Şeker Özel - Şeker-İş

Transkript

Şeker Özel - Şeker-İş
Şeker Özel
www.sekeris.org.tr
1
Şeker
başyazı
Özel
Sanayimizin Geleceği
ve Şeker Endüstrisi
Şeker pancarı üreticisi,
işçinin ve devletin de içinde
olduğu yeni bir modelin
hayata geçirilmesi
gerekmektedir. Bunun için
sektörün özelleştirilmesi bir
varlık yokluk meselesidir.
İsa GÖK
2
şeker-iş
şeker-işdergisi
dergisi• •haziran
ocak 2011
2012
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı
Şeker
başyazı
Özel
Türkiye’nin 21. yüzyılın başında hala en önemli meselesi, kalkınmış ve sanayileşmiş
bir ülke olmaktır. Sanayi çağına girerken bu hedefi önüne koyamayan ve bunun için bir
çağ kaybetmekle kalmayan ve en az yüzyılı az gelişmiş ülke olarak geçiren biz Türkler,
bugün yeni bir çağın başında hızla bu hedefe ulaşmak ve sanayi ötesi dönüşümlere açılmak mecburiyetindeyiz.
Türk ekonomisinin son krizden sonra ortaya koyduğu performans, Amerikan iktisatçı Rostow’un söylediği gibi kalkış aşamasında bulunan bir ekonominin dinamizmini
göstermektedir. Türkiye hızlı bir şekilde ekonomisinde büyüme yaşarken bunu süreklileştirmek, bir anlamda sürdürülebilir hale getirmek istemektedir.
Bugün dünyada yaşanan gelişmelere baktığımız zaman, bunları iyi analiz ettiğimizde, ülkemizin sahip olduklarının kıymetini ve avantajını daha iyi değerlendirebileceğimize inanıyorum. Dikkat edilirse, Amerika’da başlayan kriz, bugün dünyanın birçok
bölgesinde etkilerini hala şiddetli bir şekilde sürdürmeye devam ettirmektedir. Komşumuz Yunanistan büyük bir ekonomik dar boğaz içerisine girmiş, hala bu çalkantıdan nasıl çıkacağını, bu sorunları nasıl aşacağını bilememekte, önünü görememektedir.
İspanya’nın, İtalya’nın, Portekiz’in krizleri giderek daha çok hissedilmektedir. Avrupa
Birliği’nin en güçlü iki ülkesi olan Fransa ve Almanya bu krizlerden nispi olarak az
etkilenmiş olsa da, birliğin kurumsal etkisi bu ülkelerde de kendisini belli bir şekilde
göstermeye devam etmektedir.
Avrupa’nın dünkü ekonomik krizi bugün hızla bir siyasal krize dönüşme eğilimine girmiştir. Birçok Avrupa ülkesinde teknokratlar hükümetleri kurulmaya çalışılmış,
bunlarda yaşanan sorunlara seçimle çare arayışına girilmiş, mesela Yunanistan’da yapılan
seçimler dahil herhangi bir çözüm olacak sonuç getirmemiştir. Fransa’da Sarkozy’nin
gitmesine yol açan seçimlerin, ne yaratacağı konusunda kuşkular bulunmaktadır. Aynı
şey Almanya’da Kuzey-Ren bölgesinde yapılan seçimlerde de ortaya çıkmıştır. Kısaca
bütün Avrupa, ekonomik krize siyasi yoldan aradığı çözümü bulmak üzere bir arayışa
girişmiş, fakat bu arayışın bir siyasi krize dönüşmesi eğilimi güç kazanmaktadır.
Dünyanın böyle bir döneminde Türkiye’nin yıllarca önünde beklediği AB üyeliği
meselesi, ciddi bir kritiğe ihtiyaç duymaktadır. Bugün Avrupa’nın AB’nin varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği, para birliğinin daha ne kadar devam edeceğinin tartıştığı bir
ortamda Türkiye’de AB’den başka bir şey görmeyenlerin ne söylediğinin ve söyleyece-
www.sekeris.org.tr
3
Şeker
başyazı
Özel
ğinin artık önemi kalmamıştır. Bu aşamada Türkiye’nin kendi coğrafyasında hızla bir
bölgesel güç haline dönüşmesini sağlayan dinamikler hala faal haldedir. Türk ekonomisinin kriz sonrası dünya ekonomisinde en hızlı büyüyen iki ekonomiden biri olması bu
dinamiklerin eseridir.
Böyle bir tabloda Türkiye’nin ekonomik politikalarını, dünya şartlarını ve Avrupa’da
yaşayanları dikkate alarak bölgesel gelişmeleri iyi analiz ederek, yeniden biçimlendirmesi gerekmektedir. Bunları yaparken dikkat edilmesi gereken hususlar vardır:
1- Türk ekonomisi hızla ithalata dayanan büyüme modelini tersine çevirmek
mecburiyetindedir. Bunun için yapılması gereken ilk şey; en fazla ithalat yapılan sektörlerin ikame edilmesini sağlayacak yatırımlar ve bu yatırımları teşvik edecek yeni iktisat
politikası araçlarına geçilmesidir.
2- Türkiye’nin üretim artışını sürdürürken, üretimle ihracat arasında ciddi bir
ekonomik teşvik düzeni kurulmalıdır. İhracata dayalı büyümenin yıllarca sözü edilmiş
olmasına rağmen yeterince başarılamamasının önündeki engeller derinlemesine sektör
çalışmalarıyla ortaya konmalıdır. Türkiye artık bu birikime sahiptir ve bunu yapacak
durumdadır.
3- Türkiye’nin teknoloji üretimini gerçekleştirecek ve teknoloji şirketlerini bütün
sanayinin büyümesinde aktif bir rol verecek yeni bir yapılanmaya ve sanayi stratejisine
ihtiyacı vardır. Bu noktada teknokentler düzenlemesi bilim ve sanayi işbirliği bunun en
iyi uygulandığı ülke örneklerinden başta Japonya olmak üzere istifade edilerek yeniden
ele alınmalıdır.
4- Tüketim malları üretimiyle, ara mallar üretimi arasındaki denge yeniden düzenlenirken tasarruf oranlarını artıracak bir model geliştirilmelidir.
5- Yerli endüstrinin geliştirilmesinde bilhassa tarımsal endüstrinin önemli bir
fonksiyonu bulunmaktadır. Türkiye’nin tarımsal potansiyelinin endüstrileşmesi, birincisi; tarımın makinalaşmasıyla, ikincisi ise tarımsal ürünlerin endüstriyel ürüne dönüştürülmesiyle mümkün olmaktadır. Burada şeker sanayinin önemli bir rolü olduğunu
görmek gerekir.
Türk şeker sanayinin Türkiye’nin gelişmesinde sektörün kuruluş aşamasından bu
tarafa büyük bir görevi yerine getirdiği bilinmektedir. Bölgeler arası dengesizliğin giderilmesinde, az gelişmiş bölgelerde endüstriyel bitkilerin üretilmesi, onların gelirleri-
4
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Şeker
başyazı
Özel
nin bölgeye etkisi ekonomik olarak tarıma ve hayvancılığa girdi sağlamasının yanı sıra
yarattığı endüstriyel istihdamında oldukça büyük bir rolü bulunmaktadır. Az gelişmiş
bölgelerin pazara bağlanması, tarımsal üretimin teşvik edilmesi birçok bölgede ortaya
çıkan aşırı ve dengesiz göç dalgalarının karşısında bir alternatif olarak, bu bölgelerdeki
üretimin sosyal ve ekonomik işlevlerinin hala önemli olduğunu göstermektedir.
Diğer taraftan Türk ekonomisinin gelişmesine paralel şeker endüstrisine yapılacak yatırımlar bu sanayinin teknolojik bakımdan yenilenerek, başka ülkelere ve ülke
içinde birçok sanayiye başta makine fabrikalarında üretilmek üzere çok sayıda ara mal
üretimine el verişli hale getirecektir. Türkiye’nin kalkınmasının önemli alanlarından
biri petro-kimya sanayisidir ve burada şeker sanayi bünyesinde bu endüstrinin gelişme
potansiyelinin oldukça yüksek olduğu bilinmektedir. Şeker sanayinin ülke ekonomisinde daha da etkin bir rol oynayacağı bilhassa doğal şeker üretiminin gıda sanayinde
yaygın şekilde kullanılacağı bir süreç söz konusudur. Sağlıklı beslenme ve şeker arasındaki ilişki doğal şeker üretiminin hem gıda endüstrisinde kullanılmasıyla hem de ürün
çeşitlenmesi yapılarak, şeker sanayinde başta çikolata olmak üzere alternatif üretimlere
yönelmesi bakımından, yeni tüketim imkanları sınmaktadır.
Türkiye’nin büyük nüfusuyla, bölgesel güç olma konumuyla, sanayileşmesini devam
ettirmesi, kısa sürede kalkış aşamasındaki ekonomiden ileri sanayi toplumu haline geçmesiyle mümkün olabilir. Şeker endüstrisinin bulunduğu stratejik konum, onun gıda,
kimya, enerji gibi stratejik kaynakların bileşiminde yer almasıyla ilgilidir. Geleceğin
Türkiye’sinde bu stratejik konumun daha da büyüyeceği öngörülmektedir. Bunu ön
gören yabancı güçler bu sektörü çökertmek istemektedirler. Kısa vadeli çıkarlar peşinde
koşan ve bu sektörün özelleştirilmesini isteyenler bunun farkında olmayabilirler. Şurası bir gerçektir ki Türkiye’nin geleceğinde doğru yönetildiği ve yatırımlar yapıldığı
takdirde bu sektörün sadece ekonomik değil, toplumsal ve siyasal boyutları da önem
kazanacaktır. Şeker pancarı üreticisi, işçinin ve devletin de içinde olduğu yeni bir modelin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bunun için sektörün özelleştirilmesi bir varlık
yokluk meselesidir.
Hiç kimsenin yarınlarımızı karartmasına fırsat vermeyelim.
Saygılarımla...
www.sekeris.org.tr
5
Şeker
içindekiler
Özel
8 > Gündem
Uşak Egem TV’den Şeker-İş’e Ziyaret
ŞEKER-İŞ SENDİKASI ADINA
İMTİYAZ SAHİBİ
İsa GÖK
Genel Başkan
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Hasan Basri GÜZEL
09 >
Gündem
10 >
Gündem
Ak Parti Van Milletvekili Fatih Çiftçi’den Şeker-İş Erciş Şubesi’ne
‘Hayırlı Olsun’ Ziyareti
Sendikalardan Şeker-İş’e Destek Ziyareti
“Şeker Piyasasında İhraç Konumundayken İthal Konumuna
Düştük”
Editör
Önsel ÜNAL
Yönetim Yeri
Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi
Karanfil Sk. No: 59
Bakanlıklar/ANKARA
Tel: 0.312 418 42 73-74
Faks: 0.312 425 92 58
www.sekeris.org.tr
[email protected]
Organizasyon ve Hazırlık
Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti.
Dr. Mediha Eldem Sok. 38/15
Kızılay / ANKARA
Tel: (0.312) 430 70 81
www.arentanitim.com.tr
[email protected]
Baskı:
Aydoğdu Ofset Matbaacılık
Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.
İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri
Sitesi 21. Cad. 598 Sk. No: 20
Yenimahalle/ANKARA
Tel: 0.312 395 81 44
Faks: 0.312 395 81 45
www.aydogduofset.com
[email protected]
11 >
gündem
Şeker-İş’in Yaşayan Efsanesi Gürel’den
Sendikamıza Ziyaret
Gündem
< 14
Gündem
< 15
Gündem
< 17
Haber
< 21
Konya Şeker Baen’i de Fethetti
Kayseri Şeker-İş Şube Başkanı Ahmet Tatar:
“Fabrikaya Bir Tuğla Koyanın Yanındayız”
Sahte Gıdalar Vatandaşı Korkuttu
Baskı Tarihi: 30.05.2012
Yayın Türü: Yaygın süreli
Ücretsiz Dağıtılmaktadır.
(3 aylık dergi)
Şeker-İş Dergisi Basın Meslek İlkelerine Uyar
6
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Emaf ve Makine Fabrikası Elektrikli ve
Dizel Motor Yapmaya Talip
Şeker
içindekiler
Özel
24 > şeker özel
80 > Gündem
Şeker-İş Sendikası e-devlete Adım Attı…
82 > Haber
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök:
“Bilinçsiz Özelleştirme Politikaları İthal Ürünler
Arasına Şekeri de Katacak”
84 > Basından
87 > Haber
Şeker-İş 1 Mayıs’ta Alanlardaydı
88 > Köşe
İş Salığı ve Güvenliği Haftasında İş Kazaları Vahametini Koruyor
94 > Turizm
Ağrı
www.sekeris.org.tr
7
gündem
Uşak
Egem T
‘den Şeker-İş’e Ziyaret
Şeker-iş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök yılın
işçi sendikası liderliğine layık görüldü
Egem TV Yönetim Kurulu Başkanı ve Yerel ve Bölgesel TV’ler Birliği Genel Başkan yardımcısı Soner Demiröz ve beraberindeki heyet Şeker-İş Sendikası Genel
Başkanı İsa Gök’ü makamında ziyaret ettiler.
Geçtiğimiz günlerde Egem TV ve Uşak Sanayi ve
Ticaret Odası’nın birlikte gerçekleştirdiği ‘Yılın Başarılı
İsimleri’ kategorisinde Şeker-İş sendikası Genel Başkanı
İsa Gök, Yılın İşçi Sendikası Genel Başkanlığı’na layık
görülmüştü.
Egem TV Yönetim Kurulu Başkanı Soner Demiröz,
ziyarette yaptığı konuşmada Şeker-İş Sendikası’nın İsa
Gök Başkanlığında çok başarılı işlere imza attığını belirterek bu çalışmaların emek dünyasına örnek teşkil ettiğini
ifade etti. Demiröz, “İlkeli, seviyeli ve objektif habercilik
anlayışıyla Uşak Egem TV, ülkemizin menfaatleri doğrultusunda hareket eden tüm sivil toplum kuruluşlarına bundan önce olduğu gibi bundan sonra da destek olacaktır”
diye konuştu.
8
şeker-iş dergisi • haziran 2012
gündem
Ak Parti Van Milletvekili
Fatih Çiftçi’den Şeker-İş Erciş Şubesi’ne
‘Hayırlı Olsun’ Ziyareti
AK Parti Van Milletvekili Fatih Çiftçi, Şeker-İş Erciş
Şubesi’ni ziyaret ederek, şube başkanlığına yeni seçilen Yavuz Şahin ile yönetimini tebrik etti.
Erciş Şeker Fabrikası’nın, Van’ın en büyük sanayi kuruluşu olduğuna dikkat çeken Çiftçi, fabrikada çalışan işçilerin
bağlı bulunduğu Şeker-İş Sendikası Erciş Şubesi’nin seçimle
yeni yönetimini belirlediğini söyledi. Yeni yönetimin tüm
sendika üyelerini kucaklayacağına olan inancının tam olduğunu da ifade eden Çiftçi, “Van Gölü havzasının en büyük sanayi kuruluşu olan şeker fabrikamızdaki çalışan kardeşlerimiz
kendi içerisinde bir yarış yaptı. Nihayetinde demokrasinin en
güzel örneklerinden birisi yaşandı. Başta siz ve sendika yönetimi, kardeşlerimizin tümünün başkanı olduğuna inancım
tamdır. Seçim geride kalmıştır. Erciş şeker fabrikası bizim için
çok önemlidir. Buradaki şeker fabrikası Van Gölü havzasının
en büyük üretim tesisidir. Van ve Erciş ekonomisine önemli
bir katma değer olan bir fabrikadır. İstihdam açısından da bölgenin en büyük istihdamına da sahip kuruluşudur. Geçmişte
nasıl biz sizlerle birlikte buradaki yönetici arkadaşlarım, sendikacı arkadaşlarımızla ve çalışan arkadaşlarımızla birlikte bu
fabrika için uğraş verdiysek, gerek belediye başkanlığımızda
gerekse milletvekili olarak bundan sonraki süreçte de elimizden geldiğince bütün gayretimizi, bütün çabamızı bu fabrikanın bacasının tütmesi için harcayacağız. Buradaki arkadaşlarımız ve çalışanlarla sendikamızla da her zaman işbirliği
içersindeyiz. Yeni göreviniz tekrar hayırlı uğurlu olsun” dedi.
Şeker-İş Erciş Şube Başkanı Yavuz Şahin ise, Milletvekili
Çiftçi’nin nezaket ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile
getirdi. Şahin, “ Şeker-İş Erciş Şube Başkanlığı seçimi kazanmakla zor bir görev üstlenmiş bulunmaktayız. İnşallah burada işçi arkadaşlarımız için elimizden gelen bütün gayreti
göstereceğiz. Fabrikamıza geçmişten bugüne kadar verdiğiniz destekten ve bundan sonrada ister özeleştirmede olsun,
ister geçici arkadaşlarımızın çalışma ve mağduriyetlerinin
giderilmesinden olsun verdiğiniz destekten dolayı da çok teşekkür ediyorum. Bu özeleştirme sürecinde sizin desteğinizi
yanımızda görüp Erciş’imizin tek sanayisi olan şeker fabrikasının bacasını tüttürmeye devam edeceğiz. Depremden
sonra da Sayın Başbakanımız ve Bakanlarımız, sizler dahi
bu fabrikanın hasar görmeden tekrar üretime geçmesinde
katkılarınızı unutamayız. İşçi ve yönetimdeki müdürlerimizin verdiği büyük çabayla fabrikamızın bacasını tüttürüp
kampanyamızı kazasız bir şekilde bitirdik. Bundaki süreçte
de fabrikamızın Erciş için Erciş çiftçisine, esnafına, nakliyecisine büyük bir katkı sağlayacaktır” şeklinde konuştu.
Milletvekili Fatih Çiftçi’nin ziyaretinde Erciş Belediye
Başkanı Zülfikar Arapoğlu, AK Parti Erciş ilçe Başkanlığı Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Albayrak, Erciş Şeker
Fabrikası Müdürü Abid Kılıç’ta hazır bulundu.
www.sekeris.org.tr
9
gündem
Sendikalardan
Şeker-İş’e Destek Ziyareti
“Şeker Piyasasında İhraç Konumundayken İthal Konumuna Düştük”
Türk-İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nurettin
Öndeş ve Türk-İş Sendikası’na bağlı bazı sendikalar, özelleştirmeye karşı destek için Şeker-İş Sendikası Malatya
Şube Başkanı Nuri Murat’ı ziyaret etti.
Ziyarette açıklama yapan Türk-İş Sendikası Malatya
Şube Başkanı Nurettin Öndeş, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, Türkiye İşçi hareketini son derece mağdur
etmiştir. Bugün şeker piyasasında Türkiye olarak ihraç
konumundayken ithal konumuna düştük. Ben Türk-İş
Temsilcisi ve Malatya Demir Yol-İş Başkanı olarak, Türk
İş’e bağlı sendikalar adına şeker fabrikasında çalışan arkadaşlarımızın bundan sonra alacakları idari ve fiili eylemle
ilgili her türlü eylemlerde, Türk-İş’e bağlı sendikalar olarak yanlarında olduğumuzu burada bir kez daha belirtiyorum” dedi.
10
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Şeker-İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat
ise, “Bilindiği gibi şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile
ilgili süreç devam ediyor. Bizim verdiğimiz haklı mücadele gerek hukuken, gerekse hükümet nezdinde bir şekilde
yerini buldu. Tabii ki Danıştay 13. Daire’sine açtığımız
yürütmeyi durdurma ile ilgili talebimiz başta reddedildi
mahkeme satışı onaylandı.
Ama daha sonra bizim ortaya koyduğumuz belgeler,
bizim söylemler konusunda mahkeme ara karar verdi. Bu
ara kararda bizim lehimize çıktı. Ortaya koyduğumuz belgeler doğrultusunda yeniden değer tespitlerinin yapılması
ve özellikle Özelleştirme İdaresi, Danıştay’a savunmasını
yaparken Malatya fabrikasının kapanacağını ifade etti.
Mahkemede böyle özelleştirme mantığı olmaz. Bu özelleştirmenin ruhuna aykırıdır” ifadelerini kullandı.
Ankara Şeker Fabrikası’nda 1975-76 yılları arasında
Şeker-İş Sendikası Baştemsilcisi olarak görev yapan M. Erol
Gürel, Şeker-İş Sendikasını ziyaret etti. Şeker-İş Sendikası
Genel Başkanı İsa Gök ve Genel Mali Sekreter Eyyup Şen ile
gündem
Şeker-İş’in Yaşayan Efsanesi
Gürel’den Sendikamıza Ziyaret
eski sendikacılık günleri konusunda bir süre sohbet eden 81
yaşındaki Gürel, Şeker-İş Sendikası’nın 50 yılda çok yol katettiğini söyledi. Gürel, aynı zamanda Şeker-İş Sendikası’nın
yaşayan en eski sendikacıları arasında yer alıyor.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarında
Görev Yapan İşçi Temsilcileri Semineri
Eskişehir şubemiz Türk-İş ‘in düzenlemiş olduğu bölgesel iş sağlığı ve güvenliği seminerine iş yeri temsilcileriyle
katıldı. Eskişehir Metal İş Sendikası Sosyal Tesislerinde
10-11 Nisan tarihlerinde yapılan seminere konuşmacı
olarak Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Ramazan Ağar ‘ la
birlikte çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığından Doçent
doktor Ali Naci Yıldız temel iş sağlığı güvenliği konusunda
faydalı bilgiler aktardı.
Eskişehir’deki sendikaların geniş katılımıyla yapılan seminer 2. Günün sonunda verilen sertifika töreniyle sona
erdi.
www.sekeris.org.tr
11
gündem
Kalay ‘Kotanın Arttırılması
Ülkemizin de Menfaatinedir’
Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube
Başkanı Oğuz Kalay Adapazarı Gazetesi
Genel Yayın Müdürü İbrahim Bulut’a Şeker
Fabrikası’nın kota sorunuyla ilgili
açıklamalar yaptı.
Kotamız Arttırılsın Yeter
Adapazarı Gazetesi Genel Yayın Müdürü İbrahim
Bulut’u ziyaret eden Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube
Başkanı Oğuz Kalay, Şeker Fabrikası’nın küçültülme fikrinin kötü bir fikir olduğunu belirterek: “Şeker Fabrikası
Marmara’nın sayılı şeker fabrikalarındandır. Bu haliyle bile
kar edebiliyor. Evet sorunlarımız var belki ama kotamız
arttırılırsa bu sorunların hepsini çözebiliriz” dedi. Şeker
Fabrikası’nın vergi indirimi veya borç silme gibi bir talebi olmadığını vurgulayan Kalay: “Fabrikamız Sakarya’nın
gururudur. Başbakan’ın söylediği ‘üretimin önünü açın’
cümlesinin havada kalmayacağına inanıyoruz” dedi.
Vekiller Mesai Harcıyor
AK Parti Sakarya Milletvekillerinin ve CHP Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’ün büyük bir özveriyle konunun halledilmesi için çalıştıklarını söyleyen Kalay: “Vekillerimiz kota sorunuyla ile ilgili çalışıyor. Özellikle Sayın
Ayhan Sefer Üstün büyük mesai harcıyor. Kota artırıma
ile ilgili olarak dört bakanlık olumlu görüş vermiş. Şimdi
büyük bir heyecanla Mecliste görüşülmesini bekliyoruz”
diye konuştu. Kalay, Başbakan’ın da Adapazarı Şeker Fabrikası ile yakından ilgilendiğini belirterek: “Başbakanımız
‘Şeker’in bacası tütecek’ demişti. Bu sözünü tuttu. Şimdi
kotayı bekliyoruz” dedi.
Sakarya’nın Öz Evladı
Türkiye’nin tatlandırıcılar ile başının belada olduğunu
vurgulayan Oğuz Kalay, Avrupa’da kapıdan sokulmayan
tatlandırıcıların Türkiye’de tutunmak için her şeyi yaptıklarını belirtti. Kalay: “Pancar şekeri dünyadaki en doğal
şekerdir. Alternatifi yoktur. Avrupa Birliği ülkelerinde özel
olarak teşvik edilir. Hatta Fransa’da pancar koruma altındadır” diyerek, Sakarya’da bazı kesimlerin pancarı istememesinin anlamsız olduğunu ifade etti. Kalay: “Şeker Fabrikası
Sakarya’nın öz evladıdır. Sakarya’ya 1953’ten beri hizmet
etmektedir. Binlerce insanın ekmek kapısıdır” dedi.
Pancar Üreticisi Özelleştirmeden Korkmadı
Elbistan’daki Şeker Fabrikası’na 2012 yılı şeker pancarı
işleme kotası olarak 420 bin verilirken, işlenen şeker pancarından 60 bin ton kristal şeker elde edilmesi bekleniyor.
Özelleştirme sürecindeki Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesindeki şeker fabrikası, 2012 yılı şeker pancarı alım kampanyasında 475 bin ton pancar kotası olduğunu açıkladı.
Elbistan Şeker Fabrikası’na 475 bin ton pancar kotası
verildiğini kaydeden Fabrika Müdür Vekili Yakup Küçükyumru, üretici çiftçiden ise 420 bin ton şeker pancarı teslim
almayı hedeflediklerini söyledi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 29 Kasım’da yaptığı ihalelerle Portföy B’deki Elbistan. Malatya, Erzincan ve Elazığ Şeker Fabrikalarını 266
milyon dolar bedelle Kolin-Limak Ortak Girişim Grubu’na
satmıştı. İhaleyi kazanan firmanın Portföy B grubunda yer
alan Şeker Fabrikaları’nı arsası için aldığı, üretim yapmaya-
12
şeker-iş dergisi • haziran 2012
cağı kaydedilmişti. 2012 yılı için Elbistan Şeker Fabrikası’na
bağlı ekim yapan Afşin, Elbistan, Göksün ve Tufanbeyli ilçelerindeki üreticiler için 475 bin ton pancar kotası verildi.
Elbistan Şeker Fabrikası Müdür Vekili Yakup Küçükyumru, “2012 yılında pancar ekim kota miktarımız 475
bin tondur. Bu rakamı geçmiş yıllarla mukayese edecek
olursak çok yüksek bir rakamdır” dedi.
Fabrikada son yıllarda üretim konusunda sürekli yükselme trendi yaşandığını belirten Küçükyumru, “Şuan
da 475 bin ton kotamız var. Tahminlerimize göre 72 bin
dekar ekim yapacağız. Fabrikamıza 2012 yılı için işleme
noktasında verilen miktar ise 420 bin tondur. Yani biz 420
bin ton pancarı işleyeceğiz. İşlediğimiz pancardan ise 60
bin ton civarında kristal şeker elde edeceğiz” diye konuştu.
Organizasyon öncülüğünü Türk-İş il temsilciliği sıfatıyla, Şeker-İş Burdur şubesinin üstlendiği 1 Mayıs kutlamaları Şeker-İş, Emekli Sen, Kamu-Sen, Birleşik Kamu-İş,
Memur-Sen’in katılımlarıyla coşkulu bir şekilde kutlandı.
Siyasi Parti ve sivil toplum örgütlerinin de destek verdiği kutlamalara, grupların saat 13:00 de köprübaşı mevkiinde toplanmaları ile başlanıldı. Köprübaşı mevkiinden
13:30 da sloganlar eşliğinde Cumhuriyet meydanına harekete geçen grup, bayrak ve flamalarıyla adeta bir renk
cümbüşü oluşturarak vatandaşların ilgisini çekti.
Yürüyüşün ardından grup Cumhuriyet Meydanında
toplandı. Burada tertip komitesi adına konuşma yapan
Türk-İş İl Temsilcisi ve Şeker-İş Burdur Şube Başkanı
Mustafa Onay “1 Mayıs Emekçilerin Uluslararası Birlik,
Mücadele ve Dayanışma Günü” kutlu olsun diyerek sözüne başladı ve şöyle devam etti.
Bizler bugün burada 1 Mayıs’ta, barış, özgürlük, demokrasi için, sömürüsüz, baskısız, insan onuruna yaraşır
bir yaşam için bir araya geldik. Üzgünüz ki bugünü güvencesiz, kuralsız çalışmanın yoğunlaştığı koşullarda karşılıyoruz. Emekçilerin yarısı kayıt dışı çalıştırılırken, kıdem
tazminatlarına da göz dikiliyor. Esnek ve kuralsız çalışma
gündem
Burdur’da Coşkulu 1 Mayıs
biçimleri yaygınlaştırılmak isteniyor. Sendikal örgütlenmenin önüne engeller çıkarılıyor, örgütlenen işten atılıyor
böylece sendikasızlaşma yaygınlaştırılıyor. İş kazası adı altında cinayetler durmak bilmiyor. Bütün bunlar karşısında
biz, sosyal adalet, eşitlik ve demokrasi istiyor demokratik
örgütlenme haklarının korunmasını istiyoruz. Tüm çalışanların grevli, toplusözleşmeli sendikal haklara sahip olduğu bir Türkiye için, sosyal devlet için alanlardayız.
Onay konuşmasında özellikle; “iş güvencesinin yeniden düzenlenmesi, asgari ücretin insan onuruna yaraşır
seviyelere ulaştırılması, taşeronlaşmanın ciddi bir şekilde
engellenmesi, istihdamın korunması” konularına vurgu
yaparak, bu sorunların ivedilikle çözülmesi, bunun için
ciddi politikaların üretilmesi ve süratle harekete geçirilmesi gerekliliğinin altını çizdi
Mustafa Onay’ın konuşmasının ardından kutlamalar halk
oyunları ve halaylar eşliğinde şenlik havasında devam etti. Kutlamalar sırasında herhangi bir olayın olmaması Burdur’da 1
Mayıs bilinci ve ruhunun doğru bir şekilde yerleştiğini gösterdi.
Şeker-İş Sendikası’ndan Yapay Tatlandırıcılara Karşı Mücadele
Şeker-İş Sendikası Kastamonu Şubesi tarafından yapay tatlandırıcılara karşı mücadele başlatıldı.
Şeker-İş Sendikası Kastamonu Şube Başkanı Ali Çufadaroğlu, il merkezindeki bir pastahaneyi ziyaret ederek,
yapay tatlandırıcılara karşı başlattıkları mücadele kapsamında, işletmenin camına “Bu iş yerinde yapay tatlandırıcı kullanılmamaktadır. Yüzde 100 şeker pancarı kullanılmaktadır” yazısını yapıştırdı.
Çufadaroğlu, gazetecilere yaptığı açıklamada, göreve
geldiği günden bu yana özellikle yapay tatlandırıcılarla
mücadele ettiğini belirterek, tatlılarda yapay tatlandırıcı
kullanıldığını söyledi.
Türkiye’deki vatandaşların yüzde 30’unun kanser hastası olduğunu öne süren Çufadaroğlu, “Bu tatlandırıcılarda
kanser yapıcı madde olduğunu herkes biliyor. Onun için tatlandırıcıdan halkımızı ne kadar uzak tutabilirsek, bizim için
ve halkımız için o kadar avantaj. Halkımızdan da yapay tat-
landırıcı yerine şeker pancarı kullanan iş yerlerinden alış veriş yapmasını kendi sağlıkları adına istiyoruz” diye konuştu.
İşletme sahibi Şerafettin Dilekçi de kendisinin de pancar üreticisi olduğunu belirterek, imalathanelerin işlenmesi
daha kolay olduğu için şeker pancarı yerine tatlandırıcıları
seçtiklerini söyledi. Şeker pancarının tadının tatlandırıcıya göre daha güzel olduğunu aktaran Dilekçi işletmesinde
ayda 180-200 çuval şeker kullandığını kaydetti.
Ziyaretin sonunda Çufadaroğlu, işletme sahibine duvar saati hediye etti.
www.sekeris.org.tr
13
gündem
Konya Şeker Bae’ni de Fethetti
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve aralarında Konya
Şeker Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk’un da yer aldığı beraberindeki 100’den fazla işadamıyla, petrol zengini
Körfez ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri ve Dubai’ye ekonomi ağırlıklı bir ziyaret gerçekleştirdi.
BAE ve Dubai’ye gerçekleştirdiği 4 günlük resmi ziyaretinde Cumhurbaşkanı Gül’e Dışişleri Bakanı Prof. Dr.
Ahmet Davutoğlu ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek eşlik
ederken ekonomi bürokrasisi ile iş dünyasından önemli
isimler de heyette yer aldı.
Resmi Ziyaret programı çerçevesinde Dubai’de düzenlenen Türkiye-Birleşik Arap Emirlikleri İş Konseyi toplantısında iki ülke işadamlarına seslenen Cumhurbaşkanı
Gül, konuşmasında Türkiye’nin riski düşük, getirisi büyük
ender ülkelerden birisi olduğunu belirterek, BAE ile geçici
işbirlikleri, geçici ortaklıklar yerine stratejik ve büyük ortaklıklar kurulması gerektiğini söyledi.
Avrupa’daki ekonomik krize dikkat çeken Gül, işadamlarına yatırımın adresi olarak Türkiye’yi gösterdi. Gül,
Dubaili işadamlarını yatırım için Türkiye’ye davet ederken
iki ülke arasındaki 5 milyar dolarlık ticaret hacminin kısa
sürede iki katına çıkarılması için çalışmalara başlandığını,
iki ülke iş dünyası arasındaki işbirliğinin daha da gelişmesini arzuladığını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Gül’e gezisinde refakat eden Türk
işadamları Türkiye-BAE İş Forumu kapsamında sektörel
bazlı ve ikili görüşmeler gerçekleştirirken, resmi heyette yer alan Konya Şeker Yönetim Kurulu Başkanı Recep
Konuk’un da BAE’deki ciddi ve büyük gruplarla yaptıkları
görüşmelerde Türkiye’de, özellikle de Konya’da yatırım ve
mamul ürünlerin ticareti konusunda önemli mesafe aldıkları öğrenildi.
Gezi ile ilgili soruları cevaplayan Recep Konuk, hem
Konya Şeker’in hem de heyette birlikte yer aldıkları Konya
14
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Sanayi Odası Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil’in son derece
verimli iş görüşmeleri gerçekleştirdiğini vurguladı. Konuk,
bu görüşmelerin neticesinin kısa sürede alınmasını ümit
ettiğini belirterek şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız ekonomik ağırlıklı bir ziyaret gerçekleştirdi ve hem Birleşik Arap Emirleri’nden
hem de Türkiye’den iş forumuna katılan iş adamlarının
işbirliği ve ortak yatırım konusunda cesaretlenmelerini
sağlayacak bir konuşma yaptı. O nedenle sektörel bazlı
görüşmeler ile ikili görüşmeler son derece verimli geçti.
Görüşmelerde öne çıkan sektörler tarım, tarımsal sanayi,
gıda ve turizm oldu.
Malum tarım, tarımsal sanayi ve gıda deyince de
Türkiye’nin yatırım için ya da ticaret için akla gelen ilk
ili Konya ve biz Konya iş dünyası olarak bu avantajımızı
iş birliğine ve somut yatırıma dönüştürmek için önemli adımlar attık. Mesela biz finans, bankacılık ve sigorta
alanında BAE’nin büyük guruplarından biri ile tarım ve
hayvancılığa yönelik ülkemizde yapılacak bir yatırım konusunda ön mutabakat sağladık. Yine Dubai merkezli büyük bir sanayi gurubu ile işlenmiş gıda sanayine yönelik iş
ortaklığı görüşmelerini başlattık.
Mamul ürün numunelerini gösterme fırsatı yakaladığımız ürünlerimizi Dubai merkezli, ancak bölge ticaretinde
etkin bir guruba gösterme fırsatını yakaladık ve bu ürünlerin ihraç bağlantılarını başlattık.
Özetle ürettiklerimizi satmak için kanal açtık, yeni yatırımlar için mutabakat sağladık. Bunun anlamı şudur; ürettiklerimizi katma değerli olarak satabileceğiz. Ümit ediyorum ki
kısa sürede sonuçlandıracağımız işbirliği sayesinde hem tarım
ve hayvancılık hem de tarımsal sanayi ve gıda sanayine yönelik yatırımlarla üreticilerimizin daha çok üretmesini, ürünlerinin daha da kıymetlenmesini ve inşa edilecek fabrikalarla
da daha çok hemşerimizin istihdam edilmesini sağlayacağız.”
Kayseri Şeker-İş Şube Başkanı Ahmet Tatar:
Kayseri Şeker Fabrikası çalışanları yemekte buluştular.
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Kayseri Şeker
Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay ile çok
sayıda fabrika çalışanı katıldı. Yemekte bir konuşma yapan
Şeker-İş Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar, Kayseri Şeker
Fabrikası’nda bir süredir ilklerin yaşandığını belirterek,
“Uzunca bir süredir sabrettik ve mükâfatını da artık görmeye başladık. Bizleri ve şirketimizi layıkıyla yöneten bu
insanlar, şirketimize canla başla sahip çıktığı gibi, bizlerin,
yani işçilerin de haklarına sıkıca sahip çıkıyorlar. Bu nedenle kendilerine şükran duygularımızı ifade ediyorum”
diye konuştu.
Artık çiftçiler dahil olmak üzere, Türkiye’deki sektörün sahiplerinin, pancar işçilerinin, çalışanların, besicilerin, taşıcıların ve kamunun içerisinde bulunduğu yapının,
özelleştirilme kapsamından çıkartılarak, Türkiye’ye mal
edilip bir Pazar haline getirilmesinden kurtarılmasının gerekli olduğunun altını çizen Tatar, şöyle konuştu:
“Bu şirketin yeniden şaha kalkmasından daha doğal
bir şey olmasa gerek diyorum. Bu nedenle herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekmektedir. Bu görev,
sadece bizlerin değil, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği
adınadır.”
Kayseri Şeker Fabrikasında yaşanan yolsuzluğa da değinen Tatar, her şeye rağmen Şeker-İş Sendikası’nı kargaşalardan uzak tutarak üye sayılarını 1209’a yükselttiklerini
kaydetti. Tatar, “Bundan böyle birlik ve beraberlik içerisinde kısa sürede çalışanların tamamının sendikalı olması için
mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu fabrikaya bir tuğla daha
koymak isteyenlerin her zaman yanında olduğumuzun bilinmesi isteriz” dedi.
www.sekeris.org.tr
15
gündem
“Fabrikaya
Bir Tuğla Koyanın Yanındayız”
gündem
ABD’de Obezite’nin
Ekonomiye Maliyeti
190 Milyar Dolar
Hazır yiyecek tüketiminde dünyanın ilk sırasında
yer alan ABD’de obezitenin faturası 190 milyar dolar
oldu.
ABD halkının en büyük sorunlarından biri olarak
görülen obezite ülke ekonomisine de büyük zarar veriyor. 2011 yılında, obezite ile savaşta 190 milyar dolarlık
sağlık harcaması yapıldığı belirtilirken, bu rakamın sigara ile mücadelede harcanan paranın iki katından da
fazla olduğu kaydedildi. ABD sağlık reformu sonucu,
2010 yılında alınan karara göre, işverenler obez çalışanlarına yüzde 30 ile yüzde 50 arasında değişen oranlarda
daha yüksek sağlık sigortası primi ödemekle yükümlü.
ABD’deki obez sayısının, 1960 yılından bu yana üç kat
artarak, ülke nüfusunun yüzde 34’üne ulaştığı bilgisi
verilirken, öldürücü şişmanlık seviyesinde olanların ise
yüzde 6’lık oranı temsil ettiği kaydedildi.
Obez çalışanların hastalığa daha sık yakalanması nedeniyle, iş verimliliğinin yılda 1 ay düşük olduğu, bunun
da ülke ekonomisine 30 milyar dolarlık zarar yazdırdığı ifade edildi. Obezite’nin ABD ekonomisi üzerinde
oluşturduğu 190 milyar dolarlık zararın, ABD sağlık
harcamalarının yüzde 20.6’sına denk geldiğine dikkat
çekilirken, asıl tehlikenin ölümcül obezite hastalığına
yakalananlar olduğu vurgulandı. Obez bir insanı taşıyan aracın, ağırlığı nedeniyle daha fazla yakıt tükettiği,
bu nedenle araçların yılda 4 milyar dolarlık fazladan yakıt tükettiği belirtildi.
16
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Kamu Kurumlarının
Sağlık
Yardımları SGK’ya Devrediliyor
Bugün Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğe göre, çeşitli
kamu kurumlarınca sağlanan sağlık yardımları SGK’ya devredilerek, genel sağlık hükümleri çerçevesine dahil edilecek.
Çeşitli kamu kurumlarınca personeline sunulan sağlık hizmetlerinin SGK’ya devrine ilişkin tebliğ yayımlandı. Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan
SGK tebliğine göre, çeşitli kamu kurumlarınca personel,
öğrenci ve personel ailelerine sunulan sağlık yardımları
için genel sağlık sigortası hükümleri uygulanacak.
Bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunların teşkil ettikleri
birliklerin personeli için kurulmuş bulunan sandıkların
iştirakçileri ile bu sandıklardan aylık veya gelir bağlanmış olanlar ve bunların hak sahiplerinin yararlandırıldığı sağlık hizmetleri, devir işlemlerinin gerçekleşeceği
tarihe kadar, yararlandıkları sağlık hizmetleri ilgili bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunların teşkil ettikleri birlikler
tarafından karşılanmaya devam edilecek.
Temel Reis’e
Pancar Tavsiyesi
İngiliz The Telegraph gazetesi Temel Reis’e
Safinaz’ın aşkını kazanmak için ihtiyacın olan enerji ıspanakta değil, pancarda’’ diye seslendi.
Çizgi film kahramanı Temel Reis, ne zaman enerjiye
ihtiyaç duysa bir yerlerden ıspanak bulurdu, ancak şimdi
bir araştırma, eğer pancarı tercih etseydi daha iyi olurdu’’
ifadesiyle başlayan haberinde gazete, bilim insanlarının
pişmiş pancar yiyen sporcuların yarışmalarda daha iyi
performans gösterdiklerini tespit ettiklerini aktarıyor.
