrýlmasý gereken zayýf mahalli otorite deðil, genel anlamda emperyalist dünya sistemi olduðundan devrimciler düþmanýn gücü karþýsýnda çaresiz kalýr, kitleleri kaçýnýlmaz olarak düþmanýn eline, onun insafýna teslim ederler. Günümüzde bu tür yanlýþ çalýþma ve örgütlenme tarzý silahlý savunma olarak bilinmektedir. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde halk kitlelerine ulaþacak, onlarý merkezi örgütün psikolojik baskýsýndan kurtaracak, kitle eylemlerini düzenin koyduðu sýnýrlarý aþmaya itecek ve en önemlisi bu eylemleri koruyacak silahlý gücü yaratabilecek tek yol Öncü Savaþýdýr. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin birinci aþamasý Öncü Savaþýdýr. Halk kitlelerinin ekonomik-demokratik-siyasi istekleri doðrultusunda verilen Öncü Savaþýyla devrimci hareket halk kitleleri arasýnda yayýlýr, onun mücadelesiyle bütünleþir. Öncü Savaþý vasýtasýyla halk kitlelerinin düzene karþý pasifize edilmiþ tepkilerini canlandýrýlýr, öncünün eylemleri üzerine oturtulmuþ propaganda ile kitlelere siyasi gerçekler açýklanýr, siyasi hedef gösterilir. Öncü Savaþýný yürüten örgüt mücadelesinin baþlangýcýnda asla kitlelerin büyük birimler içinde örgütlenmesini ya da belli bir bölgenin temel amaç olarak seçmez. Temel amaç silahlý propaganda metodlarýyla kitle içinde geniþlemek, düzenin koyduðu sýnýrlarý aþacak, düzenin kurumlarýna karþý alternatif olarak ortaya çýkacak kitle örgütlerini koruyacak silahlý gücü yaratmaktýr.300 Evet, iþte Öncü Savaþý ve kitle (politik) örgütlenmesi. Görüldüðü gibi, DG-Y oportünizminin iddiasýna karþýlýk, büyük birim 300 THKP-C/HDÖ, Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I, s. 136-137. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 245 (sovyet tipi) örgütlenme, kitlelerin ekonomik-demokratik örgütlenmesi (sendika, dernek vb.) deðil, tersine düzenin kurumlarýna karþý alternatif olarak ortaya çýkan, yani gelecekteki halk iktidarýnýn çekirdeði olan kitle örgütlerini ifade eder. DG-Y oportünizmi için kitle örgütlenmesi tektir, o da ekonomik-demokratik örgütlerdir. Devrim yapmaya ve bunun için yola çýkmaya cesareti olmayanlar için, bu da bir yoldur! Bakýn bu oportünistleri Latin-Amerikada nasýl ifade ediyorlar: (Bunlar) biraz öðrenci ve iþçi sýnýfýnýn pek azý tarafýndan takip edilen þehirli entelektüellerden ibarettir, profesyonel politikacýlar tarafýndan yönetilirler ki, onlar hizmetlerini para karþýlýðýnda deðil, kapalý toplantýlar yapabilme, haber bülteni veya gazete çýkarmak ve sendikalarda birkaç köþeyi tutmak izni gibi küçük politik lütuflar karþýlýðýnda kiraya verirler. Bunlar para için herþeyi yapan insanlar deðildir. Onlarýn çürümüþlüðü daha gizlidir. Onlar para ile deðil, fakat sadece onlarýn ve takipçilerinin, proletaryanýn insanýn kurtuluþu için verdiði mücadelede önder olabildiði hayalini yaþatacak asgari þartlar temin edilerek satýn alýnabilirler. Buraya kadar Öncü Savaþýnýn olumsuzluklarýný, yani, Ne Yapmamalý?yý ele aldýk. Öncü Savaþýnda kitle çizgisi açýsýndan Ne Yapmalý? cevabý basittir.* Örgütün önündeki sorun, Öncü Savaþýnýn içinde bulunduðu evrenin görev ve hedeflerini tespit etmek ve buna yönelik kadro mevzilenmesini saðlamaktýr. Ama mevzilenmede görev ve hedeflerin stratejik yönü unutulmamalýdýr. (Taktik ve stratejik mevzilenme, taktik ve stratejiye göredir.) b- Yayýn Politikasý Bugün Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini savunanlara karþý yöneltilen eleþtirilerin birisi de, yayýn konusunda olmaktadýr. Kimilerine göre legal bir yayýn organýnýn çýkartýlmamasý ekonomik-demokratik mücadelenin inkar edilmesidir; bir baþkasýna * Savaþta herþey basittir, ama en basit þey zordur, Stratejide herþey çok basittir ama bu herþey çok kolaydýr anlamýna gelmez 301 301 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 115-204. 246 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III göre (Öncü Savaþýný lafta savunanlarca), legal bir yayýn organýnýn çýkartýlmamasý tali mücadele biçimini inkardýr, fokoculuktur; bir üçüncüye göre ise, legal yayýn organý çýkartýlmamasý otzovizmdir. (Otzoviztler Rus devriminde legal parti örgütlerinin kapatýlmasýný isteyenlere verilen addýr); bir dördüncüye göre ise, ayný þey hayattan kopukluktur, kitlelerin mücadelesine sýrt çevirmektir, sol sapmanýn somut ifadesidir, vb. Bu tür iddia ve suçla malar, gerek revizyonist ve oportünistlerce, gerekse Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi ni benimsemiþ unsurlarca yapýlmaktadýr. Bazýlarý da, bu yanlýþlýðýn (!) subjektivizmden kaynaklandýðýný ileri sürerek, revizyonist ve pasifist yayýn politikasýna duyulan güvensizlik ve tepki olarak yorumlamaktadýrlar. Tüm bu eleþtiri ve suçlamalar, yayýn politikasýnýn mücadele biçimlerine olan tabiyeti ve baðýntýsýný hesaba katmayan sakat anlayýþýn ürünüdür. Bir kere, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre, kitleleri devrim safýna çekmenin, kitleleri geniþ bir siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý ile bilinçlendirip, örgütlenmenin temel mücadele biçimi silahlý propagandadýr. Yani bu görevlerin yerine getirilmesinde gerilla savaþý temel araç olarak gündeme gelir. Bu nedenle, siyasi gazete (ya da yayýn organý), bu temel araca baðlýdýr ve ona hizmet eder. Ýkinci olarak, siyasi bir gazete illegal bir yayýn organý demektir. Bir baþka deyiþle, siyasi gazete illegaldir ve illegal faaliyeti içerir. Legal bir yayýn organý diye bir þey olamaz. Çünkü, içinde bulunduðumuz bunalýmlar, burjuvazinin bütün ülkelerde, en özgür ülkelerde bile yasalarý ayaklar altýna aldýðýný göstermiþtir.302 Siyasi gazete, periyodik olduðu ve sistemli bir çalýþmayý (uzun dönemli) ifade ettiði anlamý ile, illegaliteyi temel almak zorundadýr. Ancak þartlara göre (legal olanaklarýn ortaya çýkmasý) legal yayýn sözkonusu olabilir. Ama yine de illegal yayýn organý temeldir ve ana yayýn organýdýr. Yasalar çerçevesinde ve yasalara uygun olarak çýkan bir yayýn organý, kitlelerin devrime katýlýmýný saðlamada (yasadýþý hareketler) yardýmcý olmakla beraber, nitelik belirleyici deðildir. Bu tür yayýn, Partinin yayýn organý olmaktan çok, Partinin yayýn organýna yardýmcý ve onun etkisini geniþletici özelliðe sahiptir. Ayrýca belirtelim ki, bu yayýn organlarý (siyasi gazete) ekonomik302 Lenin, Sosyalizm ve Savaþ, s. 28. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 247 demokratik mücadelenin deðil, siyasi mücadelenin araçlarýdýr. Yoksa çeþitle tip sendikal vb. yayýnlar legal olarak sözkonusu olabilir ve uzun dönemli yaþayabilir. Ancak her ülkenin özgül koþullarý ve deðiþik þartlar çeþitli olanaklar ve yayýn biçimlerini gündeme getirebilir. Siyasi gazete, temelde, kitleler içindir. Bu anlamda kolektif ajitatör ve propagandisttir. Gazetenin örgütleyiciliði ajitasyon ve propagandanýn baþarýsý oranýnda olur. Bir gazete nasýl örgütleyicidir? Ýþte ülkemizde bu, hiç ama hiç (bir ara PDA hariç) anlaþýlmamýþ, daðýtýmcý eliyle satýlan gazetenin örgütlendirici olmasý beklenmiþtir. Tabi sonuçta, örgütlenen unsurlar niteliði hiç ama hiç olmayan, býrakýn Marksizmi, gazetenin en basit yazýsýný (ezbere bile olsa) bilmeyen unsurlar olmuþtur. Siyasi gazete, yazýmýndan basýmýna, daðýtýmýndan satýmýna kadar bir bütün olarak örgütsel çalýþmayý zorunlu kýlar. Bu örgütsel çalýþma sonucundadýr ki, gazete ajitatörörgütleyici (kolektif) olabilir. Sadece gazeteyi daðýtma eylemi kitlelerle fiili baðýn kurulmasýna yardýmcý olur.303 (abç) Gazetenin temsilciler aðý gerekli duyduðumuz örgütün iskeletini oluþturacaktýr.304 Bu tür çalýþmanýn neye yönelik olduðunu (stratejik olarak) Lenin þöyle belirtiyor: Bütün Rusya için bir siyasal gazete planý, hergünkü olaðan çalýþmayý bir an bile unutmadan, ayaklanmaya hemen bütün yörelerden hazýrlanabilmek için en pratik plandýr.305 Mahir yoldaþ, emperyalizmin III. bunalým döneminde, geribýraktýrýlmýþ ülkelerde, temel mücadele biçimi olarak klâsik politik kitle mücadelesinin ele alýnmasýný eleþtirirken þöyle diyor: Nakil ip görevi yapan merkezi yayýn organýn daðýtým þebekesinde mahaller birim alýnarak örgütün bürokratik kademelerini kurmak... Örgütün yöneticilerini ve önde gelen üyelerinin çalýþmalarýný dergi ve broþür çýkarmaya ve de daðýtmaya 303 304 305 248 Lenin, Ne Yapmalý? s. 223. Lenin, Ne Yapmalý?, Akt. SBKP(B) Tarihi, s. 54. Lenin, Ne Yapmalý?, s. 235. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III teksif eder... Üyelerdeki savaþçý ruh (eðer varsa) yiter, elemanlar merkez organýn çýkmasýný bekleyen gazete bayilerine döner. Daðýtýlmasý güç, okuyucusu fazla olmayan gazete bayileri halinde iþçi-köylü bölge komiteleri, iki-üç sözde yönetici pasifistin gevezelik, entelektüel tartýþma ve de rapor alan-rapor veren bir bürokratik mekanizmasý haline dönüþür. Ýþte silahlý mücadeleye sözde evet diyen, pasifizmin çalýþma tarzý, pratikte budur.306 (abç) Bugün sözde Öncü Savaþýný ve silahlý propagandayý savunup ta, pratikte (yavaþ yavaþ sözde de) reddedenlerin (en baþta DY-G) bu inkârlarý ortaya konduðunda, bu dipnotu gösterip, biz, böyle mi yapýyoruz? diyerek karþý çýkmaktadýrlar. Yaptýklarý ise, gazeteyi basýp burjuva daðýtýmcýya vermekten öte hiçbir þey olmamaktadýr. Bu, gerçekte onlarýn siyasi gazeteden hiç ama hiçbir þey anlamadýklarýný gösterir. Bunlar Kesintisiz Devrim II-IIIte eleþtirilen (ve eleþtirmeye gerek görülen) pasifistlerden çok daha ilkel ve amatör pasifistler olduklarýnýn farkýnda bile deðillerdir. Eðer bir siyasi gazete, kolektif ajitatör, kolektif propagandist, kolektif örgütleyici ise, bu ancak örgütsel çalýþma ile, yani temsilciler aðý-daðýtým þebekesi-illegal yayýnlar okuma gruplarý vb. parti örgütleri (kademe ve komiteleri) ile mümkündür. Ve Lenin böyle yapmýþ ve baþarýlý olmuþtur. Bunlarý yapamayanlar, ister milyonluk basým yapsýnlar (tarihsel þartlarý dýþtaladýðýmýz anlamda da) bile, propaganda-ajitasyon ve örgütlenmeyi gerçekleþtiremezler (Hürriyet Gazetesi-Veb Ofset gibi basýn tröstü olmak istemiyorsa tabii). Sonuç olarak diyebiliriz ki, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine göre, illegal siyasi gazete (ne gerekçe ile olursa olsun) klâsik politik mücadele biçiminin ele alýndýðý anlamda gündeme gelebilir. Bu da güç oranýnda ele alýnan, tali mücadele biçimidir. Öncü Savaþý özgülünde merkezi yayýn organýnýn gerekliliðini yadsýmýyoruz. Eleþtirdiðimiz noktalar çok yönlüdür: Ýlkönce, siyasal gazete yolu ile yapýlacak olan ajitasyon ve propaganda var olan bir þeyin üzerinde oturmalýdýr. Silahlý mücadele çaðrýsý yapacak olan bir siyasal gazetenin, herþeyden önce 306 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III, 7 Nolu Dipnot. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 249 kitlelere kendisini siyasi ve silahlý (evet silahlý ve siyasi) bir güç olarak kabul ettirmesi gerekir. Ancak ondan sonra kitleler, örgütün yayýn organýna inanabilir (suni denge esprisi). (Ayný þeyler legal yayýnlar içinde geçerlidir). Ýkinci olarak, baþlangýçta, siyasi ve silahlý bir güç olmanýn zorunluluðu ve bunun tek yolunun kuvvet gösterisinden geçmesi ve de kuvvet gösterisinin kýr ve þehirlerde (birlikte) olmasý gerekliliði, örgütün gücünün büyük kýsmýný silahlý propagandaya yöneltmeyi gerektirir. Siyasi bir gazete ise (yukarýda gördük), bu gücü azaltacaðýndan (örgüt çalýþmasý olma esprisi) baþlangýçta söz konusu olmayacaktýr. Baþlangýçta bunu savunmak, suni dengeyi ve silahlý propagandayý reddetmek demektir. Üçüncü olarak, silahlý propagandanýn kendisi, yani bu mücadele biçiminin bizzatihi kendisi kitleler için, kolektif ajitatörkolektif propagandist-kolektif örgütleyici bir yayýn organýný gerektirmez. Ancak tali mücadele biçimi (klâsik politik kitle mücadelesi) siyasi gazete ile karakterize olur. Silahlý propaganda ise, gerilla savaþýyla. Ülkemizde silahlý propagandanýn örgütleyiciliði üzerine düþülen þüphelere deðinirken bu gerçekleri belirtmiþtik. Ayný tür þüphe siyasi gazete için de söz konusudur. Bunlar ayný temelden kaynaklanýr. Bu düþünce, silahlý propagandanýn (ve klâsik politik kitle mücadelesinin) siyasi ajitasyon-siyasi gerçeði açýklama-siyasi propaganda (kitleleri bilinçlendirme) konusunda da þüphe demektir. Ama günümüzde yapýlan silahlý eylemlerin 71de de) açýk politik hedeflere vurmasý sonucu, neden ve niçin yapýldýðý, þu ya da bu ölçüde, kitlelerce bilinmesi nedeniyle bu þüphe gizli kalmaktadýr. Ama bir Locheed rüþveti için yapýldýðýnda bunlar açýða çýkacaktýr. Yani, açýk ve kitlelerce bilinen siyasi gerçeði (ya da gerçeðin bir kýsmýný) deðil de, bilinmeyen ve kitlelere açýklanmasý gereken siyasi gerçek ele alýndýðýnda silahlý propaganda konusundaki þüpheler her noktada gelecektir. Ve zaten siyasi gerçekleri açýklamada budur. Siyasal hayatýn bütün yönlerini bilmek ve her siyasal olaya aktif olarak katýlmak istiyoruz. Bunun için aydýnlarýn, bizzat bizim pek iyi bildiðimiz þeyleri biraz daha az tekrarlamalarý ve henüz bilmediðimiz þeyleri, fabrikadaki ekonomik tecrübemizin bize hiç bir za- 250 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III man öðretmeyeceði þeyleri, yani siyasi bilgileri biraz daha fazla vermesi gerekir... Bu bilgileri bize, sadece tartýþmalar, broþürler ve makaleler biçiminde deðil (açýk sözlülüðümüzü bize baðýþlayýn, bunlar çoðu kez hayli can sýkýcý olmaktadýr) hükümetimizin ve yönetici sýnýflarýmýzýn hayatýn bütün alanlarýnda þu anda ne yaptýklarýný canlý biçimde gözler önüne seren yazýlarla iletiniz.307 (Lenin) * Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda, silahlý propagandanýn, açýk politik hedeflere yönelik olmasý, suni denge ve siyasi alternatifin varlýðýný gösterme gerekliliðinden kaynaklanýr. Yani baþlangýçta, silahlý propaganda bazý öznel fonksiyonlar içerir. Bu özgül durum kavranýlmalýdýr. 71 Hareketi ve THKP-C/HDÖ bildirileri dikkatli incelenecek olursa, bu özgül durumun ifade edildiði görülür. Ülkenin somut koþullarýnda, suni denge ve alternatif durumu, (baþlangýçta) silahlý propagandayý, örgütün varlýðýný duyurma ve kadro yaratma ile sýnýrlamaktadýr. Bir de buna kýr gerilla savaþýnýn (ki, gerçek silahlý propaganda bu savaþla netleþir) kitle sempatisini gerektirmesi ilave edilirse, örgütün varlýðýný duyurma ve kadro yaratmanýn ne derece önemli olduðu anlaþýlýr. Bunun tek yolu kuvvet gösterisi ve öncünün bir dizi askeri zaferidir. Baþlangýç evresinde, kadrolarýn bu savaþ için pratik deney ve tecrübeden yoksun olmalarý, gerilla savaþýna þehir gerillasýyla baþlamasýný zorunlu kýlmýþtýr. Ýkinci olarak, ayný durum açýk politik hedeflere tavýr almayý (en genel hedeflerdir bunlar) gündeme getirir.** Ama, eðer örgüt bilinçsiz bir sürecin bilinçli bir ifadesi olacaksa, her þart altýnda, katýldýðý mücadeleyi bilinçli hale getirmek zorundadýr.*** Genelde, Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda, silahlý propaganda böyledir. Ve biz, bu evrede kadro mevzilenmesinde ve kitle çalýþmasýnda bunlarý dikkate aldýk. (Taktik mevzilenme, kadro * Leninin cansýkýcý makaleler soyut açýklamalar anlamýndadýr. Sanýrým bugün faþizmle ilgili kan-terör-þövenist vs türlü yazýlarýn ne kadar cansýkýcý olduðunu aydýnlar da anlayacaktýr. ** THKP-C/HDÖnün niçin MHPyi hedef aldýðý anlaþýlabilinir sanýrýz. *** THKP-C/HDÖnün MHPyi tek deðil, emperyalizm-tekelci burjuvazi ile birlikte ele alýþ nedenidir. 307 Lenin, Ne Yapmalý?, Akt. SBKP(B) Tarihi, s. 54. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 251 yaratma ve örgütün varlýðýný duyurma; stratejik mevzilenme, kýr gerillasýný yaratma ve kitle sempatisi) Bugün Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini savunan unsur ve gruplar, baþlangýç evresinin özgül niteliðini anlamayarak, silahlý eylem-silahlý propaganda konusunda yanlýþ tespit ve deðerlendirme yapmaktadýrlar. Bu tespitlerin sonucunda da yapýlan eylemler ve silahlý propaganda yetersiz bulunmaktadýr. Giderekte silahlý propaganda anlamsýzlaþtýrýlmaktadýr. Sonuç olarak toplarsak; Devrimci merkezi yayýn organý, bir dizi askeri eylemden sonra sözkonusu olabilir. (Bu, bu süre içinde devrimci yayýnýn tatil edileceði anlamýnda yorumlanmamalýdýr. Bu süre içinde kitlelere elbette askeri eylemlerin üzerinde oturtulmuþ, devrimci yayýn yapýlacaktýr. Ancak bu aþamada periyodik olmayacaktýr. Ayrýca siyasi kadrolarýn eðitimini amaçlayan, pratiðimize ýþýk tutan broþürler de çýkartýlacaktýr.) Gerek neþir, gerekse de propagandistler aracýlýðýyla yapýlan ajitasyon ve propaganda birþeyin üzerine oturmak zorundadýr.308 Revizyonist yayýn politikasýnýn temeli, dergi etrafýnda örgütlenme düþüncesine dayanýr. Büyük þehirlerde yayýnlanan bir dergi etrafýnda örgütlenme ve bunun aracýlýðýyla parti örgütlenmesine geçme, revizyonist bir örgütlenme anlayýþýdýr.309 Bu revizyonist örgüt anlayýþý (ve yayýn politikasý), devrim için savaþmaya cesareti olmayan. uzlaþýcý ve teslimiyetçi gerilla uzmanlarýnýn da örgüt anlayýþýdýr. Bunlara göre, örgütlenme, silahlý eylem yöntemleri dýþýndaki yöntemlerle saðlanýr, bu nedenle önce kitlelerin ekonomik-demokratik hareketlerinin içine girerek (militanca), bir yandan kitlelerle bað kurup, devrimin taze güçlerini oluþtururken; diðer yandan da merkezi yayýn organý (legal) ile ideolojik birlik saðlanmalýdýr. Asgari örgütlenmenin tamamlanmasýnýn tek yolu budur. Hem Mahir böyle yapmamýþ mýdýr?! Pasifistlerin (silahlý mücadeleyi sözde kabul edenler de dahil) emperyalizmin iþgali altýnda olan ülkemizde 308 309 252 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Yayýn Politikamýz, Kurtuluþ, Sayý, 1. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III meseleyi bu þekilde koymalarýnýn Türkçesi, önce revizyonist çalýþma yaparak kitleyi ve kendimizi örgütleyelim ondan sonra da devrimci mücadeleye baþlarýz demektir. Oysa barýþçýl yöntemler temel alýnarak yapýlan örgütlenme asla savaþma aþamasýna geçemez. Yunanistan örneði açýktýr.310 (abç) Mahir yoldaþýn bu son tespiti çok açýk olmakla birlikte, yinede tartýþma konusu yapýlmaktadýr. Saflarýmýzda ortaya çýkan teslimiyetçilik (oligarþinin güçlülüðü ile bizim güçsüzlüðümüz dýþýnda hiç bir þey görmeyenler) pekâlâ, 71 öncesinde ve yenilgi sonrasýnda Mahir ve biz ne yaptýk ki? demektedirler. Bu teslimiyetçilik ve pasifizme ideolojik kýlýf geçirmektir. Zaman ve mekan kavramý dikkate alýnmazsa herþeyin ve herkesin revizyonizminden bahsedilebilinir (yadsýmanýn yadsýmasý esprisi). 71 deðerlendirilmesinde ele alacaðýmýz gibi, 71 öncesi dönem revizyonizmin egemen olduðu bir dönemdi. Ýþte biz bu hava içinde, biraz da birazda bu havanýn etkisinde kalarak doðru çizgiyi, ayaklarýmýz bu bataklýðýn içinde olduðu için aðýr aðýr yürüyerek bulduk. Ayný yavaþlýkla da pratiðe geçtik.311 (abç) 71 sonrasý (yenilgi sonrasý) dönemde ise, iki þey vardý: doðru devrimci çizgi ve 71in yarattýðý etki. 7276 döneminde, doðru çizgiye uygun olarak 71 silahlý devrim cephesinin yarattýðý etkiyi örgütledik. Ama her yenilgi sonrasýnda olduðu gibi, revizyonizmin çok daha güçlü olmasý sonucu etki oportünist-revizyonistlerce kullanýldý. 1976 yýlýna girildiðinde, hem örgütlenme için, hem de mevcut durum için yeni etki yaratma (silahlý propaganda ile) gündeme geldi. Eðer 71in yarattýðý etki ve doðru devrimci çizginin varlýðý unutulursa, kiþi idealizmin bataklýðýnda kulaç atmaya baþlar. Bu konuda ikinci eleþtiride KSD oportünizminden gelmiþtir. Onlara göre, barýþçýl mücadele ile (barýþçýl mücadele biçimleri ile) yapýlan örgütlenme silahlý savaþa baþlayabilir. Vietnam örneði açýktýr (!) Vietnam örneðinin açýk olmasýnýn þüphe götüreceði bir yana, bu tür tespit savaþýn genel kurallarýný kavrayamadýðý için hayalcidir. Her mücadele kendisine uygun yapýyý gerektirir. Bu, savaþta çok daha belirgindir. Savaþ sanatýnýn gelmiþ-geçmiþ en 310 311 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 253 büyük teorisyenlerinden Clausewitz þöyle diyor: ... düþman silah zoruyla kesin sonuca gitmek yolunu seçtiði taktirde kendi yöntemimizi de ister istemez düþmanýnkine uyacak þekilde deðiþtirmek zorunda kalýrýz. O zaman ... yine de, bütün diðer faktörlerin eþit olmasý halinde bile, bu durum (deðiþtirme durumu) her bakýmdan bizim zararýmýza olacaktýr, çünkü bizim amaç ve araçlarýmýz, düþmanýn amaç ve araçlarýndan farklý olarak, kýsmen baþka sonuçlara yönelmiþtir. Biri diðerinin parçasý olmayan iki farklý amaç, karþýlýk olarak birbirini ifna eder ve bunlardan birini gerçekleþtirmek için kullanýlan kuvvet ayný zamanda diðerine de hizmet edemez. Bu nedenle, hasým taraftan biri, silah zoruyla kesin sonuca gitmeye karar vermiþse, baþarý þansý diðer tarafýn ayný yolu seçmeyip baþka bir amaca yöneldiðinden emin olduðu ölçüde daha büyük olacaktýr.312 (abç) Sanýrýz, bundan sonra (özel olarak III. bunalým döneminde) emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde, siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesinin her zaman temel olduðunu ve düþmanýn zoru temel alma nedeninin ülkedeki üretim iliþkilerinden ve milli krizden (olgun olmayan kriz) kaynaklandýðýný tekrarlamaya gerek yok. Clausewitzin sözleri, savaþýn en genel ve evrensel ilkeleridir. Ýnsan subjektif olarak silahlý olabilir, ama, objektif þartlar, hayatýn gerçekleri, kiþinin subjektif planlarýna ters düþünce, silahlý düþünce pasifizme yönelir. Tersi anlayýþlar, sendikalarýn devrim yapabileceði, partiye gerek olmadýðý ve sendika partiye dönüþebileceði (sendikalizm-revizyonizm) ile gerilla fokosu devrimi yapa bilir, siyasi öncüye (partiye) gerek yoktur ve gerilla partinin çekirdeðidir (sol fokoculuk) sapmalarýnýn farklý biçimde ifadesinden baþka birþey deðildir. c- Halk Kurtuluþ Cephesi Bugün ülkemizde Halk Savaþýný savunan pek çok grup ve görüþlerin fikirlerinin netleþmediði bir konu da Cephe konusu312 254 Clausewitz , Savaþ Üzerine, s. 81 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III dur. Burada soldaki Cephe anlayýþlarýný ele alacak deðiliz. Konumuz gereði THKP-C saflarýndaki sessizlik ve karýþtýrmayý ele alacaðýz. THKP-Cyi savunan pek çok unsurun THKP ve THKCnin ayrý tipte ve fonksiyonda iki ayrý örgüt olduðunu unuttuklarý açýktýr. Bu unutkanlýkýn nedenleri çeþitlidir. En temelde, baþlangýçta ve Öncü Savaþýnda, savaþýn niteliðinin kadro savaþý olmasý ve sosyalizmin dünya çapýnda prestijinden dolayý, radikal küçük burjuvazi geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde sosyalizmin adý altýnda politik arenada yer almasý313 kadrolarýn THKP ve THKC þeklinde sýnýflandýrýlmasýný engelleyerek, unutkanlýk yaratmaktadýr.* Burada, yazýnýn amacýný dikkate alarak, sadece THKCnin ilkelerini ve THKP ile olan baðýntýsýný genel kavramlar açýsýndan belirtmekle yetineceðiz. Önce cephe kavramýný ele alalým: Cephe kavramý da, strateji ve taktik kavramlarý gibi, askeri niteliktedir. Bu anlamda sýnýf savaþýnda nitelik belirleyici deðildir. Sýnýf savaþýnýn oluþturduðu cephe kavramý politik bir kavramdýr. Ama yine de, askeri ve politikanýn ayrýlmazlýðý esprisi içinde mütalaa edildiðinde ortak yönleri mevcuttur. Cephe, topyekün olmak demektir. Bu nedenle Cepheleþme ya da Cephe örgütü, belirli bir düþmana karþý olan tüm güçlerin birleþtirilmesini ifade eder. Ve bu anlamda da, Cephe mücadelesi, birleþen tüm güçlerin hertürlü mücadelesini içerir. Geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde oligarþinin özelliklerinden dolayý anti-oligarþik (ve anti-emperyalist) mücadeleden ayrý ve baðýmsýz anti-faþist mücadele olamaz (sömürge tipi faþizmin oligarþinin uygulamasý olmasý esprisi). Anti-faþist mücadeleyi baðýmsýzlaþtýran görüþler ya da anti-faþist mücadele öndedir di yen görüþler, son tahlilde III. bunalým döneminin iliþki ve çeliþkilerinin reddini oluþtururlar. Bugün ülkemizde bu tür görüþlerin temsilcileri ele alýndýðýnda, bu reddediþin zaman zaman açýða vurulduðunu görürüz. Örneðin, Halkýn Kurtuluþu-Birliði-Yolu-Sesi gruplarý faþist diktatörlük, faþizmin týrmanýþý diyerek anti-faþist mücadeleyi * Bir de çocukluk unutkanlýðý varki, bunun düzeltilmesi kendiliðinden olduðun-dan yazýnýn konusu olamaz. Bu, Kesintisiz Devrim II-IIIde THKP-C þeklindeki birleþik yazýmýndan kaynaklanýr. Zaman içinde Kesintisiz Devrim II-IIIe dikkatli bakanlar ayrýlýðý görmektedirler. 313 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 255 baðýmsýzlaþtýrmaktadýrlar. Keza KSD oportünizmi de oligarþik devlet-faþist devlet ayrýmlarý ile bunu yapmaktadýr. Bu pasifistlerin ideolojik tespitlerine bakýnca görürüz ki, hepsi de III. bunalým dönemi iliþki ve çeliþkilerini reddetmektedirler. Ayrýca DY-G oportünizmi de (hergün politika deðiþtirdiðini unutmamak gerekiyor) anti-faþist direniþ komiteleri faþizmi protesto sözleriyle bu baðýmsýzlar saflarýna katýlmaktadýr. Sonuçta hepside, faþizmden MHPyi, antifaþist mücadeleden MHPnin kapatýlmasýný ve devlet aygýtlarýndan atýlmasýný anlamaktadýrlar.* Bugünlerde, kýsmen durulmasýna raðmen, hâlâ, anti-faþist halk cephesi ya da UDC sözleri duyulmaktadýr. Bu cephe çaðrýlarý, bir yandan anti-oligarþik, anti-emperyalist mücadeleyi dýþladýðýndan, diðer yandan da Cephe kavramýnýn ya da Birleþik Cephenin ne olduðu, nasýl oluþacaðýný somutlayamadýðýndan lafta kalmaktadýr. Bizim gibi ülkelerde, oligarþi ve emperyalizmden baðýmsýz faþizm var olmayacaðýndan ve emperyalizm ve oligarþiye karþý, silahlý halk kurtuluþ savaþýnýn zorunlu olmasý nedeniyle salt anti-faþist bir cephe kurulamaz. Kurulacak olan cephe, Halk Kurtuluþ Cephesidir, ve anti-faþist mücadele ve ilkeleri HKCnin mücadelesi içinde yer alýr. Halk Kurtuluþ Cephesi, tüm halkýn, emperyalizm ve oligarþiye karþý olan mücadelesinin örgütüdür. Bu mücadele ekonomikdemokratik, ideolojik, politik ve askeri nitelikte olduðu için Halk Kurtuluþ Cephesi savaþýný bu dört cephede birden sürdürür. Halk Kurtuluþ Cephesinin karakterini belirleyen, onun politik ve askeri mücadelesidir. Bu mücadele, diðerlerine göre temeldir. (Askeri mücadelesinin örgütü Halk Ordusudur.) Halk Kurtuluþ Cephesi, anti-emperyalist ve anti-oligarþik tüm halkýn kurtuluþ cephesidir. Siyasi eðilimleri, dini inançlarý ve milliyetleri ne olursa olsun, tüm ilerici ve yurtseverlerin birleþik siyasi örgütüdür. Halk Kurtuluþ Cephesinin temel amacý ve hareket noktasý, tüm halkýn önde gelen ekonomik-demokratik-siyasi çýkarlarýný korumak ve geniþletmektir. * Birara PDA bu baðýmsýzlýðý düzeltmek (!) için bazý tezler geliþtirmiþ ve iyice yolunu þaþýrmýþtýr. PDAnýn ABDci faþizm-sosyal-faþizm-klâsik faþizm þeklindeki ayýrýmlarý sapýtmalarýnýn en açýk belirtisi olmakla birlikte, baðýmsýzlýðýn yanlýþýný da kanýtlamýþtýr. 256 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Halk Kurtuluþ Cephesi, emperyalizme baðýmlýlýk sonucu ortaya çýkan ekonomik sefalete karþý, halkýn daha iyi yaþama koþullarý için günlük mücadelesini de yürütür. Bu mücadelede HKC, kendini sýnýrlamaz. Emperyalizme baðýmlýlýk sonucu ortaya çýkan ekonomik buhranýn yükünü halkýn üzerine yýkma çabalarýný, ekonomik mücadele ile engelleyerek, bir yandan ekonomik buhraný derinleþtirirken; diðer yandan da oligarþinin emperyalizmle olan bütünleþmesini kitlelere gösterir. Halk Kurtuluþ Cephesi, halkýn politik kitle eylemlerini yürütmek ve geliþtirmek; silahlý gruplar ve örgütler kurmak þeklinde politik ve askeri mücadeleyi yürütür. Fakat en önemli yan, HKCnin politik ve silahlý örgütlenmeyi saðlamasýdýr. Silahlý gruplar ya da savunma birlikleri, anti-faþist direniþ komiteleri ya da faþist saldýrýlara karþý kendini koruma birlikleri þeklinde sýnýrlý amaçlarla kurulamazlar. Bunlar, amaçlarýn bir parçasýdýr. Silahlý savunma gruplarý (bunlarýn biçimleri çoktur) kurulmasýnda, savunma ya da koruma niteliði, faþist (milis) saldýrýlar deðil, oligarþinin siyasal zoru ve bunun (milli krizin varlýðý nedeniyle) sýk sýk askeri biçimde maddeleþmesinden gelir. * Halk Kurtuluþ Cephesi, tüm halkýn ekonomik-demokratik dayanýþmasýný saðlamakla yükümlüdür. Bu dayanýþma, hapishanelerdeki HKC militanlarýn aileleri arasýndaki dayanýþmadan, bir doðal afet (deprem vb.) karþýsýnda bölgeler arasý dayanýþmaya; öðretim özgürlüðü ve can güvenliði için dayanýþmadan; hayat pahalýlýðý karþýsýnda dayanýþmaya kadar çok yönlü ve somut bir dayanýþma olup, bunun örgütlerini ve koordinasyonunu HKC kurar ve saðlar.** * Faþist milis saldýrýlarýn somut görünüm olduðu anlarda, buna karþý direniþ komite ve örgütleri kurmak, Cephenin inþasýnda bir adým olur. Bir baþka deyiþle, Cepheyi yaratabilir ya da geliþtirebilir. Nitekim Vietnam devriminde Vietminh (Vietnam Ulusal Kurtuluþ Cephesi) kuruluþunda, Fransýz emperyalizminin terör kampanyasýna karþý kurulan, halkýn anti-terör savunma örgütleri ilk somut adým olmuþtur. Zaten Halk Kurtuluþ Cephesi somutta ve somut eylem birliði üzerine inþaa edilir. Ama burada þu unutulmamalýdýr, anti-faþist direniþ komiteleri (ya da anti-terör savunma komiteleri) HKCsinin mücadelesinin bir boyutudur, tüm boyutu deðildir. HKC demokratik halk devrimini gerçekleþtirme örgütüdür. Bugün DYG oportünizminin, anti-faþist direniþ komiteleri bunu kavramadýðý için, sað-pasifist örgüt anlayýþý olup, TKPnin DDCsinden farký yoktur. Zaten DY-Gnin bu komite anlayýþý kitaplardan reçete aktarmadan baþka bir þey deðildir de. ** Konunun somutlaþmasý için bir örnek verelim, Örneðin zamlar sonucu bazý gýda maddelerinin alýnmasý ve bulunmasý zor olduðunda, HKC, eylemi ile halka yönelik tanzim THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 257 Bir kez daha yineleyelim, HKC, içinde bulunduðumuz devrimin örgütüdür ve politik ve askeri mücadelesi temeldir. Yeri gelmiþken DG-Y oportünizminin direniþ komiteleri ne kýsaca deðinelim : DG-Y oportünizminin direniþ komitelerini iki yönden ele almak gerekmektedir. Birincisi, kendilerinin oportünist karakteridir. DG-Y oportünistleri 1975 yýlýnda (dar çevrede de olsa) söylediklerini gerçekleþtirme süreci (saflaþma-netleþme-partileþme süreci) kitleleri hazýrlama politikasýný yansýtýr. DG-Y için, herþey birden söylenirse, kitleler bunu hazmedemez, bu yüzden alýþtýra alýþtýra söylemek gerekir. Ýþte bu alýþtýrma-hazýrlama sürecinde kendilerinin zamana ihtiyacý vardýr ve bu zaman sürecinde hem kendi yüzleri açýða çýkmamalý, hem de kitleler etraflarýnda kalmalýydýlar. Direniþ Komiteleri bu yüzden gündeme getirilmiþtir. Nitekim daha sonra sona eren direniþ komiteleri kampanyasý deðerlendirmeleri bunu ifade eder. Ýkinci yön ise, getirdikleri teorik iddialardýr. Birinci nedenden kaynaklandýðý için, pek çok saçmalýðý barýndýran bu teorik tahlil, yani direniþ komitelerinin teorik dayanaðý, ayný zamanda DG-Y oportünizminin niteliðini açýða vurur. Þöyle diyor DG-Y oportünistleri : Direniþ komiteleri (halk yýðýnlarý içinde geliþen antifaþist dayanýþma eðilimlerinin) devrimci bir doðrultuya kanalize edilmesi ... halk iktidarýný hedefleyecek þekilde ve tüm anti-faþist halk güçlerinin birleþik devrimci savaþýnýn örgütlendirilmesi doðrultusunda kavranýlmasýnýn bir gereði olarak ortaya çýkmýþtýr.314 Direniþ komiteleri, en geniþ anlamda, devrimci halk iktidarýnýn birer nüveleri olarak kavranmalý ve bu doðrultuda derinleþtirilip, geliþtirilmelidir315 ve ayný zamanda halk cephesinin veya cephesel örgütlenmenin birer örgütsel-alt birimi olarak316 ele alýnmalýdýr. DG-Y oportünistleri direniþ komitelerinin sýnýf mücasatýþ organize etmelidir. Bunun için gerekli komiteyi kurmak, gýda maddelerini bulmak vb. çabalar birleþik halk eylemini yaratacaðý gibi, gerçekleþmesi HKCye karþý olan sempatigüven ve desteði geliþtirecektir. Anti parantez belirtelim, tanzim satýþ için maddelerin bulunmasýnda, gönüllü katýlým olabileceði gibi, gönülsüzleri gönüllüleþtirmek gerekecektir. 314 DY, Sayý, 13, s. 11. 315 DY, Sayý, 13, s. 11. 316 DY, Sayý, 17. 258 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III delesinin ve canlý sosyal pratiðin bir ürünü olarak ortaya çýkan, faþist saldýrýlarýn giderek þiddetlenen bir doðrultuda artmasý, çatýþmalarýn bir iç savaþ doðrultusunda geliþmesinin ortaya attýðý bir öneridir.317 Bakýn bu sýnýf mücadelesi ve canlý sosyal pratik nasýl geliþim gösteriyor! Bugün ülkemizdeki silahlý faþist güçlerle, devrimci halk güçleri arasýndaki çatýþma, bir iç savaþ sürecini derinleþtiren bir doðrultuda geliþiyor318 (abç) ... Ülkemiz bugün iç savaþ dönemindedir. Savaþýn, emperyalizmin doðrudan müdahalesine karþý sürdürülen ulusal yanýn aðýr bastýðý bir niteliðe bürünmediði bütün dönemlerde (hangi ara aþamada olursa olsun) savaþýn (sýnýfsal yaný aðýr basan) bir devrimci iç savaþ olma özelliði devam edecektir.319 (abç) Hemen görüleceði gibi direniþ komiteleri anti-faþist birleþik cephe anlayýþý ile formüle edilmiþ ve iç savaþýn varlýðýna dayanan bir halk iktidarýnýn nüvesidir. Yukarýda belirttiðimiz gibi halk kurtuluþ cephesi ile anti-faþist birleþik cephe iki farklý amaca yönelik ve iki farklý mücadeleyi ifade eden örgütlenmelerdir. Antifaþist birleþik cephe, doðrudan (Dimitrov tarafýndan formüle edilen) faþizm (klâsik faþizm) dönemine özgü örgütlenmedir. Ýkinci olarak, emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde halk iktidarýnýn biçimi, bu ülkelerin koþullarýna uygun Sovyetlerdir. Sovyetlerin temel aygýtý silahlý kuvvetler, yani ordudur. (Her devlet gibi). Bu düzenli ordu bölgesel birlikler-kendini koruma birlikleri ve milistir. Kendini koruma birlikleri ya da öz savunma birlikleri doðrudan halk ordusunun çekirdeðidir (nüvesi) ve milis sovyetlerin temeli ve çekirdeðidir. ... silahlý halk kuvvetlerimiz, kendini savunma örgütleri halinde idi, kitle silahlý kuvvetlerinin ve gelecekteki devrimci ordunun çekirdeði idi.320 (abç) Bunlar daha sonra geniþleyip yerel (bölgesel) silahlý kuvvetler, veya üretim iþlerinden (milisten) ya kýsmen ya da tamamen affedilmiþ silahlý müfrezeler ve en soDY, Sayý, 17. DY, Sayý, 13, s.11. DY, ags, s. 11. 320 Giap, Halk Ordusunun Kuruluþu, s. 85. 317 318 319 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 259 nunda daha büyük gerilla üniteleri haline gelmiþlerdir.321 Halk Savaþýnýn zorunlu olduðu ülkelerde bundan baþka bir kitle örgütlenmesi anlayýþý olmayacaðý açýktýr. Nitekim DG-Ynin isim adaptasyonu yaptýðý MIR, direniþ komitelerini, iþçi sýnýfýnýn ve halkýn askeri gücünün yaratýlmasý322 olarak ele almaktadýr. Direniþ komiteleri bir siyasal cephenin temelini oluþturan örgütler deðildir. Þilideki sýnýflar mücadelesinin yeni koþullarýna uygun bir tür kitle örgütleridir.323 Üçüncü olarak, adý, ister kendini koruma birliði ya da öz savunma birliði olsun (Giap), isterse Þili MIRýn ifadesi ile direniþ komiteleri olsun, temel olarak illegal örgütlenmedir. (direniþ komiteleri gibi) gizlilik ilkesini temel alan yeni örgüt biçimleri...324 (MIR) Her bölgede devrimci hareketin çekirdeði olan gizli gruplar...325 (Giap) ... gizli kendini koruma birlikleri...326 (Giap) DG-Y oportünizminin direniþ komiteleri iþte bu nedenlerden ötürü belirsiz ve anlamsýz bir nüvedir. Zaten ister Giapýn, isterse MIRýn belirttiði örgütlenmeler Halk Savaþýnýn örgüt biçimleridir. Bu örgüt biçimlerinin Öncü Savaþý aþamasýnda geçerli olmadýðý açýktýr. Nitekim ülkemizde TÝKKO, profesyonel gerilla birlikleri ve üretime baðlý milis olarak ifade ettiði bu örgüt anlayýþý, özsavunma ya da kurtarýlmýþ bölge anlayýþýný ifade eder. TÝKKO ile THKPCnin arasýndaki en önemli fark burada yatar. Öncü Savaþý evresinde, özsavunma ya da kendini-savunma, gerilla savaþýný salt taktik düzeye indirger ve dolayýsýyla devrimci stratejik önemini kaldýrýr. Ülke çapýnda suni denge bozulmadan ve düþman güçleri bölünmeden, (Öncü Savaþý aþamasýnda) böyle bir anlayýþ, halký geçici süre korumakla beraber, uzun dönemde kitle katliamýna yol açar. (Suni denge bozulmadýðýndan ve düþman güçleri bölünmediðinden kitleleri koruyacak güçte silahlý güç halk ordusu mevcut olamaz). Latin-Amerikada Kolombiya ve Peru örnekleri Giap, Halk Savaþý Halk Ordusu, s. 77. MIR. Akt. DY, Sayý, 9, s. 12. 323 MIR. Akt. agy, Sayý, 12. 324 MIR. agt, Sayý, 12. 325 Giap, Halk Savaþýnýn Askeri Sanatý, s. 39. 326 Giap, age, s. 280. 321 322 260 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III ile 1971 Bolivya örneði bunun en açýk kanýtýdýr. Son olarak DG-Y oportünizminin doðrultuda geliþen, derinleþip geliþen ve devam eden iç savaþ dönemini ele alalým. DG-Y oportünizmi açýk ve net biçimde iç savaþ yaþandýðýn dan bahsetmesi, en hafif deyimle canlý sosyal pratikten habersizliðin ifadesidir. Çünkü, 18. yüzyýlýn sonundan beri, Avrupadaki bütün devrimlerin deneyimine tamamen uygun düþen bu deneyim (Rus devrimi deneyimi kastediliyor), bize gösteriyor ki, iç savaþ, birbiri ardýsýra gelen, birbiri üstüne yýðýlmýþ, artmýþ, kýzýþmýþ, iktisadi ve siyasal çatýþmalardan sonra iki sýnýf arasýnda silahlý çatýþma haline dönüþen sýnýf mücadelesinin en hat, en keskin biçimidir327 (abç) Keza Lenin iç savaþýn iki yönlü olduðunu belirtir : Burjuvazinin baþlattýðý iç savaþ ve proletaryanýn baþlattýðý iç savaþ. Devrimci örgütün asýl görevi proleter iç savaþýný yürütmektir. Ve Lenin 2021 Nisan ve 2-3 Temmuz hareketlerini iç savaþýn baþlangýcý olmaya çok yaklaþmýþ olan kendiliðinden þiddetli patlamalar328 olarak nitelemektedir. Ýþte DG-Y oportünizminin canlý sosyal pratiðin ürünü olduðunu iddia ettiði iç savaþ anlayýþýnýn Marksizmle iliþkisi! Ve son sözü Lenine býrakalým : Rusyada proletarya iç savaþýnýn baþlangýcý ile burjuva iç savaþýnýn baþlangýcýný þu noktalardan karþýlaþtýrmaya çalýþalým : 1- hareketin kendiliðindenliði; 2- amaçlarý; 3harekete katýlan yýðýnlarýn bilinci; 4- hareketin gücü; 5hareketin direngenliði. Biz þunu kabul ediyoruz ki, bugün iç savaþ sözleriyle yerli yersiz hokkabazlýk eden bütün partiler sorunu bu biçimde koymuþ olsaydýlar ve iç savaþýn ilk adýmlarýný gerçekten incelemek için bir çaba gösterseydiler, bütün Rus devriminin bilinci bundan kazançlý çýkacaktý.329 Gelelim Cephenin yönetim ve kuruluþ ilkelerine : Cephe, herþeyden önce, kitlelerin kendileri tarafýn327 328 329 Lenin, Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi, s. 154-55. Lenin, age, s. 155. Lenin, age, s. 155. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 261 dan mücadele için yaratýlmýþ birleþik organlarý etrafýnda, aþaðýdan gelen þekilde hareket etmeli ve birleþtirilmelidir. En acil görev, heryerde, halkýn bulunduðu heryerde Cephe organlarý kurmaktýr. Cephenin baþarýsý Komünist Partisinin saðlamlýðýna, doðru politikasýna, parti üyelerinin enerjik ve etkin kitle çalýþmasýna baðlýdýr; çünkü onlar Cephenin gerçek öncüleri ve ana örgütleyicileridirler. (Dimitrov) THKC, Marksist-Leninist bir parti olan THKPnin önderliði ve yönetimi altýnda hareket eder. Bu tespit, en temel Marksist tespittir. Bunu yadsýmak, demokratik devrimde proletaryanýn öncülüðünü inkâr ve demokratik devrimin proletaryasýz baþarýlmasýný savunmak demektir. Dünya tarihi bunu kesinlikle çürütür. Proletaryasýz ve proletaryanýn öncülüðü olmadan demokratik devrim baþarýlamaz. Proletarya açýsýndan da, proletaryanýn öncülüðünde gerçekleþmeyen demokratik devrim sosyalist devrime dönüþemez ve demokratik devrim tamamlanmadan sosyalist devrim olamaz. Emperyalist dönemde tek ülkede devrim olabilir. Bu dönemde burjuvazi devrimci niteliðini kaybetmiþtir. Kendi devrimini yapamaz. Bu yüzden geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde proletarya tek bir süreç içinde ikili devrimci görevle karþý karþýyadýr (Kesintisiz devrim esprisi.)330 Proletaryanýn öz örgütü THKPnin kadrolarý, ayný zamanda THKCnin kadrolarýný oluþtururlar. Bizim gibi ülkelerde THKCnin yaratýlmasý ve inþasýnda THKP kadrolarýnýn çalýþmalarý temeldir. THKP üyeleri, THKCdeki çalýþmalarýnda, proletaryayý temsil ettiklerini, Marksist-Leninist olduklarýný ve hedeflerinin (azami program) sosyalist devrim olduðunu asla unutmadan, ama dar sýnýfçýlýða düþmeden yürütürler. Bütün bu gerçekler parti sorunun, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde temel ve ana sorun olduðunu gösterir. Daha önceki bir yazýmýzda Parti-Cephe iliþkisini þöyle koymuþtuk : Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin örgütlenme ilkesi, Marksist-Leninist örgütlenme ilkesidir. Yani yukardan aþaðýya doðru örgütlenme, merkeziyetçilik ve gizlilik esastýr. Stratejimizin örgüt330 262 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III lenme anlayýþý :Silahlý güç ile kitle örgütlenmesi, kitle örgütlen- mesiyle silahlý güç birlikte büyür ilkesidir. Öncünün görevi, küçükten büyüðe, basitten karmaþýða doðru, bu ilkenin gerçekleþmesi için savaþmaktýr. Bu nedenle öncü, salt politik güç deðil, ayný zamanda silahlý bir güçtür. Bu askeri-politik güç ilkesi, hem Parti için, yani proletaryanýn siyasi partisi için, hem de Cephe için geçerlidir. Bu devrim anlayýþýnýn, örgüt ve kadro mevzilenmesi, mücadele biçimlerine uygun olur. Temel mücadele biçimi silahlý propaganda olduðu ve silahlý propaganda da (askeri açýdan) þehir ve kýr gerilla savaþýný içerdiði için, mevzilenme buna uygun olur. Baþlangýçta kitle örgütleri kurulamayacaðýndan ve somut þartlar nedeniyle, Parti ve Cephede kadro örgütleri öndedir. Bu nedenle Parti ve Cephe kadrolarý aynýdýr. Ancak, savaþýn geliþimine paralel olarak, bir yandan Parti ve Cephe farklýlaþmasý netleþirken, diðer yandan da kitle örgütleri kurulmaya baþlar. Kýsacasý, sorun, salt Marksist-Leninist Parti ve Parti örgütleri deðil; ayný zamanda Cephe ve Cephe örgütlenmesini de içerir. Gerek Parti, gerekse de Cephenin kitle örgütleri ayný görevle karþý karþýyadýr. Yalnýz parti örgütlerinin kendine özgü, sýnýfsal (proletarya açýsýndan) ek görevleri vardýr. Bu devrimi ileriye götürmek için, yani sosyalist devrim için, kitleleri bilinçlendirmek ve örgütlemektir. Baþlangýçta. gerek Parti ile Cephe arasýndaki farkýn belirgin olmamasý. gerek her iki örgütün üyelerinin ayný zamanda ayný mücadele biçimine uygun mevzileniþi (hatta iç içe) pek çok karýþýklýk yaratmakta, pratikten ve teoriden (Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinden) kopuk formülleri gündeme getirmektedir. Sanýrýz bu açýklamalardan sonra, bugün THKP ve THKCnin birleþik (THKP-C) yazýmýnýn nedenleri anlaþýlabilir. Yine THKP ve THKC bildirilerinin niye ayrý yayýnlandýðý da. Bugün THKCyi inþa edebilmek için, THKP üyeleri çalýþmalarýnda aðýrlýðý yöresel kitle eylemini (THKC eylemi) geliþtirme ve yöresel anlaþmalarla (politik ittifaklar) yöresel örgütlerle yürütmeye vermelidir. Cephe örgütlenmesini, Cephenin sýnýflar arasý politik ittifak olmasýný, politik örgütlerin ittifaký olarak ele almak revizyonist cephe anlayýþýdýr. Cephe örgütlenmesini kitle içinde çalýþma yerine, sosyal-demokrat partiye yapýlan formel (resmi) nutuklara THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 263 indirgemek (Dimitrov) bugün TKPnin UDC anlayýþýdýr. Halk Kurtuluþ Cephesi, ayný zamanda, demokratik devrim perspektifi içinde iþçi-köylü ittifakýnýn somut ifadesidir. Bu nedenle (ve bundan dolayý) HKCnin kuruluþu, Partinin stratejik görevidir. Bizim gibi emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerde (III. bunalým döneminde) HKCnin kuruluþunu iþçi sýnýfý partisi ile köylülük ve þehir küçük burjuvazisinin partileri (politik örgütleri) arasýnda, üstte oluþacaðýný sanmak revizyonizmin bir baþka çeþididir. TKPnin UDCsi gibi, geçmiþte Dr. Kývýlcýmlý ayný revizyonist cephe fikrini ileri sürüyordu. Yine ayný tür cephe anlayýþý M. Bellide de mevcuttu. Bunlara göre demokratik halk devriminde, iþçi-köylü ittifaký, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, Leninin Ýki Taktik formülasyonuna uygun olacaktýr. Bu anlayýþ, CHPyi köylü partisi ve Eceviti köylü lideri ilan etmekte, proletarya partisi de en demokratik tarzda kurulacak ve CHP-iþçi sýnýfý partisi üst düzeyde ittifaký ile cephe ve iþçi-köylü ittifaký oluþacaktýr. (Geniþ bilgi için Bkz. Kesintisiz Devrim-I) Böyle kurulacak olan Cephede, önce eylem birliði saðlanacak (UDCnin MC düþmeli eylem platformu gibi), giderek eylem ve irade birliði oluþacaktýr. Sonuçta Birleþik Cephe Hükümeti ya da Ýþçi-Köylü Demokratik Diktatörlüðü kurulacaktýr. Bu. ayný zamanda tek bir siyasi kitle partisinin (proletaryanýn öz örgütü deðil) kurulmasýný getirecektir. Bu anlayýþýn Halk Savaþýnýn zorunlu durak olduðu ülkelerde geçersiz olduðunu söylemeye gerek yoktur. Bizim siyasal yolumuz, gündemdeki anti-oligarþik mücadeleyi tespit ettiðimiz politik hedeflere yönelik olarak, politikleþmiþ askeri savaþ temel, demokratik muhalefet tali olmak üzere, heryerde iþçi-köylü ittifaký temeli üzerinde, maddi ve fiili örgütlenmemizi, halkýn kurtuluþ cephesini inþa ederek yürütmek olacaktýr.331 * * Siyasi planda üstten-tepeden kurulacak olan ittifak ancak Kemalistlerle olabilir. Ama bugün, Kemalistlerin belli bir siyasi örgütü olmadýðý için, bu ittifaklar daha çok demokratik dernekler düzeyinde olabilmektedir. Kemalizm konusunda bu somut durumu iyi kavramak gerekiyor. Öncü Savaþý aþamasýnda olan THKP-Cnin küçük-burjuva aydýn çevredeki müttefiki, ancak Kemalistler olabilir (Kesintisiz Devrim II-III). Son yýlda Kemalizm konusu çok tartýþýlmaktadýr ve THKPnin Kemalizm tespiti eleþtirilmektedir. Burada bu konuyu ele almayacaðýz, þu kadarýný söyleyelim, Kesintisiz Devrim, II-IIIdeki tespitler formülasyondur ve þu anda, solda yorumlandýðý gibi (KSD, DY-G gibi) ele alýnamaz. 264 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Son olarak HKCnin mücadele yolunu belirtelim: Bu yol Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi olarak ifade edilir. Ancak Öncü Savaþý evresinde partinin ve parti kadrolarýnýn belirleyiciliði daha fazladýr. Fakat yine de, Parti kadrosu Cephe kadrosu olduðu için, eylemleri HKCnin eylemleridir (silahlý eylemlere THKCnin üstlenmesinin nedeni).* d- Askeri Örgütlenme ve Parti Daha önceki bölümlerde de belirttiðimiz gibi, devrim mücadelesi örgütlü bir mücadeledir. Ýktidar mücadelesinde proletaryanýn örgütten baþka silahý yoktur. Burjuva dünyasýndaki anarþistçe rekabet altýndaki ayrý düþmüþ, sürekli olarak yoksulluðun, köleliðin ve dejenerasyonun derin çukurlarýna, gerilere itilmiþ olan proletarya, ancak Marksizm prensipleri üzerinde ideolojik birliðe ulaþarak ve çalýþan milyonlarca insaný iþçi sýnýfý ordusu halinde kaynaþtýran maddi örgüt birliðinin yardýmýyla kaçýnýlmaz biçimde yenilmez bir güç haline gelebilir ve gelecektir.332 Bu en temel Marksist ilke, devrimci mücadelenin proletarya partisinin yönetim ve yönlendirmesi altýnda örgütlü bir mücadele olduðunu açýða çýkarýr. Öncü Savaþý (ve de Halk Savaþý) proletarya partisinin yönetiminde ve proletarya partisi tarafýndan yürütülen savaþtýr. Ancak bu parti nasýl yaratýlacaktýr ve neye göre hazýrlanacaktýr? Yukardaki kýsýmlarda partinin oluþum sürecini ele aldýk ve orada da belirttiðimiz gibi, parti teorisi (örgütlenme anlayýþýnýn bir bölümü) devrim teorisine baðlýdýr. Bu ayný zamanda partinin neye * Ýþçi-köylü ittifakýnýn kurulmasýnda (HKC) ilk halka, eylem birliðidir. Bu eylem birliði, giderek eylem ve irade birliðine dönüþür. (Eylem ve irade birliðinin oluþmasý örgütsel birliði getirir.) Bu nedenle, HKCnin oluþmasý için, somut olaylarda somut adýmlar atýlmalýdýr. Eylem birliði için basit bir örnek verecek olursak, iþçi ve köylülerin, ayný konuda iþçilik-üreticilik birliðinin olduðu alanlarda, eylem birliði yaratýlmalýdýr. Endüstri bitkileri küçük üreticileri ile (þeker, tütün, pamuk, keten vb.) iþçilerinin ortak eylemi (taban fiat konusunda vb.), iþçiköylü ittifakýnda somut adýmlar atýlmasýný saðlar ve diðer kesimlere örnek olur. Eylem platformlarý her sýnýfýn özelliði dikkate alýnarak tespit edilmelidir. 331 THKP-C/HDÖ, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. 332 Lenin, Bir Adým Ýleri Ýki Adým Geri, s. 224. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 265 göre hazýrlýk yapacaðý sorusunu da açýða çýkarýr. Asgari bir subjektif birikim olmadan hiç bir þey yapýlamaz. Bu ve diðer nedenlerle Öncü Savaþý belirli bir subjektif birikimin (örgütlenmenin) yaratýlmasý ile baþlayabilir. Öncü Savaþýnýn hazýrlýk aþamasý olarak adlandýrdýðýmýz bu aþamada, Öncü Savaþý için gerekli asgari örgütlenme yaratýlýr. TDAS-Ide ortaya koyduðumuz bu tespitler ýþýðýnda asgari örgütlenmesini tamamlayarak, 1977 yýlýnda harekete geçen örgütümüzün, bu tespitleri, kimilerince kendi pasifist çizgilerini gizlemekte kullanýlmýþ, kimileri ise örgütsüz mücadele için yararlanmýþtýr. Özellikle DG-Y oportünistleri ve Yurtdýþý unsurlarýn (DK-EB-MLSPB vb.) çarptýrdýklarý bu konuyu ele alalým: Hazýrlýk aþamasý kavramý, tek baþýna nitelik belirleyici deðildir. Her mücadele, her savaþ bir ön çalýþmayý, hazýrlýðý zorunlu kýlar. Keza her deðiþik mücadele biçimi de bir hazýrlýðý zorunlu kýlar. (Her mücadele biçiminin kendine özgü mekanizma gerektirmesi esprisi). Çünkü hazýrlýksýz yapýlan bir mücadelenin, bir savaþýn yenilgiyle bitmesi kaçýnýlmazdýr. Bunu Lenin þöyle ifade ediyor : Yanýnda yeni tehlikeler, yeni fedakârlýklar getiren her yeni mücadele biçimi buna hazýrlanmamýþ örgütlerin elbette düzenini bozar. Eski propaganda çevrelerimizin düzeni, ajitasyon yöntemlerine baþvurma yüzünden bozuldu. Hemen ardýndan gösterilere baþvurma yüzünden komitelerimizin düzeni bozuldu.333 (abç) Keza Giap, silahlý mücadeleye hazýrlýk yapmaya karar alýndý derken, ayný biçimde hazýrlýk çalýþmasýndan bahsetmektedir. Ayrýca bir parti kongresinden, bir dernek kuruluþuna vb. kadar her þey bir ön çalýþmanýn, yani hazýrlýðýn ürünüdür ve hazýrlýðý gerektirir. Biz, hazýrlýk aþamasýnda, Öncü Savaþýna baþlamak amacýyla örgütün yapaðý tüm ön çalýþmayý ifade ediyoruz. Bir baþka deyiþle Öncü Savaþýnýn hazýrlýk aþamasý, bu savaþýn özelliklerine, mücadele yöntemlerine ve genel geliþimine uygun olarak yapýlmasý gereken tüm ön faaliyeti ifade eder. Yazýlarýnýn hiç bir yerinde Debray, gerilla fokosunun nasýl ve kim tarafýndan hazýrlanacaðý sorusunu ciddi olarak ortaya atmamýþtýr. Pratik bu sorunun temel sorun 333 266 Lenin, Gerilla Savaþý. Akt. Pomeroy, Gerilla Savaþý ve Marksizm, s. 119. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III olduðunu göstermektedir.334 Öncü Savaþýna hazýrlýk aþamasý, her ülkenin somut koþullarýna ve mücadelenin geliþim düzeyine baðlý olarak (objektif ve subjektif þartlar) deðiþik biçimler alýr. Ancak temel ilke, objektif ve subjektif ülke koþullarýna tabi olmasý ve bu koþullardan çýkmasýdýr. Bu anlamý ile, hazýrlýk aþamasý deðiþken ve göreli bir kavramdýr. Farklý objektif koþullar içinde farklý hazýrlýklar yapýlacaðý açýktýr. Türkiyenin somut koþullarýný hesaba katmadan ileri sürülecek bir hazýrlýk aþamasý ve bu aþamanýn ürünü bir asgari örgütlenme anlayýþý tamamen sakat bir anlayýþtýr. (Tarihsel geliþimi incelerken ayrýca ele alacaðýz.) Hazýrlýk aþamasý konusunda ikinci yanlýþ anlayýþ da, bu aþamanýn teknik malzeme hazýrlýðý olarak görülmesidir. Bu anlayýþ, hazýrlýk aþamasýný Öncü Savaþýný yürütecek örgütün silah, malzeme, teçhizat vb. olanaklarýnýn hazýrlanmasý olarak görür. Böyle bir anlayýþ, Debrayýn görüþlerinin baþka sözlerle ifadesinden baþka bir þey deðildir. Debrayýn bu anlayýþý þöyle ifade edilebilinir: Ne yapmalý? Bir askeri foko kurun. Taktik soru ya da askeri foko nasýl kurulur?a verdiði cevap ayný ölçüde basittir: Askeri eðitimle kadrolarý bir araya toplayýn, para ve teçhizat edinin, hareket alanlarýndan depolar kazýn, savaþ alanlarýný tanýyýn, hareketli savaþ ile oyalamak için düþmanýn geliþini bekleyin.335 Bu anlayýþ, Öncü Savaþýný, salt askeri savaþ olarak ele alan ve salt kýrlarý savaþ alaný kabul eden bir anlayýþtýr. Mahir yoldaþýn da belirttiði gibi, bu, sol bir kendiliðindenciliktir. Asgari örgütlenme, tüm teþkilat yapýlarýyla, kitle baðlarý ve iliþkileriyle inþa edilmiþ bir parti deðildir. Asgari örgütlenme, belirli subjektif (kadro) birikimi saðlamýþ, merkez organlarýný oluþturmuþ ve Öncü Savaþýna uygun hazýrlýðý tamamlamýþ bir partiyi ifade eder. Örgüt, savaþ içinde, bir yandan teþkilat yapýlarýný kurarken, diðer yandan kitlelerle temas kurar, onlarý devrim saflarýna çekmeye çalýþýr ve gerçek proleter kitle partisi haline dönüþür. Asgari örgütlenmeyi inþa edilmiþ proleter kitle partisi olarak düþünmek fahiþ bir hatadýr. Böyle bir olgu hiç bir devrimde olmadýðý gibi, 334 335 Joan Quartim, Brezilya Devrimi ve Regis Debray, s. 119. Joan Quartim, age, s. 119. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 267 Öncü Savaþýnda da olamaz. Lenin, 1907-12 yýllarý içinde partinin inþa edilmekte336 olduðundan bahseder. Yine Lenin Bolþeviklerin 1903den beri siyasi bir parti olduðunu söyler. Bu ikisi birbiriyle çeliþkili deðil midir? Hayýr. Tersine tam bir uyum vardýr. Leninin birinci sözü proleter kitle partisi içindir, ikincisi ise devrimciler örgütünün aðýr bastýðý, iþçiler örgütünün daha azýnlýkta olduðu partiyi ifade eder. ... savaþ örgütünün ilkelerine göre kurulmuþ olan partinin, savaþ örgütü olabilmesi için, geniþ proleter kitlelerini mücadele içinde kucaklamasý þarttýr (...) Parti proletaryanýn siyasi kitle partisi haline dönüþtüðü zaman, partinin savaþ örgütü olmasýndan bahsedilebilinir.337 (abç) Asgari örgütlenme grup demek deðildir. Yani grup oluþturmak, grup çalýþmasý yapmakla asgari örgütlenme nicelik ve nitelik olarak farklýdýr. Her þeyden önce, grup ideolojik-politik çizgisinin netleþmesi ya da ortaya çýkmasý dönemidir. Ýkinci olarak grup baðlarý (belirli ve sistemli bir ideolojik-politik çizgi olmadýðý için) kiþisel dostluklara ya da herhangi bir nedene baðlý olmayan içgüdesel güvene dayanýyordu.338 Bu nedenle de belirli bir disiplin sözkonusu deðildir. Asgari örgütlenme ise, belirli bir ideolojik-politik çizgi etrafýnda biraraya gelen unsurlarýn örgütlenmesidir. Asgari örgütlenme ile parti birbirinden kesin çizgilerle ayrýlamaz. Asgari örgütlenmenin parti ile baðlantýsý, grup ile parti baðlantýsýndan da farklýdýr. Asgari örgütlenmenin partiye dönüþebilmesi için, ayný ideolojikpolitik çizgiyi benimsemiþ tüm unsurlarý baðrýnda toplamýþ olmasý gerekir. Bu hali ile parti deðildir. Ancak belirli bir toparlanmayý ve birikimi saðladýðýndan, merkez organlarýný oluþturduðundan partiden ayrýlamaz. Bunun temel nedeni, asgari örgütlenmenin klâsik bir geliþim sürecini deðil, belirli koþullar içersinde ortaya çýkan geliþimi (partiye doðru) ifade etmesidir. Zaten gruplardan farklý olmasý da bunu ifade eder. Asgari örgütlenmeyi gündeme getiren koþullar ise, belirli bir ideolojik-politik çizginin mevcudiyeti, ve bu çizginin örgütünün 336 337 338 268 Lenin, Örgütlenme Üzerine. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim-I. Lenin, Bir Adým Ýleri Ýki Adým Geri, s. 230. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III mevcut olmamasýdýr. Bu haliyle teþkilat yapýsý yok edilmiþ bir örgütün teþkilat yapýsýný yeniden kurmayý ifade eder.* Bu özgül koþullar içerisinde, asgari örgütlenme süreci ile hazýrlýk aþamasý birbiriyle çakýþýr ve tek bir süreci ifade eder. Bu nedenle Öncü Savaþýnýn (ve özel olarak silahlý propagandanýn) hazýrlýk aþamasý ile asgari örgütlenmesi bir bütünü oluþturur. Bu yüzden, çalýþma, bir yandan en ileri unsurlarý belirli ideolojik-politik çizgi etrafýnda toplarken; diðer yandan örgütlenen unsurlarý Öncü Savaþýna uygun olarak mevzilendirmeyi içerir. Bu tespitlerin ýþýðý altýnda THKP-C/HDÖ, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi (ideolojik-politik çizgi) temelinde, 1971-72de yürütülen Öncü Savaþý sonucu oluþan etkiyi örgütleyerek ve Öncü Savaþý (özel olarak silahlý propaganda) için gerekli hazýrlýðý yaparak, yani asgari örgütlenmeyi tamamlayarak Öncü Savaþýna baþladý. THKPC/HDÖnün pratiði ve yayýnladýðý bildirilere bakýlacak olursa, tüm bu yapýlanlarýn ve açýklamalarýn bu gerçekleri yansýttýðý görülür. Çeþitli zamanlarda THKP-C/HDÖnin parti olduðu, parti gibi hareket ettiði iddialarý ile sürülmesinin nedeni de budur. Biz her zaman asgari örgütlenme ile partinin özdeþ olmadýðýný söyledik; ama asgari örgütlenmenin gruplardan da farklý olduðunu belirttik. Bu açýk bir þeydir, çünkü THKP-C/HDÖ isminden de anlaþýlacaðý gibi THKP ve THKCnin üzerinde yükselen, onun yarattýðý etkiyi örgütleyerek, 1972de kesilen harekete devam etmeyi amaçlar. Ancak (ki en somut olaný da budur) ortada önder ve temel kadrolarýnýn tamamýný yitirmiþ ve kalanlarý da uzun dönemde, revizyonizmin ve pasifizmin saflarýna geçmiþ bir THKP ve THKC mevcuttur, yani ismi, ideolojik-politik çizgisi (Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi), pratiði ve pratiðinin yarattýðý etkisi olan bir THKP ve THKC mevcuttur. Ancak pek çok oportünist ve pasifist THKP-Cnin adýna sahip çýkmýþtýr. Bu da belli ölçülerde, süreci uzatmýþ (asgari örgütlenme süreci) ve hazýrlýk aþamasýnýn tamamlanmasýný geciktirmiþtir. Keza ayný durum revizyonizm ve her çeþit oportünizm ile mücadeleyi engellemiþtir. Ýlk olarak THKP-C hareketine sahip çýkan oportünist ve pasifistlerle uðraþmak zorunda kalýnmýþtýr. Bu somut koþullarda * Asgari örgütlenmeyi bu koyuþ tarzýmýza, bu koþullarýn salt ülkemize özgü olduðu karþýt olarak söylenebilir. Yine belirtelim asgari örgütlenme, özgül koþullarýn ürünü olduðu için,mutlak suretteher devrimde ortaya çýkaçaðý diye bir koþul olamaz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 269 biz, gerek THKP-Cnin adýný sömüren pasifist ve oportünistlerden kendimizi ayýrmak, gerekse asgari örgütlenmenin niteliðini ifade etmek ve THKP-Cnin kurucu ve önder kadrolarýna olan saygýmýzdan dolayý THKP-C/HDÖ ismini kullanmayý uygun bulduk. Bugün, bu koþullar geniþ ölçüde önemini yitirmiþ olmakla beraber, tam anlamý ile ortadan kalkmamýþtýr. Bu nedenle, bir süre daha THKPC/HDÖ adýný örgüt adý olarak kullanacaðýz. Acilciler adý ise, örgütümüzün kitlelere yansýyýþýný ifade etmektedir. Tüm bunlara itiraz olarak, örgütün isminin, örgütün niteliðini ve amaçlarýný tam olarak ifade etmediði ileri sürülebilir. (Ayný tür karþý çýkýþ Partinin Türkiye Halk Kurtuluþ Partisi olmasý içinde ileri sürülebilir.) Gerçek siyasal partilerin adlarý hiçbir zaman kendilerine tam olarak uymaz; parti geliþir, adý olduðu gibi kalýr.(Engels)339 (abç) Bu konuda Lenin, RSDÝP adýyla faaliyet gösteren örgütün adý üzerine þöyle söylüyor : Diyalektikçi Engels, yaþamýnýn son günlerinde de, diyalektiðe baðlý kalýr. Marks ve ben der, parti için kusursuz, bilimsel bakýmdan doðru bir ada sahiptik, ama o zamanlar gerçek bir proleter partisi, yani proleter yýðýn partisi yoktu. Þimdi 19. yüzyýlýn sonu), gerçek bir parti var, ama adý bilimsel bakýmdan doðru deðil. Ne çýkar; bu ad kullanýlabilir; yeter ki parti geliþsin; yeter ki adýnýn bilimsel bakýmdan doðru olmadýðý aklýndan çýkmasýn ve onu doðru yönde geliþmekten alýkoymasýn.340 (abç) Bu ilkelerden hareketle 1917 Nisan ayýna kadar Lenin RSDÝP adýnýn kullanýlmasýný savunmuþtur. 1917 Nisanýnda Partinin adýnýn Rusya Komünist Partisi (RKP) olarak deðiþtirilmesini önerir. Çünkü bu adý kullanmasýnýn koþullarý mevcuttur.341 Ama bu kez de Bolþevikler adý sorun olur, çünkü örgüt kitlelerce Bolþevikler olarak tanýnmaktadýr. Bunu Lenin þöyle çözümlüyor: Belki þaka yapmayý seven biri, biz Bolþevikleri de Engels gibi avutmaya kalkabilir: Gerçek bir partiye sahibiz; hayran olunacak biçimde geliþiyor; öyleyse þu saçma ve barbar bolþevik sözcüðü 1903 Brüksel-Londra 339 340 341 270 Akt. Lenin, Devlet ve Ýhtilâl, s. 90. Lenin, Devlet ve Ýhtilâl, s. 90. Geniþ bilgi için Bkz. Lenin, Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III kongresinde çoðunluðu kazanmýþ olmamýz gibi tamamen rastlantýsal bir olgudan baþka birþey anlatmamasýna karþýn pekala kullanýlabilir... Cumhuriyetçiler ve devrimci küçük-burjuva demokrasisi tarafýndan, TemmuzAðustos 1917de partimize yapýlan zulümlerin bolþevik sözcüðünü halkýn gözünde o kadar onurlu bir duruma getirdiði þu anda; bu zulümlerin, ayrýca Partimiz tarafýndan gerçek geliþmesi için baþarýlan engin bir tarihsel ilerlemenin bir belirtisi olduðu þu anda, belki ben bile, Nisanda yapmýþ olduðum öneriyi, partimizin adýný deðiþtirme önerisini ileri sürmeye çekinebilirim. Belki, arkadaþlara bir uzlaþma önerebilirim. Bolþevikler sözcüðünü ayraç içinde koruyarak, partimize Komünist Partisi adýný vermek biçiminde bir uzlaþma.342 (abç) Ve partinin adý Rusya Komünist Partisi (Bolþevikler) kýsaca RKP (B) olur. (Daha sonra Sovyetler Birliði oluþunca SBKP (B) olur) Artýk Sovyetlerde, Parti, isim olarak da, kendisine uymuþtur. Ýþte bu tespitlerin ýþýðýnda ve ülkemizin somut koþullarýnda THKP-C/HDÖ (Acilciler) adýný kullanmaktayýz. (Ancak THKP-C/HDÖ tek örgütlenme deðildir. THKP/HDÖ ve THKC/HDÖ olarak iki örgüt (sözcüðün geniþ anlamýnda) mevcuttur. THKP/HDÖ ve THKC/HDÖ ortak açýklamalarýnda THKP-C/HDÖ (Acilciler) adýný kullanmaktadýr.) Bugün asgari örgütlenme ve Parti konusunda, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini savunduðunu belirten çeþitli kesimlerde tam bir keþmekeþ hüküm sürmektedir. DG-Y oportünizminin partileþme sürecinin ne olduðu, þu ya da bu ölçüde açýða çýkmýþtýr. Ancak Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini savunan bazý kesimlerin parti anlayýþý oldukça ilginçtir! Geçmiþte Yurtdýþý grubu olarak bilinen ve bugün DK-EB-MLSPB vb. 5-6 parçaya ayrýlanlarýn parti anlayýþý þöyledir: EB ve MLSPB belirli seviyede örgütlenmiþ proleter devrimci nüveler, yuvarlardýr; bunlarýn ayrý ayrý ya da birleþik eylemleri sonucu, bu iki yuvar (ya da nüve) birleþerek partiyi oluþturacaktýr. Nitekim legalde DK ismini iki kesimde kullanmaktadýr. Bu anlayýþ, temel fikrini Dr. Kývýlcýmlýnýn teorik 342 Lenin, Devlet ve Ýhtilâl, s. 90-91. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 271 yazýlarýnda, özellikle Anarþi yok, Büyük Derleniþ broþüründe bulur. Ayrý yuvarlarýn biraraya gelmesi ile parti oluþturma anlayýþý Dr. Kývýlcýmlýnýn derleniþ anlayýþýndan baþka birþey deðildir. Ayrýca bu unsurlarýn, legalde ayný ismi (DK) kullanmalarýna ve bu yüzden aralarýnda sorun çýkmamasýna raðmen, bir çatý altýnda (illegal) toplanamamalarý oldukça ilginçtir! e- Öncü Savaþýnýn Baþlangýcýnda Ortaya Çýkan Sorunlar Öncü Savaþýnýn baþlangýcý deyince, akla ilk olarak þehir gerillasýnýn yaratýlmasý gelir. Ancak Öncü Savaþýnýn baþlangýç sorunlarý (Öncü Savaþýnýn genel sorunlarý gibi) salt bunla sýnýrlý deðildir. Herþeyden önce bu sorunlarýn somutla iliþkin (pratik) sorunlar olduðunu ve bu nedenle ülkenin o an içinde bulunduðu somut koþullar (objektiftir) tarafýndan belirlendiðini belirtelim. Þu anda, THKP-C/HDÖ pratiðinde belirli bir dönem sorun olmakla beraber bugün çözümlenmiþ bu konularýn kýsaca deðerlendirilmesinde fayda görüyoruz. ... doðru siyasal çizgi ortaya konulduktan sonra örgütsel çalýþma, bizzat siyasal çizginin kaderini, baþarýsýný ya da baþarýsýzlýðýný, herþeyini belirler. (Stalin) 343 Öncü Savaþýnda, kadrolarýn çeþitli silahlý eylemlere de girmeleri, onlarýn sürekli kayýp vermesine neden olur. Bu nedenledir ki, kadrolar her zaman ve her yerde yeni kadro saðlamalý ve yetiþtirmelidir. Kadro eðitimi ise, siyasi çizginin, yani Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin kavranýlmasý amacýna yöneliktir (siyasal eðitim). Bunun dýþýnda, kadrolar, Öncü Savaþýna ve gerilla savaþýna uygun askeri eðitimden geçerler. Askeri eðitim, kadronun askeri araçlarý kullanmasýný ve askeri bir harekâtý organize edebilmesini hedefler. Öncü Savaþý, kadro (öncü) savaþý olduðu için, bu gerçekler her zamankinden daha önemli ve temel sorundur. Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda ortaya çýkan sorunlarýn baþýnda, bu savaþýn nasýl baþlatýlacaðý, askeri harekâtlarda nelere dikkat edileceði ve kadrolarýn nasýl mevzilendirileceði gelir. Bu sorunlarý THKP-C/HDÖnün pratiði ile cevaplamaya çalýþalým : 343 272 Stalin, Örgüt Üzerine, s. 9, Hasat Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Öncü Savaþý, Halk Savaþý gibi politikleþmiþ askeri savaþtýr. Bu mücadelede askeri savaþ biçimi, gerilla savaþýdýr. Gerilla savaþý, kendine özgü nitelikleri olmakla beraber, savaþýn (askeri mücadele-silahlý güçlerin mücadelesi) genel yasalarýna tabidir. Bu nedenle Öncü Savaþýna ve özel olarak silahlý propagandaya ait sorunlarý çözümlerken, savaþ ve savaþ yasalarý asla ihmal edilemez. Baþlangýç sorununda en önemli yaný, Öncü Savaþýnýn (politikleþmiþ olarak) askeri savaþ niteliðinin getirdiði sorunlar tutar. Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda, çekirdekten yetiþmiþ ve uzmanlaþmýþ asker (savaþçý) olan kadrolar yoktur. Varolanlar ise, klâsik ordudan gelme olacaklarý için, klâsik savaþ yöntemlerine alýþýktýrlar. Bu nedenle baþlangýçta, kadrolarýn savaþ (askeri mücadele) tecrübeleri yoktur, varolanlar ise politikleþmiþ askeri savaþ yöntemine yabancýdýrlar. Öyle ise, baþlangýçta gerilla eylemleri bu tecrübe (savaþ tecrübesi) eksikliðini hesaba katar tarzda eylem biçimini ve eylem planýný gerekli kýlar. Her savaþta olduðu gibi, tüm güçlerin ayný anda mükemmel bir þekilde bir araya getirilmesi ve seferber edilmesi savaþýn niteliðine aykýrýdýr. Çünkü savaþýn sonucu tek bir karara ya da ayný zamanda alýnmýþ birden çok karara baðlý olamaz. Eðer böyle olsa idi, savaþa yönelik hazýrlýklarýn aþýrýlýða kaçmasý gerekirdi. Bu nedenle savaþýn baþlangýcýnda, belirli plan dahilinde, güçler koþullara uygun olarak savaþa sokulur ve savaþa sokuluþ biçimi bu gerçekleri hesaba katar. Ancak, bu, ilk sonucu elde etmek için harcayacaðýmýz çabalarýn yoðunluðunu azaltmamýz için bir neden deðildir. Olumsuz bir sonuç hiç kimsenin isteyerek göze alacaðý bir þey deðildir. Çünkü ilk hareketi baþka eylemler izlese bile, ilk hareket ne kadar kesin olursa sonrakiler üzerine etkisi o kadar büyük olur.344 Ýþte ilk sorun bu noktada, yani bu konunun kavranýlmasýnda ortaya çýkar. Böylece insanýn aþýrý bir çaba harcamak konusundaki isteksizliði onu daha sonraki kararlardan (ve hareketten) alýnabilecek bir sonuca bel baðlamaya iter; öyle ki, ilk karar için gerekli olan çabalarýn tümü harcanmaz ve bütün güçler gerekli enerji ile kullanýlmaz. Ýþte bu nedenlerden ötürü, (savaþ tecrübesinin eksikliði ve savaþýn genel yasasý) baþlangýçta, tüm güçler ayný anda kullanýl344 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 51. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 273 maz ve kullanýlabilmeleri için bir zaman gerekir. Bu zaman ise kesinlikle bir bekleyiþ ya da hazýrlýk aný ile saðlanamaz. Böyle bir þey, savaþa baþlamayý deðil, baþlamamayý, yani hazýrlýðý ifade eder. Bir askeri savaþ (silahlý aksiyon) biçimi olan genel ayaklanma ile ilgili olarak Engelsin sözleri bunun en açýk anlatýmýdýr. Keza Lenin ayný noktadan çýkarak Ekim ayaklanmasýnýn baþarýya ulaþmasýný saðlamýþtýr. Kýsa olan devrim aþamasýnda da bolþevik taktik ve þiarlar derhal ayaklanma deðildir. Bu kýsa dönemde ayrýca kendi içinde geçiþ devresi, taktik taarruz devresi ve stratejik taarruz devresi olmak üzere üçe ayrýlýr345 (abç) Bu üç evreyi tek tek ele aldýðýmýzda görürüz ki, savaþýn ve savaþ tecrübesinin özgül niteliði bunu belirler. a- Geçiþ devresi Fransýzcasý: Evrim döneminin hemen bitiminde baþlar. Devrim dalgasýnýn yavaþ yavaþ yükseldiði ve kitleleri sarsmaya baþladýðý ve kitlelerin inancýnýn, kitlesel eylemlere dönüþtüðü evrenin Fransýzca konuþma taktiðidir. 1905 devrim döneminde, Fransýzca hitabýn bu aksaný þöyle idi: mahalli siyasi grevler, nümayiþler, genel siyasal grev ve dumayý boykottur. Bu dönemin Bolþevik taktiðini Stalin þu þekilde açýklamaktadýr: Nümayiþler ve tezahüratlarla öncüye sokak eylemlerini öðretmek ve ayný zamanda cephe giriþinde sovyetler ve cephede asker komiteleri vasýtasýyla ihtiyatlarý öncüye baðlamak. (Leninizmin Ýlkeleri, s: 85) b- Taktik Taarruz Devresi: Bu kýsa devre, öncünün þehir eylemlerini öðrendiði, dolayýsýyla halk kitlelerine önderlik etmeyi becerebildiði ve halk kitlelerine ayaklanmanýn doðru taktiklerini öðrettiði devredir. Bu evre, halkýn devrimci potansiyelinin iyice yükseldiði, devrim dalgasýnýn en üst seviyesine yaklaþtýðý, öncünün son hücum öncesi taktik taarruzlarýnýn yoðunlaþtýðý evredir. Bu devrede baþlýca amaç, düþman saflarýnda yýlgýnlýk ve panik yaratmak, karþý-devrim cephesini daðýtmak ve yarýklar açmaktýr. 1905 devriminin taktik taarruz devresinin devrimci tak345 274 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III tiklerini, barikat savaþlarý (sokak savaþlarý) ve þehir gerillasýdýr. Þehir gerillasý, þehir proletaryasýndan oluþur. Þehir gerillasýnýn çeþitli görevlerinden bir tanesi olarak halk kitlelerine ayaklanma taktiklerini öðretmesi konusunda Lenin, Moskova Ayaklanmasýndan Alýnacak Dersler yazýsýnda þöyle demektedir: Aralýktan beri bütün Rusyada süregelen gerilla savaþý korkunç þiddet hareketleri elbette bir ayaklanmanýn doðru taktiðini öðretmekte kitlelere yardým edecektir. c- Stratejik Taarruz Devresi, Nizami Orduya Geçiþ ve Ayaklanma: 1905in 10 Haziranýnda Lenin diyor ki: Parlamalar-gösteriler-sokak çarpýþmalarý, devrimci ordu birlikleri iþte halk ayaklanmasýnýn geliþimindeki aþamalar bunlardýr. Artýk son aþamaya ulaþtýk. Ýktisadi ve politik buhran iyice derinleþmiþ ve en üst seviyeye çýkmýþtýr. Artýk beklemek Leninin deyiþiyle cinayettir. Ve ayaklanma gündemin birinci maddesi olmuþtur. Stratejik taarruz nizami ordu ile, düzenli ordu ile yapýlýr. Son hücum için, önce daðýnýk olan bütün güçler biraraya toplanýr; Kýzýl Ordu yaratýlýr. (Kýzýl Ordu proleter ordusudur.) Barikat savaþlarý ve þehir gerilla taktikleri artýk yerini Kýzýl Ordunun ayaklanma taktiðine býrakmýþtýr.346 (abç) Görüldüðü gibi, ayaklanma, kýsa bir zaman süresinin kapsamakla beraber, birkaç devrelidir ve her bir devre savaþýn ve savaþ tecrübesinin özgül niteliðine göre biçimlenmektedir. Stalin taktik taarruz devresini, ayrýca güç denemesi olarak ifade eder. (Birinci evre-geçiþ devresi salt öncüyle ilgili olduðu için ayaklanma için gerçek baþlangýç sayýlmamakta) Bu evrede düþman güçlerinin durumu ile devrim güçleri belirli boyutlarda boy ölçüþür. Eðer düþmaný yenecek yeter güç ve koþullar mevcut deðilse, geri çekilinir. Ancak bu ricat ediþ, taktik nitelikte olduðunda, baþarýsýzlýk ya da yenilgi demek deðildir. Ve belirli bir yeni hazýrlýktan sonra tekrar güç denenir. Eðer bu güç denemesinde, zafer için güç ve þartlar mevcut olduðu hesap edilirse (somut bir hesaplamadýr) saldýrý sürekli kýlýnarak stratejik nitelik alýr. (Stratejik saldýrý, sonuç alma 345 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 275 anlamýna gelir.) Ýþte genel ayaklanma ile örneklediðimiz savaþ yasalarý, Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda da (ve de Halk Savaþýnýn baþlangýcýnda) bu savaþýn özgül niteliklerine uygun olarak ele alýnýr. Devrim süreci uzun bir dönem olduðundan, Öncü Savaþý ve Halk Savaþýnda temel ilke, savaþa düþmandan daha uzun süre dayanmak ve bu uzun süreli hareket aracýlýðýyla düþman güçlerini zayýflatmaktýr. Baþlangýçta bu durum, savaþýn kendine özgü, dilbilgisini öðrenme ve savaþan güçlere öðretme amacýyla, genel ayaklanmada olduðu gibi, bir geçiþ-güç denemesiyle kesin savaþ evreleri gündeme getirir. Ancak bu evrelerin Öncü ve Halk Savaþýndaki amaç ve taktikleri ile genel ayaklanmanýn amaç ve taktikleri farklýdýr. Öncü Savaþýnýn baþlangýcýnda, savaþýn ve savaþ tecrübesinin özgül niteliði hesaba katýlarak bazý taktikler belirlenir. Kýr gerillasýnýn ve þehir gerillasýnýn yaratýlmasý, Öncü Savaþýnýn Halk Savaþýna dönüþümü ve Halk Savaþýnýn stratejik saldýrý evrelerinde bu hesaplama önem kazanýr. Görüldüðü gibi, Öncü Savaþýnýn baþlangýç sorunlarý, doðrudan taktiðe iliþkin, taktik sorunlardýr. Bu nedenle, ülkenin o gün içinde bulunduðu koþullar tarafýndan belirlenir ve koþullara uygun olarak çözülür (milli krizin durumu, somut güçler dengesi ve o anki evrede savaþýn amacý). 276 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III DÖRDÜNCÜ BÖLÜM LATÝN-AMERÝKADA ÖNCÜ SAVAÞI Küba Devriminden günümüze dek, Öncü Savaþý, silahlý propaganda, gerilla savaþý vb. konularýndaki tüm tartýþmalarda LatinAmerika devrimci mücadelesi örnek olarak gösterilir. Bu örneklemeler Öncü Savaþýnýn III. bunalým dönemi özellikleri sonucu ortaya çýkan ve tüm geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde geçerli olan Halk Savaþý öncesi bir aþama olduðu gerçeðini desteklemek için kullanýlýrken, ayný örnekler Öncü Savaþýnýn geçersizliði ve yanlýþlýðý için de kullanýlmaktadýr. Bu kadar açýk çeliþki, pek az konuda kendisini gösterir. Ancak tüm olaylarda olduðu gibi, çeliþkiyi yaratan ele alýnan örnektir. Savaþta bir aracýn etkinliði denenir ve saptanýrsa o araç hemen kullanýlýr; biri diðerini taklit eder ve bir de bakarsýnýz moda haline gelmiþ; artýk deneyin de desteðinde geleneklerimiz arasýna girer ve yavaþ yavaþ teoride de yerini alýr; teori ise genellikle bunun yerinde birþey olduðunu, doðru olduðunu ispatlamak için deðil, sadece kaynaðýný göstermek için tecrübeden faydalanýr.347 347 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 193. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 277 Nitekim 1977-78 Türkiyesinde silah olgusu bu þekilde geliþim göstermiþ ve istisnasýz herkesçe kabul edilmiþtir. Artýk 197071lerde olduðu gibi silah kullanmanýn objektif þartlarý var mý-yok mu tartýþmasý sona ermiþtir. Ancak sorun silah kullanmak deðil, silahlý mücadele ve bunun politik mücadelenin aracý olarak kullanýlýp kullanýlmayacaðýdýr. Bu nedenle tartýþma (gerçek tartýþma da budur) devam eder. ... Kullanýla gelen bir aracý býrakmak, þüpheli bir aracý kullanmaya karar vermek ya da yenisini benimsemek için tecrübeye baþvurulduðunda durum tamamen farklýdýr; o zaman delil olarak tarihi örnekler göstermek gerekir.348 Latin-Amerikanýn örnek olarak ele alýnmasý iþte bu olgunun somut bir ifadesidir. Ancak Latin-Amerika örnekleri her tarihi örnek gibi pek çok görüþ açýsýndan ele alýnýr. Ýlk önce, tarihten alacaðýmýz örneði sadece bir fikri izah etmek (açýklamak) için kullanabiliriz. Çünkü bir durumu soyut planda incelerken, karþýmýzdaki bizi kolayca yanlýþ anlayabilir ya da hiç anlamayabilir.349 Bu sakýncayý önlemek için soyut fikirler tarihi örneklerle somutlaþtýrýlýr. Ancak genelin özelde biçimleniþinin farklýlaþmasý hesaba katýlmayacak olursa (her ülkenin özgül koþullarý), bu örnekleme, pratiði mekanik aktarmacýlýða dönüþtürülür. Latin-Amerika deneylerinin bu þekilde bir kullanýmý, yani sadece teorinin daha iyi kavranmasý için ele alýnýþý Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini savunanlarca sýk sýk kullanýlýr. Bu kullaným sadece örneðe kýsaca deðinip geçme olduðu için, mekanik aktarmacýlýk anlayýþýna yol açmasý kaçýnýlmaz olur. Bu da saflarda ortaya çýkan çocuksu Öncü Savaþý ve eylem biçimleri anlayýþý olarak görülür. Genellikle eylem biçimi konusunda ortaya çýktýðýndan fazlaca önemli olmaz. Önemi örgütsel disiplinsizliðe dönüþmesidir. Bu da genel-özel, soyut-somut iliþkisinin kavratýlmasý ile çözümlenir. (Ýkinci çözüm yolu ise, bizzat pratiktir. Ancak bu yol her durumda geçerli olmakla beraber, dar deneycilik ve pragmatizme yol açabileceðinden sýk kullanýlan bir yol deðildir. Savaþta (askeri mücadele) bu yol pek 348 349 278 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 194. Clausewitz, age, s. 194. