REHBERLİK SERVİSİ BÜLTENİ NO: 7 OYUN VE ÇOCUK Oyun
Transkript
REHBERLİK SERVİSİ BÜLTENİ NO: 7 OYUN VE ÇOCUK Oyun
REHBERLİK SERVİSİ BÜLTENİ NO: 7 OYUN VE ÇOCUK Oyun çocuğun dış dünyayı keşfetmesini, doğal ve aktif şekilde öğrenmesini sağlayan, taklit becerilerini geliştiren, günlük yaşantısı, anne-baba ve çevresi ile ilişkileri hakkında bilgi veren bir araçtır. Büyümenin önemli bir parçasıdır; çocuğun yaşadığı olumlu-olumsuz duygularını ifade edebilmesine olanak tanıyan bir numaralı araçtır. Oyun, çocuğun sevgi, kıskançlık, mutluluk, hayal kırıklığı, çatışma gibi gerçek dünyada var olan duygularını ifade edebilmesine imkan sağlar. Yetişkinler için oyun bir eğlence, çocuklar içinse ciddi bir iştir. Oyun, harekete, düşünmeye ve planlamaya fırsat verir. Oyun anne-babalara, öğretmenlere ve uzmanlara, çocuğun sosyal olarak hangi gelişim evresinde olduğunu anlama fırsatı verir. Bilim adamlarının “serbest oyun” dedikleri süreç, sosyal adaptasyon, stresle baş etme ve problem çözme gibi bilişsel becerilerin oluşması için çok önemli bir rol oynamaktadır. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, oyunun yararlarını ve evrimsel önemini vurgulamaktadır. Buna göre oyunun, insanların ve hayvanların yaşamını sürdürmesi ve çoğalması için gerekli becerilerin kazanımında destekleyici bir rolü vardır. Psikologların büyük bölümü oyunun yetişkinliğe kadar uzanan yararları olduğu konusunda hemfikirdir. Fakat oyun oynamamanın çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz etkileri üzerinde henüz bir fikir birliği sağlanmamıştır. Bunun sebebi, geçmişte çok az çocuğun serbest oyundan mahrum kalmasıdır. Günümüzde ise serbest oyun çocukluk döneminin vazgeçilmezleri arasındaki yerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Archives of Pediatrics and Adolescent Medicine dergisinde 2005 yılında yayınlanan bir makale, çocukların serbest oyun oynama süresinin 1981 ve 1997 yılları arasında %25 oranında azaldığını göstermektedir. Çocukların hayatında oyunun azalmasıyla ile ilgili kaygıların temeli 1961 yılında Danimarka’da Oyun Derneği’nin kurulmasına kadar uzanır. Bu dernek, oyun oynamanın çocukların temel hakkı olduğunu vurgulamayı ve bu hakkı korumayı amaçlamaktaydı. Bu fikrin popülerleşmesi ise ancak geçtiğimiz 10 yıl içinde gerçekleşmiştir. Brown Üniversitesi tarafından kurulan National Institute for Play in Carmel Valley, Alliance for Childhood ve The Association for the Study of Play gibi kuruluşların açılmasıyla oyun oynamanın değerinin altı çizilmiş ve oyun oynamamanın sonuçlarıyla ilgili endişeler dile getirilmiştir. Özgürlük Önemlidir Günümüz çocukları evde bolca kuralları önceden belirlenmiş, yapılandırılmış kutu oyunları oynuyorlar. Peki uzmanlar neden bu tür yapılandırılmış oyunların serbest oyunun yerini almasıyla ilgili endişe duyuyorlar? Minnesota Üniversitesinde çalışan okul psikoloğu Anthony D. Pellegrini, yapılandırılmış oyunların da sosyal becerileri ve grup uyumunu destekleyen eğlenceli ve öğretici deneyimler olduğunu belirtiyor. Ancak bunların, daha