Habere göre, bunun nedeni sporcu performansını arttırdığı bilinen nitratın pancarda yüksek miktarda bulunması. Amerika Birleşik Devletleri’nde St Luis
Üniversitesi’nde yapılan araştırma kapsamında, 11 sağlıklı gönüllüden koşu bandında koşmaya başlamadan önce
200 gram pişmiş pancar yedirilmiş. Aynı gruba ikinci kez
koşmadan önce ise pancarla benzer kaloriye sahip olan,
ama içinde nitrat bulunmayan kızılcık meyvesi yedirilmiş.
Kızılcık yedikten sonra saatte 11,9 kilometre koşan
gönüllüler, pancar yedikten sonra yaklaşık yarım kilometre daha hızlı, 12,3 kilometre koşmuşlar.
Pancarın barındırdığı nitratın, dayanıklılığı arttırdığı ve
kasların daha verimli kullanılmasını sağladığı kaydediliyor.
Gıdalar Vatandaşı Korkuttu
Tüketiciler ‘kanser’, şirketler ise ‘en ufak bir hatada teşhir
edilirim’ korkusuyla gıda analizi yaptırmak için laboratuvarlara koştu.
Ortaya çıkan gıda skandallarından tüketicinin de şirketlerin de gözü fena korktu. Radikal’İn haberine göre balını, sucuğunu, peynirini, sütünü kapan gıda laboratuvarlarının yolunu
tuttu. Üstelik yüksek maliyetlere rağmen. Tüketicilerin korkusu ‘kanser olurum’, şirketlerin ise ‘ufak bir hatada teşhir edilirim’
endişesi. Ama tüm bunlara karşın ‘Bilinçleniyoruz’ sanıp sevinmeye gerek yok... Uzmanlar, “Rüzgârdır, gelir geçer” diyor.
Büyük Yoğunluk Var
Sahte bal ile başlayan, et ve süt ürünleri ile devam eden
sağlıksız gıda raporları nedeniyle Türkiye genelindeki laboratuvarlar en yoğun günlerini yaşıyor. Bilim Laboratuvarı
yetkilisi Burak Reis, daha önce şahıslardan gelen analiz talebine çok sık rastlamadıklarını ancak son iki ayda büyük bir
artışa tanıklık ettiklerini açıklıyor.
Özellikle şahıslardan bal ve et ürünlerine yönelik analizlerin arttığını belirten Reis, “Son bir ayda sadece bize 10’a yakın bal analizi için başvuru yapıldı” diyor. Gıda şirketlerinin
ise iç kontrollere daha fazla önem vermeye başladığını dile
getiren Reis, şu açıklamayı yapıyor:
“Şirketlerden gelen talepte son bir ayda yüzde 100’lük
bir artış söz konusu.
112 ülkede faaliyet gösteren İntertek Test Hizmetleri İş
Geliştirme Müdürü Emre Dikmen de şirketlerin denetim işini çok sıkı tutmaya başladığını açıklıyor. Dikmen, “Piyasada
hem tüketici hem de şirketler cephesinde büyük bir endişe
hâkim. Bunun için de analiz talebinde büyük bir artış var.
Bu çok önemli bir gelişme. Ancak sürekliliği olur mu, derseniz: Hayır. Piyasa bu tür skandallara anında tepki veriyor.
Örneğin süt ve GDO tartışmalarında tüketici tepkisi hemen
hissedildi. Ancak üç hafta sonra o oluşan bilinç unutuldu. Bu
durum da bir süre sonra unutulacaktır. Dünyada ise bu bilinç
sabit” açıklamasını yapıyor.
Araç Muayene Gibi Gıda Denetiminde Özel Yetki Yolda
17 Aralık’ta Resmi Gazete’de gıda denetiminde yetki
devri ile ilgili bir yönetmelik yayımlandı. Gıda işletmeleri
denetimi yönetmeliğinde ‘özel şirketlere denetim yetkisi verilebilir’ deniyor. Henüz genelgesi çıkmayan yönetmelikle
ilgili bakanlık cephesinde çalışmaların sürdüğünü belirten
Bilim Laboratuvarı yetkilisi Burak Reis, “Sektörde 17020
akreditasyon standardına ve yeterli altyapıya sahip olan laboratuvarlara denetim yetkisi verileceği konuşuluyor. Araç
muayene istasyonları gibi gıda denetimden sorumlu laboratuvarlar olacak. Bakanlığın yine üst denetim mercii olacağı,
laboratuvarları ön denetim olarak kullanacağı, yanlış bildirim ve eksik raporlardan bu şirketlerin de sorumlu tutulacağı
konuşulanlar arasında” açıklamasını yapıyor.
Bal Analizi¨1000 ¨1500 TL
Tüketici cephesinden bakıldığında analiz yaptırmak oldukça maliyetli. Ama işin içine sağlık girince kesenin ağzı
açılıyor. Örneğin balla ilgili komple bir analiz yaptırmanın
maliyeti 1000 ile 1500 TL arasında. Sucuk, sosis, salam, kavurma gibi ürünlerin yüzde 100 dana eti olup olmadığına
ilişkin analizler ise yaklaşık 500 lira civarında. Analizde ayrıntı arttıkça fiyat da yükseliyor.
www.sekeris.org.tr
17
gündem
Sahte
gündem
Hüseyin Akay:
“Mütevazi İmkanlarla
Büyük Başarılar Elde Ettik”
Deplasmanlı Bölgesel Lig’in, yıldızlar barındıran
yıldız takımı Kayseri Şekerspor, dev final maçlarının ardından 3. Lig’e yükselerek, Kayseri’nin ve Kayseri Şeker
Fabrikası’nın gururu oldu. Geçtiğimiz gün Mersin Toroslar Belediyespor ile yaptığı final karşılaşmasını 2–0 kazanan Kayseri Şekerspor için Kayseri Şekerspor, Köksal Demirok Spor Tesislerinden bir kutlama töreni düzenlendi.
Törene Kayseri Şeker Fabrikası ve Kayseri Şekerspor
Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri, Şekerspor Yöneticileri, futbolcular,
Şeker-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar ve
çok sayıda fabrika çalışanı katıldı. İstiklal Marşı ve Saygı
Duruşu ile başlayan törende ilk konuşmayı takım kaptanı
Kemal Severcan yaptı. Severcan, şekersporda futbol oynamanın büyük bir gurur ve önem arz ettiğini belirterek, bu
takımla birlikte 3. Lig’e yükselmeyi başardıkları için tarifsiz mutluluk yaşadığını söyledi.
18
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Severcan’ın ardından söz alan Teknik Direktör Cahit
Erçevik ise takımın 22 hazırlık maçının ardından 3 final
maçı oynadığını belirterek, “Biz bu takımda görev aldığımız ilk gün itibariyle hep şunu söyledik. Bizlere bu görevi layık gören insanların bize olan inancını ve güvenini
sarsmamak adına sahada en centilmen şekilde top oynayıp, saha dışında yine en ahlaklı bir şekilde takımımızı ve
şehrimizi temsil etmeliyiz. Çünkü bu kuruluş her şeyin
en iyisine layıktır. Tıpkı futbolda da olduğu gibi. 9 yıllık
hasretin ardından bugün eğer 3. Lig’e yükselme başarısını yakalayabildiysek, bunda bize inanan değerli yöneticilerimizin ve kazanmayı arzulayan futbolcularımızın çok
büyük emekleri vardır. Bize bu haklı gururu ve mutluluğu yaşatan tüm futbolcu kardeşlerime, ardından da tüm
değerli yöneticilerime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Bugün artık bizim bayramımızdır” şeklinde konuştu.
gündem
Erçevik’ten sonra söz alan Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş.
ve Kayseri Şekerspor Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin
Akay, bugünün çok anlamlı bir gün olduğunu belirterek,
şöyle konuştu. “Kayseri Şekerspor, uzun yıllar boyunca
verdiği mücadelenin meyvesini bu sezon almış oldu. Bugün bu mutluluğu hep birlikte yaşayalım diye bir araya
geldik. Sezona başlarken tabi ortada bir sahamız dahi yoktu. Özellikle teknik heyetteki arkadaşlarımız Kayseri’de
ilk defa görev yapacaklardı ve bununla birlikte o zorlu
mücadeleye de farklı sahalarda yapılan idmanlar ile başlamış olduk. Çok şükür ki bugün bu noktalara geldik. Biz
en başta şunu istedik tüm heyetimizden. Sahada ve saha
dışarısında ahlak ve centilmenlik kurallarından asla ödün
vermeyelim. Asla sportmenlik dışı bir hareket yapmayalım. Ve en önemlisi tüm sezonu kazasız belasız bir şekilde
sonlandıralım. Fakat ne kadar istemesek te fabrikamızda
elim bir kaza meydana geldi ve alt yapı hocalarımızdan
Köksal Demirok hocamızı bir kazada kaybettik. Bizde
bu vesile ile yeni tesislerimizin ve sahamızın adını Köksal
Demirok Tesisleri olarak değiştirdik. Hocamızın sporcuları da Kayseri Şampiyonu olarak hem göğsümüzü kabarttılar, hem de bizleri onurlandırdılar. Ardından Bal’da
mücadele eden futbol takımımız ise 3 adet final maçı ile
gurubun galibi olarak 3. Lig’e yükseldiler. Takımımız ayrıca Finalde 3 maç oynayan tek takım olma özelliğini de
kazanarak, bu anlamda da bir ilke imza atmışlardır. Bu
başarımız ile bu zamana kadar yapılan tüm harcamalarda
ve tüm çalışmalarda, mütevazı bütçemiz ile ne kadar başarılı olunabileceğini de bir kez daha ispatlamış olduk. Bu
nedenle 3. Lig’e yükselen takımımızı gönülden tebrik ediyorum. Bundan sonra Kayseri Şekerspor sadece bizlerin
değil, Kayseri’nin de önemli bir markası olmuştur. Statü
gereği yakında aramızdan ayrılacak olan ve tarihe adlarını
altın harfler ile kazıyan bazı futbolcularımızın da isimlerini, şirketimizin her türlü faaliyetinde layıkıyla anacağız”
Yapılan bu konuşmaların ardından plaket törenine
geçildi. Başarıda emeği geçen tüm yöneticilere sırayla plaketleri verilirken ardından tüm futbolcular ve teknik heyet sırayla platformda ayrılan yerlere davet edilerek, Kayseri Şeker Fabrikası ve Kayseri Şekerspor Yönetim Kurulu
Başkanı Hüseyin Akay’ın elinden plaketlerini aldılar. Törenin son plaketini ise spora verdiği destek ile tanınan ve
teknik heyet ile sporcular tarafından çok sevilen Genel
Müdür Hayri Dikbaş aldı.
www.sekeris.org.tr
19
köşe
Geleceğin Alacağı Biçimi Görmek
ve Geçmişi Doğru Kavramak
Aysun Konakoğlu
Özel Kalem Müdürü
‘Geleceğin alacağı biçimi görebilmek için geçmişi doğru kavramamız’ gerekiyor. Bulunduğumuz dönem hızlı bir
değişimin etkili olduğu, eşitsizliklerle dolu bir dünyada var
olmaya çalışmayı gerektiriyor. Bugün dünyada enerji ve gıda
ihtiyacının karşılanması ve üretimin sürdürülebilmesi noktasında ülkeler tarafından çeşitli politikalar sahnelenmektedir.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerin sürekli bir enerji üretimi
ihtiyacı vardır ve bu her geçen gün artış göstermektedir.
Bu yönde Dünya Bankası ve Uluslar arası Para Fonu
IMF’nin; 2. Dünya Savaşı sonrasında yenidünya düzenine ekonomik açıdan yön vermek ve dünya ticaretinin geliştirilmesi,
ülkeler arası bütünleşme, bölgeler arası gelişme farklarının giderilmesi gibi birçok olumlu amaçla kurulduğu ifade edilmiştir. Küresel serbestleşme ile tanışan ve dünya finansal piyasalarına entegre olmaya çalışan ülkeler enflasyonu düşürmek ve
sürdürülebilir büyüme sağlamak amacıyla IMF destekli istikrar
programlarını uygulamaya yöneldiler. Dünya Bankası ve IMF
ülkelere özellikle ulusal tarıma yönelik devlet desteklemeleri,
düşük faizli tarımsal kredi uygulamalarının kaldırılması ve
tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesini içeren tarımsal kalkınma
programlarını uygulatmaya çalışıyorlardı. Ancak güçlü daha
güçlü ve zengin, yoksul ülkeler ise yine yoksul ve aynı zamanda
dışa bağımlı hale sokulmuşlardır. Serbest piyasa düzenin herkes
için adil olması beklenirken, az gelişmiş ülkeler serbest piyasa
ekonomisi söylemleri ile adeta pazar haline getirilmişlerdir.
Dünya tahıl ticaretinin yüzde 80’ini elinde bulunduran
ABD, 2. Dünya savaşından sonra 5 milyon ton olan tahıl ihracatını 1980 yılından sonra 120 milyon tona çıkarmıştır. Sayıları hızla artan uluslararası şirketler aracılığıyla birçok yoksul
tarım ülkesi net ithalatçı durumuna getirilmiştir. Bunların en
açık örneği Venezüella, Arjantin ve Meksika olmuştur. 1950’ler
den 1970’lere kadar finansal istikrar ve büyüme sembolü olarak gösterilen Meksika’nın imzaladığı uluslar arası anlaşmalar
sonrasında ülke ekonomisi hızla kötüleşmiştir. Kamu işletme-
20
şeker-iş dergisi • haziran 2012
lerinin çoğunluğu özelleştirilmiş, beş yüz bine yakın işçi işini
kaybetmiştir. Hızla yükselen enflasyon ve dış ticaret açıkları nedeniyle ülkede giderek artan, önlenemez bir kriz ortamı yaratılmıştır. Ülkeye dayatılan sözde ‘’Tarım Geliştirme Raporları’’
nedeniyle Meksika tarımının temel ürünlerinden olan mısır, fasulye ve şeker pancarı bile ithal edilen ürünler arasına girmiştir.
Oysaki ABD’de üretilen tarım ürünlerinin tamamı devlet koruması altındadır. Türkiye 12 Kasım 1956 tarihinde
ABD, 9 Ocak 1998 tarihinde ise AB ile çeşitli Tarım Ürünleri Anlaşmaları imzalamıştır. Geçimini tarımsal üretimle
sağlayan çiftçilerimiz zor günler geçirmeye başlamışlardır.
Birçok tarımsal kurum ve işletme özellikle 1980 sonrasında
ya kapatılmış ya da işlevselliğini yitirmiştir. Bunlardan bazıları olan Süt Endüstrisi Kurumu, Et Balık Kurumu ve Zirai
Donatım Kurumu özelleştirilerek elden çıkarılmıştır. Ülkede tarım destek uygulamalarına ayrılan pay 1995 yılında 5
milyar dolar iken bu pay 1999’da 2.9 milyar dolara, 2000 yılında ise 2.5 milyar dolara düşürülmüştür. Oysaki Atatürk 1
Mart 1922 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarken
yaptığı konuşmasında ‘Tarım Milli Ekonomimizin Temelidir’’ diyerek bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin tarımsal değerlerinin önemini altını çizerek belirtmiştir. Türkiye bugün et,
süt ve hayvancılıkta kendine yetemeyen ve bu ürünleri ithal
etmek zorunda kalan bir ülke haline gelmiştir.
Bugün Avrupa Birliği tarafından tarım ürünlerinin küresel ortamda rekabet edebilmeleri için fiyatlar düşürülmekte
ve çiftçilerin kazançlarında artış sağlamak için telafi edici düzenlemeler yapılmaktadır. Korumaya yönelik uygulamalar,
sadece AB’de değil bütün gelişmiş ülkelerde uygulanmakta
ve tarımsal Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) özelleştirilmediği gibi devlet tarafından korunup desteklenmektedir. Peki
ya Türkiye’de durum nedir? Avrupa ülkelerinin tam aksi bir
politika uygulanmaktadır özellikle Türk şeker sektöründe
Dahilde İşleme Rejimi kapsamında ihraç kayıtlı olarak düşük fiyatlı şeker satışlarından kaynaklanan zararın 2002’ye
kadar Hazine tarafından karşılanmasına rağmen, bu tarihten sonraki zararlar T.Ş.F.A.Ş. tarafından karşılanmaktadır.
Türkşeker tarafından 2003 itibaren Hazine’ye yük getirilmeden yaklaşık 1 milyon 135 bin ton şeker teslim edilerek, İmalatçı-ihracatçı firmalara yabancı firmalarla rekabet imkanı
sağlanmıştır. Böylelikle ülkemiz şekerli mamul ihracatının
artışına katkıda bulunan ve ithalata meydan verilmeyen bir
misyon yüklenilmektedir.
Bu noktada belirtilmesi gereken önemli husus ülke olarak artık yaşanmışlıklardan ders alınabilmelisidir. IMF ve
Dünya Bankasının dayattığı sınırlayıcı tarımsal kalkınma
programları ile özelleştirme ısrarlarından vazgeçilmeli ve
Cumhuriyet tarihimizle yaşıt tarımsal sanayi kuruluşlarımıza sahip çıkılmalıdır.
Kaynak: metinaydoğanbitmeyenoyun
http://www.bilgesam.org
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “EMAF
ve Makine Fabrikası, imkan sağlandığı taktirde bugün
Türkiye’nin 6 milyar dolarlık ithalatına sebep olan traktörden otomobile, hatta uçak motorunu üreterek ülkemizi bu
yükten kurtaracak kapasitededir” dedi.
Şeker-İş Genel Başkanı Gök yaptığı yazılı açıklamada,
Türkiye’nin son yıllarda teşvik sistemi, yatırım, üretim ve istihdamda yeni bir teknolojik devrimi gerçekleştirmeye çalışırken,
diğer yandan da ithalatı azaltıcı tedbirlere yönelik yatırımları
hayata geçirmesinin gerektiğine dikkat çekerek, “Şöyle ki otomobilini, uçağını, helikopterini üretecek güce, bilgiye ve teknolojik bir beyine sahip olan Türkiye’nin ne yazık ki bu sektörlere
yönelik teknolojik olarak dışa bağımlılığını ortadan kaldıracak
bir yatırım sistemine geçmemesi, özellikle otomobil motoru ithalatında ülkemize 6 milyar dolarlık bir yük getirmektedir. Hedef cumhuriyetimizin yüzüncü kuruluş yıldönümü olan 2023
yılında kendi otomobilini, yerli uçağını ve helikopterini üreten,
cari açığını azaltan bir Türkiye ise bunu başarmanın yolu bir
dizi yatırımlardan geçmektedir” ifadesini kullandı.
Bugüne kadar hep baş tacı edilerek övünülen otomotiv
sektörünün son yıllarda dış ticaret açığı verdiğine dikkat
çeken Gök, “Türkiye, maalesef sadece otomobil motoru ve
aktarma organları için bugün 6 milyar dolardan fazla ithalat
yapan bir ülke konumuna gelmiştir. Bir yandan ekonomisini
dışa bağımlılıktan kurtaracak reçeteler arayan Türkiye, diğer
yandan nedeni bilinmez politikalar sebebiyle kendi elleriyle
kurduğu yanı başında duran değerleri görmezden gelmektedir. İşte ülkemizin önemli değerlerinden Türk şeker fabrikalarının özelleştirilmesi çalışmaları bir taraftan yürütüle
dursun Ankara Etimesgut’daki şeker fabrikasının bünyesinde faaliyet gösteren ve bir zamanlar Ortadoğu’nun en büyük
makine fabrikalarından olan Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası (EMAF) ve Makine Fabrikası bugün gerçek işlevinden
yoksun, bir kenara atılmış vaziyettedir. Kurulduğu günden
bugüne Türk mühendisleriyle yerli teknolojik gücünü kul-
lanarak hidroelektrik santrallerine kadar büyük başarılara
imza atan EMAF ve Makine Fabrikası, Özelleştirme politikaları sebebiyle neredeyse atıl bir konuma getirilmiştir” dedi.
Başta Türkiye Elektrik Kurumu, Türkiye Kömür İşletmeleri, çimento fabrikaları, Botaş, barajlar, hidroelektrik santralleri,
belediyeler, MKE, TBMM, ETİ Maden, TCDD olmak üzere
daha birçok kamu ve özel kuruluşlarda elektrik, elektronik ve
elektromekanik sistemlerin bakım-onarım, üretim ve yerinde montaj işlerini de gerçekleştiren EMAF’ın 1997 yılında
Özbekistan’a emsal maliyetinin üçte biri fiyatına yüzde 97
Türk mühendislerinin maharetiyle şeker fabrikası kuran ve adını fabrika yapan fabrika olarak Türk ekonomisinin sayfalarına
altın harflerle yazdırdığını vurgulayan Gök, şunları dedi:
“Buradan anlaşılmaktadır ki EMAF ve Makine Fabrikası,
imkan sağlandığı taktirde bugün Türkiye’nin 6 milyar dolarlık
ithalatına sebep olan traktörden otomobile, hatta uçak motorunu üreterek ülkemizi bu yükten kurtaracak kapasitededir.
Sayın Başbakanımız bir demecinde ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtaracak babayiğitler aradığını ifade ederken, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürecinde yaşanılan enformasyon
eksikliğindeki gibi EMAF ve Makine fabrikasında da kendisini Sayın Başbakan’ın söylemlerinde hissettirmiştir. Türkiye’yi
dışa bağımlılıktan kurtaracak ve verimliliğini artıracak nice
projelere imza atmaya ve Türkiye’nin adını dünyada duyurmaya hazır olan EMAF ve Makine Fabrikası iddia ediyoruz ki bugün milyarlarca Dolar ödenerek ithal edilen elektrikli otomobillerin motorunu ve dizel motoru ithalat fiyatının altıda biri
oranında, hatta daha az bir yatırımla gerçekleştirebilecek beyine ve kapasiteye sahiptir. Yazılı ve görsel basınımızı bu konuda
duyarlı olmaya ve bu fabrikaları yerinde görerek kamuoyunu
bilgilendirmeye davet ederken, Sayın Başbakanımızın yetkililer tarafından konuya ilişkin daha doğru ve detaylı bilgilendirilmesiyle Türkiye Şeker Fabrikaları’nın bünyesinde kurulu bu
fabrikalara yönelik gereken adımları atacağına olan inancımızı
sonuna kadar taşıyacağımızı kamuoyuna duyurmak istiyoruz.”
www.sekeris.org.tr
21
haber
Emaf ve Makine Fabrikası Elektrikli
ve Dizel Motor Yapmaya Talip
gündem
Ankara Şeker’den Karnaval
Tadında Voleybol Turnuvası
Amacı üyeler ve mensuplar arasında birlik, beraberlik,
dostluk ve kardeşliği geliştirerek sağlıklı yaşam için sporu
sevdirmek olan ve geleneksel olarak her yıl düzenlenen
Şeker-İş Sendikası Ankara Şubesi Bahar Voleybol Turnuvası sona erdi. Şeker Enstitü, Emaf, Tohum İşleme Fabrikası, Kazan Dairesi, Ham Fabrika, Rafineri-Makinistlik,
Elektrik Atölyesi, Boruhane, Arıtım Tesisi İdare Voleybol
Takımlarının katılımıyla başlayan turnuvada ElektrikAmbarlar takımlarıyla Rafineri-Makinistlik takımları finale yükseldi.
Turnuvaya Türkiye Şeker Fabrikaları Teftiş Kurulu
Başkanı Erdoğan Günaydın, Eğitim Dairesi Başkanı İlyas
Şirin, Şeker-İş Sendikası Genel Sekreteri Fevzi Şengül,
Genel Mali Sekreter Eyyüp Şen, Genel Teşkilatlandırma
Sekreteri İlhan Özyurt, Turhal Şube Başkanı Mehmet
Elvan Yılmaz, Burdur Şube Başkanı Mustafa Onay, Kars
Şube Başkanı Ertan Altunoğlu ile Şeker, Makina, Emaf,
Tohum ve Enstitü fabrika Müdürleri katıldı.
Tam anlamıyla bir karnaval havasında geçen final
maçına Kadri Suyabakan İlköğretim Okulu folklor ekibi
güzel oyunlarıyla damgasını vurdu. Turnuva finalinde Rafineri-Makinistlik takımını 3-1’lik Skorla yenen ElektrikAmbarlar takımı 2012 yılının şampiyonu oldu.
22
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Şeker-iş Sendikası Ankara Şube Başkanı Murat Taşlıyurt
turnuva sonrası yaptığı konuşmada geleneksel olarak düzenlenen turnuvanın birlik ve beraberliklerini pekiştirmesinde çok önemli rol oynadığını söyledi. Taşlıyurt, “Şeker
Sanayinin zor ve sıkıntılı günler geçirdiği bu günlerde birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz en hassas dönemden geçmekteyiz. Bu gibi etkinliklerin güzelliklerini hep
beraber yaşamış olmamızın ana gayesi bu fabrikaların bacalarının tütmesinden kaynaklandığını hepimizin unutmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isterim. Fabrikalarımızın bacalarının tütmesi ve ayakta dimdik olması
burada bu güzel günleri yaşamamıza vesile olmaktadır. Bu
yüzdendir ki biz çalışanlar olarak fabrikalarımıza bundan
önce nasıl sahip cıktıysak bundan sonra da aynı kararlılık
ve azimle sahip çıkmaya devam edeceğimizin herkes tarafından bilinmesini istiyorum. Bu duygu ve düşüncelerle
başta bu turnuvayı düzenleyen komitemize katkılarından
dolayı genel merkezimize fabrika müdürlerimize ve turnuvaya katılan tüm takımlarımıza teşekkür eder saygılar
sunarım” diye konuştu.
Turnuva sonunda derece alan takımlara kupaları
Şeker-İş Sendikası Genel Sekreteri Fevzi Şengül ve Şekerİş Genel Mali Sekreteri Eyyup Şen tarafından verildi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı AR-GE Projeleri destekleri kapsamında yürütülen “AB’ye Üyeliğin Türkiye Şekerpancarı Tarımı ve Şeker Sektörü Üzerine Sosyo-Ekonomik Etkisinin Analizi” adlı proje çerçevesinde
gerçekleştirilen şekerpancarı ve şeker üretiminde mevcut
durum ve AB’ye uyum sürecinde yaşanabilecek olan olası
etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla 30-31 Mart 2012
tarihinde düzenlenen “Ülkesel Çalıştay” gerçekleştirildi.
Pankobirlik, Türkşeker, Şeker Kurumu, Üniversitelerden
akademisyenler ve ilgili bakanlık yetkililerinin katılımının sağlandığı Çalıştay’a Sendikamızı temsilen Özel Kalem Müdürü Aysun Konakoğlu, uzmanlarımız; Gülara
Başbozkurt, Mehtap Aksungur ve Emrah Deveci katıldı.
İki gün boyunca devam eden çalıştay, şekerpancarı tarımı
ve şeker sanayi konusunda daha önce Kasım ve Aralık aylarında Tekirdağ, Tokat, Uşak ve Erzurum’da gerçekleştirilen bölgesel çalıştaylar da ortaya çıkan 12 konu başlığı
altında sorunlar, nedenleri ve çözüm önerileri şeklinde
yapılan değerlendirmelerle yapıldı.
Pankobirlik Genel Müdür Yardımcısı Mevlüt
Kavas’ın açılış konuşması ile başlayan çalıştay programında Proje Danışmanı Prof. Dr. İlkay Dellal tarafından gerçekleşen sunumda projenin amacı dahilinde Dünya’da ve
Türkiye’de şekerpancarı tarımı ve şeker sektörü, AB Süreci
ve Şeker Politikaları, Türkiye’nin ekonomik gelişimi içerisinde Şeker Fabrikalarının üstlendiği misyon ile çiftçi,
kooperatif, şeker fabrikası, tüketici anketlerinde yer alan
verilerin değerlendirilmesi ve durum analizi sonuçlarına
yer verildi.
Şeker Sanayi Sektörünün maruz kaldığı en önemli
sorunlardan olan “Türkiye Şeker Fabrikaları’nın Özelleş-
tirilmesi” ile Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) ve Tatlandırıcılar” konu başlıklarının tartışıldığı projede, gerek hukuki, gerekse meşru her türlü mücadelemiz dile getirilmiş,
bilimsel verilere dayalı rapor, inceleme ve çalışmalarımız
kapsamında şeker pancarının ülkemiz tarımındaki yeri
ve önemi, yüksek NBŞ kotasının şeker sektörüne verdiği
zararlar, Şeker pancarının enerji sektöründe kullanımının
teşvikine ilişkin görüşlerimiz sunulmuştur. 2000 yılından
bu güne devam eden Şeker Fabrikaları’nın özelleştirilmesi sürecinde ise çözüm noktasının Sendikamızın Türkiye
şeker üretiminde yeni yönetim model önerisi çerçevesinde şeker işçisi, pancar çiftçisi ve kamunun yer aldığı bir
yapılanmadan geçtiği Sendikamızca vurgulandı. Bu kapsamda özelleştirme sürecinde dayanak olarak gösterilen
strateji raporunda “Özelleştirmenin Çiftçi Kooperatiflerine Yapılması’’ başlığı altında yer alan üreticiye devir
seçeneğinin görmezden gelindiğine ve böyle bir özelleştirme tercihi yokmuş gibi üstü kapatılmaya çalışılarak siyasi irade ve karar verici mercilerden gizlendiği hususuna
dikkat çekildi. Türkiye’nin AB’ye üye olması durumunda
şekerpancarı ve şeker üretiminde büyük şeker üreticisi
ülkeler arasında yer alabilecek potansiyeli barındırdığı,
bu nedenle, bugünkü mevcut durumunu geliştirmek için
atılacak adımların Türkiye’nin AB üyeliğinde kazanımları
için önemli rol oynayacağı tarafımızca ilgililere iletildi.
Türkiye’de şeker pancarı tarımı ve şeker sanayiinin sorunları, sorunların nedenleri ve önerileri konusundaki değerlendirmelerin ve sonuçların yer alacağı çalıştay raporunun önümüzdeki aylarda sektörün önde gelen paydaşlarının katılımıyla gerçekleşecek toplantıda sunulacağı beklenmektedir.
Şeker-İş Ar-Ge Birimi
www.sekeris.org.tr
23
gündem
Şeker-İş,
Ülkesel Çalıştay’a Katıldı
Şeker Özel
24
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Şeker Özel
www.sekeris.org.tr
25
Şeker Özel
Mustafa KUMLU
TÜRK-İŞ Genel Başkanı
“Türkiye’nin son yıllarda toplumsal ve ekonomik gelişmeler açısından önemli aşamalardan geçtiğini hepimiz
biliyoruz. Bu süreçten geçilirken karşı karşıya kalınan
problemlerin, “değişim sorunları” olarak değerlendirilmesi mümkündür. Çünkü yaşanan her değişim, sancılı bir
süreci beraberinde getirmekte, olumlu sonuçların yanı sıra
beraberinde birçok olumsuz meselenin de ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Ülkemiz, son büyük ekonomik krizin
ülkemize yansıyan ağır sonuçlarını, değişim sorunlarıyla
birlikte yaşamaktadır. Bütün ümidimiz ve güvenimiz, bu
sorunlara rağmen Türkiye’nin sahip olduğu büyük potansiyeldir. Bu potansiyelin içerisinde, küçük girişimcilerin,
dünya çapında pazar mücadelesine giren ihracatçıların,
içeride ve dışarıda rekabet edebilme şartlarını adeta tırnaklarıyla kazıyarak elde etmeye çalışan üreticilerin ve hiç
şüphesiz emeğin vazgeçilmez bir yeri bulunmaktadır.
Biz, Türkiye’nin ekonomik büyümesini sürdürebilmesi için her türlü fedakârlığı yapmaya hazırız. Ama
ekonomik büyümeyle sosyal politikaların mutlaka paralel gitmesi, birbirini desteklemesi gerektiğine inanıyoruz.
Türkiye büyürken, sosyal taraflarının da, karşılıklı anlayış
içinde yüzlerini gülümsetecek bir sosyal barışın gerçekleşmesini istiyoruz. Bu barışın sağlanabilmesinin ise ekonomik politikaları destekleyen sosyal politikaların uygulanmasına bağlı olduğunu düşünüyoruz.
Türkiye’ de son 15 yıldır uygulanan özelleştirme politikaları, çoğu kez sosyal barışı bozan, üretim yapısını
gerileten sonuçlara yol açmıştır. Özelleştirmelerle paha
biçilmez değerdeki kamu kaynakları heba edilmiş, özelleştirme gelirleri de hiç bir yaraya merhem olmamıştır.
Özelleştirilen her iş yerinde işsizleştirme ve sendikasız-
26
şeker-iş dergisi • haziran 2012
“Hükümet
Türkşeker
Özelleştirmesini
Durdurmalıdır”
laştırma yaşanmış, bu durum toplumsal dengelerin daha
da bozulmasını beraberinde getirmiştir. Şeker sektöründe
yaşanan özelleştirme süreci ise özelleştirmelerin ülkemize
verdiği zararın son halkalarından biri olarak görülebilir.
Bugün şeker sanayinin ülke üretimine katkıları dikkate
alındığında, bu sektörde gerçekleştirilecek özelleştirme
uygulamalarının ne kadar yanlış olduğunun yanı sıra ekonomimize vereceği zararlar da rahatlıkla görülebilecektir.
Şeker endüstrisi, her yıl ürettiği ürünlerle ülkemiz
ekonomisine milyar dolarla ifade edilebilecek büyüklükte
katkı sağlamaktadır. Yaklaşık 3 milyar dolar civarındaki
bu katkının yanı sıra doğal şeker üretilirken başka nelerin
üretildiğini de dikkatle değerlendirmek gerekmektedir.
Bu ürünler içerisinde besicilikte kullanılan çeşitli yemler, kimya endüstrisinde kullanılan çeşitli ürünler, enerji
kaynakları bulunmaktadır. Şeker endüstrisinin elektronik
aygıtlar fabrikası ve makine fabrikaları, bugün ülkemizi
fabrika yapan bir ülke konumuna getirmiştir. Geniş bir
tarımsal faaliyet ve istihdam alanı olan şeker endüstrisi
yılardır özelleştirilecek diye hiç bir yatırım yapılmamasına
rağmen bünyesinde bulunan fabrikalarla, Türkiye’nin sağlıklı beslenmesine önemli bir katkı yapmaktadır.
Şeker fabrikaları, ürettiği doğal şekerle, GDO’lu ürünlerden elde edilen sağlıksız tatlandırıcıların ve nişasta bazlı şeker denilen, başta kanser olmak üzere birçok hastalığa
yol açtığı bilinen, telafisi imkânsız sonuçlara yol açan bir
felaketin de önüne geçmektedir.
Ayrıca şeker endüstrisi bünyesindeki başta Erzurum,
Kars, Erciş, Ağrı, Erzincan ve Muş olmak üzere Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan fabrikalar,
çiftçisinden, hayvan yetiştiricisine, pazarından, sofrasına
kadar hem ürettiği ürünlerle, hem yarattığı istihdamla büyük bir sosyal destek oluşturmaktadır.
Bugün şekerde sürdürülmek istenen özelleştirme politikaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bu
üretim imkânından sağladığı istihdam başta olmak üzere,
bütün sosyal desteklerin kaybolmasına yol açacaktır. Güneydoğu Anadolu’yu kalkındırmak için çare aranan ve bu
amaçla çeşitli teşvikler verilen bir dönemde, verilen hiç bir
teşvik, bu üretim gücünün yerini tutamayacaktır. Yine
sürdürülen bu özelleştirme politikalarıyla, özellikle şehir
merkezlerinde bulunan fabrika arazilerinin yarattığı rant
nedeniyle fabrikaların kapatılması beklenen bir sonuçtur.
Özelleştirilen kuruluşların önemli bir kısmının üretim
dışına çıkarılması ya da yüksek kâr elde etme imkânının
kaybolduğu süreçte, şeker ithalatında patlama yaratacak
sonuçların ortaya çıkması kaçınılmazdır.
“Mesele memleket meselesidir”
GDO’lu ürünlerden, nişasta bazlı şekere dayanan ithalatın insanımızın sağlığını tehdit ettiği düşünülürse,
bütünüyle bir memleket meselesiyle karşı karşıya olduğumuzu söylemek abartılı bir yaklaşım olmayacaktır. Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Başbakanın, bu gerçekleri
özelleştirme bürokratlarının perspektifinden değil, konunun uzmanlarından dinleyerek, meseleye sağduyuyla
yaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Henüz vakit vardır
ve yanlıştan dönmek mümkündür. Hükümet, Türkşeker
özelleştirmesini durdurmalıdır. Bu, ülkemiz için bir ihtiyaç, bu tesislerde çalışan insanlarımız ve aileleri için de
bir zarurettir. Şeker-İş Sendikamız, mevcut fabrikaların
revize edilerek teknolojilerinin yenilenmesini; Şeker fabrikalarının sadece Avrupa ülkeleri arasında değil, dünya
ülkeleri arasında parmakla gösterilecek karlı kurumlar haline dönüştürülmesini; GDO’lu mısırlar ile Nişasta Bazlı
Şeker kotalarının AB ülkeleri seviyesine düşürülerek, şeker pancarı üretiminin desteklenmesini; İthalatına izin
verilen GDO’lu mısırlar yerine katkısız ve mısırdan çok
daha sağlıklı, verimli ve ucuz olan şeker pancarından elde
edilen küspenin hayvancılık sektöründe kullanılması yönünde kanunun çıkartılmasını; devletin şeker sektörüne
yönelik finans katkısı yapmasını istemekte ve bu talepler
için örnek bir mücadele vermektedir. TÜRK-İŞ, Şeker-İş
Sendikamızın bu mücadelesini tüm gücüyle desteklemektedir.”
Ergün ATALAY
Türk-İş Genel Mali Sekreteri ve Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanı
“2000 yılında özelleştirme programına alınan milli şeker
sanayimiz, Hükümetin ve Özelleştirme İdaresi’nin kararları ile
çok ciddi bir çıkmazın eşiğine sürüklenmiştir. Şeker sanayinde
yıllardır yatırım yapılmamakta, fabrikalar eski teknolojilerle üretimlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bugün ülke ihtiyacının
çok altında şeker üretilmesine rağmen kota üstü kaçak üretim
ve satış yapılması, çeşitli yollarla yurda çok miktarda kaçak şeker,
nişasta bazlı ve kimyasal tatlandırıcı sokulması, şeker ve mısır
ithalatına tanınan gümrük ve vergi kolaylıkları, AB ülkelerinde
ortalama yüzde 2 olan, ülkemizde ise Bakanlar Kurulu Kararı
ile yüzde 15 olarak uygulanan yüksek nişasta bazlı şeker kotaları
gibi nedenlerle stok oluşumu sürekli artmaktadır.
Stoklar bahane edilerek pancar kotalarının sürekli daraltılması ve kamu fabrikalarının çok düşük bir kapasite ile üretim
yapmaya zorlanması sonucu birim maliyetler yükselmekte,
Türkşeker’in karlılık oranı düşürülmekte, adeta göz göre göre
zarara sürüklenmektedir. Pancar şekeri üreten tüm ülkelerde bu
sektör titizlikle korunmasına ve desteklenmesine rağmen, ülkemizde destekleme kapsamından çıkartılmıştır.
Karlı fabrikaların öncelikli olarak özelleştirilmesi halinde; sosyal amaçlarla kurulmuş fabrikalar kapanacak, pancar
tarımı ve şeker üretimi ile sektörel istihdam daralacak, yaklaşık 6 milyon kişi bundan doğrudan etkilenecek, köyden kente göç olgusu, büyük kentlerde güvenlik sorunları ve terör
olağanüstü boyutlara ulaşacaktır.
Dört milyar dolarlık yatırımı bulunan Türk şeker sanayii çökecek ve Türkiye pancar şekeri üretiminde stratejik önemini yitirecektir. Fabrikaların ziraat teşkilatları özelleştirme sonrasında
kapanacak, çiftçimiz teknik destekten mahrum kalacak, taşımacılık, zirai mücadele ve tarım aletleri gibi yan sektörler, yöresel
ekonomi ve bölgesel kalkınma olumsuz etkilenecek, sonuçta
yörede yaratılan ve paylaşılan katma değer kayba uğrayacaktır.
Şeker sektöründe özelleştirme politikalarından da vazgeçilmeli, özelleştirme yerine özerkleştirme yapılmalı, sektörde devlet-işçiçiftçi üçlüsünün birlikte rol alacağı yeni model oluşturulmalıdır.”
www.sekeris.org.tr
27
Şeker Özel
“Şeker Sanayinin
Özelleştirilmesi, Ekonomide
Derin Yaralar Açacak”
Şeker Özel
Şeker Sanayi ve Özelleştirme Sorunu
Prof. Dr. Vedat BİLGİN
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Neoliberal iktisat politikaların uygulanmaya başladığı
1980’li yıllar, bütün dünyada özelleştirme rüzgarlarının
estiği yıllardır. Dönemin şartları içerisinde düşündüğümüz zaman henüz dünya sistemindeki kutupluluk bitmemiş, Sovyet sistemi çökmemiş olsa da, teknolojik yarışta
geri kaldığı, Batı’ya olan borçlarının her geçen gün arttığı
dolayısıyla hayal kırıkları yaşattığı bilinmektedir. Batı sistemi 1970’lerin başında yaşadığı petrole dayalı krizi aşmış,
yani bir birikim ve büyüme modeli arayışına girmiştir. İşte
neoliberalizm tam da bu şartların ortaya çıkardığı bir ideoloji ve ideoloji olduğu kadar da onun ürettiği sosyal ve
iktisat politikalarından oluşmaktadır.
