ankara`daki sivas yükseköğrenim öğrenci yurdu

Transkript

ankara`daki sivas yükseköğrenim öğrenci yurdu
Sivas’ın Sesi
ANKARA’DAKİ SİVAS YÜKSEKÖĞRENİM ÖĞRENCİ YURDU
KAPAKTAKİ RESİM
Kapakta genel görünüşünü, ve inşaat
durumlarını gördüğünüz, «Sivas Yükseköğrenim Öğrenci Yurdu» inşaatına başlanmıştır.
Arsa......................... : 5325 Ada,
8 Parselde 657 m²
Yeri . ....................... : .Ahmetler Caddesi
Toplam İnşaat Alanı.: 2282 m²
Kat Adedi ............... : 7 Kat
Yapı Biçimi ............ : Betonarme Karkas
Ön Keşif ................. : 1.400.000 T.L.
Proje ve Kontrol...... : Y. Müh. Mimar
Doğan ERSOY
PROJE ÖZELLİKLERİ:
Bodrum Kat: Mutfak, depolar, personel yatakhanesi, duş
w.c. kalorifer dairesi ve sığınak bu katta düşünülmüştür. Müstakil
sığınak çıkışı yan cepheden yapılmıştır.
Zemin Kat: Bekleme köşesini havi giriş holü, müracaat, telefon kabini, Yemek - Çay - Dinlenme ve Eğlence salonu, yemek
ofisi ve bulaşıkhaneyi ihtiva etmektedir. Geniş salon, gerektiğinde
derneğin yemekli, müzikli toplantılarının yapılabileceği şekilde
tanzim edilmiş olup müstakil girişlidir ve geniş camlı kapılarla
arka yazlık bahçeye açılmaktadır. Bu kısma ait w.c.’ler bodruma
alınmıştır. Ofis ve bulaşıkhane bodrumdaki mutfakla irtibatlandırılmıştır. Malzeme giriş-çıkışları ile personel girişi yan cephedeki
servis kapısından temin edilmiştir.
Birinci Kat: Öğrencilere çalışma salonları, w.c.’ler, yurt
idare ve muhasebesi ile «Sivas Öğrenci Koruma ve Yardımlaşma
Derneği»ne ait çalışma ve toplantı salonunu havidir. Çalışma salonları, farklı öğrenim yapan öğrencilerin kendi aralarında gruplaşmalarına imkân vermek üzere 4 ayrı hacimda düşünülmüştür.
Gerek idare kısmı, gerekse dernek odası, öğrencileri rahatsız etmeyecek şekilde plânlanmıştır.
2, 3, 4, 5. Katlar: Yatakhanelere ayrılmıştır. Her kat dokuzar
kişilik altı adet yatakhane ile yeteri kadar duş, w.c. ve lavaboyu
ihtiva etmektedir. Böylece yurt binası 216 öğrenciyi her türlü konforu ile barındırabilecek, gerektiğinde karyolalar ranza haline getirilerek bu rakam iki misline çıkarılabilecektir.
Bütün katlar rahat bir merviden yanında 4 kişilik bir asansör
ile irtibatlandırılmıştır.
Yanda resmi görülen, hemşehrimiz Y. Müh. Mimar Sayın
Doğan ERSOY yurt binasının plân ve projeleri ile kontrollüğü ücretsiz yaparak, derneğimize, dolayısiyle Sivas’a en büyük hizmeti
yapmış oduğunu ve bu hizmetlerinden dolayı, kendisine teşekkürlerimizi bildiririz.
Ayrıca her yıl Sivas Özel İdare, merkez ve ilçe belediyelerinin, Sivas Ticaret Odası’nın dernek faaliyetleri ile halkın yardımları neticesi toplanan paralarla inşaat masraflarının karşılandığını,
bildirir emeği geçmiş bütün hemşehrilerimize şükranlarımızı arz
etmeyi bir borç biliriz.
Yönetim Kurulu
SİVAS KÜLTÜREL ve SOSYAL YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’nin bir hizmeti olarak 2008 yılında
Ali Çınkı tarafından, mümkün olduğu kadar aslına sadık kalınarak, mizanpajı yeniden yapılmıştır.
SİVAS’ın SESİ
Özel Sayı : 3
SİVAS’IN
SESİ
l
Sahibi
SİVAS ÖĞRENCİ KORUMA VE
YARDIMLAŞMA DERNEĞİ ADINA
Şefik Soyuyüce
l
Sorumlu Yönetmen
S. ÖMER FIRAT
l
Yönetim Yeri
Karanfil Sokak No: 44/4
Bakanlıklar-Ankara
Tel : 18 24 09
l
DİZGİ BASKI
TİSA Matbaacılık Sanayii
l
6 Mayıs 1970
Fiatı : 2.50 TL
l
İÇİNDEKİLER
1 - Giriş
2 - Kapaktaki Resim
3 - Dernekten Sivaslıya Sesleniş
4 - Dernekten Haberler
5 - Sivas’ı Tanıyalım
6 - Milli Mücadelede Sivas
7 - Sivas’ta bir Üniversite kurulmalıdır.
8 - Sivas’ta bir Sanayi gelişiyor.
9 - Folklor
10 - Şiir
11 - Güreş
12 - Derlemeler
Sivaslının sesi pek çıkmaz ki, «Sivas’ın sesi» olsun diyeceksiniz. Evet bir lokma ve bir hırkaya şükreden pek az kimse bulunur Sivaslıdan gayri. İşte bunun içindir ki, içine kapanık
her şeyin kaderden olduğuna inanmış tek tek birer kıymet olan
Sivaslıları bir araya toplamak ve onların sesini duyurmak ihtiyacını duyduk.
Sivas’ta doğup büyüyüp de, suyunu içip, havasını teneffüs
edip de, şu, bu sebeple uzun süre Sivas’tan ayrı kalan kimsenin,
tekrar o yerlere döndüğünde, yaşı kırkın üstünde ise, buruk bir
acı doldurur yüreğini. Bulamaz madımak aşında o eski tadı, heybetli görünmez gözüne kalesi, Etembeyin parkı, Paşa Fabrikası;
sular eski sesiyle akmaz, kuşlar aynı ötmez. Hele çobanın çaldığı
kaval aynı değil, yemlik toplıyan kızların türküsü aynı anlamı
taşımaz. Her şey yabancı gelir, ama nedendir bilinmez. Sonunda
Sivas eski Sivas değildir deriz ama Sivas eskiye nisbetle belki
daha da güzeldir. Bu hasret acısıyla, daha bir çok şeyler yapılmış
olsun isteriz. Bunlardan en fazla içindeki insanları mes’ut ve müreffeh görmek isteriz.
Sivas’a gidince içimizde duyduğumuz buruk acının nedeni
işte budur. Bu acıyı en az hissedebilmek, her Sivaslının karınca
kaderince hizmet yarışına katılmasıyla mümkündür. Hizmetlerin
başarılı ve etkili olması ise; ferden değil de birleşildiği takdirde
mümkündür. Bu yönden örgütlenmeye, dayanışmaya ihtiyacımız
vardır. «Birlikten kuvvet doğar, kuvvetinde başaramıyacağı müşgül yoktur» sözü daima gerçeği ifade etmiştir.
Sayın hemşehrilerimiz; sizi birliğe, beraberliğe davet eder,
hürmetlerimizi arz ederiz.
Sivas’ın Sesi
1
DERNEKTEN SİVASLIYA SESLENİŞ:
Sayın Hamiyetsever
Hemşehrilerimiz
Cemiyet halinde yaşamanın pek çok kuralları
gün geçtikçe ortaya konulurken, medeniyetler meydana gelmiştir. Medeniyetler ise medeni düşünceyi,
sosyal dayanışmayı temin ederek bu günkü mütekamil insanları meydana getirmiştir. Dünya ve üzerinde yaşıyan insanlar, uzun yıllar sayısız merhaleler ve
istihaleler geçirmiştir. Her devirde iyi ile kötü mücadele etmiştir.
dım elini uzatmak için özel barınaklar yaptırmaktadır. Bu ihtiyaç ve eksikiği içinde duyan Ankara’da
oturan bizler; Sivaslıyı bir araya toplıyacak iyi niyet
ve arzulara destek olacak bir dernek kurduk. İlk önce
Ankara’da eksikliği duyulan Sivas öğrenci yurdunu
yaptırmak işini ön plâna aldık. Bu hususta her türlü
faaliyette bulunulmuş, yakın ve uzak hemşehrilerimizden tahmin edilemiyecek destek görülmüştür.
Bu dünyadan göçen her fani insanı, yaşadığı
müddetçe çevresine yaptığı iyilik, hayır severlik ve
yardımlar, o kimseyi sağlığında muhterem, ölümünde rahmetle anılan hayır sahibi yapıyor. Zaten «baki
kalan bu dünyada hoş bir seda» demişler. Geride
hayırla anılacak bir isim bırakana ne mutlu. Yine ne
mutlu yaptığı hayırla, diktiği şefkat yuvaları ile, ismini gelecek nesillere armağan edenlere ve kendini
yeni nesillerin gönüllerinde ebedileştirenlere.
Yurt inşaatı başlamıştır. İsmini ebedileştirmek
ve gelecek nesillerce hayırla anılmasını arzu eden
her hamiyetsever vatandaşımızı yurt yapımına yardıma çağırıyoruz. Yurdun en az bir tuğlasının veya bir
kürek harcının da sizin tarafınızdan konmasını istiyoruz. Hedef sadece Sivas’a ve Sivaslıya hizmettir.
Bütün hemşehrilerimizi hizmet yarışında birbirinden
ileri geçmeye davet ediyoruz.