önceden belirlenmiş ve takip edilen kuralları olduğunu da ekliyor. Serbest oyunun ise önceden belirlenmiş kuralları olmadığı için daha yaratıcı süreçler içerdiğini ifade ediyor. Bu düşünceye göre, serbest oyunun belirli kuralları takip etmeyi gerektirmemesi ve yaratıcılığı desteklemesi beyin gelişimini yapılandırılmış oyunlara göre daha olumlu etkilemesini sağlamaktadır. Serbest oyunu çocuk başlatır ve yaratır. Örneğin doktor, prenses olmak ya da özellikle erkek çocuklarının oynadığı güreş gibi. Bu güreş oyununda çocuklar eğlence için dövüşür gibi yaparlar ve çoğu zaman tek bir tarafın kazanmasını engellemek adına rol değiştirirler. Hayvanlar dünyasına bakıldığında da serbest oyunun çok yaygın olduğu görülür ki bu da oyunun önemli evrimsel kökleri olduğunu destekler. The Genesis of Animal Play kitabının yazarı Gordon M. Burghardt, oyunun tanımını yapabilmek için 18 yıl boyunca hayvanları gözlemlemiştir. Buna göre oyun tekrarlayıcı olmalıdır. Bir objeyle bir kere ilgilenmiş bir hayvan onunla oynamış sayılmaz. Oyun, tekrarlayıcı olmasının yanında istemli olarak oluşturulmalı ve rahat bir ortamda başlatılmalıdır. En önemlisi oyunun belirgin bir amacı ya da hedefi olması gerekmez. Hayvanlar ve çocukların bakıma muhtaç olduklarında ya da stresli bir durumda bulunduklarında oyun oynamadıkları da gözlemlenmiştir. Serbest oyunda amaçsız gibi görünen aktiviteler çocuklar için nasıl yararlı olur? Pellegrini “Öğretmenlerinizin size nasıl davranacağınızı göstermesiyle sosyal olarak başarılı olamazsınız. Neyin kabul edilir, neyin kabul edilemez olduğunu, ancak yaşıtlarınızla etkileşime geçerek öğrenebilirsiniz,” demektedir. Pellegrini ‘Çocuklar oyun içinde adil olmayı ve sıra beklemeyi öğrenirler. Her zaman kraliçe olmayı isteyemezler yoksa oynayacak arkadaşları kalmaz. Oyunun devamını istedikleri için ötekilerin istekleri doğrultusunda fedakarlık yapmaya razı olurlar,” diye eklemektedir. Çocuklar bir matematik problemini çözerken engellendiklerinde kolaylıkla pes edebilirler ancak oyun içinde oyundan zevk aldıkları için engellenmeler karşısında kolay pes etmezler ki bu da onların pes etmeme ve pazarlık yapma becerilerini güçlendirir. Arkadaş canlısı kalabilmeyi başarmak iletişim gerektirir. İletişim ise en değerli sosyal beceridir. Arkadaşlarla oynanan oyun iletişimi desteklemesi açısından çok önemlidir. Çalışmalar, çocukların arkadaşlarıyla oynarken yetişkinlerle oynadıkları zamana göre çok daha sofistike bir dil kullandıklarını göstermiştir. Pellegrini de hayal gücüne dayalı oyunda fiziksel olarak var olmayan şeyleri anlatmak zorunda kaldıklarından çocukların arkadaşları tarafından anlaşılabilmek adına daha karmaşık bir dil kullanmak zorunda kaldıklarına dikkat çekmektedir. Örneğin çocuğun elinde bir külah tutar gibi yaparak “vanilyalı mı, çikolatalı mı?” demesi yetmez. “Vanilyalı dondurma mı istersin yoksa çikolatalı dondurma mı?” demesi gerekir. Yetişkinler ise çocukla oynarken boşlukları kendileri doldurabildiklerinden çocukların çok açıklayıcı olmalarına gerek kalmamaktadır. Eğer ki oyun çocukların sosyalleşmesine yardım ediyorsa, oyun oynamamanın sosyal gelişimi olumsuz etkilemesi beklenir. Yapılan çalışmalar da bu sonuca varmıştır. 