PDF Versiyonu - Kahve Molası

Transkript

PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 432
28 Ocak 2004 - Fincanýn Ýçindekiler
■
■
■
ISSN: 1303-8923
Arkadaþlarýnýza önermek ister
misiniz?
KISAYOLLAR
■
■
■
■
■
SON BASKI
kahvemolasi.com
Arþivimiz
Yazarlarýmýz
Manilerimiz
Forum Alaný
Ýletiþim Platformu
Sohbet Odasý
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
Kütüphane
Kahverengi Sayfalar
FÝNCAN/SÝPARÝÞ
Medya
Ýletiþim
Reklam
Gizlilik Ýlkeleri
Kim Bu Editor?
KAPI KOMÞULARIMIZ
ÝÞ STRESÝ ... Nevzat Tarhan
Gece, Ben ve Turuncu Iþýðým ... Özlem Özdemir
Olmamýþ Hüsnü Bey ... Beyhan Duffey
ÖÐRETMENÝM, CANIM BENÝM ... Zeki Yýldýrým
PAYLAÞMAK MI BÖLÜÞMEK MÝ? ... Kamil Yaþaroðlu
Küba'dan Ýzlenimler - 3 ... Cüneyt Göksu
Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu
Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin,
Ýþe Yarar Kýsayollar, Damak Tadýnýza Uygun Kahveler
Editör'den : Küstah kurtçuklar!..
Merhabalar,
Eee sonunda küstahta olduk. O zaman gelin þu küstahlýða devam
edelim. 2 gündür Dünya yeni bir kurtçuðun hýzla yayýlmasý ile
çalkalanýyor. Bulaþtýðý makinaya zarar vermeden sadece kendini
bulduðu adreslere daðýtan bir kurtçuk bu. Açtýðý ve iþgal ettiði
portlardan makinaya sýzmayý kolaylaþtýran bir yapýya sahip. Bilgiye
göre port açma iþlemini 1 Þubatta baþlatacak ve 12 Þubatta yayýlma
tamamen duracak. Buraya kadar güzel. Bu bilgiler ilgi gösteren
herkesin kolaylýkla ulaþabileceði bir yerde duruyor. Ýlgi göstermek, iþte
sihirli fiil bu. Gelin burayý biraz açalým.
Mekanýmýz KM olduðu için ondan örnek vereceðim ama her türlü site ve internet müdavimleri muhatabýmdýr.
Bilgisayar hayatýmýzý kolaylaþtýran, sosyal hayatýmýzý derinden etkileyen bir araç. Hele internet devreye
girdiðinden beri yaþam þeklimiz dahi deðiþti, öyle deðil mi? Eskinin klavye kullanan operatörlerinin yerini,
nette fink atan, çatýr çatýr çet yapan, çoklu ortam uygulamalarý ile eðlenen yeni nesil insanlar aldý. Ýþte ilgi
denen zorunluluk burada devreye giriyor. Tüm bu özellikleri bize sunan bilgisayarýmýzý her daim saðlýklý
tutmak, baþýna gelebileceklerden korumak boynumuzun borcu, bunun da yolu ilgiden geçiyor. Son
zamanlarýn en etkili silahý virüsler. Milyarlarca dolarlýk zarara, iþ ve bilgi kaybýna, sinir katsayýsýnýn artýþýna
neden olan bu virütik mahlukatlardan korunmanýn yollarýný bilmekte iþin raconu. Çocuk sahibi olmak
istemeyen yada 'yeter' diyen ailelerin doðum kontrol yöntemlerinden bihaber olmasý komik olmaz mý? Olur,
týpký virüsten korkan ama ne önlemi alacaðýný bilmeyen delikanlý ve gençkýzlarýmýz gibi. Virüs kimilerinin
sandýðý gibi kablolarý kemiren bir kýl kurdu deðildir. Virüsler aklýevveller tarafýndan çeþitli amaçlarla üretilen
minik programcýklardýr. Amaca uygun bir zararý verir ve sonra köþelerine çekilirler. Program olduklarýndan her
yeni virüs bir öncekinden daha akýllý olmak zorundadýr ve genellikle öyledir.
Virüslerin genel anlamda 2 görevi vardýr. Birincisi girdiði makinaya olabildiðince zarar vermek, ikinci ve en
önemli görevi ise kendini olabildiðince hýzlý bir þekilde yaymaktýr. Birinci iþlevi deðiþkenlik gösterse de ikinci
iþlevi son nesil virüslerde hemen hemen aynýdýr. Virüs bilgisayarýn içinde email adresi olabilecek tüm
dökümanlarý tarayarak bulduðu her adrese kendini geriplanda çalýþtýrdýðý mini sunucu aracýlýðýyla yollar.
Yollarken de gönderici olarak gene o bulduðu adreslerden birini seçer ve mesajý sanki o mesajdan
geliyormuþ gibi gönderir. Örneðin Ayþe bir kahveci ve hergün sitemize girip yeni sayýyý okuyor. Gezdiði her
sayfa gibi KM sayfasý da geçici internet dosyalarý arasýnda yerini alýyor. Minik virüsümüz ilk taradýðý yerlerden
biri olan gecici dosyalarýn olduðu klasöre dalýyor ve KM'nin son sayýsýný yakalýyor. Yukarýdan aþaðý gezerken
ilk adres olarak hemen [email protected] adresini bulup biraz daha aþaðýya iniyor ve
[email protected] adresini görüp hemen iþe koyuluyor. Önce editör Þakir'e virüsü yolluyor, sonra Þakir
editöre. Olup bitenler ise Ayþe'nin virütik bilgisayarýnda. Yani ne editörün ne de Þakir'in olaydan haberi var.
Bu küçük örnek bu tür virüslerin çalýþma þekli konusunda sizlere bir fikir verebilmiþtir sanýrým. Birkaç küçük
uyarýyla bu konuyu burada kesip küstah dünyama geri dönmek istiyorum.
■
■
■
■
Mutlaka bir virüs koruma programý edinin ve sürekli güncelleyin.
Virüs uyarýlarý yapýlan günlerde tanýdýk adreslerden gelse bile her epostaya þüphe ile yaklaþýn.
Hiç kimseye ekli dosya olarak exe, scr uzantýlý dosya yollamayýn. Siz yollamayýn ki size de
yollamasýnlar. Diðer tehlikeli uzantýlar; pif, bat, com, js,vb. Sýkýþtýrýlmýþ zip dosyalarýna bile
güvenmemekte yarar var.
Unutmayýn ki, hiçkimse bilerek(?!) yolladýðý virüslü epostada gönderen olarak kendi adresini
kullanmaz. Ýnsanlarý ve kurumlarý suçlamadan evvel yukarýda yazýlanlarý birkez daha okumanýzda
yarar vardýr.
Bu uzun yazýya neden olan w32.novarg.a@mm isimli kurtçuktan bugün tam 2.148 tane aldým ve hala
almaya devam ediyorum. Binlerce KM okuyucusunun bilgisayarýnda benim email adresimin mutlaka olduðu
düþünülürse az bile almýþým denebilir. Bu arada virüsü kapýp nevazil olduðundan þüphelenen dostlar
Symantec tarafýndan üretilen temizleyiciyi aþaðýdaki adresten bulabilirler.
http://securityresponse.symantec.com/avcenter/venc/data/[email protected]
Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarý
AKIL OYUNLARI : Prof. Dr. Nevzat Tarhan
ÝÞ STRESÝ
Çalýþma saatleri , vardiya usulü çalýþma, fiziksel tehlike varlýðý , sorumluluk fazlalýðý , iþsizlik korkusu gibi bir
çok neden insanlarý gerilim içinde tutar.
Ýþ ortamýnda sorunlar:
Vardiya usulü çalýþma , kan þekeri , vücut ýsýsý , metabolizma ve zihinsel verimliliði etkiler.Ýþ motivasyonunu
azaltýr.Nöro-psikolojik ritim bozulmasý , ülser, þeker hastalýðý , tansiyon gibi bir çok psikosomatik hastalýðý
alevlendirmektedir.
