buradan - Sivil Düşün
Transkript
buradan - Sivil Düşün
TRANS SOHBETLER 1 TRANS SOHBETLER TRANS DANIŞMA MERKEZİ DERNEĞİ WEB: Ankara - Temmuz 2015 E-POSTA: www.trans.org.tr [email protected] Yayına Hazırlayanlar: ARAS GÜNGÖR, BARIŞ SULU TRANS DANIŞMA HATTI: 0 312 232 38 55 Tasarım: TENNUR BAŞ Basım: AYRINTI MATBAASI 0 312 394 55 90 Bu kitap Sivil Düşün AB Programı Aktivist Desteği kapsamında Avrupa Birliği desteği ile hazırlanmıştır. Bu kitabın içeriğinin sorumluluğu tamamıyla Trans Danışma Merkezi Derneği’ne aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır. 2 İçindekiler GİRİŞ 7 01 AÇILMA 11 02 SANAT ve LGBTİ KİMLİK 23 03 DİLAN 33 04 UĞUR 39 05 SEMA 43 06 ELİF 51 07 Y. 63 08 GÜNEŞ 69 09 ATLAS 75 10 SAVAŞ 85 LGBTİ SÖZLÜĞÜ 91 AMELİYAT OLMA/OLMAMA 3 101 4 BIR ARADA OLUNCA, “YAPAYALNIZ HISSETTIĞIMIZ HAYATTA NE KADAR SAĞLAM AYAKTA DURABILECEĞIMIZI ÖĞRENDIK, TRANS SOHBETLER BIR ÇEŞIT TERAPIYDI BIZIM IÇIN. “ 5 6 GİRİŞ Trans sohbetler fikrini en başta düşlerken bu kadar geleneksel hale gelebileceğini tahmin edemiyorduk, her hafta, aralıksız kim toplantılara gelirdi ki? Ama sonrasında gördük ki 24 hafta aralıksız toplanmıştık, her toplantıya 20-25 kişi katılıyor ve dernek ofisinin küçücük salonu kocaman sohbetlere ev sahipliği yapıyor, çok keyifli, yaşama dair, geçiş sürecimiz ve LGBTİ kimliğimiz etrafında, sanattan modaya, açılmadan LGBTİ kavramlara içimizde kalanları paylaşmamız bizleri güçlendiriyordu. Bir arada olunca, yapayalnız hissettiğimiz hayatta ne kadar sağlam ayakta durabileceğimizi öğrendik, Trans Sohbetler bir çeşit terapiydi bizim için. Sonrasında bu konuşmalarımızın, geçiş süreci ile ilgili derinlemesine sohbetlerimizin sadece katılımcıları değil der7 neğe gelemeyen, sohbetlere katılamayan dostlarımızın da güçlenmesine katkıda bulunabilmesi için ve dernek ofisimizin duvarlarını aşarak bir çok kuruma, LGBTİ örgütüne, aktiviste, kişiye de ulaşması gerektiğini göz önünde bulundurarak bu kitabı hazırlamayı düşledik, neyse ki imdadımıza ve bu düşümüze Sivil Düşün AB Programı yetişti. Trans Danışma Merkezi Derneği’ni kuruluşundan bu güne destekleyen ve Türkiye’de trans geçiş süreci ile ilgili çalışmaları görünür kılmamızı sağlayan en önemli aktörlerden birisi olan Sivil Düşün AB Programına teşekkürlerimizi bir borç biliriz. Trans Sohbetler Kitabı, Trans Danışma Merkezi Derneği’nde gerçekleştirilen Salı sohbetlerinin ve geçiş süreci ile ilgili derinlemesine görüşmelerin derlenmesi sonucu Aras Güngör ve Barış Sulu tarafından yayına hazırlanmıştır. İyi okumalar dileriz. 8 8 YAŞIMDA “ IKINCI SINIFTAYKEN ERKEK OLDUĞUMU FARK ETTIM, INSANLARA GÖRE ERKEKMIŞIM, O YAŞIMA KADAR KENDIMI KIZ ZANNEDIYORDUM. “ 9 10 01. AÇILMA Barış: Trans sohbetleri geçiş süreci yanında transların gündelik hayatlarında yaşadıklarını konuşalım diye hazırladık, bu yüzden ilk oturumumuzda açılma sohbetlerinin bundan sonraki konularını da birlikte belirleyelim istiyoruz. Trans bireyler açılma sürecinde neler yaşıyorlar, herkes açılmalı mı, açılırken nelerle karşılaşıyoruz gibi sorular üzerinden gidebiliriz. Ben Barış 36 yaşındayım yaklaşık 18 senedir LGBTİ hareket içindeyim, 2013 Temmuz ayında da burayı kurduk biliyorsunuz. 35 yaşımda, geçen yıl aileme açıldım. 17 yaşımdan beri de kendime açığım. Ben aileme açılmadım bu arada onlar bana açıldı, “gazetede röportajın çıkmış evleniyormuşsun” dediler, biz Hürriyet gazetesine röportaj vermiştik, Aras ile 3 yıldır evlenmeye çalışıyoruz, öncesinde hiçbir şekilde eşcinsellikle ilgili bir şey konuşmamıştım 11 ailemle. Hızlı bir açılma oldu, sonrasında Arasla yanlarına gittik, şu an gayet iyi bir ilişkimiz var. A: 17 yaşındayım, bir trans bireyim, trans kadınım, kendimi kadın olarak tanımlıyorum. Aileme yaklaşık 13-14 yaşlarımda açılmaya başlamıştım, o zaman eşcinsel olarak açılmıştım çünkü çok bilgisizdim. İnternet hayatıma ilk girdiğinde aradığım ilk şey “gey nedir” olmuştu. Ben ilk gey nedir diye araştırma yaptıktan sonra biraz bilgilendim ama çok sağlıklı olmadı. Bundan öte derneklerin içine girmemle beraber LGBTİ terimlerinin ne olduğunu anlamaya başladım. Sonra baktım ki ben eşcinsel değilmişim kadınmışım. Halen mücadele etmekteyim Kırmızı Şemsiye’de ve diğer derneklere de gidiyorum, aktivizm yapıyorum, lise son öğrencisiyim, tiyatro sanatçısı olmak istiyorum. Aileme ilk söylediğimde aslında onlar da farkındaydı. Anneme açılmamda bir kadın arkadaşım yardımcı olmuştu. Anneme; “ben kızlardan hoşlanmıyorum” dedim, “erkeklerden mi hoşlanıyorsun” dedi, “evet” dedim, “merak etme bu hormonlarla alakalı, tedavi edilen bir şey” dedi, “ben erkek çocuk doğurdum” dedi, kabullenmedi önceleri ama şu an gayet rahatız, kabullendiler. D: T-Der’de çalışıyorum, annem başından beri biliyordu, hayatımda okul forması dışında etek giymedim, ben kendimi heteroseksüel bir erkek olarak tanımlıyorum, çok da kimlik değişimi geçirdim kısmına girmek istemiyorum çünkü bu benim özelim, burada çalışsam da her yerde bunu söylemek istemiyorum, bu benim kendi özelim. Annem farkındaydı, lise bittikten sonra hastane araştırmaya başladık, biraz zaman geçmesi gerekiyordu, benim dışa12 rıya açılmam biraz sıkıntılı oldu. Doktora gidiyorsunuz, kimliğinize bakıyor, görüntünüze bakıyor, “bu nasıl oluyor” diyor, ben de bu yüzden hastaneye bile gitmiyordum. Biliyorsunuz bu yüzden geçen yıl Aligül Arıkan arkadaşımız hayatını kaybetti. 8 yıl öncesinde Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde sürecime başladım. Sürecim bitti ve 6 yıl önce de kimliğimi aldım. En kötü şeylerden biri eğitimde öğretmenlere açılmak. Ben bunu kendimin dışında buraya gelenlerden de duyuyorum, bir bakıyorsunuz bir öğretmen diğer öğretmene çocuğun durumunu anlatıyor aynı şekilde hastanede doktora açılmak çok zor. 6 yaşımda bir olay yaşadım, babaannem zorla etek giydirdi, ağlaya ağlaya geberdim, “neden o abiye giydirmediniz de bana giydirdiniz” diye ağladım. Güzel sanatları kazandım ve kimliğim yüzünden gitmedim. Kadın doğumdan sıra bekliyorsunuz mesela içeriye nasıl çağrılacaksınız, annemle beraber gidiyordum, sanki o çağrılmış gibi birlikte giriyorduk, sırf açılma sorunu yüzünden ölümü bekleyen insanlar var. Salon: Saldırıya uğrayan bir trans arkadaşımız hastaneye gittiğinde kimliğindeki isimle çağrılıyor, doktor bunu rencide etmek için yapıyor. B: 21 yaşındayım, dansçıyım, 14 yaşında aileme açıldım, içip sevgilimle eve beraber gittim, “bu benim sevgilim” dedim, ailem tarafından saldırıya uğradım, annem beni bıçaklamaya çalıştı, o yüzden evden kaçtım, şimdi orda burada kalıyorum, bir süre madde bağımlılarıyla yaşadım, sezonluk işler yapıyorum, garsonluk, tezgâhtarlık yapıyorum. Trans olup olmadığımı çok düşünüyorum ama değilim, erkek bedeninde yaşamayı seviyorum, eşcinselim. 13 S: Ben kız kardeşim sayesinde LGBTİ hareketi tanıdım, heteroseksüel bir kadınım bu konulara da hiç kafa yormamışım. Böyle bir ülkede LGBTİ bireyleri çok cesur buluyorum. Bu bizi çok aydınlatıyor, iyi ki varsınız, ben uzun yıllardır yurtdışında yaşıyorum ve çok seviniyorum bunları gördükçe. Kendi cinsel yönelimim üzerine hiç düşünmedim, erkekleri seviyorum, sanki böyle olması gerekiyordu bilmiyorum yani, bedenimi seviyorum, şimdilik böyle ama acaba bunun üzerine düşünsem belki bilinçaltımda belki başka şeyler vardır. E: Benim cinsel kimliğim yani hetero takılıyorum insan insana âşık oluyor, onun kadın ya da erkek olduğunu belki sonradan algılıyor. Bu kalıplar bana çok sınırlayıcı geliyor, bu kategoriler sosyal yapılar biraz da cinsel, sosyal konseptler, o anlamda biraz mesafeliyim ama heteroseksüel diyebilirim kendim için. Bir insandan hoşlanıyorsanız o kadın da olabilir, erkek de olabilir, trans da olabilir, ben de son zamanlarda böyle düşünmeye başladım. Bir dönem aseksüeldim, üniversite dönemimde falan. Aras: Aras Güngör ismim, burada çalışıyorum, 5 yaşımda kendime açıldım, genelde transları açılma deneyimleri birbirine çok benziyor, birçok trans erkekte olduğu gibi ben de yanlış bedende doğduğumu düşündüm ve bir gün düzeleceğini düşündüm. Benim biraz hızlı gelişti, 9-10 yaşlarındayken artık kendimi anlatabiliyordum çok heteroseksüel bir ahlakım vardı. 17 yaşımda evden ayrıldım, ailemden de ayrıldım. Benim de 5 yıl önce örgütlenmekle ilgili bir dönüm noktası oldu hayatımda. Erkekliğin, kadınlığın öğrenilen şeyler olduğunu, cinsiyetlere değil 14 kişilere aşık olunduğunu, trans olmayı da birbirimizden öğrendiğimizi, ikili cinsiyet sistemi olmasaydı transseksüellik diye bir şeyin olmayacağını öğrendim. Alanda başka insanlarla karşılaşmak dönüştürdü beni. Ankara’ya geldim ve Kaos GL’de çalışmaya başladım, bu benim ikinci açılma sürecimdi, LGB’lerin içinde trans olarak açılmak da çok zordu. Eşcinsellikle transseksüellik çok farklı deneyimler. Bütün süreçler, gündelik hayat, farklı sosyal kültürel kodlar, sınıfsal farklılıklar çok belirgin, o zaman trans hareket içinde de sadece trans kadınlar vardı. Ben Pembe Hayat’ta çalışmaya başladığımda benden önce diğer trans kadınların tanıdığı örgütlü açık kimliğiyle politika yapan bir tane trans erkek vardı. Ben üniversitedeyken Ayşe Arman’a bir röportaj vermişti, ben daha sonra bunu kitapta da yazdım, gazete kupürünü kesmiştim ve yanımda taşıyordum. Onun üzerinden Ankara’ya geldim aslında. O dönemde trans erkek deneyimi olmadığı için tek bir kişinin üzerinden “trans erkekler böyle oluyor” diye bir düşünce vardı, uzun zaman ben kim olduğumu anlatmaya çalıştım, onların bu bilgilerini değiştirmeye çalıştım. Bütün trans erkeklerin heteroseksüel olduğunu düşünüyordum ben de. Farklı karşılaşmalar yaşadım Ebru’yu görmüştüm, eşcinsel ilişki yaşayan bir trans kadındı. 17 yaşımdayken Demet Demir’i dinlemiştim, ondan da duymuşum cinsel yönelim konusunda bir şeyler. Ebru’nun ilişkisi beni çok derinden etkiledi ve bu konu üzerine kafa yormaya başladım, evli olan halen evliliği devam eden trans kadınlar vardı, çocuğu olan trans erkekler vardı. Benim bir dönemim seks işçiliği yapan trans kadınların arasında geçti, biraz hareketin sokak çocuğu gibi geçti, ikinci açılma sürecim ameliyat olma isteğimin aslında benim istediğim bir şey olmadığını 15 keşfetmemdir. Barış o dönemde benim kankamdı. Kız arkadaşım ailesinin yanına gitti, Barış da ailesinin yanındaydı, biz Ankara’da lubunyalarla bayramda ağlama terapisi gibi bir şeyin içindeydik, bizim ailemiz yok falan dram yaratıp içiyorduk beraber. Evime, kedilere mama vermeye giderken Barış’ın fotoğrafına bakıp onu özlediğimi fark ettim ve kendime “sence de burada bir tuhaflık yok mu” diye soruyordum. Barışla birbirimize açılmamızın önündeki en önemli engel de diğer translardı, “siz birbirinizi sevemezsiniz”, “sen ne biçim erkeksin” falan diye üzerimde bir baskıları vardı. Evlilik sürecimizde de Barış’a şunu söylemiştim; “bu ilişkinin travestisi benim” ve daha çok baskı benim üzerimdeydi. K: Kendimi eşcinsel olarak tanımlıyorum. Henüz aileme açılmadım, yakın arkadaşlarıma açıldım, aileme açılmadım ve daha zaman olduğunu düşünüyorum, olumlu bir bakış açıları olduğunu düşünüyorum, ilk defa bir derneğe geliyorum, bundan sonra da gelmeye çalışacağım, bildiğim birçok şey kulaktan dolma, elimden geldiğince devam etmeye çalışacağım. Şu an için açılmaya hazır hissetmiyorum kendimi yani aileme açılmak için erken. Zeynep: Adım Zeynep, transseksüel bir kadınım 19 yaşımdayım, 8 yaşımda ikinci sınıftayken erkek olduğumu fark ettim, insanlara göre erkekmişim, o yaşıma kadar kendimi kız zannediyordum. O zamandan sonra bedenimle çatışmalar başladı. Arkadaşım bana “ben seni gey zannediyordum” dedi. Aslında ben bundan iki yıl öncesine kadar, bildiğim tek kavram geydi, ben de kendimi öyle zannediyordum. Eşcinselin anlamı hemcinsinden hoşlanan kişiydi 16 ama benim hemcinsim erkekler değildi, Pembe Hayat’a gitmeye başladım ve trans kadın olduğumu anladım ve bedenimdeki fazlalıktan kurtulmak istiyorum. Aileme de 2013 Mart ayında açıldım, önce babama açıldım. Hastaneye gittim, Hacettepe’ye hormon kullanmak istediğimi söyledim, beni psikiyatriye sevk ettiler, birkaç gün sonra da babama açıldım, babam zaten biliyormuş. Mayıs ayında da anneme açıldım annem de farklı olduğumu hissetmiş ama bunu kabullenememiş, kibar bir erkek olduğumu düşünerek bastırmış bunu. Şu an şöyle bir sorunumuz var, onların benden istediği şey, “istediğin her şeyi yap ama o fazlalığa karışma, ameliyat olma.” Onların istediği şeyi yapmak benim için kabul edilebilir bir şey değil. İlerleyebildiğimizi düşünüyordum, bu konuda ailemle ama çatışmalar başladı, “sen ameliyat olursan biz yaşayamayız, ölürüz” diyorlar. Şunu fark ettim, bir abim bir de küçük kardeşim var, onlar mutlu olduğunda mutlu olduklarını söylüyorlar, benim mutluluğum ise onları mutsuz edecek, komşuların mutluluğu daha önemli benden. “Komşular ne der” diye düşündükleri için beni kabullenemiyorlar. M: Ben eşcinselim, aileme açılmadım, düşünmüyorum da, hiçbir şekilde konuşmadık. Arkadaşlarımın bir kısmına açıldım. Açılma gereği de duymuyorum, bilmeleri güzel olur ama gerek de yok şimdilik. F: Hacettepe Üniversitesi’nde Sosyoloji okuyorum. Biseksüel bir kadınım. Bunu kendime daha yeni söylemeye başladım, kendime açılma sürecindeyim. Ben de bu konular hakkında hiç düşünmüyordum ama okuduğum bölüm dünya görüşümü çok değiştirdi. 17 L: Hacettepe Sosyoloji okuyorum ben de, heteroseksüelim, önceden çok şey bildiğimi sanıyordum, çok yakın bir arkadaşımla konuşana kadar, sonra birbirimize açıldık, arkadaş grubumuzda tek heteroseksüel benim, hatta ben azınlık kalıyorum. Y: 19 yaşındayım, eşcinselim, ilkokul birinci sınıfta İpek diye bir sevgilim vardı, okul çıkışında onu babamın iş yerine götürüyordum ama kimse bir erkeği sevdiğimi bilmiyordu, ailemden sadece ablam biliyor, benim kontrolümde olmadı, İstiklal’de biriyle karşılaştım ablam da yanımdaydı, yanıma gelip “sen şu sitedeki şu isimli kişi değil misin” dedi, “hayır karıştırdın herhâlde” dedim, sonra hemen ablam sıkıştırdı, sorular sordu “hayır” dedim, “sen beni aptal mı zannediyorsun” dedi. Ertesi gün tekrar sordu, ben de “iki cinsiyete de ilgi duymuyorum” dedim. Anneme, babama söylemeyi düşünmüyorum, babam emekli asker o yüzden açılmayı düşünmüyorum ama çok seviyorum ailemi. Ablam gey arkadaşlarımın olduğunu biliyor, muhtemelen beni de biliyor ama konuşmuyoruz. Bu olay olmadan önce ablam aşırı derecede homofobikti, bu olaydan sonra biraz yumuşadı. N: Dil Tarih’te Psikoloji öğrencisiyim. her ne kadar ben de kalıpları sevmesem de eşcinselim, zor bir dönem geçirdim o yüzden açılma gereği duydum, 16 yaşımdayken açıldım. Ablam da annem de yanımda oldular. Öncesinde açılmayı çok gereksiz buluyordum, “ne gereği var ki” diyordum ama daha sonra zor bir dönem yaşayınca açılma gereği hissettim, yanımda birilerinin olmasını istedim. Şu an bir sıkıntımız yok. 18 P: 20 yaşındayım, tıp öğrencisiyim, cinsel kimliğimle ilgili bir fikrim yok, sanırım heteroseksüelim biraz bilgilenmek için geldim buraya. Tıp fakültesi içindeki homofobiye, transfobiye inanamazsınız. Hiçbir bilgileri yok, cehaletten belki de. B: 20 yaşındayım, tıp öğrencisiyim, bizler hekim adayıyız, her türlü şeyle karşılaşacağız, o yüzden bilgilenmek için geldim buraya. Aras: Bizim için sağlık çalışanlarının eğitimi çok önemli, önümüzdeki süreçte bu konuları çalışmak istiyoruz, çünkü geçiş süreci sadece sağlık süreci ile ilgili değil, bir trans erkeğin kadın doğum servisine gitmesi kolay değil mesela, bu süreçlerde güçlendirilmeye ihtiyacımız var. G: 27 yaşındayım, makine mühendisiyim, bu yaşıma kadar hiç böyle bir ortamda bulunmadım, hep istedim ama olanağım olmadı, İskenderunluyum, küçük yerde yetişmenin etkisi de vardır bunda, eşcinselim, iki tane küçük kardeşim var, onlara açılmayı hep istedim ama annem çok baskın, o yüzden açılamıyorum. N: Seks işçisiyim, 24 yaşındayım, yalnız yaşıyorum, biseksüelim, babamın restorandı var, annem ev hanımı, öğrenci bir kız kardeşim var, babam hariç diğerleriyle görüşüyorum. Ben çok erken yaşta trans olduğumu hissettiğim için 14-15 yaşlarında başladım değişime. Bu kavramlarla karşılaştım ve aileme söyledim bunu. Ne olduğunu anlamıyordum ilk başta ama okuldaki erkek arkadaşlarımla çok samimiydim. Sürekli düzelebilirim diye bekliyorlardı. 