Memleketimizde de hamiyetsever insan yok
değildir. Hatta her yerdekinden fazladır. Şu veya
bu sebeple Sivas’tan uzakta bulunan her Sivaslının gönlündeki tek düşünce ayrıldığı beldeye bir
hizmet yapmak, oradakilere yardım elini uzatmak,
oradan yetişmiş olmanın kadirşinaslığını göstermek
ve nihayet atalarına lâyık olmaktır. Memleketine,
dolayısiy-le hemşehrisine maddi ve manevi yardımda bulunacak hemşehrilerin iyi düşüncelerini kanalize edecek bir örgütün her yerde özlemi çekilmiştir.
Ayrıca Sivas’tan tahsil için, çalışmak için ve benzeri
sebeplerle büyük şehirlere gelen hemşehrilerimizin
nelerle karşılaştıklarını, hangi şartlar içinde olduklarını takdir edersiniz.
Bugün her il, hatta ilçeler kendi yavrularını kendi anlayış ve gelenekleri çerçevesinde yetiştirmek,
yarına güçlü olarak hazırlamak ve güçsüzlerine yar2
Yönetim kurulu olarak; yurt binasına büyük yardımları olacak hamiyetsever hemşehrilerin isimlerini
yurdun bölümlerine vererek, gelecek nesillere tebşir
edeceğimizi, ebedileştireceğimizi bildirir, hizmeti
geçmiş ve geçecekleri şimdiden tebrik eder, hürmetlerimizi arzeder, saygılar sunarız.
Yönetim Kurulu
Ya ilâhi sen ganisin merde muhtaç eyleme
Ferde, cemiyyete, hatta merde muhtaç eyleme
Yaşayabilmek için, mahluka mihnet şart ise
Razıyım al canımı, namerde muhtaç eyleme.
SUPHİ
DERNEKTEN HABERLER
S AY I N S İ VA S L I
Mütevazi bütçeli Sivaslıların evlâtlarını, büyük şehirlerde okutma imkânlarının mümkün olup, olmıyacağını
takdir edersiniz. Bu mümkün olsa onların, çeşitli yurtlarda, mahallelerde, kaldıkları yerlerde değişik fikir ortamları içerisinde, kendi örf ve adetlerinden, gelenek ve törelerinden ayrı yetişmelerine gönlünüz razı olur mu? Onların
çeşitli yurtlarda horlanmalarına yapılmış il özel yurtlarına
gıpta ile bakmalarına razı olur musunuz?
Ayrıca Ankara’da oturan 68000 nüfuslu bir Sivaslı
topluluğunun bulunduğundan haberiniz var mı? Sivas’ta
oturan hemşehrilerimizin dertlerinden, memleketin ihtiyaçlarından haberiniz var mı? Olsa bile, fert olarak ne
yapabiliyoruz. Bugün beraber olma, güçlenme devridir.
Beraberlik ne kadar kuvvetli olursa senin hakların senin
ihtiyaçların o kadar çabuk ve kolay elde ediliyor.
Ankara’da bulunan bizler hem Sivas’lıyı birbirine tanıtmak ve hem de imkânları nisbetinde Sivas’lıya hizmet
etmek için «SİVAS ÖĞRENCİ KORUMA VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ» adı ile bir dernek kurduk. Üç yıldan
beri faaliyetteyiz.
Derneğin gayelerini şöylece sıralıyabiliriz:
1- Ankara’da tahsilde bulunan öğrencilerin tahsil
şartlarını kolaylaştırmak gayesiyle öğrenci yurdu yapmak
ve yaşatmak,
2- Kütüphane kurmak, öğrencilere kitap temin etmek,
fakir öğrencilere burs ve kredi gibi imkânlar temin etmek,
öğrenciler için sportif tesis ve faaliyetleri tanzim etmek,
öğrencilerin, millî ve mahalli örf ve adetlerimize uygun
yetişmeleri için konferanslar tertip etmek,
3- Sivas’ta bir üniversite kurulması için faaliyet göstermek,
4- Muhtaç öğrencileri bedelsiz olarak barındırmak,
doyurmak, giydirmek, kitap ve ders aracı temin ederek
okutmak,
5- Muhtaç öğrencilere Sivas ilinden yetişmiş olanlara
maddi ve manevi yardımda bulunmak, hastalara bedelsiz
sıhhi muayene, ilâç ve tedavi sağlamak,
6- Dernek üyeleri arasında tesanüdü temin maksadiyle lokal açmak ve emsali yerleri hazırlıyacağı özel yönetmeliğe ve dernek gayelerine uygun olarak işletmek ve
denetlemek,
7- Dernek üyelerinin nişan, düğün, cenaze ve emsali
sevinçli ve kederli haberlerini üyelere duyurmak,
8- Dernek üyelerini alâkadar eden konularda konferanslar, münazara ve hasbihaller gibi toplantılar tertip
etmek,
9- Sivas ilinin folklorunu, tarihini, turistik yerlerini
tanıtmak için bunlarla ilgili neşriyat yapmak,
Dernek kuruluş gayelerine uygun hizmetleri yaparken, faaliyetlerini daha ziyade şu konular üzerine teksif
etmiştir.
1- Ankara’da bir yükseköğrenim öğrenci yurdu yaptırmak ve bunun içinde geniş bir toplantı ve eğlence salonu bulunmasını, lokanta, kütüphane, dernek için bölümlerin olması düşünülmüştür.
Bunun için Ahmetler caddesinde 657 m² arsa alınarak, hafriyatı yaptırılmış, plân ve projeleri hazırlattırılıp,
bodrum ve zemin kat kaba inşaatı tamamlanmıştır. Diğer
katların kaba inşaatı ihaleye çıkarılmıştır. Yurt hususunda
geniş bilgi diğer sayfalarda verilmiştir.
2- Sivas’ta bir üniversite açılmasını temin için ilgili
yerlerle temaslar yapılmış, olumlu cevaplar alınmış, devamlı takip edilmektedir.
3- Dernek, her yıl üniversiteye girememiş 4-5 Sivaslı fakir öğrenciyi sayın hamiyetsever hemşehrimiz
Prof. Halil Fahri Örs’ün özel okulunda derneğe tanıdığı
kontenjan dahilinde okumasını temin etmektedir. Ayrıca
muhtaç öğrencilere, imkân dahilinde yardım etmekte, yol
göstermektedir.
4- Dernek yılda bir kere de olsa «SİVAS FOLKLOR
GECESİ» yaparak, bir yandan Sivaslıların tanışmasını,
eğlenmesini sağlamakta, diğer yandan derneğe maddi gelir temin etmektedir.
5- Dernek Sivas’ta bir şube, ilçelerde temsilcilikler
açmış, üniversitelerde de irtibat görevlileri tayin etmiştir.
Yakında İstanbul’da da bir şube açacaktır.
Derneğin faaliyetlerine en büyük destek başta Sivas Valisi Sayın Mustafa Yörükoğlu, Belediye Başkanı Sayın Rahmi Günay, Ticaret Odası Başkanı Sayın
Mustafa Koçer, Özel İdare Müdürü, Bayındırlık Müdürü, Millî Eğitim Müdürü, Sivas Müftüsü, Kaymakamlar
ile belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri ve Sivas
Şube başkanımız Sayın Adli Onmuş ve Tüm Sivaslılardan olmaktadır.
Gelecek yıllarda faaliyetlerdeki başarılarımız, hizmeti geçmiş ve geçeceklerin, şevk ve heyecanına bağlıdır.
Sayın hemşehrilerimize güveniyor ve bizi yalnız bırakmayacaklarına inanıyoruz. Yukarda adı geçenlere ve hemşehrilerimize şükranlarımızı bildirmeyi bir borç bilir teşekkür
ve saygılar sunarız.
Yönetim Kurulu
3
Sivas’ı Tanıyalım
2- İDARİ BÖLÜM VE NÜFUS
Sivas ilinin, bugün merkezle birlikte 12 ilçe 32
bucak ve 1279 köyü vardır. Vilâyetin toplam nüfusu
705.077 dir. Yüz öcümü ise 28.488 km² olup km² ye
24 kişi düşmektedir. Yüz ölçümü bakımından Konya ve
Ankara’dan sonra Türkiye’nin üçüncü ilidir.
MERKEZ İLÇE: Kuruluş tarihi 1922, 3526 km²
genişliğinde 1275 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu
170.048 dir. Bunun 109.165’i şehirde 60.883 bucak ve
köylerdedir. 4 bucağı, 148 köyü vardır.
DİVRİĞİ İLÇESİ: 2935 km² genişliğinde, 1250
m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 49.832 dir. Bunun
9.177 ilçede, 40.655 bucak ve köylerdedir. 4 bucağı 110
köyü vardır. Sivas’a 169 km’dir.
GEMEREK İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1953 dür.
1152 km² genişliğinde 1200 m. yüksekliğinde toplam
nüfusu, 35.290 dur. Bunun 4.845 ilçe merkezinde,
30.645 kasaba ve köylerdedir. 34 köyü vardır. Sivas’a
113 km. dir.
GÜRÜN İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1858 dir, 300
km² genişliğinde 1250 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 34.015 dir. Bunun 7.412’si ilçe merkezinde 26.603’ü
bucak ve köylerde oturur. 2 bucağı 61 köyü vardır.
Sivas’a 138 km. dir.
Çifte Minare
1- TARİH
Araştırmalara göre Sivas’ta iskân olma, Etiler
devrinden başlıyor. Romalılar devrinde Kapadokya ve
Pont idaresinde kalmış. Bizanslılar eline geçince adına
SEBASET dendiği rivayet ediliyor. Daha sonra Danişmentlilerin eline geçti ve «Üssülhareke» «baş şehir»
oldu. Selçukluların elinde uzun zaman kalan Sivas.
Moğollar, bilhassa Eratna devletinin hakimiyeti altına
girdi. Son olarak Kadı Burhanettin Sivas’a hakim oldu
ve Osmanlılar devrinde 1518 de eyalet merkezi oldu.
