Şeker Özel - Şeker-İş
Transkript
Şeker Özel - Şeker-İş
Şeker Özel www.sekeris.org.tr 1 Şeker başyazı Özel Sanayimizin Geleceği ve Şeker Endüstrisi Şeker pancarı üreticisi, işçinin ve devletin de içinde olduğu yeni bir modelin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bunun için sektörün özelleştirilmesi bir varlık yokluk meselesidir. İsa GÖK 2 şeker-iş şeker-işdergisi dergisi• •haziran ocak 2011 2012 Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı Şeker başyazı Özel Türkiye’nin 21. yüzyılın başında hala en önemli meselesi, kalkınmış ve sanayileşmiş bir ülke olmaktır. Sanayi çağına girerken bu hedefi önüne koyamayan ve bunun için bir çağ kaybetmekle kalmayan ve en az yüzyılı az gelişmiş ülke olarak geçiren biz Türkler, bugün yeni bir çağın başında hızla bu hedefe ulaşmak ve sanayi ötesi dönüşümlere açılmak mecburiyetindeyiz. Türk ekonomisinin son krizden sonra ortaya koyduğu performans, Amerikan iktisatçı Rostow’un söylediği gibi kalkış aşamasında bulunan bir ekonominin dinamizmini göstermektedir. Türkiye hızlı bir şekilde ekonomisinde büyüme yaşarken bunu süreklileştirmek, bir anlamda sürdürülebilir hale getirmek istemektedir. Bugün dünyada yaşanan gelişmelere baktığımız zaman, bunları iyi analiz ettiğimizde, ülkemizin sahip olduklarının kıymetini ve avantajını daha iyi değerlendirebileceğimize inanıyorum. Dikkat edilirse, Amerika’da başlayan kriz, bugün dünyanın birçok bölgesinde etkilerini hala şiddetli bir şekilde sürdürmeye devam ettirmektedir. Komşumuz Yunanistan büyük bir ekonomik dar boğaz içerisine girmiş, hala bu çalkantıdan nasıl çıkacağını, bu sorunları nasıl aşacağını bilememekte, önünü görememektedir. İspanya’nın, İtalya’nın, Portekiz’in krizleri giderek daha çok hissedilmektedir. Avrupa Birliği’nin en güçlü iki ülkesi olan Fransa ve Almanya bu krizlerden nispi olarak az etkilenmiş olsa da, birliğin kurumsal etkisi bu ülkelerde de kendisini belli bir şekilde göstermeye devam etmektedir. Avrupa’nın dünkü ekonomik krizi bugün hızla bir siyasal krize dönüşme eğilimine girmiştir. Birçok Avrupa ülkesinde teknokratlar hükümetleri kurulmaya çalışılmış, bunlarda yaşanan sorunlara seçimle çare arayışına girilmiş, mesela Yunanistan’da yapılan seçimler dahil herhangi bir çözüm olacak sonuç getirmemiştir. Fransa’da Sarkozy’nin gitmesine yol açan seçimlerin, ne yaratacağı konusunda kuşkular bulunmaktadır. Aynı şey Almanya’da Kuzey-Ren bölgesinde yapılan seçimlerde de ortaya çıkmıştır. Kısaca bütün Avrupa, ekonomik krize siyasi yoldan aradığı çözümü bulmak üzere bir arayışa girişmiş, fakat bu arayışın bir siyasi krize dönüşmesi eğilimi güç kazanmaktadır. Dünyanın böyle bir döneminde Türkiye’nin yıllarca önünde beklediği AB üyeliği meselesi, ciddi bir kritiğe ihtiyaç duymaktadır. Bugün Avrupa’nın AB’nin varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği, para birliğinin daha ne kadar devam edeceğinin tartıştığı bir ortamda Türkiye’de AB’den başka bir şey görmeyenlerin ne söylediğinin ve söyleyece- www.sekeris.org.tr 3 Şeker başyazı Özel ğinin artık önemi kalmamıştır. Bu aşamada Türkiye’nin kendi coğrafyasında hızla bir bölgesel güç haline dönüşmesini sağlayan dinamikler hala faal haldedir. Türk ekonomisinin kriz sonrası dünya ekonomisinde en hızlı büyüyen iki ekonomiden biri olması bu dinamiklerin eseridir. Böyle bir tabloda Türkiye’nin ekonomik politikalarını, dünya şartlarını ve Avrupa’da yaşayanları dikkate alarak bölgesel gelişmeleri iyi analiz ederek, yeniden biçimlendirmesi gerekmektedir. Bunları yaparken dikkat edilmesi gereken hususlar vardır: 1- Türk ekonomisi hızla ithalata dayanan büyüme modelini tersine çevirmek mecburiyetindedir. Bunun için yapılması gereken ilk şey; en fazla ithalat yapılan sektörlerin ikame edilmesini sağlayacak yatırımlar ve bu yatırımları teşvik edecek yeni iktisat politikası araçlarına geçilmesidir. 2- Türkiye’nin üretim artışını sürdürürken, üretimle ihracat arasında ciddi bir ekonomik teşvik düzeni kurulmalıdır. İhracata dayalı büyümenin yıllarca sözü edilmiş olmasına rağmen yeterince başarılamamasının önündeki engeller derinlemesine sektör çalışmalarıyla ortaya konmalıdır. Türkiye artık bu birikime sahiptir ve bunu yapacak durumdadır. 3- Türkiye’nin teknoloji üretimini gerçekleştirecek ve teknoloji şirketlerini bütün sanayinin büyümesinde aktif bir rol verecek yeni bir yapılanmaya ve sanayi stratejisine ihtiyacı vardır. Bu noktada teknokentler düzenlemesi bilim ve sanayi işbirliği bunun en iyi uygulandığı ülke örneklerinden başta Japonya olmak üzere istifade edilerek yeniden ele alınmalıdır. 4- Tüketim malları üretimiyle, ara mallar üretimi arasındaki denge yeniden düzenlenirken tasarruf oranlarını artıracak bir model geliştirilmelidir. 5- Yerli endüstrinin geliştirilmesinde bilhassa tarımsal endüstrinin önemli bir fonksiyonu bulunmaktadır. Türkiye’nin tarımsal potansiyelinin endüstrileşmesi, birincisi; tarımın makinalaşmasıyla, ikincisi ise tarımsal ürünlerin endüstriyel ürüne dönüştürülmesiyle mümkün olmaktadır. Burada şeker sanayinin önemli bir rolü olduğunu görmek gerekir. Türk şeker sanayinin Türkiye’nin gelişmesinde sektörün kuruluş aşamasından bu tarafa büyük bir görevi yerine getirdiği bilinmektedir. Bölgeler arası dengesizliğin giderilmesinde, az gelişmiş bölgelerde endüstriyel bitkilerin üretilmesi, onların gelirleri- 4 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Şeker başyazı Özel nin bölgeye etkisi ekonomik olarak tarıma ve hayvancılığa girdi sağlamasının yanı sıra yarattığı endüstriyel istihdamında oldukça büyük bir rolü bulunmaktadır. Az gelişmiş bölgelerin pazara bağlanması, tarımsal üretimin teşvik edilmesi birçok bölgede ortaya çıkan aşırı ve dengesiz göç dalgalarının karşısında bir alternatif olarak, bu bölgelerdeki üretimin sosyal ve ekonomik işlevlerinin hala önemli olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan Türk ekonomisinin gelişmesine paralel şeker endüstrisine yapılacak yatırımlar bu sanayinin teknolojik bakımdan yenilenerek, başka ülkelere ve ülke içinde birçok sanayiye başta makine fabrikalarında üretilmek üzere çok sayıda ara mal üretimine el verişli hale getirecektir. Türkiye’nin kalkınmasının önemli alanlarından biri petro-kimya sanayisidir ve burada şeker sanayi bünyesinde bu endüstrinin gelişme potansiyelinin oldukça yüksek olduğu bilinmektedir. Şeker sanayinin ülke ekonomisinde daha da etkin bir rol oynayacağı bilhassa doğal şeker üretiminin gıda sanayinde yaygın şekilde kullanılacağı bir süreç söz konusudur. Sağlıklı beslenme ve şeker arasındaki ilişki doğal şeker üretiminin hem gıda endüstrisinde kullanılmasıyla hem de ürün çeşitlenmesi yapılarak, şeker sanayinde başta çikolata olmak üzere alternatif üretimlere yönelmesi bakımından, yeni tüketim imkanları sınmaktadır. Türkiye’nin büyük nüfusuyla, bölgesel güç olma konumuyla, sanayileşmesini devam ettirmesi, kısa sürede kalkış aşamasındaki ekonomiden ileri sanayi toplumu haline geçmesiyle mümkün olabilir. Şeker endüstrisinin bulunduğu stratejik konum, onun gıda, kimya, enerji gibi stratejik kaynakların bileşiminde yer almasıyla ilgilidir. Geleceğin Türkiye’sinde bu stratejik konumun daha da büyüyeceği öngörülmektedir. Bunu ön gören yabancı güçler bu sektörü çökertmek istemektedirler. Kısa vadeli çıkarlar peşinde koşan ve bu sektörün özelleştirilmesini isteyenler bunun farkında olmayabilirler. Şurası bir gerçektir ki Türkiye’nin geleceğinde doğru yönetildiği ve yatırımlar yapıldığı takdirde bu sektörün sadece ekonomik değil, toplumsal ve siyasal boyutları da önem kazanacaktır. Şeker pancarı üreticisi, işçinin ve devletin de içinde olduğu yeni bir modelin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bunun için sektörün özelleştirilmesi bir varlık yokluk meselesidir. Hiç kimsenin yarınlarımızı karartmasına fırsat vermeyelim. Saygılarımla... www.sekeris.org.tr 5 Şeker içindekiler Özel 8 > Gündem Uşak Egem TV’den Şeker-İş’e Ziyaret ŞEKER-İŞ SENDİKASI ADINA İMTİYAZ SAHİBİ İsa GÖK Genel Başkan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hasan Basri GÜZEL 09 > Gündem 10 > Gündem Ak Parti Van Milletvekili Fatih Çiftçi’den Şeker-İş Erciş Şubesi’ne ‘Hayırlı Olsun’ Ziyareti Sendikalardan Şeker-İş’e Destek Ziyareti “Şeker Piyasasında İhraç Konumundayken İthal Konumuna Düştük” Editör Önsel ÜNAL Yönetim Yeri Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi Karanfil Sk. No: 59 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0.312 418 42 73-74 Faks: 0.312 425 92 58 www.sekeris.org.tr [email protected] Organizasyon ve Hazırlık Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti. Dr. Mediha Eldem Sok. 38/15 Kızılay / ANKARA Tel: (0.312) 430 70 81 www.arentanitim.com.tr [email protected] Baskı: Aydoğdu Ofset Matbaacılık Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti. İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri Sitesi 21. Cad. 598 Sk. No: 20 Yenimahalle/ANKARA Tel: 0.312 395 81 44 Faks: 0.312 395 81 45 www.aydogduofset.com [email protected] 11 > gündem Şeker-İş’in Yaşayan Efsanesi Gürel’den Sendikamıza Ziyaret Gündem < 14 Gündem < 15 Gündem < 17 Haber < 21 Konya Şeker Baen’i de Fethetti Kayseri Şeker-İş Şube Başkanı Ahmet Tatar: “Fabrikaya Bir Tuğla Koyanın Yanındayız” Sahte Gıdalar Vatandaşı Korkuttu Baskı Tarihi: 30.05.2012 Yayın Türü: Yaygın süreli Ücretsiz Dağıtılmaktadır. (3 aylık dergi) Şeker-İş Dergisi Basın Meslek İlkelerine Uyar 6 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Emaf ve Makine Fabrikası Elektrikli ve Dizel Motor Yapmaya Talip Şeker içindekiler Özel 24 > şeker özel 80 > Gündem Şeker-İş Sendikası e-devlete Adım Attı… 82 > Haber Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök: “Bilinçsiz Özelleştirme Politikaları İthal Ürünler Arasına Şekeri de Katacak” 84 > Basından 87 > Haber Şeker-İş 1 Mayıs’ta Alanlardaydı 88 > Köşe İş Salığı ve Güvenliği Haftasında İş Kazaları Vahametini Koruyor 94 > Turizm Ağrı www.sekeris.org.tr 7 gündem Uşak Egem T ‘den Şeker-İş’e Ziyaret Şeker-iş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök yılın işçi sendikası liderliğine layık görüldü Egem TV Yönetim Kurulu Başkanı ve Yerel ve Bölgesel TV’ler Birliği Genel Başkan yardımcısı Soner Demiröz ve beraberindeki heyet Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’ü makamında ziyaret ettiler. Geçtiğimiz günlerde Egem TV ve Uşak Sanayi ve Ticaret Odası’nın birlikte gerçekleştirdiği ‘Yılın Başarılı İsimleri’ kategorisinde Şeker-İş sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Yılın İşçi Sendikası Genel Başkanlığı’na layık görülmüştü. Egem TV Yönetim Kurulu Başkanı Soner Demiröz, ziyarette yaptığı konuşmada Şeker-İş Sendikası’nın İsa Gök Başkanlığında çok başarılı işlere imza attığını belirterek bu çalışmaların emek dünyasına örnek teşkil ettiğini ifade etti. Demiröz, “İlkeli, seviyeli ve objektif habercilik anlayışıyla Uşak Egem TV, ülkemizin menfaatleri doğrultusunda hareket eden tüm sivil toplum kuruluşlarına bundan önce olduğu gibi bundan sonra da destek olacaktır” diye konuştu. 8 şeker-iş dergisi • haziran 2012 gündem Ak Parti Van Milletvekili Fatih Çiftçi’den Şeker-İş Erciş Şubesi’ne ‘Hayırlı Olsun’ Ziyareti AK Parti Van Milletvekili Fatih Çiftçi, Şeker-İş Erciş Şubesi’ni ziyaret ederek, şube başkanlığına yeni seçilen Yavuz Şahin ile yönetimini tebrik etti. Erciş Şeker Fabrikası’nın, Van’ın en büyük sanayi kuruluşu olduğuna dikkat çeken Çiftçi, fabrikada çalışan işçilerin bağlı bulunduğu Şeker-İş Sendikası Erciş Şubesi’nin seçimle yeni yönetimini belirlediğini söyledi. Yeni yönetimin tüm sendika üyelerini kucaklayacağına olan inancının tam olduğunu da ifade eden Çiftçi, “Van Gölü havzasının en büyük sanayi kuruluşu olan şeker fabrikamızdaki çalışan kardeşlerimiz kendi içerisinde bir yarış yaptı. Nihayetinde demokrasinin en güzel örneklerinden birisi yaşandı. Başta siz ve sendika yönetimi, kardeşlerimizin tümünün başkanı olduğuna inancım tamdır. Seçim geride kalmıştır. Erciş şeker fabrikası bizim için çok önemlidir. Buradaki şeker fabrikası Van Gölü havzasının en büyük üretim tesisidir. Van ve Erciş ekonomisine önemli bir katma değer olan bir fabrikadır. İstihdam açısından da bölgenin en büyük istihdamına da sahip kuruluşudur. Geçmişte nasıl biz sizlerle birlikte buradaki yönetici arkadaşlarım, sendikacı arkadaşlarımızla ve çalışan arkadaşlarımızla birlikte bu fabrika için uğraş verdiysek, gerek belediye başkanlığımızda gerekse milletvekili olarak bundan sonraki süreçte de elimizden geldiğince bütün gayretimizi, bütün çabamızı bu fabrikanın bacasının tütmesi için harcayacağız. Buradaki arkadaşlarımız ve çalışanlarla sendikamızla da her zaman işbirliği içersindeyiz. Yeni göreviniz tekrar hayırlı uğurlu olsun” dedi. Şeker-İş Erciş Şube Başkanı Yavuz Şahin ise, Milletvekili Çiftçi’nin nezaket ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Şahin, “ Şeker-İş Erciş Şube Başkanlığı seçimi kazanmakla zor bir görev üstlenmiş bulunmaktayız. İnşallah burada işçi arkadaşlarımız için elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz. Fabrikamıza geçmişten bugüne kadar verdiğiniz destekten ve bundan sonrada ister özeleştirmede olsun, ister geçici arkadaşlarımızın çalışma ve mağduriyetlerinin giderilmesinden olsun verdiğiniz destekten dolayı da çok teşekkür ediyorum. Bu özeleştirme sürecinde sizin desteğinizi yanımızda görüp Erciş’imizin tek sanayisi olan şeker fabrikasının bacasını tüttürmeye devam edeceğiz. Depremden sonra da Sayın Başbakanımız ve Bakanlarımız, sizler dahi bu fabrikanın hasar görmeden tekrar üretime geçmesinde katkılarınızı unutamayız. İşçi ve yönetimdeki müdürlerimizin verdiği büyük çabayla fabrikamızın bacasını tüttürüp kampanyamızı kazasız bir şekilde bitirdik. Bundaki süreçte de fabrikamızın Erciş için Erciş çiftçisine, esnafına, nakliyecisine büyük bir katkı sağlayacaktır” şeklinde konuştu. Milletvekili Fatih Çiftçi’nin ziyaretinde Erciş Belediye Başkanı Zülfikar Arapoğlu, AK Parti Erciş ilçe Başkanlığı Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Albayrak, Erciş Şeker Fabrikası Müdürü Abid Kılıç’ta hazır bulundu. www.sekeris.org.tr 9 gündem Sendikalardan Şeker-İş’e Destek Ziyareti “Şeker Piyasasında İhraç Konumundayken İthal Konumuna Düştük” Türk-İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nurettin Öndeş ve Türk-İş Sendikası’na bağlı bazı sendikalar, özelleştirmeye karşı destek için Şeker-İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat’ı ziyaret etti. Ziyarette açıklama yapan Türk-İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nurettin Öndeş, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, Türkiye İşçi hareketini son derece mağdur etmiştir. Bugün şeker piyasasında Türkiye olarak ihraç konumundayken ithal konumuna düştük. Ben Türk-İş Temsilcisi ve Malatya Demir Yol-İş Başkanı olarak, Türk İş’e bağlı sendikalar adına şeker fabrikasında çalışan arkadaşlarımızın bundan sonra alacakları idari ve fiili eylemle ilgili her türlü eylemlerde, Türk-İş’e bağlı sendikalar olarak yanlarında olduğumuzu burada bir kez daha belirtiyorum” dedi. 10 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Şeker-İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat ise, “Bilindiği gibi şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ilgili süreç devam ediyor. Bizim verdiğimiz haklı mücadele gerek hukuken, gerekse hükümet nezdinde bir şekilde yerini buldu. Tabii ki Danıştay 13. Daire’sine açtığımız yürütmeyi durdurma ile ilgili talebimiz başta reddedildi mahkeme satışı onaylandı. Ama daha sonra bizim ortaya koyduğumuz belgeler, bizim söylemler konusunda mahkeme ara karar verdi. Bu ara kararda bizim lehimize çıktı. Ortaya koyduğumuz belgeler doğrultusunda yeniden değer tespitlerinin yapılması ve özellikle Özelleştirme İdaresi, Danıştay’a savunmasını yaparken Malatya fabrikasının kapanacağını ifade etti. Mahkemede böyle özelleştirme mantığı olmaz. Bu özelleştirmenin ruhuna aykırıdır” ifadelerini kullandı. Ankara Şeker Fabrikası’nda 1975-76 yılları arasında Şeker-İş Sendikası Baştemsilcisi olarak görev yapan M. Erol Gürel, Şeker-İş Sendikasını ziyaret etti. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve Genel Mali Sekreter Eyyup Şen ile gündem Şeker-İş’in Yaşayan Efsanesi Gürel’den Sendikamıza Ziyaret eski sendikacılık günleri konusunda bir süre sohbet eden 81 yaşındaki Gürel, Şeker-İş Sendikası’nın 50 yılda çok yol katettiğini söyledi. Gürel, aynı zamanda Şeker-İş Sendikası’nın yaşayan en eski sendikacıları arasında yer alıyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarında Görev Yapan İşçi Temsilcileri Semineri Eskişehir şubemiz Türk-İş ‘in düzenlemiş olduğu bölgesel iş sağlığı ve güvenliği seminerine iş yeri temsilcileriyle katıldı. Eskişehir Metal İş Sendikası Sosyal Tesislerinde 10-11 Nisan tarihlerinde yapılan seminere konuşmacı olarak Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Ramazan Ağar ‘ la birlikte çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığından Doçent doktor Ali Naci Yıldız temel iş sağlığı güvenliği konusunda faydalı bilgiler aktardı. Eskişehir’deki sendikaların geniş katılımıyla yapılan seminer 2. Günün sonunda verilen sertifika töreniyle sona erdi. www.sekeris.org.tr 11 gündem Kalay ‘Kotanın Arttırılması Ülkemizin de Menfaatinedir’ Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı Oğuz Kalay Adapazarı Gazetesi Genel Yayın Müdürü İbrahim Bulut’a Şeker Fabrikası’nın kota sorunuyla ilgili açıklamalar yaptı. Kotamız Arttırılsın Yeter Adapazarı Gazetesi Genel Yayın Müdürü İbrahim Bulut’u ziyaret eden Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı Oğuz Kalay, Şeker Fabrikası’nın küçültülme fikrinin kötü bir fikir olduğunu belirterek: “Şeker Fabrikası Marmara’nın sayılı şeker fabrikalarındandır. Bu haliyle bile kar edebiliyor. Evet sorunlarımız var belki ama kotamız arttırılırsa bu sorunların hepsini çözebiliriz” dedi. Şeker Fabrikası’nın vergi indirimi veya borç silme gibi bir talebi olmadığını vurgulayan Kalay: “Fabrikamız Sakarya’nın gururudur. Başbakan’ın söylediği ‘üretimin önünü açın’ cümlesinin havada kalmayacağına inanıyoruz” dedi. Vekiller Mesai Harcıyor AK Parti Sakarya Milletvekillerinin ve CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’ün büyük bir özveriyle konunun halledilmesi için çalıştıklarını söyleyen Kalay: “Vekillerimiz kota sorunuyla ile ilgili çalışıyor. Özellikle Sayın Ayhan Sefer Üstün büyük mesai harcıyor. Kota artırıma ile ilgili olarak dört bakanlık olumlu görüş vermiş. Şimdi büyük bir heyecanla Mecliste görüşülmesini bekliyoruz” diye konuştu. Kalay, Başbakan’ın da Adapazarı Şeker Fabrikası ile yakından ilgilendiğini belirterek: “Başbakanımız ‘Şeker’in bacası tütecek’ demişti. Bu sözünü tuttu. Şimdi kotayı bekliyoruz” dedi. Sakarya’nın Öz Evladı Türkiye’nin tatlandırıcılar ile başının belada olduğunu vurgulayan Oğuz Kalay, Avrupa’da kapıdan sokulmayan tatlandırıcıların Türkiye’de tutunmak için her şeyi yaptıklarını belirtti. Kalay: “Pancar şekeri dünyadaki en doğal şekerdir. Alternatifi yoktur. Avrupa Birliği ülkelerinde özel olarak teşvik edilir. Hatta Fransa’da pancar koruma altındadır” diyerek, Sakarya’da bazı kesimlerin pancarı istememesinin anlamsız olduğunu ifade etti. Kalay: “Şeker Fabrikası Sakarya’nın öz evladıdır. Sakarya’ya 1953’ten beri hizmet etmektedir. Binlerce insanın ekmek kapısıdır” dedi. Pancar Üreticisi Özelleştirmeden Korkmadı Elbistan’daki Şeker Fabrikası’na 2012 yılı şeker pancarı işleme kotası olarak 420 bin verilirken, işlenen şeker pancarından 60 bin ton kristal şeker elde edilmesi bekleniyor. Özelleştirme sürecindeki Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesindeki şeker fabrikası, 2012 yılı şeker pancarı alım kampanyasında 475 bin ton pancar kotası olduğunu açıkladı. Elbistan Şeker Fabrikası’na 475 bin ton pancar kotası verildiğini kaydeden Fabrika Müdür Vekili Yakup Küçükyumru, üretici çiftçiden ise 420 bin ton şeker pancarı teslim almayı hedeflediklerini söyledi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 29 Kasım’da yaptığı ihalelerle Portföy B’deki Elbistan. Malatya, Erzincan ve Elazığ Şeker Fabrikalarını 266 milyon dolar bedelle Kolin-Limak Ortak Girişim Grubu’na satmıştı. İhaleyi kazanan firmanın Portföy B grubunda yer alan Şeker Fabrikaları’nı arsası için aldığı, üretim yapmaya- 12 şeker-iş dergisi • haziran 2012 cağı kaydedilmişti. 2012 yılı için Elbistan Şeker Fabrikası’na bağlı ekim yapan Afşin, Elbistan, Göksün ve Tufanbeyli ilçelerindeki üreticiler için 475 bin ton pancar kotası verildi. Elbistan Şeker Fabrikası Müdür Vekili Yakup Küçükyumru, “2012 yılında pancar ekim kota miktarımız 475 bin tondur. Bu rakamı geçmiş yıllarla mukayese edecek olursak çok yüksek bir rakamdır” dedi. Fabrikada son yıllarda üretim konusunda sürekli yükselme trendi yaşandığını belirten Küçükyumru, “Şuan da 475 bin ton kotamız var. Tahminlerimize göre 72 bin dekar ekim yapacağız. Fabrikamıza 2012 yılı için işleme noktasında verilen miktar ise 420 bin tondur. Yani biz 420 bin ton pancarı işleyeceğiz. İşlediğimiz pancardan ise 60 bin ton civarında kristal şeker elde edeceğiz” diye konuştu. Organizasyon öncülüğünü Türk-İş il temsilciliği sıfatıyla, Şeker-İş Burdur şubesinin üstlendiği 1 Mayıs kutlamaları Şeker-İş, Emekli Sen, Kamu-Sen, Birleşik Kamu-İş, Memur-Sen’in katılımlarıyla coşkulu bir şekilde kutlandı. Siyasi Parti ve sivil toplum örgütlerinin de destek verdiği kutlamalara, grupların saat 13:00 de köprübaşı mevkiinde toplanmaları ile başlanıldı. Köprübaşı mevkiinden 13:30 da sloganlar eşliğinde Cumhuriyet meydanına harekete geçen grup, bayrak ve flamalarıyla adeta bir renk cümbüşü oluşturarak vatandaşların ilgisini çekti. Yürüyüşün ardından grup Cumhuriyet Meydanında toplandı. Burada tertip komitesi adına konuşma yapan Türk-İş İl Temsilcisi ve Şeker-İş Burdur Şube Başkanı Mustafa Onay “1 Mayıs Emekçilerin Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” kutlu olsun diyerek sözüne başladı ve şöyle devam etti. Bizler bugün burada 1 Mayıs’ta, barış, özgürlük, demokrasi için, sömürüsüz, baskısız, insan onuruna yaraşır bir yaşam için bir araya geldik. Üzgünüz ki bugünü güvencesiz, kuralsız çalışmanın yoğunlaştığı koşullarda karşılıyoruz. Emekçilerin yarısı kayıt dışı çalıştırılırken, kıdem tazminatlarına da göz dikiliyor. Esnek ve kuralsız çalışma gündem Burdur’da Coşkulu 1 Mayıs biçimleri yaygınlaştırılmak isteniyor. Sendikal örgütlenmenin önüne engeller çıkarılıyor, örgütlenen işten atılıyor böylece sendikasızlaşma yaygınlaştırılıyor. İş kazası adı altında cinayetler durmak bilmiyor. Bütün bunlar karşısında biz, sosyal adalet, eşitlik ve demokrasi istiyor demokratik örgütlenme haklarının korunmasını istiyoruz. Tüm çalışanların grevli, toplusözleşmeli sendikal haklara sahip olduğu bir Türkiye için, sosyal devlet için alanlardayız. Onay konuşmasında özellikle; “iş güvencesinin yeniden düzenlenmesi, asgari ücretin insan onuruna yaraşır seviyelere ulaştırılması, taşeronlaşmanın ciddi bir şekilde engellenmesi, istihdamın korunması” konularına vurgu yaparak, bu sorunların ivedilikle çözülmesi, bunun için ciddi politikaların üretilmesi ve süratle harekete geçirilmesi gerekliliğinin altını çizdi Mustafa Onay’ın konuşmasının ardından kutlamalar halk oyunları ve halaylar eşliğinde şenlik havasında devam etti. Kutlamalar sırasında herhangi bir olayın olmaması Burdur’da 1 Mayıs bilinci ve ruhunun doğru bir şekilde yerleştiğini gösterdi. Şeker-İş Sendikası’ndan Yapay Tatlandırıcılara Karşı Mücadele Şeker-İş Sendikası Kastamonu Şubesi tarafından yapay tatlandırıcılara karşı mücadele başlatıldı. Şeker-İş Sendikası Kastamonu Şube Başkanı Ali Çufadaroğlu, il merkezindeki bir pastahaneyi ziyaret ederek, yapay tatlandırıcılara karşı başlattıkları mücadele kapsamında, işletmenin camına “Bu iş yerinde yapay tatlandırıcı kullanılmamaktadır. Yüzde 100 şeker pancarı kullanılmaktadır” yazısını yapıştırdı. Çufadaroğlu, gazetecilere yaptığı açıklamada, göreve geldiği günden bu yana özellikle yapay tatlandırıcılarla mücadele ettiğini belirterek, tatlılarda yapay tatlandırıcı kullanıldığını söyledi. Türkiye’deki vatandaşların yüzde 30’unun kanser hastası olduğunu öne süren Çufadaroğlu, “Bu tatlandırıcılarda kanser yapıcı madde olduğunu herkes biliyor. Onun için tatlandırıcıdan halkımızı ne kadar uzak tutabilirsek, bizim için ve halkımız için o kadar avantaj. Halkımızdan da yapay tat- landırıcı yerine şeker pancarı kullanan iş yerlerinden alış veriş yapmasını kendi sağlıkları adına istiyoruz” diye konuştu. İşletme sahibi Şerafettin Dilekçi de kendisinin de pancar üreticisi olduğunu belirterek, imalathanelerin işlenmesi daha kolay olduğu için şeker pancarı yerine tatlandırıcıları seçtiklerini söyledi. Şeker pancarının tadının tatlandırıcıya göre daha güzel olduğunu aktaran Dilekçi işletmesinde ayda 180-200 çuval şeker kullandığını kaydetti. Ziyaretin sonunda Çufadaroğlu, işletme sahibine duvar saati hediye etti. www.sekeris.org.tr 13 gündem Konya Şeker Bae’ni de Fethetti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve aralarında Konya Şeker Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk’un da yer aldığı beraberindeki 100’den fazla işadamıyla, petrol zengini Körfez ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri ve Dubai’ye ekonomi ağırlıklı bir ziyaret gerçekleştirdi. BAE ve Dubai’ye gerçekleştirdiği 4 günlük resmi ziyaretinde Cumhurbaşkanı Gül’e Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek eşlik ederken ekonomi bürokrasisi ile iş dünyasından önemli isimler de heyette yer aldı. Resmi Ziyaret programı çerçevesinde Dubai’de düzenlenen Türkiye-Birleşik Arap Emirlikleri İş Konseyi toplantısında iki ülke işadamlarına seslenen Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasında Türkiye’nin riski düşük, getirisi büyük ender ülkelerden birisi olduğunu belirterek, BAE ile geçici işbirlikleri, geçici ortaklıklar yerine stratejik ve büyük ortaklıklar kurulması gerektiğini söyledi. Avrupa’daki ekonomik krize dikkat çeken Gül, işadamlarına yatırımın adresi olarak Türkiye’yi gösterdi. Gül, Dubaili işadamlarını yatırım için Türkiye’ye davet ederken iki ülke arasındaki 5 milyar dolarlık ticaret hacminin kısa sürede iki katına çıkarılması için çalışmalara başlandığını, iki ülke iş dünyası arasındaki işbirliğinin daha da gelişmesini arzuladığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül’e gezisinde refakat eden Türk işadamları Türkiye-BAE İş Forumu kapsamında sektörel bazlı ve ikili görüşmeler gerçekleştirirken, resmi heyette yer alan Konya Şeker Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk’un da BAE’deki ciddi ve büyük gruplarla yaptıkları görüşmelerde Türkiye’de, özellikle de Konya’da yatırım ve mamul ürünlerin ticareti konusunda önemli mesafe aldıkları öğrenildi. Gezi ile ilgili soruları cevaplayan Recep Konuk, hem Konya Şeker’in hem de heyette birlikte yer aldıkları Konya 14 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Sanayi Odası Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil’in son derece verimli iş görüşmeleri gerçekleştirdiğini vurguladı. Konuk, bu görüşmelerin neticesinin kısa sürede alınmasını ümit ettiğini belirterek şunları söyledi: “Sayın Cumhurbaşkanımız ekonomik ağırlıklı bir ziyaret gerçekleştirdi ve hem Birleşik Arap Emirleri’nden hem de Türkiye’den iş forumuna katılan iş adamlarının işbirliği ve ortak yatırım konusunda cesaretlenmelerini sağlayacak bir konuşma yaptı. O nedenle sektörel bazlı görüşmeler ile ikili görüşmeler son derece verimli geçti. Görüşmelerde öne çıkan sektörler tarım, tarımsal sanayi, gıda ve turizm oldu. Malum tarım, tarımsal sanayi ve gıda deyince de Türkiye’nin yatırım için ya da ticaret için akla gelen ilk ili Konya ve biz Konya iş dünyası olarak bu avantajımızı iş birliğine ve somut yatırıma dönüştürmek için önemli adımlar attık. Mesela biz finans, bankacılık ve sigorta alanında BAE’nin büyük guruplarından biri ile tarım ve hayvancılığa yönelik ülkemizde yapılacak bir yatırım konusunda ön mutabakat sağladık. Yine Dubai merkezli büyük bir sanayi gurubu ile işlenmiş gıda sanayine yönelik iş ortaklığı görüşmelerini başlattık. Mamul ürün numunelerini gösterme fırsatı yakaladığımız ürünlerimizi Dubai merkezli, ancak bölge ticaretinde etkin bir guruba gösterme fırsatını yakaladık ve bu ürünlerin ihraç bağlantılarını başlattık. Özetle ürettiklerimizi satmak için kanal açtık, yeni yatırımlar için mutabakat sağladık. Bunun anlamı şudur; ürettiklerimizi katma değerli olarak satabileceğiz. Ümit ediyorum ki kısa sürede sonuçlandıracağımız işbirliği sayesinde hem tarım ve hayvancılık hem de tarımsal sanayi ve gıda sanayine yönelik yatırımlarla üreticilerimizin daha çok üretmesini, ürünlerinin daha da kıymetlenmesini ve inşa edilecek fabrikalarla da daha çok hemşerimizin istihdam edilmesini sağlayacağız.” Kayseri Şeker-İş Şube Başkanı Ahmet Tatar: Kayseri Şeker Fabrikası çalışanları yemekte buluştular. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay ile çok sayıda fabrika çalışanı katıldı. Yemekte bir konuşma yapan Şeker-İş Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar, Kayseri Şeker Fabrikası’nda bir süredir ilklerin yaşandığını belirterek, “Uzunca bir süredir sabrettik ve mükâfatını da artık görmeye başladık. Bizleri ve şirketimizi layıkıyla yöneten bu insanlar, şirketimize canla başla sahip çıktığı gibi, bizlerin, yani işçilerin de haklarına sıkıca sahip çıkıyorlar. Bu nedenle kendilerine şükran duygularımızı ifade ediyorum” diye konuştu. Artık çiftçiler dahil olmak üzere, Türkiye’deki sektörün sahiplerinin, pancar işçilerinin, çalışanların, besicilerin, taşıcıların ve kamunun içerisinde bulunduğu yapının, özelleştirilme kapsamından çıkartılarak, Türkiye’ye mal edilip bir Pazar haline getirilmesinden kurtarılmasının gerekli olduğunun altını çizen Tatar, şöyle konuştu: “Bu şirketin yeniden şaha kalkmasından daha doğal bir şey olmasa gerek diyorum. Bu nedenle herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekmektedir. Bu görev, sadece bizlerin değil, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği adınadır.” Kayseri Şeker Fabrikasında yaşanan yolsuzluğa da değinen Tatar, her şeye rağmen Şeker-İş Sendikası’nı kargaşalardan uzak tutarak üye sayılarını 1209’a yükselttiklerini kaydetti. Tatar, “Bundan böyle birlik ve beraberlik içerisinde kısa sürede çalışanların tamamının sendikalı olması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu fabrikaya bir tuğla daha koymak isteyenlerin her zaman yanında olduğumuzun bilinmesi isteriz” dedi. www.sekeris.org.tr 15 gündem “Fabrikaya Bir Tuğla Koyanın Yanındayız” gündem ABD’de Obezite’nin Ekonomiye Maliyeti 190 Milyar Dolar Hazır yiyecek tüketiminde dünyanın ilk sırasında yer alan ABD’de obezitenin faturası 190 milyar dolar oldu. ABD halkının en büyük sorunlarından biri olarak görülen obezite ülke ekonomisine de büyük zarar veriyor. 2011 yılında, obezite ile savaşta 190 milyar dolarlık sağlık harcaması yapıldığı belirtilirken, bu rakamın sigara ile mücadelede harcanan paranın iki katından da fazla olduğu kaydedildi. ABD sağlık reformu sonucu, 2010 yılında alınan karara göre, işverenler obez çalışanlarına yüzde 30 ile yüzde 50 arasında değişen oranlarda daha yüksek sağlık sigortası primi ödemekle yükümlü. ABD’deki obez sayısının, 1960 yılından bu yana üç kat artarak, ülke nüfusunun yüzde 34’üne ulaştığı bilgisi verilirken, öldürücü şişmanlık seviyesinde olanların ise yüzde 6’lık oranı temsil ettiği kaydedildi. Obez çalışanların hastalığa daha sık yakalanması nedeniyle, iş verimliliğinin yılda 1 ay düşük olduğu, bunun da ülke ekonomisine 30 milyar dolarlık zarar yazdırdığı ifade edildi. Obezite’nin ABD ekonomisi üzerinde oluşturduğu 190 milyar dolarlık zararın, ABD sağlık harcamalarının yüzde 20.6’sına denk geldiğine dikkat çekilirken, asıl tehlikenin ölümcül obezite hastalığına yakalananlar olduğu vurgulandı. Obez bir insanı taşıyan aracın, ağırlığı nedeniyle daha fazla yakıt tükettiği, bu nedenle araçların yılda 4 milyar dolarlık fazladan yakıt tükettiği belirtildi. 16 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Kamu Kurumlarının Sağlık Yardımları SGK’ya Devrediliyor Bugün Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğe göre, çeşitli kamu kurumlarınca sağlanan sağlık yardımları SGK’ya devredilerek, genel sağlık hükümleri çerçevesine dahil edilecek. Çeşitli kamu kurumlarınca personeline sunulan sağlık hizmetlerinin SGK’ya devrine ilişkin tebliğ yayımlandı. Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan SGK tebliğine göre, çeşitli kamu kurumlarınca personel, öğrenci ve personel ailelerine sunulan sağlık yardımları için genel sağlık sigortası hükümleri uygulanacak. Bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunların teşkil ettikleri birliklerin personeli için kurulmuş bulunan sandıkların iştirakçileri ile bu sandıklardan aylık veya gelir bağlanmış olanlar ve bunların hak sahiplerinin yararlandırıldığı sağlık hizmetleri, devir işlemlerinin gerçekleşeceği tarihe kadar, yararlandıkları sağlık hizmetleri ilgili bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunların teşkil ettikleri birlikler tarafından karşılanmaya devam edilecek. Temel Reis’e Pancar Tavsiyesi İngiliz The Telegraph gazetesi Temel Reis’e Safinaz’ın aşkını kazanmak için ihtiyacın olan enerji ıspanakta değil, pancarda’’ diye seslendi. Çizgi film kahramanı Temel Reis, ne zaman enerjiye ihtiyaç duysa bir yerlerden ıspanak bulurdu, ancak şimdi bir araştırma, eğer pancarı tercih etseydi daha iyi olurdu’’ ifadesiyle başlayan haberinde gazete, bilim insanlarının pişmiş pancar yiyen sporcuların yarışmalarda daha iyi performans gösterdiklerini tespit ettiklerini aktarıyor. Habere göre, bunun nedeni sporcu performansını arttırdığı bilinen nitratın pancarda yüksek miktarda bulunması. Amerika Birleşik Devletleri’nde St Luis Üniversitesi’nde yapılan araştırma kapsamında, 11 sağlıklı gönüllüden koşu bandında koşmaya başlamadan önce 200 gram pişmiş pancar yedirilmiş. Aynı gruba ikinci kez koşmadan önce ise pancarla benzer kaloriye sahip olan, ama içinde nitrat bulunmayan kızılcık meyvesi yedirilmiş. Kızılcık yedikten sonra saatte 11,9 kilometre koşan gönüllüler, pancar yedikten sonra yaklaşık yarım kilometre daha hızlı, 12,3 kilometre koşmuşlar. Pancarın barındırdığı nitratın, dayanıklılığı arttırdığı ve kasların daha verimli kullanılmasını sağladığı kaydediliyor. Gıdalar Vatandaşı Korkuttu Tüketiciler ‘kanser’, şirketler ise ‘en ufak bir hatada teşhir edilirim’ korkusuyla gıda analizi yaptırmak için laboratuvarlara koştu. Ortaya çıkan gıda skandallarından tüketicinin de şirketlerin de gözü fena korktu. Radikal’İn haberine göre balını, sucuğunu, peynirini, sütünü kapan gıda laboratuvarlarının yolunu tuttu. Üstelik yüksek maliyetlere rağmen. Tüketicilerin korkusu ‘kanser olurum’, şirketlerin ise ‘ufak bir hatada teşhir edilirim’ endişesi. Ama tüm bunlara karşın ‘Bilinçleniyoruz’ sanıp sevinmeye gerek yok... Uzmanlar, “Rüzgârdır, gelir geçer” diyor. Büyük Yoğunluk Var Sahte bal ile başlayan, et ve süt ürünleri ile devam eden sağlıksız gıda raporları nedeniyle Türkiye genelindeki laboratuvarlar en yoğun günlerini yaşıyor. Bilim Laboratuvarı yetkilisi Burak Reis, daha önce şahıslardan gelen analiz talebine çok sık rastlamadıklarını ancak son iki ayda büyük bir artışa tanıklık ettiklerini açıklıyor. Özellikle şahıslardan bal ve et ürünlerine yönelik analizlerin arttığını belirten Reis, “Son bir ayda sadece bize 10’a yakın bal analizi için başvuru yapıldı” diyor. Gıda şirketlerinin ise iç kontrollere daha fazla önem vermeye başladığını dile getiren Reis, şu açıklamayı yapıyor: “Şirketlerden gelen talepte son bir ayda yüzde 100’lük bir artış söz konusu. 112 ülkede faaliyet gösteren İntertek Test Hizmetleri İş Geliştirme Müdürü Emre Dikmen de şirketlerin denetim işini çok sıkı tutmaya başladığını açıklıyor. Dikmen, “Piyasada hem tüketici hem de şirketler cephesinde büyük bir endişe hâkim. Bunun için de analiz talebinde büyük bir artış var. Bu çok önemli bir gelişme. Ancak sürekliliği olur mu, derseniz: Hayır. Piyasa bu tür skandallara anında tepki veriyor. Örneğin süt ve GDO tartışmalarında tüketici tepkisi hemen hissedildi. Ancak üç hafta sonra o oluşan bilinç unutuldu. Bu durum da bir süre sonra unutulacaktır. Dünyada ise bu bilinç sabit” açıklamasını yapıyor. Araç Muayene Gibi Gıda Denetiminde Özel Yetki Yolda 17 Aralık’ta Resmi Gazete’de gıda denetiminde yetki devri ile ilgili bir yönetmelik yayımlandı. Gıda işletmeleri denetimi yönetmeliğinde ‘özel şirketlere denetim yetkisi verilebilir’ deniyor. Henüz genelgesi çıkmayan yönetmelikle ilgili bakanlık cephesinde çalışmaların sürdüğünü belirten Bilim Laboratuvarı yetkilisi Burak Reis, “Sektörde 17020 akreditasyon standardına ve yeterli altyapıya sahip olan laboratuvarlara denetim yetkisi verileceği konuşuluyor. Araç muayene istasyonları gibi gıda denetimden sorumlu laboratuvarlar olacak. Bakanlığın yine üst denetim mercii olacağı, laboratuvarları ön denetim olarak kullanacağı, yanlış bildirim ve eksik raporlardan bu şirketlerin de sorumlu tutulacağı konuşulanlar arasında” açıklamasını yapıyor. Bal Analizi¨1000 ¨1500 TL Tüketici cephesinden bakıldığında analiz yaptırmak oldukça maliyetli. Ama işin içine sağlık girince kesenin ağzı açılıyor. Örneğin balla ilgili komple bir analiz yaptırmanın maliyeti 1000 ile 1500 TL arasında. Sucuk, sosis, salam, kavurma gibi ürünlerin yüzde 100 dana eti olup olmadığına ilişkin analizler ise yaklaşık 500 lira civarında. Analizde ayrıntı arttıkça fiyat da yükseliyor. www.sekeris.org.tr 17 gündem Sahte gündem Hüseyin Akay: “Mütevazi İmkanlarla Büyük Başarılar Elde Ettik” Deplasmanlı Bölgesel Lig’in, yıldızlar barındıran yıldız takımı Kayseri Şekerspor, dev final maçlarının ardından 3. Lig’e yükselerek, Kayseri’nin ve Kayseri Şeker Fabrikası’nın gururu oldu. Geçtiğimiz gün Mersin Toroslar Belediyespor ile yaptığı final karşılaşmasını 2–0 kazanan Kayseri Şekerspor için Kayseri Şekerspor, Köksal Demirok Spor Tesislerinden bir kutlama töreni düzenlendi. Törene Kayseri Şeker Fabrikası ve Kayseri Şekerspor Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri, Şekerspor Yöneticileri, futbolcular, Şeker-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar ve çok sayıda fabrika çalışanı katıldı. İstiklal Marşı ve Saygı Duruşu ile başlayan törende ilk konuşmayı takım kaptanı Kemal Severcan yaptı. Severcan, şekersporda futbol oynamanın büyük bir gurur ve önem arz ettiğini belirterek, bu takımla birlikte 3. Lig’e yükselmeyi başardıkları için tarifsiz mutluluk yaşadığını söyledi. 18 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Severcan’ın ardından söz alan Teknik Direktör Cahit Erçevik ise takımın 22 hazırlık maçının ardından 3 final maçı oynadığını belirterek, “Biz bu takımda görev aldığımız ilk gün itibariyle hep şunu söyledik. Bizlere bu görevi layık gören insanların bize olan inancını ve güvenini sarsmamak adına sahada en centilmen şekilde top oynayıp, saha dışında yine en ahlaklı bir şekilde takımımızı ve şehrimizi temsil etmeliyiz. Çünkü bu kuruluş her şeyin en iyisine layıktır. Tıpkı futbolda da olduğu gibi. 9 yıllık hasretin ardından bugün eğer 3. Lig’e yükselme başarısını yakalayabildiysek, bunda bize inanan değerli yöneticilerimizin ve kazanmayı arzulayan futbolcularımızın çok büyük emekleri vardır. Bize bu haklı gururu ve mutluluğu yaşatan tüm futbolcu kardeşlerime, ardından da tüm değerli yöneticilerime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bugün artık bizim bayramımızdır” şeklinde konuştu. gündem Erçevik’ten sonra söz alan Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. ve Kayseri Şekerspor Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, bugünün çok anlamlı bir gün olduğunu belirterek, şöyle konuştu. “Kayseri Şekerspor, uzun yıllar boyunca verdiği mücadelenin meyvesini bu sezon almış oldu. Bugün bu mutluluğu hep birlikte yaşayalım diye bir araya geldik. Sezona başlarken tabi ortada bir sahamız dahi yoktu. Özellikle teknik heyetteki arkadaşlarımız Kayseri’de ilk defa görev yapacaklardı ve bununla birlikte o zorlu mücadeleye de farklı sahalarda yapılan idmanlar ile başlamış olduk. Çok şükür ki bugün bu noktalara geldik. Biz en başta şunu istedik tüm heyetimizden. Sahada ve saha dışarısında ahlak ve centilmenlik kurallarından asla ödün vermeyelim. Asla sportmenlik dışı bir hareket yapmayalım. Ve en önemlisi tüm sezonu kazasız belasız bir şekilde sonlandıralım. Fakat ne kadar istemesek te fabrikamızda elim bir kaza meydana geldi ve alt yapı hocalarımızdan Köksal Demirok hocamızı bir kazada kaybettik. Bizde bu vesile ile yeni tesislerimizin ve sahamızın adını Köksal Demirok Tesisleri olarak değiştirdik. Hocamızın sporcuları da Kayseri Şampiyonu olarak hem göğsümüzü kabarttılar, hem de bizleri onurlandırdılar. Ardından Bal’da mücadele eden futbol takımımız ise 3 adet final maçı ile gurubun galibi olarak 3. Lig’e yükseldiler. Takımımız ayrıca Finalde 3 maç oynayan tek takım olma özelliğini de kazanarak, bu anlamda da bir ilke imza atmışlardır. Bu başarımız ile bu zamana kadar yapılan tüm harcamalarda ve tüm çalışmalarda, mütevazı bütçemiz ile ne kadar başarılı olunabileceğini de bir kez daha ispatlamış olduk. Bu nedenle 3. Lig’e yükselen takımımızı gönülden tebrik ediyorum. Bundan sonra Kayseri Şekerspor sadece bizlerin değil, Kayseri’nin de önemli bir markası olmuştur. Statü gereği yakında aramızdan ayrılacak olan ve tarihe adlarını altın harfler ile kazıyan bazı futbolcularımızın da isimlerini, şirketimizin her türlü faaliyetinde layıkıyla anacağız” Yapılan bu konuşmaların ardından plaket törenine geçildi. Başarıda emeği geçen tüm yöneticilere sırayla plaketleri verilirken ardından tüm futbolcular ve teknik heyet sırayla platformda ayrılan yerlere davet edilerek, Kayseri Şeker Fabrikası ve Kayseri Şekerspor Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay’ın elinden plaketlerini aldılar. Törenin son plaketini ise spora verdiği destek ile tanınan ve teknik heyet ile sporcular tarafından çok sevilen Genel Müdür Hayri Dikbaş aldı. www.sekeris.org.tr 19 köşe Geleceğin Alacağı Biçimi Görmek ve Geçmişi Doğru Kavramak Aysun Konakoğlu Özel Kalem Müdürü ‘Geleceğin alacağı biçimi görebilmek için geçmişi doğru kavramamız’ gerekiyor. Bulunduğumuz dönem hızlı bir değişimin etkili olduğu, eşitsizliklerle dolu bir dünyada var olmaya çalışmayı gerektiriyor. Bugün dünyada enerji ve gıda ihtiyacının karşılanması ve üretimin sürdürülebilmesi noktasında ülkeler tarafından çeşitli politikalar sahnelenmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin sürekli bir enerji üretimi ihtiyacı vardır ve bu her geçen gün artış göstermektedir. Bu yönde Dünya Bankası ve Uluslar arası Para Fonu IMF’nin; 2. Dünya Savaşı sonrasında yenidünya düzenine ekonomik açıdan yön vermek ve dünya ticaretinin geliştirilmesi, ülkeler arası bütünleşme, bölgeler arası gelişme farklarının giderilmesi gibi birçok olumlu amaçla kurulduğu ifade edilmiştir. Küresel serbestleşme ile tanışan ve dünya finansal piyasalarına entegre olmaya çalışan ülkeler enflasyonu düşürmek ve sürdürülebilir büyüme sağlamak amacıyla IMF destekli istikrar programlarını uygulamaya yöneldiler. Dünya Bankası ve IMF ülkelere özellikle ulusal tarıma yönelik devlet desteklemeleri, düşük faizli tarımsal kredi uygulamalarının kaldırılması ve tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesini içeren tarımsal kalkınma programlarını uygulatmaya çalışıyorlardı. Ancak güçlü daha güçlü ve zengin, yoksul ülkeler ise yine yoksul ve aynı zamanda dışa bağımlı hale sokulmuşlardır. Serbest piyasa düzenin herkes için adil olması beklenirken, az gelişmiş ülkeler serbest piyasa ekonomisi söylemleri ile adeta pazar haline getirilmişlerdir. Dünya tahıl ticaretinin yüzde 80’ini elinde bulunduran ABD, 2. Dünya savaşından sonra 5 milyon ton olan tahıl ihracatını 1980 yılından sonra 120 milyon tona çıkarmıştır. Sayıları hızla artan uluslararası şirketler aracılığıyla birçok yoksul tarım ülkesi net ithalatçı durumuna getirilmiştir. Bunların en açık örneği Venezüella, Arjantin ve Meksika olmuştur. 1950’ler den 1970’lere kadar finansal istikrar ve büyüme sembolü olarak gösterilen Meksika’nın imzaladığı uluslar arası anlaşmalar sonrasında ülke ekonomisi hızla kötüleşmiştir. Kamu işletme- 20 şeker-iş dergisi • haziran 2012 lerinin çoğunluğu özelleştirilmiş, beş yüz bine yakın işçi işini kaybetmiştir. Hızla yükselen enflasyon ve dış ticaret açıkları nedeniyle ülkede giderek artan, önlenemez bir kriz ortamı yaratılmıştır. Ülkeye dayatılan sözde ‘’Tarım Geliştirme Raporları’’ nedeniyle Meksika tarımının temel ürünlerinden olan mısır, fasulye ve şeker pancarı bile ithal edilen ürünler arasına girmiştir. Oysaki ABD’de üretilen tarım ürünlerinin tamamı devlet koruması altındadır. Türkiye 12 Kasım 1956 tarihinde ABD, 9 Ocak 1998 tarihinde ise AB ile çeşitli Tarım Ürünleri Anlaşmaları imzalamıştır. Geçimini tarımsal üretimle sağlayan çiftçilerimiz zor günler geçirmeye başlamışlardır. Birçok tarımsal kurum ve işletme özellikle 1980 sonrasında ya kapatılmış ya da işlevselliğini yitirmiştir. Bunlardan bazıları olan Süt Endüstrisi Kurumu, Et Balık Kurumu ve Zirai Donatım Kurumu özelleştirilerek elden çıkarılmıştır. Ülkede tarım destek uygulamalarına ayrılan pay 1995 yılında 5 milyar dolar iken bu pay 1999’da 2.9 milyar dolara, 2000 yılında ise 2.5 milyar dolara düşürülmüştür. Oysaki Atatürk 1 Mart 1922 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarken yaptığı konuşmasında ‘Tarım Milli Ekonomimizin Temelidir’’ diyerek bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin tarımsal değerlerinin önemini altını çizerek belirtmiştir. Türkiye bugün et, süt ve hayvancılıkta kendine yetemeyen ve bu ürünleri ithal etmek zorunda kalan bir ülke haline gelmiştir. Bugün Avrupa Birliği tarafından tarım ürünlerinin küresel ortamda rekabet edebilmeleri için fiyatlar düşürülmekte ve çiftçilerin kazançlarında artış sağlamak için telafi edici düzenlemeler yapılmaktadır. Korumaya yönelik uygulamalar, sadece AB’de değil bütün gelişmiş ülkelerde uygulanmakta ve tarımsal Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) özelleştirilmediği gibi devlet tarafından korunup desteklenmektedir. Peki ya Türkiye’de durum nedir? Avrupa ülkelerinin tam aksi bir politika uygulanmaktadır özellikle Türk şeker sektöründe Dahilde İşleme Rejimi kapsamında ihraç kayıtlı olarak düşük fiyatlı şeker satışlarından kaynaklanan zararın 2002’ye kadar Hazine tarafından karşılanmasına rağmen, bu tarihten sonraki zararlar T.Ş.F.A.Ş. tarafından karşılanmaktadır. Türkşeker tarafından 2003 itibaren Hazine’ye yük getirilmeden yaklaşık 1 milyon 135 bin ton şeker teslim edilerek, İmalatçı-ihracatçı firmalara yabancı firmalarla rekabet imkanı sağlanmıştır. Böylelikle ülkemiz şekerli mamul ihracatının artışına katkıda bulunan ve ithalata meydan verilmeyen bir misyon yüklenilmektedir. Bu noktada belirtilmesi gereken önemli husus ülke olarak artık yaşanmışlıklardan ders alınabilmelisidir. IMF ve Dünya Bankasının dayattığı sınırlayıcı tarımsal kalkınma programları ile özelleştirme ısrarlarından vazgeçilmeli ve Cumhuriyet tarihimizle yaşıt tarımsal sanayi kuruluşlarımıza sahip çıkılmalıdır. Kaynak: metinaydoğanbitmeyenoyun http://www.bilgesam.org Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “EMAF ve Makine Fabrikası, imkan sağlandığı taktirde bugün Türkiye’nin 6 milyar dolarlık ithalatına sebep olan traktörden otomobile, hatta uçak motorunu üreterek ülkemizi bu yükten kurtaracak kapasitededir” dedi. Şeker-İş Genel Başkanı Gök yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin son yıllarda teşvik sistemi, yatırım, üretim ve istihdamda yeni bir teknolojik devrimi gerçekleştirmeye çalışırken, diğer yandan da ithalatı azaltıcı tedbirlere yönelik yatırımları hayata geçirmesinin gerektiğine dikkat çekerek, “Şöyle ki otomobilini, uçağını, helikopterini üretecek güce, bilgiye ve teknolojik bir beyine sahip olan Türkiye’nin ne yazık ki bu sektörlere yönelik teknolojik olarak dışa bağımlılığını ortadan kaldıracak bir yatırım sistemine geçmemesi, özellikle otomobil motoru ithalatında ülkemize 6 milyar dolarlık bir yük getirmektedir. Hedef cumhuriyetimizin yüzüncü kuruluş yıldönümü olan 2023 yılında kendi otomobilini, yerli uçağını ve helikopterini üreten, cari açığını azaltan bir Türkiye ise bunu başarmanın yolu bir dizi yatırımlardan geçmektedir” ifadesini kullandı. Bugüne kadar hep baş tacı edilerek övünülen otomotiv sektörünün son yıllarda dış ticaret açığı verdiğine dikkat çeken Gök, “Türkiye, maalesef sadece otomobil motoru ve aktarma organları için bugün 6 milyar dolardan fazla ithalat yapan bir ülke konumuna gelmiştir. Bir yandan ekonomisini dışa bağımlılıktan kurtaracak reçeteler arayan Türkiye, diğer yandan nedeni bilinmez politikalar sebebiyle kendi elleriyle kurduğu yanı başında duran değerleri görmezden gelmektedir. İşte ülkemizin önemli değerlerinden Türk şeker fabrikalarının özelleştirilmesi çalışmaları bir taraftan yürütüle dursun Ankara Etimesgut’daki şeker fabrikasının bünyesinde faaliyet gösteren ve bir zamanlar Ortadoğu’nun en büyük makine fabrikalarından olan Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası (EMAF) ve Makine Fabrikası bugün gerçek işlevinden yoksun, bir kenara atılmış vaziyettedir. Kurulduğu günden bugüne Türk mühendisleriyle yerli teknolojik gücünü kul- lanarak hidroelektrik santrallerine kadar büyük başarılara imza atan EMAF ve Makine Fabrikası, Özelleştirme politikaları sebebiyle neredeyse atıl bir konuma getirilmiştir” dedi. Başta Türkiye Elektrik Kurumu, Türkiye Kömür İşletmeleri, çimento fabrikaları, Botaş, barajlar, hidroelektrik santralleri, belediyeler, MKE, TBMM, ETİ Maden, TCDD olmak üzere daha birçok kamu ve özel kuruluşlarda elektrik, elektronik ve elektromekanik sistemlerin bakım-onarım, üretim ve yerinde montaj işlerini de gerçekleştiren EMAF’ın 1997 yılında Özbekistan’a emsal maliyetinin üçte biri fiyatına yüzde 97 Türk mühendislerinin maharetiyle şeker fabrikası kuran ve adını fabrika yapan fabrika olarak Türk ekonomisinin sayfalarına altın harflerle yazdırdığını vurgulayan Gök, şunları dedi: “Buradan anlaşılmaktadır ki EMAF ve Makine Fabrikası, imkan sağlandığı taktirde bugün Türkiye’nin 6 milyar dolarlık ithalatına sebep olan traktörden otomobile, hatta uçak motorunu üreterek ülkemizi bu yükten kurtaracak kapasitededir. Sayın Başbakanımız bir demecinde ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtaracak babayiğitler aradığını ifade ederken, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürecinde yaşanılan enformasyon eksikliğindeki gibi EMAF ve Makine fabrikasında da kendisini Sayın Başbakan’ın söylemlerinde hissettirmiştir. Türkiye’yi dışa bağımlılıktan kurtaracak ve verimliliğini artıracak nice projelere imza atmaya ve Türkiye’nin adını dünyada duyurmaya hazır olan EMAF ve Makine Fabrikası iddia ediyoruz ki bugün milyarlarca Dolar ödenerek ithal edilen elektrikli otomobillerin motorunu ve dizel motoru ithalat fiyatının altıda biri oranında, hatta daha az bir yatırımla gerçekleştirebilecek beyine ve kapasiteye sahiptir. Yazılı ve görsel basınımızı bu konuda duyarlı olmaya ve bu fabrikaları yerinde görerek kamuoyunu bilgilendirmeye davet ederken, Sayın Başbakanımızın yetkililer tarafından konuya ilişkin daha doğru ve detaylı bilgilendirilmesiyle Türkiye Şeker Fabrikaları’nın bünyesinde kurulu bu fabrikalara yönelik gereken adımları atacağına olan inancımızı sonuna kadar taşıyacağımızı kamuoyuna duyurmak istiyoruz.” www.sekeris.org.tr 21 haber Emaf ve Makine Fabrikası Elektrikli ve Dizel Motor Yapmaya Talip gündem Ankara Şeker’den Karnaval Tadında Voleybol Turnuvası Amacı üyeler ve mensuplar arasında birlik, beraberlik, dostluk ve kardeşliği geliştirerek sağlıklı yaşam için sporu sevdirmek olan ve geleneksel olarak her yıl düzenlenen Şeker-İş Sendikası Ankara Şubesi Bahar Voleybol Turnuvası sona erdi. Şeker Enstitü, Emaf, Tohum İşleme Fabrikası, Kazan Dairesi, Ham Fabrika, Rafineri-Makinistlik, Elektrik Atölyesi, Boruhane, Arıtım Tesisi İdare Voleybol Takımlarının katılımıyla başlayan turnuvada ElektrikAmbarlar takımlarıyla Rafineri-Makinistlik takımları finale yükseldi. Turnuvaya Türkiye Şeker Fabrikaları Teftiş Kurulu Başkanı Erdoğan Günaydın, Eğitim Dairesi Başkanı İlyas Şirin, Şeker-İş Sendikası Genel Sekreteri Fevzi Şengül, Genel Mali Sekreter Eyyüp Şen, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt, Turhal Şube Başkanı Mehmet Elvan Yılmaz, Burdur Şube Başkanı Mustafa Onay, Kars Şube Başkanı Ertan Altunoğlu ile Şeker, Makina, Emaf, Tohum ve Enstitü fabrika Müdürleri katıldı. Tam anlamıyla bir karnaval havasında geçen final maçına Kadri Suyabakan İlköğretim Okulu folklor ekibi güzel oyunlarıyla damgasını vurdu. Turnuva finalinde Rafineri-Makinistlik takımını 3-1’lik Skorla yenen ElektrikAmbarlar takımı 2012 yılının şampiyonu oldu. 22 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Şeker-iş Sendikası Ankara Şube Başkanı Murat Taşlıyurt turnuva sonrası yaptığı konuşmada geleneksel olarak düzenlenen turnuvanın birlik ve beraberliklerini pekiştirmesinde çok önemli rol oynadığını söyledi. Taşlıyurt, “Şeker Sanayinin zor ve sıkıntılı günler geçirdiği bu günlerde birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz en hassas dönemden geçmekteyiz. Bu gibi etkinliklerin güzelliklerini hep beraber yaşamış olmamızın ana gayesi bu fabrikaların bacalarının tütmesinden kaynaklandığını hepimizin unutmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isterim. Fabrikalarımızın bacalarının tütmesi ve ayakta dimdik olması burada bu güzel günleri yaşamamıza vesile olmaktadır. Bu yüzdendir ki biz çalışanlar olarak fabrikalarımıza bundan önce nasıl sahip cıktıysak bundan sonra da aynı kararlılık ve azimle sahip çıkmaya devam edeceğimizin herkes tarafından bilinmesini istiyorum. Bu duygu ve düşüncelerle başta bu turnuvayı düzenleyen komitemize katkılarından dolayı genel merkezimize fabrika müdürlerimize ve turnuvaya katılan tüm takımlarımıza teşekkür eder saygılar sunarım” diye konuştu. Turnuva sonunda derece alan takımlara kupaları Şeker-İş Sendikası Genel Sekreteri Fevzi Şengül ve Şekerİş Genel Mali Sekreteri Eyyup Şen tarafından verildi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı AR-GE Projeleri destekleri kapsamında yürütülen “AB’ye Üyeliğin Türkiye Şekerpancarı Tarımı ve Şeker Sektörü Üzerine Sosyo-Ekonomik Etkisinin Analizi” adlı proje çerçevesinde gerçekleştirilen şekerpancarı ve şeker üretiminde mevcut durum ve AB’ye uyum sürecinde yaşanabilecek olan olası etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla 30-31 Mart 2012 tarihinde düzenlenen “Ülkesel Çalıştay” gerçekleştirildi. Pankobirlik, Türkşeker, Şeker Kurumu, Üniversitelerden akademisyenler ve ilgili bakanlık yetkililerinin katılımının sağlandığı Çalıştay’a Sendikamızı temsilen Özel Kalem Müdürü Aysun Konakoğlu, uzmanlarımız; Gülara Başbozkurt, Mehtap Aksungur ve Emrah Deveci katıldı. İki gün boyunca devam eden çalıştay, şekerpancarı tarımı ve şeker sanayi konusunda daha önce Kasım ve Aralık aylarında Tekirdağ, Tokat, Uşak ve Erzurum’da gerçekleştirilen bölgesel çalıştaylar da ortaya çıkan 12 konu başlığı altında sorunlar, nedenleri ve çözüm önerileri şeklinde yapılan değerlendirmelerle yapıldı. Pankobirlik Genel Müdür Yardımcısı Mevlüt Kavas’ın açılış konuşması ile başlayan çalıştay programında Proje Danışmanı Prof. Dr. İlkay Dellal tarafından gerçekleşen sunumda projenin amacı dahilinde Dünya’da ve Türkiye’de şekerpancarı tarımı ve şeker sektörü, AB Süreci ve Şeker Politikaları, Türkiye’nin ekonomik gelişimi içerisinde Şeker Fabrikalarının üstlendiği misyon ile çiftçi, kooperatif, şeker fabrikası, tüketici anketlerinde yer alan verilerin değerlendirilmesi ve durum analizi sonuçlarına yer verildi. Şeker Sanayi Sektörünün maruz kaldığı en önemli sorunlardan olan “Türkiye Şeker Fabrikaları’nın Özelleş- tirilmesi” ile Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) ve Tatlandırıcılar” konu başlıklarının tartışıldığı projede, gerek hukuki, gerekse meşru her türlü mücadelemiz dile getirilmiş, bilimsel verilere dayalı rapor, inceleme ve çalışmalarımız kapsamında şeker pancarının ülkemiz tarımındaki yeri ve önemi, yüksek NBŞ kotasının şeker sektörüne verdiği zararlar, Şeker pancarının enerji sektöründe kullanımının teşvikine ilişkin görüşlerimiz sunulmuştur. 2000 yılından bu güne devam eden Şeker Fabrikaları’nın özelleştirilmesi sürecinde ise çözüm noktasının Sendikamızın Türkiye şeker üretiminde yeni yönetim model önerisi çerçevesinde şeker işçisi, pancar çiftçisi ve kamunun yer aldığı bir yapılanmadan geçtiği Sendikamızca vurgulandı. Bu kapsamda özelleştirme sürecinde dayanak olarak gösterilen strateji raporunda “Özelleştirmenin Çiftçi Kooperatiflerine Yapılması’’ başlığı altında yer alan üreticiye devir seçeneğinin görmezden gelindiğine ve böyle bir özelleştirme tercihi yokmuş gibi üstü kapatılmaya çalışılarak siyasi irade ve karar verici mercilerden gizlendiği hususuna dikkat çekildi. Türkiye’nin AB’ye üye olması durumunda şekerpancarı ve şeker üretiminde büyük şeker üreticisi ülkeler arasında yer alabilecek potansiyeli barındırdığı, bu nedenle, bugünkü mevcut durumunu geliştirmek için atılacak adımların Türkiye’nin AB üyeliğinde kazanımları için önemli rol oynayacağı tarafımızca ilgililere iletildi. Türkiye’de şeker pancarı tarımı ve şeker sanayiinin sorunları, sorunların nedenleri ve önerileri konusundaki değerlendirmelerin ve sonuçların yer alacağı çalıştay raporunun önümüzdeki aylarda sektörün önde gelen paydaşlarının katılımıyla gerçekleşecek toplantıda sunulacağı beklenmektedir. Şeker-İş Ar-Ge Birimi www.sekeris.org.tr 23 gündem Şeker-İş, Ülkesel Çalıştay’a Katıldı Şeker Özel 24 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Şeker Özel www.sekeris.org.tr 25 Şeker Özel Mustafa KUMLU TÜRK-İŞ Genel Başkanı “Türkiye’nin son yıllarda toplumsal ve ekonomik gelişmeler açısından önemli aşamalardan geçtiğini hepimiz biliyoruz. Bu süreçten geçilirken karşı karşıya kalınan problemlerin, “değişim sorunları” olarak değerlendirilmesi mümkündür. Çünkü yaşanan her değişim, sancılı bir süreci beraberinde getirmekte, olumlu sonuçların yanı sıra beraberinde birçok olumsuz meselenin de ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Ülkemiz, son büyük ekonomik krizin ülkemize yansıyan ağır sonuçlarını, değişim sorunlarıyla birlikte yaşamaktadır. Bütün ümidimiz ve güvenimiz, bu sorunlara rağmen Türkiye’nin sahip olduğu büyük potansiyeldir. Bu potansiyelin içerisinde, küçük girişimcilerin, dünya çapında pazar mücadelesine giren ihracatçıların, içeride ve dışarıda rekabet edebilme şartlarını adeta tırnaklarıyla kazıyarak elde etmeye çalışan üreticilerin ve hiç şüphesiz emeğin vazgeçilmez bir yeri bulunmaktadır. Biz, Türkiye’nin ekonomik büyümesini sürdürebilmesi için her türlü fedakârlığı yapmaya hazırız. Ama ekonomik büyümeyle sosyal politikaların mutlaka paralel gitmesi, birbirini desteklemesi gerektiğine inanıyoruz. Türkiye büyürken, sosyal taraflarının da, karşılıklı anlayış içinde yüzlerini gülümsetecek bir sosyal barışın gerçekleşmesini istiyoruz. Bu barışın sağlanabilmesinin ise ekonomik politikaları destekleyen sosyal politikaların uygulanmasına bağlı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’ de son 15 yıldır uygulanan özelleştirme politikaları, çoğu kez sosyal barışı bozan, üretim yapısını gerileten sonuçlara yol açmıştır. Özelleştirmelerle paha biçilmez değerdeki kamu kaynakları heba edilmiş, özelleştirme gelirleri de hiç bir yaraya merhem olmamıştır. Özelleştirilen her iş yerinde işsizleştirme ve sendikasız- 26 şeker-iş dergisi • haziran 2012 “Hükümet Türkşeker Özelleştirmesini Durdurmalıdır” laştırma yaşanmış, bu durum toplumsal dengelerin daha da bozulmasını beraberinde getirmiştir. Şeker sektöründe yaşanan özelleştirme süreci ise özelleştirmelerin ülkemize verdiği zararın son halkalarından biri olarak görülebilir. Bugün şeker sanayinin ülke üretimine katkıları dikkate alındığında, bu sektörde gerçekleştirilecek özelleştirme uygulamalarının ne kadar yanlış olduğunun yanı sıra ekonomimize vereceği zararlar da rahatlıkla görülebilecektir. Şeker endüstrisi, her yıl ürettiği ürünlerle ülkemiz ekonomisine milyar dolarla ifade edilebilecek büyüklükte katkı sağlamaktadır. Yaklaşık 3 milyar dolar civarındaki bu katkının yanı sıra doğal şeker üretilirken başka nelerin üretildiğini de dikkatle değerlendirmek gerekmektedir. Bu ürünler içerisinde besicilikte kullanılan çeşitli yemler, kimya endüstrisinde kullanılan çeşitli ürünler, enerji kaynakları bulunmaktadır. Şeker endüstrisinin elektronik aygıtlar fabrikası ve makine fabrikaları, bugün ülkemizi fabrika yapan bir ülke konumuna getirmiştir. Geniş bir tarımsal faaliyet ve istihdam alanı olan şeker endüstrisi yılardır özelleştirilecek diye hiç bir yatırım yapılmamasına rağmen bünyesinde bulunan fabrikalarla, Türkiye’nin sağlıklı beslenmesine önemli bir katkı yapmaktadır. Şeker fabrikaları, ürettiği doğal şekerle, GDO’lu ürünlerden elde edilen sağlıksız tatlandırıcıların ve nişasta bazlı şeker denilen, başta kanser olmak üzere birçok hastalığa yol açtığı bilinen, telafisi imkânsız sonuçlara yol açan bir felaketin de önüne geçmektedir. Ayrıca şeker endüstrisi bünyesindeki başta Erzurum, Kars, Erciş, Ağrı, Erzincan ve Muş olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan fabrikalar, çiftçisinden, hayvan yetiştiricisine, pazarından, sofrasına kadar hem ürettiği ürünlerle, hem yarattığı istihdamla büyük bir sosyal destek oluşturmaktadır. Bugün şekerde sürdürülmek istenen özelleştirme politikaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bu üretim imkânından sağladığı istihdam başta olmak üzere, bütün sosyal desteklerin kaybolmasına yol açacaktır. Güneydoğu Anadolu’yu kalkındırmak için çare aranan ve bu amaçla çeşitli teşvikler verilen bir dönemde, verilen hiç bir teşvik, bu üretim gücünün yerini tutamayacaktır. Yine sürdürülen bu özelleştirme politikalarıyla, özellikle şehir merkezlerinde bulunan fabrika arazilerinin yarattığı rant nedeniyle fabrikaların kapatılması beklenen bir sonuçtur. Özelleştirilen kuruluşların önemli bir kısmının üretim dışına çıkarılması ya da yüksek kâr elde etme imkânının kaybolduğu süreçte, şeker ithalatında patlama yaratacak sonuçların ortaya çıkması kaçınılmazdır. “Mesele memleket meselesidir” GDO’lu ürünlerden, nişasta bazlı şekere dayanan ithalatın insanımızın sağlığını tehdit ettiği düşünülürse, bütünüyle bir memleket meselesiyle karşı karşıya olduğumuzu söylemek abartılı bir yaklaşım olmayacaktır. Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Başbakanın, bu gerçekleri özelleştirme bürokratlarının perspektifinden değil, konunun uzmanlarından dinleyerek, meseleye sağduyuyla yaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Henüz vakit vardır ve yanlıştan dönmek mümkündür. Hükümet, Türkşeker özelleştirmesini durdurmalıdır. Bu, ülkemiz için bir ihtiyaç, bu tesislerde çalışan insanlarımız ve aileleri için de bir zarurettir. Şeker-İş Sendikamız, mevcut fabrikaların revize edilerek teknolojilerinin yenilenmesini; Şeker fabrikalarının sadece Avrupa ülkeleri arasında değil, dünya ülkeleri arasında parmakla gösterilecek karlı kurumlar haline dönüştürülmesini; GDO’lu mısırlar ile Nişasta Bazlı Şeker kotalarının AB ülkeleri seviyesine düşürülerek, şeker pancarı üretiminin desteklenmesini; İthalatına izin verilen GDO’lu mısırlar yerine katkısız ve mısırdan çok daha sağlıklı, verimli ve ucuz olan şeker pancarından elde edilen küspenin hayvancılık sektöründe kullanılması yönünde kanunun çıkartılmasını; devletin şeker sektörüne yönelik finans katkısı yapmasını istemekte ve bu talepler için örnek bir mücadele vermektedir. TÜRK-İŞ, Şeker-İş Sendikamızın bu mücadelesini tüm gücüyle desteklemektedir.” Ergün ATALAY Türk-İş Genel Mali Sekreteri ve Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanı “2000 yılında özelleştirme programına alınan milli şeker sanayimiz, Hükümetin ve Özelleştirme İdaresi’nin kararları ile çok ciddi bir çıkmazın eşiğine sürüklenmiştir. Şeker sanayinde yıllardır yatırım yapılmamakta, fabrikalar eski teknolojilerle üretimlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bugün ülke ihtiyacının çok altında şeker üretilmesine rağmen kota üstü kaçak üretim ve satış yapılması, çeşitli yollarla yurda çok miktarda kaçak şeker, nişasta bazlı ve kimyasal tatlandırıcı sokulması, şeker ve mısır ithalatına tanınan gümrük ve vergi kolaylıkları, AB ülkelerinde ortalama yüzde 2 olan, ülkemizde ise Bakanlar Kurulu Kararı ile yüzde 15 olarak uygulanan yüksek nişasta bazlı şeker kotaları gibi nedenlerle stok oluşumu sürekli artmaktadır. Stoklar bahane edilerek pancar kotalarının sürekli daraltılması ve kamu fabrikalarının çok düşük bir kapasite ile üretim yapmaya zorlanması sonucu birim maliyetler yükselmekte, Türkşeker’in karlılık oranı düşürülmekte, adeta göz göre göre zarara sürüklenmektedir. Pancar şekeri üreten tüm ülkelerde bu sektör titizlikle korunmasına ve desteklenmesine rağmen, ülkemizde destekleme kapsamından çıkartılmıştır. Karlı fabrikaların öncelikli olarak özelleştirilmesi halinde; sosyal amaçlarla kurulmuş fabrikalar kapanacak, pancar tarımı ve şeker üretimi ile sektörel istihdam daralacak, yaklaşık 6 milyon kişi bundan doğrudan etkilenecek, köyden kente göç olgusu, büyük kentlerde güvenlik sorunları ve terör olağanüstü boyutlara ulaşacaktır. Dört milyar dolarlık yatırımı bulunan Türk şeker sanayii çökecek ve Türkiye pancar şekeri üretiminde stratejik önemini yitirecektir. Fabrikaların ziraat teşkilatları özelleştirme sonrasında kapanacak, çiftçimiz teknik destekten mahrum kalacak, taşımacılık, zirai mücadele ve tarım aletleri gibi yan sektörler, yöresel ekonomi ve bölgesel kalkınma olumsuz etkilenecek, sonuçta yörede yaratılan ve paylaşılan katma değer kayba uğrayacaktır. Şeker sektöründe özelleştirme politikalarından da vazgeçilmeli, özelleştirme yerine özerkleştirme yapılmalı, sektörde devlet-işçiçiftçi üçlüsünün birlikte rol alacağı yeni model oluşturulmalıdır.” www.sekeris.org.tr 27 Şeker Özel “Şeker Sanayinin Özelleştirilmesi, Ekonomide Derin Yaralar Açacak” Şeker Özel Şeker Sanayi ve Özelleştirme Sorunu Prof. Dr. Vedat BİLGİN Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Neoliberal iktisat politikaların uygulanmaya başladığı 1980’li yıllar, bütün dünyada özelleştirme rüzgarlarının estiği yıllardır. Dönemin şartları içerisinde düşündüğümüz zaman henüz dünya sistemindeki kutupluluk bitmemiş, Sovyet sistemi çökmemiş olsa da, teknolojik yarışta geri kaldığı, Batı’ya olan borçlarının her geçen gün arttığı dolayısıyla hayal kırıkları yaşattığı bilinmektedir. Batı sistemi 1970’lerin başında yaşadığı petrole dayalı krizi aşmış, yani bir birikim ve büyüme modeli arayışına girmiştir. İşte neoliberalizm tam da bu şartların ortaya çıkardığı bir ideoloji ve ideoloji olduğu kadar da onun ürettiği sosyal ve iktisat politikalarından oluşmaktadır. Özelleştirme, neoliberalizmin en bilinen ve en popüler iktisat politikası araçlarından birisi olarak, ön plana çıkmıştır. Özelleştirmeyi artık ümit vermeyen sosyalizan politikaların alternatifi olarak sunanlar, bilhassa 29 krizinden sonra kamunun ekonomik rolünün azaltılması için bir ümit haline dönüştürmüşlerdir. Bilindiği gibi 29 krizi Keynesyen politikalarla aşılırken kamunun ekonomik bir aktör olarak yatırım ve tüketim harcamalarını düzenleyen baş aktör olarak ekonomik sahnede yer almasını ön görmüştü ve bunda, yani krizin aşılmasında da bu anlayışın oldukça başarılı olduğuna dair sonuçlarının olduğu düşünülüyordu. 