Zaman baskýsý , hata yapma korkusu , güvenliðin az olmasý stresi arttýrýr.Bazen aþýrý güvenlik özellikle
nükleer çalýþma gibi riskli çalýþmalar beyni daha çok yarar.Kulak koruyucusu taþýnmasý insanda tecrit olma ,
tehdit altýnda olma duygularýný harekete geçirir.
Aþýrý çalýþma altýndaki insanlarda acil ve beklenmedik durumlarda karar verme kapasiteleri azalabilmektedir.
Kurum içindeki rol:
Kiþinin görevinin sýnýrlarýnýn belirsizliði , fazla terfi etmiþ olmasý veya yetersiz terfi içinde olmasý kaygý
düzeyini yükseltir.
Kýsa zamanda çok para kazanmak ve daha yüksek bir sosyal konuma ulaþmak için yoðun rekabet bedel
ödettirecektir.Bedeli kaybeden kadar kanan da öder.Bu bedelin adý "Ýþ stresi"dir.
Emeklilik stresi :
Yapýlan araþtýrmalar emeklilik sonrasý iki yýl içerisinde ölüm olaylarýnýn daha sýk olduðunu
göstermektedir.Özellikle iþ doyumu olan insanlar emekli olduklarýnda psikolojik hazýrlýklarý yeterli deðilse
beden saðlýklarý bozulmaktadýr.Emekliliðin bunamayý ,Alzheimer hastalýðýný tetikleyici olduðu da saptamalar
arasýndadýr.
Þuuru yerinde olan , eli tutan insanýn emekli olsa da bir iþle meþgul olmasý insanýn psikolojik doðasýna daha
uygundur.
Ýþ stresinde ailenin rolü :
Aile ortamýndaki etkenler iþ içindeki etkenlerde ayrý düþünülemez.Ailevi sorunlar , maddi güçlükler , kiþiler
arasý iliþki sorunlarý , iþ yerinde kendini güvende hissetmeme birer stres kaynaðýdýr.
Özellikle aileden ve iþletmeden gelen talebin çatýþmasý bireyin kiþiliði ile aþýlabilir.
Kocasýna destek vermeyi görev olarak düþünen bir eþ eþinin iþ baþarýsýný arttýracaktýr.
Aile yuvasýnda güvende , rahat olmak , iþ dýþýnda evi bir sýðýnak olarak görmek iþ stresini azaltýr.
Ýyi bir eþ altý çizilmemiþ bir anlaþma ile evin iç sorumluluðunu alýr.Bu kocasýnýn baþarýsýný arttýrýr.
Eþlerin her ikisinin çalýþtýðý aile modelinde yeni sorunlar eklenmektedir. Özellikle Türk aile modelinde kadýn
hem iþ hem ev sorumluluðunu beraber götürmektedir.Annelik , ev hanýmlýðý ve çalýþma hayatý kadýný daha
çok yýpratmaktadýr.ABD'de yapýlan araþtýrmalar boþanan çiftlerde artýþýn nedenini yeni aile modeline
baðlamaktadýr.ABD'de de erkekler çalýþan eþle evlenmeye baðlý rolünde deðiþimi göz ardý etmektedir.Yani
evin iþ sorumluluðunu kadýndan bekleme eðilimi fazladýr.Bu da tartýþma ve gerilim kaynaðý olmaktadýr.
Eþlerin her ikisinin çalýþmak zorunda olduðu çalýþma modellerinde aile dýþý yardým önem kazanýr.Böyle bir
yardým yoksa taraflarýn sorumluluklarý paylaþmalarý gerekir.
ÝÞ ÝLÝÞKÝLERÝ VE STRES
Bir çalýþma grubunda iyi iliþkilerin kurulmasý kiþi saðlýðý ve iþ veriminde önde gelen bir etmendir.
Üste saygý gösterilmemesi yani önemsenmeme , dostluk davranýþý içinde olmama , sevgi sýcaklýðýnýn
bulunmamasý gerilim duygularýna yol açar.
Yöneticinin adil olmamasý , yeteneklere katýlýmcýlýða , teknik bilgi ve donanýma uygun davraným içinde
olmamasý , karar mekanizmasýnda kararlara daha çok kimseyi katmamasý iç gerilimi artýrýr.
Ýþ yeri ortamýnda zor durumlarda destek görülmemesi , barýþçýl olmayan yarýþmacýlýk , rekabet kaygýlarýnýn
paylaþýlmamasý stres kaynaðý olmaktadýr.Sýkýntý , depresyon , psikosomatik hastalýklar böyle durumlarda
belirgin artmaktadýr.
Büyük ve ideal yöneticilerin insanlarýn farklýlýklarýný korurken , ayný amaç etrafýnda benzer hareket þekliyle
çalýþtýrmayý baþarmasýdýr.Tek tip insandan oluþmuþ bir yönetimde yetenekler ortaya çýkamamaktadýr.
Ýþ yerinde stres belirtileri :
Ýþ yerinde stresin uzun sürmesi bireylerin baþarý durumunu etkiler.Baþlýca belirtileri:
1. Rekabete karþý koymayý becerememe.
2. Kendine güvensizlik "Benim fikirlerim" budur diyememe.
3. Karýþýk durumlarda baþarýsýzlýk , panik.
4. Ýþ yerindeki sorunlara aþýrý duygusal tepki gösterme
5. Baþarýlý olmayý baþaramama.
6. Karar verme sürecinde yetersiz kalma.
7. Dayanýþma eksikliði.
8. Katýlýmcýlýðýn azalmasý.
9. Ýþ kazalarýnýn artmasý.
10. Ýþ performansýnýn düþüklüðü.
11. Ýþe devamsýzlýðýn artmasý.
12. Kalite kontrolünde hatalarýn artmasý.
13. Hatalara karþý vurdumduymaz davranma.
14. Alkol sigara kullaným artmasý.
15. Saðlýk sorunlarýnýn artmasý.
16. Yorgunluk , sinirlilik , baþ aðrýlarý sebepleri , zor kalkma , kolay aðlama , uyku düzeninin bozulmasý ,
yalnýz kalma isteði , iþtahsýzlýk , çarpýntýlar , mide baðýrsak hastalýklarý , allerjiler , romatizmal aðrýlar gibi
psikosomatik belirtilerde artýþýn yaþanmasý.
ÝÞ YAÞAMINDA KADIN
Kadýnlarýn adet öncesi gerilimleri , adet görememe , adet öncesindeki öfke , kýzgýnlýk , baþ aðrýlarý ve
uykusuzluk , mizaç deðiþiklikleri gibi özellikler kadýnlarýn biyolojik kimlikleri ile ilgilidir.Ýþ verimini
etkiler.Özellikle duygusal desteðe sahip olmayan çalýþan kadýnlarda bu durum daha da artmaktadýr.Eþler
tarafýndan anlaþýlmama ve hayali hastalýk olarak tanýmlanmasý kadýnda güven duygusunu zedelemektedir.
Ayrýca modern yaþamda genç anneyi yönlendirecek yaþlýlar çevresinin bulunmamasý önemli bir stres
kaynaðýdýr.Bu nedenle bebek doðurma korkusu anne adaylarýný etkiler.bebeðin özgürlüðü ve hareket
serbestisini azaltacaðý duygusu anneliðe karþýt duygularý geliþtirir.
Kadýnýn biyolojik bir gereði menapozda ortaya çýkar.Sýcak basmalarý , korku ve kaygýlar , çekiciliðini
kaybetme hissi önemli gerilimler ortaya çýkarýr.
Ev ve mutfak teknolojisi :
Ev aletleri ve hazýr yiyecekler ev iþleri ile geçirilen zamaný önemli ölçüde azaltmýþtýr.Kadýnlarýn bireysellik ve
ekonomik baðýmsýzlýk duygularýný güçlendirmiþtir. Çalýþmanýn kolay hale gelmesi evlenme yaþýný giderek
büyülttü.Bekar kadýn sayýsý arttý aile modellerinde önemli deðiþiklikler oluþtu.
Çalýþan kadýn batý toplumunda bile kendisi ile ayný yeteneklere sahip bir erkeðe oranla daha mevki ve ücret
almaktadýr.Bu durum onlardaki gerilimi arttýrmaktadýr.
