buradan - Sivil Düşün

Transkript

buradan - Sivil Düşün
TRANS
SOHBETLER
1
TRANS
SOHBETLER
TRANS DANIŞMA
MERKEZİ DERNEĞİ
WEB:
Ankara - Temmuz 2015
E-POSTA:
www.trans.org.tr
[email protected]
Yayına Hazırlayanlar:
ARAS GÜNGÖR, BARIŞ SULU
TRANS DANIŞMA HATTI:
0 312 232 38 55
Tasarım:
TENNUR BAŞ
Basım:
AYRINTI MATBAASI
0 312 394 55 90
Bu kitap Sivil Düşün AB
Programı Aktivist Desteği
kapsamında Avrupa Birliği
desteği ile hazırlanmıştır.
Bu kitabın içeriğinin
sorumluluğu tamamıyla Trans
Danışma Merkezi Derneği’ne
aittir ve AB’nin görüşlerini
yansıtmamaktadır.
2
İçindekiler
GİRİŞ
7
01
AÇILMA
11
02
SANAT ve LGBTİ KİMLİK
23
03
DİLAN
33
04
UĞUR
39
05
SEMA
43
06
ELİF
51
07
Y.
63
08
GÜNEŞ
69
09
ATLAS
75
10
SAVAŞ
85
LGBTİ SÖZLÜĞÜ
91
AMELİYAT OLMA/OLMAMA
3
101
4
BIR ARADA OLUNCA,
“YAPAYALNIZ
HISSETTIĞIMIZ
HAYATTA NE KADAR SAĞLAM
AYAKTA DURABILECEĞIMIZI
ÖĞRENDIK, TRANS SOHBETLER
BIR ÇEŞIT TERAPIYDI
BIZIM IÇIN.
“
5
6
GİRİŞ
Trans sohbetler fikrini en başta düşlerken bu kadar geleneksel hale gelebileceğini tahmin edemiyorduk, her hafta,
aralıksız kim toplantılara gelirdi ki?
Ama sonrasında gördük ki 24 hafta aralıksız toplanmıştık,
her toplantıya 20-25 kişi katılıyor ve dernek ofisinin küçücük salonu kocaman sohbetlere ev sahipliği yapıyor, çok
keyifli, yaşama dair, geçiş sürecimiz ve LGBTİ kimliğimiz
etrafında, sanattan modaya, açılmadan LGBTİ kavramlara içimizde kalanları paylaşmamız bizleri güçlendiriyordu.
Bir arada olunca, yapayalnız hissettiğimiz hayatta ne kadar
sağlam ayakta durabileceğimizi öğrendik, Trans Sohbetler
bir çeşit terapiydi bizim için.
Sonrasında bu konuşmalarımızın, geçiş süreci ile ilgili derinlemesine sohbetlerimizin sadece katılımcıları değil der7
neğe gelemeyen, sohbetlere katılamayan dostlarımızın da
güçlenmesine katkıda bulunabilmesi için ve dernek ofisimizin duvarlarını aşarak bir çok kuruma, LGBTİ örgütüne, aktiviste, kişiye de ulaşması gerektiğini göz önünde
bulundurarak bu kitabı hazırlamayı düşledik, neyse ki imdadımıza ve bu düşümüze Sivil Düşün AB Programı yetişti. Trans Danışma Merkezi Derneği’ni kuruluşundan bu
güne destekleyen ve Türkiye’de trans geçiş süreci ile ilgili
çalışmaları görünür kılmamızı sağlayan en önemli aktörlerden birisi olan Sivil Düşün AB Programına teşekkürlerimizi bir borç biliriz.
Trans Sohbetler Kitabı, Trans Danışma Merkezi Derneği’nde gerçekleştirilen Salı sohbetlerinin ve geçiş süreci ile
ilgili derinlemesine görüşmelerin derlenmesi sonucu Aras
Güngör ve Barış Sulu tarafından yayına hazırlanmıştır. İyi
okumalar dileriz.
8
8 YAŞIMDA
“
IKINCI SINIFTAYKEN
ERKEK OLDUĞUMU FARK ETTIM,
INSANLARA GÖRE ERKEKMIŞIM,
O YAŞIMA KADAR KENDIMI
KIZ ZANNEDIYORDUM.
“
9
10
01.
AÇILMA
Barış: Trans sohbetleri geçiş süreci yanında transların
gündelik hayatlarında yaşadıklarını konuşalım diye hazırladık, bu yüzden ilk oturumumuzda açılma sohbetlerinin
bundan sonraki konularını da birlikte belirleyelim istiyoruz. Trans bireyler açılma sürecinde neler yaşıyorlar, herkes açılmalı mı, açılırken nelerle karşılaşıyoruz gibi sorular
üzerinden gidebiliriz.
Ben Barış 36 yaşındayım yaklaşık 18 senedir LGBTİ hareket içindeyim, 2013 Temmuz ayında da burayı kurduk
biliyorsunuz. 35 yaşımda, geçen yıl aileme açıldım. 17 yaşımdan beri de kendime açığım. Ben aileme açılmadım
bu arada onlar bana açıldı, “gazetede röportajın çıkmış
evleniyormuşsun” dediler, biz Hürriyet gazetesine röportaj
vermiştik, Aras ile 3 yıldır evlenmeye çalışıyoruz, öncesinde hiçbir şekilde eşcinsellikle ilgili bir şey konuşmamıştım
11
ailemle. Hızlı bir açılma oldu, sonrasında Arasla yanlarına
gittik, şu an gayet iyi bir ilişkimiz var.
A: 17 yaşındayım, bir trans bireyim, trans kadınım, kendimi kadın olarak tanımlıyorum. Aileme yaklaşık 13-14
yaşlarımda açılmaya başlamıştım, o zaman eşcinsel olarak
açılmıştım çünkü çok bilgisizdim. İnternet hayatıma ilk
girdiğinde aradığım ilk şey “gey nedir” olmuştu. Ben ilk
gey nedir diye araştırma yaptıktan sonra biraz bilgilendim
ama çok sağlıklı olmadı. Bundan öte derneklerin içine girmemle beraber LGBTİ terimlerinin ne olduğunu anlamaya
başladım. Sonra baktım ki ben eşcinsel değilmişim kadınmışım. Halen mücadele etmekteyim Kırmızı Şemsiye’de
ve diğer derneklere de gidiyorum, aktivizm yapıyorum,
lise son öğrencisiyim, tiyatro sanatçısı olmak istiyorum.
Aileme ilk söylediğimde aslında onlar da farkındaydı. Anneme açılmamda bir kadın arkadaşım yardımcı olmuştu.
Anneme; “ben kızlardan hoşlanmıyorum” dedim, “erkeklerden mi hoşlanıyorsun” dedi, “evet” dedim, “merak etme
bu hormonlarla alakalı, tedavi edilen bir şey” dedi, “ben
erkek çocuk doğurdum” dedi, kabullenmedi önceleri ama
şu an gayet rahatız, kabullendiler.
D: T-Der’de çalışıyorum, annem başından beri biliyordu,
hayatımda okul forması dışında etek giymedim, ben kendimi heteroseksüel bir erkek olarak tanımlıyorum, çok da
kimlik değişimi geçirdim kısmına girmek istemiyorum
çünkü bu benim özelim, burada çalışsam da her yerde
bunu söylemek istemiyorum, bu benim kendi özelim. Annem farkındaydı, lise bittikten sonra hastane araştırmaya
başladık, biraz zaman geçmesi gerekiyordu, benim dışa12
rıya açılmam biraz sıkıntılı oldu. Doktora gidiyorsunuz,
kimliğinize bakıyor, görüntünüze bakıyor, “bu nasıl oluyor” diyor, ben de bu yüzden hastaneye bile gitmiyordum.
Biliyorsunuz bu yüzden geçen yıl Aligül Arıkan arkadaşımız hayatını kaybetti. 8 yıl öncesinde Gazi Üniversitesi
Hastanesi’nde sürecime başladım. Sürecim bitti ve 6 yıl
önce de kimliğimi aldım. En kötü şeylerden biri eğitimde
öğretmenlere açılmak. Ben bunu kendimin dışında buraya gelenlerden de duyuyorum, bir bakıyorsunuz bir öğretmen diğer öğretmene çocuğun durumunu anlatıyor aynı
şekilde hastanede doktora açılmak çok zor. 6 yaşımda bir
olay yaşadım, babaannem zorla etek giydirdi, ağlaya ağlaya
geberdim, “neden o abiye giydirmediniz de bana giydirdiniz” diye ağladım. Güzel sanatları kazandım ve kimliğim
yüzünden gitmedim. Kadın doğumdan sıra bekliyorsunuz
mesela içeriye nasıl çağrılacaksınız, annemle beraber gidiyordum, sanki o çağrılmış gibi birlikte giriyorduk, sırf
açılma sorunu yüzünden ölümü bekleyen insanlar var.
Salon: Saldırıya uğrayan bir trans arkadaşımız hastaneye
gittiğinde kimliğindeki isimle çağrılıyor, doktor bunu rencide etmek için yapıyor.
B: 21 yaşındayım, dansçıyım, 14 yaşında aileme açıldım,
içip sevgilimle eve beraber gittim, “bu benim sevgilim”
dedim, ailem tarafından saldırıya uğradım, annem beni
bıçaklamaya çalıştı, o yüzden evden kaçtım, şimdi orda
burada kalıyorum, bir süre madde bağımlılarıyla yaşadım,
sezonluk işler yapıyorum, garsonluk, tezgâhtarlık yapıyorum. Trans olup olmadığımı çok düşünüyorum ama değilim, erkek bedeninde yaşamayı seviyorum, eşcinselim.
13
S: Ben kız kardeşim sayesinde LGBTİ hareketi tanıdım,
heteroseksüel bir kadınım bu konulara da hiç kafa yormamışım. Böyle bir ülkede LGBTİ bireyleri çok cesur buluyorum. Bu bizi çok aydınlatıyor, iyi ki varsınız, ben uzun
yıllardır yurtdışında yaşıyorum ve çok seviniyorum bunları gördükçe. Kendi cinsel yönelimim üzerine hiç düşünmedim, erkekleri seviyorum, sanki böyle olması gerekiyordu bilmiyorum yani, bedenimi seviyorum, şimdilik böyle
ama acaba bunun üzerine düşünsem belki bilinçaltımda
belki başka şeyler vardır.
E: Benim cinsel kimliğim yani hetero takılıyorum insan
insana âşık oluyor, onun kadın ya da erkek olduğunu belki
sonradan algılıyor. Bu kalıplar bana çok sınırlayıcı geliyor,
bu kategoriler sosyal yapılar biraz da cinsel, sosyal konseptler, o anlamda biraz mesafeliyim ama heteroseksüel
diyebilirim kendim için. Bir insandan hoşlanıyorsanız o
kadın da olabilir, erkek de olabilir, trans da olabilir, ben
de son zamanlarda böyle düşünmeye başladım. Bir dönem
aseksüeldim, üniversite dönemimde falan.
Aras: Aras Güngör ismim, burada çalışıyorum, 5 yaşımda kendime açıldım, genelde transları açılma deneyimleri
birbirine çok benziyor, birçok trans erkekte olduğu gibi
ben de yanlış bedende doğduğumu düşündüm ve bir gün
düzeleceğini düşündüm. Benim biraz hızlı gelişti, 9-10
yaşlarındayken artık kendimi anlatabiliyordum çok heteroseksüel bir ahlakım vardı. 17 yaşımda evden ayrıldım,
ailemden de ayrıldım. Benim de 5 yıl önce örgütlenmekle ilgili bir dönüm noktası oldu hayatımda. Erkekliğin,
kadınlığın öğrenilen şeyler olduğunu, cinsiyetlere değil
14
kişilere aşık olunduğunu, trans olmayı da birbirimizden
öğrendiğimizi, ikili cinsiyet sistemi olmasaydı transseksüellik diye bir şeyin olmayacağını öğrendim. Alanda başka
insanlarla karşılaşmak dönüştürdü beni. Ankara’ya geldim
ve Kaos GL’de çalışmaya başladım, bu benim ikinci açılma
sürecimdi, LGB’lerin içinde trans olarak açılmak da çok
zordu. Eşcinsellikle transseksüellik çok farklı deneyimler.
Bütün süreçler, gündelik hayat, farklı sosyal kültürel kodlar, sınıfsal farklılıklar çok belirgin, o zaman trans hareket
içinde de sadece trans kadınlar vardı. Ben Pembe Hayat’ta
çalışmaya başladığımda benden önce diğer trans kadınların tanıdığı örgütlü açık kimliğiyle politika yapan bir tane
trans erkek vardı. Ben üniversitedeyken Ayşe Arman’a bir
röportaj vermişti, ben daha sonra bunu kitapta da yazdım, gazete kupürünü kesmiştim ve yanımda taşıyordum.
Onun üzerinden Ankara’ya geldim aslında. O dönemde
trans erkek deneyimi olmadığı için tek bir kişinin üzerinden “trans erkekler böyle oluyor” diye bir düşünce vardı,
uzun zaman ben kim olduğumu anlatmaya çalıştım, onların bu bilgilerini değiştirmeye çalıştım. Bütün trans erkeklerin heteroseksüel olduğunu düşünüyordum ben de.
Farklı karşılaşmalar yaşadım Ebru’yu görmüştüm, eşcinsel
ilişki yaşayan bir trans kadındı. 17 yaşımdayken Demet
Demir’i dinlemiştim, ondan da duymuşum cinsel yönelim
konusunda bir şeyler. Ebru’nun ilişkisi beni çok derinden
etkiledi ve bu konu üzerine kafa yormaya başladım, evli
olan halen evliliği devam eden trans kadınlar vardı, çocuğu olan trans erkekler vardı. Benim bir dönemim seks
işçiliği yapan trans kadınların arasında geçti, biraz hareketin sokak çocuğu gibi geçti, ikinci açılma sürecim ameliyat
olma isteğimin aslında benim istediğim bir şey olmadığını
15
keşfetmemdir. Barış o dönemde benim kankamdı. Kız arkadaşım ailesinin yanına gitti, Barış da ailesinin yanındaydı, biz Ankara’da lubunyalarla bayramda ağlama terapisi
gibi bir şeyin içindeydik, bizim ailemiz yok falan dram
yaratıp içiyorduk beraber. Evime, kedilere mama vermeye giderken Barış’ın fotoğrafına bakıp onu özlediğimi fark
ettim ve kendime “sence de burada bir tuhaflık yok mu”
diye soruyordum. Barışla birbirimize açılmamızın önündeki en önemli engel de diğer translardı, “siz birbirinizi
sevemezsiniz”, “sen ne biçim erkeksin” falan diye üzerimde
bir baskıları vardı. Evlilik sürecimizde de Barış’a şunu söylemiştim; “bu ilişkinin travestisi benim” ve daha çok baskı
benim üzerimdeydi.
K: Kendimi eşcinsel olarak tanımlıyorum. Henüz aileme
açılmadım, yakın arkadaşlarıma açıldım, aileme açılmadım ve daha zaman olduğunu düşünüyorum, olumlu bir
bakış açıları olduğunu düşünüyorum, ilk defa bir derneğe
geliyorum, bundan sonra da gelmeye çalışacağım, bildiğim birçok şey kulaktan dolma, elimden geldiğince devam
etmeye çalışacağım. Şu an için açılmaya hazır hissetmiyorum kendimi yani aileme açılmak için erken.
Zeynep: Adım Zeynep, transseksüel bir kadınım 19 yaşımdayım, 8 yaşımda ikinci sınıftayken erkek olduğumu
fark ettim, insanlara göre erkekmişim, o yaşıma kadar kendimi kız zannediyordum. O zamandan sonra bedenimle
çatışmalar başladı. Arkadaşım bana “ben seni gey zannediyordum” dedi. Aslında ben bundan iki yıl öncesine kadar,
bildiğim tek kavram geydi, ben de kendimi öyle zannediyordum. Eşcinselin anlamı hemcinsinden hoşlanan kişiydi
16
ama benim hemcinsim erkekler değildi, Pembe Hayat’a
gitmeye başladım ve trans kadın olduğumu anladım ve
bedenimdeki fazlalıktan kurtulmak istiyorum. Aileme de
2013 Mart ayında açıldım, önce babama açıldım. Hastaneye gittim, Hacettepe’ye hormon kullanmak istediğimi
söyledim, beni psikiyatriye sevk ettiler, birkaç gün sonra
da babama açıldım, babam zaten biliyormuş. Mayıs ayında da anneme açıldım annem de farklı olduğumu hissetmiş ama bunu kabullenememiş, kibar bir erkek olduğumu
düşünerek bastırmış bunu. Şu an şöyle bir sorunumuz var,
onların benden istediği şey, “istediğin her şeyi yap ama
o fazlalığa karışma, ameliyat olma.” Onların istediği şeyi
yapmak benim için kabul edilebilir bir şey değil. İlerleyebildiğimizi düşünüyordum, bu konuda ailemle ama
çatışmalar başladı, “sen ameliyat olursan biz yaşayamayız,
ölürüz” diyorlar. Şunu fark ettim, bir abim bir de küçük
kardeşim var, onlar mutlu olduğunda mutlu olduklarını
söylüyorlar, benim mutluluğum ise onları mutsuz edecek,
komşuların mutluluğu daha önemli benden. “Komşular
ne der” diye düşündükleri için beni kabullenemiyorlar.
M: Ben eşcinselim, aileme açılmadım, düşünmüyorum
da, hiçbir şekilde konuşmadık. Arkadaşlarımın bir kısmına açıldım. Açılma gereği de duymuyorum, bilmeleri güzel olur ama gerek de yok şimdilik.
F: Hacettepe Üniversitesi’nde Sosyoloji okuyorum. Biseksüel bir kadınım. Bunu kendime daha yeni söylemeye
başladım, kendime açılma sürecindeyim. Ben de bu konular hakkında hiç düşünmüyordum ama okuduğum bölüm
dünya görüşümü çok değiştirdi.
17
L: Hacettepe Sosyoloji okuyorum ben de, heteroseksüelim, önceden çok şey bildiğimi sanıyordum, çok yakın
bir arkadaşımla konuşana kadar, sonra birbirimize açıldık,
arkadaş grubumuzda tek heteroseksüel benim, hatta ben
azınlık kalıyorum.
Y: 19 yaşındayım, eşcinselim, ilkokul birinci sınıfta İpek
diye bir sevgilim vardı, okul çıkışında onu babamın iş
yerine götürüyordum ama kimse bir erkeği sevdiğimi
bilmiyordu, ailemden sadece ablam biliyor, benim kontrolümde olmadı, İstiklal’de biriyle karşılaştım ablam da
yanımdaydı, yanıma gelip “sen şu sitedeki şu isimli kişi
değil misin” dedi, “hayır karıştırdın herhâlde” dedim, sonra hemen ablam sıkıştırdı, sorular sordu “hayır” dedim,
“sen beni aptal mı zannediyorsun” dedi. Ertesi gün tekrar sordu, ben de “iki cinsiyete de ilgi duymuyorum” dedim. Anneme, babama söylemeyi düşünmüyorum, babam
emekli asker o yüzden açılmayı düşünmüyorum ama çok
seviyorum ailemi. Ablam gey arkadaşlarımın olduğunu biliyor, muhtemelen beni de biliyor ama konuşmuyoruz. Bu
olay olmadan önce ablam aşırı derecede homofobikti, bu
olaydan sonra biraz yumuşadı.