1980’lerin sonunda enflasyonun yükselişe geçtiği, maliyet faktörünün payının ciddi bir oran teşkil ettiği, bunun ise doğrudan doğruya sosyal sektörlerin harcamalarından kaynaklandığına dair liberal bir 28 şeker-iş dergisi • haziran 2012 inanç yaygın hale gelmiştir. Sosyal sektörlerin harcamaları içerisinde sosyal güvenlik pirimleri, sağlık harcamaları, işsizlik sigortası gibi sosyal harcamalar ve fonlar ciddi bir yekün tutuyor, kamusal hizmetlerin toplumu ve çalışanların koruyucu servislerin yaygınlık kazanmasının yanı sıra, sendikal faaliyetlerin emeğe sağladığı toplumsal ve ekonomik faydaların bu yükü daha da artırdığına inanılıyordu. 80’li yılların neoliberalizmi bu problematik içerisinde her şeyden önce, birincisi; sosyal devlet kazanımlarını ve uygulamaların yarattığı faydaları, ekonomik mantıkla değerlendirdiğini iddia ederek bütünüyle ekonominin üzerinde rasyonel olmayan bir etki olarak değerlendirmektedir. Aslında neoliberalizmin ekonomik mantığa ve akla aykırı bulma iddiasının, ekonomiyle de akılla da çok fazla ilgisinin olmamasının, esas ilgisinin kapitalizmin yeni bir birikim modeline dolayısıyla küresel çağın başındaki kapitalist unsurların çıkarlarıyla ilgili olduğunu görmek gerekir. İkinci olarak; neoliberalizm üretim sürecindeki paylaşım modelinin emeğin aleyhine değiştirilmesinin zorunlu olduğuna inanarak, başta sendikalar olmak üzere bütün sosyal kuruluşların işsizlik fonu, sağlık fonu, sigorta fonları gibi kurumların tavsiye edilmesini; mümkünse özel sektöre devredilmesini veya özelleştirmesini istemekteydi. Üçüncü bir nokta ise; neoliberalizmin kamuya ait girişimciliği iktisadi bir faaliyet olarak görmeyerek, kamunun bu tür girişimlerinin kaynak israfına yol açacağını bunun da maliyetinin toplum tarafından ödeneceğini iddia etmekteydi. Bütün bu iddiaların ortaya çıkardığı talep, en somut bir şekilde kamunun elindeki rantların ve kaynakların, potansiyel rantlarının özel sektöre devredilmesidir. Neoliberal politikaların başta Amerika Birleşik Devletlerin’de ve İngiltere’deki uygulamalar olmak üzere, bütün gelişmiş ülkelerde kapitalizmin yeniden biçimlenmesinde önemli bir payı olduğu bir başka ifadeyle kapitalizmin yeni bir büyüme modeli yarattığını söyleyebiliriz. Fakat, bilhassa henüz kalkınmasını tamamlayamamış, sanayileşme sürecinin başında ya da ortalarında bulunana ayrıca sosyal kurumları oldukça zayıf durumdaki ülkelerin, bu politikaları benimsemesinin ciddi mahsurları olacağı açıktır. Tarımsal endüstriler ve bunların içerisinde şeker sanayi birçok bakımdan önceki her iki sektörle de bağlantılıdır. Bilindiği gibi, şeker fabrikaları sahip olduğu makine sanayinde metal ve makine endüstrilerini gelişmesine, özellikle tarımın makinalaşmasına önemli katkılar yapmış ve yapabilecek bir alt yapıya sahiptir. Yine şeker sanayinin bünyesinde kimyasal endüstriler ve üretimlerin mevcudiyeti başta alkol ve kimyasal ürünler olmak üzere, birçok endüstriyel üretimin gerçekleşmesi için uygun bir yapıya sahiptir. Bilhassa alternatif enerji yakıtı olarak kullanılacak biyoetonol üretimi önemli bir potansiyel üretim imkanıdır. Bölgesel az gelişmişliğin giderilmesi, tarımsal istihdam ve hayvancılığın geliştirilmesi için sağladığı ürünler bakımından şeker endüstrisini düşündüğümüzde, bu sanayinin bütünüyle sosyal bir nitelik taşıdığı, daha doğru bir ifadeyle ekonomik fonksiyonlarla ürettiği sosyal faydayı dönüştürerek daha sonra yeniden ekonomik bir değer haline getirdiğini söyleyebiliriz. Türkiye’de özelleştirilen kuruluşların neredeyse hiçbirisinin teknolojik gelişmeye, istihdama ve üretim artışına katkı yapmadığı dikkate alınmalıdır. Özelleştirme idaresinin yönetiminde uzun yıllar hiçbir yatırım yapılmayarak, teknolojik olarak geri bırakılmış olan kuruluşların yenileme çalışmaları dahi gerçekleştirilmeyerek adeta satılmak için bahaneler ve gerekçeler hazırlandığı düşünülürse, şeker sanayi içinde bu tür kasıt ve ihmallerle sektörün bazı sorunlarının özelleştirme yoluyla bırakınız sorunların aşılmasını, bütünüyle tasfiye olma sürecine sokulacağı söylenebilir. Bu durum dünyadaki şeker tröstlerinin beklentilerine uygun bir tablo yaratmaktadır. Bizler, şeker sektörünün tarım ve endüstriyel bütünlüğünün korunarak teknolojik yatırım yapmasını isterken, çalışanlar olarak başta verimlilik olmak üzere her türlü üretimi artırıcı, yeniliğe açık olduğumuzu defalarca belirtmiş bulunuyoruz. Türkiye şeker üretimindeki gücünü ve avantajlarını kullanmalı, şeker sanayinin birikimini, doğal ve sağlıklı şeker üretimi için elinde bulundurduğu imkanı iyi değerlendirmeli ve dünya pazarlarında başta yakın coğrafyalar olmak üzere hak ettiği payı almalıdır düşüncesindeyiz. Bu düşüncenin gerçekleşmesi için şeker endüstrisinin özelleştirmeye değil yeni bir atılıma ve örgütlenmeye ihtiyacı bulunmaktadır. Bugün imkan verilse, Türk şekerin kendisi belli bir zaman ve sıra içerisinde uzun zamandır ihmal edilmiş fabrikalarını yeni yatırımlarla canlandıracak, harekete geçirecek kaynakları yaratabilir. Şeker sanayinin devletin üstünde bir yük olduğu iddiası bu sanayi yok etmek isteyen uluslararası tröstlerin şirketlerine yaptırılan raporların yalanıdır. Bugün bile şeker sanayi sadece kendisini değil Türk çiftçisini ve sanayini harekete geçirecek güce sahiptir. Türkiye’nin önünü kesmeyelim, Türkiye’nin büyümesine bu büyük tarımsal endüstriyle destek olalım diyenler sadece bir ümidi ifade etmiyorlar, bir gelecek vizyonunun da bu potansiyel içerisinde saklı olduğuna inanmaktadırlar. www.sekeris.org.tr 29 Şeker Özel Hatırlanacağı üzere bizde özelleştirme uygulamaları başlarken, ileri sürülen tezler şu noktalarda düğümlenmektedir: 1- Kamu kuruluşları yeniliklere ayak uyduramayacak hantal yapılara sahiptirler. Bu bakımdan üretime katkıdan çok kaynak israfı yaratmaktadırlar. 2- Kamu kuruluşları eski teknolojilere sahiptirler. Eski teknolojileri değiştirmek yeni teknolojileri bunların yerine ikame etmek oldukça pahalı bir iştir ve asla kamusal mülkiyet içerisinde bunu başarmak mümkün değildir. 3- Kamu çalışanları başta KİT’ler olmak üzere bütünüyle karlılık ve verimlilik anlayışlarından uzak bir çeşit memurluk görevine benzer bir çalışma düzenine sahiptirler. Dolayısıyla bunların çalışma düzenlerini ortadan kaldırmak için kamu işçiliğinin tasfiye edilmesi gerekir. 4- Özel sektör hem üretimdeki verimlilik hem de çalışma disiplini açısından, kaynak kullanımı açısından olduğu kadar kaliteli üretim açısından da avantajlara sahiptir. Bunun için özelleştirme yoluyla bu avantajların kamu kuruluşlarının mülkiyetini değiştirerek bütün ekonomiye yayılmasını temin etmek gerekir. 5- Devlet elinde birikmiş sabit sermaye yatırımlarının özelleştirme yoluyla intikal ettirilmesi, sermayenin tabana yayılmasına fırsat sağlayarak, gelir dağılımını düzeltecek bir araç haline gelmesine de imkan sağlayacaktır. Bütün bu gerekçelerin, Türkiye’de başlatılan özelleştirme uygulamalarının tamamının olmasa bile önemli bir kısmının, hiçbir ekonomik analize dayanmayan, sektör verimliliği veya sermaye hasıla oranlarını dikkate almayan, ekonomik gerekliliklerden daha çok ideolojik ön yargılara dayanan bir nitelik taşıdığını görmek mümkündür. Bu ideolojik ön yargılar 80’li yılların konjonktüründe, birçok kamu kuruluşunun haraç mezat satılmasına yol açmış, bunların bir kısmı uzun vadede ciddi sorunlara yol açtığı gibi, bir kısmı da ekonomik olmaktan çok kamudan özel kesime rant aktarılmasında, kayırmacılıkta kullanılmıştır. Bu tür özelleştirmelerin 80’li ve 90’lı yıllarda Türkiye’nin istikrarsızlık dönemlerinde veya yeniden demokrasiye geçiş sürecinde ilk tecrübe olarak mahsurlarını ciddi bir şekilde tartışmamak daha sonra da yeni hataların yapılmasının yolunu açmıştır. Şeker sanayi, Et-Balık başta olmak üzere Türkiye’nin bölgesel dengesizlikler yaşadığı, tarımsal potansiyelinin endüstriye dönüşmesinde önemli görevleri bulunan kuruluşlara ihtiyaç duyulduğu bir süreçte özelleştirmenin gündemine alınması daha önce yapılmış olan hataların daha büyüğünü yapmak üzere harekete geçmek anlamına gelmektedir. Türk sanayileşmesinin önemli bazı adımların atılmasına bağlı olduğu bilinmektedir. Bu adımların başında demir-çelik, metal ve makine sanayilerinin kurulması gelmektedir. Bunu müteakip petro-kimya, plastik sanayinin kurulmasının sağlanması, bunu da tarımsal endüstrilerin kurulması takip etmelidir. Diğer sektörlerin gelişmesi bu yapıların varlığına bağlıdır. Şeker Özel “Taşeronlaşan ve Satılmak İstenen Şeker Fabrikalarındaki Ahlaki Duruş” Doç. Dr. Aydın BAŞBUĞ Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Çalışma hayatına ilişkin önemli değişikliklerin gerçekleşeceği bir dönemin arefesinde bulunmaktayız. Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununu yeniden düzenleyen Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı ve kiralık işçi bürolarının açılmasına ilişkin yasal değişiklik hazırlıkları, başlı başına çalışma hayatını kökten değiştirecek özelliklere sahiptir. Bu yasa değişikliklerin yanında işçi sendikacılığının gün geçtikçe kan kaybetmesi, taşeronlaşma ve işçi statüsü dışında 4-c li geçici çalışan sayısının giderek artması gibi son 5-6 yılda giderek varlığını hissettiren uygulamalar, gelecek için pek iç açıcı bir manzara çizmemektedir. Şeker fabrikalarında diğer kamu kuruluşlarında olduğu gibi kural tanımaz bir biçimde taşeronlaştırılması ve fabrikaların kapanarak arsa olarak değerlendirileceği açık bulunan özelleştirme çabaları, yukarıda saydığımız sorunların yanında şeker işçisinin mücadele alanını daha da genişletmektedir. Başta şeker fabrikaları olmak üzere Türk çalışma hayatında içinde bulunduğu konum, şeker işçisinin mücadelesini sadece hukuk veya menfaat zemininde kalmaması 30 şeker-iş dergisi • haziran 2012 gerektiğini göstermektedir. İçinde bulunduğumuz durumda, hukuk ve menfaat mücadelesinin ötesinde ahlaki bir duruş sergilenmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu ahlaki duruş, iş yerinde canımızı birbirimize emanet ettiğimiz, komşumuz mesafesinde ya da komşumuz olarak adlettiğimiz taşeron işçilerinin, mevsimlik çalışanların kanuna dayalı özlük haklarından yoksun ve bir hak sahibi olarak görülmeyen 4-C’lilerin dertlerini paylaşma erdemidir. Göz göre göre ihlal edilen haklar karşısında susmanın dilsiz şeytandan beter olduğu; uzuvlarından birisi incindiğinde bütün vücudu bunu hisseden kardeşlik; mirasçı olacak kadar hak ve hükümlülük sahibi taşeron ve mevsimlik işçi komşularının haklarını gözetme ahlakı, hepimizi ortak sorunluluk etrafında birleştirmektedir. Başta hukuk tanımaz taşeronlaşma ile başlayan ve iş yerinin geleceğini göz göre göre tehlikeye atan özelleştirme karşısında duruş, ahlaki bir duruştur. Bu duruşun idealleri bürokrasinin kör çemberini aşarak ideal ufuklara doğru ilerlemektedir. Bu ideal; teknolojisini yenileyerek komşularına şeker ihraç eden, geleceğin yakıt enerjisini üreten, genç nesillerin sağlıklı ve emin önemli bir beslenme kaynağını tedarik eden ve çalışanı ve çiftçisi ile birlikte hakça kazanan ve kazandıran bir ideal iş yerine sahip olma arzusudur. Şeker işçisi bir emanet olarak gördüğü, yuvası kadar sadık olduğu iş yerini sorumsuzca çıkar ilişkilerine alet edinmesine karşı duracaktır. Taşeronlaşma ve özelleştirilmeyle başlanan ve toplumun ortak çıkarlarını, menfaat aktarmayı esasa alan dar bir çevrenin haksız çıkarlarından daha üstün tutan ve yerine koyan bir hareket hayırlı ve ulvi bir harekettir.” Şeker Özel “Özelleştirme Kastamonu’nun Temeline Dinamit Koymaktır” “Kastamonu ilimiz açısından büyük öneme sahip olan Şeker Fabrikası, Taşköprü ilçemiz açısından da önem arz etmektedir. Cumhuriyet tarihinin Taşköprü ilçemizdeki ilk yatırımlarından olan Taşköprü Kendir Fabrikası’nın geçtiğimiz yıllarda kapatılması, SEKA Kağıt Fabrikası’nın ise özelleşmesi sonucu çiftçimizin elinde kalan 2 üründen biri şeker pancarıdır. Her yıl il genelinde 12 bin, ilçemizde ise 3 bin ailemizin geçimini sağlamasında şeker pancarı büyük rol üstlenmektedir. Şu anda özelleştirme idaresinin şeker fabrikaları için uyguladığı özelleştirme politikası gerek ilçemiz gerekse ilimiz ekonomisinin daha da yara almasının önünü açacaktır. Fabrikamızın içinde bulunduğu belirsizlik çiftçilerimizi çelişkiye düşürmüş ve üreticinin pancara bakışını zedelemiş ve üreticinin pancarı üretimini terk etmelerine yol açmıştır. Kastamonu Şeker Fabrikası’nın çiftçisine, esnafına, nakliyecisine, çalışanına Kastamonu ekonomisine yıllık bazda kattığı 200 milyon TL gibi hiç de küçümsenmeyecek bir Katma değer den mahrum kalacak olması Kastamonumuzun ekonomik anlamda temellerine dinamit koymaktan farksızdır. Fabrikaların kapanması ilimiz ekonomisi ve tarımını olumsuz yönde etkileyecek olup işsizlik artacak, köyden kente göçler hızlancak, büyük kentlerde hırsızlık, gasp, kapkaç gibi suçlarda yükselme görülecek, güvenlik problemleri artacaktır. Öncelikle, Şeker Sanayi Özelleştirme kapsamından çıkarılarak özerkleştirilmeli, fabrikaların teknolojileri yenilenmeli, şeker fabrikaları farklı bir entegre yapıya dönüştürülerek şekerin türevleri çoğaltılıp işlenmeli ve pancar üretimi arttırılarak fabrikaların optimum kapasitede çalışması sağlanmalıdır.” Hüseyin ARSLAN Taşköprü Belediye Başkanı www.sekeris.org.tr 31 Şeker Özel “Ekmeğimle Oynama, Fabrikamı Kapatma’ Diyenlerin Sesine Kulak Verilsin” Ramazan Kerim ÖZKAN CHP Burdur Milletvekili “Pancar tarımı ve pancar şekeri sektörü, ülkemizde en pahalı istihdam yaratan, yan sektörlere büyük katkı sağlayan, en fazla çiftçi geliri sağlayan sektörlerden biridir; yaklaşık 3 milyar dolarlık bir getiri sağlamaktadır ülke ekonomisine ki biz, tüm ülkeye yılda verdiğimiz yarım milyar dolarlık bir tarım desteğiyle övünüyoruz. Pancar tarımı ülke ekonomisine 3 milyar dolar katma değer sağlamaktadır. Ancak bugünkü özelleştirme politikaları şeker pancarını basite alan bir yaklaşımla sürdürülmektedir. Şu bilinmelidir ki, şeker pancarı Türkiye’nin her şeyi, var oluşumuzun, Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluşunun temelinde var. Bugün hükümet politikalarıyla Özelleştirme İdare Başkanlığı tarafından satışa çıkartılan yirmi beş fabrika, neler neler yarattı bu ülkeye? ona bakılması lazımdır. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, milletvekilleri, profesörler, hekimler, mühendisler, hepsine bu şeker fabrikalarının katkısı büyüktür. Hükûmet yetkililerinin Meclise sunduğu bir tablo var ki bu tabloda yirmi beş fabrikanın satışı sözkonusu ve 32 şeker-iş dergisi • haziran 2012 milletvekillerinin görüşü kesinlikle alınmamıştır. Cumhuriyet hükûmetlerinin bugüne kadar kurmuş olduğu et-balık, süt endüstrisi kurumları, şeker fabrikaları önemli bir değer iken buralar tek tek elden çıkartılmaya çalışılmıştır. Şu anda Et-Balık kurumları yeniden açılıyor, süt endüstrisi kurumlarını çalıştırmak istiyoruz. Türkiye şekerde dünyanın sayılı üreticilerinden birisi olacaksa pancar üreticisinden işçisine herkes fedakarlığa hazır iken, şeker sanayinin özelleştirilmesine yönelik çalışmalar nedeni bilinmez bir şekilde ısrarla sürdürülmektedir. Özelleştirmenin gerçekleşmesi durumunda şeker fabrikalarının tamamına yakınının kapanacağı, pancar üreticilerinin tarımdan dışlanacağı, binlerce sektör çalışanının işsiz kalacağı, her şeyden önemlisi kendi kendine yetebilen Türkiye’nin şekerde dışa bağımlı bir ülke konumuna geleceği kaçınılmazdır. Şeker fabrikalarının satılması durumunda yirmiye yakın şeker fabrikası kapanacak, bölgesel kalkınma da sekteye uğrayacaktır. Bu fabrikalar kapandığı taktirde, sektörden ekmek yiyen kamyoncu kontağını kapatacak, terzi elindeki iğneyi, berber usturasını bırakacak, en az iki yüz elliye yakın sektör bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Bir başka önemli konu ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde göçü ve terörü önlemede bir denge unsuru olan bu fabrikaların kapanmasıyla bu güvenlik sorunlarının yeniden tırmanışa geçeceğidir. Bir diğer önemli konu da sağlımızla ilgilidir. Özelleştirme neticesinde pancara dayalı şeker üretiminden vazgeçilmesiyle GDO’lu nişasta bazlı şeker ve tatlandırıcıların yaygınlaşması halk sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşabilecektir. Dünya ülkelerini kıskandıracak güzellikte bir toprakları olan Türkiye’nin 7’den 70’e herkesin şeker pancarı üretimine sahip çıkması, gücünü milletten alan bir siyasi iradenin de ‘Ekmeğimle oynama, fabrikamı kapatma’ diye haykıran binlerce pancar üreticisinin ve işçisinin sesine kulak vermesi gerekmektedir. Çözüm, pancar üreticisinin, şeker işçilerinin ve devletin bir arada bulunduğu yeni bir modeldedir.” Şeker Özel “Şeker Sektörü Gözden Çıkartılacak Bir Sektör Değildir” “Şeker pancarı sadece bir tarım ürünü müdür? Buğday ekerek ekmek ve birkaç yan ürününü yapar kullanırsın. Ama şeker pancarına sadece şeker yapmak için ekilen bir ürün olarak bakarsak bu büyük bir yanılgı olur. Şeker pancarı ekimini bitirmek bu ülkeye yapılan en büyük ihanettir. Şeker ekimini bitirmek, iktidara sahip olanların gaflet ve dalalet ve hatta ihanet içinde bulunmalarıdır. Şeker pancarının önemi, anlatacak birçok yazı yazıldı ve her yerde anlatıldı. Ben bunları tekrarlamak istemiyorum. Cumhuriyetin kurucuları o yoksul dönemde üç beyaz, üç siyah diye yola çıkarken üç beyazdan şeker topyekün kalkınma sloganını anlamlı kılan en önemli sektörü oluşturmuştur. İlk kurulan Alpullu Şeker Fabrikamız bu ülke için medeniyete atılan adımdır. Kurulduğu her ilde ve çevresinde bir canlanma oluşturmuştur. Şeker pancarı ekilen her ilde ve çevre illerinde ekonomik canlanma her zaman olmuştur. Her sektörde gelişmeler meydana gelmiştir. Peki bu kadar önemli sektör neden yok ediliyor? Tek sebebi var. Vahşi emperyalizmin verdiği emirlerin yerine getiren yerli işbirlikçilerimizin uygulamasıdır. Özellikle yabancı ortaklara ve emperyalist güce verilen sözler ve en önemlisi de köylü sayısının iyice eritilip değiştirilmesi için uygulanan politikasının bir başka ayağı da şeker pancarının yok edilmesidir. Ayrıca NBŞ üretiminin bu ülke de yüzde 10’lardan yüzde 25-30’lara getirmeye çalışan zihniyet en sonunda tamamen yüzde 100 NBŞ’ye geçmek için direktif almıştır ve uygulamaktadır. IMF’ye borcumuz kalmadı diyorlar ama IMF’e verilen sözleri aynen yerine getirmek için gün Dr. Muharrem IŞIK CHP Erzincan Milletvekili sayıyorlar. İçeride ve dışarıda öyle birilerine diklenmekle siyaset yapıldığını sananlar, lider ülke olduklarını söyleyenler, asıl diklenmenin ve dünya lideri olmanın yonulun kendi toplumunun geleceğini, menfaatlerini korumaktan geçtiğini bilmelidirler. Şeker sektörü öyle hemen gözden çıkarılacak, yok sayılacak bir alan değildir. Bugün dünyada tüm gelişmiş ülkeler şekeri devletleştirirken, ne yazık ki bizde Danıştay’ın verdiği kararları bile hiçe sayarak geleceğimizi karartabiliyorlar. Özellikle de özelleştirme sonrasında yapılan ihalelerin hepsinin yandaş firmalarca alınması ve tesadüftür ki eski dostların da bu firmaların ortakları olması da ayrı bir durum. Son olarak Atatürk’ün “Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, müstakil daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin bel kemiğidir” sözleri gerçeği anlatmaktadır.” Elimizdeki bütün sanayii kuruluşlarını yok etmek, hele şeker pancarı gibi bir sektörü verilen sözlerle yok etmek bağımsızlığımızı yok etmektir. www.sekeris.org.tr 33 Şeker Özel “Fabrikanın Özelleştirilmesi Ülkemiz Gerçekleriyle Bağdaşmamaktadır” “Toplumun Huzuru Kalmaz” “Hükümetler Hükümetlerin devamıdır. Devamlılığı arz etmektedir. Onun içindir ki işsizliği önlemek istihdamı sağlamak yaşam standardını yükseltmek, Ekono- Cihangir AKGÜL Ereğli İvriz Akhüyük Çiller Sulama Birliği Başkanı “Bizler Ülke menfaatleri adına Şeker sanayinin yaşaması yaşatılmasından yanayız. Bilindiği üzere Ereğli Şeker Fabrikasının özelleştirilmesinin Ereğli bölge ekonomisine sosyal ve ekonomik açıdan darbe vuracağını, yöre halkını derinden etkileyeceğini görmekteyiz. Bir münavebe döneminde 8 bin122 çiftçi pancar ekerek yöre halkına, Besicisine, nakliyecisine, işçisine istihdam sağlayarak yöre ekonomisine katkı sağlamaktadır; Ülkemizde işsizliğin yoğun olarak hissedildiği bir durumda, Bu kadar istihdam sağlayan Fabrikanın özelleştirilerek kaderine terk edilmesi ülke ve bölgemiz gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeplerden dolayı yapılmak istenen özelleştirmenin sadece rant peşinde koşan sermaye ve yandaşlarının işine geleceği aşikardır. Onun içindir ki İvriz Akhüyük Çiller Sulama Birliği Başkanı olarak özelleştirmeye hayır diyorum.” 34 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Tan ÇELİK Ereğli İvriz Sağ Sahil Sulama Birliği Başkanı miyi yönlendirmek hükümetlerin asli görevlerindendir. Özelleştirmelerde özel şirketler işletme kaynaklarını en etkin biçimde kullanacaklar, çünkü özel şirketlerin varlık nedeni sadece kardır. Kamu, kurum ve kuruluşları sosyal ve istihdam amaçlı olduğundan herkese hitap etmektedir. Özelleştirme ve özelleştirme politikaları tekelleşmeyi amaçlamaktadır. Özel sektörün tekel olmanın avantajını kötüye kullanma ihtimali daha fazla bulunmaktadır. Özelleştirme neticesinde yöremizin üretici ve tüketici hayat standardı düşecek, işsizlik artacaktır. Örneğin; ilçemizde bulunan Sümerbank özelleştirilerek ekonomik olarak gerileme işsizlik artışı olmuş. Bu bağlamda kapkaç, hırsızlık, artarak toplum huzuru kalmayacaktır. O nedenle Ereğli İvriz Sağ Sahil Sulama Birliği Başkanı olarak Ereğli Şeker Fabrikasının özelleştirilmesine hayır diyoruz.” Şeker Özel “Karapınar Yeşil Pancar Sayesinde Yeşilpınar Olmaya Aday” “Özelleştirmeye Hayır” “İç Anadolu bölgemizin en fazla ekim sahasına sahip ilimiz Konya’nın en büyük ilçesi olan Yeşil Ereğli’mizi yeşil yapan, Pancar ve Pancarın yeşilliğidir. Sizlere bu güzide ilçemizden sesleniyorum. Cafer TATLIDİL Ereğli Ziraat Odası Başkanı İlçemizde 2011–2012 Pancar işleme kampanyasında bin 440 çiftçimiz 23 bin 940 dekar alanda 142 bin 242 ton pancar tesellüm ederek,18 milyon 713 bin 892 TL. katma değer sağlayarak ekonomiye katkı sağlamıştır. Dolayısı ile 370 adet taşıyıcı, pancar, küspe, şeker ve kireçtaşı nakliyesi yapmak suretiyle hatırı sayılır oranda istihdam ve katma değer yaratmışlardır. Bunun yanı sıra 8 bin 600 büyükbaş,150 küçükbaş hayvan işletmesi, pancar küspeden yararlanarak maliyetlerini bir nebzede olsa düşürmek suretiyle ekonomiye katkı sağlamışlardır. Hal böyle iken bizler şeker sanayinin Tekel’de yapılan yanlış özelleştirme gibi pancar çiftçisinin, de mağdur edilmesini istemiyoruz. Nakliyecisi, besicisi, işçisi ve yöre insanın zarar görmesinden yana değiliz. KONYA-EREĞLİ ZİRAAT ODASI BAŞKANLIĞI OLARAK BU NEDENLE ŞEKER FABRİKALARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİNE HAYIR DİYORUZ.” Hikmet BOZAKLI Karapınar Ziraat Odası Başkanı “Konya ili Karapınar ilçesinde 2011–2012 Yılı kampanya döneminde 2 bin 510 çiftçinin 53 bin 100 Dekar alanda 322 bin 651 ton pancar tesellümü gerçekleşmiştir. Bunun karşılığı 42 milyon 273 bin 50 TL girdi sağlanarak, ilçemizde ekonomik anlamda canlanma görülmüştür. Bunun yanı sıra 369 nakliyeci, pancar ve pancar küspesinin taşımasını yaparak istihdam yaratarak katma değer oluşturmuştur. Bu anlamda 3 bin 900 büyük baş ve 960 küçükbaş hayvan işletmeleri pancar küspesinden faydalanıp, besiciliği genişletip ve geliştirerek ekonomik anlamda ilçemize ve ülkemize katma değer sağlamaktadır. Ereğli Şeker Fabrikasının özelleştirilmesinin doğru olmadığını Karapınar Ziraat Odası Başkanlığı olarak vurgulamak isterim.” www.sekeris.org.tr 35 “Özelleştirmelere Anlam Veremiyoruz” “Öncelikle Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesine sonuna kadar temsil ettiğim birliğim ve şahsım adına sonuna kadar karşıyız, memleketimizin çiftçisi, nakliyecisi, esnafı, çalışanı ile yaklaşık 50 bine varan vatandaşımızın direkt olarak yararlandığı şeker fabrikamızın özelleştirilmesi Kırşehirimiz için büyük bir kayıp olacak ve ekonomimizin çok fazla yara almasına sebep olacaktır. “Pankobirlik olarak; Şeker Fabrikalarının olası özelleştirilmesinden kaynaklı mağduriyet yaşanması kesin olan öncelikle üyelerimizin ( pancar ekicileri ), nakliyeci, çalışan ve toplamda şehrimizin zarar göreceği kaçınılmaz son olacaktır. Özelleştirilmesi yerine; çiftçilerin doğrudan katılımının şeker pancarı işleme endüstrisinin sürdürülebilirliğini Şeker Özel “Atanmış ve Seçilmişler Özelleştirmeye Tepki Koymalı” Bahamettin ÖZTÜRK Kırşehir Esnaf Ve Sanaatkarlar Odası Birlik Başkanı Hepimizin bildiği üzere özellikle köylerde yaşayan vatandaşlarımızın elde ettiği gelirlerin büyük kısmı, tarıma dayalı olan gelirlerden oluşmaktadır. Bundan önceki yıllarda pancara kota konarak çiftçimiz çok büyük darbe almış, bugün ise Amerika’dan mısır ithal edebilmek adına kurulu fabrikaları elinden alınarak çiftçimiz bitirilmek istenmektedir. Amaçları ülkemizde şeker pancarı üretimini bitirip mısır’dan üretilen şekere halkımız mahkum edilmek istenmektedir. Memleketimizde atanmış ve seçilmişlerin bu olası özelleştirmeye tepki koyması gerekmektedir. Kırşehir Esnaf ve Sanatkarları olarak bizler; her zaman esnafımızın, çiftçimizin, çalışanımızın yanındayız.” 36 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Murat GÖK ve Nemci ŞAHAN Kırşehir Pankobirlik Başkanı ve Müdürü sağlayabilecek olması nedeniyle kooperatif seçeneği veyahut Polonya modeli (üretici, çalışan ve devlet) neden olmasın. Şeker üretimi şahısların eline bırakılmamalıdır. 900 bin ton pancar ekim alanına sahip olduğumuz bölgemizde, kota konularak çiftçisi büyük darbe almış buda yetmiyormuş gibi olası özelleştirme sonucu şehrimizin en büyük kamuya ait kuruluşu kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilecektir. Bu yılki kotamız 200 bin ton artırılarak 625 bin tona ulaşmasına rağmen pancar ekicilerinden kota talebi halen devam etmektedir. Şeker pancarı üretimini bu kadar fazla talep eden bir ilin şeker fabrikasının özelleştirilmek istenmesine anlam veremiyoruz.” Bekir TAN Kırşehir Ziraat Odası Başkanı Kırşehir’in gelişmesi ve ilerlemesi için birlik ve beraberlik içerisinde hizmet üretmek için yatırım yapılması gerektiğine dikkat çekerek, bizim tek verim aldığımız işletmemiz Şeker Fabrikamızdır. Kırşehir’ imiz genel geçim kaynağı tarıma dayalı olduğu için tarıma sahip çıkmamız gerekmektedir. Bu bağlamda memleket ekonomisine çok büyük katkısı olan şeker fabrikamızın olası özelleştirilmesi halinde kapatılma riski söz konusu olabilecektir, bununda on binlerce pancar ekicisi çiftçilerimizin mağduriyetlerine sebep olabileceğini düşünmekteyiz. Kırşehir Ziraat Odası olarak ; Pancar ekicisi, Şeker Fabrikası çalışanlarının sonuna kadar yanınızdayız. Ercan KARTAL Kamyoncular Kooperatifi Dernek Başkanı “Nerede şeker fabrikası varsa orada kamyoncu esnafının yüzü gülmüştür. Bire bir taşımaya dayalı şeker sanayi özelleşip kapanmamalı. Eğer fabrikamız yanlış özelleştirmeye kurban giderse mutlaka kapanan fabrikalardan birisi olacaktır. Bu durumda bizim iş kaybımızın yüzde 70 olacağı kesindir. Bugüne kadar özeleştirmeye karşı direnen, ayakta duran her platformda mücadele eden Şekerİş Sendikasını kutluyorum. Bu mücadelede kamyoncular Kooperatifi olarak her türlü desteği vermeye hazırız.” www.sekeris.org.tr 37 Şeker Özel “Onbinlerce Pancar Ekicisi Mağdur Olur” “Nerede Şeker Fabrikası Varsa Kamyoncunun Yüzü Gülmüştür” Şeker Özel “Fabrika Kapanırsa Can Damarımız Kesilir” “Pancar Ekmek Köyden Göçü Önlemek Demektir” “Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesine kesinlikle karşıyız. Çünkü Çarşamba Şeker Fabrikası özelleştiğinde kapanacak ilk fabrika durumundadır. Fabrikanın kapanması demek ilçemizin can damarlarından birini kesmek demektir. Hatta son zamanlarda bitme noktasına gelen pancar tarımı devlet tarafından desteklenmelidir. Son yıllarda, gübre, mazot, işçilik girdileri aşırı artmasına rağmen pancar fiyatları aynı seviyede durmaktadır. Bu duruma göre çiftçimizin başka ürünlere yönelmesine neden olmuştur. Şeker-İş Sendikası’nın yapmış olduğu mücadelede şahsım ve yönetim kurulu olarak her zaman yanındayız.” “Dernek olarak bu zamana kadar yanlış özelleştirmelerin hep karşısında olduk. Tarıma dayalı Şeker fabrikalarının bu şekilde özeleştirilmesi demek yöremizdeki tek kamu kuruluşunun kapanması demektir. Biz muhtarlar olarak pancar tarımı mutlaka teşvik edilip köylerimizde ekilmelidir. Çünkü pancar ekmek demek, köyden şehre göçü önlemek demektir. Köylerimizin boşalmaması için yanlış özelleştirilmeler yapılmamalıdır. Pancar tarımı desteklenip teşvik edilmelidir. Şeker-İş Sendikası’nın yapmış olduğu çalışmaları tebrik ediyor, bizler de, oda olarak her zaman yanlarındayız.” İsmail GÜNGÖR Çarşamba Ziraat Odası Başkanı 38 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Veysel ODUNCU Çarşamba Muhtarlar Dernek Başkanı “Kars ili geniş bir arazi yapısına sahip olması nedeniyle ilimiz ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Sanayisi yeterince gelişmeyen İlimizin en büyük sorunları işsizlik ve göçtür. 1993 yılında üretime başlayan Kars Şeker Fabrikası, bölge ekonomisinin gelişmesine büyük katkı sağlamaktadır. Şeker fabrikası Kars’ın ekonomik, sosyal ve kültürel olarak can damarıdır. Kars Şeker Fabrikasında yaklaşık 400 kişi istihdam edilmektedir. Buda kısmen de olsa işsizliğe çare olmakta, göçü önlemektedir. Burada istihdam edilen kişiler ihtiyaçlarını esnaf ve sanatkarlarımızdan temin etmektedirler. Çiftçi geliri ve yöre ekonomisi açısından en önemli ürünlerden biri olan ve ailenin tüm fertlerine iş imkanı sağlayan pancar tarımı, ilimiz çiftçisi için büyük önem arz etmektedir. Ayrıca melas ve küspe üretimi ile yem sanayisinin ve havancılığın gelişmesine katkı sağlamaktadır. Kars Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi, İlimiz ekonomisine ve esnaf ve sanatkarlarımızı olumsuz etkileyecektir.” Adem BURULDAY Kars Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği Başkanı “İşsizlik Artar” “Bölge ekonomisine çok faydalı olan şeker fabrikası nın özelleştirilmemesi ilimize faydalı olacaktır. İlimiz ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı olduğundan şeker fabrikası ilimizde tek bacası tüten fabrikamızdır. Fabrikada 400’e yakın memur ve işçi istihdam edilmektedir. 2011 yılı kampanya dönemi yıllık geliri 40 trilyon. 