Bu nedenle "A tipi davranýþ" kadýnlarda daha sýk gözlemlenmektedir. Aceleci , sabýrsýz ve katý tutum stresi
arttýrmaktadýr.
Çalýþan kadýnlarýn çift kariyer sahibi olmalarý yani hem iþ kadýný hem ev hanýmý olmalarý stres yüklenmelerini
arttýrmakta saðlýk yönünden bedel ödemek zorunda kalmaktadýrlar.
Nevzat Tarhan
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Ucundan Kenarýndan : Özlem Özdemir
Gece, Ben ve Turuncu Iþýðým...
Gece baþlamalý yolculuk,
Körü, yarýsý, karanlýðý......
Hiç farketmez, gece baþlasýn yeter.......
Benim tercihim; Tekdüze hayatlarýn ve þehrin uykuya daldýðý, en uzun mesailerin bitmek, fýrýncýlarýn uyanmak
üzere olduðu saat.
Mesela saat 03.00.
Akþamdan hazýrladýðým çantam kapýnýn önünde hazýr beni bekliyor.
Yine akþamdan hazýrladýðým, gerektiðinde pijama, gerektiðinde de yol kýyafeti olabilecek kostümümü de
giyindiðimde, yola çýkmaya hazýrým.
Asansör 5. katta kalmýþ. Bulundu apartmanýn akþamcýsý.........
Gecenin bu saatinde her zamankinden daha gürültülü gelen asansör, gece yolculuðumun ilk aracý.
Arabama yürürken sadece bir iki evin ýþýðý yanýyor. Henüz yatmamýþ öðrencilerin masanýn baþýndaki hallerini
geliyor gözümün önüne, bu saatte ýþýðý yanan ya öðrenci ya da çocuðunu emzirmek için kalkan anne olmalý
diye düþünüyorum.
Arka koltuða küçük çantamý, yan koltuða yol için hazýrladýðým CD'lerimi koyup, yerimi alýyorum. Kontaðý
çalýþtýrdýktan sonra, artýk baþbaþayýz. Gece, ben ve turuncu ýþýðým........
Gün ýþýðýnýn keþmekeþinden kurtulmuþ sokaklarý, ayýn sükuneti kaplamýþ. Gündüz insan karmaþasý yaþanan
caddeler, yerini bir iki arabaya ve sokak köpeklerine býrakmýþ olmanýn rahatlýðýný yaþýyor. Ýþe giderken
defalarca geçtiðim sokaklarýn boyasý dökülmüþ, kirlenmiþ duvarlarý, çukur yollarý, tek renk. Her yer gri, her yer
sesiz. Her yer huzur dolu. Gecenin orta yerinde.
Kýsa bir süre sonra giþelere geliyorum. Ýstanbul'dan kýsa süreli de olsa ayrýlmak için, pasaporta basýlan
mührün duraðý. Ýzin kaðýdýmý da aldýktan sonra yol tam anlamý ile burada baþlýyor.
Artýk yoldayým. Yol için hazýrladýðým CD'lerimden ilkini yerleþtiriyorum. Ýlk sýrada Frank Sinatra var. ''My Way''
.........
Ýlk ateþimi yakýyorum. Gece, My Way ve ilk turuncu ateþim.
Yol çizgilerini takip ederken, beynim, ruhum, bedenim bütün düþüncelerden yavaþ yavaþ sýyrýlýyor. Yarým
kalmýþ iþler, ödenmemiþ faturalar, ertelenen randevular hiçbiri aklýma gelmiyor, gelemiyor. Aklým sadece
yolda, dilimde ''My Way'' elimde yol ateþim.
Yaklaþýk yirmi-yirmibeþ dakika sonra, Eskihisar'dayým. Yaz dönemi ve bayram tatilcilerinin çilesi sayýlabilecek
feribotun misafirperverliði görülmeye deðer. Hiç beklemeden biniyorum feribota. Görevlinin gösterdiði yere
arabamý yerleþtirip kýsa bir süre için terkediyorum. Üst kata çýkýp, rüzgarýn ters yönündeki banklardan birine
oturuyor, çaycýnýn ikramýný büyük bir zevkle kabul ediyorum. Bardaðý ile üþüyen ellerimi, çayý ile içimi
ýsýtýyorum. Feribot hareket etmeye baþladý. Havanýn, içine su damlacýklarý serpiþtirilmiþ kokusunun
bronþlarýmýn en derin yerine kadar sindiðini hissedebiliyorum. Bu kadar temiz havanýn yanýnda zararýnýn aza
indirgeneceðini düþündüðüm ikinci sigaramý da yakýyorum. Rüzgarla paylaþmak adýna.... Kendimi Ýstanbul'un
yerine koyup, karþýdan bakýyorum kendime. Rüzgarýn, denizin ve gecenin ortasýnda, savrulan saçlarým ve
turuncu ýþýðým.
Feribot yolculuðumun henüz onbeþ dakikasý geçtiðine göre, bu kadar sürem daha var. Belki biraz
uyuyabilirim düþüncesiyle tekrar arabama dönüyorum. Yatýrdýðým koltuðumda on- onbeþ dakika kapatýyorum
gözlerimi. Deniz havasýndan olsa gerek, uykuya dalýyorum. Gözümü açtýðýmda feribot yanaþmak üzere,
bense saatlerce uyumuþ kadar dinçim.
Yolun üçüncü ayaðý baþlýyor. Topçular'a geldiðimde, trafiðe ve kurallarýna dahil olmadan , yol için seçtiðim
ikinci CD'yi hazýrlýyorum. Ama henüz dinlemek için hazýr deðiliz. Ne yol ne de ben.
Yalova'yý bekliyorum. Yolda olduðumu tam olarak hissetmeliyim. Durup kalkmalar, saðýmda solumda yanýp
sönen rengarenk floresan lambalarýn azalmasý için, Yalova'yý da geçmeyi bekliyorum.
Yalova'yý geçer geçmez ikinci CD yerini alýyor. Elton John ve ''Elton John Klasikleri'' hepsi birbirinden güzel
17 parçanýn yer aldýðý CD beni Bursa'ya kadar götürecek.
Orhangazi'ye geldiðimde hava yavaþ yavaþ aðarmak üzere. Köy ve kasaba otobüsleri çalýþmaya baþlamýþ,
sokak lambalarýnýn etkisi azalýyor. Geçtiðim köylerde hayvanlarýný sürüye katmak için yola çýkan kadýnlar, iþe
erken baþlayan erkekler belirmeye baþladýlar. Gün baþlamak üzere.
Orhangazi'den Bursa'ya gelene kadar hava tam anlamý ile aydýnlandý. Gün artýk ertesi gün. Yola çýkýþ dün
oldu.
Bursa'da durmadan yoluma devam ediyorum. Karacabey'e geldiðimde, Elton John en sevdiðim þarkýsýný
söylerken hýzýmý azaltýyorum. ''Sorry Seems To Be The Hardest Word''....
Karacabey'de yol iþaretlerine yaklaþmadan saða çekip duruyorum. Burada bir karar vermem lazým.
Sol sinyalimi yakýp Gümüþlük mü? Sað sinyalimi yakýp Ayvalýk mý?
Sola dönersem, yolun sonunda Gümüþlük var. Akþam yemeðinde ýzgara kalamar ve barbun..... Karþýmda
Tavþan Adasý, ardýnda günbatýmý manzarasý.
Saða dönersem, geçeceðim ilk ''Boðaz Köprüsü'' beni bir adaya götürecek. Akþam yemeði midye ve
Papalina..........
Cunda ve Gümüþlük arasýnda tercih yapmak güç olsa da, sað sinyalimi yakmýþ bulundum......
Özlem Özdemir
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Arap olayým ben de kahveciyim... : Beyhan Duffey
Olmamýþ Hüsnü Bey
Efendim neden mi bana "Olmamýþ Hüsnü Bey" diyorlar ? Açýklayayým. Bendeniz 68 yaþýnda, Devlet Demir
Yollarý'ndan emekli Hüsnü KIRIK. Saklamaya çalýþmayýnýz efendim. Dudaðýnýzýn kenarýna gelip bir anda
yerleþen gülümsemeyi farketmediðimi sanmayýn. Ben buna alýþkýným. Yaradýlýþ itibariyla kibar bir insaným.