1863 teşkilâtlanmasında Sivas vilâyet oldu.
4
HAFİK İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1358 dir. 3018
km² genişliğinde, 1275 m. yüksekliğinde toplam nüfusu 55.915 dir. Bunun 2.697’si ilçe merkezinde
53.228 bucak, kasaba ve köylerdedir. 3 bucağı, 1 kasabası, 131 köyü vardır. Sivas’a 37 km. dir.
İMRANLI İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1943 dir. 1229
km² genişliğinde, 1650 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 32.323’dür. Bunun 3.165 i ilçe merkezinde, 29.158
bucak ve köylerde oturur. Bir bucağı 100 köyü vardır.
Sivas’a 106 km. dir.
KANGAL İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1900 dür. 3700
km² genişliğinde, 1540 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu
56.891’dir. Bunun 4.321 ilçe merkezinde, 52.570 bucak ve
köylerdedir. 5 bucağı 131 köyü vardır. Sivas’a 81 km. dir.
KOYULHİSAR: Kuruluş tarihi 1899 dur. 968
km² genişliğinde, 900 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu
29.421’dir. Bunun 2539 ilçe merkezinde 26.882 bucak
Belediye Sitesi
ve köylerde oturur. 1 bucağı 48 köyü vardır. Sivas’a
143 km. dir.
SUŞEHRİ İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1860 dır. 1434
km2² genişliğinde, 950 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 57.200’dür. Bunun 7.032 ilçe merkezinde 50.168
bucak, kasaba ve köylerdedir. 3 bucağı 1 kasabası, 135
köyü vardır. Sivas’a 144 km.’dir.
ŞARKIŞLA İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1373 dür.
1643 km² genişliğinde, 1180 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 62.767’dir. Bunun 6.762 ilçe merkezinde,
56.005 bucak, kasaba ve köylerde oturur. 3 bucağı, 1
kasabası, 113 köyü vardır. Sivas’a 80 km.’dir.
bir kaçından kısaca bahsetmekle yetinelim.
Ulu Cami: Selçuklu Sultanı Kutbiddiıı Melik Şah
zamanında H. 593. (M. 1197) senesinde yapılmıştır.
Şifahiye: Birinci İzzettin Keykavus tarafından
1217’de hastane olarak yaptırılmıştır. 1768’te medreseye tahvil edildi. 1916 da Askeri Levazım ambarı oldu,
Çifte Minare: Devrin kudretli vezirlerinden Şemsettin Mehmet tarafından 1271 yılında yaptırılmış,
medrese cephesi çok güzeldir. Halk Darülhadis der.
Büruciye: Muzaffer Bürucerdi tarafından 1271 de
medrese olarak yaptırıldı. Halk Hacı Maksut’da der.
YILDIZELİ İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1873’tür.
4095 km² genişliğinde, 1400 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 65.726’dır. Bunun 5924’ü ilçe merkezinde
59.802’si bucak ve köylerdedir. 3 bucağı 134 köyü vardır. Sivas’a 47 km. dir.
Gök Medrese: III. Gıyaseddin Keyhusrev vezirlerinden Sahip Ata tarafından 1271 yılında medrese olarak yaptırıldı. Asıl adı Sahibiye medresesidir.
ZARA İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1872’dir. 1707
km² genişliğinde, 1450 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 56.954’dür. Bunun 7.572 ilçe merkezinde, 49.382
bucak ve köylerde oturur. 3 bucağı 134 köyü vardır.
Sivas’a 72 km. dir
Güdük Minare: Aslında Aleaddin Eretna’nın oğlu
Hasan’m türbesidir. 1347 de yapılmıştır. Halk buna Güdük minare der.
3- ESKİ ESERLER
Sivas ve çevresinde yaşamış her topluluğun izlerini görmek mümkündür. Bugün ayakta duran her biri,
kendi devrinin ihtişamını, temsil eden eski eserlerden
Kadı Burhanettin: Sivas emirlerinden Burhanettin Ahmet’din türbesidir.
Meydan Cami -î: 1562 yılında Sivas valilerinden
Koca Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Kale Cami-î: 1580 yılında Osmanlı vezirlerinden
Mahmut Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Taşhan: 1573 yılmda Sivas valilerinden Sağır
Behram Paşa tarafından yaptırılmış bir hayrattır.
5
4- KÜLTÜR
Sivas, uzun bir tarih ve kültür şehridir. Bilhassa
Anadolu Selçuklu Devleti’nin ikinci bir bilim ve kültür
merkezi olan Sivas devrin tarihimizde önemli bir yer
işgal eder. Fakat esefle söyliyelim, bu hakşinaslılığına
ve ileri görüşlülüğüne karşılık cumhuriyet devriminden;
bilim ve kültür yuvaları, san’at ve sanayii hareketleri,
enerji ve bayındırlık bakımından hakkı olan gerekli
payı alamamıştır.
Sivas’ta; 1965 sayımına göre halen, 1279 köyün
945’inde okul vardır. 119.909 ilk öğretim çağındaki
çocuğun 107.135 okula kayıtlıdır. İlin genel nüfusuna
göre okuma-yazma oranı % 35’dir.
İlde orta seviyede her çeşit okul bulunmaktadır.
Lise, İlk Öğretmen Okulu, Ticaret Lisesi, Akşam Ticaret Lisesi, Kız Enstitüsü, Erkek Sanat Enstitüsü, İmam
Hatip Okulu ve Atatürk Orta Okulu, Dört Eylül Orta
Okulu, Selçuk Orta Okulu ve kazaların hepsinde orta
okul bir kaçında lise, Yıldızeli’nde de İlk Öğretmen
Okulu vardır. Toplam olarak bunlarda 18.315 öğrenci
okumaktadır.
5- EL SANATLARI
Sivas, öteden beri küçük el sanatlarının en güzel
örneklerini vermektedir. XIV asırda başlıyan halıcılık,
Türkiye’mizde en kaliteli ve her yerde aranılan halılarını yapmaktadır. Sivas kilimciliği, heybe, çorap, kese
v.s. dokuma ve dantel işleri gibi hediyelik eşya belli
başlı halk geçim kaynağı ve san’atıdır.
Telkari gümüş işleri, çeşitli ağızlıklar, çubuklar,
bıçaklar, yemeniler, takunyalar Sivas halkı el sanatlarının diğer güzel örnekleridir.
6- İÇMELER
Sivas, içme, kaplıca ve güzel suları ile Orta
Anadolu’da sayılı illerden biridir. Civar halkın rağbet
ettiği önemlilerinden birkaçı şunlardır.
1- Erikli içmesi: Divriği ilçesine 25 km. uzaklıktadır. Barsak, karaciğer, safra yolları rahatsızlıklarına
iyi gelir.
2- Divriği içmesi: İlçe içinde müshil olarak kullanılır.
3- Gemerek suyu: İlçe içinde müshil olarak kullanılır.
4- Menteşe içmesi: Yıldızeli ilçesinin menteşe köyündedir. Hazımsızlık çekenlere iyi gelir.
6
Kale Parkı Halil Rifat Paşa Büstü
7- KAPLICALAR
1- Soğuk Çermik: Sivas’a 18 km. Beypınar köyündedir. Romatizmalılara iyi gelir.
2- Aşağı Sıcak Çermik: Sivas’a 35 km. Direkli
bucağındadır. Romatizma, nevralji, nevrit ve bazı kadın
hastalıklarına iyi gelir.
3- Tepe Sıcak Çermiği: Şarkışla ilçesi orta
köyündedir. Romatizma, nevralji ve kadın hastalıklarına
iyi gelir.
4- Balıklı (yılanlı) Çermik: Kangal ilçesi, kavak
bucağındadır. Romatizma ve nevraljiye iyi gelir. Su-
daki balıklar her türlü yarayı gagalıyarâk iyi olmasını
temin ettiği söylenir.
5- Suşehri Çermiği: Bu şehir ilçesi Akçaağıl
mevkiindedir. Romatizma, nevralji, kadın hastalıkları
ve şişmanlıklara iyi gelir.
6- Ilıca Kaplıcası: Yıldızeli ilçesi Ilıca köyündedir. Suyu hem içilir, hem banyo yapılır. Karaciğer, barsak ve bilhassa böbrek taşlarını eritmeye iyi gelir.
7- Alaman Çermiği: Şarkışla ilçesinin Akçakışla
bucağındadır. Romatizmaya iyi gelir.
Sivas’ın Sesi
Sivas’tan bir görünüş
7
MİLLİ
MÜCADELEDE
SİVAS
Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı sonunda
yenilmiş sayılan Osmanlı Devleti toprakları, şartları
ağır bir anlaşma gereğince galip devletler arasında
paylaşılıyordu.
Halk yorgun ve perişan, padişah kendi saltanatı
derdinde, ordu dağıtılıyordu. Bütün bu kötü ortama
karşı, halk yer yer silahlanıyor ve ayaklanıyordu.
Fakat bunlar yeter çare değildi. Milletin top yekûn
güçlerini birleştirmesi ve düşmanı topraklarından
atabilmesi için kuvvetli bir lidere ihtiyacı vardı.
Çünkü asırlarca hür yaşamış Türk Milleti yaşamak
için esareti kabul edemezdi. Milletin bu hasletini çok
iyi bilen Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçmek, onları
organize etmek ve tek kuvvet halinde düşmanın karşısına çıkmak istedi ve 19 Mayıs 1919’da Samsun’a
çıktı. Oradan 27 Haziran 1919’da ilk defa Sivas’a
geldi. Geçtiği yerlerde milleti aydınlatıyor ve onları
birliğe davet ediyordu.