N: Dil Tarih’te Psikoloji öğrencisiyim. her ne kadar ben
de kalıpları sevmesem de eşcinselim, zor bir dönem geçirdim o yüzden açılma gereği duydum, 16 yaşımdayken
açıldım. Ablam da annem de yanımda oldular. Öncesinde
açılmayı çok gereksiz buluyordum, “ne gereği var ki” diyordum ama daha sonra zor bir dönem yaşayınca açılma
gereği hissettim, yanımda birilerinin olmasını istedim. Şu
an bir sıkıntımız yok.
18
P: 20 yaşındayım, tıp öğrencisiyim, cinsel kimliğimle ilgili
bir fikrim yok, sanırım heteroseksüelim biraz bilgilenmek
için geldim buraya. Tıp fakültesi içindeki homofobiye,
transfobiye inanamazsınız. Hiçbir bilgileri yok, cehaletten
belki de.
B: 20 yaşındayım, tıp öğrencisiyim, bizler hekim adayıyız,
her türlü şeyle karşılaşacağız, o yüzden bilgilenmek için
geldim buraya.
Aras: Bizim için sağlık çalışanlarının eğitimi çok önemli,
önümüzdeki süreçte bu konuları çalışmak istiyoruz, çünkü geçiş süreci sadece sağlık süreci ile ilgili değil, bir trans
erkeğin kadın doğum servisine gitmesi kolay değil mesela,
bu süreçlerde güçlendirilmeye ihtiyacımız var.
G: 27 yaşındayım, makine mühendisiyim, bu yaşıma kadar hiç böyle bir ortamda bulunmadım, hep istedim ama
olanağım olmadı, İskenderunluyum, küçük yerde yetişmenin etkisi de vardır bunda, eşcinselim, iki tane küçük
kardeşim var, onlara açılmayı hep istedim ama annem çok
baskın, o yüzden açılamıyorum.
N: Seks işçisiyim, 24 yaşındayım, yalnız yaşıyorum, biseksüelim, babamın restorandı var, annem ev hanımı, öğrenci bir kız kardeşim var, babam hariç diğerleriyle görüşüyorum. Ben çok erken yaşta trans olduğumu hissettiğim
için 14-15 yaşlarında başladım değişime. Bu kavramlarla
karşılaştım ve aileme söyledim bunu. Ne olduğunu anlamıyordum ilk başta ama okuldaki erkek arkadaşlarımla
çok samimiydim. Sürekli düzelebilirim diye bekliyorlardı.
19
Doktorlara gittik, psikologlara gittik, hatta 15 yaşındayken psikoloğa gitmiştim. psikolog bana “siz en iyiisi ayrı
evlerde yaşayın, aynı evde yaşamayın” demişti. Sonra devlet hastanesinin psikoloğuna gittik. Doktorla kavga etmiştik. “Sen gey değilsin” demişti bana o zaman. “Ben geyim”
demiştim. Değilsin diyor adam. Öyle kavga etmiştik. Bir
daha gitmedim zaten. Çok sinirimi bozuyordu. Kendimi
kötü hissediyordum. Suçlu hissediyordum o zaman. O
psikolog döneminde. Kendimi çok suçlu hissettiriyordu
psikolog. Hiç desteği yok, aksine sinir bozuyor, psikolojini
bozuyor. Üzüyordu beni yani. Ben yanlış mı yapıyorum
diye düşünüyordum sürekli. Ailem bana yansıtmamaya
çalışıyordu üzüldüklerini ama çok yansıtıyorlardı. Söylemeden önce hiç problem yoktu ama söyledikten sonra
yürüyüşüne dikkat et, konuşmana dikkat et, şunu giyme,
bunu giyme diye. Gereksiz bir baskı başladı. Saçlarım kısaydı, jöle ile saçlarımı dikeltiyordum. Babam kızmıştı
bana, “ne yapıyorsun sen” diye. “Saçlarını iyice kestir, iyice
kısalt” diyordu. Aslında çok uzun değildi saçlarım. Gidip
saçlarımı kazıtmıştım. Çok sinirlenmiştim. Kel gezmiştim.
20
LGBTİ’LER
“
SANAT DÜNYASINDA DAHA ÇOK,
BENCE PARA KAZANABILECEKLERI,
KENDILERINI IFADE EDEBILECEKLERI,
RAHAT OLABILECEKLERI ORTAM SANAT
ORTAMI, YOKSA EMINIM KI DOKTOR,
MÜHENDIS OLMAK ISTEYEN
BIR YIĞIN LGBT VARDIR.
“
21
22
02.
SANAT VE LGBT KİMLİK
Aras: LGBT bireylerin sanata bakışları nasıl, Sanatta nasıl yer buluyorlar bunları konuşabiliriz, ben aslında genel
bir önyargının olduğunu düşünüyorum. LGBT’ler sanatçı
olacak, modacı, tasarımcı olacak ve şöyle bir şey var aslında bu LGBT kimlik sanatta avantaj olarak kullanılabilir
mi, aslında böyle bir şeyi de konuşabiliriz ve de neler izliyoruz, neler okuyoruz, LGBT filmler neler var birbirimize
tavsiye edebileceğimiz, bunları konuşabiliriz diyerek sözü
size vereyim.
Barış: Ben bir şey söyleyebilir miyim? Sanat dünyasında
LGBT’ler çok göz önünde bulunuyorlar ama son iki üç
gün öncesinde Eurovision’da da gördük,
Ayfer: Conchita Wurst
23
Barış: Böyle toplumun algılarını yıkınca bir anda saldırılabiliyor, sesini dinlemeden, şarkılarını bilmeden, sakallı
kadın mı olur muhabbeti yapıldı, sadece o görüntü konuşuldu, o kadın ne diyormuş, ne söylüyormuş, hiç bunlar
konuşulmadı. Bülent Ersoy da mesela trans bir sanatçı ve
“çocuğum olsa askere göndermezdim” dediği için pat diye
onun hani trans kimliği üzerinden saldırı yapıldı, onun
sesi, sanatı, saygınlığı varken bir anda “bu işte dönme”
oldu, bir anda dönme olduğunu hatırladı toplum ve onun
hiçbir zaman doğuramayacağını söylediler mesela aşağılamak için, bir anda şeye dönüşebiliyor, evet tamam biz
eğlendirici unsurlar olarak görünüyoruz toplumun gözünde ama toplumu rahatsız ettiğimiz zaman da kötü kişiler
oluyoruz, bir anda ibne olduğumuz, dönme olduğumuz
hatırlanıyor.
Aras: Ya da şey gibi yani ben şunu hatırlıyorum, üniversiteye ilk gittiğim yıllarda Murathan Mungan’ın imza günü
vardı, ben de o yaşımın salaklığıyla şey demiştim yani işte
insanların LGBT’lere saygı duyması için sanatçı mı olması
gerekiyor demiştim, o da bana çok da tarihi bir yanıt vermişti, onu söylemeyeceğim, (gülüşmeler) yani bunu yapmak zoruna olması bir şey değildir, ben bunun avantaj olduğunu düşünmüyorum, mesela bir yandan LGBT olmak
birisini daha hassas, daha ince, daha algıları yüksek, daha
zekası kıvrak falan yapmıyor, bir yandan da her şeyi sorgulamakla ilgili her şeyi düşünmüş olabilir, belki bu kısmı
avantaj olabilir diye düşünüyorum. Yani çocukluğundan
beri her şeyi analiz etmek zorunda, her şeyi anlamak zorunda. En basitinden şöyle düşünün, yani bir transsanız
eğer hangi sokaktan, ne zaman, hangi saatte yürümeniz
24
gerektiğini, hangi caddelere girebileceğinizi hesaplamanız
gerekmektedir, yani şehrin bir haritası sizin aklınızda vardır mutlaka, gidebileceğiniz yerler, arayabileceğiniz kişiler,
o mekanı da o şekilde kullanmazsınız, yani bunun gibi
sürekli bir yorum yapma, sürekli bu mevzuları bir analiz
etme yüzünden de üretim çıkıyor olabilir, yani böyle de
düşünülebilir. Bir de son olarak, dağıtacağım, sanat camiasındaki insanlarla ilgili bir şeyler söyleyeceğim, Cemil
İpekçi’nin açık bir gey olması, Türkiye’de bunu rahatça
söyleyen birisi olması bir temsiliyet yaratıyor mu acaba
toplumun gözünde, bu görünürlük başka olumsuz bir etkiye sebep oluyor mu acaba ya da Bülent Ersoy gibi biz
de acaba büyük bir kitle özellikle trans kadınlar yani trans
olmayı önümüzde büyük örnek olduğu için öyle mi öğreniyoruz sizce, “trans öyle olur” diye mi düşünüyoruz sizce?
Ayfer: Öncelikle Cemil İpekçi ye da ne bileyim eşcinsel
modacılar falan toplum bir gey, bir eşcinsel rengarenk giyinen, kulağında küpe olan, biraz kadınsı bir insandır olarak düşünüyor, böyle bir algı var, kötü bir şey değil böyle
bir şey ama tüm geylerin böyle olmadığını biliyoruz, böyle
bir durum var. Onun dışında neden LGBTİ’ler sanat dünyasında daha çok, bence para kazanabilecekleri, kendilerini ifade edebilecekleri, rahat olabilecekleri ortam sanat
ortamı, yoksa eminim ki doktor, mühendis olmak isteyen
bir yığın LGBT vardır. İzlediğim yabancı dizilerde görüyorum, gey doktor, öğretmen, lezbiyen doktor gibi karakterler de oluyor çünkü onlar orada rahatlar ve bence orada
pozitif ayrımcılık var, bir de deniliyor ki bir gey, bir trans
kadın sanat alanında başarılı olabilir, bir şeyler üretebilir
ama bu da bir önyargı bence. Kitaplarda geçen karakter25
lerden de bahsedeceğim bu sıralar Halide Edip Adıvar’ın
Sinekli Bakkal’ını okuyorum orada Sevici demiş örneğin,
Salon: Evet lezbiyenlere deniliyor.
Ayfer: Elif Şafak romanlarında küçük de olsa geçiyor eşcinsel karakterler, Ustam ve Ben, Bit Palas,
Salon: Pinhan’da var,
Aras: Evet interseks bir karakter,
Salon: Hakan Günday’ın kitaplarında var,
Ayfer: İskender’de var, zaten kendisi de söylemişti, “azınlıkta olanlara kenarda köşede olanlara her zaman ilgim var
ve onlar da hep kitaplarımda yer alacak” demişti.
Deren: Hayatın içinde var olduğumuzu gösterebilmek
önemli olan
Dilan: Bence şunla alakalı sanat içinde bu kadar çok yer
almamız, yani ergenliğe girene kadar kızlarla erkekle oynuyorsun ama ergenliğe girince yalnızlığa itiliyorsun, benim
öyle olmuştu, onlar sokakta oynarken ben kitap okuyordum kütüphanye gidip, hassaslık bundan kaynaklanıyor,
eğer böyle bir ayrım olmasaydı onlar gibi olurdum, ama
onlar tarafından dışlandığım için kendi yaşımdan büyük
şeylere odaklandım,
Salon: Daha iyi olmadı mı?
26
Dilan: Hayır olmadı, ben kolay olanı yaşamak istedim,
zor bir hayat istemezdim, hayat sınırlı, kolay bir şekilde
yaşayıp ölmek isterdim onlar gibi, dürüstçe böyle düşünüyorum. Ortaokulda çok da kalın kalın kitapları okumak
gerekli değil.
Barış: Erken yaşta sorgulamaya başlıyorsun,
Dilan: Evet o da insanı üzüyor, yıpratıyor, toplumla bağını koparıyor.
R: Artı bir durum bence, itilmeyle başlayan kendini ifade
etme için resim çizme, yazı yazma, bu sanat oluyor, ayrıca
toplum çıkar için kullanıyor, eşcinsel bir birey iki şekilde
düşünüyor, erkek ama bedensel olarak kafa olarak kadın
gibi de düşünebiliyor diye algılıyorlar, öyle olmuyor ama
ben gayet odunum. Herkes estetik olmak zorunda da değil, tasarımcılar mesela, saç tasarımcılarını da çıkarlarına
göre kullanıyorlar, kimsede olmayan bir şeyi bu üretebilir
diyor, hayal gücü o kadar gelişmemiştir, bilinci o kadar
gelişmemiştir diyor, belki bir kadın bakış açısına sahiptir
diye düşünüyorlar, ben de saç tasarımcısıyım da o yüzden
biliyorum, böyle insanlarda bir atlama oluyor üstüne, saldırı oluyor, zaten babam da kendisiyle hiç görüşmememe
rağmen çok ünlü bir ressam kendisi, babamın yaptıklarını
hiç algılayamadım küçüklüğümden beri. Ama onun sergisine gittiğimde, çok ünlü ressamlarla beraber bir sergiydi, beni zorla çağırmıştı, kapıdan girdim sevgilimle direk
kameralar bize doğru yöneldi, işte ünlü ressamın çocuğu
trans diye magazine vuracaklar akıllarınca, bu şekilde görüyorlar bizi, bir daha da gitmedin zaten sergiye falan.
27
F: Söylemek istediğim çok fazla şey var, hepsini nasıl bir
arada söyleceğim, bilemiyorum şu an, bazılarımızın genellemeyelim ama çıtaları yüksek yerde oluyor, bazılarımız
küçükten başlıyor. Film olarak ilk aklıma gelenler Dönersen Islık Çal, Philadelphia, Gece Melek ve Bizim Çocuklar
var. Son 4-5 yıldır gerek kitap gerek film toplamaya çalışıyorum, ben uzun zamandır bir şeyler yazan, düşünen,
olgulara kafa patlatan birisiyim, her şeyi okumaya, toplamaya çalışıyorum. Giovanni’nin Odası, Sylvia Plath’ın bir
kaç kitabı var,
Salon: Oscar Wilde’ın kendisi zaten gey,
F: Virginia Wolf herşeyi LGBT ile ilgili, Herman Hesse… Kanlı bir dizi vardı ya Spartacus her yerde sevişme
sahnesi var, son günlerde üretim çok fazlalaştı değil mi,
camia sürekli genişliyor bu bizim avantajımıza mı dezavantajımıza mı bilemiyorum, fark edilmek önemli, dün
Trans X filmindeydim, en yakın arkadaşı trans olan ve onu
HIV+’den kaybeden biri olarak söylüyorum, bambaşka
sorunlar gördüm o filmde, izlemenizi tavsiye ederim. Biz
büyürken Aydınlar, Fatih Ürekler, Sezen Aksu’nun biseksüelliği, Yıldız Tilbe de biseksüeldir mesela, kuzeni İntizar
da lezbiyendir, Demet Akalın interseks mesela,
S: Yok canım Demet Akalın doğum yaptı, interseks değil,
A: İntersekslerde iki organ da kısır oluyor ayrıca,
B: İnterseksi de bir konuşsak ileriki haftalarda, görüldüğü
üzere çok bilgisiziz.
28
Kübra: Ben Eurovizyon’da birinci olan kadınla ilgili konuşmak istiyorum, orada aslında makyaj yapan bir erkek
olsaydı gene konuşulurdu ama bu kadar çok değil, ne olduğunu oturtamıyorlar, sakalı olmayan bir trans olsaydı
bu kadar çok konuşulmazdı, insanlar görmediklerini konuşuyorlar, yaftalıyorlar, translar arasında bile konuşuldu
“bir trans böyle olur mu” diye, translar bile bir şekilde nasıl olunacağını birbirine öğretiyorlar bence.
Bir de moda ile ilgili konuşmak istiyorum, moda bence
kapitalist sistemin bir ürünü olduğu için bunu kurtuluş
yolu olarak düşünen geylere de kızıyorum ayrıca. Bunun
bir amacı yok bence moda kötüdür demiyorum da, birileri onu moda sektörüne sürüklüyor mu, mesela artık
AVM’lerde de geyler çalıştırılmaya başladı, bu da kullanılıyor müşteri çekmek için, annem bile geldi bana “ay benle
çok ilgilendi alışveriş yaparken” dedi, bence gey kimliği
AVM’lerde pozitif ayrımcılıkmış gibi gösterilip müşterilere karşı kullanılıyor.
Bir de medya çok önemli mesela, Cemil İpekçi’nin bir lafı
TV başındaki insanlar tarafından başka bir algıya neden
olabilir, senin benim ulaşamayacağım insanlar örneğin bu
kişiler, gey algısını elbette Cemil İpekçi üzerinden görüyor, her gey öyle diye düşünüyor sonra.
HIV dedik, İncir Reçeli filminde kız diyor “öpüşmekle
geçiyormuş ben bir filmde izlemiştim” diye, medya bu konularda o kadar önemli ki bir laf bile tüm camiaya mal
olabilir yani.
29
ARAS: Sanatın inanılmaz bir dönüştürücü etkisi var, mesela dizilerde, filmde kullanılan kıyafetler, eşyalar, oyuncuların saç kesimleri, yediği-içtiği, davranışlar çok etkili
oluyor izleyici üzerinde, Kurtlar Vadisi sanırım 10 senedir
yayınlanıyor, 10 senedir yüzlerce Polat Alemdar’ımız var
yani koloni halinde gezen, ben de şöyle birşey düşünüyorum mesela billboardlarda “iki kadın birbirini sever”,
“translar vardır”, yazıları olsaydı mesela, dizilerde trans bir
karakter mesela herhangi birisi olsaydı bir karakter olarak
metnin içine yedirilseydi diziye ya da biz bunları başka
şekilde algılayabilseydik başka bir şekilde olacaktı. Bunun
yapılabileceğini bilip yapılmaması kahredici yani.
N: Bir kere bir dizide vardı ATV’de yayınlanan, iki erkek
yatakta gösterilmişti ama sonra yayınlanırken bu sahne kesilmişti.
Aras: Yani dediğim gibi insanlar bunları izlese belki bir
şeyler değişecek, mesela L Word’ü izlese insanlar TV’de
keşke.
Salon: Shameless mesela izlenebilir…
D: Ben edebiyatla başlayayım, Virgina Wolf Saatler çok
etkilemişti beni, hem eşcinsel aşkı hem lezbiyen bir çifti
çok güzel işlemişti, yönetmeni de çok dikkatli işlemişti,
Virgina kitaplarında da çok güzel anlatır, Capote eşcinsel
yazarlar arasında çok önemli bir yer tutar, katile olan aşkı
ile ilgili bir kitabı vardır, Pedro Almodovar filmlerinde
eşcinsel, trans karakterlere yer vermesi ve özellikle olağan
ve sıradan olarak işlemesi çok güzel, Ferzan Özpetek de
30
o yolda mesela. Sonra Bilge Karasu’yu kesinlikle es geçmemek lazım, Türkiye’nin en önemli yazarlarından birisi,
eşcinsel aşkı adam çok güzel anlatıyor, ve hiç böyle laçkalaştırmadan, gayet sıradan cümlelerle ana temada göstererek çok güzel anlatıyor, Elif Şafak da çok güzel anlatıyor,
bunlar hayatın bir parçası çünkü nasıl heteroseksüel bir
çifti anlatıyorsam eşcinsel bir çifti anlatmamam gözlerimi
kapatmam anlamına geliyor, o yüzden yazarın eserinin ya
da bir sanatın içinde LGBT’nin olmaması mümkün değil, çünkü hayatın olağan akışıdır bu. Özel bir yer tutuyormuş gibi düşünmüyorum, biz baskı altında, sıkıntılar
içinde yaşıyoruz o nedenle sıradanlaştıramıyoruz, orda da
görünce aaa ne güzel anlatmış diyoruz, çünkü yaşamak istediğimiz şey o.
