Elitizmin karşıtı aşağıdan sosyalizm | Marksist.org

Transkript

Elitizmin karşıtı aşağıdan sosyalizm | Marksist.org
Elitizmin karşıtı aşağıdan sosyalizm | Marksist.org
Berkay Bağcı tarafından yazıldı.
Perşembe, 05 Mayıs 2011 14:20
Sınıflı toplumların tarihi boyunca üst sınıflar, alt sınıfları hor görüp; onları kendi başlarına
hareket edemeyecek, karar vermekten aciz bir sürü olarak yaftaladılar. Ancak toplumun
en alt kesimleri her zaman direnişe geçmiş ve aşağıdan eylemiyle neler yapabileceğini
göstermiştir. Farklı biçimler alsalar da tarihin her döneminde aşağıdakiler isyanlar,
devrimler gibi direniş biçimleri geliştirmişlerdir.
Toplumun henüz burjuvazi ve proletarya arasında değil de, soylular ve köleler arasında
bölündüğü zamanlarda tarih yazımında bu direnişlerden bahsedilmiyordu çünkü tarih yazıcıları
ve toplumsal analiz yapanlar hep toplumun küçük bir azınlığına mensup olan elitler arasından
çıkıyordu. Elbette, bu elitlerin tarihi algılayış biçimleri sınıflarının bakış açısının dışına
taşamıyordu. Tarih yazan elitler için "aşağıdakilerin" eylemleri doğal afetlere benzerdi.
Direnenlerin insan oldukları pek düşünülmezdi. Onlar görevleri elitler için çalışmak olan
barbarlardı. Tarihte onlar hep "sürü", "ayaktakımı" gibi sözcüklerle anıldılar.
Burjuvazi ikitidarı ele geçirdikten sonra elitizm farklı biçimlere büründü ancak varlığını korumaya
devam etti. İşçilerin her ayaklanması, kapitalistler açısından bir felaket görüntüsü olmayı
sürdürdü. Burjuvazi her ülkede kendine özgü bir elitizm anlayışı yarattı. Aşağıdakilerin
kültürünün, yaşam tarzının, yaptıkları işlerin, taleplerinin aşağılanmasına dayalı bir kültür üretti.
Bunu yapması kaçınılmazdı çünkü sınıflı toplumun özü elitizmdir. Onlara göre geniş kitleler,
küçük bir azınlığın daha iyi bir hayat yaşaması için çalışır, gerekirse savaşır ve ölürler.
Sol elitizm
Burjuvazinin ayrılmaz düşüncesi olan elitizm, solun bir kısmını da etkiledi. İşçi hareketi veya
sosyalist hareket içinde her dönem, işçi sınıfını sürü olarak gören anlayışlar oldu. Bu elitist
anlayışlar kendilerini pek çok farklı biçimde gösterdi. Bir darbe yoluyla iktidarı halk adına ele
geçirmeyi savunanlardan, parlamentoda işçilerin çıkarlarını dillendirerek, seçim yoluyla iktidarı
ele almayı savunanlara kadar pek çok anlayış vardı. Bunların ortak noktası işçi sınıfının kendi
eylemine güvenmiyor olmalarıydı.
Bu düşünceler her ne kadar kendilerini sosyalist olarak ifade etseler de asıl olarak burjuva
düşüncesiydiler. Bu noktada hemen bir not düşmek gerekiyor: Elitizmin karşıtı popülizm
1/3
Elitizmin karşıtı aşağıdan sosyalizm | Marksist.org
Berkay Bağcı tarafından yazıldı.
Perşembe, 05 Mayıs 2011 14:20
(halkçılık) gibi gözükse de popülizm de özünde elitist bir düşünce tarzıdır. Tepeden inmeci pek
çok burjuva ideolojisinin içinde popülist öğeler görmek mümkündür. Türkiye egemen sınıfının
ideolojisini yani kemalizmi düşünecek olursak bunu görmek kolay olur. Kemalizm bir yandan
batı burjuvazisinin modernizm ideolojisi temelinde toplumu yukarıdan aşağı şekillendiren
askeri-sivil bürokrasinin iktidarını sağlamlaştırırken, toplumu şekillendirmek adına halkçılık
söylemini öne çıkarıyordu.
Günümüzde hâlen geçerli olan popülist söylemler bazı durumlarda bu tür burjuva ideolojilerinin
solculukla karıştırılmasını da beraberinde getiriyor.
Aslında burjuvazi her dönem toplumun en alt kesimlerine yaslanarak ayakta kalmıştır.