30 bin ton küspe, 10 bin ton melas, 7 bin 500 ton şeker 47 bin ton şeker pancarı işleyen fabrikanın özelleşmesi Kars ili için iyi olmayacak. Fabrikamız özelleşirse ilimizde bir göç nedeni olabilir. İlimize faydalı şeker fabrikası özelleşirse işsizlik oranı artar, hayvan yetiştiricileri ve pancar ekenler perişan olur. Onun için özelleştirilmesini istemiyoruz.” Ali GÜVENSOY Kars Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı www.sekeris.org.tr 39 Şeker Özel “Fabrikamız Can Damarımızdır” Şeker Özel “Boş Laflara Karnımız Tok” “Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı olarak Şeker Fabrikalarının satışına, özelleştirilmesine karşı olduğumuzu her platformda anlattık. Bundan sonra da yılmadan anlatmaya çalışacağız. Kastamonu’nun zirai anlamda ekilebilir alanlarında çiftçilerimizin ektiği ürünlere karşılık alternatif olacak çok başka seçeneği bulunmamaktadır Sarımsak, sadece Taşköprü ilçemizde yaygın olarak ekilmekte olup diğer ilçelerimizde aynı verimi alamamaktayız. İl merkezimin ve diğer ilçelerde şeker pancarı ve hububat ekilmektedir. İlimiz çiftçilerinin geçim kaynaklarından biri olan hayvancılık çiftçilerimizin vazgeçilmezi olup şeker pancarını ekmek sureti ile çift- Osman ŞEKERCİOĞLU Kastamonu Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı 40 şeker-iş dergisi • haziran 2012 çimiz hem pancarını yetiştirip hem de pancarın küspesi ve melasını hayvanlarını beslemekte kullanıyor. Son yıllarda artan yem fiyatları hayvancılık sektörünü olumsuz yönde etkilemiştir. Fabrikamız’ın kapanması durumunda Kastamonu hayvancılık sektörü ve Kastamonu tarımı büyük yaralar alacaktır. Biz Ziraat Odası ile Damızlık Sığır Yetiştiricileri yönetimi ve üyelerimiz olarak bunun önlenmesinin birinci yolunun Kastamonu Şeker Fabrikasının özelleştirilmemesinden geçtiğini çok iyi biliyoruz. Fabrikaları özelleştirmek kolay. Peki bu kadar çiftçiye bu sektörden ekmek yiyen herkese alternatif bir tarım ürünü yada hayvan yemi olarak ne önerebilirsiniz? Özelleştirmeler yapılırken o bölgenin coğrafi yapısı kültürel ve ekonomik yapıları araştırılıyor mu? hiç sanmıyoruz. Örnekleri ülkemiz ve şehrimiz de yapılan özelleştirmelerden görülebilir. Bazı kişiler özelleşirse daha faydalı olacağını iddia ediyorlar. Madem öyle daha önce özelleştirilen tarıma dayalı Sanayi kuruluşları neden kapanmıştır? Et-Balık, Seka, Süt Fabrikası, Kendir Fabrikası neden özelleştirildikten sonra kapanmıştır? Kastamonu’da özelleştirildikten sonra çalışan bir kamu kuruluşu göstersinler bizlere ve özelleştirmenin faydalı olacağını o zaman söylesinler. Aynı oyunlar Şeker Fabrikalarımız üzerinde de oynanmakta. Bizim boş laflara karnımız tok. Bizler, derdimizi anlatmak için ne gerekiyorsa yapacağız ve her şeye hazırız. Fabrikamızın özelleşmeyip, satılmayıp Kastamonumuz’a, çiftçilerimize ve bütün ilimize hizmet sürekliliğinin devamını istiyoruz. Şeker-İş Sendikası tarafından Ankara’da gerçekleştirilen ‘Şekerin Geleceği ve Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz Sempozyumu’nda verilen bilgiler takdire değerdi. Alınan kararlar çok önemli olup bütün Türkiye’de bu kararların uygulanmasını beklemekteyiz. Siyasilerimizin fabrikalarımızı şahıslara değil, esas sahiplerine yani çitçilere verilmesini istiyoruz. Şeker-İş Sendikası’nın onurlu mücadelesine her türlü desteği vereceğimizi altını çizerek belirtiyoruz.” “Kastamonu’muzun tek tüten bacası, köylümüzün, esnafımızın, nakliyecimizin, beşikteki bebeğe kadar herkesin ekmek kapısı olan fabrikamız maalesef özelleştikten sonra kapanacaktır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Avrupa Birliği’ne verilen iyi niyet mektupları uğruna adeta fabrikaları peşkeş çekiyor ve sadece arazi bedeli bile olmayan bir meblağa satmaya kalkışıyor. Ülkemizde bulunan kamuya ait 25 şeker fabrikasının ürettiği toplam 1 milyon 250 bin ton şeker, iç piyasaya ancak yeterken şeker fabrikaları özelleştirme kapsamına alındıktan sonra ne gariptir ki şekerini satamaz hale gelmiştir. Bunun sebebi kotası Avrupa ve ABD’de yüzde 2 olan hatta bazı ülkelerde tamamen yasaklanan, ülkemizde ise yüzde 25 olan yapay tatlandırıcıdır. Nişasta bazlı şeker (NBŞ) dediğimiz ürün, genetiği değiştirilmiş mısırdan elde edilen şuruptur. Başta alkolsüz içecekler olmak üzere bütün gıdalarda kek, bisküvi, çikolata, şekerleme ve pastanelerde satılan tatlılarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Ucuz olmasının gıda üreticilerinin işine geldiği gibi halkımıza da zarar olarak yansımaktadır. Özellikle çocuklarımızın bu tür ürünlerden uzak durması gerekmektedir. Şeker, kalp ve damar hastalıklarının başlıca sebeplerinden olan yapay tatlandırıcılar kanserinde bir numaralı tetikleyicisidir. Halkımızın sağlığını tehdit eden bu sinsi düşmana karşı hükümet yetkililerimizin bir an önce tedbir alması hatta yasaklaması gerektiğini biz sivil toplum örgütleri olarak belirtmek isteriz. Kastamonu Şeker Fabrikası ilimizin gözbebeği iken bugün özelleştirme politikaları ile 12 bin çiftçinin ekmek kapısı kapanmak üzeredir. Fabrikamızın içinde bulunduğu belirsizlik, çiftçilerimizi çelişkiye düşürmüş ve pancar tarımını adeta terk etmelerine sebep olmuştur. Pancar olmazsa fabrika olmaz, fabrika olmazsa Kastamonu da olmaz. Kastamonu, Şeker Fabrikası’nın çiftçisine, esnafına, nakliyecisine, çalışanına Kastamonu ekonomisine yıllık bazda kattığı 200 milyon TL gibi hiç de küçümsenmeyecek bir katma değerden mahrum kalacak olması Kastamonu’muzun temellerine dinamit koymaktan farksızdır. Geçmişteki özelleştirmelerden ders alınmayan ve ısrarla aynı özelleştirme politikalarının üzerinde durmanın halkımız ve ülkemiz açısından faydalı olmayacağını tüm Türkiye’nin bilmesini isteriz. Sadece bir fabrikanın arsa bedeli fiyatına 6 adet fabrika satılıyor. İşletme kapasitesi düşük sadece sosyal amaçlı, bulunduğu coğrafi bölgelerde sadece istihdam yaratması açısından kurulan ve zarar eden doğu fabrikaları her nedenden özelleştirilmiyorsa, Kastamonu Şeker Fabrikası’nın kar eden bir fabrika ve Kastamonu halkına ne gibi faydalar sağladığını devle- timizin ve hükümetimizin unutmaması gerekmektedir. Gerek ülke şartları gerekse pancar tavan fiyatları mazot ve gübreye gelen aşırı zamlardan dolayı Kastamonu çiftçimizin pancar tarımından uzaklaşması ve buna bağlı olarak fabrikamız özelleştikten sonra kapanacak olması bizi sivil toplum örgütlerini endişelendirmektedir. Bizlerin, hükümetimizden ricası şeker sanayini ve akabinde buna bağlı olarak pancar tarımını böyle bir özelleştirme kapsamından bir an önce çıkartması ve Kastamonu çiftçisinin, nakliyecisinin esnafının tüm halkımızın yarınlarına sahip çıkıp geleceğe umutla bakmalarını sağlamalarını istiyoruz. Danıştay 13’üncü Dairesi, Özelleştirme İdaresi’nden fabrikaların arazi bedelleri ayrıca çiftçiye verilen pancar kotaları hakkında savunma istemiştir. Bu karar fabrikaların devletimizin elinde kalmasına istinaden umutlarımızın yeşermesine ve haklı bir mücadele yürüttüğümüzün göstergesidir. Bu vesile ile fabrikaların devletimizin elinde kalacağına inancımızdan dolayı çiftçilerimizin pancar ekimine tekrardan önem göstermelerini kendilerinden rica ediyoruz ve bir dönüm arazisi olan her çiftçimiz fabrikamızın kapanmaması uğruna pancar ekilmesi gerektiğini anlamasını bekliyoruz” Nahit İĞDİRLİ Kastamonu Ziraat Odası Başkanı www.sekeris.org.tr 41 Şeker Özel “Şeker Fabrikası Olmazsa Kastamonu da Olmaz” Şeker Özel “Fabrikamızın Bacasının “Haklı Mücadelenizi Tütmesi İçin Elimizden Destekliyoruz” Geleni Yapacağız” “Değerli Hemşehrilerim, Kastamonu Şeker Fabrikası, Kastamonu ekonomisinin dinamosudur. Ekilen pancarla 12 bin çiftçimize ekmek sağlayan, nakliyecilerimizin geçim kaynağı olan, esnafımızın çarkını döndüren bu tesis, aynı zamanda ürettiği sağlıklı şekerle sağlıklı ürünlerinin yapılmasına da vesile olan faydalı bir kuruluştur. Fabrikaların özelleştirilmesi sonucunda kapanması gerçeği bundan önceki örneklerde görüldüğü için bizim fabrikanın da özelleştirilmesi neticede fabrikanın kapanacağı böylece köylülerimizin, nakliyecilerimizin, esnafımızın mağdur olacağını akla getirmektedir.” Siz üretmeyin, biz size ürettiklerimizi daha ucuza veririz” diyen büyük güçler emellerine ulaşırsa çocuklarımız sağlığa zararlı, genetiği ile oynanmış mısırlardan elde edilen sıvı şekerlerden imal edilen ürünleri yemek zorunda kalacaklardır. Kastamonu Şeker Fabrikası özelleştirmesi işinin Danıştay aşamasından dönmesini umut ediyor, Şeker-İş Sendikası’nın özelleştirme konusundaki haklı mücadelesini destekliyor, saygılarımı sunuyorum.” Turhan TOPÇUOĞLU Kastamonu Belediye Başkanı “Ben Muhtarlar Derneği Başkanı olarak Kastamonu Şeker Fabrikasının Özelleştirme sürecini ve Türkiye’deki 10 Şeker Fabrikasının özelleştirme sürecini yakından takip etmekteyim. Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum Ankara’da Büyük Anadolu Otelinde gerçekleştirilen Şekerin Geleceği ve Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz Sempozyumuna katıldım. Burada yapılan konuşmalar ve edindiğim bilgiler Beni çok etkiledi. Bu Sempozyuma emeği geçen ve hazırlayan Şeker-İş Genel Başkanı Sayın İsa Gök ve Yönetimine teşekkürü bir borç bilirim. Sempozyumun ülkemiz, pancar tarımı, şeker fabrikaları ve çiftçilerimiz için faydalı olduğunu düşünüyorum ama bir o kadarda içimdeki burukluk ulusal medya ve ulusal tv kanallarımız tarafından yeterli ilgiyi görmediğine dairdir. Buna Rağmen Şeker Fabrikalarının Özelleştirilmesinin durdurulmamasına anlam veremiyorum ve üzülüyorum. Kastamonu Şeker Fabrikasının satışından sonra Kastamonu’nun can damarının kesileceğini defalarca dile getirdik. Zaten ülkemizin en çok göç veren illeri arasındayız. Fabrikamız bu özelleştirme politikası ile özelleşirse kapanacaktır. Biz, Kastamonu Halkını ilimizde nasıl tutarız düşünmek bile istemiyorum. Biz tarıma dayalı sanayi kuruluşlarının özelleştirilmesini kesinlikle istemiyoruz, Şeker Fabrikamız da tarıma dayalı bir sanayi kuruluşudur. Özelleştirilmemelidir. Hatta diğer ülkelerde olduğu gibi desteklenmelidir. Kısaca söylemek gerekirse ülkesini, şehrini düşünen bir vatandaş olarak ilimiz halkının dörtte üçüne dolaylı olarak ekmek kapısı olan fabrikamızın özelleştirilmemesi Mehmet LEBLEBİCİOĞLU Kastamonu Muhtarlar Derneği Başkanı ve bacasının tütmesi için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Şeker-İş olarak yürüttüğünüz haklı mücadelenin her zaman yanında olacağız. Allah yardımcınız olsun” 42 şeker-iş dergisi • haziran 2012 “1972 yılında kurulan S. S. SULUOVA MOT. TAŞ. KOOPERATİFİ olarak bu güne kadar Suluova’ya 40 yıldır hizmet vermekteyiz, Kooperatif bünyesinde 60 tır, 55 kırkayak,120 adet 10 teker araç ile Suluova’nin muhtelif yüklerini çevre il ve ilçelere güvenilir ve süratli bir şekilde taşımaktayız. Kooperatifimizin taşımacılıktaki yegane ve en büyük kaynağı Amasya şeker fabrikası olup yıllık ortalama 50-60 bin ton pancar, 100 bin ton yaş küspe, 50-60 bin ton toz şeker nakliyesi ile kooperatifimiz nakliyeci esnafının en büyük geçim kaynağıdır.” Yaşar TANCI S. S. Suluova Mot. Tas. Kooperatıfı Başkanı “Muş Ziraat Odası olarak şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin yanlış yol ve yöntem olduğunu belirtmek istiyoruz. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ilgili kararının gözden geçirilmesi gerekir. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi yerine doğudaki fabrikaların, özellikle muş şeker fabrikasının mevcut durumlarının iyileştirilerek daha da aktif hale getirilmesi gerekir. Fabrikamızın istihdama yönelik olması, Muş ekonomisine olumlu katkılar sunduğundan dolayı özelleştirilmesine karşı olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Muş’ta işsizliğin had safhada olduğu, bu fabrikanın özelleştirilmesi veya kapanması durumunda işsizliğin daha da artacağını belirtmek istiyoruz. İlimizde yüzde 16.4 civarında ciddi işsizlik sorunu vardır. Muş’un can damarı, tüten tek bacası olan şeker fabrikasını özelleştirip kapatmaları sonucu bölgedeki sorunun daha da derinleşmesine, kangren olmasına yol açacaktır. Fabrikamızın kapanması durumunda işsizlik sorununun hangi aşamada olacağını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağımızı belirtmek istiyoruz. Bundan dolayı ilimizin can damarı, tek tüten bacası olan şeker fabrikamıza sahip çıkmamız gerekir.” Muzaffer SONDUK Muş Ziraat Odası Başkan Yardımcısı www.sekeris.org.tr 43 Şeker Özel “Nakliyecimizin En “İlimizin Büyük Geçim Tek Tüten Bacası” Kaynağı Şekerdir” Şeker Özel “Hükümet Fabrikaların Satışını Derhal İptal Etmeli” “Temel gıda maddelerinin en önemlilerinden biri olan, şeker ve hammaddesi şeker pancarı, ülkemiz için tarladaki bitki ve sofradaki şeker olmayıp, çok daha yüksek katma değeri olan vazgeçilmez, tarımsal stratejik bir üründür. Zira pancar şekeri et ve süt gibi temel gıda ürünlerinin önemli bir ham maddesi, hayvancılık sektörü için ise önemli bir yem kaynağıdır. Ayrıca beslenme alışkanlıklarımız ve geleneksel damak zevkimizi de ilave ettiğimizde dışa bağımlı kalmadan mutlak üretmemiz gereken bir üründür. Bu kadar önemli ve avantajlı bir ürün olan şeker pancarı, çiftçimizin vazgeçeceği ve hükümetin gözden çıkardığı bir konuma getirilmektedir. Haliyle şeker pancarı çiftçisi küsmekte, fabrikalarının kapanması ile karşı karşıya kalan işçilerde kara kara düşünmektedir. Şeker pancarı, Türk tarımı açısından çiftçiyi tarlaya ve köye bağlayan, ailenin tüm fertlerine çalışma imkânı sağlayan, nüfusu kırsal kesimde tutan, haliyle iç göçü yavaşlatan ürünlerin başında gelmektedir. Bugün 1.7 milyon üretici pancar kooperatiflerinin ortağıdır. Şeker pancarı katma değeri en yüksek üründür. Yetiştiği alanlarda, diğer ürünlere göre 4 kat daha fazla katma değer sağlamaktadır. Son birkaç yıldır dünya şeker piyasalarında yaşanan gelişmelerle stratejik ürün sıralamasında baş sıralara yükselen şekerin, gıda güvencesi olarak sahip olduğu önem, küresel kriz nedeniyle daha da artmıştır. Gerek Tokat İlimizde, gerekse ülkemizde bu endüstri ürününü rahatlıkla yetiştirebileceğimiz uygun durumdaki tarım alanlarımız mevcuttur. Aynı zamanda hayvancılık, taşımacılık gibi sektörlerle de direkt ilişkili bulunan şeker pancarı, dolaylı ve dolaysız yollardan birçok sektöre de Dr. Reşat DOĞRU MHP Tokat Milletvekili 44 şeker-iş dergisi • haziran 2012 gelir sağlamaktadır. Yalnızca Turhal Şeker Fabrikasının bir yılda devlete sağladığı üretim değeri 171 milyon TL, diğer sektörlere sağladığı değer 17 milyon 600 bin TL, devlete vermiş olduğu vergi ise 11 milyon 900 bin TL’dir. Şeker pancarı istihdam sorununa çözüm olacak en önemli ürünlerden biridir. Çapa ve hasat dönemlerinde, 250 bin tarım işçisi ile işsizlere, 120 gün süreyle iş imkânı sağlamaktadır. Aynı zamanda bir dekar şeker pancarı tarımı, tarımda ve sanayide toplam 93 saat istihdam yaratmaktadır. Ancak özelleştirme sürecinde fabrikalar kapandığı zaman, pancar üretimi ile hayatlarını devam ettiren çiftçiler aç kalacaklar, ülkemiz de çok önemli bir stratejik ürünü kaybetmiş olacaktır. Ayrıca fabrikalar da çalışan işçiler de, işini kaybedecek ve bölgeye gelen paralar ortadan kalkacaktır. Bu ülkenin önemli değerlerinden olan Şeker Fabrikalarının özelleşmesi tarım, hayvancılık, taşımacılık, kimya, ilaç, alkol, yem ve maya gibi pek çok sektörü olumsuz etkileyecektir. Doğrudan ya da dolaylı 10 milyon insana iş ve aş sağlayan sektörün dışa bağımlı hale gelmesine engel olunması gerekmektedir. Bu fabrikaların varlık satışı yöntemiyle toplu şekilde satılması ülkemiz açısından stratejik bir ürün olan pancar ve şeker üretimini doğrudan etkileyecektir. Türk Şeker Sanayi ve pancar tarımının ülke ekonomisine katkıları incelendiğinde; tarım, hayvancılık, taşımacılık, kimya, ilaç, alkol, yem ve maya gibi pek çok sektörü etkilemektedir. Bu yolla yılda yaklaşık 3 milyar dolar katma değer yaratmakta, taşımacılık sektöründe ise 25 milyon ton iş hacmi sağlayarak birçok alanda dışa bağımlılığın önüne geçmektedir. Doğrudan ve dolaylı olarak ilişkilendirilen bu sektör sayesinde 10 milyon insanımıza iş ve aş olanağı sağlandığı tespit edilmiştir. Önümüzde bir Polonya örneği vardır. Bu ülke bugün aynı şeyi yapmış, bugün şeker pancarı üretecek çiftçi bulamamaktadır. Şeker pancarı kırsal kesimde nüfusu tutan önemli bir faktördür. Bu haliyle de iç göçü yavaşlatan bir faktördür. Dünyada doğal şeker pancarından üretilen şeker gözdedir. Hastanelerde gidin bakın başta cilt hastalıkları olmak üzere pek çok hastalığın temelinde nişastadan yapılan, doğal olmayan şekerlerden kaynaklandığını görürsünüz. Öyle ise doğalı varken neden sahtesinin önü açılmaya çalışılmaktadır? AK Parti’ye, Özelleştirme İdaresine ve İhale Kurumu’na sesleniyorum. Fabrikaların satışını iptal edin. Çiftçimizi, işçimizi, esnafımızı koruyalım. Vatandaşlara da sesleniyorum. Fabrikalarınıza, çiftçinize, işçinize, emeğinize ülkemizin mal varlıklarına sahip çıkın. Yoksa 5 yıl sonra şeker pancarı üretmesi için yalvarmak zorunda kalırsınız. Böyle yapılmazsa bunun faturası ağır olacaktır. Şeker ve tatlandırıcı sektörü, bankalar gibi tekeller, tröstler başta olmak üzere yabancıların eline geçecektir. Ülkemiz çok önemli varlıklarını bu şekilde kaybetmiş olacaktır.” Şeker Özel “Fabrika Özelleştirmelerine Karşıyız” “Türkiye, uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle, kendi kendine yeten ülke olma konumundan çıkmıştır. Türkiye bugün, 126 ülkeden 133 çeşit meyve ve sebze ithal eder hale gelmiştir. Doğduğu yerde doyamaz hale gelen köylü, her geçen gün üretimden uzaklaştırılırken, son yılarda neredeyse tüm dünyada milli ürün haline gelen pancar şekeri ülkemizde her geçen gün üretimi iktidar partisi tarafından daraltılmakta ve fabrikalar da özelleştirilmektedir. Bu özelleştirmeler ülkemizde şeker üretimini de olumsuz yönde etkilemektedir. Özelleştirmeler sonrası üretimde devamlılık konusunda endişeler sürmektedir. Sektör çalışanlarının mağduriyeti söz konusudur. Ekonomik ve sosyal fayda sağlamayan özelleştirmeler sonrası üretim düşmüştür. TÜİK verilerine göre, 2000 yılında 18 milyon 821 bin 33 ton olan şeker pancarı üretimi, 2010 yılında 17 milyon 942 bin 112 ton olarak gerçekleşmiştir. Aradan geçen onca yıla rağmen, nüfus artışına oranla artması gereken şeker pancarı üretimi, özelleştirmeler sonucu düşmüştür. Şeker fabrikası özelleştirmelerine parti olarak çok karşıyız. Ekonomik ve sosyal anlamda ülkemize önemli katkılar sağlayan Elbistan Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesi büyük bir talihsizlik olmuştur. Milli varlıklarımız teker teker elden çıkarılmaktadır. Fabrika bölgesinde, 101 köyde toplam 3 bin 777 çiftçimiz geçimini şeker pancarı üretiminden sağlamaktadır. Beş yıl üretime devam kararından sonra ne olacağı bilinmemektedir. Tüm fabrikaların faaliyetlerini sürdürmesini sağlamak ülkemizin yararına bir gelişme olacaktır. Ülkemize komşularımızdan kaçak yolla sokulan şeker bugün 500 bin tona ulaşmıştır. Kaçak şekerin ekonomik maliyeti ise 750 milyon dolar civarındadır ve bütün bu gelişmeler ülkemiz şeker pancarı tarımı ve şeker sanayimize büyük zarar vermektedir.” Mesut DEDEOĞLU MHP Kahramanmaraş Milletvekili www.sekeris.org.tr 45 Şeker Özel “Şeker Fabrikalarının Kapatılması Gıda Kartellerinin Çıkarına” Ali ÇETİN TÜDEF - Tüketiciler Derneği Genel Başkanı “Ülkemizde şeker pancarı ekim alanları son yıllarda hızla daraltıldı ve şeker fabrikaları satıldı, satılıyor. Şeker pancarı ekimi yasak neredeyse yasaklandı. Buna karşılık kimyasal tatlandırıcılar şeker kamışı şekeri ve mısır şurubu ithalatı hızlandı. Şu anda üretim ve tüketim piyasasına şeker pancarı dışındaki şurup ve tatlandırıcılar hakim. Bunu iki nedenle yaptılar. Birincisi başta Montana ve Cargill olmak üzere ABD’li gıda tekelleri lehine ülke tarımı feda edildi. İkincisi ise; başta Ülker olmak üzere yerli gıda tekelleri daha fazla kar etsinler diye tüketicilerimizin sağlığı ve geleceği feda edildi. Bu mantık yıkım ve ölümleri getirmektedir. Bu politikaların bir numaralı sorumlusu mevcut iktidardır. Tarım Bakanlığı en azından, ürün etiketlerine tatlandırıcının orijinin yazmak zorundadır. Tüketicilerin tercihlerini buna göre yapmalarına olanak verilmelidir. En azından bu ülke insanına karşı bu kadar da olsa sorumluluğunu yerine getirmelidir. Tüketicilerimiz şekerli ürün ve içeceklerden kesinlikle uzak durmalıdır. Çocuklarının bugün isteklerini yerine getirip yarın kanser hastanelerinde boynu bükük oturmamak için şekerli yiyecek ve içeceklerden uzak tutmalıdır. Mutlaka kökenini bildiği ve pancar şekeri kullandığına emin olduğu tatlı ürünler tüketmelidir. Daha da önemlisi tüketiciler, Tarım Bakanlığı’nı mısır şurubu kotasını yüzde 1’e düşürmek için talepte bulunmalıdır. Gıda güvenliği sorunlarının başında GDO’lu gıdalar gelmektedir. Doğal yollarla meydana gelmeyen ve gen dizilimi üzerinde oynama yapılarak oluşturulan ürünlere, genetiği değiştirilmiş organizmalar GDO’lar dünya çapında 1980’li yıllardan itibaren üretilmeye başlandı. Halen GDO’lar konusunda çok ciddi bir mücadele yürütülmektedir. Ülkemizde ise GDO’lu gıdaların başında GDO’lu 46 şeker-iş dergisi • haziran 2012 mısırlar gelmektedir. Son günlerde Biyogüvenlik Kurulu GDO’lu 9 mısır ithalatı için izin başvurusunda 6 GDO’lu mısır çeşidi riskli bulunarak reddetti. Ancak daha sırada 26 GDO’lu mısır çeşidi için izin beklenmektedir. GDO’lu mısırlar niçin çok önemlidir. Öncelikle hayvan yemi olarak kullanılan mısırların hayvandan insana geçen DNA’ları nedeniyle ciddi riskleri mevcuttur ancak bu yazıda hayvan yemi olarak kullanılan değil “mısır şurubu” olarak kullanma versiyonunda bazı şeyler söylemek istiyoruz. Ülkemizde doğal şeker, şeker pancarı ile elde edilmekte iken uluslar arası gıda tekellerinin çıkarına hizmet eden şeker fabrikalarının kapatılması politikaları, şeker pancar alanlarının daraltılması ve GDO’lu mısırlardan elde edilen mısır şurubunun kullanılması tüketiciler açısından çok ciddi riskler içermektedir. Mısır şurubu; mısır nişastasının glukoz ve fruktoza dönüştürülmesiyle elde edilmekte ve şeker pancarından sağlanan şekerden hem daha tatlı hem de daha ucuza mal olmaktadır. Şeker pancarından elde edilen doğal çay şekerinin yüzde 50 glukoz ve yüzde 50 fruktozdan oluşurken, mısır şurubunda fruktoz yüzde 80’e çıkmaktadır. Daha tatlı olan fruktoz karaciğere geldikten sonra stok yağ haline gelmektedir. Ülkemizde özellikle son yıllarda artan kanser ve kronik hastalıkların mısır şurubu ile doğrudan bağlantısı bilimsel olarak tespit edildi. Mısır şurubu ise yüzde 100’e yakını GDO’lu mısırlardan elde ediliyor. Aslında tatlı, çikolata, kek yerken ya da gazoz kola gibi gazlı içecekleri tüketirken kanseri ve türlü hastalıkları çağırıyoruz. . Mısırdan elde edilen früktoz şurubu; ketçap, toz kahve kreması, bisküvi, kola, gazoz, kola ve tüm gazlı içecekler, şekerleme, meyve suyu, meyveli yoğur, hazır çorba, çikolata, gofret, puding, hazır kek, helva, pasta, tatlı, reçel, jöle, dondurma, bisküvi ve meyve suları başta olmak üzere bin civarında üründe kullanılmaktadır. Bu ürünlerin etiketinde ise kullanılan tatlandırıcının kökenine ait yani şeker pancarı esaslı mı yoksa mısır şurubu esaslı mı? olduğu özellikle belirtilmemektedir. Bilgi olarak sadece “Nişasta Bazlı Sıvı Şeker” ifadesinin baş harfleri, “NBŞ’ hatta sadece “NBŞ” ibaresi kullanılarak saklanmaktadır. Mısır şurubunun ürünlerde kullanılması AB ülkelerince yasaklanmıştır. ABD’de kullanma kotası yüzde 2 iken yüzde 1’e düşürülmüştür. Türkiye’de ise insan hayatı hiçe sayılmış, kanser, kronik hastalıklar ve obezite sebebi olan GDO’lu mısır şurubu kotası yüzde 15’e çıkarılmıştır. Türkiye gibi sınırları kaçak mallar anlamında kevgir, kontrolü sıfır ülkede yüzde 15 kotanın çok üstünde kullanıldığı bilinmektedir.” Şeker Özel “Şeker: Stratejik Bir Ürün” “Şeker, tüm canlıların yaşamını sürdürebilmeleri açısından en temel gıdalardan biridir. Tüm gıdalar gibi şekerin de yeterli miktarda alınması önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı (USDA) tarafından şeker tüketimine dayalı sağlık sorunu olmayan insanlar için şeker tüketim miktarı; yetişkinlerde 40 gram/gün, gençlerde 72 gram/gün olarak önerilmektedir. Dünyada şeker esas olarak şeker kamışı ve şeker pancarından elde edilmektedir. Şeker kamışından elde edilen şeker daha ucuza mal olsa da dünya genelinde 2-3 milyon tonluk bir arz eksikliği, dünya şeker borsa fiyatlarının kısa zamanda iki kat yükselmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle şeker pancarı üretme imkanlarına sahip ülkeler iç tüketimlerini pancar şekeri üretimiyle karşılamayı tercih etmektedirler. Bunun önemli bir sebebi de pancar şekeri üretiminin sağladığı istihdam imkanları ve yüksek katma değerdir. Ancak son yıllarda gıda sektörünün dünya piyasalarında kazandığı nem ve gıda ürünlerinin fiyatlarının artması diğer ürünlerde olduğu gibi şeker alanında da uluslararası tekelleşmeyi hızlandırmış bulunmaktadır. Nitekim gelişmekte olan ülkelerdeki özelleştirme kapsamında satışa çıkarılan şeker fabrikaları genellikle dünya çapındaki dev şeker tröstleri tarafından satın alınmaktadır. Bu fabrikaları satın alanlar çoğunlukla çalıştırmıyorlar. Örneğin Belçika, Almanya, Amerika firmaları Polonya’da şeker fabrikaları satın aldılar, kendi ülkelerindeki şeker stoklarını eritmek için bu fabrikaları tam kapasite çalıştırmadılar. Kendi fabrikalarındaki şekeri ham şeker olarak getirip işlediler. Polonya şeker ithal eden ülke haline geldi, şimdi devlet bu fabrikaları yeniden kamulaştırıyor. Ayrıca, ülkemizde şeker fabrikalarına talip olanların büyük bir bölümünün artık çoğu şehir içinde kalmış bu fabrikaların arazilerini değerlendirmek için talip oldukları da bilinen bir gerçek. Ülkemizde stratejik bir ürün olan şekerin üretimindeki temel amaç, iç talebin ithalata meydan vermeksizin yerli üretimle karşılanması olmalıdır. Bu gereklilik Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarından itibaren saptanmış ve ülkemizdeki şeker sanayii bu şekilde oluşturulmuştur. Şeker sanayii şeker pancarı üretimiyle birlikte ele alındığında halen ülkemizde en geniş istihdam sağlayan ve ekonomiye en büyük katkıda bulunan sektörlerden biri konumundadır. Bu nedenle eğer devlet şeker fabrikalarını işletmek istemiyorsa, bu fabrikaları işletmeye talip olan şeker sektöründeki işçi sendikaları ve pancar sektöründeki üretim kooperatifleri birliklerinin oluşturacağı kuru- İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı luşlara devredebilir. Ülkemizde Konya Şeker gibi örnekler üretici birliklerinin bu fabrikaları nasıl en yeni teknolojiyle donatıp işletebildiklerini göstermektedir. Nişasta bazlı şekerler Ülkemizde 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren üretim ve satışı hızla artan nişasta bazlı şeker sektörü, pancar şekeri açısından piyasa dengelerini bozucu bir gelişim göstermiştir. Şeker Kanunu, bu gelişimi, nişasta bazlı şeker türlerini kota kapsamına alarak sınırlandırmıştır. Ancak belirlenen yüzde 10’luk kota diğer ülkelerle kıyaslandığında çok yüksektir. Bu da yetmezmiş gibi Bakanlar kurulu yetkisiyle bu kota her yıl yüzde 50 oranında artırılmaktadır. Kotanın bu şekilde artırılması şeker sanayii ve şeker pancarı üretimine darbe vurmaktadır. Türkiye’de şeker pahalı değil AB ülkeleri maliyetleri ve Türkiye şeker üretim maliyetleri kıyaslandığında, iddia edilenin tersine şeker fiyatlarının ülkemizde daha yüksek olmadığı görülmektedir. Kaldı ki, şeker fiyatlarının düşürülmesi daha yüksek üretim ve şeker fabrikalarına daha yüksek teknoloji getirilmesiyle daha da düşürülebilir. Günümüzde şeker fabrikalarına talip ve sahip olanların üretimle ne kadar ilgili olacaklarını ise önümüzdeki dönemde göreceğiz.” www.sekeris.org.tr 47 Şeker Özel “Şeker Fabrikaları Anadolu’nun Candamarıdır” Doç. Dr. Gökhan GÜNAYDIN CHP Ankara Milletvekili “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 29 Kasım 2011 tarihinde yapılan ihaleler sonucu, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’ye (Türkşeker) ait Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba Şeker fabrikalarının yer aldığı Portföy-C grubu 656 milyon dolara AkCan Şeker’e; Elazığ, Malatya, Erzincan ve Elbistan Şeker Fabrikalarının yer aldığı Portföy B de 266 milyon dolar bedelle Kolin-Limak Ortak Girişim Grubu’na satılmıştır. Söz konusu fabrikaların sahip oldukları arsa, arazi ve diğer varlıkları göz önüne alındığında bedellerinin çok altında satıldığına ilişkin tartışmalar halen sürerken, özelleştirme ihalelerine karşı açılan davaya bakan Danıştay ne yazık ki yürütmenin durdurulması istemini reddetmiştir. Özelleştirme öncesinde sahip olduğu 25 fabrikası ile ülkemizin toplam pancar şekeri talebinin yaklaşık yüzde 50’sini karşılayan Türkiye Şeker Fabrikası A.Ş’nin tamamının 2014 yılı sonuna kadar özelleştirilmesi planlanmaktadır. Şeker fabrikalarına yönelik olarak daha önce yapılan özelleştirme ihaleleri hakkında Danıştay tarafından 2007, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarına rağmen, özelleştirme konusunda ısrar edilmesi öncelikle hukuka ve kamu yararına aykırıdır. Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi halinde, daha önce Tekel fabrikalarının özelleştirilmesinde yaşandığı gibi birçoğunun kapatılacağı açıktır. Hatırlanacağı üzere, TEKEL’in alkollü içkiler bölümü 2003 yılında 292 milyon dolar bedelle MEY Alkollü İçkiler Sanayi ve Tic. 48 şeker-iş dergisi • haziran 2012 A.Ş’ye (Limak-Nurol-Özaltın konsorsiyumu) satılmıştı. Konsorsiyum 2006 yılında hisselerini 810 milyon dolar karşılığında ABD’li Texas Pasific Group’a devretmiştir. Mey İçki 5 yıl sonra 2011 yılında da, 2.1 milyar dolara İngiliz Diageo şirketine satılmıştır. Yani bizden 300 milyon dolara çıkan, bir başkası tarafından 2 milyar dolara satın alınmıştır. Maddi kaybımız bir yana, satılan 19 fabrikadan birçoğu da maalesef kapatılmıştır. Sonuç olarak üreticimiz üzümünü satacak fabrika bulamamaktadır. Aynı şekilde TEKEL’in 6 sigara fabrikası 2008’de 1 milyar 720 milyon dolara British American Tobacco’ya (BTA) satılmıştır. Bugün bu fabrikalardan 5’i kapanmıştır. Türkiye’nin tütün üretimi ise 10 yılda 150 bin tondan 55 bin tona düşmüştür. Şeker fabrikalarının başına gelecek olan da bundan farklı değildir. Özelleştirme nedeniyle 300 binin üstünde pancar çiftçisi pancar tarımından dışlanacak, 13 binden fazla şeker fabrikası çalışanı işsiz kalacak, yan sektörler göz önüne alındığında yaklaşık 6 milyon kişi olumsuz etkilenecektir. Doğuda yaşayan insanların şeker pancarından ve sektörün katma değerinden kaynaklanan gelir olanakları ortadan kalkacak ve dibe vurmuş hayvancılık önemli bir yem kaynağını daha yitirerek piyasaya teslim olacaktır. İşsizliğin daha da büyümesiyle; büyük şehirlerin varoşlarına göç artacak, terör olayları tırmanacak ve ülkemizin güvenlik sorunları önüne geçilmez bir hal alacaktır. Türkiye için stratejik önemde olan pancar tarımı tasfiye edilecek, şeker pancarından elde edilen doğal şeker yerine farklı işlemlerden geçirilerek enzimlerine ayrıştırılan mısır şurubunun kullanılması özendirilecektir. Daha ucuz olan nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) kullanımı birçok sağlık sorununu da beraberinde getirecek, bu sürecin tek kazananı ise NBŞ kartelleri yani çokuluslu şirketler olacaktır. Türkiye, son yıllarda sürekli yükselen dünya şeker fiyatlarından şeker ithal etmek zorunda bırakılacak, pancar üreticisine verilmeyen kamu kaynakları, AB pancar üreticilerine, ABD ve Arjantin mısır üreticilerine, çokuluslu şirketlere aktarılacaktır. Sonuç olarak şeker sektörü tamamıyla dışa bağımlı kılınacak ve Türkiye pazar haline gelecektir. Tüm bunların önüne geçebilmek için şeker fabrikalarının özelleştirilme ihaleleri derhal iptal edilmeli, Türkşeker özelleştirme kapsamından çıkartılmalı ve teknolojik yenileme yatırımları ile Cumhuriyet’in kazanımı olan şeker sektörü güçlendirilerek yaşatılmalıdır.” “Çağdaş ülkelerde özelleştirmenin amacı istihdamı ve ekonomik verimliliği artırmaktır. Oysa AKP dönemindeki hiçbir özelleştirme bu şartları yerine getirmemiştir. Binlerce kişi özelleştirme nedeniyle ekmeğinden olmuş, işsiz kalmıştır. Hükümet yeni yatırımlar için değil, kendisine yeni yandaş zenginler yaratmak için insanları işsiz, aç ve sefil bırakmıştır. Ülkemizde özelleştirmeler sonucu yüzlerce yuva yıkılmıştır. Şeker Fabrikalarının satışı özelleştirme halkalarının sonuncusu olarak karşımıza çıktı. Fabrikalar 2 yıl önce de satışa çıkarılmış; Danıştay kararı ile satış durdurulmuştu. Satılması düşünülen fabrikalar dünyanın en kaliteli pancarından şeker üreten modern fabrikalardır. Seker pancarı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en fazla istihdam ve katma değer yaratan ürünlerden biridir. Sadece şeker pancarı üreticileri ve fabrika çalışanları için değil hayvancılık, nakliyecilik, tarım ve gıda gibi yan sektörlere en fazla katkı sağlayan sektördür. Herkes tarafından kabul edilen bu gerçekliğe rağmen Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 29 Kasım 2011’de yaptığı ihalelerle Portföy B adı altında Malatya, Elbistan, Erzincan ve Elazığ Şeker Fabrikaları’nı 266 milyon dolar bedelle, Portföy C adı altında ise Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba Şeker Fabrikaları’nı 656 milyon dolar bedelle sattı. Her geçen gün tarım ve hayvancılıktan uzaklaşan Türkiye, bu özelleştirmeyle ekonomiye çok büyük katma değer sağlayan Şeker üretiminden de elini iyice çekecektir. AKP Hükümeti, Şeker özelleştirmesiyle bir kez daha uluslararası güçlerin isteklerine koşulsuz boyun eğdiğini göstermektedir. Özelleştirilen fabrikaların bir çoğu verimli şekilde çalışmakta, makineleri yenilenmiş, arıtma tesisleri yapılmış, çevreye zararı olmayan örnek fabrikalardır. Fabrikaların yenilenip satılması da AKP’nin özelleştirme mantığını göstermektedir. Önce yeniliyorlar, sonra satılıyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde çalışan fabrikaları kapatmak bölgeye vurulan en büyük darbedir. Bir taraftan teşvik paketleri, istihdam paketleri açan Hükümet, diğer taraftan binlerce işçinin işine son verip fabrikaları satmaktadır. Kendisiyle çelişip, halkı kandırmaya çalışan bir uygulama ile karşı karşıyayız. Fabrikaların blok satışı sonrası satışın bir özelleştirme değil, peşkeş olduğunu defalarca dile getirdik. Bu söylemi ispat etmek için Malatya Şeker Fabrikası’nın satışına bakmak yeterli olacaktır. Malatya Belediyesi 2008 yılında sahibi olduğu 32 dönümlük arazi üzerine kurulu hal binasını 52 milyon TL’ye satmıştır.2008 yılı fiyatlarıyla bir dönüm arsa fiyatı 1.625 milyon TL’ye tekabül etmektedir. Hal binası şehrin dışında ve doğusundadır. Şeker Fabrikası ise şehrin ortasında kalan ve Malatya’nın çok değerli bir bölgesinde yer almaktadır. Malatya Şeker Fabrikası 2008 yılındaki Malatya Hal Binası satışı ölçüt alınarak satılmış olsa idi, 345 bin metrekare olan arsanın satış bedeli en az 540 milyon TL olması gerekirdi. Ama Malatya Şeker Fabrikası sadece, Şeker Özel “1 Fabrika Alana 3 Fabrika Bedava” Veli AĞBABA CHP Malatya Milletvekili ortalama 120 milyon TL’ye satılmıştır. Üstelik 266 milyon dolarla fabrika ve arsaları alan firma bu portföye ait 131 bin 400 tonluk ‘A’ şeker kotasını, pancar ekim kotasını ve fabrikaların sabit kıymetlerini de almıştır. Firma sadece A’ şeker kotasını satsa bile milyonlarca dolar para kazanabilecektir. Satılan fabrikalar binlerce dönüm arazisiyle birlikte, arazi bedellerinin bile altındaki bedelle satılmıştır. 