Sakinim. Bütün hayatým boyunca bir kiþiye sesimi yükselttiðimi de hatýrlamam. Bu kibarlýðým yüzündendir ki
þu soyadýmdan çok çekmiþliðim vardýr. Bir firsatýný bulursak onunla ilgili anýlarýmý da bilahere anlatýrým... Eþim
Sabahat Kýrýk. O da benim gibi doðma büyüme Eskiþehirli'dir. Birbirimizi ilk mektepten beri tanýrýz. Aramýzda
iki yaþ vardýr. Çok genç yaþta evlendik. Bir kýzýmýz bir de oðlumuz var. Kýzýmýz Izmir'de bir tüccarla evlidir. Ýki
de torunumuz var. Damat biraz geçimsiz. Bu yüzden yýlda bir ancak görüþürüz onlarla... Oðlum Devlet Su
Ýþleri'nde proje mimarý Ahmet KIRIK. Maþaallah akýllý delikanlýdýr. Gelinimiz Ayþenur'u kýzýmýz kadar severiz.
Saygýda kusur etmez bize. Anadolu Üniversitesi'nde araþtýrma görevlisidir. Ýki de bunlardan torunumuz var.
Alp 6 yaþýnda, abisi Orkun 11. Çok baþarýlýlar mektepte.
Çok þükür çocuklarýmýzý evlendirdik, emekli olduk. Oðlum razý gelmedi ayrý oturmamýza. Gelinimiz de cok
ýsrar etti. Bu yüzden hükümet konaðýnýn arkasýndaki Devran 2 apartmanýnýn 3.katýnda hep birlikte
oturmaktayýz. Eskiþehir'de evleri bilirsiniz, geniþ geniþtir. Bizim þimdi oturduðumuz bu evde yeterince geniþ.
Hepimize yetiyor. Oðlum ve gelinim geçen yýl satýn aldýlar bu daireyi. Dedim ya sakin yaradýlýþlý insanlarýz.
Kavgamýz gürültümüz olmaz.. Eh, bir çocuklarýn gürültüsü var ki o da hangi çocuklu evde yok efendim ?
Bizim haným ilk mektepten sonra okumadý. Halkevinin dikiþ nakýþ kurslarýna gitti. Arnavut kökenli anasýndan
güzel yemekler yapmasýný bilir. Yani anlayacaðýnýz on parmaðýnda on marifet. Bir kötü huyu var ki, batýl
inancý çoktur. Fal açar, felaket habercisi gibidir. Kurþun döker. Oðlan da, gelin de ben de kaç kez söyledik,
býraktýramadýk. Can çýkarmýþ da huy çýkmazmýþ efendim...
Emekli olduktan sonra çok sýkýldým evde efendim. Öyle kahveye gitmeyi falan da sevmem. Apartmanda
oturuyoruz öyle bað bahçe iþlerimiz de yok oyalanacak. Sabahat'ýn haným arkadaþlarý gelir gündüzleri, ben
kaçacak delik ararým. Zaman zaman da o ziyarete gider arkadaþlarýný. Ýþte o yalnýz zamanlar daha bir sýkýcý
geçer benim için. Neyse ki öðleden sonra çocuklar mektepten dönüyor da evde ses oluyor.
Anladým efendim, sýkýldýnýz. Konuya gireyim. Efendim, Sabahat Haným bir gün komþumuz Naciye Haným'in
evde kalmýþ kýzýnýn üstündeki nazarý almasý için kurþun dökmeye gitti. Oðlan, gelin iþte, torunlar okulda.
Bakkalýn çýraðý Ferit'e seslenip uzattýðým sepete gazetemi koymasýný istedim. Caným þöyle okkalu bir kahve
istedi. Mutfak iþlerinden de hiç anlamam. Ne kahveyi bulabildim ne de cezveyi. Vazgeçtim. Kuruldum bir
güzel koltuðuma, açtým gazetemi. O bunu kesmiþ, bu þunu kovalamoþ. Enflasyon düþmüþ, içisleri bakaný
Hong Kong'a gitmiþ. Manken kýzlarýmýz Paris'ten gerisin geri gönderilmiþler. Fazla etli butluymuþlar... Dünkü
bulmacanýn cevabý verilmiþ. Afrika'da bir ülke. Beþ harfli. Çocuklarýn atlaslarýný karýþtýrdým bir türlü
bulamamýþtým. Neymiþ ? Somali. Somali beþ harfli mi a benim caným, altý harfli. Her gün bir yanlýþlýk
yapmasalar þu bulmacada kurbaðalar kýsýr kalacak. Neyse efendim lafi uzatmayayým, bulmacanýn bir iki
sorusuna bakýp, sýkýlýp kenara býraktým. Haber vakti. Televizyonu açtým ama haberler evlere þenlik. Doðru
düzgün haber verecek bir tek televizyon kanalý bulamaz olduk. Radyoyu da bizim oðlan yeni aldý. Otuz çeþit
düðmesi var. Bilemem ki nereden açýlýr, nasýl kapanýr... Uzatmayayým, haberlerden de vazgeçtim. Kanallarý
dolaþýrken iki haným kýzýn kek tarifi verdiðini gördüm. Tariften öte kýzlarýn zerafeti dikkatimi çekti. Bu
televizyon dilberleri hangi iþin ucundan tutarlarsa tutsunlar hep yarý çýplaklar. Valla ben bizim evde ne
gelinimden gördüm ne de hanýmdan böyle haller. Tövbe... Tövbee... Efendim izlerken izlerken öyle bir tarif
etmeye baþladýlar ki aðzýmýn suyu akar oldu. Yok.. Yok.. Bu sefer haným kýzlara deðil, verdikleri kek tarifine...
Biri anlatýyor, öbürü yapýyor, karýþtýrýyor. Neler yok ki içinde, kuru üzüm mü dersiniz, havuç mu, fýndýk mý,
tarçýn mý ?.. Bir de güzel süslediler. Kalýbýna da yerleþtirdiler... Oh.. fýrýna vermeye hazýr. Caniý da nasýl çekti
nasul çekti anlatamam. Baktým içine konacak malzemeleri ve ölçülerini tekrar ediyorlar. Yanýmdaki kalemi
aldým gazete sayfasýnýn üst boþluðundan, soldan saða dolaþarak bütün boþluklarýna verilen ölçüleri yazdým.
Sabahat gelince tarifini veririm yapar. Efendim þu televizyonlarda illet olduðum bir durum daha vardýr ki o da
þudur, reklamlar. Topu topu yarým saat sürecek bir programý bölüp kýrk kere reklam koyup, her seferinde de
temcit pilavý gibi aynýlarýný peþpeþe sýralayýp zývanadan çýkarýyorlar insaný. Hanýmlar tepsiyi fýrýna vermemiþti
ki araya reklam girdi. Dayanamayýp kanal deðiþtirdim. Cýrlak sesli çirkince bir kadýn avaz avaz þarký
söylüyordu. Bu hilkat garibelerini neden televizyonlara koyup da bizim de göz zevkimizi bozarlar bunu da
ayrýca anlamýþ deðilim. Neyse efendim, bir müddet bulmacamýn baþýna döndüm. Bugün karelerde,
boþluklarda, sorularda bir yanlýþlýk yok gibi duruyor ama yarýn çýkar altýndan bir çopanoðlu... Aradan ne kadar
zaman geçti bilemedim, birden kek tarifi olan kanalý açmadýðým aklýma geldi. Hep þu gudubet suratlý karý
yüzünden. Kanalý bulduðumda efendim, hanýmlar kesmiþ de yiyorlardu bile o güzelim tarçýnlý, havuçlu,
üzümlü keki... Üstüne de böyle þeffaf þeffaf birþeyler koymuþlar. Yeþilli, kýrmýzýlý. Bir türlü ne olduðunu
çýkaramadým. Pek de güzel görünüyordu.