1997 yılında Michigan’da High/Scope Educational Research Foundation tarafından yapılan bir çalışmada, serbest oyuna önem veren anaokullarına giden çocukların, öğretmenlerin yapılandırdığı oyunlar oynanan anaokullarına giden çocuklara göre sosyal olarak çok daha uyumlu oldukları bulunmuştur. Başka bir çalışma oyunun duygusal tepki ve sosyal öğrenmeyi içeren “üst düzey” beyin alanlarındaki nöron gelişimini desteklediğini göstermiştir. 2003’te bilim adamları oyun içinde güreşmenin beynin ürettiği nörotropik etkenin (BDNF) salgılanmasını sağladığını bulmuşlardır. Bu protein duygusal tepki ve sosyal gelişimle ilgili beyin bölgelerinde nöronların çoğalmasını tetiklemektedir. Çalışmalar oyunun aynı zamanda çocukların duygusal açıdan sağlıklı olmaları için de çok önemli olduğunu göstermektedir. Araştırmalar oyunun çocukların kaygı ve stresle baş etmelerine yardımcı olduğunu göstermiştir. Çocuklar oyun sırasında çıkan kavgalar da problem çözme becerilerini geliştirmektedir. 2007 yılında yapılan ve Archives of Pediatrics & Adolescent Medicine dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre oyun dil gelişimini de desteklemektedir. Peki oyun çocukların başarılı olmalarına nasıl yardım edebilir? Hayvan araştırmacıları oyunun bir tür “beklenmeyene yönelik alıştırma yapma imkanı” sağladığına inanmaktadır. Colorado Üniversitesinden Evrimsel Biyolog Marc Bekoff, oyunun rastgele olmasına ve yaratıcı doğasına gönderme yaparak “oyun kaleydoskop (içinde sürekli değişen manzaraların olduğu dürbün) gibidir” demiştir. Bekoff, oyunun gelecekte beklenmeyen durumlar karşısında veya yeni ortamlar için gerekli olan esneklik ve yaratıcılık becerisini desteklediğini düşünmektedir. Tufts Üniversitesi çocuk gelişim bölümünden David Elkind gibi çocuk psikologları da bu düşünceye katılmaktadır. Elkind “oyun çocukların öğrenmesinin bir yoludur ve oyunun yokluğunda çocuklar öğrenme deneyimlerinden mahrum kalırlar,” demiştir. Günümüzde pek çok anne baba, öğrenmeye dayalı yapılandırılmış aktivitelerin daha değerli olduğuna ve çocukların yararı için bunların serbest oyunun yerine geçirilmesi gerektiğine inanmaktadır. Alberta’da bulunan Lethbridge Üniversitesinden davranışsal nörobilimci Sergio M. Pellis “Hatta bazı anne babalar çocuklarının dışarıda, gözetimsiz oynamasına izin vermekte tereddüt ederler. Anne babalar oyunda çıkan kavgalar veya taşkın, hayalgücüne dayalı oyunlar sonucu zaman zaman meydana gelen sıyrıklar ve kırık kemiklerle ilgili de endişelenirler. Her ne kadar bu içgüdüler doğal olsa da korumacı davranmak yalnızca ödenecek bedeli erteler, çünkü aynı çocuk ne olacağı öngörülemeyen, karmaşık dünyayla baş etmeye çalışırken de zorluk çekecektir. Zengin bir sosyal oyun deneyimine sahip olan çocuk ise büyük olasılıkla öngörülemeyen sosyal durumlarla baş etme becerisi yüksek bir yetişkin olacaktır,” demektedir. Oyun çocuğun karşılaştığı