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III çok yaþamý etkileyeceðinden en son yol olarak kullanýlmalýdýr. Ýkincisi, tarihi örnek bir düþüncenin uygulanmasýný gösterebilir, çünkü örnek, genel fikir içinde biraraya getirilmesi mümkün olmayan tali þartlarýn kavranýlmasýný kolaylaþtýrýr.350 (abç) Bu durumda, birinci için söylenecek herþey tekrarlanabilir. Þu anda Latin-Amerikayý ele almamýzýn ana nedeni budur. Burada belirttiðimiz iki kullaným biçimi, ayný koþullar için olumsuz yönde de kullanýlabilir. Zaten mekanik aktarmacýlýk bunun ufak bir örneðidir. Tarihi örneklerde en sýk karþýlaþýlan nokta, tarihi örneðin yanýlgý ve hatalara yol açmaya olanak tanýmasýdýr. Bunu yaratan ise, kullanýlan tarihi örneðin hiç bilinmemesi ya da kullanma amacýnýn açýkça anlaþýlmamasýdýr. Böyle olunca da her þey subjektivizme dönüþür. Kadrolar ya da samimi unsurlar, örneði kullananlara karþý duyduðu kiþisel güvene (olumlu ya da olumsuz) baðlý olarak, ya denileni (sonucu) körükörüne kabul ederler ya da (olumsuz güven) söylenenlerin, örnek de dahil, hiçbirine inanmazlar. Birinci durumda teori pratik önemini, eylem kýlavuzluðunu yerine getiremez. Ýkinci durumda ise, teori, (mevcut hali ile hiç yaramadýðýndan) tarih bilimine dönüþür. Böylece yine teori ile pratik birbirinden kopar. Yeri gelmiþken kýsaca teorik eleþtiriler üzerine birkaç söz söyleyelim: Teori, ne düzeyde tarihi örnek kullanýlýrsa kullanýlsýn, tüm eleþtirileri inandýrýcý ve susturucu bir kanýt saðlayamayýz. Eleþtiri teorinin sonuçlarýný (pratiðini) hiçbir zaman birer norm ya da standart olarak kullanýlmamalý, eylemde bulunan kimsenin muhakemesini destekleyen bir rehber saymakla yetinmelidir diyen Clausewitz çaðýna ait þu savaþ kuralýný örnek veriyor: Genel olarak muharebe düzeninde süvarinin piyade ile ayný hizada deðil de gerisinde yer almasý her ne kadar taktik bir kural ise de, bu ilkeden her sapmayý suçlamak çýlgýnlýk olur. (Bu örnek Öncü Savaþý pratikleri ile ilgili pek çok konuyla da verilebilinir)351 Eleþtiri, sadece bu sapmanýn nedenlerini araþtýrmakla yükümlüdür; eðer bunlar yeterli deðilse (nedenler yeterli olmayýp, bu sapmaya yol açmak zorunda býrakmýyorsa), ancak o 350 351 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 144. Clausewitz, age, s. 172. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 279 zaman teorice saptanan kurallarý öne sürmeye hakký olabilir. Öte yandan, bölünmüþ bir saldýrýnýn (parça) baþarý ihtimalini azalttýðý teoride kabul edilmiþse, böyle bölünmüþ bir saldýrýnýn her baþarýsýzlýða uðrayýþýnda, ikisi arasýnda gerçekten bir iliþki (teori ile pratik arasýnda) kurmaya yer olup olmadýðýný araþtýrmadan, hemen baþarýsýzlýðý bölünmüþ saldýrýya baðlamak da ayný derecede saçmadýr. Teoride farklý konulmuþ, ama pratike farklý uygulanmak zorunda kalýnmýþ bölünmüþ (parça) bir hareketten hareketle, teoriyi eleþtirmek eleþtiri olmayacaðý açýktýr. Yapýlmasý gereken, (parça) bölünmüþ hareketin teori ile baðý olup olmadýðýný (teorinin bunu önerip önermediðini) araþtýrmak ve bölünmüþ hareketi yaratan nedenleri incelemektir. Gerçek eleþtiri budur. Bunlarýn tersini yapmakta ayný þekilde yanlýþtýr. Yani bölünmüþ (parça) bir hareket baþarýya ulaþtýðý taktirde, teori tersini savunduðu anlamda, teoriyi hem doðrulamak için kullanmak ya da teorinin yanlýþlýðýný ileri sürmek aptallýktýr. Önce teori ile pratik baðýntýsý belirlenir, daha sonra pratik (parça hareket) ele alýnýr, baþarý (ya da baþarýsýzlýk) hangi nedenlerin ve koþullarýn ürünüdür bu saptanýr. Eðer nedenler ve koþullar genel nitelikte olmayýp, özgül nitelikte ise her þey anlaþýlýr. Yok genel nitelikte ise, teori eleþtirilir. Bunlarý yapmadan yapýlacak eleþtiri, yanlýþ ve sakat eleþtiridir ve de hiçbir yapýcý, olumlu yaný yoktur. Ýþte diyalektik materyalizm ýþýðýndaki eleþtiri anlayýþý. Gerçek diyalektik bireyin yanýlgýlarýný haklý göstermez, ama bütün somutluðu içinde geliþme sürecinin ayrýntýlý bir incelemesi ile, kaçýnýlmaz olduklarýný kanýtlayabilir, kaçýnýlmaz düþünceleri inceler.352 (abç) Buraya kadar kýsa olarak deðindiðimiz tarihi örnek ve eleþtiri anlayýþý, herþeyde olduðundan yüz kat daha fazla örgütsel çalýþma ve savaþta (askeri mücadele) önem kazanýr. Dünyada herþey gibi, bütün ile parçalarý arasýnda, sürekli iliþki vardýr, herþey birbirine baðlýdýr. Bu nedenle en küçük bir þey, ne olursa olsun, örgütte ve savaþta, herþeyi etkiler ve etkisi ve de önemi ölçüsünde sonucu da deðiþtirir. Örgütlü bir savaþta, hele hele politikleþmiþ askeri savaþta bu gerçek çok büyük sonuçlar doðurabilir. Önemsiz birþey, küçük 352 280 Lenin, Bir Adým Ýleri, Ýki Adým Geri, s. 252. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III bir dikkatsizlik tüm mücadeleyi ve örgütü etkiler ve hatta denebilirse hareketin yenilgisine yol açabilir. Bu gibi sonuca meydan vermemek için ya da bu gibi sonuçtan hareketle, teori hakkýnda bir hüküm vermemek için olaylar ve olgular, kendi somutluðu içinde ele alýnmalýdýr. Böylece neyin, hangi koþulun zorunlu bir sonucu olduðu (ya da olmadýðý) ortaya çýkar. Ve böylece teori eylem kýlavuzluðunu yerine getirir. Ýþte bu tespitlerin ýþýðýnda Latin-Amerikadaki Öncü Savaþý deneylerini de alacaðýz. Bu geçmiþten çok daha fazla önem taþýdýðý açýktýr. Geçmiþte Latin-Amerika baþarýlara tanýk oluyordu ve oportünizm-pasifizm ülkemiz Latin-Amerika ülkeleri gibi deðildir diyerek bunlarý dýþlýyordu. Bugün ise, baþarýdan çok, baþarýsýzlýk sözkonusudur. Birde bunlara ülkemizdeki 1971 yenilgisi ilave edilince, konunun önemi kendiliðinden ortaya çýkmaktadýr. Burada konuyu üç açýdan ele alacaðýz. Önce Latin-Amerika ve ülkelerin emperyalist dünya zincirindeki yerini ele alacaðýz. Sonra Latin-Amerika daki teorik tahlilleri inceleyeceðiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 281 I. LATÝN-AMERÝKANIN GENEL YAPISI Latin-Amerika bütünü için en sýk söylenen söz isyancý gelenek olgusudur. Ancak diyalektik materyalizme göre, herþey maddi yaþam koþullarý tarafýndan belirlenir. Bu nedenle Latin-Amerika isyancý geleneði Latin-Amerikanýn maddi koþullarýndan ayrý ele alýnamaz ve maddi koþullardan baðýmsýz deðildir. Latin-Amerika, ABD emperyalizminin hegemonyasý altýnda olan bir kýtadýr. Diðer emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerden farklýlýðýnýn baþýnda, 1970 sonrasý emperyalist sistem içinde ABD nin mutlak hegemonyasýnýn nispi hegemonyaya dönüþmesine raðmen, ABDnin mutlak hegemonyasýnýn devam etmekte olmasý ve bu ülkelerin yönetiminde bizzat kendi uzmanlarýný bulundurmasýdýr. Bu durumu yaratan neden ise Latin-Amerika ülkelerinde emperyalist sömürünün geliþimi ve sürdürülüþ biçimleridir (Emperyalist sömürünün sürdürülüþ biçimi ile, sistemin bütünündeki biçimin somutta, yani Latin-Amerikada biçimleniþini ifade ediyoruz). Latin-Amerikada emperyalist sömürünün geliþimi, yani emperyalistlerin ülkelere giriþi ve yerleþmesi, diðer geri-býraktýrýlmýþ ülkelerden farklý deðildir. Ancak diðer ülkelerden daha geç bir dönemde baþlamasý ve kolonyalizme dayanmasý, halklarýn tepkilerinin yoðun olarak gündeme getirmiþtir. Ýsyancý gelenek olarak ifade edilen bu durum, bir geçiþ döneminin sonuçlarýný ifade eder. Emperyalizmin ülkelere giriþini ve geliþimini en açýk olarak oligarþinin oluþum süreci içinde görebiliriz: Latin-Amerika ülkelerinde oligarþinin oluþum sürecini ele almadan, Latin-Amerika ülkelerinde oligarþi kavramýnýn nasýl kullanýldýðýna kýsaca deðinelim : Latin-Amerika solunda genel olarak tüm ülkelerde görülen ayrýþmalar kendini gösterir. Genel olarak Sovyet-emperyalizmi tezini savunanlar (bunlara Pekinciler denilmektedir), Sovyetler Birliðine baðlý klâsik komünist partiler(Moskovacýlar) ve gerilla savaþýný savunan ve de Küba devrimini örnek alan örgütler (gerillalar). Ayrýca dönem dönem etkinliði artan troçkistler vardýr. Ýþte 282 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III bu üç (dönem dönem dört) ana sol ayrýþma, kendini özgü bir literatüre ve terminolojiye sahiptir. Ancak Küba Devrimine kadar 1960 yýllarýna kadar) Latin-Amerika ülkelerinde sol tek bir çatý altýnda toplanmýþtý. Komünist Partiler olarak bir örgütlü yapýya sahip olan sol, yeni-sömürgeciliðin yerleþmesine paralel olarak bölünmeye baþlamýþtýr. (Çinin sosyal-emperyalizm tezlerini ortaya atmalarý ayný döneme rastlar). Bu nedenle soldaki en yaygýn terminoloji klâsik komünist partilerinin terminolojisidir. Küba Devrimiyle birlikte silahlý mücadeleyi savunanlarýn KPlerden kopmalarýyla, bu hareket kendine yeni bir literatür ve terminoloji yaratmýþtýr. Her durumda da, terminoloji Latin-Amerikanýn özgül koþullarýndan kaynaklanýr. Latin-Amerika 19. yüzyýldan bu yana geniþ topraklara sahip feodal beylerin sömürüsünü yaþamaktadýr. Latifundista denilen bu büyük toprak aðalarý Latin-Amerikanýn en karakteristik özelliðidir. Bunlar varlýklarýný feodal ve yarý-feodal dönemlerden, bugüne dek sürdürmüþler ve her dönemde (eski ve yeni-sömürgecilik ve de kolonizm dönemlerinde) emperyalistlerin ve kolonicilerin temel müttefiki olmuþlardýr. Latin-Amerikada oligarþi ilk dönemlerde, iþte bu feodal beylerin (latifundista) tanýmlamasý için kullanýlýr. Feodal oligarþi adýný verdikleri bu egemen sýnýf, ülkelerin feodal dönemini ifade eder. Yine Latin-Amerika ülkeleri, 19. yüzyýl ve 20. yüzyýl baþlarýna dek kolonistlerin iþgaline uðramýþtýr. Özellikle Ýspanyol ve Portekiz sömürgeciliði baþlý baþýna bir olgudur. 1920lere kadar tüm LatinAmerika halk hareketleri bu emperyalizm öncesi sömürgeciliðe karþýdýr. Kolonizm, emperyalist sömürüden ayrý olarak, doðrudan ülke yönetimine el koymayý ifade eder. Böylece sömürgeci ülkeler bu ülkeleri, gerek ülkeye daha önce yerleþmiþ yabancýlar, gerekse yeni adamlar ile yönetirler. Bu da yeni tip bir oligarþiyi oluþturur. Latin-Amerikada en sýk kullanýlan oligarþi bunu ifade eder (Kore oligarþisi gibi). Bu oligarþiler, feodal oligarþiden ve emperyalist sömürgecilik dönemi oligarþilerinden farklýdýr. Üretimle hiç bir þekilde uðraþmazlar. Onlarýn tek zenginlik kaynaðý siyasal yönetimde bulunmalarýnýn getirdiði ayrýcalýklardýr. Siyasal yönetimin ellerinden gitmesi ile her þeylerini yitirirler. Bu yüzden hertürlü siyasal ve ekonomik deðiþime karþýdýrlar. Bu özellikleri ile feodal sýnýflara da, THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 283 kapitalist (isterse emperyalizmle baðýmlý olsun) sýnýflara da karþýdýr. Jose Martin, Simon Bolivar hareketleri temelde bu oligarþilere karþý yürütülen bir mücadeleyi ifade eder. Elbette oligarþiler kolonizmin ürünü olduklarý için ayný zamanda anti-kolonisttir. * Emperyalizmin yeni-sömürgecilikle birlikte geliþip olgunlaþan ve günümüzdeki durumu yansýtan oligarþi ise, toprak sahipleri ile emperyalizmle baþtan bütünleþmiþ yerli-tekelci burjuvaziyi tanýmlamakta kullanýlýr. OLAS Genel Bildirisi þöyle diyor: Latin-Amerika, toprak sahipleriyle ayrýlmaz bir iþbirliði halindeki ve ülkemizde denetleyici bir oligarþi teþkil eden zayýf burjuvazinin varlýðý ile nitelenen sarsýntý koþullarý altýnda bulunmaktadýr. Artan boyun eðme ve bu oligarþinin emperyalizmle hemen hemen mutlak baðýmlýlýðý... Bu genel tanýmlamayla birlikte pek çok yazýlarda deðiþik oligarþi ifadelerine rastlanýr. Bu genel olarak ortak terminolojinin oluþum halinde olmasýný, özel olarak da eþitsiz geliþimin bir sonucu olarak, her ülkede oligarþinin oluþum sürecinin ayný zaman ve düzeyde olmamasýný gösterir. Bunlarýn farklýlaþmasýný genel olarak Latin-Amerika ülkelerinde oligarþinin oluþumunu ele alarak belirtelim: Oligarþilerin ortaya çýkýþýnýn, maddi temellerinin üretici güçlerin mevcut üretim iliþkileri tarafýndan engellenmesi olarak ortaya koymuþtuk. Bu duruma göre sömürge, yarý-sömürge ve geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde de oligarþilerin bulunmasý gerekmez mi? Çin, Vietnamda devrimcilerin karþýsýnda oligarþik dikta mý vardý? Meseleye bu þekilde bakmak, sorunlarýn derinliðine incelenmesi yerine yüzeysel tahlillerle yetinmektir. Öz ile biçimi karýþtýrmaktýr. Evet, sömürge, yarý-sömürge ve geri býraktýrýlmýþ ülkelerde de oligarþiler ortaya çýkmak zorundadýr. Ama bu oligarþiyi salt bir azýnlýk ve bu azýnlýðýn yönetimi kontrol etmesi olarak ele almak demektir. Oligarþinin bundan baþka nitelikleri vardýr. Oligarþi demek, ülkenin politik ve ekonomik yapýsýna bir azýnlýðýn egemen olmasý, * D. Bravonun Milli Kurtuluþ Cephesi adlý kitabýnda Louis Constant oligarþiyi tanýmlarken bu açýdan ele alýr. 284 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III merkezi bir otoritenin ortaya çýkmasý ve de halkýn tepkileriyle kendi arasýnda suni bir denge kurmuþ olmasý (hangi yöntemle olursa olsun) gerekir. Bütün bunlarýn ortaya çýkmasý aniden deðil, belirli bir evrim (süreç) gerektirir. Bu evrimin ya da sürecin özelliðinde, ülkenin içindeki durumun az çok iyi olmasý ve toplumdaki patlamalarýn yavaþlamýþ olmasý, yani bir çeþit barýþ döneminin hüküm sürmesi gerekir. Bunun dýþýnda, tam anlamýyla oligarþinin belirginleþmesi için belirli bir azýnlýðýn ülkenin ekonomik hayatýný kontrole almasý yetmez, ayný zamanda politik hayatý ve devlet aygýtýný da kontrolüne almasý gerekir. Bunun belirli ölçüde gerçekleþmiþ olmasý oligarþinin olduðunu söylememizi saðlar. Bunun dýþýnda emperyalist dönemin ayýrdedici özelliklerini taþýyan bir yapýya sahip olmasý gerçek anlamda (günümüz için) oligarþilerden bahsedilmeyi gerekli kýlar. (...) Bu süreç geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde þu þekilde geliþir: (genel olarak) Ülke içinde üretimin, toplumsal çeliþkilerin seviyesine göre, yerli sömürücü sýnýflar feodaller ve ticaret burjuvazisi arasýnda zümreleþme baþlar. Ve bu zümreleþmenin ekonomik ve politik hayatý kontrolüne aldýðý görülür. Ama oligarþi (emperyalist dönemin) olarak bütün fonksiyonlarý yerine getiremez (geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde emperyalist sömürüyü korumakla beraber, emperyalist üretim iliþkilerini geliþtiremez). Fakat kýsmi anlamda da olsa bir oligarþiden sözedilebilinir. (Latin-Amerika devrimcilerinin feodal-oligarþi dedikleri budur.) Emperyalizmle baþtan bütünleþmiþ olarak yerli tekelci burjuvazi geliþtirilirken, emperyalizm sömürüsünü bu azýnlýkla, gerçek anlamda olmasa da oligarþi ile ittifak kurarak sürdürür. Palazlanan yerli tekelci burjuvazi, baþtan zümreleþerek doðduðundan (tekelci) oligarþi için gerekli objektif þartlarý içinde taþýr. Ülke içindeki oligarþi de (feodal-oligarþi) içinde yer alýr. Bir yandan diðer sömürücü sýnýflar içinde zümreleþme artarken ki nedeni emperyalizmdir yerli tekelci burjuva güçlenir. Bu zaman için- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 285 de (yerli tekelci burjuvazinin içinde yer aldýðý ve eski feodal-oligarþiden farklý olan) oligarþi devlet aygýtýnda kademe kademe gücünü artýrýr. Tekelci burjuvazi, geliþmesiyle ülke içinde emperyalizmin temel dayanaðý olur ve oligarþi içinde yönlendirici güç olur. Oligarþinin devlet aygýtýndaki gücü de (önceleri yürütme organlarýnda, daha sonra yasama, yargý organlarýnda, bürokrasi ve ordu içinde) artar ve devlet oligarþik bir nitelik alýr. Burada en önemli nokta, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde kapitalizmin yukardan aþaðýya geliþtirildiðinden oligarþinin gücünün artmasý için ilk þart yürütme organlarýnda (hükümette) etkili olmak ya da hükümet olmaktýr. (Cunta ya da askeri yönetimin ilk dönemdeki temel nedeni) Ancak bu þekilde devlet aygýtýný tamamen kontrolüne alabilir ve yine bu þekilde emperyalist üretim iliþkilerini geliþtirebilir. Bu süreç devam ederken, sömürücü sýnýflar arasýnda zümreleþme daha da artar. Bunun birinci nedeni, yerli tekelci burjuvazinin feodaller ve ticaret burjuvazisini eritmesi ya da tecrit etmesidir. Ýkinci nedeni, emperyalist üretim iliþkilerinin bu sýnýflarýn dayandýðý gerici kapitalizme göre üretim iliþkileri ile çatýþmasýdýr. Bu süreç yerli tekelci burjuvazinin oligarþiye tek baþýna (baþtan bütünleþtiði için emperyalizmle) egemen olduðu (oluþturduðu) ve hatta yerli tekelci burjuvazi içinde sanayi burjuvazisinin oluþturduðu yapýya doðru devam eder (sermayenin yoðunlaþýp-temerküzü esprisi). Bunun gerçekleþmesi için yerli tekelci burjuvazi ve emperyalizm geribýraktýrýlmýþ ülkelerde çeþitli giriþimlerde bulunmaktadýr. (Ülkemizde 12 Mart gibi). Þimdiden bu sürecin ne zaman tamamlanacaðýný söyleyemeyiz. Ama þurasý kesindir, tekelci burjuvazi bugün oligarþiye iyice hakimdir ve sonuçta tekelci burjuvazi oligarþiye tek baþýna (emperyalizmle) hakim olacaktýr. Tabi ömrü yeterli olursa!353 Daha önceki bir broþürümüzde bu þekilde ortaya koyduðu353 286 THKP-C/HDÖ, Oligarþi Nedir?. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III muz geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki oligarþi ve geliþimi, Latin-Amerika ülkelerinde de aynen gözlenir. Ancak eþitsiz geliþim yasasý nedeniyle, geliþim, süreç ayný anda, ayný sürede ve ayný biçimde olmaz. Emperyalizmin bu ülkelerdeki giriþimleri farklý olup, kimisinde bir seferde yapýlarak baþarmýþ, kimi ülkelerde ise bir kaç kez yapmýþ ve halen yapýlan ülkeler mevcuttur. Ancak gerek ilk dönemde yürütmeyi ele geçirme, gerekse diðer evrelerde tekelci burjuvaziyi daha fazla güçlendirmek için temel yöntem askeri cunta manevrasý (Che) olmaktadýr. Bu dönemler ayný zamanda devrimciler için tarihsel önem taþýr. Bu dönemde giriþimin baþarýsýzlýða uðratýlmasý, toplumdaki çeliþkileri düzenleme (suni denge) imkanýný tekelci burjuvaziye tanýmadýðý için, çeliþkileri (oligarþi içi çeliþkileri de) keskinleþtirir. Devrimciler bu tarihsel koþullarda subjektif durumun elveriþsiz olmasýna raðmen, harekete geçmek zorundadýr. Temel görev bu giriþimin niteliðini açýða çýkartmaktýr. (bu giriþim) geleneksel kurumlara vurabilmek için zorunlu bir toplumsal temele dayanmayý ve ayný zamanda her türlü ihtimalini nötralize etmeyi mümkün kýlacak bir görüntü yaratma gerekliliðine özel önem vermektedir.354 Ayný giriþimleri Che burjuvazinin bize önceden o kadar sýk talim ettirdiði manevralarý olarak ifade ettikten sonra þöyle diyor: Bu, seçimler sýrasýnda devrik diktatörden daha melek yüzlü ve daha tatlý sesli bir baya iktidarýn devri ile, ya da genellikle ordu tarafýndan yürütülen ve bu arada dolaylý veya dolaysýz ilerici güçleri destek olarak kullanan gericilerin bir hükümet darbesi ile olabilir. Daha baþka manevralar düþünülebilir, fakat taktik hileleri araþtýrmak amacýmýz deðildir. Dikkati aslýnda yukarýda sözü edilen askeri cunta manevrasýna yöneltiyoruz.355 Dikta, düzenli olarak, önemli bir þiddet uygulamasý olmadan parçayý kurtarmayý dener. Onu, kendisini maskesiz, yani gerici sýnýflarýn baskýcý diktasý olarak gerçek kalýbý içinde göstermeye zorlayarak, kimliðinin ortaya çýk354 355 Tupamaros. Uruguaydaki 1973 askeri cuntanýn deðerlendirmesi. Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 204. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 287 masýna yardým edilir, bu da mücadeleyi artýk geriye dönüþün olmayacaðý son hadde kadar keskinleþtirecektir.356 Ýþte Latin-Amerikadaki Þili-Uruguay-Brezilya-Arjantin-BolivyaPeru; Orta-Doðuda Mýsýr-Ýsrail-Türkiye-Ýran-Pakistan-Hindistan, hepsi de kapitalizmin dýþ dinamikle geliþtirdiði ve belli yere (eþitsiz) geldiði ülkelerdir. Bu, tüm Latin-Amerika ülkelerinde en sýk ve en geniþ görülen durumlardýr. Bir örnek verelim: Bolivyada 1952 yýlýnda küçük burjuvazinin önderliðinde, geniþ halk kitlelerinin ayaklanmasý sonucu ülkedeki feodal oligarþiye son verilmiþtir. 1952-64 yýllarý içinde iktidarý alan küçük burjuvazi bu dönemde milli ekonomi ve milli burjuvaziyi yaratmaya çalýþmýþtýr. Ancak ABD emperyalizminin ülkeye giriþi de ayný döneme rastlar. Milli ekonomi için yabancý sermayeye geniþ olanaklar saðlanmýþ ve teþvik tedbirleri yasalaþtýrýlmýþtýr. Bu süreçte üç çeþit burjuvazi oluþmuþtur: a- Ýthalatçý burjuvazi (ticaret burjuvazisi) b-gayri milli ve tarýmsal-ihracatçý burjuvazi c-emperyalist sermayenin burjuvazisi (komprador).357 Zaman içinde bu burjuvazinin çeþitli katmanlarý arasýnda (emperyalist üretim iliþkilerinin geliþmesine paralel) farklýlaþma kesinlik kazanmýþtýr. Ve sonuçta ticaret burjuvazisi (ithalatçý burjuvazi)-sanayi burjuvazisi (maden burjuvazisi) ve tarýma dayalý sanayi burjuvazisi (ihracatçý burjuvazi) þeklinde netleþme ortaya çýkmýþtýr. Son iki burjuva kesimi emperyalizme baðýmlý yerli tekelci burjuvaziyi ifade ederler. Bolivyada ilk dönemde yönetici sýnýflar ihracatçý burjuvazi-maden burjuvazisi-ithalatçý burjuvazi ve latifundistlerden oluþur. Oligarþinin bu yapýsý süreç içinde daha da zümreleþmiþ (burjuvazinin çeþitli kesimlerin arasýnda netleþme olmasýdýr bu) ve ithalatçý burjuvazi (ticaret burjuvazisi) oligarþiden ayrýlmýþtýr.358 1972 yýllarýna tekabül eden bu durum, bu tarihten sonra Banzer yönetiminin (askeri yönetim) alt-emperyalist olma amaçlarýna yönelmesini getirmiþtir. Ancak Brezilyanýn mevcudiyeti karþýsýnda Banzerin giriþimleri emperyalizmin ülkeye iyice yerleþmesini (içsel olgu) sað356 357 358 288 Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 203. ELN, Bolivya Üzerine. ELN, agy. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III lamaktan baþka sonuç vermemiþtir. 1972 yýllarýndaki geliþimin ve askeri yönetime yeniden geçiþ (ilk kez 1965-70 arasý) salt oligarþi içindeki çeliþmelerden kaynaklanmaz. 1971 yýlýnýn sonlarýnda troçkistlerin yönetimindeki genel ayaklanma bu durumun gündeme gelmesinin ana nedenlerinden birisidir. Emperyalizmin III. bunalým döneminde, 1970ler sonrasýnda görülen alt-emperyalizm uygulamasý da, ilk kez Latin-Amerikada uygulamaya sokulmuþtur. Latin-Amerikada, geçmiþ dönemlerdeki geliþimi sonucu zayýf da olsa küçük ve orta sanayiye sahip Brezilya alt-emperyalizm olarak geliþtirilmiþtir. Diðer Latin-Amerika ülkelerine göre en fazla ABD sermayesinin bulunduðu ülke Brezilyadýr. 4 milyar dolar; ikinci sýrada zengin petrol rezervleri olan Venezüella, 1.8 milyar dolar ve Arjantin, 1.2 milyar dolar) Türkiyede tüm yabancý sermaye 200 milyon dolar civarýnda olup, ABD sermayesi 40 milyon dolardýr. Nakit sermayenin bu durumu bile Latin-Amerikanýn ABD açýsýndan önemini açýða çýkartýr. Latin-Amerika ülkeleri, tüm geri-býraktýrýlmýþ ülkeler gibi tek ürün üzerinde inþa edilmiþ bir üretime sahiptir. Ancak yerli tekelci burjuvazinin geliþimine paralel teknoloji transferleri olaðanüstü arttýrmýþtýr. Fakat bu durum 1974 sonrasýnda baþlar. Bunun temel nedeni de Latin-Amerikanýn (oligarþinin oluþum süreci ile görülür) iç yapýsýnýn yeni-sömürgeciliðin tam anlamý ile uygulamasýna elveriþli olmamasý ve ilk iþ bu elveriþli ortammýn yaratýlmasýdýr. Bu da ancak gerilla savaþlarýnýn tüm kýta çapýnda yenilgiye uðratýlmasýyla saðlanabilmiþtir 1972 yýllarý). * Latin-Amerika ülkeleri, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdir. Ancak Latin-Amerika ülkelerinin tüm geri-býraktýrýlmýþ ülkelerle ayný özellikleri taþýmakla beraber, bazý farklýlýklarý da içerir. Bu farklýlýðýn baþýnda emperyalizmin kýta ölçüsünde bir baský stratejisi planlamýþ ve geliþtirmiþtir359 olmasý gelir. Latin-Amerikanýn ta* Ýkinci bölümde siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesi ve yönetimin askerileþmesi 3 ana nedenle olabileceðini belirtmiþtik: a- hakim sýnýflarýn kendi iç çeliþkilerinden (idare edememeleri); b- geliþen sýnýfsal muhalefetin mevcut üretim ilþkilerini tehdit eder nitelik almasý; c- doðrudan doðruya iktidara yönelik siyasal altarnatifin ortaya çýkmasý. Latin-Amerikadaki askeri yönetim-cunta olgularýnýn bu üç ana nedeninin mevcudiyeti ile ortaya çýktýðý açýkça görülür. 359 Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 120. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 289 rihi ve coðrafi koþullarý emperyalizmin kýta çapýnda, bir bütün olarak bir uygulamaya gitmesine imkan tanýr. Ancak ABD emperyalizminin bu kýta çapýndaki uygulamasý, tüm dünyada görülen ve uygulanan emperyalist politikalardan farklýdýr. Bu fark Latin-Amerikadaki oligarþilerin askeri açýdan iþbirliði yapmalarýdýr. Genellikle alt-emperyalizm olgusu ile somutlaþan bu uygulama, LatinAmerikada Brezilya alt-emperyalizmi olarak deðil, ayný zamanda tüm ülkelerin ortak hareketi olarak gündeme gelir. Örneðin Bolivyada oligarþinin (ki bir ara coðrafi konumunu ileri sürerek alt-emperyalist olma giriþiminde bulunmuþtur). Kýta çapý askeri uygulamada Þili ile olan sýnýr bölgelerin, doðrudan Brezilya nezdinde emperyalizmin denetimine ayýrmasý bunu gösterir. Þili sýnýr bölgesi zengin maden yataklarýnýn bulunduðu bu bölge bir bölgedir ve ayný zamanda Latin-Amerikanýn Sierra Maestrasý olan Ant daðlarý eteðinde bulunur. Ve Þili 1973 Eylül darbesinde bu bölge geniþ ölçüde kullanýlmýþtýr. Keza ayný bölge Chenin 1967 Bolivya hareketinde önemli rol oynamýþ ve Ýnti Predolar bu bölgeden Þiliye geçmiþlerdir. Ayný tür iþbirliði Uruguay ve Arjantinde de söz konusu olmuþtur. Bu Amerikan panoramasý karþýsýnda, tecrit edilmiþ bir ülkede zaferin ele geçirilmesi ve saðlamlaþtýrýlmasý zorlaþmaktadýr... Tarihi zorunluluk nedeniyle (savaþ) kýtasal özellik taþýyacaktýr. Ant daðlarý, Fidelin dediði gibi, Amerikanýn Sierra Maestrasý olacak ve bir kýtanýn kapsadýðý muazzam topraklar emperyalizmin iktidarýna karþý ölüm-kalým mücadelesine sahne olacaktýr. Mücadelenin ne zaman bu kýtasal karakteri alacaðý ve ne kadar süreceðini söyleyemeyiz; fakat kaçýnýlmaz tarihi, ekonomik ve politik koþullarýn sonucu olduðu ve rotasý deðiþtirilmeyeceði için, yükseleceði ve zafere ulaþacaðýný önceden söyleyebiliriz.360 (abç) Kýtasal devrim stratejisi olarak formüle edilen bu anlayýþ, revizyonist ve oportünistlerce troçkizm olarak ifade edilmektedir. Bunlara göre, kýta devrimi anlayýþý Troçkinin Avrupa devrimi anlayýþýndan baþka bir þey deðildir. 360 290 Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 209. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Burada uzun uzun Latin-Amerika devrimleri üzerinde fikir yürütecek deðiliz. Ancak bu karþý çýkýþlar, genel olarak Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin troçkizm olduðu þeklindeki eleþtiriyi desteklemek için kullandýðýndan üzerine biraz duralým. Her þeyden önce kýtasal devrim anlayýþý, Latin-Amerika ya özgü tarihi, ekonomik ve politik koþullarýn ürünüdür. Bu koþullar (yukarda kýsaca belirttik) unutulduðu ölçüde kýtasal devrim anlaþýlmaz. Ayrýca Latin-Amerika için olduðu kadar, Güney-doðu Asya devrimlerinde de ayný zorunluluk mevcuttur ve bu nedenle mücadele bölgesel nitelik almýþtýr. ABDnin domino teorisi olarak ifade ettiði koþullarýn ürünüdür. Bu teori, belirli bir bölgede bir ülkenin devrim yapmasý ile diðer ülkelerin peþi peþine düþeceðini ifade eder. ABD emperyalizmi bu gerçekten hareketle, bölgesel ya da Latin-Amerikadaki gibi kýtasal bir karþý hareket organize etmiþtir. Kýtasal devrim bu emperyalist karþý-hareketin karþýsýnda yapýlmasý gerekenleri ifade eder. Emperyalizmin karþý-hareketi taktik olmayýp, stratejik nitelikte olduðu açýktýr. En açýk olarak VietnamKamboçya-Laos devrimlerinde görülmüþtür. (Zaten bu ülke devrimcilerinin bölgesel hareketlerine troçkizm suçlamasý yöneltilmiþtir. Ama ne yazýk ki (!) devrim baþarýya ulaþarak eleþtirileri haksýz (!) çýkarmýþtýr.) Sonuç olarak, Latin-Amerika ülkeleri kendine özgü özellikleri dýþýnda, genel özellikleri ile emperyalist hegemonya altýnda olan, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdir. Bu nedenle devrim stratejisi, emperyalizmin III. bunalým dönemi geri-býraktýrýlmýþ tüm ülkelerin devrim stratejisi ile aynýdýr Aralarýndaki fark, her ülkenin kendi özgül koþullarýnýn getirdiði ara aþamalar ve taktiklerdir. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 291 II. LATÝN-AMERÝKADA DEVRÝM STRATEJÝSÝ Yukarda belirttiðimiz gibi, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerden oluþan Latin-Amerikada devrim stratejisi Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisidir. Ancak dünya çapýnda devrimci örgütler arasýnda bir koordinasyon (ki bu Komünist Enternasyonal demektir) olmadýðý için ortak bir terminoloji ve literatür mevcut deðildir. Bu yüzden, devrim stratejisi farklý biçimlerde ifade edilmektedir. Bu farklýlýk ülkeden ülkeye deðiþen özellikler taþýmaktadýr. Bu nedenle LatinAmerika devrim teorilerini, her ülkenin kendi koþullarý içinde ele almak gerekir. Latin-Amerika devrimci mücadelesini ve teorilerini kavrayabilmek için, genel olarak solun yapýsýný ve ana tartýþma konularýný bilmek gerekir (ki, bu ayný zamanda literatür ve terminoloji farkýný belirler). Latin-Amerika ülkelerinde tüm gerilla hareketleri Komünist Partileri bünyesinde çýkmýþtýr. Öyle ki kimi ülkelerde (VenezüellaPeru-Bolivya) bizzat KPler gerilla savaþýna baþlamýþtýr. Ancak dünya çapýndaki soldaki ayrýþmalar sonucu bu hareketler kesilmiþtir. Bunun üzerine, programýna silahlý mücadeleyi (ve bir biçimi gerilla savaþýný) alan ya da alýp pratiðe geçen tüm KPler bölünmüþ ve saflardaki silahlý mücadele taraftarlarý ayrý örgütlenmeye baþlamýþtýr. (Bu süreç 1970lere kadar sürmüþtür.) Brezilyada ALN ve MR-8, BKPden ayrýlmýþ kadrolarca oluþturulmuþ örgütlerdir. ALN kurucusu Marighella BKP Merkez Komitesi üyesidir. Venezüellada FLN-FALN, VKP-MIR ve diðer sol gruplarýn ortak baþlattýklarý gerilla savaþýnýn 1962de durdurulmasýyla VKPden D. Bravo ve MIRdan Fabridio Ojeda tarafýndan kurulmuþtur. Bolivyada maoist-troçkist olarak bilinen ve ELNe katýlan Guevara BKP/MLden ayrýlmýþtýr. Kolombiyada silahlý mücadele kurtarýlmýþ bölgeler ya da özsavunma anlayýþý ile Komünist Parti tarafýndan yürütülmüþtür. 1969 yýlýnda KKPnin silahlý mücadeleyi ülkede devrimci bir durum yoktur, gerilla mücadelesi savaþýn baþlýca biçimi olamaz diyerek terk etmesi üzerine FARC (Kolom- 292 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III biya Devrimci Silahlý Kuvvetleri), KKPden ayrýlan kadrolarla faaliyetini sürdürmüþtür.* Ancak Komünist partinin kurulmadýðý ülkelerde gerilla savaþlarý baþtan ayrý örgütlenmeler tarafýndan yürütülmüþtür. Uruguayda MLN (Tupamaros), Arjantinde ERP-PRT gibi. Latin-Amerika solunun bu oluþumu nedeniyle devrim stratejisi tartýþmalarý klâsik revizyonist komünist partileri ile silahlý mücadeleyi savunanlar arasýnda odaklaþýr. Giderek de silahlý mücadeleyi savunanlar arasýndaki tartýþmaya yönelir.** Bu koþullar içinde ilk nokta, silahlý mücadeledir. Ýdeolojikpolitik çizgi tartýþmasýnýn bu þekilde baþlamasý, Latin-Amerika dýþýndaki ülkelerde pek çok karýþýklýk yaratmýþtýr. Bilindiði gibi, silahlý mücadele tek baþýna genel bir ayrýmý ifade eder. Yani devrimin þiddete dayanýp dayanmayacaðý ayrýmýdýr. Yoksa belirli bir silahlý mücadele biçimi gündeme getirmez. Latin-Amerikadaki tüm tartýþmalara bakýlacak olursa, temel sorun, devrimin barýþçýl mý yoksa silahlý mý olacaðý üzerinedir. Fidel Castro, 1967de OLAS kongresinde þöyle diyor: Devrimci, ülküsüne ve devrimci amacýna ulaþmak için türlü yöntemler kullanýr. Sorunun özü, kitlelerin bunun devrimci bir hareket olduðuna, sosyalizmin mücadelesiz olarak barýþçýl yollarla iktidara gelebileceðine inandýrýp, inandýrýlamayacaðýdýr. Bu bir yalandýr ve LatinAmerikada kim barýþçýl yollarla iktidara gelebileceðini iddia ediyorsa, kitleleri aldatmaktadýr.361 Ve tüm Latin-Amerikadaki silahlý mücadeleyi savunanlarýn iþbirliðini saðlamak amacýyla oluþturulan OLAS kongresi þu kararý almýþtýr: Latin-Amerika devrimci hareketini Marksizm-Leninizm ilkeleri yönetir. Latin-Amerika devriminin temel yolunu, silahlý dev* Daha geniþ bilgi için bkz: Türkiye Devriminin Acil sorunlarý-I, s. 142-43. ** Bu oluþumun Latin-Amerikaya özgü olmadýðý ileri sürülebilinir. Ancak Latin-Amerika daki en önemli olgu KPlerin belirli bir süre 1965lere kadar) tüm soldaki tek örgüt olmasýdýr. Örneðin ülkemizde böyle bir oluþum yoktur. Var olduðu ileri sürülebilecek olan TKP ya da eski TÝP, disiplinli bir bütünü, yani kelimenin tam anlamý ile örgütü ifade etmezler. 361 F. Castro. Akt. Pomeroy, Gerilla Savaþý ve Marksizm, s. 387. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 293 rimci mücadele teþkil eder. Bütün diðer mücadele biçimleri, bu temel yolu geliþtirmek ve geciktirmemek koþuluyla kullanýlýr. Ülkelerimizin çoðunda gerillalar kurtuluþ ordularýnýn nüvesidir ve devrimci mücadeleyi baþlatýp sürdürmenin en etkili yolunu teþkil ederler. Devrimin yöneticiliði bir örgütlenme ilkesi olarak, baþarýyý garantilemek üzere, birleþik bir siyasal ve askeri kumandanýn varlýðýný gerektirir.362 Azgeliþmiþ Amerikada kýrsal bölgeler silahlý savaþ için temel alanlardýr.363 Bu genel tespit Che tarafýndan þöyle formüle edilir: Kübadaki devrimci savaþ o zamandan beri kýtanýn ilerici partilerinin teorik tartýþmalarýnda gerilla savaþýnýn sorunlarý ortaya atýlmakta ve uygulama olanaklarý ile amaca uygunluðu, karýþýk polemiklerin konusu olmaktadýr. (...) Herþeyden önce, mücadelenin bu özel biçiminin hedefe ulaþmak için bir yöntem olduðu aydýnlatýlmalýdýr. Her devrimci için zorunlu, þaþmaz olan bu hedef, politik iktidarýn ele geçirilmesidir.364 (abç) Ayný konuda Fidel Castro þöyle diyor: Baþka bir deyimle uygun koþullarýn bulunduðu bütün bu ülkelerde baþlýca görev olarak, gerilla savaþýnýn rolünün önemi üzerinde dururken, diðer silahlý mücadele biçimlerini küçümsüyor deðiliz... Gerilla savaþý mücadelenin ana þeklidir. Fakat ortaya çýkabilecek diðer silahlý mücadele türlerini de dýþarýda býrakamaz.365 (abç) Ancak gerilla siyasal bir örgüt, siyasal bir hareket tarafýndan örgütlenir.366 Sonuç olarak, devrim stratejisi þöyle ifade edilebilir: Politik iktidarýn ele geçirilmesi silahlý mücadele ile olacaktýr. Ancak bu süreç uzun bir süreçtir. Bu savaþta, ilk dönem silahlý mücadelenin bir biçimi olan gerilla savaþý temel araç olarak kullanýlýr. OLAS Genel Bildirisi, Aðustos 1967. Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 134. 364 Che Guevara, Gerilla Savaþý: Bir Yöntem. 365 F. Castro. Akt. Pomeroy, Gerilla Savaþý ve Marksizm, s. 387. 366 F. Castro. Akt. Pomeroy, age, s. 358. 362 363 294 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Küçük savaþçý çekirdeklerin baþlattýðý mücadeleye giderek sürekli bir þekilde yeni yeni güçler katýlýr, kitle hareketleri boy göstermeye baþlar, eski düzen yavaþ yavaþ yýpranýr, çöker; ... gerilla savaþý, yavaþ yavaþ kök salacak ve saðlam bir temele oturacak; bundan sonra gerilla birliðinin geliþmesi için temel bir unsur olan üsler oluþacaktýr ... Kurtuluþ savaþýnýn kural olarak üç aþamasý vardýr: birincisi, kaçmakta olan küçük silahlý gücün düþmana darbe indirdiði stratejik savunma aþamasý; silahlý güç, küçük bir çevrede pasif bir savunma yapmak için sinmez, tersine, savunmasý, yerine getirebileceði sýnýrlý saldýrýlardan oluþur. Bundan sonra düþmanýn ve gerillanýn eylem olanaklarýnýn istikrarlý olduðu denge noktasýna ve nihayet büyük kentlerin iþgaline, büyük kesin çarpýþmalarýn, düþmanýn tamamen yokedilmesine götürecek olan baský ordusunun çevrilmesi, son aþamasýna varýlýr. Her iki gücün birbirini karþýlýklý ciddiye aldýklarý denge noktasýna eriþildikten sonra gerilla savaþý, bundan sonraki geliþimi sürecinde yeni özellikler kazanýr.367 (Che) Gerilla savaþýnýn, savaþýn bir aþamasýný oluþturduðu, bu aþamanýn tek baþýna zaferle sonuçlanamayacaðý kesinlikle ortaya konmuþtur. Bu savaþýn ilk aþamalarýndan biridir, sürekli büyümesi için direniþ ordusu düzenli ordu karakteristliði kazanýncaya kadar geliþecektir ... Zafer daima düzenli ordunun eseri olacaktýr.368 (Che) Görüldüðü gibi Öncü Savaþý ve Halk Savaþý, gerilla savaþý ve örgütlenmesi açýsýndan konulmaktadýr. Ancak bu demek deðildir ki, gerilla hareketi, herhangi bir ön çalýþma olmaksýzýn doðabilir ya da siyasal yönelimi olmaksýzýn varolabilen bir þeydir.369 Che ve Castronun bu açýklamalarýnda Öncü Savaþý ile Halk Savaþýnýn, iç içe geçmiþ tek bir sürecin iki aþamasý olarak ele aldýðý açýkça görülür. Ama belirtildiði gibi, her iki evrede de farklý özellikler mevcuttur. Bir baþka deyiþle, Che ve Castro, Öncü ve Halk Savaþýný, halk kurtuluþ savaþýnýn (tek süreç) iki aþamasý ola367 368 369 Che Guevara, Gerilla Savaþý: Bir Yöntem. Che Guevara, Gerilla Savaþý: Bir Yöntem. F. Castro, Akt. Pomeroy, Gerilla Savaþý ve Marksizm, s. 385. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 295 rak formüle eder. Ayný þeyi D. Bravo þöyle ifade ediyor: Kitleler silahlý mücadele saflarýna heyecanla katýldýklarý zaman, devrim yeni bir karakter kazanýr; muhtevasýyla olduðu gibi biçimiyle de öncü (avangart) savaþtan Halk Savaþý aþamasýna geçilir.370 (abç) ELN (Bolivyadaki Chenin kurduðu Ulusal Kurtuluþ Ordusu) ayný þeyleri þöyle ifade ediyor: Bizim uzatýlmýþ savaþ stratejimiz Marksizm ve Leninizmin ýþýðýnda üç büyük aþama öngörmektedir; bunlarý þöyle özetleyebiliriz : 1- Gerilla Savaþý: Bu Nancahuazuda baþlayan ve hâlâ devam eden savaþtýr. Gerilla taktiði ister istemez baþka yöntemlerle (kitle ajitasyonu, sendikalarýn harekete geçirilmesi, grevler, yollarýn iþgali vb.) güçlendirilmiþ esas yöntemdir. Bu yöntemin amacý düþmaný geriletmek ve halkýn örgütlenmesini hazýrlamaktýr. Bu uzun dönem süresince geri çekilme hareketlerinin ardýndan mücadelenin yükseldiði dönemler gelecektir. Bütün yöntemleri kullanmayý bilmek, ama her zaman dönemin temel yöntemine baðlayabilmek; iþte devrimci öncünün yapmasý gereken budur. 2- Ayaklanma Aþamasý: Halk çeþitli bölgelerde ayaklanma hareketine giriþtiði zaman nitel bir sýçrama gerçekleþecektir. Bu, gerilla geliþtiði ölçüde mümkün olacaktýr; ayný zamanda gerilla da geliþmeye devam edecektir. Ama dönemin esas görevi ayaklanma olacaktýr. Bu ayaklanma merkezi iktidarýn ele geçirilmesi için bir mücadele biçimi olacaktýr. Ama temel nokta sistemin tamamen daðýtýlmasý ve bir üst aþamaya geçilmesi olacaktýr. 