Zaman geçtikce benim de kek krizim arttý efendim. Sabahat'ýn komþudan dönmeyeceði tuttu. Zaten tarifi de
alýrken elimize yüzümüze bulaþtýrdýk, tam alamadýk. Sabahat þimdi bunu yapmaya kalksa, bu böyle olmaz,
yanlýþ anlamýþsýn un o kadar eklenmez diye söylenip duracak. En iyisi kendim yapmak. Söylediðim þeye ben
de þaþýrdým, "kendim yapmak". Neden olmasýn ? Hem onlara da sürpriz olur.
Efendim söylemiþtim mutfakta özürlü olduðumu. Az önce cezveyi, kahveyi bile bulamadým ya. Yok, pek
hamaratlaþtým. Hangi kapaðý açsam, istediðim malzeme karþýmda duruyor. Yumurtalar buz dolabýnda
sýralanmýþ beni bekliyor... Pek keyiflendim pek... Keþke daha önce keþfetseydim þu mutfak zevkini. Gazetem
yanýmda, ölçüler dört köþesinde, ben de karýþým kývamýna geldikçe dört köþeyim. Mutfak tezgahýnýn üstü
biraz birbirine karýþtý ya önemli deðil. Hele ben bir keki tutturayým bu kadar karýþýklýða gelinim de Sabahat
Haným'da ses çýkarmaz. Bir yandan yere dökülenleri de terliðimin ucuyla halýnýn altýna gönderiyorum.
Binbir türlü iþkenceden sonra fýrýný ateþlemeyi becerdim ve kekimi fýrýna sürdüm efendim. Heyecandan kalbim
duracak. Ýkide bir kapaðý açýp kontrol ediyorum. Kokular yükselmeye baþladý bile sayýlýr ama haným kýzlarin
keki gibi kabarmadý. Kabarmadý. Eyvah ! ! ! Elbette kabartma tozu koymayý unuttum. Hemen çýkardým
fýrýndan kalýbý. Baktým hamur hala cývýk. Ýki kaþýk kabartma tozu koyup ( kaþýðýn ne kaþýðý olduðunu
söylememiþler ya da ben yazmamýþým efendim, yemek kaþýðýiný ölçü aldým ) iyice karýþtýrdýktan sonra tekrar
fýrýna verdim. Bu sefer heyecandan fýrýnýn kapaðýný bile kapatamýyorum. Gözlerim kekin üstünde ne kadar
izledim bilmiyorum, kapý ziline ayýktým. Sabahat Haným'dý gelen.
Sabahat ayakkabýlarýný çýkarýp, terliklerini ayaðýna geçiriyorken bir taraftan da söyleniyordu. "Ayol, ne piþiyor
evde ? Ne güzel kokuyor. Gelin erken mi geldi yoksa ?". Haným güzel kokuyor deyince koltuklarým kabardý.
Nede olsa hayatýmdaki ilk mutfak maceramdý ve baþarýya adým adým yaklaþmaktaydým.
Sabahat Haným mutfaða girince elini aðzýna siper edip ufaktan bir çýðlýk attý ? "Ayol, ne olmuþ bu mutfakta ?".
Ona olaný biteni anlattým. Hani benim soyadýmý ilk kez duyunca sizin de dudaðýnýzýn kenarýna hýnzýr bir
gülümseme yerleþmiþti ya, ayný gülümseme bu sefer Sabahat Haným'ýn dudaðýnýn kenarýna gelip kondu. Hiç
sesini çýkarmadý. Ortalýðý toparladý. Bulaþýklarý yýkadý. Ben de bir türlü kabarmayý becerememiþ ama kokusu
nefis kekimi fýrýndan çýkarýp, soðumak üzere tezgahýn kenarýna iliþtirdim.
Akþam ev halký toplandýk. Her zamanki düzenimizle akþam yemeðimizi yedik. Yedik ama benim aklým fikrim
az sonra çay servisiyle huzurlarýmýza çýkacak muhteþem kekimde. Gelin ve bizim haným iki de bir mutfagð
kosþyor, aralarýnda fýsýldaþýp fýsýldaþýp gülüþüyorlar. Sabah sizin, öðleden sonra da bizim hanýmýn dudaðýnýn
kenarýna gelmiþ konmuþ olan hýnzýr gülümseme oðlumun dudaðýnýn kenarýna yapýþmýþ bir vaziyette ve
sürekli gözlerini benden kaçýrýyor. Kimse kimseye birþey söylemiyor ama sanki ben anlamýyorum her birinin
gizli gizli benim kekimden konuþtuðunu. Az sonra hepsi alacak aðzýnýn payýný...
Ayþenur çay tepsisiyle girdi salona. Ben hiç istifimi bozmuyorum, gözüm televizyonda, aklým tepsinin
ortasýndaki kekte. "Bugün babam kek yapmýþ Ahmet" diyor. Diyor ama bir kelime daha söylese gülmekten
tepsiyi üstümüze devirecek. Oðlum "hýmm.." diye geçiþtiriyor. Hýnzýr o da ayný durumda. Sabahat Haným
yüzüme bile bakmýyor, kafasýný sürekli o yana bu yana çevirip duruyor. Ayþenur, çok çok olsa dört-beþ
santimi geçmeyecek kadar kabarmýþ ( !) kek dilimlerini herbirimize uzatýyor. Ben çevremi kolaçan ediyorum,
tepkileri ne olacak bakalým. Alp ve hemen arkasýndan Orkun kekten bir parça aðzýna götürüp, ayný anda "iyy..
bu ne iðrenç olmuþ" diye avuçlarýna tükürerek banyonun yolunu tuttular. Ýlk falso. Ahmet aðzýna attýðý küçük
lokmayý yaklaþýk üç dakikadýr çiðniyor. Ayþenur küçücük bir dilim koymuþ tabaðýna, çatalýyla kýrýntýlarla
oynuyor. Sabahat Haným çabuk çabuk çiðnemeden yutuyor... Bana kalsa fena olmamýþ hani. Çay faslýmýz da
kek faslýmýz da bitti. Hepsi tabaðýndakini yiyip bitirdi ama kimsenin gýký çýkmýyor. Sonunda dayanamayýp ben
sordum "Eee... Çocuklar nasýl olmuþtu kek ?" Hepsi çok beðendiðini söyledi ve konu da böylece kapanmýþ
oldu.
Biliyorum efendim lafý çok uzattým ama detaylarý anlatmadan da olmaz ki yani. Hemen þimdi baðlýyorum
konuyu. Neyse o gece herzamanki gibi ayný vakitte yattýk. Hemen uyumuþum. Sabahat Haným azýcýk geç
geldi yataða. Rüyamda, sülaleden de, aileden de, mahalleden de görmediðim zat kalmadý. Hepsi büyük bir
meydana toplanmýþ, ortalarýnda benim yaptýðým kek, "Olmamýþ Hüsnü Bey, olmamýþ" diye hep bir aðýzdan
baðýrýyorlar. Kýzým býrak yakamý, oðlum çek ellerini pantolonumdan, tepeme týrmanýyor biri, evladým çek
dedim ellerini ayaklarýmdan.... Kulaklarým uðul uðul... Olmamýþ Hüsnü Bey olmamýþ, olmamýþ Hüsnü Bey,
olmamýþ, olmamýþ Hüsnü Bey olm...
Sabahat hanýmýn beni dürtüklemesine uyandým. "Hayrola Hüsnü, ne olmamýþ ? Ayol bir o yana bir bu yana..
Olmamýþ, olmamýþ, olmamýþ diye de sayýklýya sayýklýya...". Bütün düþümü anattým Sabahat'a. "Ýlahi Hüsnü
Bey, Allah rahatlýk versin" deyip arkasýný döndü uyudu.
Sabah herkes iþine gücüne gitmiþ, Sabahat Haným çocuklarýn odasýný topluyordu, telefon çaldý. Açtým.
Ýzmir'deki kýzým. Ýki hoþbeþin ardýndan, "Baba kek yapmýþsýn bizsiz yemiþsiniz aþkolsun. Afiyet þeker olsun.