güçlükleri yenmesini sağlar. Çocuk oyunda kendi kendisinin patronudur. Oyun çocuğun özgüvenini arttırır, sosyal beceriler kazandırır. Dil gelişimini destekler. Yaratıcılığı ve hayal gücünü arttırır. İnce ve kaba motor becerileri geliştirir. Oyun çocuklar için hayatı öğrenme, kendini ifade etme, iletişim kurma, yeni beceriler geliştirme fırsatıdır. Konuşma, sonradan kazanılan bir beceridir. Çocuğun kendini ifade etmek için sahip olduğu ana dil aslında oyundur. Bu nedenle çocuklarla iletişim kurarken oyun en önemli ve etkili araçtır. Çocuğun yaşına ve kişisel özelliklerine göre oyun tercihleri değişebilir. Okul öncesi gruptaki çocuklar her türlü eşyayı oyuncak olarak kullanabilirler. Özellikle yetişkinlere ait olan nesneler (anahtar, telefon, mutfak eşyaları, takılar) onların ilgisini çeker. Bu yaşlarda evcilik ile ilgili oyuncaklar, arabalar, legolar çocukların tercihidir. Bu oyuncaklar ile kendi hayal güçlerini kullanarak istedikleri gibi oyun kurabilirler. Oyunlar gerçek hayatın bir provası gibidir. Kurallara uymak, sıra takip etmek, yenmeyiyenilmeyi yaşamak, başkalarının istek ve ihtiyaçlarını fark etmek ve kendi isteklerini ifade etmek çocukların oyunlar ile deneyimlediği, öğrendiği, pekiştirdiği becerilerdir. Oyun sırasında çocuklar aslında kendi iç dünyalarını ortaya koyarak yaşadıkları sıkıntıları ifade ederler, sonraki aşama ise oyun ortamında kendi çözümlerini yine kendilerinin bulmasıdır. Oyun kendi başına rahatlatıcı bir etkiye sahiptir. Bu nedenle çocukların iç dünyalarını yansıtmalarına yardımcı olacak tarzda oyun ve oyuncaklar ile oynamalarına fırsat vermek önemlidir. Oyun çocuk için yeni beceriler öğrenme ve kendini geliştirme fırsatı olduğu kadar bir paylaşım ve aktarım aracıdır. Yetişkinler Neden Oyun Oynamakta Zorlanırlar? Oyun yetişkinlerin dünyasında öyle az yer kaplar ki, bir anne veya babanın çocuğu ile yerde oyun oynayabilmesi neredeyse üstün bir yetenek gibi yorumlanır. Çoğu yetişkin için oyun oynamak kolay değildir. Hatta çoğu “artık” (büyüdükleri için) oyun oynayamayacaklarını belirtirler. Hâlbuki oyun oynamak öğrenilen/öğretilen bir durum değildir. Bu nedenle çocuğu ile belirli sürelerde oyun oymaya başlayan ebeveynler, çocukluklarından tanıdıkları bu dünyaya adapte olabilirler. Başlangıçta bu zor gelebilir. Yere oturmak, bazen yorulmak, bazen kirlenmek yetişkin dünyasından oldukça uzak görünebilir. Ama çocuklar oyun kurmaya o denli hazır ve heveslilerdir ki, ilk oyundan sonra her şey kendiliğinden gelişir. Çocuğun hayatından oyunu çekmek, yetişkinin hayatından yürümek veya düşünmeyi çekmek gibidir. Çocuklar kendi başlarına da oynayabilir ve bundan zevk de alabilirler. Ama anne ve babası ile oyun oynamak, çocuğa güven verdiği ve çocuğun ihtiyacı olduğunda anne-babasının orada olması söz konusu olduğu için kimseyle oynamaya benzemez. Bazen oyun öylesine kendiliğinden başlar ve öyle güzel devam eder ki anne ve babayla oyun oynamak çocuk için benzersiz bir tecrübeye dönüşebilir. Bazı durumlarda anne ve babayla oyun oynamak daha da önem kazanır. Çocuğun