Özelleştirme, neoliberalizmin en bilinen ve en popüler iktisat politikası araçlarından birisi olarak, ön plana
çıkmıştır. Özelleştirmeyi artık ümit vermeyen sosyalizan
politikaların alternatifi olarak sunanlar, bilhassa 29 krizinden sonra kamunun ekonomik rolünün azaltılması
için bir ümit haline dönüştürmüşlerdir. Bilindiği gibi
29 krizi Keynesyen politikalarla aşılırken kamunun ekonomik bir aktör olarak yatırım ve tüketim harcamalarını
düzenleyen baş aktör olarak ekonomik sahnede yer almasını ön görmüştü ve bunda, yani krizin aşılmasında da
bu anlayışın oldukça başarılı olduğuna dair sonuçlarının
olduğu düşünülüyordu. 1980’lerin sonunda enflasyonun
yükselişe geçtiği, maliyet faktörünün payının ciddi bir
oran teşkil ettiği, bunun ise doğrudan doğruya sosyal sektörlerin harcamalarından kaynaklandığına dair liberal bir
28
şeker-iş dergisi • haziran 2012
inanç yaygın hale gelmiştir. Sosyal sektörlerin harcamaları
içerisinde sosyal güvenlik pirimleri, sağlık harcamaları, işsizlik sigortası gibi sosyal harcamalar ve fonlar ciddi bir
yekün tutuyor, kamusal hizmetlerin toplumu ve çalışanların koruyucu servislerin yaygınlık kazanmasının yanı sıra,
sendikal faaliyetlerin emeğe sağladığı toplumsal ve ekonomik faydaların bu yükü daha da artırdığına inanılıyordu.
80’li yılların neoliberalizmi bu problematik içerisinde
her şeyden önce, birincisi; sosyal devlet kazanımlarını ve
uygulamaların yarattığı faydaları, ekonomik mantıkla değerlendirdiğini iddia ederek bütünüyle ekonominin üzerinde rasyonel olmayan bir etki olarak değerlendirmektedir. Aslında neoliberalizmin ekonomik mantığa ve akla
aykırı bulma iddiasının, ekonomiyle de akılla da çok fazla
ilgisinin olmamasının, esas ilgisinin kapitalizmin yeni
bir birikim modeline dolayısıyla küresel çağın başındaki
kapitalist unsurların çıkarlarıyla ilgili olduğunu görmek
gerekir. İkinci olarak; neoliberalizm üretim sürecindeki
paylaşım modelinin emeğin aleyhine değiştirilmesinin
zorunlu olduğuna inanarak, başta sendikalar olmak üzere
bütün sosyal kuruluşların işsizlik fonu, sağlık fonu, sigorta fonları gibi kurumların tavsiye edilmesini; mümkünse
özel sektöre devredilmesini veya özelleştirmesini istemekteydi. Üçüncü bir nokta ise; neoliberalizmin kamuya ait
girişimciliği iktisadi bir faaliyet olarak görmeyerek, kamunun bu tür girişimlerinin kaynak israfına yol açacağını bunun da maliyetinin toplum tarafından ödeneceğini iddia
etmekteydi.
Bütün bu iddiaların ortaya çıkardığı talep, en somut
bir şekilde kamunun elindeki rantların ve kaynakların,
potansiyel rantlarının özel sektöre devredilmesidir.
Neoliberal politikaların başta Amerika Birleşik
Devletlerin’de ve İngiltere’deki uygulamalar olmak üzere,
bütün gelişmiş ülkelerde kapitalizmin yeniden biçimlenmesinde önemli bir payı olduğu bir başka ifadeyle kapitalizmin yeni bir büyüme modeli yarattığını söyleyebiliriz.
Fakat, bilhassa henüz kalkınmasını tamamlayamamış,
sanayileşme sürecinin başında ya da ortalarında bulunana
ayrıca sosyal kurumları oldukça zayıf durumdaki ülkelerin, bu politikaları benimsemesinin ciddi mahsurları olacağı açıktır.
Tarımsal endüstriler ve bunların içerisinde şeker sanayi birçok bakımdan önceki her iki sektörle de bağlantılıdır. Bilindiği gibi, şeker fabrikaları sahip olduğu makine
sanayinde metal ve makine endüstrilerini gelişmesine,
özellikle tarımın makinalaşmasına önemli katkılar yapmış
ve yapabilecek bir alt yapıya sahiptir. Yine şeker sanayinin
bünyesinde kimyasal endüstriler ve üretimlerin mevcudiyeti başta alkol ve kimyasal ürünler olmak üzere, birçok
endüstriyel üretimin gerçekleşmesi için uygun bir yapıya
sahiptir. Bilhassa alternatif enerji yakıtı olarak kullanılacak biyoetonol üretimi önemli bir potansiyel üretim imkanıdır.
Bölgesel az gelişmişliğin giderilmesi, tarımsal istihdam ve hayvancılığın geliştirilmesi için sağladığı ürünler
bakımından şeker endüstrisini düşündüğümüzde, bu sanayinin bütünüyle sosyal bir nitelik taşıdığı, daha doğru
bir ifadeyle ekonomik fonksiyonlarla ürettiği sosyal faydayı dönüştürerek daha sonra yeniden ekonomik bir değer haline getirdiğini söyleyebiliriz.
Türkiye’de özelleştirilen kuruluşların neredeyse hiçbirisinin teknolojik gelişmeye, istihdama ve üretim artışına
katkı yapmadığı dikkate alınmalıdır. Özelleştirme idaresinin yönetiminde uzun yıllar hiçbir yatırım yapılmayarak,
teknolojik olarak geri bırakılmış olan kuruluşların yenileme çalışmaları dahi gerçekleştirilmeyerek adeta satılmak
için bahaneler ve gerekçeler hazırlandığı düşünülürse,
şeker sanayi içinde bu tür kasıt ve ihmallerle sektörün
bazı sorunlarının özelleştirme yoluyla bırakınız sorunların aşılmasını, bütünüyle tasfiye olma sürecine sokulacağı
söylenebilir. Bu durum dünyadaki şeker tröstlerinin beklentilerine uygun bir tablo yaratmaktadır.
Bizler, şeker sektörünün tarım ve endüstriyel bütünlüğünün korunarak teknolojik yatırım yapmasını isterken,
çalışanlar olarak başta verimlilik olmak üzere her türlü
üretimi artırıcı, yeniliğe açık olduğumuzu defalarca belirtmiş bulunuyoruz. Türkiye şeker üretimindeki gücünü
ve avantajlarını kullanmalı, şeker sanayinin birikimini,
doğal ve sağlıklı şeker üretimi için elinde bulundurduğu
imkanı iyi değerlendirmeli ve dünya pazarlarında başta
yakın coğrafyalar olmak üzere hak ettiği payı almalıdır
düşüncesindeyiz. Bu düşüncenin gerçekleşmesi için şeker
endüstrisinin özelleştirmeye değil yeni bir atılıma ve örgütlenmeye ihtiyacı bulunmaktadır. Bugün imkan verilse,
Türk şekerin kendisi belli bir zaman ve sıra içerisinde uzun
zamandır ihmal edilmiş fabrikalarını yeni yatırımlarla
canlandıracak, harekete geçirecek kaynakları yaratabilir.
Şeker sanayinin devletin üstünde bir yük olduğu iddiası bu sanayi yok etmek isteyen uluslararası tröstlerin
şirketlerine yaptırılan raporların yalanıdır. Bugün bile
şeker sanayi sadece kendisini değil Türk çiftçisini ve sanayini harekete geçirecek güce sahiptir. Türkiye’nin önünü
kesmeyelim, Türkiye’nin büyümesine bu büyük tarımsal
endüstriyle destek olalım diyenler sadece bir ümidi ifade
etmiyorlar, bir gelecek vizyonunun da bu potansiyel içerisinde saklı olduğuna inanmaktadırlar.
www.sekeris.org.tr
29
Şeker Özel
Hatırlanacağı üzere bizde özelleştirme uygulamaları
başlarken, ileri sürülen tezler şu noktalarda düğümlenmektedir:
1- Kamu kuruluşları yeniliklere ayak uyduramayacak hantal yapılara sahiptirler. Bu bakımdan üretime katkıdan çok kaynak israfı yaratmaktadırlar.
2- Kamu kuruluşları eski teknolojilere sahiptirler.
Eski teknolojileri değiştirmek yeni teknolojileri bunların
yerine ikame etmek oldukça pahalı bir iştir ve asla kamusal mülkiyet içerisinde bunu başarmak mümkün değildir.
3- Kamu çalışanları başta KİT’ler olmak üzere bütünüyle karlılık ve verimlilik anlayışlarından uzak bir çeşit
memurluk görevine benzer bir çalışma düzenine sahiptirler. Dolayısıyla bunların çalışma düzenlerini ortadan kaldırmak için kamu işçiliğinin tasfiye edilmesi gerekir.
4- Özel sektör hem üretimdeki verimlilik hem de
çalışma disiplini açısından, kaynak kullanımı açısından
olduğu kadar kaliteli üretim açısından da avantajlara sahiptir. Bunun için özelleştirme yoluyla bu avantajların
kamu kuruluşlarının mülkiyetini değiştirerek bütün ekonomiye yayılmasını temin etmek gerekir.
5- Devlet elinde birikmiş sabit sermaye yatırımlarının özelleştirme yoluyla intikal ettirilmesi, sermayenin
tabana yayılmasına fırsat sağlayarak, gelir dağılımını düzeltecek bir araç haline gelmesine de imkan sağlayacaktır.
Bütün bu gerekçelerin, Türkiye’de başlatılan özelleştirme uygulamalarının tamamının olmasa bile önemli bir
kısmının, hiçbir ekonomik analize dayanmayan, sektör
verimliliği veya sermaye hasıla oranlarını dikkate almayan,
ekonomik gerekliliklerden daha çok ideolojik ön yargılara dayanan bir nitelik taşıdığını görmek mümkündür. Bu
ideolojik ön yargılar 80’li yılların konjonktüründe, birçok
kamu kuruluşunun haraç mezat satılmasına yol açmış,
bunların bir kısmı uzun vadede ciddi sorunlara yol açtığı
gibi, bir kısmı da ekonomik olmaktan çok kamudan özel
kesime rant aktarılmasında, kayırmacılıkta kullanılmıştır.
Bu tür özelleştirmelerin 80’li ve 90’lı yıllarda Türkiye’nin
istikrarsızlık dönemlerinde veya yeniden demokrasiye
geçiş sürecinde ilk tecrübe olarak mahsurlarını ciddi bir
şekilde tartışmamak daha sonra da yeni hataların yapılmasının yolunu açmıştır.
Şeker sanayi, Et-Balık başta olmak üzere Türkiye’nin
bölgesel dengesizlikler yaşadığı, tarımsal potansiyelinin
endüstriye dönüşmesinde önemli görevleri bulunan kuruluşlara ihtiyaç duyulduğu bir süreçte özelleştirmenin
gündemine alınması daha önce yapılmış olan hataların
daha büyüğünü yapmak üzere harekete geçmek anlamına
gelmektedir.
Türk sanayileşmesinin önemli bazı adımların atılmasına bağlı olduğu bilinmektedir. Bu adımların başında
demir-çelik, metal ve makine sanayilerinin kurulması gelmektedir. Bunu müteakip petro-kimya, plastik sanayinin
kurulmasının sağlanması, bunu da tarımsal endüstrilerin
kurulması takip etmelidir. Diğer sektörlerin gelişmesi bu
yapıların varlığına bağlıdır.
Şeker Özel
“Taşeronlaşan ve Satılmak İstenen
Şeker Fabrikalarındaki Ahlaki Duruş”
Doç. Dr. Aydın BAŞBUĞ
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Çalışma hayatına ilişkin önemli değişikliklerin gerçekleşeceği bir dönemin arefesinde bulunmaktayız. Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt
Kanununu yeniden düzenleyen Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısı, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı ve kiralık
işçi bürolarının açılmasına ilişkin yasal değişiklik hazırlıkları, başlı başına çalışma hayatını kökten değiştirecek
özelliklere sahiptir. Bu yasa değişikliklerin yanında işçi
sendikacılığının gün geçtikçe kan kaybetmesi, taşeronlaşma ve işçi statüsü dışında 4-c li geçici çalışan sayısının
giderek artması gibi son 5-6 yılda giderek varlığını hissettiren uygulamalar, gelecek için pek iç açıcı bir manzara
çizmemektedir.
Şeker fabrikalarında diğer kamu kuruluşlarında olduğu gibi kural tanımaz bir biçimde taşeronlaştırılması
ve fabrikaların kapanarak arsa olarak değerlendirileceği
açık bulunan özelleştirme çabaları, yukarıda saydığımız
sorunların yanında şeker işçisinin mücadele alanını daha
da genişletmektedir.
Başta şeker fabrikaları olmak üzere Türk çalışma hayatında içinde bulunduğu konum, şeker işçisinin mücadelesini sadece hukuk veya menfaat zemininde kalmaması
30
şeker-iş dergisi • haziran 2012
gerektiğini göstermektedir. İçinde bulunduğumuz durumda, hukuk ve menfaat mücadelesinin ötesinde ahlaki
bir duruş sergilenmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu
ahlaki duruş, iş yerinde canımızı birbirimize emanet ettiğimiz, komşumuz mesafesinde ya da komşumuz olarak
adlettiğimiz taşeron işçilerinin, mevsimlik çalışanların
kanuna dayalı özlük haklarından yoksun ve bir hak sahibi
olarak görülmeyen 4-C’lilerin dertlerini paylaşma erdemidir.
Göz göre göre ihlal edilen haklar karşısında susmanın
dilsiz şeytandan beter olduğu; uzuvlarından birisi incindiğinde bütün vücudu bunu hisseden kardeşlik; mirasçı
olacak kadar hak ve hükümlülük sahibi taşeron ve mevsimlik işçi komşularının haklarını gözetme ahlakı, hepimizi ortak sorunluluk etrafında birleştirmektedir.
Başta hukuk tanımaz taşeronlaşma ile başlayan ve iş
yerinin geleceğini göz göre göre tehlikeye atan özelleştirme karşısında duruş, ahlaki bir duruştur. Bu duruşun
idealleri bürokrasinin kör çemberini aşarak ideal ufuklara
doğru ilerlemektedir.
Bu ideal; teknolojisini yenileyerek komşularına şeker
ihraç eden, geleceğin yakıt enerjisini üreten, genç nesillerin sağlıklı ve emin önemli bir beslenme kaynağını tedarik
eden ve çalışanı ve çiftçisi ile birlikte hakça kazanan ve kazandıran bir ideal iş yerine sahip olma arzusudur.
Şeker işçisi bir emanet olarak gördüğü, yuvası kadar
sadık olduğu iş yerini sorumsuzca çıkar ilişkilerine alet
edinmesine karşı duracaktır. Taşeronlaşma ve özelleştirilmeyle başlanan ve toplumun ortak çıkarlarını, menfaat
aktarmayı esasa alan dar bir çevrenin haksız çıkarlarından
daha üstün tutan ve yerine koyan bir hareket hayırlı ve
ulvi bir harekettir.”
Şeker Özel
“Özelleştirme Kastamonu’nun
Temeline Dinamit Koymaktır”
“Kastamonu ilimiz açısından büyük öneme sahip olan
Şeker Fabrikası, Taşköprü ilçemiz açısından da önem arz
etmektedir. Cumhuriyet tarihinin Taşköprü ilçemizdeki
ilk yatırımlarından olan Taşköprü Kendir Fabrikası’nın
geçtiğimiz yıllarda kapatılması, SEKA Kağıt Fabrikası’nın
ise özelleşmesi sonucu çiftçimizin elinde kalan 2 üründen
biri şeker pancarıdır.
Her yıl il genelinde 12 bin, ilçemizde ise 3 bin ailemizin
geçimini sağlamasında şeker pancarı büyük rol üstlenmektedir. Şu anda özelleştirme idaresinin şeker fabrikaları için
uyguladığı özelleştirme politikası gerek ilçemiz gerekse ilimiz ekonomisinin daha da yara almasının önünü açacaktır.
Fabrikamızın içinde bulunduğu belirsizlik çiftçilerimizi çelişkiye düşürmüş ve üreticinin pancara bakışını
zedelemiş ve üreticinin pancarı üretimini terk etmelerine
yol açmıştır. Kastamonu Şeker Fabrikası’nın çiftçisine, esnafına, nakliyecisine, çalışanına Kastamonu ekonomisine
yıllık bazda kattığı 200 milyon TL gibi hiç de küçümsenmeyecek bir Katma değer den mahrum kalacak olması
Kastamonumuzun ekonomik anlamda temellerine dinamit koymaktan farksızdır.
Fabrikaların kapanması ilimiz ekonomisi ve tarımını
olumsuz yönde etkileyecek olup işsizlik artacak, köyden
kente göçler hızlancak, büyük kentlerde hırsızlık, gasp,
kapkaç gibi suçlarda yükselme görülecek, güvenlik problemleri artacaktır.
Öncelikle, Şeker Sanayi Özelleştirme kapsamından
çıkarılarak özerkleştirilmeli, fabrikaların teknolojileri
yenilenmeli, şeker fabrikaları farklı bir entegre yapıya dönüştürülerek şekerin türevleri çoğaltılıp işlenmeli ve pancar üretimi arttırılarak fabrikaların optimum kapasitede
çalışması sağlanmalıdır.”
Hüseyin ARSLAN
Taşköprü Belediye Başkanı
www.sekeris.org.tr
31
Şeker Özel
“Ekmeğimle Oynama,
Fabrikamı Kapatma’ Diyenlerin Sesine
Kulak Verilsin”
Ramazan Kerim ÖZKAN
CHP Burdur Milletvekili
“Pancar tarımı ve pancar şekeri sektörü, ülkemizde en
pahalı istihdam yaratan, yan sektörlere büyük katkı sağlayan, en fazla çiftçi geliri sağlayan sektörlerden biridir;
yaklaşık 3 milyar dolarlık bir getiri sağlamaktadır ülke
ekonomisine ki biz, tüm ülkeye yılda verdiğimiz yarım
milyar dolarlık bir tarım desteğiyle övünüyoruz. Pancar tarımı ülke ekonomisine 3 milyar dolar katma değer
sağlamaktadır. Ancak bugünkü özelleştirme politikaları
şeker pancarını basite alan bir yaklaşımla sürdürülmektedir. Şu bilinmelidir ki, şeker pancarı Türkiye’nin her şeyi,
var oluşumuzun, Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluşunun
temelinde var. Bugün hükümet politikalarıyla Özelleştirme İdare Başkanlığı tarafından satışa çıkartılan yirmi
beş fabrika, neler neler yarattı bu ülkeye? ona bakılması
lazımdır. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, milletvekilleri,
profesörler, hekimler, mühendisler, hepsine bu şeker fabrikalarının katkısı büyüktür.
Hükûmet yetkililerinin Meclise sunduğu bir tablo
var ki bu tabloda yirmi beş fabrikanın satışı sözkonusu ve
32
şeker-iş dergisi • haziran 2012
milletvekillerinin görüşü kesinlikle alınmamıştır. Cumhuriyet hükûmetlerinin bugüne kadar kurmuş olduğu
et-balık, süt endüstrisi kurumları, şeker fabrikaları önemli
bir değer iken buralar tek tek elden çıkartılmaya çalışılmıştır. Şu anda Et-Balık kurumları yeniden açılıyor, süt
endüstrisi kurumlarını çalıştırmak istiyoruz.
Türkiye şekerde dünyanın sayılı üreticilerinden birisi
olacaksa pancar üreticisinden işçisine herkes fedakarlığa
hazır iken, şeker sanayinin özelleştirilmesine yönelik çalışmalar nedeni bilinmez bir şekilde ısrarla sürdürülmektedir. Özelleştirmenin gerçekleşmesi durumunda şeker
fabrikalarının tamamına yakınının kapanacağı, pancar
üreticilerinin tarımdan dışlanacağı, binlerce sektör çalışanının işsiz kalacağı, her şeyden önemlisi kendi kendine
yetebilen Türkiye’nin şekerde dışa bağımlı bir ülke konumuna geleceği kaçınılmazdır. Şeker fabrikalarının satılması durumunda yirmiye yakın şeker fabrikası kapanacak,
bölgesel kalkınma da sekteye uğrayacaktır. Bu fabrikalar
kapandığı taktirde, sektörden ekmek yiyen kamyoncu
kontağını kapatacak, terzi elindeki iğneyi, berber usturasını bırakacak, en az iki yüz elliye yakın sektör bu durumdan olumsuz etkilenecektir.
Bir başka önemli konu ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde göçü ve terörü önlemede bir denge unsuru olan bu fabrikaların kapanmasıyla bu güvenlik sorunlarının yeniden tırmanışa geçeceğidir. Bir diğer önemli
konu da sağlımızla ilgilidir. Özelleştirme neticesinde pancara dayalı şeker üretiminden vazgeçilmesiyle GDO’lu
nişasta bazlı şeker ve tatlandırıcıların yaygınlaşması halk
sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşabilecektir.
Dünya ülkelerini kıskandıracak güzellikte bir toprakları olan Türkiye’nin 7’den 70’e herkesin şeker pancarı
üretimine sahip çıkması, gücünü milletten alan bir siyasi
iradenin de ‘Ekmeğimle oynama, fabrikamı kapatma’ diye
haykıran binlerce pancar üreticisinin ve işçisinin sesine
kulak vermesi gerekmektedir. Çözüm, pancar üreticisinin, şeker işçilerinin ve devletin bir arada bulunduğu yeni
bir modeldedir.”
Şeker Özel
“Şeker Sektörü Gözden Çıkartılacak
Bir Sektör Değildir”
“Şeker pancarı sadece bir tarım ürünü müdür? Buğday ekerek ekmek ve birkaç yan ürününü yapar kullanırsın. Ama şeker pancarına sadece şeker yapmak için ekilen
bir ürün olarak bakarsak bu büyük bir yanılgı olur. Şeker
pancarı ekimini bitirmek bu ülkeye yapılan en büyük ihanettir. Şeker ekimini bitirmek, iktidara sahip olanların
gaflet ve dalalet ve hatta ihanet içinde bulunmalarıdır.
Şeker pancarının önemi, anlatacak birçok yazı
yazıldı ve her yerde anlatıldı. Ben bunları tekrarlamak
istemiyorum. Cumhuriyetin kurucuları o yoksul
dönemde üç beyaz, üç siyah diye yola çıkarken üç beyazdan şeker topyekün kalkınma sloganını anlamlı kılan en
önemli sektörü oluşturmuştur.
İlk kurulan Alpullu Şeker Fabrikamız bu ülke için medeniyete atılan adımdır. Kurulduğu her ilde ve çevresinde
bir canlanma oluşturmuştur. Şeker pancarı ekilen her ilde
ve çevre illerinde ekonomik canlanma her zaman olmuştur. Her sektörde gelişmeler meydana gelmiştir. Peki bu
kadar önemli sektör neden yok ediliyor? Tek sebebi var.
Vahşi emperyalizmin verdiği emirlerin yerine getiren yerli
işbirlikçilerimizin uygulamasıdır.
Özellikle yabancı ortaklara ve emperyalist güce verilen sözler ve en önemlisi de köylü sayısının iyice eritilip
değiştirilmesi için uygulanan politikasının bir başka ayağı
da şeker pancarının yok edilmesidir.
Ayrıca NBŞ üretiminin bu ülke de yüzde 10’lardan
yüzde 25-30’lara getirmeye çalışan zihniyet en sonunda
tamamen yüzde 100 NBŞ’ye geçmek için direktif almıştır
ve uygulamaktadır. IMF’ye borcumuz kalmadı diyorlar
ama IMF’e verilen sözleri aynen yerine getirmek için gün
Dr. Muharrem IŞIK
CHP Erzincan Milletvekili
sayıyorlar. İçeride ve dışarıda öyle birilerine diklenmekle
siyaset yapıldığını sananlar, lider ülke olduklarını söyleyenler, asıl diklenmenin ve dünya lideri olmanın yonulun
kendi toplumunun geleceğini, menfaatlerini korumaktan
geçtiğini bilmelidirler.
Şeker sektörü öyle hemen gözden çıkarılacak, yok
sayılacak bir alan değildir. Bugün dünyada tüm gelişmiş
ülkeler şekeri devletleştirirken, ne yazık ki bizde
Danıştay’ın verdiği kararları bile hiçe sayarak geleceğimizi karartabiliyorlar. Özellikle de özelleştirme sonrasında
yapılan ihalelerin hepsinin yandaş firmalarca alınması ve
tesadüftür ki eski dostların da bu firmaların ortakları olması da ayrı bir durum.
Son olarak Atatürk’ün
“Ekonomik kalkınma,
Türkiye’nin hür, müstakil daima daha kuvvetli, daima
daha refahlı Türkiye idealinin bel kemiğidir” sözleri gerçeği anlatmaktadır.” Elimizdeki bütün sanayii kuruluşlarını yok etmek, hele şeker pancarı gibi bir sektörü verilen
sözlerle yok etmek bağımsızlığımızı yok etmektir.
www.sekeris.org.tr
33
Şeker Özel
“Fabrikanın
Özelleştirilmesi
Ülkemiz Gerçekleriyle
Bağdaşmamaktadır”
“Toplumun
Huzuru Kalmaz”
“Hükümetler Hükümetlerin devamıdır. Devamlılığı
arz etmektedir. Onun içindir ki işsizliği önlemek istihdamı sağlamak yaşam standardını yükseltmek, Ekono-
Cihangir AKGÜL
Ereğli İvriz Akhüyük Çiller Sulama Birliği Başkanı
“Bizler Ülke menfaatleri adına Şeker sanayinin yaşaması yaşatılmasından yanayız. Bilindiği üzere Ereğli Şeker
Fabrikasının özelleştirilmesinin Ereğli bölge ekonomisine
sosyal ve ekonomik açıdan darbe vuracağını, yöre halkını derinden etkileyeceğini görmekteyiz. Bir münavebe
döneminde 8 bin122 çiftçi pancar ekerek yöre halkına,
Besicisine, nakliyecisine, işçisine istihdam sağlayarak yöre
ekonomisine katkı sağlamaktadır;
Ülkemizde işsizliğin yoğun olarak hissedildiği bir durumda, Bu kadar istihdam sağlayan Fabrikanın özelleştirilerek kaderine terk edilmesi ülke ve bölgemiz gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeplerden dolayı yapılmak
istenen özelleştirmenin sadece rant peşinde koşan sermaye ve yandaşlarının işine geleceği aşikardır. Onun içindir
ki İvriz Akhüyük Çiller Sulama Birliği Başkanı olarak
özelleştirmeye hayır diyorum.”
34
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Tan ÇELİK
Ereğli İvriz Sağ Sahil Sulama Birliği Başkanı
miyi yönlendirmek hükümetlerin asli görevlerindendir.
Özelleştirmelerde özel şirketler işletme kaynaklarını en
etkin biçimde kullanacaklar, çünkü özel şirketlerin varlık
nedeni sadece kardır. Kamu, kurum ve kuruluşları sosyal
ve istihdam amaçlı olduğundan herkese hitap etmektedir. Özelleştirme ve özelleştirme politikaları tekelleşmeyi
amaçlamaktadır. Özel sektörün tekel olmanın avantajını
kötüye kullanma ihtimali daha fazla bulunmaktadır.
Özelleştirme neticesinde yöremizin üretici ve tüketici hayat standardı düşecek, işsizlik artacaktır. Örneğin;
ilçemizde bulunan Sümerbank özelleştirilerek ekonomik olarak gerileme işsizlik artışı olmuş. Bu bağlamda
kapkaç, hırsızlık, artarak toplum huzuru kalmayacaktır.
O nedenle Ereğli İvriz Sağ Sahil Sulama Birliği Başkanı
olarak Ereğli Şeker Fabrikasının özelleştirilmesine hayır
diyoruz.”
Şeker Özel
“Karapınar
Yeşil Pancar
Sayesinde
Yeşilpınar Olmaya
Aday”
“Özelleştirmeye
Hayır”
“İç Anadolu bölgemizin en fazla ekim sahasına sahip
ilimiz Konya’nın en büyük ilçesi olan Yeşil Ereğli’mizi yeşil yapan, Pancar ve Pancarın yeşilliğidir. Sizlere bu güzide
ilçemizden sesleniyorum.
Cafer TATLIDİL
Ereğli Ziraat Odası Başkanı
İlçemizde 2011–2012 Pancar işleme kampanyasında
bin 440 çiftçimiz 23 bin 940 dekar alanda 142 bin 242
ton pancar tesellüm ederek,18 milyon 713 bin 892 TL.
katma değer sağlayarak ekonomiye katkı sağlamıştır. Dolayısı ile 370 adet taşıyıcı, pancar, küspe, şeker ve kireçtaşı
nakliyesi yapmak suretiyle hatırı sayılır oranda istihdam
ve katma değer yaratmışlardır. Bunun yanı sıra 8 bin 600
büyükbaş,150 küçükbaş hayvan işletmesi, pancar küspeden yararlanarak maliyetlerini bir nebzede olsa düşürmek
suretiyle ekonomiye katkı sağlamışlardır. Hal böyle iken
bizler şeker sanayinin Tekel’de yapılan yanlış özelleştirme
gibi pancar çiftçisinin, de mağdur edilmesini istemiyoruz.
Nakliyecisi, besicisi, işçisi ve yöre insanın zarar görmesinden yana değiliz.
KONYA-EREĞLİ ZİRAAT ODASI BAŞKANLIĞI
OLARAK BU NEDENLE ŞEKER FABRİKALARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİNE HAYIR DİYORUZ.”
Hikmet BOZAKLI
Karapınar Ziraat Odası Başkanı
“Konya ili Karapınar ilçesinde 2011–2012 Yılı kampanya döneminde 2 bin 510 çiftçinin 53 bin 100 Dekar
alanda 322 bin 651 ton pancar tesellümü gerçekleşmiştir.
Bunun karşılığı 42 milyon 273 bin 50 TL girdi sağlanarak, ilçemizde ekonomik anlamda canlanma görülmüştür.
Bunun yanı sıra 369 nakliyeci, pancar ve pancar küspesinin taşımasını yaparak istihdam yaratarak katma değer
oluşturmuştur.
Bu anlamda 3 bin 900 büyük baş ve 960 küçükbaş
hayvan işletmeleri pancar küspesinden faydalanıp, besiciliği genişletip ve geliştirerek ekonomik anlamda ilçemize
ve ülkemize katma değer sağlamaktadır.
Ereğli Şeker Fabrikasının özelleştirilmesinin doğru
olmadığını Karapınar Ziraat Odası Başkanlığı olarak vurgulamak isterim.”
www.sekeris.org.tr
35
“Özelleştirmelere
Anlam
Veremiyoruz”
“Öncelikle Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesine
sonuna kadar temsil ettiğim birliğim ve şahsım adına sonuna kadar karşıyız, memleketimizin çiftçisi, nakliyecisi,
esnafı, çalışanı ile yaklaşık 50 bine varan vatandaşımızın
direkt olarak yararlandığı şeker fabrikamızın özelleştirilmesi Kırşehirimiz için büyük bir kayıp olacak ve ekonomimizin çok fazla yara almasına sebep olacaktır.
“Pankobirlik olarak; Şeker Fabrikalarının olası özelleştirilmesinden kaynaklı mağduriyet yaşanması kesin
olan öncelikle üyelerimizin ( pancar ekicileri ), nakliyeci,
çalışan ve toplamda şehrimizin zarar göreceği kaçınılmaz
son olacaktır.
Özelleştirilmesi yerine; çiftçilerin doğrudan katılımının şeker pancarı işleme endüstrisinin sürdürülebilirliğini
Şeker Özel
“Atanmış ve
Seçilmişler
Özelleştirmeye
Tepki Koymalı”
Bahamettin ÖZTÜRK
Kırşehir Esnaf Ve Sanaatkarlar Odası Birlik Başkanı
Hepimizin bildiği üzere özellikle köylerde yaşayan
vatandaşlarımızın elde ettiği gelirlerin büyük kısmı, tarıma dayalı olan gelirlerden oluşmaktadır. Bundan önceki
yıllarda pancara kota konarak çiftçimiz çok büyük darbe
almış, bugün ise Amerika’dan mısır ithal edebilmek adına
kurulu fabrikaları elinden alınarak çiftçimiz bitirilmek istenmektedir. Amaçları ülkemizde şeker pancarı üretimini
bitirip mısır’dan üretilen şekere halkımız mahkum edilmek istenmektedir.
Memleketimizde atanmış ve seçilmişlerin bu olası
özelleştirmeye tepki koyması gerekmektedir. Kırşehir Esnaf ve Sanatkarları olarak bizler; her zaman esnafımızın,
çiftçimizin, çalışanımızın yanındayız.”
36
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Murat GÖK ve Nemci ŞAHAN
Kırşehir Pankobirlik Başkanı ve Müdürü
sağlayabilecek olması nedeniyle kooperatif seçeneği veyahut Polonya modeli (üretici, çalışan ve devlet) neden
olmasın. Şeker üretimi şahısların eline bırakılmamalıdır.
900 bin ton pancar ekim alanına sahip olduğumuz
bölgemizde, kota konularak çiftçisi büyük darbe almış
buda yetmiyormuş gibi olası özelleştirme sonucu şehrimizin en büyük kamuya ait kuruluşu kapatılma tehlikesi ile
karşı karşıya kalabilecektir.
Bu yılki kotamız 200 bin ton artırılarak 625 bin tona
ulaşmasına rağmen pancar ekicilerinden kota talebi halen
devam etmektedir. Şeker pancarı üretimini bu kadar fazla
talep eden bir ilin şeker fabrikasının özelleştirilmek istenmesine anlam veremiyoruz.”
Bekir TAN
Kırşehir Ziraat Odası Başkanı
Kırşehir’in gelişmesi ve ilerlemesi için birlik ve beraberlik içerisinde hizmet üretmek için yatırım yapılması
gerektiğine dikkat çekerek, bizim tek verim aldığımız işletmemiz Şeker Fabrikamızdır.
Kırşehir’ imiz genel geçim kaynağı tarıma dayalı olduğu için tarıma sahip çıkmamız gerekmektedir. Bu bağlamda memleket ekonomisine çok büyük katkısı olan şeker
fabrikamızın olası özelleştirilmesi halinde kapatılma riski
söz konusu olabilecektir, bununda on binlerce pancar ekicisi çiftçilerimizin mağduriyetlerine sebep olabileceğini
düşünmekteyiz.
Kırşehir Ziraat Odası olarak ; Pancar ekicisi, Şeker
Fabrikası çalışanlarının sonuna kadar yanınızdayız.
Ercan KARTAL
Kamyoncular Kooperatifi Dernek Başkanı
“Nerede şeker fabrikası varsa orada kamyoncu esnafının yüzü gülmüştür. Bire bir taşımaya dayalı şeker sanayi
özelleşip kapanmamalı. Eğer fabrikamız yanlış özelleştirmeye kurban giderse mutlaka kapanan fabrikalardan birisi olacaktır. Bu durumda bizim iş kaybımızın yüzde 70
olacağı kesindir. Bugüne kadar özeleştirmeye karşı direnen, ayakta duran her platformda mücadele eden Şekerİş Sendikasını kutluyorum. Bu mücadelede kamyoncular
Kooperatifi olarak her türlü desteği vermeye hazırız.”
www.sekeris.org.tr
37
Şeker Özel
“Onbinlerce
Pancar Ekicisi
Mağdur Olur”
“Nerede
Şeker Fabrikası
Varsa Kamyoncunun
Yüzü Gülmüştür”
Şeker Özel
“Fabrika
Kapanırsa
Can Damarımız
Kesilir”
“Pancar Ekmek
Köyden
Göçü Önlemek
Demektir”
“Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesine kesinlikle
karşıyız. Çünkü Çarşamba Şeker Fabrikası özelleştiğinde
kapanacak ilk fabrika durumundadır. Fabrikanın kapanması demek ilçemizin can damarlarından birini kesmek
demektir.
Hatta son zamanlarda bitme noktasına gelen pancar
tarımı devlet tarafından desteklenmelidir. Son yıllarda,
gübre, mazot, işçilik girdileri aşırı artmasına rağmen pancar fiyatları aynı seviyede durmaktadır. Bu duruma göre
çiftçimizin başka ürünlere yönelmesine neden olmuştur.
Şeker-İş Sendikası’nın yapmış olduğu mücadelede şahsım
ve yönetim kurulu olarak her zaman yanındayız.”
“Dernek olarak bu zamana kadar yanlış özelleştirmelerin hep karşısında olduk. Tarıma dayalı Şeker fabrikalarının bu şekilde özeleştirilmesi demek yöremizdeki tek
kamu kuruluşunun kapanması demektir. Biz muhtarlar
olarak pancar tarımı mutlaka teşvik edilip köylerimizde
ekilmelidir. Çünkü pancar ekmek demek, köyden şehre
göçü önlemek demektir. Köylerimizin boşalmaması için
yanlış özelleştirilmeler yapılmamalıdır. Pancar tarımı desteklenip teşvik edilmelidir. Şeker-İş Sendikası’nın yapmış
olduğu çalışmaları tebrik ediyor, bizler de, oda olarak her
zaman yanlarındayız.”
İsmail GÜNGÖR
Çarşamba Ziraat Odası Başkanı
38
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Veysel ODUNCU
Çarşamba Muhtarlar Dernek Başkanı
“Kars ili geniş bir arazi yapısına sahip olması nedeniyle ilimiz ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır.
Sanayisi yeterince gelişmeyen İlimizin en büyük sorunları
işsizlik ve göçtür. 1993 yılında üretime başlayan Kars Şeker Fabrikası, bölge ekonomisinin gelişmesine büyük katkı sağlamaktadır. Şeker fabrikası Kars’ın ekonomik, sosyal
ve kültürel olarak can damarıdır.
Kars Şeker Fabrikasında yaklaşık 400 kişi istihdam
edilmektedir. Buda kısmen de olsa işsizliğe çare olmakta,
göçü önlemektedir. Burada istihdam edilen kişiler ihtiyaçlarını esnaf ve sanatkarlarımızdan temin etmektedirler.
Çiftçi geliri ve yöre ekonomisi açısından en önemli
ürünlerden biri olan ve ailenin tüm fertlerine iş imkanı
sağlayan pancar tarımı, ilimiz çiftçisi için büyük önem arz
etmektedir. Ayrıca melas ve küspe üretimi ile yem sanayisinin ve havancılığın gelişmesine katkı sağlamaktadır.
Kars Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi, İlimiz ekonomisine ve esnaf ve sanatkarlarımızı olumsuz etkileyecektir.”
Adem BURULDAY
Kars Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği Başkanı
“İşsizlik Artar”
“Bölge ekonomisine çok faydalı olan şeker fabrikası
nın özelleştirilmemesi ilimize faydalı olacaktır.
İlimiz ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı olduğundan şeker fabrikası ilimizde tek bacası tüten fabrikamızdır. Fabrikada 400’e yakın memur ve işçi istihdam
edilmektedir. 2011 yılı kampanya dönemi yıllık geliri 40
trilyon. 30 bin ton küspe, 10 bin ton melas, 7 bin 500 ton
şeker 47 bin ton şeker pancarı işleyen fabrikanın özelleşmesi Kars ili için iyi olmayacak. Fabrikamız özelleşirse ilimizde bir göç nedeni olabilir. İlimize faydalı şeker fabrikası özelleşirse işsizlik oranı artar, hayvan yetiştiricileri ve
pancar ekenler perişan olur. Onun için özelleştirilmesini
istemiyoruz.”
Ali GÜVENSOY
Kars Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı
www.sekeris.org.tr
39
Şeker Özel
“Fabrikamız Can
Damarımızdır”
Şeker Özel
“Boş Laflara Karnımız Tok”
“Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı olarak
Şeker Fabrikalarının satışına, özelleştirilmesine karşı
olduğumuzu her platformda anlattık. Bundan sonra da
yılmadan anlatmaya çalışacağız. Kastamonu’nun zirai anlamda ekilebilir alanlarında çiftçilerimizin ektiği ürünlere
karşılık alternatif olacak çok başka seçeneği bulunmamaktadır Sarımsak, sadece Taşköprü ilçemizde yaygın
olarak ekilmekte olup diğer ilçelerimizde aynı verimi
alamamaktayız. İl merkezimin ve diğer ilçelerde şeker
pancarı ve hububat ekilmektedir. İlimiz çiftçilerinin geçim kaynaklarından biri olan hayvancılık çiftçilerimizin
vazgeçilmezi olup şeker pancarını ekmek sureti ile çift-
Osman ŞEKERCİOĞLU
Kastamonu Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı
40
şeker-iş dergisi • haziran 2012
çimiz hem pancarını yetiştirip hem de pancarın küspesi
ve melasını hayvanlarını beslemekte kullanıyor. Son yıllarda artan yem fiyatları hayvancılık sektörünü olumsuz
yönde etkilemiştir. Fabrikamız’ın kapanması durumunda Kastamonu hayvancılık sektörü ve Kastamonu tarımı
büyük yaralar alacaktır. Biz Ziraat Odası ile Damızlık
Sığır Yetiştiricileri yönetimi ve üyelerimiz olarak bunun
önlenmesinin birinci yolunun Kastamonu Şeker Fabrikasının özelleştirilmemesinden geçtiğini çok iyi biliyoruz.
Fabrikaları özelleştirmek kolay. Peki bu kadar çiftçiye bu
sektörden ekmek yiyen herkese alternatif bir tarım ürünü
yada hayvan yemi olarak ne önerebilirsiniz? Özelleştirmeler yapılırken o bölgenin coğrafi yapısı kültürel ve ekonomik yapıları araştırılıyor mu? hiç sanmıyoruz. Örnekleri
ülkemiz ve şehrimiz de yapılan özelleştirmelerden görülebilir. Bazı kişiler özelleşirse daha faydalı olacağını iddia
ediyorlar. Madem öyle daha önce özelleştirilen tarıma
dayalı Sanayi kuruluşları neden kapanmıştır? Et-Balık,
Seka, Süt Fabrikası, Kendir Fabrikası neden özelleştirildikten sonra kapanmıştır? Kastamonu’da özelleştirildikten sonra çalışan bir kamu kuruluşu göstersinler bizlere
ve özelleştirmenin faydalı olacağını o zaman söylesinler.
Aynı oyunlar Şeker Fabrikalarımız üzerinde de oynanmakta. Bizim boş laflara karnımız tok. Bizler, derdimizi
anlatmak için ne gerekiyorsa yapacağız ve her şeye hazırız.