3- Ulusal Savaþ: Gerillanýn geliþmesi, halkýn ayaklanma dönemi boyunca kitle halinde savaþa katýlmasý emperyalizm için dayanýlmaz olgulardýr. Emperyalizm uydularý aracýlýðýyla (Brezilya alt-emperyalizmi bu amaçla yaratýlmýþtýr) doðrudan müdahale etme gerekliliðini görecek yýkýlmakta olan burjuva sisteminin yýkýntýlarý üzerin370 296 D. Bravo, Milli Kurtuluþ Cephesi, s. 106, Ant Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III de bir halk iktidarýnýn örgütlenmesini engellemek için elinden geleni yapacaktýr. Emperyalist müdahale halkýn mücadelesini bir ulusal savaþa dönüþtürecektir; bu savaþ süresince düzenli ordular çarpýþacaktýr; ama düþmanýn geri saflarýna vurmak üzere gerilla mücadelesi ve halkýn ayaklanmasý da sürecektir. Ve ulusal savaþ stratejik açýdan bütün kýta üzerindeki halklarýn mücadelesi aracýlýðýyla kýtasal bir karaktere sahip olacaktýr.371 (abç) Che Guevara, ilk dönemdeki gerilla kavramýný da þöyle tanýmlýyor: Gerilla, en üstün derecede bir kurtuluþ savaþçýsýdýr, halktan seçilen, kurtuluþ savaþýnda halkýn savaþçý öncüsüdür ... Gerilla savaþý bütün halkýn baskýcý egemenliðine karþý savaþýdýr. Gerilla hareketi, bu savaþýn silahlý öncüsüdür. Gerilla ordusu ise, bir bölgenin veya ülkenin bütün halkýný içerir.372 (abç) Mücadelenin niteliðini ise þöyle belirtiyor: Mücadele politik-askeridir, böyle geliþmeli ve bundan ötürü böyle olmalýdýr.373 ... devrimci savaþ baþýndan itibaren politikleþmiþ askeri savaþtýr.374 Latin-Amerikada proletaryanýn iktidar alternatifi olabilmesi için, silahlý mücadelenin sýnýf mücadelelerinin yolu olduðu, politikleþmiþ askeri savaþ geçerlidir.375 Görüldüðü gibi, terminoloji ve özgül koþullarýn oluþturduðu noktalar hariç, Latin-Amerikada devrim stratejisi, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisidir. Ancak bu stratejik çizginin kavranamayýþý zaman zaman çeþitli sapmalara yol açmýþtýr. a- Fokoculuk Üzerine Latin-Amerikada devrim stratejisi üzerine olan bu tartýþma ve açýklamalar içinde en önemli yan fokoculuktur. ELN, Bolivya Üzerine. Che Guevara, Gerilla Nedir? Che Guevara, Askeri Yazýlar, s. 213. 374 J. Quartim, Regis Debray ve Brezilya Devrimi. 375 J. Quartim, Regis Debray ve Brezilya Devrimi. 371 372 373 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 297 Debrayýn Devrimde Devrim adlý kitabýnda formüle edilen ve tüm dünyada fokoculuk olarak ifade edilen bu anlayýþýn gerçek niteliði kavranýlmalýdýr. Aksi halde, her hareket ya fokocu olarak, ya da sað-pasifizm olarak ele alýnýr. Fokoculuðun ele alýnmasýný zorunlu kýlan etken de, devrimci mücadelenin politikleþmiþ askeri savaþ olmasýndan ileri gelir. (Bilindiði gibi, askeri savaþta yenilgi, en hafifinden, pek çok kadronun yaþamýný yitirmesiyle sonuçlanýr. Böylece diðer durumlardan farklý olarak kaybedilen kadro kesinlik ifade eder. ) Debrayýn Devrimde Devrim kitabý, terimin Leninist anlamý ile bir taktikler kitabýdýr. Bu kitap, devrim anlayýþýný ve karakterini incelemiyor, sadece nasýl yapýlacaðýný inceliyor.376 Böylece fokoculuðun ilk özelliði ortaya çýkýyor: devrim stratejisi olmayan mücadele. Kapitalist devlet iktidarý nasýl yýkýlýr? Baþka deyiþle, kuzey Amerika askeri yardým heyetiyle sürekli olarak takviye edilen ordu; yani kapitalist iktidarýn belkemiði nasýl kýrýlýr? (...) Uygun olarak seçilmiþ kýrsal alanlarda yavaþ ya da hýzlý bir hazýrlýktan sonra gerilla savaþlarý; halk ordusunun ve gelecekteki sosyalist devletin çekirdeði olarak seyyar (hareketli) bir stratejik kuvvet geliþtirmek.377 Ýþte fokoculuðun tüm devrim anlayýþý bu kadardýr. Ancak bu nasýl yapýlmalý sorusuna Debrayýn cevabýný anlamak için, bu soruyu yerli yerine oturtmak gerekir. Herþeyden önce Debray, devrimin gerilla savaþý ile zafere ulaþacaðýný ileri sürmez. Debray, devrimin halk ordusunun yürüttüðü bir Halk Savaþý ile zafer kazanacaðýný kabul eder. Debray için temel soru, ordunun nasýl yaratýlacaðýdýr. Bir baþka deyiþle suni denge nasýl bozulacaktýr? Debray, suni denge olgusunu görmekle beraber, bu dengenin nasýl kurulduðunu hangi yöntemlerle hangi araçlarla sürdürüldüðünü anlamamaktadýr. Onun için bu konular çözümlenmiþtir. Debraya göre suni denge salt siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesi ile kurulan ve salt askeri nitelik taþýyan bir olgudur. 376 377 298 J. Quartim, Regis Debray ve Brezilya Devrimi. R.Debray, Devrimde Devrim. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III (Kapitalist devlet iktidarý ile orduyu özdeþleþtirmesi bundan ileri gelir). Çok tali olarak da soldaki reformist yüreksizlik ve ortodoks komünist partilerinin ihaneti378 suni dengeyi yaratýr. Bu da Debray için suni dengenin politik niteliðidir. Suni denge olgusu bu þekilde ele alýnýnca yapýlmasý gerekenler birbiri peþi sýra gelir: Gerilla güçleri, askeri örgüt bakýmýndan olduðu kadar, eylemde de sivil halktan baðýmsýzdýr. Bundan ötürü, köylü halkýn doðrudan doðruya savunmalarýný üstlenmelerine gerek yoktur. Halkýn korunmasý düþmanýn askeri potasýnýn yok edilmesi sürecine baðlýdýr. (...) Devrimci gerilla gücünün ana amacý düþmanýn askeri potansiyelini yok etmek ise, insiyatifi ele almaksýzýn, onun gelip hücum etmesini bekleyemez... Baþarýlý bir pusu, iþkencecinin yok edilmesi, nakledilen silahlara el koyuþ, bunlar herhangi bir Amerikan ülkesinde ortaya çýkabilecek reformist yüreksizliðe en iyi cevaptýr.379 Görüleceði gibi Debrayýn anlayýþý, suni dengenin eksik tanýmlanmasý üzerinde yükselir. Bu doðaldýr, dünyayý farklý yorumlayanýn deðiþtirme tarzý da farklý olacaktýr. Debray, silahla kontrol altýna alýnmayan kitle hareketlerine girilmez formülasyonunu, doðrudan kendiliðindencilik anlayýþý çerçevesinde yorumlar. Onun için kitle hareketlerini kontrole alacak silahlý güç önemli deðildir; önemli olan kitle hareketine saldýracak silahlý gücün olmasýdýr. Bu da ancak oligarþinin resmi zor kuvvetlerine saldýrmakla saðlanabilir. Böylece kitle örgütlenmesi ile silahlý güç, silahlý güç ile kitle örgütlenmesi birlikte büyür ilkesi,oligarþinin silahlý gücü imha edildikçe kitle örgütlenmesi oluþur þeklinde kendiliðinden gelmeciliðe dönüþür (ekonomizm). Sýnýflar arasý iliþki ve çeliþkilerin, oligarþik devlet aygýtý ile kitlelerin tepkileri arasýndaki dengeyi indirgenmesi, mekanik bir yorumla etki-tepki olarak ele alýnýrsa ve iktisadi ve sosyal muhtevasý kavranamazsa, ayný (etkitepki) mekanikliði içindeki düz mantýk toplumu bir fis378 379 R. Debray, Devrimde Devrim. R. Debray, Devrimde Devrim. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 299 ke ile yýkabilecek bir yapý olarak ele alýr. Bu taktirde sol foko anlayýþýnýn temellerine varmýþ oluruz. Aslýnda ayný mekanik kavrayýþ iktisadi köklerini kavrayamamýþ olduðundan içinde ekonomizmi de taþýr. Etki (karþý-devrim) tepkiyi (devrim) sindirdiði zaman ekonomizme bütün çýplaklýðý ile ortaya çýkar.380 Evet, suni denge olgusunun (ki III. bunalým döneminin geribýraktýrýlmýþ ülkelerindeki en karakterist özelliðidir) mekanik kavrayýþýn sonucu kendiliðinden gelmecilik olacaktýr. Bu kendiliðindencilik ve mekanik anlayýþ, tüm Debray formülasyonlarýna egemen olur. Debray için, politik ve askeri kadro ayrýmý yapmak yanlýþtýr, ama politik kadro olabilmek için önce askeri fokodan geçmek gerekir. Salt askeri kiþiler bu iþi (silahlý mücadele) yapabilirler ve bir gerilla grubunu yönetirken edindikleri deneyle ayný zamanda politikacý da olurlar.381 Tüm bu anlayýþlarýn temelinde suni denge olgusunun eksik ve tek yönlü (mekanik) ele alýþýn sonucu ortaya çýkan askeri yönün politik yönden önde olmasý tespiti yatar. Öncüler, kitleleri daha sonra politik açýdan kazanabilmesi için önce askeri olarak kazanýlmalýdýr. Bunun tek yolu da oligarþinin askeri potansiyelini yok etmektir. Bu anlayýþýný þöyle ifade eder: Propaganda ve ajitasyon çalýþmalarý yani örgütü halka tanýtma ve anlatma ve bölgesel yönelimi kitle örgütüne dönüþtürme çabalarý temel mesele olur ve ilerde savaþlar buna baðlýdýr. Propaganda, savaþýn kurtarýcý yapýsýna tanýklýk eder ve bu masajý yavaþ yavaþ yýðýnlarýn zihnine sokar. Bundan baþka üretimin örgütlenmesine, vergi toplanmasýna, devrim yasalarýnýn anlaþýlmamasýna yardýmcý olur. (...) Bugün Latin-Amerika gerilla hareketlerinde bu eylemlerin gündeme alýndýðý bir aþamaya gelindiðini görmedik (...) Bir baþka deyiþle, silahlý propaganda askeri hareketten önce gelmez, askeri harekâtý izler. Silahlý propagandanýn iþi gerilla cephesinin dýþýnda deðil, içindedir. Önemli nokta þudur: Mev380 381 300 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. R. Debray, Devrimde Devrim. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III cut koþullar altýnda en önemli propaganda biçimi askeri eylemdir.382 (abç) Bugün ülkemizde de sýk sýk gündeme getirilen silahlý propaganda anlayýþlarýnýn Debrayýn bu sözleri ile ayniyeti açýktýr. Debrayýn bu sözlerinin diðer bir ifadesi ise, silahlý eylem baþlý baþýna propagandadýr. Silahlý propagandayý, yani politik mücadelenin bu biçimini, salt askeri harekâta ya da silahlý eyleme indirgemek, onun politik özünü ve mücadele biçimi olmasýný inkârdan baþka bir þey deðildir. Silahlý propaganda, somut politik hedeflere yönelik olarak, yani siyasi gerçekleri açýklamak amacýyla, gerilla savaþýný (ya da silahlý eylemi) bir araç olarak ele alan ve de bu gerilla eylemi üzerinde yükselen ajitasyon, propaganda, bilinçlendirme, siyasi eðitim ve örgütlenme çalýþmalarýnýn bütünselliðidir. Che ve Ýnti Predo, silahlý propagandayý, ancak silahlar (silahlý eylem), devrimin hedeflerini yýðýnlara doðru açýklanmasý tarafýndan desteklenirse propaganda sayýyorlardý (...) Politik baþarýya dönüþtürülemeyen askeri baþarý, bir askeri baþarý olmaktan çýkar ve askeri mücadeleye yol açmayan bir politik çalýþma, politik çalýþma deðildir.383 Ýþte en özlü olarak silahlý propaganda içindeki askeri ve politik yönlerin ifadesi. Debrayýn silahlý propagandaya bakýþ açýsý, onu bir mücadele biçimi olarak ele almak yerine, gerilla savaþýndaki propaganda çalýþmasýnýn biçimi olarak düþünmekten kaynaklanýr. Bu düþüncesine de Chenin propaganda çalýþmalarý ile ilgili söylediklerini destek yapar. Oysa Che, propagandanýn yer (gerilla cephesi içinde ve dýþýnda) ve biçimlerini (yerel ve ulusal) belirtir. Yoksa mücadele biçimi olarak bir bütünsel çabayý ele almamýþtýr.* Sonuç olarak diyebiliriz ki, Debray, Latin-Amerikada oligarþinin oluþum süreci içerisinde ortaya çýkmýþ, geçici ve özgül koþullarý * Burada Marighellanýn psiklojik yýpratmayý, oligarþiye karþý yalan haber yayma þeklinde sinir savaþý olarak tanýmlamasýný anýmsatalým. Marighella da bu kavramý kendi bakýþ açýsýndan ele alýr. Týpký Debray gibi. 382 R. Debray, Devrimde Devrim. 383 J. Quartim, Regis Debray ve Brezilya Devrimi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 301 ele alarak, milli krizi en olgun düzeyde deðerlendirmiþ ve suni dengeyi mekanik bir yorumla etki-tepkiye indirgemiþtir. Bunun sonucu olarak, askeri yön temel alýnmýþ ve politik yön askeri yöne tabi kýlýnmýþtýr. Bu da kaçýnýlmaz olarak örgütlenme anlayýþýna yansýmýþtýr. Uzun vadeli ve sistemli bir plan (strateji) olmayýnca, her türlü hareket ve her parçadaki çalýþma, birbirinden baðýmsýzlaþýr. Bütünü oluþturmasý düþünülen hareketler, sürekli bütünü parçalar. Her askeri eylem bir öncesi ile çeliþir ve bir üste yönelmez. Buna ilave olarak, her þey kendi sýnýrlarý içinde (parçada) ele alýndýðýndan, askeri eylemler genel politik koþullardan ve stratejik hedeften ayrýlýr. Böylece politik ve askeri yön karþý karþýya gelir. Tüm bunlarýn sonucunda, tüm bu parçalarý tek bir merkezi yönetim altýnda birleþtirerek uyumlu bir bütün olarak stratejik hedefe yönelten bir örgüt gereksiz olur. Fokocu anlayýþýn örgütsüzlük anlayýþý olarak tanýmlanmasýnýn nedeni budur. Debrayýn önemli, ama bir teferruat olarak kabul ettiði þey merkezi bir örgütün gereksizliðidir. Bu konuda Küba Devrimini örnek olarak gösterir. Debraya göre: Belli koþullar altýnda, siyasal ve askeri yön ayrý olmayýp, çekirdeðini gerilla birliðinin teþkil ettiði halk ordusundan ibaret tek bir organik bütün teþkil ederler. Öncü parti bizzat gerilla fokosu biçiminde bulunabilir. Gerilla gücü çekirdek halinde bulunan partidir.384 ... hiç bir gerilla hareketi yeni bir parti örgütlemeye kalkýþmadý, aksine kendi savaþçýlarý arasýndaki doktrin ya da parti bölünmelerini ortadan kaldýrmaya çalýþtý.385 (abç) Böylece savaþmaya kararlý her kiþi, eline silahýný alýp daðlara (sierraya) çýkmalýdýr. Ve bunlar hem halkla, hem de kendi aralarýnda bað kurmamalýdýrlar. Ancak her bir grup ya da kiþiler, savaþta belirli mesafeler kat ettikten sonra, bir araya gelebilirler. Sonuç olarak, belirli bir devrim stratejisi olmayan gerilla hareketinin, birbirinden baðýmsýz unsurlarca yürütülmesi önerilir. Böylece ülke çapýnda denetimi güçlü olan oligarþi, gücünü daðýtmak zorunda kalacaktýr. Yani oligarþinin gücü bölünmüþ 384 385 302 R. Debray, Devrimde Devrim. R. Debray, Devrimde Devrim. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III olacaktýr. Ve her bir gerilla birimi, savaþta belirli mesafeler kat ederek, çelikleþecek ve topraða kök salacaktýr. Bundan sonra bir araya gelmeleri ile halk ordusu oluþacak ve iktidar ele geçirilecektir. Ýlk bakýþta herþey hem basittir, hem de kolaydýr. Ancak sorunun özüne inildiðinde gerçeklerin bu kadar basit ve sorunlarýn bu kadar kolay çözümlenemeyeceði görülür. Oligarþinin taktik planda çok güçlü olduðu ve bütün ülke çapýnda denetimi elinde tuttuðu bir ülkede, gerilla güçlerinin baðýmsýz bir daðýlým içinde olmasý, oligarþinin deðil, gerillanýn gücünü böler. En basit savaþ kuralý bile bu gerçeði kanýtlar. Oligarþinin gücünü böleyim derken, gerilla kendini bölerek yokedilmesinin objektif koþullarýný yaratýr. Bu koþullarda, subjektif faktörler, yani gerillanýn savaþkanlýðý, özverisi ve tecrübesi objektif durumu ortadan kaldýrmaz. Olsa olsa, süreci (yok olma süreci) uzatabilir. Bu olguyu Türkiye Devriminin Acil Sorularý-Ide þöyle ifade etmiþtik: Çok sayýda ve küçük gruplarýn varlýðýný teþvik ederek harekete canlýlýk kazandýrmak ve düþman gücünü bölmek çizgisini dünya devrimci pratiði mahkum etmiþtir. III. bunalým döneminde küçük ve baðýmsýz çok sayýda grupla iþe baþlayýp da geliþebilen bir tek gerilla mücadelesi yoktur. Venezüella ve Peruda merkezi bir kumandaya baðlý olmayan gerilla gruplarý ülkelerin çeþitli bölgelerine daðýlmýþlardýr. Venezüellada bu gruplarýn çoðunluðu henüz hazýrlýk aþamasýnda ordu tarafýndan daðýtýlmýþtýr. Peruda ise, gerilla savaþý küçük gruplarca baþlatýlmýþ ve baþlangýçta oldukça da baþarýlý olmuþtur. Ancak diðer etmenlerin yaný sýra, merkezi bir kumandanýn bulunmamasý sonucu gruplar arasýnda eylem birliði saðlanamamýþ, birkaç grup ileri atýlýrken diðerleri geride kalmýþ ve ordu gerilla gruplarýný birer birer yok etmiþtir. Düþmaný parçalamak isterken öncü kendini parçalamýþtýr.386 Venezüellada 8 ayrý cephede baþlatýlan gerilla savaþýnda D. Bravonun içinde yer aldýðý Falcon cephesi ayakta kalabilmiþtir. Bunun nedeni de Falcondaki gerillalarýn süreci (yok olma süreci) 386 THKP-C/HDÖ, Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I, s. 174. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 303 uzatmalarý ve bu uzayan zaman içinde VKPnin oligarþiyle ateþkes anlaþmasý yaparak savaþý fiilen býrakmasýdýr. Denebilir ki, oligarþinin gücünü bölmek ve daðýtmak taktik bir sorun deðil, stratejik bir hedeftir. Hangi biçimde olursa olsun, oligarþinin gücünü bölmeyi taktik bir hedef ve amaç olarak ele almak, maddi ve teknik olarak (ve de siyasi olarak tecrit saðlanamamýþtýr) zayýf olan devrim güçlerini bölmek demektir. Debray, gerilla birimleri arasýnda bað kurulmamasýný önerirken ikinci neden olarak da, gerillanýn gizliliðini ileri sürer. Gerilla birimleri kendi aralarýnda bað kurarlarsa, bir tarafla verilen açýk (yakalanma vb. nedeniyle) tüm gerilla birimlerini etkiler ve yokolmayý getirir. Debray, bu ikinci nedenle de, sorunlarý salt taktik açýdan ele aldýðýný açýkça ortaya koyar. Gerillanýn ya da bir partinin baþlangýçta tecrübesiz olmasý ve açýk verme olasýlýðýnýn yüksek olmasý kaçýnýlmaz bir olgudur. Ancak bu durum geçicidir. Ve geçici olduðu anlamýyla taktik öneme sahiptir. Ayrýca baþlangýçtaki bu durumdan zarar görmemek için çözüm, güçleri baðýmsýzlaþtýrmak deðil, daha fazla merkezileþtirmektir. Ancak merkezi bir örgüt, anýnda tüm parçalarý uyarabilir ve tedbiri alabilir. D. Bravo, düþmanýn saldýrýsý karþýsýnda katlanmayý belirli bir plan doðrultusunda saðlayabilecek bir örgüt yaratýlmasý387 gerekliliðinden bu nedenle söz eder. Üçüncü olarak, açýk verme olasýlýðý sadece baþlangýçta olmayýp, devrimci savaþýn her döneminde söz konusu olan bir durumdur. Baþlangýç evresinde, açýðýn açtýðý gedik ya da verdiði zarar, diðer dönemlerden daha yüksek olabilir, ancak salt bu evre için geçerli deðildir. Bu nedenle baþlangýç evresinde açýk verme olasýlýðýnýn ve vereceði zararýn büyüklüðü karþýsýndaki önlemler taktik nitelikte olup, stratejik mücadeleyi yürüten örgütün taktik mevzilenmesini ifade eder. Debrayýn gerilla birimlerinin aralarýnda bað kurmamalarý için üçüncü nedeni, halk kurtuluþ cephesinin oluþturulmasýdýr. En küçüðü halk ordusunun çekirdeði olan gerilla fokosudur. Çekirdeði yaratacak olan Cephe deðildir, ama çekirdek geliþtikçe milli devrimci cephenin yaratýlmasýný 387 304 D. Bravo, Milli Kurtuluþ Cephesi, s. 110. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III saðlar. Sadece kurtuluþ programýnýn çevresinde deðil, mevcut olan bir þeyin çevresinde Cephe yaratýlýr.388 Debrayýn bu tezi hiç þüphesiz, halk kurtuluþ cephesinin tüm halkýn kurtuluþ cephesi olarak, somut adýmlarla ve somut eylemlerle kurulacaðýna dayanýr. Ancak Debray, halk kurtuluþ cephesinin politik niteliðini ve politik örgütlenme olduðunu unutmaktadýr. Zaten gerilla hareketi cepheyi deðil, halk ordusunu doðurur. Bir baþka deyiþle, gerilla, halk ordusunun çekirdeðidir. Ama baþlangýçta (Öncü Savaþý) politik ve askeri kadrolarýn birbirinden ayrýlmamasý, Cephenin oluþum halinde olmasý ve gerilla savaþý temelinde geliþmesi Debraya dayanak teþkil eder. Yine de Debray bu olgunun geçici ve tavrýn taktiksel niteliðini unutmaktadýr. Böylece, Debrayýn gerilla savaþý anlayýþý üzerinde yükselen örgüt anlayýþýnýn, örgütsüzlüðün ve kendiliðindenciliðin ürünü olduðu açýða çýkar. Debray için,gerilla fokosundan önce, kelimenin tam anlamýyla öncü yoktur.389 Gerilla, devrimci mücadelenin baþlangýcýdýr. Son olarak Debrayýn savaþ alanlarý üzerine mekanik anlayýþýna deðinelim. Debray için tek savaþ alaný kýrlardýr ve gerilla savaþý kýr gerilla savaþýný ifade eder. Bu anlayýþýn yanlýþlýðýný söylemeye gerek yoktur sanýrýz. ... Küba devriminin yanlýþ yorumlanmasýnýn sonucu ortaya çýkan militan sol çizgi; fokocu görüþ: Þehir ve kýr iliþkilerini, silahlý propaganda ve öteki mücadele biçimlerini diyalektik bir bütün olarak görmeyen, tek ve bütün olarak kýrlarý ve silahlý propagandayý temel alan, þehirlerin ve öteki mücadele biçimlerinin tali rolünün önemsemeyen bir görüþtür. Bu görüþün temelinde, geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki milli krizin en olgun bir þekilde deðerlendirilmesi, öncünün mücadelesi ile köylülerin derhal silaha sarýlarak, savaþýn kýsa zamanda Halk Savaþýna dönüþeceði düþüncesi yatmaktadýr. Dolayýsýyla bu çizgi de sol kendiliðindenciliktir.390 Regis Debray tarafýndan Devrimde Devrim kitabýnda for388 389 390 R. Debray, Devrimde Devrim. J. Quartim, Regis Debray ve Brezilya Devrimi. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 305 müle edilen bu anlayýþýn, yani fokoculuðun pek çok yenilgiye neden olmasý, doðrudan, tepki olarak, onun reddini oluþturmuþtur. Ancak Debrayýn ortaya attýðý sorunlarýn yanýnda, (herþeyi hazýr kabul ettiði için) ortaya atmadýðý sorunlar cevaplanmadýðý için fokoculuðun reddi þehir mücadelesini temel almasýný gündeme getirmiþtir. Ama sorunlar çözümlenmemiþtir. (kýr-þehir iliþkisi, silahlý propaganda ve diðer mücadele biçimleri, Öncü Savaþý, suni denge vb.). Bu kez de þehir mücadelesi üzerinde merkezileþen bir militarizm sapmasý (sol sapma) ortaya çýkmýþtýr. Bu sapma, temelinde, yine reddettiði fokoculuða dayanýr. Tek farkla ki: þehirlerde ortaya çýkan fokoculuk (militarizm). * b- Þehir Gerillasý ve Þehir Mücadelesinde Militarizm Latin-Amerikadaki gerilla savaþlarý, 1967 yýlýnda Che Guevaranýn Bolivyada öldürülmesi üzerine geniþ ölçüde durdurulmuþtur. OLAS Kongresi sonrasýna tekabül eden bu dönemden itibaren, þehir gerilla savaþý, 1972 yýlýndaki genel yenilgi dönemine kadar, Latin-Amerika devrimci mücadelesinin odaðý olmuþtur. 196872 yýllarý içinde geniþ çaplý þehir gerilla savaþý içersinde ortaya çýkan sapmalar ve yanlýþlýklar, ayný zamanda bu dönemin özelliklerini ifade eder. Bu da, kýr gerillasý temelinde geliþmeyen ve de kýr gerillasýna dönüþmeyen þehir gerilla savaþý. Þehir mücadelesindeki militarist yanlýþlýk, tüm gerilla örgütleri tarafýndan yapýlmýþtýr. Bunun temel nedeni, þehir gerillasýnýn kýr gerillasýyla olan diyalektik bütünlüðünün saðlanamamýþ olmasýdýr. Saðlanamamýþtýr, çünkü þehir gerilla savaþý, kýr gerillasýna yönelik bir çizgi olarak deðil, tek baþýna ele alýnmýþtýr. Ancak bu ele alýþ tarzý teorik olmaktan çok, pratiktir. Bu da yanlýþlýðýn, þehirlerin niteliðinin bir zorlamasý sonucu ortaya çýktýðýný gösterir. * Burada fokoculuðu, Debrayýn Devrimde Devrim kitabý temelinde ele aldýk. Ancak bu kitabýn taktikler kitabý olmasý ve bu sýnýrlýlýðýn anlaþýlmamasý üzerine fokoculuðun oluþtuðu açýk bir gerçektir. Ayrýca Devrimde Devrim, salt taktik açýdan ele alýndýðýnda çok mükemmel çözümlemeler ortaya koymuþtur. Özellikle Latin-Amerikada silahlý mücadeleyi savunanlar arasýndaki öz-savunma ya da kurtarýlmýþ bölge taraftarlarýnýn (baþlangýçtan itibaren, yoksa Halk Savaþý için deðil) yanlýþlýðýný sergilemesi kitabýn en olumlu yanýdýr. Keza, hareketli gerilla birliðinin taktik ve teknik sorunlarýný ele alýþý pek çok öðreticiliðe sahiptir. (Bu da Debrayýn Latin-Amerikadaki gerilla savaþý pratiklerini aynen aktarmasýnýnda sonucudur. ) Fakat stratejisiz ve stratejiye baðýmlý olmayan taktik olamaz. 306 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Bu konuda Brezilya ve Uruguay þehir gerilla savaþlarý tipik birer örnektir. Uruguayda genel olarak solun bölünmüþlüðüne karþýn, gerilla savaþý tek bir örgüt tarafýndan yürütülmektedir. Ulusal Kurtuluþ Hareketi (MLN) ya da kamuoyunda tanýnan adýyla Tupamaros, þehir gerilla savaþýnýn en zengin deneylerine sahip bir örgüt olarak belirmesinin nedeni de budur. Bugün MLN (Tupamaros) pratiði incelenecek olursa, geliþtirilmiþ ve yaygýnlaþtýrýlmýþ bir þehir gerilla savaþý karþýmýza çýkar. Ancak MLNnin bizzat belirttiði gibi, tek baþýna þehir gerilla savaþý kendisini yok eder ve devrimci mücadele tek boyutu ile kýsýr döngüye girer.391 1972 yýlýnda MLNnin yenilgisinin temel nedeni de budur. Ancak Uruguay kýrlarý olmayan bir ülkedir.392 MLNnin kurulduðu 1965den, genel bir yenilgiyi yaþadýðý 1972 yýlýna kadarki pratiðini incelemenin gerekliliði de iþte bu nedenden kaynaklanýr. Uruguay, yüzölçümü küçük, ama nüfus yoðunluðu büyük olan bir ülkedir. Ülke nüfusu milyonluk büyük þehirlerde toplanmaktadýr. Kýr denebilecek bölgeler, tarýmýn yapýldýðý ova bölgeleri olup, tarýmda kapitalizm egemendir. Uruguayýn bu coðrafi özelliklerinin yaný sýra, tüm geri-býraktýrýlmýþ ülkeler gibi, nüfusun büyük kesimini küçük-burjuvazi oluþturmaktadýr. Buna karþýlýk proletarya azýnlýkta olmakla beraber, sendikal örgütlenmesini tamamlamýþ ve geniþ bir örgüt tecrübesine (sendika) sahiptir. Zaten Uruguay iþçi sendikalarýnýn ilk kurucusu olan Raul Sendic, ayný zamanda MLNnin kurucusudur. MLN, ilk olarak 1965 yýlýnda adýný duyurmuþtur. Bu tarihte ABD emperyalizminin Vietnama asker göndermesini protesto etmek amacýyla, Philips fabrikasý bombalanmýþtýr. Ancak bu dönemde örgüt olarak bir merkezi yapýya ve bir isme sahip olmadýklarýndan Tupamaros adýný kullanmýþlardýr. Daha sonraki dönemde pek çok silahlý eylemi gerçekleþtiren MLNnin, en büyük eylemi, Mitrioneyi (CIA ajaný) kaçýrýp, kurþuna dizmeleridir. Artýk MLN salt ülkede deðil, dünya çapýnda adýný duyurmuþtur. Mitrione eyleminin en önemli yaný, bu CIA ajanýnýn tüm 391 392 R. Gott, Tupamaros, Pelican Yay. R. Gott, age. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 307 Latin-Amerika ülkelerindeki kontra-gerilla hareketlerinin örgütleyicisi olmasýdýr. Nitekim MLNnin Mitrioneyi sorgulamasý sýrasýnda bu kiþinin Panamadaki kontra-gerilla eðitim merkezinde eðitmen olduðu ortaya çýkmýþtýr. Uruguay devrimci mücadelesinde bir dönüm noktasý olan bu eylemin peþi sýra, ayný yýllarda emperyalizmin tüm geribýraktýrýlmýþ ülkelerde baþlattýðý karþý-saldýrý, burada da baþlatýlmýþtýr. Bu dünya çapýndaki emperyalizmin genel kontra-gerilla operasyonunun Uruguay uygulamasý, emperyalizmin genel bir taktiðini sergilediði için oldukça önemlidir. (Ayný tür taktikler zaman zaman ülkemizde de uygulanmýþtýr). Uruguay, 1973 yýlýna kadar, Latin-Amerikada temsili demokrasinin (gizli faþizm) icra edildiði ender ülkelerden birisidir. Ülkede genel seçimle birlikte Juan Borda Berry baþkanlýðýna seçildi. Oligarþinin en gözde politikacýlarýndan birisi olan Borda Berry hükümeti döneminde MLNnin Mitrioneyi kaçýrmasý ile birlikte, oligarþinin siyasal zoru askeri biçimde maddeleþtirmesi zorunluluðu ortaya çýktý. Ancak devrimci mücadelenin gelmiþ olduðu seviye, temsili demokrasinin durumu ve de Uruguay ordusunun kitleler gözünde yýpranmýþlýðý (iþkenceci ordu), bu maddeleþmenin tedrici olarak oluþturulmasýný gerektirmiþtir. Böylece çok yönlü bir plan uygulamaya sokulmuþtur. Birinci olarak, gerekli kitle desteðini saðlayabilmek için ikili bir uygulamaya girilmiþtir: Bir yandan mevcut düzen partileri içersindeki sol ittifaký (Frente Amplio-Sol Cephe) kitleler gözünde deðer yitimine uðramasýný saðlamak; diðer yandan da MLN hakkýnda ön operasyon ve istihbaratlar yapmaktý. Bunun üzerine ilk olarak ... Eðitim Üzerine, Sendikalarýn Düzenlenmesi Üzerine, Kültürel Ýþler, Devlet Güvenliði Üzerine vb. gerici yasalar393 çýkarýlmýþtýr. Diðer yandan ikili bir amaç güden faþist milis saldýrýlar yoðunlaþtýrýlýr. JUP denilen bu faþist milis örgütleri, genel kitle pasifikasyonunu saðlamaya çalýþýrken, özel olarak da Frente Amplionun kitle tabanýný pasifize etmeye çalýþýyordu. Bir de buna ek olarak, devrimci harekete hedef þaþýrtma görevini üstlenmiþlerdir. Geniþ kitle saldýrýlarýna yönelen faþist milis güçleri (JUP) karþýsýnda Frente Amplionun ve UKPnin yapacaðý hiçbir þey yoktu. Herþeyden önce 393 308 Tupamaros. Uruguaydaki 1973 askeri cuntanýn deðerlendirmesi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III bunlarýn örgütlenmeleri barýþçýl yöntemlere dayanýyordu. Faþist milis güçleri, bir yandan da ölüm müfrezeleri denilen ve doðrudan sol ve demokrat örgütlerin kadrolarýnýn öldürülmesine yönelik bir örgütlenmeyi ve hareketi yürütmektedirler. Ölüm Müfrezeleri, faþist milis güçleriyle oligarþinin resmi zor güçleri arasýndaki iþbirliðinin en açýk örneðini teþkil ediyordu. Doðrudan doðruya polis tarafýndan örgütlenen ve genellikle eski polis ve askerlerden oluþan Ölüm Müfrezeleri faþist milis saldýrýlarýn odak noktasýný teþkil etmekteydi. Bu oluþum içinde, soldaki genel deðerlendirme ise, revizyonizm ve pasifizmin evrensel özelliðini taþýmaktaydý. Onlara göre, faþist milis güçlerinin saldýrýlarýnýn ana hedefi MLNnin gerilla savaþýydý. Eðer MLN gerilla eylemlerini durdurursa bu saldýrýlar da duracaktý! Sýnýf mücadelesini klâsik bir mekaniklik içinde etki-tepkiye indirgeyen bu ekonomist anlayýþ, giderek, ordunun emperyalizm ve oligarþiye karþý halkýn doðal müttefiki ilan ederek, askeri yönetimi desteklemeye varmýþtýr. Ancak oligarþinin amacý açýktýr. Oligarþinin hedefi, kitle pasifikasyonu ve kendi iktidarýnýn güçlendirilmesi olunca, saldýrýlarý, salt silahlý örgütlerle sýnýrlý kalmayacaðý ortadadýr. Zaten silahlý devrimci örgüt, örgütlenmesinde illegaliteyi temel aldýðýndan (ki politikleþmiþ askeri savaþ buna daha da zorunlu kýlar) faþist milis saldýrýlardan etkilenmesi çok daha sýnýrlý olacaktýr. 1972 yýlýyla birlikte faþist milis güçlerinin yoðun saldýrýsý karþýsýnda Frente Amplio ve özel olarak UKPnin yapacaðý hiçbir þey kalmamýþtýr. Yavaþ yavaþ kitlenin pasifize edildiðini gören bu çevreler seslerini yükselttiler. Madem ki, uyuyan goril (faþist milisler kastediliyor) MLN tarafýndan uyandýrýlmýþtýr, öyleyse kitleyi de MLN korumalýdýr! Ancak faþist milisleri tekrar uyutacak olan halktýr, halkýn en doðal müttefiki de ordu olduðuna göre ordu görev baþýna gelmelidir! Ýþte revizyonizmin ve pasifizmin bu ihanet çizgileri karþýsýnda MLN, faþist milis güçlere karþý kýsmi bir hareket düzenler. MLNin tespitleri içersinde kararsýz olduðu bir nokta vardýr: Faþist milis güçleri ile çölüm müfrezeleri ayrý mýdýr? Eðer ayrý ise, faþist milis güçlerin (JUP) hareketleri iktidara yönelik baðýmsýz bir faþist hareket olmak durumundadýr. Bu karasýzlýk, MLNin hareketlerinde kendisini açýkça gösterir. Nisan 72 baþlarýnda, bir kýsým sendika yöneticilerinin (ki ço- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 309 ðunluðu UKP üyesidir) öldürülmesi üzerine, MLN, geniþ bir karþý hareket düzenler. Bir hafta içersinde ölüm müfrezelerinden 10a yakýn kiþi öldürür. Ancak karþýlýðý çok daha aðýr olur. Polis-faþist milis güçlerinin ortak bir hareketiyle 10dan fazla MLN ve UKP kadrosu katledilir. UKP kadrolarý çölüm müfrezeleri tarafýndan, MLN kadrolarý ise polis operasyonlarý sonucu katledilmiþtir. Buna ek olarak, sýkýyönetim ilan edilmiþ ve ordu-polis birleþik operasyonu ile geniþ bir tutuklama kampanyasý baþlatýlmýþtýr. Bu dönemde MLN, baþta Raul Sendic olmak üzere yönetim kadrosunun yakalanmasýyla karþýlaþmýþtýr. Baþka bir þeyin olmasý mümkün olmadýðýndan, bir kez askeri zafer elde edildikten sonra Silahlý Kuvvetler ülkenin siyaset sahnesinde asýl aktörler haline gelmeye baþladýlar.394 Ve Þubat-Haziran 73 askeri yönetim açýk hale geldi. Hiç kuþkusuz 73 yýlýnda askeri yönetim açýkça kendini ilan ettiðinde, MLN, Nisan 72-Þubat 73 süresince pek çok kadro yitirmiþti. Ancak yine de Haziran 73 darbesine karþý tavýr alabilecek ve gerilla savaþýný devam ettirecek güce sahipti. Ancak buna raðmen karþý-tavýr geliþtirilmemiþtir. Bunun nedeni ikilidir : Birinci olarak, makinanýn nerede aksadýðýný tespit etmek, bozulan parçalarýn yerine yenisini koymak amacýyla hareketi durdurmuþlardýr. Ýkincisi ise, ki ayný zamanda makinanýn bazý parçalarýnýn bozulmasýný getirmiþtir, revizyonizmin ve pasifizmin güçlenmesidir. Her darbenin örgüt saflarýnda yýlgýnlýða yol açmasý ve revizyonizmin ve pasifizmin güçlenmesine neden olmasý kaçýnýlmazdýr. ... darbe olgusunun reformist yorumu ilk elde bu darbenin faþist karakterini tam olarak göstermemiþ ve hedefini Bordaberrynin istifasýna ve silahlý kuvvetlerdeki bölünmelere yöneltmiþtir. Bu olgu, ayný zamanda bazý arkadaþlarýmýzýn da kafasýný bulandýrmýþtýr.395 Ýþte MLNnin (Tupamaros) yakýn örgütsel tarihi. Þu anda yeniden örgütlenme ve hazýrlýk çalýþmasýna devam eden MLN pratiði göstermiþtir ki, þehir gerilla savaþý sýnýrsýz ölçüde geniþleyemez, 394 395 310 Tupamaros. Uruguaydaki 1973 askeri cuntanýn deðerlendirmesi. Tupamaros. Uruguaydaki 1973 askeri cuntanýn deðerlendirmesi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III þehir gerilla savaþýnýn geliþmesi ve yaygýnlaþmasý kýr gerilla savaþý temelinde olmak zorundadýr. Bu son gerçek, þehir mücadelesinde yoðunlaþan militarizm ya da þehir fokoculuðunun durumunu açýða çýkartýr. Bu militarizm sapmasý, en belirgin olarak Brezilya þehir gerilla savaþýnda ortaya çýkar. Ancak MLN örneðinin gösterdiði gibi, militarizm sapmasý da, pratiðin zorlamasý sonucu ortaya çýkar. Zaten MLNin pratiði, bu pratik zorlamanýn kanýtlanmasýdýr. (Ama bu MLNin militarizm sapmasý içinde olduðu demek deðildir. MLN tespitleriyle bu zorunluluðu sergilemiþtir. Uruguayda ortaya çýkan, militarizm sapmasýndan daha çok, þehir gerilla savaþýnýn tek biçim olarak ele alýnmasý (zorunlu bir ele alýþ) sonucu ortaya çýkan bir yenilgidir.) Latin-Amerika devrimci mücadelesindeki militarizm sapmasýnýn en tipik örneklerini troçkist enternasyonal (kendilerine 4. Enternasyonal (!) diyorlar) ile baðlantýlý hareket eden örgütler teþkil eder. Brezilyada MR-8, bunun en açýk savunucusudur.* (Bunlarýn eleþtirisini yapmayý gereksiz görüyoruz.) * Burada militarizm sapmasý ile militarist yanlýþlýðý birbirinden ayýrmak zorunludur. Birinciyi açýk bir çizgi olarak savunan yarý-troçkist hareketler için kullanýyoruz. Ýkincisi ise, Marksist-Leninist örgütlerin pratiðinde ortaya çýkan hatalarý ifade eden bir olgudur. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 311 BEÞÝNCÝ BÖLÜM TARÝHSEL GELÝÞÝM Tarihsel geliþim, doðrudan ülkemiz koþullarý ve iliþkileri içinde, genel olarak silahlý devrimci hareketin, özel olarak bu harekete damgasýný vuran THKP-Cyi ifade etmektedir. Bugün istisnasýz tüm revizyonist ve oportünist fraksiyonlar, gerek kendi teorik tespitlerini kanýtlamak, gerekse Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin yanlýþlýðýný sergilemek amacýyla, tarihsel geliþim üzerine eleþtiri ve özeleþtiri düzmektedirler. Genel olarak silahlý devrimci hareketi, özel olarak THKP-C yi tarihsel bir geliþim içerisinde alýnmasý hangi amaçlarla olursa olsun, bazý kurallara uymak zorundadýr. Bunlarýn baþýnda (isterse adýna eleþtiri denilsin, isterse özeleþtiri), tarihsel geliþimin incelenmesinin salt sonuçlarýn ifade edilmesi olamayacaðý gelir. Tarihsel geliþimin incelenmesinde en önemli nokta, sonuçlarý yaratan nedenlerin tespitidir. Ancak bu þekilde yapýlan bir inceleme ya da eleþtiri, pratiðin daha doðru yürütülmesine olanak tanýr. ... Marksist felsefi materyalizm, dünyayý ve onun yasalarýný tümüyle bilinebilir, deney ve pratikle doðrulanabilir, doða yasalarý konusundaki bilgilerimizin nesnel gerçeðin tutarlýlýðýný taþýyan bilgiler olduðunu kabul eder. Ve, dünya da bilinmeyecek hiç bir þey yoktur, sadece 312 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III henüz bilmediðimiz, ama bilim ve pratiðin çabalarýyla açýklanacak ve bilinir hale sokacak þeyler vardýr.396 Bu ise, teorinin, ideolojinin ya da siyasi çizginin formüle edilmesi ve yetkinleþmesini saðlar. Dünyanýn irdelenmesinin genel sonuçlarý, bu irdeleme sonucunda çýkar; öyleyse onlar ilkeler, çýkýþ noktalarý deðil, ama sonuçlar, vargýlardýrlar. Onlarý kendi kafasýnda kurmak, temel olarak onlardan yola çýkmak ve sonrada dünyayý kendi kafasýnda yeniden kurmak için onlardan yararlanmak, ideolojidir. Bu, ve þimdiye kadar her türlü materyalizmin sýkýntýsýný çektiði ideoloji.397* Yani ilkeler, araþtýrmanýn çýkýþ noktasý deðil, sonucudur; doðaya ve insanlarýn tarihine uygulanamazlar, bunlardan soyutlanýrlar; doða ve insan dünyasý ilkelere uymaz, ilkeler ancak doða ve tarihe uyduklarý ölçüde doðrudur. Sorunun tek materyalist anlayýþý budur.398 (abç) Ancak dünyanýn incelenmesi (diyalektik yöntemle) sonucu oluþan ilkeler deðiþmez deðildir, doða ve toplumsal koþullarýn deðiþimine baðlý olarak deðiþirler. Bu ya tümden ilkelerin geçersizliði þeklinde bir deðiþimdir, ya da ilkelerin geliþmesi, derinleþmesi anlamýnda bir deðiþimdir. Marksizm-Leninizm, doða ve toplumsal olgularýn incelenmesi sonucu ortaya çýkmýþ ve bu doða ve toplumsal geliþimi biçimlendirmeye yönelik ilkeler bütünüdür. Ancak her ilke veya ilkeler bütünü gibi, deðiþmez deðildir. Marksizm-Leninizm hayatýn yeni gerçekleri karþýsýnda geliþen ve kendini aþan bir doktrindir. Ancak bir teori, bu þekilde eylem kýlavuzu olma varlýðýný sürdürebilir. Diyalektik ve tarihi materyalizmin bu özelliklerini hesaba katmadan yapýlacak bir eleþtiri her bakýmdan eleþtiri olmaktan çýkar. Bugün tüm revizyonist ve oportünist fraksiyonlarýn 71 silahlý devrimci harekete bakýþ açýsý, bu sakatlýðýn tipik örnekleridir. Hiçbir þey getirmeden ve de söylemeden 71 silahlý devrimci harekete, * Engelsin burada sözünü etmiþ olduðu ideoloji, kitleleri aldatan, yalanlaþtýrýcý ideolojidir, soyut akýl yürütmenin ürünüdür. Yani sözü edilen bilimsel ideolojiye iliþkin deðildir. 396 Stalin, Diyalektik ve Tarihi Materyalizm, s. 14. 397 Engels, Anti-Dühring, s. 531. 398 Engels, age, s. 92. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 313 özel olarak THKP-Cye sahip çýktýklarýný ima eden DG-Y oportünizminin, bu konudaki görüþlerini ele aldýðýmýzda görülecektir ki, bu sakat anlayýþ her þeyi baþ aþaðý çevirmeyi zorunlu kýlmaktadýr. Ýþte 1971 silahlý devrimci hareket ve THKP-Cnin tarihsel geliþimini, belirttiðimiz Marksist-Lenininst ilkelerin ýþýðý altýnda ele alacaðýz. Ancak, revizyonizmin ve oportünizmin baþaþaðý getirdiði tarihsel bilgileri de ele almak zorunlu olmuþtur. 1971 silahlý devrimci hareketi ve THKP-Cyi ele alýrken, en temel nokta, bunlarýn geliþim sürecini açýk ve net biçimde bilmektir. Soyut gerçek diye birþey yoktur, gerçek her zaman ve her yerde somuttur ve somut sorunlar kendi somutluðu içinde ele alýnmalýdýr. Bugün 71 silahlý devrimci hareketi ve THKP-C ele alýnýrken tüm oportünist yaklaþýmlar, kendisine aradan geçen 8 yýlý (DevGenç için 13 yýl) dayanak yapmalarý þaþýrtýcý deðildir. Onlar uygun fýrsatlarý yakalayarak (oportünizm, fýrsatçýlýk demektir) ortalýða çýktýklarý için, bu çok doðal bir þeydir. Ýnsan düþüncesi unutma eðilimindedir, ancak tarih hiçbir zaman unutulmaz. 71 silahlý devrimci harekete ve THKP-Cye bir eleþtiri ya da deðerlendirme getirebilmek için önce onun somutu ortaya konulmalýdýr. 1978 yýlýnda, ülkemizdeki devrimci kesim, þu ya da bu ölçüde dýþýnda olduðu ve hemen hemen 71 döneminde oligarþinin karþý-propagandasý ile kitlelere duyurduklarý dýþýnda hiçbir þeyin bilinmediði bir oluþuma sahiptir. 71 öncesi ve sonrasý ne olmuþtur, ne yapýlmýþtýr, neler ileri sürülmüþtür vb. sorular pek az kesim tarafýndan bilinmektedir. Ýþte bu, oportünizm için en uygun fýrsatý yaratmaktýr. Zaten 71 eleþtirisi ya da 71 deðerlendirmesi tartýþmalarýna bakýlacak olursa, her þey bu bilenler arasýndaki polemik (denebilirse) olarak kalmaktadýr. Böyle olunca devrimci unsurlar bu polemiklere (!) bakarak, kimin daha iyi küfür ettiðine göre bir yargýya varmaya çalýþmaktadýrlar.* Nedir bu 71 hareketi? Ne olmuþtur?** * Tarihsel geliþim süreci içinde bunlar daha açýk anlaþýlacaktýr. ** Mayýs 1978de, dönek Yusuf Küpelinin, THKP-C Merkez Komite üyesi iken kaleme aldýðý ve konu ve içerik olarak doðru olan, 65-71 Türkiye Devrimci Mücadelesi ve DevGenç broþürünün Mahir Çayan yoldaþ tarafýndan yazýlmýþ bir broþür olarak basanlarýn (Devrimci Kurtuluþ Yay.) bu unutkanlýklarý nasýl açýklanabilir? Ýlk akla gelen oportünizmdir. Ancak genç ve samimi bir yýðýn unsurun varlýðý düþünülecek olursa bu yanlýþ olur. Bizce bu unutkanlýk, 71 hareketini hiç ama hiç bilmemekten kaynaklanmaktadýr. 