19 Doktorlara gittik, psikologlara gittik, hatta 15 yaşındayken psikoloğa gitmiştim. psikolog bana “siz en iyiisi ayrı evlerde yaşayın, aynı evde yaşamayın” demişti. Sonra devlet hastanesinin psikoloğuna gittik. Doktorla kavga etmiştik. “Sen gey değilsin” demişti bana o zaman. “Ben geyim” demiştim. Değilsin diyor adam. Öyle kavga etmiştik. Bir daha gitmedim zaten. Çok sinirimi bozuyordu. Kendimi kötü hissediyordum. Suçlu hissediyordum o zaman. O psikolog döneminde. Kendimi çok suçlu hissettiriyordu psikolog. Hiç desteği yok, aksine sinir bozuyor, psikolojini bozuyor. Üzüyordu beni yani. Ben yanlış mı yapıyorum diye düşünüyordum sürekli. Ailem bana yansıtmamaya çalışıyordu üzüldüklerini ama çok yansıtıyorlardı. Söylemeden önce hiç problem yoktu ama söyledikten sonra yürüyüşüne dikkat et, konuşmana dikkat et, şunu giyme, bunu giyme diye. Gereksiz bir baskı başladı. Saçlarım kısaydı, jöle ile saçlarımı dikeltiyordum. Babam kızmıştı bana, “ne yapıyorsun sen” diye. “Saçlarını iyice kestir, iyice kısalt” diyordu. Aslında çok uzun değildi saçlarım. Gidip saçlarımı kazıtmıştım. Çok sinirlenmiştim. Kel gezmiştim. 20 LGBTİ’LER “ SANAT DÜNYASINDA DAHA ÇOK, BENCE PARA KAZANABILECEKLERI, KENDILERINI IFADE EDEBILECEKLERI, RAHAT OLABILECEKLERI ORTAM SANAT ORTAMI, YOKSA EMINIM KI DOKTOR, MÜHENDIS OLMAK ISTEYEN BIR YIĞIN LGBT VARDIR. “ 21 22 02. SANAT VE LGBT KİMLİK Aras: LGBT bireylerin sanata bakışları nasıl, Sanatta nasıl yer buluyorlar bunları konuşabiliriz, ben aslında genel bir önyargının olduğunu düşünüyorum. LGBT’ler sanatçı olacak, modacı, tasarımcı olacak ve şöyle bir şey var aslında bu LGBT kimlik sanatta avantaj olarak kullanılabilir mi, aslında böyle bir şeyi de konuşabiliriz ve de neler izliyoruz, neler okuyoruz, LGBT filmler neler var birbirimize tavsiye edebileceğimiz, bunları konuşabiliriz diyerek sözü size vereyim. Barış: Ben bir şey söyleyebilir miyim? Sanat dünyasında LGBT’ler çok göz önünde bulunuyorlar ama son iki üç gün öncesinde Eurovision’da da gördük, Ayfer: Conchita Wurst 23 Barış: Böyle toplumun algılarını yıkınca bir anda saldırılabiliyor, sesini dinlemeden, şarkılarını bilmeden, sakallı kadın mı olur muhabbeti yapıldı, sadece o görüntü konuşuldu, o kadın ne diyormuş, ne söylüyormuş, hiç bunlar konuşulmadı. Bülent Ersoy da mesela trans bir sanatçı ve “çocuğum olsa askere göndermezdim” dediği için pat diye onun hani trans kimliği üzerinden saldırı yapıldı, onun sesi, sanatı, saygınlığı varken bir anda “bu işte dönme” oldu, bir anda dönme olduğunu hatırladı toplum ve onun hiçbir zaman doğuramayacağını söylediler mesela aşağılamak için, bir anda şeye dönüşebiliyor, evet tamam biz eğlendirici unsurlar olarak görünüyoruz toplumun gözünde ama toplumu rahatsız ettiğimiz zaman da kötü kişiler oluyoruz, bir anda ibne olduğumuz, dönme olduğumuz hatırlanıyor. Aras: Ya da şey gibi yani ben şunu hatırlıyorum, üniversiteye ilk gittiğim yıllarda Murathan Mungan’ın imza günü vardı, ben de o yaşımın salaklığıyla şey demiştim yani işte insanların LGBT’lere saygı duyması için sanatçı mı olması gerekiyor demiştim, o da bana çok da tarihi bir yanıt vermişti, onu söylemeyeceğim, (gülüşmeler) yani bunu yapmak zoruna olması bir şey değildir, ben bunun avantaj olduğunu düşünmüyorum, mesela bir yandan LGBT olmak birisini daha hassas, daha ince, daha algıları yüksek, daha zekası kıvrak falan yapmıyor, bir yandan da her şeyi sorgulamakla ilgili her şeyi düşünmüş olabilir, belki bu kısmı avantaj olabilir diye düşünüyorum. Yani çocukluğundan beri her şeyi analiz etmek zorunda, her şeyi anlamak zorunda. En basitinden şöyle düşünün, yani bir transsanız eğer hangi sokaktan, ne zaman, hangi saatte yürümeniz 24 gerektiğini, hangi caddelere girebileceğinizi hesaplamanız gerekmektedir, yani şehrin bir haritası sizin aklınızda vardır mutlaka, gidebileceğiniz yerler, arayabileceğiniz kişiler, o mekanı da o şekilde kullanmazsınız, yani bunun gibi sürekli bir yorum yapma, sürekli bu mevzuları bir analiz etme yüzünden de üretim çıkıyor olabilir, yani böyle de düşünülebilir. Bir de son olarak, dağıtacağım, sanat camiasındaki insanlarla ilgili bir şeyler söyleyeceğim, Cemil İpekçi’nin açık bir gey olması, Türkiye’de bunu rahatça söyleyen birisi olması bir temsiliyet yaratıyor mu acaba toplumun gözünde, bu görünürlük başka olumsuz bir etkiye sebep oluyor mu acaba ya da Bülent Ersoy gibi biz de acaba büyük bir kitle özellikle trans kadınlar yani trans olmayı önümüzde büyük örnek olduğu için öyle mi öğreniyoruz sizce, “trans öyle olur” diye mi düşünüyoruz sizce? Ayfer: Öncelikle Cemil İpekçi ye da ne bileyim eşcinsel modacılar falan toplum bir gey, bir eşcinsel rengarenk giyinen, kulağında küpe olan, biraz kadınsı bir insandır olarak düşünüyor, böyle bir algı var, kötü bir şey değil böyle bir şey ama tüm geylerin böyle olmadığını biliyoruz, böyle bir durum var. Onun dışında neden LGBTİ’ler sanat dünyasında daha çok, bence para kazanabilecekleri, kendilerini ifade edebilecekleri, rahat olabilecekleri ortam sanat ortamı, yoksa eminim ki doktor, mühendis olmak isteyen bir yığın LGBT vardır. İzlediğim yabancı dizilerde görüyorum, gey doktor, öğretmen, lezbiyen doktor gibi karakterler de oluyor çünkü onlar orada rahatlar ve bence orada pozitif ayrımcılık var, bir de deniliyor ki bir gey, bir trans kadın sanat alanında başarılı olabilir, bir şeyler üretebilir ama bu da bir önyargı bence. Kitaplarda geçen karakter25 lerden de bahsedeceğim bu sıralar Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal’ını okuyorum orada Sevici demiş örneğin, Salon: Evet lezbiyenlere deniliyor. Ayfer: Elif Şafak romanlarında küçük de olsa geçiyor eşcinsel karakterler, Ustam ve Ben, Bit Palas, Salon: Pinhan’da var, Aras: Evet interseks bir karakter, Salon: Hakan Günday’ın kitaplarında var, Ayfer: İskender’de var, zaten kendisi de söylemişti, “azınlıkta olanlara kenarda köşede olanlara her zaman ilgim var ve onlar da hep kitaplarımda yer alacak” demişti. Deren: Hayatın içinde var olduğumuzu gösterebilmek önemli olan Dilan: Bence şunla alakalı sanat içinde bu kadar çok yer almamız, yani ergenliğe girene kadar kızlarla erkekle oynuyorsun ama ergenliğe girince yalnızlığa itiliyorsun, benim öyle olmuştu, onlar sokakta oynarken ben kitap okuyordum kütüphanye gidip, hassaslık bundan kaynaklanıyor, eğer böyle bir ayrım olmasaydı onlar gibi olurdum, ama onlar tarafından dışlandığım için kendi yaşımdan büyük şeylere odaklandım, Salon: Daha iyi olmadı mı? 26 Dilan: Hayır olmadı, ben kolay olanı yaşamak istedim, zor bir hayat istemezdim, hayat sınırlı, kolay bir şekilde yaşayıp ölmek isterdim onlar gibi, dürüstçe böyle düşünüyorum. Ortaokulda çok da kalın kalın kitapları okumak gerekli değil. Barış: Erken yaşta sorgulamaya başlıyorsun, Dilan: Evet o da insanı üzüyor, yıpratıyor, toplumla bağını koparıyor. R: Artı bir durum bence, itilmeyle başlayan kendini ifade etme için resim çizme, yazı yazma, bu sanat oluyor, ayrıca toplum çıkar için kullanıyor, eşcinsel bir birey iki şekilde düşünüyor, erkek ama bedensel olarak kafa olarak kadın gibi de düşünebiliyor diye algılıyorlar, öyle olmuyor ama ben gayet odunum. Herkes estetik olmak zorunda da değil, tasarımcılar mesela, saç tasarımcılarını da çıkarlarına göre kullanıyorlar, kimsede olmayan bir şeyi bu üretebilir diyor, hayal gücü o kadar gelişmemiştir, bilinci o kadar gelişmemiştir diyor, belki bir kadın bakış açısına sahiptir diye düşünüyorlar, ben de saç tasarımcısıyım da o yüzden biliyorum, böyle insanlarda bir atlama oluyor üstüne, saldırı oluyor, zaten babam da kendisiyle hiç görüşmememe rağmen çok ünlü bir ressam kendisi, babamın yaptıklarını hiç algılayamadım küçüklüğümden beri. Ama onun sergisine gittiğimde, çok ünlü ressamlarla beraber bir sergiydi, beni zorla çağırmıştı, kapıdan girdim sevgilimle direk kameralar bize doğru yöneldi, işte ünlü ressamın çocuğu trans diye magazine vuracaklar akıllarınca, bu şekilde görüyorlar bizi, bir daha da gitmedin zaten sergiye falan. 27 F: Söylemek istediğim çok fazla şey var, hepsini nasıl bir arada söyleceğim, bilemiyorum şu an, bazılarımızın genellemeyelim ama çıtaları yüksek yerde oluyor, bazılarımız küçükten başlıyor. Film olarak ilk aklıma gelenler Dönersen Islık Çal, Philadelphia, Gece Melek ve Bizim Çocuklar var. Son 4-5 yıldır gerek kitap gerek film toplamaya çalışıyorum, ben uzun zamandır bir şeyler yazan, düşünen, olgulara kafa patlatan birisiyim, her şeyi okumaya, toplamaya çalışıyorum. Giovanni’nin Odası, Sylvia Plath’ın bir kaç kitabı var, Salon: Oscar Wilde’ın kendisi zaten gey, F: Virginia Wolf herşeyi LGBT ile ilgili, Herman Hesse… Kanlı bir dizi vardı ya Spartacus her yerde sevişme sahnesi var, son günlerde üretim çok fazlalaştı değil mi, camia sürekli genişliyor bu bizim avantajımıza mı dezavantajımıza mı bilemiyorum, fark edilmek önemli, dün Trans X filmindeydim, en yakın arkadaşı trans olan ve onu HIV+’den kaybeden biri olarak söylüyorum, bambaşka sorunlar gördüm o filmde, izlemenizi tavsiye ederim. Biz büyürken Aydınlar, Fatih Ürekler, Sezen Aksu’nun biseksüelliği, Yıldız Tilbe de biseksüeldir mesela, kuzeni İntizar da lezbiyendir, Demet Akalın interseks mesela, S: Yok canım Demet Akalın doğum yaptı, interseks değil, A: İntersekslerde iki organ da kısır oluyor ayrıca, B: İnterseksi de bir konuşsak ileriki haftalarda, görüldüğü üzere çok bilgisiziz. 28 Kübra: Ben Eurovizyon’da birinci olan kadınla ilgili konuşmak istiyorum, orada aslında makyaj yapan bir erkek olsaydı gene konuşulurdu ama bu kadar çok değil, ne olduğunu oturtamıyorlar, sakalı olmayan bir trans olsaydı bu kadar çok konuşulmazdı, insanlar görmediklerini konuşuyorlar, yaftalıyorlar, translar arasında bile konuşuldu “bir trans böyle olur mu” diye, translar bile bir şekilde nasıl olunacağını birbirine öğretiyorlar bence. Bir de moda ile ilgili konuşmak istiyorum, moda bence kapitalist sistemin bir ürünü olduğu için bunu kurtuluş yolu olarak düşünen geylere de kızıyorum ayrıca. Bunun bir amacı yok bence moda kötüdür demiyorum da, birileri onu moda sektörüne sürüklüyor mu, mesela artık AVM’lerde de geyler çalıştırılmaya başladı, bu da kullanılıyor müşteri çekmek için, annem bile geldi bana “ay benle çok ilgilendi alışveriş yaparken” dedi, bence gey kimliği AVM’lerde pozitif ayrımcılıkmış gibi gösterilip müşterilere karşı kullanılıyor. Bir de medya çok önemli mesela, Cemil İpekçi’nin bir lafı TV başındaki insanlar tarafından başka bir algıya neden olabilir, senin benim ulaşamayacağım insanlar örneğin bu kişiler, gey algısını elbette Cemil İpekçi üzerinden görüyor, her gey öyle diye düşünüyor sonra. HIV dedik, İncir Reçeli filminde kız diyor “öpüşmekle geçiyormuş ben bir filmde izlemiştim” diye, medya bu konularda o kadar önemli ki bir laf bile tüm camiaya mal olabilir yani. 29 ARAS: Sanatın inanılmaz bir dönüştürücü etkisi var, mesela dizilerde, filmde kullanılan kıyafetler, eşyalar, oyuncuların saç kesimleri, yediği-içtiği, davranışlar çok etkili oluyor izleyici üzerinde, Kurtlar Vadisi sanırım 10 senedir yayınlanıyor, 10 senedir yüzlerce Polat Alemdar’ımız var yani koloni halinde gezen, ben de şöyle birşey düşünüyorum mesela billboardlarda “iki kadın birbirini sever”, “translar vardır”, yazıları olsaydı mesela, dizilerde trans bir karakter mesela herhangi birisi olsaydı bir karakter olarak metnin içine yedirilseydi diziye ya da biz bunları başka şekilde algılayabilseydik başka bir şekilde olacaktı. Bunun yapılabileceğini bilip yapılmaması kahredici yani. N: Bir kere bir dizide vardı ATV’de yayınlanan, iki erkek yatakta gösterilmişti ama sonra yayınlanırken bu sahne kesilmişti. Aras: Yani dediğim gibi insanlar bunları izlese belki bir şeyler değişecek, mesela L Word’ü izlese insanlar TV’de keşke. Salon: Shameless mesela izlenebilir… D: Ben edebiyatla başlayayım, Virgina Wolf Saatler çok etkilemişti beni, hem eşcinsel aşkı hem lezbiyen bir çifti çok güzel işlemişti, yönetmeni de çok dikkatli işlemişti, Virgina kitaplarında da çok güzel anlatır, Capote eşcinsel yazarlar arasında çok önemli bir yer tutar, katile olan aşkı ile ilgili bir kitabı vardır, Pedro Almodovar filmlerinde eşcinsel, trans karakterlere yer vermesi ve özellikle olağan ve sıradan olarak işlemesi çok güzel, Ferzan Özpetek de 30 o yolda mesela. Sonra Bilge Karasu’yu kesinlikle es geçmemek lazım, Türkiye’nin en önemli yazarlarından birisi, eşcinsel aşkı adam çok güzel anlatıyor, ve hiç böyle laçkalaştırmadan, gayet sıradan cümlelerle ana temada göstererek çok güzel anlatıyor, Elif Şafak da çok güzel anlatıyor, bunlar hayatın bir parçası çünkü nasıl heteroseksüel bir çifti anlatıyorsam eşcinsel bir çifti anlatmamam gözlerimi kapatmam anlamına geliyor, o yüzden yazarın eserinin ya da bir sanatın içinde LGBT’nin olmaması mümkün değil, çünkü hayatın olağan akışıdır bu. Özel bir yer tutuyormuş gibi düşünmüyorum, biz baskı altında, sıkıntılar içinde yaşıyoruz o nedenle sıradanlaştıramıyoruz, orda da görünce aaa ne güzel anlatmış diyoruz, çünkü yaşamak istediğimiz şey o. Nazlı: Ben de sanattan değil de Bülent Ersoy ve Cemil İpekçi ile ilgili konuşacağım. Bülent Ersoy’da transfobiyi toplum yendi mi acaba, ya da “sen sus şarkını söyle” diyerek engellediler mi trans kimliğini öne çıkartmasını? Bir de Cemil İpekçi ve Fatih Ürek’in erkekler tarafından genel olarak “ibne, top” gibi hitap edilerek benimsenmemesi ve dışlanması ama Bülent Ersoy’un hiçbir kadın tarafından “dönme” diye nitelendirilmemesi acaba ataerkilliğin, bir erkeğin erkek gibi olması mı yani tırnak içinde Fatih Ürek’in erkek gibi olmaması mı acaba sorun? Aras: Homofobi ve transfobi çok ince meseleler. 