Erzurum Kongresi’nden sonra (4 Eylül 1919) da
tarihi Sivas Kongre’sini yaptı. Bu kongrede önemli
kararlar alındı. Daha sonra Atatürk büyük nutkunda «Cumhuriyetin temellerini burada attık» diyerek
8
Sivas’ın Millî Mücadelede oynadığı role işaret etmiştir.
Mustafa Kemal’i Sivaslılar daima büyük sevgi
ve anlayışla karşılamışlardır. Sivas’ta kaldığı müddetçe şahsına gösterilen saygı ve hürmetin neticesi Atatürk Sivas’tan şöyle bahsetmiştir. «Sivas ve
Erzurum’lular arkamda oldukça düşman bana
hiç kalır.» Sivaslılar olarak Türk milletinin kaderinin
değişmesi ve Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin
atılmasında Atatürk’e destek olan ve İstiklâl Savaşında üzerine düşen görevleri büyük bir fedakârlıkla
yapan atalarımızla iftihar etmekteyiz.
Sözü kongre günlerine ait Atatürk ile ilgili bir
anı ile bitirelim.
Vatan Elden Giderse
Atatürk Erzurum Kongresi’nden sonra Sivas’a
dönmüş, ikinci kongreyi açmıştır. Bu sırada lise binasında yatıyor, çalışıyor, toplantılar yapıyordu. En
basit ihtiyaçlarını bile temin edecek halde değildi;
Bazı geceler sabaha kadar küçük petrol lâmbasının
cılız ışığında çalışıyordu.
Bir aralık padişahın, Atatürk’ün yakalanıp asılması için emirler verdiği ve lise binasına baskın yapılacağı hakkında şehirde haberler dolaşmağa başlamıştı.
Atatürk’ün hizmetini temiz ruhlu fedakâr bir
Türk genci yapıyordu. Bu delikanlının babası gizli
gizli ve sık sık geliyor; oğluna :
— Etme, eyleme; evine dön; bugün, yarın şehir
basılacak Mustafa Kemal yakalanıp asılacak, onlar
her şeyi göze almışlar sen aileni düşün! diyordu.
— Sık sık sana gelen kimdir?
— Babam!...
— Ne istiyor?
Delikanlı her şeyi anlattı. O zaman Atatürk ona
doğru biraz ilerledi, elini omzuna koydu ve dedi ki:
— Hizmetinden memnunum, baba hakkı büyüktür. Mademki razı olmuyor, git! Fakat babana söyle
ki, vatan elden giderse evlâdın ne hükmü kalır.
Atatürk bu geliş gidişin farkına vardı; birgün delikanlıyı yanına çağırdı ve sordu :
Sivas’ın Sesi
TÜRKİYE’NİN SAHİBİ HAKİKİSİ VE EFENDİSİ, HAKİKİ MÜSTAHSİL OLAN KÖYLÜDÜR.
YEDİ ASIRDANBERİ CİHANIN DÖRT KÖŞESİNE SEVK EDİLEREK KANLARINI AKITTIĞIMIZ,
KEMİKLERİNİ YABANCI TOPRAKLARDA BIRAKTIĞIMIZ VE YEDİ ASIRDANBERİ EMEKLERİNİ
ELLERİNDEN ALIP İSRAF EYLEDİĞİMİZ VE BUNA MUKABİL DAİMA TAHKİR, TERZİL İLE MUKABELE ETTİĞİMİZ VE BUNCA FEDAKÂRLIKLARINA VE İHSANLARINA KARŞI NANKÖRLÜK,
KÜSTAHLIK VE CEBBARLIKLA UŞAK MENZELESİNE İNDİRMEK İSTEDİĞİMİZ BU ASİL SAHİBİN HUZURUNDA BUGÜN İHTİRAMLA HAKİKİ VAZİYETİMİZİ ALALIM.
M. KEMAL ATATÜRK
9
Sivas’ta
Bir Üniversite
Kurulmalıdır
Sivas en eski tarihi şehirlerimizden biridir. Tarihin her devrinde Anadolu’nun doğuya, batıya, kuzeye ve güneye açılan bir kapısı olduğu için ekonomik
ve kültürel değerini muhafaza etmiştir. Sivas tarihi,
ekonomik, sosyal durumu itibarile milletimizin yaşantısını belirten bir şehrimizdir. 20. yüzyılın gelişen teknolojisinin kaynağı olan üniversiteler ışığını
Anadolu’nun kaderine de yöneltmelidir...
Uzun yıllar Selçukilerin Başşehri olan Sivas’ta
zamanın modern tıp ilminin tahsil edildiği bir müessese olan Şifaiye bundan 753 sene önce kurulmuştur.
I. İzzettin Keykavus tarafından yaptırılan Şifaiye,
56,5 metre boy ve 68 metre derinlikte 3842 m²’lik
sahayı kaplamakta ve bugün de haşmetini muhafaza
etmektedir. Sivas bir çok kültür abideleri ile tarihin
yaşıyan bir köşesini temsil etmektedir.
Sivas coğrafi durumu bakımından da Erzincan,
Yozgat, Tokat, Ordu, Giresun, Malatya, Maraş ve
Kayseri illeri ile komşu olup, yüzölçümü bakımından üçüncü büyük ilimizdir. Şehir gelişmeye ve üniversite kurulmasına müsait araziye sahiptir.
Tarihi ve coğrafi özellikleri daha öncede Sivas’ı
bir kültür şehri haline getirmiştir. Bugün Sivas’ta
Orta Okullar, Sanat Enstitüleri, Öğretmen Okulları,
Liseler, Ticaret Lisesi, Sağlık Koleji, İmam Hatip
Okulu gibi orta öğretim müesseseleri bulunmakta,
bunların yaklaşık olarak öğrenci adedi de 18 - 20 bini
aşmaktadır. Komşu illerin orta öğretimdeki öğrenci
sayıları ile bu rakam 80 bin öğrenciyi bulmaktadır.
Sivas ve komşu illerde ki liselerin son sınıflarında
yaklaşık olarak 4-5 bin öğrenci okumaktadır. Sivas’a
yıllardan beri ilçelerinden ve komşu illerden orta
öğretim müesseselerinde okumaya gelen öğrenciler
10
kolaylıkla pansiyon bulmakta ve veliler çocuklarını
ekonomik bir şekilde okutabilme imkânına sahiptirler. Resmi ve Özel kütüphaneleri, bir çok resmi kuruluşun imkânları da eğitime yardımcı olmaktadır.
Sivas’ta halen bir çok eğlence ve dinlenme yerleri
de mevcuttur. Sivas yurdun her tarafına hava, kara
ve demir yolu ile bağlı olup, öğretim görevlisi temini
imkânları da kolaylaşmaktadır. Sivaslı bir çok bilim
adamı da memleketlerine hizmet edebilme arzusu
içindedir. Bu bakımlardan her Sivaslıda haklı olarak
bir üniversiteye kavuşmak arzusu ve bilinci doğmuştur. Üniversitenin; araştırma, yayım ve öğrenim gibi
fonksiyonlarının teknilojik ve ekonomik gelişmesinin esası olduğuna inanarak, Anadolu’nun kaderini
temsil eden Sivas’ın bir üniversiteye kavuşmasını
istemekteyiz.
4 Eylül 1919 da özgürlük güneşinin doğduğu
Sivas’ta ilim ışığının doğması Atamızın da ruhunu
şad edecektir.
Yönetim Kurulu
Kadın çalışmazsa fikri yükselmez.
Tabi-i o zaman size denk gelmez
Diyorsunuz onun eksiktir aklı,
Artırmak istiyoruz, değil mi haklı,
Kadın yükselmezse alçalır vatan
Samimi olamaz, onsuz bir irfan.
Z. Gökalp
SİVAS’TA BİR
SANAYİ GELİŞİYOR
Sivas, genellikle kendi ihtiyaçarmı kendi sağlayan
ekonomik düzene sahip bir il değildir. Ekonominin bel
kemiğini hayvancılık ve tarımsal ürünler teşkil eder.
Daimi tarımsal ürün satmış, endüstriyel tüketim malları
almıştır.
Sivas ekonomisine olumsuz etki yapan ikinci faktör hızlı nüfus artışıdır. Yıllık % 2,13 artan nüfus açık
ve gizli işsizliği çığ gibi büyütmekte, buna paralel olarak gereken alt yapı yatırımları da yapılamamaktadır.
Bu yönden Sivas büyük bir müstehlik kitlesi barındıran
ve potansiyel iş gücü çok yüksek olan bir vilâyettir.
Ekonomiye olumsuz tesiri olan diğer bir faktör ise
sermaye piyasanın ve dinamik teşebbüs zihniyetinin
gelişmemiş olmasıdır. Ayrıca Kooperatifleşme, şirketler kurma şeklinde iş birliği, sermaye birliği, güç birliği
fikrinin Sivas’a girmesinin gecikmiş olması da diğer bir
etkendir.
Bir memleketin kalkınması, nasıl sanayi ile mümkünse Sivas’ın da ekonomik kalkınması, bir sanai şehri
haline gelmesiyle mümkündür. Sivas’ın en şanslı olduğu sanai kolu Demir-Çelik tesisleri olabilir. Çünkü
Türkiye demir cevherinin % 60 Sivas’ta bulunmaktadır. Kurulacak Sanayi’nin en elzem ihtiyacı olan ham
maddeden sonra işçi imkânları ise Sivas’ta haddinden
fazla mevcuttur. Bugün Sivas, Türkiye içine ve Türkiye
dışına en çok işçi gönderen bir vilâyettir.
Sivas’ın içinde bulunduğu Tabiî imkânlar burada
bir değil bir kaç sanayii kolunun kurulmasını gerektirmektedir. Buna lâyık olduğunu göstermek için, önce
halkın harekete geçmesi gerektiği düşünülmüş «Sivas
Pik Sanayii ve Ticaret A. Ş.» «PİKSAT» adı ile bir şirket kurulmuştur.