314 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III I. 1960-71 DÖNEMÝ Bilindiði gibi Türkiye Solunda uzun yýllar revizyonizm, pratiðe ýþýk tutmayan entelektüel tahlilleri, kuyrukçu çalýþma tarzý ve iðrenç iliþkileri ile etkin ve yönlendirici unsur olmuþtur. 1961 Anayasasýnýn oluþturduðu sýnýrlý demokratik haklar, bu akýma hiçbir tarihsel dönemde olmayan maddi bir ortam yaratmýþtýr. Devrimci hareket, devrimci-milliyetçi bir rotanýn peþine takýlarak, onun himayesinde entelektüel planda yýllar önce sosyalizmin ustalarý tarafýndan yazýlmýþ, çizilmiþ ve her biri, belli bir devrimci pratiðin ürünü olan siyasi tahliller, yerli teorisyenler tarafýndan adaptasyonlarla, teori yeniden keþfedildi (!). Yýllar ülkedeki devrimci mücadeleye iliþkin nereden ve nasýl baþlanmalýdýr? sorusuna açýklýk getirecek somuta iliþkin hiçbir þey yazýlmadan geçti. Kitap ve broþür çýkarma (ticaretle karýþýk) baþlý baþýna bir eylem haline geldi. Yetiþen genç devrimci kuþaklar da bu ortamda, bu ortamýn iliþkileri içinde sosyalist gýdalarýný aldýlar. Ülkede belki hiçbir sömürge ülkede olmayan çok enteresan bir durum ortaya çýktý. Korkunç bir seviyede (!) (aslýnda yýllar önce ustalarca yapýlmýþ olan) teorik polemikler, ideolojik spekülasyonlar solu kýrýp geçirirken, pratik ise üç-beþ üniversitelinin, küçük-burjuva anlamda yaptýðý gençlik eylemleri olarak kalýyordu. Revizyonist anlayýþla, Amerikalar yeniden keþfediliyor, üç aþaðý-beþ yukarý, belli bir seviyede olan herkesin kabaca doðru olarak deðerlendirebileceði, ülkenin tarihsel þartlarýnýn içine lider teorisyen kadrolar balýklama dalýyorlar. Kademe kademe önce, Osmanlý Ýmparatorluðunda Asya tipi üretim tarzý mý yoksa feodal üretim tarzý mý THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 315 egemendi, arkasýndan da 1960larýn Türkiyesinde feodalizm mi yoksa, kapitalist iliþkiler mi egemendir, yoksa var olan üretim iliþkileri kapitalize iliþkiler midir? tartýþmalarý solu kaplýyordu. Feodalizm egemendir, kapitalizm egemendir tefrikalarýnýn yayýnlandýðý dergiler etrafýnda fraksiyonlar savaþý en þiddeti ile yýllar boyu sürdü. Revizyonizm, oportünizm suçlamalarý ortalýðý kýrýp geçirdi. Her çýkan dergi, birer ciddi hareketin temsilcisi iddiasý içinde sosyalist blok içindeki þu veya bu devlete karþý politik tavýrlarýndan, Osman Gaziden itibaren üretim iliþkilerinin geliþme sürecine iliþkin görüþlerini, ilk sayýlarýnda 80-100 (hýzýný alamayan daha da fazla) sayfalýk broþürlerle ortaya koyuyorlardý. (Aslýnda hepsinin deðerlendirmesi de, terminoloji ve nüans farklarý hariç, öz bakýmýndan üç aþaðý beþ yukarý aynýydý.) Genellikle soldaki samimi unsurlar da, bu havaya göre þartlanmýþlardý. Sürekli olarak herkes, hergün dergilerde ve her yeni ayrýlýkta yeni bir Amerikanýn keþfini bekliyordu. Oysa, dünyanýn hiçbir ülkesinde devrim hareketi, önce teorik planda binlerce sayfalýk yazýlarý yazýp, sonra da pratiðe geçmemiþti. Ulemalarýn yazýlarý arasýnda artýk samimi unsurlar ne yapacaklarýný þaþýrmýþlardý.* Ýþte biz bu hava içinde, biraz da bu havanýn etkisinde kalarak doðru çizgiyi, ayaklarýmýz bu bataklýkta olduðu için aðýr aðýr yürüyerek bulduk. Ayný yavaþlýkla da pratiðe geçtik.399 (abç) Mahir Çayan yoldaþýn bu sözleri, 1960-70 dönemini çok özlü olarak ifade etmektedir. Bu dönemde, solun, teorik ve pratik olarak durumu, hiç þüphesiz kitle hareketlerinin kendiliðinden-gelme yükseliþinin gerisinde kalmayý getirmiþtir. 60-71 döneminde, 61 Anayasasýnýn sýnýrlý demokratik hak ve özgürlüklerinin getirdiði en önemli nokta, ekonomik-demokratik mücadelenin örgütlenmesi ve Marksist-Leninist * Bu hava içinde oligarþinin 12 Mart darbesi gelmiþ ve ortamýn bütün yalancý pehlivanlarýný, keskin donkiþotlarýný darmadaðýnýk etmiþtir. 399 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 316 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III klâsiklerin yayýnlanýp, tartýþýlmasý olmuþtur. 60-71 döneminin pratiði, kaçýnýlmaz olarak bu dönemin özelliklerine göre biçimlenmek zorundaydý. Her þeyden önce bu dönemin, doðru bir siyasi örgütün ve doðru siyasi çizginin olmadýðý ve oluþturulmasý dönemi olmasý, kitle hareketlerinin kendiliðinden-gelme özelliðinden kurtulmasýna olanak tanýmamýþtýr. Ýkinci olarak, doðru bir siyasi çizgi formüle edilmediðinden, siyasi bir örgüt, yani proletarya partisi mevcut deðildir. Bu da, kaçýnýlmaz olarak, ekonomik ve demokratik kitle örgütlerine özgül bir görünüm kazandýrmýþtýr. Özellikle Fikir Kulüpleri Federasyonunun (FKF) kuruluþ ve geliþim süreci ile bu özgül durum açýða çýkar. FKF ilk dönemde, TÝP paralelinde oluþturulmuþ olan gençlik örgütü idi. Ancak aradan geçen süre içinde TÝP yöneticilerinin (Aybar-Boran-Aren oportünistleri) açýkça revizyonizmi savunmalarý (Boran-Aren) ve Marksizm-Leninizme karþý çýkmalarý (Aybar ve Türkiye Sosyalizmi) TÝP içinde ayrýþmaya yol açtý. MDD-Sosyalist Devrim ayrýþmasý olarak ortaya çýkan bu durumda, MDDyi savunanlar FKFyi elde tutarken, TÝP, Sosyalist Devrim savunucularýnda kaldý. Türkiye solunun ilk önemli ayrýþmasýný ifade eden bu olayda, TÝP yönetiminin Türkiyede burjuva demokratik devriminin tamamlandýðý 27 Mayýsla) ve görevin sosyalist devrim olduðunu iddia etmelerinin yanlýþlýðýný göstermek ve MDDyi savunmak birlikte yürütülmüþtür. (Bu da solda MDDnin TÝP pasifizmine tepki olarak ortaya çýktýðý düþüncesinin savunulmasýna yol açmýþtýr.) 1969 yýlýna girildiðinde Türk Solu ve Aydýnlýk Sosyalist Dergi etrafýnda MDD açýlmaya ve geniþ ölçüde tartýþýlmaya baþlandý. Bu arada FKF, Baðýmsýz Türkiye gazetesini çýkartmaya baþlamýþtý. 16-17 Þubat Kanlý Pazar olayý, Türkiyede ve solda geniþ bir dinamizm ortaya çýkardý. Ve artýk gerçekten devrim için savaþmaya kararlý olan (ya da olduðunu söyleyen) herkes ne yapmalý? sorusunu tartýþmaya baþlamýþtýr. 1969 sonlarýna doðru FKF, TDGF (kýsa olarak DEV-GENÇ) adýný alarak, bünyesindeki bir kýsým oportünist ve pasifist gruplarý yönetimden tasfiye etti. (Bunlar içinde FKF baþkanlýðý yapan Doðu Perinçek ve tüm PDAcýlar vardýr.) Artýk Dev-Genç, gerçek anlamda MDDyi savunanlarýn yönetiminde THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 317 kitlevi gençlik örgütü haline gelmiþti. Bu yýl, ayný zamanda, THKP-C ve THKOnun (ayrý ayrý) çekirdek halinde oluþum dönemidir. 1969 yýlýnda, özel olarak öðrenci hareketi içinde belirli bir kadrolaþmaya gidilmesi yanýnda, diðer halk kesimlerinde (özellikle ordu içinde) Dev-Genç ve MDD olarak örgütlenmeye baþlanýlmýþtý (daha sonra THKP-C içinde yer alan asker kesimi bu yýla dayanýr). Bu dönemde, Ýstanbulda Dev-Genç ten ayrý örgütlenmiþ olan DÖB paralelindeki faaliyet, daha sonra THKO haline dönüþmüþtür. 1970 yýlýna girildiðinde, genel olarak solda TÝP-Dr. Kývýlcýmlýnýn temsil ettiði sað-pasifizm ile MDD çizgisi kesin olarak birbirinden ayrýlmýþtý. Ve ayný zamanda MDDyi savunanlar arasýnda farklýlaþma baþlamýþtý. Ýlk olarak Doðu Perinçekin baþý çektiði kampus Maoistleri MDD saflarýndan ayrýldýlar. Daha sonra Proleter Devrimci (!) Aydýnlýk dergisi etrafýnda kümelenen bu kesim, saðpasifizmin bir baþka yönünü oluþturuyordu. 1970 yýlýnda hemen hemen herkes (TÝPli hainler hariç) gerilla savaþý-halk savaþýndan bahsetmekteydi. Ve herkes bunun nasýl baþlatýlacaðýný tartýþýyordu. Bu yýl içinde ilk olarak (daha sonra THKO olanlar) Filistine eðitime gidilmesi bu soruya aranan cevaplar arasýnda yer alýr. Ancak eðitim dönüþü büyük bölüm yakalanmýþtýr. (Yusuf Aslan-Kadir Manga-Sinan Cemgil) Bu olay, solun tecrübesizliðini ve ilkelliðini açýða çýkarýr. 1970 yýlýnda ilk büyük olay 15-16 Haziran olayýdýr. 274-275 sayýlý yasalarda yapýlmasý planlanan ve iþçilerin sendika seçme özgürlüðünü kýsýtlayýcý tedbirler getiren deðiþikliði protesto etmek için Ýstanbul ve Ýzmitte büyük bir yürüyüþ düzenlendi. Pek çok yerde iþçiler polis ve askerlerle çatýþtýlar. Ancak 16 Haziran günü sýkýyönetim ilan edildi. Bu olay, solda geniþ ölçüde ve önemli deðiþikliðe yol açtý. Geliþen olaylar karþýsýnda solun hiç bir þey yapamamasý ve revizyonizm ve pasifizmin aman uslu durun faþizm gelir anlayýþlarý ve de sosyalist kurultay, Dev-Güç vb. birlik hikayeleri arasýnda zaman akýp geçiyordu. Sýkýyönetim ile ilgili yazýlarýn yer aldýðý Kurtuluþ gazetesinin yayýnlanmasý ve Dev-Genç tarafýndan daðýtýmýnýn engellenmesi ile Mihri Belli ile olan ayrýlýk belirginleþti. Mihri Belli, Kurtuluþta, sol cunta önerileri ile sýkýyönetime alkýþ tutarak diðer revizyonist ve pasifistlerden farklý olmadýðýný gösterdi. Ve sonuçta 318 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 29-30 Ekim Toplantýsýna gelindi. 29-30 Ekim Toplantýsýna Mihri Belli ile beraber MDDyi savunan Mahir Çayan yoldaþ ve diðer THKP-C üyeleri katýldýlar; bu toplantýyla birlikte Mihri Belli ile olan tüm iliþkilerini kestiler. Ve artýk gerçek anlamda THKP-C ortaya çýkmýþtý. O güne kadar, çeþitli çalýþmalarýn Mihri Belli ile yapýlmýþ olmasý, hiç bir örgütlenmenin ve kadrolaþmanýn olmadýðý anlamýna gelmez. O güne dek, DevGenç içinden, ordudan ve çeþitli halk kesimlerinden pek çok unsurla iliþkiler kurulmuþ ve belirli çalýþmaya (genellikle Dev-Genç paralelinde) yöneltilmiþtir. Ancak Mihri Bellinin oportünist-kariyerist tavýrlarý, revizyonist devrim anlayýþý-çalýþma tarzý-örgütlenme anlayýþý düzeltilememiþ ve 29-30 Ekim toplantýsýnda herþey açýkça ortaya konulmuþtur. Ancak Mihri Belli bu toplantýya kadar, çeþitli eleþtirileri kabul ettiðini ve sað-pasifist anlayýþýný deðiþtirdiðini ima etmesine raðmen, bu toplantýda sað anlayýþýnýn doðru olduðunu ve gelen gelir anlayýþýný ifade etmiþtir. Ve ASDdeki saðcý ideolojiyi tartýþma ile bertaraf etmenin ortamý olmadýðýný ve de iki ideolojinin ortalarýnýn bulunamayacaðýna göre ayrýlýk zorunlu olmuþtur.400 * 29-30 Ekim Toplantýsý ile Mihri Belli kesimi ile tüm baðlarýn kesilmesi ile THKP-C siyasi bir örgüt olarak ortaya çýktý. Bunun üzerinde biraz duralým: Kimilerine göre, ASDden ayrýldýkta sonra THKP-C Hareketi oluþmuþtur.401 Bu, olaylarý baþaþaðýya çevirmeden öte, THKPCnin niteliðini ortadan kaldýran bir anlayýþtýr. 29-30 Ekim Toplantýsý sonrasý ortaya çýkan, oluþan, THKP-C Hareketi deðil, bizzat THKP-Cdir, yani örgüttür. Hareket belirli bir süreci ifade etmek* 29-30 Ekim Toplantýsý ile ilgili bir noktayý belirtelim, Dönek ve hain Yusuf Küpeliye göre, bu toplantýya Mahir Çayan yoldaþ katýlmamýþtýr ve bu yüzden herþeyi yapan ve kuran kendisidir. Böyle bir süpekülasyonla bazý þeylere sahip çýkmak ya da yanlýþlýðýný ima etme tamamen gayri-ciddi bir iddiadýr. Diyelim ki Mahir yoldaþ bu toplantýya bizzat katýlmamýþ olsun, bu neyi deðiþtirecektir. Böyle bir þeyin göstereceði þey, tüm kiþilerin güvenilir kabul edildiði, yoldaþ kabul edildiðidir. O gün için Yusuf Küpeli ve diðerleri THKP-C üyesi olarak kabul edildiðini gösterir. Ama savaþ acýmasýzdýr. Devrim yolu engebeli, dolambaçlý, sarptýr. Bazýlarý düþerler, geride kalýrlar. Daha düne kadar beraber omuz omuza yürüdüðümüz bazý arkadaþlarla artýk beraber deðiliz. Onlar için daha fazla duramayýz. Çünkü onlar tercihlerini geriye doðru yaptýlar. Onlar bataklýðý tercih ettiler. Ve maalesef namlularýný bize çevirdiler. Bu mücadele sýnýf mücadelesidir. Burada el titremesine, teredüte ve kararsýzlýða yer yoktur. Sýnýflar mücadelesinde proletarya yoldaþlýðýnýn dýþýnda feodal ve ataerkil iliþkilere yer yoktur. (ASDye Açýk Mektup) 400 Mahir Çayan, ASDye Açýk Mektup. 401 Devrimci (!) Yol, Sayý, 17, s. 10. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 319 ten öte, merkezi olmayan bir mücadeleyi tanýmlar. Örgüt kavramý ise (sözcüðün geniþ ve dar anlamý ile) kolektif, merkezi ve tutarlý bir bütünü ifade eder. THKP-Cyi örgüt olmaktan çýkarýp, þekilsiz ve disiplinsiz bir Harekete indirgemek, herþeyden önce onun siyasi niteliðini kabul etmemek demektir. Hayat, devrimci pratiðin içindeki iþçi, köylü, öðrenci militanlarý bir araya getirdi. Böylece Leninizmin temelleri üzerinde, devrimci yoldaþlýðýn oluþturduðu, kelimenin geniþ anlamýyla proleter devrimci bir örgüt doðdu. Bu örgüt, Türkiyedeki karþý-devrim cephesinin bütün baský, þiddet ve cebrini göðüsleyerek kýrsal alalardan fabrikalara, üniversitelere kadar, bütün kesimlerdeki devrimci mücadeleyi yönlendirme gayretleri içinde olanlarýn örgütüdür.402 (abç) Ýkinci olarak, THKP-Cnin oluþum süreci, her parti oluþumunda görülen bir sürecin, yani gruplar döneminin ürünüdür. THKP-C de örgüt olarak bu süreci yaþamýþtýr. Ancak ülkemizin özgül koþullarýna göre biçimlenmiþtir. Mihri Belli olayý, gruplar döneminin genel özelliklerini yansýtýr. Her ülkenin özgül koþullarýna göre biçimlenen bu süreç, yine her ülkenin tarihi, gelenek, görenek ve üretici güçlerin geliþme seviyesine ve de kitle hareketlerinin geliþim düzeyine baðlý olarak uzayýp, kýsalabilir. Ve her sürecin kendi özgül niteliðini belirler. Gruplar döneminin en karakteristik iki özelliðinin, kendiliðinden-gelmecilik ve (bunun sonucu) ilkellik-amatörlük olduðunu daha önceki bölümlerde görmüþtük. THKP-Cde bu süreci yaþarken, ayný durumla karþýlaþmýþtýr. Ancak kendiliðinden-gelme niteliði gruplar döneminin özelliði olup, gruptan Partiye geçiþ kendiliðinden deðil, bilinçli bir çaba sonucudur. Herþeyden önce, merkezi bir yapýnýn oluþturulmasý bilinçli bir katýlýmý zorunlu kýlar. Ýkinci olarak, parti için belirli bir siyasi çizginin mevcudiyeti gereklidir. Partiye katýlanlar (parti üyeleri) bu çizgiyi benimseyen ve hayata geçiren unsurlar olmak zorundadýr. Bu da bilinç unsuru demektir. Kýsacasý Parti, bilinçsiz bir sürecin bilinçli bir ifadesi olmak zorundadýr ve bu nedenle çýktýðý ve yönlendirdiði süreç kendiliðinden-gelme bir süreçtir. Sadece çýktýðý süreci ele almak 402 320 Mahir Çayan, Yayýn Politikamýz, Kurtuluþ, Sayý, 1, 15 Mart 1971. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III ve bu sürecin salt kendiliðinden olduðunu söylemek, Parti ile kendiliðinden-gelmeliðin bittiðini ve kitlelerin bilinçlendiðini ileri sürmektir ve de basit bir totolojidir. Bu anlayýþ partiyi sihirli bir formül olarak gören ya da göstermeye gayret eden anti-Leninist bir anlayýþtýr. Gerçekte, Parti, kitlelerin en ileri unsurlarýnýn (proletaryanýn öncülerinin) belirli bir siyasi çizgi etrafýnda örgütlenmesidir. Böylece Parti üyeleri, kitlelerin mevcut bilinç düzeyinden, (daha doðrusu bilinçsizliðinden) öte, bilinç gerektirir ve Parti belirli bir bilinç düzeyini güvence altýna alýr ve bilinç düzeyini kitlelerin seviyesine indirmez (Lenin). Partinin en genel görevi, kitlelere (dýþarýdan) bilinç ileterek onlarý örgütleyip yönlendirmektir. THKP-Cnin örgüt olarak oluþumunda, ülkemizin o günkü somut koþullarý önemli bir yer tutar. Bunlarýn içinde Dev-Gençin durumu özel bir öneme sahiptir. Ancak Dev-Gençi THKP-Cden ayrý bir olgu olarak ele almak yanlýþtýr. Dev-Genç, THKP-Cnin örgüt olarak oluþum sürecinde, gruplar döneminin bir parçasýdýr. Ancak Dev-Gençin öðrenci gençlik örgütlenmesi olmasý, onun ikinci yanýný ifade eder. Dev-Genç pratiðinin bu yönü, günümüz öðrenci gençlik örgütlenmesi için öneme sahiptir. Diðer yandan, Dev-Genç, partiye doðru bir geliþim gösteren bir grubun, bilinçsiz bir sürecin bilinçli bir ifadesi olma yönündeki çabalarýnýn bir göstergesidir. Ancak ülkemizin tarihsel geliþiminde bu çabalarýn (THKP-C yönündeki çabalar) çok öncesinde Dev-Gençin (daha önceki ismiyle FKF) mevcudiyeti, herþeyin karýþtýrýlmasýna yol açmaktadýr. Hiçbir þey sýfýrdan baþlayamaz. Bu anlamda THKP-C de var olan bir þeyin üzerinde yükselmek zorundadýr. Bu gerçeðin en açýk örneði Marksizmdir. Marksizm, salt Marksýn kafasýndan çýkmýþ ya da Marksca keþfedilmiþ þeylerin ürünü deðildir. Onun öðretisi, felsefenin, ekonomi-politiðin ve sosyalizmin en sivrilmiþ, en üsttün temsilcilerinin öðretilerinin doðrudan doðruya kesintisiz ve araçsýz bir devamý olarak doðmuþtur (Lenin).403 Ayný þekilde FKFnin kuruluþu, THKP-Cnin durumunu ifade eder. (FKFnin kurucu üyeleri arasýnda I. Erim Hükümeti beyin takýmýndan ve Dünya Bankasý uzmanlarýndan Atilla Karaosmanoðluda bulunmaktadýr.) Bugün 12 Mart sonrasý silahlý devrimci eylemlerine kadar, tüm eylemleri THKP-C deðil de, Dev-Gençin yürüttüðü iddia et403 Lenin, Marksizmin Kaynaðý. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 321 mek, THKP-Cyi siyasi örgüt olarak kabul etmeyen bir zihniyetin ürünüdür. KSD tarafýndan ileri sürülen bu iddia onlar açýsýndan mantýkidir. Çünkü THKC I Nolu Bülteninde yer alan 16-17 ÞubatKanlý Pazarda þehit düþen devrimcilerin anýsýna düzenlenen harekât Dev-Gençliler tarafýndan yapýlmýþtýr. basýna bu þekilde yansýyan bu harekât gerçekte bir mücadelenin baþlangýç eylemlerinden birisidir. Ancak bu eylemlere þu ya da bu biçim ve ölçüde katýlmýþ olan unsurlarýn bunun bilincinde olmamasý, THKP-Cinin temel bir eksikliðini ifade eder, yani siyasi çizginin kadrolarca kavranýlmamýþ olmasýný, yoksa baþka bir þey deðil. Bunun ana nedeni, siyasi çizginin (Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi) harekete geçme kararýndan hemen önce formüle edilmiþ ve böylece kadro eðitiminin eksik kalmasýdýr. Bir baþka deyiþle, siyasi çizgi aðýr aðýr bulunmuþtur ve ayný yavaþlýkla pratiðe geçirilmiþtir (Doðru siyasi çizginin sýnýf mücadelesinin geliþmesine göre geç bulunmasý). Bu ayný zamanda 1971de silaha sarýlmakta geç kalmanýn nedenidir. 29-30 Ekim Toplantýsý sonrasýnda, THKP-C, sözcüðün geniþ anlamýnda bir örgüttür. Kimilerinin sandýðý gibi, sözcüðün dar anlamýnda, yani kiþilerden meydana gelen kolektif ve hiç deðilse asgari ölçüde tutarlý bir çekirdek404 deðildir. Tersine sözcüðün geniþ anlamýnda, yani bir bütün içinde birleþmiþ bu tür çekirdeklerin toplamýný ifade405 eden bir örgüttür. THKP-Cnin en önemli özelliðinden birisi de budur. Bunu özellikle gözden uzak tutmaya gayret eden her türlü oportünizm ve revizyonizm, Öncü Savaþýný bir avuç adamýn oligarþi ile olan düellosudur demektedirler. Bugün KSDden TÝP-TSÝP-TKP-PDAHK-HB-HYa kadar tüm oportünist ve revizyonistlerin bu gayretlerinin nedeni budur. THKP-C, Doðu Anadoludan Karadenize, Ankaradan Ýzmire, Ýstanbula kadar pek çok yerde Genel Komite üyelerince oluþturulan ya da oluþturulma durumda olan pek çok örgütlere (sözcüðün dar anlamýnda) sahiptir. Ayrýca Dev-Genç kitlevi gençlik örgütü olarak, yan bir örgütlenmedir. Fakat THKP-C, açýk faþizm koþullarýnda faaliyetlerini devam ettirecek yan örgütlere sahip deðildir. 404 405 322 Lenin, Bir Adým Ýki Adým Geri, s. 72. Lenin, age, s. 72. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III (Mahir yoldaþýn asla güçlü bir yan örgütlenmemiz yoktu sözü bunu ifade eder.) Buraya kadar söylediklerimizi toparlarsak : Bir örgütün niteliði ve yapýsýnýn özellikleri (siyasi çizginin dýþýnda), onun doðduðu tarihsel süreç ve koþullar incelenerek anlaþýlabilir. Bu anlamý ile THKP-C, 65-71 döneminin özelliklerini içinde taþýmaktadýr. Bu dönemin en önemli özelliði de doðru bir siyasi çizginin mevcut olmayýþýdýr. Doðru bir siyasi çizgi olmayýnca, devrimci pratik uzun süre belirli bir plandan uzak rastgele bir karakter taþýmýþtýr. Kitlelerle kurulan iliþkiler yüzeysel olmuþtur. Keza DevGenç olarak düzenlenen ya da desteklenen sayýsýz grev, toprak iþgali ve çeþitli direniþ ve boykotlar kitlelerde devrimcilere karþý büyük sempati doðurmuþ; buna karþýlýk kitle içinden pek az kadro çýkartýlabilmiþtir. Bunun ana nedeni, tüm pratiðin 65-71 dönemi), esas olarak, doðru siyasi çizginin bulunmasýna hizmet etmesidir. 50 yýldan fazla geçmiþi olan solun faydalanacak hemen hemen hiç bir miras býrakmamasý ve býraktýðýnýn ise spekülasyon ve iðrenç iliþkiler olmasý sonucu, doðru siyasi çizgi pratikte ve bu iliþkiler içinde, aðýr aðýr yürüyerek bulundu. Bu süreç 1970 sonlarýnda tamamlandý. Ve bundan böyle daha somut ve kalýcý adýmlar atýlmaya baþlanýldý. Ancak THKP-C Öncü Savaþýna baþladýðýnda, bu adýmlar daha yerine oturtulamamýþtý. 1971 baþlarýnda THKP-Cnin örgütsel yapýsý þöyle idi : Örgütün siyasal çizgisi ve eylem planý pek az kadro tarafýndan anlaþýlabilmiþtir. Örgüt militanlarýnca siyasi çizgi ve eylem planý kavranýlmayýnca, temel olarak nereye yönelineceði, kimlerin niçin örgütleneceði ve de örgütlenen unsurlarýn nasýl mevzilendirileceði bilinememiþtir. Bunun sonucu pek çok iliþki yüzeysel kalmýþ ve pek çoðundan pratikte hiç bir þekilde yararlanýlamamýþtýr. DevGençin ülke çapýnda yaygýn iliþkileri THKP-C tarafýndan (Öncü Savaþýnda) pek az ölçüde kullanýlabilmiþtir. Bunun nedeni de, farklý muhtevada mücadele veren örgütler olmalarýdýr. Bu olgu, ayný zamanda, her mücadele biçiminin kendine uygun tekniði ve uygun mekanizmayý gerektirmesi (Lenin) ve ayrý mücadele biçimlerinin mekanizmalarýnýn birbirine uymayacaðýný göstermiþtir. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 323 II. 1971-72 DÖNEMÝ VE 12 MART Bugün THKP-C deðerlendirmelerinde en fazla sözü edilen bu dönemdir. Bu dönemin, öncü savaþýný ifade etmesi, her türlü eleþtiri ve deðerlendirmenin odak noktasý olmasýna neden olmuþtur. Kimilerine göre 1971 þanlý direniþtir; kimilerine göre ise maceracýlarýn faþizmi getirmesidir. Bir baþkasýna göre, THKP-C 12 Mart döneminin kanlý saldýrganlýðýna karþý harekete geçmiþtir vb. Tüm bu denilenlere karþýn, 1971-72 dönemi, genel olarak emperyalist sistemin, özel olarak da ülkemizin koþullarý ele alýnmadan anlaþýlamaz. 1971 yýlýna girildiðinde, emperyalizmin (özel olarak ABD emperyalizminin) ve oligarþinin içinde bulunduðu koþullarý, ülkedeki sýnýf mücadelesinin durumunu þöyle özetleyebiliriz : 1960-71 dönemi, emperyalizmin ülkeye iyice girdiði ve yerleþtiði dönemdir. 1950 sonrasýndaki emperyalizmin giriþimleri 27 Mayýs hareketi ile belirli kesintiye uðramasý nedeniyle) 1965 sonrasýnda emperyalist üretim iliþkileri egemen üretim iliþkisi oldu. Özellikle 1960dan sonra, emperyalist üretim iliþkilerinin derinlemesine ve yayýlmasýna paralel olarak, yerli-tekelci burjuvazi de oligarþi içinde emperyalizmin temel dayanaðý olmuþtur.406 Ancak bu dönemde, 1- Oligarþi devlete tam anlamýyla hakim deðildir.407 Ordu ve bürokrasi içinde devrimci-milliyetçilerin etkisi geniþ ölçüde mevcut olup, kitlelerin geliþen muhalefeti ile birleþme yönündedir. 2- Ülkedeki ekonomik, sosyal ve politik kriz derinleþmiþ; para devalüe edilmiþ, fiyatlar o güne dek görülmedik seviyede yükselmiþtir. 3- Bu da kitlelerin tepkilerini arttýrmýþ ve suni denge kendiliðinden bozulmaya yönelmiþtir. 406 407 324 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 4- Oligarþinin oluþumu, emperyalizm ve yerli-tekelci burjuvazinin kârýný düþürücü niteliktedir. Bir baþka deyiþle, tekelleþememiþ Anadolu burjuvazi ve ticaret burjuvazisinin oligarþi içinde yer almasý ve toprak aðalarý-tefeci bezirgan takýmýnýn disipline edilmemiþ olmasý, kârlarýn düþük ve çok parçalý paylaþýmýný getirmektedir. Tekelci-burjuvazi ve emperyalizmin sömürüsünü artýracak bir dizi rasyonalizasyon tedbirleri alýnmasýna, oligarþi içindeki diðer sömürücü sýnýflar karþý çýkmaktadýr. Bunlarýn politik etkinliði, özellikle parlamentoda oldukça önemli düzeydedir. Bu yüzden rasyonalizasyon tedbirlerinin parlamentodan geçmesi çok zordur. 5- ABD emperyalizmi Vietnam savaþý sonucu ekonomik bir buhran içindedir ve dolar devalüe edilmiþtir. Bu iliþki ve çeliþkiler içinde bulunan ülkemizde Demirel hükümeti iþ baþýndaydý. Amerika, Türkiyedeki Süleyman Demirel hükümetine iki tavsiyede bulundu. Ülkede kendi sömürüsünü artýracak bir dizi rasyonalizasyon tedbirleri (dolayýsýyla iþbirlikçi-tekelci burjuvazi lehine) almasý (Bkz: OECD Raporlarý) ve orduyu yönetime katarak geliþen demokratik mücadeleyi bastýrmasýný tavsiye etti. Süleyman Demirel hükümetinin bir ayaðý tekelleþememiþ vurguncu Anadolu burjuvazisine ve feodal kalýntýlara dayandýðýndan bu tedbirleri gereði gibi yerine getiremedi. Tekeller için huzur saðlayamadý.408 Temsili demokrasi koþullarý içinde bu huzuru ve sömürüyü disipline etmeyi baþaramayan emperyalizm ve yerli tekelci burjuvazi ne yapmalýydý? Herþeyden önce orduyu yönetime katmasý, yani yönetimin askerileþmesi zorunluydu. Bir baþka deyiþle, içinde bulunulan buhranlardan kurtulabilmek için, siyasal zor askeri biçimde maddeleþmesi (görünür olmasý) gerekliydi. Fakat bunun için ülkenin özellikleri (tarihi, gelenek, görenek, üretici güçlerin geliþim düzeyi) ve kitlelerin siyasal olarak yedeklenmesi hesaba katýlmak zorundaydý. Yönetimin askerileþmesi için, belirli bir zemin oluþturulmasý ve kitlelere ters düþülmemesi için haklý ve meþru müdahale gerekçesi ve ortamý nasýl oluþturulacaktý? Ýlk akla gelen, faþist milis güçlerinin kullanýlmasýdýr. LatinAmerikada geniþ ölçüde uygulamaya sokulan bu unsuru kullanarak, kitleleri de etkileyen huzursuzluk ortamý yaratýlabilinirdi. An408 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 325 cak ülkemizin o günkü koþullarýnda, faþist milis güçlerinin örgütlenmesi yeni ve etkisi (politik-ideolojik) çok azdýr. Ortada bir huzursuzluk, anarþi mevcutsa, bu kitlelerin, kendiliðinden-gelme de olsa, hareketleri sonucu ortaya çýkýyordu. Oligarþi için sorun kitlelerin içinde bulunduðu huzursuzluk ortamýydý. Faþist milis güçleriyle bunu yaratmak (geniþ ölçüde) olanaksýzdýr. Ýkinci olarak da, ordu ve bürokrasi içindeki milliyetçi-devrimcilerin etkinliði önemli bir engel teþkil ediyordu. Bu durumda yönetimin askerileþtirilmesinde ilerici, Atatürkçü, reformcu görünümünde bir hükümetin oluþturulmasý ve bu hükümet aracýlýðýyla geçiþin gerçekleþtirilmesi zorunlu olmaktadýr. Böylece hem kitlelere, hem de küçük-burjuvazinin aydýn kesimine ters düþülmemiþ olacaktý. Oligarþi, ülkedeki nispi dengeden dolayý, bu yöntemi uygulamaya mecburdu. Çünkü Türk Ordusu, ülkenin tarihsel geliþmesinin sonucu olarak Latin-Amerika ordularý gibi, oligarþinin henüz vurucu gücü olmuþ ve o þekilde örgütlenmiþ deðildi (...) Ayrýca, Amerikan emperyalizmi sömürüsünü daha da geniþletebilmek için (tabi iþbirlikçi tekelci burjuvazi lehine de), yani sömürüyü disipline edebilmek için, bürokrasi ve ordu içindeki küçük-burjuva aydýnlarýnýn desteðine de muhtaçtýr.409 (abç) Tüm bunlar yönetimin askerileþtirilmesini ve I. Erim hükümetinin kuruluþunu ifade eder. Ancak 12 Mart sonrasýnýn gösterdiði gibi, tüm iliþkiler ve gerekli zemin oluþturulmadan uygulamaya geçilmiþtir. Uygulamaya 12 Mart Muhtýrasý ile baþlanýlmasýnýn nedeni de çeþitlidir. Herþeyden önce, ekonominin beklemeye tahammülü kalmamýþtýr. Ayrýca devrimci-milliyetçilerin sol cunta hazýrlýklarý ve 8-9 Mart teþebbüsü uygulamaya geçilmesini zorunlu kýlmýþtýr. Üçüncü olarak kitle hareketlerinin, özellikle öðrenci hareketlerinin yükselmesi ve silahlý hareketler durumuna gelmesidir. Dördüncü olarak da, THKO ve THKP-Cnin, silahlý devrimci örgütler olarak ve de oligarþinin uygulamasýnýn, farklý açýlardan da olsa, bilincinde olarak harekete geçmiþ olmalarýdýr (Bu konuda THKOnun Ameri409 326 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III kalýlarý kaçýrmalarý oldukça etkili olmuþtur. Ancak THKP-C tüm sürecin geliþimini ve varacaðý noktayý daha net ve açýk tanýmlamýþ olmasý Muhtýra sonrasýnda etkinliðinin nedenidir). Bunlarýn sonucu olarak S. Demirel hükümeti 12 Mart Muhtýrasý ile alaþaðý edildi ve askeri diktatörlük kuruldu.410 THKP-C, ülkenin ve emperyalizmin içinde bulunduðu bunalýmlarý ve bunun sonucu olarak ülkede yönetimin askerileþtirilmesinin zorunlu olduðunu ve de uygulamanýn bu yönde geliþtiðinin tespitini yaparak 71 Þubatýnda harekete geçti. THKP-Cnin Öncü Savaþýna 71 Þubatýnda baþlamasýnýn temel nedeni, ülkedeki geliþen olaylar ve bu geliþimin varacaðý noktadýr. Yani, THKP-C, yönetimin askerileþeceðini tespit etmesidir. Diyebiliriz ki, THKP-C (isim olarak baþbakanýn kim olacaðýný bilememekle beraber) I. Erim hükümeti niteliðinde bir hükümetin kurulacaðýný ve bu yolla askeri yönetime geçileceðini önceden tespit etmiþtir. Bu anlamýyla, THKP-C, I. Erim hükümetinin (yani bu nitelikte bir hükümetin) yüzünü açýða çýkartmak amacýyla harekete geçmiþtir. Aradan geçen 7 yýllýk süre sonucunda, oportünizmin gayretleri ile bu gerçek gizlenmeye çalýþýlmýþtýr. Bu tespit karþýsýnda, pekâlâ THKP-C I. Erim hükümetinin yüzünü açýða çýkartmak için harekete geçti diyelim, ama I. Erim Hükümeti 12 Mart sonrasýnda kuruldu ve THKP-C, Þubat 71de harekete geçti. Bu açýk çeliþki deðil midir diyenler çýkmaktadýr. Bu karþý çýkýþ, özde oportünizmin olaylarý bile tahrif edebilmesinin bir ürünüdür. Elbette, THKP-C Þubat 71de harekete geçtiðinde I. Erim hükümeti yoktu ve 12 Mart sonrasýnda kurulacak hükümetin baþbakanýnýn Erim olacaðýný bilmiyordu. Týpký II. Erim hükümeti kurulmadan, 12 Martta kurulan beyin takýmlý Erim hükümetinin birincisi (I.) olacaðýnýn bilinmemesi gibi. Ancak sorun bu deðildir. THKP-Cnin Þubat 71de harekete geçmesinin temel amacý, yönetimin askerileþtirilmesine ve bu yönde ki uygulamaya ve de bu uygulamada maske görevini üstlenecek hükümetin niteliðini açýða çýkarma ve buna hazýr olmadýr. Yoksa hükümetin adý üzerine harekete geçilmemiþtir ve böyle bir þey saçma bir þey olur. Ýkinci olarak, devrimci mücadele herþeyin olgunlaþmasýný 410 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 327 bekleyen ve herþey olgunlaþýnca gündeme gelen bir mücadele anlayýþýný reddeder. Böyle bir anlayýþ, kuyrukçu-kendiliðindengelme-ekonomist bir anlayýþtýr. Devrimci örgüt gücü oranýnda, geliþen olaylara tavýr alýr ve oligarþinin çeþitli uygulamasýný bozmaya çalýþýr. Ancak bunu baþaramayacak olursa, geliþimin nereye varacaðýný hesap ederek, ona hazýr olmaya çalýþýr. THKPC iþte bu devrimci anlayýþýn sonucu olarak Öncü Savaþýna baþlamýþtýr. Böylece, bir yandan (oligarþinin oyunu engellenemeyeceði için temel yöndür) örgüt savaþ içinde tecrübe ve deney sahibi olacak, yeni kadrolar yetiþtirilecek ve örgüt teþkilat yapýsý inþa edilecek; diðer yandan da, gücü oranýnda, oyunu bozmaya çalýþacak ve oyunun sonucundaki deðiþiminin niteliðini açýða çýkarmaya hazýr olunacaktýr. Savaþ tecrübesi (küçükburjuva anlamdaki öðrenci hareketinin þiddet eylemleri bu tecrübeyi veremez) savaþ içinde edinilir. Bu tecrübeye sahip olmayan bir örgüt, bu þekilde bir görevi baþarmasý mümkün deðildir. Bu nedenle, örgüt, bir yandan gerekli hazýrlýðý yaparken, diðer yandan planýn kendi eksikliklerini de hesaba katarak hazýrlar. 1971 döneminde koþullar gereði hazýrlýk çalýþmalarý, bizzat amacýn bir parçasý olarak, savaþ içinde yapýlmýþtýr. Bu gerçekleri görmeyenlerin ya da görmek istemeyenlerin 71i direniþ olarak tanýmlamalarý kolay anlaþýlýr. (Direniþ, bir saldýrýya karþý durmak demektir). Bu konuda en tipik direniþci DG-Y oportünistleri olmaktadýr : ... parti yapýlanmasýnda önemli zaaflar varken açýk ve yoðun baský döneminin içine girildi. Kazanýlmýþ mevzilerin savaþsýz terk edilememesi ve bu gibi baþlýca politik sebeplerle 12 Martýn kanlý saldýrganlýðýna karþý savaþmak zorunda kalýndý.411 (abç) Evet, zorunlu kalýndý, ama nedir bu zorunluluk? Parti yapýlanmasýnda eksiklik olmasýna karþýn geliþen olaylara tavýr almak mý, yoksa kanlý saldýrganlýða karþý mý (özel bir geliþim) zorunlu kalýndý; hangi kazanýlmýþ mevziler mevcuttu, ve hangisi savaþarak terkedildi; bu gibi baþlýca politik sebepler nedir vb. sorular açýk ve net cevaplanmadan savaþmak zorunda kalýndý demek, en hafif deyimle þarlatanlýktýr. 411 328 Devrimci (!) Yol, Bildirge, s. 35. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Devrimci mücadeleden kendiliðindenciliði ve ekonomik-demokratik mücadeleyi, Partiyi direnen insan topluluðu olarak anlayanlar için, 12 Mart dönemi tam bir saçmalýktýr (!) DG-Y oportünistleri, kendi niteliklerini gizlemek için olaylarý bile ters çevirmekten kaçýnmamýþlardýr. 12 Mart döneminde kanlý saldýrganlýk olarak nitelenebilecek olaylarýn Balyoz harekâtý ile baþladýðýný herkes bilir. Geniþ tutuklamalar, Nurhak olayý, Sibel Erkan olayý (1971) ve Kýzýldere ve idamlar (1972) 71-72 döneminde sayýlabilecek (ve denilebilirse) kanlý saldýrganlýk olaylarýdýr. En basitinden, eðer 12 Mart dönemi açýk faþizm dönemi ise ve faþizm sermayenin emekçi kitlelere yöneltebileceði en azgýn saldýrý, dizginlenmemiþ bir baðnazlýk ve canavarca bir savaþsa412 kanlý saldýrganlýðýn bizzat kendisi zorunludur. Kanlý saldýrganlýk diyerek ortaya çýkma ve de bunu teorik bir metinde ifade etme, kiþinin bilgi ve sosyal oluþum düzeyini (?) gösterir. Ýkinci olarak, 71-72 dönemi kanlý saldýrganlýðý Balyoz harekatý ile baþlamasý da bir subjektif karar (Erim hükümetinin) deðildir. Bu olaylar dizisi THKP-Cnin 1 Mayýs Harekâtý ile, yani E. Elrom olayý ile baþlamýþtýr. Devrimci bir eylem sonrasýnda, oligarþinin oturup- bekleyeceðini sanmak safdillikten öte, oligarþiden aferin beklemek demektir. Devrimciler zora baþvurduklarýnda haklý ve meþru bir durumdadýrlar. Kim ki, devrimci zorun bu durumunu kabul etmezse, o þarlatandan baþka bir þey deðildir (Emperyalizmin iþgali sonucu sürekli milli bunalýmýn mevcudiyeti esprisi). DG-Y oportünizminin savaþmak zorunda kalýndýsý için, kalan tek þey kazanýlmýþ mevzilerdir. Eðer bu mevziler, bir Sibel Erkan olayýnda, bir Kýzýldere olayýndaki kuþatýlma durumunu ifade ediyorsa, savaþmak zorunludur. Ama salt 1971 için deðil, salt THKPC için deðil; kendine devrimciyim diyen her kiþi ve örgüt için, her yerde ve her zaman zorunlu olan bir savaþma ya da direnme zorunluluðudur. 1971 silahlý direniþ deðildir. THKP-C kazanýlmýþ mevzileri savaþsýz terk etmemek ve bu gibi politik sebeplerle deðil, I. Erim hükümetinin gerçek yüzünü açýða çýkarmak için harekete geçmiþtir. 12 Martýn kanlý saldýrganlýðýna karþý harekete geçmemiþ, onun eylemleri sonucu 412 Dimitrov, Faþizme Karþý Birleþik Cephe, s. 50, May yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 329 faþizm erken doðum yaptýðý için kanlý saldýrganlýk baþlamýþtýr.413 Devrimci mücadelenin temeli kitleleri bilinçlendirip örgütleyerek devrim yapmaktýr. Bu görevde ilk baþta siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn yürütülmesi ile somutlaþýr. THKP-Cnin 71 mücadelesi bu genel devrimci görevden ayrý ve baðýmsýz olarak ele almak, onu direniþ durumuna indirgemek, THKP-Cyi politik bir örgüt ve mücadelesinin politik mücadele olarak kabul etmemek demektir (TÝP-TKP-PDA bunu açýkça ifade etmelerine karþýn, nitelikleri ve devrim (!) anlayýþlarý nedeniyle ciddiye bile alýnamaz). Leninin deyiþiyle, eðer gerçekten devrimci bir örgüt olunacaksa, temel görev, hayatýn her alanýný kapsayan, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý örgütlemektir. (Bkz. Ne Yapmalý?) Öncü savaþý aþamasýnda, en önemli siyasi gerçek oligarþinin görüldüðü kadar güçlü olmadýðý, kof olduðu, çürük olduðu ve bütün gücünün yaygara-gözdaðý ve demagojiye dayandýðý olgusudur. Düzen içinde her somut olay ele alýnarak, bu temel siyasi gerçek açýklanmaya çalýþýlýr ve THKP-C böyle yapmýþtýr. Burada, THKP-C bu geliþimi tespit etmiþ miydi diye bir soru akla gelebilir. Herþeyden önce Dev-Gençin Þubat 71de yayýnladýðý bir bildiride, tüm geliþim sað ve sol cunta manevralarý açýkça ortaya konmuþtur. Keza THKP-Cnin ideolojik-politik yayýn organý Kurtuluþ un birinci sayýsýnda 12 Mart Muhtýrasýndan önce basýlmýþtýr) þöyle deniliyordu : Ekonomik ve politik buhran hýzla derinleþiyor. Hakim sýnýflar kendi aralarýnda çeþitli fraksiyonlara bölünmüþ, düzeni kendi resmi kanunlarýyla koruyamaz duruma gelmiþtir. Bu yüzden, devrimciler üzerinde karþý-devrim cephesinin baský, þiddet ve cebri görülmedik derecede artmýþtýr. Temsili demokrasi hýzla rafa kaldýrýlmaktadýr. Artýk sosyalist politikanýn devrimci cesaretle sürdürülebileceði bir ülke haline gelmiþtir Türkiye.414 (abç) Bu koþullar içinde girilen 12 Mart Muhtýrasý sonrasýnda THKP413 414 330 THKP-C/HDÖ , PASS ve DG Oportünizmi-II, Mayýs 1977 . Mahir Çayan, Devrimde Sýnýflarýn Mevzilenmesi. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III C eylemlerini sürdürmüþtür. Bu dönemde en önemli iki eylem gerçekleþtirilmiþtir: Birincisi, Coca-Cola, Pe-Re-Ja, Elvan, Mercedes-Benz, Otomarsan Fabrikasý, Akbank ve daha pek çok þirket ve teþekkülün hissedar sahipleri olan Kadir Has, Mete Has, Adanalý büyük toprak aðasý Talip Aksoyun günlük hasýlatlarý halkýmýzýn devrimci kavgasýnda kullanýlmak amacýyla kamulaþtýrýlmýþtýr.415 Bu eylem, maddi olanak temine yönelik bir teknik eylemin, nasýl siyasi gerçekleri teþhir için kullanýlabileceðinin en iyi örneðidir. Ancak her eylem biçimi gibi, teknik eylemlerde, belirli koþullar içinde siyasi gerçekleri teþhir için kullanýlabilir. Deðiþik koþullar içinde, ayný biçim eylemlerle, ayný etkinin yaratýlamayacaðý açýktýr. Ýkincisi, açýk faþizmin erken doðum yapmasýna neden olan eylemdir. 1 Mayýs Harekâtý adý verilen bu harekâtta Ýsrail istihbaratýnýn ülkemizdeki temsilcisi ve CIA-MÝT-SAVAK arasýnda koordinasyonu saðlayan Efraim Elrom kaçýrýlmýþtýr. Bu eylemin büyüklüðünü ve siyasal niteliðini belirleyen salt Elromun kiþiliði deðildir. Bu eylem karþýsýnda, emperyalizm ve oligarþinin takýndýðý tavýr, bu eylemin önemini sergiler. Balyoz Harekâtýna girilmesi ile Elromun önemi ortaya çýkmýþtýr. Ýkinci olarak, bir yabancý için halka ve küçük-burjuva aydýnlara saldýrarak emperyalizmle baðýmlýlýklarýný (oligarþi ve hükümet olarak) kendileri sergilemiþlerdir. Üçüncü olarak, Balyoz Harekâtý ile, kendi oyununa ters bir uygulamaya girmiþ ve böylece oyunu bozulmuþtur. Böylece, silahlý propaganda, I. Erim hükümetinin gerçek yüzünü ve emellerini, oligarþinin en gerici, en azgýn ve terörist yönetimi olduðunu açýða çýkarmýþtýr. Böylece Amerikan emperyalizminin ve iþbirlikçi yerli burjuvazinin oyununu, altüst ederek, maskesini alaþaðý etmiþ, kademeli planýný bozmuþtur. Ýlerici, reformist, Atatürkçü görünümü altýnda açýk faþizmin erken doðum yapmasýný saðlayarak, küçük-burjuva aydýn çevrelerde dahil olmak üzere kamuoyunun gözlerini açtý.416 Bu eylemin en önemli derslerinden birisi, hiç þüphe yok ki, az bir güçle, dev gibi güçlü oligarþinin niteliðinin sergilenebile415 416 THKC I Nolu Bülten. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 331 ceðidir. Ýkinci olarak da, I. Erim hükümetinin gerçek niteliðinin devrimciler tarafýndan tespit edilmesi ve bilinmesi ile kitlelerce görülmesi ve bilinmesi arasýndaki çeliþmenin karþýsýnda takýnýlan tavýrdýr. Kitlelerin (baþta küçük-burjuva aydýn kesimin), I. Erim hükümetini ilerici, reformist olarak kabul etmeleri karþýsýnda, I. Erim hükümetinin gerçek yüzünü bizzat pratik içinde, kitlelerin kendi öz siyasi tecrübeleriyle öðrenmelerinde, onlara yardým edilmesi devrimcilerin baþlýca görevidir. ... iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunun görüþünde bir deðiþiklik olmazsa, devrim olanaksýzdýr. Bu deðiþmeyi ise, kitlelerin siyasi deneyimi saðlar ... ve biz kitlelere kendi deneyimleri ile anlamalarýna yardým etmeliyiz.417 Dikta, düzenli olarak, önemli bir þiddet uygulamasý olmadan paçayý kurtarmayý dener. Onu kendisini maskesiz, yani gerici sýnýflarýn baskýcý diktasý olarak gerçek kalýbý içinde göstermeye zorlayarak, kimliðinin ortaya çýkmasýna yardým edilir, bu da mücadeleyi artýk geriye dönüþün olamayacaðý son hadde kadar keskinleþtirecektir.418 (abç) Ve böyle olmuþtur. THKP-Cnin 1 Mayýs Harekâtý arkasýndan Balyoz Harekâtý ile oligarþi kitlelere ve devrimcilere saldýrmýþtýr (geniþ kitle tutuklamalarý, Nurhakda THKO savaþçýlarýnýn katlediliþi, Maltepede Hüseyin Cevahirin katledilmesi vb.). 1 Mayýs Harekâtý, bir yandan I. Erim hükümetinin gerçek yüzünü kitlelere gösterirken, diðer yandan da mücadeleyi artýk geriye dönüþün olmayacaðý son hadde kadar keskinleþtirilmesi, solda ikili bir deðiþim yaratmýþtýr: Birincisi, genellikle öðrencilerin dýþýnda halkýn çeþitli kesimlerinden gelen pek çok yeni ve tutarlý eleman silahlý propagandanýn etrafýnda toplanýrken; legal dönemin bazý keskin cazip þöhretleri de geçmiþte yanlýþ düþündüklerini söyleyerek pasifizmin cephesine gönüllü yazýlmýþlardýr.419 Soldaki bu oluþum THKP-Cyi de etkilemiþtir. Mayýs darbesinden firar olayýna dek geçen sürede THKP-Cnin sesiz kalmasýnýn nedeni soldaki bu deðiþimdir. 417 418 419 332 Lenin , Sol Komünizm, Bir Çoçuk Hastalýðý, s. 93-95. Che, Gerilla Savaþý: Bir Yöntem, Askeri Yazýlar, s. 203. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Þubat-Mayýs þehir gerilla eylemleri sonucu, halkýmýzýn uyanýk kesimlerinde düzene karþý duyulan memnuniyetsizlik devrimci sempatiye dönüþmüþtür. (Sadece THKP-Cnin deðil, THKOnun silahlý eylemleri de bu konuda etkili olmuþtur).420 Silahlý devrim cephesine karþý somut yönelimin olduðu ve mücadelenin tam bir nitelik sýçramasý yapacaðý evrede, silahlý propaganda henüz rüþeym halindeyken darbe yedi.421 Bu darbenin etkili olmasýnýn temel nedeni, kýsada olsa, belirli tecrübeye sahip olmuþ 6-7 kiþilik kadronun enterne olmasý ve (bunun sonucu) soldaki pasifizmin THKP-C saflarýna yansýmasýdýr. THKP-C Merkez Komitesinden Mahir Çayan ile birlikte Genel Komite üyelerinden Ulaþ Bardakçý, Ziya Yýlmaz, Necmi Demir yakalanmýþ ve Hüseyin Cevahir katledilmiþtir. Ayný dönemde THKO ise tam olarak ezilmiþti. Daha Mart baþýnda Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnanýn yakalanmasý ile büyük güç kaybeden THKO, Mayýs ayýnda Nurhak olayý ve THKO Ýstanbul kesiminin (Cihan Alptekin ve diðerleri) yakalanmasý ile tüm yönetici ve ana kadrolarýný yitirmiþ durumdaydý. I. Erim Hükümetinin gerçek yüzünün açýða çýkmasý, oligarþi içinde de bazý deðiþimler yaptý. Küçük-burjuva aydýn kamuoyunun desteðini yitiren emperyalizm-iþbirlikçi (tekelci) burjuvazi ikilisi, bu sefer zorunlu olarak, sömürüyü disipline etmeye yönelik bir dizi rasyonalizasyon tedbirlerinden (sarý reformlardan) tavizler vererek, tekrar bu tedbirlerden zarar görecek gerici sýnýf ve zümrelerle ortak müþterekler etrafýnda anlaþmýþlardýr.422 Böylece I. Erim Hükümetine ilerici- reformistAtatürkçü görünüm veren beyin takýmýnýn görevi bitmiþ olmaktadýr. Beyin Takýmýnýn istifalarý ile, II. Erim Hükümeti kuruldu. Artýk oligarþi içinde tam bir bayram havasý hüküm sürmektedir. II. Erim Hükümetide, bu anlaþmanýn ve gericiler arasý barýþýn hükümetidir.423 71 yýlýnýn Kasým ayýnda Mahirlerin (Ulaþ Bardakçý, Ziya Yýlmaz, Ömer Ayna, Cihan Alptekin) firar olayý, silahlý devrim Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 423 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. 420 421 422 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 333 cephesinin oluþumunu ve silahlý devrimci harekete dinamizm getirdi. 12 Mart öncesinde yedi-sekiz fraksiyon halinde oluþan sol, bugün (1972) baþlýca iki kampa ayrýlmýþtýr. - Silahlý devrim cephesi - Oligarþinin soldaki uzantýsý pasifist cephe Silahlý propagandaya, gerillaya karþý olmanýn hainlik sayýldýðý hemen hemen herkesin savaþ, silahlý eyleme geçme sözlerini aðýzdan düþürmediði 12 Mart öncesi ortam ile 12 Mart sonrasý ortam apayrý iki dünya gibidir. En iyi devrimciliðin, en keskin gözükmek þeklinde anlayan, silahlý propagandayý aðýzlarýndan düþürmeyen, silahlý propagandayý savunmayan herkesi hainlikle suçlayan pek çok legal dönemin keskin gerilla uzmanlarý silaha sarýlmaktan baþka hiç bir yolun kalmadýðý 12 Mart sonrasýnda ise, 12 Mart öncesinde devrim meselesini iyi bilmediklerini, 12 Marttan sonra teoriyi öðrendiklerini söyleyerek, daha önce pasifizm diye küfrettikleri uluslararasý revizyonizmin çizgisine dört elle sarýlmýþlardýr. Bu son derece doðaldýr. Çünkü her darbe, sað ve pasifist eðilimleri ortaya çýkartýr. 1905 yenilgisi, menþevik çizgiye geçici olarak güç kazandýrmýþtýr)424 Evet, bu durum son derece doðaldýr. Savaþýn (askeri savaþ) bizzat kendisi herþeyi apaçýk ortaya sergiler. Savaþý bizzat tanýmadýðýmýz sürece, zorluklarýn ne olduðunu ve yöneticiden istenilen deha ve olaðanüstü fikri yeteneklerin neye yaradýðýna akýl erdirilemez. Herþey o kadar basit görünür, gerekli bütün bilgiler o kadar harcýalem izlenimi verir, bütün kombinezonlar o kadar önemsiz görünür ki, bunlara kýyasla en bir yüksek matematik probleminin bilimsel haysiyeti bizi daha çok etkiler. Fakat savaþýn ne olduðunu gördükten sonra herþey anlaþýlýr hale gelir. Bununla birlikte, bu görünmez, fakat son derece etkin faktöre bir ad koymak son derece zordur. (...) Savaþta tehlike, karakterindeki mevcut sürtünmeden 424 334 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III budur. meydana gelir. Tehlike savaþýn temel unsuru, herþeyi içine alan bir ortam olduðuna göre, yargýmýzý deðiþik biçimde etkileyen þeylerin baþýnda cesaret, yani kendi gücümüze olan güven gelir (...) Askerleri cesur ve moralleri yüksek olduðu sürece, komutan amacýný gerçekleþtirmek için nadiren büyük bir irade gücü göstermek zorunda kalacaktýr, fakat güçlülük çýkar çýkmaz ki büyük muharebelerde bu kaçýnýlmazdýr iþler artýk iyice yaðlanmýþ bir makine gibi yolunda gitmez, tersine makinenin kendisi direnç göstermeye baþlar ve iþte bu direnci kýrmak komutanýn hesabýna büyük bir güç gerektirir. Ýtaatsizlik ve karþý gelme bu direncin tek nedeni deðildir. Bütün maddi ve manevi güçlerin çözülmesi, bunun yarattýðý genel çöküntü, kanlý fedakârlýklarýn komutanýn önce kendinde sonra bütün adamlarýnda yenmek zorunda olduðu yürekler acýsý görüntüsü, kendine doðrudan doðruya ya da dolaylý olarak intikal eden bütün o izlenimler, duygular, kuþkular ve özlemler: iþte makinenin bozulduðu bunlardan belli olur. Erlerin gücü birbiri ardýndan çöktükçe, iradeleri artýk bu gücü korumaya yetmedikçe, kitlenin tüm iç direncinin aðýrlýðý komutanýn omuzlarýna yüklenir, bütün yük komutanýn iradesine biner. Kendi cesareti baþkalarýnýn cesaretini körüklemeye yetmezse, kendisi de kitlelerin seviyesine düþecek, tehlikeden kaçan ve utanç nedir bilmeyen hayvan tabiatýnýn aþaðýlýk bataklýðýna saplanacaktýr.425 (abç) Legal dönemin keskin gerilla uzmanlarýnýn durumu iþte THKP-C içerisinde ortaya çýkan sað-pasifizmin 12 Mart sonrasýnda ortaya çýkmasý, belirli bir süre örgüt içi tartýþma ve çatýþmalar egemen oldu. 3 kiþilik THKP-C Merkez Komitesinden Yusuf Küpeli ve Münir Aktolga ile birlikte Genel Komiteden bir kýsým unsurlar sað-pasifist görüþleri piyasaya sürdüler. Ve sonuçta Partimizin ideolojik-pratik ilkesine aykýrý bir rota izleyen bu grupçuluk, Parti Genel Komitesi üyelerinin oy çoðunluðu ile Partiden ihraç edilmiþlerdir. 425 Clausewitz, Savaþ Üzerine, s. 94-115. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 335 (Kesintisiz Devrim II-III) Yusuf Küpeli-Münir Aktolganýn baþýný çektiði bu pasifist grupçuðun THKP-C içersindeki sorumluluklarý ihracýn temelini belirler. Mahir yoldaþýn ifadesiyle, bunlar Mayýs darbesinden sonra tüm örgüt olanaklarýný kendilerinin saklanmalarý için kullanmýþlardýr. Ayrýca kabul edilmiþ kararlarý tek yönlü olarak uygulamadan vazgeçmiþler ve Parti içinde kararlara oy verenlerin bir kýsmý içerde olmasýndan yararlanarak yeni kararlar almýþlardýr. Tüm bunlar ideolojik (!) ayrýlýðýn durumunu açýða çýkarýr. Bütün ideolojik ayrýlýklarýn temeli PDA oportünistlerinin dediði gibi, devrim isteyip istememeye deðil (çünkü sosyalist geçinen herkesin subjektif niyeti genellikle devrimin olmasý doðrultusundadýr) devrim yapmak için yola çýkmaya, savaþmaya cesaret edip etmemeye dayanýr. Ýþte bu yüzden devrim için savaþmayana sosyalist denmez.426 Bu pasifist unsurlarýn dönek ve hain olmasýnýn temel nedeni buradan kaynaklanýr. Yoksa bunlarýn mahkemeler sýrasýnda çok daha kötü iþler yapmalarý ve kötü þöhret edinmeleri427 deðildir. Böyle bir anlayýþ, bu dönek ve hain grupçuðun tavýr ve davranýþlarýnýn savaþ içinde deðil, savaþ dýþý kaldýktan sonra yaptýklarýný kabul etmek demektir ki, bunda olaylarý tersine çevirmek demektir. Biz THKPC/HDÖ olarak, THKP-C içinde (Y-M) kliði anlayýþýný428 kabul etmiyoruz ve edilemez. THKP-Cyi savaþýn en önemli yerinde yolda býrakan bu dönekliðin ve hainliðin diðer bir nedeni de, kýsa sürede ve kolayca zafer kazanma umut ve düþüncesidir. Bu düþüncenin en özlü ifadesi yapýlan eylemler kitlelerde sempati yaratýyor, ama hepsi o kadar... sözleridir. Doðrudur. Kitleler bizlere karþý sempati duymalarýna raðmen, henüz aktif olarak desteklemiyorlar ve mücadelenin içine girmiyorlar. Bu son derece doðaldýr. Ne bekleniyordu yani? 5-6 askeri eylem sonucu kitlelerin ayaklanýp, devrim yapmasý mý? 426 427 428 336 Mahir Çayan, Devrimde Sýnýflarýn Mevzilenmesi. Devrimci (!) Yol, Sayý, 18, s. 13. Devrimci (!) Yol, Sayý, 18 s. 13 . THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Bu pasifistlerin devrimci mücadeleyi kýsa bir süreç olarak görmelerinin ve sosyal oluþumdan habersizliðin bir kanýtýdýr. (Kesintisiz Devrim II-III) (abç) ASDye Açýk Mektupa imzalarýný atan ve THKP-C Merkez Komitesine gelmiþ kiþilerin bunlarý bilmeyeceðini sanmak, en hafif deyimle, saflýk olur. Bu grupçuk, bunlarý bilmelerine ve tekrar tekrar anlatýlmasýna raðmen, savaþý terketmiþ olmalarý dönek ve hainlik durumunu belirler.* 1972 Ocak ayýnda THKP-Cnin ve (genel olarak) solun durumu buydu. THKP-C içersindeki tüm dönek-hain ve pasifist unsurlar ihraç edildikten sonra, yeni baþtan bir organizasyona gidildi. (Ancak bu THKP-C içinde pasifist görüþleri savunan kimse kalmadý anlamýnda yorumlanamaz. Saflarda sað-pasifist görüþleri savunanlar kalmýþtýr, ancak bunlar o günlerde sessiz kaldýklarýndan ve bunlarla uðraþacak zaman olmadýðýndan dokunulamamýþtýr.) Örgüt içinde yeni bir iþbölümü yapýldý ve daha önce tespit edilen (Kesintisiz Devrim II-IIIde açýkça ifade edilen) stratejik rotaya uygun olarak çalýþmalara devam edildi. 1972 yýlýnda THKP-Cnin önünde birbirine baðlý üç ana görev bulunmaktaydý: II. Erim Hükümeti-Deniz Gezmiþlerin idam kararý ve kýr gerillasýnýn yaratýlmasý-þehir gerillasýnýn geliþtirilmesi. Ýlk iki ana görevin tarihsel bir önemi vardýr. Üçüncüsü ise, bu tarihsel göreve baðlý olarak, hem görevin baþarýsý, hem de Öncü Savaþýnýn geliþtirilmesi için þarttýr. Ýlk olarak, þehir gerillasý ile baþarmayý düþünülen ilk iki ana görev, þehirlerin o günkü durumu (oligarþinin denetim ve baskýsýnýn olaðanüstü artmasý) ve THKP-Cnin þehir örgütlenmesinin * Bazýlarýna göre bu olay kiþisel sürtüþme-kiþiler arasýndaki kariyer çatýþmasýdýr. Bunu ileri sürenler, firar olayý sonrasýnda Mahir Çayan yoldaþýn Yusuf Küpeli ile bir kez konuþmasý ve bu konuþmada da yazýlarý yazanda benim, eylemleri yapan da benim diyerek kovmasýný gerekçe (!) yapmaktadýr. Ayrýca daha sonra konuþma teklifi gelince, sadece ama Münirle konuþuruz denilmesi bu gerekçeye (!) destek olarak kullanýlmaktadýr. Bir döneklik ve hainlik olgusunu bu biçimde lafýzlarla ele almak þarlatanlýktan baþka bir þey deðildir. Herþeyden önce THKP-C içinde teorik-pratik seviyesi en yüksek olanlarýn birisi olan Yusuf Küpelidir ve bu kiþinin meseleleri daha önce bilmiyorduk, okuduk öðrendik demesi inandýrýlýcýlýktan uzak olduðu kadar, savaþý terk etmesi için gerekçe yapmasý bu kiþiden özel olarak hesap sorulmasýný zorunlu kýlar. Ki bu kiþi Mayýs Darbesinden sonra THKP-Cnin kararlarýný belirleyen tek kiþi durumundadýr ve bu yüzden ilk hesap verecek kiþidir. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 337 (darbeler ve ihanetler yüzünden) zayýf olmasý üzerine, daha geniþ bir plan içinde ele alýnmýþtýr. Ve Denizlerin idamýný önleme olarak bilinen hareketin, kýrsal alanda yapýlmasýna karar verildi. (Bunlarý, o günlerde neler konuþuldu vb. þeylerle deðerlendirmek eksik olacaktýr. Çünkü yapýlan planýn bütünlüðü bir-iki kiþi dýþýnda bilinmemekte olup, her kiþi kendi ile ilgili parçayý bilmektedir.) 1972 Þubat ayýnda meydana gelen olaylar, daha önce düþünülen ve kýsmi anlamda uygulamaya sokulan planýn deðiþmesine yol açmýþtýr. Ulaþ Bardakçý yoldaþýn öldürülmesi ve Ziya Yýlmazýn yakalanmasý (ayný gecede) üzerine uzun bir faaliyetsizlik dönemi ne geçiþ için, kýrsal alanlarda tarihsel görevlerin yerine getirilmesi zorunlu olmuþtur. Eldeki kadrolarýn uzun süreden beri aranmakta olmalarý da kýrsal alaný zorunlu kýlmýþtýr. Genel olarak düþünülen taktik þudur : Önce, gerek II. Erim Hükümetinin (yeni bir olgu) niteliðini teþhir ve I. Erim Hükümeti ile (niteliði bellidir) baðlantýsýný sergilemek, gerekse (temel olan ve birinci yön için kullanýlacak olan) Denizlerin idamýný engellemek ve de yaratýlan etkiyi (potansiyel) devam ettirmek-kuvvet gösterisi yapmak amacýyla gerilla eylemlerini sürdürmek. Buna paralel olarak, oligarþinin dikkatini kýrsal alanlara çekerek (kýrsal alanda eylem yaparak), þehirlerdeki denetim ve baskýyý, nispi olarak da olsa, azaltmak ve böylece þehir kadrolarýnýn (nispi olarak) daha rahat hareket etmelerini saðlayarak buralardaki etkiyi örgütlemek ve þehir örgütünü geliþtirip, pekiþtirmek. Þehirlerden gücünü kýrsal alana kaydýracak olan oligarþinin, buralardaki baský ve denetimini daðýtmak amacýyla, kýrsal alandaki kadrolarý ikiye ayýrarak; birinci kýsým oligarþinin dikkatini kendi üstüne çekecek ve bu amaçla eylemler düzenleyecek; ikinci kýsým, uzun dönemli olarak kýr gerillasýnýn hazýrlýðýna giriþecektir.* THKP-Cnin 12 Mart döneminde yetiþmiþ profesyonel kadrosu kýrsal alana geçmiþtir (Karadeniz). Bu bölge, örgütsel olarak daha iyi durumda olup, taktik planýn uygulanmasý için gerekli * Bu plan, kimilerince böyle þey yoktur, böyle bir þey düþünülmemiþtir denilerek reddedilmektedir (DG- Y). Bugün bu plan hakkýnda en son bilgiye sahip olabilenlerden sadece Ertuðrul Kürkçü hayattadýr. Ve bu plan E. Kürkçü, yakalandýktan sonra Sýkýyönetim Mahkemelerinde ifade etmiþ ve dosyasýnda mevcuttur. DG-Y oportünistlerinin karþý çýkýþ nedeni açýktýr, Öncü Savaþýný somut koþullara baðlý taktik evreye indirgemek. Bu nedenle tüm gerçekler ters-yüz edilmektedir. 338 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III olanaklara sahip olan ve taktik plan için uygun bir bölge teþkil etmektedir. Bu taktik göstermiþtir ki, savaþý belirleyen teknik malzeme ve nicelik deðil, kadro ve insiyatifli yönetimdir. Ve her taktik devrim ve karþý-devrim arasýndaki (somut) güçler dengesine ve savaþýn devrimci karakterine (somut amacýna) göre belirlenir. THKP-Cnin 12 Mart dönemindeki mücadelesinin en önemli derslerinden biri de budur. (Bu taktik, Öncü Savaþýný ele alýrken belirttiðimiz politik ve askeri ilkelere dayanýr.) Ýþte bu nedenle Kýzýldere bir son deðil, baþlangýçtýr. Ancak hayat her zaman planlara uymaz. Ortada bir savaþ varsa bu çok daha açýktýr. En ufak bir olay, önemsenmeyen bir detay (taktik planlarda zaten yer alamaz) herþeyin gidiþini deðiþtirir. Ama bu planýn (taktik) yanlýþlýðýný ifade etmez. Çünkü hiç bir plan, hayatýn karmaþýklýðýný ve giriftliðini önceden düþünsel planda tam olarak çözümleyemez ve çözümlemesi de beklenemez. Ancak hayatýn giriftliðini ve karmaþýklýðýný ve de çok yanlýlýðýný kolay anlaþýlýr hale getirerek, eylem kýlavuzluðu görevini yerine getirir. Bu andan itibaren, planýn baþarý ya da baþarýsýzlýðýný örgütsel çalýþma, kadrolar belirler. 1972 Mart ayýnda geliþen tüm olaylara raðmen THKP-C, somut koþullara uygun olarak yaptýðý plana baðlý olarak çalýþmalarýný sürdürdü. Ýlk olarak Ünye Radar Üssünde bulunan 2 Ýngiliz ile 1 Kanadalý kaçýrýldý ve Kýzýldere köyüne gidildi. Ayný zamanda eylemle ilgili açýklama yapýldý. Ancak bir kýsým yakalanmalar sonucu (Ünye-Fatsa yakalanmalarý, Kýzýldereye gidilen kamyonun ele geçmesi vb.) Kýzýlderede bulunan THKP-C ve THKO savaþçýlarý kuþatýldýlar. Bu durumda devrimci olarak ve örgüt üyesi olarak yapýlmasý gerekeni yaptýlar. Yani sonuna dek teslim olmadýlar. Havadan ve yerden yapýlan bombardýman sonucu Onlar þehit edildiler. Bu olay sonrasýnda oligarþi büyük ölçüde rahatlama içine girdi. Artýk silahlý devrim cephesi yenilmiþ, tüm yöneticileri yokedilmiþtir! Sonuç olarak diyebiliriz ki, THKP-Cnin 1971 mücadelesi Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi ýþýðýnda, bu döneminin somut koþullarýnýn tahliline dayanan uygun taktiklerle yürütülmüþtür. Stratejik öneme haiz mücadele anlayýþý ve ve bu mücadeleyi yürütebilecek maddi ve fiili örgütlenme sorunlarý çözümlendikten sonra, mevcut durumun tahlilin- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 339 den çýkacak politik hedeflere yönelmek mücadeleyi rayýna oturtur, karþý-devrim cephesini zaafa uðratýr. Bu nedenle doðru devrimci taktiðimizi kurabilmek için, önce onun stratejiyle olan baðlantýsýný yakalamak gerekir. Geliþen olaylarýn kendi özeli içinde gözlemek ve unsurlarýný yakalamak yetmez, esas olan özelin içindeki stratejik yaný yakalamaktýr. Bu anlamýyla taktikler, proleter devrimci hareketi götüren, stratejiye baðýmlý politikadýr. Doðru taktik politikalarýn tespiti, bu politikanýn yürütülmesinde mutlaka baþarý elde edileceði anlamýna gelmez, politik hedeflere soyutun içinde varýlamaz, herþey somutun canlý pratiðinde gerçeklik kazanýr. Somutta ise, taktik planda güçlü olan oligarþi ve onun siyasal zoru vardýr. Bu nedenle somutta iki karþýt hareket kendi güçlerine göre baþarý ya da baþarýsýzlýða uðrarlar. Kavranýlmasý gereken, doðru taktiklerin gücümüzü arttýracaðý ve taktik yenilgilerin gelip geçici olacaðýdýr.429 429 340 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III III. KIZILDERE SONRASI 30 Mart 1972 Kýzýldere olayý ile birlikte ülkemizde geliþen olaylar, solun yapýsý ve silahlý devrimci hareketin durumu, yenilgi sonrasý bir ortam ve bu ortamýn havasý ile koþullanmýþtýr. 1971-72 silahlý devrimci mücadele kitlelerde geniþ bir etki yaratmýþtýr. Ancak yaratýlan etkinin silahlý devrimci mücadeleye yönelik olmasýna raðmen, yaratýlan etki örgütlenememiþ olmasý, etkiyi belirsiz bir niteliðe sokmuþtur. Bu belirsizliðin anlamý ise, kendine devrimciyim diyen her kiþinin ya da grubun bu etkiyi kullanabileceði demektir. Kýzýldere sonrasýndaki dönem, iþte bu etkinin oportünist amaçlarla kullanýlmaya çalýþýldýðý ve de buna karþýt olarak devrimci bir örgütlenmenin oluþturulmasýna çalýþýldýðý dönemdir. Kýzýldere sonrasý geliþen olaylar ve mücadelelerin THKP-C/ HDÖnün tarihsel geliþimini ifade ettiðini söylemek pek yanlýþ olmayacaktýr. Bu dönemi üç kýsýmda ele alacaðýz: a- Birinci Dönem (1972-74) Kýzýldere sonrasýnda, tüm düþünce silahlý devrimci mücadelenin devam ettirilip, ettirilmeyeceði üzerineydi. 71in yarattýðý etki geniþ bir dinamizm yaratmýþtý. Ancak THKP-C yönetiminin 1972 Þubat ve Kýzýldere olaylarý ile tamamen yok edilmesi, bu dinamizmin kullanýlmasýna olanak vermemekteydi. Hemen Kýzýldere sonrasýnda Jandarma Komutaný General Ekeni kaçýrmaya yönelik giriþim ve ayný günde meydana gelen uçak kaçýrma olayý, oligarþinin sola yönelik bir saldýrýsý ile sonuçlandý. Her iki olayda (baðýntýsýz iki olaydýr) baþarýsýzlýða uðramasý ve soldan yeni bir toplanmaya gidilmesi 1972 yýlýnýn kalan süresini koþullandýrdý. 1972 yaz aylarýndan itibaren, Kesintisiz Devrim-I ve yeni ortaya çýkmaya baþlayan Kesintisiz Devrim II-III (çok az da olsa) okundu. Her dönemde olduðu gibi, okullarýn açýlmasý ile nispi bir hareketliliðin ortaya çýkmasý 72 sonlarýnda belirli bir oluþum yaratmaya THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 341 baþladý. Ancak revizyonizm ve pasifizm (özellikle TKP ve Doktorculuk) kendisine uygun bir ortam bulmuþtu. Bu koþullar içinde, devrimci teorinin savunulmasý bile baþlý baþýna bir eylem olmaktaydý. 1971-72 döneminde yakalanan unsurlarýn büyük çoðunluðunun, mahkemelerde ihanetlerini açýkça sergilemeleri ve silahlý devrimci mücadeleyi en adi biçimde suçlamalarý, 71in yarattýðý etkiyi ve dinamizmi ve de yeni yeni oluþan birliði geniþ ölçüde sarstý. Daha o günlerde, genel teorik eðitimi eksik ve buna baðlý olarak özeli kavrayamayan pek çok genç ve samimi unsur, büyük bir þaþkýnlýkla saða-sola daðýldýlar. 73 yýlýna iþte böyle bir hava içinde girildi. Bu sýralarda TÝKKO nun ortaya çýkmasý ve daha adýnýn bile duyulmadan daðýtýlmasý, tüm soldaki oluþum (ayný yöndeki oluþum) hýzlandýrdý. 73 Ekim seçimlerinin yapýlacaðýnýn kesinleþmesi, herþeyin daha ciddi ve kalýcý biçimde yapýlmasýný zorunlu kýlýyordu. Oportünizm ve revizyonizme karþý ve bunlarýn silahlý devrimci mücadeleye yönelik saldýrý ve tahrifatlarýna karþý açýk bir mücadele koþullarý mevcut deðildi. Hapishanelerde bulunan unsurlar ise, uslu durmayý, hiç bir þey yapýlmamasýný söyleyerek, tüm çabalarý engellemeye çalýþýyorlardý. Bu durumda devrimci olarak yapacak hiç bir þey görmeyen tüm samimi unsurlar, seçim havasý içinde CHP için, CHP içinde çalýþmayý devrimci çalýþma olarak kabul ediyorlardý. Bu durumda silahlý devrimci mücadeleyi savunanlarýn önünde iki yol vardý: Ya her türlü örgütlenme çabalarý ilerideki (seçim sonrasý) elveriþli þartlara býrakýp, içerdekilerin de tavsiye ettiði gibi okuma ve araþtýrmaya yönelinecekti; ya da ne kadar zor olursa olsun, küçük çaplý da olsa örgütlenme çalýþmasý sürdürülecekti. Ve ikinci yol tercih edildi. Belirli sýnýrlar içinde de olsa, genç ve samimi bir avuç unsur biraraya gelmiþti. Ancak ne örgütsel tecrübe, ne de ideolojik seviye mevcuttu. Bu durumda pek çok þeyin arasýnda, ideolojik seviyenin yükseltilmesi yönündeki çalýþmaya aðýrlýk verildi. Bir yandan öðrenci hareketin içinde, öðrenci kesiminin akademik-demokratik örgütlenmesi yürütülürken; diðer yandan da çeþitli bölgelerdeki unsurlarla bað kurmaya çalýþýlýyordu. 342 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Bu yýl ayný zamanda, 71 silahlý devrimci hareketin yenilgiye karþýn, baþarýsýnýn ülke politik yaþantýsýnda ortaya çýktýðý dönemdi. 73 seçimleriyle birlikte CHP, 71in kitleler üzerinde yarattýðý sempatiyi ve politize olmayý kullanarak, seçimlerden en büyük parti olarak çýktý. 12 Mart öncesinde umudunu düzenin þu ya da bu partisine baðlamýþ olan kitleyi politize eden silahlý devrim cephesi, bu potansiyeli kullanamadýðý için, yeni umutlara yönelinmesini engelleyemedi. Ve artýk kitlelerin umudu Ecevit olmuþtu. Böylece ülkemiz devrimci mücadelesinde niteliðinin kitlelere bizzat siyasi pratik içinde gösterilmesi gereken bir olgu belirginleþmiþtir. 73 sonlarý ve 74 baþlarýnda aðýr baský koþullarý, yerini nispeten daha rahat bir ortama býraktý. Bu ortam oportünizme ve revizyonizme en elveriþli koþullarý yarattý. Solda Ýlke-Kitle olarak bilinen (ve daha sonra TSÝP haline dönüþen) revizyonistler geniþ bir örgütlenmeye girdiler. TKPsinden TÝP ve Doktorcusuna kadar her çeþit revizyonist ve oportünist kesimlerin ortak bir hareketini içeren bu oluþum 71 hareketini savunan unsurlar arasýnda yeni bir oluþum yarattý. Ýlke-Kitle oportünistleri, daha dergilerinin ilk sayýsýndan itibaren silahlý devrimci harekete saldýrmaya baþladýlar. Bunlarýn dayanak noktasý Rus devrimi olmaktaydý. Bunun üzerine Rus Devriminden Çýkan Dersler yayýnlandý ve peþinden de Mahir Çayan yoldaþýn Toplu Yazýlarý çoðaltýldý. O günlerde silahlý devrimci mücadeleyi savunanlar, 72 döneminde olduðu gibi, silahlý devrim cephesi þeklinde bulunuyordu. THKP-C ve THKO þeklinde bir ayrým yapýlmamaktaydý. Ancak Rus Devriminden Çýkan Dersler ve Toplu Yazýlarýn yayýnlanmasý, ilk kez bu ayrýmý vurguladý. Artýk Türkiye solunda Cepheciler mevcuttu. Bu da 71 silahlý devrim mücadelesinin savunulmasýnda bir nitelik sýçramasý yapýlmasýný saðladý. Artýk çabalar örgütlenme ve örgüt kavramlarý ile bütünleþmeye baþladý. Oportünizmin ve revizyonizmin Rus devrimine dayanarak yürüttüðü saldýrýlarýn etkisi sýnýrlandýrýlýnca, bu kez yeni yöntemler uygulanmaya baþlandý. Bunlarýn baþýnda Kesintisiz Devrim II-IIIe yönelik tahrifatlar gelmekteydi. Oportünistlere göre, Mahir Çayan yoldaþýn böyle bir yazýsý yoktu! Günümüze kadar gelen bu konudaki geliþmelerin baþlangýcý olan bu iddia Toplu Yazýlarýn yayýnlanmasý ile geniþ ölçüde boþa çýkartýldý. Ancak bu olay, oportünizmin daha sonraki THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 343 saldýrý ve tahrifatlarý ile birlikte düþünüldüðünde ne yapmayý amaçladýðý anlaþýlabilir. Onlarýn amacý, 71in yarattýðý etkiyi (buna CHP den kalan etkiyi demek daha doðrudur) kendi oportünist amaçlarý için kullanmaktý. Tarihte devrimci düþünürlerin öðretileri ile, kurtuluþlarý için mücadele veren ezilen sýnýflarýn önderlerinin baþýna gelen þey, bugün de Marksýn öðretisinin baþýna geliyor. Egemen sýnýflar, saðlýklarýnda büyük devrimcileri ardý arkasý gelmez cezalarla ödüllendirirler, öðretilerini en vahþi düþmanlýk, en koyu kin, en taþkýn yalan ve karaçalma kampanyalarýyla karþýlarlar, ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zararsýz ikonlar durumuna getirmeye, söz uygun düþerse, azizleþtirmeye, ezilen sýnýflarý teselli etme ve onlarý aldatmak için adlarýný bir hale ile süslemeye çalýþýrlar. Böylelikle devrimci öðretileri deðerden düþürülür ve ihtilâlci keskinliði törpülenir. Burjuvazi ve iþçi hareketi oportünistleri bugün ise Marksizmi evcilleþtirme biçimi üzerinde birleþiyorlar, öðretinin devrimci yaný ve ihtilâlci ruhu unutuluyor, siliniyor ve deðiþtiriliyor. Burjuvazi için kabul edilebilir ya da böyle görülen þeyleri ön plana çýkarýlýyor ve övülüyor.430 (Lenin) (abç) Leninin Marks için söylediði bu sözler, ülkemizde de aynen gözlenir. Oportünizm, Leninin belirttiði biçimde ilk kez bu dönemde 1974 ortaya çýktý. Önceleri eli býçaklý, beli silahlý anarþizm diye eleþtirilen, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi ve bunun formüle edildiði Kesintisiz Devrim II-III, giderek yanlýþ bir hareketi jüstifiye (haklý gösterme) etme çabalarý (HYnun proleter devrimci (!) saflarýna geçenlerince -1975), troçkizm ve ultra-emperyalizm teorisi (TSÝP-1975), Debrayizm, sol fokocu anlayýþ (KSD) olarak eleþtirildi. Bu uygulama uluslararasý revizyonizmin çizgisini savunanlarca yürütüldüðü anlamda büyük öneme sahip deðildi. Bu kesimin çabalarý, daha çok azizleþtirme ve ölen devrimcilerin adlarýný bir hale ile süsleme açýsýndan önem kazanýyordu. Bu revizyonist unsurlar, bu yolla devrimci öðretileri, deðerden düþürür ve ihtilâlci keskinliði törpülenir duruma getirilmesine yardýmcý oluyor430 344 Lenin, Devlet ve Ýhtilâl, s. 10. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III lardý. Þanlý 71 direniþi, Kýzýldere bir manifestodur, yiðit yurtsever devrimciler vb. ifadeler bunun somut görünümüdür. THKP-C içinden çýkan ve ona sahip çýktýðýný ima eden oportünistlerin durumu, Leninin sözlerine daha çok uygundur. Bunlar gözle görülmez, denebilirse cezalandýrýlamaz biçimde, derece derece partilerine fesat sokan ... yeni ilkeler için (Lenin) mücadele veren en tehlikeli oportünistlerdir. Bunlarýn görevi ise, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini evcilleþtirmedir. Bunlar Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin ve THKP-Cnin burjuvazi için kabul edilebilir ya da böyle görünen þeyleri ön plana çýkartýlýyor ve övülüyor. Bunlarca silahlý propaganda cazip bir eylemin bezirganlýðýný yapma olarak tanýmlanýyor ve Öncü Savaþý taktik evre veya ara aþama olarak ele alýnýyor. Bunlarýn Türkçesi ise; Öncü Savaþý belirli koþullarda söz konusu olabilir, bu koþullarda 12 Mart dönemleridir; sizler (yani oligarþi) 12 Mart dönemi gibi bir dönemi bir daha yaratmayýn, bizde uslu devrimci (!) gençler olarak Öncü Savaþý yapmayýz.* Hem siz Kesintisiz II-IIIe bakmayýn, öyle görüldüðü gibi tehlikeli deðildir. Onun tehlikeli görülmesinin nedeni tashih edilmemiþ olmasýndandýr. Eðer Mahir sað olsaydý tashih edip düzeltirdi. Biz bunu yapýyoruz. Ama bunu anlamayan bazý aceleciler var, tehlikeli olabilirler. Hem bizim onlarla hiç bir iliþkimiz yok ve þu anda nerede ve neyle iþtigal ettiklerini bilmiyoruz! Bu oportünistler (evcilleþtirme çabalarýný) bunla da yetinmezler. Mahir Çayan posterleri ile onlar sözleri ile adlarýný hale ile süslemeye özel gayret gösterirler. Silahlý devrimci mücadeleyi örgütsüz bir harekete indirgeyip, bunu THKP-C Hareketi sözleri ile resmileþtirirler. (Öyle ya THKP-C ile THKP-C Hareketi ayný þey deðildir. Birincisi bir örgütü ve örgütlenmeyi ifade etmesine karþýn; ikincisi niteliksiz bir süreci ifade eder.) Bu oportünistlerin, 71 için kazanýlmýþ mevzilerin savaþsýz terkedilmemesi olarak yaptýklarý tespitte bu yüzdendir. Gerçekte ise, ... bunlar, düþman topçuðunun ateþine maruz bulunan geçici mevzilerdir. Bu mevzilerin adý parlamentodur, yasallýktýr, * Ama oligarþi için 12 Mart gibi dönemler kaçýnýlmaz olduðu için zorunlu bir devre demekten geri kalmazlar. Bu da Marksizmin evrensel tezlerini açýk inkâr etmemek için yapýlan kelime oyunudur. Çünkü herþey, son tahlilde, zorunluluk içerir. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 345 yasal ekonomik grevdir. Ücret artýþýdýr, burjuva anayasasýdýr, bir halk kahramanýnýn serbest býrakýlmasýdýr ... ve iþin en kötü tarafý þudur ki, bu mevziler elde etmek için bile, burjuva devletinin oyun kurallarýný kabul etmek ve bu tehlikeli siyasi oyuna katýlmak iznini alabilmek için uslu ve aklý baþýnda insanlar olduðumuzu, hiçbir tehlike arz etmediðimizi; örneðin kýþlalarla ve trenlere saldýrmak, köprüleri uçurmak, katilleri ve iþkence uzmanlarýný cezalandýrmak, daðlara çýkýp ayaklanmak ya da yumruklarýmýzý sert ve kararlý biçimde kaldýrarak halklara son kurtuluþ mücadelesinin kesin müjdesini vermek gibi tehlikeli iþlerle bir alýþ-veriþimiz olmadýðýný ispat etmek lazýmdýr.431 (Che) (abç) Ve bu oportünistler iþte bunu ispat etmek peþindedirler. Ýþte 74 yýllarýndan itibaren baþlayan revizyonist ve oportünist saldýrýlarýn geliþimi ve amaçlarý budur. Bu dönemde THKP-C/HDÖ, baðýmsýz bir siyasi örgüt (THKPC/HDÖ) deðil, bazý kiþilerin içerden çýkmasýný bekleyen küçük bir grup idi. Bu dönemde saðlam unsurlar örgütlenmeye çalýþmakla beraber, hiç kimse bu örgütlenmenin ilerde Türkiye devrimini gerçekleþtirmeyi üstleneceðini düþünmüyordu. O günkü genel düþünce, afla birlikte dýþarý çýkacak olan bazý arkadaþlarla birlikte Öncü Savaþýna devam etmekti. Böylece herþey yeniden deðil, az da olsa varolan bir yapýnýn üzerinde yükselecekti. Ancak kýsa sürede (af sonrasý) bu düþüncemizin yanlýþlýðýný anladýk. Aslýnda bu kiþilerin arkadaþlýðýndan öte cazip þöhreti bizleri bu düþünceye itmiþti. Pratikte görüldü ki, bu kiþiler eski olmak ve bunun getirdiði cazip þöhret ten baþka hiçbir özellikleri yoktu. Bu dönemde, cazip þöhretlerin gerçekte týrnak içinde cazip þöhret olduklarýný anladýk. Ýlk olarak THKP-C Genel Komite üyeliði yapmýþ bir kiþinin 8 sayfalýk bir yazýsý ile içerdekilerin (cazip þöhretlerin) niteliði açýða çýkmaya baþladý. Daha sonra, bugünkü KSD yöneticileri ile yapýlan görüþmelerde bunlarýn saða saptýklarý açýða çýktý. Bu kiþilere göre geçmiþ ve Öncü Savaþý yanlýþtýr. Doðrusunun kendileri için ne olduðu sorulduðunda ise doðrusu bulunur diyorlardý. Ve KSD o günden (1974 sonlarý) bugüne dek doðruyu bulma gayreti için431 16. 346 Che Guavara, Latin-Amerika Devriminin Taktik ve Stratejisi, Siyasal Yazýlar, s. 115- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III dedir. (O tarihlerde ise, Acilde de belirtildiði gibi felsefe ile uðraþýyorlardý). Bunlardan sonra, ne yaptýðý ve kimle birlikte olduðu belli olmayan bazý kiþilerle konuþuldu. Daha sonra DG-Y oportünizmini oluþturan bu kiþiler, bizlerce bazý þeyleri bilmeseler de samimi ve namuslu kiþiler olarak kabul ediliyordu (zaman içinde bunlarýn samimiyet ve namusluluðunun da týrnak içinde olduðu da ortaya çýktý). Bu kiþilerle yapýlan görüþmelerde (Öncü Savaþý ve silahlý propagandayý kabul ettiklerini söylüyorlardý) Öncü Savaþý ve silahlý propaganda ile ilgili olarak örgütlenme ve hazýrlýk aþamasý konusunda (o günlerin temel sorunuydu) hiçbir þey söylemediler. Mahirin yazýlarýný tekrar okuyacaklarýný, tekrar düþüneceklerini ve geçmiþin eleþtirisinin mutlaka yapýlmasý gerektiðini söylediler. Silahlý devrimci mücadelenin deðil, her türlü mücadelenin eleþtirisi mutlaka yapýlmalýdýr. Ama neye göre, nasýl, niçin eleþtirilecektir? Eleþtiriye hangi yönden yaklaþýlacaktýr? THKP-Cnin ideolojik-politik çizgisi mi yanlýþtýr, yoksa bu çizginin tüm gerekleri yerine getirilememiþ midir? THKP-Cnin ideolojik temellerinin eksik ve saðlam olmayýþý mý432, yoksa Öncü Savaþý ruþeym halinde darbe yemesi ve bunun üzerine döneklik ve hainliðin ortaya çýkmasý mý, eksik ve saðlam olmayan örgüt yapýsýný yaratmýþtýr? Bu sorulara açýk cevaplar getirilmeden yapýlacak eleþtiriler, eleþtiri olmaktan öte THKP-Cyi evcilleþtirme olur ve de öyle olmuþtur. Ýþte bu iliþkiler içersinde (1974 Þubat) CHP-MSP koalisyonu kurulmuþtu. Bu koalisyon döneminin en belirgin özelliði siyasi af, Kýbrýs çýkartmasý ve enflasyonist politikadýr. Kýbrýsýn yarýya yakýn kýsmýnýn iþgal edilmesi, bugünden sonra oligarþinin sorunlarýnýn içinde Kýbrýs sorunu baþ köþeyi iþgal etti. Özellikle CHPnin küçük üreticilere yönelik taban fiyatý ve ücretlerin fiyatlarýn önünde gitmesi gibi uygulamalarý, her ne kadar ekonomiye canlýlýk getirmiþse de, enflasyonist gidiþi hýzlandýrmýþtýr (emisyon hacminin büyümesi). Keza Kýbrýs savaþý harcamalarý da (yaklaþýk 1 milyar dolar) bütçeye önemli bir yük getirmiþ ve bunu karþýlamak için alýnan tedbirler enflasyonu daha da hýzlandýrmýþtýr. CHP, MSP ile ortaklýðý döneminde, gerek Kýbrýs çýkartmasý 432 Devrimci (!) Yol, Sayý: 17, s. 10 ve Sayý: 18, s. 12. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 347 ile saðladýðý prestij, gerek Ýstanbul sanayi burjuvazisinin desteðini saðlamasý, gerekse yüksek taban fiyatlarý ile köylülüðün taleplerine cevap vermiþ durumdayken, bir baþka deyiþle kendini güçlü bir iktidar olarak gördüðü bir sýrada, MSP ile anlaþamadýðýný ve ortak programýn iþlemediðini ileri sürerek ortaklýða son vermiþtir. Açýktýr ki, CHP bu manevrasý ile birlikte ileri sürdüðü erken seçim için gerekli sýnýfsal desteði saðladýðýný hesap ederek hükümetten çekildi. Bir diðer hesabý da, diðer partilerin gerek iç çeliþkileri, gerekse parlamento aritmetiði bakýmýndan uzun süre ayakta kalabilecek bir hükümet kurabilme olasýlýðýný görmemesidir. b- Ýkinci dönem (1975-26 Ocak 1976) CHP-MSP koalisyonunun 1974 Eylül-Ekim aylarýnda sona ermesi ile birlikte, askerliðini yapmýþ bir ekonominin durumu ve politik ve sosyal bunalýmýn hýzla derinleþmesi karþýsýnda bir erken seçim formülü çözüm olamazdý. Tersine seçim ortamý ile koþullar daha da aðýrlaþacaktý. Bunun yerine ekonominin sorunlarýný geçici olarak da olsa düzenleyecek, 71den beri sürekli geliþen sosyal uyanýþ ve açýk politik tepkileri pasifize edecek (ve de oligarþiyi yedekleyecek) bir uygulama zorunluydu. Bu uygulama için erken terhis olmak zorunda kalmýþ ekonomiyi yeniden askerliðini yapmaya (tamamlamaya) yöneltici yöntemler, oligarþi için bir son olabilirdi. Bu yüzden partileri yolu ile uygulamaya girmek daha doðru olacaðý gibi, ileride oligarþi için yeni alternatifler yaratabilirdi. Bunun üzerine AP, önce DPyi parçalayarak, daha sonra da baðýmsýzlarý (DPden ayrýlanlar) yanýna çekerek, MSP-CGP-MHP ile MCyi kurdu. I. MC olarak bilinen bu koalisyonda MSP, iktidarda olmaya devam ederek, yürütmenin olanaklarýndan yararlanarak, siyasal etkinliði güçlendirmek ve bu siyasal etkinliðini kullanarak sýnýfsal tabanýna (küçük ve orta sermayeye) çeþitli olanaklar saðlamayý amaçlýyordu. MSP, parti olarak, oligarþiye oligarþik yönetime karþý deðildir. MSP için önemli olan temsil ettiði sýnýflarýn da oligarþi içinde yer almasýný saðlamaktýr. 12 Mart öncesi ve sonrasý uygulamalarla oligarþi içinden tasfiye edilmiþ olmalarýna karþýn, böyle bir düþünceyi sürdürmesi Erbakanýn kiþiliðinde ortaya çýkan tutarsýz beyanlarýn maddi temelini teþkil eder. I. MCnin kuruluþunda bu hesaplar içinde olan MSP, sýnýfsal tabanýnýn oligarþiyle olan uyum 348 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III durumunu öne çýkartmak zorunda kalmýþtýr. CGP, tekelci sermayenin bürokrat sözcülerinin ve büyük toprak sahiplerinin bir partisi olduðu gibi, oligarþik yönetimin usta uygulayýcýlarýndandýr. 