Fabrikamızın özelleşmeyip, satılmayıp Kastamonumuz’a,
çiftçilerimize ve bütün ilimize hizmet sürekliliğinin devamını istiyoruz. Şeker-İş Sendikası tarafından Ankara’da
gerçekleştirilen ‘Şekerin Geleceği ve Sektörde Yıldız Ülke
Olabiliriz Sempozyumu’nda verilen bilgiler takdire değerdi. Alınan kararlar çok önemli olup bütün Türkiye’de bu
kararların uygulanmasını beklemekteyiz. Siyasilerimizin
fabrikalarımızı şahıslara değil, esas sahiplerine yani çitçilere verilmesini istiyoruz. Şeker-İş Sendikası’nın onurlu
mücadelesine her türlü desteği vereceğimizi altını çizerek
belirtiyoruz.”
“Kastamonu’muzun tek tüten bacası, köylümüzün,
esnafımızın, nakliyecimizin, beşikteki bebeğe kadar herkesin ekmek kapısı olan fabrikamız maalesef özelleştikten
sonra kapanacaktır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Avrupa Birliği’ne verilen iyi niyet mektupları uğruna adeta
fabrikaları peşkeş çekiyor ve sadece arazi bedeli bile olmayan bir meblağa satmaya kalkışıyor. Ülkemizde bulunan
kamuya ait 25 şeker fabrikasının ürettiği toplam 1 milyon
250 bin ton şeker, iç piyasaya ancak yeterken şeker fabrikaları özelleştirme kapsamına alındıktan sonra ne gariptir
ki şekerini satamaz hale gelmiştir. Bunun sebebi kotası
Avrupa ve ABD’de yüzde 2 olan hatta bazı ülkelerde tamamen yasaklanan, ülkemizde ise yüzde 25 olan yapay
tatlandırıcıdır. Nişasta bazlı şeker (NBŞ) dediğimiz ürün,
genetiği değiştirilmiş mısırdan elde edilen şuruptur. Başta
alkolsüz içecekler olmak üzere bütün gıdalarda kek, bisküvi, çikolata, şekerleme ve pastanelerde satılan tatlılarda
yaygın olarak kullanılmaktadır. Ucuz olmasının gıda üreticilerinin işine geldiği gibi halkımıza da zarar olarak yansımaktadır. Özellikle çocuklarımızın bu tür ürünlerden
uzak durması gerekmektedir. Şeker, kalp ve damar hastalıklarının başlıca sebeplerinden olan yapay tatlandırıcılar
kanserinde bir numaralı tetikleyicisidir. Halkımızın sağlığını tehdit eden bu sinsi düşmana karşı hükümet yetkililerimizin bir an önce tedbir alması hatta yasaklaması
gerektiğini biz sivil toplum örgütleri olarak belirtmek isteriz. Kastamonu Şeker Fabrikası ilimizin gözbebeği iken
bugün özelleştirme politikaları ile 12 bin çiftçinin ekmek
kapısı kapanmak üzeredir. Fabrikamızın içinde bulunduğu belirsizlik, çiftçilerimizi çelişkiye düşürmüş ve pancar
tarımını adeta terk etmelerine sebep olmuştur. Pancar
olmazsa fabrika olmaz, fabrika olmazsa Kastamonu da olmaz. Kastamonu, Şeker Fabrikası’nın çiftçisine, esnafına,
nakliyecisine, çalışanına Kastamonu ekonomisine yıllık
bazda kattığı 200 milyon TL gibi hiç de küçümsenmeyecek bir katma değerden mahrum kalacak olması Kastamonu’muzun temellerine dinamit koymaktan farksızdır.
Geçmişteki özelleştirmelerden ders alınmayan ve ısrarla aynı özelleştirme politikalarının üzerinde durmanın
halkımız ve ülkemiz açısından faydalı olmayacağını tüm
Türkiye’nin bilmesini isteriz. Sadece bir fabrikanın arsa
bedeli fiyatına 6 adet fabrika satılıyor. İşletme kapasitesi
düşük sadece sosyal amaçlı, bulunduğu coğrafi bölgelerde sadece istihdam yaratması açısından kurulan ve zarar
eden doğu fabrikaları her nedenden özelleştirilmiyorsa,
Kastamonu Şeker Fabrikası’nın kar eden bir fabrika ve
Kastamonu halkına ne gibi faydalar sağladığını devle-
timizin ve hükümetimizin unutmaması gerekmektedir.
Gerek ülke şartları gerekse pancar tavan fiyatları mazot
ve gübreye gelen aşırı zamlardan dolayı Kastamonu çiftçimizin pancar tarımından uzaklaşması ve buna bağlı olarak fabrikamız özelleştikten sonra kapanacak olması bizi
sivil toplum örgütlerini endişelendirmektedir. Bizlerin,
hükümetimizden ricası şeker sanayini ve akabinde buna
bağlı olarak pancar tarımını böyle bir özelleştirme kapsamından bir an önce çıkartması ve Kastamonu çiftçisinin,
nakliyecisinin esnafının tüm halkımızın yarınlarına sahip
çıkıp geleceğe umutla bakmalarını sağlamalarını istiyoruz. Danıştay 13’üncü Dairesi, Özelleştirme İdaresi’nden
fabrikaların arazi bedelleri ayrıca çiftçiye verilen pancar
kotaları hakkında savunma istemiştir. Bu karar fabrikaların devletimizin elinde kalmasına istinaden umutlarımızın yeşermesine ve haklı bir mücadele yürüttüğümüzün
göstergesidir. Bu vesile ile fabrikaların devletimizin elinde
kalacağına inancımızdan dolayı çiftçilerimizin pancar ekimine tekrardan önem göstermelerini kendilerinden rica
ediyoruz ve bir dönüm arazisi olan her çiftçimiz fabrikamızın kapanmaması uğruna pancar ekilmesi gerektiğini
anlamasını bekliyoruz”
Nahit İĞDİRLİ
Kastamonu Ziraat Odası Başkanı
www.sekeris.org.tr
41
Şeker Özel
“Şeker Fabrikası Olmazsa
Kastamonu da Olmaz”
Şeker Özel
“Fabrikamızın Bacasının
“Haklı Mücadelenizi
Tütmesi İçin Elimizden
Destekliyoruz”
Geleni Yapacağız”
“Değerli Hemşehrilerim,
Kastamonu Şeker Fabrikası, Kastamonu ekonomisinin dinamosudur. Ekilen pancarla 12 bin çiftçimize ekmek sağlayan, nakliyecilerimizin geçim kaynağı olan, esnafımızın çarkını döndüren bu tesis, aynı zamanda ürettiği sağlıklı şekerle sağlıklı ürünlerinin yapılmasına da vesile
olan faydalı bir kuruluştur.
Fabrikaların özelleştirilmesi sonucunda kapanması
gerçeği bundan önceki örneklerde görüldüğü için bizim
fabrikanın da özelleştirilmesi neticede fabrikanın kapanacağı böylece köylülerimizin, nakliyecilerimizin, esnafımızın mağdur olacağını akla getirmektedir.” Siz üretmeyin,
biz size ürettiklerimizi daha ucuza veririz” diyen büyük
güçler emellerine ulaşırsa çocuklarımız sağlığa zararlı,
genetiği ile oynanmış mısırlardan elde edilen sıvı şekerlerden imal edilen ürünleri yemek zorunda kalacaklardır.
Kastamonu Şeker Fabrikası özelleştirmesi işinin Danıştay aşamasından dönmesini umut ediyor, Şeker-İş
Sendikası’nın özelleştirme konusundaki haklı mücadelesini destekliyor, saygılarımı sunuyorum.”
Turhan TOPÇUOĞLU
Kastamonu Belediye Başkanı
“Ben Muhtarlar Derneği Başkanı olarak Kastamonu
Şeker Fabrikasının Özelleştirme sürecini ve Türkiye’deki 10
Şeker Fabrikasının özelleştirme sürecini yakından takip etmekteyim. Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum Ankara’da
Büyük Anadolu Otelinde gerçekleştirilen Şekerin Geleceği
ve Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz Sempozyumuna katıldım. Burada yapılan konuşmalar ve edindiğim bilgiler Beni
çok etkiledi. Bu Sempozyuma emeği geçen ve hazırlayan
Şeker-İş Genel Başkanı Sayın İsa Gök ve Yönetimine teşekkürü bir borç bilirim. Sempozyumun ülkemiz, pancar
tarımı, şeker fabrikaları ve çiftçilerimiz için faydalı olduğunu
düşünüyorum ama bir o kadarda içimdeki burukluk ulusal medya ve ulusal tv kanallarımız tarafından yeterli ilgiyi
görmediğine dairdir. Buna Rağmen Şeker Fabrikalarının
Özelleştirilmesinin durdurulmamasına anlam veremiyorum
ve üzülüyorum. Kastamonu Şeker Fabrikasının satışından
sonra Kastamonu’nun can damarının kesileceğini defalarca
dile getirdik. Zaten ülkemizin en çok göç veren illeri arasındayız. Fabrikamız bu özelleştirme politikası ile özelleşirse
kapanacaktır. Biz, Kastamonu Halkını ilimizde nasıl tutarız
düşünmek bile istemiyorum. Biz tarıma dayalı sanayi kuruluşlarının özelleştirilmesini kesinlikle istemiyoruz, Şeker
Fabrikamız da tarıma dayalı bir sanayi kuruluşudur. Özelleştirilmemelidir. Hatta diğer ülkelerde olduğu gibi desteklenmelidir. Kısaca söylemek gerekirse ülkesini, şehrini düşünen bir vatandaş olarak ilimiz halkının dörtte üçüne dolaylı
olarak ekmek kapısı olan fabrikamızın özelleştirilmemesi
Mehmet LEBLEBİCİOĞLU
Kastamonu Muhtarlar Derneği Başkanı
ve bacasının tütmesi için elimizden ne geliyorsa yapacağız.
Şeker-İş olarak yürüttüğünüz haklı mücadelenin her zaman
yanında olacağız. Allah yardımcınız olsun”
42
şeker-iş dergisi • haziran 2012
“1972 yılında kurulan S. S. SULUOVA MOT. TAŞ.
KOOPERATİFİ olarak bu güne kadar Suluova’ya 40 yıldır hizmet vermekteyiz, Kooperatif bünyesinde 60 tır, 55
kırkayak,120 adet 10 teker araç ile Suluova’nin muhtelif
yüklerini çevre il ve ilçelere güvenilir ve süratli bir şekilde
taşımaktayız. Kooperatifimizin taşımacılıktaki yegane ve
en büyük kaynağı Amasya şeker fabrikası olup yıllık ortalama 50-60 bin ton pancar, 100 bin ton yaş küspe, 50-60
bin ton toz şeker nakliyesi ile kooperatifimiz nakliyeci esnafının en büyük geçim kaynağıdır.”
Yaşar TANCI
S. S. Suluova Mot. Tas. Kooperatıfı Başkanı
“Muş Ziraat Odası olarak şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin yanlış yol ve yöntem olduğunu belirtmek
istiyoruz. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ilgili
kararının gözden geçirilmesi gerekir. Şeker fabrikalarının
özelleştirilmesi yerine doğudaki fabrikaların, özellikle
muş şeker fabrikasının mevcut durumlarının iyileştirilerek daha da aktif hale getirilmesi gerekir. Fabrikamızın
istihdama yönelik olması, Muş ekonomisine olumlu katkılar sunduğundan dolayı özelleştirilmesine karşı olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Muş’ta işsizliğin had safhada
olduğu, bu fabrikanın özelleştirilmesi veya kapanması durumunda işsizliğin daha da artacağını belirtmek istiyoruz.
İlimizde yüzde 16.4 civarında ciddi işsizlik sorunu vardır.
Muş’un can damarı, tüten tek bacası olan şeker fabrikasını özelleştirip kapatmaları sonucu bölgedeki sorunun
daha da derinleşmesine, kangren olmasına yol açacaktır.
Fabrikamızın kapanması durumunda işsizlik sorununun
hangi aşamada olacağını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağımızı belirtmek
istiyoruz. Bundan dolayı ilimizin can damarı, tek tüten
bacası olan şeker fabrikamıza sahip çıkmamız gerekir.”
Muzaffer SONDUK
Muş Ziraat Odası Başkan Yardımcısı
www.sekeris.org.tr
43
Şeker Özel
“Nakliyecimizin En
“İlimizin
Büyük Geçim
Tek Tüten Bacası”
Kaynağı Şekerdir”
Şeker Özel
“Hükümet Fabrikaların
Satışını Derhal İptal Etmeli”
“Temel gıda maddelerinin en önemlilerinden biri olan,
şeker ve hammaddesi şeker pancarı, ülkemiz için tarladaki
bitki ve sofradaki şeker olmayıp, çok daha yüksek katma
değeri olan vazgeçilmez, tarımsal stratejik bir üründür. Zira
pancar şekeri et ve süt gibi temel gıda ürünlerinin önemli
bir ham maddesi, hayvancılık sektörü için ise önemli bir
yem kaynağıdır. Ayrıca beslenme alışkanlıklarımız ve geleneksel damak zevkimizi de ilave ettiğimizde dışa bağımlı
kalmadan mutlak üretmemiz gereken bir üründür.
Bu kadar önemli ve avantajlı bir ürün olan şeker pancarı, çiftçimizin vazgeçeceği ve hükümetin gözden çıkardığı bir konuma getirilmektedir. Haliyle şeker pancarı
çiftçisi küsmekte, fabrikalarının kapanması ile karşı karşıya kalan işçilerde kara kara düşünmektedir.
Şeker pancarı, Türk tarımı açısından çiftçiyi tarlaya ve
köye bağlayan, ailenin tüm fertlerine çalışma imkânı sağlayan, nüfusu kırsal kesimde tutan, haliyle iç göçü yavaşlatan ürünlerin başında gelmektedir. Bugün 1.7 milyon
üretici pancar kooperatiflerinin ortağıdır.
Şeker pancarı katma değeri en yüksek üründür. Yetiştiği alanlarda, diğer ürünlere göre 4 kat daha fazla katma
değer sağlamaktadır. Son birkaç yıldır dünya şeker piyasalarında yaşanan gelişmelerle stratejik ürün sıralamasında
baş sıralara yükselen şekerin, gıda güvencesi olarak sahip
olduğu önem, küresel kriz nedeniyle daha da artmıştır.
Gerek Tokat İlimizde, gerekse ülkemizde bu endüstri
ürününü rahatlıkla yetiştirebileceğimiz uygun durumdaki
tarım alanlarımız mevcuttur. Aynı zamanda hayvancılık,
taşımacılık gibi sektörlerle de direkt ilişkili bulunan şeker
pancarı, dolaylı ve dolaysız yollardan birçok sektöre de
Dr. Reşat DOĞRU
MHP Tokat Milletvekili
44
şeker-iş dergisi • haziran 2012
gelir sağlamaktadır. Yalnızca Turhal Şeker Fabrikasının
bir yılda devlete sağladığı üretim değeri 171 milyon TL,
diğer sektörlere sağladığı değer 17 milyon 600 bin TL,
devlete vermiş olduğu vergi ise 11 milyon 900 bin TL’dir.
Şeker pancarı istihdam sorununa çözüm olacak en
önemli ürünlerden biridir. Çapa ve hasat dönemlerinde,
250 bin tarım işçisi ile işsizlere, 120 gün süreyle iş imkânı
sağlamaktadır. Aynı zamanda bir dekar şeker pancarı tarımı,
tarımda ve sanayide toplam 93 saat istihdam yaratmaktadır.
Ancak özelleştirme sürecinde fabrikalar kapandığı zaman, pancar üretimi ile hayatlarını devam ettiren çiftçiler aç
kalacaklar, ülkemiz de çok önemli bir stratejik ürünü kaybetmiş olacaktır. Ayrıca fabrikalar da çalışan işçiler de, işini
kaybedecek ve bölgeye gelen paralar ortadan kalkacaktır.
Bu ülkenin önemli değerlerinden olan Şeker Fabrikalarının
özelleşmesi tarım, hayvancılık, taşımacılık, kimya, ilaç, alkol,
yem ve maya gibi pek çok sektörü olumsuz etkileyecektir.
Doğrudan ya da dolaylı 10 milyon insana iş ve aş sağlayan
sektörün dışa bağımlı hale gelmesine engel olunması gerekmektedir. Bu fabrikaların varlık satışı yöntemiyle toplu
şekilde satılması ülkemiz açısından stratejik bir ürün olan
pancar ve şeker üretimini doğrudan etkileyecektir. Türk Şeker Sanayi ve pancar tarımının ülke ekonomisine katkıları
incelendiğinde; tarım, hayvancılık, taşımacılık, kimya, ilaç,
alkol, yem ve maya gibi pek çok sektörü etkilemektedir. Bu
yolla yılda yaklaşık 3 milyar dolar katma değer yaratmakta,
taşımacılık sektöründe ise 25 milyon ton iş hacmi sağlayarak
birçok alanda dışa bağımlılığın önüne geçmektedir. Doğrudan ve dolaylı olarak ilişkilendirilen bu sektör sayesinde
10 milyon insanımıza iş ve aş olanağı sağlandığı tespit edilmiştir. Önümüzde bir Polonya örneği vardır. Bu ülke bugün
aynı şeyi yapmış, bugün şeker pancarı üretecek çiftçi bulamamaktadır. Şeker pancarı kırsal kesimde nüfusu tutan önemli
bir faktördür. Bu haliyle de iç göçü yavaşlatan bir faktördür.
Dünyada doğal şeker pancarından üretilen şeker gözdedir.
Hastanelerde gidin bakın başta cilt hastalıkları olmak üzere
pek çok hastalığın temelinde nişastadan yapılan, doğal olmayan şekerlerden kaynaklandığını görürsünüz. Öyle ise doğalı
varken neden sahtesinin önü açılmaya çalışılmaktadır?
AK Parti’ye, Özelleştirme İdaresine ve İhale Kurumu’na
sesleniyorum. Fabrikaların satışını iptal edin. Çiftçimizi,
işçimizi, esnafımızı koruyalım. Vatandaşlara da sesleniyorum. Fabrikalarınıza, çiftçinize, işçinize, emeğinize ülkemizin mal varlıklarına sahip çıkın. Yoksa 5 yıl sonra şeker
pancarı üretmesi için yalvarmak zorunda kalırsınız. Böyle
yapılmazsa bunun faturası ağır olacaktır. Şeker ve tatlandırıcı sektörü, bankalar gibi tekeller, tröstler başta olmak
üzere yabancıların eline geçecektir. Ülkemiz çok önemli
varlıklarını bu şekilde kaybetmiş olacaktır.”
Şeker Özel
“Fabrika
Özelleştirmelerine Karşıyız”
“Türkiye, uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle, kendi kendine yeten ülke olma konumundan çıkmıştır. Türkiye bugün, 126 ülkeden 133 çeşit
meyve ve sebze ithal eder hale gelmiştir.
Doğduğu yerde doyamaz hale gelen köylü, her geçen
gün üretimden uzaklaştırılırken, son yılarda neredeyse
tüm dünyada milli ürün haline gelen pancar şekeri ülkemizde her geçen gün üretimi iktidar partisi tarafından daraltılmakta ve fabrikalar da özelleştirilmektedir. Bu özelleştirmeler ülkemizde şeker üretimini de olumsuz yönde
etkilemektedir. Özelleştirmeler sonrası üretimde devamlılık konusunda endişeler sürmektedir. Sektör çalışanlarının mağduriyeti söz konusudur. Ekonomik ve sosyal fayda sağlamayan özelleştirmeler sonrası üretim düşmüştür.
TÜİK verilerine göre, 2000 yılında 18 milyon 821 bin 33
ton olan şeker pancarı üretimi, 2010 yılında 17 milyon
942 bin 112 ton olarak gerçekleşmiştir. Aradan geçen
onca yıla rağmen, nüfus artışına oranla artması gereken
şeker pancarı üretimi, özelleştirmeler sonucu düşmüştür.
Şeker fabrikası özelleştirmelerine parti olarak çok karşıyız. Ekonomik ve sosyal anlamda ülkemize önemli katkılar sağlayan Elbistan Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesi
büyük bir talihsizlik olmuştur. Milli varlıklarımız teker
teker elden çıkarılmaktadır. Fabrika bölgesinde, 101 köyde toplam 3 bin 777 çiftçimiz geçimini şeker pancarı üretiminden sağlamaktadır. Beş yıl üretime devam kararından sonra ne olacağı bilinmemektedir. Tüm fabrikaların
faaliyetlerini sürdürmesini sağlamak ülkemizin yararına
bir gelişme olacaktır. Ülkemize komşularımızdan kaçak
yolla sokulan şeker bugün 500 bin tona ulaşmıştır. Kaçak
şekerin ekonomik maliyeti ise 750 milyon dolar civarındadır ve bütün bu gelişmeler ülkemiz şeker pancarı tarımı
ve şeker sanayimize büyük zarar vermektedir.”
Mesut DEDEOĞLU
MHP Kahramanmaraş Milletvekili
www.sekeris.org.tr
45
Şeker Özel
“Şeker Fabrikalarının Kapatılması
Gıda Kartellerinin Çıkarına”
Ali ÇETİN
TÜDEF - Tüketiciler Derneği Genel Başkanı
“Ülkemizde şeker pancarı ekim alanları son yıllarda hızla daraltıldı ve şeker fabrikaları satıldı, satılıyor. Şeker pancarı ekimi yasak neredeyse yasaklandı. Buna karşılık kimyasal tatlandırıcılar şeker kamışı şekeri ve mısır şurubu ithalatı
hızlandı. Şu anda üretim ve tüketim piyasasına şeker pancarı dışındaki şurup ve tatlandırıcılar hakim. Bunu iki nedenle yaptılar. Birincisi başta Montana ve Cargill olmak üzere
ABD’li gıda tekelleri lehine ülke tarımı feda edildi. İkincisi
ise; başta Ülker olmak üzere yerli gıda tekelleri daha fazla
kar etsinler diye tüketicilerimizin sağlığı ve geleceği feda
edildi. Bu mantık yıkım ve ölümleri getirmektedir.
Bu politikaların bir numaralı sorumlusu mevcut iktidardır. Tarım Bakanlığı en azından, ürün etiketlerine tatlandırıcının orijinin yazmak zorundadır. Tüketicilerin tercihlerini
buna göre yapmalarına olanak verilmelidir. En azından bu
ülke insanına karşı bu kadar da olsa sorumluluğunu yerine
getirmelidir. Tüketicilerimiz şekerli ürün ve içeceklerden
kesinlikle uzak durmalıdır. Çocuklarının bugün isteklerini yerine getirip yarın kanser hastanelerinde boynu bükük
oturmamak için şekerli yiyecek ve içeceklerden uzak tutmalıdır. Mutlaka kökenini bildiği ve pancar şekeri kullandığına
emin olduğu tatlı ürünler tüketmelidir. Daha da önemlisi
tüketiciler, Tarım Bakanlığı’nı mısır şurubu kotasını yüzde
1’e düşürmek için talepte bulunmalıdır.
Gıda güvenliği sorunlarının başında GDO’lu gıdalar gelmektedir. Doğal yollarla meydana gelmeyen ve gen
dizilimi üzerinde oynama yapılarak oluşturulan ürünlere,
genetiği değiştirilmiş organizmalar GDO’lar dünya çapında 1980’li yıllardan itibaren üretilmeye başlandı. Halen
GDO’lar konusunda çok ciddi bir mücadele yürütülmektedir. Ülkemizde ise GDO’lu gıdaların başında GDO’lu
46
şeker-iş dergisi • haziran 2012
mısırlar gelmektedir. Son günlerde Biyogüvenlik Kurulu
GDO’lu 9 mısır ithalatı için izin başvurusunda 6 GDO’lu
mısır çeşidi riskli bulunarak reddetti. Ancak daha sırada
26 GDO’lu mısır çeşidi için izin beklenmektedir. GDO’lu
mısırlar niçin çok önemlidir. Öncelikle hayvan yemi olarak
kullanılan mısırların hayvandan insana geçen DNA’ları
nedeniyle ciddi riskleri mevcuttur ancak bu yazıda hayvan
yemi olarak kullanılan değil “mısır şurubu” olarak kullanma versiyonunda bazı şeyler söylemek istiyoruz.
Ülkemizde doğal şeker, şeker pancarı ile elde edilmekte iken uluslar arası gıda tekellerinin çıkarına hizmet
eden şeker fabrikalarının kapatılması politikaları, şeker
pancar alanlarının daraltılması ve GDO’lu mısırlardan
elde edilen mısır şurubunun kullanılması tüketiciler açısından çok ciddi riskler içermektedir. Mısır şurubu; mısır
nişastasının glukoz ve fruktoza dönüştürülmesiyle elde
edilmekte ve şeker pancarından sağlanan şekerden hem
daha tatlı hem de daha ucuza mal olmaktadır.
Şeker pancarından elde edilen doğal çay şekerinin yüzde 50 glukoz ve yüzde 50 fruktozdan oluşurken, mısır şurubunda fruktoz yüzde 80’e çıkmaktadır. Daha tatlı olan
fruktoz karaciğere geldikten sonra stok yağ haline gelmektedir. Ülkemizde özellikle son yıllarda artan kanser ve
kronik hastalıkların mısır şurubu ile doğrudan bağlantısı
bilimsel olarak tespit edildi. Mısır şurubu ise yüzde 100’e
yakını GDO’lu mısırlardan elde ediliyor. Aslında tatlı,
çikolata, kek yerken ya da gazoz kola gibi gazlı içecekleri
tüketirken kanseri ve türlü hastalıkları çağırıyoruz. .
Mısırdan elde edilen früktoz şurubu; ketçap, toz kahve kreması, bisküvi, kola, gazoz, kola ve tüm gazlı içecekler, şekerleme, meyve suyu, meyveli yoğur, hazır çorba, çikolata, gofret, puding, hazır kek, helva, pasta, tatlı, reçel,
jöle, dondurma, bisküvi ve meyve suları başta olmak üzere
bin civarında üründe kullanılmaktadır. Bu ürünlerin etiketinde ise kullanılan tatlandırıcının kökenine ait yani şeker pancarı esaslı mı yoksa mısır şurubu esaslı mı? olduğu
özellikle belirtilmemektedir. Bilgi olarak sadece “Nişasta
Bazlı Sıvı Şeker” ifadesinin baş harfleri, “NBŞ’ hatta sadece “NBŞ” ibaresi kullanılarak saklanmaktadır.
Mısır şurubunun ürünlerde kullanılması AB ülkelerince
yasaklanmıştır. ABD’de kullanma kotası yüzde 2 iken yüzde
1’e düşürülmüştür. Türkiye’de ise insan hayatı hiçe sayılmış,
kanser, kronik hastalıklar ve obezite sebebi olan GDO’lu
mısır şurubu kotası yüzde 15’e çıkarılmıştır. Türkiye gibi sınırları kaçak mallar anlamında kevgir, kontrolü sıfır ülkede
yüzde 15 kotanın çok üstünde kullanıldığı bilinmektedir.”
Şeker Özel
“Şeker: Stratejik Bir Ürün”
“Şeker, tüm canlıların yaşamını sürdürebilmeleri açısından en temel gıdalardan biridir. Tüm gıdalar gibi şekerin de yeterli miktarda alınması önemlidir. Amerika
Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı (USDA) tarafından
şeker tüketimine dayalı sağlık sorunu olmayan insanlar
için şeker tüketim miktarı; yetişkinlerde 40 gram/gün,
gençlerde 72 gram/gün olarak önerilmektedir.
Dünyada şeker esas olarak şeker kamışı ve şeker pancarından elde edilmektedir. Şeker kamışından elde edilen
şeker daha ucuza mal olsa da dünya genelinde 2-3 milyon
tonluk bir arz eksikliği, dünya şeker borsa fiyatlarının kısa
zamanda iki kat yükselmesine neden olabilmektedir. Bu
nedenle şeker pancarı üretme imkanlarına sahip ülkeler iç
tüketimlerini pancar şekeri üretimiyle karşılamayı tercih
etmektedirler. Bunun önemli bir sebebi de pancar şekeri
üretiminin sağladığı istihdam imkanları ve yüksek katma
değerdir.
Ancak son yıllarda gıda sektörünün dünya piyasalarında kazandığı nem ve gıda ürünlerinin fiyatlarının artması
diğer ürünlerde olduğu gibi şeker alanında da uluslararası
tekelleşmeyi hızlandırmış bulunmaktadır.
Nitekim gelişmekte olan ülkelerdeki özelleştirme kapsamında satışa çıkarılan şeker fabrikaları genellikle dünya
çapındaki dev şeker tröstleri tarafından satın alınmaktadır.
Bu fabrikaları satın alanlar çoğunlukla çalıştırmıyorlar.
Örneğin Belçika, Almanya, Amerika firmaları Polonya’da
şeker fabrikaları satın aldılar, kendi ülkelerindeki şeker
stoklarını eritmek için bu fabrikaları tam kapasite çalıştırmadılar. Kendi fabrikalarındaki şekeri ham şeker olarak
getirip işlediler. Polonya şeker ithal eden ülke haline geldi,
şimdi devlet bu fabrikaları yeniden kamulaştırıyor. Ayrıca, ülkemizde şeker fabrikalarına talip olanların büyük bir
bölümünün artık çoğu şehir içinde kalmış bu fabrikaların
arazilerini değerlendirmek için talip oldukları da bilinen
bir gerçek.
Ülkemizde stratejik bir ürün olan şekerin üretimindeki temel amaç, iç talebin ithalata meydan vermeksizin
yerli üretimle karşılanması olmalıdır. Bu gereklilik Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarından itibaren saptanmış ve
ülkemizdeki şeker sanayii bu şekilde oluşturulmuştur.
Şeker sanayii şeker pancarı üretimiyle birlikte ele alındığında halen ülkemizde en geniş istihdam sağlayan ve
ekonomiye en büyük katkıda bulunan sektörlerden biri
konumundadır. Bu nedenle eğer devlet şeker fabrikalarını
işletmek istemiyorsa, bu fabrikaları işletmeye talip olan
şeker sektöründeki işçi sendikaları ve pancar sektöründeki üretim kooperatifleri birliklerinin oluşturacağı kuru-
İbrahim YETKİN
Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı
luşlara devredebilir. Ülkemizde Konya Şeker gibi örnekler
üretici birliklerinin bu fabrikaları nasıl en yeni teknolojiyle donatıp işletebildiklerini göstermektedir.
Nişasta bazlı şekerler
Ülkemizde 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren
üretim ve satışı hızla artan nişasta bazlı şeker sektörü,
pancar şekeri açısından piyasa dengelerini bozucu bir gelişim göstermiştir. Şeker Kanunu, bu gelişimi, nişasta bazlı şeker türlerini kota kapsamına alarak sınırlandırmıştır.
Ancak belirlenen yüzde 10’luk kota diğer ülkelerle kıyaslandığında çok yüksektir. Bu da yetmezmiş gibi Bakanlar
kurulu yetkisiyle bu kota her yıl yüzde 50 oranında artırılmaktadır. Kotanın bu şekilde artırılması şeker sanayii ve
şeker pancarı üretimine darbe vurmaktadır.
Türkiye’de şeker pahalı değil
AB ülkeleri maliyetleri ve Türkiye şeker üretim maliyetleri kıyaslandığında, iddia edilenin tersine şeker fiyatlarının ülkemizde daha yüksek olmadığı görülmektedir.
Kaldı ki, şeker fiyatlarının düşürülmesi daha yüksek üretim ve şeker fabrikalarına daha yüksek teknoloji getirilmesiyle daha da düşürülebilir.
Günümüzde şeker fabrikalarına talip ve sahip olanların üretimle ne kadar ilgili olacaklarını ise önümüzdeki
dönemde göreceğiz.”
www.sekeris.org.tr
47
Şeker Özel
“Şeker Fabrikaları
Anadolu’nun Candamarıdır”
Doç. Dr. Gökhan GÜNAYDIN
CHP Ankara Milletvekili
“Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 29 Kasım
2011 tarihinde yapılan ihaleler sonucu, Türkiye Şeker
Fabrikaları AŞ’ye (Türkşeker) ait Kastamonu, Kırşehir,
Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba Şeker fabrikalarının yer aldığı Portföy-C grubu 656 milyon dolara AkCan Şeker’e; Elazığ, Malatya, Erzincan ve Elbistan Şeker
Fabrikalarının yer aldığı Portföy B de 266 milyon dolar
bedelle Kolin-Limak Ortak Girişim Grubu’na satılmıştır.
Söz konusu fabrikaların sahip oldukları arsa, arazi ve
diğer varlıkları göz önüne alındığında bedellerinin çok
altında satıldığına ilişkin tartışmalar halen sürerken, özelleştirme ihalelerine karşı açılan davaya bakan Danıştay ne
yazık ki yürütmenin durdurulması istemini reddetmiştir.
Özelleştirme öncesinde sahip olduğu 25 fabrikası ile ülkemizin toplam pancar şekeri talebinin yaklaşık yüzde 50’sini
karşılayan Türkiye Şeker Fabrikası A.Ş’nin tamamının
2014 yılı sonuna kadar özelleştirilmesi planlanmaktadır.
Şeker fabrikalarına yönelik olarak daha önce yapılan
özelleştirme ihaleleri hakkında Danıştay tarafından 2007,
2009, 2010 ve 2011 yıllarında verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarına rağmen, özelleştirme konusunda
ısrar edilmesi öncelikle hukuka ve kamu yararına aykırıdır.
Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi halinde, daha
önce Tekel fabrikalarının özelleştirilmesinde yaşandığı
gibi birçoğunun kapatılacağı açıktır. Hatırlanacağı üzere, TEKEL’in alkollü içkiler bölümü 2003 yılında 292
milyon dolar bedelle MEY Alkollü İçkiler Sanayi ve Tic.
48
şeker-iş dergisi • haziran 2012
A.Ş’ye (Limak-Nurol-Özaltın konsorsiyumu) satılmıştı.
Konsorsiyum 2006 yılında hisselerini 810 milyon dolar
karşılığında ABD’li Texas Pasific Group’a devretmiştir.
Mey İçki 5 yıl sonra 2011 yılında da, 2.1 milyar dolara İngiliz Diageo şirketine satılmıştır. Yani bizden 300 milyon
dolara çıkan, bir başkası tarafından 2 milyar dolara satın
alınmıştır. Maddi kaybımız bir yana, satılan 19 fabrikadan birçoğu da maalesef kapatılmıştır. Sonuç olarak üreticimiz üzümünü satacak fabrika bulamamaktadır.
Aynı şekilde TEKEL’in 6 sigara fabrikası 2008’de 1
milyar 720 milyon dolara British American Tobacco’ya
(BTA) satılmıştır. Bugün bu fabrikalardan 5’i kapanmıştır. Türkiye’nin tütün üretimi ise 10 yılda 150 bin tondan
55 bin tona düşmüştür.
Şeker fabrikalarının başına gelecek olan da bundan
farklı değildir. Özelleştirme nedeniyle 300 binin üstünde
pancar çiftçisi pancar tarımından dışlanacak, 13 binden
fazla şeker fabrikası çalışanı işsiz kalacak, yan sektörler
göz önüne alındığında yaklaşık 6 milyon kişi olumsuz
etkilenecektir. Doğuda yaşayan insanların şeker pancarından ve sektörün katma değerinden kaynaklanan gelir
olanakları ortadan kalkacak ve dibe vurmuş hayvancılık
önemli bir yem kaynağını daha yitirerek piyasaya teslim
olacaktır. İşsizliğin daha da büyümesiyle; büyük şehirlerin
varoşlarına göç artacak, terör olayları tırmanacak ve ülkemizin güvenlik sorunları önüne geçilmez bir hal alacaktır.
Türkiye için stratejik önemde olan pancar tarımı tasfiye edilecek, şeker pancarından elde edilen doğal şeker yerine farklı işlemlerden geçirilerek enzimlerine ayrıştırılan
mısır şurubunun kullanılması özendirilecektir. Daha ucuz
olan nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) kullanımı birçok sağlık
sorununu da beraberinde getirecek, bu sürecin tek kazananı ise NBŞ kartelleri yani çokuluslu şirketler olacaktır.
Türkiye, son yıllarda sürekli yükselen dünya şeker fiyatlarından şeker ithal etmek zorunda bırakılacak, pancar üreticisine verilmeyen kamu kaynakları, AB pancar üreticilerine, ABD ve Arjantin mısır üreticilerine, çokuluslu şirketlere aktarılacaktır. Sonuç olarak şeker sektörü tamamıyla
dışa bağımlı kılınacak ve Türkiye pazar haline gelecektir.
Tüm bunların önüne geçebilmek için şeker fabrikalarının özelleştirilme ihaleleri derhal iptal edilmeli, Türkşeker özelleştirme kapsamından çıkartılmalı ve teknolojik
yenileme yatırımları ile Cumhuriyet’in kazanımı olan şeker sektörü güçlendirilerek yaşatılmalıdır.”
“Çağdaş ülkelerde özelleştirmenin amacı istihdamı ve
ekonomik verimliliği artırmaktır. Oysa AKP dönemindeki
hiçbir özelleştirme bu şartları yerine getirmemiştir. Binlerce
kişi özelleştirme nedeniyle ekmeğinden olmuş, işsiz kalmıştır. Hükümet yeni yatırımlar için değil, kendisine yeni yandaş
zenginler yaratmak için insanları işsiz, aç ve sefil bırakmıştır.
Ülkemizde özelleştirmeler sonucu yüzlerce yuva yıkılmıştır.
Şeker Fabrikalarının satışı özelleştirme halkalarının
sonuncusu olarak karşımıza çıktı. Fabrikalar 2 yıl önce de
satışa çıkarılmış; Danıştay kararı ile satış durdurulmuştu.
Satılması düşünülen fabrikalar dünyanın en kaliteli pancarından şeker üreten modern fabrikalardır. Seker pancarı,
tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en fazla istihdam
ve katma değer yaratan ürünlerden biridir. Sadece şeker
pancarı üreticileri ve fabrika çalışanları için değil hayvancılık, nakliyecilik, tarım ve gıda gibi yan sektörlere en fazla
katkı sağlayan sektördür. Herkes tarafından kabul edilen
bu gerçekliğe rağmen Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 29
Kasım 2011’de yaptığı ihalelerle Portföy B adı altında Malatya, Elbistan, Erzincan ve Elazığ Şeker Fabrikaları’nı 266
milyon dolar bedelle, Portföy C adı altında ise Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba Şeker
Fabrikaları’nı 656 milyon dolar bedelle sattı.
Her geçen gün tarım ve hayvancılıktan uzaklaşan Türkiye, bu özelleştirmeyle ekonomiye çok büyük katma değer
sağlayan Şeker üretiminden de elini iyice çekecektir. AKP
Hükümeti, Şeker özelleştirmesiyle bir kez daha uluslararası
güçlerin isteklerine koşulsuz boyun eğdiğini göstermektedir.
Özelleştirilen fabrikaların bir çoğu verimli şekilde çalışmakta, makineleri yenilenmiş, arıtma tesisleri yapılmış,
çevreye zararı olmayan örnek fabrikalardır. Fabrikaların
yenilenip satılması da AKP’nin özelleştirme mantığını göstermektedir. Önce yeniliyorlar, sonra satılıyor.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde çalışan fabrikaları kapatmak bölgeye vurulan en büyük darbedir. Bir
taraftan teşvik paketleri, istihdam paketleri açan Hükümet,
diğer taraftan binlerce işçinin işine son verip fabrikaları satmaktadır. Kendisiyle çelişip, halkı kandırmaya çalışan bir
uygulama ile karşı karşıyayız.
Fabrikaların blok satışı sonrası satışın bir özelleştirme
değil, peşkeş olduğunu defalarca dile getirdik. Bu söylemi
ispat etmek için Malatya Şeker Fabrikası’nın satışına bakmak yeterli olacaktır. Malatya Belediyesi 2008 yılında sahibi olduğu 32 dönümlük arazi üzerine kurulu hal binasını 52
milyon TL’ye satmıştır.2008 yılı fiyatlarıyla bir dönüm arsa
fiyatı 1.625 milyon TL’ye tekabül etmektedir. Hal binası
şehrin dışında ve doğusundadır. Şeker Fabrikası ise şehrin
ortasında kalan ve Malatya’nın çok değerli bir bölgesinde
yer almaktadır. Malatya Şeker Fabrikası 2008 yılındaki Malatya Hal Binası satışı ölçüt alınarak satılmış olsa idi, 345
bin metrekare olan arsanın satış bedeli en az 540 milyon
TL olması gerekirdi. Ama Malatya Şeker Fabrikası sadece,
Şeker Özel
“1 Fabrika Alana 3 Fabrika Bedava”
Veli AĞBABA
CHP Malatya Milletvekili
ortalama 120 milyon TL’ye satılmıştır. Üstelik 266 milyon
dolarla fabrika ve arsaları alan firma bu portföye ait 131 bin
400 tonluk ‘A’ şeker kotasını, pancar ekim kotasını ve fabrikaların sabit kıymetlerini de almıştır. Firma sadece A’ şeker
kotasını satsa bile milyonlarca dolar para kazanabilecektir.
Satılan fabrikalar binlerce dönüm arazisiyle birlikte, arazi bedellerinin bile altındaki bedelle satılmıştır. 480 milyon
liraya satılan Portföy B’de ki 4 fabrikanın satış bedeli, sadece
Malatya’nın emlak değerini bile karşılamamaktadır. Maalesef bu satışla 1 fabrika alana 3 fabrika hediye edilmiştir.
ÖİB, 6 şeker fabrikasını sattığı firmayla, Seydişehir Eti
Alüminyum özelleştirmesi yüzünden mahkemelik olmuştur.
Ancak şeker fabrikaları satış ihalesine bu firmanın da davet
edilmesi yapılan satışın ne anlama geldiğinin göstergesidir.
İhale öncesi Özelleştirme İdaresinin bağımsız kuruluşlara yaptırdığı değerlendirme raporuyla fabrikaların yaklaşık
değerleri hesaplanmıştır. Ancak satış öncesi ve satış sonrası
bu değerlendirme raporları kamuoyuna açıklanmamıştır.