Nazlı: Ben de sanattan değil de Bülent Ersoy ve Cemil
İpekçi ile ilgili konuşacağım. Bülent Ersoy’da transfobiyi
toplum yendi mi acaba, ya da “sen sus şarkını söyle” diyerek engellediler mi trans kimliğini öne çıkartmasını? Bir
de Cemil İpekçi ve Fatih Ürek’in erkekler tarafından genel olarak “ibne, top” gibi hitap edilerek benimsenmemesi
ve dışlanması ama Bülent Ersoy’un hiçbir kadın tarafından “dönme” diye nitelendirilmemesi acaba ataerkilliğin,
bir erkeğin erkek gibi olması mı yani tırnak içinde Fatih
Ürek’in erkek gibi olmaması mı acaba sorun?
Aras: Homofobi ve transfobi çok ince meseleler.
31
32
03.
DİLAN İLE SOHBET
Adım Dilan, 1983 Ankara doğumluyum. Eğitimimi burada aldım. Üniversiteyi de burada bitirdim. Burada yaşıyorum. Ankara’da yaşıyorum hala. Transseksüel kadınım,
heteroseksüelim, Ankaralıyım. Tatarım ben. Ben başlangıcından beri hep Ankara’da yaşadım. Hiç şehir değiştirmedim. Şu an ailemle fazla ilişkim yok. Arada bir sadece annemle, ablamla görüşüyorum. Erkek kardeşimle ve
babamla görüşmüyorum. Annem ve babam emekliler.
Diğerleri de memur. Normal bir aile, Türk aile yapısına
sahibim. Babam ortaokul mezunu, annem de ortaokul
mezunu. Kardeşlerim üniversite mezunu. Şu an seks işçiliği yapıyorum. Kendi kendime yetecek kadar kazanıyorum.
Mesela saat 1 gibi kalkıyorum. Hazırlanıyorum, makyaj
yapıyorum. İstiyorsam, çok nadir kuaföre gidiyorum.
Kuaföre gitmemeye yemin ettim kendi kendime. Saçımı
33
başımı ayarlıyorum. Yemek yemeden dışarı çıkıyoruz köpeğimle. 1 saat, 2 saat yürüyüş yapıyoruz. Ondan sonra
geliyorum, hazırlanıyorum. İnternetteki ilanlarıma bakıyorum. Müşteri alıyorum. Her gün olmamakla birlikte.
Çok fazla çalışmıyorum çünkü. Sonra internette zamanım
geçiyor. Arkadaşlarıma gidiyorum ara sıra, onlar da geliyor.
Her zaman çocukluktan itibaren yanlış doğdum, bir anormallik, bir eksiklik, bir şaka var gibi düşünürdüm. Her zaman kendimi yanlış doğmuş bir kız gibi düşünürdüm. Ama
erkektim. Bunun kaosunu çok küçüklükten beri yaşadım.
5 yaşında, 4 yaşında bile böyleydim. Ailem bana hep “kız
gibi davranıyorsun, erkek gibi ol, herkes seninle dalga geçer, Bülent Ersoy gibi olursun” gibi iyiliğime ama kötü yollu şeyler söylüyorlardı. Benim en kötü travmatik yaşadığım
olaylar, sokakta, çocukken okulda yaşadıklarımdı. Erkek
çocukları tarafından sürekli dışlanıyordum. “Kız kılıklı,
kız kılıklı” diyorlardı. Dövmeye kadar gidiyordu. Çocuklar
biraz acımasız biliyorsunuz. Yani hep erkek çocuklarından
korktum, böyle yetiştim. Ergenlik çağına girdikten itibaren de tamamen kendi kendime yöneldim. Hem kızlardan
uzaklaştım, hem erkeklerden uzaklaştım. Kendi kendime
bir dünya kurmaya çalıştım. Ailemin beklentisi erkek olmamdı. Normal erkek gibi davranmam, görünmem.
Kız arkadaşlarım vardı benim genelde. Erkek arkadaşlarım, sosyal arkadaşlık anlamında olmadı. Kız arkadaşlarımın hepsi olgunlukla karşıladı. Çünkü zaten tahmin
ediyorlardı. Bile bile arkadaş oluyorlardı benimle. Ama
ailemin tepkileri korkunç oldu. Ağlama krizleri, intihar
tehditleri, her şey çok kötüydü.
34
Üniversiteyi bitirdikten sonra Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili araştırma yapmaya başladım. Çünkü üniversiteye kadar
bedenimle oynamak istemedim. Süreçle ilgili şöyle bilgi
sahibi oldum. Aslında akademik bir bilgi sahibi olmadım.
Trans arkadaşlarımdan tamamen, ilk etapta onların yönlendirmeleri, hormon kullanımı vesaire, doktor falan. Trans
arkadaşlarımdan bilgi aldım. Bir transın önce mahkemeye
başvurması gerekiyor. Mahkeme hastaneye yönlendiriyor.
Hastane izin verirse, transseksüel raporu kanıtlanırsa ameliyat oluyor. Ameliyat olduktan sonra tekrar mahkemeye
başvuruyor, kimliğini alıyor. Ve bitmiş oluyor süreç. Ben
bunların hepsini, birçoğunu yaşadım. Şuan sadece kimliğimi almak istiyorum. Akademik olmamakla birlikte, yarı
akademik hormon tedavisi gördüm. Burnumu yaptırdım,
saçlarımı uzattım. Göğüslerimi yaptırdım. Orşiyektomi
(Testis aldırma ameliyatı) yaptırdım. Mahkemeye başvurdum. Bu kadar. Tedavi masraflarını kendi birikimlerimle
karşılıyorum. Sürecim Hacettepe’de devam ediyor. Özel
doktorlar, estetik amaçlı operasyon yapan doktorlar daha
böyle hani, esnaf zihniyetiyle yapıyorlar bunu ama normal
hastanelerdeki doktorlar çok daha bilinçli. Ama hepsi de
çok iyi davrandı. Hiçbirinden kötü muamele görmedim.
Şimdi Vajina ameliyatı düşünüyorum.
Cinsiyet geçiş sürecine başladıktan sonra gündelik hayatımda her şey değişti. Okuduğum okul bir hiç oldu. Hiç
bir işe yaramadı. Ailemden koptum. Arkadaş çevremi tamamen, normal arkadaş çevremi kaybettim. Her şey değişti. Baştan aşağı her şey değişti. Trans kimliğim gündelik
hayatımda görünürlük anlamında çok fazla zorlamıyor.
Ama şu şekilde etkiliyor. Tamamen çevrem translardan
35
oluşuyor. Normal homojen bir çevrem kalmadı. Sanki
böyle gettolaşmış gibi, tamamen, hani telefonumu arayan
translar, gördüğüm translar, yaşadığım yerde çok trans
olduğu için sokakta gördüğüm insanlar trans. Tamamen
hani küçük bir hayatım, trans dünyası gibi bir şey. Orada
yaşıyorum artık.
Kimlik değiştirmeyi çok istiyorum. Çünkü şuan kadın
görünümündeyim ama resmi bir yerde mavi kimlik gösteriyorum. Artı penis görüyorum, penisimin orada olmamasını istiyorum. Erkek arkadaşımla sorunlar yaşıyorum.
İleriye dönük planlarımda erkek arkadaşımla resmi bir şey
düşünürsem eğer sorun olacak. Burada Türkiye’de mavi
kimlikle olunamayacağına göre, işi kurallarına göre oynamak istiyorum, mecburiyetten dolayı.
Hukuk sürecini başlattım. Kimlik değiştirmek için dava
açtım. Ankara’daki Trans Danışma Merkezi’nden çok
önemli bilgiler aldım. Dilekçemi de onlar hazırladılar.
Daha önceden isim değiştirme dilekçemi bildiğim için
onun benzeri bir şekilde hazırladım ama garanti olması
açısından T-Der’e geldim. Onlar bana yardımcı oldular.
Adli süreç boyunca ayrımcılıkla karşılaşmadım. Tam tersine çok iyi davrandılar. Bence hukuki süreç kolay olmalı.
Aylar sonraya randevular, dava tarihleri verilmemeli. Çok
daha seri işlemeli bence. Ayrıca trans olup da penisinden
memnun kalan insanlar da olabilir. Onlara bu hazım olayını yaşamak istemiyorlarsa sırf kimlik almak adına zorunlu olarak üreme yeteneğinden yoksun olma şartı olmamalı
bu süreç yaşatılmamalı.
36
Ayrımcılık konusunda ise şunları söyleyebilirim, ailemden
çok ayrımcılık gördüm. Hem beni kız çocuğu olarak kabul
etmiyorlardı, hem de abime verilen haklardan da yararlanamıyordum. Hani normal erkek gibi verilen haklar, onun
sahip olduğu haklardan da mahrum kalarak. Arada derede
ikisinden de mahrumdum. Bu en büyük ayrımcılıktı. Artı
tam bu dönüş aşamamın başında o zaman böyle şeyleri
tam olarak pek bilmiyordum ve bir kadın kuaförüne gittim. O zaman kadın kuaförü, trans kuaförü, gece kuaförü
şeklinde olduğunu bilmiyordum. Masum bir şekilde bayan kuaförüne gitmiştik. Oradan baya böyle hırpalanarak,
hani dayak değil de, psikolojik şiddet görerek, aşağılanarak alınmamıştık. O günü hiç unutamam, çok kötüydü.
Eskiden böyle şeylere tepki veremiyordum. Trans görüntüsüne, kadın görüntüsüne bürünmeden önce bir şey yapamıyordum. Kaderime mahkûm oluyordum. Ama şimdi
ayrımcılığa maruz kaldığımda öncelikle yasal haklarımdan
haberdarım, daha sonra her türlü haklarımla mücadele
ediyorum.
Ayrıca şu da var yani çok kadın görünümüne yakınsan,
sesin inceyse, boyun, posun, ya da görünümün kadına çok
yakınsa translar arasında sorun yok. Ama çok erkeksi bir
transsan ya da trans erkekken kadınsı bir transsan o zaman
çok büyük bir aşağılanma falan oluyor. Çünkü toplum
kendisi gibi olanı istiyor. Tam tersi bir şeyi kabul etmiyor.
Hani diyorlar ki kadın gibiysen tamam bu olmuş, okey.
Buna göz yumabiliriz. Ama erkeksi bir transsan yok bunun olmaması gerekiyor diyorlar. Hâlbuki onun ruhunu
bilemez. Belki de o diğerlerinden daha çok kadınsı.
37
LGBTİ derneklerinde beklentilerim, uğraşmaları, rant
kavgası dışında, her biri LGBTİ bireyler için uğraşmalı.
Transların çoğu seks işçiliği yapıyor. Büyük bir bölümü
bundan memnunmuş gibi bir izlenim yaratılıyor. Bir de
yapmak istemeyen, yapmayan, yapıyorsa bile istemeden
yapan, gelecekte buna dair planları olmayan, başka şeyler
yapmak isteyen translar da var. Bunun için bir şeyler yapılabilir diye düşünüyorum.
38
04.
UĞUR İLE SOHBET
28 yaşındayım. Trans erkeğim. Heteroseksüelim. Erkeğim yani. Üniversite mezunuyum. Aslen Manisalıyım.
Ama İzmir’de yaşıyorum çocukluğumdan beri. Türk’üm.
Çocukken Manisa’daydık. Oradan taşındıktan sonra hep
İzmir’de oldum. Başka bir yerde yaşamadım. Annem vefat
etti ben 10 yaşlarındayken. Babam memur. Bir de ablam
var. O da bir şirkette çalışıyor. Babam lise mezunu. Ablam
da üniversite.
İş arıyorum artık. Kimliği aldım ama iş bulmak da sıkıntılı tabi. Ülkenin durumu da belli. Ailemle kaldığım için
maddi sıkıntım yok. Sosyal güvencem babamdan yararlanıyordum ama kimlikten hemen sonra sağlık sigortasından yararlanıyorum sadece.
Sıradan bir günüm çoğunlukla evde geçiyor. Ama onun
39
dışında arada arkadaşlarımla buluşup sinemaya gidiyoruz.
Bazen de ablamla dışarı çıkıp bir şeyler yapıyoruz.
Cinsiyetimle ilgili hatırlayabildiğim ortalama 10-12 yaşında vardım. Ve bazı şeylerin ters olduğunu artık kendime itiraf etmeye başlamıştım. Bedenim değiştikçe bunlar
benim değil demeye başladım. Değişimleri kabullenemiyordum. Ailem farkındaydı. Ve çok üzerime gitmediler.
Çevremdekiler de öyle ciddi bir sıkıntı yaratmadı. Kız gibi
davran baskısı hissetmedim. Arada takılan oldu ama öyle
ciddi uzun uzadıya bir şeyler olmadı.
Trans kimliğimi ablama çok daha erken açıklamıştım. Babam da çok düşkündür bana ve bir şey demedi. Ve her şeyin sağlıklı bir şekilde olmasını istediler. Ama önce babam
başka bir sıkıntım var mı diye psikiyatriye götürmüştü
açılmadan önce. Çevremde de bir kaç arkadaşım böyle şey
mi olur diye tepki verdiler. Saçmalıyorsun falan dediler.
Zaten bir süre sonra muhabbetimiz de bitti.
Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili gözüm kulağım hep açıktı
nerden nasıl bilgi alırım diye. Ama ilk doğru bilgilerimi
yaklaşık 4 yıl kadar önce internetten buldum.
Önce psikiyatriye gidiliyor. Bir zaman sonrada mahkeme
başlıyor.
Trans kimliğimle ilgili önceliklerim fazlalıklardan kurtulmaktı. Yani meme ameliyatı olmak istedim. Kıyafette sorun yoktu, zaten istediğim gibi giyiniyordum. Sonra da
kıllarım olsun istedim yani hormon.
40
Önce hastaneye gittik. Psikiyatriden başladım. Ailemin de
desteğiyle meme aldırma ameliyatı oldum. Hormona da
başladım. Rahim ve yumurtalık da oldum. Geriye en zoru
kaldı. Penis ameliyatı.
Hormon kullanıyorum. Doktor kontrolünde.
Meme aldırma bir de rahim ve yumurtalık ameliyatı oldum. Yani onları da aldırdık. Nasıl diyeyim yumurtalık
ameliyatı açık oldu. Diğeri de alttan kesilerek oldu.
Tıp fakültesinden tedavi aldım. Bir kısmı özelden bir kısmı devletten. Ailemin desteğiyle özelde oldum göğüs ameliyatını.
Rahim yumurtalık aldırmayı tıp fakültesinde oldum burada Ankara’da. Endokrin önce özele gitmek zorunda kaldım. Ama artık gitmiyorum. Hormona devam ediyorum
tabi. Göğüs ameliyatını İstanbul’da oldum özelde. İsim
vermeyim şimdi ama etraftan çok duydum. O yüzden
gittim. Ama beklentilerimi karşıladı, ister istemez iz falan
çok kalıyor. Ama kurtuldum en azından. Penis ameliyatı
düşünüyorum. Daha iyi hissedeceğimi düşünüyorum sanki böylece…
Dava açma kısmını bir arkadaşın arkadaşı vasıtasıyla öğrendim. Sağ olasun. Bunun dışında kimse tarafından
bilgilendirilmedim. Avukata başvurmadım, dilekçemi
T-Der’den temin ettim. Hukuki süreç vallahi 8 ay kadar
sürdü herhâlde. Tabi ki çok memnun kaldım diyemem en
azından yazışmalar hızlı olsa bu süreçte. Davamı “cinsi41
yet değiştirme” ve “isim değiştirme” olarak birlikte açtım.
Hakimde bir sıkıntı olmadı da çalışanların sık sık tuhaf
bakışları oldu. Ama git gele alışıyorlar herhâlde.
Ben kendim ameliyat olmayı zaten isterdim zorunlu olmasa da ama herkes aynı düşünmez. O yüzden TMK Madde
40’taki “üremeden yoksunluk” şartı bir insan hakkı ihlali.
Hastanelerde gereksiz sorularla çok karşılaştım. Abuk subuk sorularla. Meraklarını gidermeye çok çalıştım. Onun
dışında en çok bakışlar…
Trans bireyler arasında da bir ayrımcılık olduğunu düşünüyorum, var valla. Ayrımcılık mı bu bilmem ama kıskançlık var bir kere. Senin sakalın az çıkmış, biraz daha
çıksın böyle erkek olmaz diyen çok. Senin şuran neden
böyle şöyle olsa daha iyi değil mi diyenler çok valla.
42
05.
SEMA İLE SOHBET
32 yaşındayım. Kadınım. Yani trans kadınım. Heteroseksüelim. Erkekleri tercih ediyorum. Lise mezunuyum.
Biz aslen İzmirliyiz ailece. Yani aile kökenim de buralı.
İzmir Buca’da ikamet ediyorlar. Ben de orada doğdum büyüdüm. Başka bir yerde yaşamadım. Etnik köken derken,
şey işte İzmir yerlisiyiz. Büyükbabamlar Roman kökenli
ama biz işte karışık.
İzmir dışında bulunmadık. Yani yaşamadık. Ama bir ara
Bornova’daydık tekrar Buca’ya döndük.
Babam Belediye’den emekli şimdi de ücretli çalışıyor yine
belediyede. Annem ev hanımı. 3 kardeşiz. 3 kızız. Ben 2
numarayım. Ablam kız meslek mezunu, çalışıyor. Küçük
kardeşim üniversitede okuyor. Ben lise mezunuyum.
43
Çalışıyorum arada. İş buldukça. Zaman zaman seks işçiliği
de yaptım. İş arıyorum tabi. Yani düzün ve güvenilir bir
iş olsa hayır demem. Barlarda da çalıştım. Şimdi de geçici
olarak dönemlik bar işi yapıyorum yine.
Sigortam oldu zaman zaman. Şimdi işsizlikten yararlanıyorum. Gelirim işte şöyle böyle. Yani günümü geçirmeme
yetiyor şu sıralar. Giderlerimi azami düzeyde karşılıyor.
Kışın buralarda hayat daha farklı akıyor. Şimdi ne yapıyorum. İşte sabahları genellikle geç kalkarım. Çalıştığım
işyeri geç kapandığı için eve dönmem biraz geç oluyor.
Kimi zaman valla sabahı buluyor. Kahvaltı, duş falan derken yeniden iş saati geliyor nerdeyse. İş saatinden birkaç
saat önce inerim ki bir iki insan göreyim diye. Birkaç arkadaşım var. Onlara uğrarım. Bir yerde otururuz, iki lafın
belini kırarız. Dertleşiriz. Belki bir şeyler yer işe gideriz
sonra. İş olmadığı zamanlar çok evden çıkmayı sevmem.
Televizyon izlemeyi seviyorum, pijamalarımı çıkarmadan
keyif yapmayı seviyorum.
Cinsiyetimle ilgili hatırlayabildiğim ilk düşünceler valla çok değişik şeyler. Nasıl desem ben hep kendimi kadın gibi hissettim. Daha doğrusu kız çocuğu olmadığımı
okula başladığımda söylediler bana. Çok şaşırdım. Biraz
kafamda sorular oluştu ama çocuksun daha bilemiyorsun
ki ne diyeceğini. Ama içim çok sıkılıyordu. Neden ben
böyleyim diye. Ben başkaları ne derse desin kendimi kız
çocuğu olarak görmeye devam ediyordum ki. Anlayamıyordum yani. Ortaokulda ve lisede iyice fark ortaya çıktı.
Lisede biliyordum artık kendimi. Ama bir ara gey olduğu44
mu düşündüm. Sonra, çünkü trans nedir belki bugünkü
kadar bilinmiyordu ya da konuşulmuyordu. Sonra lisede
yine gey değil de kız olduğuma karar verdim.
Annem benim erkek olduğumu o yüzden de okula pantolonla gitmem gerektiğini söylediğinde onu mutlu etmek
için öyle giyinip öyle davranmaya çalıştığımı hatırlıyorum.