Burjuvazinin, aristokrasiye karşı iktidarı ele geçirmesini sağlayan 1789 Fransız Devrimi'nin en
kararlı unsurları, devrimin temel sloganı olan "eşitlik, özgürlük, adalet"i sahiplenmek için
canlarını ortaya koyan alt sınıflardı. Soyluların ve burjuvaların giydiği pantolonları giymedikleri
için isimleri "sans culottes" (baldırıçıplaklar) olarak anılıyordu. Elbette iktidarı ele geçiren
burjuvazi için eşitliğin, özgürlüğün, adaletin bir sınırı vardı. Alt sınıfların iktidara ortak olması
burjuvazi için kabul edilemez bir durumdu. İktidarı ele geçirmek için baldırıçıplaklara ihtiyaç
duyan burjuvazi, ilk ihanetini de onlara karşı gerçekleştirdi. "Halk için, halka rağmen" politikasını
benimseyen Jakobenlerin ilk katlettikleri kendi adlarına düşünemeyecek olan baldırıçıplaklardı.
Elbette geniş halk kitleleri kenara çekilmedi, burjuvazinin ihanetinin ardından devrimin ideallerini
savunmak için ayaklananlar gene ezilenlerdi.
Ezilenlerin direniş geleneğinin Fransız Devrimi'nin ardından vardığı en üst nokta 1871 Paris
Komünü oldu. Paris'i ele geçiren işçiler o güne kadar kurulmuş olan en demokratik yönetimi
kurdular. İktidar artık sürü olarak görülen kitlelerdeydi. Burjuvazi kitlelerin kendi adlarına
kendilerini yönetmelerini hazmedemezdi. Paris Komünü kanla bastırıldı ancak baldırıçıplakların
kendilerini yönetebilecekleri geri dönülmez biçimde anlaşılmıştı.
Karl Marx: "İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır"
Sosyalistler içinde dünyayı ancak kitlelerin kendi eyleminin değiştirebileceğini ilk fark eden Karl
Marx oldu. İşçilerin direnişini gören Marx, kendisinden önceki bütün elitist anlayışlarla sert bir
biçimde hesaplaştı.
2/3
Elitizmin karşıtı aşağıdan sosyalizm | Marksist.org
Berkay Bağcı tarafından yazıldı.
Perşembe, 05 Mayıs 2011 14:20
Marx'a göre toplumun dönüşümünü sağlayabilecek tek şey sıradan insanların, işçi sınıfının
kendi kaderini ellerine alması olabilirdi. Marx, bunu işçi sınıfının kendi yaşam koşullarından
çıkarıyordu. Bu, dünyayı değiştirmenin saf kendiliğinden bir eylem olduğu anlamına da
gelmiyordu. Marx, egemen sınıfın fikri üretim araçlarını da elinde tuttuğunu ve normal koşullarda
egemen fikirlerin, egemen sınıfın fikirleri olduğunu kabul ediyordu. Ancak kapitalizmin yapısı bu
fikri egemenliği her daim sürdürmeye uygun değildi. Kitleler basit talepler etrafında harekete
geçtikleri anda hareket bir anda devrimci bir nitelik alabiliyor ve sisteme dönük bir tehdide
dönüşebiliyordu. Üstelik sıradan insanların eylemi yaratıcı bir eylemdi, çağlar boyunca
zihinlerine işlemiş olan egemen fikirleri kırmanın tek yolu, bu fikirlerin bizzat mücadele içinde
yanlışlanmasıydı. Marx, bir devrimin sadece sistemi yıkmanın tek yolu olduğu için değil kitlelerin
zihnindeki egemen fikirlerin temizlenmesi için de gerekli olduğunu söyler.
Marx, sıradan insanların eylemini formüle etti ve bir eylem kılavuzu bıraktı. Bu kılavuzun elitist
anlayışlarla hiçbir ilgisi yoktur. Bu gelenek aşağıdan sosyalizm geleneğidir ve değişmez bir
ilkeye dayanır: "İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır."
Sıradan insanlar iktidarı alabilir ve yönetebilir
Rusya'da yaşanan 1905 ve 1917 devrimleri sıradan insanların iktidarı alabileceğini ve kendi öz
iktidar organlarını yaratabileceklerini bir kere daha kanıtladı. Milyonlarca sıradan insan, basit
talepler etrafında bir araya geldiler ve hareket dünyanın ilk işçi iktidarı ile sonuçlandı. İşçiler,
sovyet adı verilen konseyler kurdular, kendi temsilcilerini seçtiler ve iktidara doğrudan katıldılar.
Lenin, işçi iktidarının mümkün olmadığın söyleyenlere "Bir aşçıya bile devleti yönetmeyi
öğreteceğiz" diye cevap veriyordu.
Sıradan insanların iktidarı alabileceği düşüncesini 1917 devrimini boğan Stalinizm bile
başaramadı. Bugün aşağıdan sosyalizm geleneğini savunanlar attıkları her adımda elitizmle
hesaplaşıyorlar. Kitleleri sürü olarak gören anlayışlar sosyalist olamaz. Toplumsal devrimleri,
elitistlerin beğenmediği geniş kitleler yapar.
Can Irmak Özinanır
(Bu yazı Sosyalist İşçi'nin 17 Eylül 2010 tarihli 399. sayısından alınmıştır.)
3/3