ÖİB’nın 5 yıllık üretim şartını yerine getirmeyen firmalara nasıl bir yaptırım uygulayacağı da bilinmemektedir. Yani
firma fabrikayı teslim aldıktan 3 ay sonra kapatırsa hangi
ceza ile karşılaşacağı bilinmiyor. Muhtemelen çok küçük bir
para cezasına çarptırılacak. Olan yılların birikimine, binlerce işçinin emeğine, çiftçilerin alın terine olacaktır.
Yapılan satış işlemi bağımsız kurullar tarafından tekrar
incelenmeli, Türkiye tarım sektörü açısından çok önemli
olan Şeker Fabrikalarının satışı derhal durdurulmalıdır.”
www.sekeris.org.tr
49
Şeker Özel
“Özelleştirmeden Vazgeçmek İçin
Zaman Geç Değil”
“Bilindiği gibi şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ilgili 12 Ağustos 2008 tarih ve 2008/50 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı çerçevesinde kamu şeker fabrikalarının
portföy grupları şeklinde özelleştirilmeleri öngörülmüştür.
Bölgesel olarak 6 Portföy grubuna ayrılan kamu şeker fabrikalarından Portföy A (Kars, Erciş, Ağrı, Muş ve Erzurum),
Orhan BAYKAL
S.S.Bor Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı
Portföy B (Elazığ, Malatya, Erzincan ve Elbistan) ve Portföy
C (Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba) için 2009 yılında ihaleye çıkılmış, Portföy A Grubu şeker
fabrikalarına talipli olmaması nedeniyle ihale iptal edilmiştir. Portföy C Grubu için açılan ihale sonuçlanmış ancak
Danıştay’ca sınırlı bir üretim garantisi ve caydırıcılıktan uzak
cezai müeyyideler nedeniyle ülke şeker üretiminde sorunların yaşanacağı gerekçesiyle ihale iptal edilmiş, son olarak
Portföy B grubu ihalesi de teklif alınmadan Özelleştirme
İdaresi Başkanlığınca iptal edilmiştir.
Son olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, daha önce Danıştay tarafından iptal edilen 10 şeker fabrikasının (Malatya,
Erzincan, Elazığ, Elbistan, Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba) yer aldığı Portföy B ve Portföy C
gruplarını yeniden özelleştirme kararı almıştır. Bildiğiniz üzere
daha önce ihalesi yapılan Portföy C Grubu özelleştirme ihalesi
Şeker-İş Sendikası’nın Danıştay’a açtığı dava sonucu Danıştay
13. Dairesi tarafından üretim garantisi ve caydırıcılıktan uzak
müeyyideler nedeniyle iptal edilmesine rağmen, Danıştay’ın
görüş ve önerileri adeta hiçe sayılarak cezai tazminatlarda çok
az olarak nitelendirilebilecek bir artışla tekrar ihaleye çıkılmıştır. Bu, “üretimde devamlılık beni ilgilendirmez, ben yargıya
rağmen bu fabrikaları birilerine satacağım” yaklaşımıdır.
Dikkatinizi çekmek istediğim ikinci bir husus ise özelleştirme ihalelerine katılan firmaların ağırlıklı çalışma ko-
50
şeker-iş dergisi • haziran 2012
nularıdır. Portföy C Grubu ihalesine katılan 6 firmanın 5’i,
Portföy B Grubu ihalesine katılan 7 firmanın 5’inin ülkemizin büyük inşaat firmaları olması, ihaleleri yapılan şeker
fabrikalarının akıbeti konusunda hepimize bir bilgi verdiğini zannediyorum. Peki, bu süreçte kapanacak şeker fabrikalarının bulunduğu yörelerde pancar ve şeker üretimin
sona ermesinin yaratacağı sosyal ve ekonomik sorunlar konusunda hükümetimizin veya karar alıcıların herhangi bir
B planı var mıdır? 5 yıllık üretim zorunluluğundan sonra
bu fabrikaların tamamının kapatılarak arsaya dönüştürülerek konut veya alışveriş merkezi olarak değerlendirilmesinin önünde hangi engel vardır?
Yaşanan süreçte sektörün geleceği ile ilgili öngörümüz ve
sektörde izlenen politikalar nedeniyle zaten çoğu yerde pancarı işleyecek fabrika kapanacağından o yörelerde pancar tarımı
maalesef yapılamayacaktır. Özel sektöre devredilen yörelerde
ise tamamen kâra yönelik bir işletmecilik sergileneceğinden
münavebenin kalkmasıyla toprak yorgunluğunun yanı sıra,
hastalık ve zararlılarda artış yaşanacak ve verimlilik giderek
azalacaktır. Orta ve uzun vade de ülkemizin patateste yaşadığı
sorunlar pancarda da yaşanmaya başlayacak, birçok bölgemizde pancar tarımı yapılamayacaktır. Bütün bunların yaşanmasının çok uzak bir ihtimal olmadığı herkesçe bilinmelidir. Bilinmiyorsa, ya da konunun uzmanları bu konuda ilgili makamları
uyarmıyorsa biz buradan o görevi üstleniyor ve uyarıyoruz.
Zaman geçmiş sayılmaz. Şeker sanayi stratejik bir sektör olması nedeniyle tam dünya da korunan ve üretimi teşvik edilen
sektörlerin başında gelmektedir. Şeker sektörü bu ilgiyi, ham
maddeyi üreten geniş tarım nüfusu, işlendiği sanayi tesislerindeki istihdam ve katma değere olan katkısı, yan ürünleri ile
kimya, maya ve yem sanayi açısından katkısının vazgeçilemez
olması ve küresel ısınmayı önlemede öne çıkan biyoyakıt üretimindeki en verimli ürün olması yönüyle hak etmektedir.
“Şeker pancarı Doğu’nun tek sıcak para kaynağıdır”
Ülkemiz açısından konuya yaklaştığımızda şeker pancarı
ve şeker üretimi; Tabana yayılmış sermayenin tek başarılı örneği, Planlı üretimin tek başına disiplinli olarak uygulayıcısı,
Köyden kente hızlı göçün en önemli engelleyicisi olarak öne
çıkmaktadır. Çoğu yörelerimizin tek sanayi kuruluşu olması özelliğiyle kırsal kesimin sanayiye entegrasyonu sağlayan
şeker fabrikaları, aynı zamanda Doğu Bölgelerimizin de tek
sıcak para kaynağıdır. Bu yönüyle üretildiği yörelerde mali
imkân sağlayarak “devlete karşı işlenen suçların en az seviyede kalmasına vesile olan sektör, yöre insanlarını istihdam
ederek milli güvenlik ve birliğe sivil katkıda bulunmaktadır.
Özelleşme bu çekince ve olumsuzluklara rağmen yapılacak ise; Kamu Şeker fabrikalarının “üreticilere” “İŞLETME DEVRİ YÖNTEMİ” ile yapılmalıdır.”
Şeker Özel
“Bor’un Geleceği İle Oynanmasını
İstemiyoruz”
“Bölgemiz İç Anadolu nun bozkır topraklarında yer
alan bir yöresidir.Bölgemizin geçim kaynakları sınırlı
olup tarım,hayvancılık ve bunun yanında küçük tarım
işletmeleri ve de Bor Şeker Fabrikası gibi sanayi kuruluşlarıyla yapılmaktadır.
Son yıllarda Bölgemizde tarım ve hayvancılıkta kısmi
gelişmeler olmasına rağmen sanayi sektöründe bir gelişme
sağlanamamıştır.Elimizde var olan en önemli sanayi kuruluşu olan Bor Şeker Fabrikasının özelleştirme kapsamına
alınmış olmasından dolayı yöre halkı ve çiftçilerimiz tedirginlik içindedir.Şeker pancarı yöremizin vazgeçilmezi
olup başka alternatif ürünümüz bulunmamaktadır
Bor Şeker sanayi sadece Bor ile sınırlı kalmayıp dolaylı
olarak Niğde ve Aksaray illerini de kapsamaktadır.Bölgemizde yaklaşık olarak 4 bin aile geçimini şeker pancarı
tarımından sağlamaktadır.
Bu sebepledir ki vazgeçilmez ürünümüz olan şeker
pancarı bu yörenin can damarı olma özelliğini taşımaktadır. Fabrikamızın ilçemiz ve yöremiz ekonomisine katkısı çok yüksek olup sadece 4 bin ailenin geçimiyle sınırlı
kalmayıp binlerce işgücü imkanı sağlayarak tarım işçilerine yüksek oranda gelir sağlamakta, bunun yanında şeker pancarının yan ürünleri olan melas ve yaş küspe ile de
hayvancılık sektörüne hizmet etmektedir.Bölgemizde bulunan büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin nerede ise temel
besin maddesini teşkil eden küspe posası yine şeker pancarı sayesinde olmaktadır.Ayrıca şeker pancarı çevreci bir
bitki olup hava kirliliğinin çözümünde son derece önemli
bir yere sahiptir.Yüksek oranda havaya bıraktığı oksijen
sayesinde bir çevre dostudur.
Ayrıca Niğde bölgesinde patatese tek alternatif ürün
şeker pancarıdır.Son yıllarda patateste görülen zararlı hastalıklar ve topraklarımızın hastalanması sonucu istenilen
verim alınamadığından dolayı çiftçilerimiz şeker pancarı
üretimine ağırlık vermeye başlamışlardır.
Şeker pancarı yaklaşık olarak 6 aylık yetiştirme ve üretime geçme süresiyle uzun dönem işsizliğede bir çaredir.
İsa ÇİFTÇİBAŞI
Bor Merkez 1145 Nolu Aliyer Sulama Kooperatifi Başkanı
Bunun yanında binlerce ton şeker pancarı ve pancar posası taşınması suretiyle nakliyecilik sektörünede büyük
katkı sağlamaktadır.Son birkaç yıldır özelleştirme proğramına alınan fabrikamızın özelleştirme işleminin derhal
durdurulması,ülke ekonomisine sağladığı katkılar ve yöresel özellikler dikkate alınarak bu uygulamadan vaz geçilmelidir. Fabrikamız kurulduğundan bu yana kar eden
kuruluşlar arasındaki yerini her zaman almıştır.Bizlerde
çiftçiye hizmet eden Sulama Birlikleri olarak özelleştirmenin derhal durdurulmasını ve daha da ötesi şeker pancarı ekiminin genişletilmesini istiyor ve sesimizi yöremiz
ve ülkemiz milletvekillerinin duymasını istiyoruz.Bizim
insanımızın başka bir geliri yoktur,çocuklarımızın ve ilçemizin geleceğiyle oynanmasını istemiyoruz ve gerektiğinde demokratik haklarımızı kullanacağımızı bildiriyor
siyasilerimizi duyarlı olmaya,yöre halkını ise fabrikasına
sahip çıkmaya ve her türlü kamuoyu oluşturmaya davet
ediyoruz.”
www.sekeris.org.tr
51
Şeker Özel
“Şeker Sektörü Güçlendirilerek
Yaşatılmalıdır”
Rasim YILMAZ
Niğde Ziraat Mühendisleri Odası İl Temsilcisi
“Türk şeker özelleştirme kapsamından çıkartılmalı ve
teknolojik yenileme yatırımları ile Cumhuriyet`in kazanımı olan şeker sektörü güçlendirilerek yaşatılmalıdır. yan
sektörler göz önüne alındığında yaklaşık 6 milyon kişi bu
özelleştirmelerden olumsuz etkilenecektir.
Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi halinde, daha
önce Tekel fabrikalarının özelleştirilmesinde yaşandığı
gibi birçoğunun kapatılacağı açıktır. Bu durumda 300 binin üstünde pancar çiftçisi pancar tarımından dışlanacak,
13 binden fazla şeker fabrikası çalışanı işsiz kalacak, aileleri ile birlikte düşünüldüğünde bundan doğrudan etkilenenlerin sayısı 2 milyona ulaşacaktır.
52
şeker-iş dergisi • haziran 2012
İşsizlik ve Göç Artacak
Bu durum işsizliğin daha da büyümesine neden olacaktır. Büyükşehirlerin varoşlarına olan göç artacak, terör
olayları tırmanacak ve ülkenin güvenlik sorunları önüne
geçilmez bir hal alacaktır. Türkiye, şeker ve şekerin yan
ürünleri olan melas, küspe, yem, alkol gibi ürünlerde de
dışa bağımlı hale gelecektir. Türk şeker`in yan kuruluşları
olan makine fabrikaları, Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası, Şeker Enstitüsü, Tohum İşleme Fabrikası gibi ender
ve yetkin kuruluşlar da kapatılacak ve Türkiye başta mevcut sanayi tesislerine yönelik makine ve elektromekanik
aygıtlar üretimi olmak üzere şeker ve tohum alanındaki
Ar-Ge faaliyetlerinden vazgeçmek zorunda kalacaktır.
Daha ucuza şeker üretildiği gerekçesi ile nişasta bazlı
şekere tanınan ayrıcalıklar sürdürülecek ve sanayi şekeri
tümüyle mısırdan elde edilen nişasta bazlı şekerlere dayandırılacaktır. Olası sağlık sorunlarının yanı sıra, NBŞ
sanayi piyasasının yüzde 75`ine çok uluslu şirketler egemendir, dolayısıyla üretilen katma değer de bunlara transfer edilecektir.
Türkiye pazar haline gelecek
Türkiye`nin son yıllarda sürekli yükselen dünya şeker fiyatlarından şeker ithal etmek zorunda bırakılarak,
pancar üreticisine verilmeyen kamu kaynaklarının, AB
pancar üreticilerine, ABD ve Arjantin mısır üreticilerine,
çokuluslu şirketlere aktarılacaktır. Böylece şeker sektörü
tamamıyla dışa bağımlı kılınacak ve Türkiye pazar haline
gelecektir. Bu nedenle, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi için yapılan ihaleler derhal iptal edilmeli, Türkşeker
özelleştirme kapsamından çıkartılmalı ve teknolojik yenileme yatırımları ile Cumhuriyet`in kazanımı olan şeker
sektörü güçlendirilerek yaşatılmalıdır.”
Şeker Özel
“Burdur için
Şeker Fabrikası Hayati Önemde”
BUTSO Yön. Kur. Bşk. Bşk. Yusuf Keyik “Burdur için
Şeker Fabrikası, Burdur iklimi için Gölü ne ise ekonomisi
için de hayati öneme sahiptir. Gülü kuruyan Burdur’un,
Gölü kurur ve Şeker Fabrikası da durursa, Burdur’da hayat biter.” dedi.
“Burdur’a Sahip çıkmak, Şeker Fabrikası’na sahip
çıkmak demektir” diyen Burdur Ticaret ve Sanayi Odası
(BUTSO) Yön. Kur. Bşk. Bşk. Yusuf Keyik; “Burdur için
Şeker Fabrikası, Burdur iklimi için Gölü ne ise ekonomisi
için de hayati öneme sahiptir. Gülü kuruyan Burdur’un,
Gölü kurur ve Şeker Fabrikası da durursa, Burdur’da hayat biter.” diye konuştu.
Keyik şunları söyledi:
Özelleştirme İdaresi’nin Türkiye’deki 26 şeker fabrikasını özelleştirme kapsamına almasının ardından; Burdur Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesi konusu, Halen
2007 yılı sonundan itibaren özel sektöre satışı gündemdedir. Burdur halkı, daha önce satılan ve Burdur sanayisinde önemli bir yeri olan Traktör ve Süt Fabrikalarının
akıbeti gibi; satın alanların söküp götürmesinden endişe
duymaktadır. 1995 yılında Burdur SEK kapatıldı, sonra
2000 yılında EBK kapatıldı. Şeker Fabrikası’nın ve oturduğu alanın maddi değerinin yüksekliği nedeniyle; daha
önce bir araya gelerek satın aldıkları Et Kombinası ve Yem
Fabrikası’nda olduğu şekilde sivil kuruluşlar ve yerel yatırımcılar, bu kez cesaret bulmakta zorlanmaktadır.
Burdur’a katkısı çok büyük
Burdur Şeker Fabrikasının kuruluşundan bu yana şehirde hayvancılığın gelişmesine büyük katkı sağlamış ve
hala sanayide lokomotif durumdadır. Kendisi bir sektör
olarak başlı başına bir istihdam kaynağı olmakla birlikte,
tarım ve hayvancılığın ana itici gücünü ve örnek üretim
kolunu oluşturmaktadır. Burdur’da bol miktarda ucuz
hayvan yemi sağlaması nedeniyle, hayvan besiciliğini de
teşvik etmektedir. Şeker sanayi, taşıma sektörüne, yılda
yaklaşık 25-30 milyon ton iş hacmi kazandırmaktadır.
Ayrıca şeker pancarının diğer az bilinen bir özelliği de
doğa dostu olmasıdır. Üç dekar çam ormanının sağladığı
oksijeni, bir dekar şeker pancarı sağlamaktadır. Yine pan-
Yusuf KEYİK
BUTSO Başkanı
car, geleceğin yakıtı olarak bilinen Bioetanol üretiminde
kullanılabilecek başlıca hammaddelerden birisidir. Şeker
pancarı ve pancar şekeri sanayi ülkemizde yılda yaklaşık 3
milyar dolar katma değer oluşturmaktadır.
Üzerimize düşen görevi yapmaya devam edeceğiz
“Burdur için Şeker Fabrikası’nın hayati önemini bilen
Burdur Ticaret ve Sanayi Odası, üzerine düşen görevi her
zaman yapmış ve bundan sonra da devam edecektir.” Diyen Keyik, sözlerine şöyle devam etti:
“Aynı zamanda bir STK olması sebebiyle Oda’mız,
Burdur bürokrasisi, işadamları ve STK’ları ile değişik zeminler, platformlar ve toplantılar düzenlemiş, Üniversitemize Akademik raporlar hazırlatmış ve geniş boyutlarıyla
konunun konuşularak çözüm üretme çabaları göstermiştir.
Odamız aynı zamanda, değişik zamanlarda geniş kapsamlı
raporlarla, geniş kapsamlı heyetler halinde Ankara’ya gitmiş Hükümet ve Bakanlıklar çerçevesinde durumu, Burdurluların isteklerini defalarca iletmiştir. Bundan sonra da
üzerine düşen görevleri yerine getirecektir.”
www.sekeris.org.tr
53
Şeker Özel
“Fabrika Özelleştirilirse Telafisi
Olmayan Sonuç Doğurabilir”
sının özelleştirilmesinde yapılabilecek olası bir hatanın
Burdur halkına ve ekonomisine çok pahalıya mal olacağını belirten Özcan sözlerine şöyle devam etti
Burdur Şeker fabrikası ilimiz sanayisinin yegane lokomotifi olmakla birlikte, büyük ölçekli bir sanayi kuruluşu
olması sebebiyle de işsizlik sorununun çözümünde katkısı
tartışılmaz. Ayrıca esnafımıza, taşımacımıza, çiftçimize kazandırdığı katma değer ilimiz ekonomisi açısından
vazgeçilemeyecek düzeydedir. Tüm bu gerçekler ışığında
Şeker Fabrikasının özelleştirilmesinde yapılabilecek olası
bir hata Burdur halkı ve ekonomisine çok pahalıya mal
olacaktır.
Kamil ÖZCAN
Burdur DSYB Başkanı
Burdur DSYB başkanı Kamil Özcan, “Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi, Burdur açısından telafisi imkansız
olumsuzluklarla sonuçlanabilir, bu tür olumsuzluklarla
karşı karşıya kalmamak için konu çok dikkatle ele alınmalı, gerekirse yanlışlardan dönülme cesareti gösterilmelidir” dedi.
İl Ekonomisinin Tek Lokomotifi
Sanayileşme anlamında mevcut sıkıntıları bulunan
Burdur’un tek lokomotif kuruluşu olan Şeker Fabrika-
54
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Besiciliğe İkinci Darbe Olmasın
Bölgenin özelikle süt besiciliğinde en önde gelen merkezi olan ilimiz, Süt Fabrikası ve Et ve Balık Kurumunun
özelleştirilmesi ile aldığı büyük darbelerin ardından, besiciliğin hammaddelerinin başında gelen küspe ve melasın
temininde doğabilecek sıkıntılarla, ikinci ve en ağır darbeyi alabilir. Süt Fabrikası ve Et ve Balık Kurumu özelleştirmelerinin faturasını acı bir şekilde ödemiş olan ilimizin
tek güzide kuruluşunun aynı akıbete uğramaması adına,
özellikle ilimiz siyasileri ve bürokratları daha temkinli ve
titiz davranmalı, daha doğru hesaplarla ilimiz ve ülkemiz
adına doğru olacak adımları atmalıdırlar.
Burdur ilinde hayvan besiciliğinin önder kuruluşu olan, Burdur DSYB başkanı Kamil Özcan ayrıca,
“Burdur’un geleceği adına, doğru adımların atılması, doğru olanın yapılması için, ilimiz STK ları ile her platformda gerekeni yapmak üzere her zaman hazırız” dedi.
Şeker Özel
“Son Kaleyi Kaybedersek
Belimizi Doğrultamayız”
Burdur Ziraat Odası Başkanı Kemal Kubilay, geçmişte yapılan özelleştirmeler ile acı tecrübeler yaşandığını
hatırlatarak, “daha önceki yıllarda, doğuracağı sonuçlar
incelikle hesaplanmadan yapılmış olan, Süt Fabrikası ile
Et Balık Kurumu özelleştirmeleri, ilimiz ekonomisine
ağır darbeler vurmuştur, bu da özellikle tarıma dayalı ekonominin yoğunlukta olduğu ilimizde, en çok çiftçimizi
olumsuz etkilemiştir. Bu bağlamda Şeker Fabrikasının
özelleştirilmesi, üretimin durmasına giden bir süreç ile
tamamlanırsa daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz” dedi.
İlimiz Ekonomisinin İtici Gücü
Şeker Fabrikasının İlimize sağladığı katma değere
dikkat çeken Kubilay sözlerini şöyle sürdürdü. “Şeker
Fabrikamız, gerek sanayi bağlamında, gerekse il ekonomisi bağlamında, tek itici güç konumundadır. Orta ve
büyük ölçekli sanayi sektörü konusunda büyük sıkıntıları olan ilimizde Şeker Fabrikamız, iş imkanları ile sağladığı katkılar ve il esnafı, taşımacısı, köylüsüne kazandırdıkları asla göz ardı edilemeyecek derecededir. Ayrıca
hayvan besiciliğinde sağladığı imkanlar da ortadadır.
Tüm bunlar ışığında, Şeker Fabrikamız özelleştirilme sonunda, önceki yıllarda yapılan özelleştirmelerde yaşadığımız sonuçlarla aynı kaderi paylaşırsa bunun ilimiz tarımı ve hayvancılığı, sanayi ve esnafına sağladığı imkanlar,
Kemal KUBİLAY
Burdur Ziraat Odası Başkanı
işsizlik sorununa katkıları açısından yansımaları çok acı
sonuçlar doğurabilir.
Son Kale
Traktör Fabrikası, Süt Fabrikası, Et Balık Kurumu ve
son olarak Bedelli’nin kaldırılması’nın ilimiz ekonomisinin belini fazlasıyla büktüğünü belirten Kemal Kubilay
“Ekonomimizin son kalesi Şeker Fabrikamızı da kaybedersek, sanırım belimizi bir daha doğrultamayız” dedi.
www.sekeris.org.tr
55
Şeker Özel
“Fabrikamıza Sahip Çıkmalıyız”
Trakya’da ; 1926 yılında kurulan ilk Şeker Fabrikası tarımın sanayinin gelişmesine çok büyük katkı sağlamıştır.
Ahmet DURGUN
Alpullu Belediye Başkanı
“Şeker Pancarı tarımı ve sanayisi, ileri teknoloji gerektirmesi nedeniyle üreticilerimizin tarımsal bilgi ve kültür düzeylerini yükselten, ailenin tüm fertlerine çalışma
imkanı sağlayan, tarım kesiminin gelişmişlik düzeyini
arttıran nüfusun kırsal kesimde tuttulmasına, iç göçün
yavaşlatılmasını ve bölgesel kalkınmışlık farklarının azaltılmasına katkı sağlayan sektörlerin başında gelmektedir.
56
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Şeker Pancarı tarımı;
• Milli Gelire, buğdaya göre 6, ayçiçeğine göre 3,5 kat
daha fazla katkı sağlıyor.
• Kendinden sonra ekilen hububatla yüzde 20 verim
artışı sağlıyor.
• Taşımacılık sektörüne 30 milyon ton yük sağlıyor.
• Ekim sistemlerinin münevebeye dayalı olması tarlaların toprak yapısını düzenlemiştir.
• Aynı alanı kaplayan ormana göre 3 kat daha fazla
oksijen sağlamaktadır.
• Pancar tarımı buğdaya kıyasla 13, mısıra göre 8 ve
Ayçiçeğine kıyasla 5 kat daha fazla istihdam yaratmaktadır.
Balkan yarımadasının güney bölümünde yer alan
Trakyanın yüzölçümü 23 bin 764 km2 dir.
Trakya bölgesinde 850 yakın köy bulunmakta nüfusunun yüzde 70 ’ i tarım kesiminde çalışmaktadır.
Trakya toprakları üzerinde, Şeker Pancarı işleyen tek
şeker fabrikası Alpullu‘da bulunmaktadır.
1926 yılında kurulan Fabrika Cumhuriyet tarihinin
ilk şeker fabrikası olma özelliğini taşımaktadır.
Trakya’nın gelişmesine büyük katkılarıolmuştur.
Şeker Fabrikası ; Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulunca Erken Cumhuriyet döneminde yapılan şeker fabrikası sit alanı ilan edilmiştir.
Biz buranın özelleştirilmesini istemiyoruz, Fabrikanın
müze olarak korunmasını ve gelecek kuşaklara miras olarak bırakılmasını istiyoruz.
Bu Fabrika özelleştirilir veya kapatılırsa Alpullu ve
çevre köylerde Tarım ve hayvancılık azalacak, iç göç hızlanacaktır, işsizlik artacaktır. Bu nedenle fabrikamıza sahip
çıkmalıyız.”
“Şeker fabrikasının ilçemiz için önemini vurgulamak
lazım öncelikle. Daha 10-15 yıl öncesine kadar ülkemizin
birçok ilinden daha fazla bir nüfusu barındıran Turhal,
istatistikçileri şaşırtacak ölçüde hızla nüfus kaybeder hale
gelmiştir. Azalan nüfusla birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan şehrimizin kayıpları da herkesin malumudur.
Bunun da en önemli sebebi hepimizin bildiği gibi şeker
fabrikamızın hal-i hazırdaki durumudur. Aslında ülke
tarım politikasının bir sonucu olarak şeker üretimine ilişkin uygulanan kota sistemi, sadece Turhal’da değil, şeker
fabrikası bulunan diğer bölgelerde de olumsuz sonuçlar
doğurmuştu.
Bilinen bir gerçek vardır ki istihdam unsuru olan bir
kuruluş, hem hammadde temini, hem ürün satışı, hem
de diğer tedarik faktörleriyle birlikte yerel ve bölgesel
kalkınmanın tetikleyicisidir. Bu anlamda kalkınmış bir
Turhal söz konusu iken bugün kısır ve geri dönüşü çok
zor bir sürece girmiş bulunmaktayız, tüm ilçe halkı olarak. Zaten ekonomisi şeker fabrikamızın potansiyeline
bağlı olan Turhal’ımız, çiftçisinden, esnafına sıkıntılarla
karşı karşıyadır. Esasen peyderpey küspe, tohum ve alkol
ünitelerinin kapatılması adım adım şeker fabrikamızın
performansını ve ekonomik potansiyelini sınırlamıştı.
Bugün şehrimizde ciddi ölçekte istihdam sağlayıcı, bölgeden hammadde satın almak suretiyle yerel üreticileri
ekonomik yönden kalkındıran bir kurum veya sanayi kuruluşu bulunmamaktadır.
Artık bu olumsuzluklar çerçevesinde değerlendirmelerde bulunmak ve yarınlara dair alacağımız kararlar üzerinde ciddi tahliller yapmak durumundayız. Belki tüm
dünyada devletin ekonomik anlamda üretim ve istihdam
unsuru olmaktan çıkarılması gibi bir anlayış hakim olabilir. Ancak her ülkenin ve o ülke içinde de bölgenin şartlarının göz önünde tutulması gerekmektedir. Her şartta
ülke ekonomisi açısından devletin elinde bulunan sanayi
kuruluşlarının tümü için aynı yönde kara alınmış olsa bile
yaşanan süreçte karşılaşılan olumsuz sonuçları da yok saymadan bir özelleştirme politikası yürütülmelidir.
Malumunuz Tokat Sigara Fabrikası macerası yaşadık.
Turhal Şeker Fabrikası’nın da aynı akıbete maruz bırakılmaması lazımdır. Özelleştirilen kamu kurumlarının sürdürülebilir bir prosedüre tabi tutulması gerekmektedir.
Arsa ve arazi temin etmek isteyenlerin rant kaynağı ha-
line getirilmesinin önüne geçmek lazımdır. Bir öneri olarak söylüyorum; kaldı ki hem de dünyada bunun örnekleri var. Turhal Şeker Fabrikası’ nın özelleştirilmesi ülke
daha doğrusu kamu ekonomisi açısından bir zorunluluk
olarak değerlendiriliyorsa, bu fabrikanın bir konsorsiyuma devri daha mantıklı ve doğru bir tutum olur. Hem
kapatılma riskinin önüne geçilir, hem istihdam sağlamaya devam eder, hem pancar ekicisinin yararına olur, hem
bölge esnafının ticari potansiyeli korunur, hem de diğer
tedarik unsurlarının ekonomisine katkı sağlamaya devam
Şahin ALPARSLAN
Turhal Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalat Kooperatifi Başkanı
edilir. Birer sivil toplum kuruluşu olan kooperatifler, ekici
ve üretici örgütleri bu anlamda fabrikamız faaliyetlerini
devam ettirmesi açısından tercih edilmeli ve Turhal Şeker
Fabrikası bu tip organizasyonlara devredilmelidir.
Tabi bir de olaysa devletimizin sosyal devlet olma
özelliği ile bakmak lazımdır. Salt kar-zarar, getiri-götürü
çerçevesinden bakamayız. Her ekonomik kararın mutlaka
bölgeye yansıyan sosyal sonuçları vardır. Bu anlamda biz,
devletimizin fabrikamız konusunda sosyal devlet olma ilkesine göre bir değerlendirme yapması gerektiği inancındayız.”
www.sekeris.org.tr
57
Şeker Özel
“Sosyal Devlet İlkesi
Ön Planda Olmalı”
Şeker Özel
“Doğduğun Yerde
Doy Politikası
İzlenmeli”
“Hükümetimiz
Yanlıştan
Dönecektir”
“İlçemizin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Son yıllarda şeker pancarı bu birimlerin içinde
önemli bir yer teşkil etmektedir. Bölge çiftçilerimizin geçim kaynağı olmakla birlikte ülke ekonomisine de tarımsal anlamda katma değer sağlayan en önemli şeker pancarı
üretimi kalemlerden birisidir.
Şeker fabrikasının ilçemizde bulunuyor olması nedeniyle ilçemiz çok şanslıdır. İlçemize en büyük katma değer sağlamanın yansıra bölgemizin en önemli yapı taşlarından birisi konumundadır. Son zamanlarda gündemde
olan ve hükümet programında yer alan ılgın şeker fabrikasını özelleştirilmesi bölgemizde tarım ve hayvancılığı
sekteye uğratacağına inanıyoruz. 12 ilçeye katman değer
sağlayan ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan bu bölgeyi olumsuz yönde etkileyeceği endişesini taşımaktayız.
İlçemizde 36 köy ve 7 beldede tarımdaki daralmadan do-
“Ilgın Şeker Fabrikası, kuruldu kurulalı Ilgın’a ve yöresine bir canlılık getirmiştir. Şimdi görülüyor ki özelleştirilip, bence fakirin 3 dekar - 5 dekar pancar ekecek fakir
tabakasının ekmeği elinden alınacağı benziyor. Şöyle ki
bu fabrikada çalışan işçiler daha önce fabrika işçisi olarak
çalışırken neden şimdi taşeron işçilere veriliyor buna anlam veremiyorum. Ben bir sivil toplum örgüt temsilcisi
olarak gelir getiren ve kesinlikle zarar etmesi söz konusu
olmayan bir fabrikayı satılamayacağını, hele bu fabrikaya köylünün, esnafın, pancar ekicisinin ekmek kapısı ise,
besicinin melasını, küspesini alıp malına yem yapıyor ve
bu işle uğraşıyor ise fabrika özelleştiğinde ne gibi getirisi
olabilir?
Halbuki bu fabrikamızı coğrafyamızda örneği olan
sermayesi tabana yayılan Konya Şeker fabrikası örneğinde olduğu gibi yapılsa çiftçisinden, üreticisine çalışanına
Selamet DEMİR
Ilgın Ziraat Odası Başkanı
layı resmi verilere göre aşırı şekilde göç vermiş ve nüfus
kaybına uğramıştır. Özelleştirmenin karşısında değiliz,
ancak Kütahya ve Adapazarı’nda yapılan özelleştirmeler
o bölgedeki tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanları mağdur ettiğini biliyoruz. Biz de özelleştirmenin AB ve ABD
dekine benzer olmasını istiyoruz. Sermayenin tabana yayılması anlamında bu politikaların köyden şehre göçü engelleyecek şekilde ve “doğduğun yerde doy” politikasına
uygun olarak gerçekleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.”
58
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Mevlut YALI
Ilgın Esnaf Kefalet ve Kredi Kooparatif Başkanı
kısaca herkes memnun olur. Çünkü üretici parasını zamanında alıyor. Esnaf memnun, besici memnun, çalışan
memnun daha ne olsun ki.
Bizler bu anlamda siyasilerin ülke açısından çok güzel
çalışmalar yaptıklarını taktirle karşılıyoruz. Dolayısla Hükümetimizin Şeker fabrikamızın özelleştirilmesinde bu
yanlıştan dönüp bundan sonraki dönemde fabrikamızın
geçmişte olduğu gibi bu bölgeye faydalı olacak şekilde çalışma hayatına devam etmesi en büyük arzumuzdur.”
“Şeker Sektörü
Öncelikli Olmalı”
“Hiçbir fabrika yoktur ki; geniş bir coğrafi alana hitap
etsin ve aynı zamanda da büyük bir istihdam oluştursun.
Ülkemizin gerçeği tarımın itici gücüdür şeker fabrikaları.
Tarımda bilimsel uygulama kültürünü oluşturur. Makineleşmenin öncüsüdür. Daha da önemlisi birlik ve beraberliğin timsalidir. Üreticiyi bir araya getiren başka bir faaliyet
çok azdır. Birlik ve beraberlik aynı zamanda üretim kültürünü, modernleşme ve eğitimi de yanında taşır.
Şeker fabrikaları makine, otomasyon, kimya, gıda,
elektronik gibi birçok mühendislik dallarını bir arada barındıran ender fabrikalardandır. Her biri kendi alanında
tam bir uygulama imkânını bulur bu fabrikalarda. Yetişmiş
kalifiye elamanları ile aynı zamanda bölgeye zengin bir ara
elaman imkânı sunar. Sanayileşme kültürünü de etrafına yayar. Şeker fabrikaları geniş bir istihdam sağladığı gibi, elde
edilen ürünün nakliyesinden ticaretine kadar büyük bir
alanda dolaylı istihdamın tetikleyicisidir. Fabrikadan çıkan
Yeni Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşuyla gerçekleştirilen ilk genel nüfus sayımına göre Türkiye nüfusunun yüzde
24.2’si şehirlerde yaşarken, yüzde 75.8’i köylerde yaşamaktaydı. Ekonomisi tamamen ziraat karakterli olan ülkemizde
Cumhuriyetin kuruluşunu takiben başlatılan sanayileşme
sürecinde şeker fabrikalarının ayrı bir yeri ve önemi vardır
1950’ den itibaren başlamaktadır. Şeker fabrikalarının daha
çok tarım potansiyeli fazla olan yörelere kuruluşu, Türkiye’de
nüfus dağılımının şehirli nüfus lehine hızlı değişiminin en
önemli sebeplerinden birini oluşturmaktadır.
1955 yılında henüz bin 110 nüfuslu bir nahiye merkezi
olan Suluova’da besi hayvancılığının gelişimi, yem fabrikası,
et ve süt kombinalarının kuruluşu tarım âletleri yapımının
yaygınlaşması, ticarî hayatın canlanması ve nihayet merkez
nüfusu 40 bin’i aşan bir şehir karakteri kazanması tamamen,
şeker fabrikasının kurulmasıyla açıklanabilmektedir.
İlçemizde ve Türkiye genelinde kurulan şeker fabrikaları şeker ihracatçısı, aynı zamanda gıda ihracatçısı, Ortadoğu ve Avrupa başta olmak üzere dünya pazarlarında
söz sahibi olmasını sağlayacak bir endüstriyel oluşum için
gerekli altyapının oluşturulması ile Türk Şeker Sektörünün öncelikli bir sektör haline dönüştürülme zorunluluğu vardır. İçinde bulunduğumuz sektörün doğru ve akılcı
politikalarla ya da yeni yapılanma modelleriyle ele alınıp,
Mahmut BOZ
Suluova Belediye Başkanı
her bir ürünün atılmadan değerlendirilebilir olması; hem
ülke ekonomimize katkı sağlarken, hem de bölgeyi dolaylı
olarak hayvancılıkta da ön plana çıkartabilmektedir.
Bu nedenle tarımdan hayvancılığa, sanayiden ticarete
birçok alanda ülkemize büyük katkı sağlayan bu fabrikalarımızın önünün açılmasını sağlayalım. Üreticiler pancar
eksinler. Mühendisinden, çalışanına fabrikalarımıza sahip
çıkalım. En zor günlerinde destek olalım. Ümitsizliğe yer
vermeyelim. Altın yumurtlayan tavuğun eski günlerine
kavuşması ve ağzımızın tadının geri gelmesi dileklerimle.”
Turgut AKSU
Suluova Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kur Başkanı
değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi taktirde akıbetin, Et
Balık Kurumu, Tekel ve diğerleri gibi olacağı kaçınılmazdır. Şeker sektöründe bir tarım ürünü deyip geçilmeyecek
kadar stratejik yönleriyle ve yan üretim kollarıyla birlikte
çiftçiye, taşıma işleriyle uğraşan esnafımıza ve tüccarlarımıza dolaylı yolardan katma değer sağlayan milli bir mekanizma işlemektedir. Bizler, bu önemin bilinciyle hareket
eden bir sivil toplum kuruluşu olarak.
Ülkemizi “sektörde yıldız ülke” olsun istiyorsak şeker
sanayi sektörünü destekleyeceğiz, kendi şekerimizi dünyaya ihraç edeceğiz, kalkınacağız, söz sahibi olacağız.
www.sekeris.org.tr
59
Şeker Özel
“Ağzımızın Tadı
Geri Gelsin”
Şeker Özel
“Nişasta Bazlı Şeker: Metabolik
Sendromdan Kansere Uzanan Ağır
Bir Hastalık Öyküsü”
“Şeker yaşamımıza daha çok son yüz yıl içerisinde
girmiş olan, modern dünyanın artık vazgeçemeyeceği tatlardan biridir. Ülkemizde şeker üretimi şeker pancarına
dayalı olarak yapılmaktadır. Bu açıdan baktığınızda şeker
pancarı üretimi hem ülke kaynaklarına dayalı olması, hem
çevre sağlığı (pancar havayı en fazla temizleyen bitkilerden
biri olması, hem de fazla su istememesi), hem de yarattığı istihdam nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Ne var
ki 2001 yılında şeker üretimimize nedendir bilinmez bir
“mısır şurubu” kotası kondu. Önce “şeker üretiminin yüzde 7.5’i nişasta bazlı şekere dayalı olacak” diye başlayan bu
yaklaşım ertesi yıl yüzde 15’e çıkarıldı. Türkiye’de bu üretimi destekleyecek kadar çok mısır yetiştirilmediğinden bu
kez meşhur GDO’lu mısırlar ithal edilmeye başlandı. Oysa
mısırdan elde edilen şurupta daha çok (glikozun dört misli) fruktoz bulunmakta. Ülkemizde bütün meşrubat, bisküvi sanayinde ve ucuz tatlı yapımında kullanılmakta.
Oysa früktoz insan metabolizması için uygun bir
şeker türü değildir! Şeker metabolizmasını düzenleyen
insülin salgısını etkilememekte, “doyum hissi” oluşma-
Dr. Yavuz DİZDAR
İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü
dığından, bir yönden tüketimin artışına neden olurken,
diğer yönden de sağlık açısından ciddi riskleri beraberinde getirmekte. Vücuda alınan früktoz hızla bir yağ olan
trigliseride çevrilmekte ve yağ dokusunda depolanmakta.
Mısır şurubundan elde edilen yüksek früktoz içerikli şeker iç organlarda ve karın içinde yağlanmanın en önemli
60
şeker-iş dergisi • haziran 2012
nedenlerinden birisidir. Bu yağlanmaya bağlı ortaya çıkan
metabolik sendrom ise bütün dünyada hızla artış gösteren
ciddi bir sağlık sorunudur. Bu sendromun üç ayrı bileşeni bulunmakta, obezite, bozulmuş şeker metabolizması
(diyabet hastalığına dönüşüyor) ve kalp hastalığına zemin hazırlayan hipertansiyon (bu da damar daralmasına
nende oluyor). Sorunun ciddiyeti bütün akademik camia
tarafından kabul edildiği gibi, düzenlenen kampanyalar
sayesinde halkın da haberi var. Şeker yükleme testleri çok
daha genç yaşlarda normalden sapma gösteriyor, tansiyon
normalin üstüne çıkıyor, bunlara obezite de eşlik ediyor,
hatta bu durum ABD Başkanı’na bile rapor edilmiş1. Buna
bağlı olarak siroz, karaciğer kanseri, karaciğer ameliyatı
ve nakli gereken hasta sayısı da artmakta. Nitekim şeker
hastalığı ülkemizde son yıllarda ciddi bir artış gösterdi.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Diyabet Bilim Dalı
Başkanı Prof. Dr. İlhan Satman başkanlığındaki ekip tarafından 2000 yılında, 24.788 katılımcıyla gerçekleştirilen
“Türkiye Diyabet Epidemiyolojisi Çalışması (TURDEP)”
araştırmasına göre Türkiye’de diyabet hastası sayısı bütün
nüfusun yüzde 7.2’si, yüzde 6.9 da gizli diyabet hastası var.