31 32 03. DİLAN İLE SOHBET Adım Dilan, 1983 Ankara doğumluyum. Eğitimimi burada aldım. Üniversiteyi de burada bitirdim. Burada yaşıyorum. Ankara’da yaşıyorum hala. Transseksüel kadınım, heteroseksüelim, Ankaralıyım. Tatarım ben. Ben başlangıcından beri hep Ankara’da yaşadım. Hiç şehir değiştirmedim. Şu an ailemle fazla ilişkim yok. Arada bir sadece annemle, ablamla görüşüyorum. Erkek kardeşimle ve babamla görüşmüyorum. Annem ve babam emekliler. Diğerleri de memur. Normal bir aile, Türk aile yapısına sahibim. Babam ortaokul mezunu, annem de ortaokul mezunu. Kardeşlerim üniversite mezunu. Şu an seks işçiliği yapıyorum. Kendi kendime yetecek kadar kazanıyorum. Mesela saat 1 gibi kalkıyorum. Hazırlanıyorum, makyaj yapıyorum. İstiyorsam, çok nadir kuaföre gidiyorum. Kuaföre gitmemeye yemin ettim kendi kendime. Saçımı 33 başımı ayarlıyorum. Yemek yemeden dışarı çıkıyoruz köpeğimle. 1 saat, 2 saat yürüyüş yapıyoruz. Ondan sonra geliyorum, hazırlanıyorum. İnternetteki ilanlarıma bakıyorum. Müşteri alıyorum. Her gün olmamakla birlikte. Çok fazla çalışmıyorum çünkü. Sonra internette zamanım geçiyor. Arkadaşlarıma gidiyorum ara sıra, onlar da geliyor. Her zaman çocukluktan itibaren yanlış doğdum, bir anormallik, bir eksiklik, bir şaka var gibi düşünürdüm. Her zaman kendimi yanlış doğmuş bir kız gibi düşünürdüm. Ama erkektim. Bunun kaosunu çok küçüklükten beri yaşadım. 5 yaşında, 4 yaşında bile böyleydim. Ailem bana hep “kız gibi davranıyorsun, erkek gibi ol, herkes seninle dalga geçer, Bülent Ersoy gibi olursun” gibi iyiliğime ama kötü yollu şeyler söylüyorlardı. Benim en kötü travmatik yaşadığım olaylar, sokakta, çocukken okulda yaşadıklarımdı. Erkek çocukları tarafından sürekli dışlanıyordum. “Kız kılıklı, kız kılıklı” diyorlardı. Dövmeye kadar gidiyordu. Çocuklar biraz acımasız biliyorsunuz. Yani hep erkek çocuklarından korktum, böyle yetiştim. Ergenlik çağına girdikten itibaren de tamamen kendi kendime yöneldim. Hem kızlardan uzaklaştım, hem erkeklerden uzaklaştım. Kendi kendime bir dünya kurmaya çalıştım. Ailemin beklentisi erkek olmamdı. Normal erkek gibi davranmam, görünmem. Kız arkadaşlarım vardı benim genelde. Erkek arkadaşlarım, sosyal arkadaşlık anlamında olmadı. Kız arkadaşlarımın hepsi olgunlukla karşıladı. Çünkü zaten tahmin ediyorlardı. Bile bile arkadaş oluyorlardı benimle. Ama ailemin tepkileri korkunç oldu. Ağlama krizleri, intihar tehditleri, her şey çok kötüydü. 34 Üniversiteyi bitirdikten sonra Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili araştırma yapmaya başladım. Çünkü üniversiteye kadar bedenimle oynamak istemedim. Süreçle ilgili şöyle bilgi sahibi oldum. Aslında akademik bir bilgi sahibi olmadım. Trans arkadaşlarımdan tamamen, ilk etapta onların yönlendirmeleri, hormon kullanımı vesaire, doktor falan. Trans arkadaşlarımdan bilgi aldım. Bir transın önce mahkemeye başvurması gerekiyor. Mahkeme hastaneye yönlendiriyor. Hastane izin verirse, transseksüel raporu kanıtlanırsa ameliyat oluyor. Ameliyat olduktan sonra tekrar mahkemeye başvuruyor, kimliğini alıyor. Ve bitmiş oluyor süreç. Ben bunların hepsini, birçoğunu yaşadım. Şuan sadece kimliğimi almak istiyorum. Akademik olmamakla birlikte, yarı akademik hormon tedavisi gördüm. Burnumu yaptırdım, saçlarımı uzattım. Göğüslerimi yaptırdım. Orşiyektomi (Testis aldırma ameliyatı) yaptırdım. Mahkemeye başvurdum. Bu kadar. Tedavi masraflarını kendi birikimlerimle karşılıyorum. Sürecim Hacettepe’de devam ediyor. Özel doktorlar, estetik amaçlı operasyon yapan doktorlar daha böyle hani, esnaf zihniyetiyle yapıyorlar bunu ama normal hastanelerdeki doktorlar çok daha bilinçli. Ama hepsi de çok iyi davrandı. Hiçbirinden kötü muamele görmedim. Şimdi Vajina ameliyatı düşünüyorum. Cinsiyet geçiş sürecine başladıktan sonra gündelik hayatımda her şey değişti. Okuduğum okul bir hiç oldu. Hiç bir işe yaramadı. Ailemden koptum. Arkadaş çevremi tamamen, normal arkadaş çevremi kaybettim. Her şey değişti. Baştan aşağı her şey değişti. Trans kimliğim gündelik hayatımda görünürlük anlamında çok fazla zorlamıyor. Ama şu şekilde etkiliyor. Tamamen çevrem translardan 35 oluşuyor. Normal homojen bir çevrem kalmadı. Sanki böyle gettolaşmış gibi, tamamen, hani telefonumu arayan translar, gördüğüm translar, yaşadığım yerde çok trans olduğu için sokakta gördüğüm insanlar trans. Tamamen hani küçük bir hayatım, trans dünyası gibi bir şey. Orada yaşıyorum artık. Kimlik değiştirmeyi çok istiyorum. Çünkü şuan kadın görünümündeyim ama resmi bir yerde mavi kimlik gösteriyorum. Artı penis görüyorum, penisimin orada olmamasını istiyorum. Erkek arkadaşımla sorunlar yaşıyorum. İleriye dönük planlarımda erkek arkadaşımla resmi bir şey düşünürsem eğer sorun olacak. Burada Türkiye’de mavi kimlikle olunamayacağına göre, işi kurallarına göre oynamak istiyorum, mecburiyetten dolayı. Hukuk sürecini başlattım. Kimlik değiştirmek için dava açtım. Ankara’daki Trans Danışma Merkezi’nden çok önemli bilgiler aldım. Dilekçemi de onlar hazırladılar. Daha önceden isim değiştirme dilekçemi bildiğim için onun benzeri bir şekilde hazırladım ama garanti olması açısından T-Der’e geldim. Onlar bana yardımcı oldular. Adli süreç boyunca ayrımcılıkla karşılaşmadım. Tam tersine çok iyi davrandılar. Bence hukuki süreç kolay olmalı. Aylar sonraya randevular, dava tarihleri verilmemeli. Çok daha seri işlemeli bence. Ayrıca trans olup da penisinden memnun kalan insanlar da olabilir. Onlara bu hazım olayını yaşamak istemiyorlarsa sırf kimlik almak adına zorunlu olarak üreme yeteneğinden yoksun olma şartı olmamalı bu süreç yaşatılmamalı. 36 Ayrımcılık konusunda ise şunları söyleyebilirim, ailemden çok ayrımcılık gördüm. Hem beni kız çocuğu olarak kabul etmiyorlardı, hem de abime verilen haklardan da yararlanamıyordum. Hani normal erkek gibi verilen haklar, onun sahip olduğu haklardan da mahrum kalarak. Arada derede ikisinden de mahrumdum. Bu en büyük ayrımcılıktı. Artı tam bu dönüş aşamamın başında o zaman böyle şeyleri tam olarak pek bilmiyordum ve bir kadın kuaförüne gittim. O zaman kadın kuaförü, trans kuaförü, gece kuaförü şeklinde olduğunu bilmiyordum. Masum bir şekilde bayan kuaförüne gitmiştik. Oradan baya böyle hırpalanarak, hani dayak değil de, psikolojik şiddet görerek, aşağılanarak alınmamıştık. O günü hiç unutamam, çok kötüydü. Eskiden böyle şeylere tepki veremiyordum. Trans görüntüsüne, kadın görüntüsüne bürünmeden önce bir şey yapamıyordum. Kaderime mahkûm oluyordum. Ama şimdi ayrımcılığa maruz kaldığımda öncelikle yasal haklarımdan haberdarım, daha sonra her türlü haklarımla mücadele ediyorum. Ayrıca şu da var yani çok kadın görünümüne yakınsan, sesin inceyse, boyun, posun, ya da görünümün kadına çok yakınsa translar arasında sorun yok. Ama çok erkeksi bir transsan ya da trans erkekken kadınsı bir transsan o zaman çok büyük bir aşağılanma falan oluyor. Çünkü toplum kendisi gibi olanı istiyor. Tam tersi bir şeyi kabul etmiyor. Hani diyorlar ki kadın gibiysen tamam bu olmuş, okey. Buna göz yumabiliriz. Ama erkeksi bir transsan yok bunun olmaması gerekiyor diyorlar. Hâlbuki onun ruhunu bilemez. Belki de o diğerlerinden daha çok kadınsı. 37 LGBTİ derneklerinde beklentilerim, uğraşmaları, rant kavgası dışında, her biri LGBTİ bireyler için uğraşmalı. Transların çoğu seks işçiliği yapıyor. Büyük bir bölümü bundan memnunmuş gibi bir izlenim yaratılıyor. Bir de yapmak istemeyen, yapmayan, yapıyorsa bile istemeden yapan, gelecekte buna dair planları olmayan, başka şeyler yapmak isteyen translar da var. Bunun için bir şeyler yapılabilir diye düşünüyorum. 38 04. UĞUR İLE SOHBET 28 yaşındayım. Trans erkeğim. Heteroseksüelim. Erkeğim yani. Üniversite mezunuyum. Aslen Manisalıyım. Ama İzmir’de yaşıyorum çocukluğumdan beri. Türk’üm. Çocukken Manisa’daydık. Oradan taşındıktan sonra hep İzmir’de oldum. Başka bir yerde yaşamadım. Annem vefat etti ben 10 yaşlarındayken. Babam memur. Bir de ablam var. O da bir şirkette çalışıyor. Babam lise mezunu. Ablam da üniversite. İş arıyorum artık. Kimliği aldım ama iş bulmak da sıkıntılı tabi. Ülkenin durumu da belli. Ailemle kaldığım için maddi sıkıntım yok. Sosyal güvencem babamdan yararlanıyordum ama kimlikten hemen sonra sağlık sigortasından yararlanıyorum sadece. Sıradan bir günüm çoğunlukla evde geçiyor. Ama onun 39 dışında arada arkadaşlarımla buluşup sinemaya gidiyoruz. Bazen de ablamla dışarı çıkıp bir şeyler yapıyoruz. Cinsiyetimle ilgili hatırlayabildiğim ortalama 10-12 yaşında vardım. Ve bazı şeylerin ters olduğunu artık kendime itiraf etmeye başlamıştım. Bedenim değiştikçe bunlar benim değil demeye başladım. Değişimleri kabullenemiyordum. Ailem farkındaydı. Ve çok üzerime gitmediler. Çevremdekiler de öyle ciddi bir sıkıntı yaratmadı. Kız gibi davran baskısı hissetmedim. Arada takılan oldu ama öyle ciddi uzun uzadıya bir şeyler olmadı. Trans kimliğimi ablama çok daha erken açıklamıştım. Babam da çok düşkündür bana ve bir şey demedi. Ve her şeyin sağlıklı bir şekilde olmasını istediler. Ama önce babam başka bir sıkıntım var mı diye psikiyatriye götürmüştü açılmadan önce. Çevremde de bir kaç arkadaşım böyle şey mi olur diye tepki verdiler. Saçmalıyorsun falan dediler. Zaten bir süre sonra muhabbetimiz de bitti. Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili gözüm kulağım hep açıktı nerden nasıl bilgi alırım diye. Ama ilk doğru bilgilerimi yaklaşık 4 yıl kadar önce internetten buldum. Önce psikiyatriye gidiliyor. Bir zaman sonrada mahkeme başlıyor. Trans kimliğimle ilgili önceliklerim fazlalıklardan kurtulmaktı. Yani meme ameliyatı olmak istedim. Kıyafette sorun yoktu, zaten istediğim gibi giyiniyordum. Sonra da kıllarım olsun istedim yani hormon. 40 Önce hastaneye gittik. Psikiyatriden başladım. Ailemin de desteğiyle meme aldırma ameliyatı oldum. Hormona da başladım. Rahim ve yumurtalık da oldum. Geriye en zoru kaldı. Penis ameliyatı. Hormon kullanıyorum. Doktor kontrolünde. Meme aldırma bir de rahim ve yumurtalık ameliyatı oldum. Yani onları da aldırdık. Nasıl diyeyim yumurtalık ameliyatı açık oldu. Diğeri de alttan kesilerek oldu. Tıp fakültesinden tedavi aldım. Bir kısmı özelden bir kısmı devletten. Ailemin desteğiyle özelde oldum göğüs ameliyatını. Rahim yumurtalık aldırmayı tıp fakültesinde oldum burada Ankara’da. Endokrin önce özele gitmek zorunda kaldım. Ama artık gitmiyorum. Hormona devam ediyorum tabi. Göğüs ameliyatını İstanbul’da oldum özelde. İsim vermeyim şimdi ama etraftan çok duydum. O yüzden gittim. Ama beklentilerimi karşıladı, ister istemez iz falan çok kalıyor. Ama kurtuldum en azından. Penis ameliyatı düşünüyorum. Daha iyi hissedeceğimi düşünüyorum sanki böylece… Dava açma kısmını bir arkadaşın arkadaşı vasıtasıyla öğrendim. Sağ olasun. Bunun dışında kimse tarafından bilgilendirilmedim. Avukata başvurmadım, dilekçemi T-Der’den temin ettim. Hukuki süreç vallahi 8 ay kadar sürdü herhâlde. Tabi ki çok memnun kaldım diyemem en azından yazışmalar hızlı olsa bu süreçte. Davamı “cinsi41 yet değiştirme” ve “isim değiştirme” olarak birlikte açtım. Hakimde bir sıkıntı olmadı da çalışanların sık sık tuhaf bakışları oldu. Ama git gele alışıyorlar herhâlde. Ben kendim ameliyat olmayı zaten isterdim zorunlu olmasa da ama herkes aynı düşünmez. O yüzden TMK Madde 40’taki “üremeden yoksunluk” şartı bir insan hakkı ihlali. Hastanelerde gereksiz sorularla çok karşılaştım. Abuk subuk sorularla. Meraklarını gidermeye çok çalıştım. Onun dışında en çok bakışlar… Trans bireyler arasında da bir ayrımcılık olduğunu düşünüyorum, var valla. Ayrımcılık mı bu bilmem ama kıskançlık var bir kere. Senin sakalın az çıkmış, biraz daha çıksın böyle erkek olmaz diyen çok. Senin şuran neden böyle şöyle olsa daha iyi değil mi diyenler çok valla. 42 05. SEMA İLE SOHBET 32 yaşındayım. Kadınım. Yani trans kadınım. Heteroseksüelim. Erkekleri tercih ediyorum. Lise mezunuyum. Biz aslen İzmirliyiz ailece. Yani aile kökenim de buralı. İzmir Buca’da ikamet ediyorlar. Ben de orada doğdum büyüdüm. Başka bir yerde yaşamadım. Etnik köken derken, şey işte İzmir yerlisiyiz. Büyükbabamlar Roman kökenli ama biz işte karışık. İzmir dışında bulunmadık. Yani yaşamadık. Ama bir ara Bornova’daydık tekrar Buca’ya döndük. Babam Belediye’den emekli şimdi de ücretli çalışıyor yine belediyede. Annem ev hanımı. 3 kardeşiz. 3 kızız. Ben 2 numarayım. Ablam kız meslek mezunu, çalışıyor. Küçük kardeşim üniversitede okuyor. Ben lise mezunuyum. 43 Çalışıyorum arada. İş buldukça. Zaman zaman seks işçiliği de yaptım. İş arıyorum tabi. Yani düzün ve güvenilir bir iş olsa hayır demem. Barlarda da çalıştım. Şimdi de geçici olarak dönemlik bar işi yapıyorum yine. Sigortam oldu zaman zaman. Şimdi işsizlikten yararlanıyorum. Gelirim işte şöyle böyle. Yani günümü geçirmeme yetiyor şu sıralar. Giderlerimi azami düzeyde karşılıyor. Kışın buralarda hayat daha farklı akıyor. Şimdi ne yapıyorum. İşte sabahları genellikle geç kalkarım. Çalıştığım işyeri geç kapandığı için eve dönmem biraz geç oluyor. Kimi zaman valla sabahı buluyor. Kahvaltı, duş falan derken yeniden iş saati geliyor nerdeyse. İş saatinden birkaç saat önce inerim ki bir iki insan göreyim diye. Birkaç arkadaşım var. Onlara uğrarım. Bir yerde otururuz, iki lafın belini kırarız. Dertleşiriz. Belki bir şeyler yer işe gideriz sonra. İş olmadığı zamanlar çok evden çıkmayı sevmem. Televizyon izlemeyi seviyorum, pijamalarımı çıkarmadan keyif yapmayı seviyorum. Cinsiyetimle ilgili hatırlayabildiğim ilk düşünceler valla çok değişik şeyler. Nasıl desem ben hep kendimi kadın gibi hissettim. Daha doğrusu kız çocuğu olmadığımı okula başladığımda söylediler bana. Çok şaşırdım. Biraz kafamda sorular oluştu ama çocuksun daha bilemiyorsun ki ne diyeceğini. Ama içim çok sıkılıyordu. Neden ben böyleyim diye. Ben başkaları ne derse desin kendimi kız çocuğu olarak görmeye devam ediyordum ki. Anlayamıyordum yani. Ortaokulda ve lisede iyice fark ortaya çıktı. Lisede biliyordum artık kendimi. Ama bir ara gey olduğu44 mu düşündüm. Sonra, çünkü trans nedir belki bugünkü kadar bilinmiyordu ya da konuşulmuyordu. Sonra lisede yine gey değil de kız olduğuma karar verdim. Annem benim erkek olduğumu o yüzden de okula pantolonla gitmem gerektiğini söylediğinde onu mutlu etmek için öyle giyinip öyle davranmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Annemi çok severim. Gariban bir kadındır. Sonra sıkıntımı ona söylediğimde sen geysin herhalde diyen de bana annem oldu. Tabi o gey demedi de kız gibi erkeklerdensin dedi. Bir akraba çocuğu akranım vardı o bana “topsun sen lan” derdi. İşte o zamana ait bunun gibi şeyler var. Babam hiç konuşmadı açıkçası. Yüzleşmedik yani onunla. Liseden sonra ben iş buldum evden ayrılacağım deyince sanki biraz üzüldü ama hiç bana hayır da demedi. Şimdi de çok görüşmeyiz zaten. Annem garibandır. Çok bir şey diyemedi. Çünkü anlamadı bence. Ben ona anlattım. “Ben gey değilim, kızım” dedim. “Ablam gibi, küçük kız kardeşim gibiyim” dedim. “Sadece farklı bir bedende doğmuşum” dedim. “Ben de senin kızınım” dedim. Üzüldü, ağladı. Bir şey demedi. “Düzeltemez miyiz ki” dedi. “Tedavisi yok mu ki” dedi. “Beni yine de sevecek misin” dedim. Sarıldı kadın bana ağladı. “Seni ben doğurdum, insan doğurduğunu sevmez mi” dedi. Ablam biraz surat etti. “Saçmalama” dedi. Baktı ki kararlıyım aramıza mesafe girdi. Hala da mesafeliyizdir. Arkadaşlarına benden söz etmediğini biliyorum. Küçük kardeşim iyidir bak. Onunla rahatız. Liseden hiç arkadaşım yok. Mahalleden bir kız vardı, evleninceye kadar görüştük. Ama o da kocasına anlatamadı bence. Şimdi görüşmüyoruz. 