Biraz tutturamamýþsýn öyle mi ?" diye kahkahalar atýyor telefonda. Bu Sabahat Haným'ýn iþi. Yememiþ
içmemiþ telefon edip Ýzmirlere de yetiþtirmiþ. Neyse kazasýz belasýz kapattýk telefonu. Öfkeden kuduruyorum
ama suç benim, kim dedi sana ey akýllý, bilmediðin ise burnunu sok da elaleme rezil ol ? Oh olsun iþte. Az bile
bu sana. Ders olsun. Bugün bakkalýn çýraðýna seslenmeyeceðim, aþaðý inip de biraz nefes alayým, evin
halime gülen þu havasýndan kurtulayým... Bakkaldan içeri girer girmez Kerim Efendi hemen yanýma gelip
omuzumdan yakaladý beni ( Sivaslýdýr kendisi ) "Günaydýn Hüsnü Baba, kek yapmýþsýn da komþuluk hakký
bize vermemiþsin ?" Allah allah, sabah sabah nasýl haberi oldu ki bu bakkalýn ? Vay Sabahat Haným vay...
Düþtük ya artýk diline, kurtuluþ yok. Ben gazeteyle bakkaldan çýkarken, Kerim Efendi arkamdan sesleniyordu ;
"Olmamýþ Hüsnü Bey, olmamýþ... "
Þimdi neden anlattýn bu hikayeyi demeyin. Kýssadan hisse. Siz siz olun alýþkanlýklarý, alýþkanlýklarýnýzý bir
kenara býrakmayýn. Ýnsanlarý þaþýrtacaðým diye türlü donlara girmeyin. Alýþmýþ ve alýþtýrmýþsanýz herkesi ve
herþeyi bir düzene, o düzeni altüst etmeye kalkmayýn. Yoksa böyle benim gibi maskarasý olursunuz
herkesin... Olmamýþ Hüsnü Bey demedi demeyin... Saðlýcakla efendim...
Beyhan DUFFEY - Cidde / Suudi Arabistan
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
PASTORAL EFEMER : Zeki Yýldýrým
ÖÐRETMENÝM, CANIM BENÝM...
993 yýlýnýn son haftasýna girilirken, medya belleklerine çýð gibi düþen bir haber, bütün yürekleri sarstý. Bu
üzücü, ancak insanlýk abidesi olmasý gereken haberi üzüntümden detaylýca okuyamadým, sadece göz
atabildim. Çünkü benim de her zaman gurur duyduðum öðretmenlik geçmiþim vardý ve meslektaþlarýmýn
gösterdikleri erdemi belli ölçüde taþýdýðýma inanýyorum. Habere göre iki bayan öðretmen, çýkan yangýndan
öðrencilerini kurtarmak için insan üstü bir çaba göstermiþlerdi. Ama ne yazýk ki, öðrenciler kurtulurken,
öðretmenlerimizin biri ölmüþ, diðeri ise yaralýydý. Eminim ki, bu tablo dünyanýn hiçbir yerinde rastlanmayacak
kadar özel bir insanlýk örneðiydi ve gencecik iki öðretmen tarafýndan çizilmiþti. Ne büyük bir kadirþinaslýk ki
olayýn geçtiði yöre insanlarý, bu iki öðretmenin heykelini dikmeye karar vermiþlerdi. Ülkemizde yaþanan her
þeye hep kara gözlüklerle bakmaya alýþmýþ biz aydýnlar için, hala ülkemizde bitmeyen umudun timsalleriydi
onlar.
Köy Öðretmeni Þefik Sinig'in "Bana çiçek getirin, dünyanýn bütün çiçeklerini buraya getirin" þeklindeki son
sözleri C. A. Kansu üstadýn kalemiyle Anadolu kokan, duygularýmýzdan oluþan renklerle ve insanlýk
motifleriyle ölümsüzleþen baþka bir tabloyu, anlatýr. Gerçek bir olayýn yer aldýðý þiirde; bir öðretmenin
mesleðine, çok sevdiði öðrencileri uðruna yapýlabileceklerin üst sýnýrlarýný nasýl kolayca aþýlabilineceginin
buruk ama anýtsal bir öyküsünü anlatýr. Yolu, ýþýðý olmayan bir Anadolu köyünün idealist öðretmenidir ana
tema. Ne zaman o þiiri okusam duysam, hep bir Anadolu güneþi parlar içimde. Kendimi çýtýr çýtýr yanan
sobanýn etrafýnda sýralanmýþ; önlüklü, yakalýklý gülümseyen yüzlü öðrencilerimin içinde bulurum.
Öðretmenler, öðretmenlerim, canlarým benim. Ben bunlarý düþünür ve yazarken sizler gerçekte eminim ki,
yarýnýn insanlarýný þekillendirmeyi amaç edinmiþ geniþ yüreklerinizde, bilim meþalesinin alevini daha
güçlendirmekle meþgulsünüz. Yaþadýðýnýz ve insanlýk için hep birer onurlu miras olacak, ne kadar çok
anlatýlacak aný vardýr. Bu erdemli anýlarý duyunca, ben de üstat gibi kaleme almak, hiç olmazsa üç, beþ daha
fazla insanýmýzýn kalplerine seslenmek istiyorum. Didaktik içeriði destekleyen bir çok uzmanýn bulunduðu KM
bunun için çok uygun bir platform.
Öykü, Diyarbakýr'ýn bir köyüne öðretmen olarak atanan, idealist bir öðretmenin anlattýklarýndan alýnmýþtýr.
"Isparta'nýn Gönen Ýlköðretmen Okulu'ndan mezun oldum" diye baþlamýþtý sevgili öðretmenim. Biz, bu ülkenin
sýnýrlarý içinde, her yerde, her koþulda çalýþmaya and içmiþtik. Tayinim çýktýðý gün dünyalar benim olmuþtu,
yaþamýmda yeni bir safha baþlýyordu, öðretmendim artýk. Valizimi toplayýp yola çýkmam ile göreve baþlamam
arasýnda ne kadar gün geçti hatýrlamýyorum bile. Okulumu ve öðrencilerimi çok sevmiþtim. Her þey çok iyi
gidiyordu. Benim için bir tek endiþeli problem vardý. Köyde, o civarýn en itibarlý ve sözü geçen "ÞIH"ý
yaþýyordu. Onunla diyalogumuzun nasýl olacaðý ve ne tür geliþmelere yol açacaðý benim için belirsizdi.
Benden önceki öðretmen arkadaþ, ilk güden ondan icazet almaya baþlamýþtý. Ben, bilimin ve Cumhuriyet'in
öðretmeniyim, nasýl gider el pençe dururum karþýsýnda ve gitmedim. O da bana, bu konuda iç karýþmadý ve
hiçbir þekilde karþý karþýya gelmedik.
Bir gün ilçeye indiðimde diðer rutin iþlerimi tamamlayýp, kaymakamlýða uðradým. Ýlçeye genç bir Kaymakam'ýn
atandýðýný duymuþtum. Ziyarette okulumun ve köyün sorunlarýný konuþtuk; en son ayrýlýrken de onu köyüme
davet ettim, memnuniyetle geleceklerini ifade ettiler. Günler sonra bir cumartesi günü, köyün posta ve telefon
iþlerini yapan bakkal kaymakam ve hakim'in köye öðleden sonra gelmeyi planladýklarýný haber verdiklerini
söyledi. Ben okulumu ve lojmanýmý, ziyarete hazýrlamaya baþladým. Saatler sonra bir köylü elinde bir küçük
bir kaðýt pusula getirdi "Kaymakam bey gönderdi" dedi. Hemen açtým "Sayýn öðretmenim" diye baþlýyordu.
"Þu anda Þýh ....... 'in evine misafiriz, seni de oraya bekliyoruz" ile bitiyordu. Notu veren köylü,
-Ben gideyim öðretmen efendi dediðinde ben "bekle bir dakika" dedim. Hemen pusulanýn arkasýna "Sayýn
Kaymakamým, ziyaret etmeniz umuduyla sizi okulumda bekliyorum" yazdým ve eline tutuþturarak kaymakam
beye iletmesini rica ettim. Yaklaþýk 15 dakika sonra ayný köylü göründü ve elinde yeni bir pusula vardý.