Mısır şurubu ve pankreas kanser ilişkisi: Çok açık
ve güçlü bilimsel deliller
Dahası bugüne dek yapılan pek çok araştırma, doğalın
dışına taşmış şeker metabolizmasının pankreas kanserine
neden olduğunu gösterdi. ABD’de 88.802 kadının katılımıyla gerçekleştirilen Nurses’ Health Study’de 18 yıllık
takip sonucunda çay şekeri (sükroz) pankreas kanseriyle
ilişkili bulunmazken, früktozdan (mısır şurubu şekeri)
zengin diyet, pankreas kanseri olasılığını istatistiksel anlamlı bir biçimde artırmakta 2. Çok geniş bir diğer araştırma olan Multiethnic Cohort çalışmasına ise Hawai-Los
Angeles bölgesinde yaşayanlardan 162.150 kişi katıldı,
sekiz yıl süre ile izleme sonucunda nişasta bazlı şekerde
bol miktarda bulunan früktozun pankreas kanseri ile istatistiksel anlamlı derecede ilişkili olduğu gösterildi. Bu
çalışamaya göre kilo fazlası olanlarda şeker alımı özellikle
daha fazla risk oluşturmakta 3. Toplam 482.362 kişinin
kaydedildiği geçen yıl yayınlanan bir diğer çalışmada da
(ülkemizde yüzde 15 kota verdiğimiz nişasta bazlı şeker
früktoz) pankreas kanseriyle çok anlamlı biçimde ilişkili bulundu 4. Her üç araştırmanın da bilimsel gücü, “bu
konuda bir bulgu rastlanamadığını” söyleyen küçük kapsamlı vaka-kontrol çalışmalarına 5 göre çok çok yüksek.
Bunun en önemli gerekçesi araştırmaların ileriye dönük
yapılmış olmaları ve yüz binlerce kişiyi kapsamaları.
yabet, ve hipertansiyonla seyreden metabolik sendrom
hastalarının sayısı fırlamış, ulusal bir alarm durumu oluşturulmuş. Böbrek, karaciğer ve pankreas hastalarındaki
bu olağanüstü artışın nedenini engellemek yerine, bu kez
ilaç endüstrisi yeni ilaç geliştirerek, klinik araştırmalar
yaparak ve “halkın “farkındalığını artırarak” ortaya çıkan
duruma bilerek ya da bilmeyerek ortak edilmiş. Şimdi
aynı sorun 2001 sonrasındaki kota artışlarıyla ülkemizde
de pazarlanmakta.”
Kaynaklar:
Pitt HA. Presidential adres. Hepato-pankreato-biliary
fat: The good, the bad and the ugly. HPB 2007; 9: 9297.
2.
Michaud DS, Liu S, Giovannucci E, Willett WC, Colditz GA, Fuchs CS. Dietary sugar, glycemic load, and
pancreatic cancer risk in a prospective study. J Natl
Cancer Inst 2002; 94: 1293-1300.
3.
Nöthlings U, Murphy SP, Wilkens LR, Henderson BE,
Kolonel LN. Dietary glycemic load, added sugars,
and carbohydrates as risk factors for pancreatic cancer: The Multiethnic Cohort Study. Am J Clin Nutr
2007; 86: 1495-1501.
4.
Jiao L, Flood A, Subar AF, Hollenbeck AR, Schatzkin
A, Stolzenberg-Solomon R. Glycemic index, carbohydrates, glycemic load, and the risk of pancreatic
cancer in a prospective cohort study. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 2009; 18: 1144-51.
5.
Chan JM, Wang F, Holly EA. Sweets, sweetened beverages, and risk of pancreatic cancer in a large population-based case-control study. Cancer Causes Control
2009; 20: 835-846.
6.
Zavaroni I, Ida Chen YDI, Reaven GM. Studies of the
mechanism of fructose-induced hypertriglyceridemia
in the rat. Metabolism 1982; 31: 1077-1083.
7.
Linda T. Tran LT, Yuen VG McNeill JH. The fructosefed rat: a review on the mechanisms of fructose-induced insulin resistance and hypertension. Molecular
and Cellular Biochemistry 2009; 332: 145-159.
8.
Gersch MS, Mu W, Cirillo P, Reungjui S, Zhang L,
Roncal C, Sautin YY, Johnson RJ, Nakagawa T. Fructose, but not dextrose, accelerates the progression of
chronic kidney disease. Am. J Physiol Renal Physiol
2007; 293: F1256-F1261.
9.
Giovannucci E. The role of insulin resistance and hyperinsulinemia in cancer caution. Curr Med Chem –
Immun Endoc & Metab Agents 2005; 5: 53-60.
10.
Hsu IR, Kim SP, Kabir M, Bergman RN. Metabolic
syndrome, hyperinsulinemia, and cancer. Am J Clin
Nutr. 2007; 86: 867-871.
1.
www.sekeris.org.tr
61
Şeker Özel
Früktozdan zengin beslenme zaten bir “deneysel” hastalık modeli!
Yüksek früktozlu mısır şurubu (high fructose corn
syrup) ilk kez O. Marshall ve Earl R. Kool tarafından
1957’de tanımlanıyor, ancak endüstriyel boyutlarda üretimi Japon Endüstriyel Bilim ve Teknoloji Kurumu’nun da
başkanlığını yürütmüş olan ve Dr. Y. Takasaki tarafından
başarılıyor. Mısır şurubu bunun ardından 1975-1985 arası dönemde Amerikan endüstriyel gıda ve meşrubat üretimine çok hızlı bir biçimde giriyor. Üretim yöntemine ana
hatlarıyla bakılacak olursa mısır nişastası önce glikoza, ardından da enzimatik (kimyasal) bir işlemle früktoza çevriliyor. Endüstride früktoz içeriği birbirinden farklı mısır
şurupları meşrubat, bütün tatlandırılmış endrüstriyel
bisküvi yapımı, tatlandırılmış yoğurtlar, tatlılar, hamburger etleri, sosisler de dahil olmak üzere hemen her şeyde
kullanılmakta. Früktozun tuzlu olarak kabul edeceğimiz
ürünlere konmasının bambaşka bir nedeni daha var, o da
mamulün bozulmasını önleyici, raf ömrünü uzatıcı bir ek
katkı sağlanması. Yani özellikle endüstriyel gıda tüketimi
fazla olan ülkelerde günlük früktoz alımı tahmin edilebileceğin çok üzerine ulaşmakta, “risk yönetimi vb. esnek/
kıvrak tanımlamalar” burada tamamen geçersiz.
Fakat esas dehşet veren saptama früktozdan zengin
mısır şurubunun diğer etkilerini araştırırken karşımıza
çıkıyor, bu konuda eriştiğimiz en erken yayın 1982 yılına
ait; “früktozdan zengin diyet farelerde zaten metabolik
sendrom oluşturmada bir model olarak kullanılmakta!”6. Yani früktozdan zengin beslenmenin metabolik
sendrom, insülin fazlası ve hipertansiyona neden olduğu çoktan beri bilinmekte, bu konudaki son derleme de
2009’da yayınlanmış 7. Dolayısıyla endüstri mısır şurubu
kullanırken, akademi bunun metabolik sendroma neden
olduğunu zaten bilmekte. Bir basit Google taramasıyla
bile bütününe erişilebilen 2007 tarihli son bilimsel araştırmalardan birisi; “Fruktoz, ama glikoz değil, kronik
böbrek hastalıklarının ilerlemesini hızlandırmakta” diyor
(8). Besleme Batı akademisi işin sağlık boyutunu görmezden gelmiş ya da FDA tarafından hiç dikkate alınmamış.
Metabolik sendromun kansere neden olduğu konusunda
ise zaten kimsenin tereddüdü yok 9, 10.
Mısır şurubu insan beslenmesi için uygun bir şeker
değil, bu biyolojinin kuralı. Daha çok kazanmak hırsıyla, insan beslenmesi için uygun olmayan mısır şurubunu
halka dayatan endüstri, aynen 2001 sonrasında Türkiye’de
olduğu gibi, Amerika’da 1990’larda nişasta bazlı mısır şurubunu halka dayamış. Üretim pancar / şeker kamışından
yüksek früktozlu mısır şurubuna kaydırılmış. Şeker taklidi yapan bu endüstriyel ürün meşrubattan hamburgere
kadar her şeye sokulmuş, tokluk hissi vermediği için tüketim daha da artırılmış. Bunun sonucunda obezite, di-
Şeker Özel
“Fabrika Çalışmazsa
Tüm Yan Sektörlerin Sonu Olur”
“Günümüzde şeker pancarı; ülkemizde değişik stratejilere sahip, ülkemizde özelleştirme kapsamında bulunan bir
sanayi ürünüdür. Şeker pancarı dediğimiz ürün, ekildiği
bölgeye bir çam ormanının verdiğinin üç katı kadar oksijen sağlayan bir üründür. Şeker pancarı, ekildiği bölgede tarım açısından da toprağı zenginleştiren bir üründür. Şeker
pancarı; hayvancılık, yem, kozmetik ve maya sektörlerini
de destekleyen bir üründür.
Şeker pancarı, alternatif enerji arayışında en hızlı artışın yaşandığı kaynak’ın (bioetanol) en temiz ve en verimli
hammaddesidir. Şeker pancarı, ülkemizde en az 2,5-3 Milyar dolar yerli katma değer sağlayan, 250 bin çiftçiye üretim imkanı sağlayıp, köyden kente göçü engelleyen, ortalama 25 milyon ton iş hacmi sağlayan, 10 milyon insana iş ve
ekmek kapısı olan bir üründür.
Şeker pancarı stratejik öneme haiz bir ürün olup, devlet tarafından teşvik ve desteklenmesi gereken bir üründür.
Şeker sanayisi, tatlandırıcı lobisine yenik düşmemeli, kaçak
şekerle mücadele edilmelidir.
Şeker Sanayii, taşımacılık sektörüne 25 – 30 milyon ton
yük sağlamakta olup, hayvancılık sektöründeki 28 milyon ton
(2010) kaba yem üretimi sağlanmıştır. Şeker sanayisinde üretilen
kaba yem, hayvancılık sektörünü, melas maya sanayisini desteklemektedir. Nişasta bazlı tatlandırıcılar grubunda yer alan firmaların hububat ithalatları, şeker sanayisini zora sokmakta olup,
insan sağlığını da önemli bir şekilde tehdit etmektedir.
NBŞ kotasının her yıl yüzde 50 oranında arttırılması, her yıl şeker üretiminde 120 bin ton üretim azalmasına
sebep olmakta, bu durum tarımdaki istihdam, hayvancılık
Adnan YALÇINKAYA
Susurluk Ticaret Odası Başkanı
üretiminde maliyetin artması ve sektörün daralması, nakliyecilik sektörünün bitmesi, oksijen kaynaklarının tükenmesi, temiz enerji kaynaklarının yok olması, tıbbi hammaddenin azalması, şeker hastalığının artması anlamına gelecektir.
62
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Şeker sanayisindeki kota oyunları ile şeker sanayimizin yok
olması, topraklarımızın 3’te 2’sinde tarım yapılabilen ülkemizdeki pancar üretiminin, bir takım ülkelerin çıkarları uğruna feda etmememiz gerekmektedir.
Susurluk Şeker Fabrikası, Balıkesir, Çanakkale ve Bursa
köylüsü için önemli büyük bir sanayi kuruluşudur.
Susurluk şeker Fabrikası, Türk Şeker’e bağlı fabrikalar içerisinde teknolojisi en iyi olan önemli fabrikalardan
birisidir. Aynı zamanda bölge çiftçimizi, bölgenin nakliye
sektörünü, bölge hayvancılığını ve tarımını destekleyen,
ekonomik değer yaratan, bölge istihdamını etkileyen en
önemli sanayi kuruluşlarımızdan birisidir. Susurluk Şeker
Fabrikası, diğer şeker fabrikası işçilerine göre daha kalifiye
ve deneyimli personele sahiptir. Susurluk Şeker Fabrikası;
sahip olduğu teknolojisi, kalifiye işçisine rağmen kendisinden daha düşük teknolojili fabrikalara ve ekim potansiyeli
düşük bölgeler bulunmasına rağmen, uygulanan politikalar neticesinde bilinçli olarak zarar ettirilmektedir. Kurulu
kapasitesinin 5’te 1’i, 10’da 1’i olan diğer fabrikalar, diğer
bölgelerden aktarma yapılarak 45 gün, 60 gün, 90 gün gibi
kampanyalarla çalıştırılmakta iken, bizim bölgemiz üreticisi de küstürülerek fabrikamızın çalıştırılmaması gibi bir
düşünce ve amaç oluşturulmaktadır.
Bunun için yakın fabrikalardan pancar transferi yapılabilir, ekim alanı dışından ekim taahhüdü alınarak fabrikanın
sahası genişletilebilir, yakın fabrikaların kantarları ve kotaları
bağlanabilir, pancar alım fiyatının 14 polar ve üstünde ödenerek küsen üreticinin üretime dönmesi sağlanabilir.
Hükümetimiz; şeker sanayisinden çekilmek istiyorsa,
şeker fabrikalarını ve şeker politikasını üreticinin birliği olan Pankobirlik’e devretmeli, fabrikaların arsalarının
değerlendirilmesi amacı ile müteahhitlere vermekten vazgeçmelidir. Susurluk Şeker Fabrikasının aktif çalışması
sırasında ilçemizde toptan şeker satışı yapan 15, yem ve
küspe satışı yapan 20 civarında büyük çaplı tüccarımız var
iken, şu anda iki alanda 3 tane büyük çaplı tüccar esnafımız
kalmamıştır. Aynı zamanda fabrikamızın nakliye ihalelerini alarak aktif halde çalışan ilçemizde kurulu bulunan S.S.
Susurluk Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi var iken, şu anda
bu kooperatif iflas etmiş ve işlevini kaybetmiş, bir sürü insan açıkta kalmıştır.
Susurluk Şeker Fabrikasının çalışmaması; kampanya döneminin düşürülmesi, istihdam sorunu da yaratacağından,
çok insanın işsiz kalması, ticari hayatında bitmesi anlamına
gelecektir. Var olan bir değerin yok edilmesi, Susurluk ilçesinin ekonomi açısından, istihdam açısından, hayvancılık ve
tarım açısından yok edilmesi anlamına gelmektedir.
Susurluk Ticaret Odası olarak Susurluk Şeker Fabrikasının
çalışmasını, devlet eli ile çalıştırılmak istenmiyorsa, ihale sürecindeki yerinden ayrılarak üreticinin birliği olan Pankobirlik’e
devredilmesinin uygun olacağı kanaatinde ve talebindeyiz.”
“30 yıl eskisini hatırlıyorum. Hatıralarımın arasında
Susurluk Şeker Fabrikası da var, pancarı, şekeri, küspesi.
Kantarlardan şeker fabrikasına taşıdığımız pancarlar aklıma geldi. Fabrikada pancar indirme kuyruklarını hayal
ettim. Sıra beklerken konuşmaları, dertleşmeleri aklıma
getirdim. Gerçekten güzel şeylerdi o günlerdeki yaşadıklarımız. Pancarı boşalttıktan sonra sardığımız küspe ile
gittiğimiz köyler ve bizi bekleyen küspe sahipleri canlandı
gözümde. İşin bitip evine gittiğinde o günkü kazandığın
para yorgunluğunu unutturuyor. Çünkü çoluk çocuğunun rızkını temin etmiş, ailenin ihtiyaçlarını karşılamışsın, sevinç içindesin. Ertesi gün kalkıyorsun, işin hazır, bu
iş ta ki kampanya bitene kadar gidiyor. Sonrasında şeker
nakliyeleri başlıyor. İzmir’e, İstanbul’a, Bursa’ya ve yakın il
ve ilçelere gidiyorduk. Yeni yeni yerlere gidiyor, o yerleri
şeker fabrikasının nakliyeleri sayesinde görmüş oluyorduk.
Bu arada otobüsçüler işçileri–memurları servis araçları ile fabrikaya götürüp getiriyorlar, taksici esnafı da servisi kaçıran işçileri mesaisine yetiştirmek için götürüyorlardı. Sonuçta şeker fabrikasının herkese, her kesime getirisi
oluyordu. İşçi – memur maaşını alıyor, Susurluk’ta harcıyor, esnafa bir kazanç bir bereket geliyordu. Kampanyalar
zaman zaman 6 -7 ay sürüyordu.
Ancak son yıllarda şeker fabrikasının çalışma süreleri
azaldı. 2 ay–1 ay 20 gün derken 2011 yılında hiç çalıştırılmadı. Bölgemizde yetişen pancarda Eskişehir’e nakledildi.
Başkanlığını yaptığım oda üyelerimizde fabrikanın çalışmamasından dolayı mağdur oldu. Kamyoncu arkadaşlarımız pancarını, şekerini, küspesini, otobüsçü arkadaşlar da
işçisini – memurunu götüremediler. Zaten sayılı işyerlerinin başında gelen fabrikanın çalıştırılmaması dolayısıyla
zor durumda kaldı arkadaşlarımız. Araçlarını yenileyemedikleri gibi, borçlarını da ödeyemez hale geldiler. Çünkü
borçlarını ödemeleri için bir umut kapısıydı Susurluk
Şeker Fabrikası. Kampanya yapılmayacak, fabrika çalıştırılmayacak dendiğinde ise karamsarlık daha da arttı. Çünkü gelirlerinin büyük bir kısmı bu fabrikaydı. Şeker-İş
Sendikasının bilgileri ve basınımızdan takip ettiğimizde
fabrikamız özelleştirme kapsamında olduğunu öğrendik.
Fabrikamız özelleştiğinde, alan kişiler şeker üretimi yapacaksa, işlerliğini kaybettirmeyecekse eyvallah. Ama alıp
da çalıştırmayacaksa vay halimize. Susurluk ekonomisini
canlandıran işyerlerinin en önemlisi demiştik. O da giderse zor günler bekliyor Susurluk’umuzu. Son kampanyada
diğer fabrikalara çalışmaya giden Susurluk’lu işçilerimiz
aldıkları paranın büyük bir kısmını çalıştıkları yerde harcadılar. Susurluk’a az bir kısmı geldi. Susurluk esnafı için-
de kayıptır bu. Çözüm için de bir takım önerilerimiz olacak. 6 -7 aylık kampanyalardan çalışamaz duruma gelen
fabrikamız neden bu hale geldi? Çiftçimiz pancarı neden
ekmiyor? Bunlarla ilgili yapılan toplantılardan ve çiftçi
tanıdıklarımızla görüştüğümüzde pancar fiyatının diğer
ürünlere göre düşük olması, fabrikaya getirilen pancardan
yüksek oran da fire kesilmesi vb. bu ve bunun gibi bölge
çiftçimizi başka ürünlere yönlendiriyor. Bunun için yetkililer bu konu üzerine eğilmeli. Ayrıca geçen yıl 80 bin ton
pancarın Eskişehir’e gönderilmesi yerine, o bölgelerden
bizim fabrikamıza o civarlar da pancar nakledilse, hem
fabrikamız çalışır, hem de işçilerimiz dış fabrikalara gitmez, kazançları da ilçemizde kalırdı.
Sonuç olarak Şeker Fabrikamız Susurluk için önemli,
çok önemli, çalıştırılması lazım. Her kesim elinden gelen
gayreti göstererek, tekrar eskisi gibi bacası tüten bir fabrika görmek arzusuyla…”
Metin AYER
Susurluk Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı
www.sekeris.org.tr
63
Şeker Özel
“Fabrikayı Alanlar Çalıştırmazsa
Vay Halimize”
Şeker Özel
“Şeker Fabrikası
“Fabrika Kapanırsa
Kalkınmayı Tetikleyici Rol Esnafta İflaslar Başlar”
Oynamaktadır”
“İlçemiz şeker fabrikası 1974 yılında rahmetli Necmettin Erbakan tarafından Azot Sanayi olarak temeli atılmış,
daha sonra rahmetli Özal tarafından Şeker Fabrikası olarak
temeli yenilenerek 1998 yılında dönemin Başbakanı Mesut
Yılmaz tarafından hizmete açılmıştır.
İlçemizde mevcut şeker fabrikasında 500 işçi çalışmakta
olup, ilçemize aylık girdisi 350 bin TL. civarındadır. Yozgat genelinde, ilçelerinde köy ve kasabalarında ekilen pancarlar ilçemiz ekonomisine hareketlilik getirmektedir. Nakliyecisinden,
bakkalına, manavından her sınıf ve gruptan insanlar bu fabrikanın nimetlerinden istifade ediyorlar. Ülkemiz ve ilimiz ekonomisinin ağırlıklı olarak tarıma dayalı olması nedeni ile; Yurt
içi şeker ihtiyacının yurt içi kaynaklardan karşılanması, sektörde rakip durumda olan ürünlerin birbirleri ile denge istikrarlı
olarak ve bir program dahilinde üretilmeleri yeterli düzeyde
üretim sürdürülebilirliği büyük önem taşımaktadır. Şeker
fabrikasının kurulmasının amacı ülkemizin şeker ihtiyacının
karşılanması yanında ilimiz tarımı ve dolayısı ile çiftçilerimizin
kalkınmasıdır. Şeker fabrikası ve şeker pancarı Yozgat ve ilçeleri
ile birlikte köylerine de ekonomik açıdan önem arz etmektedir.
Diğer taraftan şeker pancarı yalnız sanayi hammaddesi değil
aynı zamanda besi hayvancılığında çok kıymetli gıda olan yaprak, baş ve posa ile bir yem bitkisidir. Bu ürünün gelişmesi, et ve
süt ürününün artmasına ve böylece artan gıda kalitesi ile daha
yüksek hayat standardının da artmasına vesile olacaktır.
Üretilen pancar, taşımacılık, tarım alet ve makineleri başta
olmak üzere birçok sanayinin gelişmesine, gübre, ilaç gibi girdilerin kullanımı ile endüstriyel sektöre önemli katkılar sağlamaktadır. Şeker fabrikası göçün önlenmesinde bölgeler arasında
gelişmişlik farkının azaltılmasında ve kırsal kesimin kalkınmasında önem arz etmektedir. Tarımsal sanayinin itici gücü durumundaki şekerin Yozgat ilçe kasaba ve köylerinin sosyo ekonomik durumunu iyileştirici bir sanayi bitkisi olan ve ülkemizin
kalkınmasında önemli bir kilometre taşı olan şeker pancarı ve şeker fabrikası ülkemiz tarımına okul, sanayisine öncü olmuştur. “
Ahmet ŞİMŞEK
Sorgun Belediye Başkanı
64
şeker-iş dergisi • haziran 2012
“Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini istemiyoruz. Özelleştirme sonrasında fabrika kapanma aşamasına gelecek, geçimini büyük ölçüde şeker fabrikalarının oluşturduğu ekonomik
faaliyet alanlarına dayandıran esnaf sıkıntıya düşecek ve iflaslar
yaşayacaktır. Ülkemiz ekonomisine yadsınamayacak boyutlarda
yerli katma değer sağlayan, doğal şeker üretimi ile sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde büyük katkıları olan şeker sanayi sektörünün, yeniden yapılanma sonucunda rekabet üstünlüğü ile
bölge ve dünya ekonomisinde hak ettiği yeri bulması elbette ki
büyük önem taşımaktadır. Ancak, bu bağlamda özelleştirilmesi
düşünülen Yozgat Şeker Fabrikasının sadece 2010 yılı verilerine
bakıldığında il ekonomisine olan katkısının 90 milyon lira olduğunu 650 kişiyi doğrudan istihdam ettiği 9 ilçe 201 köyde yapılan pancar üretiminin tamamının kullanıldığı çiftçisinden esnafına yan sektörde çalışanlarına kadar doğrudan ve dolaylı şekilde
aileleri birlikte yaklaşık 6 milyon kişiyi etkilediği görülmekte ve
anlaşılmakta olup bu nedenle de Yozgat Şeker Fabrikası’nın
özelleştirilmemesi gerekmektedir. Zira özelleştiği takdirde bu
fabrika kısa bir zaman sonra kapanma aşamasına gelecektir.
Yöremizde Yozgat Bira Fabrikası bünyesinde 300 kişi çalıştıran ve bölgeye katma değer sağlayan önemli bir tarımsal kuruluştu. Gerekli önlemler alınmadan ve üretim şartı konulmadan
özelleştirilmesi sonucu yıkılarak yerine maalesef lüks konutlar
yapıldı. Bunun gibi birçok örnekleri olan tarımsal KİT’lerin
özelleştirilmesi sonucu esnafımız bundan çok büyük zararlar görecektir. Geçimini büyük ölçüde şeker fabrikalarının oluşturduğu
ekonomik faaliyet alanlarına dayandıran esnaf sıkıntıya düşecek
ve iflaslar yaşayacaktır. Sonuçta mevcut ülke şeker sanayi çökecek,
stratejik önemi olan pancar üretimi bitecek, gümrük duvarları
koruyucu olmayacak ve sonuçta da Türk şeker sanayi çökecek ve
Türkiye pancar şekeri üretiminde stratejik önemini yitirecek ve
dev uluslar arası şirketlerin pazarı olacaktır. Bu nedenle böylesine
öneme sahip Yozgat Şeker Fabrikası’nın özelleşmemesi, özelleşirse
de devletin bire bir içinde olacağı ya da kurumlarının, birliklerinin
olacağı iyi çalışan bir modelin ve yapının olması gerekmektedir.”
Uğur BEKTAŞ
Yozgat Esnaf Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı
Özelleştirme çalışmaları bölgemiz açısından son derece önemli ve stratejik bir ürün olan pancar ve şeker üretiminin geleceğini doğrudan etkileyecektir. Özelleştirme
sonrası olası bir kapanma durumunda fabrikada fiilen
çalışanların yanı sıra on binlerce çifti ailesi bölge hayvancılığı, nakliyeciler, esnaf ve tarım işçileri olumsuz etkilenecektir. Bu da esnafımıza yansıyarak büyük sıkıntılar
doğuracaktır. Yozgat ekonomisine yıllık 100-150 milyon
TL girdisi olan bu tesisin kapanması halinde ilimiz büyük zararlar görecek, göç veren iller sıralamasında ilklerde
yer alan Yozgat ili daha çok göç vermeye devam edecek
ve bunun etkileri tüm alanlarda etkisini gösterecektir. Bu
şekilde bir özelleştirmenin doğru olmadığını, içinde devletin olacağı, çiftçi, esnaf birlikleri ve işçinin de bulunacağı bir sistem kurularak üretimin devam ettirilmesi gerekmektedir. Esnaf Odası olarak Şeker -İş Sendikası’nın tüm
çalışmalarına destek olacağımızı belirterek çalışmalarında
başarılar dileriz.
Erdal KAYGUSUZ
Sorgun Esnaf Odaları Birliği Başkanı
Gözden Geçirmesini Bekliyoruz”
Yozgat Şeker Fabrikasına bağlı olarak 2 il, 9 ilçede, 184
köyde, 4 bin 460 çiftçi tarafından 67 bin dekar alanda 378
bin 663 ton pancar üretilmekte olup, çiftçilerimize toplam
50 milyon 858 bin 635 TL pancar bedeli ödenmiştir. Bunun
sonucunda fabrikamızda 45 bin 650 ton şeker, 12 bin 415
ton melas ve 90 bin ton küspe üretilmiştir. Fabrikamızda
177 daimi işçi, 77 sürekli işçi, 112 geçici işçi ve 40 memur
olmak üzere toplamda 406 kişi çalışmaktadır. Ayrıca 80 kişi
12 ay, 150 kişi de kampanya dönemlerinde olmak üzere toplam 230 adet müteahhit işçisi çalışmaktadır. Bir dekar pancar ekim sahası tarımda 13 saat sanayide ise 8 saat istihdam
sağlamaktadır. İlimizde 67 bin dekar pancar ekimi yapıldığı
göz önüne alındığında toplamında yılda 4 bin güne yakın istihdam sağlamaktadır. Hayvancılığa destek için küspe verilmektedir. Yozgat’ta fabrikamızın kapanmaması İlimizin en
büyük istihdam ve katma değer oluşturan kuruluşu olması
başta pancar üreten çiftçilerimiz olmak üzere nakliyecilerimiz, besicilerimiz, süt üreticilerimiz, hayvan yetiştiricilerimiz ve kısacası bölgemiz bu olanlardan zarar görecektir. Yozgat Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi durumunda sektörel
istihdamın yüzde 50-60 oranında azalacağını ayrıca taşımacılık, hayvancılık, maya sektörü, yem sanayi, zirai mücadele,
tarım aletleri gibi yan sektörlerde bu durumdan olumsuz
etkilenecektir. Böyle bir durumda ise köyden kente göç hızlanacak, en büyük gelir kaynağından mahrum olan çiftçiyi
köyde tutmak mümkün olmayacaktır. Bu şekilde bir özelleştirme stratejisinin yanlış olduğuna inanıyoruz. En azından
dünyada yapılan özelleştirmeler göz önüne alınarak içinde
kesinlikle devletin kontrol mekanizması olarak bulunacağı bir sistemle çiftçi birlikleri, işçi ve esnaflarında ortaklaşa
kuracağı bir birlikteliğe verilmesi görüşündeyiz. Başbakanımızdan ve Yozgat siyasetçilerinden özelleştirmenin yeniden
gözden geçirilmesini ve bu satışın onaylanmamasını talep
ediyoruz.”
Hacı TUZLACIK
Sorgun Ziraat Odası Başkanı
www.sekeris.org.tr
65
Şeker Özel
“Fabrika Kapanırsa
Yozgat Önemli Göç Verir”
“Başbakanımız’dan
Özelleştirmeyi Yeniden
Şeker Özel
“İşçi-Çiftçi-Esnaf
ve Devletin İçinde
Olduğu Yeni Bir
Model Olmalı”
Mustafa SOYLU
Turhal Ziraat Odası Başkanı
“Turhal ilçemiz 1930’lu yıllarda yaklaşık bin 500 nüfuslu küçük bir kasaba iken.1933 yılında Turhal şeker
fabrikasının temeli atılıp 1934 yılında hizmete girmesi ile
birlikte ilçemizde gerek sosyal gerekse ekonomik yönden
bir hareketlilik başlamıştır. Almanlar tarafından yapılan
fabrikamızın inşaatına Almanya vatandaşlarının ve diğer
illerden gelen vatandaşlarımızın çalışması ile kültürel
yönden de bölgemize katkı sağlamıştır. Fabrikanın hizmete açılması ile göç alır duruma gelmiştir. Bir münavebe
ürünü olan şeker pancarı kendiden sonraki yıl ekilen ürünün verimini artırmış bu nedenle çiftçilerimize önemli bir
gelir kaynağı olmuştur. Fabrika bünyesinde ziraat bölge
şeflikleri kurulmuş bu sayede ilaçlama, gübreleme gibi tarımsal mücadelelerde ilerlemeler kaydedilmiştir.
Şeker pancarının işlenmesi sonucu elde edilen küspe
ile melas bölgemiz hayvancılığına önemli katkılar sağlamıştır. Taşıma sektörü oluşmuş bu sektöre iş imkanı sağlamıştır. Vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak üzere
iş yerleri açılmış, esnaf sayımız hızla artmış, bölgemiz
ekonomik ve kültürel yönden Türkiye’nin sayılı ilçeleri
arasına girmiştir. 1990’lı yıllardan sonra fabrikamızda bu-
66
şeker-iş dergisi • haziran 2012
lunan kesme şeker, küspe kurutma, tohum fabrikası, alkol
fabrikası bölümlerinin kapanması ve emekli olan işçilerin
yerine yeni işçi alınmaması ilçemizden göçü hızlandırmış
ve ekonomik yönden bir durgunluk başlamıştır. Çiftçilerimize uygulanan kota daralması ve fiyat politikaları nedeniyle pancar üretiminde düşme yaşanmıştır. Bu nedenle
sektörün yeniden gözden geçirilmesi, eğer özelleşecek ise
çiftçi, işçi, yöre esnafı ile devletinde içinde bulunduğu
yeni bir model düşünülmelidir.
Tokat Sigara Fabrikası gibi özelleşip kapanacağından
endişeliyiz. Çünkü Türkiye’de özelleşen kurumlar kapanmıştır. Bizim isteğimiz Turhal Şeker ve Makina fabrikasının daha verimli çalışması için önündeki engellerin
kaldırılarak bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlamalıdır.
Mesela; şeker fabrikaları şeker satmakta sıkıntılarının olduğunu söylüyor. Başlıca sebebi ise Nişasta Bazlı Şeker
kotasının Avrupa ülkelerinden çok yüksek olduğu söyleniyor. Ülkemizde de dünyada olduğu gibi NBŞ oranı
Avrupa ülkeleri seviyesine indirilmeli, fabrikalarımız da
üretim ve istihdama devam etmelidir. Yoksa bölgemiz
1930’lu yıllara tekrar dönebilir.”
Turhal Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Cemalettin Uzamış, Turhal Şeker Fabrikası’nın bölge ekonomisine yılda 100 milyon lira katkı sağladığı bildirdi.
Bir kampanya döneminde yaklaşık 600 bin ton pancar işleyen fabrikanın “Bu pancardan yaklaşık 80 bin ton
kadar kristal şeker, 200 bin ton kadar pancar küspesi ve
25 bin ton kadar da melas üretimini yapmaktadır. Fabrikamız çevre ekonomimize yılda yaklaşık 100 milyon TL
katkısı bulunan, bölge çiftçileriimizin, nakliyecilerimizin
ve esnaflarımızın kazanç sağladığı bir tesistir. Turhal Şeker Fabrikası’nın Cumhuriyet’in ilk sanayi eserlerinden
bir tanesi olduğunu belirten Uzamış, “Bunu muhafaza
etmemez, bunu geliştirmemiz hepimizin üzerine düşen
en önemli görevlerden bir tanesidir. Ekim alanı itibarıyla
Tokat’ta en fazla ekim alanda tarımı yapılan ve çiftçimizin
en önemli geçim kaynağı şeker pancarıdır. Tokat adına sanayide öncü kuruluşlardan biri olması nedeniyle Turhal
Şeker Fabrikamız gözbebeğimiz bir tesisimizdir. Turhal’ı
Turhal yapan da zaten Turhal Şeker Fabrikamızdır” diyen
Uzamış, fabrikanın katkılarını rakamsal olarak’ta ifade
etmek gerekirse; 2011 Yılı için Turhal Şeker Fabrikasına
bağlı 3 İl, 12 İlçe ve 290 Köyde 13 bin 87 çiftçi ile 136
bin 600 Dekar alanda pancar ekimi yapılmıştır. Hasat döneminde 627 bin Ton bedele esas pancar elde edilmiş ve
605 bin Ton pancar işlenmiştir. 2011 pancar işleme kampanyasında 87 bin 50 Ton şeker elde edilmiştir. Bu günkü
değeri yaklaşık 175 milyon TL dir. 23 bin 180 Ton Melas
elde edilmiş olup, üretilen melas maya fabrikalarına ve
yem fabrikalarına satılmış ayrıca besi ve pancar yetiştiricilerine bedelli olarak tevzii edilmek suretiyle besi hayvancılığına katkı sağlanmıştır. 177 bin 400 Ton yaş küspe üretimi yapılmış olup, üretilen yaş küspe besicilere ve pancar
yetiştiricilerine tevzii edilmiş olup, besi hayvancılğı teşvik
edilmiştir. Bunların yanında;
çiftçiye ödenen toplam pancar bedeli: 84.389.000-TL
Nakliyecilere yapılan toplam ödeme : 8.118.000-TL
Satın alma karşılığı yalpılan ödeme : 17.540.000-TL
Taşero ödenen toplam miktar
: 2.028.000-TL
Maaşlar, ücretler ve diger ödemeler : 25.207.000-TL
Memurlar yapılan ödemeler
: 7.484.000-TL
Şeker Özel
“Turhal Şeker Fabrikası
Bölge Ekonomisine
Yılda 100 Milyon Lira
Katkı Sağlıyor”
Cemalattin UZAMIŞ
Turhal Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı
ödemeler yapılarak bölge ekonomisine katkı sağlanmıştır. Turhal Şeker Fabrikası bünyesinde 50.000 - L t /
gün kapasiteli alkol fabrikası bulunmakta olup arıtım tesisi bulunmadığından çalışamamaktadır. Günümüzde tüm
dünya yenilebilir enerji kaynaklarına yönelmiş durumdadır. Biyoetonol büyük bir önem kazanmış, şeker pancarı,
şeker kamışı gibi yüksek verimli biyoetonal hammaddeleri bu sektöre yönlendirilmiştir. Biyoetonol enerjide dışa
bağımlılğın önlenmesi açısından çok önemli bir alternatif
haline gelmiştir. Alkol fabrikamızdaki gerekli düzenleme
yapılarak bir an önce biyoetonol üretimine başlanmalıdır.
Fabrika yapan fabrikalar olarak bilinen fabrikalarımızdan
Turhal Makine Fabrikasında teknolojik yenilikler yapılarak üretim ve istihdama devam etmesinin sağlanması
gerekmektedir. Üretim ve istihdam garantisi olmadan
tıpmkı Tokat Sigara Fabrikasında olduğu gibi Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi ülkemize ve bölgemize fayda
sağlamaz. Türkiye’nin kendisine örnek aldığı ve Liberal
ekonomisinin çok güçlü olduğu Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa gibi ülkelerde bile bizzat devlet eliyle desteklenen şeked sanayi, en fazla korunan sektörlerden
biri olarak değerdirilmekte ve şahısların eline bırakılmayacak kadar stratejik bir değer olarak tanımlanmaktadır.
Bu güzide kuruluşlarımızı korumak amacıyla Başbakanımızdan ihalesi yapılan fabrikaların ihale süreçlerini durdurmasını, özelleştirme kapsamına alınan şeker şirketinin
şeker üretiminde söz sahibi olan Almanya, Fransa, Polonya ve Amerika’da, şeker şirketi için uygulanan özelleştirme
modeli örnek alınarak, üreticilere ve işçilere verilmesini
beklemekteyiz.”
www.sekeris.org.tr
67
Şeker Özel
“Özelleştirme
Mantığını
Anlamıyoruz”
Mevlit Asım KEŞ
Ilgın Ziraat Odası Başkanı
“Bölgemizde 30 yıldır, 1982 yılından bu yana, binlerce insana iş, aş, ekmek kapısı olan Ilgın Şeker Fabrikası
bölgemizde önemli sanayi kuruluşudur. Bölge çiftçilerimizin bir tek sanayi ürünü olan pancarın işlendiği fabrika
yıllardır hizmet vermiş , hala Türkiye’deki şeker fabrikaları
içerisinde karlılık oranı en yüksek olan fabrikalardan bir
tanesidir. Dolayısıyla karlı bir kuruluşun özelleştirilme
mantığını anlamamakla birlikte eğer özelleştirilecekse,
içerisinde üreticilerinde olduğu bir özelleştirme modelinin daha gerçekçi bir yöntem olduğu kanaatindeyiz. En
yakınımızdaki Konya Şeker örneğinde olduğu gibi bir yol,
yöntem izlenirse bölgemiz üreticisine, işçisine ülke ekonomisine katkısı büyük olur kanaatindeyiz. Ilgın Şeker
özelleştirilmesinde kamunun denetleyici olarak bulunduğu, üretici ve işçisi ile bölge halkına verilmezsi gerektiğine
inanıyoruz.”
68
şeker-iş dergisi • haziran 2012
“Özelleştirme
Bölgemize Zarar
Verir”
Sefa DEVECİ
Ilgın Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı
“Ilgın Şeker Fabrikasının kurulup üretime geçtiği
zamandan günümüze bulunduğu yer ile diğer ilçe ve beldelerimizde her yönüyle katkıda bulunmuş olup, bu bölgedeki mevcut esnafımızın ticari hayatını sürdürebilmesinde en büyük katkısı olmuştur. Fabrikamızın bölgemiz
esnafına getirdiği katma değer tartışmasızdır. Eğer esnafımızın bu zamana kadar her türlü sosyal zorluklara rağmen
hayatını idame ettirebilmiş ise bu fabrikamızın sayesinde
olmuştur. Hal böyleyken fabrikamızın özelleştirilmesi
her yönüyle bölgemize zararı olacağı gibi yöre esnafımıza
da ekonomik sıkıntılara sokacağı muhakkaktır. Dolayısıyla özelleştirme aşamasında halen uygulanmakta olan
özelleştirme yöntemi yeniden gözden geçirilerek bölge
insanımızın geleceği ve sermayenin tabana yayılması neticesinde pacar üreticisi ile birlikte esnafımızın da yaşamsal
hayatını idame ettireceği bir gerçektir.”
Mehmet GAYRETLİ
Çorum Süt Üreticileri Birliği Başkanı
“Çorum Şeker Fabrikasının özelleştirileceği yönünde
bir takım çalışmaların yapıldığı yönünde gelen bilgiler her
kesim tarafından bilinmektedir. Ancak Yapılan veya yapılacak olan özelleştirme bitkisel ve hayvansal üretim yapan
üretici kesimini bir hayli kaygılandırmaktadır.
Çünkü; Şeker fabrikasının toplum menfaatlerini korumaya yönelik düşüncelerden uzak ve/veya ehil olmayan kişilerin eline geçmesi halinde kuruluşundan bu yana gelişim
yönünde hızlı bir ivme kazanan bitkisel ve hayvansal üretimin yeniden gerileme dönemine gireceği düşünülmektedir.
İstihdam kapasitesi çok yüksek olan tarım ve hayvancılık sektörünü inanılmaz bir biçimde besleyen şeker
fabrikaları sadece kar amaçlı kurulmuş olan özel sektörün
eline bırakılmamalıdır.
Yapılması gereken, kar eden ve/veya profesyonel bir
işletmeciliğin bütün kurallarının taviz verilmeden uygulanması ve politik ortamlardan uzak tutulması halinde
zarar etme olasılığı olmayan kamuya ait ticari kuruluşlar
“Devlet Çiftliği” söyleminden kurtarılmalıdır.