12 Marttan itibaren tüm hükümetlerde yer almalarýnýn temel nedeni budur. I. MCye katýlmasýnýn nedeni de bu özelliðidir. (Daha sonralarý CGPden bir milletvekilinin istifasý üzerine, grup varlýðýný devam ettirmek için APnin bir milletvekili ödünç vermesi bunu kanýtlar.) MHP ise, 12 Mart döneminin bir dersi olarak, oligarþi tarafýndan yaþatýlan ve güçlenmesi istenen bir partidir. MHPnin oligarþinin milis gücü görevini yerine getirebilmesi için, hükümette bulunmasý zorunlu olmaktadýr. I. MC, Mayýstan 12 Ekim 1975 ara seçimlerine kadar, tüm devlet olanaklarýný sermaye kesimine aktarmaya baþladý. Ancak bu uygulama ne tek uygulamaydý, ne de 1977lerin durumundaydý. 1971 döneminde tekelci burjuvazinin giriþimlerinin baþarýya ulaþamamasý ve zorunlu olarak diðer sömürücü sýnýf ve tabakalara tavizler vermesi, ülkedeki milli bunalýmýn hýzla derinleþmesine neden olmuþtur. I. MCnin bu buhranlardan sýyrýlabilmesi için lehinde olan ekonomik þartlarýn baþýnda, DÇM stoklarýnýn fazlalýðý ve tahýl rekoltesinin yüksek olmasýdýr. Ancak kitlelerin tepkileri hýzla açýk hale dönüþme eðilimi içindedir. I. MC döneminde ortaya çýkan buhranlar tamamen kendiliðinden (devrimcilerin subjektif müdahalesi olmadan) ortaya çýkmýþtýr. Bir baþka deyiþle, milli bunalým (olgun olmayan milli kriz) tamamen kendiliðinden derinleþmiþtir. 12 Ekim seçimleriyle birlikte ülkede siyasal görüntüde bazý deðiþimler olmuþtur (1978 Türkiyesindeki siyasal durumun temeli bu deðiþimlere dayanýr). MSPnin, MC içinde küçük ve orta sermaye yönünde, bunlarýn çýkarlarýný gözeten somut adýmlar atamamasý, kitle desteðini önemli ölçüde yitirmesine neden olmuþtur. CGP ise, özelliklerinden dolayý, geliþmekten çok varlýðýný devam ettirme zorunluluðu sonucu, kendini iyice APye býrakmýþtýr. MHP ise, yeni bir dönem baþlangýcýnda olduðu için, 12 Ekim seçimlerinde de önemli geliþme gösterememiþtir. Bu durum MC içindeki partiler arasýnda bir dizi çatýþma doðurmuþtur. MSP seçim sonuçlarý üzerine, kendi içinde çatlamaya baþlamýþtýr. Bunu engellemek amacýyla, uyum yerine çatýþma ve ayrýlýðý öne çýkarmýþtýr. MHP ise, THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 349 daha etkili olabilmek için daha geniþ olanaklar ve güvence istemiþtir. Ve bunun saðlanmasý ile de daha aktif hareket etmeye baþlamýþtýr. Hükümet cephesindeki bu geliþmelerin yanýnda, özellikle seçim öncesi gündemde olan kitle memnuniyetsizlikleri ve tepkileri yeniden görülmeye baþlanmýþtýr. Yavaþ yavaþ kýrlarda yayýlmaya baþlayan bu tepkilerin yoðunlaþtýðý kesim, öðrenci gençlik olmaktadýr. Öðrenci gençlik, toplumun en dinamik ve canlý kesimidir. Bizim gibi ülkelerde öðrenci gençlik toplumun bütün çeliþkilerinin yansýdýðý bir kesimdir ve kendi dinamiði ile birlikte, özellikle þehirlerde iþçi sýnýfýndan sonra ikinci politik güç halini almýþtýr. Bu nedenle öðrenci gençlik olaylarý toplumdaki çeliþkilerin ve sýnýf çatýþmalarýnýn bir yansýma alanýdýr ve öðrenci gençlik, oligarþinin daima baský ve terörüne maruz kalmýþtýr. Bu nedenle son öðrenci gençlik üzerindeki baský ve saldýrýlarýn ve patlak veren olaylarýn 12 Mart öncesinin tekrarý olarak görmek büyük bir hatadýr. Ülkemizde öðrenci gençlik olaylarý her dönemde olmuþtur ve devrime kadar da olacaktýr. Ne var ki, özellikle 12 Ekim sonrasý yükselen olaylar, kaba hatlarýyla 12 Mart öncesine benzemektedir. Tarih bir tekerrür, basit bir tekrarlar deðildir. Tarih aþaðýdan yukarýya doðru yükselen, kökleri maddi üretime dayanan sýnýf mücadelelerinin politik olaylar dizisidir. Elbette ki, Türkiye 12 Mart öncesinde de oligarþik yönetimle idare ediliyordu, bugün de ayný yönetim hakimdir (olaylarýn 12 Mart öncesi ile benzerlik nedeni). Ancak meydana gelen olaylar aradan geçen 5 yýlýn gösterdiði farklýlýklarý taþýmak durumundadýr. Sýnýflar arasý iliþki ve çeliþkiler 5 yýl öncesinden (temel çeliþme ayný kalmak üzere) gerek boyutlarý gerekse de seviyesi itibariyla farklýdýr. Zamandaki bu farklýlýk yer unsurunun ayný olmasýna karþýlýk biçimsel benzerlikleri açýsýndan da farklýdýr.433 (abç) 433 350 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Ýþte bu iliþki ve çeliþkiler içersinde kendiliðinden bozulmaya yönelen suni dengeyi devam ettirmek I. MC (ve bundan sonraki tüm hükümetlerin) temel görevi olmuþtur. 1971 döneminden farklý olarak, suni denge, oligarþinin resmi zor güçleri (ordu, polis vb.) tarafýndan deðil, faþist milis güçleri aracýlýðýyla yürütülen siyasi zor ile devam ettirilmeye çalýþýlýyordu. Faþist milis güçlerinin bu saldýrýlarýnýn bu temel nedeni görülmeyince ortada anlamsýz katliamlar kalýr. Keza faþist milis güçlerinin saldýrýlarýnýn, bir kýsým baský tedbirleri (DGM gibi) dayanak olsun diye yürütüldüðünü sanmak ta, ayný þekilde temel nedeni gözden kaçýrdýðý için, yanlýþtýr. Bugün ülkemizde siyasal geliþmelerde MHP, kitleleri gerek ideolojik etki altýna alýnmasý gerekse pasifleþtirilmesi için önemli bir görev üstlenmiþtir. Baþka bir ifadeyle, oligarþi kitleleri pasifleþtirmede faþist milis güçlerini kullanmaktadýr. Hükümetler, bu saldýrý ve sindirme eylemlerini adi vakalar olarak lanse etmekte ve devletin araçlarýyla bazý durumlarda fiilen pasifikasyonu yürütmektedir. Bu iþleyiþ oligarþik yönetimin normal bir iþleyiþidir ve mutlaka tavýr alýnmasý gereklidir. MHP militanlarýna karþý alýnacak tavýr tek baþýna ele alýnamaz. MHP oligarþinin yaþattýðý bir güçtür. Bugünkü görevi kitleleri pasifleþtirmek ve þövenist sloganlarla kitleleri ideolojik etki altýna almak olduðu halde devrimci hareketi saptýrma görevini de üstlenmiþtir. Hedef devrimcileri sýnýf mücadelesinden saptýrma ve kýsa bir vuruþmaa indirgemektir. Bu durumda MHPye karþý alýnacak tavýr ihmal edilemez. Ancak mücadelenin tek boyutunu da teþkil etmez. MHPye karþý alýnacak tavýr, oligarþinin siyasal zoruna karþý alýnacak tavýr içinde mütalaa edilmelidir. MHPye karþý verilecek mücadele oligarþik devletin araçlarýna karþý olan tavrýn içindedir. Klâsik faþizmin ideolojik, MHPnin sýnýfsal desteði ve kitlelerle olan çeliþmesi dikkate alýnmalý ve olaylar içersinde oligarþik devlet-MHP iþbirliði kitlelere gösterilerek, gerek MHP nin ideolojik etkileri kýrýlarak, gerekse oligarþinin kitlelerden tecrit edilme görevi yerine getirilmelidir.434 (abç) THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 351 1975 yýlýndaki mevcut durum ve devrimci taktik kýsaca budur. Bu mevcut durumda ülkemiz solu ise, tam bir pasifizm ve kendiliðindencilik içersinde bulunmaktadýr. 1978 yýlýndaki durum, bu dönemde kendini açýða çýkarmýþtýr. CHP, geliþen olaylar karþýsýnda hemen hükümete talip olmuþ ve hükümet olursam olaylar sona erer mantýðý ile kitleleri itidale (!) davet etmekteydi. II. MC döneminde de ayný tavýr içinde olan CHPnin bu yaklaþýmýnýn anlamý ise, sýnýf mücadelesinin gözardý edilmesi ve pasifikasyonu desteklemesidir. Demokrat çýkýþlarýnýn ardýnda hükümet olma talebi mevcuttu. Türkiye solu iþte CHPnin bu tavýrlarýnýn peþine takýlmýþ, kuyrukçu bir çalýþma tarzýný benimsemiþti. TÝP, TSÝP, TKP modern revizyonistleri, geliþen siyasal olaylarý ve karþý-devrimin taktiklerini oyun olarak görmekte, yani bu olaylarýn ve taktiðin solu harekete itmeyi amaçlayan bir numara olarak ele almaktadýrlar. Ve oyuna gelmeyelim mantýðý ile CHP kuyruðuna takýlarak, kitle pasifikasyonuna yönelik olaylara gözlerini kapamýþlardýr. TEP-PDA (Halkýn Sesi olarak)-HK (Yoldaþ olarak) oportünistleri de faþizm geliyor (!) çýðlýklarý ile demokratik muhalefeti örgütlemeye giriþmiþlerdir. Genel olarak sosyal-emperyalizm kâþiflerinin (!) daha sonraki tüm tavýrlarý bu anlayýþýn ürünüdür. Ki daha sonraki yýllarda faþizm týrmanýyor, faþizm geliyor vb. zýrvalýklarýn temeli bu dönemde atýlmýþtýr. Yine bu dönemde THKP-Cyi savunanlar arasýndaki farklýlýk ortaya çýkmýþtýr. Daha o günlerde bir isime, daha doðrusu bir dergiye sahip olmayan KSD oportünistleri ile DG-Y oportünistleri, ayný alanda, ayný görüþleri ileri sürmekteydiler. Bunlarýn temel görüþü, faþist milis güçlerinin karþýsýnda demokratik muhalefeti her alanda geliþtirmek ve topyekün bir direniþ saðlanmak þeklinde ortaya konuluyordu. Bu görüþün taktiði ise, siyasal mücadelenin öne çýkarýlmasý ve kitleleri faþizme karþý kitle örgütlerinde (legal) mevzilendirmekti. Ancak öne çýkartýlmasý söylenen siyasal mücadele ile demokratik kitle örgütlerindeki siyasal mücadelenin öne çýkartýlmasý ifade edildiðinden, silahlý propaganda sözkonusu deðildi. Daha sonra bu taktiðin (!) demokratik kitle örgütlerini ele 434 352 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III geçirmeye yönelmesi ile ideolojik mücadele öndedir þeklinde deðiþimi gündeme geldi (1977-78 direniþ komiteleri iþte bu anlayýþýn ürünüdür). Bu kesim, esas görev gençliðin merkezi üst örgütünü (federasyonu) yaratmaktýr diyerek somut görevler tespit ediyorlardý. Gençliðin merkezi üst örgütü (federasyon) ile demokratik muhalefet geliþtirilip, topyekün hale getirilecek ve faþist milis saldýrýlar engellenecekti. Ama ; Somut hiç bir zaman bizim keyfi niyetlerimize göre þekillenemez. Biz istesek de, istemesek de olaylar kendi objektif geliþmesini (özellikle karþý-devrim taktikleriyle) yaþamaktadýr. Kendimizi ne hayallerle avutabilir ne de kenara çekebiliriz. Devrimci mücadelenin sorumluluðunu duyan her devrimci geliþen olaylarý ve ülkeyi doðru bir þekilde tahlil ve ona uygun düþen taktik tavrýný belirlemek zorundadýrlar. Eðer kendilerini demokratlýkla sýnýrlamýyorlarsa doðru taktikleri benimsemek zorundadýrlar. Aksi taktirde karþý devrimin saldýrýlarý karþýsýnda gençlik örgütlerinin (isterse federasyonu gerçekleþtirsinler) 12 Mart sonrasý Dev-Genç militanlarýnýn durumuna komik bir biçimde düþmek durumunda kalýrlar. Tarih ikinci bir Dev-Genç olayýna müsade etmeyecektir.435 Evet, 1975de söylenen bu sözlerin gerçekliði 1977-78 Türkiyesinde açýða çýkmýþtýr (federasyon olayýnýn nasýl hikaye olduðunu herkes bilmektedir). Bugünlerde DG-Y oportünistleri yeni DevGenç hayalleri ile genç ve samimi unsurlarý oyalarken, gerekçe olarak faþist milis saldýrýlarýn öðrenci hareketine yönelik olmasýný ve günümüz 65-71 döneminden muhteva olarak farklý deðildir tezlerini ileri sürüyorlardý. Herþeyden önce kendilerini demokratlýkla sýnýrlamýyorlarsa, lafta da olsa devrimci olduklarýný beyan ediyorlarsa ve hele hele Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini savunduklarýný ifade ediyorlarsa, bu tezlerinin yanlýþ ve sakat olduðu kendiliðinden ortaya çýkar. Nitekim daha sonraki yýllar bunu kanýtlamýþtýr. 76 yazýnda türlü iliþkilerle federasyon oluþturulmuþtur. Ancak isminden ve federasyon baþkanýnýn beyanatlarýndan baþka hiç bir þey mevcut olmamýþtýr. Ayrýca federasyonun DG-Y oportünistlerinin ayak oyunlarý ve samimi unsurlarý oyalama amacýyla 435 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 353 kurulmuþ olmasý, bu oportünistlerin kendilerine özgü yollarýný gösterir. Bir dönem Cephecilik ticareti ile uðraþan bu kiþiler, sonra Dev-Genç (öðrenci gençlik federasyonu olarak) ticaretine yönelmiþ ve en sonunda da THKPC Hareketi ticaretine baþlamýþtýr. 1975 yýlýnda THKP-C/HDÖ ise, ilk kez Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin genel ilkeleri üzerine görüþlerini yayýnlamýþtýr. Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I yayýnlanmasý ile, solda emperyalizm ve bunalým dönemleri üzerine geniþ ve sistemli bir tartýþmanýn baþlamasý ve oportünist (özellikle TSÝP) tahrifatlarýn geniþ ölçüde engellenilmesi, solda yeni oportünistlerin çýkmasýný getirdi. Bu oportünist unsurlar, TDAS-Ie karþý olmayý siyasetlerinin varlýk þartý olarak görüyorlardý. Ülkenin somut koþullarýndan ve 71in yarattýðý etkiden, ancak kendi oportünist amaçlarý için yararlanabildikleri ölçüde haberdar olan oportünistler, cephecilik ticareti ve 71in devamý (!) için Acilde yer alan pek çok konu ve görüþleri montajlarla, aynen aktararak kendi görüþleri olarak lanse etmekte ve bu montaj fikirleri ile Acilin yanlýþlýðýný (!) kanýtlamaya çalýþýyorlardý. Bunun en açýk örneði DG-Y oportünistlerinin yayýnladýklarý Emperyalizm ve Yeni Sömürgecilik broþürüdür. Bu broþürün ilk 20 sayfalýk bölümü Acilin montajlý bir aktarmasýndan baþka bir þey deðildir. O kadar ki TSÝP revizyonistlerinin emperyalizmin bunalým dönemleri ile ilgili eleþtirileri, kelimesi kelimesine aynen aktarýlmýþtýr. Bu montajcýlýklarýna karþýn Acile karþý en aðýr saldýrý ve tahrifat mücadelesi vermeyi de ihmal etmemiþler ve Acile III. bunalým dönemini inkar ediyor diye saldýrmýþlardýr. 1978de ise emperyalizmin bunalým dönemlerinin ayrýlmasýný mekanik ve þematik olarak ifade ederek, geçmiþte yanlýþ yaptýklarýný ifade etmektedirler. Bakýn ne diyorlar : Bu konuda hatalý kavrayýþýmýz, emperyalizmin tahlillerinde çok sýk olarak görülür. (...) Ortaya konan tahliller ve formülasyonlarýn, hatalý bir þekilde ele alýnmasýyla genel ve soyut bir bunalým dönemleri sorununun ortaya atýlmasý, hemen hemen herþeyin bunalým dönemlerine göre tasnif edilmeye çalýþýlmasý sýkça karþýlaþtýðýmýz (ya da içine sýkça düþtüðümüz) bir eðilimdir. Bu kategorileþme ve þematize etme eðilimi sonucu olarak bunalým dönemlerinin (genel olarak) birbirinden ayýran temel kýstaslarýn neler olduðunu bulmaya 354 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III yönelen gayretlerle konunun devrimci bir çözümlenmesindeki tüm özlü noktalarýn ortadan kaldýrýldýðýný hatýrlatmak gerekir. Bunalým dönemlerine göre sermayenin üretken olan veya olmayan alanlara yönelmesi, sermayenin bileþiminin deðiþimine göre bunalým dönemleri þemalarý oluþturulmasý, çeliþmelerin I., II. ve III. bunalým dönemlerine göre tasnif edilmesi ve ilaný ... Bu ve benzeri zorlamalar sonucu, oportünistlerin çarpýtmalarýna olanak tanýyan hatalarýn içine düþmemiz devrimci tahlillerin bulanýklaþarak anlamýný yitirmesi mümkün olmaktadýr.435 (abç) Soyutlamalar ve þemalarýn konunun ilk öðrenilmesinde belirli bir kolaylýk saðladýðýný söylemek mümkündür. Ama unutulmamalýdýr ki, her soyutlama ve kategorileþme hayatýn giriftliðinden bir uzaklaþmadýr. Teorinin hayattan koparak kalýplaþmasý istenmiyorsa, þematizmden kesinlikle kaçýnýlmalýdýr.436 (abç) Bakýn ilk öðrenilme sürecinde neler diyorlar: Emperyalist sömürünün sürdürülüþündeki, emperyalistler arasý iliþkilerdeki deðiþikliklerin incelenmesi, yani somut þartlarýn somut tahlili gereklidir. Bu her ülkede devrimin yolunu aydýnlatmak için þarttýr.437(abç) Þimdi (1978de) þarttýr demek yerine, o zaman þarttý demek gerekiyormuþ meðer! Birde þu soyutlama ve þemalarýn hayatýn giriftliðinden uzaklaþmayý getirmesine ve bundan kesinlikle kaçýnýlmalýdýra deðinelim. Mahir Çayan yoldaþ þöyle diyor: Elbette hayat hiç bir zaman þu ya da bu þemalandýrmaya harfiyen uygun akmaz. Her soyutlama ve þemalandýrma gerçeðin bir kýsmýný ihmal eder, bir kýsmý ise ister istemez abartýr. Fakat teorik tahlil, hayatýn giriftliðini ve çok yanlýlýðýný kolay anlaþýlýr hale getirerek, eylem kýlavuzluðu görevini yerine getirir. (Kesintisiz DevrimI) (abç) 435 436 437 Devrimci (!) Yol, Emperyalizm, Sayý: 17, s. 16, 1 Mayýs 1978. Devrimci (!) Yol, Sayý: 17, s. 16, 1 Mayýs 1978. Emperyalizm ve Yeni Sömürgecilik, s. 21, 1976, Devrimci (!) Gençlik Yay. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 355 Evet, iþte DG-Ynin kesinlikle kaçýnmak gerektiðini söyledikleri þema ve soyutlamalar budur! Ama onlar için hiç bir þeyin önemi ve anlamý yoktur. Yeter ki, kimse kendilerinin oportünistliklerini söylemesin! Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-Iin yayýnlanmasý soldaki oportünistlerin yüzünü iyice açýða çýkarmýþtýr. Ancak Acilin önsözünde de belirttiðimiz gibi, o günkü solun durumundan dolayý, Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisinin temel ve genel ilkelerinin kapsayan o günkü somut koþullar çerçevesinde bir broþürdür. Çünkü her teorik metin, içinde bulunduðu koþullarý yansýtýr. Ancak marksolog ya da entelektüel bir anlayýþýn ürünleri, somut koþullardan kopuktur. Marksist-Leninistler için teori pratikten çýkar ve pratiðin yönlendirilmesi içindir. Lenin Rusyada Kapitalizmin Geliþmesinde þöyle diyor: Burada sunulan çalýþmada, yazar, Rus kapitalizmi için bir iç pazarýn nasýl oluþmakta olduðu sorununu inceleme amacýna yönelmiþtir. Bildiðimiz gibi, bu sorun, çok önceden narodnik görüþlerin esas savunucularý tarafýndan ortaya atýlmýþtýr, bu görüþleri eleþtirmek ise, bize düþen bir görev olacaktýr. Bu eleþtiride, muhaliflerimizin görüþlerindeki hatalarý ve yanlýþ anlamalarý incelemekle yetinmemizin mümkün olmadýðýný düþündük ... Rusyada kapitalizmin bütün geliþme sürecini incelemek, onu tümüyle tanýmlamaya çalýþmak, bize zorunlu göründü.438 Diyebiliriz ki, her teorik metin gibi Acilde, ülkenin o an içinde bulunduðu koþullardan ve solun durumundan ayrý düþünülemez ve o koþullara göre önde gelen sorunlarý ele almýþtýr. Ve bu yüzden, Acile, þu niye yok, bu niye açýlmamýþ vb. türünden eleþtiriler eksik ve sakat bir anlayýþý yansýtýr. Ve yine her teorik metin gibi, Acilde, sabit, deðiþmez, aþýlmaz deðildir. Mutlaka pratik tarafýndan aþýlacaktýr, geliþtirilecektir ve de öyle olmaktadýr. 1975 yýlýnýn sonlarýna gelindiðinde, pratikte baþka bir grupla karþýlaþýldý. Bu kiþiler THKP-Cyi savunduklarýný, Acili tamamen kabul ettiklerini belirtmeleri üzerine yapýlan görüþmelerle örgütsel çalýþmalarýn birleþtirilmesine ve giderek de ortak bir yönetim oluþturulmasýna karar verildi. Ancak örgütümüzün bu konularda, yani bu tür birleþme ve ittifakta tecrübesizliði; biran önce Öncü Savaþýna 438 356 Lenin, Rusyada Kapitalizmin Geliþmesi, Önsöz. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III baþlama isteði ve söylenenlere inanma nedenleriyle, saðlam zeminleri oluþturulmamýþ bir birliði kabul etmiþtik. Ve bu konudaki yanýlgýlar örgütümüze çok pahalýya mal oldu. Acil etrafýnda bütünleþmeye karar alan iki farklý yapýnýn uyumsuzluðu kýsa sürede ortaya çýktý. Bu uyumsuzluk o düzeye ulaþtý ki, baþlangýçta tamamen kabul edilen teorik tahlillerde de ayrýlýk olduðu ortaya çýktý. Oportünizme karþý tavýr konusunda, bu kiþiler, bizleri uzlaþmaya davet ediyorlardý. Özellikle DG-Y oportünizme karþý teoride ve pratikte karþý durulmasýný engellemeye özel gayret gösteriyorlar ve aksi halde birliði bozmakla suçluyorlardý. Bu tavýrlar sonucunda tüm oportünist görüþler rahat bir ortam buldular. Her türlü tahrifat ve montajlarý yapýyorlar, bizlerde bunun karþýsýnda sessiz kalýyorduk. (Aradan geçen süre bunlarýn tavýrlarýnýn nedenlerini göstermiþtir. Daha sonra 5-6 parçaya ayrýlan bu gruptan bir bölümü özel-likle uzlaþma önerenler DG-Y oportünizminin saflarýna gönüllü yazýlmalarý herþeyi açýklamaktadýr.) Diðer konularda ise (örneðin, politik ve askeri liderliðin birliði, kadro anlayýþý, çalýþma tarzý vb.) tam bir zýtlýk ortaya çýkmýþtýr. Bu zýtlýkta tüm pratik faaliyetleri engellemeye yönelmiþti. (Bu konuda geniþ bilgi için Bkz: THKP-C/HDÖ: Tarihsel Geliþim). Mevcut durum tahlili ve mevcut durumdan çýkan politik hedeflere yönelik olarak harekete geçme kararý alýndý. Birlik halinde olduðumuz diðer unsurlar bu kararý kabul ettiklerini, doðru olduðunu ancak kendi sorumluluklarý altýndaki bölgelerde daha hazýr olmadýklarýný beyan ettiler. Bunun üzerine (mevcut koþullarýn hýzlý geliþimi nedeniyle) belirli bölgelerde baþlamaya karar verildi. Bu karara uygun olarak Sivasta bazý eylemler gerçekleþtirildi. Malatyada yoldaþlarýmýzýn oligarþinin resmi güçleriyle çatýþmalarý ve iki kiþiyi öldürmeleri üzerine, oligarþi tüm gücünü bu bölgeye yýðdý ve yoldaþlarýmýz þehit edildiler. Malatya olayý, tüm solda þaþkýnlýk yarattý ve ülkenin koþullarý içinde silahlý devrimci bir örgütün mevcudiyeti açýða çýktý. Örgüt içindeki sað-pasifistlerin örgütten tasfiye edilmeleri ile bu nitelik kesinlik kazandý. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 357 c- 26 Ocak 1976 Sonrasý 26 Ocak 76 Malatya olayý, THKP-C/HDÖnün ilk önemli tecrübeyi saðladýðý için de özel bir öneme sahiptir. Herþeyden önce Malatya olayý, ülkemizde silahlý devrimci mücadele de ilk kez oligarþinin resmi zor güçlerinden iki kiþinin öldürülmesi ile özel bir durum yaratmýþtý. Ve bu özel durum, oligarþinin bu bölgelerdeki tüm gücünü seferber etmesine neden olmuþ ve böylece iki kiþinin öldürülmesinin politik niteliði açýða çýkmasýný saðlamýþtýr. Oligarþinin gücünün göründüðü gibi olmadýðýnýn, kof olduðunun ve bütün gücünün gözdaðý, yaygara ve demagojiye dayandýðý kanýtlanmýþtýr. Yine Malatya olayý, kýrsal alanda yürütülen gerilla savaþýnýn açýk savaþ olduðunu ve bu savaþta hareketlilik unsurunun önemli olduðunu göstermiþtir. Yoldaþlarýmýz Malatya içinde meydana gelen olay üzerine, o yöreyi terkederek, þehir dýþýnda kuþatýlmýþlardýr. (Ancak kýþ þartlarý daha uzak yerlere geçmeyi engellemiþtir.) Malatya olayýnýn gösterdiði üçüncü olgu da, doða ve coðrafi koþullarýn gerilla için elveriþli olduðu kadar, elveriþsiz olabileceðidir. THKP-C/HDÖ olarak, Malatya olayý peþine, eylemlerin sürekliliði (diðer bölgelerde) saðlanamamýþ ve bir süre durulmak zorunda kalýnmýþtýr. Bunun nedenleri ise, örgüt içindeki sað-pasifist grubun merkezi yapýyý iþlemez hale dönüþtürmesi ve yapacaðýmýz eylemlerin siyasi sonuçlarýný ve yaratacaðý etkiyi, önceden tam anlamýyla tespit edilememesidir.* Tüm bunlara raðmen, Malatya olayý, devrimin tek yolunun silahlý kurtuluþ savaþý olduðunu ve bu savaþýn da uzun ve kanlý bir savaþ olacaðýný, bir kez daha, kanýtlamýþtýr. 26 Ocak sonrasýnda ülkenin koþullarý aðýrlaþarak geliþmekteydi. Kitlelerin huzursuzluðu daha da artmýþ ve tepkiler geniþ ölçüde açýk hale dönüþüyordu. Seydiþehir, Elazýð, Erzincan olaylarý bunun en açýk örnekleriydi. Her olay kýsa sürede büyüyor, savaþ görünümü alýyordu. Bu ana kadar faþist milis güçlerinin hareketi ve * Fakat bu tespit siyasi durumla ilgilidir. Kimileri ise, Malatya olayý önceden görülebilirdi, böyle bir hareketin böyle sonuçlanacaðý açýktýr demektedirler. Bunlar tespit edilememiþtir sözümüzden siyasi sonuçlarý deðil, olaylarýn somut geliþiminin tespitini anlayacaklardýr. Marks, dünya tarihini önceden tahmin etmek zor deðildi ... bunu yapmamalarý gerekirdi öðütlerini veren dar kafalý aydýn açýsýndan deðildi de, fýrsatlarý yanýlmaz bir biçimde önceden hesaplama durumunda olmaksýzýn, onu yapanlarýn görüþü açýsýndan görmüþtür. (Lenin) 358 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III MC fazla iþe yaramamýþ, Mayýs-Ekim 75 arasýndaki geçici ekonomik canlýlýk tekrar durgunluða dönüþmüþtü. Bu durumdan kurtulabilmek için oligarþi, siyasal zoru askeri biçimde maddeleþtirmek, yani yönetimi askerileþtirmek zorunluluðu duyuyordu. 1976 yýlý bu tercihin tartýþýldýðý ve (1976 sonlarýnda) uygulamaya sokulmaya çalýþýldýðý yýllardýr. Oligarþinin 12 Mart döneminden edindiði en büyük derslerden biri, yönetimin askerileþtirilmesi, hiç bir düzen partisine dayanmadan ve görünüþte onlara karþýymýþ gibi yapýlacak olursa, küçükburjuvazinin desteðine ihtiyaç duyacaðý ve bunun da silahlý devrimci örgüt tarafýndan kýsa sürede engellenebileceðidir. Bu nedenle, yönetim ya Latin-Amerikada olduðu gibi doðrudan askeri cunta ile askerileþtirilmeliydi; ya da kitlelerde belirli bir tabaný olan düzen partilerini en geniþ tabaný oluþturacak tarzda kullanarak yapýlmalýydý. 1976 Türkiyesinde birinci yolun uygulanabilmesi için ordu hazýrdý. 12 Mart döneminde ordu içindeki devrimci-milliyetçilerin tasfiye edilmesi, orduyu oligarþinin vurucu gücü haline getirmiþti. Ancak bu yol, parlamentonun kapatýlmasý ve düzen partilerinin yasaklanmasýný gerektirdiði için (ve bu yüzden küçük-burjuva kamuoyuna ihtiyaç duyacaðýndan) ve CHPnin sýnýfsal durumu ve tabanýnýn geniþliði ilk baþta bu yolu engellemekteydi. Ýkinci olarak, 12 Mart döneminde iyice yýpranmýþ ve yýpranmýþlýðý hâlâ devam eden bir ordu mevcuttu. Üçüncü olarak, oligarþi ve diðer sömürücü sýnýflarýn büyük bir kesimi bu yol için ikna edilememiþti. Tüm bunlarýn gerçekleþtirilmesi ve düzenlenmesi için zamana ihtiyaç vardý. Ama ülkenin koþullarýnýn zaman kaybýna dayanmasý sözkonusu deðildi. Bunun üzerine bu yoldan vazgeçildi. Ýkinci yol, düzen partilerine dayanarak yönetimin askerileþtirilmesi, yani siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesinin düzen partilerince gizlenmesidir. Buna, o günler için, MCli sýkýyönetim ortamý demek pek yanlýþ olmayacaktýr. 1976 sonlarýndan 1977 Martýna kadar geliþen tüm siyasal olaylar bu ortamýn yaratýlmasý yönünde geliþmiþtir. Ancak bu yolun uygulanmasýnda sorunlar mevcuttur: CHP, MCnin yapýsý, demokratik kitle örgütlerinin etkinliði ve (o an için hiç hesap edilmeyen) silahlý devrimci örgüt. Oligarþinin ilk giriþimleri demokratik kitle örgütleri yönünde açýða çýktý. Bir yandan faþist milis güçlerinin saldýrýlarýyla bu örgüt- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 359 leri iþlemez hale getirirken; diðer yandan (ayný zamanda bu saldýrýlarý gerekçe yaparak) yasal yollarla kapatma ve çalýþmalarýný sýnýrlamaya çalýþýldý. TÖB-DERin kapatýlmasý giriþimi bunun en açýk örneðidir. Faþist milis saldýrýlarýn bu dönemde yoðunlaþmasýnýn ana nedeni budur. Oligarþi, ikinci olarak, MCyi oluþturan partiler arasýnda tam bir birlik saðlama yönünde hareket ediyordu. Bunda en önemli sorun MSP olmaktaydý. MSP, sýnýfsal durumu ve 12 Mart tecrübesi ile böyle bir uygulamanýn, son tahlilde, kendilerinin zararýna da olacaðýný bilmekteydi. Parti olarak, dine dayanan politikasý, her zaman politik sahneden çekilmesi için kullanýlabilirdi. Bu durumda, oligarþi, MSPden uyum isterken (12 Ekim seçimleri sonrasýnda çatýþmayý öne çýkarmýþtý), MSPde garanti istiyordu. Oligarþinin üçüncü giriþimi ise, CHPnin bu uygulamaya kesinlikle karþý çýkamaz hale getirmek içindi. Bir baþka deyiþle, öyle bir durum yaratýlmalýydý ki, CHP, MCli sýkýyönetime karþý çýkmamalýydý. Bunun için, CHP içinde bazý giriþimlerde bulunuldu. Oligarþinin, bu üç yönlü, giriþimleri, birlikte ele alýnmasýna raðmen her yönün birbiri ile olan baðlantýsý yüzünden sonuçsuz kalmaktaydý. Örneðin demokratik kitle örgütlerine yönelik giriþimler (TÖB-DERin kapatýlmasý, DGM olayý vb.) CHPce engelleniyor; CHP yönündeki çabalar ise, tek baþýna baþarýya ulaþamýyordu. (Bu da CHPnin hükümet olursak anarþi durur anlayýþýna gerekçe oluyordu.) Ülkedeki siyasal geliþmelerin bu giriþimlere sahne olduðu ve amacýn siyasal zorun askeri biçimde maddeleþtirilmesi olduðu bir ortamda, kendine devrimciyim diyen hiç kimse sessiz kalamazdý. Bu koþullarý ve olaylarýn geliþim noktasýný tespit eden örgütümüz, Öncü Savaþýna baþlamanýn zorunlu olduðunu ve bu zorunluluðun hazýrlýðýn tamam olup olmamasý þeklinde bir tartýþmaya yer býrakmadýðýný tespit etti. Bu tespitimiz, (hazýrlýklarýn süratle tamamlanmasý ve Öncü Savaþýna baþlanýlmasý) objektif koþullara baðlý bir tespitti. Objektif koþullar daha da olgunlaþmýþtý. Bu nedenle, Öncü Savaþýnýn baþlangýç sorunlarý daha kolay ve az güçle çözümlenebilecekti. Bu koþullar içinde baþlatýlacak bir Öncü Savaþý, suni dengeyi (daha olgun koþullarda yürütüldüðünden) bozma yönünde daha etkili olacaktý. Ayrýca (buna baðlý olarak) örgüt daha hýzlý bir biçimde geliþebilecekti. 360 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Kýsacasý, ülkenin mevcut durumu, Öncü Savaþýnýn baþlangýç sorunlarýný daha kolay çözümlenebilecek uygun bir ortam yaratmaktaydý. Bu uygun ortam, ayný zamanda Öncü Savaþýnýn hýzla geliþebilmesine de olanak tanýmaktaydý. Öncü Savaþýna baþlayabilmenin objektif koþullarý her dönem mevcut olmasýna raðmen, mevcut koþullarda daha da olgunlaþmýþtý. Bu koþullarda THKP-C/HDÖnün mevcut yapýsýnýn (objektif koþullara göre) Öncü Savaþýna baþlamaya ve geliþtirmeye yeterli olduðunu tespit ettik. Bunu da asgari örgütlenme tamamlanmýþtýr þeklinde ifade ettik. (Aralýk-76 Kararý) THKP-C/HDÖnün Merkez Yönetiminin Öncü Savaþýna baþlama kararýný almasýna, örgüt saflarýndaki sað-pasifist unsurlar karþý çýkmýþtýr. Genel olarak soldaki pasifizm ve oportünizmin örgüt içindeki uzantýsý olan bu sað-pasifist unsurlar, objektif koþullarý hesaba katmayarak, subjektif durumun Öncü Savaþýný sürdürmek için yeterli olmadýðýný ileri sürüyorlardý. Bunlara göre: Öncü Savaþý, kitlelerin aktif olarak desteklediði evreye kadar, hazýrlýk aþamasýndaki güçlerin kullanýlmasýný gerektirir. Bu yüzden daha geniþ hazýrlýk yapýlmalýdýr. Ayrýca, ülkenin mevcut koþullarýnda milli bunalým sürekli derinleþmekte olmasý ve seçim dönemine girilmesi seçim sonrasýnda milli bunalýmýn daha da olgun olmasýný yaratacaktýr. Bu da daha olgun koþullar demektir. Bu yüzden ekonomik-demokratik mücadeleye artan oranda girerek (militanca) hazýrlýklarý tamamlamalýyýz. Bu sað-pasifist görüþ, kitleleri homojen bir bütün olarak ele aldýðý gibi, devrimin eþitsiz geliþiminden hiç bir þey anlamamýþtýr. Ayrýca subjektif koþullarý objektif koþullardan ayrý ve baðýmsýz olarak görüyordu. Bu sað-pasifist anlayýþ, THKP-C/HDÖnün 71in yarattýðý etkiyi örgütleyerek oluþtuðunu unutarak, devrimci bir örgütün ekonomik-demokratik mücadeleden çýkacaðýný savunuyordu. Böylece DG-Y ve KSD oportünizmi ile ayný çizgiye oturmaktaydý. Bu sað-pasifist anlayýþ, son tahlilde Öncü Savaþýný taktik aþama olarak görmekteydi. Bunlar seçim sonrasýnda derinleþmiþ milli bunalýmýn tüm etkileri açýða çýkacaktýr derken, bu zamana kadar kitle pasifikasyonunun saðlanmýþ olacaðýný unutuyordu. (Bu sað-pasifist görüþlerin savunucularý THKP-C/HDÖnün ideolojik ve pratik çizgisine ters bir uygulamaya girdiklerinden örgütten ihraç edilmiþlerdir.) THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 361 Bu dönemde bir yanlýþ anlayýþ da, Öncü Savaþý aþamasýndaki taktik evreler üzerinedir. Bu anlayýþa göre, Öncü Savaþýnda tek bir amaç vardýr: Suni dengeyi bozmak. Suni denge de temelde siyasi zora dayandýðý için, tek hedef, oligarþinin siyasal zorunu bertaraf etmektir. Bu nedenle, ayrýca, somut koþullardaki deðiþime baðlý farklý taktikler belirlemek yanlýþtýr. Her dönemde (Öncü Savaþý süresince) taktik aynýdýr. Bu anlayýþ, her dönemde taktik aynýdýr diyerek düz bir mücadele anlayýþýný ifade eder. Bu anlayýþ, uzun sürecek tek bir taktik evre olarak Öncü Savaþýný ele alýr. Böylece, siyasal zorun her dönemde olmasý ile siyasal zorun gizli ve açýk faþizm dönemlerindeki farkýnýn askeri biçimde maddeleþme koþullarý içinde olmasý ve maddeleþmesi; ülkenin emperyalist hegemonya altýnda olmasý ve oligarþinin varlýðý ile emperyalizmin farklý yöntemlerini ve oligarþik yönetimi; suni dengenin en önemli ve belirleyici siyasi gerçek olmasý ile bunun çeþitli görünümlerinin ve nihayet emperyalizm ve oligarþinin her dönemde ve her yerde devrimci mücadeleyi yoketmeyi amaçlamasý ile bu amaç için çeþitli taktikler uygulamasýný karýþtýrmýþ oluyorlar. Sonuçta, genel-özel, evrensel-özgül iliþkisinde, sadece geneli, evrenseli ele alarak özel, özgülü ihmal etmektedirler. Böylece soyut rasyonalizme varýlýr. Ki en basitinden açýk ve gizli faþizm dönemlerinde farklý taktikler uygulanmasý gereði bile bu görüþün yanlýþlýðýný kanýtlar. Zaten Öncü Savaþý içinde ortaya çýkan tüm sað-pasifist düþünce, bu farklýlýklarý anlayamayarak, Öncü Savaþýný tek bir taktik dönem olarak görür. (Böyle bir þey için Öncü Savaþýnýn gizli faþizm ya da açýk faþizm dönemlerinden birisi süresi içinde bitmiþ olmasý gerekir!) Böylece, Öncü Savaþý taktik bir mücadeleye, Öncü Savaþý taktik bir aþamaya (evre) indirgenir (sað-pasifizm). Yine ayný anlayýþ, Öncü Savaþýný, devrim mücadelesinin bütünü (Halk Savaþýný baþlatma olarak deðil) olarak ele alan ve böylece Halk Savaþýnýn reddini oluþturan; Öncü Savaþý anlayýþý ile Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini özdeþ kabul eden (stratejinin bir bölümü ve stratejik mücadelenin bir aþamasý olarak deðil) sol-fokocu sapmaya da yol açar. THKP-C/HDÖ, Öncü Savaþýný taktik bir evreye indirgeyen ve Öncü Savaþý mücadelesini bu taktik evrenin ürünü olarak koyan her türlü sað ve sol sapmaya karþýdýr. Herþeyden önce, Öncü Sa- 362 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III vaþý, bir süreci ifade eder ve bu sürecin niteliðini belirleyen suni dengenin bozulmasýdýr. Öncü Savaþýnýn niteliðini veren ve Halk Savaþýndan ayýran temel kriter budur. THKP-C/HDÖ saflarýnda sað-pasifist görüþü savunan unsurlar THKP-C/HDÖ Merkez Yönetimin oybirliði ile örgütten ihraç edilmiþlerdir. Bu sað-pasifist eðilimin ortaya çýkýþý ve bu eðilimin savunucularýnýn örgütten ihraç edilmeleri bir kez daha sað-pasifizmin niteliðini sergilemiþtir. Bu gibi savaþmaya cesareti olmayan (feodal cesaret deðil) unsurlarýn ortaya çýkmasý, herhangi bir dönemde deðil, büyük olaylarýn ve mücadelenin bir nitelik sýçramasý yaptýðý dönemlerin hemen öncesinde ya da sonrasýnda gerçekleþir.* Aralýk-76 Kararý ile Öncü Savaþýna baþlama kararýnýn alýnmasý ve 26 Ocak Harekâtý ve 19 Þubat Harekâtýnýn düzenlenmesi tüm solda büyük bir þaþkýnlýk yarattý. Giderek THKP-C/HDÖye karþý büyük bir sempatiye dönüþtü. Bu durum solda 71 savunucusu ve THKPC mirasçýsý pasifist-oportünistleri telaþa düþürdü ve artýk 71in arkasýna saklanarak yollarýný bulamayacaklarýný gördüler. Bu da THKPC/HDÖye karþý saldýrýnýn en utanmaz, en þarlatan ve en adi hale dönüþtürülmesini getirdi. O kadar ki, Marksizm-Leninizmin en temel tespitleri bile tersine çevrildi. Bakýn bombalama eylemleri üzerine ne diyorlar : Hiç bir devrimci üretim araçlarýna, fabrikalara vs. sabotajlar düzenlemez ... Bomba olaylarýný üstlenen ve bu suretle sözüm ona silahlý eylem yaptýklarýný iddia eden görüþlerin su götürmez tutarsýzlýklarý ve saçmalýklarýdýr.439 Devrimci mücadele anlayýþýný herhangi cazip bir eylemin bezirganlýðý sananlar, þaþkýn ördek misali kendilerini zaman zaman karþý devrimin yaný baþýnda bulmalarý kaçýnýlmaz bir þeydir ... Silahlý propagandayý yýðýnlarda þaþkýnlýk yaratacak, gürültü ve sansasyonal eylemler olarak görmek, ondan hiçbir þey anlamamak ve onu tüm politik niteliðinden soyutlamak anlamýna gelir ... Bugün devrimciler, þüphesiz ki SAVUNMA durumundadýrlar. Doðru eylem bu meþru savunma çizgisini terk et* Daha sonra bu sað-pasifist unsurlarýn Kesintisizi inkar etme durumlarý hiç þaþýrtýcý deðildir. Aksine sað-pasifizmin gerçek hüviyetini gösterir. 439 Devrimci (!) Yol, Sayý: 8, s. 2, Eylül 1977. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 363 meyen eylemdir.440 Ýþte oportünizmin oligarþinin soldaki uzantýsý olma esprisinin en güzel örneði! Bu sözlerin 71 dönemi için TÝP-TSÝP-TKP ve PDA tarafýndan söylenen faþizme hizmet ettiler sözleri ile benzerliði ilk göze çarpandýr. Siyam ikizleri gibi, lafta birbirlerine kýyasýya küfür eden oportünist ve pasifistlerin nitelikleri budur. Onlar için, kendi oportünist ve pasifist anlayýþýna uygun olan ve kendilerini rahatsýz etmeyen silahlý eylemler doðrudur, tersi olanlar faþizme hizmet eder. Bu anlayýþlar uslu durun, faþizm gelir anlayýþýndan baþka birþey deðildir. Bu sözler TÝP-TSÝP-TKP ve PDA tarafýndan ileri sürülse idi, bu kadar önemli olmazdý. Ancak bu sözleri söyleyenler 71 savunucusu ve mirasçýsý (!) DG-Y oportünistlerince ileri sürülmektedir. DG-Yye göre, silahlý eylemi kitlelere duyurmak ve amaçlarýný anlatmak (propaganda) bezirganlýktýr. Hele hele bombalamayý silahlý eylem olarak ele almak tutarsýzlýk ve saçmalýktýr. Bakýn bu 71 savunucusu ve mirasçýsý (!) oportünistlere THKP-C I Nolu Bülteni ne deniliyor : Türkiye Halk Kurtuluþ Cephesi, savaþçýlarýnýn bütün eylemlerini kendi bültenleri ile halka açýklar. Türkiye Halk Kurtuluþ Cephesi, halk düþmanlarýný, iþkencecileri, zalimleri, soyguncularý yargýlar, cezalandýrýr. Onlardan döktükleri kanýn ve yaptýklarý zulmün hesabýný sorar. Türkiye Halk Kurtuluþ Cephesi, halkýmýzýn ekonomik ve demokratik mücadelesini yönlendirme gayretleri yanýnda son aylarda þu askeri harekâtlarý yapmýþtýr : 1- Ziraat Bankasý Küçükesat Þubesinin günlük hasýlatý halkýmýzýn devrimci savaþýnda kullanýlmak amacýyla kamulaþtýrýlmýþtýr. 2- Kanlý Pazarda þehit düþen devrimcilerin anýlarýna düzenlenen 16-17 Þubat devrimci terör harekatýnda : a- Amerikan askeri malzeme deposu Tuslogun Zincirlikuyu merkezi, b- Tuslogun Þiþli Þubesi, c- Amerikan-Türk Dýþ Ticaret Bankasý Elmadað Þubesi, d- ABD baþkonsolosluðu 440 364 Devrimci (!) Yol, Sayý: 8, s. 2, Eylül 1977. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III e- Ýngiltere baþkonsolosluðu f- Emperyalist Amerikan teþekkülü IBMin Gümüþsuyundaki merkezi bombalanmýþtýr. 3- Salýpazarýndaki Amerikan askeri botu bombalanmýþ ve tahrip edilmiþtir. (...) (abç) Bu eylemler için Kesintisiz Devrim II-IIIte þöyle deniliyor: Þubat-Mayýs gerilla hareketleri, yani Partimizi kitlelere tanýtan silahlý devrimci eylemler... (abç) Ýþte DG-Y oportünizminin bezirganlýk ve tutarsýzlýk ve saçmalýk dedikleri. Hemen itiraz edeceklerini görür gibiyiz: hayýr, bunlar 71 döneminin koþullarýnýn sonucu olarak yapýlmýþtýr ve doðrudur. Bugün yapýlanlar ise farklýdýr. Evet, bugünle 71 birbirinden farklýdýr, herþeyden önce onlar gibi gözle görülmeyen oportünistler yoktu. Ama sorun bu deðildir. Sözkonusu olan bombalama ve silahlý eylemin propagandasýdýr. Ayrýca bugünle 71in farklý olduðunu ileri sürerek bu soruna cevap vermek, bombalamalar, geçmiþte silahlý eylemdir, bugün deðildir demektir. Bu da, sabotajýn ne olduðunu karmakarýþýk edilmesi ve þarlatanlýktýr. (Biraz askeri bilgiye sahip bir kiþi, sabotajýn silahlý eylem olduðunu bileceðinden hiç kimse þüphe edemez.) DG-Y oportünizminin diðer bir iddiasý da, silahlý propagandanýn þaþkýnlýk yaratacak, gürültü ve sansasyonel eylemler olarak görüldüðüdür. Bu tür bir iddianýn gülünçlüðü açýktýr. Ancak þaþkýnlýk yaratmayla ilgili birkaç söz etmekte yarar vardýr: Ýlk dönemde, yoðun saðcý propagandanýn (oportünist yayýn da dahil) etkisi ile kitlelerdeki þaþkýnlýk ve tereddüt, giderek devrim hareketine karþý sempatiye ... (oligarþiye) karþý antipatiye dönüþür.441 (abç) Eðer DG-Y oportünizmi kitlelerde þaþkýnlýk yaratma ile bu oluþumu ifade ediyorsa bu çok doðaldýr. Her yeni, önce tepkiyle karþýlanýr. Giderek yer eder ve benimsenir.442 Kendilerinin gürültüden rahatsýz olmalarýný doðal karþýlýyoruz, týpký oportünist yayýnlarý gibi. Bu çok doðaldýr, çünkü DG-Y oportünizmi meþru savunma (eski deyimle meþru müdafaa) durumundadýr. Ancak bu durumlarý bizi pek ilgilendirmiyor, ancak bu tanýmlamalarýnýn o 441 442 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 365 çok sözünü ettikleri ve oportünist olduklarý yolundaki eleþtirilere verdikleri cevaplar için kullandýklarý DGM savcýlarýnýn dikkate alacaðýna inancýmýz sonsuzdur (!). * 1977 yýlýnda THKP-C/HDÖnün Öncü Savaþýna baþlamasý ile solda ortaya çýkan bu durum, ülkenin genel (ekonomik-sosyal-politik) durumundan ayrý deðildir. THKP-C/HDÖnün 26 Ocak Harekâtý ve 19 Þubat Harekâtý salt solda deðiþim yaratmadý. Oligarþi açýsýndan da bazý deðiþimler oluþturmuþtur. 