akranları ile bağlantı kurabilmesinde zorluk olduğunda, özgürce ve spontan oyun kurmakta zorlandığında, hayatında değişimler meydana geliyorsa (okula başlamak, kardeş doğumu, kayıp veya boşanma), veya kendini tehlikede hissediyorsa anne ve baba ile oyun oynamak çocuk için oldukça önem kazanır. Çocukla oyun oynarken gerçekten oyun oynamaya hevesli olmak en önemli başlangıç noktasıdır. Çünkü çocuklar zihninizin orada olmadığını veya dikkatinizi tam vermediğinizi hissederler. Bu da oyunun bağlayıcı etkisine en büyük darbedir. Merak, çocuğun iç dünyasını, konuşturduğu karakterleri, kurduğu şehri veya yazdığı senaryoları ilgiyle izleyebilmektir. Merak etmek, çocuğa “seni ve seninle ilgili her şeyi merak ediyorum, önemsiyorum” mesajı verir. Oyun oynarken bazen hiç konuşulmasa da, his olarak oyunu iki kişinin karşılıklı ilişkisi olarak yaşamak çok önemlidir. Bu yüzden oyun oynarken düzeltmelerde bulunmak, sürekli mantığa büründürmek veya oyunu yönetmek oyunu tek kişinin oynadığı bir sürece çevirebilir. Yorgunken, meşgulken oyun oynamak zordur. Oyun oynamayı gerçekten oyuncu olduğunuz zamanlara saklayın. Oyunun süresi uzun olmak zorunda değildir. On beş dakika süren bir diyalog bile ilişkiyi besleyebilir. Kurallı oyunlarda bile çocuğu şartsız olarak kabul etmek çok büyük bir önem taşır. Hileyi, hızı, yavaşlığı, rekabeti, tekrarı, değişiklik yapmayı kabul eden ebeveyn çocuğun psikolojik büyümesi için kıymetli bir alan sunar. Ebeveynin oyuna, çocuğuna, duruma göre esneklik gösterebilmesi, gerçek hayatta da çocuğun uyum, adaptasyon ve problem çözme konusunda anne babasını nasıl model alacağı konusunda büyük önem taşır. Akılda bir planla başlansa bile oyunun sizi alıp götürdüğü yere gitmekten çekinmeyin. Kule yapmak için başladığınız legolardan hayali bir uzay gemisi çıkmışsa, planınızı cebinize koyup, uzay gemisine binmek oyuncu ebeveyn olmanın önemli bir yanıdır. Bir çoğumuz çocuklarımızla oyun oynarken hem onlarla güzel vakit geçirmek hem de onlara bir şeyler öğretmek amacı güderiz. Özellikle çocuklarıyla paylaşacak vakti kısıtlı olanlarımız, gün içinde onlara vermek isteyip de veremediğimiz "her şeyi" birlikte oynadığımız oyuna sığdırmaya çalışırız. Örneğin, bir çoğumuz bizimle lego yapmak isteyen oğlumuza "uçak öyle değil böyle yapılır" ya da evcilik oynamak isteyen kızımıza "dikkat et, yemeği dökme" gibi müdahaleler yaparız. Bazen farkında olmadan bu müdahaleler öyle çok olmaya başlar ki, hem çocuğun yaratıcılığını ve girişimciliğini engellemeye hem de ebeveynin onunla olan ilişkisini germeye başlayabilir. Çocuk ebeveyni daha çok öğretici konumda görebilir. Bu da çocuğun ya onunla güç mücadelesine girmesine ya da tamamen pasif bir konuma geçerek boyun eğmesine yol açabilir. Biz her ikisini de istemeyiz. Çocuğun hem kendisine güvenli hem de sınırlarını bilerek davranması için anne-babanın onunla geçirdiği olumlu bir zamanın olması, yaptıklarının ve söylediklerinin duyulduğunu ve önemsendiğini hissetmesi ve yaptığı olumlu davranışların ödüllendirilmesi gerekmektedir. Oyun