Bunun gayesi Sivas’ta bir pik fabrikası kurarak
memleketin ihtiyacı olan pikin bir kısmını dahilden
sağlamak dolayısiyle ithal ihtiyacını azaltmak, döviz
tasarrufu sağlamak.
Sivas’ta bunun yanında yan sanayinin inkişafını
sağlamak, mevcut, demir, bakır, kurşun, krom, manganez, amyant, civa, nikel, flarit ,kobalt, kalay barit,
kuarsit, manyezit ve kömür madenlerinden daha fazla
faydalanmayı sağlamak.
Sivas’ta ticari toplulukları, halkı açık hisseli şirketçiliği teşvik etmek dolayısiyle, Sivas’ın da birlik olunca
bir güç olacağını göstermek.
Sivas’ta asıl sermaye ve insan emeğini değerlendirmek, göçü azaltmak, sosyal ve ekonomik kalkınmayı sağlamak.
Şirkete, yani bu hayırlı teşebbüse katılmak her Sivaslının boynunun borcudur. Çünkü öz Sivaslının ilk
defa kurduğu tesis olup, kendi eseri olacak ve bunu
takip edecek, bu gibi teşebbüslere örnek olacaktır.
Sivas’lı bununla ne kadar iftihar etse azdır.
Şirkete ortak olmak istiyenler 1000 TL. bir hisse
olmak üzere, azami 100 hisse alabilirler. Bakın! Piksat size nasıl sesleniyor. «BİZE KATIL HAYATINI
GARANTİLE» — «SANA KAZANÇ, ÇOCUĞUNA
İŞ, SİVAS’IMIZA YEPYENİ BİR ESER.» «EN KIYMETLİ MİRASIN ŞİRKETİMÎZDEKİ HİSSENDİR,
Piksat’a, memlekete hayırlı ve başarılı olmasını
dileriz.
Yönetim Kurulu
Beslenmenizde gıda değeri en yüksek PASTÖRİZE SÜT VE MAMULLERİNDEN istifade ediniz.
Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu Fabrikalarında
en sıhhi şartlarda imal edilen Pastörize Süt ve Mamulleri İSTANBUL, İZMİR ve ADANA’da sayın halkımızın hizmetindedir.
Pastörize Yoğurt ve Tereyağı şimdi ANKARA’da
TARKO SATIŞ MAĞAZALARINDA ve diğer ŞARKÜTERİ MAĞAZALARINDA satışa arz edilmiştir.
TÜRKİYE SÜT ENDÜSTRİSİ KURUMU
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
11
FOLKLOR
Sivas mevkii itibariyle eski iskân bölgelerinden
ve kültür merkezlerinden biridir. Yaşıyanlar, eski kültürün etkisinde benliğini bulmuştur. Bilhassa folkloru
bunun en güzel canlı misalidir. At yarışlarında, pehlivan güreşlerinde, düğünlerde, milli günlerde, çalınan davul ve zurnada ona uyarak halay çeken erkek
ve kadın ruhunun bütün özellikleri, ritim ritim, figür
figür ortaya dökülür. Hele gençleri askere yollamaları ayrı bir yanık hava tüttürür. Hasretler şekillenir,
kilimlere, halılara nakşedilir. Gurbettekilere yakınları tarafından örülüp gönderilen çoraplar, başlıklar,
azık torbalan, yağlıklar, daima engin bir aşk ve hasret
mahsulüdür. Bazen bu hasretler, arzular, istekler şiir
olur, ses olur, dile gelir.
Yılın altı ayında karlı günler geçiren sert iklimli
Sivas’ın insanları da sert, fakat mert olur, yiğit olur,
onun için «Sivas yiğidin harman olduğu yerdir» demişler. Tutkuları samimi, her türlü menfaattan arı,
riyasız, desisesiz, açık kalpli Sivaslılar, gelenek ve
göreneklerine sadık, fakat her gittiği yere uyabilen
uyanık fikirlidirler.
Sivas demek; şair, folklor demek, halı kilim
demek, san’at demektir. Bu hususta ne söylesek az
olacak, öyleyse biz sadece folklorumuzu tanıtan
merhum hemşehrimiz Muzaffer Sarısözen’e rahmet
dileyerek, Sivas evlenme ve düğün adetlerinden bahsedip, Bazı şairlerimizin şiirlerini vermekle iktifa
edelim.
Evlenmeler umumiyetle köylerde erken olur.
Oğlunu evlendirecek aile kendine uygun kız soruşturur, buna «Dünür Düşürme» denir. Bundan sonra
kızı görmeye gidilir buna «Dünür Gezme» gidenlere
de «Dünürcü» denir.
12
Dünürcüler beğenmişse üç defa gidilir ve «Allanın emri ile kızına falan için dünürüz» derler. Kızın
anası gönüllü ise «pekâlâ, Allah yazmışsa ne diyeyim, yalnız babası bilir der.»
Bundan sonra «Sözkesme» yapılır, bunu yaşlı
kimseler kız ailesi ile birlikte yapar. Başlık, nişan v.s.
hususlar konuşulur. Arkasından nişan yapılır. Buna
«Şerbet İçme» denir. Bunu müteakip düğün hazırlıklarına başlanır. Konu komşu, akrabayı haberdar
etmek için «okuyucu» çıkarılır. Okuyucu orta yaşlı
temiz giyinmiş bir kadın ile 12-13 yaşlarında süslendirilmiş bir kızdır. Bunlar her gittiği eve, «Falan
hanımın selâmı var. Salı çeyize, Çarşamba hamama,
Perşembe kına gecesine, Cuma günü de geline bakmaya varsa koltuğe buyuracaksınız.» der.
Düğünden, bir gün önce oğlan evinden hediyeler gelir, buna ağırlık denir. Ve arkasından «çeyiz
asma» tabir edilen kızın çehizi konuya komşuya gösterilir. Ve töreler toplanır. Düğünden önce bir heyet
çehizi yazar ve oğlan evine ya bir kaç gün önce veya
gelinle beraber gönderilir. Düğünden önce damat ve
gelin yakınları ile ayrı ayrı hamama götürülür. Ve
akşam «kına gecesi» yapılır. Düğünün başlangıcından itibaren daima bir davullu, zurnalı veya sazlı,
sözlü, oyunlu eğlenceler vardır ama, eğlencenin en
hareketli yeri güveyinin hamamdan, saz takımı veya
davul zurnalı bir törenle eve getirilmesiyle olur. O
gün yemekler yenilir, çalgılar çalınır, halaylar çekilir, oyunlar oynanır. Aynı faaliyetler kız evinde de
olur. Erkekler bilhassa halay çekerler, burada, Sivas
halaylarından ve madımak oyunundan ve kına gecesi türküsünden bahsetmekle iktifa edeceğiz.
Sivas Halayı
( Erkekler için )
I- Karşılama
Çekin halay düzülsün
Başta duran süzülsün
Halaya girmeyenin
Vurun boynu üzülsün
Ah lili lili Vah lili lili
Yürü aslanım yürü
Kalma kolundan geri
Zehir olsa içerim
Senin sunduğun meyi.
Ah lili lili Vah lili lili
II- Ağırlama
Sabahtan bizim pınara
İki gelin üç kız gelmiş
Suna suna ötüşürler
Kuğu kuğu söyleşirler
Birisinin adı Ayşe
Benleri var köşe köşe
Birisinin adı Fatma
Kaşları var çatma çatma
Aman şafak erken atma
Aman horoz erken ötme
III- Yanlama
(Güftesizdir, sazlarla çalınır)
IV- Sıçrama
Keçi vurdum çayıra
Şıngır mıngır yayıla
Senden bana fayda yok
Mevlâm beni kayıra
Gemideyim gemide
Ayağım yemenide
Alacaksan al beni
Nişanlım var geride
Gemici basımısın
Cevahir taşımısın
Sana bir nişan versem
Koynunda taşırmışın
Madımak Türküsü
Madımak bitti m’ola
Yolları tuttu m’ola
Civan boylu yiğidim
Beni unuttu m’ola.
Oy madımak
Teke tüke sakalı oy madımak
Evelek yemlik oy madımak
Guş guş yanlik oy madımak
Madımak kurutmadım
Güllümü unutmadım
Hatırını saydımda
Üstüne yar tutmadım.
Nakarat
Madımak biçim biçim
Ölüyom senin için
Madımak toplar iken
Başımdan düstüde çitim.
Nakarat
Madımak oylum oylum
Geliyor civanda boylum
Civan boylum gelirse
Şen olur benim gönlüm
Nakarat
13
Sivas Halayı
( Kızlar için )
Çırpınır gönüller halay çekerken
Davul coşkun coşkun, tel nazlı nazlı
Keklik olup uçtan uca sekerken
Ayak kıvrak kıvrak, bel nazlı nazlı
Yazmalar başlarda pul pul gülüşür
Açılır yanaklar gül gül gülüşür
Savrulur fistanlar al al gülüşür
Çiçek başka başka, dal nazlı nazlı
Görüştü sevişti gözler düğünde
Gülüştü kızardı yüzler düğünde
Gençler halay çekti, kızlar düğünde
Eller liyme liyme, kol nazlı nazlı
Kına Türküsü
Çaktılar çakmak taşını
Kurdular düğün aşını
Sesleyin bey kardaşımı
Bağlasın gelin başımı
Şen anam, şen babam evin şen olsun
İşte ben gidiyom yerin gen olsun
Etek içinde valası
Kâğıt iççinde kınası
Hani bu kızın anası
Nakarat
Kınası karılı tasta
Oğlan evi pek havasta
Kız anası yasta
Nakarat
Ocağa koydum yufka sacını
Başına koydular kahır tacını
Anan baban çeksin senin acını
Nakarat
Kına gecesi sabahı, gelin götürülür, güveyi damdan gelinin
başına çerez ve bozuk para atar. Akşama kadar oğlan evinde
eğlenildikten sonra, akşam «Can görme» yemeği yenir, akrabalar, damadı hocanın ilâhileri ve davullu, zurnalı çalgılarla
gerdeğe koyarlar.