Annemi çok severim. Gariban bir kadındır. Sonra sıkıntımı ona söylediğimde sen geysin herhalde diyen de bana
annem oldu. Tabi o gey demedi de kız gibi erkeklerdensin
dedi. Bir akraba çocuğu akranım vardı o bana “topsun sen
lan” derdi. İşte o zamana ait bunun gibi şeyler var. Babam
hiç konuşmadı açıkçası. Yüzleşmedik yani onunla. Liseden sonra ben iş buldum evden ayrılacağım deyince sanki
biraz üzüldü ama hiç bana hayır da demedi. Şimdi de çok
görüşmeyiz zaten.
Annem garibandır. Çok bir şey diyemedi. Çünkü anlamadı
bence. Ben ona anlattım. “Ben gey değilim, kızım” dedim.
“Ablam gibi, küçük kız kardeşim gibiyim” dedim. “Sadece
farklı bir bedende doğmuşum” dedim. “Ben de senin kızınım” dedim. Üzüldü, ağladı. Bir şey demedi. “Düzeltemez
miyiz ki” dedi. “Tedavisi yok mu ki” dedi. “Beni yine de
sevecek misin” dedim. Sarıldı kadın bana ağladı. “Seni ben
doğurdum, insan doğurduğunu sevmez mi” dedi. Ablam
biraz surat etti. “Saçmalama” dedi. Baktı ki kararlıyım aramıza mesafe girdi. Hala da mesafeliyizdir. Arkadaşlarına
benden söz etmediğini biliyorum. Küçük kardeşim iyidir
bak. Onunla rahatız. Liseden hiç arkadaşım yok. Mahalleden bir kız vardı, evleninceye kadar görüştük. Ama o da
kocasına anlatamadı bence. Şimdi görüşmüyoruz.
45
Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili gittiğim bir barda tanıştığım
biri dedi. “Senin gibiler için dava açıp kimlik alınıyor,
ameliyatla dönebiliyorsun” diye. “Böyle bir tanıdığım var”
dedi. Onunla tanıştırdı sağ olsun. O anlattı bana nasıl kız
gibi görüneceğimi. Falsolarımı düzeltmemi sağladı. Hormondu, epilasyondu falan. O sıralar evden ayrıldım onunla kalmaya başladım. Seks işçiliği ile geçimini sağlıyordu.
Arada ben de çalışmaya başladım. Bulduğum her işi de
yapıyordum. Sonra biraz para biriktirince meme ameliyatı
oldum. İşlemlerin hepsini yaptıramadım. Aslında çok fazla bilgim de yok. Yani ayrıntıları bilmiyorum desem yalan
değil yani. Bana hep biraz karışık ve uzak geldi bugüne
kadar. Yapamazmışım gibi geldi. Hastane işleri, dava işleri
pek bana göre değil sanki. Ay ben böyleyim işte ya. Keşke biri olsa da benim adıma hepsini halletse. Çok hanım
evladıyım.
Benim önceliğim kıyafetti hep. Bir de sakal bıyık meselesi. Saçlarımı uzatmak ve boyamak. Onlardan sonra meme
çok iyi hissetmemi sağladı. Ya işte sokakta sakalını düşünmeden, saçlarını rüzgârda savurarak yürümek çok güzel
bir duygu ya. Rahatlıkla mini etek giymek falan. Ya mesele şu insan kendini nasıl hissediyorsa öyle yaşayabilmeli.
Değil mi hep bunu diyoruz da bazen unutuyoruz sanki.
Olanağım olsa bir de şey isterdim tabi ilerde belki vajina.
Ya o konuda emin değilim ama. Böyle de iyiyim sanki.
Hormon kullanıyorum.
Hormon kullanmaya başladım o arkadaşın yanına taşınınca, bir de meme ameliyatı oldum işte. O kadar. Bir yıldır
da 9 Eylül psikiyatriye gidiyorum.
46
Hormona kendi kendime başladım. Herkesin kullandığı
gibi. Sadece çok kullanmışım bir ara biri dedi. Doktora gidiyordu o. Doktoru ona işte şöyle şöyle kullan demiş. Ben
de ondan sonra daha dikkatli oldum. Onun doktorunun
dediği gibi yapıyorum artık. Arada arkadaşlarla bunları
konuşmak iyi oluyor. Birbirimizden öğreniyoruz.
Meme ameliyatımı burada bir doktor var, biraz hesaplı da
yapıyor. Bazı arkadaşlar sizin Ankara’dan bile buraya geliyor. Ona gittim, muayene etti, tamam dedi. Bir hafta içinde oldum ona. İyileşmesi de kısa sürdü. Doku altına yerleştirme yaptı. Deri altı da yapıyorlarmış. O bu iyi dedi.
Bizim kızlarla da öyle konuşmuştuk. Ondan yaptırdım.
Ameliyat özel oldu. Ondan sonra da pek bir tedavi almadım. Arada hastalandığımda falan sigortam varken devlete
gidiyordum, şimdi mahalledeki polikliniğe gidiyorum. Bir
de aile hekimimiz oldu şimdi ama daha bir kere gittim ona
valla. 9 Eylül’de de işler öyle yürüyor. Bazen para veriyorum, bazen devletten alıyorlar.
Dediğim gibi trans süreci için doktor olarak takip ettiğim
biri yok. Sadece ameliyat olduğum doktor var. O zamanlar ona gittim. Şimdi gittiğim kimse yok. Şahin hoca adı.
Psikiyatride Belma hoca beni izliyor.
Bizim camiada çok konuşuluyordu Şahin hoca, ameliyatları iyiydi. Sağlık problemi yaratmıyordu, bir de ekonomikti
diğerlerine göre. Çok hesaplıydı yani. Belma hoca tesadüf
oldu. Gittim başladım o denk geldi, Devam ediyoruz.
47
Doktorların tavırları konusunda olumsuz bir deneyimim
olmadı. Ciddi bir zorluk yaşamadım. İşte her ameliyatta
olacak ya, kim bakacak, ne zaman çıkacaksın gibi şeyler.
O konuda bizim kızlar çok destek verdi. Annem geldi bir
gün hastaneye onun dışında kızlar yalnız koymadılar hiç.
Dediğim gibi belki ilerde vajina olabilir. Ama şimdi emin
değilim. Hem maddi nedenlerle hem de anlatamayacağım
başka nedenlerim de var. Ha bir de belki yaşlandıkça estetik de düşünürüm Neden olmasın. Çok gerek görmedim
henüz. Biraz zayıf ve ince yapılı olduğum için avantajım
var o konularda.
Kimlik değiştirmek için dava açtım, bir ay oldu açalı. Şöyle bir şey kimse gelip de “sana gel hadi bu konuda sana ben
bilgi vereyim” demez. Kendinin biraz araştırmacı olman
gerekiyor. Ben her şeyi öyle öğrendim. Ama yeni yeni bu
sizinki gibi dernekler falan bazı toplantılar yapıyor, yazılarını falan okuyoruz. Çok iyi oluyor. Belki de bunlar vardı
ben bilmiyordum. Ama herkes daha arttığını söylüyor bunun. Bu yıl İstanbul’daki yürüyüşe katıldım. Çok güzeldi
mesela. Bunlar artmalı bence. Orada tanıştığım bir sürü
insan oldu bilgi verebilecek. Oradan elden bir dilekçe buldum. Sizlerin vasıtasıyla. Öyle açtım.
Bir arkadaş vardı, kimliğini aldı o. Çok sıkıntı yaşadı.
“Çok uzadı” diyordu. Saçmalıkları anlatırdı bazen bize.
Valla benimki ne kadar sürer bilmiyorum.
Şimdi bana şu gün gel davan görülecek diyorlar ya o gün
gideceğim, tanışacağız, bir bilemedin iki duruşma sonra
48
bence bitmeli. Ne var ki bu kadar uzatacak diyorum ama
bilmiyorum valla.
Zorunlu kısırlık denen şey şu yumurtalıklarımızın alınması durumu di mi? E tabi insan haklarına aykırı. Neden
translar kısır olmak zorunda olsun ki. Kısır olmazsan değişikliğe izin yok. Bu saçma.
Ya belki 18 yaş iyi ama evlilik konusu kötü diyorum ben.
Çünkü bu camiada evli olan pek çok arkadaşım var. Bu
onların suçu - sorunu değil ki. İnsan çok sonradan da fırsat bulmuş, aklı başına gelmiş olabilir. Hatta çocuğu olan
trans arkadaşım var. Eski kimliğinden çocuğu olan demek
istiyorum.
Samimi olmak gerekirse ayrımcılıkla çok karşılaşıyorsun.
Ama bir süre sonra belli bir camiadan çıkmayınca daha az
karşılaşıyorsun. Aslen ben uzun zamandır karşılaşmadım.
Mesela ablamın evine hiç gitmemiş olmam, bazı barlarda
heterolardan daha az parayla çalıştırılmak falan ayrımcılık
bence. Her mağazaya, sokağa, lokantaya girememek, her
mahallede ev tutamamak…. Değil mi ?
Ayrımcılıkla karşılaştığımda genellikle sineye çekiyoruz.
Bazen ne yalan söyleyeyim yanımda arkadaşım varsa tartıştığımız da oldu. Ama biraz söylenip evine gidiyorsun
sonuçta.
Ayrımcılık yaşadığımda başvurabileceğin bir mercii veya
makam var mı hiç bilmiyorum inan bana. Bu yüzden de
korktuğum için sesimi çıkaramıyorum. Ama bu yürüyüşte
49
bir şey öğrendim, sizlere gelebiliyormuşuz. Sizin avukatlarınız yol gösterir herhalde. Baroların bizimle uğraşacağını
düşünmüyorum açıkçası.
Translar ile ilgili nasıl desem, bazı ayrıcalıklı olanlar var.
Mesela ünlüler ya da zenginler ayrıcalıklı oluyorlar. Bir de
trans kadınlara hep seks işçisi gözüyle bakılması üzüyor
beni. Trans erkekleri pek görmüyoruz ortalarda. Bizimle
birlikte olan erkekler normal sayılıyor, biz yargılanıyoruz
hep toplumda. Bunun gibi şeyler çok.
Dernekler başımız sıkıştığında bize bilgi versinler. Nerede ne yapacağımızı anlatsınlar ve bizim adımıza devletten
hesap sorsunlar istiyorum. Sizler bize göre daha akıllı insanlarsınız. Çoğunuz okumuşsunuz. Bize yol göstermenizi
beklerim.
Benimle konuştuğunuz için teşekkür ederim. Güzel bir
sohbet oldu.
50
06.
ELİF İLE SOHBET
1987 doğumluyum. Erkek olarak doğdum ama benim
cinsiyet kimliğim tamamen kadın. Heteroseksüelim. Aslen Mardinliyim. Doğma büyüme Mersin. Şu anda Ankara’dayım. Süryaniyim. Cinsiyet özürlüyüm. Öyle düşünüyorum. Yaşamış olduğum yerler Mersin, Muğla, Isparta,
Ankara. Buralarda yaşadım. Gezdiğim yerler oldu ama
buralarda yaşadım. Anne babam sağ. 8 kardeşiz. Ben en
küçüğün bir büyüğü 7 numarayım. Kardeşlerim çalışıyorlar. Eğitimli insanlar. Üniversite okuyan var. Babam emekli, annem çalışmadı. Ben lise mezunuyum çalışmıyorum,
serbest yani. Gelir durumum var tabi ki de. Kendim karşılıyorum. Ailem de karşılıyor bununla birlikte.
Ben sıradan bir günümü, sürekli evimde köpeğimle geçiririm. Dışardaki sosyal hayatımda ise pek bir sıkıntım yok.
Her yere gidiyorum. Hiçbir sıkıntım yok. Çok sık sine51
maya tiyatroya gitmiyorum ama giderim. Keyifli ve güzel
zaman geçiririm.
4 yaşındaydım. “Ben kızım” diyordum. Anneme söylerdim. Annem kızardı bana. Kız kardeşime kıyafet giydirirdi.
“Ben de onu istiyorum” derdim. Annem hissederdi, bence
biliyordu. Hissediyordu. Ben erkek değilim diyordum.
Herkesin düşünce ve algı yapısı farklı. Aynı aileden biri
zıt çıkabilir, biri olumlu çıkabilir. Benim ailemde kız kardeşim olağanüstü olumlu karşılıyor ama ablam, aynı cinsiyetiz aslında ama tamamen zıt. “Hayır olamaz, erkeksen
erkeksindir” diyor. O beden olarak yargılıyor beni.
Ben kimliğimi değiştirmek istiyorum demedim. Ben sonuç itibarıyla bayan bir ruha sahibim. Kendi kimliğimi
açıkladığım zaman inanmadılar. Ama biliyorlar. Duymak
istemediler. Biraz hani, sert karşıladılar açıkçası. Epey sert
karşıladılar. 2 ay hatta evin içerisinde mahkûm oldum
ben. Hiç dışarı çıkarmadılar. Hani, erkeklerle ilgilenmesin, sohbet etmesin gibi gibi...
En çok baskı Annemdendi.
Ama şöyle bir şey söyleyeyim. Arkadaş çevresi mesela; heteroseksüel çevrem olsun, hepsi kabul etsin, lakin şöyle bir
şey; arkadaş çevremden herhangi birisi; atıyorum Mehmet; Mehmet’in kardeşi aynı şeyi yaşasa emin ol ki belki Mehmet ona sert çıkabilir. Her ne kadar bana olumlu
yaklaşsa da onun ailesinden biri de eşcinsel olsa ona sert
çıkabilir. Belki. Hani sonuç itibarıyla ben onun arkadaşı52
yım. Ne de olsa ailesi değilim. Belki içinden biri olsa ne
olurdu bilemem.
Cinsiyet geçiş süreciyle ilgili ilk 17-18 yaşlarında araştırma
yapmaya başladım. Benim ilk bilgim; arkadaşlarım hormon hapı kullanıyordu. İğnesini dahi bilmiyordum ben.
Çünkü hani okulum vardı, evim vardı, ailem vardı. Bunun
içerisinde çok değildi; mahallemizdeki bir gey arkadaşım
hormon hapı kullanılacak dedi. İlk böyle bir şey oluştu
ama ilk de 21 yaşında kullanmaya başladım. Epey bir zaman sonra. Çünkü korkuyordum. O zamanlar geçiş süreciyle ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Hukuk, devlet, adalet
benim için önemli değildi yani. Ailem önemliydi. Onların
izni önemliydi.
Trans kimliğinle ilgili önceliğim; bir şey söyleyeyim mi;
göğüs operasyonu dahi, ameliyat oldum, göğüslerim
oldu. Onun öncesinde dahi ben cinsiyet değiştirmek istiyordum. Varsın olsun diyordum göğsüm olmasın ama
cinsiyetimi değiştirmek istiyordum. Hepsinden önce bir
vajinam olsun diyordum. Hepsinden önce bunu istemiştim ben. İlk önce onu istedim evet. Görünüş olarak erkek bedenine de sahip olsaydım bir zaman içerisinde bu
değişecekti. Ama şunu biliyordum. Önce o olsun, iyileşsin, yavaş yavaş ben ona alışayım. Ondan sonra bedenim
komple alışır diyordum.
Şöyle söyleyeyim; ben ilk tabi karar almadım kendi cinsiyetimi değiştireyim diye. Zaten içimde var olan bir şeydi bu. Hani diyeyim, kalkayım gideyim ben cinsiyetimi
değiştireyim, geleyim, şu tarihte bunu yapayım, hiçbir
53
zaman bunun tarihi olmadı. Hiç aklımda yokken, bundan 2.5, 3 yıl önce bir anda kalktım göğüs operasyonun
girdim. Göğüs operasyonuna girdiğim zaman doktor, kalbimi, nabzımı ölçüyor, her şey normal çıkıyor. Doktor
gözümün içine bakıyor; “sen korkmuyor musun” diyor.
Benim vermiş olduğum cevap şuydu: “Niçin?” O da dedi,
“sonuçta ameliyata yatıyorsun, ilk kez narkoza yatıyorsun”
dedi. “Hayır” dedim, “zaten bu benim için gecikmiş olan
bir şey. Hiç korkmuyorum” dedim. “Onunla beraber, çok
çok gecikmiş olan operasyonlarım var” dedim. “Korkmuyorum. Gayet normal bir şey iki saat uykuluk bir şey benim için.” Art arda art arda geldi diğerleri de.
Hormon tedavisi yavaş yavaş alıyordum. İki yıllık hormon
tedavisi almıştım. Yavaş yavaş alıyordum ama böyle sürekli
almıyordum. Doktor kontrolünde kullanmıyorum. Sonra
psikiyatri başlangıcı yapıldı da, psikiyatristimin psikolojisi benimkinden daha bozuk. Beni bozuk olarak adlandırıyorsa onunki benimkinden daha bozuk. Çünkü sonuç
itibarıyla o uyumu sağlayabilmek adına operasyon geçiriyoruz. Bunu kalkıp bir psikiyatriste ya da psikoloğa anlattığımız zaman bize psikoseksüel bozukluk olarak bakıyorlar. Belki biz psikoseksüel bozuk değiliz. Tıbbın anlamı
öyledir ama biz psikoseksüel bozukluk yaşamıyoruz. Bizde
cinsiyet farklılığı var. Bunun açıklaması da böyle olmalı.
Hukuki olarak cinsiyet değiştirme konusunda hiçbir şey
yapmadım. Çünkü burun ve göğüs ameliyatı özele giriyor.
İsim değişikliğini yaptım. Hukuki olarak ne avukata başvurdum ne başka bir şey. Tamamen kendim değiştirdim.
İki yıl oldu.
54
Ameliyat olarak göğüs ve burun operasyonu yaptırdım
sadece. Koltuk altından yapıldı göğüslerim. İzmir’de özelde yaptırdım. Özel hastanede bir gün kaldım. Sonra da
kendimin alacağı ilaçlar vardı. Yani özel olarak pek bir şey
karşılamadım. Doktorun ismi Ali Şahin Arıkan. İzmir’de
hastanenin ismini unuttum şimdi. Arkadaşlarım tavsiye
etmişti. Ama pişmanım. Hani çok güzel bir operasyondu ama. Evet beklentilerimi karşıladı, çok güzel karşıladı.
Ama ben koltuğumun altını isterken, kas altı istemiştim.
Kasımın altına yerleştirsin silikonu istemiştim. Derinin altına istemedim ben. Doktor kendi kafasından kalktı derinin altına yerleştirdi. Çünkü ben zaten hormon almıştım,
göğüslerim 70 beden olmuştu nerdeyse. Kendi göğsüm de
vardı. Hani senin göğsün büyük diyerekten sen kalk benim deri altıma yine de silikonları yerleştir. Kas altına yerleştirildiği zaman silikon daha orijinal ve daha güzel durur.
Lakin deri altına konulduğu zaman oynuyor, sağda solda
oynuyor. Şekli değişiyor. Sıkıntı oluyor ara sıra. Sonuçta
böyle şekil itibarıyla çok güzel. Çünkü kendi göğsüm zaten oldu. O da tamamlamış oldu.
Geçirmiş olduğum operasyonlar için özel hastaneye yatmıştım. O doktor şimdi senden para alıyor. Ben ona 3 tane göğüs yap desem belki bana 3 göğüs yapacak. Parasını alıyor.
Hiç kötü bir şey görmedim hemşirelerden. Doktorlar da
öyle. Sonuçta tıp adamları, onlar kendi mesleğini icra ettikleri için biz de kendi istediğimiz şeyleri yapmak istediğimiz için doktorlar böyle bir şeyi kötü bir gözle görmedi.
Şimdi cinsiyet değiştirmek istiyorum vajina yaptırmak.
Sebebi ne biliyor musun? Ben topluma uyum sağlamak
55
istiyorum, bedenime uyum sağlamak istiyorum. Benim
amacım, o organı kullanmak değil. Zaten şimdiki organı
kullanmıyorum. Benim dışımda kullanılmayan bir organ.