Hemen açtým "Sevgili öðretmenim, lütfen buraya geliniz ve bizi buradan kurtarýnýz". Hemen dedim kendi
kendime, köylüden beni götürmesini rica ettim. Kocaman bir evin, devasa bir odasýna girdik. Karþý duvarýn en
orta yerine þýh oturmuþ ve misafirler hiyerarþik yapýya uygun olarak tek sýra dizilmiþlerdi. Baþtan bütün
ziyaretçilerle tek tek tokalaþmaya baþladým. Biliyordum ki bütün ziyaretçiler þýhýn elini öperek yerine geçerdi.
Ben ona sýra gelince de tokalaþarak, sýradaki diðeri ile devam ettim. Tabi ki en önemli misafir olan ve þýhýn
yanýnda baþ köþeye oturmuþ kaymakam ile hakimin de elini sýkarak. Bütün insanlarla tokalaþýp, oturacak bir
yer ararken kaymakam beyin sesini duydum, ona doðru döndüm. Baktým ki kaymakam bey ayaða kalmýþ ve
yerine benim oturmamý istiyordu. Þaþýrmýþtým, o devletimizi, cumhuriyetimizi temsil ediyordu. "Lütfen" dedim
"Sayýn Kaymakamým baþ köþe devletimizi temsil eden size aittir, ben nasýl oturabilirim" dediðimde yüzüne
görevinin ciddiyeti düþmüþ olan gencecik kaymakam herkesin duymasýný istediðini açýkça gösterircesine
"Sevgili öðretmenim" dedi. "Kaymakamý da, Valiyi de, Hakimi de, Baþbakaný da yetiþtiren bir öðretmendir.
Öðretmenin olduðu yer de baþ köþe nasýl bir baþkasý oturabilir" dedi ve kolumdan çekerek yerine oturttu.
Þaþkýndým ama bir o kadarda mutlu, kendimi o kadar güçlü, doðru ve haklý buldum ki anlatamam. Kýsa bir
ikram faslýndan sonra dýþarý çýktýk. Kaymakam, hakim ve ben okuluma doðru yürürken, her þey daha bir
anlamlýydý.. Büyük hükümdar Fatih ile Öðretmeni Akþemsettin arasýndaki konuþmalar gibiydi yaþadýklarým.
Dað taþ bana gülümsüyor ve selamlýyordu.
Zeki Yýldýrým
[email protected]
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Misafir Kahveci : Kamil Yaþaroðlu
PAYLAÞMAK MI BÖLÜÞMEK MÝ?
Paylaþmak deyince pek çok kimse sahip olduðumuz herhangi bir þeyin azalacaðýný, deðerini kaybedeceðini,
eksileceðini veya yok olacaðýný düþünür. Ýlk bakýþta doðru gibi gözüken bu yaklaþým paylaþýlan þeyin genelde
maddi bir varlýk olduðu düþünülerek yapýlan deðerlendirmenin sonucudur. Ancak önemli olan nasýl
paylaþtýðýnýzdan çok niçin ve hangi amaçla paylaþtýðýnýzdýr. Eðer elinizdekileri belirli bir çýkarý hedefleyerek
baþkalarýyla eþit parçalar halinde bölüþüyorsanýz bu gerçek anlamda bir "paylaþým" mýdýr? Ya da
"paylaþmak" her zaman "eþit parçalar halinde bölüþmek" midir? Bir anne ya da baba elindeki çikolatayý veya
meyveyi çocuðuyla "paylaþýrken" titiz ve eþit bir "bölüþüm" mü yapar? Yoksa çoðunu çocuðuna daha azýný
kendisine mi ayýrýr? Barýþ Manço bir þarkýsýnda "bir dilim ekmeði bölüþürüm seninle" derken acaba ne tür bir
paylaþýmdan bahsediyordu? Soruyu þöyle de sorabiliriz: Ekmeðini bölüþtüðü kiþiden herhangi bir menfaat
beklentisi içinde miydi? Tabi ki hayýr. O þarkýda bahsedilen bir dilim ekmek bile olsa vurgulanmak istenen
herhalde paylaþýlacak bir dosta sahip olmak ve paylaþmanýn o dostun gönlünde meydana getireceði huzuru
hissedebilmektir. Paylaþmak yok olmak, azalmak ya da kaybetmek deðil aksine çoðaltmak ve artýrmak
hedefine yönelik olursa anlam kazanýr. Bu nedenle hiçbir çýkar beklentisi olmadan yapýlan paylaþýmlar gerçek
paylaþýmlardýr. Görünürde bir tür harcama gibi gözükseler de aslýnda katlanarak geri dönen bir kazanç
saðlarlar.
Burada önemli olan bir diðer konu da sahip olduðumuz ancak maddi bakýmdan ölçülmesi mümkün olmayan
deðerlerin paylaþýmýdýr. Bize küçük ya da anlamsýz gibi görünen ancak baþkalarý için oldukça anlamlý
olabilecek nitelikleri paylaþmaktan kaçýyoruz çoðu zaman. Belki de onlarý paylaþmaya deðer görmüyoruz.
Bugün bir baþlangýç yapýn ve sahip olduðunuz güzel ve anlamlý þeyleri büyük küçük demeden baþkalarýyla
paylaþmayý deneyin. Bilginizi, sevincinizi, mutluluðunuzu, aldýðýnýz güzel bir haberi, okuduðunuz bir kitabý ya
da bir þiiri. Deneyin ve paylaþmanýn aslýnda eksilme ya da erime deðil aksine artma ve çoðalma olduðunun
farkýna varýn.
Mutlu ve güzel paylaþýmlar.
Kamil Yaþaroðlu
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Gezgin Kahveci : Cüneyt Göksu
Küba'dan Ýzlenimler - 3
"Hasta La Victoria Siempre"
Yola çýkýþ..
Uçuþ tarihimizden 2 gün önce, Ankara'dan Ýstanbul'a geçtik. Burada, hem heyecanýmýzý paylaþan
arkadaþlarýmýzla görüþecek hem de son eksiklerimizi tamamlayacaktýk; eskiklerin baþýnda, caným annemin,
"Anne Kurabiyeleri" geliyordu. Annem onlarý hazýrlarken, en az benim kadar heyecanlýydý. Birlikte, harita
üzerinden Küba - Türkiye hattýný inceledik, hayaller kurduk. Yaptýðýmýz hazýrlýklarý, hayallerimi, neden bu
yolculuðu çok istediðimi anlattým; gözleri mutlulukla parlýyordu. Sanýrým her anne gibi, o da endiþeleniyordu;
belli etmemeye çalýþsa da, anlamamak mümkün deðildi.
31 Aðustos sabahý, 06:00'da Atatürk Havalimaný'ndaydýk. Air France'ýn "check-in" masasýna geldiðimizde,
gülümseyen bir sürü þýk bay ve bayan arasýnda, biz, sýrt çantalarýmýzla hiç de Paris yolcusuymuþ gibi,
görünmüyorduk. Görevli memur geldi ve çantalarýmýzýn büyük naylon torbalara yerleþtirilmesinde yardýmcý
oldu; sarkan ipler ve kayýþlar problem yaratabilirmiþ. Kafeye geçtik, vakit bir türlü geçmek bilmiyordu.
Aðabey'imi görememiþtim; huzursuzdum; "muhakkak geleceðim, seni Castro'ya uðurlayacaðým" demiþti;
gelirdi! Uçuþ saati geldi, uçaða binmek için, kapýya yöneldik. Oradaydý koca adam, körüðün kapýsýnda bizi
bekliyordu, aðabeyim gelmiþti. Kucaklaþtýk. Bu yolculukta bizimle olabilmeyi çok istediðini söylemese de,
gözlerinden belliydi.