45 Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili gittiğim bir barda tanıştığım biri dedi. “Senin gibiler için dava açıp kimlik alınıyor, ameliyatla dönebiliyorsun” diye. “Böyle bir tanıdığım var” dedi. Onunla tanıştırdı sağ olsun. O anlattı bana nasıl kız gibi görüneceğimi. Falsolarımı düzeltmemi sağladı. Hormondu, epilasyondu falan. O sıralar evden ayrıldım onunla kalmaya başladım. Seks işçiliği ile geçimini sağlıyordu. Arada ben de çalışmaya başladım. Bulduğum her işi de yapıyordum. Sonra biraz para biriktirince meme ameliyatı oldum. İşlemlerin hepsini yaptıramadım. Aslında çok fazla bilgim de yok. Yani ayrıntıları bilmiyorum desem yalan değil yani. Bana hep biraz karışık ve uzak geldi bugüne kadar. Yapamazmışım gibi geldi. Hastane işleri, dava işleri pek bana göre değil sanki. Ay ben böyleyim işte ya. Keşke biri olsa da benim adıma hepsini halletse. Çok hanım evladıyım. Benim önceliğim kıyafetti hep. Bir de sakal bıyık meselesi. Saçlarımı uzatmak ve boyamak. Onlardan sonra meme çok iyi hissetmemi sağladı. Ya işte sokakta sakalını düşünmeden, saçlarını rüzgârda savurarak yürümek çok güzel bir duygu ya. Rahatlıkla mini etek giymek falan. Ya mesele şu insan kendini nasıl hissediyorsa öyle yaşayabilmeli. Değil mi hep bunu diyoruz da bazen unutuyoruz sanki. Olanağım olsa bir de şey isterdim tabi ilerde belki vajina. Ya o konuda emin değilim ama. Böyle de iyiyim sanki. Hormon kullanıyorum. Hormon kullanmaya başladım o arkadaşın yanına taşınınca, bir de meme ameliyatı oldum işte. O kadar. Bir yıldır da 9 Eylül psikiyatriye gidiyorum. 46 Hormona kendi kendime başladım. Herkesin kullandığı gibi. Sadece çok kullanmışım bir ara biri dedi. Doktora gidiyordu o. Doktoru ona işte şöyle şöyle kullan demiş. Ben de ondan sonra daha dikkatli oldum. Onun doktorunun dediği gibi yapıyorum artık. Arada arkadaşlarla bunları konuşmak iyi oluyor. Birbirimizden öğreniyoruz. Meme ameliyatımı burada bir doktor var, biraz hesaplı da yapıyor. Bazı arkadaşlar sizin Ankara’dan bile buraya geliyor. Ona gittim, muayene etti, tamam dedi. Bir hafta içinde oldum ona. İyileşmesi de kısa sürdü. Doku altına yerleştirme yaptı. Deri altı da yapıyorlarmış. O bu iyi dedi. Bizim kızlarla da öyle konuşmuştuk. Ondan yaptırdım. Ameliyat özel oldu. Ondan sonra da pek bir tedavi almadım. Arada hastalandığımda falan sigortam varken devlete gidiyordum, şimdi mahalledeki polikliniğe gidiyorum. Bir de aile hekimimiz oldu şimdi ama daha bir kere gittim ona valla. 9 Eylül’de de işler öyle yürüyor. Bazen para veriyorum, bazen devletten alıyorlar. Dediğim gibi trans süreci için doktor olarak takip ettiğim biri yok. Sadece ameliyat olduğum doktor var. O zamanlar ona gittim. Şimdi gittiğim kimse yok. Şahin hoca adı. Psikiyatride Belma hoca beni izliyor. Bizim camiada çok konuşuluyordu Şahin hoca, ameliyatları iyiydi. Sağlık problemi yaratmıyordu, bir de ekonomikti diğerlerine göre. Çok hesaplıydı yani. Belma hoca tesadüf oldu. Gittim başladım o denk geldi, Devam ediyoruz. 47 Doktorların tavırları konusunda olumsuz bir deneyimim olmadı. Ciddi bir zorluk yaşamadım. İşte her ameliyatta olacak ya, kim bakacak, ne zaman çıkacaksın gibi şeyler. O konuda bizim kızlar çok destek verdi. Annem geldi bir gün hastaneye onun dışında kızlar yalnız koymadılar hiç. Dediğim gibi belki ilerde vajina olabilir. Ama şimdi emin değilim. Hem maddi nedenlerle hem de anlatamayacağım başka nedenlerim de var. Ha bir de belki yaşlandıkça estetik de düşünürüm Neden olmasın. Çok gerek görmedim henüz. Biraz zayıf ve ince yapılı olduğum için avantajım var o konularda. Kimlik değiştirmek için dava açtım, bir ay oldu açalı. Şöyle bir şey kimse gelip de “sana gel hadi bu konuda sana ben bilgi vereyim” demez. Kendinin biraz araştırmacı olman gerekiyor. Ben her şeyi öyle öğrendim. Ama yeni yeni bu sizinki gibi dernekler falan bazı toplantılar yapıyor, yazılarını falan okuyoruz. Çok iyi oluyor. Belki de bunlar vardı ben bilmiyordum. Ama herkes daha arttığını söylüyor bunun. Bu yıl İstanbul’daki yürüyüşe katıldım. Çok güzeldi mesela. Bunlar artmalı bence. Orada tanıştığım bir sürü insan oldu bilgi verebilecek. Oradan elden bir dilekçe buldum. Sizlerin vasıtasıyla. Öyle açtım. Bir arkadaş vardı, kimliğini aldı o. Çok sıkıntı yaşadı. “Çok uzadı” diyordu. Saçmalıkları anlatırdı bazen bize. Valla benimki ne kadar sürer bilmiyorum. Şimdi bana şu gün gel davan görülecek diyorlar ya o gün gideceğim, tanışacağız, bir bilemedin iki duruşma sonra 48 bence bitmeli. Ne var ki bu kadar uzatacak diyorum ama bilmiyorum valla. Zorunlu kısırlık denen şey şu yumurtalıklarımızın alınması durumu di mi? E tabi insan haklarına aykırı. Neden translar kısır olmak zorunda olsun ki. Kısır olmazsan değişikliğe izin yok. Bu saçma. Ya belki 18 yaş iyi ama evlilik konusu kötü diyorum ben. Çünkü bu camiada evli olan pek çok arkadaşım var. Bu onların suçu - sorunu değil ki. İnsan çok sonradan da fırsat bulmuş, aklı başına gelmiş olabilir. Hatta çocuğu olan trans arkadaşım var. Eski kimliğinden çocuğu olan demek istiyorum. Samimi olmak gerekirse ayrımcılıkla çok karşılaşıyorsun. Ama bir süre sonra belli bir camiadan çıkmayınca daha az karşılaşıyorsun. Aslen ben uzun zamandır karşılaşmadım. Mesela ablamın evine hiç gitmemiş olmam, bazı barlarda heterolardan daha az parayla çalıştırılmak falan ayrımcılık bence. Her mağazaya, sokağa, lokantaya girememek, her mahallede ev tutamamak…. Değil mi ? Ayrımcılıkla karşılaştığımda genellikle sineye çekiyoruz. Bazen ne yalan söyleyeyim yanımda arkadaşım varsa tartıştığımız da oldu. Ama biraz söylenip evine gidiyorsun sonuçta. Ayrımcılık yaşadığımda başvurabileceğin bir mercii veya makam var mı hiç bilmiyorum inan bana. Bu yüzden de korktuğum için sesimi çıkaramıyorum. Ama bu yürüyüşte 49 bir şey öğrendim, sizlere gelebiliyormuşuz. Sizin avukatlarınız yol gösterir herhalde. Baroların bizimle uğraşacağını düşünmüyorum açıkçası. Translar ile ilgili nasıl desem, bazı ayrıcalıklı olanlar var. Mesela ünlüler ya da zenginler ayrıcalıklı oluyorlar. Bir de trans kadınlara hep seks işçisi gözüyle bakılması üzüyor beni. Trans erkekleri pek görmüyoruz ortalarda. Bizimle birlikte olan erkekler normal sayılıyor, biz yargılanıyoruz hep toplumda. Bunun gibi şeyler çok. Dernekler başımız sıkıştığında bize bilgi versinler. Nerede ne yapacağımızı anlatsınlar ve bizim adımıza devletten hesap sorsunlar istiyorum. Sizler bize göre daha akıllı insanlarsınız. Çoğunuz okumuşsunuz. Bize yol göstermenizi beklerim. Benimle konuştuğunuz için teşekkür ederim. Güzel bir sohbet oldu. 50 06. ELİF İLE SOHBET 1987 doğumluyum. Erkek olarak doğdum ama benim cinsiyet kimliğim tamamen kadın. Heteroseksüelim. Aslen Mardinliyim. Doğma büyüme Mersin. Şu anda Ankara’dayım. Süryaniyim. Cinsiyet özürlüyüm. Öyle düşünüyorum. Yaşamış olduğum yerler Mersin, Muğla, Isparta, Ankara. Buralarda yaşadım. Gezdiğim yerler oldu ama buralarda yaşadım. Anne babam sağ. 8 kardeşiz. Ben en küçüğün bir büyüğü 7 numarayım. Kardeşlerim çalışıyorlar. Eğitimli insanlar. Üniversite okuyan var. Babam emekli, annem çalışmadı. Ben lise mezunuyum çalışmıyorum, serbest yani. Gelir durumum var tabi ki de. Kendim karşılıyorum. Ailem de karşılıyor bununla birlikte. Ben sıradan bir günümü, sürekli evimde köpeğimle geçiririm. Dışardaki sosyal hayatımda ise pek bir sıkıntım yok. Her yere gidiyorum. Hiçbir sıkıntım yok. Çok sık sine51 maya tiyatroya gitmiyorum ama giderim. Keyifli ve güzel zaman geçiririm. 4 yaşındaydım. “Ben kızım” diyordum. Anneme söylerdim. Annem kızardı bana. Kız kardeşime kıyafet giydirirdi. “Ben de onu istiyorum” derdim. Annem hissederdi, bence biliyordu. Hissediyordu. Ben erkek değilim diyordum. Herkesin düşünce ve algı yapısı farklı. Aynı aileden biri zıt çıkabilir, biri olumlu çıkabilir. Benim ailemde kız kardeşim olağanüstü olumlu karşılıyor ama ablam, aynı cinsiyetiz aslında ama tamamen zıt. “Hayır olamaz, erkeksen erkeksindir” diyor. O beden olarak yargılıyor beni. Ben kimliğimi değiştirmek istiyorum demedim. Ben sonuç itibarıyla bayan bir ruha sahibim. Kendi kimliğimi açıkladığım zaman inanmadılar. Ama biliyorlar. Duymak istemediler. Biraz hani, sert karşıladılar açıkçası. Epey sert karşıladılar. 2 ay hatta evin içerisinde mahkûm oldum ben. Hiç dışarı çıkarmadılar. Hani, erkeklerle ilgilenmesin, sohbet etmesin gibi gibi... En çok baskı Annemdendi. Ama şöyle bir şey söyleyeyim. Arkadaş çevresi mesela; heteroseksüel çevrem olsun, hepsi kabul etsin, lakin şöyle bir şey; arkadaş çevremden herhangi birisi; atıyorum Mehmet; Mehmet’in kardeşi aynı şeyi yaşasa emin ol ki belki Mehmet ona sert çıkabilir. Her ne kadar bana olumlu yaklaşsa da onun ailesinden biri de eşcinsel olsa ona sert çıkabilir. Belki. Hani sonuç itibarıyla ben onun arkadaşı52 yım. Ne de olsa ailesi değilim. Belki içinden biri olsa ne olurdu bilemem. Cinsiyet geçiş süreciyle ilgili ilk 17-18 yaşlarında araştırma yapmaya başladım. Benim ilk bilgim; arkadaşlarım hormon hapı kullanıyordu. İğnesini dahi bilmiyordum ben. Çünkü hani okulum vardı, evim vardı, ailem vardı. Bunun içerisinde çok değildi; mahallemizdeki bir gey arkadaşım hormon hapı kullanılacak dedi. İlk böyle bir şey oluştu ama ilk de 21 yaşında kullanmaya başladım. Epey bir zaman sonra. Çünkü korkuyordum. O zamanlar geçiş süreciyle ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Hukuk, devlet, adalet benim için önemli değildi yani. Ailem önemliydi. Onların izni önemliydi. Trans kimliğinle ilgili önceliğim; bir şey söyleyeyim mi; göğüs operasyonu dahi, ameliyat oldum, göğüslerim oldu. Onun öncesinde dahi ben cinsiyet değiştirmek istiyordum. Varsın olsun diyordum göğsüm olmasın ama cinsiyetimi değiştirmek istiyordum. Hepsinden önce bir vajinam olsun diyordum. Hepsinden önce bunu istemiştim ben. İlk önce onu istedim evet. Görünüş olarak erkek bedenine de sahip olsaydım bir zaman içerisinde bu değişecekti. Ama şunu biliyordum. Önce o olsun, iyileşsin, yavaş yavaş ben ona alışayım. Ondan sonra bedenim komple alışır diyordum. Şöyle söyleyeyim; ben ilk tabi karar almadım kendi cinsiyetimi değiştireyim diye. Zaten içimde var olan bir şeydi bu. Hani diyeyim, kalkayım gideyim ben cinsiyetimi değiştireyim, geleyim, şu tarihte bunu yapayım, hiçbir 53 zaman bunun tarihi olmadı. Hiç aklımda yokken, bundan 2.5, 3 yıl önce bir anda kalktım göğüs operasyonun girdim. Göğüs operasyonuna girdiğim zaman doktor, kalbimi, nabzımı ölçüyor, her şey normal çıkıyor. Doktor gözümün içine bakıyor; “sen korkmuyor musun” diyor. Benim vermiş olduğum cevap şuydu: “Niçin?” O da dedi, “sonuçta ameliyata yatıyorsun, ilk kez narkoza yatıyorsun” dedi. “Hayır” dedim, “zaten bu benim için gecikmiş olan bir şey. Hiç korkmuyorum” dedim. “Onunla beraber, çok çok gecikmiş olan operasyonlarım var” dedim. “Korkmuyorum. Gayet normal bir şey iki saat uykuluk bir şey benim için.” Art arda art arda geldi diğerleri de. Hormon tedavisi yavaş yavaş alıyordum. İki yıllık hormon tedavisi almıştım. Yavaş yavaş alıyordum ama böyle sürekli almıyordum. Doktor kontrolünde kullanmıyorum. Sonra psikiyatri başlangıcı yapıldı da, psikiyatristimin psikolojisi benimkinden daha bozuk. Beni bozuk olarak adlandırıyorsa onunki benimkinden daha bozuk. Çünkü sonuç itibarıyla o uyumu sağlayabilmek adına operasyon geçiriyoruz. Bunu kalkıp bir psikiyatriste ya da psikoloğa anlattığımız zaman bize psikoseksüel bozukluk olarak bakıyorlar. Belki biz psikoseksüel bozuk değiliz. Tıbbın anlamı öyledir ama biz psikoseksüel bozukluk yaşamıyoruz. Bizde cinsiyet farklılığı var. Bunun açıklaması da böyle olmalı. Hukuki olarak cinsiyet değiştirme konusunda hiçbir şey yapmadım. Çünkü burun ve göğüs ameliyatı özele giriyor. İsim değişikliğini yaptım. Hukuki olarak ne avukata başvurdum ne başka bir şey. Tamamen kendim değiştirdim. İki yıl oldu. 54 Ameliyat olarak göğüs ve burun operasyonu yaptırdım sadece. Koltuk altından yapıldı göğüslerim. İzmir’de özelde yaptırdım. Özel hastanede bir gün kaldım. Sonra da kendimin alacağı ilaçlar vardı. Yani özel olarak pek bir şey karşılamadım. Doktorun ismi Ali Şahin Arıkan. İzmir’de hastanenin ismini unuttum şimdi. Arkadaşlarım tavsiye etmişti. Ama pişmanım. Hani çok güzel bir operasyondu ama. Evet beklentilerimi karşıladı, çok güzel karşıladı. Ama ben koltuğumun altını isterken, kas altı istemiştim. Kasımın altına yerleştirsin silikonu istemiştim. Derinin altına istemedim ben. Doktor kendi kafasından kalktı derinin altına yerleştirdi. Çünkü ben zaten hormon almıştım, göğüslerim 70 beden olmuştu nerdeyse. Kendi göğsüm de vardı. Hani senin göğsün büyük diyerekten sen kalk benim deri altıma yine de silikonları yerleştir. Kas altına yerleştirildiği zaman silikon daha orijinal ve daha güzel durur. Lakin deri altına konulduğu zaman oynuyor, sağda solda oynuyor. Şekli değişiyor. Sıkıntı oluyor ara sıra. Sonuçta böyle şekil itibarıyla çok güzel. Çünkü kendi göğsüm zaten oldu. O da tamamlamış oldu. Geçirmiş olduğum operasyonlar için özel hastaneye yatmıştım. O doktor şimdi senden para alıyor. Ben ona 3 tane göğüs yap desem belki bana 3 göğüs yapacak. Parasını alıyor. Hiç kötü bir şey görmedim hemşirelerden. Doktorlar da öyle. Sonuçta tıp adamları, onlar kendi mesleğini icra ettikleri için biz de kendi istediğimiz şeyleri yapmak istediğimiz için doktorlar böyle bir şeyi kötü bir gözle görmedi. Şimdi cinsiyet değiştirmek istiyorum vajina yaptırmak. Sebebi ne biliyor musun? Ben topluma uyum sağlamak 55 istiyorum, bedenime uyum sağlamak istiyorum. Benim amacım, o organı kullanmak değil. Zaten şimdiki organı kullanmıyorum. Benim dışımda kullanılmayan bir organ. Kullanılmayan bir organı da bedenimde istemiyorum. Sevgilimin desteği de var. Her şekilde. Ameliyatımı o da istiyor. Bu durum onu da üzüyor. Çok üzüyor. Şimdiki düşüncem Tayland. Sebebini sorarsan; çok güzel, başarılı operasyonlar geçiriyorlarmış. Bunun yeri Tayland, Amerika gibi yerler. Bunu çok güzel yapıyorlarmış. İmkanım elvermezse, İstanbul’da bir hastanede bir doktora gitmeyi düşünüyorum, Harun Özkan. Annemlerle otururken kılık kıyafetime çok dikkat ederdim. Hiçbir şekilde ne anneme, ne babama söz gelmesini istemezdim. Lakin bir şekilde mahalle biliyordu. Sonuç itibarıyla içimdeki var olan şeyi saklayamazdım. Kalkıp da alenen, açıkça da