Kullanılmayan bir organı da bedenimde istemiyorum.
Sevgilimin desteği de var. Her şekilde. Ameliyatımı o da
istiyor. Bu durum onu da üzüyor. Çok üzüyor. Şimdiki
düşüncem Tayland. Sebebini sorarsan; çok güzel, başarılı
operasyonlar geçiriyorlarmış. Bunun yeri Tayland, Amerika gibi yerler. Bunu çok güzel yapıyorlarmış. İmkanım
elvermezse, İstanbul’da bir hastanede bir doktora gitmeyi
düşünüyorum, Harun Özkan.
Annemlerle otururken kılık kıyafetime çok dikkat ederdim. Hiçbir şekilde ne anneme, ne babama söz gelmesini
istemezdim. Lakin bir şekilde mahalle biliyordu. Sonuç
itibarıyla içimdeki var olan şeyi saklayamazdım. Kalkıp da
alenen, açıkça da söylemiş bir insan değilim. Hal ve hareketlerimden her şekilde anlaşılıyordu. Giyim kuşamıma
çok dikkat ederdim. Evde etek giyerdim. Gizli gizli giyerdim. Kız kardeşimle giyinirdik.
Çok rahatlıkla, Hiçbir şekilde çekinmeden doktora gidiyorum. Çünkü sonuçta o hastaneler, doktorlar bizim için
orada. Allaha şükürler olsun çok fazla sağlık problemim
olmadı. Olmasın da. Bizlerden uzak, dağlara taşlara diyelim. Sürekli hastaneye giden ve doktorlarla muhatap olan
birisi değilim. Sadece Hacettepe Hastanesi, Psikiyatri Bölümü’ndeki bir doktor rahatsız ediyor, onun bakışlarını
hissedebiliyorum. Çünkü Psikiyatri doktorlarını tanıyorum. Beni rahatsız eden şey; her ne kadar güler yüzlü de
olsa bakışları farklıydı. Hani, görürsün, yanlış da duyabi56
lirsin ama bir şey hissedersin. Kişiyle oturduğun zaman,
konuştuğun zaman hissedersin. Bana hissettirdiği şey;
git evinde otur der gibiydi. Ama bence bu trans bireyler
için böyle. Ben sadece birinde gördüm bu davranışı zaten.
Genç bir doktordu.
Devlet hastanesini tercih ediyorum genelde. Sonuç itibarıyla sigortam var benim. Onu tabi ki de bal gibi kullanacağım. Devlet bana bu hakkı vermiş, kullanmak istiyorum.
Kimlik değiştirmek elbette ki çok istiyorum. Hani Türkiye’de şöyle bir kanun olsaydı; her zaman isterdim, cinsiyet
değiştirip pembe kimlik alabilirsiniz. Cinsiyet değiştirmeden de kadınlık bölümünde yine pembe kimlik alabilirsiniz. Bunu deseler ben yine cinsiyetimim değiştiririm,
pembe kimliğimi alırım. Ben çünkü bunu kendi bedenimde istiyorum.
Hukuk sürecine daha başlamadım. Sadece hastaneye başvurmuştum. Transseksüel yapıda olduğuma dair raporumu
elime alıp elimde kalmasını istedim. Gün geldiği zamanda
da o raporla birlikte mahkemeye başvurmak istemiştim.
Hastane de zaten beni oyaladı durdu. Beni bıktırdı, ben
de daha kısa yollardan başvurmak istedim. T-Der ve tabi
sizler. Sizlere teşekkür ederim. Sizler tarafından her şekilde
bilgilendirildim bu süreçte. Daha çok arkadaş çevremden
bilgilendiriliyorum. Araştırıyorum. Kendi yararıma bir
bellek ediniyorum kendime.
Ayrımcılık konusuna gelince transsanız mutlaka olur. Bu
her yerde oluyor. Yani mesela, cinsiyet değiştirmenin ser57
best olduğu bir ülke söyleyin bana, mesela İspanya, yani
orada devlet izin vermiş, ameliyat olabilirsiniz. Hiç bir
karşı çıkan yok. Her şey güllük gülistanlık. Lakin orada
dahi belki, trans bireyler problemlerle, sorunlarla karşılaşabilir. Yani biz Türkiye’de yaşıyoruz diye sürekli karşılaşacağız, başka yerde karşılaşmayacağız anlamına gelmez.
Okuma seviyesi çok yüksek olan ülkelerde dahi translar
bunu yaşayabilir. Ama biz her yerde varız. Hayvanlarda
dahi var. Bizler birer canlıyız.
Kimliğimi elime aldığımda büyük ihtimalle dünyaya bir
kez daha gelmiş olurum.
Kimlik değiştirme süreci biraz hani şans gibi. Karşılaştığın
kişilerle alakalı. Bakarsın üç ayda halledersin. Bakarsın kimileri de zorlaştırmak ister. Her şey zamanında olsun. Bu
bir yıl olabilir, iki yıl da olabilir. Hani acele edip de kötü
olmasını da istemem.
Madde 40 ile ilgili düzenleme yapılmalı. Yahu yapsa da
şöyle bir şey, devlet bizi tanımıyor ki. O madde boşu boşuna, söylemiş olduklarının hiçbiri birbirini tutmuyor zaten.
18 yaşından büyük olmalı, onunla birlikte üremeden yoksun olmalı, evli olmayacak. Daha ne kaldı ki.
Burada bir şeyi şart koşuyorlar. Sonuç itibarıyla insan psikolojisi çok farklı bir şey. Belki o kişi 16 yaşında hazırdır
cinsiyet değiştirmeye, belki 30 unda hazırdır. İnsan hazır
olduğunu hissettiği zaman olmalı. Orada kalkıp da 18 yaşından sonra falan filan bunlar hikaye. Amerika’da kaç, 9
yaşında mı, 12 yaşında mı bile operasyon geçiriyor. Trans58
seksüel oluyor. Küçücük bir çocuk yani sonuç itibarıyla.
Ama ne istediğini biliyor demek ki.
Geçen yıl, İstanbul’a gitmiştim. Operasyon için burnumdan. Bir aksilik oldu benim Ankara’ya gelmem gerekti.
Ertesi gün, operasyonu geçiriyorum, ertesi gün Ankara’ya
gelmek istedim. Otobüse ya da uçağa binecek durumum
yoktu. Maddi yönden değil. Çünkü gecenin bir saatiydi.
Gece saat 01.00. Neyse, gece taksicinin biriyle bir şekilde
anlaştım, Ankara’ya geldim. Taksici benim cep telefonumu ve bilgisayarımı çaldı. Evet. Hastalığımdan yararlandı,
ağzım yüzüm her yer şiş. Zaten yorgunum. Sabah saat 6-7
gibi gelmiştik. Her neyse ben bu durumu karakola şikâyet
etmek istedim Karakola gittim. Karakola gittiğim zaman
oradaki polis memurlarının yapmış olduğu hareketler
mide bulandırıcıydı. Orada ben polisin biriyle kavga ettim.
Her neyse, sonuç itibarıyla ben transım. Yüzüm gözüm
her yerim şişmiş. Kafamda sargı var. Ama kadın kıyafetimle gitmiştim. Ben o gün sinirimden çatladım. Polis bana
dedi ki; “Elif bey” dedi. Ben de dedim ki polis memuruna,
“kabalık yapıyorsun.” “Sen terbiyesizlik yapıyorsun, işini
yap” dedi. Direkt polisle kavga ettim ben. “Yüzüm gözüm
şişmiş, ben buraya ifade vermeye gelmişim. Benim trans
olduğumu da görüyorsun. Üstümde benim erkek kıyafeti
yok” dedim. Masanın üstüne de vurdum. “Sen polissen”
dedim, “eğer benim burada ifademi alıyorsan sadece ifademi alacaksın” dedim. “Benim ne giydiğimi görüyorsun zaten” dedim. “Hanımefendi diyeceksin sen” dedim.
Ondan sonra polis memurunun ifadesini ben geçen hafta
okudum. Ayın yirmisinde mi ne okumuştum. Tekrar beni
ifade için çağırmışlardı. Savcılıktan karar gelmiş, ifade59
min tekrar alınmasını istemişlerdi. Geçen hafta gittiğim
zaman da benim vermiş olduğum ifadeyi ben tekrardan
teyit amaçlı okumak istedim. Okurken de çünkü o zaman
narkozun etkisindeydim. Fotokopisini almadım, rahatsızdım, bir de polis memuruyla kavga ettim. İfadede şunu
yazmış polis memuru; “casper telefon, nokia bilgisayarı çalınmıştır.” Ne kadar şapşallık, bir polis memuru, hadi ben
narkozluydum, çok kötüydüm, aklım ermedi belki ben
karıştırdım, sen aptal mısın ki casper telefon olur mu, ben
hiçbir yerde duymadım. Ya da nokia bilgisayar olur mu?
Polis ifademi karıştırmış. Daha neler neler karıştırmış. Ben
bununla ilgili hiçbir şey yapmak istemedim. Uğraşmak
istemedim. Bu bir yıl önceki bir olaydı. Geçen hafta bu
ifadeyi okuduğum zaman polis memuru da bana dedi ki
o başka bir polis memuru, “ya böyle marka mı olur” dedi.
“Nasıl ifade vermişsin” dedi. “Hayır” dedim “senin görev
arkadaşlarından birisinin zevzekliği, şapşallığı bu” dedim.
“Ben gayet doğru ifade verdim. Kendisinin amacı benimle dalga geçmekti” dedim. Bayağı bir tartışmıştım. Şimdi
görsem bak onu gırtlaklarım. Çok sinirliyim yani.
Şimdi olsa bir LGBT derneğinden yardım almayı düşünürüm. Ama yani bana o sözü söylemiş olsa, ben bir kitap
okumuştum. Bert Fellinger orada şunu söylüyor -Alman
bir yazar, muhteşem bir kitap yazmış- . Kitaptan ben şunu
çıkardım; eğer diyor böyle bir süreçte peşinden koşmadıysanız, ilahi bir hak vardır. İlahi bir adalet vardır. Sen kalkıp
onunla uğraşmadın, vazgeçtin, caydın ama ilahi bir adalet
var. İlerleyen zamanlarda ondan çıkmasa bile onun çocuğundan, onun torunundan mutlaka çıkar diyor. Ve eşcinsellik üzerine de bir şey yazmıştı, benim babamın ya da
60
annemin tarafından eşcinsel bir çocuğa, bu dedem olabilir,
onun babası olabilir yani atalarımdan birisi ya kınamıştır
veyahut da gücüne gidecek bir söz söylemiştir, daha sonraki nesilde, ben kendimi sayıyorum, bende çıkmıştır. Yani,
hani nesil nesil atladıktan sonra birinden çıkıyor yani.
O polis memurunun bana öyle demesiyle ben kalkıp bir
şeyler yapmak isterdim ama uğraşamadım. Çünkü o polis
memuru. Devlet polis memuruyla aynıdır. Yani ilahi hak
vardır. Çıkar bir şekilde.
Kendi aramızda bile cinsiyet ayrımı var Ben heteroseksüel
bir erkekten hoşlanırım ama kalkar başka bir trans kadın
biseksüelden ya da ne bileyim lezbiyen birinden de hoşlanabilir. Her şey değişiyor. Değişkenlik gösteriyor. Mesela
ben ne hissettim. Benim için biri; “aaa ne güzel bir trans
kadın” dediğinde, bu biyolojik kadınlarda da vardır, yanımdaki arkadaşım çok rahatsız olabilir. Bu sefer de ayrı
yürüyebilir ya da onunla çıkmayabilir. Bu da bir ayrımcılıktır. Hayır ben bunu Isparta’da yaşadım, onunla biz her
zaman kol kolaydık. Kendisi, dönüşüm yaşadı, tamam
zırıl zırıl belli. Olabilir. İki tane üniversiteli öğrenci; “aa
bunlar top, travesti” dedi. Ben de bunun arkasındayım
mesajlaşıyorum. Mesajlaşırken ben bunu duydum. Yanlarına gittim. Arkadaşımın koluna girdim yanlarına gittim.
Ve hani bağıra bağıra, nasıl ona bağırıyorum. “Sen kimsin
de böyle söylersin. Sen bir kulsun. Karşındaki de bir kul.
Sen kime kalkıp da nasıl denir, kalbini kıracak bir hitapta
nasıl bulunursun” dedim. “Öğrencisin bir de okuyorum
diyorsun. Afedersin sen nasıl öğrencisin. Sen sadece kitap
okuyorsun, beynine yerleştiremiyorsun bence” dedim.
Kalkıp sen dışarıda yaşlı bir kadına yaşlı teyze diyebilir
61
misin? Diyemezsin. Bir hanımefendi dersin. Yani bir saygı vardır.
Bu görüşmeden çok mutlu oldum. Çok memnun oldum.
Ben bu görüşmeyi yaptığım zaman eminim ki bu görüşmelerin bir dönüşü olacaktır. Bana olmasa da benden
sonraki birilerine mutlaka yararı olacaktır. Elimizden geleni yapmalıyız. Elimizden geleni ben de yapmak isterim.
Hani çorbada tuzumuz olacaksa ne mutlu bize. Ama şunu
söylemek isterim. Hepimiz insanız. Önce doğada insanlar
ve diğer canlılar gelir. Bizler birer canlıyız, her ne olursa
olsun yaşamak için bu dünyadayız.
62
07.
Y. İLE SOHBET
Merhaba ben Trans erkek Y. 24 yaşındayım. Üniversite
mezunuyum. Doğduğum günden beri erkeğim. Herhangi
bir engelim yok. Çok şükür sağlıklı bir bireyim. Birçok
yerde yaşadım. Hatırladığım kadarıyla söyleyeceğim; Hatay, Anamur, Didim… Annem ev hanımı, babam 2000
yılında öldü, 3 kız kardeşim var, Ablam yeni boşandı, kız
kardeşim evli, en küçüğümüz de ev kızı. Kardeşlerim ortaokul mezunu. İnşaat Firmasında çalışıyorum. Aylık 800
TL kazanıyorum. Üniversite Mezunuyum.
Sosyal hayatım sıfır denecek kadar yok. Çünkü insanların arasında kendimi rahat hissedemiyorum. Ya kimliğimi
gizlemek zorunda bırakılıyorum ya da kimliğimden dolayı benden rahatsız oluyorlar. Eğer penisin varsa erkeksin
yoksa kızsın böyle bir anlayışın içinde hayat mücadelesi
verdim ve vermeye devam ediyorum. 24 yaşında olmama
63
rağmen Sadece üniversitede arkadaş edindim ve onlara
kendimi anlattım. Bana saygı duydular ama hala beni kız
olarak gördükleri içinde onların yanında da ben ben değilim… Kapalı bir kutunun içinden insanlar bağırıyorum
bir gün beni duyarlar umuduyla. Tabi yaşayan ölü gibiyim
insanların arasında, kendimi defalarca ifade etmeme rağmen kimse beni duymuyor ve görmüyordu. Bu durum da
beni kendi içime kapanmama neden oldu… Bu dünyada yalnızım. Ne ailem ne arkadaşlarım ne de sevdiğim kız
beni anladı.
Ben doğduğum günden beri erkektim. Bir gün dayımın
oğlu sünnet oldu ben de neden olmuyorum diye kendime sordum. Sorumun cevabı canımı yaktı ve hiçbir zaman
kabul etmedim o cevabı… Yanlış hatırlamıyorsam 6 yaşındaydım… O günden sonra geceleri Allah’a dua ettiğimi
hatırlıyorum “N’olur Allahım bana pipimi geri ver uyandığımda pipim yerinde olsun” diye… Ben erkektim hatta
4 yaşında insanlara ben erkeğim diye bağırdığımı söylüyormuşum. Cinsel kimliğimi bulmuştum aslında farkında olmadan o yaşlarda… Ama ailem fark etmedi hiçbir zaman..
Ailemin herhangi bir beklentisi yoktu. Çok zor bir hayat
yaşadık ailemle o yüzden hayat mücadelesi vermekten beklentilerimiz neler diye düşünme fırsatı olmadı kimsenin.
Okul hayatım boyunca davranışlarımdan, giyim tarzımdan dolayı hocalarım anladı ama ben asi çocuk olduğum
için sert tepki verebilirim diye kimse sormadı. Okulda hiçbir zaman kızlarla aynı ortamda soyunmadım bu da kızların bana baskı uygulamasına ve tacizlerine maruz kalmama
64
sebep oldu… Lisedeyken bir arkadaş bana sen Lezbiyen
misin diye sordu… Ben de şoke oldum çünkü o kelimenin
anlamını dahi bilmiyordum. Sonra anlamını sordum. Söylediğinde hayır dedim çünkü gerçekten lezbiyen değildim
ama ben neydim. Erkeğim ama bayan bedenim vardı ilk
o gün araştırma yaptım. Ve kendimi Trans erkek olarak
tanımladım… Sonra dershanedeki rehber hocasına anlattım ve hastaneye gitmemi önerdi, ertesi gün gittim…
Doktorlar Trans erkek olduğumu ve değişim yaşamam gerektiğini hiçbir zaman kendimi bayan hissetmeme imkan
olmadığı söylediler. O gün verdiğim kan tahlilleri yorgun
hissetmeme neden oldu… Çünkü hayattan, insanlardan
çok yoruldum. Hastane sonrası eve gittiğimde annemin
tek sorduğu evlenebilecek misin dedi bende Hayır dedim
ve annemle hiçbir zaman eskisi gibi olamadık… Aslında
ben hep anneme anlatmak istedim ama ben daha küçükken dedem bir yavru keçi çift cinsiyetli diye kesmişti. Ben
de beni de kesecekler diye çok korkmuştum. Sonra televizyonda değişim yaşayanların haberi yavaş yavaş çıkmaya
başladığında annem sert tepki veriyordu… Nasıl anneme
anlatabilirdim ki…
Lise son sınıfta araştırma yaptım. Hastanelere gittim hem
de birçok değişik hastanelere. Hepsi aynı şeyi söyledi değişim yaşamak… Oysa benim arkamda ailem yoktu. Tek
başıma bu mücadeleyi verecek maddi desteğim de yoktu...
Kurtuluş yolu olarak intihar eylemlerim oldu ama başarısızlıkla sonuçlandı.
Trans kimliğimle ilgili ilk önceliğim göğüs ameliyatı daha
sonra hormon ilaçlarına başlamayı düşünüyorum, ardın65
dan Tıbbi Operasyon. Aslında tam olarak bilemiyorum.
Çünkü bilmediğim şehirde, nerde kalacağımı bilmediğim
yerde yaptıramam ameliyat. Çünkü zor süreçte yanımda birileri olmalı… Bana destek veren. Sonucu iyi olan
her ameliyat bana uygundur. Araştırma yapmadım ama
tecrübeli birinin ameliyatımı yapmasını isterim. BağKurluyum... Ekstra bir param yok o nedenle devlet hastanesinde ameliyat olmayı düşünüyorum.
Çok zor gündelik hayatım var… İnsanların alaycı bakışı
çocukların arkandan taş atıp “sen kız mısın erkek misin”
demesi… Hatırlamak istemediğim birçok kötü günler.
Normal bir hastalıkta hastaneye gitmem çünkü benim ruhum acı çekerken bedenimin acı çekmesinin anlamı olmuyor. Öleceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum…
Kimlik değiştirmeyi çok istiyorum. Hayatıma devam edebilmek, mutlu olmak, aldığım nefesi, yediğimi, içtiğimi
hissetmek istiyorum. Hukuk sürecini başlatmadım ama.