14
SOFRA DUASI
Euzi bit tavşan eti
Ben yemem keklik eti
İlla turaç’ın eti
İllâ turaç’ın eti
Eya eyyûhel kuzu
Olur mu helvanın tuzu
Kuyumcu Apostolun kızı
Kucakla ha kucakla
Eya eyyühel zerde
Pilav deva imiş derde
Kaşığın bulunmadığı yerde
Avuçla ha avuçla
Eya eyyühel kaymak
Olur mu kaymağa doymak
Mümkün mü lokmayı saymak
Yuvarla ha yuvarla
Ve bahusus duası
Üzerimize ehem ve elzem olan
Kuru fasulya hazeratını
Piveste-i müteselsil eyleye
Ve alel husus şu tımarhanenin
Bade-i hamisi bulunan
Aklı az kendisi kurnaz
Hacı kiraz efendiyi
Aynaroz Kilisesine
Baş papaz eyliye
Amin amin diyen
İhvani Rabbim
Çürük gemilere sandal
Bozuk kapılara mandal eyleye
Yer altında yatan
Turp sarmısak, şalgam
Yüzü suyu hürmetine
Harbiyeden bin tramvaya
Doğru gidersin FATİHA
Sivaslı Şairler’den
Seçmeler
Feleğe kahır
Nasihat
Her sabah her sabah bir seher yeli
Ağlar bülbül ağlar güle getirir
Bakman mı feleğin çürük işine
O da her zahmeti kula getirir
Varup yoldaş olma sen uğursuza
Komşu olma namussusa, arsıza
Sabah selâmım verme pirsize
Adamın basma belâ getirir
Muhip yoldaş olma kalleş yâr ile
O yâr da durmadı bir ikrar ile
Sakın sohbet etme, münkir kör ile
Altunun adını pula getirir
Pir Sultan Abdal derdim ziyade
İçilir mi yârsız yad ile bâde
Yâr odur ahrette şefaat ede
Sadık yâr insanı yola getirir
Pir Sultan ABDAL
Sıla
Vardım ki yurdumda neş’e kalmamış
Anne mahsun, baba mahsun, ben mahsun
Gamlı duran solgun yüzler gülmemiş
Kardeş mahsun, bacı mahsun, ben mahsun
Zengin tutmuyor yoksulun elini
Keder bükmüş insanların belini
Kimse bilmez kimsenin acı halini
Amca mahsun, dayı mahsun, ben mahsun
Kimisi derdinin olmuş delisi
Kimisi sanarsın yurdun velisi,
Zenginlerden gayri, bütün gerisi,
Ahbap mahsun, dost mahsun, alem mahsun.
Seyit Ömer FIRAT
Kambur felek sanki beni kayırdı
Eşten, dosttan, nazlı yardan ayırdı
Gizli sırrım memlekette duyurdu
Sanki benim bir ettiğim var gibi
Kimine at vermiş eştirir gezer
Kimine aşk vermiş coşturur gezer
Kimine mal vermez koşturur gezer
Sanki zengin etmekte zor gibi
Bir kısmına yayla vermiş köy vermiş
Bir kısmına büyük, büyük pay vermiş
Sevdiğine güzellikle boy vermiş
Al yanaklar şule verir nur gibi
Kiminin aklı yok deli divane
Bir kısmı muhtaçtır acı soğana
Bir kısmını zengin etmiş yan yana
Şimdi kendi saklanıyor sır gibi.
Kimine saz vermiş çalar eğlenir
Kimi zevk içinde güler eğlenir
VEYSEL göz yaşlarını siler eğlenir
Yeter gayri yumma gözün kör gibi
Aşık Veysel Şatıroğlu
Serzeniş
Bazı tecelli var cevrü sefada
Boynun eğer gezer gamhanelerde
Bazısını gördüm zevku sefada
Keyfini yetirir demhanelerde
Benzine baktımki sararmış solmuş
Kendi eli ile belasın bulunuş
Vaz geç derim geçmez müptelâ olmuş
Abu canbak söyler methanelerde
Yiğitlerin sınıfına katmışlar
Namusunu ilden il’e satmışlar
Akılhanesine sıfır atmışlar.
Zerrece bulunmaz serhanelerde
Aklı fikri olan bunu heceler
İyi kulak verin gençler, kocalar
İlmi ile âmil olan hocalar
Adam irşad eder dersanelerde
Aklı olan atanın ahırı olmaz
SERDARÎ’nin ahi hiç yerde kalmaz
Yiğitlik ne türlü kadrini bilmez
Boşa zencir sallar tersanelerde
SERDARÎ
15
BU MİLLETİN
EFENDİSİ BU MUDUR?
Hayvanı ile bir arada keyif çatan
Gönlünde yurt aşkı, dilinde vatan
Bir miras yorganda dürdü bir yatan
Bu milletin efendisi bu mudur?
Yıllarca bir yırtık aba bürünür
Bin dert ile sürüm sürüm sürünür
Yürürken arkadan kıçı görünür
Memleketin efendisi bu mudur?
Yağ yapar, bal yapar kendi yiyemez
Eskiye şükreder acar giyemez
Haksızlığı bilir amma diyemez
Memleketin efendisi bu mudur?
OLMASA
Güzelliğin on par’etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa
Tabirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yâreme
İsmin yayılmaz âleme
Aşıklarda meşk olmasa.
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kuzu ile gezerdi
Fikir başka başka olmasa.
Aşık Veysel ŞATIROĞLU
Altı kalbur gibi ayakta çarık
Tırnaklar çatlamış, tabanlar yarık
Yaylanın yiğidi göğüs kabarık
Bu milletin efendisi bu mudur?
Hayatın direği para der, para
Sabun yok, kir çıksın vücut kapkara
Binlerce yıl geçse bitmez bu yara
Memleketin efendisi bu mudur?
Ne kadar söylesem edemem tarif
Gönülde serseri, dillerde zarif
Assalar da korkma öğretmen Arif
Bu milletin efendisi bu mudur?
Arif ARSLAN
SİVAS DEYİMLERİ
Otu çeker köküne bakarlar
Don yağının dolması.
El baştan yüce.
«Gafa değil, Memmedüğün deposi»
Göz değil ya, gön deliği
Feriştağın gelse kurtaramaz.
Hey lillişan lillişan, ettin beni perişan
Allı evlendi, güllü gelen oldu.
Dam yine dam, güm yine güm.
16
SİVAS ATASÖZLERİ
Karına iyi deme, yoksulluk görmeyince.
Miras bir mendil kiraz.
İreşit, sen söyle sen işit.
Bıldır ölmüş bir eşşek, gelin bugün ağlaşak.
İş görene iş mi eksik, güzele yâr mı eksik.
Ürümeyi bilmeyen it, sürüye getirir kurt.
Yağ deme yağarnım ağrıyor.
Ne kızı vermeli, ne dünürü küstürmeli.
Dibine vardın mı, tepesindeyim de.
Herle ye, helva geğir.
Ölüde ağlamaz, düğünde gülmez.
Unun yoksa ünün var.
Yağmurlar yağdı, yarıklar gitti.
Bakmakla öğrenseydi it kasaplık öğrenirdi.
Sevip sevdiğine, boşanıp kocana varma.
Ayağa değmedik yaş olmaz.
Akranı ile uçmayan kuşun sesi havadan gelir.
Güzeli kızken değil, beşik ardından gör.
Asıl azmaz.
Yerini bilmeyen tatar, haftada bir şalvar yırtar.
HOKKABAZIN KÜLAHI
— Sultan Aziz’in huzurunda bir gece hokkabaz oynarken Sadrazam Ali Paşa da yanında imiş. Bir ara Sultan
Aziz hokkabazın başındaki külahı Ali Paşa’ya göstererek:
— Ali bak ne güzel külah, demiş. Bunu başına koyar
mısın?
Ali Paşa, Padişahın bu sözünde ciddi olduğunu görünce:
— Emir padişahımındır, diyerek ayağa kalkmış ve
cebindeki sadaret mührünü çıkarıp padişaha uzatmış ve
külahı almak üzere hokkabaza yaklaşırken, Sultan Aziz
sormuş :
— Bu ne demek.
Ali Paşa gayet soğuk kanlılıkla:
— Sultanımızın sadaret makamını, işgal etmek gibi
bir vazife üzerimde oldukça,, başıma hokkabaz külahını
giyemiyeceğimden evvelâ kendimi bu vazifeden affettim.
FIKRA
İstanbul’da yüksek öğrenim yapan genç
Sivas’lı sömestr tatilinde Sivas’a gelmiş. Altıntabak mahallesine giden dolmuşa binmiş. İstanyonu gelince şoför muavinine
— Lütfen dururmusunuz, ineceğim, demiş.
Şoför muavini hemen cevabını yapıştırmış.
— Ne yalvarıyon gardaş, ağle de, ağliyek.
VENEDİK TACI
Deli İbrahim diye anılan, fakat pek çok akıllı hareketleri muhakkak bulunan Sultan İbrahim
zamanında Venedik donanması boğaza dayanmış. Sadrazam gece gündüz uyumuyor, üzülüyormuş. Zenci kızlar ağası Sadramazın bu halini
görünce:
— İlâhi paşa, demiş, düşündüğün şeye bak.
Venedik dediğin balıkçı kâfirlerine tacı biz vermedik mi? Geri alırsın olur gider, ne krallıkları
kalır, ne de bir şey...
Paşa derin bir nefes alarak :
— Yarabbi, şu zencinin aklını 24 saat bana
versende rahat bir uyku uyusam...