Biliyoruz ki şeker fabrikasının kapanması Çorum ve
bölge çiftçisi için bir facia demektir. Devletimiz elbette ki
üzerindeki kamburlardan kurtulmalı. Ama kamburlardan
kurtulurken ekonomik yönden beslendiği damarları çoğaltacağı yerde yok etmemelidir. Tedavi amaçlı bir takım basit
önlemler alarak rantabl işletmeciliğin rahatlıkla yapılabileceği kuruluşları elinden çıkarmamalı diye düşünüyoruz.
Biz üretici Birliği olarak özetlemeye çalıştığımız düşüncelerimizden dolayı Çorum şeker fabrikasının özelleştirilmesine karşıyız. İlgililere arz olunur.”
Fahrettin TAN
Pankobirlik Genel Müdürü
“ABD ve Avrupa’da şeker üretimi özel sektörden alınarak pancar üreticilerine verilmiştir. Türkiye’de de şeker
fabrikalarının pancar üreticilerine verilmesi ihtiyacı artık
doğmuştur. Biz, pancar üretiminin ve şeker işçilerinin
sonu belli olmayan bir yolda heba olmasını istemiyoruz.
Türk ekonomisine 3 milyar dolar katkı sağlayan başka bir
sektörün olmadığı artık bir gerçektir.
AB şeker pazarı paylarına bakıldığında, yüzde 60’a yakınının çalışanların da söz sahibi olduğu kooperatifler ve
kooperatif fabrikalarınca karşılanmaktadır. ABD’de ise,
1970 yılında ABD dahilindeki şeker pancarı şekeri endüstrisinde çiftçi kooperatifleri payı yüzde 0 iken, bugün
sektör sanayinin yüzde 100’üne pancar üreticileri kooperatiflerinin sahiptir.
Şeker fabrikalarının tamamının kooperatifler tarafından işletilmesi rekabet açısından bir engel teşkil etmemektedir. Aksine bu yaklaşım sektörün geleceği açısından
hayati öneme sahiptir ve bunun karar vericiler tarafından bir yol haritası şeklinde algılanması gerekmektedir.
Çünkü sektörün doğası gereği hammadde üretimi ile
nihai ürün arasında organik bağın bulunmasının üretim
maliyetlerin düşmesi ve rekabetin artırılması açısından
önemlidir. ABD ve AB’deki uygulamaların temel çıkış
noktası da budur. Burada önemli olan rekabetle ilgili kısır tartışmalara bir son verilmesidir. Önemli olan pancar
üretiminin sürekliliğinin ve tüm fabrikaların faaliyetlerini
sürdürmesini sağlayacak bir modelle özelleştirilmelerinin
sağlanmasıdır.”
www.sekeris.org.tr
69
Şeker Özel
“Devlet Beslendiği “Pancar Üretiminin
Damarları
Sürekliliği
Kesmemelidir”
Sağlanmalı”
Şeker Özel
“Fabrikalar
Özelleştirilirse
Göç Getirir”
Mehmet ATALAY
Babaeski Ziraat Odası Başkanı
“Şeker fabrikaları; şeker pancarı tarımında, modem
tarım teknik ve teknolojilerinin kullanmasını destekleyen, pancar üretimi verimliliğinin artmasını sağlayan ve
ekonomiye büyük katkısı olan kuruluşlardır.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kurulan Alpullu Şeker Fabrikası bölgemizdehem şeker,küspe ve melas tüketimini karşılamakta hem de bulunduğu çevreye sosyal ve
ekonomik hareketlilik getirmektedir. Aynı zamanda çiftçimize modem tarım uygulamaları konusunda yardımcı
olmaktadır. Şeker denildiğinde ilk akla gelen yer olan
“Alpullu Şeker Fabrikası”iş istihdamı sağlayarak çalışana
da destek olmakta bölge ekonomisini canlandırmaktadır.
Bölgemizde önemi çok büyük olan “Şeker Fabrikaları”nın
özelleştirilmesi beraberinde iş sıkıntısı ve göç de getireceğinden, ciddi anlamda ekonomik zarar gerçekleşecek
ve bundan da bölge halkı oldukça etkilenecektir. Çiftçinin destekçisi olan bu tarihi kuruluşun hizmetlerinden
faydalanmak,bölgemizde pancar üretiminin devamını
sağlamak bizlerin en büyük isteğidir. Gerek ekonomik,
gerek sosyal gerekse bölgemizin tanıtımı konularında
önemli yer sahibi olan kuruluşları desteklemekte ayrıca bu
konuya gereken özenin gösterilmesini talep etmekteyiz.
Sözlerime burada son verirken çiftçimizin ve onların
yararına olacak her girişimin destekleyicisi olacağımızı
bildirir saygılar sunarım.”
70
şeker-iş dergisi • haziran 2012
“Şeker Fabrikaları
Türkiye’nin
Çimentosudur”
Saim KIRCI
Babaeski Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı
“Bir ülkenin can damarı olarak demokrasi ülkenin en
yeni ve akılcı uygulamasını sağlayan yönetim biçimi olan
Cumhuriyet nasıl erdeme dayanan bir hükümet biçimi ise
temellerinin atıldığı tarihten bugüne kendisine emek verenlere ülkemizin yarınları adına geleceğini en üst seviyeye taşımaya çalışan şeker fabrikaları da ülkemizin ekonomik olan ilerleyişinin kilometre taşlarından biri olmuştur.
Onun için Türkiye’nin çimentosudur.
Şeker fabrikası’nın bulunduğu bölgelerdeki ekonomik
sosyal kültürel açılımlar sağlayan şeker sanayi ülkemize
katma değer sağlamıştır. İşçimizin, çiftçimizin, esnafımızın top yekün kalkınmasında önderlik etmiştir. Alpullu
Şeker Fabrikası Trakya’nın can damardır. Trakya’da refah
seviyesinin yükselmesinde büyük rol oynamıştır. Alpullu
Şeker Fabrikası’nın kapanması demek, Trakya’nın elinin,
kolunun, ayağının, bedeninin yok olması demektir. Şeker
fabrikalarının ülkemizde desteklenip kalkınmanın öncülüğünü yapacağından eskiden olduğu gibi bugünlerde
de işçimizin, çiftçimizin, esnafımızın can damarı olacağı
ülkemizin çimentosu olan şeker fabrikalarının esnafımıza
da hayat vereceği kesindir. Hükümetimizin de Trakya’da
tek olan Alpulu Şeker Fabrikasını kapatmayacağını ümit
eder saygılar sunarım.”
“Günümüz Türkiye’sin de milyonlarca insanın geçimini sağladığı,yaşam mücadelesinin en önemli aktörlerinden biri haline gelen şeker pancarı tarımının ve şeker
üretiminin bitirilmek istenmesi bu sektörden ekmek yiyen milyonlarca insanın bir manada aç kalması anlamını
taşırken, diğer taraftan da milyonlarca işsiz ordusuna bir
yenisinin eklenmesi demek olacaktır. Ülkemizde bulunan
şeker Fabrikaları bölge ekonomisine büyük katkılar sağlamakta olup, bu pasta dan, çalışan personel, çiftçi ve nakliyecide payını almakta ve geçinimi sağlamaktadır.
Şeker pancarı tarımı, birçok bakımdan alternatifürünlere göre karşılaştırmalı üstünlüğe sahiptir. Pancar üretimi
için ton başına yapılan harcama buğdaydan 3.7, ayçiçeğinden 7 kat daha düşüktür.
Buna karşın, birim alanda buğdaydan 3.3, ayçiçeğinden 2 kat daha fazla katma değer yaratmaktadır.Tarım ve
sanayide yarattığı istihdam, alternatifürünlerle kıyaslanmayacak büyüklüktedir. Hektarda çalışan işçi sayısı buğdaydan 18, ayçiçeğinden 4 kat daha fazladır. Sektörde,
hane halkı düzeyinde 2.5 milyondan fazla insanımız pancar tarımı ve şeker üretiminden geçimini sağlamaktadır.
Pancarın işlenmesi neticesinde elde dilen pancar küspesi şeker fabrikası bölgesinde özellikle hayvan yetiştiriciliği
yapmakta olan çiftçilerimizce fabrikalardan temin edilerek,
diğer yem çeşitlerine göre çok daha ucuza, hayvanların severek yediği sulu, şıralı bir yem bitkisi olan pancar küspesi , süt
verimini artırması sebebi ile büyük talep görmektedir. Buda
çiftçimizin cebinde fazladan kala para anlamına gelmektedir.
Bir hektar alanda elde edilen pancarın baş,yaprak ve
küspesi hayvan yemi olarak değerlendirildiğinde yaklaşık
300 kg canlı hayvan hayvan ağırlığı elde dilmesi mümkündür. Pancar ekilen 1 dekar alan 6 kişinin 1 yıl kullandığı
kadar oksijen üretirki buda değer olarak ormandan 3 kat
fazla anlamına gelmektedir. Şeker tarıma dayalı sanayiler
arasında alternatifürünlere göre dış Pazar eğeri bakımından çarpıcı üstünlüğe sahiptir.
Batı ülkelerinde tam aksine Nişasta Bazlı Şeker yasaklanırken ya da kotası düşürülüp şeker pancarı ekimine
teşvik verilirken Türkiye buna dur demiyor,diyemiyor.Şeker ürettiğimiz pancarı (şeker fabrikalarını özelleştirerek )
kendi ellerimizle topraklarımızdan söküp atıyoruz.
Bir taraftan şeker fabrikaları özelleştiriliyor, diğer yandan Tarım Bakanlığı bir yönetmelikle GDO’lu ürünlerin
ithalatına kapıyı ardına kadar açıyor. Biliyorsunuz artık mısırdan şeker üretilebiliyor. Türkiye’de Amerikan şirketleri
bunun için yerleştiler. Mısırın çoğu Amerika’dan ithal ediliyor ve bunlar GDO’lu. Mısır’dan şeker üretmek için, daha
doğrusu mısır nişastasını şekere (früktoz şekeri) dönüştür-
Şeker Özel
“Şeker Fabrikalarının Kapanması
ABD ve AB Ülkelerine Yarar”
Türkay TOPAL
Babaeski Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı
mek için biyoteknoloji ürünü, yani GDO’lu enzimler kullanılmakta. Amerikan şirketleri bu ürün için ayrılan kotayı
yükseltmek, mümkünse kotayı kaldırmak istiyor. Bunun
için engel nedir? Engel, Türkiye’de şeker pancarına dayalı
şeker üretimidir. Mısır şurubu Amerikan şirketlerine çok
kar bırakıyor. Onun için şeker fabrikalarının özelleşmesi
gerekli. Bunları kendileri alarak kontrol etmeseler bile, bu
özelleşme sonunda şeker fabrikalarının çoğunun kapanacağı düşünülüyor. Açık tabii mısır şurubu ile kapatılacak.
Türkiye mısır ithali için parayı nereden bulacak? Kapanacak olan (çoğu geri kalmış yörelerimizdeki) şeker fabrikalarındaki işçiler işsiz kalınca nerede iş bulacak? Pancar üretemeyecek olan çiftçiler nasıl geçinecek? Bunlardan onlara
ne? Küreselleşme zaten bu demek değil mi? Bu arada hem
enzimi, hem de mısırı GDO’lu olacak olan bu şekerin sağlık
üzerindeki zararları olacak. Ayrıca bu mısırdan üretilen şeker fruktoz olduğu için GDO’suz mısırdan üretilse bile şeker
pancarı şekerine göre çok daha sağlığa zararlı olacak. çünkü
vücutta hızlıca yağa dönüştürülüyor. ABD’de kullanılan şekerin yarısı bu mısır şurubudur. Kola, pasta vb. birçok üründen kişi başına 70 kilo şeker almaktalar. Bu yüzden ABD’de
bazı eyaletlerde halkın yarısından çoğu obez oldu. Obez şişman değildir. Aşırı şişmandır. Bunlara bakarsak ABD halkı
en yüksek (ortalama olarak tabii) milli gelirle, dünyada en
kötü beslenen bir toplumdur. İşin bir de bu yanı var.”
www.sekeris.org.tr
71
Şeker Özel
“Fabrika Kapanırsa
İşsizlik, Göç, Hırsızlık, Gasp Artacak”
Hikmet ÇALIK
Kastamonu Pancar Kooperatifi Başkanı
“Şeker pancarı tarımı şeker sanayi ile birlikte iki milyon dolayında insanımıza iş imkânı sağlamaktadır. Pancar
posası, melas gibi sağlanmaktadır. İnsan yaşamının her
döneminde çok önemli bir temel besin maddesi olan şeker ülkemizde şeker pancarından üretilmektedir.
Şeker pancarı dekar başına yüksek verim ve gelir getirmektedir. Şeker pancarının bir başka yönü de çok yüksek,
önemli bir ön bitki etkisine sahip olmasıdır. Bu yönüyle de
toprak verimliliğinin yükselmesini dolayısıyla diğer kültür bitkilerinin veriminin artmasını sağlar. 1998’ de kotalı
sisteme geçilmesiyle pancar ve şeker üretimi düşürülmüş,
fabrikalarımız kapasitelerinin altında çalışmak zorunda
bırakılmıştır. AB Ülkelerinde ortalama yüzde 2 olan NBŞ
kotaları Ülkemizde yüzde 15 olarak uygulanmış, pancar
şekerinin şekerli gıda ve meşrubat üretiminde kullanılması büyük ölçüde engellenmiştir. Sektör destekleme kapsa-
72
şeker-iş dergisi • haziran 2012
mından çıkarılmış, ihracat destekleri bile kaldırılmıştır.
Sınır ve bavul ticareti ile yurda çok miktarda kaçak şeker
girişine göz yumulmuş, kamu fabrikalarının pazarlama
olanakları baltalanmıştır. Son olarak da Kastamonumuzu
ayakta tutan şeker fabrikamız da özelleştirme kapsamına
alınarak büyük ölçekli fabrikalarla rekabet etme şansı olmadığından kapanmasına göz yumulacaktır. Fabrikaların
kapanması ilimiz ekonomisi ve tarımını olumsuz yönde
etkileyecek olup İşsizlik fırlayacak, köyden kente göç artacak, büyük kentlerde hırsızlık, gasp, kapkaç gibi suçlarda
yükselme görülecek, güvenlik problemleri artacaktır Öncelikle, sektörümüze yönelik yasal düzenlemeler gözden
geçirilmeli, Şeker Sanayi özelleştirme kapsamından çıkarılarak özerkleştirilmeli, fabrikaların teknolojileri yenilenmeli, pancar üretimi arttırılarak fabrikaların optimum
kapasitede çalışması sağlanmalıdır.”
Murat BALCIOĞLU
Taşköprü Tic ve San. Odası Başkanı
“Taşköprü Ekonomisi büyük Ölçüde tarım hayvancılık, belirli ölçüde ticaret ve sanayiye dayalıdır uzun yıllar
faaliyet gösteren Sümerbank, Kendir fabrikası, Seka Kağıt
Fabrikası özelleştikten sonra kapanmıştır. Özelleştirmeler
ilçemizi ticaret ve ekonomi bazında küçültmeye uğratıp
ilçemizden Başka illere binlerce insan göç etmiştir.
İlimizin yegane geçim kaynağı pancar ve dolaylı olarak 15 bin insanımıza ekmek kapısı olan Kastamonu
Şeker Fabrikamız da özelleştirme kapsamında bulun-
maktadır Ülkemizde yürütülen gerek tarım politikaları
gerekse özelleştirme politikaları yüzünden özelleştirme
kapsamında bulunan fabrikamızın özelleştirildikten sonra Kaderi ilçemizde bulunan özelleştirilen diğer işletmeler gibi kapanmak olmamalıdır. Fabrikaların kapanması,
çiftçisiyle, fabrika ve tarım işçisiyle, yan sektör çalışanıyla,
esnafıyla ve bunların aileleriyle birlikte toplam 200 bin insanımızı olumsuz yönde etkileyecektir.”
www.sekeris.org.tr
73
Şeker Özel
“Fabrika Kapanırsa Kastamonu’da
200 Bin İnsan Olumsuz Etkilenecek”
Şeker Özel
“Fabrikamızı Atalarımız Kurdu
Şimdi Görev Sırası Bizim”
“Nuri Şeker Uşak Şeker Fabrikası”nın kuruluşu bir
kurtuluş savaşı destanıdır. Ulusal Kurtuluş mücadelesinin
sadece topraklarımızı işgalden kurtarmak olmadığını, aynı
zamanda ekonomik bağımsızlığın da bu mücadelenin bir
parçası olduğu bilinciyle Uşak halkı bir destan yaratmıştır.
Uşaklılar Yunan işgaline karşı onurlu bir direniş sergilemiş, Kurtuluş mücadelesinde batı cephesinde önemli
mücadeleler vermişlerdir.
Emperyalist işgale karşı halkımız canını dişine takarak
büyük bir mücadele vermiş,neredeyse imkansız denilen bir
savaşı kazanmıştır. Uşak’taki Kuvay-i Milliye’nin liderlerinden
Nuri Şeker ve arkadaşları bir imkansızı daha başarmışlar ve ilk
şeker fabrikasını sadece Uşaklıların katkısıyla kurmuşlardır.
Dilek AKAGÜN YILMAZ
CHP Uşak Milletvekili
Tarih 17 Aralık l926. Ülkenin ilk Şeker fabrikası, üstelik hiçbir devlet desteği olmadan, halkın katılımı ile kurulmuş ,Kurtuluş Savaşı sonrası dayanışmanın bir sembolü
olmuştur.Üretilen ilk şeker örneğini Nuri Şeker Mustafa
Kemal’e götürdüğünde Mustafa Kemal Atatürk “Her sahada madalyamız vardı,sen ilk iktisat madalyasını bize
kazandırdın,ben yunanı denize döktüm,sen iktisadi harp
ilan ediyorsun “ sözlerini söylemiş,ülkenin her yerinde bu
olay örnek olmuştur. Nuri Şeker Uşak Şeker fabrikası daha
sonra açılan tüm şeker fabrikalar için bir okul olmuştur.
Bizim için bu kadar önemli ve değerli olan, ulusal
sermayenin simgesi Nuri Şeker Uşak Şeker fabrikası gibi
eminim ki diğer şeker fabrikalarının da bir öyküsü mutlaka vardır. Bu ülkenin onuru, tarihi ve geleceği olan şeker
fabrikaları ne yazık ki bugün haraç mezat satılarak yok
edilmeye çalışılmaktadır. GDO’lu mısır nişastasından
üretilen kanserojen özelliği olan Nişasta bazlı şeker üre-
74
şeker-iş dergisi • haziran 2012
tim kotaları ise AB ülkelerinde yüzde 2 iken, ülkemizde
yüzde 15’lere kadar çıkartılmıştır. Şeker pancarı alım fiyatları neredeyse yerinde saymıştır.
Tüm bu olumsuz uygulamaların ardından ise fabrikalar zarar ediyor denilerek özelleştirme çalışmaları başlamıştır. Oysaki şeker fabrikalarının zarar ettiği iddiası koca
bir yalandır. Uşak Şeker fabrikasında bile son 15 yıldır
hiçbir teknolojik yatırım yapılmadığı ve kapasitesi 250
bin ton olmasına rağmen l90.000 ton pancar işlendiği
halde kendi iç işleyişinde zarar etmemektedir.
Nuri Şeker Uşak Şeker Fabrikası ve diğer şeker fabrikaları özelleştirildiği takdirde 29 Kasım 2011 tarihinde Özelleştirme İdaresi’nin yaptığı ihale sonucunda görüldüğü gibi
Elbistan, Malatya, Erzincan, Elazığ, Kırşehir, Kastamonu,
Turhal, Yozgat Çorum ve Çarşamba Şeker Fabrikaları bırakınız gerçek değerini, arsa değerinin bile altında satıldığı gibi
diğer şeker fabrikalarımız da yok pahasına satılacaktır. İhale
şartnamesine göre bu fabrikaların en fazla 5 yıl süreyle üretim yapma şartı vardır. Ya sonra, sonra ne olacaktır.
Cargill’in dayatmalarına direnmeliyiz
Karlı olmadığı gerekçesiyle Şeker fabrikalarının büyük
çoğunluğu kapatılacak çok değerli arsalarına çok katlı binalar yapılacak, şeker üretimi yapılmayacaktır. Bunun sonucunda ülkemiz şeker üreten değil, şeker ithal eden bir ülke
olacaktır. Pancar köylüsü pancar ekemeyeceği için kente
göç edecek işsizlik artacaktır. Hayvan yemi olarak kullanılan pancar küspesi olmayacağından hayvancılık gerileyecektir. O kentin nakliyecisi, esnafı çökecektir. Yani şeker
dünya çapında stratejik bir ürün olması yanında ülkenin
ekonomisine çok fazla katkısı olan bir ürün olduğundan
yıkımı büyük olacaktır. İşte şimdi sıra bizde. Ülkemizin geleceğine sahip çıkmak için emperyal güçlerin dayatmalarına Amerika’nın NBŞ üreticisi Cargill şirketinin dayatmalarına karşı büyük Türk Ulusu olarak direnmeliyiz.
Pancar üreticisi işçi ve devlet işbirliği şart
İşte bu nedenlerle pancar üreticisi, şeker fabrikası çalışanları ve devletin bir arada olduğu özerk bir yapıyla şeker
fabrikalarımıza sahip çıkalım. Tüm dünyada olduğu gibi
şeker üretim planlamasını yapalım, şeker pancarını ve şeker fabrikalarını biyo yakıt üretimi konusunda da yeniden
yapılandıralım ve yakıtta da dışa bağımlılığımıza son verelim Bu imkansız değil. Şeker fabrikalarının kurulduğu ilk
yıllardaki gibi bir dik duruş, bu ülkeye sahip çıkma azmi
ve bilinciyle bunu gerçekleştirebiliriz.
Yazımı bu yolda büyük mücadeleler veren Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa gök’ün çok beğendiğim şu sözleri ile bitirmek
istiyorum “BİZ TOPRAĞIZ, FABRİKAYIZ. BİZ VATANIZ, HALKIZ. VE KAZANAN BİZ OLACAĞIZ”
Şeker Özel
“Şeker Pancarından Üretilen
Şekeri Tüketelim”
“Şeker, sofralarımızın önemli gıda maddeleri arasında
yer alan bir besin maddesidir. İçtiğimiz çayda, kahvaltılık
reçelde, pastalarda daha sayamadığımız bir çok gıda maddesinde sağlığımız için şeker pancarından üretilen şekerin
tercih edilmesi gereklidir. Aksi taktirde piyasada son günlerde moda olan yapay tatlandırıcılardan yapılmış sahte
ballar gibi yığınla gıda maddesi sağlığımızı tehdit eder
boyutlara ulaşmıştır. Bu yüzden eğer gelecek nesillerin de
sağlığını düşünüyorsak gerçeği dururken sahtesini tüketmeyelim.”
Mehmet ÇEPİÇ
Sinema Sanatçısı
www.sekeris.org.tr
75
Şeker Özel
“Kaybeden Kim?”
“Cumhuriyet döneminin ağır sanayileri, özellikle birçoğu o dönemki genç Türkiye Cumhuriyetinin kendi insanlarını doğduğu yerde doyurma, yerinde istihdam, sosyal
destek amaçlı aynı zamanda da Anadolu’nun her karışından yükselecek sanayi yatırımları startı ile başladı bu serüven. Bakir topraklarında yetişen her türlü endüstriyel tarım
ürünleri bu sanayilerde işlenecek, memleketin kalkınma
hamlesini başlatacak, bu bölgelerde yaşayan insanlarında
çiftçisinden, işçisine, nakliyecesine, fabrikasında çalışacak
işçisine, tüketicisine kadar öz malımız, kendimiz üretip
milli ekonomiye katkı sağlayacak bir hamle idi. Gelişen ve
değişen teknoloji ile yüzde yüz yerli sanayisi ile dünyada
ön sıralarda yerini almıştı. Bu süreçti tarımsal mekanizasyonun, modern hayvancılık ve sayamayacağımız bir tarımsal üretimde okul olma özelliğini unutmamak da gerekir.
Bu hamle, o dönemin vazgeçilmez ve sanayinin temelini
oluşturan fabrikalarından birisi Şeker Fabrikaları idi.
Fevzi ÇİÇEK
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı
Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak 1980’li yıllara kadar her geçen sürede sayıları ve kapasiteleri de artarken, hem ham maddesi olan Şeker pancarı yetiştiriciliği,
tarımsal faaliyete, istihdama, yaşanabilir bir çevreye katkı
koyarken, hem de dış ticaretimizi de artırmamıza vesile
oldu. Bu serüvenin ardından 1990 yılların ortalarında
başlatılan süreç bugün bu devasa sektöründe çöküş filmini bizlere izlettirdi.
Bu gün parça parça bakıldığında bazı fabrikaların
zarar ettiği, ancak şeker fabrikalarına bir bütün olarak
bakıldığında aksine kar ettiği bütün çıplaklığı ile ortada.
Ancak bu kadar devasa bir sektörü özelleştirme, daha net
ifadesi ile özelleştirme adı altında kapatma politikasının
haklı zeminin oluşturulması için çok çabalar harcandı.
76
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Önce Şeker pancarı üreticisini üretim alanından tavsiye
etmek için alternatif ürün desteklemesi adı altında üretim
kotaları ellerinden alında, devamında ise sürekli artan
üretim maliyeti karşısında alım fiyatlarının ısrarla sabitlenmesi ya da çok az artırılması sonucunda karlılığının
ortadan kaldırılmasıdır.
Geldiğimiz noktada ise çiftçinin emeğinin karşılığını
uzun zamandır alamamasından dolayı şeker pancarı ekiminden vazgeçmesi. Bu ise bu günkü şeker fabrikalarının kapatılma gerekçelerinin en somut göstergesi olarak anlatılmaktadır.
Ancak ne yazık ki hiçbir zaman bu özelleştirme ve akabinde birçoğunun kapatılması gerçeğinin arkasında neler
yattığının bir sır olarak saklanmasıdır. Hiç kimse çıkıp biz
bu fabrikaları NBSŞ piyasasının bu ülkede artması, yerli
üretimden vazgeçirme, dışarıya bağlı bir tüketici toplum
oluşturma gayreti olduğunu söylemiyor. Yani büyük fotoğrafı kimse göstermiyor ya da görmek istemiyor. Konu
bölgesine göre; ya fabrikada birçoğunun asgari ücretle
çalıştığı işçiyi bu devletin ve milletin üstünde kambur
olarak gösteriyor, ya fabrikanın eski teknoloji olması ve
yerleşim yeri içerisinde kaldığı bu nedenle kapatılmasının
haklı olduğunu anlatıyor, ya da zaten şeker pancarı üretimi azaldı, karlılığı tartışılır diyerek bu özelleştirmeyi haklı
zemine oturtuyor kendi dünyasında.
Şeker fabrikalarının özelleştirme adı altında kapatılma
sürecinde birçok sivil toplum örgütünün karşı çıkmasına,
işin gerçek yüzünü anlatmaya çalışmasına rağmen, sürecin
birinci derecede etkileyeceği çiftçiden, kamuoyundan bu
söylemler taraf buluyor. Sadece Malatya, Elazığ, Elbistan
ve Erzincan fabrikalarının yer aldığı B portföyünde bile
özelleştirme satış değerinin sadece Malatya Şeker fabrikası arsasının emlak değerine satıldığını, diğer fabrikaların
net kar sayıldığını, sadece satışa şeker kotası açısından
baktığımızda fabrikaların arsalarının ve demirbaşlarının
net kar sayılacağını anlamamak mümkün değil.
Şimdi gelelim nihayete; Avrupa‘da pancar şekeri üretiminde Fransa ve Almanya‘nın ardından üçüncü sırada gelen Türkiye‘de ise Şeker Yasası ile Şeker Kurumu‘nun şeker
üretimine getirdiği kotalar sonucu şeker pancarı üretimi
azaltılmıştır. Tamamını ithal ettiğimiz ve her yıl yaklaşık 1
milyon ton dış alım yaptığımız mısırdan NBSŞ üretimine
ödenen döviz, bununla beraber şeker pancarı üreticisinden, nakliyecisine, tedarikçisine, iş gücünün değerlendirilmesindeki istihdamına kadar ülkemize sağladığı katma
değerini sadece fabrikada çalışan üç beş yüz işçiden ibaretmiş gibi düşünülmesine bağlanmasına ne diyelim? Yada
bir dönemler aynı düşence ile özelleştirilen EBK, SEK
gibi kuruluşların yaşanan krizler sonucunda yeniden aktive etme çabası örneği önümüzde dururken, akıbeti belli
olan bir konuda bu kadar ısrarcı olunmasına ne diyelim.”
“Bir süreden beri özelleştirilmesi gündemde olan Muş
Şeker Fabrikası ile ilgili olarak açıklamalarda bulunan
Muş Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Şihmus Sinecem, Muş’ta sanayinin gelişmesini beklediklerini ve bunun için de fabrikanın satılmaması gerektiğini
ifade etti.
Muş Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Şihmus Sinecem, Muş Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmemesi için herkesin, herkesimin sorumluluk alması gerektiğini söyledi. Muş’ta kurulan ilk sanayi kuruluşu olan Şeker
Fabrikası’nın Muş için büyük bir öneme sahip olduğunu
hatırlatan Sinecem, Sanayinin gelişmesi, ekonominin iyileşmesi için fabrikanın faaliyetini devlet bünyesinde yürütmesi gerektiğini kaydetti.
Muş’ta binlerce çiftinin umudu olan Şeker
Fabrikası’nın özelleştirilmesinden ziyade kotanın arttırılması için uğraş verilmesi gerektiğini ifade eden Sinecem, “Ağır kış şartlarının yaşandığı bölgede ekonominin
iyileştirilmesi için çözüm yollarının aranmasını bekliyoruz. Bugün Türkiye’nin en çok kar yağışı alan ve hayatı
olumsuz yönde etkileyen kış mevsiminin bıraktığı tahribatları gidermenin yollarını aramalıyız. Özel sektörde
sanayi yatırımlarının yapılmadığı bölgede fabrikalarının
özelleştirilmesi başta çiftçiler olmak üzere bölge insanının
ekonomik dengesini bozacaktır. Biz istiyoruz ki, devlet
bölgemize, ilimize birkaç fabrika daha açsın. İşsizliğin
giderilmesi, sosyo-ekonomik gelişmenin sağlanması için
devletin öncülük yapmasını bekliyoruz. Geçtiğimiz günlerde yeni teşvik yasaları açıklandı. Teşvik yasalarının bir
diğer amacı da bölgenin kalkınmasını sağlamaktır. Bunu
sağlamadan özelleştirmeye gitmek yanlıştır. Ekonominin
olumsuz etkilemesine davetiye çıkarmaktır” diye konuştu.
Türkiye’nin en büyük üçüncü ovasına sahip olan
Muş’ta pancar üreticilerinin daha fazla kazanç elde etmesini sağlamak, il ekonomisini iyileştirmek ve genelde
kalkınan bir bölgeye sahip olma hayali içerisinde olduklarını ifade eden Sinecem sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha
önce Muş’ta faaliyet gösteren yem fabrikası, un fabrikası,
barit fabrikası Tekel gibi önemli kurumlar özelleştirildi.
Ekonomi giderek dibe vurmaya başladı. Muş halkı yukarıda izah ettiğim kurumların özelleştirilmesinden sonra
yaralarını sarmadan Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesi
ile perişan olacaktır. Başta pancar üreticilerimiz olmak
üzere, kentte herkesin beklentisi bu yöndedir. Muş’ta sanayinin rehberi Şeker Fabrikasıdır. Teşvik Yasası ile birlikte Muş’ta sanayileşme belli bir ivme kazanırsa devlet Şeker
Fabrikasını satsın. Ama sanayileşme sağlanmadan, fabrikayı satmak ve özel sektöre de gelin buralara yatırım yapın
demek pek mantıklı bir davranış değil. Daha önce de Muş
Ticaret ve Sanayi Odası olarak bir takım girişimde bulunmuştuk. Sanayi alanında Muş hamle yaparsa fabrikanın
satışı da Muşlu işadamlarına yapılsın. Pancar üreticisi,
çalışan mağdur olmasın. Pancar üreticilerimiz şimdiden
kara kara düşünmeye başladı. Kar yağışının bir hayli fazla
olmasından dolayı tarlaların tamamen su altında olduğunu ve bu suyun çok uzun süre çekilmeyeceğinden endişe
ediyorlar. Muş’un ekonomisini düşünemezsek, bölgenin
ekonomisini, dolayısıyla ülke ekonomisini hiç düşünemeyiz. Yerelden başlayıp genele yayılan bu düzen herkesi,
herkesimi ciddi bir şekilde ilgilendiriyor. Muş Ticaret ve
Sanayi Odası olarak hem pancar üreticisinin derdine çare
arayacağız, hem de ekonominin iyileştirilmesi için çözüm
yolları arayacağız. Şeker Fabrikası Muş’un tek sanayi kuruluşudur. Gelin bir olalım, fabrikamıza sahip çıkalım”.
Şihmus SİNECEM
Muş Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
www.sekeris.org.tr
77
Şeker Özel
“Şeker Fabrikası
Muş’ta Sanayinin Rehberidir”
Şeker Özel
“Telefonsuz, Arabasız Yaşayabiliriz
Ama Gıdasız Yaşayamayız”
“Ülkemizde üretimine ilk defa 1926 yılında başlanan
Şeker Pancarı tarımı ülkemiz
Tarım ve sanayine çok büyük katkılar yaptığı gibi kendi alanında dünyanın en büyük 10 tesisinden biri olan
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’yi de ülkemize kazandırmıştır. Ülkemiz çiftçisinin verim açısından Avrupa çiftçisi
ile yarışabildiği mahsullerin başında Şeker Pancarı gelmektedir. Ülke nüfusumuz her yıl 1,25 milyon arttığı ve
bunun sonucu şeker tüketimimizde her yıl 40-50 bin ton
artmaktadır.
Ülkemizde pancar hasadını müteakip yerine çiftçimiz
büyük çoğunlukla buğday ekmektedir. Pancar bitkisinin
toprakta bıraktığı organik maddeler, gübreler ve yüksek
oranda rutubet nedeni ile yerine ekilen buğdayda dekara
en az 150-200kg verim artışı olmaktadır.
Polatlımızda 2012 yılında 50 bin dekar alanda pancar
ekimi yapıldığı tahmin edilmekte. Bu da sadece Polatlı’da
Zekai KÖSEOĞLU
Polatlı Ziraat Odası Başkanı
78
şeker-iş dergisi • haziran 2012
11 milyon kg buğday üretiminin artması demektir. Yılda
ülkemizin nüfusu 1 milyon 250 bin kişi artmakta ve bu
insanlarımızı doyurmak zorundayız. Tarım alanlarını genişletme imkanımız olmadığından tek çözüm, verimi artırmaktır. Bu durumda ise pancarın etkisi büyük olacaktır.
Ayrıca Polatlı’da pancar, iş istihdamı sağlayan büyük bir
sektördür. Sadece çapası için 300 bin kişinin bir günlük
çalışması ile bitirebileceği iştir. Ayrıca Polatlımız kamyoncu esnafını ayakta tutan bir sektördür. 300 bin ton pancarın Polatlı’dan fabrikaya nakli için 15 bin kamyonun bir
seferde Ankara’ya gitmesi demektir.
Polatlı sanayisi de tarıma dayalı üretim yapmaktadır.
“Pancar söküm makinaları, pancar çapa makinaları, sulama tesisleri” kısacası Polatlı sanayisini de ayakta tutan
pancar üreticisidir.
Polatlı’da hayvancılık sektörünü de destekleyen, ayakta tutan pancardır. Yeşil yaprağıyla, küspesiyle ucuz yem
sağlayan pancardır. Polatlı sanayisi ve ekonomisi ile tarıma dayalı bir ilçemizdir. Bunu kısaca özetleyecek olursak;
Polatlı çiftçisi ülkemizde yaşayan 20 milyon kişinin soğan
ihtiyacını üretiyor. 2 milyon kişinin buğday ve un ihtiyacını üretiyor. Bunun içindir ki Polatlı çiftçisi, üreticisi
Polatlı ekonomisini canlı tutan unsurlardandır. Tarımın
her sektörünün insanlarımız ve ülkemiz için önemli olduğunu her fırsatta anlatmamız gerekmektedir.
Ayrıca ülkemizde tarımdaki istihdam tarımsal faaliyetlerin en alt seviyeye indiği ocak ayında dahi 5milyon 416
bin kişidir. Tarımdaki istihdam yüzde 23,1 payla toplam istihdam içerisindeki ağırlıklı yerini korumaktadır. Sanayinin
istihdamdaki yeri yüzde 20 ile 4 milyon 684 bindir. Ayrıca
kısa bir not olarak da belirtecek olursak 20 dekar şeker pancarı 1 kişinin 1 yıllık iş sahibi olmasına imkan tanımaktadır.
İnsanlarımız telefonsuz, arabasız, televizyonsuz yaşayabilir ama gıdasız yaşayamaz. Ülke olarak düsturumuz şu
olmalıdır ki; huzurun ve mutluluğun tek teminatı tarım
sektörüdür. Tarımın her sektörü desteklenmeli ve gereken
önem verilmelidir. Polatlımız da pancar ekimi münavebe
açısından çok önemlidir ve pancar kotasının her yıl artırılması gerekmektedir.”
“Sosyal, kültürel ve ekonomik etkinliğini günümüzde
de sürdürmekte olan Uşak Şeker Fabrikası Cumhuriyetin
kurulması ve gelişmesi döneminde önemli bir kilometre
taşıdır. Uşak şeker fabrikası sadece Uşak’a değil, bölgenin
ekonomik hayatına da etki eden bir kuruluş olup, bölgesel
kalkınma aracı olarak da önemli bir işleve sahiptir.
Fabrikada halen yılda 185 bin ton şeker pancarı işlenmekte olup, 30 bin ton kristal şeker elde edilen, fabrika
en az 20 yıl daha hizmet verebilecek niteliktedir. Cumhuriyete ışık tutan bir milli servet olup, halen kar eden,
kentin ekonomisine önemli katkı sağlayan bir değerdir.
Uşak Şeker Fabrikasında üretim tamamıyla durdurulsa
dahi fabrika, Uşak için her zaman çok önemli bir yere
sahip olmaya devam edecek ve sosyal, kültürel anlamda
Uşak’a katkı sunmayı sürdürecektir. Üretim durdurulduktan sonra açık hava müzesine dönüştürülebilecek ender
sanayi tesislerinden bir tanesidir.
13/08/2008 tarih ve 26966 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) Kararı’na
göre, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’deki kamu hisseleri
özelleştirme programına alınmıştır. Buna göre, Türk Şeker A.Ş.’ye ait şeker fabrikaları coğrafi bazlı portföy grupları halinde özelleştirilecek. Her bir portföy grubunun
ayrı ayrı ve kendi içinde bir bütün halinde “satış” yöntemiyle özelleştirilmesine ve satışın “varlık satışı” suretiyle
gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Uşak Şeker Fabrikası, Özelleştirme Yüksek Kurulu kararında Portföy E’de yer
almaktadır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
hazırlanacak şartnamelerde, coğrafi bazlı portföy gruplarını satın alan alıcılara, portföy grubu için Şeker Kurulu
tarafından belirlenecek toplam şeker kotası çerçevesinde
en az beş yıl şeker üretim şartı getirilecek.
Buna göre portföyündeki dört fabrika ile belirlenen
kotayı doldurabilen yatırımcı beşinci fabrikayı çalıştırmak zorunda değildir. Uşak Şeker Fabrikası kar eden bir
fabrika olmasına karşın hammadde üretiminin yeterli olmamasından dolayı bulunduğu portföyü işletecek olan
yatırımcıya yeterli kar marjı sağlayamayabilir. Bu nedenle yatırımcı üretim yapmayarak fabrikayı atıl bırakabilir.
Ya da 5 yıl sonra fabrikanın bulunduğu kompleksi başka
amaçla kullanarak, fabrikanın Uşak ve ülkemiz için önemini göz ardı ederek sahip olduğumuz kültürel mirasın
izlerinin silinmesine neden olabilir.
Uşak Şeker Fabrikası’nın özelleştirme programı kapsamından çıkarılması, kar ettiği sürece devlet eliyle üretim
yapması, ilimiz ve ülkemiz için çok önemlidir. Kar eden
bir fabrikadan zarar eden bir fabrikaya dönüştüğünde ise
üretimin durdurulup fabrika kompleksinin İl Özel İdaresi
veya Belediyeye devredilerek Sanayi Müzesine dönüştürülmesi, Uşak Şeker Fabrikasının biriktirdiği tüm anılarla
birlikte gelecek kuşaklara ulaştırılması, sosyal ve kültürel
olarak şehrimize ve ülkemize katkı sağlamayı sürdürebilmesi açısından son derece önemlidir.”
Ali ERDOĞAN
Uşak Belediye Başkanı
www.sekeris.org.tr
79
Şeker Özel
“Fabrika Satılırsa Kültürel
Mirasımızın Bir İzi Daha Silinir”
gündem
Şeker-İş
Sendikası
e-devlete Adım
Attı…
E-devlet sistemi sayesinde dünyada ve
Türkiye’de yaşanan bütün gelişmeleri anında
üyelere aktarabileceklerinin altını çizen
Gök, Şeker-İş Sendikasının gelişmeye yönelik her
türlü çalışmayı yapacağını söyledi.
80
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Şeker-İş
Sendikası
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın
e-devlet sistemine geçişi ve Sendikalar
Kanunu’nda yapılacak değişikliklere
uyumlu, anında işlem yapan yeni bir
yazılım sistemine adım attı.
Şeker-İş Şube Başkanları ve şube
sekreterlerine yönelik olarak Genel
Merkez Binasında gerçekleştirilen web
tabanlı eğitim sistemi seminerinin açılışında konuşan Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, çalışma hayatının
zorluklarına değindi. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürecinde her zamankinden daha fazla enerjiyle çalışıl-
gündem
ması gerektiğinin altını çizen Gök, sektörden ekmek yiyen herkesin camiaya sahip çıkması gerektiğini kaydetti.