1976 Kasýmýndan itibaren uygulamaya sokulan MCli sýkýyönetim oluþturma gayretleri, 1977 baþýnda bazý deðiþime uðradý. Bu ana kadar CHPyi reddedemez bir hale getirme ve demokratik kitle hareketlerini ve örgütlerini sindirme çabalarý etkisiz kalmýþtýr. Bu durumdu tek yol, yasalarýn boþluðundan yararlanarak, oldu-bitti yapmaktý. MC, bu amaçla, hükümetin sýkýyönetim ilan etmesi ile meclisin bunu onaylamasý arasýndaki yasal süreyi (48 saat) kullanmayý planladý. Bu süre içinde çok yönlü operasyonlarla gizli örgüt üyeleri ele geçirilecek, demokratik kuruluþlar kapatýlacak ve ordu ister istemez devreye girecekti. Böylece geriye dönüþün olmadýðý bir noktaya gelinmiþ olunacaktý. Bu uygulama, görünüþte kolay olmakta beraber, riski çok büyük olan bir durum yaratmaktaydý. Oligarþi bu giriþiminde baþarýlý olmazsa, elindeki pek çok olanaðý ve hatta siyasi iktidarý bile yitirebilirdi. Bu nedenle yavaþ adýmlar atýlmaya baþlanýldý ve Þubat ayýnda bütçe görüþmeleri ile birlikte sonuçlandýrmak düþünülüyordu. Fakat gerek MSPnin uyum yerine, çatýþmayý gündeme getirmesi, gerek CHPnin kitle tabanýnýn politize olma düzeyi, gerekse de silahlý bir (THKP-C/HDÖ) örgütün harekete geçtiðini duyurmuþ olmasý ve harekete geçmesi uygulamanýn tamamlanmasýný engelledi. Bunun üzerine 5 Mart Bakanlar Kurulu toplantýsý sonrasýnda, erken seçim önerildi. Erken seçimin temel nedeni, faþist milis güçleriyle yapýlmak istenen kitle pasifikasyonunun yetersiz kalmasý ve yeni * Spekülasyon yapýlýyor denilmemesi için belirtelim, Kendilerinin sað-pasifist anlayýþlarý ve oportünistlikleri yeni Dev-Genç yaratma ve bu yolla partileþme olarak formüle edilen biçimde eleþtirilirken (o zamanki dergileriyle) Devrimci (!) Gençlikte, bu ihbarcýlýktýr, bu sözleri DGM savcýlarý dikkate alýr diyerek geçiþtirmeye çalýþýyorlardý. Çeþitli sayýlarýna bakýlýnca görülür. 366 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III yöntemlerin ve de kadro pasifikasyonunun gerekli olmasýyken, diðer neden kitleleri þu ya da bu biçimde, siyasal olarak yedekleyen ve böylece alýnacak ekonomik-sosyal tedbirlere ses çýkartamayacaðý bir hükümete gerek duyulmasý ve bunun da mevcut MC yapýsýyla saðlanamayýþýdýr. MCli sýkýyönetim bu durumu saðlayabileceði düþünülmesine raðmen, uygulamaya sokulamamýþ olmasý erken seçimi gündeme getirdi. (MHP-CGPnin Demirele 20 Þubatta muhtýra vermeleri ve Demirelin herþeyi 5 Martta çözümleneceðini beyan etmesi, 5 Nisanda seçim kararlarýnýn meclisten çýkmasý ve 5 Haziranda seçimin yapýlmasý, bu durumun dýþarýya yansýyan görünümleri olmuþtur.) THKP-C/HDÖ olarak, bu geliþimdeki etkimiz, 26 Ocak ve 19 Þubat Harekâtý ile ilgili yapýlan açýklamalarýn oligarþi içinde yarattýðý tereddütlerdir. Biz, harekete geçtiðimizde MCli sýkýyönetim uygulamasýný engellemeyi temel görev olarak ele almadýk ve alamazdýk. Harekete geçmemizin temel nedeni, bu geliþimin varacaðý muhtemel sonuçlar ve bu sonuçlar içinde kitle ve kadro pasifikasyonun saðlanabileceðidir. Harekete geçmekle geliþimin her türlü sonucuna hazýr olunduðu gibi, kitlelerde daha geniþ tanýnma olanaklarýnýn o günler için daha fazla olduðunu tespit etmemizdir. Ve artýk, silahlý bir devrimci örgüt mevcuttur. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 367 IV. 5 HAZÝRAN SEÇÝMLERÝ VE SONRASI 5 Haziran seçimleri kitlelerin politize olma düzeyinin en önemli göstergelerinden birisi olmuþtur. Yine 5 Haziran seçimleri kitlelerin yüksek politize olma düzeyine karþý, bunun CHP yönünde olduðunu açýkça göstermiþtir. Bu, devrimciyim diyen her kiþi veya grubun dikkate almasý gereken temel olgudur. Artýk kitlelerin devrim safýna çekilmesi için, CHPnin niteliðinin, politik olarak, kitlelere gösterilmesi gerektiði netleþmiþtir. Erken seçimle birlikte, meclis aritmetiði, oligarþi için, hem istediði gibi olmadý, hem de istediði gibi oldu. Olmadý, çünkü tek baþýna bir parti kitleleri siyasal olarak yedekleyecek (yani yedeklediðini gösterecek) sayýya ulaþamadý. Oldu, böylece mecliste, birçok alternatifler ortaya çýkmýþtýr ve yýpranan derhal deðiþtirilebilinecektir. Bu da seçim sonrasý politik geliþmelerin çok yönlülüðünü oluþturmuþtur. Her ne kadar bu çok yönlülük oligarþi için bir avantaj ise de özde deðil, görünüþte bir avantajdýr. Ancak oligarþi için avantaj ve dezavantaj durumlarýný belirliyen, onun zaaf ve eksiklerinden yararlanabilecek bir devrimci gücün varlýðýdýr. Çok yönlü ve çok alternatifli bir oyun ya da bir uygulama, uygulayýcýyý her an insiyatifi kaybetmeye, ipin ucunu kaçýrmaya itebilir. Bu ise açýk faþizmin erken doðum yapmasýna neden olur ki, sonuçlarý (en azýndan) 12 Mart döneminde görülmüþtür. Seçim sonrasýnda, oligarþi, önce CHP konusunda anlaþmaya vardý. Fakat kendisinin ortaya çýkardýðý azýnlýk CHP hükümeti formülünü kendisi uygulamadan çýkardý. Bunun nedeni, geçmiþte yatar. Seçim sonrasýnda, ekonomik tedbirlerin dýþýnda, politik olarak, kadro pasifikasyonu, devrimci örgütlere vurma ve kitlelerin silahsýzlandýrýlmasý sorunlarý mevcuttur. Bu sorunlar, sert ve her yolu meþru sayan bir uygulamayý gerektirmektedir. CHP ise, parti olarak ve felsefe olarak, bunlarý yapabilecek bir nitelikte deðildir. CHPnin bu soruna yaklaþýmý ekonomik ve sosyal tedbir- 368 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III lerle (demokratik) çözümlemektir. Emperyalizm, devrimleri devrimcilerden çabuk öðrenir ve gerekli dersler çýkartýr. Artýk emperyalizmin Kübada Angolada olduðu gibi hata yapmasýna tarih izin vermemektedir. Onun için örnek Vietnamdýr. Emperyalizm, CHPnin yaklaþýmý ile bazý þeylerin, daha kolay ve daha uzun sürede halledebileceðini daha iyi bilmektedir. Ama bu uygulama, ayný zamanda devrimci hareketi güçlendirecektir, devrimci örgütler geliþebilecektir. Keza bu uygulama, kitleyi silahsýzlandýrmak yerine, oligarþinin diðer siyasal güçlerinin bu silahýn hedefi olmasýna sebep olabilecektir.443 Silahlý kitleler, her zaman oligarþinin aleyhinedir. Ýþte bunlarýn sonucu oligarþi, CHPden geçici bir süre için vazgeçmiþtir. Ekonomik tedbirler konusunda AP-MSP-MHP ile CHP arasýnda hiç ama hiç fark yoktur. (Nitekim 78 bütçesi II. MCnin hazýrladýðý þekilde çýkmýþtýr.) Bir ara ortaya çýkan ve zaman zaman yinelenen AP-CHP koalisyonu önerileri bunun en somut ifadesidir. AP, alýnacak sert tedbirleri, CHP, sosyal tedbirleri birlikte uygulamalarýný saðlayacaðýndan, ikili koalisyon en iyi çözümdür. Oligarþinin en iyi çözüm olarak AP-CHP koalisyonunu görmesi bundandýr. Fakat, o günkü koþullar içinde, bu en iyi çözümün pratik iþlerliði olmayacaðý gibi, daha sonraki bir alternatif olarak saklanmasý daha da yararlý olacaðý düþünülmüþtür. Bu nedenle oligarþi, en iyi çözümü gündeme sokmamýþtýr. Son alternatif, AP-MSP-MHPden oluþan II. MCdir. Temel sorun MSPdir. MSP, çatýþma yerine uyumu saðlayacaðý konusunda garantiler verecek olursa, MSP alt düzeyde de olsa, CHP gibi, kitlelere þirin, namuslu ve hakem, tarafsýz yönetici rolü üstlenebilecektir. Buna birde MHPnin barýþ çaðrýlarý eklenirse, MC çatýsý altýnda, CHPnin sosyal tedbirleri ya da etkisi (kýsmi olarak da olsa) saðlanmýþ olacaktýr. Geri kalan sert tedbirler ise, bu görüntü altýnda, devleti devletin korumasý adýyla uygulanabilecektir, ve MC bu sertliðe sahiptir. Ýþte 10 günde kurulacaðýndan bahsedilen II. MCnin 20 günde oluþturulmasý bu durumun sonucudur. Özellikle MSPnin uyum garantisi ile oligarþinin kapatmama 443 THKP-C/HDÖ, Mevcut Durum-II. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 369 garantisinin tartýþýlmasýndandýr. Oyun açýktýr: Bir yandan ekonomik buhraný geçiþtirebilmek için, bir dizi tedbirler alýnýrken (ve bu alanda sömürücü sýnýflarýn hepsi etkilendiði için belirli bir disiplin altýnda tutulabilinmektedir); diðer yandan kitle pasifikasyonu için (suni dengeyi devam ettirmek için), yeni bir yöntemle, kadro pasifikasyonunu saðlamaktýr. Kadro pasifikasyonu devrimci örgütlere vurmak demektir.444 Ancak II. MC, MC olarak rüþtünü ispat etmek yönündeki çabalarý, ekonomik-sosyal ve politik buhranýn (milli bunalým) gelmiþ olduðu seviyede yetersiz kalmýþtýr. Özellikle kitle ve kadro pasifikasyonu ile kitlelerin silahsýzlandýrýlmasý konusunda, bazý adýmlar atýlmýþsa da yetersiz kalýnmýþtýr. Birde buna 11 Aralýk seçimlerinin durumu eklenince II. MCnin yaþamý kýsa sürmüþtür. Ve II. MC düþürülmüþ, yerine CHP-CGP-DP ve APden ayrýlan baðýmsýzlardan oluþan CHP hükümeti kurulmuþtur. Ecevit hükümetinin kuruluþ amacý ve yerine getireceði fonksiyonlar II. MCden farklý deðildir. Tek fark, kullanýlan yöntemlerdir. Bu da en açýk biçimde kadro pasifikasyonunda kendini gösterir, CHP silahlý devrimci örgütlere vurarak, onlarý etkisiz leþtirmekten çok, silahlý devrimci örgütleri kitlelerden tecrit etmeyi ve bunu da vurarak deðil, kendi solunda yaþatacaðý, icazetli sosyalistlerle gerçekleþtirmeyi hesaplamaktadýr. Bugün hükümette bulunan CHP, kýsmi anlamda da olsa baþarý kazanmaktadýr. Bunun en somut göstergesi hemen hemen tüm solu kuyruðuna takmýþ olmasýdýr. Gerek bu durum, gerekse CHP hükümetinin uzun vadeli planý açýsýndan bu durumun üzerinde duralým: Bugün CHP hükümeti koþullarý içinde devrimci tavrýn ne olmasý gerektiði sorunu, solda geçmiþ tartýþmalar nedeniyle, çok az tartýþýlmaktadýr. Geçmiþ yýllarda yapýlmýþ olan CHP tahlilleri ve bunun sonucu oluþturulan tavýrlar uygulamaya sokulmuþtur. Bu uygulamalarda genel yönelim aman uslu durun, faþizm gelir anlayýþý ve CHP hükümetinin nispi demokratik ortamýndan yararlanarak güçlenmektir! 444 370 THKP-C/HDÖ, Mevcut Durum-II. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III Geçmiþte CHP üzerine yapýlan tahliller ve muhtemel bir CHP hükümeti koþullarý altýnda ne yapýlacaðý sorusuna (taktik), genel olarak solun bu tespitlerine ek olarak, silahlý mücadeleyi (silahlý propaganda deðil) savunan pek çok kesim, CHP hükümeti altýnda silahlý mücadeleye baþlanamayacaðýný ileri sürülmekteydi. Bugün ise, Öncü Savaþý þu ya da bu ölçüde de olsa, baþlatýlmýþ bulunduðu için, sorun silahlý mücadeleye ya da Öncü Savaþýna devam edilip, edilemeyeceði haline dönüþtü. Tüm soldaki genel yaklaþým, yani pasifizmin CHP kuyrukçuluðu haline dönüþümü, silahlý mücadeleyi ve Öncü Savaþýný savunan unsurlarda egemen olmuþtur. Somut koþullarda yapýlmasý gereken, nispi demokratik ortamdan yararlanarak güçlenmek olduðu ileri sürülmektedir. Bu tez, genellikle II. MC döneminde, silahlý mücadeleyi savunan örgütlerin darbeler yemeleri ve bu darbelerdeki kayýplarýný giderme gerekliliðince desteklenmektedir. Böyle bir anlayýþ, mevcut durumda mücadelenin (devrimci politik mücadele) nasýl yürütüleceði ve CHPye karþý tavrýn ne olacaðý sorunu ile örgütsel görevleri özdeþleþtirdiði için yanlýþtýr. Ayrýca hangi örgüt darbe yerse yesin (ki en büyük darbelere THKP-C/ HDÖ maruz kalmýþtýr), politik görevler ihmal edilemez, hiç bir biçimde tali yöne indirilemez. Bu nedenlerden dolayý, CHP hükümeti ile ilgili görevleri (hangi gerekçe ile olursa olsun) bir yana býrakmak yanlýþtýr. Silahlý eylemleri durdurma olarak ifade edilebilecek bu sað anlayýþ, CHPnin fonksiyonlarýndan birisi olan, silahlý öncüyü kitlelerden tecrit etmeye hizmet etmekten baþka bir anlam taþýmaz.* Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisini savunan unsurlar arasýnda da, bu konuda, açýk bir tavýr mevcut deðildir. Genel olarak (THKP-C/HDÖ dýþýndaki) pek çok unsur CHP konusundaki tavýrlarý DG-Y oportünistlerinden farklý deðildir. Ancak geçmiþ dönemde bir takým silahlý eylemler (silahlý propaganda deðil) yapmýþ olmalarý nedeniyle, DG-Y oportünizminin tavrýný çok daha farklý biçimde yansýtmaktadýrlar. Bu unsurlar, genellikle silahlý propagandadan anma günü silahlý eylemi anladýklarýndan, farklý biçimleri, anma * Böyle bir durum, silahlý devrimci öncü mevcut olmadýðý koþullarda ileri sürülmüþ olsa idi, bu kadar önemli olmayabilirdi. Ancak günümüzde bunu ileri sürebilmek, silahlý mücadeleyi reddetmekle özdeþtir. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 371 günü silahlý eylemden öte gitmemektedir.* CHP hükümeti karþýsýnda devrimci taktiðin ne olmasý gerektiðini tespit etmek için, önce CHPnin ne olduðunu tespit etmek gerekir. CHP: Liberal burjuvazi de diyebileceðimiz orta sermaye ve küçük burjuvazinin siyasal temsilcisidir. Ancak heterojen yapýsý içinde, tekelci burjuvazinin siyasal temsilcisidir. Ancak heterojen yapýsý içinde, tekelci burjuvazi kesimlerinden, büyük toprak sahiplerine kadar çeþitli sýnýflarýn temsilcileri de vardýr. CHP, emperyalist-kapitalist üretim iliþkilerine karþý deðildir. Ülkede hýzlý bir kapitalistleþmeden yanadýr. Sýnýfsal yapýsý gereði anti-tekelci olmasýna karþýlýk, mevcut üretim iliþkilerine tabiyet göstermesi nedeniyle, somutta tekelci sermayeyi güçlendirecek bir ekonomi-politika uygulamak zorundadýr. Dayandýðý sýnýflar gereði milliyetçilik ideolojisine sahip çýkmak þovenizme dayanmak zorundadýr. Temel felsefesi hýzla geliþtirmeyi amaçladýðý kapitalist üretim iliþkileri içinde emekçi yýðýnlarýn yükselen tepkilerini ekonomik ve sosyal tedbirlerle pasifize edilmesi þeklindedir. Bir baþka tanýmla amaç, ülkenin kendi iktisadi evrimleri zorlamalarý ile emperyalist-kapitalist üretim iliþkileri arasýnda uyum saðlamaktýr. Bu nedenle emekçi yýðýnlarýn talep ve tepkileri toprak reformu, kooperatifçilik, halk sektörü, yönetime katýlma vb. gibi ekonomik ve sosyal tedbirlerle hýzla geliþtirilecek olan emperyalist kapitalist üretim iliþkilerine kanalize edilmesi ve uyumlaþtýrýlmasý CHPnin halkçý programýný teþkil eder. CHPnin siyasal olarak orta ve küçük-burjuvaziye dayanma özelliði CHP nin sýnýflar üzerinde bir politika ile hareket etmesine ve ** Silahlý eylemlerin belli günlerde ya da o günlerle ilgili olarak düzelenen bir harekât olarak yapýlmasý ile anma günü silahlý eylem anlayýþý karýþtýrýlmamalýdýr. Bu ikincisi, silahlý eylemin amacý olarak, o günü vurgulamayý ifade eder. THKP-C/HDÖnün yaptýðý birincisidir ve silahlý eylemi somut politik hedeflere yönelik olarak belirli bir taktik tavrýn içinde mütalaa ederken, ayrýca (tali) o günlerin gerçek niteliðini açýklamayý amaçlar. Zaten anma günü silahlý eylem anlayýþýna uygun hareket eden unsurlar, eylemelerinin salt o güne denk düþmesi ve isimlerinin belirtilmesi ile yetinmektedirler. Ki bu silahlý propaganda deðil, silahlý eylemdir. Daha önceki bölümlerde bahsettiðimiz gibi, eylemlerin salt silahlý olmasýna bakarak ayný kefeye konamaz. 372 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III herkese hakkýný veren yönetici hakem rolünü oynayabilmesi için demokratik bir ortama ihtiyaç duymasýna neden olmaktadýr. Demokratik ortam olmazsa, CHPnin varlýk nedeni ortadan kalkar. Bu nedenle CHPnin kitleler üzerinde olan baský ve saldýrýlara karþýn olmasýnýn nedeni, özünde sýnýfsal çatýþmada emekçi yýðýnlarýn yanýnda yer almasýndan deðil, istediði demokratik ortamýn bozulmasýndan gelir. Ayný þekilde proletaryanýn ve emekçi yýðýnlarýn yükselen sýnýfsal hareketlerine karþý ayný düþünceyle en sert tedbirlerle karþý çýkacaðý bilinmelidir. CHP geliþtirmeyi amaçladýðý kapitalist iliþkiler içinde giderek tekelci burjuvazinin ve büyük toprak sahiplerinin kontrolüne ve hizmetine girerken kitlelerden yükselecek tepkileri de gerek ekonomik-sosyal tedbirlerle pasifize etmeyi, gerekse kendi solunda yaþatmaya çalýþacaðý sosyalist bir parti ile (bunun için TÝP ve TKP görev yapmaya hazýrdýr) boðmaya ve icazet altýna almaya çalýþacaktýr. Bütün bu geliþmeler ülkemizdeki oligarþinin ve oligarþik yönetimin ortadan kalktýðýndan deðil, ülkedeki suni dengenin CHPnin politikasý ile emekçi yýðýnlarýn oligarþiye yedeklenmesi ile korunmaya çalýþýlmasý olarak görmek gerekmektedir. Bu nedenle CHPnin iktidar oluþu kadar iktidarda kalýþý da oligarþinin elindedir. CHP, oligarþinin yönetimi askeri bir biçimde sürdürme zorunluluðuna düþmeden sürdürebilmesi için ülkemizdeki son alternatiftir.445 (abç) Ýþte CHP ve CHP hükümetinin gerçek durumu budur. Bu durumda, devrimci tavýr, bu gerçeðin kitlelere gösterilmesidir. Bu siyasi gerçekleri açýklama demektir. Öyle ise, CHP iktidarý koþullarý içinde, her somut olay ele alýnarak, CHPnin gerçek yüzü kitlelere gösterilmelidir. ... iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunun görüþünde bir deðiþiklik olmazsa devrim olanaksýzdýr. Bu deðiþmeyi ise, yýðýnlarýn siyasi deneyimi saðlar, sadece propaganda deðil.446 (abç) Ve devrimci445 446 Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz. Lenin, Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalýðý, s. 93. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 373 ler, yýðýnlarýn kendi öz siyasal deneyimi ile gerçekleri görmelerinde (sadece propaganda ile deðil) yardým ederler. Bir baþka deyiþle, CHP iktidarýnýn koþullarý içinde, CHPnin her uygulamasýna ya da tarafsýz-hakem tavrýna karþý tavýr belirleyerek, kitlelerin bu uygulama ve tavýrlarýn gerçek hüviyetini görmelerine yardýmcý olunur (siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý). CHPnin oligarþinin açýk faþizm öncesi son alternatifi olmasý, CHPnin yüzünün açýða çýkarmanýn önemini belirler. CHPnin kitlelerin umudu olmaktan çýkmasý demek (yüzünün ortaya çýkmasý bunu saðlar), tek alternatifin devrim olmasý demektir. CHP iktidarý koþullarýnda, siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn bu çerçevesi, ayný zamanda suni dengenin bozulmasý demektir. Çünkü CHPnin iktidar oluþunun temel nedeni, suni dengenin siyasal zorun askeri biçimde maddeleþmesi dýþýnda, CHPnin politikasý ile devam ettirilmeye çalýþýlmasýdýr. Ancak suni dengenin bu sürdürülüþ biçimi (devrimci taktiðin politik hedeflerini belirler), diðer biçimlerden farklýdýr. Suni dengenin CHP iktidarý ile sürülüþünde temel yöntem, ekonomik ve sosyal tedbirlerdir. Böylece kitlelerin tepkilerinin pasifize edilmesi, salt sindirme olarak deðil, ayný zamanda kanalize edilmeyi ifade eder (Tepkilerin CHP nezninde oligarþiye karþý olmaktan çýkarýlmasý ve böylece kitlelerin CHP nezninde oligarþiye yedeklenmesi). Bu ise, þu ana kadar oligarþinin hiç baþaramadýðý bir durumdur. 12 Mart döneminde I. Erim Hükümeti bu amaçla kurulmuþtu.) Bu durumda, devrimci taktik, salt oligarþinin siyasal zoruna karþý durma ve siyasal zor araçlarýný iþlemez hale getirmeye yönelemez. Devrimci taktik, ayný zamanda, CHP iktidarýnýn her türlü ekonomik ve sosyal tedbirlerine karþý, olmasý gerekeni ve tedbirlerin gerçek amacýný sergileyen bir tavýrdýr. Bu þartlar içinde devrimci taktiðimiz ne olmalýdýr? Silahlý öncünün kitlelerden tecridini engellemek ve CHPnin yüzünü açýða çýkartmak taktiðimizin ana amacý olacaktýr. Fakat sorun bunun nasýl gerçekleþtirileceðidir? Bu konuda ilk akla gelen yol, CHPnin, silahlý öncü nezninde, kitlelere saldýrmasýný saðlamaktýr (en sert tedbirleri almaya zorlamak) Bu yol, silahlý öncünün fiziksel varlýðýný sona erdireceði gerçeðini içinde taþýdýðý anlamda en son yol olmalýdýr. Oyunun bozulmasý CHPnin oyuna ters düþen uygulama- 374 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III ya çekilmesiyle mümkündür. Bir baþka deyiþle, halk nezninde halkçý görülen CHPnin, halk-oligarþi ikileminde oligarþi yanýnda yer aldýðý her somut olayla gösterilmelidir. Öyle ki, halk her somut olayda, CHPnin tavrýný bu ikileme göre kolaylýkla tespit edebilsin. Bu ise, sömürücüden, vurguncudan, karaborsacýdan, iþkenceciden hesap sorulmalýdýr genel sloganý ile yapýlabilir. (Bu hesap sormanýn aydýn kamuoyundan da küçük-burjuvazinin sol kanadý desteklendiði unutulmamalýdýr.) Tek tek ya da genel olarak bu yöne yönelik gerçekler teþhir edilmelidir. CHPnin kuvvet gösterisi (ki amacý dev gibi güçlü devlet kavramýný sürdürmek olacaktýr) yönündeki her uygulamasý karþý hareketle etkisiz kýlýnmalýdýr. Diyebiliriz ki, halk kitlelerine, bir bütün olarak halkçý CHPnin halk-oligarþi ikilemindeki yerini göstermeliyiz. Ancak bugün halk CHPyi tek yönlü, yani ikilemsiz olarak düþünmektedir. Bunda devrimci bir iktidar alternatifinin zayýf olmasý etkili olmaktadýr. Bu yüzden, halk yýðýnlarý halk-oligarþi ya da devrim/karþýdevrim ikileminin mevcudiyeti yönünde eðitilmeli ve CHPnin bu ikilemdeki yeri her somut olayla gösterilmelidir. Bu taktik, her ekonomik ve sosyal tedbirin devrimci anlamda olmasý gerekeni ile CHPnin yaptýðýnýn niteliðini kitlelere göstermek ve anlatmak demektir. Burada ekonomik ve sosyal tedbirlerin devrimci anlamda olmasý ile anti-emperyalist, anti-oligarþik devrimin bu konularda geliþtirecekleri (devrim programý) ifade edilmektedir. Kimileri devrimin gerçekleþtireceði talepleri belirtmeyi soldan eleþtirmektedir. Bu eleþtiriler, zaten hükümetin niteliði bellidir. Böyle bir þey söylemek, hükümetten bunu istemektir ve bu da hükümetten devrim yapmasýný istemekle özdeþtir þeklinde ifade edilmektedir. Her þeyden önce sol bir çocukluk anlayýþý olan bu eleþtiriler, istemek kavramýnýn politik olarak deðil, sözcük anlamý ile ele almaktadýr. Ýkinci olarak, devrimciler, devrimin yerine getireceklerini istemek ile bunun düzen tarafýndan gerçekleþtirilemeyeceðini kitlelere göstererek ve bu yolla onlarý devrim safýna çekerek devrim yapmak (taleplerin gerçekleþmesi) için mücadeleyi sürdürenlerdir. Sað-pasifizm ise, salt istemekle yetinirler ve bu taleplerin gerçekleþmesi için, yani devrim için mücadele etmezler. Üçüncü olarak, bu sol anlayýþ, kitlelerin siyasi gerçekleri açýklama kampanyasý ile bilinçlenip örgütleneceðini; bunun da silahlý propaganda temelinde nasýl yapýlacaðýný kavra- THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 375 mamýþtýr. Silahlý propaganda, belli bir devrimci stratejiden hareketle, emekçi yýðýnlara elle tutulur, gözle görülür maddi ve somut eylemlerden hareketle, soyuta gider. Maddi olaylar etrafýnda siyasi gerçekleri açýklayarak, kitleleri bilinçlendirir, onlara politik hedef gösterir.447 Bu sözler onlar için hiç bir anlam ifade etmez. Bu sol anlayýþ, giderek CHP iktidarýný silahlý öncüyü tecrit fonksiyonuna karþý kayýtsýz kalýr ve sonuçta da, CHP iktidarýný altýnda silahlý eylemler yeterli etki yaratmamaktadýr diyerek sað-pasifizmin çizgisine oturur (Her sol sapma özünde sað sapma esprisi). Bu anlayýþý 12 Mart dönemi mücadelesi içinde somutlaþtýrmak yanlýþlýðýný sergilemeye yetecektir. Bilindiði gibi 12 Mart döneminde çeþitli adam kaçýrma (silahlý eyleme biçimi) olaylarýnda, tüm siyasi tutuklularýn serbest býrakýlmasý ve Denizlerin idamýnýn durdurulmasý talep edilmiþtir. Sol çocukluk anlayýþý ile ele alýnacak olunsa, böyle bir talep yanlýþtýr ve yanlýþ olmaktan da öte ütopiktir. Çünkü hapishaneler, devlet aygýtýnýn bir parçasý olup, o olmadan devlet aygýtý otorite ve iþlerliliðini yitirir. Bu yüzden talep gerçekleþmeyecek, ütopik bir taleptir ve ancak devrimle gerçekleþebilecektir! Bu sol çocukluk anlayýþýyla yola çýkarsak, 12 Mart döneminde yapýlan eylemlerin anlamsýz olduðu sonucuna (sað-pasifizm) varýrýz. Ama gerçek hiç de böyle kaba ve basit deðildir. 12 Mart dönemindeki talepler gerçekleþmeyecek talep olmaktan öte anlamý vardýr. Bu talepler ile (somut) I. Erim Hükümetinin gerçek yüzü sergilenmiþtir. (Tersi bir düþünce ile, talep yerine getirilseydi gerçek yüzü açýða çýkmayacak mýydý diye düþünülebilinir. Bu durumda, baþka yönden gerçek sergilenmiþ olacaktýr: Oligarþinin göründüðü kadar güçlü olmadýðý) Bu konuda bir örnek de Lenin den verelim: Lenin, Ýngiliz devrimcilerine sosyal-demokrat Henderson, Snowdenler hakkýnda taktiðin ne olmasý gerektiði konusunda þöyle diyor : Hendersonlarýn, Clynes, Mac Donald ve Snowlerin iflah olmaz gerici olduklarý doðrudur. Bunlarýn iktidara geçmek istedikleri ve bu yolda zaten burjuvazi ile koalisyon kurmayý yeðledikleri; burjuva kurallarýna göre ülkeyi 447 376 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III yönetmek istedikleri ve iktidara geçince zorunlu olarak Sebertman ve Mokeler gibi davranacaklarý da doðrudur.448 Eðer biz, salt bir devrimciler grubu deðil de, devrimci sýnýfýn partisi isek, arkamýzdan yýðýnlarý sürüklemek istiyorsak (ki böyle bir isteðimiz yoksa, gevezeden baþka bir þey olamayýz) ilkin büyük burjuvazinin siyasal (açýk) temsilcilerinin niteliðini göstermeli ve yenmeliyiz ve sonra da iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunun Hendersonlarla, Snowdenlerin hiç bir iþe yaramadýklarýný, bunlarýn hain küçükburjuvalar olduklarýný, iflaslarýnýn kesin olduðunu kendi deneyimleriyle anlamalarýna yardým etmeliyiz; ve son olarak Hendersonlardan umudunu kesen iþçilerin çoðunluðunun Henderson hükümetini düþürmede baþarý þanslarý olduðu aný yakýna getirmeliyiz.449 Bu görevin yerine getirilme zorunluluðu anlaþýlýr bir þeydir. Kitlelerin bilinçlenmesi ve devrim safýna çekilmesi için, tüm düzen içi umutlarýnýn sona ermesi ve düzenin deðiþmesi (devrim ile) gerektiðinin bilincine varmalarý gereklidir. Lenin, bu görevin, yani küçük-burjuva politikalarýnýn niteliðini kitlelere göstermek için, bu politikanýn temsilcileri ile bile ittifak-blok kurmayý önerir. Bu blok, seçimlerde bunlarý desteklemek, ama karþýlýðýnda (iktidara geçerlerse) tam bir ajitasyon, propaganda ve siyasal eylem özgürlüðünü saðlamak temelinde olmasýný önerir. Bu öneriye iki yönden karþý çýkýlýr: Hendersonlar (küçük-burjuvazinin politik temsilcileri) bunu kabul ederek, yani iþçi sýnýfýný kullanarak iktidar olacaktýr; ya da böyle bir teklifi reddederek, devrimcileri aþaðýlayacaklardýr. Eðer Hendersonlar, Snowdenler bu koþullarla (tam bir ajitasyon, propaganda ve siyasal eylem özgürlüðünü saðlama) blok kurmayý kabul ederlerse, kazançlý biz olacaðýz. Çünkü propagandamýzý yýðýnlara götüreceðiz ... Sözümüzü esirgemeden ve en küçük bir ihtiyatý bile gerekli saymadan, Hendersonlara karþý propagandayý yýðýnlarýn anlamasýný saðlayacaðýz. 448 449 Lenin, Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalýðý, s. 89. Lenin, Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalýðý, s. 95. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 377 Eðer Hendersonlar, Snowdenler bizle bu koþullarda blok kurmayý reddederlerse, biz bundan daha kazançlý çýkarýz, çünkü böylelikle yýðýnlara, Hendersonlarýn kapitalistlerle içli dýþlý durumlarýný bütün iþçilerin birliðinden önde tuttuklarýný kolayca tanýtlayabiliriz.450 Evet, iþte küçük-burjuva politikasýnýn etkisizleþtirilmesi ve gerçek niteliðinin kitlelere gösterilmesinde Leninin taktiði budur. Leninde ifade ettiði gibi, devrimcilerin bir þeyin gerçek niteliðini görmesi ile kitlelerin ayný gerçeði görmesi özdeþ deðildir. Bugün oligarþi, siyasal olarak tecrit olmanýn objektif koþullarý içindedir. Ancak bu siyasal tecridin olduðu (objektif ve subjektif birlikte) anlamýna gelmez. Devrimcinin görevi, objektif koþullarý hýzlandýrarak, subjektif koþullarý yaratmaktýr. Bunu kabul etmeyen, Leninin deyiþiyle, gevezeden baþka bir þey olamaz. Zaten devrimci, sýnýfýnýn en bilinçli öncüsünü ifade eder. Engelsin deyiþiyle, komünistler, tarihsel geliþmenin yarattýðý bütün ara aþamalarýn (köleci-feodal-kapitalist) ve bütün uzlaþmalarýn ötesinde son amacý, yani sýnýflarýn kaldýrýlmasýný ve topraðýn ve üretim araçlarýnýn özel mülkiyetine yer vermeyen bir toplumsal düzeni (komünist toplum) kurulmasýný açýkça görebildikleri için komünisttirler. Ayný þeyin kitlelerce de açýkça görülebildiði ve görüldüðü kabul edilemeyecek bir þeyin olduðuna göre, komünistler bunu kitlelere göstermekle yükümlüdürler. Günümüzde, komünistlerden ayrý olarak, anti-emperyalist, anti-oligarþik kadrolarýn (HKC kadrolarý) durumu da buna benzer. HKC kadrolarý, komünist deðillerdir, çünkü komünizmin gerçekleþeceðini açýkça görememektedirler. Ama devrimcidirler ve kadrodurlar, çünkü anti-emperyalist, anti-oligarþik devrimin gerekliliðini ve kaçýnýlmazlýðýný açýkça görmüþlerdir. Bugün CHP iktidarýnýn gerçek niteliðini devrimcilerin görmesi (ki bunu gördükleri için devrimcidirler) ile kitlelerce görülmesi özdeþleþtirilemeyeceði, ayný þey olmadýðý açýktýr. Öyle ise, temel görev, CHPnin gerçek niteliðini kitlelere göstermektir. Bu ise, ancak kitlelerin siyasal deneyleri ile mümkündür (siyasi gerçekleri açýklama kampanyasýnýn temel görev olma nedeni). Eðer, bugün kitleler CHP hükümetinin halkçý olduðuna ve yaptýklarýnýn halk 450 378 Lenin, Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalýðý, s. 96-97. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III için olduðuna inanýyorsa; her somut olay ele alýnarak bunun böyle olmadýðýný göstermek (sadece anlatmak yeterli deðildir) gerekir. Bu ise, yapýlmasý gerekenin ne olduðunu kitlelere anlatmak ve CHPnin bunu yapmadýðýný göstermekle mümkündür. Ancak kitlelerden ve somuttan kopmak düþünülmüyorsa (ki bunu düþünmek þarlatanlýktýr) açýklanacak gerçekler somut ve maddi olmalýdýr. Bu nedenle de, yapýlmasý gereken ile CHPnin yaptýðý çakýþmalýdýr. Bu da, CHPnin somutta yapmak istediði ile yapacaklarýnýn, yapýlmasý gereken ile birlikte kitlelere göstermek, anlatmak demektir. Örneðin, Ecevitin yurtdýþý gezilerinin amacý, tekelci burjuvaziye yeni krediler saðlamak ve kendini emperyalistleri tanýtmaktýr. Öyleyse, bu gerçek kitlelere anlatýlmalý ve gösterilmelidir ve sorun bunun nasýl yapýlacaðý sorunudur? Tek baþýna propaganda yeterli deðildir. Ayrýca somut olarak gerçekte, yani dýþ politikanýn ne olmasý gerektiði kitlelere anlatýlmalý, bu konuda ikna edilmeli ve CHPnin bunu yapmadýðý ve yapamayacaðý somut örneklerle kanýtlanmalýdýr. Bu da ancak, kitlelere yönelik olarak devrimci dýþ politikanýn ne olduðunun anlatýlmasý zemininde gerçekleþebilir. Ýþte talep olgusu budur. Bir NATO dan çýkýlmalý-ABD ile olan ikili anlaþmalar feshedilmelidir demek bunu ifade eder. Yeter ki, kitlelere NATOdan çýkýlmasý gerekliliðini anlatabilmiþ, yani NATOnun niteliðini kitlelere göstermiþ olalým.* Ýþte CHP iktidarý dönemindeki taktik budur. Silahlý propaganda, herþeyden önce, günlük maiþet dergi vs. içinde kaybolan, emperyalist yayýnla þartlanmýþ, düzenin þu ya da bu partisine umudu baðlamýþ kitlelerin dikkatini devrim hareketine çeker, uyuþturulmuþ pasifize edilmiþ kitlelerde kýpýrdanma yaratýr (...) Silahlý propagandayý temel alan örgüt, giderek ezilenlerin tek umut kaynaðý olur. Bir yandan iþsizliðin ve pahalýlýðýn giderek artmasý halkýn memnuniyetsizliðini hat safhaya ulaþtýrýrken, silahlý propagandanýn karþýsýnda baský ve terörünü iyice artýran, halkýn giderek bütün demokratik haklarýný rafa kaldýran oligarþi, baþta aydýnlar * Yýllardýr, sað-pasifistlerce de atýlan bu sloganlarýn etkisinin olmamasýnýn nedeni de burada yatar. Kitlelere NATOnun gerçek niteliði anlatýlamamýþtýr ki, kitleler bu yönde siyasal eyleme katýlsýn. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 379 olmak üzere bütün halkýn nazarýnda deðer yitimine uðrar. Gerilla savaþýný baþarýyla yürüten parti, önce soldaki çeþitli oportünist fraksiyonlarýn etkisi altýnda kalmýþ olan halkýn uyanýk kesimlerini etrafýnda toplayacak, soldaki parazitleri giderek temizleyecektir. Pasifistlerin kafalarýný karýþtýrdýðý iþçi, köylü, öðrenci unsurlar giderek, silahlý propaganda etrafýnda toplanacaktýr. Yani, silahlý propaganda önce solu toplayacaktýr. Baþlangýçta çeþitli eðilimlerin etkisi altýnda olan samimi unsurlar tek bir strateji etrafýnda toplanacaktýr.451 (abç) Ve ülkemizdeki silahlý devrimci mücadelenin tarihsel geliþimi bu yönde ilerlemektedir ve iþte onun en büyük dersi: Herþey bizim kararlý, inançlý ve tutarlý savaþçýlýðýmýza baðlýdýr. Hiçbir zaman yýlmamalýyýz. Darbeler ve bozgunlar, yýlgýnlýk deðil, tam tersine devrimci inanç ve öfkemizi bilemelidir. Daha tutarlý ve daha az hatalý savaþmamýzý saðlamalýdýr.452 451 452 380 Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrim II-III. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III SONSÖZ Bugün þehir gerillasýnýn yaratýlma aþamasýný tamamlamýþ bulunan THKP-C/HDÖ, tüm eylemlerinde, Marksizm-Lenizmin kýlavuzluðu altýnda Politikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisine uygun bir rota takip etmeðe özel bir gayret göstermiþtir. Özel bir gayret göstermiþtir, çünkü yýllardýr Türkiye solunda hakim olan revizyonizm ve pasifizm 1971 silahlý devrimci mücadelenin geçici yenilgisi üzerine çok daha güçlenmiþtir. Bunu ek olarak, silahlý devrimci mücadele saflarýnda ortaya çýkan oportünizmin mevcudiyeti, bu gayreti özelleþtirmiþtir. Bugüne kadarki Öncü Savaþý pratiðimiz çeþitli saldýrý ve eleþtirilere hedef olmuþtur. Genellikle eleþtiri adý altýnda yapýlan saldýrýlar, soldaki genç ve samimi unsurlarýn (kadro olabilecek unsurlardýr) kafalarýný karýþtýrmak ve bulandýrmaktan baþka hiç bir amaç gütmemektedir. THKP-C/HDÖnün pratiði ile ilgili olarak yürütülen bu saldýrýlar, bu pratiðin Öncü Savaþý olmadýðý ve mücadele biçiminin silahlý propaganda olmadýðý noktalarýnda odaklaþmaktadýr. Bu konudaki eleþtirilere tek tek cevap vermeðe ne gerek vardýr, ne de zaman. (Bu yazýmýz ayný zamanda bu eleþtirilerin tamamýna cevap da teþkil eder.) Ancak bu eleþtirilerin amaçlarý ve THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 381 yarattýðý sorunlar özel bir anlam taþýmaktadýr. Öncü Savaþý ile Halk Savaþýnýn tek bir sürecin iç içe geçmiþ iki halkasý olduðu ve bu sürecin uzun süreli bir savaþ süreci olduðu unutturularak, herþeyin birden yapýlmasý yönünde bir hava yaratýlmaya çalýþýlmaktadýr. Bu da, kaçýnýlmaz olarak örgütler arasý rekabet diyebileceðimiz bir durum yaratmaktadýr. Bu rekabet o düzeye ulaþmýþtýr ki kimi gruplar neye karþý alternatif olacaklarýný þaþýrarak, THKP-C/HDÖ (Acilciler)e karþý alternatif olma yolunu seçmiþlerdir. Bu gruplarýn bir kýsmý gücünü aþan ya da gücünü yoketmeðe yönelik eylemlere girerek kendi kendilerini yok etmiþlerdir. Bir kýsmý ise, kendi içlerinde bölünerek, çeþitli eylemlerle Acilcilerle rekabet havasýna iyice kapýlmýþlardýr. O düzeydeki, tek bir þehirde ve tek biçim eylemlerle yürüttüðü hareketini militarizm haline dönüþtürmüþtür. Bu unsurlar, belirli olanak ve gizlilik koþullarý ile þehir gerillasýnýn tek bir þehirde varlýðýný sýnýrsýz bir süre devam ettirebilme durumunu kavrayamayarak, bu sýnýrsýzlýðý, sýnýrsýz büyüme olarak düþünmektedir. Belirli bir geliþim, eylem biçimlerinin geliþimiyle ya da eylemlerin sayýsýyla ölçülemeyeceði açýktýr. Chenin deyiþiyle, toplumsal süreçlerde þiddet ve þiddetsizlik arasýndaki fark, karþýlýklý atýþlarýn sayýsýyla ölçülemez, o akýp giden somut durumlarla ilgilidir. Öncü savaþý pratiðimizde karþýlaþtýðýmýz bu durum, özellikle Latin-Amerikada sýk sýk ortaya çýkmýþ bir durumdur. Militarizm anlayýþýnýn ürünü olan liderlik için mücadele ya da örgütler arasý rekabetin yarattýðý kayýplarýn ülkemizde çok sýnýrlý olmasý bu tezin uygulayýcýlarý için teþvik edici bir ortam yaratmýþtýr. Mesele önce kimin ateþ ettiði ya da kimin daha çok eylem yaptýðýnda deðildir. Unutulmamalýdýr ki, bizler devrimci mücadeleye girdiðimizde ilk ateþ çoktan açýlmýþtý. Bu yüzden, önemli olan herkesin belirli bir strateji çerçevesinde ve ülke çapýnda üstüne düþeni yapmasýdýr. Tek bir þehirde yürütülecek bir hareketin, bir rekabet havasý içinde sürdürülmesi, yeni unsurlar yaratsa da, savaþýn geliþmesine (ülke bütününde) hizmet etmeyeceði unutulmamalýdýr. Genellikle diyalektik materyalizmin bakýþ açýsýný kazanamamýþ ve olaylarý saðduyu ya da formel mantýk ile yorumlayan bu unsurlarýn davranýþ biçimleri ilk bakýþta adam akýllý mantýki (!) geliyorsa, bunun nedeni, bu düþünce biçiminin saðduyu denilen þeyin düþünce biçimi olmasýndandýr. Ama bu unsurlar, kendi dört 382 THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III duvarýnýn zavallý alanýna kapanýp kaldýðý sürece ne kadar saygýdeðer olursa olsun, geniþ bir alana atýlmayý göze aldýðý andan itibaren þaþýlacak serüvenlerle karþýlacaklardýr. Aðaçlar onun ormaný görmesini engellemektedir. Bugün CHP, Dünya Bankasý tarafýndan ifade edilen kýr gerillasýna karþý ekonomik ve sosyal tedbirlerin alýnmasý yönünde özel gayret göstermektedir. TDAS-Ide III. bunalým döneminde ortaya çýkan geliþmeleri ifade ederken belirttiðimiz bu durum, küçük üreticilerin desteklenmesi, köye ulaþým projesi, köy-kent (ki bir çeþit Vietnamda uygulanmaya çalýþýlan stratejik köycükler projesidir) olarak pratiðe konmaya baþlanýlmýþtýr. Bu da oligarþi ve emperyalizmin neye ne deðer biçtiðinin açýk kanýtlarýdýr. ... örgütsel çalýþma bir üst gerilla savaþýna yönelik olmalýdýr. Önümüzdeki görev, þehir gerillasý taktikleri ile ülke çapýnda yürütülen savaþý yaygýnlaþtýrmaktýr. Bu görev, doðrudan kýr gerillasýný yaratma aþamasýna baðýmlýdýr ve ona yönelir. Bu görev kýr gerilla savaþý ile tamamlanmak zorundadýr. Bu nedenle THKP-C/HDÖnün tüm çalýþmalarý bu yönde geliþtirilecektir.453 Ve bu, geriye dönüþün olamayacaðý bir dönemin yaþanmasý demektir. Bu dönemde nelerle karþýlaþýlacaðýný ve savaþýn ne zaman zafere eriþeceðini önceden söyleyemeyiz. Ancak savaþýn katý, acýmasýz ve çok kanlý olacaðýný ve zaferin mutlak olduðunu önceden söyleyebiliriz. Bu süreçteki tüm sorunlarýn çözümü ise, Marksizm-Leninizmin eylem kýlavuzluðu ile mümkün olabilecektir. YAÞASIN ÖNCÜ SAVAÞI YAÞASIN HALK SAVAÞI KURTULUÞA KADAR SAVAÞ 453 TÜRKÝYE HALK KURTULUÞ PARTÝSÝ-CEPHESÝ HALKIN DEVRÝMCÝ ÖNCÜLERÝ THKP-C/HDÖ Ekim 1977-Haziran 1978 THKP-C/HDÖ, Mevcut Durum-II. THKP-C/HDÖ Marksizm-Leninizm Bir Dogma Deðil, Eylem Kýlavuzudur-III 383