17
GÜREŞ
Güreş insanlık tarihi ile başlar. Eski zamanlarda
insanlar kendilerini müdafaa etmek için vücut hareketleri öğrenmeye başladılar. İşte bu hareketler zamanla güreş tatbikatı şeklinde devrimize kadar geldi.
Her ulusun kendine has spor dalları geliştiği gibi, güreş de Türklerin milli sporu olarak dünyaya yayıldı.
Düğünlerin, milli günlerin, özel toplantıların en başta
arzulanan gösterisi güreş, memleketimizde cihan şümul pihlivanların yetişmesini sağladı.
Bugün halâ güreş Sivas’ta en çok itibar edilen
bir spordur. Her yıl köylerde, kazalarda, il merkezinde ufak ve geniş çapta güreş müsabakaları düzenlenir. Anneler pehlivan anası olduğu için kıvanç duyar,
gençler, yiğitlikleri ile iftihar ederler. Eski güreş tarihi
yazarlarından Mehmet Sami Karayel «Sivas pehlivan
yatağıdır» demektedir. Bugün dahi Sivas pehlivan yuvasıdır.
Karakucak ve yağ güreşleri, minder güreşlerinde
isim yapmış saray baş pehlivanı olmuş, olimpiyat şampiyonluğu kazanmış pek çok Sivaslı pehlivan saymak
mümkündür. Burada hepsinden ayrı ayrı uzun uzun
bahsetmek imkânsızdır. Sadece Sivas ve çevresinde
güreş başlarken yapılan cazgır duasını verip, Sivas’ın
yetiştirdiği en genç pehlivanlardan Ahmet Ayık’tan
bahsedelim.
1938 yılında Sivas Hafik Eski köyde doğdu. 15
yaşlarında karakucak, askerde minder güreşlerine
başladı. 1963 de Akdeniz Olimpiyatları Şampiyonu,
dünya ve Avrupa Şampiyonu ve 1968 de Meksika
Olimpiyatları şampiyonu oldu.
Kendisine sıhhat ve bu alanda yetişeceklere de
başarılar dileriz.
18
CAZGIR DUASI
Dinleyin ağalar eyleyin seyran
Pirlerden erlere kaldı bu meydan,
Kılıcımız kan, kalkanımız kan
Pirimiz Hazreti Hamza pehlivan.
İki yiğit çıkmış meydana,
Bir birinden merdane,
Büyüğüm diye öğünme,
Küçüğüm diye yerinme,
Analar çeker zahmeti,
Babalar bilmez kıymeti,
El paçada diz yerde,
Güreşelim düz yerde.
Alta düşersen kalkıver durma,
Üste çıkarsan sarıver, sorma,
Deve dengi, kıç linginden sakın ha!
Allah... Allah... İllallah,
Verelim Muhammet’e Selâvat,
Sallu Alâ Muhammet.
HİKMETLİ SÖZLER
İnsanların en çok sevileni fitne, fesatlık etmeyenlerdir. Kalbinde, ihtiras, kin oLmıyanlardır. Şunu
çok iyi bilmek lâzımdır ki, halk arasında sevilen yalnız halim, selim, imanlı, vicdanlı, hayırsever olanlardır. sonsuz işlerle oyalanmazlar, bilirler ki sonu
yoktur.
n
Hak yoluna yardım, bir şereftir. Şerefli insanlar doğruya yardım ederler. Boş, batıl, olan istediğini
bulur.
n
İnsan kazandığı malı hayır işlere vermeli. Hastaneler, okullar, çeşmeler, köprüler yaptırmalı. Cimri
insan, malını hiçbir hayır yola vermez. Hayatında
malına bekçilik eder, ölümünde mirasçılar, paralarına çöker. O hayırsızlığının cezasını çeker.
n
İftiralar seni mahzun etmesin! Yalancının tezviri seni üzmesin! Eğer iftiracı bir yalancı ise, ne kadar doğru olursan ol, dili sözünü bulur, söyler. Sen
haklıda olsan haksız çıkarmaya çalışır. Fakat üzülme
ki, hakikat bir gün geç de olsa meydana çıkar.
n
Din ile akıl birdir. Aklı olmıyanın dini de yoktur demektir.
n
n
Beşikten mezara kadar ilim isteyiniz.
Her şeye varmak için bir yol vardır. Cennetin
yolu da ilimdir.
n
İlim öğrenmek için geçen bir saat, ibadetle geçirilen bir geceden hayırlıdır,
n
n
Cehaletten büyük fakirlik olmaz.
Öncü ol! Kötülere örnek ol! İyi iş yap. Yaptıkların o kadar yerinde olsun ki, kötü iş yapanlar, sana
bakıp utansınlar. Sakın, gösterişe de kapılma. Desinler diye riyakârlığa girme.
İlim öğrenmek için çalışmak, Allah yanında
namazdan oruçtan, hacdan efdaldır.
Ahlaken tekâmül eden bir insanın kötülükte
nasibi yoktur. Ahlâk en büyük bir fazilettir.
rıdır.
n
n
Çok felâketlere öncülük eden haseddir. İstememezlikten doğan felâketi hiç bir şey önliyemez.
Haset mânevi varlığı yok eder. İman nurunu söndürür.
n
n
n
Her iyilik bir sadakadır.
n
Allah yaptığı işi iyi yapan kimseyi sever.
n
Sabır, cennet hazinelerinden bir hazinedir.
n
Allah gayretli kulları sever.
n
Çocuk cennetin nimetlerinden biridir.
n
Eflâtuna biri sormuş «Doğru da olsa yapılması
hoş olmıyan nedir?» Cevabı şu olmuş: «İnsanın kendisini övmesidir.»
n
Büyüklüğün şanı affetmektir. Bağışladıkça sevilir. Halim olan gönüllere sevgi bırakır. Bu haller
sabırdan gelir.
n
Yaptığın iyiliği başa kakma! Yaptığınla öğünürsen mükâfat göremezsin. Ama sana da bir iyilik
yapılırsa söyle! Bu hal sendeki kibir ve gururu parçalar, nefsini, ıslâh eder.
n
Sen fazilet sahibi ol, cihanda sana düşman olsun! Emr-i ferman senindir. Kimse kılına dokunamaz.
n
Kendi işi için efendi olmayı beceremiyen, başkasına hizmetçi olur.
n
Allahın en sevgili kulları, ahlâkı en iyi olanla-
Fitne aslında uykudadır, onu uyandırana Allah
lanet eder.
n
Dünyada herkes selâmet ister; Fakat selâmet
sözle, kuru istekle olmaz. Şunu iyi bilmek gerekir
ki her şeyden önce selâmet, güzel huyla elde edilir. İnsan ilk önce haddini bilmeli, lüzumsuz yere
konuşmak hiç de iyi olmaz. Yaramaz işlere dalmak
selâmetle neticelenmez. Hele namus, ırz, şeref, haysiyet gibi ahlâk esasları üzerinde çok titiz olmak icap
eder. İnsanın kendi şerefini düşündüğü kadar, karşısındakini de göz önünde tutması gerekir. Kendisine
lâyık görmediğini başkasına yakıştırmayan insan,
hayatı boyunca selâmette olur.
n
19
Güzel Beyitler
Ainesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.
Evlilik insana sanma zahmettir
Evlilik bereket, çocuk nimettir.
Okuyup şahsınızı daim muteber kılın
Dünya, ahiret için ilmi hep rehber kılın
Kapılma dehrin iğfalatına ahlâk bahsinde
Sana bu fende vicdanın yeter üstad lazımsa
En ummadığın keşfeder esrar-ı derununu
Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Mali hülya bir tohumdur ektim amma bitmedi
Bu züğürtlük cana yetti, koğdum amma gitmedi
Söz biliyorsan söyle ibret alsınlar
Bilmiyorsan sus insan sansınlar.
Arif isen bir gül yeter kokmağa
Ayı isen gir bahçeyi yıkmağa
Hep biriz hilkatte, ey sahip asalet etme naz
Var ise ancak fazilettir nedar-ı imtiyaz.
Talihi yar olanın yar bağlar yaresini
Talihi yar olmıyanın felek ağlatır annesini
Mihneti kendine zevk etmedir alemde hüner
Göm’ü Şâdi-î felet böyle gelir böyle gider.
Etme âr, öğren, oku ehlinden
Her şeyin ilmi, güzel cehlinden
20
GÜZEL SÖZLER
Bir kimseki dini yoktur, sonunda mutlaka fenalığa sapar.
n Bir adamki kendi kendine yalan söyler,
yarın artık başkalarının söyledikleri
arasında da hakikati bulamaz ve göremez olur.
n Güzelliği giden bir kadın aşıkından,
serveti giden bir kimse dostundan emin
olmasın.
n Hayatı seveceksin ve başkalarına da
sevdireceksin ki, asıl olanda budur.
n Dereler denizlerin içinde kaybolduğu
gibi, faziletlerde menfaatlerin içinde
eriyip yok olur.
n Bir insanın gururunu kırmak, çok kere
menfaatine dokunmaktan daha tehlikelidir.
n Kuvvete dayanmıyan adalet acizdir,
adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
n Bu dünyanın insanları bir defa aldatılınca, hakikatlerden bile şüphelenirler.
n Kişi için haddini bilmek kadar büyük
meziyet yoktur.
n Ya olduğun gibi görün, yahut göründüğün gibi ol.
n İki şey akıl hafifliğine delâlet eder.
Söyliyecek yerde susmak, susacak yerde söylemek.
n Dost, dostu hakikaten severse düşman
ne yapabilir.
n Kimsenin gönlünü incitmemek, elimden gelir; fakat hasuda ne yapayım ki,
o kendiliğinden ıstırap içindedir.
n Susmak, sırrını birisine söyleyip de
aman kimseye söyleme demekten daha
iyidir.
n Ey akıl sahibi, düşmanlarınla oturup
kalkan dosttan elini çek.
n Başkalarının musibetlerinden ibret al.