Sektörde yaşanan zorluklara rağmen her gecenin bir sabahı olduğuna işaret eden Gök, “İşte o sabah uyandığımızda bütün enerjimizle çalışma hayatına hizmet etmeliyiz. Eğer bizim azimli ve kararlı mücadelemiz sonucu
şeker fabrikaları özelleştirme programından çıkartılırsa çok mesafeler kat edeceğimize inanıyorum. Şeker-İş’i
Türkiye’nin en büyük sendikalarından birisi haline getirmeliyiz. Çünkü bizim bugüne kadar şahsi çıkara dönük
hiçbir çalışmamız olmadı.”
E-devlet sistemi sayesinde dünyada ve Türkiye’de yaşanan bütün gelişmeleri anında üyelere aktarabileceklerinin altını çizen Gök, Şeker-İş Sendikasının gelişmeye yönelik her türlü çalışmayı yapacağını söyledi.
Sendikamızın muhasebe servisinden, muhaberata, AR-GE’den eğitim servisine kadar tüm birimlerin şubeleri ile daha verimli ve uyumlu entegrasyonunun sağlanacağı yeni sitemde tüm eğitimleri sistemi geliştiren
AGEM Yazılım ve Danışmanlık Şirketi verdi. Şeker-İş Genel Merkezi’nde 7-9 Mayıs tarihleri arasında üç gün
süren eğitim programında birim yetkilileri programı uygulamalı olarak öğrenirken, web tabanlı otomasyon projesi kullanıma açıldı.
Programda örgütlenme, yetki sözleşmeleri, aidat, hukuk, evrak takip, arşivleme ve daha birçok işlem ortak
bir platformda sendika sistemi içerisine entegre edildi.
www.sekeris.org.tr
81
haber
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök:
“Bilinçsiz Özelleştirme Politikaları İthal
Ürünler Arasına Şekeri de Katacak”
Şeker-İş Sendikası 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününde Bir Mesaj Yayınladı.
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, 14 Mayıs
Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı.
Türk ekonomisine 3 milyar doların üzerinde değer
katan şeker fabrikalarının özelleştirilmesini eleştiren
Gök’ün mesajı şöyle:
İnsan yaşamının sürdürülebilmesi için tarımsal üretim
sektörünün olmazsa olmazlarından olan, sadece gelişmekte olan değil, gelişmiş ülkelerin de öncelikli gündemlerini
oluşturan çiftçilerimiz bugün üretim aşamasında karşılaştığı her türlü zorluğa rağmen alın terinden aldığı güçle
emeğinin karşılığını alma mücadelesi içerisinde hayata
tutunmaya çalışmaktadırlar.
Dünya üzerinde milyonlarca insanın açlıkla mücadele
ettiği, küresel ısınmaya bağlı kuraklık, iklim değişiklikleri
ve tüm dünyayı etkisi altına alan mali kriz de göz önünde
82
şeker-iş dergisi • haziran 2012
bulundurulduğunda çiftçinin emeğine, kutsal alın terine
ne kadar muhtaç olduğumuz gerçeği bir kez daha karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemiz, birçok ülkenin gıpta ile baktığı, doğal kaynakları ve coğrafi konumuyla tarımsal üretimde büyük
bir potansiyele sahip bir ülkedir. Ancak, geçmişte kendi
kendine yeten bir tarım ülkesiyken ne yazık ki uygulanan
yanlış politikalar bugün ülkemizi neredeyse tarımda bir
sömürge ülkesi haline dönüştürmüştür. Destek olarak verilmesi gereken milyarlarca dolar para ithal tarım ürünlerine ödenirken, bu paralar Türk çiftçisinin yerine ABD ve
AB çiftçisinin cebine girmiştir.
İşte bütün bu gelişmeler bizlere değişen ve gelişen
dünyamızda olduğu gibi ülkemizde de tarımsal üretime
dair yerinde ve işlevsel adımların henüz atılmadığını gör-
Türkiye’nin yararına olacaktır. Aksi taktirde ileride köyden kente göçün oluşturduğu ekonomik ve sosyal faturaların ağır yükünü omuzlarımızda daha da fazla hissedeceğimiz gerçeğinden kaçmamız mümkün olmayacaktır. İvedilikle hazırlanacak özel programlarda, tarımda verimlilik
konusu üzerinde durularak çiftçinin elindeki imkanlar
doğrultusunda bugün tarlalardan en iyi verimin alınması
konusunda gereken adımların atılmasına ihtiyaç vardır.
Kuru fasulyeyi Amerika’dan, yeşil mercimeği
Kanada’dan, nohut’u Meksika’dan, buğday’ı Ukrayna’dan
ithal eden bir ülke olarak, bilinçsiz bir şekilde sürdürülen
özelleştirme politikalarıyla ithal ettiğimiz ürünler arasına
çok yakın zamanda sofralarımızdaki şekerin de girmesi
kaçınılmaz olacak, Türkiye pazarı şekergenetiği değiştirilmiş ürün cenneti haline gelecektir.
Şeker-İş Sendikası adına 14 Mayıs Dünya Çiftçiler
Gününde ülkemizin kalkınmasında önemli rolü olan,
nasırlı elleriyle toprağa hayat veren tüm çiftçilerimizin bu
anlamlı gününü kutlar, bereketli hasatlar temenni ederim.
www.sekeris.org.tr
83
haber
menin üzüntüsünü yaşatmaktadır. Yaşanan bu gelişmelerin beraberinde çiftçilerimizin tarım alanındaki rolünü
giderek azalttığı bu vahim tablo bugün özellikle Türk çiftçisinin can damarlarından olan, 3 milyar doların üzerinde
yarattığı katma değerle ülkemiz ekonomisine yön veren
şeker pancarı tarımına da olumsuz yansırken, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından siyasi iradeyi ve kamuoyunu yanıltan ciddiyetsiz yaklaşımlar ve sümenaltı edilen
raporlarla şekeri ithal ürünler arasına katma çabalarını
kabul edilemez yaklaşımlar olarak görmekteyiz. Şeker-İş
Sendikası olarak bilinçsizce uygulanmaya çalışılan özelleştirme politikalarına karşı başta Sayın Başbakanımız
olmak üzere ilgili Bakanlıklarımızın dur diyeceğine olan
inancımızı da kaybetmediğimizi buradan bir kez daha
vurgulamak istiyoruz.
Unutulmamalıdır ki, çiftçilerimizin toplumsal yapımız ve ülke ekonomimiz içerisindeki yeri ve rolü çok
önemlidir. Bu aşamada çiftçilerimizin yaşadığı sorunlara
yönelik uzun vadeli çözümlerin üretilmesi, AB yolundaki
basından
84
şeker-iş dergisi • haziran 2012
basından
www.sekeris.org.tr
85
basından
86
şeker-iş dergisi • haziran 2012
haber
Şeker-İş Mayıs’ta
Alanlardaydı
Alpullu Şeker-İş Sendikası şube yönetimi ve üyeleri ile
1 Mayıs’ta tam kadro alanlardaydı.
Türkiş’ in düzenlemiş olduğu 1 Mayıs İşçi Bayaramı’na Çarşamba
Şeker-İş sendikası üyeler yoğun katılımla damga vurdular.
1 Mayıs Emek, Birlik, Dayanışma ve Mücadele Gününde Şeker-İş Sendikası Bor Şubesi olarak Niğde İli
Ulukışla İlçesinde düzenlenen etkinliklerde alanlardaydı.
Türk- İş ve Kamu Sen ‘in ortaklaşa düzenlediği 1 Mayıs Emek ve
dayanışma gününde Eskişehir şubesi ve genel merkez yöneticilerimizle
birlikte Bursa’da meydanlara indik sesimizi duyurduk.
Kırşehir 1 Mayıs Kutlamaları
www.sekeris.org.tr
87
köşe
İş Sağlığı ve Güvenliği Haftasında
İş Kazaları Vahametini Koruyor
Fatma Bektaş
Şeker-İş Eğitim Müdürü
Ülkemizde her yıl Mayıs ayının ilk haftasında, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası adı altında, ilgili kuruluşlar tarafından çeşitli etkinlikler düzenlenerek, çalışanlar için
hayati önem taşıyan bu konu kamuoyunun dikkatine
sunulur. Bu yılda 26. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası 4-10
Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirildi. Her sene yapılan
çeşitli etkinlik konferans ve konuşmaların ardından, iş
yerlerimizde yaşanan kazalardaki vahim sonuçlara karşın,
işyerlerinde sağlıksız ve riskli çalışma ortamlarında iyileşme olmadığı, alınan önlemlerde yetersiz kalındığı görülmektedir.
88
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Yaşama hakkı en temel insan hakkıdır. Ülkemizde iş
kazası sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısı maalesef
çok fazladır. İş sağlığı ve iş güvenliği çalışanların hayatı
ve sağlığı ile ilgili olduğundan her şeyden önemlidir. İşçi
ölümleriyle sonuçlanan kazaların ülkemiz gündeminin
ilk sıralarında olması bu konuda ihmal ve eksikliklerin
çok fazla olduğunu ve denetimlerin çok yetersiz kaldığını ortaya koymaktadır. Ülkemiz iş kazalarında Avrupa ve
dünyada ilk sıralarda; ölümlü iş kazalarında ise Avrupa’da
birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır.
2011 yılı sonunda yayınlanan 2010 yılı SGK istatistiklerine göre; 2010 yılında 62 bin 903 iş kazası ve 533
meslek hastalığı tespit edildi. Bunlardan 1.434’ü iş kazası
ve 10’u meslek hastalığı sonucu olmak üzere bin 444 işçi
hayatını kaybetti. İş kazaları sonucu bin 976, meslek hastalıkları sonucu 109 kişi olmak üzere toplam 2 bin 85 kişi
sürekli iş göremez hale geldi. Ülkemizde iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin bu istatistikler SGK kayıtlarına göre
belirlenmektedir. Oysa fiili durumun bunun çok çok üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Sendikalı işyerlerinde
iş kazalarının bildirimleri yapılmakta, örgütsüz işyerlerinde kuruma bu bildirimlerin çoğu yapılmamaktadır. Halbu
ki, örgütsüz ve kayıt dışı çalıştırılan işyerlerinde iş kazalarının daha yüksek bir orana sahip olduğunu bilmekteyiz.
Ülkemizde kayıt dışı istihdam, küçük işletmelerin sayıca
bulunmasın ulusal istatistiklerde meslek hastalığı olarak
kayıt altına alınmalıdır.
Çalışma mevzuatımıza göre işyerinde işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını, işçinin sağlığının korunması
işverenin en önemli yükümlülüğüdür. Fakat ülkemizde sendikalı işyerleri dışında çalışanların iş güvenliği konusunda bir
ilerleme olmadığı ve iş kazalarının artan teknolojik gelişmelerle birlikte vahametini koruduğu görülmektedir. 2011 yılı
SGK istatistikleri henüz açıklanmadı. Ancak 1600 civarında
işçinin hayatının kaybettiğinin açıklanması beklenmektedir.
Kaç yıldır beklenen İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı, başta konfederasyonlar, sendikalar, meslek odaları
ve tabipler birliği olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının
önerileri, görüşleri dikkate alınarak bir an önce çıkarılmalıdır. Kayıt dışı ekonomi önlenmeli, çalışanların örgütlülük
oranının arttırılması sağlanmalı, yabancı kaçak işçi ve çocukların çalıştırılması önlenmeli, mesleki eğitime önem verilmeli, iş kazaları ve mesleki hastalıkları konusunda toplum
ve çalışanlar sürekli ve etkin bir şekilde bilgilendirilmelidir.
Sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı, işyerinde verimliliğin sağlanmasında temel şarttır. İş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu yaşanan maddi ve manevi kayıplar, ülke
ekonomisi içerisinde önemli bir boyuttadır. Uluslararası
Çalışma Örgütü’nün verilerine göre iş kazası ve meslek
hastalıkları her yıl, ülkelerin GSMH’lerinin yüzde 1-4’ü
oranında kayıplara yol açmaktadır. Bu nedenle ülkemizde de iş sağlığı ve güvenliği alanında çok ciddi tedbirlerin
alınması mecburiyeti vardır. Çünkü yapılan araştırmalara
göre iş kazalarının yüzde 50’sinin kolaylıkla önlenebilecek
kazalar olduğu, yüzde 48’inin ise sistemli çalışmalar sonucunda önlenebileceği ortaya konulmuştur. İş kazalarından yalnızca yüzde 2’si önlenemez kategorisine girmektedir. Bu da, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda etkin bir
politikanın ve uygulanması ile bu kazaların yüzde 98’inin
önlenebileceğini göstermektedir.
www.sekeris.org.tr
89
köşe
çok olması, fason üretim, taşeronlaşma nedeniyle işyerlerindeki iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin bilgiler,
sağlıklı biçimde istatistiki kayıtlara geçmemektedir.
Ülkemizdeki iş kazalarının nasıl vahim bir duruma
geldiğini Sayın Bakan Faruk Çelik’in konuşmalarında görmekteyiz. Çelik ülkemizde her gün ortalama 172 iş kazasının olduğunu, bunların 3’ü ölüm, 6’ sının iş göremezlikle
sonuçlandığını itiraf etmiştir. Çelik, mevcut mevzuata
göre 50 ve daha yukarı işçi çalıştıran işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırmak ya da hizmet almak zorunda olduğunu, bunun ise 1 milyon 436 işyerinin
sadece yüzde 2’sine tekabül ettiğini, iş kazalarının yüzde
30’unun 1-9 işçi çalıştıran işyerlerinde yaşandığını belirtmiştir.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik, yüksek işsizlik, hızlı
nüfus artışı, küçük yaşta çalışmayı ve kayıt dışı istihdamı
arttırmıştır. Kayıt dışı güvencesiz çalıştırma, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve iş güvenliği kurallarının yeterince yerine getirilmemesi nedeni ile çok sayıda işçimiz
yaralanmakta, hastalanmakta ve ölmektedir. Ülkemizde;
İş güvenliği işçi sağlığı önlemlerinin işverenler tarafından
bir maliyet unsuru olarak görülmesi, iş risklerine karşı
gerekli tedbirler alınmaması, işin gerektirdiği işçi eğitimlerinin gerçekleştirilmemesi, İşyerlerinin denetimindeki
yetersizlik iş kazalarının önlenemeyişinin en önemli sebeplerindendir.
Teknolojik gelişme, üretim sürecine katılan çeşitli
kimyasallar ve çevre faktöründen dolayı gelişmiş ülkeler
riskli sektörlerde üretimlerini gelişmekte olan ülkelere
kaydırılmıştır. Bu işlerde iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması sonucunda oluşan yeni mesleki hastalıklar söz konusudur. Özellikle kimya sektöründe meslek hastalıkları
çoğalmaktadır. Bu meslek hastalıklarının çoğu istatistiklere yansımamaktadır. Sağlık kurumlarınca meslek hastalığı tanısı konan her olayda maluliyet durumu bulunsun
haber
’ı
Türk-İş
Bursa’da kutladı…
Demokrasi Bayramı
İşçi ve emekçiler meydanlarda buluştu. İşçinin en büyük bayramı 1 Mayıs, Bursa’da bahar havası estirdi. Bu
yıl Taksimi değil Bursa’yı seçen Türk-İş ve Kamu-Sen’le
birlikte çok sayıda sivil toplum örgütü, miting alanlarını
doldurdu. Sağcısı, solcusu aynı coşkuyu yaşadı. Atatürk
Stadyumu önünden binlerce emekçi Kent Meydanı’na yürüyüşe geçip ellerinde dövizlerle sloganlar atarak kutlama
yaptı. Gündemde ise “kıdem tazminatı’ ve “esnek çalışma”
vardı.. İşçi bayramında hükümete kıdem tezminatı konusunda rest çeken Türk-iş Genel Başkanı Mustafa Kumlu,
«Kıdem tazminatımıza el uzatılırsa genel grev yapacağız.
Esnek çalışma biçimlerini ve asgari ücretin bölgesel olmasını da kabul etmeyeceğiz» dedi.
90
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Örgütlenemiyoruz
Çalışanların kıdem tazminatına göz diken Ulusal İstihdam Stratejisi ile esnek ve kuralsız çalışma biçimlerine
karşı çıkan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail
Koncuk, sendikal örgütlenmenin önüne çıkarılan engellere dikkati çekti. 1 Mayıs işçi Bayramı kutlamalarının
bu yıl ana merkezlerinden biri olan Bursa›da binlerce
kişi miting alanlarını doldurdu. Resmi tatil ilan edilen 1
Mayıs Emek ve Dayanışma Günü›nü Bursa›da kutlayan
işçi konfederasyonu Türk-iş ile memur konfederasyonu
Türkiye Kamu-Sen›in etkinliğine katılmak üzere Kocaeli, Eskişehir, Bilecik, Yalova, Çanakkale, Sakarya, Kütahya ve Balıkesir›den otobüslerle Bursa›ya gelen gruplar,
sabah saatlerinde Atatürk Stadyumu önünde toplandı.
Binlerce kişi, burada davul ve zurna eşliğinde oynadıktan sonra ellerinde dövizlerle sloganlar atarak Darmstadt
Caddesi›nden yürüyüşe geçti. Kutlamaların yapıldığı
Kent Meydanı›na gelene kadar halay çekerek 1 Mayıs›ı
kutlayan işçilerin «Yaşasın 1 Mayıs» pankartları ile sendika ve Türk bayrakları taşıdıkları görüldü. 1 Mayıs kutlamaları nedeniyle Darmstadt Caddesi üzerine araç park
edilmesi yasaklanırken, oto kiralama esnafının araçları da
kaldırıldı. Yüzlerce polis geniş güvenlik tedbiri alırken,
kutlamalara Türk-iş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ile
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk da katıldı. Kent Meydanı›nda düzenlenen mitingde konuşan
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, «1 Mayıs Emek
ve Dayanışma Bayramı›nda bu meydandan yükselen ses,
halkın sesidir. Yılgınlığa umutsuzluğa yer yok. Bu ülkenin
gerçek sahibi bizleriz» dedi. Sorunları dile getirmek için
Bursa Kent Meydanı›nda toplandıklarını belirten Kumlu, şunları kaydetti:
“Bugün dünyanın her yerinde emekçiler, sermayenin,
yoksulluğa, işsizliğe, savaşlara neden olan aç gözlülüğünü
protesto ediyor. Türkiye›deki güvencesiz çalışma biçimlerine isyan ediyoruz, işsizliğe, yoksulluğa, adaletsizliklere isyan
ediyoruz. Sosyal devletin gün geçtikçe budanmasına isyan
ediyoruz.»
haber
Kıdem tazminatına dokunulursa genel greve gideriz
“Ulusal İstihdam Stratejisi diye bir şey çıkardılar. İşsizliği önleyeceklermiş. İşsizliği önlemek için ne yapmak
istiyorlar? Kıdem tazminatı hakkımızı budamak, esnek
çalışma biçimlerini yaygınlaştırmak, asgari ücreti bölgeselleştirmek, kiralık işçilik düzenlemesini getirmek istiyorlar ve daha neler neler” diyen Kumlu, konuşmasını
şöyle sürdürdü: “Kıdem tazminatımıza el uzatılmasını
kabul edecek miyiz? Etmeyeceğiz. Genel grev yapacağız,
genel grev. Peki esnek çalışma biçimleriyle köleleştirilmeyi kabul edecek miyiz? Etmeyeceğiz. Asgari ücretin bölgeselleşmesini kabul edecek miyiz? Etmeyeceğiz. Tüm
bunlara ve haklarımıza yönelik diğer saldırılara karşı hep
birlikte direnecek miyiz? Direneceğiz arkadaşlar. Ey hükümet sana sesleniyorum; yoksulluğu açlığı önle, işsize iş
yarat, iş güvencesini, sosyal adaleti, adil bölüşümü sağla.
Taşeronluğu, cinayet haline gelen iş kazalarını engelle.
İşsizlik sigortası fonundaki paralarımıza dokunma. Esnek
çalışma biçimlerinden vazgeç. Kayıt dışı ekonomiye karşı
mücadele ver.”
www.sekeris.org.tr
91
haber
Kayseri Şeker’den En Anlamlı Turnuva
Köksal Demirok Turnuvası Sona Erdi
Başkan Akay, Köksal Hocamızın
Adı Her Yerde Yaşayacak
Kayseri Şeker Fabrikası, bir süre önce geçirdiği trafik
kazasında hayatını kaybeden Kayseri Şekerspor Altyapı
Hocası Köksal Demirok’un adını yaşatmaya devam ediyor. Önce Şekerspor için yapılan Spor Tesislerine ismi
verilen Koksal Demirok’un adına, bu kez de bir futbol
turnuvası yapıldı.
Geçtiğimiz aylarda Kayseri Şeker Fabrikası içerisinde geçirdiği trafik kazası sonrası hayatını kaybeden,
Şekerspor Altyapı Hocası Köksal Demirok için bir futbol turnuvası düzenlendi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramı’nda başlayıp, 18 Mayıs’ta sona eren
turnuvanın finalinde, anlamlı bir tören düzenlendi. 24
İlköğretim Okulu’nun katıldığı Köksal Demirok Futbol
Turnuvası’nın sona ermesi ile birlikte düzenlenen ödül
92
şeker-iş dergisi • haziran 2012
törenine; İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan, TFF
Bölge Müdürü Vahdi Elbaşı, TÜFAD Başkanı Osman
Yozgat, ASKF Kayseri Şube Başkanı Musa Soykarcı, İlçe
Milli Eğitim Şube Müdürleri, İl Hakem Kurulu Başkanı,
Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
Hüseyin Akay, Yönetim Kurulu Üyesi Hurşit Dede, Denetim Kurulu Üyeleri İsmet Aksoy, Mustafa Türkaslan,
Genel Müdür Hayri Dikbaş, Genel Müdür Yardımcıları
ve sporcu öğrenciler katıldı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan törende ilk
konuşmayı, hayatını kaybeden Köksal Demirok Hoca’nın
kardeşi Bahri Demirok yaptı. Demirok, kardeşi Köksal
Demirok’un kendileri için ölmediğini ve şu an Kayseri
Şeker Fabrikası ile birlikte her yerde yaşadığını belirterek,
arkadaşlarımızın hem kulübümüzde hem de Memleketimize hizmet etmesini temenni ediyoruz. Çünkü artık
Şekerspor sadece bu fabrikanın değil, Kayseri’nin ve civar illerin de bir takımıdır. Yine bu bağlamda Şekerspor
olarak düzenlediğimiz bu turnuvada emeği geçen herkese
sonsuz teşekkür ediyorum. Rahmetli Köksal hocamızın
adını yaşatmak adına tüm yönetici arkadaşlarımız ile birlikte bu tesisimizin adını Köksal Demirok Tesisleri olarak
değiştirme kararı aldık. Bu tesis yaşadığı sürece hocamızın da ismi hep yaşayacak hem de Köksal Demirok Futbol
Turnuvası her yıl geleneksel olarak gerçekleştirilecektir”
şeklinde konuştu.
Yapılan bu konuşmaların ardından ödül törenine geçildi. Birbirlerine karşılıklı plaket takdim eden TFF Bölge
Müdürü Vahdi Elbaşı ve Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay’ın ardından Kayseri
Şeker Fabrikası A.Ş. Genel Müdürü Hayri Dikbaş İl Milli
Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan’a plaketini takdim etti.
Ceylan’ın da Genel Müdür Hayri Dikbaş’a ödül vermesinin ardından, Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Paşa Doğan, TÜFAD Başkanı Osman Yozgat’a plaketini takdim
etti. Bahri Demirok’a plaketini Başkan Hüseyin Akay takdim ederken, Yılın Kalecisi’ne ödülünü; Yönetim Kurulu
Üyesi Hurşit Dede verdi. Turnuvanın gol kralına ise ödülünü, Denetim Kurulu Üyesi İsmet Aksoy takdim etti.
Törenin sonunda Turnuvanın 3.sü olan Yılmaz İsmet
Akansu İlköğretim Okulu takımına kupasını, İl Milli
Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan takdim ederken, 2. olan
Mehmet Kemal Dedeman ilköğretim Okulu’na kupasını
ASKF Başkanı Musa Soykarcı ve Şampiyon olan Mustafa
Müjgan Boydak İlköğretim Okulu’na ise kupasını Kayseri
Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin
Akay takdim etti.
www.sekeris.org.tr
93
haber
“Sayın Yönetim Kurulu Başkanımız Hüseyin Akay bey,
ağabeyimin hatırasını yaşatabilmek amacıyla çok önemli
çalışmalar yapmıştır. Başta Kayseri Şekerspor Tesisleri’ne
ağabeyimin ismini vermesinin ardından, bu turnuvaya da
aynı ismi vererek bizleri ve ailesini fazlasıyla onurlandırmıştır. Bu nedenle hem turnuvaya katılan kardeşlerime,
hem de organizasyonu yapan Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş.
yöneticilerime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum” şeklinde konuştu.
Demirok’un hemen ardından söz alan İl Milli Eğitim
Müdürü İbrahim Ceylan ise yapılan bu tesislerin Kayseri
adına çok önemli bir yatırım olduğunu belirterek, Köksal
Demirok isminin yaşatılması için hazırlanan turnuvada
emeği geçen herkese teşekkür etti. Ceylan, bu turnuvanın geleneksel hale getirilmesinin, öğrencilerin gelişimi
ve spora bakış açısının geliştirilmesi noktasında da çok
önemli olduğunu belirterek, “Köksal hocamız çok değerli
bir öğretmenimizdi. Ölüm hepimize hak, fakat ölümün
zamansız olması hepimizi derinden etkilemektedir. Bu
nedenle hocamızın zamansız aramızdan ayrılması, yine
bu bağlamda hepimizi çok üzmüştür. Kendisine Allah’tan
rahmet diliyorum” şeklinde konuştu.
Ceylan’ın ardından söz alan Kayseri Şeker Fabrikası
A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay ise Köksal
Demirok adını verdikleri yeni spor tesislerinin sadece
Şekerspor’a ait bir saha olmadığını belirterek, “Spora ve
sporcuya hizmet vermek amacıyla gençlerimizin gelişimine yönelik birçok önemli çalışma başlatmış bulunmaktayız. Başta yaz okulları olmak üzere, spor tesisimizin hayata
geçirilmesi ve bu turnuvanın yapılması, bu çalışmaların
bir göstergesidir. Bizler Kayseri Şekerspor olarak, her ne
kadar profesyonel bir takıma kavuşmuş olsak ta alt yapımızda yetişen veya Kayseri’de spor yapan genç Kayserili
turizm
Osmanlı döneminde Şorbulak olarak anılan ilin adı,
Ermeniler zamanında Karakilise olarak değiştirilmiştir.
Kazım Karabekir Paşa zamanında Karakilise ismi değiştirilerek Karaköse diye adlandırılmıştır. Nuh Tufanı ile
ilgisinden dolayı Tevrat’ta adı geçen Ararat Dağı ve ülkesinin, Ağrı ve çevresinin olduğu sanılması dolayısıyla
Ağrı’ya batılılar tarafından Ararat da denilmektedir. 1834
yılında bucak, 1869 yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında
il merkezi olmuştur. 5165m. yüksekliğiyle Türkiye’nin en
büyük dağı olan Ağrı Dağı’ndan dolayı da AĞRI adını
almıştır.
Yüzölçümü: Yüzölçümü 11376 kilometre karedir.
Topraklarının %46’sını dağlık alanlar, yüzde 29’unu ovalar, yüzde 18’ini platolar ve yüzde 7’sini yaylalar oluşturmaktadır.
Nüfus: 2000 yılında yapılan nüfus sayımına göre Ağrı
ilinin nüfusu 470 bin 796 dır. Bu nüfusun yüzde 44‘ü il
ve ilçe merkezlerinde, yüzde 56 ‘sı kırsal alanlarda yaşamaktadır.
Ağrı Dağı Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı
(5165 m.) eskiden beri bilginlerin, dağcıların, serüvencilerin ilgisini çekmiş ve birçok hikaye, türkü ve efsaneye
konu olmuştur.
İncil ve Tevrat’ta da adı geçen dağa, turizm açısından
önemli bir konum kazandıran yaygın inanca göre; Nuh
Peygamber zamanında yeryüzünü kötülükler kaplamıştır.
İnsanlara bir ders vermek amacı ile Tanrı, Nuh’a bir gemi
yapmasını emreder. 300 arşın boyunda, 50 arşın genişliğinde ve 30 arşın yüksekliğinde yapılacak gemiye, Nuh
Peygamber, eşi, oğulları, oğullarının eşleri ile birlikte yeryüzünde bulunan bütün canlı türlerinden 7 erkek, 7 dişi,
sürüngenlerden 2 erkek, 2 dişi, yeterli yiyecek de alarak
binecektir. Nuh Peygamber, Tanrının emri doğrultusunda gemiyi yapar ve canlılarla beraber gemiye girer. 7 gün
sonra 40 gün 40 gece süren tufan sonucunda gemidekilerin dışında kalan tüm canlılar yok olur. Suların çekilmesi
ile gemi, Ağrı Dağı’na oturur ve içindeki canlılar sevinçle
gemiden ayrılarak yeryüzüne dağılır. Bu; yönüyle dini açı-
94
şeker-iş dergisi • haziran 2012
dan çok özel olan dağ, düz bir arazide aniden yeryüzünden göğe doğru yükselen heybetli görünümü, yazın bile
karlı dorukları, bitki örtüsü ve barındırdığı hayvan türleri
ile etkileyicidir.
Nuh’un Gemisinin İzi Türkiye-İran transit yoluna
3.5 km. uzaklıkta, Ağrı Dağı’nın güneyinde Telçeker ile
Meşar köyleri arasında yer alan doğal bir anıttır. Bu anıt
gemiye benzer bir siluettedir. Başta Amerikalı araştırmacı
James Irwin olmak üzere birçok araştırmacı büyük tufandan sonra Nuh’un gemisinin buraya oturduğu yönündeki iddiaları araştırmak üzere kutsal geminin kalıntılarını
bulmak için 1983 yılından itibaren çalışmalara girişmişlerdir. Kültür Bakanlığı gemi kütlesine benzeyen bu jeomorfolojik yapının “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür
Varlığı” özelliği taşıması münasebetiyle 1987’de 3657 sayılı kararı ile burayı doğal SİT alanı ilan etmiştir.
Meteor Çukuru Alaska’daki meteor çukurundan sonra dünyanın 2. büyük göktaşı çukurudur. Gürbulak Hudut Kapısı ile Sarıçavuş köyü arasında, İran sınırına 2 km.
kadar mesafededir. 70-80 yıl önce düşen bir Göktaşı tarafından oluşturulan meteor çukuru 35 m. genişliğinde ve
60m. derinliğindedir. Ağrı İshak Paşa Sarayı Doğubayazıt
ilçesinin 5 km. doğusunda, bir tepe üzerine kurulan saray
İstanbul Topkapı Sarayı’ndan sonra yapılmış sarayların en
ünlüsüdür. Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale Devri’ndeki
son büyük anıt yapısıdır. 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin
en belirgin ve seçkin örneklerinden olduğu kadar, sanat
tarihi yönünden de değeri büyüktür.
Saray binasının bulunduğu zemin, vadi yakası olduğundan, kayalık ve sert bir yerdir. Eski Beyazıt şehrinin
merkezinde olmasına rağmen, bu yapının üç tarafı (kuzey,
batı, güney) dik ve meyillidir. Sadece doğu tarafında müsait bir düzlük vardır. Sarayın giriş kapısı buradadır. Saray,
kalelerin özelliğini kaybettiği, ateşli silahların bulunduğu
bir çağda yapıldığından, doğu yönündeki tepelere karşı
müdafaası zayıftır. Cümle kapısı savunma bakımından
en zayıf noktasıdır. Cümle kapısı bölümü, İstanbul ve
Anadolu’da kurulan saraylarınkinden farksız olup, taş işçi-
m. genişliğindeki bir giriş deliğinden 30 basamaklı merdivenle kale içindeki sahanlığa inilmektedir. Bu sahanlıktan
üç ayrı yeraltı tüneline açılan giriş kapıları ve merdivenler bulunmaktadır. Bu tünellerden birine 70 basamaklı,
diğerine de 350 basamaklı merdivenle inilmekte olup bu
tünellerin Meya Mağaraları’na ulaşmakta kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Kan Kalesi: Tutak ilçesinin 15 km. batısında eski adıyla “Kalekule” denilen Dönertaş köyü yakınlarında bulunmaktadır. Hangi tarihte ve kimler tarafından yaptırıldığı
bilinmeyen kale “Kale-i Hum” adıyla da bilinmektedir.
Doğubayazıt Kalesi: Eski Beyazıt’ın kuzey doğusundaki
Belleburç denilen yerde, kayalar üzerinde, Doğubayazıt’ın
5 km. doğusundadır. Kaledeki Urartu mezarları ve antik
çağlara ait kalıntılar, buranın antik kent olduğunu göstermektedir. Kaleyi inşa edenler ya da yapım tarihi ile ilgili
bir bilgi bulunmamaktadır.
Diyadin Kalesi: Diyadin ilçe merkezinde Murat Nehri kıyısındaki kayalıklarda kurulmuş olan
kale, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine göre Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu Ziyaüddin tarafından yaptırılmıştır. Gerçekte ise, kullanılan
malzemeler ve yapılış tarzı, Urartular tarafından inşa edildiğini göstermektedir. Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlılar döneminde onarım görmüştür.
Havaran Kalesi: Hamur ilçe merkezinde bulunmaktadır.
Hamur Deresi’nin üzerindeki kayalıklara kurulmuştur.
Dereden yüksekliği 100 m. civarındadır. Selçuklu dönemine ait olan kale içinde cami, kalebeyi konağı, deve
hanları ile kaleden 400 m. uzaklıkta ve kaleden daha yüksek bir tepe üzerinde gözetleme kulesi bulunmaktadır.
Şoşik Kalesi: Hamur ilçesine 35 km. uzaklıkta bulunan
Karlıca köyündeki sarp kayalıklar üzerine kurulmuş bir
kaledir. Kalenin ne zaman ve kimler tarafından yaptırıl-
www.sekeris.org.tr
95
turizm
liği ve oymacılığı yönünden muntazamdır. Türklere özgü
tarihi saray örneklerindendir. 366 odadan oluşan sarayın
yapımına Çıldır Beyi Çolak Abdi Paşa tarafından 1685
yılında başlanmıştır. 1784 yılında saray iki avlu ve bu avluda bulunan yapılar topluluğundan meydana gelmiştir.
Birinci avludaki yapıların bazıları yıkılmıştır. Dört tarafı
yapılarla çevrili ikinci avlu dikdörtgen planlıdır. Girişe
göre sağ tarafta selamlık ve onun arkasında haremlik vardır. Bunların sonunda cami ve türbe bulunmaktadır. Türbe Selçuklu kümbet mimarisi üslubunda inşa edilmiştir.
Mağaralar Buz Mağarası: Küçük Ağrı Dağı eteğinin
bittiği düzlükte bulunmaktadır. Doğubayazıt-Gürbulak
transit yolunda Hallaç köyü yolu sapağına 3 km. mesafededir. Örneğine çok az rastlanılabilecek doğal bir anıt
durumundaki mağara toprağın 15-20 m. derinliğinde yer
almakta olup 100 m. uzunluğa ve 50 m. genişliğe sahiptir.
Mağara içinde insan büyüklüğünde buzdan dikitler yer
almakta ve bu dikitler ışık altında farklı renklere bürünmektedir.
Meya Mağaraları: Diyadin’e 15 km. uzaklıkta bulunan, kayaların insan eliyle oyularak barınma, ibadet ve
diğer yaşamsal faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacına yönelik olarak yapılmış mağaralardır. Eski bir yerleşim merkezi olan bu mağaralar bütün olarak ele alındığında adeta
bir anıt kent niteliğinde olup, değişik inanç ve kültürlerin
izlerini taşımaktadırlar. Oldukça geniş olan mağaralarda
kilise ve mezar kalıntıları ve su kanalı bulunmaktadır.
Tokluca Kalesi’nden yer altına inen merdivenler aracılığı
ile bu mağaranın bağlantısı olduğu düşünülmektedir.
Kaleler Tokluca Kalesi: Diyadin ilçesine 19 km. mesafede bulunan Tokluca köyünün hemen arkasındaki tepe
üzerinde bulunmaktadır. 100-150 m. uzunluğunda bütün
bir kaya kütlesi gibi duran kale 2 m. uzunluk ve genişliğindeki taşlardan yapılmıştır. Kalenin üstünde yer alan 3
turizm
dığı kesin olarak bilinmemekle beraber Evliya Çelebi’nin
Seyahatname’sinde kaleden “Azerbaycan Hükümdarı
Ziyaüddin tarafından yaptırılmıştır” şeklinde bahsedilmektedir. Kale içerisinde ibadethane, hamam, gözetleme
kulesi, zindanlar ile su kulesi bulunmaktadır. Kale Karakoyunlular zamanında tamir görmüştür.
Kız Kalesi: Şoşik Kalesi’nin 2 km. doğusundaki bir
tepe üstünde yer alan kalenin Şoşik kalebeyinin kızı için
yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
Küpkıran (Harabe Göl) Kalesi: Ağrı il merkezinin 20
km. doğusunda yer alan Yukarı Küpkıran köyü ile Harabegöl köyü arasında bulunmaktadır. Büyük kesme taşlardan
yapılmış mazgallı bir kaledir. Eski ve önemli bir yerleşim yeri olan Harabegöl köyünün depremler ve toprak kaymaları
sonucunda batmasıyla oluşan çukura zamanla su dolması
nedeniyle köyün yakınında bulanan kaleye bu ad verilmiştir.
Toprakkale: Eleşkirt ilçesinin 14 km. doğusunda Toprakkale köyünde bulunmaktadır. Urartulara ait olan
kalenin tapınak ve yerleşim yerleri tamamen yok olmuş,
günümüze ancak burç ve duvar kalıntıları kalmıştır.
Anzavur Kalesi: Patnos ilçesinin 2 km. kuzey batısındaki
Anzavur Tepesinde bulunan kale, Urartu medeniyetine
ait olup M.Ö. 8. yüzyılda yapılmıştır. Kalenin duvarları
Urartu Kralı Menua, tapınak kısmı ise İşpuini tarafından
inşa ettirilmiştir.
Cami, Kümbet ve Kiliseler
Beyazıt Eski Camisi (Cami-i Gevher Digar): Beyazıt Kalesi’nin güney eteğinde Birinci Selim tarafından
yaptırıldığı kabul edilen camidir. Caminin yer aldığı vadi
yamacı düzeltilerek duvar örülmek suretiyle düz bir platform oluşturulmuş ve üzerine bina inşa edilmiştir. Kesme
taştan inşa edilen cami 15x15 m. boyutlarında kare planlı
ve tek kubbelidir. Yapıda kahverengi, sarı ve beyaz renkte taşlar karışık bir biçimde kullanılmıştır. Caminin giriş
kapısı, beden duvarları, mihrabı, son cemaat yeri duvar
payları, kubbeye geçiş sistemleri duvarlardaki kemerler,
pencereler ve minare estetik bir sadelikte yapılmıştır.
Toprakkale Camisi: Toprakkale köyünde 1684 tari-
96
şeker-iş dergisi • haziran 2012
hinde Mirza Bin Adbi Paşa’nın yaptırdığı camidir. Höyüğün güney yamacındadır.
Sürmeli Mehmet Paşa Türbesi: Hamur ilçesi merkezinde olup, Osmanlı döneminde inşa edilmiştir. Beyaz,
yumuşak taştan yapılan kümbetin duvarlarında iki sıralı
kırmızı taştan kuşak mevcuttur.
Üç Kümbetler: Üç kümbetlerden birisi Patnos ilçesine 2 km. mesafede olan Ziyaret, ikincisi Süphan Dağı
eteğindeki Taşkıran, üçüncüsü de Dedeli bucağının Acım
köyündedir.
Hamur Kümbeti: Hamur ilçe merkezinin kuzeydoğusunda, Ağrı-Van yoluna 300 m. uzaklıktadır. Selçuklu
kümbetlerinden ayrı bir mimari tarzda, altı (gövde kısmı)
dikdörtgen, üstü balık sırtı biçimindedir. Kümbetin 18.
yüzyılda İshak Paşa’nın torunlarından İbrahim Paşa tarafından yapıldığı söylenmektedir.
Karagöz Kilisesi: Tutak ilçesinin 26 km. batısındaki
Dayıpınarı köyü yakınında kayalar oyulmak suretiyle yapılmış bir yeraltı kilisesidir.
Üç Kilise: E-23 karayolunun hemen güneyinde olan
Taşlıcay ilçe merkezine 18 km. uzaklıktaki Taşteker köyündedir.
Termal Merkezler Termal merkezler yönünden oldukça zengin olan Ağrı’nın Diyadin ilçesinde Yılanlı, Davut
ve Köprü kaplıcaları bulunmaktadır. Suları romatizma ve
deri hastalıklarına iyi gelmektedir. İlçenin girişinde 3 yıldızlı bir termal otel bulunmaktadır.
Dambat Çermiği ve Maden Suyu: Ağrı’ya 5 km. uzaklıktaki Yolluyazı (Dambat) köyünde, Murat Nehri’nin
kıyısındadır. Yerden fışkıran su kükürtlüdür. Yara, çıban,
sivilce gibi deri hastalıkları ve romatizma için şifalıdır.
Diyadin Kaplıcaları: Diyadin ilçesinin 5 km. güneyindedir. Köprü, Yılanlı ve Davut adlarını alan üç sıcak su
kaynağından oluşmaktadır. Deri hastalıkları ile enfeksiyonlara bağlı romatizmal hastalıklara iyi geldiği bilinmektedir. Kaplıcalar Diyadin’in 7 km. güneyindedir. Sezon
süresince devamlı dolmuş seferleri yapılan kaplıcalarda
150 yatak kapasiteli turistik bir otel bulunmaktadır.

Benzer belgeler