söylemiş bir insan değilim. Hal ve hareketlerimden her şekilde anlaşılıyordu. Giyim kuşamıma çok dikkat ederdim. Evde etek giyerdim. Gizli gizli giyerdim. Kız kardeşimle giyinirdik. Çok rahatlıkla, Hiçbir şekilde çekinmeden doktora gidiyorum. Çünkü sonuçta o hastaneler, doktorlar bizim için orada. Allaha şükürler olsun çok fazla sağlık problemim olmadı. Olmasın da. Bizlerden uzak, dağlara taşlara diyelim. Sürekli hastaneye giden ve doktorlarla muhatap olan birisi değilim. Sadece Hacettepe Hastanesi, Psikiyatri Bölümü’ndeki bir doktor rahatsız ediyor, onun bakışlarını hissedebiliyorum. Çünkü Psikiyatri doktorlarını tanıyorum. Beni rahatsız eden şey; her ne kadar güler yüzlü de olsa bakışları farklıydı. Hani, görürsün, yanlış da duyabi56 lirsin ama bir şey hissedersin. Kişiyle oturduğun zaman, konuştuğun zaman hissedersin. Bana hissettirdiği şey; git evinde otur der gibiydi. Ama bence bu trans bireyler için böyle. Ben sadece birinde gördüm bu davranışı zaten. Genç bir doktordu. Devlet hastanesini tercih ediyorum genelde. Sonuç itibarıyla sigortam var benim. Onu tabi ki de bal gibi kullanacağım. Devlet bana bu hakkı vermiş, kullanmak istiyorum. Kimlik değiştirmek elbette ki çok istiyorum. Hani Türkiye’de şöyle bir kanun olsaydı; her zaman isterdim, cinsiyet değiştirip pembe kimlik alabilirsiniz. Cinsiyet değiştirmeden de kadınlık bölümünde yine pembe kimlik alabilirsiniz. Bunu deseler ben yine cinsiyetimim değiştiririm, pembe kimliğimi alırım. Ben çünkü bunu kendi bedenimde istiyorum. Hukuk sürecine daha başlamadım. Sadece hastaneye başvurmuştum. Transseksüel yapıda olduğuma dair raporumu elime alıp elimde kalmasını istedim. Gün geldiği zamanda da o raporla birlikte mahkemeye başvurmak istemiştim. Hastane de zaten beni oyaladı durdu. Beni bıktırdı, ben de daha kısa yollardan başvurmak istedim. T-Der ve tabi sizler. Sizlere teşekkür ederim. Sizler tarafından her şekilde bilgilendirildim bu süreçte. Daha çok arkadaş çevremden bilgilendiriliyorum. Araştırıyorum. Kendi yararıma bir bellek ediniyorum kendime. Ayrımcılık konusuna gelince transsanız mutlaka olur. Bu her yerde oluyor. Yani mesela, cinsiyet değiştirmenin ser57 best olduğu bir ülke söyleyin bana, mesela İspanya, yani orada devlet izin vermiş, ameliyat olabilirsiniz. Hiç bir karşı çıkan yok. Her şey güllük gülistanlık. Lakin orada dahi belki, trans bireyler problemlerle, sorunlarla karşılaşabilir. Yani biz Türkiye’de yaşıyoruz diye sürekli karşılaşacağız, başka yerde karşılaşmayacağız anlamına gelmez. Okuma seviyesi çok yüksek olan ülkelerde dahi translar bunu yaşayabilir. Ama biz her yerde varız. Hayvanlarda dahi var. Bizler birer canlıyız. Kimliğimi elime aldığımda büyük ihtimalle dünyaya bir kez daha gelmiş olurum. Kimlik değiştirme süreci biraz hani şans gibi. Karşılaştığın kişilerle alakalı. Bakarsın üç ayda halledersin. Bakarsın kimileri de zorlaştırmak ister. Her şey zamanında olsun. Bu bir yıl olabilir, iki yıl da olabilir. Hani acele edip de kötü olmasını da istemem. Madde 40 ile ilgili düzenleme yapılmalı. Yahu yapsa da şöyle bir şey, devlet bizi tanımıyor ki. O madde boşu boşuna, söylemiş olduklarının hiçbiri birbirini tutmuyor zaten. 18 yaşından büyük olmalı, onunla birlikte üremeden yoksun olmalı, evli olmayacak. Daha ne kaldı ki. Burada bir şeyi şart koşuyorlar. Sonuç itibarıyla insan psikolojisi çok farklı bir şey. Belki o kişi 16 yaşında hazırdır cinsiyet değiştirmeye, belki 30 unda hazırdır. İnsan hazır olduğunu hissettiği zaman olmalı. Orada kalkıp da 18 yaşından sonra falan filan bunlar hikaye. Amerika’da kaç, 9 yaşında mı, 12 yaşında mı bile operasyon geçiriyor. Trans58 seksüel oluyor. Küçücük bir çocuk yani sonuç itibarıyla. Ama ne istediğini biliyor demek ki. Geçen yıl, İstanbul’a gitmiştim. Operasyon için burnumdan. Bir aksilik oldu benim Ankara’ya gelmem gerekti. Ertesi gün, operasyonu geçiriyorum, ertesi gün Ankara’ya gelmek istedim. Otobüse ya da uçağa binecek durumum yoktu. Maddi yönden değil. Çünkü gecenin bir saatiydi. Gece saat 01.00. Neyse, gece taksicinin biriyle bir şekilde anlaştım, Ankara’ya geldim. Taksici benim cep telefonumu ve bilgisayarımı çaldı. Evet. Hastalığımdan yararlandı, ağzım yüzüm her yer şiş. Zaten yorgunum. Sabah saat 6-7 gibi gelmiştik. Her neyse ben bu durumu karakola şikâyet etmek istedim Karakola gittim. Karakola gittiğim zaman oradaki polis memurlarının yapmış olduğu hareketler mide bulandırıcıydı. Orada ben polisin biriyle kavga ettim. Her neyse, sonuç itibarıyla ben transım. Yüzüm gözüm her yerim şişmiş. Kafamda sargı var. Ama kadın kıyafetimle gitmiştim. Ben o gün sinirimden çatladım. Polis bana dedi ki; “Elif bey” dedi. Ben de dedim ki polis memuruna, “kabalık yapıyorsun.” “Sen terbiyesizlik yapıyorsun, işini yap” dedi. Direkt polisle kavga ettim ben. “Yüzüm gözüm şişmiş, ben buraya ifade vermeye gelmişim. Benim trans olduğumu da görüyorsun. Üstümde benim erkek kıyafeti yok” dedim. Masanın üstüne de vurdum. “Sen polissen” dedim, “eğer benim burada ifademi alıyorsan sadece ifademi alacaksın” dedim. “Benim ne giydiğimi görüyorsun zaten” dedim. “Hanımefendi diyeceksin sen” dedim. Ondan sonra polis memurunun ifadesini ben geçen hafta okudum. Ayın yirmisinde mi ne okumuştum. Tekrar beni ifade için çağırmışlardı. Savcılıktan karar gelmiş, ifade59 min tekrar alınmasını istemişlerdi. Geçen hafta gittiğim zaman da benim vermiş olduğum ifadeyi ben tekrardan teyit amaçlı okumak istedim. Okurken de çünkü o zaman narkozun etkisindeydim. Fotokopisini almadım, rahatsızdım, bir de polis memuruyla kavga ettim. İfadede şunu yazmış polis memuru; “casper telefon, nokia bilgisayarı çalınmıştır.” Ne kadar şapşallık, bir polis memuru, hadi ben narkozluydum, çok kötüydüm, aklım ermedi belki ben karıştırdım, sen aptal mısın ki casper telefon olur mu, ben hiçbir yerde duymadım. Ya da nokia bilgisayar olur mu? Polis ifademi karıştırmış. Daha neler neler karıştırmış. Ben bununla ilgili hiçbir şey yapmak istemedim. Uğraşmak istemedim. Bu bir yıl önceki bir olaydı. Geçen hafta bu ifadeyi okuduğum zaman polis memuru da bana dedi ki o başka bir polis memuru, “ya böyle marka mı olur” dedi. “Nasıl ifade vermişsin” dedi. “Hayır” dedim “senin görev arkadaşlarından birisinin zevzekliği, şapşallığı bu” dedim. “Ben gayet doğru ifade verdim. Kendisinin amacı benimle dalga geçmekti” dedim. Bayağı bir tartışmıştım. Şimdi görsem bak onu gırtlaklarım. Çok sinirliyim yani. Şimdi olsa bir LGBT derneğinden yardım almayı düşünürüm. Ama yani bana o sözü söylemiş olsa, ben bir kitap okumuştum. Bert Fellinger orada şunu söylüyor -Alman bir yazar, muhteşem bir kitap yazmış- . Kitaptan ben şunu çıkardım; eğer diyor böyle bir süreçte peşinden koşmadıysanız, ilahi bir hak vardır. İlahi bir adalet vardır. Sen kalkıp onunla uğraşmadın, vazgeçtin, caydın ama ilahi bir adalet var. İlerleyen zamanlarda ondan çıkmasa bile onun çocuğundan, onun torunundan mutlaka çıkar diyor. Ve eşcinsellik üzerine de bir şey yazmıştı, benim babamın ya da 60 annemin tarafından eşcinsel bir çocuğa, bu dedem olabilir, onun babası olabilir yani atalarımdan birisi ya kınamıştır veyahut da gücüne gidecek bir söz söylemiştir, daha sonraki nesilde, ben kendimi sayıyorum, bende çıkmıştır. Yani, hani nesil nesil atladıktan sonra birinden çıkıyor yani. O polis memurunun bana öyle demesiyle ben kalkıp bir şeyler yapmak isterdim ama uğraşamadım. Çünkü o polis memuru. Devlet polis memuruyla aynıdır. Yani ilahi hak vardır. Çıkar bir şekilde. Kendi aramızda bile cinsiyet ayrımı var Ben heteroseksüel bir erkekten hoşlanırım ama kalkar başka bir trans kadın biseksüelden ya da ne bileyim lezbiyen birinden de hoşlanabilir. Her şey değişiyor. Değişkenlik gösteriyor. Mesela ben ne hissettim. Benim için biri; “aaa ne güzel bir trans kadın” dediğinde, bu biyolojik kadınlarda da vardır, yanımdaki arkadaşım çok rahatsız olabilir. Bu sefer de ayrı yürüyebilir ya da onunla çıkmayabilir. Bu da bir ayrımcılıktır. Hayır ben bunu Isparta’da yaşadım, onunla biz her zaman kol kolaydık. Kendisi, dönüşüm yaşadı, tamam zırıl zırıl belli. Olabilir. İki tane üniversiteli öğrenci; “aa bunlar top, travesti” dedi. Ben de bunun arkasındayım mesajlaşıyorum. Mesajlaşırken ben bunu duydum. Yanlarına gittim. Arkadaşımın koluna girdim yanlarına gittim. Ve hani bağıra bağıra, nasıl ona bağırıyorum. “Sen kimsin de böyle söylersin. Sen bir kulsun. Karşındaki de bir kul. Sen kime kalkıp da nasıl denir, kalbini kıracak bir hitapta nasıl bulunursun” dedim. “Öğrencisin bir de okuyorum diyorsun. Afedersin sen nasıl öğrencisin. Sen sadece kitap okuyorsun, beynine yerleştiremiyorsun bence” dedim. Kalkıp sen dışarıda yaşlı bir kadına yaşlı teyze diyebilir 61 misin? Diyemezsin. Bir hanımefendi dersin. Yani bir saygı vardır. Bu görüşmeden çok mutlu oldum. Çok memnun oldum. Ben bu görüşmeyi yaptığım zaman eminim ki bu görüşmelerin bir dönüşü olacaktır. Bana olmasa da benden sonraki birilerine mutlaka yararı olacaktır. Elimizden geleni yapmalıyız. Elimizden geleni ben de yapmak isterim. Hani çorbada tuzumuz olacaksa ne mutlu bize. Ama şunu söylemek isterim. Hepimiz insanız. Önce doğada insanlar ve diğer canlılar gelir. Bizler birer canlıyız, her ne olursa olsun yaşamak için bu dünyadayız. 62 07. Y. İLE SOHBET Merhaba ben Trans erkek Y. 24 yaşındayım. Üniversite mezunuyum. Doğduğum günden beri erkeğim. Herhangi bir engelim yok. Çok şükür sağlıklı bir bireyim. Birçok yerde yaşadım. Hatırladığım kadarıyla söyleyeceğim; Hatay, Anamur, Didim… Annem ev hanımı, babam 2000 yılında öldü, 3 kız kardeşim var, Ablam yeni boşandı, kız kardeşim evli, en küçüğümüz de ev kızı. Kardeşlerim ortaokul mezunu. İnşaat Firmasında çalışıyorum. Aylık 800 TL kazanıyorum. Üniversite Mezunuyum. Sosyal hayatım sıfır denecek kadar yok. Çünkü insanların arasında kendimi rahat hissedemiyorum. Ya kimliğimi gizlemek zorunda bırakılıyorum ya da kimliğimden dolayı benden rahatsız oluyorlar. Eğer penisin varsa erkeksin yoksa kızsın böyle bir anlayışın içinde hayat mücadelesi verdim ve vermeye devam ediyorum. 24 yaşında olmama 63 rağmen Sadece üniversitede arkadaş edindim ve onlara kendimi anlattım. Bana saygı duydular ama hala beni kız olarak gördükleri içinde onların yanında da ben ben değilim… Kapalı bir kutunun içinden insanlar bağırıyorum bir gün beni duyarlar umuduyla. Tabi yaşayan ölü gibiyim insanların arasında, kendimi defalarca ifade etmeme rağmen kimse beni duymuyor ve görmüyordu. Bu durum da beni kendi içime kapanmama neden oldu… Bu dünyada yalnızım. Ne ailem ne arkadaşlarım ne de sevdiğim kız beni anladı. Ben doğduğum günden beri erkektim. Bir gün dayımın oğlu sünnet oldu ben de neden olmuyorum diye kendime sordum. Sorumun cevabı canımı yaktı ve hiçbir zaman kabul etmedim o cevabı… Yanlış hatırlamıyorsam 6 yaşındaydım… O günden sonra geceleri Allah’a dua ettiğimi hatırlıyorum “N’olur Allahım bana pipimi geri ver uyandığımda pipim yerinde olsun” diye… Ben erkektim hatta 4 yaşında insanlara ben erkeğim diye bağırdığımı söylüyormuşum. Cinsel kimliğimi bulmuştum aslında farkında olmadan o yaşlarda… Ama ailem fark etmedi hiçbir zaman.. Ailemin herhangi bir beklentisi yoktu. Çok zor bir hayat yaşadık ailemle o yüzden hayat mücadelesi vermekten beklentilerimiz neler diye düşünme fırsatı olmadı kimsenin. Okul hayatım boyunca davranışlarımdan, giyim tarzımdan dolayı hocalarım anladı ama ben asi çocuk olduğum için sert tepki verebilirim diye kimse sormadı. Okulda hiçbir zaman kızlarla aynı ortamda soyunmadım bu da kızların bana baskı uygulamasına ve tacizlerine maruz kalmama 64 sebep oldu… Lisedeyken bir arkadaş bana sen Lezbiyen misin diye sordu… Ben de şoke oldum çünkü o kelimenin anlamını dahi bilmiyordum. Sonra anlamını sordum. Söylediğinde hayır dedim çünkü gerçekten lezbiyen değildim ama ben neydim. Erkeğim ama bayan bedenim vardı ilk o gün araştırma yaptım. Ve kendimi Trans erkek olarak tanımladım… Sonra dershanedeki rehber hocasına anlattım ve hastaneye gitmemi önerdi, ertesi gün gittim… Doktorlar Trans erkek olduğumu ve değişim yaşamam gerektiğini hiçbir zaman kendimi bayan hissetmeme imkan olmadığı söylediler. O gün verdiğim kan tahlilleri yorgun hissetmeme neden oldu… Çünkü hayattan, insanlardan çok yoruldum. Hastane sonrası eve gittiğimde annemin tek sorduğu evlenebilecek misin dedi bende Hayır dedim ve annemle hiçbir zaman eskisi gibi olamadık… Aslında ben hep anneme anlatmak istedim ama ben daha küçükken dedem bir yavru keçi çift cinsiyetli diye kesmişti. Ben de beni de kesecekler diye çok korkmuştum. Sonra televizyonda değişim yaşayanların haberi yavaş yavaş çıkmaya başladığında annem sert tepki veriyordu… Nasıl anneme anlatabilirdim ki… Lise son sınıfta araştırma yaptım. Hastanelere gittim hem de birçok değişik hastanelere. Hepsi aynı şeyi söyledi değişim yaşamak… Oysa benim arkamda ailem yoktu. Tek başıma bu mücadeleyi verecek maddi desteğim de yoktu... Kurtuluş yolu olarak intihar eylemlerim oldu ama başarısızlıkla sonuçlandı. Trans kimliğimle ilgili ilk önceliğim göğüs ameliyatı daha sonra hormon ilaçlarına başlamayı düşünüyorum, ardın65 dan Tıbbi Operasyon. Aslında tam olarak bilemiyorum. Çünkü bilmediğim şehirde, nerde kalacağımı bilmediğim yerde yaptıramam ameliyat. Çünkü zor süreçte yanımda birileri olmalı… Bana destek veren. Sonucu iyi olan her ameliyat bana uygundur. Araştırma yapmadım ama tecrübeli birinin ameliyatımı yapmasını isterim. BağKurluyum... Ekstra bir param yok o nedenle devlet hastanesinde ameliyat olmayı düşünüyorum. Çok zor gündelik hayatım var… İnsanların alaycı bakışı çocukların arkandan taş atıp “sen kız mısın erkek misin” demesi… Hatırlamak istemediğim birçok kötü günler. Normal bir hastalıkta hastaneye gitmem çünkü benim ruhum acı çekerken bedenimin acı çekmesinin anlamı olmuyor. Öleceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum… Kimlik değiştirmeyi çok istiyorum. Hayatıma devam edebilmek, mutlu olmak, aldığım nefesi, yediğimi, içtiğimi hissetmek istiyorum. Hukuk sürecini başlatmadım ama. Sistemi kolaylaştırsınlar artık zaten kimse bu zor süreci zevk için istemiyor, mecbur oldukları için istiyor. 