480 milyon liraya satılan Portföy B’de ki 4 fabrikanın satış bedeli, sadece Malatya’nın emlak değerini bile karşılamamaktadır. Maalesef bu satışla 1 fabrika alana 3 fabrika hediye edilmiştir. ÖİB, 6 şeker fabrikasını sattığı firmayla, Seydişehir Eti Alüminyum özelleştirmesi yüzünden mahkemelik olmuştur. Ancak şeker fabrikaları satış ihalesine bu firmanın da davet edilmesi yapılan satışın ne anlama geldiğinin göstergesidir. İhale öncesi Özelleştirme İdaresinin bağımsız kuruluşlara yaptırdığı değerlendirme raporuyla fabrikaların yaklaşık değerleri hesaplanmıştır. Ancak satış öncesi ve satış sonrası bu değerlendirme raporları kamuoyuna açıklanmamıştır. ÖİB’nın 5 yıllık üretim şartını yerine getirmeyen firmalara nasıl bir yaptırım uygulayacağı da bilinmemektedir. Yani firma fabrikayı teslim aldıktan 3 ay sonra kapatırsa hangi ceza ile karşılaşacağı bilinmiyor. Muhtemelen çok küçük bir para cezasına çarptırılacak. Olan yılların birikimine, binlerce işçinin emeğine, çiftçilerin alın terine olacaktır. Yapılan satış işlemi bağımsız kurullar tarafından tekrar incelenmeli, Türkiye tarım sektörü açısından çok önemli olan Şeker Fabrikalarının satışı derhal durdurulmalıdır.” www.sekeris.org.tr 49 Şeker Özel “Özelleştirmeden Vazgeçmek İçin Zaman Geç Değil” “Bilindiği gibi şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ilgili 12 Ağustos 2008 tarih ve 2008/50 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı çerçevesinde kamu şeker fabrikalarının portföy grupları şeklinde özelleştirilmeleri öngörülmüştür. Bölgesel olarak 6 Portföy grubuna ayrılan kamu şeker fabrikalarından Portföy A (Kars, Erciş, Ağrı, Muş ve Erzurum), Orhan BAYKAL S.S.Bor Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Portföy B (Elazığ, Malatya, Erzincan ve Elbistan) ve Portföy C (Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba) için 2009 yılında ihaleye çıkılmış, Portföy A Grubu şeker fabrikalarına talipli olmaması nedeniyle ihale iptal edilmiştir. Portföy C Grubu için açılan ihale sonuçlanmış ancak Danıştay’ca sınırlı bir üretim garantisi ve caydırıcılıktan uzak cezai müeyyideler nedeniyle ülke şeker üretiminde sorunların yaşanacağı gerekçesiyle ihale iptal edilmiş, son olarak Portföy B grubu ihalesi de teklif alınmadan Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca iptal edilmiştir. Son olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, daha önce Danıştay tarafından iptal edilen 10 şeker fabrikasının (Malatya, Erzincan, Elazığ, Elbistan, Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba) yer aldığı Portföy B ve Portföy C gruplarını yeniden özelleştirme kararı almıştır. Bildiğiniz üzere daha önce ihalesi yapılan Portföy C Grubu özelleştirme ihalesi Şeker-İş Sendikası’nın Danıştay’a açtığı dava sonucu Danıştay 13. Dairesi tarafından üretim garantisi ve caydırıcılıktan uzak müeyyideler nedeniyle iptal edilmesine rağmen, Danıştay’ın görüş ve önerileri adeta hiçe sayılarak cezai tazminatlarda çok az olarak nitelendirilebilecek bir artışla tekrar ihaleye çıkılmıştır. Bu, “üretimde devamlılık beni ilgilendirmez, ben yargıya rağmen bu fabrikaları birilerine satacağım” yaklaşımıdır. Dikkatinizi çekmek istediğim ikinci bir husus ise özelleştirme ihalelerine katılan firmaların ağırlıklı çalışma ko- 50 şeker-iş dergisi • haziran 2012 nularıdır. Portföy C Grubu ihalesine katılan 6 firmanın 5’i, Portföy B Grubu ihalesine katılan 7 firmanın 5’inin ülkemizin büyük inşaat firmaları olması, ihaleleri yapılan şeker fabrikalarının akıbeti konusunda hepimize bir bilgi verdiğini zannediyorum. Peki, bu süreçte kapanacak şeker fabrikalarının bulunduğu yörelerde pancar ve şeker üretimin sona ermesinin yaratacağı sosyal ve ekonomik sorunlar konusunda hükümetimizin veya karar alıcıların herhangi bir B planı var mıdır? 5 yıllık üretim zorunluluğundan sonra bu fabrikaların tamamının kapatılarak arsaya dönüştürülerek konut veya alışveriş merkezi olarak değerlendirilmesinin önünde hangi engel vardır? Yaşanan süreçte sektörün geleceği ile ilgili öngörümüz ve sektörde izlenen politikalar nedeniyle zaten çoğu yerde pancarı işleyecek fabrika kapanacağından o yörelerde pancar tarımı maalesef yapılamayacaktır. Özel sektöre devredilen yörelerde ise tamamen kâra yönelik bir işletmecilik sergileneceğinden münavebenin kalkmasıyla toprak yorgunluğunun yanı sıra, hastalık ve zararlılarda artış yaşanacak ve verimlilik giderek azalacaktır. Orta ve uzun vade de ülkemizin patateste yaşadığı sorunlar pancarda da yaşanmaya başlayacak, birçok bölgemizde pancar tarımı yapılamayacaktır. Bütün bunların yaşanmasının çok uzak bir ihtimal olmadığı herkesçe bilinmelidir. Bilinmiyorsa, ya da konunun uzmanları bu konuda ilgili makamları uyarmıyorsa biz buradan o görevi üstleniyor ve uyarıyoruz. Zaman geçmiş sayılmaz. Şeker sanayi stratejik bir sektör olması nedeniyle tam dünya da korunan ve üretimi teşvik edilen sektörlerin başında gelmektedir. Şeker sektörü bu ilgiyi, ham maddeyi üreten geniş tarım nüfusu, işlendiği sanayi tesislerindeki istihdam ve katma değere olan katkısı, yan ürünleri ile kimya, maya ve yem sanayi açısından katkısının vazgeçilemez olması ve küresel ısınmayı önlemede öne çıkan biyoyakıt üretimindeki en verimli ürün olması yönüyle hak etmektedir. “Şeker pancarı Doğu’nun tek sıcak para kaynağıdır” Ülkemiz açısından konuya yaklaştığımızda şeker pancarı ve şeker üretimi; Tabana yayılmış sermayenin tek başarılı örneği, Planlı üretimin tek başına disiplinli olarak uygulayıcısı, Köyden kente hızlı göçün en önemli engelleyicisi olarak öne çıkmaktadır. Çoğu yörelerimizin tek sanayi kuruluşu olması özelliğiyle kırsal kesimin sanayiye entegrasyonu sağlayan şeker fabrikaları, aynı zamanda Doğu Bölgelerimizin de tek sıcak para kaynağıdır. Bu yönüyle üretildiği yörelerde mali imkân sağlayarak “devlete karşı işlenen suçların en az seviyede kalmasına vesile olan sektör, yöre insanlarını istihdam ederek milli güvenlik ve birliğe sivil katkıda bulunmaktadır. Özelleşme bu çekince ve olumsuzluklara rağmen yapılacak ise; Kamu Şeker fabrikalarının “üreticilere” “İŞLETME DEVRİ YÖNTEMİ” ile yapılmalıdır.” Şeker Özel “Bor’un Geleceği İle Oynanmasını İstemiyoruz” “Bölgemiz İç Anadolu nun bozkır topraklarında yer alan bir yöresidir.Bölgemizin geçim kaynakları sınırlı olup tarım,hayvancılık ve bunun yanında küçük tarım işletmeleri ve de Bor Şeker Fabrikası gibi sanayi kuruluşlarıyla yapılmaktadır. Son yıllarda Bölgemizde tarım ve hayvancılıkta kısmi gelişmeler olmasına rağmen sanayi sektöründe bir gelişme sağlanamamıştır.Elimizde var olan en önemli sanayi kuruluşu olan Bor Şeker Fabrikasının özelleştirme kapsamına alınmış olmasından dolayı yöre halkı ve çiftçilerimiz tedirginlik içindedir.Şeker pancarı yöremizin vazgeçilmezi olup başka alternatif ürünümüz bulunmamaktadır Bor Şeker sanayi sadece Bor ile sınırlı kalmayıp dolaylı olarak Niğde ve Aksaray illerini de kapsamaktadır.Bölgemizde yaklaşık olarak 4 bin aile geçimini şeker pancarı tarımından sağlamaktadır. Bu sebepledir ki vazgeçilmez ürünümüz olan şeker pancarı bu yörenin can damarı olma özelliğini taşımaktadır. Fabrikamızın ilçemiz ve yöremiz ekonomisine katkısı çok yüksek olup sadece 4 bin ailenin geçimiyle sınırlı kalmayıp binlerce işgücü imkanı sağlayarak tarım işçilerine yüksek oranda gelir sağlamakta, bunun yanında şeker pancarının yan ürünleri olan melas ve yaş küspe ile de hayvancılık sektörüne hizmet etmektedir.Bölgemizde bulunan büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin nerede ise temel besin maddesini teşkil eden küspe posası yine şeker pancarı sayesinde olmaktadır.Ayrıca şeker pancarı çevreci bir bitki olup hava kirliliğinin çözümünde son derece önemli bir yere sahiptir.Yüksek oranda havaya bıraktığı oksijen sayesinde bir çevre dostudur. Ayrıca Niğde bölgesinde patatese tek alternatif ürün şeker pancarıdır.Son yıllarda patateste görülen zararlı hastalıklar ve topraklarımızın hastalanması sonucu istenilen verim alınamadığından dolayı çiftçilerimiz şeker pancarı üretimine ağırlık vermeye başlamışlardır. Şeker pancarı yaklaşık olarak 6 aylık yetiştirme ve üretime geçme süresiyle uzun dönem işsizliğede bir çaredir. İsa ÇİFTÇİBAŞI Bor Merkez 1145 Nolu Aliyer Sulama Kooperatifi Başkanı Bunun yanında binlerce ton şeker pancarı ve pancar posası taşınması suretiyle nakliyecilik sektörünede büyük katkı sağlamaktadır.Son birkaç yıldır özelleştirme proğramına alınan fabrikamızın özelleştirme işleminin derhal durdurulması,ülke ekonomisine sağladığı katkılar ve yöresel özellikler dikkate alınarak bu uygulamadan vaz geçilmelidir. Fabrikamız kurulduğundan bu yana kar eden kuruluşlar arasındaki yerini her zaman almıştır.Bizlerde çiftçiye hizmet eden Sulama Birlikleri olarak özelleştirmenin derhal durdurulmasını ve daha da ötesi şeker pancarı ekiminin genişletilmesini istiyor ve sesimizi yöremiz ve ülkemiz milletvekillerinin duymasını istiyoruz.Bizim insanımızın başka bir geliri yoktur,çocuklarımızın ve ilçemizin geleceğiyle oynanmasını istemiyoruz ve gerektiğinde demokratik haklarımızı kullanacağımızı bildiriyor siyasilerimizi duyarlı olmaya,yöre halkını ise fabrikasına sahip çıkmaya ve her türlü kamuoyu oluşturmaya davet ediyoruz.” www.sekeris.org.tr 51 Şeker Özel “Şeker Sektörü Güçlendirilerek Yaşatılmalıdır” Rasim YILMAZ Niğde Ziraat Mühendisleri Odası İl Temsilcisi “Türk şeker özelleştirme kapsamından çıkartılmalı ve teknolojik yenileme yatırımları ile Cumhuriyet`in kazanımı olan şeker sektörü güçlendirilerek yaşatılmalıdır. yan sektörler göz önüne alındığında yaklaşık 6 milyon kişi bu özelleştirmelerden olumsuz etkilenecektir. Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi halinde, daha önce Tekel fabrikalarının özelleştirilmesinde yaşandığı gibi birçoğunun kapatılacağı açıktır. Bu durumda 300 binin üstünde pancar çiftçisi pancar tarımından dışlanacak, 13 binden fazla şeker fabrikası çalışanı işsiz kalacak, aileleri ile birlikte düşünüldüğünde bundan doğrudan etkilenenlerin sayısı 2 milyona ulaşacaktır. 52 şeker-iş dergisi • haziran 2012 İşsizlik ve Göç Artacak Bu durum işsizliğin daha da büyümesine neden olacaktır. Büyükşehirlerin varoşlarına olan göç artacak, terör olayları tırmanacak ve ülkenin güvenlik sorunları önüne geçilmez bir hal alacaktır. Türkiye, şeker ve şekerin yan ürünleri olan melas, küspe, yem, alkol gibi ürünlerde de dışa bağımlı hale gelecektir. Türk şeker`in yan kuruluşları olan makine fabrikaları, Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası, Şeker Enstitüsü, Tohum İşleme Fabrikası gibi ender ve yetkin kuruluşlar da kapatılacak ve Türkiye başta mevcut sanayi tesislerine yönelik makine ve elektromekanik aygıtlar üretimi olmak üzere şeker ve tohum alanındaki Ar-Ge faaliyetlerinden vazgeçmek zorunda kalacaktır. Daha ucuza şeker üretildiği gerekçesi ile nişasta bazlı şekere tanınan ayrıcalıklar sürdürülecek ve sanayi şekeri tümüyle mısırdan elde edilen nişasta bazlı şekerlere dayandırılacaktır. Olası sağlık sorunlarının yanı sıra, NBŞ sanayi piyasasının yüzde 75`ine çok uluslu şirketler egemendir, dolayısıyla üretilen katma değer de bunlara transfer edilecektir. Türkiye pazar haline gelecek Türkiye`nin son yıllarda sürekli yükselen dünya şeker fiyatlarından şeker ithal etmek zorunda bırakılarak, pancar üreticisine verilmeyen kamu kaynaklarının, AB pancar üreticilerine, ABD ve Arjantin mısır üreticilerine, çokuluslu şirketlere aktarılacaktır. Böylece şeker sektörü tamamıyla dışa bağımlı kılınacak ve Türkiye pazar haline gelecektir. Bu nedenle, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi için yapılan ihaleler derhal iptal edilmeli, Türkşeker özelleştirme kapsamından çıkartılmalı ve teknolojik yenileme yatırımları ile Cumhuriyet`in kazanımı olan şeker sektörü güçlendirilerek yaşatılmalıdır.” Şeker Özel “Burdur için Şeker Fabrikası Hayati Önemde” BUTSO Yön. Kur. Bşk. Bşk. Yusuf Keyik “Burdur için Şeker Fabrikası, Burdur iklimi için Gölü ne ise ekonomisi için de hayati öneme sahiptir. Gülü kuruyan Burdur’un, Gölü kurur ve Şeker Fabrikası da durursa, Burdur’da hayat biter.” dedi. “Burdur’a Sahip çıkmak, Şeker Fabrikası’na sahip çıkmak demektir” diyen Burdur Ticaret ve Sanayi Odası (BUTSO) Yön. Kur. Bşk. Bşk. Yusuf Keyik; “Burdur için Şeker Fabrikası, Burdur iklimi için Gölü ne ise ekonomisi için de hayati öneme sahiptir. Gülü kuruyan Burdur’un, Gölü kurur ve Şeker Fabrikası da durursa, Burdur’da hayat biter.” diye konuştu. Keyik şunları söyledi: Özelleştirme İdaresi’nin Türkiye’deki 26 şeker fabrikasını özelleştirme kapsamına almasının ardından; Burdur Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesi konusu, Halen 2007 yılı sonundan itibaren özel sektöre satışı gündemdedir. Burdur halkı, daha önce satılan ve Burdur sanayisinde önemli bir yeri olan Traktör ve Süt Fabrikalarının akıbeti gibi; satın alanların söküp götürmesinden endişe duymaktadır. 1995 yılında Burdur SEK kapatıldı, sonra 2000 yılında EBK kapatıldı. Şeker Fabrikası’nın ve oturduğu alanın maddi değerinin yüksekliği nedeniyle; daha önce bir araya gelerek satın aldıkları Et Kombinası ve Yem Fabrikası’nda olduğu şekilde sivil kuruluşlar ve yerel yatırımcılar, bu kez cesaret bulmakta zorlanmaktadır. Burdur’a katkısı çok büyük Burdur Şeker Fabrikasının kuruluşundan bu yana şehirde hayvancılığın gelişmesine büyük katkı sağlamış ve hala sanayide lokomotif durumdadır. Kendisi bir sektör olarak başlı başına bir istihdam kaynağı olmakla birlikte, tarım ve hayvancılığın ana itici gücünü ve örnek üretim kolunu oluşturmaktadır. Burdur’da bol miktarda ucuz hayvan yemi sağlaması nedeniyle, hayvan besiciliğini de teşvik etmektedir. Şeker sanayi, taşıma sektörüne, yılda yaklaşık 25-30 milyon ton iş hacmi kazandırmaktadır. Ayrıca şeker pancarının diğer az bilinen bir özelliği de doğa dostu olmasıdır. Üç dekar çam ormanının sağladığı oksijeni, bir dekar şeker pancarı sağlamaktadır. Yine pan- Yusuf KEYİK BUTSO Başkanı car, geleceğin yakıtı olarak bilinen Bioetanol üretiminde kullanılabilecek başlıca hammaddelerden birisidir. Şeker pancarı ve pancar şekeri sanayi ülkemizde yılda yaklaşık 3 milyar dolar katma değer oluşturmaktadır. Üzerimize düşen görevi yapmaya devam edeceğiz “Burdur için Şeker Fabrikası’nın hayati önemini bilen Burdur Ticaret ve Sanayi Odası, üzerine düşen görevi her zaman yapmış ve bundan sonra da devam edecektir.” Diyen Keyik, sözlerine şöyle devam etti: “Aynı zamanda bir STK olması sebebiyle Oda’mız, Burdur bürokrasisi, işadamları ve STK’ları ile değişik zeminler, platformlar ve toplantılar düzenlemiş, Üniversitemize Akademik raporlar hazırlatmış ve geniş boyutlarıyla konunun konuşularak çözüm üretme çabaları göstermiştir. Odamız aynı zamanda, değişik zamanlarda geniş kapsamlı raporlarla, geniş kapsamlı heyetler halinde Ankara’ya gitmiş Hükümet ve Bakanlıklar çerçevesinde durumu, Burdurluların isteklerini defalarca iletmiştir. Bundan sonra da üzerine düşen görevleri yerine getirecektir.” www.sekeris.org.tr 53 Şeker Özel “Fabrika Özelleştirilirse Telafisi Olmayan Sonuç Doğurabilir” sının özelleştirilmesinde yapılabilecek olası bir hatanın Burdur halkına ve ekonomisine çok pahalıya mal olacağını belirten Özcan sözlerine şöyle devam etti Burdur Şeker fabrikası ilimiz sanayisinin yegane lokomotifi olmakla birlikte, büyük ölçekli bir sanayi kuruluşu olması sebebiyle de işsizlik sorununun çözümünde katkısı tartışılmaz. Ayrıca esnafımıza, taşımacımıza, çiftçimize kazandırdığı katma değer ilimiz ekonomisi açısından vazgeçilemeyecek düzeydedir. Tüm bu gerçekler ışığında Şeker Fabrikasının özelleştirilmesinde yapılabilecek olası bir hata Burdur halkı ve ekonomisine çok pahalıya mal olacaktır. Kamil ÖZCAN Burdur DSYB Başkanı Burdur DSYB başkanı Kamil Özcan, “Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi, Burdur açısından telafisi imkansız olumsuzluklarla sonuçlanabilir, bu tür olumsuzluklarla karşı karşıya kalmamak için konu çok dikkatle ele alınmalı, gerekirse yanlışlardan dönülme cesareti gösterilmelidir” dedi. İl Ekonomisinin Tek Lokomotifi Sanayileşme anlamında mevcut sıkıntıları bulunan Burdur’un tek lokomotif kuruluşu olan Şeker Fabrika- 54 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Besiciliğe İkinci Darbe Olmasın Bölgenin özelikle süt besiciliğinde en önde gelen merkezi olan ilimiz, Süt Fabrikası ve Et ve Balık Kurumunun özelleştirilmesi ile aldığı büyük darbelerin ardından, besiciliğin hammaddelerinin başında gelen küspe ve melasın temininde doğabilecek sıkıntılarla, ikinci ve en ağır darbeyi alabilir. Süt Fabrikası ve Et ve Balık Kurumu özelleştirmelerinin faturasını acı bir şekilde ödemiş olan ilimizin tek güzide kuruluşunun aynı akıbete uğramaması adına, özellikle ilimiz siyasileri ve bürokratları daha temkinli ve titiz davranmalı, daha doğru hesaplarla ilimiz ve ülkemiz adına doğru olacak adımları atmalıdırlar. Burdur ilinde hayvan besiciliğinin önder kuruluşu olan, Burdur DSYB başkanı Kamil Özcan ayrıca, “Burdur’un geleceği adına, doğru adımların atılması, doğru olanın yapılması için, ilimiz STK ları ile her platformda gerekeni yapmak üzere her zaman hazırız” dedi. Şeker Özel “Son Kaleyi Kaybedersek Belimizi Doğrultamayız” Burdur Ziraat Odası Başkanı Kemal Kubilay, geçmişte yapılan özelleştirmeler ile acı tecrübeler yaşandığını hatırlatarak, “daha önceki yıllarda, doğuracağı sonuçlar incelikle hesaplanmadan yapılmış olan, Süt Fabrikası ile Et Balık Kurumu özelleştirmeleri, ilimiz ekonomisine ağır darbeler vurmuştur, bu da özellikle tarıma dayalı ekonominin yoğunlukta olduğu ilimizde, en çok çiftçimizi olumsuz etkilemiştir. Bu bağlamda Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi, üretimin durmasına giden bir süreç ile tamamlanırsa daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz” dedi. İlimiz Ekonomisinin İtici Gücü Şeker Fabrikasının İlimize sağladığı katma değere dikkat çeken Kubilay sözlerini şöyle sürdürdü. “Şeker Fabrikamız, gerek sanayi bağlamında, gerekse il ekonomisi bağlamında, tek itici güç konumundadır. Orta ve büyük ölçekli sanayi sektörü konusunda büyük sıkıntıları olan ilimizde Şeker Fabrikamız, iş imkanları ile sağladığı katkılar ve il esnafı, taşımacısı, köylüsüne kazandırdıkları asla göz ardı edilemeyecek derecededir. Ayrıca hayvan besiciliğinde sağladığı imkanlar da ortadadır. Tüm bunlar ışığında, Şeker Fabrikamız özelleştirilme sonunda, önceki yıllarda yapılan özelleştirmelerde yaşadığımız sonuçlarla aynı kaderi paylaşırsa bunun ilimiz tarımı ve hayvancılığı, sanayi ve esnafına sağladığı imkanlar, Kemal KUBİLAY Burdur Ziraat Odası Başkanı işsizlik sorununa katkıları açısından yansımaları çok acı sonuçlar doğurabilir. Son Kale Traktör Fabrikası, Süt Fabrikası, Et Balık Kurumu ve son olarak Bedelli’nin kaldırılması’nın ilimiz ekonomisinin belini fazlasıyla büktüğünü belirten Kemal Kubilay “Ekonomimizin son kalesi Şeker Fabrikamızı da kaybedersek, sanırım belimizi bir daha doğrultamayız” dedi. www.sekeris.org.tr 55 Şeker Özel “Fabrikamıza Sahip Çıkmalıyız” Trakya’da ; 1926 yılında kurulan ilk Şeker Fabrikası tarımın sanayinin gelişmesine çok büyük katkı sağlamıştır. Ahmet DURGUN Alpullu Belediye Başkanı “Şeker Pancarı tarımı ve sanayisi, ileri teknoloji gerektirmesi nedeniyle üreticilerimizin tarımsal bilgi ve kültür düzeylerini yükselten, ailenin tüm fertlerine çalışma imkanı sağlayan, tarım kesiminin gelişmişlik düzeyini arttıran nüfusun kırsal kesimde tuttulmasına, iç göçün yavaşlatılmasını ve bölgesel kalkınmışlık farklarının azaltılmasına katkı sağlayan sektörlerin başında gelmektedir. 56 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Şeker Pancarı tarımı; • Milli Gelire, buğdaya göre 6, ayçiçeğine göre 3,5 kat daha fazla katkı sağlıyor. • Kendinden sonra ekilen hububatla yüzde 20 verim artışı sağlıyor. • Taşımacılık sektörüne 30 milyon ton yük sağlıyor. • Ekim sistemlerinin münevebeye dayalı olması tarlaların toprak yapısını düzenlemiştir. • Aynı alanı kaplayan ormana göre 3 kat daha fazla oksijen sağlamaktadır. • Pancar tarımı buğdaya kıyasla 13, mısıra göre 8 ve Ayçiçeğine kıyasla 5 kat daha fazla istihdam yaratmaktadır. Balkan yarımadasının güney bölümünde yer alan Trakyanın yüzölçümü 23 bin 764 km2 dir. Trakya bölgesinde 850 yakın köy bulunmakta nüfusunun yüzde 70 ’ i tarım kesiminde çalışmaktadır. Trakya toprakları üzerinde, Şeker Pancarı işleyen tek şeker fabrikası Alpullu‘da bulunmaktadır. 1926 yılında kurulan Fabrika Cumhuriyet tarihinin ilk şeker fabrikası olma özelliğini taşımaktadır. Trakya’nın gelişmesine büyük katkılarıolmuştur. Şeker Fabrikası ; Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca Erken Cumhuriyet döneminde yapılan şeker fabrikası sit alanı ilan edilmiştir. Biz buranın özelleştirilmesini istemiyoruz, Fabrikanın müze olarak korunmasını ve gelecek kuşaklara miras olarak bırakılmasını istiyoruz. Bu Fabrika özelleştirilir veya kapatılırsa Alpullu ve çevre köylerde Tarım ve hayvancılık azalacak, iç göç hızlanacaktır, işsizlik artacaktır. Bu nedenle fabrikamıza sahip çıkmalıyız.” “Şeker fabrikasının ilçemiz için önemini vurgulamak lazım öncelikle. Daha 10-15 yıl öncesine kadar ülkemizin birçok ilinden daha fazla bir nüfusu barındıran Turhal, istatistikçileri şaşırtacak ölçüde hızla nüfus kaybeder hale gelmiştir. Azalan nüfusla birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan şehrimizin kayıpları da herkesin malumudur. Bunun da en önemli sebebi hepimizin bildiği gibi şeker fabrikamızın hal-i hazırdaki durumudur. Aslında ülke tarım politikasının bir sonucu olarak şeker üretimine ilişkin uygulanan kota sistemi, sadece Turhal’da değil, şeker fabrikası bulunan diğer bölgelerde de olumsuz sonuçlar doğurmuştu. Bilinen bir gerçek vardır ki istihdam unsuru olan bir kuruluş, hem hammadde temini, hem ürün satışı, hem de diğer tedarik faktörleriyle birlikte yerel ve bölgesel kalkınmanın tetikleyicisidir. Bu anlamda kalkınmış bir Turhal söz konusu iken bugün kısır ve geri dönüşü çok zor bir sürece girmiş bulunmaktayız, tüm ilçe halkı olarak. Zaten ekonomisi şeker fabrikamızın potansiyeline bağlı olan Turhal’ımız, çiftçisinden, esnafına sıkıntılarla karşı karşıyadır. Esasen peyderpey küspe, tohum ve alkol ünitelerinin kapatılması adım adım şeker fabrikamızın performansını ve ekonomik potansiyelini sınırlamıştı. Bugün şehrimizde ciddi ölçekte istihdam sağlayıcı, bölgeden hammadde satın almak suretiyle yerel üreticileri ekonomik yönden kalkındıran bir kurum veya sanayi kuruluşu bulunmamaktadır. Artık bu olumsuzluklar çerçevesinde değerlendirmelerde bulunmak ve yarınlara dair alacağımız kararlar üzerinde ciddi tahliller yapmak durumundayız. Belki tüm dünyada devletin ekonomik anlamda üretim ve istihdam unsuru olmaktan çıkarılması gibi bir anlayış hakim olabilir. Ancak her ülkenin ve o ülke içinde de bölgenin şartlarının göz önünde tutulması gerekmektedir. Her şartta ülke ekonomisi açısından devletin elinde bulunan sanayi kuruluşlarının tümü için aynı yönde kara alınmış olsa bile yaşanan süreçte karşılaşılan olumsuz sonuçları da yok saymadan bir özelleştirme politikası yürütülmelidir. Malumunuz Tokat Sigara Fabrikası macerası yaşadık. Turhal Şeker Fabrikası’nın da aynı akıbete maruz bırakılmaması lazımdır. Özelleştirilen kamu kurumlarının sürdürülebilir bir prosedüre tabi tutulması gerekmektedir. Arsa ve arazi temin etmek isteyenlerin rant kaynağı ha- line getirilmesinin önüne geçmek lazımdır. Bir öneri olarak söylüyorum; kaldı ki hem de dünyada bunun örnekleri var. Turhal Şeker Fabrikası’ nın özelleştirilmesi ülke daha doğrusu kamu ekonomisi açısından bir zorunluluk olarak değerlendiriliyorsa, bu fabrikanın bir konsorsiyuma devri daha mantıklı ve doğru bir tutum olur. Hem kapatılma riskinin önüne geçilir, hem istihdam sağlamaya devam eder, hem pancar ekicisinin yararına olur, hem bölge esnafının ticari potansiyeli korunur, hem de diğer tedarik unsurlarının ekonomisine katkı sağlamaya devam Şahin ALPARSLAN Turhal Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalat Kooperatifi Başkanı edilir. Birer sivil toplum kuruluşu olan kooperatifler, ekici ve üretici örgütleri bu anlamda fabrikamız faaliyetlerini devam ettirmesi açısından tercih edilmeli ve Turhal Şeker Fabrikası bu tip organizasyonlara devredilmelidir. Tabi bir de olaysa devletimizin sosyal devlet olma özelliği ile bakmak lazımdır. Salt kar-zarar, getiri-götürü çerçevesinden bakamayız. Her ekonomik kararın mutlaka bölgeye yansıyan sosyal sonuçları vardır. Bu anlamda biz, devletimizin fabrikamız konusunda sosyal devlet olma ilkesine göre bir değerlendirme yapması gerektiği inancındayız.” www.sekeris.org.tr 57 Şeker Özel “Sosyal Devlet İlkesi Ön Planda Olmalı” Şeker Özel “Doğduğun Yerde Doy Politikası İzlenmeli” “Hükümetimiz Yanlıştan Dönecektir” “İlçemizin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Son yıllarda şeker pancarı bu birimlerin içinde önemli bir yer teşkil etmektedir. Bölge çiftçilerimizin geçim kaynağı olmakla birlikte ülke ekonomisine de tarımsal anlamda katma değer sağlayan en önemli şeker pancarı üretimi kalemlerden birisidir. Şeker fabrikasının ilçemizde bulunuyor olması nedeniyle ilçemiz çok şanslıdır. İlçemize en büyük katma değer sağlamanın yansıra bölgemizin en önemli yapı taşlarından birisi konumundadır. Son zamanlarda gündemde olan ve hükümet programında yer alan ılgın şeker fabrikasını özelleştirilmesi bölgemizde tarım ve hayvancılığı sekteye uğratacağına inanıyoruz. 12 ilçeye katman değer sağlayan ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan bu bölgeyi olumsuz yönde etkileyeceği endişesini taşımaktayız. İlçemizde 36 köy ve 7 beldede tarımdaki daralmadan do- “Ilgın Şeker Fabrikası, kuruldu kurulalı Ilgın’a ve yöresine bir canlılık getirmiştir. Şimdi görülüyor ki özelleştirilip, bence fakirin 3 dekar - 5 dekar pancar ekecek fakir tabakasının ekmeği elinden alınacağı benziyor. Şöyle ki bu fabrikada çalışan işçiler daha önce fabrika işçisi olarak çalışırken neden şimdi taşeron işçilere veriliyor buna anlam veremiyorum. Ben bir sivil toplum örgüt temsilcisi olarak gelir getiren ve kesinlikle zarar etmesi söz konusu olmayan bir fabrikayı satılamayacağını, hele bu fabrikaya köylünün, esnafın, pancar ekicisinin ekmek kapısı ise, besicinin melasını, küspesini alıp malına yem yapıyor ve bu işle uğraşıyor ise fabrika özelleştiğinde ne gibi getirisi olabilir? Halbuki bu fabrikamızı coğrafyamızda örneği olan sermayesi tabana yayılan Konya Şeker fabrikası örneğinde olduğu gibi yapılsa çiftçisinden, üreticisine çalışanına Selamet DEMİR Ilgın Ziraat Odası Başkanı layı resmi verilere göre aşırı şekilde göç vermiş ve nüfus kaybına uğramıştır. Özelleştirmenin karşısında değiliz, ancak Kütahya ve Adapazarı’nda yapılan özelleştirmeler o bölgedeki tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanları mağdur ettiğini biliyoruz. Biz de özelleştirmenin AB ve ABD dekine benzer olmasını istiyoruz. Sermayenin tabana yayılması anlamında bu politikaların köyden şehre göçü engelleyecek şekilde ve “doğduğun yerde doy” politikasına uygun olarak gerçekleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.” 58 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Mevlut YALI Ilgın Esnaf Kefalet ve Kredi Kooparatif Başkanı kısaca herkes memnun olur. Çünkü üretici parasını zamanında alıyor. Esnaf memnun, besici memnun, çalışan memnun daha ne olsun ki. Bizler bu anlamda siyasilerin ülke açısından çok güzel çalışmalar yaptıklarını taktirle karşılıyoruz. Dolayısla Hükümetimizin Şeker fabrikamızın özelleştirilmesinde bu yanlıştan dönüp bundan sonraki dönemde fabrikamızın geçmişte olduğu gibi bu bölgeye faydalı olacak şekilde çalışma hayatına devam etmesi en büyük arzumuzdur.” “Şeker Sektörü Öncelikli Olmalı” “Hiçbir fabrika yoktur ki; geniş bir coğrafi alana hitap etsin ve aynı zamanda da büyük bir istihdam oluştursun. Ülkemizin gerçeği tarımın itici gücüdür şeker fabrikaları. Tarımda bilimsel uygulama kültürünü oluşturur. Makineleşmenin öncüsüdür. Daha da önemlisi birlik ve beraberliğin timsalidir. Üreticiyi bir araya getiren başka bir faaliyet çok azdır. Birlik ve beraberlik aynı zamanda üretim kültürünü, modernleşme ve eğitimi de yanında taşır. Şeker fabrikaları makine, otomasyon, kimya, gıda, elektronik gibi birçok mühendislik dallarını bir arada barındıran ender fabrikalardandır. Her biri kendi alanında tam bir uygulama imkânını bulur bu fabrikalarda. Yetişmiş kalifiye elamanları ile aynı zamanda bölgeye zengin bir ara elaman imkânı sunar. Sanayileşme kültürünü de etrafına yayar. Şeker fabrikaları geniş bir istihdam sağladığı gibi, elde edilen ürünün nakliyesinden ticaretine kadar büyük bir alanda dolaylı istihdamın tetikleyicisidir. Fabrikadan çıkan Yeni Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşuyla gerçekleştirilen ilk genel nüfus sayımına göre Türkiye nüfusunun yüzde 24.2’si şehirlerde yaşarken, yüzde 75.8’i köylerde yaşamaktaydı. Ekonomisi tamamen ziraat karakterli olan ülkemizde Cumhuriyetin kuruluşunu takiben başlatılan sanayileşme sürecinde şeker fabrikalarının ayrı bir yeri ve önemi vardır 1950’ den itibaren başlamaktadır. Şeker fabrikalarının daha çok tarım potansiyeli fazla olan yörelere kuruluşu, Türkiye’de nüfus dağılımının şehirli nüfus lehine hızlı değişiminin en önemli sebeplerinden birini oluşturmaktadır. 1955 yılında henüz bin 110 nüfuslu bir nahiye merkezi olan Suluova’da besi hayvancılığının gelişimi, yem fabrikası, et ve süt kombinalarının kuruluşu tarım âletleri yapımının yaygınlaşması, ticarî hayatın canlanması ve nihayet merkez nüfusu 40 bin’i aşan bir şehir karakteri kazanması tamamen, şeker fabrikasının kurulmasıyla açıklanabilmektedir. İlçemizde ve Türkiye genelinde kurulan şeker fabrikaları şeker ihracatçısı, aynı zamanda gıda ihracatçısı, Ortadoğu ve Avrupa başta olmak üzere dünya pazarlarında söz sahibi olmasını sağlayacak bir endüstriyel oluşum için gerekli altyapının oluşturulması ile Türk Şeker Sektörünün öncelikli bir sektör haline dönüştürülme zorunluluğu vardır. İçinde bulunduğumuz sektörün doğru ve akılcı politikalarla ya da yeni yapılanma modelleriyle ele alınıp, Mahmut BOZ Suluova Belediye Başkanı her bir ürünün atılmadan değerlendirilebilir olması; hem ülke ekonomimize katkı sağlarken, hem de bölgeyi dolaylı olarak hayvancılıkta da ön plana çıkartabilmektedir. Bu nedenle tarımdan hayvancılığa, sanayiden ticarete birçok alanda ülkemize büyük katkı sağlayan bu fabrikalarımızın önünün açılmasını sağlayalım. Üreticiler pancar eksinler. Mühendisinden, çalışanına fabrikalarımıza sahip çıkalım. En zor günlerinde destek olalım. Ümitsizliğe yer vermeyelim. Altın yumurtlayan tavuğun eski günlerine kavuşması ve ağzımızın tadının geri gelmesi dileklerimle.” Turgut AKSU Suluova Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kur Başkanı değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi taktirde akıbetin, Et Balık Kurumu, Tekel ve diğerleri gibi olacağı kaçınılmazdır. Şeker sektöründe bir tarım ürünü deyip geçilmeyecek kadar stratejik yönleriyle ve yan üretim kollarıyla birlikte çiftçiye, taşıma işleriyle uğraşan esnafımıza ve tüccarlarımıza dolaylı yolardan katma değer sağlayan milli bir mekanizma işlemektedir. Bizler, bu önemin bilinciyle hareket eden bir sivil toplum kuruluşu olarak. Ülkemizi “sektörde yıldız ülke” olsun istiyorsak şeker sanayi sektörünü destekleyeceğiz, kendi şekerimizi dünyaya ihraç edeceğiz, kalkınacağız, söz sahibi olacağız. www.sekeris.org.tr 59 Şeker Özel “Ağzımızın Tadı Geri Gelsin” Şeker Özel “Nişasta Bazlı Şeker: Metabolik Sendromdan Kansere Uzanan Ağır Bir Hastalık Öyküsü” “Şeker yaşamımıza daha çok son yüz yıl içerisinde girmiş olan, modern dünyanın artık vazgeçemeyeceği tatlardan biridir. Ülkemizde şeker üretimi şeker pancarına dayalı olarak yapılmaktadır. Bu açıdan baktığınızda şeker pancarı üretimi hem ülke kaynaklarına dayalı olması, hem çevre sağlığı (pancar havayı en fazla temizleyen bitkilerden biri olması, hem de fazla su istememesi), hem de yarattığı istihdam nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Ne var ki 2001 yılında şeker üretimimize nedendir bilinmez bir “mısır şurubu” kotası kondu. Önce “şeker üretiminin yüzde 7.5’i nişasta bazlı şekere dayalı olacak” diye başlayan bu yaklaşım ertesi yıl yüzde 15’e çıkarıldı. Türkiye’de bu üretimi destekleyecek kadar çok mısır yetiştirilmediğinden bu kez meşhur GDO’lu mısırlar ithal edilmeye başlandı. Oysa mısırdan elde edilen şurupta daha çok (glikozun dört misli) fruktoz bulunmakta. Ülkemizde bütün meşrubat, bisküvi sanayinde ve ucuz tatlı yapımında kullanılmakta. Oysa früktoz insan metabolizması için uygun bir şeker türü değildir! Şeker metabolizmasını düzenleyen insülin salgısını etkilememekte, “doyum hissi” oluşma- Dr. Yavuz DİZDAR İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü dığından, bir yönden tüketimin artışına neden olurken, diğer yönden de sağlık açısından ciddi riskleri beraberinde getirmekte. Vücuda alınan früktoz hızla bir yağ olan trigliseride çevrilmekte ve yağ dokusunda depolanmakta. Mısır şurubundan elde edilen yüksek früktoz içerikli şeker iç organlarda ve karın içinde yağlanmanın en önemli 60 şeker-iş dergisi • haziran 2012 nedenlerinden birisidir. Bu yağlanmaya bağlı ortaya çıkan metabolik sendrom ise bütün dünyada hızla artış gösteren ciddi bir sağlık sorunudur. Bu sendromun üç ayrı bileşeni bulunmakta, obezite, bozulmuş şeker metabolizması (diyabet hastalığına dönüşüyor) ve kalp hastalığına zemin hazırlayan hipertansiyon (bu da damar daralmasına nende oluyor). Sorunun ciddiyeti bütün akademik camia tarafından kabul edildiği gibi, düzenlenen kampanyalar sayesinde halkın da haberi var. Şeker yükleme testleri çok daha genç yaşlarda normalden sapma gösteriyor, tansiyon normalin üstüne çıkıyor, bunlara obezite de eşlik ediyor, hatta bu durum ABD Başkanı’na bile rapor edilmiş1. Buna bağlı olarak siroz, karaciğer kanseri, karaciğer ameliyatı ve nakli gereken hasta sayısı da artmakta. Nitekim şeker hastalığı ülkemizde son yıllarda ciddi bir artış gösterdi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Diyabet Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlhan Satman başkanlığındaki ekip tarafından 2000 yılında, 24.788 katılımcıyla gerçekleştirilen “Türkiye Diyabet Epidemiyolojisi Çalışması (TURDEP)” araştırmasına göre Türkiye’de diyabet hastası sayısı bütün nüfusun yüzde 7.2’si, yüzde 6.9 da gizli diyabet hastası var. Mısır şurubu ve pankreas kanser ilişkisi: Çok açık ve güçlü bilimsel deliller Dahası bugüne dek yapılan pek çok araştırma, doğalın dışına taşmış şeker metabolizmasının pankreas kanserine neden olduğunu gösterdi. ABD’de 88.802 kadının katılımıyla gerçekleştirilen Nurses’ Health Study’de 18 yıllık takip sonucunda çay şekeri (sükroz) pankreas kanseriyle ilişkili bulunmazken, früktozdan (mısır şurubu şekeri) zengin diyet, pankreas kanseri olasılığını istatistiksel anlamlı bir biçimde artırmakta 2. Çok geniş bir diğer araştırma olan Multiethnic Cohort çalışmasına ise Hawai-Los Angeles bölgesinde yaşayanlardan 162.150 kişi katıldı, sekiz yıl süre ile izleme sonucunda nişasta bazlı şekerde bol miktarda bulunan früktozun pankreas kanseri ile istatistiksel anlamlı derecede ilişkili olduğu gösterildi. Bu çalışamaya göre kilo fazlası olanlarda şeker alımı özellikle daha fazla risk oluşturmakta 3. Toplam 482.362 kişinin kaydedildiği geçen yıl yayınlanan bir diğer çalışmada da (ülkemizde yüzde 15 kota verdiğimiz nişasta bazlı şeker früktoz) pankreas kanseriyle çok anlamlı biçimde ilişkili bulundu 4. Her üç araştırmanın da bilimsel gücü, “bu konuda bir bulgu rastlanamadığını” söyleyen küçük kapsamlı vaka-kontrol çalışmalarına 5 göre çok çok yüksek. Bunun en önemli gerekçesi araştırmaların ileriye dönük yapılmış olmaları ve yüz binlerce kişiyi kapsamaları. yabet, ve hipertansiyonla seyreden metabolik sendrom hastalarının sayısı fırlamış, ulusal bir alarm durumu oluşturulmuş. Böbrek, karaciğer ve pankreas hastalarındaki bu olağanüstü artışın nedenini engellemek yerine, bu kez ilaç endüstrisi yeni ilaç geliştirerek, klinik araştırmalar yaparak ve “halkın “farkındalığını artırarak” ortaya çıkan duruma bilerek ya da bilmeyerek ortak edilmiş. Şimdi aynı sorun 2001 sonrasındaki kota artışlarıyla ülkemizde de pazarlanmakta.” Kaynaklar: Pitt HA. Presidential adres. Hepato-pankreato-biliary fat: The good, the bad and the ugly. HPB 2007; 9: 9297. 