kaçak yolcu - Fikir Yolu

Transkript

kaçak yolcu - Fikir Yolu
KAÇAK YOLCU
Emine Uysal tarafından yazıldı.
Perşembe, 29 Kasım 2012 22:18 -
Büyük bir gürültüye uyandığımda, evimin başıma yıkılmış olduğunu gördüm. Aman Allah’ım!
Ne korkunç… Neyse ki bana pek bir şey olmamıştı ama bu yıkıntılar arasından çıkmak çok
zordu. Adım, hırsıza, arsıza çıkmış ya, kimin umurundaydım? Güç de olsa o harabeden çıkmayı
başarmıştım. Enkazın kuytu bir köşesinde biraz soluklanıp kendime geldim. Karnım acıktı. Her
zaman gittiğim çöplerin yanına gittim, pek dişe dokunur bir şey yoktu birkaç parça küflenmeye
yüz tutmuş ekmek kırıntısından başka. Yedim. Açlığın ne zor olduğunu bir bilseniz!
İyi kötü boğazımdan küflü de olsa ekmek geçmişti ama kendime yeni bir barınak bulmalıydım.
Yoksa bu ayazda nasıl yatacaktım sokakta. Hemen arayışa başladım. Kimselere görünmemeye
çalışarak gizlice girip çıkacağım sahipsiz bir baraka yeterdi bana. Onca aramamdan sonra
istasyon civarında böyle bir ev buldum. Ev bana yatmaktan yatmağa lazımdı. Bir köşede kıvrılıp
yatacağım bir yatağımın olması bana yeterdi. Nasıl olsa bütün gün yiyecek peşinde olacaktım.
Ev, iç içe iki odadan ibaret, çok eskiydi. Evin bu kadar eski olması beni çok sevindirdi. Bu
demek oluyordu ki; bu evde beni pek rahatsız eden olmayacak, istediğim zaman girip
çıkabilecektim. Hiç kimse, pis yaratık deyip peşime düşmeyecekti. İç odada birkaç parça partal
vardı. Ya oyun oynamak için çocuklar bırakmıştı, ya da evi barkı olmayan berduşların işiydi. Her
kimin olursa olsun, o partallar çok işime yarayacaktı. Onları bir güzel tiftip kendime yumuşacık
bir yatak yaptım. Yatağım çok güzel oldu. Biraz olsun ısınmak için yatağıma girip yattım.
Enkazdan çıkmak ve yeni ev aramak beni öyle yormuştu ki, ısınmak için girdiğim yatakta hiç
kalkmadan uyumuşum, ta ki o sese kadar. Çığlık çığlığa öten tren düdüğü, beni derin uykumdan
uyandırmıştı. Yattığım yataktan, trenin geçişini görebiliyordum. Hava henüz ağarmamış
olmasına rağmen, karanlığı yarıp gelen treni seyretmek çok hoştu. Yatağımda gerinip doyasıya
esnedim. Canım kalkmak istemiyordu ama şu kör boğaz olmasa… Vücudumun dinlenmiş
olması bana yetmiyordu. Bir şeyler yemeliydim. Midemden gelen gurultular, tren düdüğüyle
yarışıyordu sanki.
1/3
KAÇAK YOLCU
Emine Uysal tarafından yazıldı.
Perşembe, 29 Kasım 2012 22:18 -
Yeni mahallemde ortalıkta çöp falan yoktu. Ne yiyecektim ben. Kimse bana acıyıp da bir
lokma ekmek vermezdi ki, ellerinden gelse bir kaşık suda boğacaklar beni. Bütün gün yiyecek
bir şeyler aradım durdum. Yalnız, evimi kolay bulmak için demir yolunu takip ediyordum sürekli.
Kısa aralıklarla zikzaklar yapıyordum ama hemen yine demir yoluna geliyordum. Evimi
kaybetmek en büyük korkumdu. Artık böyle terk edilmiş ev bulmak çok kolay değildi. Ne kadar
gittim, kaç kilometre yürüdüm hiç farkında değildim. Sonunda büyük bir lokantanın çöplüğünde
buldum kendimi. Burası çok güzeldi ama benim yatağım da güzel. Karnımı tıka basa
doyurduktan sonra demiryolunu takip ederek geriye döndüm. Evimi bulmak güç olmadı ama çok
yorucu oldu. Ben rayların üzerinde yürürken tren yine geldi. Hemen kendimi geriye atıp canımı
zor kurtardım. O an aklıma harika bir fikir geldi. Ne evimden vazgeçebiliyorum, ne bu güzel
yemeklerden. Ama her gün bu yolu yürümekte işkence! Etrafıma iyice baktım. Burasını
ezberlemeliydim. Çünkü artık yürümek istemiyordum. Bu tren sabahın köründe benim evin
önünden geçiyor, akşama doğruda geri dönmüyor mu? Dönüyor. O zaman ben niye yaya
yürüyorum? Aptal mıyım ben! Hiç de aptal falan değilim, yarın bu trene kaçak olarak bineceğim
ve bu lokantanın önünde ineceğim. Evet evet! Tam burada ineceğim.
Evime geldiğimde akşam olmuş, hava iyice kararmıştı. O trene binmiş olsaydım hava
kararmadan evimde olacaktım. Havanın soğukluğu umurumda değil, karnım tok, yatacak bir de
yatağım var ya, bana yeter. Hemen yatağıma girip yattım. Ta ki trenin ilk düdüğüne kadar…
Trenin düdüğünü duyar duymaz yatağımdan fırladığım gibi kalabalık arasından trene bindim.
Kimseye görünmemek için tuvaletlerle arka vagonlarda gizli gizli dolaştım durdum. Gözümü de
yoldan ayırmıyordum. İşte o koca lokanta göründü ama tren durmuyordu. Üç, dört yüz metre
gitmiştik ki tren durdu. Yine bindiğim gibi kimseye görünmeden trenden indim. Geride kalan
lokanta çöplüğüne doğru koşarcasına yürüdüm. Aman Tanrım bu ne mutluluk… Ömrümde
görmediğim kadar yiyecek…
Karnımı yine tıka basa doyurdum. Trenin dönüş vaktine kadar kimselere görünmeden kuytu
köşelerde oyalandım durdum. Güneş alçalmaya başlayınca istasyona doğru yürüdüm, treni
kaçırıp yine yaya yürümek istemiyordum. Artık keyfim yerindeydi. Yatacak yatağım, yiyecek
yemeğim vardı. Üç durak arasında günlerim geçiyordu. Mutluydum. Canımı sıkan tek şey, gizli
köşelerde saklanmak, yakalanma korkusuydu.
Bu sabah trene bindiğimde, trende kimseler yoktu. Ben de, bir koltuğa oturup sırtımı arkaya
yasladım. Etrafı seyre daldım. Ne güzel oturuyordum ki, ikinci durakta binen yaramaz çocuğun
biri beni göstererek;
2/3
KAÇAK YOLCU
Emine Uysal tarafından yazıldı.
Perşembe, 29 Kasım 2012 22:18 -
—Anne! Fareye bak fareye!
Demesiyle bütün başlar bana döndü ve o alışık olduğum kovalamaca yine başladı. Ne olurdu
sanki bir gün de ben otursaydım o koltuklarda.
29. 11. 2012. Emine UYSAL 3/3

Benzer belgeler