2 yıl terapi nedir. Zaten o insan yıllardır kendisiyle terapi yapmıştır emin ve kesindir. Saçma geliyor bana uzun terapi. Sonra mahkeme kararı uzun, değişim yaşadıktan sonra kimliğini hemen vermiyorlar. Sistem çok saçma ilerliyor. Değişim yaşadıktan sonra yapacağım ilk iş sevdiğim kızın babasının karşısına çıkıp kızını istemek ve evlenmek olurdu… Ayrımcılıkla evet karşılaştım ve karşılaşacağımı da biliyo66 rum. İş hayatım ayrımcılıkla dolu bu yüzden özel sektörlerden nefret ediyorum… Bakımlı ve güzel bayan varken saçları kısa erkek görünümlü bayanı almıyorlar. Böyle durumlarda tepkimi kendi içimde yaşardım… Üzülür ve isyan ederdim hayatıma… İnsanlar translara, geylere, lezbiyenlere, alaycı, hastalıklı, iğrenç varlık olarak bakıyorlar ve öyle değerlendiriyorlar, onlara göre bizim gibiler cehennemlik olarak nitelendiriliyor ne yazık ki. LGBTİ kişilerden tek beklentim beni kabul etsinler… Aralarına alsınlar… Benimle arkadaş olsunlar kendimi ifade edebileyim… Sevgililik durumlarım karmaşık aslında, hem var hem yok… Ayrıldık ama hala peşindeyim barışana kadar peşinden ayrılmayacağım… Destek olur muydu bilmem… Sadece bana hep dediği değişim yaşa… İnsanların yaşadığı zorlukları herkes bilmeli ve onları anlamalı… Bu görüşmelerde faydalı olacaktır… 67 68 08. GÜNEŞ İLE SOHBET 34 yaşındayım. Heteroseksüel transseksüel bir kadınım. Aslen Bulgaristan Türk’üyüz. Bursa’da doğdum ve büyüdüm. Üniversite için İstanbul’a geldim ve burada kaldım. Özel bir firmada tasarımcı olarak çalışıyorum. Annem ve babam ilkokul mezunu. Babam şu anda hayatta değil, annem emekli. Bir ağabeyim var. Üniversite mezunu, evli, özel bir firmada çalışıyor. Gelir durumum hayat standartlarıma göre yeterli düzeyde. Sosyal güvencem var. Sevgilim şu an yok. En son sevgilim transseksüel olduğumu öğrendiğinde beni terk etti ve sonrasında da çok kötü olaylar yaşadım onunla ilgili. Yoğun bir iş temposunda haftanın 6 günü çalışıyorum. İş harici zamanlarımı spor yaparak ve arkadaşlarımla vakit geçirerek değerlendiriyorum daha çok. 69 Sanırım 5-6 yaşlarındaydım kimliğimle ilgili diğerlerinden farklı bir durum olduğunu anladığımda. Ben normal bir kız çocuğu olduğumu düşünüyordum aslında. Ailem ve çevrem erkek cinsiyet kimliğine uygun şekilde davranmamı ve giyinmemi bekliyorlardı. Bir müddet sonra ters düşmemek için kabul sürecine geçip, uyum sağlamaya çalıştım ama bu benim için çok acı verici oldu. Annem ilk açıkladığımda önce gey olduğumu itiraf ettiğimi düşündü, bana sarılıp bunun benim suçum olmadığını, yanımda olduğunu söyledi. Daha sonra bir transseksüel olduğumu ve kesinlikle ameliyat olup cinsiyetimi değiştirmeye kararlı olduğumu söylediğimde tepkisi büyük oldu. Beni reddetti, hakaretler etti ve uzun seneler boyu süren çekişmemiz başlamış oldu. Arkadaşlarım öncelikle bana destek olacaklarını söylediler ama sürecime başladığımda teker teker benden uzaklaştılar, yapayalnız kaldım. Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili bir arkadaşımın yönlendirmesi ile Bodrum’da bir psikiyatriste gittim. Bana bu konu ile ilgili çalışan İzmir ve İstanbul’da üniversite hastanelerinin grup terapilerinin olduğunu ve buralara devam etmemi önerdi. Önce İzmir’de başlayan, daha sonra İstanbul’da devam eden bu süreçte yeni tanıştığım arkadaşlarım ve doktorlarım sayesinde bilgi sahibi oldum. Öncelikle mahkemeden ameliyat olmak için izin alman gerekiyor. Bunun için mahkeme seni bir üniversite hastanesinin Üroloji bölümüne yönlendirip, buradan üreme yeteneğinden yoksun olduğuna dair bir rapor almanı isti70 yor. Bu raporu alırsan eğer ameliyat iznin çıkıyor. Ameliyattan sonra iste nüfus kayıtlarının ve isminin değişmesi için tekrar dava açıyorsun. Zaten hep uniseks kıyafetler tercih ediyordum. Yavaş yavaş uniseks kıyafetlerinden kadın kıyafetlerine geçiş yaptım. Bu arada lazerle yüzümdeki sakal ve bıyıklardan kurtuldum. Hormon kullanmaya başladım. Vücut ve yüz hatlarım değişmeye başladı. Ameliyat izninden sonra önce ismimi değiştirdim, bir yıl kadar sonra da cinsiyet değiştirme ameliyatı oldum. 2,5 yıl kadar çalışmaya ara verdim. Bu süreyi ailem ve eski arkadaş çevremden uzakta, daha çok aynı sorunları yaşadığım LGBT arkadaşlarımla geçirdim. İlk aşamalar zor da olsa, genel olarak toplumla çok büyük problemler yaşamadım. Sürecimi tamamladıktan sonra tekrar mesleğime geri döndüm. İç huzuruna kavuştum, gelecekte de bu şekilde devam etmek istiyorum. Çok nadir Hormon kullanıyorum. Doktor kontrolünde değil maalesef. Cinsiyet değiştirme ve göğüs protezi ameliyatı oldum. Penisin ters çevrilip içte vajina kanalını oluşturma şekliyle oldu ameliyatım. Özel bir hastaneden tedavi aldım, Harun Özkan. Özel Çamlıca Hastanesi. Tedavi masraflarını kendi birikimlerimle karşıladım. Bu konuda Türkiye’deki en başarılı doktor olarak bilinmesinden dolayı seçtim. Geçirdiğim operasyon görsel olarak beklentilerimi karşıladı, ancak tam anlamıyla bir cinsel haz almıyorum. 71 Türkiye’de maalesef bu alanda çalışan doktorların bu işi bir ranta dönüştürdüklerini düşünüyorum. Üniversite hastanelerinde sosyal güvenceniz olsa bile ücretli olarak terapilere katılıyorsunuz ve rapor için ödeme yapıyorsunuz. Daha önce bu süreçleri yaşayan arkadaşlarımdan bilgi alarak kimlik değiştirme davamı kendim açtım. Daha önce kullanılan bir dilekçe örneğini kendime göre revize ettim. İsim değişikliği davam hemen sonuçlanmasına rağmen kimlik değişimi ile ilgili davam gereksiz yere çok uzun sürdü. Hakim önce özel raporu uygun görmeyip bir üniversite hastanesine yönlendirdi, daha sonra o raporu da yeterli görmedi. Tekrar aynı hastaneye gönderdi. Bu süreç beni çok yıprattı. Hakimler de bu konuda çok bilgisiz ve süreci gereksiz yere uzatıyorlar. Herkes daha fazla bilgi sahibi olmalı. Bence kişinin karşıt cinsiyette yaşadığına dair bir kurul raporu kimlik değişimi için yeterli olmalı. Tüm bu prosedürler çok gereksiz. Psikolojik olarak transseksüel yapıda olmak ön koşulunun gerekli olduğunu düşünüyorum. Yaş sınırı daha aşağıya çekilebilir. Evli olup olmama durumununsa bu konuyla hiçbir alakası yok. Kimliğimi alınca çevremdeki herkese büyük bir sevinç ve gururla kimliğimi gösterdim. (gülüşmeler) Sürecime henüz başlamadan önce ve başlarında farklı görünümümden dolayı bakışlarla, hatta sözlü olarak tacize 72 uğradım. Fiziksel boyuta ulaşmadı ama o dönemler benim için çok üzücü ve yıpratıcıydı. Benim de bir birey olarak onlardan farklı haklara sahip olmadığımı ve yaptıklarının son derece çirkin olduğunu anlatmaya çalıştım olabildiğince. LGBTİ derneklerinin ayrımcılıkla karşılaşılması durumunda yardımcı olduklarını biliyorum. Trans bireylerin birbiriyle iletişimi de heteroseksüel dünya ile iletişimden daha az sorunlu değil açıkçası. Birinin diğerinden daha başarılı bir geçiş süreci geçirmesi bile onu kendine hedef seçmesi için yeterli olabiliyor. Bence bir LGBTİ Derneği LGBTİ bireyleri bilgilendirmeli ve herhangi bir ayrımcılıkla karşılaştığında ne yapması gerektiği konusunda yönlendirmeli. Trans bireylerin geçiş sürecinde ailesinden ve yakın çevresinden beklentilerinin ne olduğu önemli. Bu sohbetle geçiş sürecindeki arkadaşlarıma biraz da olsa yardımcı olabilirsem mutlu olurum. 73 74 09. ATLAS İLE SOHBET Ankara’da doğdum. Trans Erkeğim, bu cinsiyet kimliğim. Cinsel yönelimim, biseksüel. Üniversite mezunuyum. Bir abim var, benden büyük, evli. 2 tane çocuğu var. Annem ev hanımı. Babam da devlet memuru. Ankara’da doğdum. 3 yaşında Eskişehir’e gittim. İlkokul 3. sınıfa kadar Eskişehir’de okudum. 4. ve 5. sınıfı İzmir’de okudum. Ortaokulu Kütahya’da okudum. Liseyi Balıkesir’de okudum. Üniversiteyi de Konya’da oldum. Sonra Ankara’ya geldim. Babam üniversite mezunu. Devlet memuru şu anda. Özel bir Hastanede çalışıyordu. Şuan emekli. Oranın işlerini yapıyor. Annem lise mezunu. Ev hanımı. Çalışmıyor. Çalışma hayatı hiç olmadı. Bir abim var, benden 2 yaş büyük, evli, gıda mühendisi. 75 Şu an bir dernekte çalışıyorum. Sürekli bir maaşım yok. Pembe kimliğim olduğu için babamdan dolayı sosyal güvencem var. Yani sağlık anlamında babamın haklarından yararlanıyorum. Sabah işe gidiyorum. İnsan hakları alanında çalıştığım için, daha çok translarla ilgili çalıştığım için günümün büyük bölümü bununla ilgili geçiyor. Saat genelde 4’e 5’e kadar ofisteyim. Onun dışında, sosyal hayatımı oluşturan kişiler LGBTİ’ler. Belirli bir şeyin üzerinde, nasıl diyelim yani aktivist insanlar var çoğunlukla çevremde. En azından açık şekilde LGBTİ kimliğini yaşayanlardan oluşuyor. Arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Daha çok evcil biriyim. Dışarıda barlar vs, o şekilde bir sosyalleşmem yok. Sosyal hayatım böyle geçiyor. Bende de ilk şöyle oldu, 5-6 yaşlarındayken, kendimin farklı olduğunu, cinsiyetimin diğerlerinden farklı olduğunu biliyordum ama bu farkın ne olduğunu bilmiyordum. Biraz daha büyüdükten sonra erkek olacakmışım gibi, bu gibi şeyler düşünüyordum. Farklı olmak beni o zaman için rahatlatan, kendimi çok özel hissettiren bir şeydi. Yaşım ilerledikçe bu farklılığın olumsuz bir şey olduğunu öğrendim. O yaşlarda diğerlerinden farklı olmak, kafamda soru işaretleri olması benim için çok olumsuz bir şey değildi. Çok kötü hissettirmedi bu bana. Özellikle benim babamın 3 erkek kardeşi var ve amcalarımın hepsinin erkek çocukları var. Baba tarafında biyo76 lojik olarak tek kız çocuğu benim. O yüzden önemliydi. Annem için de şöyle bir şey vardı; annem de daha çok erkeklerin olduğu bir ailede büyüyen birisi ve en büyük kız kardeş. O yüzden benim kız çocuğu olmamla ilgili her iki tarafında çok büyük beklentileri vardı. Annem hep benim kız çocuğum olsun, onu çok rahat büyüteceğim diye düşünürmüş. Kendisi erkeklerin içinde ve baskıcı bir ortamda büyüdüğü için, benim kızım gelin olacak, benim kızım anne olacak gibi şeyleri çok duydum. Babası tarafında da ailenin tek kızı olmakla ilgili bir şey vardı. Ve herkesin biyolojik cinsiyetimle ilgili beklentileri vardı. Cinsiyet kimliğimden bahsedince ilk tepkileri daha çok yok saymak oldu. Ben o zamanlar trans olduğumu söylediğimde böyle ifade etmiyordum. Ben transım demiyordum tabi ki, çocuk olduğum için. Benim açılma sürecim daha erkendi, yani 8 yaşlarında transseksüel olduğumu, ameliyat olmam gerektiğini, Bülent Ersoy’un ameliyat olan bir trans olduğunu ve böyle bir şey varsa bunu tam tersinin de olabileceğini düşünüyordum. Çevremdeki insanlara da bunu söylüyordum. Anneme babama da ben büyüyünce ameliyat olacağımı söylüyordum. Genelde ailemin tepkisi ve çevremdeki akrabalarımın tepkisi; çocuktur, bir kaç sene sonra unutur şeklinde bir yok saymak şeklinde oldu. Aklıma gelen özel bir örnek yok ama beni o dönemde psikiyatriste götürdüklerini hatırlıyorum, böyle bir karmaşa içinde olduğumu düşünerek. Benim açımdan söylediğim gibi bir sorun yoktu o yaşlarda, trans kimliğimin yaşattığı sorunlarla çok fazla karşılaşmamıştım. İlkokul dönemimdi. O zamanlarda doktorlar bunun gelişimle ilgili bir şey 77 olduğunu, abim olduğu için ona özendiğimle ilgili geçici bir şey olduğunu söylemişlerdi. Yani yok saymanın en net şeyiydi benim için. Cinsiyet geçiş süreci ile ilgili Lise döneminde araştırma yapmaya başladım. O zamanlar direk internet üzerinden değildi. Daha çok gazetelerde çıkan haberlerdi. Televizyonda çıkan haberlerdi. Bir de o zamanlar ben 1984’lüyüm, yani, 1995-1996, 90’lı yılların sonlarına doğru translarla ilgili çok fazla haber çıkıyordu, olumsuz haberlerdi ama yine de haberler vardı. Bazı tartışma programlarında falan olabiliyordu. Siyaset Meydanı’nda falan bu tür şeylerin tartışıldığını hatırlıyorum. İlk bilgilenmem bu şekilde oldu. Basından, televizyondan ve gazetelerden, yazılı basından. Türkiye’de geçiş sürecine başlamak için yasal bir izin almanız gerekiyor. Bunun ilgili 18 yaşını doldurmuş olmak, üreme yeteneğinden yoksun olmak ve mevcut devam eden bir evliliğin olmaması gibi üç tane şart var. Kişi cinsiyet değiştirme istemiyle bulunduğu şehirdeki adliyede dava açıyor, sonrasında mahkeme bir bilirkişi raporu istiyor ve hastaneye yönlendiriyor. Hastanede bu kişiyi, trans kadın veya trans erkek, sürece girecek kişiyi yaklaşık olarak 2 yıllık bir gözleme tabi tutuyor. Bu süreçte Hormon tedavisi, Psikiyatri, Plastik Cerrahi, Üroloji, Jinekoloji gibi servislerden tedavi alıyor. Bu sürecin sonunda kurul raporu çıktıktan sonra bu raporla mahkemeye müracaat edip, sigortası da varsa, sağlık sigortası varsa, bunun üzerinden resmi işlemlerde bilgileri değiştirilebiliyor ve operasyonları geçirebiliyor. 78 Ben geçiş sürecimi tamamladığım için şu anda trans kimliğimle ilgili bu anlamda değiştirmek istediğim bir şey yok. Geçiş sürecine karar verdiğimde ve ameliyatlara adım atmak istediğimde bütün ameliyatları olmak istiyordum. Yani göğüs ameliyatı olmak istiyordum, rahim ameliyatı olmak istiyordum, penis ameliyatı olmak istiyordum. Bundan 5 yıl öncesine kadar böyleydi. Geçiş sürecimi böyle organize etmek istiyordum. Hormon kullanmak vs. Ama 5 yıl öncesinde bu işle ilgili aktivizm yapmaya başladığımda görüşlerim değişti ve sürecimi başka bir şekilde organize etmeye karar verdim. Şimdiye kadar göğüs ameliyatı oldum. Özelde oldum göğüs ameliyatını. 3 yıl oldu ameliyatımı olalı ve 3 yıl öncesinde hormon kullanmaya başladım. Hormon kullanmaya önce doktor kontrolünde başladım, genel testlerimi yaptırdım. Hormon kullanmaya bu şekilde başladım. Şu anda da aslında test yaptırmam gerekiyor ama son bir yıldır kendi inisiyatifimde hormon kullanıyorum. Bu değişiklik bana yeterli olduğu için de hukuki sürece ve diğer süreçlere girmeyi düşünmüyorum. Göğüs ameliyatı için liposakşın yöntemi ile ameliyat oldum, yağ alma yöntemi, basit bir teknik. Cerrahi operasyondan biraz daha farklı olarak daha az iz kalan bir yöntem. Bununla ameliyat oldum. İstanbul’da Boğaziçi Tıp Merkezi’nde oldum. Süreçte genelde özelden tedavi aldım. Devlet hastaneleri yerine özel psikiyatristler ve özel cerrahlardan. Tedavi masraflarını kendim çalışarak karşıladım. Şuan geçiş süreci ile ilgili bir şey yapmadığım için hiç bir yerden tedavi almıyorum. 