Sistemi kolaylaştırsınlar artık zaten kimse bu zor süreci
zevk için istemiyor, mecbur oldukları için istiyor. 2 yıl terapi nedir. Zaten o insan yıllardır kendisiyle terapi yapmıştır
emin ve kesindir. Saçma geliyor bana uzun terapi. Sonra
mahkeme kararı uzun, değişim yaşadıktan sonra kimliğini
hemen vermiyorlar. Sistem çok saçma ilerliyor. Değişim
yaşadıktan sonra yapacağım ilk iş sevdiğim kızın babasının
karşısına çıkıp kızını istemek ve evlenmek olurdu…
Ayrımcılıkla evet karşılaştım ve karşılaşacağımı da biliyo66
rum. İş hayatım ayrımcılıkla dolu bu yüzden özel sektörlerden nefret ediyorum… Bakımlı ve güzel bayan varken
saçları kısa erkek görünümlü bayanı almıyorlar. Böyle
durumlarda tepkimi kendi içimde yaşardım… Üzülür ve
isyan ederdim hayatıma…
İnsanlar translara, geylere, lezbiyenlere, alaycı, hastalıklı,
iğrenç varlık olarak bakıyorlar ve öyle değerlendiriyorlar,
onlara göre bizim gibiler cehennemlik olarak nitelendiriliyor ne yazık ki.
LGBTİ kişilerden tek beklentim beni kabul etsinler…
Aralarına alsınlar… Benimle arkadaş olsunlar kendimi ifade edebileyim…
Sevgililik durumlarım karmaşık aslında, hem var hem
yok… Ayrıldık ama hala peşindeyim barışana kadar peşinden ayrılmayacağım… Destek olur muydu bilmem…
Sadece bana hep dediği değişim yaşa…
İnsanların yaşadığı zorlukları herkes bilmeli ve onları anlamalı… Bu görüşmelerde faydalı olacaktır…
67
68
08.
GÜNEŞ İLE SOHBET
34 yaşındayım. Heteroseksüel transseksüel bir kadınım.
Aslen Bulgaristan Türk’üyüz. Bursa’da doğdum ve büyüdüm. Üniversite için İstanbul’a geldim ve burada kaldım.
Özel bir firmada tasarımcı olarak çalışıyorum. Annem ve
babam ilkokul mezunu. Babam şu anda hayatta değil, annem emekli. Bir ağabeyim var. Üniversite mezunu, evli,
özel bir firmada çalışıyor. Gelir durumum hayat standartlarıma göre yeterli düzeyde. Sosyal güvencem var. Sevgilim
şu an yok. En son sevgilim transseksüel olduğumu öğrendiğinde beni terk etti ve sonrasında da çok kötü olaylar
yaşadım onunla ilgili.
Yoğun bir iş temposunda haftanın 6 günü çalışıyorum. İş
harici zamanlarımı spor yaparak ve arkadaşlarımla vakit
geçirerek değerlendiriyorum daha çok.
69
Sanırım 5-6 yaşlarındaydım kimliğimle ilgili diğerlerinden farklı bir durum olduğunu anladığımda. Ben normal
bir kız çocuğu olduğumu düşünüyordum aslında.
Ailem ve çevrem erkek cinsiyet kimliğine uygun şekilde
davranmamı ve giyinmemi bekliyorlardı. Bir müddet sonra ters düşmemek için kabul sürecine geçip, uyum sağlamaya çalıştım ama bu benim için çok acı verici oldu.
Annem ilk açıkladığımda önce gey olduğumu itiraf ettiğimi düşündü, bana sarılıp bunun benim suçum olmadığını, yanımda olduğunu söyledi. Daha sonra bir transseksüel
olduğumu ve kesinlikle ameliyat olup cinsiyetimi değiştirmeye kararlı olduğumu söylediğimde tepkisi büyük oldu.
Beni reddetti, hakaretler etti ve uzun seneler boyu süren
çekişmemiz başlamış oldu. Arkadaşlarım öncelikle bana
destek olacaklarını söylediler ama sürecime başladığımda
teker teker benden uzaklaştılar, yapayalnız kaldım.
Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili bir arkadaşımın yönlendirmesi ile Bodrum’da bir psikiyatriste gittim. Bana bu konu
ile ilgili çalışan İzmir ve İstanbul’da üniversite hastanelerinin grup terapilerinin olduğunu ve buralara devam etmemi önerdi. Önce İzmir’de başlayan, daha sonra İstanbul’da
devam eden bu süreçte yeni tanıştığım arkadaşlarım ve
doktorlarım sayesinde bilgi sahibi oldum.
Öncelikle mahkemeden ameliyat olmak için izin alman
gerekiyor. Bunun için mahkeme seni bir üniversite hastanesinin Üroloji bölümüne yönlendirip, buradan üreme
yeteneğinden yoksun olduğuna dair bir rapor almanı isti70
yor. Bu raporu alırsan eğer ameliyat iznin çıkıyor. Ameliyattan sonra iste nüfus kayıtlarının ve isminin değişmesi
için tekrar dava açıyorsun.
Zaten hep uniseks kıyafetler tercih ediyordum. Yavaş yavaş
uniseks kıyafetlerinden kadın kıyafetlerine geçiş yaptım.
Bu arada lazerle yüzümdeki sakal ve bıyıklardan kurtuldum. Hormon kullanmaya başladım. Vücut ve yüz hatlarım değişmeye başladı. Ameliyat izninden sonra önce
ismimi değiştirdim, bir yıl kadar sonra da cinsiyet değiştirme ameliyatı oldum.
2,5 yıl kadar çalışmaya ara verdim. Bu süreyi ailem ve eski
arkadaş çevremden uzakta, daha çok aynı sorunları yaşadığım LGBT arkadaşlarımla geçirdim. İlk aşamalar zor da
olsa, genel olarak toplumla çok büyük problemler yaşamadım. Sürecimi tamamladıktan sonra tekrar mesleğime geri
döndüm. İç huzuruna kavuştum, gelecekte de bu şekilde
devam etmek istiyorum.
Çok nadir Hormon kullanıyorum. Doktor kontrolünde
değil maalesef. Cinsiyet değiştirme ve göğüs protezi ameliyatı oldum. Penisin ters çevrilip içte vajina kanalını oluşturma şekliyle oldu ameliyatım. Özel bir hastaneden tedavi aldım, Harun Özkan. Özel Çamlıca Hastanesi. Tedavi
masraflarını kendi birikimlerimle karşıladım. Bu konuda
Türkiye’deki en başarılı doktor olarak bilinmesinden dolayı seçtim.
Geçirdiğim operasyon görsel olarak beklentilerimi karşıladı, ancak tam anlamıyla bir cinsel haz almıyorum.
71
Türkiye’de maalesef bu alanda çalışan doktorların bu işi
bir ranta dönüştürdüklerini düşünüyorum. Üniversite
hastanelerinde sosyal güvenceniz olsa bile ücretli olarak terapilere katılıyorsunuz ve rapor için ödeme yapıyorsunuz.
Daha önce bu süreçleri yaşayan arkadaşlarımdan bilgi alarak kimlik değiştirme davamı kendim açtım. Daha önce
kullanılan bir dilekçe örneğini kendime göre revize ettim.
İsim değişikliği davam hemen sonuçlanmasına rağmen
kimlik değişimi ile ilgili davam gereksiz yere çok uzun sürdü. Hakim önce özel raporu uygun görmeyip bir üniversite
hastanesine yönlendirdi, daha sonra o raporu da yeterli görmedi. Tekrar aynı hastaneye gönderdi. Bu süreç beni çok
yıprattı. Hakimler de bu konuda çok bilgisiz ve süreci gereksiz yere uzatıyorlar. Herkes daha fazla bilgi sahibi olmalı.
Bence kişinin karşıt cinsiyette yaşadığına dair bir kurul
raporu kimlik değişimi için yeterli olmalı. Tüm bu prosedürler çok gereksiz.
Psikolojik olarak transseksüel yapıda olmak ön koşulunun
gerekli olduğunu düşünüyorum. Yaş sınırı daha aşağıya
çekilebilir. Evli olup olmama durumununsa bu konuyla
hiçbir alakası yok.
Kimliğimi alınca çevremdeki herkese büyük bir sevinç ve
gururla kimliğimi gösterdim. (gülüşmeler)
Sürecime henüz başlamadan önce ve başlarında farklı görünümümden dolayı bakışlarla, hatta sözlü olarak tacize
72
uğradım. Fiziksel boyuta ulaşmadı ama o dönemler benim
için çok üzücü ve yıpratıcıydı.
Benim de bir birey olarak onlardan farklı haklara sahip
olmadığımı ve yaptıklarının son derece çirkin olduğunu
anlatmaya çalıştım olabildiğince. LGBTİ derneklerinin
ayrımcılıkla karşılaşılması durumunda yardımcı olduklarını biliyorum.
Trans bireylerin birbiriyle iletişimi de heteroseksüel dünya
ile iletişimden daha az sorunlu değil açıkçası. Birinin diğerinden daha başarılı bir geçiş süreci geçirmesi bile onu
kendine hedef seçmesi için yeterli olabiliyor.
Bence bir LGBTİ Derneği LGBTİ bireyleri bilgilendirmeli ve herhangi bir ayrımcılıkla karşılaştığında ne yapması
gerektiği konusunda yönlendirmeli.
Trans bireylerin geçiş sürecinde ailesinden ve yakın çevresinden beklentilerinin ne olduğu önemli.
Bu sohbetle geçiş sürecindeki arkadaşlarıma biraz da olsa
yardımcı olabilirsem mutlu olurum.
73
74
09.
ATLAS İLE SOHBET
Ankara’da doğdum. Trans Erkeğim, bu cinsiyet kimliğim.
Cinsel yönelimim, biseksüel. Üniversite mezunuyum. Bir
abim var, benden büyük, evli. 2 tane çocuğu var. Annem
ev hanımı. Babam da devlet memuru.
Ankara’da doğdum. 3 yaşında Eskişehir’e gittim. İlkokul 3. sınıfa kadar Eskişehir’de okudum. 4. ve 5. sınıfı
İzmir’de okudum. Ortaokulu Kütahya’da okudum. Liseyi Balıkesir’de okudum. Üniversiteyi de Konya’da oldum.
Sonra Ankara’ya geldim.
Babam üniversite mezunu. Devlet memuru şu anda. Özel
bir Hastanede çalışıyordu. Şuan emekli. Oranın işlerini
yapıyor. Annem lise mezunu. Ev hanımı. Çalışmıyor. Çalışma hayatı hiç olmadı. Bir abim var, benden 2 yaş büyük,
evli, gıda mühendisi.
75
Şu an bir dernekte çalışıyorum. Sürekli bir maaşım yok.
Pembe kimliğim olduğu için babamdan dolayı sosyal güvencem var. Yani sağlık anlamında babamın haklarından
yararlanıyorum.
Sabah işe gidiyorum. İnsan hakları alanında çalıştığım
için, daha çok translarla ilgili çalıştığım için günümün büyük bölümü bununla ilgili geçiyor. Saat genelde 4’e 5’e
kadar ofisteyim. Onun dışında, sosyal hayatımı oluşturan
kişiler LGBTİ’ler. Belirli bir şeyin üzerinde, nasıl diyelim
yani aktivist insanlar var çoğunlukla çevremde. En azından açık şekilde LGBTİ kimliğini yaşayanlardan oluşuyor.
Arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Daha çok evcil biriyim.
Dışarıda barlar vs, o şekilde bir sosyalleşmem yok. Sosyal
hayatım böyle geçiyor.
Bende de ilk şöyle oldu, 5-6 yaşlarındayken, kendimin
farklı olduğunu, cinsiyetimin diğerlerinden farklı olduğunu biliyordum ama bu farkın ne olduğunu bilmiyordum.
Biraz daha büyüdükten sonra erkek olacakmışım gibi, bu
gibi şeyler düşünüyordum.
Farklı olmak beni o zaman için rahatlatan, kendimi çok
özel hissettiren bir şeydi. Yaşım ilerledikçe bu farklılığın
olumsuz bir şey olduğunu öğrendim. O yaşlarda diğerlerinden farklı olmak, kafamda soru işaretleri olması benim
için çok olumsuz bir şey değildi. Çok kötü hissettirmedi
bu bana.
Özellikle benim babamın 3 erkek kardeşi var ve amcalarımın hepsinin erkek çocukları var. Baba tarafında biyo76
lojik olarak tek kız çocuğu benim. O yüzden önemliydi.
Annem için de şöyle bir şey vardı; annem de daha çok erkeklerin olduğu bir ailede büyüyen birisi ve en büyük kız
kardeş. O yüzden benim kız çocuğu olmamla ilgili her iki
tarafında çok büyük beklentileri vardı. Annem hep benim
kız çocuğum olsun, onu çok rahat büyüteceğim diye düşünürmüş. Kendisi erkeklerin içinde ve baskıcı bir ortamda
büyüdüğü için, benim kızım gelin olacak, benim kızım
anne olacak gibi şeyleri çok duydum. Babası tarafında da
ailenin tek kızı olmakla ilgili bir şey vardı. Ve herkesin biyolojik cinsiyetimle ilgili beklentileri vardı.
Cinsiyet kimliğimden bahsedince ilk tepkileri daha çok
yok saymak oldu. Ben o zamanlar trans olduğumu söylediğimde böyle ifade etmiyordum. Ben transım demiyordum
tabi ki, çocuk olduğum için. Benim açılma sürecim daha
erkendi, yani 8 yaşlarında transseksüel olduğumu, ameliyat olmam gerektiğini, Bülent Ersoy’un ameliyat olan bir
trans olduğunu ve böyle bir şey varsa bunu tam tersinin
de olabileceğini düşünüyordum. Çevremdeki insanlara da
bunu söylüyordum. Anneme babama da ben büyüyünce
ameliyat olacağımı söylüyordum. Genelde ailemin tepkisi ve çevremdeki akrabalarımın tepkisi; çocuktur, bir kaç
sene sonra unutur şeklinde bir yok saymak şeklinde oldu.
Aklıma gelen özel bir örnek yok ama beni o dönemde psikiyatriste götürdüklerini hatırlıyorum, böyle bir karmaşa
içinde olduğumu düşünerek. Benim açımdan söylediğim
gibi bir sorun yoktu o yaşlarda, trans kimliğimin yaşattığı
sorunlarla çok fazla karşılaşmamıştım. İlkokul dönemimdi. O zamanlarda doktorlar bunun gelişimle ilgili bir şey
77
olduğunu, abim olduğu için ona özendiğimle ilgili geçici
bir şey olduğunu söylemişlerdi. Yani yok saymanın en net
şeyiydi benim için.
Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili Lise döneminde araştırma
yapmaya başladım. O zamanlar direk internet üzerinden
değildi. Daha çok gazetelerde çıkan haberlerdi. Televizyonda çıkan haberlerdi. Bir de o zamanlar ben 1984’lüyüm,
yani, 1995-1996, 90’lı yılların sonlarına doğru translarla
ilgili çok fazla haber çıkıyordu, olumsuz haberlerdi ama
yine de haberler vardı. Bazı tartışma programlarında falan
olabiliyordu. Siyaset Meydanı’nda falan bu tür şeylerin tartışıldığını hatırlıyorum. İlk bilgilenmem bu şekilde oldu.
Basından, televizyondan ve gazetelerden, yazılı basından.
Türkiye’de geçiş sürecine başlamak için yasal bir izin almanız gerekiyor. Bunun ilgili 18 yaşını doldurmuş olmak,
üreme yeteneğinden yoksun olmak ve mevcut devam eden
bir evliliğin olmaması gibi üç tane şart var. Kişi cinsiyet
değiştirme istemiyle bulunduğu şehirdeki adliyede dava
açıyor, sonrasında mahkeme bir bilirkişi raporu istiyor ve
hastaneye yönlendiriyor. Hastanede bu kişiyi, trans kadın veya trans erkek, sürece girecek kişiyi yaklaşık olarak
2 yıllık bir gözleme tabi tutuyor. Bu süreçte Hormon tedavisi, Psikiyatri, Plastik Cerrahi, Üroloji, Jinekoloji gibi
servislerden tedavi alıyor. Bu sürecin sonunda kurul raporu çıktıktan sonra bu raporla mahkemeye müracaat edip,
sigortası da varsa, sağlık sigortası varsa, bunun üzerinden
resmi işlemlerde bilgileri değiştirilebiliyor ve operasyonları
geçirebiliyor.
78
Ben geçiş sürecimi tamamladığım için şu anda trans kimliğimle ilgili bu anlamda değiştirmek istediğim bir şey
yok. Geçiş sürecine karar verdiğimde ve ameliyatlara adım
atmak istediğimde bütün ameliyatları olmak istiyordum.
Yani göğüs ameliyatı olmak istiyordum, rahim ameliyatı olmak istiyordum, penis ameliyatı olmak istiyordum.
Bundan 5 yıl öncesine kadar böyleydi. Geçiş sürecimi
böyle organize etmek istiyordum. Hormon kullanmak vs.
Ama 5 yıl öncesinde bu işle ilgili aktivizm yapmaya başladığımda görüşlerim değişti ve sürecimi başka bir şekilde
organize etmeye karar verdim. Şimdiye kadar göğüs ameliyatı oldum. Özelde oldum göğüs ameliyatını. 3 yıl oldu
ameliyatımı olalı ve 3 yıl öncesinde hormon kullanmaya
başladım. Hormon kullanmaya önce doktor kontrolünde
başladım, genel testlerimi yaptırdım. Hormon kullanmaya bu şekilde başladım. Şu anda da aslında test yaptırmam
gerekiyor ama son bir yıldır kendi inisiyatifimde hormon
kullanıyorum. Bu değişiklik bana yeterli olduğu için de
hukuki sürece ve diğer süreçlere girmeyi düşünmüyorum.
Göğüs ameliyatı için liposakşın yöntemi ile ameliyat oldum, yağ alma yöntemi, basit bir teknik. Cerrahi operasyondan biraz daha farklı olarak daha az iz kalan bir yöntem. Bununla ameliyat oldum. İstanbul’da Boğaziçi Tıp
Merkezi’nde oldum.
Süreçte genelde özelden tedavi aldım. Devlet hastaneleri yerine özel psikiyatristler ve özel cerrahlardan. Tedavi
masraflarını kendim çalışarak karşıladım. Şuan geçiş süreci
ile ilgili bir şey yapmadığım için hiç bir yerden tedavi almıyorum.
79
Yani hayal ettiğim gibiydi. Tahmin ettiğim gibi oldu.
Operasyondan memnunum. Beklentilerimi karşıladı. Bunun dışında bir ameliyat düşünmüyorum. Şuan için düşünmüyorum.
Benim ameliyatımda başka bir trans erkek arkadaşım refakat etmişti bana. Onun referansıyla gittim. Benim için
önemli bir kriterdi hastanedeki personelin yaklaşımı.
Onun referansı da böyledi, hastane personeli ve doktorların yaklaşımının çok iyi olduğunu söylemişti. İsim gibi
konularda hassas olduklarını söylemişti. Söylediği gibi
oldu. Yani Hastanede trans olmam ile ilgili olumsuz bir
şeyle karşılaşmadım. Öncesinde de özelde yine Ankara’da
yine bir Psikiyatriste gitmiştim. Ankara Üniversitesi
Hastanesi’nde Hoca olan bir Psikiyatriste. O süreçte de
böyle çok ciddi vaka diyebileceğimiz bir ayrımcılıkla karşılaşmadım.
Aslında sürece başlamadan önce gündelik hayatımda zeten tırnak içerisinde “karşı cins” olarak aynı kıyafetleri giyiyordum. Erkek kuaförüne gidiyordum. Geçiş süreci bu
anlamda benim hayatımda çok şeyi değiştirmedi.