sırasında çocuk negatif bir davranış gösterdiğinde (zarar verme dışında) ise anne ve babanın bu davranışı görmezden gelmeleri gerekmektedir. Anne-babanın çocuğuyla ilişkisinin önemli bir kısmı oyun aracılığı ile gerçekleşmektedir. Bu yüzden çocuğuyla ilişkisini daha olumlu bir hale getirmek isteyen anne-baba ilk önce çocuğuyla oynadığı oyunu olumlu bir hale getirmelidir. Başlangıç olarak günün belirli bir saatinde oynanan oyunda uygulanacak yöntemler zamanla anne ve babanın günlük davranışlarına yansıyacak, çocuklarıyla daha verimli ilişki kurmalarına yardım edecektir. "Özel zaman" olarak da adlandırabileceğimiz bu oyun süresinde anne ya da babanın çocuklarıyla oynarken bazı noktalara dikkat etmeleri önerilmektedir. Aslında "kuralsız" olan bu oyunun kuralları şunlardır : 1- Gün içerisinde hiçbir şekilde bölünmeyecek (yemek hazırlama ya da telefon görüşmeleri ile) 10-15 dakikalık bir süre ayarlayın. Bu zamanın her gün aynı saatlere denk gelmesine çalışın. 2- Çocuğunuzun oyunu seçmesine izin verin. Kutu oyunları gibi net kuralları olan oyunları teşvik etmeyin. Çocuğunuza bu zamanın onunla özel zamanınız olduğunu ve bu zamanı onunla oynayarak geçireceğinizi söyleyin. 3- Çocuğunuzu takip edin. Onun ne yaptığını dikkatli ve ilgili bir şekilde gözlemleyin. 4- Çocuğunuzun yaptıklarını gördüğünüzü ve bunlarla ilgilendiğinizi ona belirtin: "Arabanı çok dikkatli kullanıyorsun" , "Bu senin hoşuna gitti", gibi. 5- Çocuğunuzun söylediklerini duyduğunuzu ve bunlarla ilgilendiğinizi ona belirtin. Çocuğunuz, "Daha oynamak istiyorum" dediğinde, siz: "Demek özel zamanımız hoşuna gitti" diyebilirsiniz. 6- Onun yaptıklarından ya da söylediklerinden hoşunuza gidenleri sözel olarak ödüllendirin. "Yaptığın sarı ev çok hoşuma gitti" , "Arabalarını ne kadar dikkatli yerleştiriyorsun" ,"Çok çaba gösterdin" ya da sadece "Aferin!" diyerek ödüllendirebilirsiniz. 7- İstemediğiniz bir davranış gösterdiğinde bu davranışı sadece görmezden (4, 5 ve 6. Maddeleri yapmayı kesin.) Yıkıcı bir davranışta bulunursa oyunu bırakın. gelin. 8- Serbest oyun sırasında çocuğunuza soru sormayın "Ne yapıyorsun?" , "Neden bunu çizdin?" gibi. 9- Öğretmeyin, yalnızca çocuğunuzun sizi yönlendirmesine izin verin. 10- O istediği takdirde onun oyununa katılın ancak oyunu asla yapılandırmayın. Elkind “Anne babalar çocuklarının çocuk olmalarına izin vermelidir; oyun yeniden tanımlanmalı ve çalışmanın tersi olarak değil, tamamlayıcısı olarak görülmelidir. Merak, hayal gücü ve yaratıcılık kas gibidir: Eğer kullanmazsanız onları kaybedersiniz” demektedir. Bol Oyunlu Günler! Rehberlik Servisi Kaynakça: Schaefer, C. E. (1993). The Therapeutic Powers of Play. New Jersey: Jason Aronson. Wenner, M. (2009).The Serious Need for Play.Scientific American Mind. February/March. Oyunun Çocuk/Ebeveyn İlişkisindeki Önemi, PSİ Çocuk Aile Psikolojik, Gelişim ve Danışmanlık Merkezi Bilgi Yazıları. Oyun ve Oyuncak. (2009). Günce'l Aylık Bilgi Bülteni, 15. Yeni Bir Ebeveynlik Yaklaşımı: Oyun Dolu Ebeveynlik.(2011). Günce'l Aylık Bilgi Bülteni, 36.