79 Yani hayal ettiğim gibiydi. Tahmin ettiğim gibi oldu. Operasyondan memnunum. Beklentilerimi karşıladı. Bunun dışında bir ameliyat düşünmüyorum. Şuan için düşünmüyorum. Benim ameliyatımda başka bir trans erkek arkadaşım refakat etmişti bana. Onun referansıyla gittim. Benim için önemli bir kriterdi hastanedeki personelin yaklaşımı. Onun referansı da böyledi, hastane personeli ve doktorların yaklaşımının çok iyi olduğunu söylemişti. İsim gibi konularda hassas olduklarını söylemişti. Söylediği gibi oldu. Yani Hastanede trans olmam ile ilgili olumsuz bir şeyle karşılaşmadım. Öncesinde de özelde yine Ankara’da yine bir Psikiyatriste gitmiştim. Ankara Üniversitesi Hastanesi’nde Hoca olan bir Psikiyatriste. O süreçte de böyle çok ciddi vaka diyebileceğimiz bir ayrımcılıkla karşılaşmadım. Aslında sürece başlamadan önce gündelik hayatımda zeten tırnak içerisinde “karşı cins” olarak aynı kıyafetleri giyiyordum. Erkek kuaförüne gidiyordum. Geçiş süreci bu anlamda benim hayatımda çok şeyi değiştirmedi. Bu işin politikasıyla ilgilendiğim için biraz bertaraf edebiliyorum yaşadığım ayrımcılıkları ama ne olursa olsun trans bir birey olarak gündelik hayatta, özellikle kamusal alanda benim için sıkıntı. Yani bir yerde polis çevirmesi olduğu zaman polise kimliğimi göstermek benim için sorun yaratan bir şey. Yurt dışına giderken ya da herhangi bir şekilde ulaşım için havaalanına gittiğimizde kimlik göstermek benim için sorun. Ya da resmi bir işlem yaptıracağım 80 zaman trans kimliğim bu gibi yerlerde, özellikle kamusal alanda zorluk yaşatabiliyor bana. Ev kiralarken de olabilen bir şey. Yani kontratı eğer ben kendi üzerime yaptıracaksam bu kaygılandıran bir şey. Herhangi bir sağlık sorununda hastaneye gitmiyorum, gidemiyorum. Ayrımcılıkla karşılaşacağımı düşündüğüm için bu konuda çok çekinceliyim. Genellikle hastalıklarımın üzerinden geçerim. İyileşmeyi beklerim evde ya da geleneksel yöntemlerle kendim başım ağrıyorsa ağrı kesici alırım hastaneye gitmek yerine. Trans olmam dolayısıyla sağlık kurumları benim için ekstra zor şeyler. Ama zorunlu kalırsam özele giderdim. Çünkü genel olarak kafamda böyle bir fikir var. Özelde daha az ayrımcılığa uğrayacağımla ilgili bir fikir var. Kimlik değiştirmeyi şu anda düşünmüyorum. Benim için bir trans olarak pembe kimlik taşımak daha önemli. Çünkü bunun savunuculuğunu düşünüyorum. Ve bu şekildeyken haklarımı kazanmak benim için daha anlamlı. Ben sadece göğüs ameliyatı olduğum için ve geçiş sürecine başladığım ilk zamanlardaki gibi değil fikirlerim. Bu sebeple bir hukuki sürece girmedim. Hukuk sürecinde ilk olarak adli personelin eğitimi arttırılabilir. Bu konularda Baro üzerinden bir baskı oluşturulabilir. Ya da hukuk öğrencileri ya da bu işi yapacak kişiler de eğitim alabilir. Bu bireylerin hayatını biraz rahatlatır. İkinci olarak üreme yeteneğinden yoksun olma koşulu tamamıyla bir insan hakları ihlali ve yurt dışındaki trans 81 hareketin önemli bir gündemlerinden bir tanesi. Üreme yeteneğinden yoksun olma halinin kaldırılması gerekiyor. Yasada biraz daha belki hukuk sürecini kolaylaştırmak için hastalık olarak tanımlamadan sosyal hakların verilebileceği şekilde başka bir kategorizasyon yapılabilir. TMK Madde 40’taki koşullardan bir kısmı değiştirilebilir. Bütünüyle reddetmek ya da onaylamak gibi düşüncem yok. 18 yaş koşulu belki devam etmesi gerekir. Ama şunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Transseksüel yapıda olduğunun tıbbi olarak tespit edilmesi çok taraflı bir şey. Bununla ilgili bilimsel çok net veriler yok. Hastanelerin bu konudaki uygulamaları çok farklı. Türkiye’deki uygulamalar çok farklı. Bunun mesela değiştirilmesi gerekiyor. Üreme yeteneğinden yoksun olma şartının kaldırılması gerekiyor. Evlilik hakkı da yani evlilik durumu da bir kişinin, yani trans olan bir bireyin var olan evliliğini karşılıklı rıza varsa devam ettirebiliyor olmalı bence. Ben üniversite hayatımda bir süre kız yurdunda kaldım. Bu benim için çok büyük bir sorundu. Eğitim hayatımda yaşadığım en önemli ayrımcılık buydu. Transların üniversite de yurtlarda ya da böyle ortaokul, lise aşamasında da sorunları oluyor, bu benim için önemli olan sorunlardan bir tanesi. Barınma sorunu. Yani geçmiş için konuşursam, geçmişte ayrımcılık yaşadığım zaman, herhangi bir yerde de birisi laf attığı zaman, taciz ettiği zaman ya da hadsizce bir soru sorduğu zaman eskiden hiç ses çıkarmazdım. Ağlardım kendi kendime. Ama şimdi son 5-6 yıl önce aktivizm yapmaya başladığım 82 için şuan bir ayrımcılıkla karşılaştığım zaman olaya göre değişir. Orada hemen cevap vermem gereken bir durumsa cevap veririm. Ama daha resmi, kurumsal bir şiddete uğruyorsam bunu raporlandırabilirim, bunun hakkında dava açabilirim. Başbakanlık İnsan Hakları Kuruluna gidebilirim. Yasal olarak hakkımı aramak yolunda olur tepkim. Bu mekanizmalar harekete geçirilebilir. Bunlardan çok net ve doğru sonuçlar alınmıyor ama en azından İnsan Hakları Vakfı’na gidip oradan bir rapor tutturabilirim darp ya da taciz gibi bir durum yaşadıysam. Onun dışında LGBTİ örgütlerine olayı raporlattırabilirim. Bunu dışında yine benzer bir kaç sivil toplum örgütünden yardım isterim. Trasların da aslında heteroseksüellerden çok farklı olmadıklarını düşünüyorum. transların da zengin-fakir olmak gibi, güzel-çirkin olmak gibi ameliyatlı olup olmamak gibi, sınıfsal, mekânsal, coğrafi durumlara dayanarak, beden hiyerarşisine dayanan ayrımcılıklar var. Yani doğuda yaşayan bir trans, metropolde yaşayan bir trasın şiddetine uğrayabiliyor mesela. Bir LGBTİ derneğinden beklentim birincisi orada ayrımcılığın olmaması. İkincisi çalışma alanları, yaptıkları işlerle söylemlerinin benzer olması benim için önemli kriterlerden diğeri. Bir dernek eşcinsel erkeklerle ilgili çalışabilir ya da sadece trans kadınlarla da ilgili çalışabilir ya da sadece seks işçiliği ile ilgili de çalışabilir, önemli olan ürettiği söylemle yaptığı işin benzer olması. Trans bireylerle ilgili, sağlık haklarına erişim gibi, cinsiyet geçiş süreciyle ilgili çok az veri var. Yani okunabilecek ki83 tap, araştırma gibi kaynaklar çok az. Bunların arttırılması gerekiyor kesinlikle. 84 10. SAVAŞ İLE SOHBET 25 yaşındayım. Trans erkeğim biyolojik olarak bir kadın bedenine hapis olmuş nice arkadaşlarım gibi yaşamaktayım. Cinsel yönelimim heteroseksüel bir ilişki istemekten geçiyor diyeyim. Bulgaristan göçmeniyim. Eskişehirliyim ve halen Eskişehir’de yaşıyorum. Annem ev hanımı. Babam emekli, on beş yıldır evde. Yaşlı oldukları için epey rahatsızlıkları var bu yüzden onlarla yaşıyorum. Ablam var o yurt dışında evli 17 yıldır ben tek başıma büyüdüm diyebilirim bu yüzden. Her yıl yaz tatilinde geliyor. Lise mezunuyum. Hep tarih öğretmeni olmak istedim ama bir türlü olmayınca hevesim kırıldı açıkçası başka bir bölüm okumak istemedim. Yani üniversite hayatım hiç olmadı. Lise mezunuyum. Çalışıyorum. Kendimin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar gelirim var. Ne çok fazla ne çok az ortalarda seyir ediyor. 85 Genelde evde kendi halimde olmayı severim. Sakin ve sessiz odama çekilip kitap okumak ve yanında kahvemi yudumlamak bana en iyi gelen şeylerden biri. Bir yandan kitap yazıyorum ona vakit ayırıyorum geceleri. Onun dışında içine kapanık olabildiğince toplumdan uzak yaşamaya çalışıyorum. Beş yaşından beri bir sorgulama içindeydim kendimin ne olduğunu 20 yaşıma kadar bilmedim. Küçükken sünnet olacağım diye tutturduğumu ve buna iki yıl boyunca üzüldüğümü hatırlıyorum. Saklı gizli tıraş oluşlarımı ve dudağımı her gece kestiğim için erkenden yattığımı. Ben neyim? Ben kimim? Korku endişe ve bir yandan hissettiklerimin beni mutlu ettiğini, rahatlattığını hep öyle kalabilmeyi, istediğim gibi olabilmenin hayalini kurardım. Erkeğe benzettiklerinde bu çok hoşuma giderdi, mutlu olurdum. Ailemin çok beklentisi yoktu, benim tarzımın böyle olduğunu düşünüyorlardı hem benimle de hiç ilgili değillerdi o zamanlar. Çevremdeki insanlar, arkadaşlarım, okuldaki öğretmenlerim hepsi farkındaydı fakat kimse yüzüme vurmadı veya gelip benimle konuşmadılar. Ben de hiç kendim neyim ne değilim diye araştırmadım araştırmaktan korkuyordum, çünkü yetiştirildiğiniz aileniz bunu kabul etmediği gibi bir de onların dışlamasını düşünmek o yaşlarda en büyük korkumdu. Bu yüzden hep içimde yaşadım olmak istediğim, duyumsadığım, hissettiğim her şeyi. Herkes kadar olumsuz etkiledi. İçine kapanık, hırçın, asi ve başına buyruk biri olup çıktım zamanla. Kimseyle konuşamadığım için içimde biriktirdiğim her şey gün be gün büyüyüp beni rahatsız etmeye başlamıştı. Ve çok üzülüyordum. 86 İlk kez çok yakın bir arkadaşımla paylaşmıştım. O zaman 22 yaşındaydım ve ilk defa birine açılıyordum. Sevgilimden yeni ayrılmıştım. Ve o acıyla arkadaşıma koşmuştum; “ben transseksüelim.” Bunu hayatımdan çıkan o insanla perçinlemiş emin olmuştum, sadece itiraf etmem için sanırım bu kadar büyük bir yara lazımmış bana ki anlattım her şeyi. Arkadaşım şaşırmamıştı “gelip bana anlatacağın bugünü bekliyordum yıllardır” demişti. Daha sonra Rüzgar Erkoçlar olayı gündemde ve herkes onu konuşuyor. Ben de en yakın arkadaşlarımdan biriyle otururken konu Rüzgar Erkoçlar’a geldi ve ekledi, “Artık bana anlatmayacak mısın kendini, zamanı geldi hadi başla” dedi. Sonra sonra etrafımdaki herkes, iş yerimde ki çevrem, patronum ama beni bilen herkese anlattım. Hepsi beni destekliyor ve mutlu olacağıma inanıyorlardı. Ailem hariç. Elbette en zoru aile oldu, ilk anneme açılmıştım ve başlarda annem bunun tercih meselesi olması üstünde durdu ve benimle pek konuşmadı. Aylar geçti ama hiçbir şey olmuyor. Daha sonra babama açıkladım durumu. Şok oldu hiç sıcak bakmadı tabii. En son ablam öğrendi hepsinden en sert ve kesin hükümlüsü ablamdı. Asla böyle bir şey olamazdı. Düzelecektim ona göre, bir gün her şeyin bende başlayıp bende bittiğini savundu hep. Sonra din konusu ki zaten bu en büyük engeldir herkeste bir nebze. Ailemden yana olumlu sayılabilecek hiçbir şey yoktu. Daha sonra üstümde yersiz baskılar kısıtlamalar ve evin içinde bitmek bilmeyen bir huzursuzluk başladı. Sürecin nasıl olduğunu iki yıldır araştırıyordum fakat bir türlü karar veremiyordum. Herkesi karşıma almak ve onca zorlukla başa çıkabilir miydim bilmiyordum. Aileme açıl87 dıktan sonra bunu yapmam gerektiğine inandım. Yakın arkadaşımın desteğiyle tıp fakültesinde Gülcan Güleç hanımla görüştük o bizi bu konular hakkında bilgi verebilecek olan Mehmet Bey’e yönlendirdi. Ondan bilgi aldım. Beni direkt İstanbul Çapa hastanesine yönlendirmişti. İstanbul’a gidecektim sonra sizinle konuşmak istedim. Ve Ankara Hacettepe’ye de gelebileceğimi öğrendiğim zaman daha da rahatlamıştım. Ankara bana hem mesafe olarak yakın kolaylıkla gidip gelebileceğim bir yerdi hem de sizinle yüz yüze konuşup bilgi alma fırsatım olacaktı. Ki öyle de oldu. Böylelikle sizinle tanışıp ilk adımları öğrendim. Kimlik değiştirme, kıyafet değiştirme, tıbbı operasyon, hormon kullanma, estetik değişimler, aslında ben hepsini istiyorum. Eksiksiz bir şekilde o hayalimdeki insan olmak istiyorum. Eksiğim olmadan fazlasıyla. Tabii ki şartlar ne gösterecek bilmiyorum. Şu an geçiş sürecinde ben en başındayım. Psikiyatri doktorum endokrinoloji ve genetik testlerimi istedi onlar sonuçlanınca doktorum bundan sonra ki zamanlarımı onunla geçireceğimi yavaş yavaş ilerleyeceğimizi söyledi. Hukuki süreçle ilgili olarak henüz dava açmadım. Gelecekte istediğim şeyse, toplum içinde olduğum gibi yaşayabilmek. Herkes gibi var olabilmek. Bir cinsiyetimin oluşu. Denize girebilmek, yaz mevsimini sevebilmek olduğum gibi görünmek. Dikkat çekmeden insanların gözleri benim üzerimde olmadan. Yeni bir ben, yeni bir hayat demek istiyorum. Başta kimlik çok önemli. Toplumda hemen hemen benim gibi arkadaşlarımın da yaşadığı gibi sıkıntısı artık bitsin 88 istiyorum. Bankalar olsun, bir mekana gittiğinizde güvenliğe göstermek zorunda kaldığınız pembe kimliğinizle size baktıklarında uyuşmayan görüntünüz karşısında tüm gözlerin üstünüzde oluşu en berbat hislerden biri. Hukuk sürecimi henüz başlatmadım. Psikiyatrinin vereceği rapordan sonra dava açmayı düşünüyorum. Şu an hukuki sürecimi başlatmadım ama ayrımcılığın kesinlikle olacağını ve işimi zorlaştıracaklarını biliyorum. Bu kadar zor olmamalı, o süreci uzatmak yerine bir an önce bize yardımcı olabilseler keşke. Zaman bizim için o kadar değerli ki kimse zaman kaybetmek istemiyor, beklemek istemiyor, sorun çıksın istemiyor. Ben biraz daha duyarlılık bekliyorum belki böylelikle bir şeyler değişebilir diye umuyorum. Kimlik değişiminden sonra ilk yapacağım şey kesinlikle tişört giyip rüzgara karşı koşmak olurdu. Lisedeyken müdür yardımcımız bana takmış durumdaydı. Sırf giyinişim ve saçımdan dolayı. Bir gün odasına çağırıp beni dövmüştü üstelik hiçbir neden yoktu. Tehdit etmişti çocuksun daha korkup kimseye söyleyemiyor, kimseye anlatamıyorsun. Bu benim sade ve sadece dış görünüşümle alakalıydı. Mezun olana dek kadının gözü benim üstümdeydi bir daha dövmedi ama sürekli bir şeyler buldu bağırıp çağırmak için. Diğer hocaların önünde küçük düşürmek için her şeyi yapardı. Neyse ki sonra mezun oldum ve bitti bu kaos. 89 Ben ayırımcılık yapanları biraz insan olmaya davet ediyorum. Çok büyük tepkiler veremiyorum ayrımcılıkla karşılaştığımda, sonuçta bir yandan bunlara alışkanlığım var ama bunlar beni sadece çok üzer, içten içe her zaman olduğu gibi. Herhangi bir LGBTİ Derneğe üye değilim üye olmayı da hiç düşünmedim çünkü LGBTİ adı altında sadece eğlenceye zaman ayrılıyor. Fakat konu ne biliyim seks işçilerine destek vermek olduğunda veya herhangi bir panelde, konuşmada toplantılara katılım olmuyor, desteklere gelinmiyor. Bu yüzden hoşlanmıyorum derneklerden. Yaşadığımız sıkıntıları, karşılaştığımız sorunları düşünelim ve toplantılara, yardım kampanyalarına katılalım. Birlik olalım, aramızda ayrımcılığa düşmeyelim istiyorum. Öncelikle böyle benim gibi birçok insanla konuştuğunuz için ve benim sorularıma yanıt verdiğiniz için, yardımlarınız için T-Der kurucusundan çalışanına kadar o kadar minnettarım ki. Bir çok insanın sesi oluyorsunuz, bir çoğumuzun eli, ayağı, kulağı. Bu yüzden mutluyum. Ve ben tüm arkadaşlarımın adına bunun için çok teşekkür ediyorum size. 90 LGBTİ Sözlüğü TÜRK MEDENI KANUNU MADDE 40 Türkiye’de cinsiyet geçiş süreci TMK Madde 40 ile düzenlenmiştir. Yasaya göre cinsiyetini değiştirmek isteyen kişi şahsen başvuruda bulunmalıdır, TMK Madde 40’ta sayılan koşullar; 18 yaşını doldurmuş olmak, evli olmamak, üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun olmak, transseksüel yapıda olduğunu bir araştırma hastanesinden alınacak raporla kanıtlamak ve cinsiyet geçişiyle ilgili gerekli ameliyatları yaptırmış olmaktır. Geçiş süreci ile ilgili en önemli sorunlardan bir tanesi yasada sayılan koşulların zorlayıcı ve üremeden yoksun olmak gibi açık bir şekilde insan haklarına aykırı olarak düzenlenmiş olmasıdır. Bunun yanı sıra aynı gerekçeyle mahkemeye başvuran kişiler için farklı kararlar çıkabilmektedir, bu anlamda bir standarttan bahsetmek mümkün değildir. 