2. Michaud DS, Liu S, Giovannucci E, Willett WC, Colditz GA, Fuchs CS. Dietary sugar, glycemic load, and pancreatic cancer risk in a prospective study. J Natl Cancer Inst 2002; 94: 1293-1300. 3. Nöthlings U, Murphy SP, Wilkens LR, Henderson BE, Kolonel LN. Dietary glycemic load, added sugars, and carbohydrates as risk factors for pancreatic cancer: The Multiethnic Cohort Study. Am J Clin Nutr 2007; 86: 1495-1501. 4. Jiao L, Flood A, Subar AF, Hollenbeck AR, Schatzkin A, Stolzenberg-Solomon R. Glycemic index, carbohydrates, glycemic load, and the risk of pancreatic cancer in a prospective cohort study. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 2009; 18: 1144-51. 5. Chan JM, Wang F, Holly EA. Sweets, sweetened beverages, and risk of pancreatic cancer in a large population-based case-control study. Cancer Causes Control 2009; 20: 835-846. 6. Zavaroni I, Ida Chen YDI, Reaven GM. Studies of the mechanism of fructose-induced hypertriglyceridemia in the rat. Metabolism 1982; 31: 1077-1083. 7. Linda T. Tran LT, Yuen VG McNeill JH. The fructosefed rat: a review on the mechanisms of fructose-induced insulin resistance and hypertension. Molecular and Cellular Biochemistry 2009; 332: 145-159. 8. Gersch MS, Mu W, Cirillo P, Reungjui S, Zhang L, Roncal C, Sautin YY, Johnson RJ, Nakagawa T. Fructose, but not dextrose, accelerates the progression of chronic kidney disease. Am. J Physiol Renal Physiol 2007; 293: F1256-F1261. 9. Giovannucci E. The role of insulin resistance and hyperinsulinemia in cancer caution. Curr Med Chem – Immun Endoc & Metab Agents 2005; 5: 53-60. 10. Hsu IR, Kim SP, Kabir M, Bergman RN. Metabolic syndrome, hyperinsulinemia, and cancer. Am J Clin Nutr. 2007; 86: 867-871. 1. www.sekeris.org.tr 61 Şeker Özel Früktozdan zengin beslenme zaten bir “deneysel” hastalık modeli! Yüksek früktozlu mısır şurubu (high fructose corn syrup) ilk kez O. Marshall ve Earl R. Kool tarafından 1957’de tanımlanıyor, ancak endüstriyel boyutlarda üretimi Japon Endüstriyel Bilim ve Teknoloji Kurumu’nun da başkanlığını yürütmüş olan ve Dr. Y. Takasaki tarafından başarılıyor. Mısır şurubu bunun ardından 1975-1985 arası dönemde Amerikan endüstriyel gıda ve meşrubat üretimine çok hızlı bir biçimde giriyor. Üretim yöntemine ana hatlarıyla bakılacak olursa mısır nişastası önce glikoza, ardından da enzimatik (kimyasal) bir işlemle früktoza çevriliyor. Endüstride früktoz içeriği birbirinden farklı mısır şurupları meşrubat, bütün tatlandırılmış endrüstriyel bisküvi yapımı, tatlandırılmış yoğurtlar, tatlılar, hamburger etleri, sosisler de dahil olmak üzere hemen her şeyde kullanılmakta. Früktozun tuzlu olarak kabul edeceğimiz ürünlere konmasının bambaşka bir nedeni daha var, o da mamulün bozulmasını önleyici, raf ömrünü uzatıcı bir ek katkı sağlanması. Yani özellikle endüstriyel gıda tüketimi fazla olan ülkelerde günlük früktoz alımı tahmin edilebileceğin çok üzerine ulaşmakta, “risk yönetimi vb. esnek/ kıvrak tanımlamalar” burada tamamen geçersiz. Fakat esas dehşet veren saptama früktozdan zengin mısır şurubunun diğer etkilerini araştırırken karşımıza çıkıyor, bu konuda eriştiğimiz en erken yayın 1982 yılına ait; “früktozdan zengin diyet farelerde zaten metabolik sendrom oluşturmada bir model olarak kullanılmakta!”6. Yani früktozdan zengin beslenmenin metabolik sendrom, insülin fazlası ve hipertansiyona neden olduğu çoktan beri bilinmekte, bu konudaki son derleme de 2009’da yayınlanmış 7. Dolayısıyla endüstri mısır şurubu kullanırken, akademi bunun metabolik sendroma neden olduğunu zaten bilmekte. Bir basit Google taramasıyla bile bütününe erişilebilen 2007 tarihli son bilimsel araştırmalardan birisi; “Fruktoz, ama glikoz değil, kronik böbrek hastalıklarının ilerlemesini hızlandırmakta” diyor (8). Besleme Batı akademisi işin sağlık boyutunu görmezden gelmiş ya da FDA tarafından hiç dikkate alınmamış. Metabolik sendromun kansere neden olduğu konusunda ise zaten kimsenin tereddüdü yok 9, 10. Mısır şurubu insan beslenmesi için uygun bir şeker değil, bu biyolojinin kuralı. Daha çok kazanmak hırsıyla, insan beslenmesi için uygun olmayan mısır şurubunu halka dayatan endüstri, aynen 2001 sonrasında Türkiye’de olduğu gibi, Amerika’da 1990’larda nişasta bazlı mısır şurubunu halka dayamış. Üretim pancar / şeker kamışından yüksek früktozlu mısır şurubuna kaydırılmış. Şeker taklidi yapan bu endüstriyel ürün meşrubattan hamburgere kadar her şeye sokulmuş, tokluk hissi vermediği için tüketim daha da artırılmış. Bunun sonucunda obezite, di- Şeker Özel “Fabrika Çalışmazsa Tüm Yan Sektörlerin Sonu Olur” “Günümüzde şeker pancarı; ülkemizde değişik stratejilere sahip, ülkemizde özelleştirme kapsamında bulunan bir sanayi ürünüdür. Şeker pancarı dediğimiz ürün, ekildiği bölgeye bir çam ormanının verdiğinin üç katı kadar oksijen sağlayan bir üründür. Şeker pancarı, ekildiği bölgede tarım açısından da toprağı zenginleştiren bir üründür. Şeker pancarı; hayvancılık, yem, kozmetik ve maya sektörlerini de destekleyen bir üründür. Şeker pancarı, alternatif enerji arayışında en hızlı artışın yaşandığı kaynak’ın (bioetanol) en temiz ve en verimli hammaddesidir. Şeker pancarı, ülkemizde en az 2,5-3 Milyar dolar yerli katma değer sağlayan, 250 bin çiftçiye üretim imkanı sağlayıp, köyden kente göçü engelleyen, ortalama 25 milyon ton iş hacmi sağlayan, 10 milyon insana iş ve ekmek kapısı olan bir üründür. Şeker pancarı stratejik öneme haiz bir ürün olup, devlet tarafından teşvik ve desteklenmesi gereken bir üründür. Şeker sanayisi, tatlandırıcı lobisine yenik düşmemeli, kaçak şekerle mücadele edilmelidir. Şeker Sanayii, taşımacılık sektörüne 25 – 30 milyon ton yük sağlamakta olup, hayvancılık sektöründeki 28 milyon ton (2010) kaba yem üretimi sağlanmıştır. Şeker sanayisinde üretilen kaba yem, hayvancılık sektörünü, melas maya sanayisini desteklemektedir. Nişasta bazlı tatlandırıcılar grubunda yer alan firmaların hububat ithalatları, şeker sanayisini zora sokmakta olup, insan sağlığını da önemli bir şekilde tehdit etmektedir. NBŞ kotasının her yıl yüzde 50 oranında arttırılması, her yıl şeker üretiminde 120 bin ton üretim azalmasına sebep olmakta, bu durum tarımdaki istihdam, hayvancılık Adnan YALÇINKAYA Susurluk Ticaret Odası Başkanı üretiminde maliyetin artması ve sektörün daralması, nakliyecilik sektörünün bitmesi, oksijen kaynaklarının tükenmesi, temiz enerji kaynaklarının yok olması, tıbbi hammaddenin azalması, şeker hastalığının artması anlamına gelecektir. 62 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Şeker sanayisindeki kota oyunları ile şeker sanayimizin yok olması, topraklarımızın 3’te 2’sinde tarım yapılabilen ülkemizdeki pancar üretiminin, bir takım ülkelerin çıkarları uğruna feda etmememiz gerekmektedir. Susurluk Şeker Fabrikası, Balıkesir, Çanakkale ve Bursa köylüsü için önemli büyük bir sanayi kuruluşudur. Susurluk şeker Fabrikası, Türk Şeker’e bağlı fabrikalar içerisinde teknolojisi en iyi olan önemli fabrikalardan birisidir. Aynı zamanda bölge çiftçimizi, bölgenin nakliye sektörünü, bölge hayvancılığını ve tarımını destekleyen, ekonomik değer yaratan, bölge istihdamını etkileyen en önemli sanayi kuruluşlarımızdan birisidir. Susurluk Şeker Fabrikası, diğer şeker fabrikası işçilerine göre daha kalifiye ve deneyimli personele sahiptir. Susurluk Şeker Fabrikası; sahip olduğu teknolojisi, kalifiye işçisine rağmen kendisinden daha düşük teknolojili fabrikalara ve ekim potansiyeli düşük bölgeler bulunmasına rağmen, uygulanan politikalar neticesinde bilinçli olarak zarar ettirilmektedir. Kurulu kapasitesinin 5’te 1’i, 10’da 1’i olan diğer fabrikalar, diğer bölgelerden aktarma yapılarak 45 gün, 60 gün, 90 gün gibi kampanyalarla çalıştırılmakta iken, bizim bölgemiz üreticisi de küstürülerek fabrikamızın çalıştırılmaması gibi bir düşünce ve amaç oluşturulmaktadır. Bunun için yakın fabrikalardan pancar transferi yapılabilir, ekim alanı dışından ekim taahhüdü alınarak fabrikanın sahası genişletilebilir, yakın fabrikaların kantarları ve kotaları bağlanabilir, pancar alım fiyatının 14 polar ve üstünde ödenerek küsen üreticinin üretime dönmesi sağlanabilir. Hükümetimiz; şeker sanayisinden çekilmek istiyorsa, şeker fabrikalarını ve şeker politikasını üreticinin birliği olan Pankobirlik’e devretmeli, fabrikaların arsalarının değerlendirilmesi amacı ile müteahhitlere vermekten vazgeçmelidir. Susurluk Şeker Fabrikasının aktif çalışması sırasında ilçemizde toptan şeker satışı yapan 15, yem ve küspe satışı yapan 20 civarında büyük çaplı tüccarımız var iken, şu anda iki alanda 3 tane büyük çaplı tüccar esnafımız kalmamıştır. Aynı zamanda fabrikamızın nakliye ihalelerini alarak aktif halde çalışan ilçemizde kurulu bulunan S.S. Susurluk Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi var iken, şu anda bu kooperatif iflas etmiş ve işlevini kaybetmiş, bir sürü insan açıkta kalmıştır. Susurluk Şeker Fabrikasının çalışmaması; kampanya döneminin düşürülmesi, istihdam sorunu da yaratacağından, çok insanın işsiz kalması, ticari hayatında bitmesi anlamına gelecektir. Var olan bir değerin yok edilmesi, Susurluk ilçesinin ekonomi açısından, istihdam açısından, hayvancılık ve tarım açısından yok edilmesi anlamına gelmektedir. Susurluk Ticaret Odası olarak Susurluk Şeker Fabrikasının çalışmasını, devlet eli ile çalıştırılmak istenmiyorsa, ihale sürecindeki yerinden ayrılarak üreticinin birliği olan Pankobirlik’e devredilmesinin uygun olacağı kanaatinde ve talebindeyiz.” “30 yıl eskisini hatırlıyorum. Hatıralarımın arasında Susurluk Şeker Fabrikası da var, pancarı, şekeri, küspesi. Kantarlardan şeker fabrikasına taşıdığımız pancarlar aklıma geldi. Fabrikada pancar indirme kuyruklarını hayal ettim. Sıra beklerken konuşmaları, dertleşmeleri aklıma getirdim. Gerçekten güzel şeylerdi o günlerdeki yaşadıklarımız. Pancarı boşalttıktan sonra sardığımız küspe ile gittiğimiz köyler ve bizi bekleyen küspe sahipleri canlandı gözümde. İşin bitip evine gittiğinde o günkü kazandığın para yorgunluğunu unutturuyor. Çünkü çoluk çocuğunun rızkını temin etmiş, ailenin ihtiyaçlarını karşılamışsın, sevinç içindesin. Ertesi gün kalkıyorsun, işin hazır, bu iş ta ki kampanya bitene kadar gidiyor. Sonrasında şeker nakliyeleri başlıyor. İzmir’e, İstanbul’a, Bursa’ya ve yakın il ve ilçelere gidiyorduk. Yeni yeni yerlere gidiyor, o yerleri şeker fabrikasının nakliyeleri sayesinde görmüş oluyorduk. Bu arada otobüsçüler işçileri–memurları servis araçları ile fabrikaya götürüp getiriyorlar, taksici esnafı da servisi kaçıran işçileri mesaisine yetiştirmek için götürüyorlardı. Sonuçta şeker fabrikasının herkese, her kesime getirisi oluyordu. İşçi – memur maaşını alıyor, Susurluk’ta harcıyor, esnafa bir kazanç bir bereket geliyordu. Kampanyalar zaman zaman 6 -7 ay sürüyordu. Ancak son yıllarda şeker fabrikasının çalışma süreleri azaldı. 2 ay–1 ay 20 gün derken 2011 yılında hiç çalıştırılmadı. Bölgemizde yetişen pancarda Eskişehir’e nakledildi. Başkanlığını yaptığım oda üyelerimizde fabrikanın çalışmamasından dolayı mağdur oldu. Kamyoncu arkadaşlarımız pancarını, şekerini, küspesini, otobüsçü arkadaşlar da işçisini – memurunu götüremediler. Zaten sayılı işyerlerinin başında gelen fabrikanın çalıştırılmaması dolayısıyla zor durumda kaldı arkadaşlarımız. Araçlarını yenileyemedikleri gibi, borçlarını da ödeyemez hale geldiler. Çünkü borçlarını ödemeleri için bir umut kapısıydı Susurluk Şeker Fabrikası. Kampanya yapılmayacak, fabrika çalıştırılmayacak dendiğinde ise karamsarlık daha da arttı. Çünkü gelirlerinin büyük bir kısmı bu fabrikaydı. Şeker-İş Sendikasının bilgileri ve basınımızdan takip ettiğimizde fabrikamız özelleştirme kapsamında olduğunu öğrendik. Fabrikamız özelleştiğinde, alan kişiler şeker üretimi yapacaksa, işlerliğini kaybettirmeyecekse eyvallah. Ama alıp da çalıştırmayacaksa vay halimize. Susurluk ekonomisini canlandıran işyerlerinin en önemlisi demiştik. O da giderse zor günler bekliyor Susurluk’umuzu. Son kampanyada diğer fabrikalara çalışmaya giden Susurluk’lu işçilerimiz aldıkları paranın büyük bir kısmını çalıştıkları yerde harcadılar. Susurluk’a az bir kısmı geldi. Susurluk esnafı için- de kayıptır bu. Çözüm için de bir takım önerilerimiz olacak. 6 -7 aylık kampanyalardan çalışamaz duruma gelen fabrikamız neden bu hale geldi? Çiftçimiz pancarı neden ekmiyor? Bunlarla ilgili yapılan toplantılardan ve çiftçi tanıdıklarımızla görüştüğümüzde pancar fiyatının diğer ürünlere göre düşük olması, fabrikaya getirilen pancardan yüksek oran da fire kesilmesi vb. bu ve bunun gibi bölge çiftçimizi başka ürünlere yönlendiriyor. Bunun için yetkililer bu konu üzerine eğilmeli. Ayrıca geçen yıl 80 bin ton pancarın Eskişehir’e gönderilmesi yerine, o bölgelerden bizim fabrikamıza o civarlar da pancar nakledilse, hem fabrikamız çalışır, hem de işçilerimiz dış fabrikalara gitmez, kazançları da ilçemizde kalırdı. Sonuç olarak Şeker Fabrikamız Susurluk için önemli, çok önemli, çalıştırılması lazım. Her kesim elinden gelen gayreti göstererek, tekrar eskisi gibi bacası tüten bir fabrika görmek arzusuyla…” Metin AYER Susurluk Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı www.sekeris.org.tr 63 Şeker Özel “Fabrikayı Alanlar Çalıştırmazsa Vay Halimize” Şeker Özel “Şeker Fabrikası “Fabrika Kapanırsa Kalkınmayı Tetikleyici Rol Esnafta İflaslar Başlar” Oynamaktadır” “İlçemiz şeker fabrikası 1974 yılında rahmetli Necmettin Erbakan tarafından Azot Sanayi olarak temeli atılmış, daha sonra rahmetli Özal tarafından Şeker Fabrikası olarak temeli yenilenerek 1998 yılında dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz tarafından hizmete açılmıştır. İlçemizde mevcut şeker fabrikasında 500 işçi çalışmakta olup, ilçemize aylık girdisi 350 bin TL. civarındadır. Yozgat genelinde, ilçelerinde köy ve kasabalarında ekilen pancarlar ilçemiz ekonomisine hareketlilik getirmektedir. Nakliyecisinden, bakkalına, manavından her sınıf ve gruptan insanlar bu fabrikanın nimetlerinden istifade ediyorlar. Ülkemiz ve ilimiz ekonomisinin ağırlıklı olarak tarıma dayalı olması nedeni ile; Yurt içi şeker ihtiyacının yurt içi kaynaklardan karşılanması, sektörde rakip durumda olan ürünlerin birbirleri ile denge istikrarlı olarak ve bir program dahilinde üretilmeleri yeterli düzeyde üretim sürdürülebilirliği büyük önem taşımaktadır. Şeker fabrikasının kurulmasının amacı ülkemizin şeker ihtiyacının karşılanması yanında ilimiz tarımı ve dolayısı ile çiftçilerimizin kalkınmasıdır. Şeker fabrikası ve şeker pancarı Yozgat ve ilçeleri ile birlikte köylerine de ekonomik açıdan önem arz etmektedir. Diğer taraftan şeker pancarı yalnız sanayi hammaddesi değil aynı zamanda besi hayvancılığında çok kıymetli gıda olan yaprak, baş ve posa ile bir yem bitkisidir. Bu ürünün gelişmesi, et ve süt ürününün artmasına ve böylece artan gıda kalitesi ile daha yüksek hayat standardının da artmasına vesile olacaktır. Üretilen pancar, taşımacılık, tarım alet ve makineleri başta olmak üzere birçok sanayinin gelişmesine, gübre, ilaç gibi girdilerin kullanımı ile endüstriyel sektöre önemli katkılar sağlamaktadır. Şeker fabrikası göçün önlenmesinde bölgeler arasında gelişmişlik farkının azaltılmasında ve kırsal kesimin kalkınmasında önem arz etmektedir. Tarımsal sanayinin itici gücü durumundaki şekerin Yozgat ilçe kasaba ve köylerinin sosyo ekonomik durumunu iyileştirici bir sanayi bitkisi olan ve ülkemizin kalkınmasında önemli bir kilometre taşı olan şeker pancarı ve şeker fabrikası ülkemiz tarımına okul, sanayisine öncü olmuştur. “ Ahmet ŞİMŞEK Sorgun Belediye Başkanı 64 şeker-iş dergisi • haziran 2012 “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini istemiyoruz. Özelleştirme sonrasında fabrika kapanma aşamasına gelecek, geçimini büyük ölçüde şeker fabrikalarının oluşturduğu ekonomik faaliyet alanlarına dayandıran esnaf sıkıntıya düşecek ve iflaslar yaşayacaktır. Ülkemiz ekonomisine yadsınamayacak boyutlarda yerli katma değer sağlayan, doğal şeker üretimi ile sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde büyük katkıları olan şeker sanayi sektörünün, yeniden yapılanma sonucunda rekabet üstünlüğü ile bölge ve dünya ekonomisinde hak ettiği yeri bulması elbette ki büyük önem taşımaktadır. Ancak, bu bağlamda özelleştirilmesi düşünülen Yozgat Şeker Fabrikasının sadece 2010 yılı verilerine bakıldığında il ekonomisine olan katkısının 90 milyon lira olduğunu 650 kişiyi doğrudan istihdam ettiği 9 ilçe 201 köyde yapılan pancar üretiminin tamamının kullanıldığı çiftçisinden esnafına yan sektörde çalışanlarına kadar doğrudan ve dolaylı şekilde aileleri birlikte yaklaşık 6 milyon kişiyi etkilediği görülmekte ve anlaşılmakta olup bu nedenle de Yozgat Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmemesi gerekmektedir. Zira özelleştiği takdirde bu fabrika kısa bir zaman sonra kapanma aşamasına gelecektir. Yöremizde Yozgat Bira Fabrikası bünyesinde 300 kişi çalıştıran ve bölgeye katma değer sağlayan önemli bir tarımsal kuruluştu. Gerekli önlemler alınmadan ve üretim şartı konulmadan özelleştirilmesi sonucu yıkılarak yerine maalesef lüks konutlar yapıldı. Bunun gibi birçok örnekleri olan tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi sonucu esnafımız bundan çok büyük zararlar görecektir. Geçimini büyük ölçüde şeker fabrikalarının oluşturduğu ekonomik faaliyet alanlarına dayandıran esnaf sıkıntıya düşecek ve iflaslar yaşayacaktır. Sonuçta mevcut ülke şeker sanayi çökecek, stratejik önemi olan pancar üretimi bitecek, gümrük duvarları koruyucu olmayacak ve sonuçta da Türk şeker sanayi çökecek ve Türkiye pancar şekeri üretiminde stratejik önemini yitirecek ve dev uluslar arası şirketlerin pazarı olacaktır. Bu nedenle böylesine öneme sahip Yozgat Şeker Fabrikası’nın özelleşmemesi, özelleşirse de devletin bire bir içinde olacağı ya da kurumlarının, birliklerinin olacağı iyi çalışan bir modelin ve yapının olması gerekmektedir.” Uğur BEKTAŞ Yozgat Esnaf Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Özelleştirme çalışmaları bölgemiz açısından son derece önemli ve stratejik bir ürün olan pancar ve şeker üretiminin geleceğini doğrudan etkileyecektir. Özelleştirme sonrası olası bir kapanma durumunda fabrikada fiilen çalışanların yanı sıra on binlerce çifti ailesi bölge hayvancılığı, nakliyeciler, esnaf ve tarım işçileri olumsuz etkilenecektir. Bu da esnafımıza yansıyarak büyük sıkıntılar doğuracaktır. Yozgat ekonomisine yıllık 100-150 milyon TL girdisi olan bu tesisin kapanması halinde ilimiz büyük zararlar görecek, göç veren iller sıralamasında ilklerde yer alan Yozgat ili daha çok göç vermeye devam edecek ve bunun etkileri tüm alanlarda etkisini gösterecektir. Bu şekilde bir özelleştirmenin doğru olmadığını, içinde devletin olacağı, çiftçi, esnaf birlikleri ve işçinin de bulunacağı bir sistem kurularak üretimin devam ettirilmesi gerekmektedir. Esnaf Odası olarak Şeker -İş Sendikası’nın tüm çalışmalarına destek olacağımızı belirterek çalışmalarında başarılar dileriz. Erdal KAYGUSUZ Sorgun Esnaf Odaları Birliği Başkanı Gözden Geçirmesini Bekliyoruz” Yozgat Şeker Fabrikasına bağlı olarak 2 il, 9 ilçede, 184 köyde, 4 bin 460 çiftçi tarafından 67 bin dekar alanda 378 bin 663 ton pancar üretilmekte olup, çiftçilerimize toplam 50 milyon 858 bin 635 TL pancar bedeli ödenmiştir. Bunun sonucunda fabrikamızda 45 bin 650 ton şeker, 12 bin 415 ton melas ve 90 bin ton küspe üretilmiştir. Fabrikamızda 177 daimi işçi, 77 sürekli işçi, 112 geçici işçi ve 40 memur olmak üzere toplamda 406 kişi çalışmaktadır. Ayrıca 80 kişi 12 ay, 150 kişi de kampanya dönemlerinde olmak üzere toplam 230 adet müteahhit işçisi çalışmaktadır. Bir dekar pancar ekim sahası tarımda 13 saat sanayide ise 8 saat istihdam sağlamaktadır. İlimizde 67 bin dekar pancar ekimi yapıldığı göz önüne alındığında toplamında yılda 4 bin güne yakın istihdam sağlamaktadır. Hayvancılığa destek için küspe verilmektedir. Yozgat’ta fabrikamızın kapanmaması İlimizin en büyük istihdam ve katma değer oluşturan kuruluşu olması başta pancar üreten çiftçilerimiz olmak üzere nakliyecilerimiz, besicilerimiz, süt üreticilerimiz, hayvan yetiştiricilerimiz ve kısacası bölgemiz bu olanlardan zarar görecektir. Yozgat Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi durumunda sektörel istihdamın yüzde 50-60 oranında azalacağını ayrıca taşımacılık, hayvancılık, maya sektörü, yem sanayi, zirai mücadele, tarım aletleri gibi yan sektörlerde bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Böyle bir durumda ise köyden kente göç hızlanacak, en büyük gelir kaynağından mahrum olan çiftçiyi köyde tutmak mümkün olmayacaktır. Bu şekilde bir özelleştirme stratejisinin yanlış olduğuna inanıyoruz. En azından dünyada yapılan özelleştirmeler göz önüne alınarak içinde kesinlikle devletin kontrol mekanizması olarak bulunacağı bir sistemle çiftçi birlikleri, işçi ve esnaflarında ortaklaşa kuracağı bir birlikteliğe verilmesi görüşündeyiz. Başbakanımızdan ve Yozgat siyasetçilerinden özelleştirmenin yeniden gözden geçirilmesini ve bu satışın onaylanmamasını talep ediyoruz.” Hacı TUZLACIK Sorgun Ziraat Odası Başkanı www.sekeris.org.tr 65 Şeker Özel “Fabrika Kapanırsa Yozgat Önemli Göç Verir” “Başbakanımız’dan Özelleştirmeyi Yeniden Şeker Özel “İşçi-Çiftçi-Esnaf ve Devletin İçinde Olduğu Yeni Bir Model Olmalı” Mustafa SOYLU Turhal Ziraat Odası Başkanı “Turhal ilçemiz 1930’lu yıllarda yaklaşık bin 500 nüfuslu küçük bir kasaba iken.1933 yılında Turhal şeker fabrikasının temeli atılıp 1934 yılında hizmete girmesi ile birlikte ilçemizde gerek sosyal gerekse ekonomik yönden bir hareketlilik başlamıştır. Almanlar tarafından yapılan fabrikamızın inşaatına Almanya vatandaşlarının ve diğer illerden gelen vatandaşlarımızın çalışması ile kültürel yönden de bölgemize katkı sağlamıştır. Fabrikanın hizmete açılması ile göç alır duruma gelmiştir. Bir münavebe ürünü olan şeker pancarı kendiden sonraki yıl ekilen ürünün verimini artırmış bu nedenle çiftçilerimize önemli bir gelir kaynağı olmuştur. Fabrika bünyesinde ziraat bölge şeflikleri kurulmuş bu sayede ilaçlama, gübreleme gibi tarımsal mücadelelerde ilerlemeler kaydedilmiştir. Şeker pancarının işlenmesi sonucu elde edilen küspe ile melas bölgemiz hayvancılığına önemli katkılar sağlamıştır. Taşıma sektörü oluşmuş bu sektöre iş imkanı sağlamıştır. Vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak üzere iş yerleri açılmış, esnaf sayımız hızla artmış, bölgemiz ekonomik ve kültürel yönden Türkiye’nin sayılı ilçeleri arasına girmiştir. 1990’lı yıllardan sonra fabrikamızda bu- 66 şeker-iş dergisi • haziran 2012 lunan kesme şeker, küspe kurutma, tohum fabrikası, alkol fabrikası bölümlerinin kapanması ve emekli olan işçilerin yerine yeni işçi alınmaması ilçemizden göçü hızlandırmış ve ekonomik yönden bir durgunluk başlamıştır. Çiftçilerimize uygulanan kota daralması ve fiyat politikaları nedeniyle pancar üretiminde düşme yaşanmıştır. Bu nedenle sektörün yeniden gözden geçirilmesi, eğer özelleşecek ise çiftçi, işçi, yöre esnafı ile devletinde içinde bulunduğu yeni bir model düşünülmelidir. Tokat Sigara Fabrikası gibi özelleşip kapanacağından endişeliyiz. Çünkü Türkiye’de özelleşen kurumlar kapanmıştır. Bizim isteğimiz Turhal Şeker ve Makina fabrikasının daha verimli çalışması için önündeki engellerin kaldırılarak bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlamalıdır. Mesela; şeker fabrikaları şeker satmakta sıkıntılarının olduğunu söylüyor. Başlıca sebebi ise Nişasta Bazlı Şeker kotasının Avrupa ülkelerinden çok yüksek olduğu söyleniyor. Ülkemizde de dünyada olduğu gibi NBŞ oranı Avrupa ülkeleri seviyesine indirilmeli, fabrikalarımız da üretim ve istihdama devam etmelidir. Yoksa bölgemiz 1930’lu yıllara tekrar dönebilir.” Turhal Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Cemalettin Uzamış, Turhal Şeker Fabrikası’nın bölge ekonomisine yılda 100 milyon lira katkı sağladığı bildirdi. Bir kampanya döneminde yaklaşık 600 bin ton pancar işleyen fabrikanın “Bu pancardan yaklaşık 80 bin ton kadar kristal şeker, 200 bin ton kadar pancar küspesi ve 25 bin ton kadar da melas üretimini yapmaktadır. Fabrikamız çevre ekonomimize yılda yaklaşık 100 milyon TL katkısı bulunan, bölge çiftçileriimizin, nakliyecilerimizin ve esnaflarımızın kazanç sağladığı bir tesistir. Turhal Şeker Fabrikası’nın Cumhuriyet’in ilk sanayi eserlerinden bir tanesi olduğunu belirten Uzamış, “Bunu muhafaza etmemez, bunu geliştirmemiz hepimizin üzerine düşen en önemli görevlerden bir tanesidir. Ekim alanı itibarıyla Tokat’ta en fazla ekim alanda tarımı yapılan ve çiftçimizin en önemli geçim kaynağı şeker pancarıdır. Tokat adına sanayide öncü kuruluşlardan biri olması nedeniyle Turhal Şeker Fabrikamız gözbebeğimiz bir tesisimizdir. Turhal’ı Turhal yapan da zaten Turhal Şeker Fabrikamızdır” diyen Uzamış, fabrikanın katkılarını rakamsal olarak’ta ifade etmek gerekirse; 2011 Yılı için Turhal Şeker Fabrikasına bağlı 3 İl, 12 İlçe ve 290 Köyde 13 bin 87 çiftçi ile 136 bin 600 Dekar alanda pancar ekimi yapılmıştır. Hasat döneminde 627 bin Ton bedele esas pancar elde edilmiş ve 605 bin Ton pancar işlenmiştir. 2011 pancar işleme kampanyasında 87 bin 50 Ton şeker elde edilmiştir. Bu günkü değeri yaklaşık 175 milyon TL dir. 23 bin 180 Ton Melas elde edilmiş olup, üretilen melas maya fabrikalarına ve yem fabrikalarına satılmış ayrıca besi ve pancar yetiştiricilerine bedelli olarak tevzii edilmek suretiyle besi hayvancılığına katkı sağlanmıştır. 177 bin 400 Ton yaş küspe üretimi yapılmış olup, üretilen yaş küspe besicilere ve pancar yetiştiricilerine tevzii edilmiş olup, besi hayvancılğı teşvik edilmiştir. Bunların yanında; çiftçiye ödenen toplam pancar bedeli: 84.389.000-TL Nakliyecilere yapılan toplam ödeme : 8.118.000-TL Satın alma karşılığı yalpılan ödeme : 17.540.000-TL Taşero ödenen toplam miktar : 2.028.000-TL Maaşlar, ücretler ve diger ödemeler : 25.207.000-TL Memurlar yapılan ödemeler : 7.484.000-TL Şeker Özel “Turhal Şeker Fabrikası Bölge Ekonomisine Yılda 100 Milyon Lira Katkı Sağlıyor” Cemalattin UZAMIŞ Turhal Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı ödemeler yapılarak bölge ekonomisine katkı sağlanmıştır. Turhal Şeker Fabrikası bünyesinde 50.000 - L t / gün kapasiteli alkol fabrikası bulunmakta olup arıtım tesisi bulunmadığından çalışamamaktadır. Günümüzde tüm dünya yenilebilir enerji kaynaklarına yönelmiş durumdadır. Biyoetonol büyük bir önem kazanmış, şeker pancarı, şeker kamışı gibi yüksek verimli biyoetonal hammaddeleri bu sektöre yönlendirilmiştir. Biyoetonol enerjide dışa bağımlılğın önlenmesi açısından çok önemli bir alternatif haline gelmiştir. Alkol fabrikamızdaki gerekli düzenleme yapılarak bir an önce biyoetonol üretimine başlanmalıdır. Fabrika yapan fabrikalar olarak bilinen fabrikalarımızdan Turhal Makine Fabrikasında teknolojik yenilikler yapılarak üretim ve istihdama devam etmesinin sağlanması gerekmektedir. Üretim ve istihdam garantisi olmadan tıpmkı Tokat Sigara Fabrikasında olduğu gibi Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi ülkemize ve bölgemize fayda sağlamaz. Türkiye’nin kendisine örnek aldığı ve Liberal ekonomisinin çok güçlü olduğu Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa gibi ülkelerde bile bizzat devlet eliyle desteklenen şeked sanayi, en fazla korunan sektörlerden biri olarak değerdirilmekte ve şahısların eline bırakılmayacak kadar stratejik bir değer olarak tanımlanmaktadır. Bu güzide kuruluşlarımızı korumak amacıyla Başbakanımızdan ihalesi yapılan fabrikaların ihale süreçlerini durdurmasını, özelleştirme kapsamına alınan şeker şirketinin şeker üretiminde söz sahibi olan Almanya, Fransa, Polonya ve Amerika’da, şeker şirketi için uygulanan özelleştirme modeli örnek alınarak, üreticilere ve işçilere verilmesini beklemekteyiz.” www.sekeris.org.tr 67 Şeker Özel “Özelleştirme Mantığını Anlamıyoruz” Mevlit Asım KEŞ Ilgın Ziraat Odası Başkanı “Bölgemizde 30 yıldır, 1982 yılından bu yana, binlerce insana iş, aş, ekmek kapısı olan Ilgın Şeker Fabrikası bölgemizde önemli sanayi kuruluşudur. Bölge çiftçilerimizin bir tek sanayi ürünü olan pancarın işlendiği fabrika yıllardır hizmet vermiş , hala Türkiye’deki şeker fabrikaları içerisinde karlılık oranı en yüksek olan fabrikalardan bir tanesidir. Dolayısıyla karlı bir kuruluşun özelleştirilme mantığını anlamamakla birlikte eğer özelleştirilecekse, içerisinde üreticilerinde olduğu bir özelleştirme modelinin daha gerçekçi bir yöntem olduğu kanaatindeyiz. En yakınımızdaki Konya Şeker örneğinde olduğu gibi bir yol, yöntem izlenirse bölgemiz üreticisine, işçisine ülke ekonomisine katkısı büyük olur kanaatindeyiz. Ilgın Şeker özelleştirilmesinde kamunun denetleyici olarak bulunduğu, üretici ve işçisi ile bölge halkına verilmezsi gerektiğine inanıyoruz.” 