Sakın başkaları senden ibret almasın.
n Herkesin dişi ekşi ile; Kadı’nın tatlı ile
kamaşır.
n Bir kimse gerek mura-i olsun, gerek
hakperest olsun, dillerin cevrinden
kurtulamamıştır.
n
n
AŞÇIBAŞININ LAYİHASI
İkinci Abdulhamid’in aşçıbaşısı birgün hükümdara devletin idare şekli hakkında bir lâyiha vermiş. Hükümdar lâyihayı
okuduktan sonra mabeyin kâtibine:
Bizim aşçıbaşı devlet işleriyle meşgul olmağa başlamış.
Git, sadrazama söyle, gelsin bana, bir hünkârbeğendi yapsın
demiş.
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun,
Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim.
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun,
Memleket isterim.
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun.
Olursa bir şikâyet, ölümden olsun.
LAEDRİ
Çalışıp Dicle’nin önünü bağlamak
mümkündür. Fakat kötü fikirli insanların
dillerini bağlamak mümkün değildir.
21
22
TAŞLAMA
Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda adam beğenmez
Medrese kaçkını, softa bozgunu
Selâm vermeğe dervişan beğenmez
Elin kapısında karavaş olan
Burnu sümüklü gözü yaş olan
Bayramdan bayrama bir tıraş olan
Berbere gelir de dükkân beğenmez
Alemi tan’eder yanına varsan
Seni yanıltır bir mesele sorsan
Bir cim çıkmaz eğer karnını yarsan
Camiye gelirde erkân beğenmez.
Bir çubuğu vardır gayet küçücek
Aklınca kendine keyif getirecek
Kırık çanağı yok ayran içecek
Kahveye gelirde fincan beğenmez.
Yaz olunca yayla yayla göçenler
Topuz korkusundan şehre kaçanlar
Meşe yaprağını kıyıp içenler
Rumel yenicesi duhan beğenmez.
Aslında neslinde giymemiş hare
İş gelmez elinden, gitmez kâre
Sandığı gömleksiz duran mekkâre
Bedestene gelir kaftan beğenmez.
Kazak Abdal söyler bu türlü sözü
Yoğurt ayran ile hallolmuş özü
Köyden şehre gelse bir Türk’ün kızı
İnci, yakut ister, mercan beğenmez.
KAZAK ABDAL
23
24
Şeyh Sadi-i Şirazi’den
Gerek aslan ol, gerek tilki ol, ne mertlik ile, ne
hile ile insanlardan kurtulamazsın.
Halvet köşesini tercih edip, kimse ile görüşmüyecek olursan, “Bunun yaptığı riyadır, hiledir,
şeytan insandan nasıl kaçarsa öyle kaçıyor” derler.
Birisi güzel yüzlü, munis olursa, “İffetsiz, takvasız, şuhmeşrep, açık, yüzsüz” derler
Birisi zengin ise gıybetle derisini yüzerler. “Öyle
kibirlidir ki, âlemde Fır’avun varsa odur” derler.
Birisi fakir ise, fakir ve zaruretten yanıp yıkılryorsa “Bedbaht, uğursuz, kara günlü” derler.
Bir fakir sıkıntı çekiyorsa, “Uğursuzluğundan,
beceriksizliğindendir” derler.
Murat süren bir zengin felâkete uğrarsa, onu ganimet bilir, “Malına, mansıbına güvenerek kibirli idi.
Her saadetin arkasından felâket geleceğini düşünmüyordu. Oh çok şükür Allah ne güzel yaptı, lâyığın verdi” derler.
Eli yufka bir fakirin işi yoluna girer, hali vakti
iyileşirse zehirli dişlerini gıcırdatır, “Bu alçak felek,
alçaklara meyleder, o gibileri besler” derler.
Elinde bir iş görseler, “Ne kadar haris, ne kadar
dünya perest adamdır. Durmadan çalışıyor” derler.
İş tutmayıp boş duracak olursan, “Dilenci huylu,
pişmiş yiyen, hazıra konan, löpçü” derler.
Güzel sözler söyliyerek konuşacak olsan “Heyezanla dolu davul, susacak olsan hamamdaki nakış”
derler.
Tahammül edenlere “Biçare korkudan başkaldıramıyor” derler.
Birizi az yiyecek olsa “Malı başkasına nasip olacaktır, mirasçılara mal yığıyor” derler.
Güzel yiyip içecek olsa “Tenperver, karnının kölesi, obur pisboğaz” derler.
Birisi zengin olsa, fakat süse ehemmiyet vermiyen, filozoflar gibi süssüz gezse “Bedbaht adam! parasını kendisinden esirgiyor” diye kılıç gibi dil kullanırlar.
Birisi saray, kâşane, köşk yaptırır, nakışlatır, yaldızlatır, güzel elbiseler giyerse “Şeddadi binalar yaptırıyor kadın gibi süsleniyor” diye teşniler ile onu canından bezdirirler.
Birisi seyahate çıkmamış ise, seyahat yapmış
olanlar “Karısının kucağından ayrılmamış insanın ne
hüneri, ne fenni olur” diye zemmeder, ona adam demezler.
Birisi seyyah ise “Serseri, bedbaht, bir ayak
üstüne dünyayı dolaşıyor, avare” diye onun derisini
yüzerler, ve “Azıcık ikbâli serveti olsaydı, yurdundan
çıkmaz, şehirden şehire kovulmaz sürülmezdi” derler.
Birisi bekâr ise, her şeyi inceden inceye görenler
“Bunun vücudu yeryüzünde bir sıklettir. Yer onun yatıp kalkmasından inciniyor” derler.
Birisi evlenecek olsa “Günlünün elinden boynu
üstüne çamura çöken eşeğe benzedi” derler.
Birisi öfkelenip yerinden fırlayacak olsa “Sersem
divane kaçık, savruk” derler.
Birisi sâbur, mütahammül, halim, selim olursa
“Gayretsiz hamiyetsiz” derler.
Birisi cömert ise “Yeter yahu! Ne dağıtıyorsun o
kadar, yarın avret yerini örtecek bez bulamaz. Bir elini
önüne bir elini arkana tutarsın” derler.
Birisi kanaatkar, tutumlu ise kalkın teşniine yakalanır, “Bu alçakta babası gibi olacaktır. Oda bunun
gibi yığdı, yığdı; hasretle bıraktı gitti” derler.
ler.
Çirkine çirkindir, güzele güzeldir diye cevreder-
İnsanların ellerinden kurtuluş mümkün değildir. Dile düşen insanlara çare, ancak sabırdır.
Kanayan bir yara gördünmü yanar ta ciğerim.
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
M. A. ERSOY
25
26
Atatürk Ne Diyor ?
Büyük dinimiz çalışmıyanın insanlıkla hiç
alâkası olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler asri olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu
zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı islamların kâfirlere esir olmasını istemek değildir de
nedir?
Atalarımızdan Nasihat
Her işin, her hareketin iyi veya kötü bir neticesi
vardır. Kâinatta boşa yaratılan hiç bir şey yoktur. Her
yapılan iş mutlak bir maksada dayanır. Şu dört fiilin
sonunda bir felâket veya saadet vardır.
1- Yersiz konuşmalar başa belâ açar. Takdir
edilmeyen yerde konuşmak ya fitne çıkarır, ya hu-
zursuzluk verir. Bu halde susmak hayırlıdır. Neticesi
selâmettir.
2- Dünyada iyilik kadar gönüllerde ömürlü şey
yoktur. Dünya durdukça yaşar. Atalar boşuna dememiş «İyilik yılanı yuvadan çıkarır» insan hayatında,
iyiliği kadar mes’ut olur. Hayatta bunun örneği çoktur. Netice: İyilik yapan saadet bulur.
3- İnsan efendiliğini kolay saklayamaz efendi
adam cömert olur. Elinden su sızmayan kimseye gönülden efendi denemez. Efendi cömert olur, efendi
düşkünlere yardım eder. Netice: Efendi adam cömerttir, mes’uttur.
4- Ele gelen her nimet bir teşekkür bekler, yapılan iyiliğin karşılığı hiç olmazsa bir teşekkür olmalıdır. Teşekkür etmiyene iyilik yapılmaz. Netice:
Şükür edenin nimeti artar.
27
28
29
30
31
Sivas Öğrenci Koruma ve Yardımlaşma
Derneği
Teşkilat ve Yöneticileri
Genel Başkan
Şefik SOYUYÜCE: Em. Kur. Alb.
Genel Başkan Yardımcısı
İhsan PULAK: P.T.T. Gn.Md. Yönetim Kurulu Üyesi
Genel Sekreter
Seyyit Ömer FIRAT: Topraksu Gn.Md. Fen Heyeti Üyesi
Genel Sekreter Yardımcısı
Necati ERSOY: Em. Memur
Muhasip ve Veznedar
Ahmet ERGENOĞLU: Belediye Levazım Müdürü
Üye
Bekir ECEVİT: Em. Tuğgeneral
Üye
Şevki ECEVİT: P.T.T.Gn.Md. Hukuk Müşaviri
Üye
Vehîbe TOÇSOY: Toprak Mahsulleri Gn.Md. Muhasebe Şefi
Üye
Nurettin YOLAÇ: M.S.B. İnşaat Dairesi (inş.Müh.)
Dernek Sivas Şubesi Başkanı
Adli ONMUŞ: Topraksu 13 Bölge Müdürü
33
SİVAS YÜKSEK ÖĞRENİM ÖĞRENCİ YURDU İNŞAAT RESİMLERİ
Bodrum İnşaatı
Zemin Kat İnşaatı

Benzer belgeler