91 TOPLUMSAL CİNSİYET (İngilizce: GENDER) Farklı kültürlerde, farklı coğrafyalarda ve farklı tarihsel zamanlarda kadınlara ve erkeklere toplumsal olarak yüklenen roller ve sorumluluklar bütününü ifade eder. Bu tanım, tipik olarak kadınlara ya da erkeklere ait özellikler ve beceriler ile değişik durumlarda kadın ve erkeklerden genellikle beklenen davranış biçimlerini de içerir. Her iki cinse ait bu tür özellikler; aile, arkadaşlar, söz sahibi kişiler, dini ve kültürel öğretilerin yanı sıra okul, işyeri ve basınyayın organlarının etkileri ile şekillenmektedir. Toplumsal cinsiyet kavramı; kadın ve erkeğin toplum içindeki farklı rollerini, sosyal konumlarını, ekonomik ve politik güçlerini yansıtır ve aynı zamanda tüm bunları etkiler. TOPLUMSAL CİNSİYET ROLÜ (İngilizce: GENDER ROLE) Toplumsal cinsiyetin bir parçasıdır ve kişinin kendisini bir oğlan çocuk/erkek veya kız çocuk/kadın konumunda göstermek için yaptığı ve söylediği şeylerin tümü olarak tanımlanmaktadır. Bireyler arasındaki biyolojik cinsiyet farkı toplumsal bir eşitsizlik yaratmamaktadır. Ancak, kadına ve erkeğe yüklenen toplumsal cinsiyet rolleri ve sorumlulukları bireyler arasında bir eşitsizlik ve ayrımcılığa sebep olmaktadır. Bu, ataerkil toplumdaki cinsiyetçi yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır. TOPLUMSAL CİNSİYET / BİYOLOJİK CİNSİYET İki sabit toplumsal cinsiyet kimliği olduğu düşüncesinin ötesine geçmek, bazılarımız için yeni ve baş etmesi güç bir fikirken, bazılarımız için hayatın ta kendisi. “Biyolo92 jik cinsiyet” ve “toplumsal cinsiyet” ayrı, ancak bağlantılı kavramlardır. Biyolojik cinsiyet, genel olarak, bir insanın penis, testisler, vajina, rahim ve benzeri biyolojik özellikleri üzerinden tanımlanır. Bunlar anatomik bakımdan bir kişiyi kadın ya da erkek olarak tanımlayan özelliklerdir. “Toplumsal cinsiyet” ya da tıpta kullanılan terimiyle “cinsellik kimliği” ise çeşitli anlamlarda kullanılır. Bazen “toplumsal cinsiyet” kavramıyla toplumsal cinsiyet rolleri ya da ifadeleri -belli bir zaman döneminde belli bir kültürde “erkeksi” ya da “kadınsı” kabul edilen davranış özellikleri- kastedilir. Bu özellikler, saç şekli ve giyim stilinden, insanların konuşma ya da duygularını ifade etme tarzlarına kadar uzanabilir. “Toplumsal cinsiyet” kavramı, toplumsal cinsiyet kimliğini -erkek, kadın ya da transseksüel olarak kendimize dair içsel algımızı- ifade etmek için de kullanılabilir. CİNSEL YÖNELİM Belli bir cinsiyetteki bireye karşı süregelen duygusal, romantik ve cinsel çekimi ifade eder. Cinselliği oluşturan dört unsurdan biridir. Cinsellikle ilgili diğer üç unsur ise; Biyolojik cinsiyet, Toplumsal cinsiyet kimliği (erkek ya da kadın olmaya ilişkin psikolojik duyum) Toplumsal cinsiyet rolüdür (eril ya da kadınsı davranışları belirleyen kültürel normlara uyum). Tanımlanmış üç cinsel yönelim ise; Kişinin kendi cinsiyetinden birine yönelmesi eşcinsellik, Kişinin karşı cinsiyetten birine yönelmesi heteroseksüellik, Kişinin her iki cinsiyete de yönelmesi biseksüelliktir. Cinsel yönelim, duyguları ve kendilik kavramını içerdiği için cinsel davranıştan farklıdır. Bireyler davranışlarıyla cinsel yönelimlerini ifade edebilecekleri gibi etmeyebilirler de. 93 Eşcinsel: Duygusal/cinsel açıdan hemcinsine ilgi duyan kadın veya erkek. Eşcinsellik uzun yıllar boyunca bilim çevreleri de dâhil olmak üzere çeşitli gruplar tarafından bir cinsel kimlik bozukluğu, hastalık, sapıklık gibi olumsuz ifadelerle tanımlanmıştır. 1973 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği Ruhsal Bozuklukların Tanı ve İstatistiksel El Kitabı-IV (DSMIV) ile ve daha sonra 1992 yılında Dünya Sağlık Örgütü de Uluslararası Hastalık Sınıflandırması (ICD) ile eşcinselliğin ruhsal bir bozukluk olmadığı kararını almış ve bu kavramı hastalık sınıflandırmalarından çıkarmıştır. Türkiye’de de resmi olarak DSM-IV kullanılmaktadır. Gey: Erkek eşcinsel. Bu terim, eşcinsel kurtuluş hareketiyle birlikte ortaya çıkmıştır. Bu süreçte, “homoseksüellik”ten politik bir kopuş olarak tanımlanmıştır. “Homoseksüel” kelimesi, tıp tarafından tanımlanmış olduğu halde, “gey” kelimesi, aynı cinsten insanların birbirlerine karşı duygusal, erotik, cinsel yönelimleriyle yarattıkları hayat tarzını tanımlamak için, eşcinsel bireyler tarafından ortaya konmuştur. Başlangıçta hem kadın hem erkek eşcinselleri kapsayan bir sözcük olmakla beraber, günümüzde sadece erkek eşcinseller kendilerini ifade etmek için kullanmaktadırlar; ancak İngilizcedeki karşılığı olan “gay” sözcüğü yurtdışında gündelik konuşmada her iki cinsiyet için de kullanılabilmektedir. Bu kelimenin, Türkçe’ye, İngilizce’den olduğu gibi alınması 1980’lere rastlar. 2000’li yıllardan itibaren de, şu an kullanılan haliyle, okunduğu gibi yazılmaktadır. İlk kez, 1999’da Türkiyeli Eşcinseller Buluşması sonrasında “gay” sözcüğü, Türkçeleştirilerek “gey” olarak kullanılmaya başlanmıştır. Eylül 2006 tarihinden itibaren 94 de Türk Dil Kurumu elektronik sözlüğünde gey, erkek eşcinsel olarak tanımlanmaktadır. Lezbiyen: Kadın eşcinsel. Sözcüğün kökeni, M.Ö. 6.yüzyılda, Yunan kadın şair Sappho’nun yaşadığı Lesbos (Türkçe adıyla, Midilli) adasından gelir. Biseksüel: Duygusal/cinsel açıdan her iki cinsiyete de ilgi duyan kadın veya erkek. Biseksüel bir kimse her iki cinse de aynı ölçüde ilgi duymayabilir ve bu ilginin derecesi zaman içinde değişebilir. Biseksüellik, aynı anda hem bir kadına hem bir erkeğe ilgi duymak, her iki cinsiyetten iki birey ile aynı anda birlikte olmak anlamına gelmez. Heteroseksüel: Duygusal/cinsel açıdan karşı cinsiyete ilgi duyan kadın veya erkek. Heteroseksüellik, kendiliğinden ve zorunlu olarak, toplumda egemen olan var oluştur. Toplumda “norm” olan heteroseksüellik olduğundan ve aksini söylemedikçe herkes heteroseksüel sayıldığından heteroseksüel bireyler, kendilerini heteroseksüel diye tanımlamak gereği duymazlar. CİNSİYET KİMLİĞİ Karşıt Giysicilik — Tra(ns)vestizm (Transvestism): Geçici olarak karşı cinsten biri gibi yaşamak için, o cinse ait giysilerin giyilmesi ve karşı cins gibi davranılmasıdır. Kalıcı bir cinsiyet değişikliği özlemi veya bununla ilgili hormonal/cerrahi tedavi isteği yoktur. Bu terim Avrupa’daki Crossdresser’a denk gelir ama ülkemizde daha çok transseksüellikle karıştırılmaktadır. 95 Travesti: Daha çok dış görünüşle ve davranışlarıyla karşı cinse ait olma isteğinde olan kişi. Bu sözcük kişideki transvestizmi ifade eder. Halk arasında travesti dendiğinde daha çok kadın giyimindeki/davranışındaki erkekler akla gelse de travesti kelimesi aslında hem erkek hem de kadın için geçerlidir; yani erkek giyimindeki/davranışındaki kadınlar için de kullanılır. Transseksüel: Kendisini karşı cinsten biri olarak tanımlayan kişidir. Hem erkek hem de kadın için geçerlidir. Kişi erkek olduğu halde kadın olmayı isteyebilir, kadın olduğu halde erkek olmayı isteyebilir. Ancak transseksüel, daha çok ruhsal eğilimler için belirleyici bir kelimedir. Kişinin davranışlarından çok iç dünyasında kendisini karşı cinsten biri gibi görmesi, hissetmesidir. Bu yüzden transseksüel bireyleri dış görünüşlerinden belirlemek söz konusu değildir. Çünkü bireyler, kendilerini karşı cinsten hissettiklerini dış görünüşlerine her zaman yansıtmazlar. Transseksüellik cinsiyete dair kimliği ifade eder; bireylerin cinsel yönelimi ile alakası yoktur. Transseksüel bir birey, heteroseksüel, biseksüel veya eşcinsel olabilir. -Halk arasında travesti, ameliyatla kadın olmamış, yalnızca dış görünümü ve davranışlarıyla kadın kimliğine bürünenleri; transseksüel ise giyim ve davranışlardan öte ameliyatla kadın olanları tanımlamak için kullanılan yerleşmiş kelimelerdir. Oysa her iki cinsiyet için de geçerli olmak üzere, kişinin cinsiyet geçişi ameliyatı olması ya da olmaması tanımlamalarda belirleyici özellik olmamalıdır. Kişinin kendisini nasıl hissettiği üzerinden getirdiği tanımlamanın esas alınması gerekir. 96 Transgender: her hangi bir cerrahi müdahale geçirmiş ya da geçirmemiş kadın veya erkeklerden biyolojik cinsiyetine ve görünümüne bir şekilde müdahale edenlerin tamamını kapsayacak şekilde, İngilizce bir tanımlama olup Türkçe’deki travesti ve transseksüel tanımlamalarının ikisini de kapsar. İngilizcede LGBT kısaltmasındaki T’dir. Yurtdışında yaygın olarak kullanılmakla birlikte ülkemizde bu terim çok fazla yaygınlık kazanmamıştır. İnterseks: Kadın ve erkekler için olağan sayılmayan bir şekilde dış genital organ ya da iç üreme sistemi ile doğmuş kişi. HETEROSEKSİZM Heteroseksüelliğin yegâne cinsel yönelim olduğunu ileri süren, diğer cinsel yönelimleri yok sayan, baskılayan ya da aşağılayan ideolojidir. Kadınlara yönelik ayrımcılık olan seksizmin (cinsiyetçilik), heteroseksüel olmayanlara yönelik halidir. Heteroseksizm, heteroseksüelliği bir zorunluluk olarak görme ve biricik varoluş biçimi olarak dayatma halidir. Heteroseksizm,Gordan’ın sosyoloji sözlüğündeki tanıma göre, ‘Karşı cinsten insanların ilişkiye girdiği heteroseksüelliğin karşıtı olarak aynı cinsten insanların ilişkiye girdiği homoseksüelliğin yer aldığı bir dizi toplumsal arenada heteroseksüelliğe ayrıcalıklı rol atfedilen, çok çeşitli toplumsal pratikleri (dilbilimselden fiziksele kamusal ve özel alanda açık ve üstü kapalı olarak) anlatan bir terimdir. Heteroseksizm tek başına eşcinsellik karşısında konumlanan bir durum değildir. 97 HETERONORMATİVİTE Heteroseksüelliğin normal ve tek cinsel yönelim olarak görülmesi, toplumsal değerlerin, kuralların ve yaşam biçimlerinin herkes heteroseksüelmiş gibi kabul edilmesidir. İnsanların kadın ve erkek olarak ikiye ayrılmasını; cinsel ilişkilerin/evliliklerin sadece ve sadece karşı cinsiyetlere sahip kişiler arasında olabileceğini ve her cinsiyetin kendine has rolleri olduğunu iddia eden inançlar, düşünceler, normlar bütünüdür. HOMOFOBİ Genel anlamıyla eşcinsellere ilişkin olumsuz duygu, tutum ve davranışlar olarak tanımlanır. Homofobi, kişisel bir korku ve irrasyonel bir inanç olmanın çok ötesinde kültür ve anlam sistemleriyle, kurumlar ve sosyal geleneklerle ilişkili olarak ele alınması gereken politik bir alanda oluşan, gruplar arası bir sürece işaret eder. Homofobi, daha bireysel (kişilik, benlik algısı, bilişsel yapılar vb.) süreçlerin de etkilediği, eşcinsellerin ve biseksüellerin bir dış grup olarak kavramsallaştırılması sonucunda oluşan ve belirli stereotiplerin eşlik ettiği bir gruplar arası ilişki ideolojisi olarak görülebilir. Homofobik ideoloji kendiliğinden kişisel bir özellik olarak değil, belirli bir sosyo-kültürel bağlam içinde oluşur. Kültürel ve bireysel koşullar ve süreçlere dayalı bütün köklerine rağmen pek çok sosyal psikolog, homofobinin ırkçılık ve seksizm (cinsiyetçilik) bağlantıları içinde anlaşılabileceğini düşünür. Homofobi bu anlamda seksizmin önemli bir uzantısıdır. Heteroseksüellikten farklı cinsel yönelimlere sahip insanlara karşı şiddet, erkekliğin, bir anlamda cinsiyetçi kullanımıyla “insanlığın korunması ve kontrolü” için bir mekanizma haline gelir. 98 TRANSFOBİ Travesti ve transseksüellere yönelik önyargı ve nefreti anlatır. Biyolojik cinsiyetinden dolayı kendisinden beklenen seksüel ve toplumsal rollere uymayarak cinsiyet değiştirenlere karşı bir tür kaygı ve korku ifadesidir. Nefret suçu: Bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği gibi önyargı doğurabilecek nedenlerden ötürü işlenen, genellikle şiddet içeren suçları ifade eder. Eğer bu suç bir defaya mahsus olarak işlenmemişse ve süreklilik arz ediyorsa, suç işleyenler nefret grubu olarak adlandırılırlar. Bu suçları engellemeye ve suç işleyenleri cezalandırmaya yönelik düzenlenmiş yasalara ise nefret yasası denir. Gey ve Lezbiyen Partnerler İçin Evlilik Yasası: Lezbiyen ve gey partnerlerin birlikteliklerinin yasalar önünde tanınması için farklı ülkelerde farklı uygulamalar söz konusudur. Gey ve lezbiyen partnerler için evliliğe paralel olarak birçok paralel uygulama söz konusudur. Sosyal Beraberlik Paktı: Heteroseksüel çiftlerin sahip olduğu, vergi, emeklilik, miras hakkı gibi birçok konuda olanaklar sağlamaktadır. Kayıt olmuş çiftler beraber araba sigortası edinme, birbirlerini sosyal güvenlik poliçeleri kapsamına alabilmeleri, beraber vergi bildiriminde bulunabilmeleri ve birbirlerine mülkiyetlerini vergi konusunda avantajlı olarak miras bırakabilmeleri gibi haklardan da faydalanabilir. Kayıtlı beraberlik: Birlikte olduklarını teyit eden resmi bir belgeyi imzalayabilirler ki bu durumun getirdiği avantajlar heteroseksüel partner evliliklerinin ge99 tirdiklerine oldukça yakındır. Bildirimde Bulunma: Aynı cins çiftler için bildirim hakkı vermektedir. Bildirimde bulunmak, getirdiği avantaj veya tanınma bağlamında genelde çok fazla etkiye sahip değildir. Ancak çift olarak yasalar karşısında tanınmayı sağlar. 100 SONSÖZ NİYETİNE AMELIYAT OLMA / OLMAMA Dünyanın en büyük sorunu kişisel olarak değişkenlik gösterir bunu hepimiz kabul ediyoruz, bir trans için de değişebilir elbette ancak bir transa ilk sorulan soru ameliyatlı mısın oluyorsa dünyanın en büyük sorunu bu soruya yanıt verebilmeye dönüşebilir. Cinsel organları merak etme kişinin karşısındaki insanı kodlamak için başvurduğu korkunç yollardan birisidir, diğerleri kısaca bahsedecek olursak, nerelisin, hangi ırktansın, hangi siyasi görüştensin, hangi dine mensupsun diye devam eder gider, çünkü insan karşısındakini kodlamak ister ve bence bu durum şu anda dünyanın korkunç bir durumda olmasının, savaşların, açlığın nedenidir ve in101 sandaki bu merak duygusu öğretileriyle birlikte gelişen bir durumdur, mesela hiçbir kimse transfobik olarak doğmaz! Konumuz cinsellik, cinsel kimlikler olduğu için şöyle bir örnek vermem abes kaçmaz, eşcinsel olduğumu öğrenen birisinin öğretilerinde eşcinsellik sadece ve sadece “anal yoldan cinsel ilişki” olarak kodlanmışsa bana ilk sorduğu soru ne tür ayrımcılıklar yaşadığım olmayacaktır, “yani sen şimdi g.tünü mü s.ktiriyorsun” gibi kaba bir düşünce olacaktır. Bu kişiye eşcinselliğin bir tek bundan oluşmadığını hatta ömrü hayatı boyunca anal yoldan cinsel ilişkiye girmeyen eşcinseller olduğunu hatta ve hatta anal ilişki kapasitesinin herkeste olduğunu ve bu organı isteyen kişinin istediği gibi kullanmasının eşcinselliğe denk gelmediğini anlatmak da bir çeşit aktivizmdir. Eşcinselliği anlatırken karşınızdaki kişinin kafasını oranızdan çıkartıp başka bir yere odaklaması gerektiğini anlatmak ilk gerekliliklerdendir. Bu anlatma süreci zor olsa da ben bunu çokça yaptım, yapıyorum, yapacağım gibi de görünüyor… Transseksüel bir kişiye de benzer bir tepki verilmesi kaçınılmaz olacaktır, “yani sen kestirdin mi” gibi gayet trans kimliğin yaşanabileceği tek durumun ameliyat ile bir organdan kurtulmak olduğunu düşünen bir kişinin algısını değiştirebilecek söylemleri üretemeyen, üretme derdi olmayan bir trans kişi karşısındaki algıya göre hareket edip ameliyat olması gerektiğini düşünebilir ve dünyadaki tek sorununu ameliyat olmak olarak kurgulayabilir. Düşünsenize her karşılaştığınız size ameliyatlı mısın diye soruyor, bir süre sonra siz de trans kimlik için ilk koşulun ameliyat olmanız gerektiği algısına kapılmaz mısınız? Gerçekten bir 102 transla ilgili merak ettiğiniz tek şey bu mu? Bir transseksüelin zenginliğinde trans kimliğin okumaya, öğrenmeye, anlamaya, hayatı farklı şekilde kurgulayıp anlamaya, hatta trans bir özne olmanın yüzlerce kafa açıcı alaşağı edici, eğlenceli, şaşırtıcı bir sürü yanı varken gerçekten merak ettiğiniz tek şey bacak arasında ne olduğu mu? Aslında sorun bu noktadan itibaren başlamaktadır, trans olmak nedir, trans olmak için ameliyat şart mıdır, erkek olmak için illa önünde 15 santim bir uzuv gerekli midir ya da kadın olmak denilen şey vajinaya sahip olmak ile mi başlar, bundan öncesinde kadın değil miydin ya da tam tersine penisin olunca mı erkek oldun? Buradaki soruları çeşitlendirmek okuyucunun sorgulama kapasitesiyle ilgili devam edebilir ya da ilk kez şimdi bu satırları okurken bunları sorguluyor olabilirsiniz. Biz bu soruları her gün yanıtlıyoruz, her gün baştan soruyoruz ve doğru olduğuna inandığımız yanıtların ne kadarını toplumsal baskılar sonucu veriyoruz yukarıdaki soruları düşünürken bunu da bir düşünün derim. Hal böyleyken trans kimliği ameliyat olma/olmama açmazına taşıyan heteroseksüel ahlakı (heteronormativiteyi) ve yalnızca heteroseksüellerin inşasıyla değil her gün hepimizin bir tuğla eklediği/yıkılmaz sanılan kaleleri yıkmanın zamanı çoktan geldi. Barış Sulu 103