68 şeker-iş dergisi • haziran 2012 “Özelleştirme Bölgemize Zarar Verir” Sefa DEVECİ Ilgın Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı “Ilgın Şeker Fabrikasının kurulup üretime geçtiği zamandan günümüze bulunduğu yer ile diğer ilçe ve beldelerimizde her yönüyle katkıda bulunmuş olup, bu bölgedeki mevcut esnafımızın ticari hayatını sürdürebilmesinde en büyük katkısı olmuştur. Fabrikamızın bölgemiz esnafına getirdiği katma değer tartışmasızdır. Eğer esnafımızın bu zamana kadar her türlü sosyal zorluklara rağmen hayatını idame ettirebilmiş ise bu fabrikamızın sayesinde olmuştur. Hal böyleyken fabrikamızın özelleştirilmesi her yönüyle bölgemize zararı olacağı gibi yöre esnafımıza da ekonomik sıkıntılara sokacağı muhakkaktır. Dolayısıyla özelleştirme aşamasında halen uygulanmakta olan özelleştirme yöntemi yeniden gözden geçirilerek bölge insanımızın geleceği ve sermayenin tabana yayılması neticesinde pacar üreticisi ile birlikte esnafımızın da yaşamsal hayatını idame ettireceği bir gerçektir.” Mehmet GAYRETLİ Çorum Süt Üreticileri Birliği Başkanı “Çorum Şeker Fabrikasının özelleştirileceği yönünde bir takım çalışmaların yapıldığı yönünde gelen bilgiler her kesim tarafından bilinmektedir. Ancak Yapılan veya yapılacak olan özelleştirme bitkisel ve hayvansal üretim yapan üretici kesimini bir hayli kaygılandırmaktadır. Çünkü; Şeker fabrikasının toplum menfaatlerini korumaya yönelik düşüncelerden uzak ve/veya ehil olmayan kişilerin eline geçmesi halinde kuruluşundan bu yana gelişim yönünde hızlı bir ivme kazanan bitkisel ve hayvansal üretimin yeniden gerileme dönemine gireceği düşünülmektedir. İstihdam kapasitesi çok yüksek olan tarım ve hayvancılık sektörünü inanılmaz bir biçimde besleyen şeker fabrikaları sadece kar amaçlı kurulmuş olan özel sektörün eline bırakılmamalıdır. Yapılması gereken, kar eden ve/veya profesyonel bir işletmeciliğin bütün kurallarının taviz verilmeden uygulanması ve politik ortamlardan uzak tutulması halinde zarar etme olasılığı olmayan kamuya ait ticari kuruluşlar “Devlet Çiftliği” söyleminden kurtarılmalıdır. Biliyoruz ki şeker fabrikasının kapanması Çorum ve bölge çiftçisi için bir facia demektir. Devletimiz elbette ki üzerindeki kamburlardan kurtulmalı. Ama kamburlardan kurtulurken ekonomik yönden beslendiği damarları çoğaltacağı yerde yok etmemelidir. Tedavi amaçlı bir takım basit önlemler alarak rantabl işletmeciliğin rahatlıkla yapılabileceği kuruluşları elinden çıkarmamalı diye düşünüyoruz. Biz üretici Birliği olarak özetlemeye çalıştığımız düşüncelerimizden dolayı Çorum şeker fabrikasının özelleştirilmesine karşıyız. İlgililere arz olunur.” Fahrettin TAN Pankobirlik Genel Müdürü “ABD ve Avrupa’da şeker üretimi özel sektörden alınarak pancar üreticilerine verilmiştir. Türkiye’de de şeker fabrikalarının pancar üreticilerine verilmesi ihtiyacı artık doğmuştur. Biz, pancar üretiminin ve şeker işçilerinin sonu belli olmayan bir yolda heba olmasını istemiyoruz. Türk ekonomisine 3 milyar dolar katkı sağlayan başka bir sektörün olmadığı artık bir gerçektir. AB şeker pazarı paylarına bakıldığında, yüzde 60’a yakınının çalışanların da söz sahibi olduğu kooperatifler ve kooperatif fabrikalarınca karşılanmaktadır. ABD’de ise, 1970 yılında ABD dahilindeki şeker pancarı şekeri endüstrisinde çiftçi kooperatifleri payı yüzde 0 iken, bugün sektör sanayinin yüzde 100’üne pancar üreticileri kooperatiflerinin sahiptir. Şeker fabrikalarının tamamının kooperatifler tarafından işletilmesi rekabet açısından bir engel teşkil etmemektedir. Aksine bu yaklaşım sektörün geleceği açısından hayati öneme sahiptir ve bunun karar vericiler tarafından bir yol haritası şeklinde algılanması gerekmektedir. Çünkü sektörün doğası gereği hammadde üretimi ile nihai ürün arasında organik bağın bulunmasının üretim maliyetlerin düşmesi ve rekabetin artırılması açısından önemlidir. ABD ve AB’deki uygulamaların temel çıkış noktası da budur. Burada önemli olan rekabetle ilgili kısır tartışmalara bir son verilmesidir. Önemli olan pancar üretiminin sürekliliğinin ve tüm fabrikaların faaliyetlerini sürdürmesini sağlayacak bir modelle özelleştirilmelerinin sağlanmasıdır.” www.sekeris.org.tr 69 Şeker Özel “Devlet Beslendiği “Pancar Üretiminin Damarları Sürekliliği Kesmemelidir” Sağlanmalı” Şeker Özel “Fabrikalar Özelleştirilirse Göç Getirir” Mehmet ATALAY Babaeski Ziraat Odası Başkanı “Şeker fabrikaları; şeker pancarı tarımında, modem tarım teknik ve teknolojilerinin kullanmasını destekleyen, pancar üretimi verimliliğinin artmasını sağlayan ve ekonomiye büyük katkısı olan kuruluşlardır. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kurulan Alpullu Şeker Fabrikası bölgemizdehem şeker,küspe ve melas tüketimini karşılamakta hem de bulunduğu çevreye sosyal ve ekonomik hareketlilik getirmektedir. Aynı zamanda çiftçimize modem tarım uygulamaları konusunda yardımcı olmaktadır. Şeker denildiğinde ilk akla gelen yer olan “Alpullu Şeker Fabrikası”iş istihdamı sağlayarak çalışana da destek olmakta bölge ekonomisini canlandırmaktadır. Bölgemizde önemi çok büyük olan “Şeker Fabrikaları”nın özelleştirilmesi beraberinde iş sıkıntısı ve göç de getireceğinden, ciddi anlamda ekonomik zarar gerçekleşecek ve bundan da bölge halkı oldukça etkilenecektir. Çiftçinin destekçisi olan bu tarihi kuruluşun hizmetlerinden faydalanmak,bölgemizde pancar üretiminin devamını sağlamak bizlerin en büyük isteğidir. Gerek ekonomik, gerek sosyal gerekse bölgemizin tanıtımı konularında önemli yer sahibi olan kuruluşları desteklemekte ayrıca bu konuya gereken özenin gösterilmesini talep etmekteyiz. Sözlerime burada son verirken çiftçimizin ve onların yararına olacak her girişimin destekleyicisi olacağımızı bildirir saygılar sunarım.” 70 şeker-iş dergisi • haziran 2012 “Şeker Fabrikaları Türkiye’nin Çimentosudur” Saim KIRCI Babaeski Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı “Bir ülkenin can damarı olarak demokrasi ülkenin en yeni ve akılcı uygulamasını sağlayan yönetim biçimi olan Cumhuriyet nasıl erdeme dayanan bir hükümet biçimi ise temellerinin atıldığı tarihten bugüne kendisine emek verenlere ülkemizin yarınları adına geleceğini en üst seviyeye taşımaya çalışan şeker fabrikaları da ülkemizin ekonomik olan ilerleyişinin kilometre taşlarından biri olmuştur. Onun için Türkiye’nin çimentosudur. Şeker fabrikası’nın bulunduğu bölgelerdeki ekonomik sosyal kültürel açılımlar sağlayan şeker sanayi ülkemize katma değer sağlamıştır. İşçimizin, çiftçimizin, esnafımızın top yekün kalkınmasında önderlik etmiştir. Alpullu Şeker Fabrikası Trakya’nın can damardır. Trakya’da refah seviyesinin yükselmesinde büyük rol oynamıştır. Alpullu Şeker Fabrikası’nın kapanması demek, Trakya’nın elinin, kolunun, ayağının, bedeninin yok olması demektir. Şeker fabrikalarının ülkemizde desteklenip kalkınmanın öncülüğünü yapacağından eskiden olduğu gibi bugünlerde de işçimizin, çiftçimizin, esnafımızın can damarı olacağı ülkemizin çimentosu olan şeker fabrikalarının esnafımıza da hayat vereceği kesindir. Hükümetimizin de Trakya’da tek olan Alpulu Şeker Fabrikasını kapatmayacağını ümit eder saygılar sunarım.” “Günümüz Türkiye’sin de milyonlarca insanın geçimini sağladığı,yaşam mücadelesinin en önemli aktörlerinden biri haline gelen şeker pancarı tarımının ve şeker üretiminin bitirilmek istenmesi bu sektörden ekmek yiyen milyonlarca insanın bir manada aç kalması anlamını taşırken, diğer taraftan da milyonlarca işsiz ordusuna bir yenisinin eklenmesi demek olacaktır. Ülkemizde bulunan şeker Fabrikaları bölge ekonomisine büyük katkılar sağlamakta olup, bu pasta dan, çalışan personel, çiftçi ve nakliyecide payını almakta ve geçinimi sağlamaktadır. Şeker pancarı tarımı, birçok bakımdan alternatifürünlere göre karşılaştırmalı üstünlüğe sahiptir. Pancar üretimi için ton başına yapılan harcama buğdaydan 3.7, ayçiçeğinden 7 kat daha düşüktür. Buna karşın, birim alanda buğdaydan 3.3, ayçiçeğinden 2 kat daha fazla katma değer yaratmaktadır.Tarım ve sanayide yarattığı istihdam, alternatifürünlerle kıyaslanmayacak büyüklüktedir. Hektarda çalışan işçi sayısı buğdaydan 18, ayçiçeğinden 4 kat daha fazladır. Sektörde, hane halkı düzeyinde 2.5 milyondan fazla insanımız pancar tarımı ve şeker üretiminden geçimini sağlamaktadır. Pancarın işlenmesi neticesinde elde dilen pancar küspesi şeker fabrikası bölgesinde özellikle hayvan yetiştiriciliği yapmakta olan çiftçilerimizce fabrikalardan temin edilerek, diğer yem çeşitlerine göre çok daha ucuza, hayvanların severek yediği sulu, şıralı bir yem bitkisi olan pancar küspesi , süt verimini artırması sebebi ile büyük talep görmektedir. Buda çiftçimizin cebinde fazladan kala para anlamına gelmektedir. Bir hektar alanda elde edilen pancarın baş,yaprak ve küspesi hayvan yemi olarak değerlendirildiğinde yaklaşık 300 kg canlı hayvan hayvan ağırlığı elde dilmesi mümkündür. Pancar ekilen 1 dekar alan 6 kişinin 1 yıl kullandığı kadar oksijen üretirki buda değer olarak ormandan 3 kat fazla anlamına gelmektedir. Şeker tarıma dayalı sanayiler arasında alternatifürünlere göre dış Pazar eğeri bakımından çarpıcı üstünlüğe sahiptir. Batı ülkelerinde tam aksine Nişasta Bazlı Şeker yasaklanırken ya da kotası düşürülüp şeker pancarı ekimine teşvik verilirken Türkiye buna dur demiyor,diyemiyor.Şeker ürettiğimiz pancarı (şeker fabrikalarını özelleştirerek ) kendi ellerimizle topraklarımızdan söküp atıyoruz. Bir taraftan şeker fabrikaları özelleştiriliyor, diğer yandan Tarım Bakanlığı bir yönetmelikle GDO’lu ürünlerin ithalatına kapıyı ardına kadar açıyor. Biliyorsunuz artık mısırdan şeker üretilebiliyor. Türkiye’de Amerikan şirketleri bunun için yerleştiler. Mısırın çoğu Amerika’dan ithal ediliyor ve bunlar GDO’lu. Mısır’dan şeker üretmek için, daha doğrusu mısır nişastasını şekere (früktoz şekeri) dönüştür- Şeker Özel “Şeker Fabrikalarının Kapanması ABD ve AB Ülkelerine Yarar” Türkay TOPAL Babaeski Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı mek için biyoteknoloji ürünü, yani GDO’lu enzimler kullanılmakta. Amerikan şirketleri bu ürün için ayrılan kotayı yükseltmek, mümkünse kotayı kaldırmak istiyor. Bunun için engel nedir? Engel, Türkiye’de şeker pancarına dayalı şeker üretimidir. Mısır şurubu Amerikan şirketlerine çok kar bırakıyor. Onun için şeker fabrikalarının özelleşmesi gerekli. Bunları kendileri alarak kontrol etmeseler bile, bu özelleşme sonunda şeker fabrikalarının çoğunun kapanacağı düşünülüyor. Açık tabii mısır şurubu ile kapatılacak. Türkiye mısır ithali için parayı nereden bulacak? Kapanacak olan (çoğu geri kalmış yörelerimizdeki) şeker fabrikalarındaki işçiler işsiz kalınca nerede iş bulacak? Pancar üretemeyecek olan çiftçiler nasıl geçinecek? Bunlardan onlara ne? Küreselleşme zaten bu demek değil mi? Bu arada hem enzimi, hem de mısırı GDO’lu olacak olan bu şekerin sağlık üzerindeki zararları olacak. Ayrıca bu mısırdan üretilen şeker fruktoz olduğu için GDO’suz mısırdan üretilse bile şeker pancarı şekerine göre çok daha sağlığa zararlı olacak. çünkü vücutta hızlıca yağa dönüştürülüyor. ABD’de kullanılan şekerin yarısı bu mısır şurubudur. Kola, pasta vb. birçok üründen kişi başına 70 kilo şeker almaktalar. Bu yüzden ABD’de bazı eyaletlerde halkın yarısından çoğu obez oldu. Obez şişman değildir. Aşırı şişmandır. Bunlara bakarsak ABD halkı en yüksek (ortalama olarak tabii) milli gelirle, dünyada en kötü beslenen bir toplumdur. İşin bir de bu yanı var.” www.sekeris.org.tr 71 Şeker Özel “Fabrika Kapanırsa İşsizlik, Göç, Hırsızlık, Gasp Artacak” Hikmet ÇALIK Kastamonu Pancar Kooperatifi Başkanı “Şeker pancarı tarımı şeker sanayi ile birlikte iki milyon dolayında insanımıza iş imkânı sağlamaktadır. Pancar posası, melas gibi sağlanmaktadır. İnsan yaşamının her döneminde çok önemli bir temel besin maddesi olan şeker ülkemizde şeker pancarından üretilmektedir. Şeker pancarı dekar başına yüksek verim ve gelir getirmektedir. Şeker pancarının bir başka yönü de çok yüksek, önemli bir ön bitki etkisine sahip olmasıdır. Bu yönüyle de toprak verimliliğinin yükselmesini dolayısıyla diğer kültür bitkilerinin veriminin artmasını sağlar. 1998’ de kotalı sisteme geçilmesiyle pancar ve şeker üretimi düşürülmüş, fabrikalarımız kapasitelerinin altında çalışmak zorunda bırakılmıştır. AB Ülkelerinde ortalama yüzde 2 olan NBŞ kotaları Ülkemizde yüzde 15 olarak uygulanmış, pancar şekerinin şekerli gıda ve meşrubat üretiminde kullanılması büyük ölçüde engellenmiştir. Sektör destekleme kapsa- 72 şeker-iş dergisi • haziran 2012 mından çıkarılmış, ihracat destekleri bile kaldırılmıştır. Sınır ve bavul ticareti ile yurda çok miktarda kaçak şeker girişine göz yumulmuş, kamu fabrikalarının pazarlama olanakları baltalanmıştır. Son olarak da Kastamonumuzu ayakta tutan şeker fabrikamız da özelleştirme kapsamına alınarak büyük ölçekli fabrikalarla rekabet etme şansı olmadığından kapanmasına göz yumulacaktır. Fabrikaların kapanması ilimiz ekonomisi ve tarımını olumsuz yönde etkileyecek olup İşsizlik fırlayacak, köyden kente göç artacak, büyük kentlerde hırsızlık, gasp, kapkaç gibi suçlarda yükselme görülecek, güvenlik problemleri artacaktır Öncelikle, sektörümüze yönelik yasal düzenlemeler gözden geçirilmeli, Şeker Sanayi özelleştirme kapsamından çıkarılarak özerkleştirilmeli, fabrikaların teknolojileri yenilenmeli, pancar üretimi arttırılarak fabrikaların optimum kapasitede çalışması sağlanmalıdır.” Murat BALCIOĞLU Taşköprü Tic ve San. Odası Başkanı “Taşköprü Ekonomisi büyük Ölçüde tarım hayvancılık, belirli ölçüde ticaret ve sanayiye dayalıdır uzun yıllar faaliyet gösteren Sümerbank, Kendir fabrikası, Seka Kağıt Fabrikası özelleştikten sonra kapanmıştır. Özelleştirmeler ilçemizi ticaret ve ekonomi bazında küçültmeye uğratıp ilçemizden Başka illere binlerce insan göç etmiştir. İlimizin yegane geçim kaynağı pancar ve dolaylı olarak 15 bin insanımıza ekmek kapısı olan Kastamonu Şeker Fabrikamız da özelleştirme kapsamında bulun- maktadır Ülkemizde yürütülen gerek tarım politikaları gerekse özelleştirme politikaları yüzünden özelleştirme kapsamında bulunan fabrikamızın özelleştirildikten sonra Kaderi ilçemizde bulunan özelleştirilen diğer işletmeler gibi kapanmak olmamalıdır. Fabrikaların kapanması, çiftçisiyle, fabrika ve tarım işçisiyle, yan sektör çalışanıyla, esnafıyla ve bunların aileleriyle birlikte toplam 200 bin insanımızı olumsuz yönde etkileyecektir.” www.sekeris.org.tr 73 Şeker Özel “Fabrika Kapanırsa Kastamonu’da 200 Bin İnsan Olumsuz Etkilenecek” Şeker Özel “Fabrikamızı Atalarımız Kurdu Şimdi Görev Sırası Bizim” “Nuri Şeker Uşak Şeker Fabrikası”nın kuruluşu bir kurtuluş savaşı destanıdır. Ulusal Kurtuluş mücadelesinin sadece topraklarımızı işgalden kurtarmak olmadığını, aynı zamanda ekonomik bağımsızlığın da bu mücadelenin bir parçası olduğu bilinciyle Uşak halkı bir destan yaratmıştır. Uşaklılar Yunan işgaline karşı onurlu bir direniş sergilemiş, Kurtuluş mücadelesinde batı cephesinde önemli mücadeleler vermişlerdir. Emperyalist işgale karşı halkımız canını dişine takarak büyük bir mücadele vermiş,neredeyse imkansız denilen bir savaşı kazanmıştır. Uşak’taki Kuvay-i Milliye’nin liderlerinden Nuri Şeker ve arkadaşları bir imkansızı daha başarmışlar ve ilk şeker fabrikasını sadece Uşaklıların katkısıyla kurmuşlardır. Dilek AKAGÜN YILMAZ CHP Uşak Milletvekili Tarih 17 Aralık l926. Ülkenin ilk Şeker fabrikası, üstelik hiçbir devlet desteği olmadan, halkın katılımı ile kurulmuş ,Kurtuluş Savaşı sonrası dayanışmanın bir sembolü olmuştur.Üretilen ilk şeker örneğini Nuri Şeker Mustafa Kemal’e götürdüğünde Mustafa Kemal Atatürk “Her sahada madalyamız vardı,sen ilk iktisat madalyasını bize kazandırdın,ben yunanı denize döktüm,sen iktisadi harp ilan ediyorsun “ sözlerini söylemiş,ülkenin her yerinde bu olay örnek olmuştur. Nuri Şeker Uşak Şeker fabrikası daha sonra açılan tüm şeker fabrikalar için bir okul olmuştur. Bizim için bu kadar önemli ve değerli olan, ulusal sermayenin simgesi Nuri Şeker Uşak Şeker fabrikası gibi eminim ki diğer şeker fabrikalarının da bir öyküsü mutlaka vardır. Bu ülkenin onuru, tarihi ve geleceği olan şeker fabrikaları ne yazık ki bugün haraç mezat satılarak yok edilmeye çalışılmaktadır. GDO’lu mısır nişastasından üretilen kanserojen özelliği olan Nişasta bazlı şeker üre- 74 şeker-iş dergisi • haziran 2012 tim kotaları ise AB ülkelerinde yüzde 2 iken, ülkemizde yüzde 15’lere kadar çıkartılmıştır. Şeker pancarı alım fiyatları neredeyse yerinde saymıştır. Tüm bu olumsuz uygulamaların ardından ise fabrikalar zarar ediyor denilerek özelleştirme çalışmaları başlamıştır. Oysaki şeker fabrikalarının zarar ettiği iddiası koca bir yalandır. Uşak Şeker fabrikasında bile son 15 yıldır hiçbir teknolojik yatırım yapılmadığı ve kapasitesi 250 bin ton olmasına rağmen l90.000 ton pancar işlendiği halde kendi iç işleyişinde zarar etmemektedir. Nuri Şeker Uşak Şeker Fabrikası ve diğer şeker fabrikaları özelleştirildiği takdirde 29 Kasım 2011 tarihinde Özelleştirme İdaresi’nin yaptığı ihale sonucunda görüldüğü gibi Elbistan, Malatya, Erzincan, Elazığ, Kırşehir, Kastamonu, Turhal, Yozgat Çorum ve Çarşamba Şeker Fabrikaları bırakınız gerçek değerini, arsa değerinin bile altında satıldığı gibi diğer şeker fabrikalarımız da yok pahasına satılacaktır. İhale şartnamesine göre bu fabrikaların en fazla 5 yıl süreyle üretim yapma şartı vardır. Ya sonra, sonra ne olacaktır. Cargill’in dayatmalarına direnmeliyiz Karlı olmadığı gerekçesiyle Şeker fabrikalarının büyük çoğunluğu kapatılacak çok değerli arsalarına çok katlı binalar yapılacak, şeker üretimi yapılmayacaktır. Bunun sonucunda ülkemiz şeker üreten değil, şeker ithal eden bir ülke olacaktır. Pancar köylüsü pancar ekemeyeceği için kente göç edecek işsizlik artacaktır. Hayvan yemi olarak kullanılan pancar küspesi olmayacağından hayvancılık gerileyecektir. O kentin nakliyecisi, esnafı çökecektir. Yani şeker dünya çapında stratejik bir ürün olması yanında ülkenin ekonomisine çok fazla katkısı olan bir ürün olduğundan yıkımı büyük olacaktır. İşte şimdi sıra bizde. Ülkemizin geleceğine sahip çıkmak için emperyal güçlerin dayatmalarına Amerika’nın NBŞ üreticisi Cargill şirketinin dayatmalarına karşı büyük Türk Ulusu olarak direnmeliyiz. Pancar üreticisi işçi ve devlet işbirliği şart İşte bu nedenlerle pancar üreticisi, şeker fabrikası çalışanları ve devletin bir arada olduğu özerk bir yapıyla şeker fabrikalarımıza sahip çıkalım. Tüm dünyada olduğu gibi şeker üretim planlamasını yapalım, şeker pancarını ve şeker fabrikalarını biyo yakıt üretimi konusunda da yeniden yapılandıralım ve yakıtta da dışa bağımlılığımıza son verelim Bu imkansız değil. Şeker fabrikalarının kurulduğu ilk yıllardaki gibi bir dik duruş, bu ülkeye sahip çıkma azmi ve bilinciyle bunu gerçekleştirebiliriz. Yazımı bu yolda büyük mücadeleler veren Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa gök’ün çok beğendiğim şu sözleri ile bitirmek istiyorum “BİZ TOPRAĞIZ, FABRİKAYIZ. BİZ VATANIZ, HALKIZ. VE KAZANAN BİZ OLACAĞIZ” Şeker Özel “Şeker Pancarından Üretilen Şekeri Tüketelim” “Şeker, sofralarımızın önemli gıda maddeleri arasında yer alan bir besin maddesidir. İçtiğimiz çayda, kahvaltılık reçelde, pastalarda daha sayamadığımız bir çok gıda maddesinde sağlığımız için şeker pancarından üretilen şekerin tercih edilmesi gereklidir. Aksi taktirde piyasada son günlerde moda olan yapay tatlandırıcılardan yapılmış sahte ballar gibi yığınla gıda maddesi sağlığımızı tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Bu yüzden eğer gelecek nesillerin de sağlığını düşünüyorsak gerçeği dururken sahtesini tüketmeyelim.” Mehmet ÇEPİÇ Sinema Sanatçısı www.sekeris.org.tr 75 Şeker Özel “Kaybeden Kim?” “Cumhuriyet döneminin ağır sanayileri, özellikle birçoğu o dönemki genç Türkiye Cumhuriyetinin kendi insanlarını doğduğu yerde doyurma, yerinde istihdam, sosyal destek amaçlı aynı zamanda da Anadolu’nun her karışından yükselecek sanayi yatırımları startı ile başladı bu serüven. Bakir topraklarında yetişen her türlü endüstriyel tarım ürünleri bu sanayilerde işlenecek, memleketin kalkınma hamlesini başlatacak, bu bölgelerde yaşayan insanlarında çiftçisinden, işçisine, nakliyecesine, fabrikasında çalışacak işçisine, tüketicisine kadar öz malımız, kendimiz üretip milli ekonomiye katkı sağlayacak bir hamle idi. Gelişen ve değişen teknoloji ile yüzde yüz yerli sanayisi ile dünyada ön sıralarda yerini almıştı. Bu süreçti tarımsal mekanizasyonun, modern hayvancılık ve sayamayacağımız bir tarımsal üretimde okul olma özelliğini unutmamak da gerekir. Bu hamle, o dönemin vazgeçilmez ve sanayinin temelini oluşturan fabrikalarından birisi Şeker Fabrikaları idi. Fevzi ÇİÇEK TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak 1980’li yıllara kadar her geçen sürede sayıları ve kapasiteleri de artarken, hem ham maddesi olan Şeker pancarı yetiştiriciliği, tarımsal faaliyete, istihdama, yaşanabilir bir çevreye katkı koyarken, hem de dış ticaretimizi de artırmamıza vesile oldu. Bu serüvenin ardından 1990 yılların ortalarında başlatılan süreç bugün bu devasa sektöründe çöküş filmini bizlere izlettirdi. Bu gün parça parça bakıldığında bazı fabrikaların zarar ettiği, ancak şeker fabrikalarına bir bütün olarak bakıldığında aksine kar ettiği bütün çıplaklığı ile ortada. Ancak bu kadar devasa bir sektörü özelleştirme, daha net ifadesi ile özelleştirme adı altında kapatma politikasının haklı zeminin oluşturulması için çok çabalar harcandı. 76 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Önce Şeker pancarı üreticisini üretim alanından tavsiye etmek için alternatif ürün desteklemesi adı altında üretim kotaları ellerinden alında, devamında ise sürekli artan üretim maliyeti karşısında alım fiyatlarının ısrarla sabitlenmesi ya da çok az artırılması sonucunda karlılığının ortadan kaldırılmasıdır. Geldiğimiz noktada ise çiftçinin emeğinin karşılığını uzun zamandır alamamasından dolayı şeker pancarı ekiminden vazgeçmesi. Bu ise bu günkü şeker fabrikalarının kapatılma gerekçelerinin en somut göstergesi olarak anlatılmaktadır. Ancak ne yazık ki hiçbir zaman bu özelleştirme ve akabinde birçoğunun kapatılması gerçeğinin arkasında neler yattığının bir sır olarak saklanmasıdır. Hiç kimse çıkıp biz bu fabrikaları NBSŞ piyasasının bu ülkede artması, yerli üretimden vazgeçirme, dışarıya bağlı bir tüketici toplum oluşturma gayreti olduğunu söylemiyor. Yani büyük fotoğrafı kimse göstermiyor ya da görmek istemiyor. Konu bölgesine göre; ya fabrikada birçoğunun asgari ücretle çalıştığı işçiyi bu devletin ve milletin üstünde kambur olarak gösteriyor, ya fabrikanın eski teknoloji olması ve yerleşim yeri içerisinde kaldığı bu nedenle kapatılmasının haklı olduğunu anlatıyor, ya da zaten şeker pancarı üretimi azaldı, karlılığı tartışılır diyerek bu özelleştirmeyi haklı zemine oturtuyor kendi dünyasında. Şeker fabrikalarının özelleştirme adı altında kapatılma sürecinde birçok sivil toplum örgütünün karşı çıkmasına, işin gerçek yüzünü anlatmaya çalışmasına rağmen, sürecin birinci derecede etkileyeceği çiftçiden, kamuoyundan bu söylemler taraf buluyor. Sadece Malatya, Elazığ, Elbistan ve Erzincan fabrikalarının yer aldığı B portföyünde bile özelleştirme satış değerinin sadece Malatya Şeker fabrikası arsasının emlak değerine satıldığını, diğer fabrikaların net kar sayıldığını, sadece satışa şeker kotası açısından baktığımızda fabrikaların arsalarının ve demirbaşlarının net kar sayılacağını anlamamak mümkün değil. Şimdi gelelim nihayete; Avrupa‘da pancar şekeri üretiminde Fransa ve Almanya‘nın ardından üçüncü sırada gelen Türkiye‘de ise Şeker Yasası ile Şeker Kurumu‘nun şeker üretimine getirdiği kotalar sonucu şeker pancarı üretimi azaltılmıştır. Tamamını ithal ettiğimiz ve her yıl yaklaşık 1 milyon ton dış alım yaptığımız mısırdan NBSŞ üretimine ödenen döviz, bununla beraber şeker pancarı üreticisinden, nakliyecisine, tedarikçisine, iş gücünün değerlendirilmesindeki istihdamına kadar ülkemize sağladığı katma değerini sadece fabrikada çalışan üç beş yüz işçiden ibaretmiş gibi düşünülmesine bağlanmasına ne diyelim? Yada bir dönemler aynı düşence ile özelleştirilen EBK, SEK gibi kuruluşların yaşanan krizler sonucunda yeniden aktive etme çabası örneği önümüzde dururken, akıbeti belli olan bir konuda bu kadar ısrarcı olunmasına ne diyelim.” “Bir süreden beri özelleştirilmesi gündemde olan Muş Şeker Fabrikası ile ilgili olarak açıklamalarda bulunan Muş Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şihmus Sinecem, Muş’ta sanayinin gelişmesini beklediklerini ve bunun için de fabrikanın satılmaması gerektiğini ifade etti. Muş Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şihmus Sinecem, Muş Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmemesi için herkesin, herkesimin sorumluluk alması gerektiğini söyledi. Muş’ta kurulan ilk sanayi kuruluşu olan Şeker Fabrikası’nın Muş için büyük bir öneme sahip olduğunu hatırlatan Sinecem, Sanayinin gelişmesi, ekonominin iyileşmesi için fabrikanın faaliyetini devlet bünyesinde yürütmesi gerektiğini kaydetti. Muş’ta binlerce çiftinin umudu olan Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesinden ziyade kotanın arttırılması için uğraş verilmesi gerektiğini ifade eden Sinecem, “Ağır kış şartlarının yaşandığı bölgede ekonominin iyileştirilmesi için çözüm yollarının aranmasını bekliyoruz. Bugün Türkiye’nin en çok kar yağışı alan ve hayatı olumsuz yönde etkileyen kış mevsiminin bıraktığı tahribatları gidermenin yollarını aramalıyız. Özel sektörde sanayi yatırımlarının yapılmadığı bölgede fabrikalarının özelleştirilmesi başta çiftçiler olmak üzere bölge insanının ekonomik dengesini bozacaktır. Biz istiyoruz ki, devlet bölgemize, ilimize birkaç fabrika daha açsın. İşsizliğin giderilmesi, sosyo-ekonomik gelişmenin sağlanması için devletin öncülük yapmasını bekliyoruz. Geçtiğimiz günlerde yeni teşvik yasaları açıklandı. Teşvik yasalarının bir diğer amacı da bölgenin kalkınmasını sağlamaktır. Bunu sağlamadan özelleştirmeye gitmek yanlıştır. Ekonominin olumsuz etkilemesine davetiye çıkarmaktır” diye konuştu. Türkiye’nin en büyük üçüncü ovasına sahip olan Muş’ta pancar üreticilerinin daha fazla kazanç elde etmesini sağlamak, il ekonomisini iyileştirmek ve genelde kalkınan bir bölgeye sahip olma hayali içerisinde olduklarını ifade eden Sinecem sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha önce Muş’ta faaliyet gösteren yem fabrikası, un fabrikası, barit fabrikası Tekel gibi önemli kurumlar özelleştirildi. Ekonomi giderek dibe vurmaya başladı. Muş halkı yukarıda izah ettiğim kurumların özelleştirilmesinden sonra yaralarını sarmadan Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesi ile perişan olacaktır. Başta pancar üreticilerimiz olmak üzere, kentte herkesin beklentisi bu yöndedir. Muş’ta sanayinin rehberi Şeker Fabrikasıdır. Teşvik Yasası ile birlikte Muş’ta sanayileşme belli bir ivme kazanırsa devlet Şeker Fabrikasını satsın. Ama sanayileşme sağlanmadan, fabrikayı satmak ve özel sektöre de gelin buralara yatırım yapın demek pek mantıklı bir davranış değil. Daha önce de Muş Ticaret ve Sanayi Odası olarak bir takım girişimde bulunmuştuk. Sanayi alanında Muş hamle yaparsa fabrikanın satışı da Muşlu işadamlarına yapılsın. Pancar üreticisi, çalışan mağdur olmasın. Pancar üreticilerimiz şimdiden kara kara düşünmeye başladı. Kar yağışının bir hayli fazla olmasından dolayı tarlaların tamamen su altında olduğunu ve bu suyun çok uzun süre çekilmeyeceğinden endişe ediyorlar. Muş’un ekonomisini düşünemezsek, bölgenin ekonomisini, dolayısıyla ülke ekonomisini hiç düşünemeyiz. Yerelden başlayıp genele yayılan bu düzen herkesi, herkesimi ciddi bir şekilde ilgilendiriyor. Muş Ticaret ve Sanayi Odası olarak hem pancar üreticisinin derdine çare arayacağız, hem de ekonominin iyileştirilmesi için çözüm yolları arayacağız. Şeker Fabrikası Muş’un tek sanayi kuruluşudur. Gelin bir olalım, fabrikamıza sahip çıkalım”. Şihmus SİNECEM Muş Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı www.sekeris.org.tr 77 Şeker Özel “Şeker Fabrikası Muş’ta Sanayinin Rehberidir” Şeker Özel “Telefonsuz, Arabasız Yaşayabiliriz Ama Gıdasız Yaşayamayız” “Ülkemizde üretimine ilk defa 1926 yılında başlanan Şeker Pancarı tarımı ülkemiz Tarım ve sanayine çok büyük katkılar yaptığı gibi kendi alanında dünyanın en büyük 10 tesisinden biri olan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’yi de ülkemize kazandırmıştır. Ülkemiz çiftçisinin verim açısından Avrupa çiftçisi ile yarışabildiği mahsullerin başında Şeker Pancarı gelmektedir. Ülke nüfusumuz her yıl 1,25 milyon arttığı ve bunun sonucu şeker tüketimimizde her yıl 40-50 bin ton artmaktadır. Ülkemizde pancar hasadını müteakip yerine çiftçimiz büyük çoğunlukla buğday ekmektedir. Pancar bitkisinin toprakta bıraktığı organik maddeler, gübreler ve yüksek oranda rutubet nedeni ile yerine ekilen buğdayda dekara en az 150-200kg verim artışı olmaktadır. Polatlımızda 2012 yılında 50 bin dekar alanda pancar ekimi yapıldığı tahmin edilmekte. Bu da sadece Polatlı’da Zekai KÖSEOĞLU Polatlı Ziraat Odası Başkanı 78 şeker-iş dergisi • haziran 2012 11 milyon kg buğday üretiminin artması demektir. Yılda ülkemizin nüfusu 1 milyon 250 bin kişi artmakta ve bu insanlarımızı doyurmak zorundayız. Tarım alanlarını genişletme imkanımız olmadığından tek çözüm, verimi artırmaktır. Bu durumda ise pancarın etkisi büyük olacaktır. Ayrıca Polatlı’da pancar, iş istihdamı sağlayan büyük bir sektördür. Sadece çapası için 300 bin kişinin bir günlük çalışması ile bitirebileceği iştir. Ayrıca Polatlımız kamyoncu esnafını ayakta tutan bir sektördür. 300 bin ton pancarın Polatlı’dan fabrikaya nakli için 15 bin kamyonun bir seferde Ankara’ya gitmesi demektir. Polatlı sanayisi de tarıma dayalı üretim yapmaktadır. “Pancar söküm makinaları, pancar çapa makinaları, sulama tesisleri” kısacası Polatlı sanayisini de ayakta tutan pancar üreticisidir. Polatlı’da hayvancılık sektörünü de destekleyen, ayakta tutan pancardır. Yeşil yaprağıyla, küspesiyle ucuz yem sağlayan pancardır. Polatlı sanayisi ve ekonomisi ile tarıma dayalı bir ilçemizdir. Bunu kısaca özetleyecek olursak; Polatlı çiftçisi ülkemizde yaşayan 20 milyon kişinin soğan ihtiyacını üretiyor. 2 milyon kişinin buğday ve un ihtiyacını üretiyor. Bunun içindir ki Polatlı çiftçisi, üreticisi Polatlı ekonomisini canlı tutan unsurlardandır. Tarımın her sektörünün insanlarımız ve ülkemiz için önemli olduğunu her fırsatta anlatmamız gerekmektedir. Ayrıca ülkemizde tarımdaki istihdam tarımsal faaliyetlerin en alt seviyeye indiği ocak ayında dahi 5milyon 416 bin kişidir. Tarımdaki istihdam yüzde 23,1 payla toplam istihdam içerisindeki ağırlıklı yerini korumaktadır. Sanayinin istihdamdaki yeri yüzde 20 ile 4 milyon 684 bindir. Ayrıca kısa bir not olarak da belirtecek olursak 20 dekar şeker pancarı 1 kişinin 1 yıllık iş sahibi olmasına imkan tanımaktadır. İnsanlarımız telefonsuz, arabasız, televizyonsuz yaşayabilir ama gıdasız yaşayamaz. Ülke olarak düsturumuz şu olmalıdır ki; huzurun ve mutluluğun tek teminatı tarım sektörüdür. Tarımın her sektörü desteklenmeli ve gereken önem verilmelidir. Polatlımız da pancar ekimi münavebe açısından çok önemlidir ve pancar kotasının her yıl artırılması gerekmektedir.” “Sosyal, kültürel ve ekonomik etkinliğini günümüzde de sürdürmekte olan Uşak Şeker Fabrikası Cumhuriyetin kurulması ve gelişmesi döneminde önemli bir kilometre taşıdır. Uşak şeker fabrikası sadece Uşak’a değil, bölgenin ekonomik hayatına da etki eden bir kuruluş olup, bölgesel kalkınma aracı olarak da önemli bir işleve sahiptir. Fabrikada halen yılda 185 bin ton şeker pancarı işlenmekte olup, 30 bin ton kristal şeker elde edilen, fabrika en az 20 yıl daha hizmet verebilecek niteliktedir. Cumhuriyete ışık tutan bir milli servet olup, halen kar eden, kentin ekonomisine önemli katkı sağlayan bir değerdir. Uşak Şeker Fabrikasında üretim tamamıyla durdurulsa dahi fabrika, Uşak için her zaman çok önemli bir yere sahip olmaya devam edecek ve sosyal, kültürel anlamda Uşak’a katkı sunmayı sürdürecektir. Üretim durdurulduktan sonra açık hava müzesine dönüştürülebilecek ender sanayi tesislerinden bir tanesidir. 13/08/2008 tarih ve 26966 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) Kararı’na göre, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’deki kamu hisseleri özelleştirme programına alınmıştır. Buna göre, Türk Şeker A.Ş.’ye ait şeker fabrikaları coğrafi bazlı portföy grupları halinde özelleştirilecek. Her bir portföy grubunun ayrı ayrı ve kendi içinde bir bütün halinde “satış” yöntemiyle özelleştirilmesine ve satışın “varlık satışı” suretiyle gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Uşak Şeker Fabrikası, Özelleştirme Yüksek Kurulu kararında Portföy E’de yer almaktadır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanacak şartnamelerde, coğrafi bazlı portföy gruplarını satın alan alıcılara, portföy grubu için Şeker Kurulu tarafından belirlenecek toplam şeker kotası çerçevesinde en az beş yıl şeker üretim şartı getirilecek. Buna göre portföyündeki dört fabrika ile belirlenen kotayı doldurabilen yatırımcı beşinci fabrikayı çalıştırmak zorunda değildir. Uşak Şeker Fabrikası kar eden bir fabrika olmasına karşın hammadde üretiminin yeterli olmamasından dolayı bulunduğu portföyü işletecek olan yatırımcıya yeterli kar marjı sağlayamayabilir. Bu nedenle yatırımcı üretim yapmayarak fabrikayı atıl bırakabilir. Ya da 5 yıl sonra fabrikanın bulunduğu kompleksi başka amaçla kullanarak, fabrikanın Uşak ve ülkemiz için önemini göz ardı ederek sahip olduğumuz kültürel mirasın izlerinin silinmesine neden olabilir. Uşak Şeker Fabrikası’nın özelleştirme programı kapsamından çıkarılması, kar ettiği sürece devlet eliyle üretim yapması, ilimiz ve ülkemiz için çok önemlidir. Kar eden bir fabrikadan zarar eden bir fabrikaya dönüştüğünde ise üretimin durdurulup fabrika kompleksinin İl Özel İdaresi veya Belediyeye devredilerek Sanayi Müzesine dönüştürülmesi, Uşak Şeker Fabrikasının biriktirdiği tüm anılarla birlikte gelecek kuşaklara ulaştırılması, sosyal ve kültürel olarak şehrimize ve ülkemize katkı sağlamayı sürdürebilmesi açısından son derece önemlidir.” Ali ERDOĞAN Uşak Belediye Başkanı www.sekeris.org.tr 79 Şeker Özel “Fabrika Satılırsa Kültürel Mirasımızın Bir İzi Daha Silinir” gündem Şeker-İş Sendikası e-devlete Adım Attı… E-devlet sistemi sayesinde dünyada ve Türkiye’de yaşanan bütün gelişmeleri anında üyelere aktarabileceklerinin altını çizen Gök, Şeker-İş Sendikasının gelişmeye yönelik her türlü çalışmayı yapacağını söyledi. 80 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Şeker-İş Sendikası Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın e-devlet sistemine geçişi ve Sendikalar Kanunu’nda yapılacak değişikliklere uyumlu, anında işlem yapan yeni bir yazılım sistemine adım attı. Şeker-İş Şube Başkanları ve şube sekreterlerine yönelik olarak Genel Merkez Binasında gerçekleştirilen web tabanlı eğitim sistemi seminerinin açılışında konuşan Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, çalışma hayatının zorluklarına değindi. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürecinde her zamankinden daha fazla enerjiyle çalışıl- gündem ması gerektiğinin altını çizen Gök, sektörden ekmek yiyen herkesin camiaya sahip çıkması gerektiğini kaydetti. Sektörde yaşanan zorluklara rağmen her gecenin bir sabahı olduğuna işaret eden Gök, “İşte o sabah uyandığımızda bütün enerjimizle çalışma hayatına hizmet etmeliyiz. Eğer bizim azimli ve kararlı mücadelemiz sonucu şeker fabrikaları özelleştirme programından çıkartılırsa çok mesafeler kat edeceğimize inanıyorum. Şeker-İş’i Türkiye’nin en büyük sendikalarından birisi haline getirmeliyiz. Çünkü bizim bugüne kadar şahsi çıkara dönük hiçbir çalışmamız olmadı.” E-devlet sistemi sayesinde dünyada ve Türkiye’de yaşanan bütün gelişmeleri anında üyelere aktarabileceklerinin altını çizen Gök, Şeker-İş Sendikasının gelişmeye yönelik her türlü çalışmayı yapacağını söyledi. Sendikamızın muhasebe servisinden, muhaberata, AR-GE’den eğitim servisine kadar tüm birimlerin şubeleri ile daha verimli ve uyumlu entegrasyonunun sağlanacağı yeni sitemde tüm eğitimleri sistemi geliştiren AGEM Yazılım ve Danışmanlık Şirketi verdi. Şeker-İş Genel Merkezi’nde 7-9 Mayıs tarihleri arasında üç gün süren eğitim programında birim yetkilileri programı uygulamalı olarak öğrenirken, web tabanlı otomasyon projesi kullanıma açıldı. Programda örgütlenme, yetki sözleşmeleri, aidat, hukuk, evrak takip, arşivleme ve daha birçok işlem ortak bir platformda sendika sistemi içerisine entegre edildi. www.sekeris.org.tr 81 haber Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök: “Bilinçsiz Özelleştirme Politikaları İthal Ürünler Arasına Şekeri de Katacak” Şeker-İş Sendikası 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününde Bir Mesaj Yayınladı. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Türk ekonomisine 3 milyar doların üzerinde değer katan şeker fabrikalarının özelleştirilmesini eleştiren Gök’ün mesajı şöyle: İnsan yaşamının sürdürülebilmesi için tarımsal üretim sektörünün olmazsa olmazlarından olan, sadece gelişmekte olan değil, gelişmiş ülkelerin de öncelikli gündemlerini oluşturan çiftçilerimiz bugün üretim aşamasında karşılaştığı her türlü zorluğa rağmen alın terinden aldığı güçle emeğinin karşılığını alma mücadelesi içerisinde hayata tutunmaya çalışmaktadırlar. Dünya üzerinde milyonlarca insanın açlıkla mücadele ettiği, küresel ısınmaya bağlı kuraklık, iklim değişiklikleri ve tüm dünyayı etkisi altına alan mali kriz de göz önünde 82 şeker-iş dergisi • haziran 2012 bulundurulduğunda çiftçinin emeğine, kutsal alın terine ne kadar muhtaç olduğumuz gerçeği bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Ülkemiz, birçok ülkenin gıpta ile baktığı, doğal kaynakları ve coğrafi konumuyla tarımsal üretimde büyük bir potansiyele sahip bir ülkedir. Ancak, geçmişte kendi kendine yeten bir tarım ülkesiyken ne yazık ki uygulanan yanlış politikalar bugün ülkemizi neredeyse tarımda bir sömürge ülkesi haline dönüştürmüştür. Destek olarak verilmesi gereken milyarlarca dolar para ithal tarım ürünlerine ödenirken, bu paralar Türk çiftçisinin yerine ABD ve AB çiftçisinin cebine girmiştir. İşte bütün bu gelişmeler bizlere değişen ve gelişen dünyamızda olduğu gibi ülkemizde de tarımsal üretime dair yerinde ve işlevsel adımların henüz atılmadığını gör- Türkiye’nin yararına olacaktır. Aksi taktirde ileride köyden kente göçün oluşturduğu ekonomik ve sosyal faturaların ağır yükünü omuzlarımızda daha da fazla hissedeceğimiz gerçeğinden kaçmamız mümkün olmayacaktır. İvedilikle hazırlanacak özel programlarda, tarımda verimlilik konusu üzerinde durularak çiftçinin elindeki imkanlar doğrultusunda bugün tarlalardan en iyi verimin alınması konusunda gereken adımların atılmasına ihtiyaç vardır. Kuru fasulyeyi Amerika’dan, yeşil mercimeği Kanada’dan, nohut’u Meksika’dan, buğday’ı Ukrayna’dan ithal eden bir ülke olarak, bilinçsiz bir şekilde sürdürülen özelleştirme politikalarıyla ithal ettiğimiz ürünler arasına çok yakın zamanda sofralarımızdaki şekerin de girmesi kaçınılmaz olacak, Türkiye pazarı şekergenetiği değiştirilmiş ürün cenneti haline gelecektir. Şeker-İş Sendikası adına 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününde ülkemizin kalkınmasında önemli rolü olan, nasırlı elleriyle toprağa hayat veren tüm çiftçilerimizin bu anlamlı gününü kutlar, bereketli hasatlar temenni ederim. www.sekeris.org.tr 83 haber menin üzüntüsünü yaşatmaktadır. Yaşanan bu gelişmelerin beraberinde çiftçilerimizin tarım alanındaki rolünü giderek azalttığı bu vahim tablo bugün özellikle Türk çiftçisinin can damarlarından olan, 3 milyar doların üzerinde yarattığı katma değerle ülkemiz ekonomisine yön veren şeker pancarı tarımına da olumsuz yansırken, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından siyasi iradeyi ve kamuoyunu yanıltan ciddiyetsiz yaklaşımlar ve sümenaltı edilen raporlarla şekeri ithal ürünler arasına katma çabalarını kabul edilemez yaklaşımlar olarak görmekteyiz. Şeker-İş Sendikası olarak bilinçsizce uygulanmaya çalışılan özelleştirme politikalarına karşı başta Sayın Başbakanımız olmak üzere ilgili Bakanlıklarımızın dur diyeceğine olan inancımızı da kaybetmediğimizi buradan bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Unutulmamalıdır ki, çiftçilerimizin toplumsal yapımız ve ülke ekonomimiz içerisindeki yeri ve rolü çok önemlidir. Bu aşamada çiftçilerimizin yaşadığı sorunlara yönelik uzun vadeli çözümlerin üretilmesi, AB yolundaki basından 84 şeker-iş dergisi • haziran 2012 basından www.sekeris.org.tr 85 basından 86 şeker-iş dergisi • haziran 2012 haber Şeker-İş Mayıs’ta Alanlardaydı Alpullu Şeker-İş Sendikası şube yönetimi ve üyeleri ile 1 Mayıs’ta tam kadro alanlardaydı. Türkiş’ in düzenlemiş olduğu 1 Mayıs İşçi Bayaramı’na Çarşamba Şeker-İş sendikası üyeler yoğun katılımla damga vurdular. 1 Mayıs Emek, Birlik, Dayanışma ve Mücadele Gününde Şeker-İş Sendikası Bor Şubesi olarak Niğde İli Ulukışla İlçesinde düzenlenen etkinliklerde alanlardaydı. Türk- İş ve Kamu Sen ‘in ortaklaşa düzenlediği 1 Mayıs Emek ve dayanışma gününde Eskişehir şubesi ve genel merkez yöneticilerimizle birlikte Bursa’da meydanlara indik sesimizi duyurduk. Kırşehir 1 Mayıs Kutlamaları www.sekeris.org.tr 87 köşe İş Sağlığı ve Güvenliği Haftasında İş Kazaları Vahametini Koruyor Fatma Bektaş Şeker-İş Eğitim Müdürü Ülkemizde her yıl Mayıs ayının ilk haftasında, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası adı altında, ilgili kuruluşlar tarafından çeşitli etkinlikler düzenlenerek, çalışanlar için hayati önem taşıyan bu konu kamuoyunun dikkatine sunulur. Bu yılda 26. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası 4-10 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirildi. Her sene yapılan çeşitli etkinlik konferans ve konuşmaların ardından, iş yerlerimizde yaşanan kazalardaki vahim sonuçlara karşın, işyerlerinde sağlıksız ve riskli çalışma ortamlarında iyileşme olmadığı, alınan önlemlerde yetersiz kalındığı görülmektedir. 88 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Yaşama hakkı en temel insan hakkıdır. Ülkemizde iş kazası sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısı maalesef çok fazladır. İş sağlığı ve iş güvenliği çalışanların hayatı ve sağlığı ile ilgili olduğundan her şeyden önemlidir. İşçi ölümleriyle sonuçlanan kazaların ülkemiz gündeminin ilk sıralarında olması bu konuda ihmal ve eksikliklerin çok fazla olduğunu ve denetimlerin çok yetersiz kaldığını ortaya koymaktadır. Ülkemiz iş kazalarında Avrupa ve dünyada ilk sıralarda; ölümlü iş kazalarında ise Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. 2011 yılı sonunda yayınlanan 2010 yılı SGK istatistiklerine göre; 2010 yılında 62 bin 903 iş kazası ve 533 meslek hastalığı tespit edildi. Bunlardan 1.434’ü iş kazası ve 10’u meslek hastalığı sonucu olmak üzere bin 444 işçi hayatını kaybetti. İş kazaları sonucu bin 976, meslek hastalıkları sonucu 109 kişi olmak üzere toplam 2 bin 85 kişi sürekli iş göremez hale geldi. Ülkemizde iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin bu istatistikler SGK kayıtlarına göre belirlenmektedir. Oysa fiili durumun bunun çok çok üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Sendikalı işyerlerinde iş kazalarının bildirimleri yapılmakta, örgütsüz işyerlerinde kuruma bu bildirimlerin çoğu yapılmamaktadır. Halbu ki, örgütsüz ve kayıt dışı çalıştırılan işyerlerinde iş kazalarının daha yüksek bir orana sahip olduğunu bilmekteyiz. Ülkemizde kayıt dışı istihdam, küçük işletmelerin sayıca bulunmasın ulusal istatistiklerde meslek hastalığı olarak kayıt altına alınmalıdır. Çalışma mevzuatımıza göre işyerinde işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını, işçinin sağlığının korunması işverenin en önemli yükümlülüğüdür. Fakat ülkemizde sendikalı işyerleri dışında çalışanların iş güvenliği konusunda bir ilerleme olmadığı ve iş kazalarının artan teknolojik gelişmelerle birlikte vahametini koruduğu görülmektedir. 2011 yılı SGK istatistikleri henüz açıklanmadı. Ancak 1600 civarında işçinin hayatının kaybettiğinin açıklanması beklenmektedir. Kaç yıldır beklenen İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı, başta konfederasyonlar, sendikalar, meslek odaları ve tabipler birliği olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının önerileri, görüşleri dikkate alınarak bir an önce çıkarılmalıdır. Kayıt dışı ekonomi önlenmeli, çalışanların örgütlülük oranının arttırılması sağlanmalı, yabancı kaçak işçi ve çocukların çalıştırılması önlenmeli, mesleki eğitime önem verilmeli, iş kazaları ve mesleki hastalıkları konusunda toplum ve çalışanlar sürekli ve etkin bir şekilde bilgilendirilmelidir. Sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı, işyerinde verimliliğin sağlanmasında temel şarttır. İş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu yaşanan maddi ve manevi kayıplar, ülke ekonomisi içerisinde önemli bir boyuttadır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre iş kazası ve meslek hastalıkları her yıl, ülkelerin GSMH’lerinin yüzde 1-4’ü oranında kayıplara yol açmaktadır. Bu nedenle ülkemizde de iş sağlığı ve güvenliği alanında çok ciddi tedbirlerin alınması mecburiyeti vardır. Çünkü yapılan araştırmalara göre iş kazalarının yüzde 50’sinin kolaylıkla önlenebilecek kazalar olduğu, yüzde 48’inin ise sistemli çalışmalar sonucunda önlenebileceği ortaya konulmuştur. İş kazalarından yalnızca yüzde 2’si önlenemez kategorisine girmektedir. Bu da, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda etkin bir politikanın ve uygulanması ile bu kazaların yüzde 98’inin önlenebileceğini göstermektedir. www.sekeris.org.tr 89 köşe çok olması, fason üretim, taşeronlaşma nedeniyle işyerlerindeki iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin bilgiler, sağlıklı biçimde istatistiki kayıtlara geçmemektedir. Ülkemizdeki iş kazalarının nasıl vahim bir duruma geldiğini Sayın Bakan Faruk Çelik’in konuşmalarında görmekteyiz. Çelik ülkemizde her gün ortalama 172 iş kazasının olduğunu, bunların 3’ü ölüm, 6’ sının iş göremezlikle sonuçlandığını itiraf etmiştir. Çelik, mevcut mevzuata göre 50 ve daha yukarı işçi çalıştıran işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırmak ya da hizmet almak zorunda olduğunu, bunun ise 1 milyon 436 işyerinin sadece yüzde 2’sine tekabül ettiğini, iş kazalarının yüzde 30’unun 1-9 işçi çalıştıran işyerlerinde yaşandığını belirtmiştir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, yüksek işsizlik, hızlı nüfus artışı, küçük yaşta çalışmayı ve kayıt dışı istihdamı arttırmıştır. Kayıt dışı güvencesiz çalıştırma, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve iş güvenliği kurallarının yeterince yerine getirilmemesi nedeni ile çok sayıda işçimiz yaralanmakta, hastalanmakta ve ölmektedir. Ülkemizde; İş güvenliği işçi sağlığı önlemlerinin işverenler tarafından bir maliyet unsuru olarak görülmesi, iş risklerine karşı gerekli tedbirler alınmaması, işin gerektirdiği işçi eğitimlerinin gerçekleştirilmemesi, İşyerlerinin denetimindeki yetersizlik iş kazalarının önlenemeyişinin en önemli sebeplerindendir. Teknolojik gelişme, üretim sürecine katılan çeşitli kimyasallar ve çevre faktöründen dolayı gelişmiş ülkeler riskli sektörlerde üretimlerini gelişmekte olan ülkelere kaydırılmıştır. Bu işlerde iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması sonucunda oluşan yeni mesleki hastalıklar söz konusudur. Özellikle kimya sektöründe meslek hastalıkları çoğalmaktadır. Bu meslek hastalıklarının çoğu istatistiklere yansımamaktadır. Sağlık kurumlarınca meslek hastalığı tanısı konan her olayda maluliyet durumu bulunsun haber ’ı Türk-İş Bursa’da kutladı… Demokrasi Bayramı İşçi ve emekçiler meydanlarda buluştu. İşçinin en büyük bayramı 1 Mayıs, Bursa’da bahar havası estirdi. Bu yıl Taksimi değil Bursa’yı seçen Türk-İş ve Kamu-Sen’le birlikte çok sayıda sivil toplum örgütü, miting alanlarını doldurdu. Sağcısı, solcusu aynı coşkuyu yaşadı. Atatürk Stadyumu önünden binlerce emekçi Kent Meydanı’na yürüyüşe geçip ellerinde dövizlerle sloganlar atarak kutlama yaptı. Gündemde ise “kıdem tazminatı’ ve “esnek çalışma” vardı.. İşçi bayramında hükümete kıdem tezminatı konusunda rest çeken Türk-iş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, «Kıdem tazminatımıza el uzatılırsa genel grev yapacağız. Esnek çalışma biçimlerini ve asgari ücretin bölgesel olmasını da kabul etmeyeceğiz» dedi. 90 şeker-iş dergisi • haziran 2012 Örgütlenemiyoruz Çalışanların kıdem tazminatına göz diken Ulusal İstihdam Stratejisi ile esnek ve kuralsız çalışma biçimlerine karşı çıkan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, sendikal örgütlenmenin önüne çıkarılan engellere dikkati çekti. 1 Mayıs işçi Bayramı kutlamalarının bu yıl ana merkezlerinden biri olan Bursa›da binlerce kişi miting alanlarını doldurdu. Resmi tatil ilan edilen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü›nü Bursa›da kutlayan işçi konfederasyonu Türk-iş ile memur konfederasyonu Türkiye Kamu-Sen›in etkinliğine katılmak üzere Kocaeli, Eskişehir, Bilecik, Yalova, Çanakkale, Sakarya, Kütahya ve Balıkesir›den otobüslerle Bursa›ya gelen gruplar, sabah saatlerinde Atatürk Stadyumu önünde toplandı. Binlerce kişi, burada davul ve zurna eşliğinde oynadıktan sonra ellerinde dövizlerle sloganlar atarak Darmstadt Caddesi›nden yürüyüşe geçti. Kutlamaların yapıldığı Kent Meydanı›na gelene kadar halay çekerek 1 Mayıs›ı kutlayan işçilerin «Yaşasın 1 Mayıs» pankartları ile sendika ve Türk bayrakları taşıdıkları görüldü. 1 Mayıs kutlamaları nedeniyle Darmstadt Caddesi üzerine araç park edilmesi yasaklanırken, oto kiralama esnafının araçları da kaldırıldı. Yüzlerce polis geniş güvenlik tedbiri alırken, kutlamalara Türk-iş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ile Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk da katıldı. Kent Meydanı›nda düzenlenen mitingde konuşan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, «1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı›nda bu meydandan yükselen ses, halkın sesidir. Yılgınlığa umutsuzluğa yer yok. Bu ülkenin gerçek sahibi bizleriz» dedi. Sorunları dile getirmek için Bursa Kent Meydanı›nda toplandıklarını belirten Kumlu, şunları kaydetti: “Bugün dünyanın her yerinde emekçiler, sermayenin, yoksulluğa, işsizliğe, savaşlara neden olan aç gözlülüğünü protesto ediyor. Türkiye›deki güvencesiz çalışma biçimlerine isyan ediyoruz, işsizliğe, yoksulluğa, adaletsizliklere isyan ediyoruz. Sosyal devletin gün geçtikçe budanmasına isyan ediyoruz.» haber Kıdem tazminatına dokunulursa genel greve gideriz “Ulusal İstihdam Stratejisi diye bir şey çıkardılar. İşsizliği önleyeceklermiş. İşsizliği önlemek için ne yapmak istiyorlar? Kıdem tazminatı hakkımızı budamak, esnek çalışma biçimlerini yaygınlaştırmak, asgari ücreti bölgeselleştirmek, kiralık işçilik düzenlemesini getirmek istiyorlar ve daha neler neler” diyen Kumlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kıdem tazminatımıza el uzatılmasını kabul edecek miyiz? Etmeyeceğiz. Genel grev yapacağız, genel grev. Peki esnek çalışma biçimleriyle köleleştirilmeyi kabul edecek miyiz? Etmeyeceğiz. Asgari ücretin bölgeselleşmesini kabul edecek miyiz? Etmeyeceğiz. Tüm bunlara ve haklarımıza yönelik diğer saldırılara karşı hep birlikte direnecek miyiz? Direneceğiz arkadaşlar. Ey hükümet sana sesleniyorum; yoksulluğu açlığı önle, işsize iş yarat, iş güvencesini, sosyal adaleti, adil bölüşümü sağla. Taşeronluğu, cinayet haline gelen iş kazalarını engelle. İşsizlik sigortası fonundaki paralarımıza dokunma. Esnek çalışma biçimlerinden vazgeç. Kayıt dışı ekonomiye karşı mücadele ver.” www.sekeris.org.tr 91 haber Kayseri Şeker’den En Anlamlı Turnuva Köksal Demirok Turnuvası Sona Erdi Başkan Akay, Köksal Hocamızın Adı Her Yerde Yaşayacak Kayseri Şeker Fabrikası, bir süre önce geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Kayseri Şekerspor Altyapı Hocası Köksal Demirok’un adını yaşatmaya devam ediyor. Önce Şekerspor için yapılan Spor Tesislerine ismi verilen Koksal Demirok’un adına, bu kez de bir futbol turnuvası yapıldı. Geçtiğimiz aylarda Kayseri Şeker Fabrikası içerisinde geçirdiği trafik kazası sonrası hayatını kaybeden, Şekerspor Altyapı Hocası Köksal Demirok için bir futbol turnuvası düzenlendi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda başlayıp, 18 Mayıs’ta sona eren turnuvanın finalinde, anlamlı bir tören düzenlendi. 24 İlköğretim Okulu’nun katıldığı Köksal Demirok Futbol Turnuvası’nın sona ermesi ile birlikte düzenlenen ödül 92 şeker-iş dergisi • haziran 2012 törenine; İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan, TFF Bölge Müdürü Vahdi Elbaşı, TÜFAD Başkanı Osman Yozgat, ASKF Kayseri Şube Başkanı Musa Soykarcı, İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri, İl Hakem Kurulu Başkanı, Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, Yönetim Kurulu Üyesi Hurşit Dede, Denetim Kurulu Üyeleri İsmet Aksoy, Mustafa Türkaslan, Genel Müdür Hayri Dikbaş, Genel Müdür Yardımcıları ve sporcu öğrenciler katıldı. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan törende ilk konuşmayı, hayatını kaybeden Köksal Demirok Hoca’nın kardeşi Bahri Demirok yaptı. Demirok, kardeşi Köksal Demirok’un kendileri için ölmediğini ve şu an Kayseri Şeker Fabrikası ile birlikte her yerde yaşadığını belirterek, arkadaşlarımızın hem kulübümüzde hem de Memleketimize hizmet etmesini temenni ediyoruz. Çünkü artık Şekerspor sadece bu fabrikanın değil, Kayseri’nin ve civar illerin de bir takımıdır. Yine bu bağlamda Şekerspor olarak düzenlediğimiz bu turnuvada emeği geçen herkese sonsuz teşekkür ediyorum. Rahmetli Köksal hocamızın adını yaşatmak adına tüm yönetici arkadaşlarımız ile birlikte bu tesisimizin adını Köksal Demirok Tesisleri olarak değiştirme kararı aldık. Bu tesis yaşadığı sürece hocamızın da ismi hep yaşayacak hem de Köksal Demirok Futbol Turnuvası her yıl geleneksel olarak gerçekleştirilecektir” şeklinde konuştu. Yapılan bu konuşmaların ardından ödül törenine geçildi. Birbirlerine karşılıklı plaket takdim eden TFF Bölge Müdürü Vahdi Elbaşı ve Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay’ın ardından Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Genel Müdürü Hayri Dikbaş İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan’a plaketini takdim etti. Ceylan’ın da Genel Müdür Hayri Dikbaş’a ödül vermesinin ardından, Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Paşa Doğan, TÜFAD Başkanı Osman Yozgat’a plaketini takdim etti. Bahri Demirok’a plaketini Başkan Hüseyin Akay takdim ederken, Yılın Kalecisi’ne ödülünü; Yönetim Kurulu Üyesi Hurşit Dede verdi. Turnuvanın gol kralına ise ödülünü, Denetim Kurulu Üyesi İsmet Aksoy takdim etti. Törenin sonunda Turnuvanın 3.sü olan Yılmaz İsmet Akansu İlköğretim Okulu takımına kupasını, İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan takdim ederken, 2. olan Mehmet Kemal Dedeman ilköğretim Okulu’na kupasını ASKF Başkanı Musa Soykarcı ve Şampiyon olan Mustafa Müjgan Boydak İlköğretim Okulu’na ise kupasını Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay takdim etti. www.sekeris.org.tr 93 haber “Sayın Yönetim Kurulu Başkanımız Hüseyin Akay bey, ağabeyimin hatırasını yaşatabilmek amacıyla çok önemli çalışmalar yapmıştır. Başta Kayseri Şekerspor Tesisleri’ne ağabeyimin ismini vermesinin ardından, bu turnuvaya da aynı ismi vererek bizleri ve ailesini fazlasıyla onurlandırmıştır. Bu nedenle hem turnuvaya katılan kardeşlerime, hem de organizasyonu yapan Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. yöneticilerime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum” şeklinde konuştu. Demirok’un hemen ardından söz alan İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan ise yapılan bu tesislerin Kayseri adına çok önemli bir yatırım olduğunu belirterek, Köksal Demirok isminin yaşatılması için hazırlanan turnuvada emeği geçen herkese teşekkür etti. Ceylan, bu turnuvanın geleneksel hale getirilmesinin, öğrencilerin gelişimi ve spora bakış açısının geliştirilmesi noktasında da çok önemli olduğunu belirterek, “Köksal hocamız çok değerli bir öğretmenimizdi. Ölüm hepimize hak, fakat ölümün zamansız olması hepimizi derinden etkilemektedir. Bu nedenle hocamızın zamansız aramızdan ayrılması, yine bu bağlamda hepimizi çok üzmüştür. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum” şeklinde konuştu. Ceylan’ın ardından söz alan Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay ise Köksal Demirok adını verdikleri yeni spor tesislerinin sadece Şekerspor’a ait bir saha olmadığını belirterek, “Spora ve sporcuya hizmet vermek amacıyla gençlerimizin gelişimine yönelik birçok önemli çalışma başlatmış bulunmaktayız. Başta yaz okulları olmak üzere, spor tesisimizin hayata geçirilmesi ve bu turnuvanın yapılması, bu çalışmaların bir göstergesidir. Bizler Kayseri Şekerspor olarak, her ne kadar profesyonel bir takıma kavuşmuş olsak ta alt yapımızda yetişen veya Kayseri’de spor yapan genç Kayserili turizm Osmanlı döneminde Şorbulak olarak anılan ilin adı, Ermeniler zamanında Karakilise olarak değiştirilmiştir. Kazım Karabekir Paşa zamanında Karakilise ismi değiştirilerek Karaköse diye adlandırılmıştır. Nuh Tufanı ile ilgisinden dolayı Tevrat’ta adı geçen Ararat Dağı ve ülkesinin, Ağrı ve çevresinin olduğu sanılması dolayısıyla Ağrı’ya batılılar tarafından Ararat da denilmektedir. 1834 yılında bucak, 1869 yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında il merkezi olmuştur. 5165m. yüksekliğiyle Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı’ndan dolayı da AĞRI adını almıştır. Yüzölçümü: Yüzölçümü 11376 kilometre karedir. Topraklarının %46’sını dağlık alanlar, yüzde 29’unu ovalar, yüzde 18’ini platolar ve yüzde 7’sini yaylalar oluşturmaktadır. Nüfus: 2000 yılında yapılan nüfus sayımına göre Ağrı ilinin nüfusu 470 bin 796 dır. Bu nüfusun yüzde 44‘ü il ve ilçe merkezlerinde, yüzde 56 ‘sı kırsal alanlarda yaşamaktadır. Ağrı Dağı Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı (5165 m.) eskiden beri bilginlerin, dağcıların, serüvencilerin ilgisini çekmiş ve birçok hikaye, türkü ve efsaneye konu olmuştur. İncil ve Tevrat’ta da adı geçen dağa, turizm açısından önemli bir konum kazandıran yaygın inanca göre; Nuh Peygamber zamanında yeryüzünü kötülükler kaplamıştır. İnsanlara bir ders vermek amacı ile Tanrı, Nuh’a bir gemi yapmasını emreder. 300 arşın boyunda, 50 arşın genişliğinde ve 30 arşın yüksekliğinde yapılacak gemiye, Nuh Peygamber, eşi, oğulları, oğullarının eşleri ile birlikte yeryüzünde bulunan bütün canlı türlerinden 7 erkek, 7 dişi, sürüngenlerden 2 erkek, 2 dişi, yeterli yiyecek de alarak binecektir. Nuh Peygamber, Tanrının emri doğrultusunda gemiyi yapar ve canlılarla beraber gemiye girer. 7 gün sonra 40 gün 40 gece süren tufan sonucunda gemidekilerin dışında kalan tüm canlılar yok olur. Suların çekilmesi ile gemi, Ağrı Dağı’na oturur ve içindeki canlılar sevinçle gemiden ayrılarak yeryüzüne dağılır. Bu; yönüyle dini açı- 94 şeker-iş dergisi • haziran 2012 dan çok özel olan dağ, düz bir arazide aniden yeryüzünden göğe doğru yükselen heybetli görünümü, yazın bile karlı dorukları, bitki örtüsü ve barındırdığı hayvan türleri ile etkileyicidir. Nuh’un Gemisinin İzi Türkiye-İran transit yoluna 3.5 km. uzaklıkta, Ağrı Dağı’nın güneyinde Telçeker ile Meşar köyleri arasında yer alan doğal bir anıttır. Bu anıt gemiye benzer bir siluettedir. Başta Amerikalı araştırmacı James Irwin olmak üzere birçok araştırmacı büyük tufandan sonra Nuh’un gemisinin buraya oturduğu yönündeki iddiaları araştırmak üzere kutsal geminin kalıntılarını bulmak için 1983 yılından itibaren çalışmalara girişmişlerdir. Kültür Bakanlığı gemi kütlesine benzeyen bu jeomorfolojik yapının “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı” özelliği taşıması münasebetiyle 1987’de 3657 sayılı kararı ile burayı doğal SİT alanı ilan etmiştir. Meteor Çukuru Alaska’daki meteor çukurundan sonra dünyanın 2. büyük göktaşı çukurudur. Gürbulak Hudut Kapısı ile Sarıçavuş köyü arasında, İran sınırına 2 km. kadar mesafededir. 70-80 yıl önce düşen bir Göktaşı tarafından oluşturulan meteor çukuru 35 m. genişliğinde ve 60m. derinliğindedir. Ağrı İshak Paşa Sarayı Doğubayazıt ilçesinin 5 km. doğusunda, bir tepe üzerine kurulan saray İstanbul Topkapı Sarayı’ndan sonra yapılmış sarayların en ünlüsüdür. Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale Devri’ndeki son büyük anıt yapısıdır. 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden olduğu kadar, sanat tarihi yönünden de değeri büyüktür. Saray binasının bulunduğu zemin, vadi yakası olduğundan, kayalık ve sert bir yerdir. Eski Beyazıt şehrinin merkezinde olmasına rağmen, bu yapının üç tarafı (kuzey, batı, güney) dik ve meyillidir. Sadece doğu tarafında müsait bir düzlük vardır. Sarayın giriş kapısı buradadır. Saray, kalelerin özelliğini kaybettiği, ateşli silahların bulunduğu bir çağda yapıldığından, doğu yönündeki tepelere karşı müdafaası zayıftır. Cümle kapısı savunma bakımından en zayıf noktasıdır. Cümle kapısı bölümü, İstanbul ve Anadolu’da kurulan saraylarınkinden farksız olup, taş işçi- m. genişliğindeki bir giriş deliğinden 30 basamaklı merdivenle kale içindeki sahanlığa inilmektedir. Bu sahanlıktan üç ayrı yeraltı tüneline açılan giriş kapıları ve merdivenler bulunmaktadır. Bu tünellerden birine 70 basamaklı, diğerine de 350 basamaklı merdivenle inilmekte olup bu tünellerin Meya Mağaraları’na ulaşmakta kullanıldığı tahmin edilmektedir. Kan Kalesi: Tutak ilçesinin 15 km. batısında eski adıyla “Kalekule” denilen Dönertaş köyü yakınlarında bulunmaktadır. Hangi tarihte ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmeyen kale “Kale-i Hum” adıyla da bilinmektedir. Doğubayazıt Kalesi: Eski Beyazıt’ın kuzey doğusundaki Belleburç denilen yerde, kayalar üzerinde, Doğubayazıt’ın 5 km. doğusundadır. Kaledeki Urartu mezarları ve antik çağlara ait kalıntılar, buranın antik kent olduğunu göstermektedir. Kaleyi inşa edenler ya da yapım tarihi ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Diyadin Kalesi: Diyadin ilçe merkezinde Murat Nehri kıyısındaki kayalıklarda kurulmuş olan kale, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine göre Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu Ziyaüddin tarafından yaptırılmıştır. Gerçekte ise, kullanılan malzemeler ve yapılış tarzı, Urartular tarafından inşa edildiğini göstermektedir. Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlılar döneminde onarım görmüştür. Havaran Kalesi: Hamur ilçe merkezinde bulunmaktadır. Hamur Deresi’nin üzerindeki kayalıklara kurulmuştur. Dereden yüksekliği 100 m. civarındadır. Selçuklu dönemine ait olan kale içinde cami, kalebeyi konağı, deve hanları ile kaleden 400 m. uzaklıkta ve kaleden daha yüksek bir tepe üzerinde gözetleme kulesi bulunmaktadır. Şoşik Kalesi: Hamur ilçesine 35 km. uzaklıkta bulunan Karlıca köyündeki sarp kayalıklar üzerine kurulmuş bir kaledir. Kalenin ne zaman ve kimler tarafından yaptırıl- www.sekeris.org.tr 95 turizm liği ve oymacılığı yönünden muntazamdır. Türklere özgü tarihi saray örneklerindendir. 366 odadan oluşan sarayın yapımına Çıldır Beyi Çolak Abdi Paşa tarafından 1685 yılında başlanmıştır. 1784 yılında saray iki avlu ve bu avluda bulunan yapılar topluluğundan meydana gelmiştir. Birinci avludaki yapıların bazıları yıkılmıştır. Dört tarafı yapılarla çevrili ikinci avlu dikdörtgen planlıdır. Girişe göre sağ tarafta selamlık ve onun arkasında haremlik vardır. Bunların sonunda cami ve türbe bulunmaktadır. Türbe Selçuklu kümbet mimarisi üslubunda inşa edilmiştir. Mağaralar Buz Mağarası: Küçük Ağrı Dağı eteğinin bittiği düzlükte bulunmaktadır. Doğubayazıt-Gürbulak transit yolunda Hallaç köyü yolu sapağına 3 km. mesafededir. Örneğine çok az rastlanılabilecek doğal bir anıt durumundaki mağara toprağın 15-20 m. derinliğinde yer almakta olup 100 m. uzunluğa ve 50 m. genişliğe sahiptir. Mağara içinde insan büyüklüğünde buzdan dikitler yer almakta ve bu dikitler ışık altında farklı renklere bürünmektedir. Meya Mağaraları: Diyadin’e 15 km. uzaklıkta bulunan, kayaların insan eliyle oyularak barınma, ibadet ve diğer yaşamsal faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacına yönelik olarak yapılmış mağaralardır. Eski bir yerleşim merkezi olan bu mağaralar bütün olarak ele alındığında adeta bir anıt kent niteliğinde olup, değişik inanç ve kültürlerin izlerini taşımaktadırlar. Oldukça geniş olan mağaralarda kilise ve mezar kalıntıları ve su kanalı bulunmaktadır. Tokluca Kalesi’nden yer altına inen merdivenler aracılığı ile bu mağaranın bağlantısı olduğu düşünülmektedir. Kaleler Tokluca Kalesi: Diyadin ilçesine 19 km. mesafede bulunan Tokluca köyünün hemen arkasındaki tepe üzerinde bulunmaktadır. 100-150 m. uzunluğunda bütün bir kaya kütlesi gibi duran kale 2 m. uzunluk ve genişliğindeki taşlardan yapılmıştır. Kalenin üstünde yer alan 3 turizm dığı kesin olarak bilinmemekle beraber Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde kaleden “Azerbaycan Hükümdarı Ziyaüddin tarafından yaptırılmıştır” şeklinde bahsedilmektedir. Kale içerisinde ibadethane, hamam, gözetleme kulesi, zindanlar ile su kulesi bulunmaktadır. Kale Karakoyunlular zamanında tamir görmüştür. Kız Kalesi: Şoşik Kalesi’nin 2 km. doğusundaki bir tepe üstünde yer alan kalenin Şoşik kalebeyinin kızı için yaptırıldığı rivayet edilmektedir. Küpkıran (Harabe Göl) Kalesi: Ağrı il merkezinin 20 km. doğusunda yer alan Yukarı Küpkıran köyü ile Harabegöl köyü arasında bulunmaktadır. Büyük kesme taşlardan yapılmış mazgallı bir kaledir. Eski ve önemli bir yerleşim yeri olan Harabegöl köyünün depremler ve toprak kaymaları sonucunda batmasıyla oluşan çukura zamanla su dolması nedeniyle köyün yakınında bulanan kaleye bu ad verilmiştir. Toprakkale: Eleşkirt ilçesinin 14 km. doğusunda Toprakkale köyünde bulunmaktadır. Urartulara ait olan kalenin tapınak ve yerleşim yerleri tamamen yok olmuş, günümüze ancak burç ve duvar kalıntıları kalmıştır. Anzavur Kalesi: Patnos ilçesinin 2 km. kuzey batısındaki Anzavur Tepesinde bulunan kale, Urartu medeniyetine ait olup M.Ö. 8. yüzyılda yapılmıştır. Kalenin duvarları Urartu Kralı Menua, tapınak kısmı ise İşpuini tarafından inşa ettirilmiştir. Cami, Kümbet ve Kiliseler Beyazıt Eski Camisi (Cami-i Gevher Digar): Beyazıt Kalesi’nin güney eteğinde Birinci Selim tarafından yaptırıldığı kabul edilen camidir. Caminin yer aldığı vadi yamacı düzeltilerek duvar örülmek suretiyle düz bir platform oluşturulmuş ve üzerine bina inşa edilmiştir. Kesme taştan inşa edilen cami 15x15 m. boyutlarında kare planlı ve tek kubbelidir. Yapıda kahverengi, sarı ve beyaz renkte taşlar karışık bir biçimde kullanılmıştır. Caminin giriş kapısı, beden duvarları, mihrabı, son cemaat yeri duvar payları, kubbeye geçiş sistemleri duvarlardaki kemerler, pencereler ve minare estetik bir sadelikte yapılmıştır. Toprakkale Camisi: Toprakkale köyünde 1684 tari- 96 şeker-iş dergisi • haziran 2012 hinde Mirza Bin Adbi Paşa’nın yaptırdığı camidir. Höyüğün güney yamacındadır. Sürmeli Mehmet Paşa Türbesi: Hamur ilçesi merkezinde olup, Osmanlı döneminde inşa edilmiştir. Beyaz, yumuşak taştan yapılan kümbetin duvarlarında iki sıralı kırmızı taştan kuşak mevcuttur. Üç Kümbetler: Üç kümbetlerden birisi Patnos ilçesine 2 km. mesafede olan Ziyaret, ikincisi Süphan Dağı eteğindeki Taşkıran, üçüncüsü de Dedeli bucağının Acım köyündedir. Hamur Kümbeti: Hamur ilçe merkezinin kuzeydoğusunda, Ağrı-Van yoluna 300 m. uzaklıktadır. Selçuklu kümbetlerinden ayrı bir mimari tarzda, altı (gövde kısmı) dikdörtgen, üstü balık sırtı biçimindedir. Kümbetin 18. yüzyılda İshak Paşa’nın torunlarından İbrahim Paşa tarafından yapıldığı söylenmektedir. Karagöz Kilisesi: Tutak ilçesinin 26 km. batısındaki Dayıpınarı köyü yakınında kayalar oyulmak suretiyle yapılmış bir yeraltı kilisesidir. Üç Kilise: E-23 karayolunun hemen güneyinde olan Taşlıcay ilçe merkezine 18 km. uzaklıktaki Taşteker köyündedir. Termal Merkezler Termal merkezler yönünden oldukça zengin olan Ağrı’nın Diyadin ilçesinde Yılanlı, Davut ve Köprü kaplıcaları bulunmaktadır. Suları romatizma ve deri hastalıklarına iyi gelmektedir. İlçenin girişinde 3 yıldızlı bir termal otel bulunmaktadır. Dambat Çermiği ve Maden Suyu: Ağrı’ya 5 km. uzaklıktaki Yolluyazı (Dambat) köyünde, Murat Nehri’nin kıyısındadır. Yerden fışkıran su kükürtlüdür. Yara, çıban, sivilce gibi deri hastalıkları ve romatizma için şifalıdır. Diyadin Kaplıcaları: Diyadin ilçesinin 5 km. güneyindedir. Köprü, Yılanlı ve Davut adlarını alan üç sıcak su kaynağından oluşmaktadır. Deri hastalıkları ile enfeksiyonlara bağlı romatizmal hastalıklara iyi geldiği bilinmektedir. Kaplıcalar Diyadin’in 7 km. güneyindedir. Sezon süresince devamlı dolmuş seferleri yapılan kaplıcalarda 150 yatak kapasiteli turistik bir otel bulunmaktadır.