Bu işin politikasıyla ilgilendiğim için biraz bertaraf edebiliyorum yaşadığım ayrımcılıkları ama ne olursa olsun
trans bir birey olarak gündelik hayatta, özellikle kamusal
alanda benim için sıkıntı. Yani bir yerde polis çevirmesi
olduğu zaman polise kimliğimi göstermek benim için sorun yaratan bir şey. Yurt dışına giderken ya da herhangi bir
şekilde ulaşım için havaalanına gittiğimizde kimlik göstermek benim için sorun. Ya da resmi bir işlem yaptıracağım
80
zaman trans kimliğim bu gibi yerlerde, özellikle kamusal
alanda zorluk yaşatabiliyor bana. Ev kiralarken de olabilen
bir şey. Yani kontratı eğer ben kendi üzerime yaptıracaksam bu kaygılandıran bir şey.
Herhangi bir sağlık sorununda hastaneye gitmiyorum,
gidemiyorum. Ayrımcılıkla karşılaşacağımı düşündüğüm
için bu konuda çok çekinceliyim. Genellikle hastalıklarımın üzerinden geçerim. İyileşmeyi beklerim evde ya da
geleneksel yöntemlerle kendim başım ağrıyorsa ağrı kesici
alırım hastaneye gitmek yerine. Trans olmam dolayısıyla
sağlık kurumları benim için ekstra zor şeyler. Ama zorunlu kalırsam özele giderdim. Çünkü genel olarak kafamda
böyle bir fikir var. Özelde daha az ayrımcılığa uğrayacağımla ilgili bir fikir var.
Kimlik değiştirmeyi şu anda düşünmüyorum. Benim için
bir trans olarak pembe kimlik taşımak daha önemli. Çünkü bunun savunuculuğunu düşünüyorum. Ve bu şekildeyken haklarımı kazanmak benim için daha anlamlı.
Ben sadece göğüs ameliyatı olduğum için ve geçiş sürecine
başladığım ilk zamanlardaki gibi değil fikirlerim. Bu sebeple bir hukuki sürece girmedim.
Hukuk sürecinde ilk olarak adli personelin eğitimi arttırılabilir. Bu konularda Baro üzerinden bir baskı oluşturulabilir. Ya da hukuk öğrencileri ya da bu işi yapacak kişiler
de eğitim alabilir. Bu bireylerin hayatını biraz rahatlatır.
İkinci olarak üreme yeteneğinden yoksun olma koşulu
tamamıyla bir insan hakları ihlali ve yurt dışındaki trans
81
hareketin önemli bir gündemlerinden bir tanesi. Üreme
yeteneğinden yoksun olma halinin kaldırılması gerekiyor.
Yasada biraz daha belki hukuk sürecini kolaylaştırmak için
hastalık olarak tanımlamadan sosyal hakların verilebileceği şekilde başka bir kategorizasyon yapılabilir.
TMK Madde 40’taki koşullardan bir kısmı değiştirilebilir. Bütünüyle reddetmek ya da onaylamak gibi düşüncem
yok. 18 yaş koşulu belki devam etmesi gerekir. Ama şunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Transseksüel yapıda
olduğunun tıbbi olarak tespit edilmesi çok taraflı bir şey.
Bununla ilgili bilimsel çok net veriler yok. Hastanelerin
bu konudaki uygulamaları çok farklı. Türkiye’deki uygulamalar çok farklı. Bunun mesela değiştirilmesi gerekiyor.
Üreme yeteneğinden yoksun olma şartının kaldırılması
gerekiyor. Evlilik hakkı da yani evlilik durumu da bir kişinin, yani trans olan bir bireyin var olan evliliğini karşılıklı
rıza varsa devam ettirebiliyor olmalı bence.
Ben üniversite hayatımda bir süre kız yurdunda kaldım.
Bu benim için çok büyük bir sorundu. Eğitim hayatımda
yaşadığım en önemli ayrımcılık buydu. Transların üniversite de yurtlarda ya da böyle ortaokul, lise aşamasında da
sorunları oluyor, bu benim için önemli olan sorunlardan
bir tanesi. Barınma sorunu.
Yani geçmiş için konuşursam, geçmişte ayrımcılık yaşadığım zaman, herhangi bir yerde de birisi laf attığı zaman,
taciz ettiği zaman ya da hadsizce bir soru sorduğu zaman
eskiden hiç ses çıkarmazdım. Ağlardım kendi kendime.
Ama şimdi son 5-6 yıl önce aktivizm yapmaya başladığım
82
için şuan bir ayrımcılıkla karşılaştığım zaman olaya göre
değişir. Orada hemen cevap vermem gereken bir durumsa
cevap veririm. Ama daha resmi, kurumsal bir şiddete uğruyorsam bunu raporlandırabilirim, bunun hakkında dava
açabilirim. Başbakanlık İnsan Hakları Kuruluna gidebilirim. Yasal olarak hakkımı aramak yolunda olur tepkim.
Bu mekanizmalar harekete geçirilebilir. Bunlardan çok net
ve doğru sonuçlar alınmıyor ama en azından İnsan Hakları Vakfı’na gidip oradan bir rapor tutturabilirim darp ya
da taciz gibi bir durum yaşadıysam. Onun dışında LGBTİ
örgütlerine olayı raporlattırabilirim. Bunu dışında yine
benzer bir kaç sivil toplum örgütünden yardım isterim.
Trasların da aslında heteroseksüellerden çok farklı olmadıklarını düşünüyorum. transların da zengin-fakir olmak
gibi, güzel-çirkin olmak gibi ameliyatlı olup olmamak
gibi, sınıfsal, mekânsal, coğrafi durumlara dayanarak, beden hiyerarşisine dayanan ayrımcılıklar var. Yani doğuda
yaşayan bir trans, metropolde yaşayan bir trasın şiddetine
uğrayabiliyor mesela.
Bir LGBTİ derneğinden beklentim birincisi orada ayrımcılığın olmaması. İkincisi çalışma alanları, yaptıkları işlerle
söylemlerinin benzer olması benim için önemli kriterlerden diğeri. Bir dernek eşcinsel erkeklerle ilgili çalışabilir ya
da sadece trans kadınlarla da ilgili çalışabilir ya da sadece
seks işçiliği ile ilgili de çalışabilir, önemli olan ürettiği söylemle yaptığı işin benzer olması.
Trans bireylerle ilgili, sağlık haklarına erişim gibi, cinsiyet
geçiş süreciyle ilgili çok az veri var. Yani okunabilecek ki83
tap, araştırma gibi kaynaklar çok az. Bunların arttırılması
gerekiyor kesinlikle.
84
10.
SAVAŞ İLE SOHBET
25 yaşındayım. Trans erkeğim biyolojik olarak bir kadın
bedenine hapis olmuş nice arkadaşlarım gibi yaşamaktayım. Cinsel yönelimim heteroseksüel bir ilişki istemekten
geçiyor diyeyim. Bulgaristan göçmeniyim. Eskişehirliyim
ve halen Eskişehir’de yaşıyorum.
Annem ev hanımı. Babam emekli, on beş yıldır evde. Yaşlı
oldukları için epey rahatsızlıkları var bu yüzden onlarla
yaşıyorum. Ablam var o yurt dışında evli 17 yıldır ben
tek başıma büyüdüm diyebilirim bu yüzden. Her yıl yaz
tatilinde geliyor. Lise mezunuyum. Hep tarih öğretmeni
olmak istedim ama bir türlü olmayınca hevesim kırıldı
açıkçası başka bir bölüm okumak istemedim. Yani üniversite hayatım hiç olmadı. Lise mezunuyum.
Çalışıyorum. Kendimin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar
gelirim var. Ne çok fazla ne çok az ortalarda seyir ediyor.
85
Genelde evde kendi halimde olmayı severim. Sakin ve
sessiz odama çekilip kitap okumak ve yanında kahvemi
yudumlamak bana en iyi gelen şeylerden biri. Bir yandan
kitap yazıyorum ona vakit ayırıyorum geceleri. Onun dışında içine kapanık olabildiğince toplumdan uzak yaşamaya çalışıyorum.
Beş yaşından beri bir sorgulama içindeydim kendimin ne
olduğunu 20 yaşıma kadar bilmedim. Küçükken sünnet
olacağım diye tutturduğumu ve buna iki yıl boyunca üzüldüğümü hatırlıyorum. Saklı gizli tıraş oluşlarımı ve dudağımı her gece kestiğim için erkenden yattığımı. Ben neyim?
Ben kimim? Korku endişe ve bir yandan hissettiklerimin
beni mutlu ettiğini, rahatlattığını hep öyle kalabilmeyi, istediğim gibi olabilmenin hayalini kurardım. Erkeğe benzettiklerinde bu çok hoşuma giderdi, mutlu olurdum.
Ailemin çok beklentisi yoktu, benim tarzımın böyle olduğunu düşünüyorlardı hem benimle de hiç ilgili değillerdi
o zamanlar. Çevremdeki insanlar, arkadaşlarım, okuldaki
öğretmenlerim hepsi farkındaydı fakat kimse yüzüme vurmadı veya gelip benimle konuşmadılar. Ben de hiç kendim
neyim ne değilim diye araştırmadım araştırmaktan korkuyordum, çünkü yetiştirildiğiniz aileniz bunu kabul etmediği gibi bir de onların dışlamasını düşünmek o yaşlarda en
büyük korkumdu. Bu yüzden hep içimde yaşadım olmak
istediğim, duyumsadığım, hissettiğim her şeyi. Herkes kadar olumsuz etkiledi. İçine kapanık, hırçın, asi ve başına
buyruk biri olup çıktım zamanla. Kimseyle konuşamadığım için içimde biriktirdiğim her şey gün be gün büyüyüp
beni rahatsız etmeye başlamıştı. Ve çok üzülüyordum.
86
İlk kez çok yakın bir arkadaşımla paylaşmıştım. O zaman
22 yaşındaydım ve ilk defa birine açılıyordum. Sevgilimden yeni ayrılmıştım. Ve o acıyla arkadaşıma koşmuştum;
“ben transseksüelim.” Bunu hayatımdan çıkan o insanla
perçinlemiş emin olmuştum, sadece itiraf etmem için sanırım bu kadar büyük bir yara lazımmış bana ki anlattım
her şeyi. Arkadaşım şaşırmamıştı “gelip bana anlatacağın
bugünü bekliyordum yıllardır” demişti. Daha sonra Rüzgar Erkoçlar olayı gündemde ve herkes onu konuşuyor.
Ben de en yakın arkadaşlarımdan biriyle otururken konu
Rüzgar Erkoçlar’a geldi ve ekledi, “Artık bana anlatmayacak mısın kendini, zamanı geldi hadi başla” dedi. Sonra
sonra etrafımdaki herkes, iş yerimde ki çevrem, patronum
ama beni bilen herkese anlattım. Hepsi beni destekliyor
ve mutlu olacağıma inanıyorlardı. Ailem hariç. Elbette en
zoru aile oldu, ilk anneme açılmıştım ve başlarda annem
bunun tercih meselesi olması üstünde durdu ve benimle
pek konuşmadı. Aylar geçti ama hiçbir şey olmuyor. Daha
sonra babama açıkladım durumu. Şok oldu hiç sıcak bakmadı tabii. En son ablam öğrendi hepsinden en sert ve
kesin hükümlüsü ablamdı. Asla böyle bir şey olamazdı.
Düzelecektim ona göre, bir gün her şeyin bende başlayıp
bende bittiğini savundu hep. Sonra din konusu ki zaten
bu en büyük engeldir herkeste bir nebze. Ailemden yana
olumlu sayılabilecek hiçbir şey yoktu. Daha sonra üstümde yersiz baskılar kısıtlamalar ve evin içinde bitmek bilmeyen bir huzursuzluk başladı.
Sürecin nasıl olduğunu iki yıldır araştırıyordum fakat bir
türlü karar veremiyordum. Herkesi karşıma almak ve onca
zorlukla başa çıkabilir miydim bilmiyordum. Aileme açıl87
dıktan sonra bunu yapmam gerektiğine inandım. Yakın
arkadaşımın desteğiyle tıp fakültesinde Gülcan Güleç hanımla görüştük o bizi bu konular hakkında bilgi verebilecek olan Mehmet Bey’e yönlendirdi. Ondan bilgi aldım.
Beni direkt İstanbul Çapa hastanesine yönlendirmişti.
İstanbul’a gidecektim sonra sizinle konuşmak istedim. Ve
Ankara Hacettepe’ye de gelebileceğimi öğrendiğim zaman
daha da rahatlamıştım. Ankara bana hem mesafe olarak
yakın kolaylıkla gidip gelebileceğim bir yerdi hem de sizinle yüz yüze konuşup bilgi alma fırsatım olacaktı. Ki öyle
de oldu. Böylelikle sizinle tanışıp ilk adımları öğrendim.
Kimlik değiştirme, kıyafet değiştirme, tıbbı operasyon,
hormon kullanma, estetik değişimler, aslında ben hepsini
istiyorum. Eksiksiz bir şekilde o hayalimdeki insan olmak
istiyorum. Eksiğim olmadan fazlasıyla. Tabii ki şartlar ne
gösterecek bilmiyorum.
Şu an geçiş sürecinde ben en başındayım. Psikiyatri doktorum endokrinoloji ve genetik testlerimi istedi onlar sonuçlanınca doktorum bundan sonra ki zamanlarımı onunla
geçireceğimi yavaş yavaş ilerleyeceğimizi söyledi. Hukuki
süreçle ilgili olarak henüz dava açmadım. Gelecekte istediğim şeyse, toplum içinde olduğum gibi yaşayabilmek.
Herkes gibi var olabilmek. Bir cinsiyetimin oluşu. Denize
girebilmek, yaz mevsimini sevebilmek olduğum gibi görünmek. Dikkat çekmeden insanların gözleri benim üzerimde
olmadan. Yeni bir ben, yeni bir hayat demek istiyorum.
Başta kimlik çok önemli. Toplumda hemen hemen benim
gibi arkadaşlarımın da yaşadığı gibi sıkıntısı artık bitsin
88
istiyorum. Bankalar olsun, bir mekana gittiğinizde güvenliğe göstermek zorunda kaldığınız pembe kimliğinizle size
baktıklarında uyuşmayan görüntünüz karşısında tüm gözlerin üstünüzde oluşu en berbat hislerden biri.
Hukuk sürecimi henüz başlatmadım. Psikiyatrinin vereceği rapordan sonra dava açmayı düşünüyorum. Şu an
hukuki sürecimi başlatmadım ama ayrımcılığın kesinlikle
olacağını ve işimi zorlaştıracaklarını biliyorum.
Bu kadar zor olmamalı, o süreci uzatmak yerine bir an
önce bize yardımcı olabilseler keşke. Zaman bizim için o
kadar değerli ki kimse zaman kaybetmek istemiyor, beklemek istemiyor, sorun çıksın istemiyor. Ben biraz daha
duyarlılık bekliyorum belki böylelikle bir şeyler değişebilir
diye umuyorum.
Kimlik değişiminden sonra ilk yapacağım şey kesinlikle
tişört giyip rüzgara karşı koşmak olurdu.
Lisedeyken müdür yardımcımız bana takmış durumdaydı.
Sırf giyinişim ve saçımdan dolayı. Bir gün odasına çağırıp
beni dövmüştü üstelik hiçbir neden yoktu. Tehdit etmişti
çocuksun daha korkup kimseye söyleyemiyor, kimseye anlatamıyorsun. Bu benim sade ve sadece dış görünüşümle
alakalıydı. Mezun olana dek kadının gözü benim üstümdeydi bir daha dövmedi ama sürekli bir şeyler buldu bağırıp çağırmak için. Diğer hocaların önünde küçük düşürmek için her şeyi yapardı. Neyse ki sonra mezun oldum ve
bitti bu kaos.
89
Ben ayırımcılık yapanları biraz insan olmaya davet ediyorum. Çok büyük tepkiler veremiyorum ayrımcılıkla
karşılaştığımda, sonuçta bir yandan bunlara alışkanlığım
var ama bunlar beni sadece çok üzer, içten içe her zaman
olduğu gibi.
Herhangi bir LGBTİ Derneğe üye değilim üye olmayı da
hiç düşünmedim çünkü LGBTİ adı altında sadece eğlenceye zaman ayrılıyor. Fakat konu ne biliyim seks işçilerine destek vermek olduğunda veya herhangi bir panelde,
konuşmada toplantılara katılım olmuyor, desteklere gelinmiyor. Bu yüzden hoşlanmıyorum derneklerden. Yaşadığımız sıkıntıları, karşılaştığımız sorunları düşünelim ve toplantılara, yardım kampanyalarına katılalım. Birlik olalım,
aramızda ayrımcılığa düşmeyelim istiyorum.
Öncelikle böyle benim gibi birçok insanla konuştuğunuz
için ve benim sorularıma yanıt verdiğiniz için, yardımlarınız için T-Der kurucusundan çalışanına kadar o kadar
minnettarım ki. Bir çok insanın sesi oluyorsunuz, bir çoğumuzun eli, ayağı, kulağı. Bu yüzden mutluyum. Ve ben
tüm arkadaşlarımın adına bunun için çok teşekkür ediyorum size.
90
LGBTİ Sözlüğü
TÜRK MEDENI KANUNU MADDE 40
Türkiye’de cinsiyet geçiş süreci TMK Madde 40 ile düzenlenmiştir. Yasaya göre cinsiyetini değiştirmek isteyen
kişi şahsen başvuruda bulunmalıdır, TMK Madde 40’ta
sayılan koşullar; 18 yaşını doldurmuş olmak, evli olmamak, üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun olmak,
transseksüel yapıda olduğunu bir araştırma hastanesinden
alınacak raporla kanıtlamak ve cinsiyet geçişiyle ilgili gerekli ameliyatları yaptırmış olmaktır. Geçiş süreci ile ilgili
en önemli sorunlardan bir tanesi yasada sayılan koşulların
zorlayıcı ve üremeden yoksun olmak gibi açık bir şekilde
insan haklarına aykırı olarak düzenlenmiş olmasıdır. Bunun yanı sıra aynı gerekçeyle mahkemeye başvuran kişiler
için farklı kararlar çıkabilmektedir, bu anlamda bir standarttan bahsetmek mümkün değildir.
91
TOPLUMSAL CİNSİYET
(İngilizce: GENDER)
Farklı kültürlerde, farklı coğrafyalarda ve farklı tarihsel
zamanlarda kadınlara ve erkeklere toplumsal olarak yüklenen roller ve sorumluluklar bütününü ifade eder. Bu tanım, tipik olarak kadınlara ya da erkeklere ait özellikler
ve beceriler ile değişik durumlarda kadın ve erkeklerden
genellikle beklenen davranış biçimlerini de içerir. Her iki
cinse ait bu tür özellikler; aile, arkadaşlar, söz sahibi kişiler,
dini ve kültürel öğretilerin yanı sıra okul, işyeri ve basınyayın organlarının etkileri ile şekillenmektedir. Toplumsal
cinsiyet kavramı; kadın ve erkeğin toplum içindeki farklı
rollerini, sosyal konumlarını, ekonomik ve politik güçlerini yansıtır ve aynı zamanda tüm bunları etkiler.
TOPLUMSAL CİNSİYET ROLÜ
(İngilizce: GENDER ROLE)
Toplumsal cinsiyetin bir parçasıdır ve kişinin kendisini
bir oğlan çocuk/erkek veya kız çocuk/kadın konumunda
göstermek için yaptığı ve söylediği şeylerin tümü olarak
tanımlanmaktadır. Bireyler arasındaki biyolojik cinsiyet
farkı toplumsal bir eşitsizlik yaratmamaktadır. Ancak, kadına ve erkeğe yüklenen toplumsal cinsiyet rolleri ve sorumlulukları bireyler arasında bir eşitsizlik ve ayrımcılığa
sebep olmaktadır. Bu, ataerkil toplumdaki cinsiyetçi yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır.
TOPLUMSAL CİNSİYET / BİYOLOJİK CİNSİYET
İki sabit toplumsal cinsiyet kimliği olduğu düşüncesinin
ötesine geçmek, bazılarımız için yeni ve baş etmesi güç
bir fikirken, bazılarımız için hayatın ta kendisi. “Biyolo92
jik cinsiyet” ve “toplumsal cinsiyet” ayrı, ancak bağlantılı
kavramlardır. Biyolojik cinsiyet, genel olarak, bir insanın
penis, testisler, vajina, rahim ve benzeri biyolojik özellikleri
üzerinden tanımlanır. Bunlar anatomik bakımdan bir kişiyi kadın ya da erkek olarak tanımlayan özelliklerdir. “Toplumsal cinsiyet” ya da tıpta kullanılan terimiyle “cinsellik
kimliği” ise çeşitli anlamlarda kullanılır. Bazen “toplumsal
cinsiyet” kavramıyla toplumsal cinsiyet rolleri ya da ifadeleri -belli bir zaman döneminde belli bir kültürde “erkeksi”
ya da “kadınsı” kabul edilen davranış özellikleri- kastedilir.
Bu özellikler, saç şekli ve giyim stilinden, insanların konuşma ya da duygularını ifade etme tarzlarına kadar uzanabilir.
“Toplumsal cinsiyet” kavramı, toplumsal cinsiyet kimliğini
-erkek, kadın ya da transseksüel olarak kendimize dair içsel
algımızı- ifade etmek için de kullanılabilir.
CİNSEL YÖNELİM
Belli bir cinsiyetteki bireye karşı süregelen duygusal, romantik ve cinsel çekimi ifade eder. Cinselliği oluşturan
dört unsurdan biridir. Cinsellikle ilgili diğer üç unsur ise;
Biyolojik cinsiyet, Toplumsal cinsiyet kimliği (erkek ya da
kadın olmaya ilişkin psikolojik duyum) Toplumsal cinsiyet
rolüdür (eril ya da kadınsı davranışları belirleyen kültürel
normlara uyum). Tanımlanmış üç cinsel yönelim ise; Kişinin kendi cinsiyetinden birine yönelmesi eşcinsellik, Kişinin karşı cinsiyetten birine yönelmesi heteroseksüellik,
Kişinin her iki cinsiyete de yönelmesi biseksüelliktir. Cinsel yönelim, duyguları ve kendilik kavramını içerdiği için
cinsel davranıştan farklıdır. Bireyler davranışlarıyla cinsel
yönelimlerini ifade edebilecekleri gibi etmeyebilirler de.
93
Eşcinsel: Duygusal/cinsel açıdan hemcinsine ilgi duyan
kadın veya erkek. Eşcinsellik uzun yıllar boyunca bilim
çevreleri de dâhil olmak üzere çeşitli gruplar tarafından bir
cinsel kimlik bozukluğu, hastalık, sapıklık gibi olumsuz
ifadelerle tanımlanmıştır. 1973 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği Ruhsal Bozuklukların Tanı ve İstatistiksel El
Kitabı-IV (DSMIV) ile ve daha sonra 1992 yılında Dünya Sağlık Örgütü de Uluslararası Hastalık Sınıflandırması
(ICD) ile eşcinselliğin ruhsal bir bozukluk olmadığı kararını almış ve bu kavramı hastalık sınıflandırmalarından
çıkarmıştır. Türkiye’de de resmi olarak DSM-IV kullanılmaktadır.
Gey: Erkek eşcinsel. Bu terim, eşcinsel kurtuluş hareketiyle
birlikte ortaya çıkmıştır. Bu süreçte, “homoseksüellik”ten
politik bir kopuş olarak tanımlanmıştır. “Homoseksüel”
kelimesi, tıp tarafından tanımlanmış olduğu halde, “gey”
kelimesi, aynı cinsten insanların birbirlerine karşı duygusal, erotik, cinsel yönelimleriyle yarattıkları hayat tarzını
tanımlamak için, eşcinsel bireyler tarafından ortaya konmuştur. Başlangıçta hem kadın hem erkek eşcinselleri kapsayan bir sözcük olmakla beraber, günümüzde sadece erkek
eşcinseller kendilerini ifade etmek için kullanmaktadırlar;
ancak İngilizcedeki karşılığı olan “gay” sözcüğü yurtdışında gündelik konuşmada her iki cinsiyet için de kullanılabilmektedir. Bu kelimenin, Türkçe’ye, İngilizce’den
olduğu gibi alınması 1980’lere rastlar. 2000’li yıllardan
itibaren de, şu an kullanılan haliyle, okunduğu gibi yazılmaktadır. İlk kez, 1999’da Türkiyeli Eşcinseller Buluşması
sonrasında “gay” sözcüğü, Türkçeleştirilerek “gey” olarak
kullanılmaya başlanmıştır. Eylül 2006 tarihinden itibaren
94
de Türk Dil Kurumu elektronik sözlüğünde gey, erkek eşcinsel olarak tanımlanmaktadır.
Lezbiyen: Kadın eşcinsel. Sözcüğün kökeni, M.Ö. 6.yüzyılda, Yunan kadın şair Sappho’nun yaşadığı Lesbos (Türkçe adıyla, Midilli) adasından gelir.
Biseksüel: Duygusal/cinsel açıdan her iki cinsiyete de ilgi
duyan kadın veya erkek. Biseksüel bir kimse her iki cinse de aynı ölçüde ilgi duymayabilir ve bu ilginin derecesi
zaman içinde değişebilir. Biseksüellik, aynı anda hem bir
kadına hem bir erkeğe ilgi duymak, her iki cinsiyetten iki
birey ile aynı anda birlikte olmak anlamına gelmez.
Heteroseksüel: Duygusal/cinsel açıdan karşı cinsiyete ilgi
duyan kadın veya erkek. Heteroseksüellik, kendiliğinden
ve zorunlu olarak, toplumda egemen olan var oluştur.
Toplumda “norm” olan heteroseksüellik olduğundan ve
aksini söylemedikçe herkes heteroseksüel sayıldığından
heteroseksüel bireyler, kendilerini heteroseksüel diye tanımlamak gereği duymazlar.
CİNSİYET KİMLİĞİ
Karşıt Giysicilik — Tra(ns)vestizm (Transvestism): Geçici olarak karşı cinsten biri gibi yaşamak için, o cinse ait
giysilerin giyilmesi ve karşı cins gibi davranılmasıdır. Kalıcı bir cinsiyet değişikliği özlemi veya bununla ilgili hormonal/cerrahi tedavi isteği yoktur. Bu terim Avrupa’daki
Crossdresser’a denk gelir ama ülkemizde daha çok transseksüellikle karıştırılmaktadır.
95
Travesti: Daha çok dış görünüşle ve davranışlarıyla karşı cinse ait olma isteğinde olan kişi. Bu sözcük kişideki
transvestizmi ifade eder. Halk arasında travesti dendiğinde
daha çok kadın giyimindeki/davranışındaki erkekler akla
gelse de travesti kelimesi aslında hem erkek hem de kadın
için geçerlidir; yani erkek giyimindeki/davranışındaki kadınlar için de kullanılır.
Transseksüel: Kendisini karşı cinsten biri olarak tanımlayan kişidir. Hem erkek hem de kadın için geçerlidir.
Kişi erkek olduğu halde kadın olmayı isteyebilir, kadın
olduğu halde erkek olmayı isteyebilir. Ancak transseksüel, daha çok ruhsal eğilimler için belirleyici bir kelimedir. Kişinin davranışlarından çok iç dünyasında kendisini
karşı cinsten biri gibi görmesi, hissetmesidir. Bu yüzden
transseksüel bireyleri dış görünüşlerinden belirlemek söz
konusu değildir. Çünkü bireyler, kendilerini karşı cinsten
hissettiklerini dış görünüşlerine her zaman yansıtmazlar.
Transseksüellik cinsiyete dair kimliği ifade eder; bireylerin cinsel yönelimi ile alakası yoktur. Transseksüel bir birey, heteroseksüel, biseksüel veya eşcinsel olabilir. -Halk
arasında travesti, ameliyatla kadın olmamış, yalnızca dış
görünümü ve davranışlarıyla kadın kimliğine bürünenleri; transseksüel ise giyim ve davranışlardan öte ameliyatla
kadın olanları tanımlamak için kullanılan yerleşmiş kelimelerdir. Oysa her iki cinsiyet için de geçerli olmak üzere, kişinin cinsiyet geçişi ameliyatı olması ya da olmaması
tanımlamalarda belirleyici özellik olmamalıdır. Kişinin
kendisini nasıl hissettiği üzerinden getirdiği tanımlamanın esas alınması gerekir.
96
Transgender: her hangi bir cerrahi müdahale geçirmiş ya
da geçirmemiş kadın veya erkeklerden biyolojik cinsiyetine ve görünümüne bir şekilde müdahale edenlerin tamamını kapsayacak şekilde, İngilizce bir tanımlama olup
Türkçe’deki travesti ve transseksüel tanımlamalarının ikisini de kapsar. İngilizcede LGBT kısaltmasındaki T’dir.
Yurtdışında yaygın olarak kullanılmakla birlikte ülkemizde bu terim çok fazla yaygınlık kazanmamıştır.
İnterseks: Kadın ve erkekler için olağan sayılmayan bir şekilde dış genital organ ya da iç üreme sistemi ile doğmuş
kişi.
HETEROSEKSİZM
Heteroseksüelliğin yegâne cinsel yönelim olduğunu ileri
süren, diğer cinsel yönelimleri yok sayan, baskılayan ya da
aşağılayan ideolojidir. Kadınlara yönelik ayrımcılık olan
seksizmin (cinsiyetçilik), heteroseksüel olmayanlara yönelik halidir. Heteroseksizm, heteroseksüelliği bir zorunluluk olarak görme ve biricik varoluş biçimi olarak dayatma
halidir. Heteroseksizm,Gordan’ın sosyoloji sözlüğündeki
tanıma göre, ‘Karşı cinsten insanların ilişkiye girdiği heteroseksüelliğin karşıtı olarak aynı cinsten insanların ilişkiye
girdiği homoseksüelliğin yer aldığı bir dizi toplumsal arenada heteroseksüelliğe ayrıcalıklı rol atfedilen, çok çeşitli
toplumsal pratikleri (dilbilimselden fiziksele kamusal ve
özel alanda açık ve üstü kapalı olarak) anlatan bir terimdir.
Heteroseksizm tek başına eşcinsellik karşısında konumlanan bir durum değildir.
97
HETERONORMATİVİTE
Heteroseksüelliğin normal ve tek cinsel yönelim olarak
görülmesi, toplumsal değerlerin, kuralların ve yaşam biçimlerinin herkes heteroseksüelmiş gibi kabul edilmesidir.
İnsanların kadın ve erkek olarak ikiye ayrılmasını; cinsel
ilişkilerin/evliliklerin sadece ve sadece karşı cinsiyetlere
sahip kişiler arasında olabileceğini ve her cinsiyetin kendine has rolleri olduğunu iddia eden inançlar, düşünceler,
normlar bütünüdür.
HOMOFOBİ
Genel anlamıyla eşcinsellere ilişkin olumsuz duygu, tutum
ve davranışlar olarak tanımlanır. Homofobi, kişisel bir
korku ve irrasyonel bir inanç olmanın çok ötesinde kültür ve anlam sistemleriyle, kurumlar ve sosyal geleneklerle
ilişkili olarak ele alınması gereken politik bir alanda oluşan, gruplar arası bir sürece işaret eder. Homofobi, daha
bireysel (kişilik, benlik algısı, bilişsel yapılar vb.) süreçlerin
de etkilediği, eşcinsellerin ve biseksüellerin bir dış grup
olarak kavramsallaştırılması sonucunda oluşan ve belirli
stereotiplerin eşlik ettiği bir gruplar arası ilişki ideolojisi
olarak görülebilir. Homofobik ideoloji kendiliğinden kişisel bir özellik olarak değil, belirli bir sosyo-kültürel bağlam içinde oluşur. Kültürel ve bireysel koşullar ve süreçlere
dayalı bütün köklerine rağmen pek çok sosyal psikolog,
homofobinin ırkçılık ve seksizm (cinsiyetçilik) bağlantıları içinde anlaşılabileceğini düşünür. Homofobi bu anlamda seksizmin önemli bir uzantısıdır. Heteroseksüellikten
farklı cinsel yönelimlere sahip insanlara karşı şiddet, erkekliğin, bir anlamda cinsiyetçi kullanımıyla “insanlığın
korunması ve kontrolü” için bir mekanizma haline gelir.
98
TRANSFOBİ
Travesti ve transseksüellere yönelik önyargı ve nefreti anlatır. Biyolojik cinsiyetinden dolayı kendisinden beklenen
seksüel ve toplumsal rollere uymayarak cinsiyet değiştirenlere karşı bir tür kaygı ve korku ifadesidir.
Nefret suçu: Bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği gibi önyargı doğurabilecek nedenlerden ötürü işlenen, genellikle şiddet içeren
suçları ifade eder. Eğer bu suç bir defaya mahsus olarak işlenmemişse ve süreklilik arz ediyorsa, suç işleyenler nefret
grubu olarak adlandırılırlar. Bu suçları engellemeye ve suç
işleyenleri cezalandırmaya yönelik düzenlenmiş yasalara
ise nefret yasası denir.
Gey ve Lezbiyen Partnerler İçin Evlilik Yasası: Lezbiyen
ve gey partnerlerin birlikteliklerinin yasalar önünde tanınması için farklı ülkelerde farklı uygulamalar söz konusudur. Gey ve lezbiyen partnerler için evliliğe paralel olarak
birçok paralel uygulama söz konusudur.
Sosyal Beraberlik Paktı: Heteroseksüel çiftlerin sahip
olduğu, vergi, emeklilik, miras hakkı gibi birçok konuda
olanaklar sağlamaktadır. Kayıt olmuş çiftler beraber araba sigortası edinme, birbirlerini sosyal güvenlik poliçeleri
kapsamına alabilmeleri, beraber vergi bildiriminde bulunabilmeleri ve birbirlerine mülkiyetlerini vergi konusunda
avantajlı olarak miras bırakabilmeleri gibi haklardan da
faydalanabilir. Kayıtlı beraberlik: Birlikte olduklarını teyit eden resmi bir belgeyi imzalayabilirler ki bu durumun
getirdiği avantajlar heteroseksüel partner evliliklerinin ge99
tirdiklerine oldukça yakındır.
Bildirimde Bulunma: Aynı cins çiftler için bildirim hakkı
vermektedir. Bildirimde bulunmak, getirdiği avantaj veya
tanınma bağlamında genelde çok fazla etkiye sahip değildir. Ancak çift olarak yasalar karşısında tanınmayı sağlar.
100
SONSÖZ NİYETİNE
AMELIYAT OLMA / OLMAMA
Dünyanın en büyük sorunu kişisel olarak değişkenlik gösterir bunu hepimiz kabul ediyoruz, bir trans için de değişebilir elbette ancak bir transa ilk sorulan soru ameliyatlı
mısın oluyorsa dünyanın en büyük sorunu bu soruya yanıt
verebilmeye dönüşebilir.
Cinsel organları merak etme kişinin karşısındaki insanı
kodlamak için başvurduğu korkunç yollardan birisidir, diğerleri kısaca bahsedecek olursak, nerelisin, hangi ırktansın, hangi siyasi görüştensin, hangi dine mensupsun diye
devam eder gider, çünkü insan karşısındakini kodlamak
ister ve bence bu durum şu anda dünyanın korkunç bir
durumda olmasının, savaşların, açlığın nedenidir ve in101
sandaki bu merak duygusu öğretileriyle birlikte gelişen bir
durumdur, mesela hiçbir kimse transfobik olarak doğmaz!
Konumuz cinsellik, cinsel kimlikler olduğu için şöyle bir
örnek vermem abes kaçmaz, eşcinsel olduğumu öğrenen
birisinin öğretilerinde eşcinsellik sadece ve sadece “anal
yoldan cinsel ilişki” olarak kodlanmışsa bana ilk sorduğu soru ne tür ayrımcılıklar yaşadığım olmayacaktır, “yani
sen şimdi g.tünü mü s.ktiriyorsun” gibi kaba bir düşünce
olacaktır. Bu kişiye eşcinselliğin bir tek bundan oluşmadığını hatta ömrü hayatı boyunca anal yoldan cinsel ilişkiye
girmeyen eşcinseller olduğunu hatta ve hatta anal ilişki kapasitesinin herkeste olduğunu ve bu organı isteyen kişinin
istediği gibi kullanmasının eşcinselliğe denk gelmediğini
anlatmak da bir çeşit aktivizmdir. Eşcinselliği anlatırken
karşınızdaki kişinin kafasını oranızdan çıkartıp başka bir
yere odaklaması gerektiğini anlatmak ilk gerekliliklerdendir. Bu anlatma süreci zor olsa da ben bunu çokça yaptım,
yapıyorum, yapacağım gibi de görünüyor…
Transseksüel bir kişiye de benzer bir tepki verilmesi kaçınılmaz olacaktır, “yani sen kestirdin mi” gibi gayet trans
kimliğin yaşanabileceği tek durumun ameliyat ile bir organdan kurtulmak olduğunu düşünen bir kişinin algısını
değiştirebilecek söylemleri üretemeyen, üretme derdi olmayan bir trans kişi karşısındaki algıya göre hareket edip
ameliyat olması gerektiğini düşünebilir ve dünyadaki tek
sorununu ameliyat olmak olarak kurgulayabilir. Düşünsenize her karşılaştığınız size ameliyatlı mısın diye soruyor,
bir süre sonra siz de trans kimlik için ilk koşulun ameliyat
olmanız gerektiği algısına kapılmaz mısınız? Gerçekten bir
102
transla ilgili merak ettiğiniz tek şey bu mu? Bir transseksüelin zenginliğinde trans kimliğin okumaya, öğrenmeye,
anlamaya, hayatı farklı şekilde kurgulayıp anlamaya, hatta
trans bir özne olmanın yüzlerce kafa açıcı alaşağı edici,
eğlenceli, şaşırtıcı bir sürü yanı varken gerçekten merak
ettiğiniz tek şey bacak arasında ne olduğu mu?
Aslında sorun bu noktadan itibaren başlamaktadır, trans
olmak nedir, trans olmak için ameliyat şart mıdır, erkek
olmak için illa önünde 15 santim bir uzuv gerekli midir
ya da kadın olmak denilen şey vajinaya sahip olmak ile mi
başlar, bundan öncesinde kadın değil miydin ya da tam
tersine penisin olunca mı erkek oldun? Buradaki soruları
çeşitlendirmek okuyucunun sorgulama kapasitesiyle ilgili
devam edebilir ya da ilk kez şimdi bu satırları okurken
bunları sorguluyor olabilirsiniz. Biz bu soruları her gün
yanıtlıyoruz, her gün baştan soruyoruz ve doğru olduğuna
inandığımız yanıtların ne kadarını toplumsal baskılar sonucu veriyoruz yukarıdaki soruları düşünürken bunu da
bir düşünün derim.
Hal böyleyken trans kimliği ameliyat olma/olmama açmazına taşıyan heteroseksüel ahlakı (heteronormativiteyi) ve
yalnızca heteroseksüellerin inşasıyla değil her gün hepimizin bir tuğla eklediği/yıkılmaz sanılan kaleleri yıkmanın
zamanı çoktan geldi.
Barış Sulu
103