Uçak saatinde kalktý, Paris'e de zamanýnda indi. Havana baðlantýsý için, sadece 3 saatimiz vardý. Uçaðýn
kalkacaðý terminale ulaþýncaya dek, bindiðimiz otobüs, bütün havalimanýný gezdirdi. Charles De Gulle,
Avrupa'nýn önemli, "hub"larýndan biri. Bulunduðumuz terminal Avrupa dýþý uçuþlara ayrýlmýþtý. Her milletten
insan oradaydý. Biz de volta atýyorduk; Küba purosuyla, ilk kez burada, bir tütün maðazasýnda tanýþtýk. Fiyat,
marka, kalite vb. konularda bilgi aldýk. Bu gezi için çok aradýðýmýz, fakat bulamadýðýmýz digital kameralarý
kurcaladýk. Binlerce dolarlýk pahalý saatlere bakarken, uçaða biniþ zamanýnýn geldiðini farkederek, çýkýþ
kapýsýna yöneldik.
Yolcu profili rengarenkti; Varadero'ya giden, þýk, "5-yýldýzlý" çiftler; kalabalýk, neþe içindeki gezgin genç
öðrenciler; iþ adamlarý; etnik kýyafetleri içindeki insanlar; turnelerinden ülkelerine dönen, cývýl cývýl "Havana
Club"lý bir gösteri grubu ve evlerine dönen baþka Kübalýlar...
Uçaktaki yerimize kurulup havalandýktan sonra, müzik ve video kanallarýný kurcaladýk bir süre. Yemeði de
yedikten sonra heyecanýmýz yatýþtý; Küba'yý konuþup, düþünürken uyumuþuz...
Rüya...
Ýlk Zamanlar...
Küba'ya, M.Ö. 3500'de ilk insan, M.S. 1250'de ilk yerliler olan Taino'lar gelmiþler. 3 Aðustos 1492'de, üç
gemisiyle Ýspanya'dan bilinmeze doðru yola çýkan Kolomb, 29 Ekim'de adaya ulaþtýðýnda, aslýnda Hindistan'a
vardýðýný sanmýþtý. Bir sene içinde, Ýspanya'dan 17 gemilik ikinci bir sefer yapýldý; 1500 kiþilik, asker, misyoner
ve iþçi topluluðu adaya getirildi. Kolomb bir kaþifti. O iþini yapmýþtý, ama ya sonrasý!..
Ýspanya Kralý tarafýndan adaya vali olarak atanan Diego Velásquez,
büyük bir askeri güçle, adadaki tek Ýspanyol yerleþkesi Baracoa'ya çýktý
ve Taino yerlileri tarafýndan karþýlandý; kendileri için düzenlenen
þenlikten hemen sonra da, bütün köyü katletti. Bu katliamdan kaçan Þef
Hatuey ve adamlarý diðer yerlilerle birleþti. Yerliler, 3 ay boyunca, gerilla
savaþý vererek, Velásquez'in Baracoa'dan çýkmasýný engelledi.
Sonunda, bir hain tarafýndan tuzaða düþürülen Hatuey, diri diri yakýlarak
öldürüldü. Böylece Küba, 1511'de emperyalizm'e karþý ilk baðýmsýzlýk
savaþýný, Taíno yerlilerinin lideri Hatuey'in ölümüyle de ilk þehidini
1520 Ýlk 300 kiþilik köle grubu altýn madenlerinde çalýþtýrýlmak üzere,
Küba'ya getirildi.
1533 Ýlk köle isyaný oldu.
1557 Batý'nýn getirdiði "Uygarlýk" sayesinde, yaklaþýk 3 Milyon olan yerli
nüfusu sadece birkaç bine düþmüþ, ve artýk Küba'da, 4 yüzyýl sürecek
bir Ýspanyol hegamonyasý baþlamýþtý.
1597 Havana'nýn doðusunda, günümüze kadar kalmayý baþarabilmiþ, Castillo del Morro kalesi inþa edildi.
1607 Havana baþkent oldu.
1614 On yýldýr yasak olan tütün ekimine yeniden, tek þartla izin verildi; bütün hasat, Seville'e (Ýspanya)
gönderilecekti!
1762 Ýngiltere - Ýspanya savaþý sýrasýnda, Havana Ýngilizler tarafýndan iþgal edildi. Bir sene sonra, Florida
karþýlýðýnda Ýspanyollarla takas edildi.
1774 Yaþayan 172.620 kiþiden 96.460'ý beyaz, 31.847'si özgür, 44.333'ü köle olan zencilerdi.
Baðýmsýzlýk Mücadelesi...
1784 Ýspanyol vali, Ýspanya dýþýndaki ülkelerle ticaret yapýlmasýný yasakladý.
1789 Ýspanya kralý bir yasa çýkarttý; köleler yýlda 270 gün çalýþacak, sahipleri onlarý doyurup, giydirecek ve iyi
birer Katolik olmalarý için gerekeni yapacaktý. Bunun karþýlýðýnda köleler de, sahiplerinin "sözünü dinleyecek
ve saygý gösterecekti".
1790 Ýlk Küba gazetesi çýktý. Satýþtan elde edilen kâr, bir okula baðýþlandý.
1791-1805 arasýnda, Haiti'de çýkan büyük köle isyaný bütün adayý sardý; Ýspanyollarý ve Fransýzlarý adadan
çýkartan köleler, Napoleon'un gönderdiði 43.000 askerin 8.000'ini esir alarak Haiti Zenci Cumhuriyetini kurdu.
Haiti'de bunlar olurken, 1795'de, Nicolás Morales öncülüðünde, Küba'da da, Bayamo'da baþlayan isyan,
adanýn doðusuna yayýldý. Ýspanyollarýn þiddet yoluyla bastýrdýðý bu isyaný önemli kýlan özellik, beyazlarýn ve
zencilerin, ilk defa birarada, Haiti benzeri bir ayaklanma baþlatmýþ ve "eþitlik" istemiþ olmalarýydý.
1811 Simón Bolívar, Venezuella'nýn, Ýspanya'dan baðýmsýzlýðýný aldýðýný açýkladý.
1812 José Antonio Aponte'nin Küba'da baþlattýðý baðýmsýzlýk isyaný, arkadaþlarýyla beraber idam edilmesiyle
sonuçlandý.
1821 - 1831 arasýnda Peru, Nikaragua, Honduras, Costa Rica, Guatemala ve El Salvador baðýmsýzlýklarýný
ilan ettiler. Yine bu tarihlerde, Afrika'ya yapýlan yaklaþýk 300 seferle, 60.000 köle adaya getirildi. 1824'de,
Peru'unun, son Ýspanyol'larý ülkeden çýkarmasýndan sonra, Amerika anakýtasýnda, sadece 2 ülkede Ýspanyol
kontrolü kalmýþtý: Küba ve Porto Riko. ABD Baþkan yardýmcýsý John Quincy Adams Kuba ve Porto
Riko'nun, Amerika'nýn doðal uzantýsý olduklarýný açýkladý.
1825 Meksika ve Venezuella, Küba'nýn baðýmsýzlýðý için destek vermek istedi fakat, Amerika ve destekçisi
Ýngiltere tarafýndan engellendi; Henry Clay, Küba'nýn, gelecekte Amerika'nýn bir parçasý olacaðýný
düþünüyordu.
1830 Ýspanya bütün vergileri kendi lehine arttýrdý, "Creole"lerin ve Küba doðumlularýn, kendilerini temsil
haklarýný ellerinden aldý.
1848 ABD baþkaný Polk, Küba'yý satýn almak için, Ýspanya'ya 100 Milyon Amerikan Dolarý önerdi, fakat
teklifi reddedildi.
1851 Narciso López, 2 yýl boyunca sürdürdüðü, Amerika ve zengin Küba'lýlarýn desteklediði "Küba'yý
Amerika'yla birleþtirme" savaþýnýn sonunda, Havana'da asýldý.
1854 ABD baþkaný Franklin Pierce 130 Milyon Dolarlýk 2. teklifini yaptý ve reddedildi. Bazý çiftlik sahipleri
Havana'daki Amerikan temsilciliðinde, Amerika'nýn Küba'ya asker göndermesi konusunda çalýþmalar yaptýlar.
1866 Jose Marti Küba'lýlarý, "Efendi deðiþtirmek, özgür olmak demek deðildir"
diyerek uyardý.
1868- 1900 Diðer Latin ülkelerindeki devrimlerden
esinlenerek ortaya çýkan hareket, Mambises olarak
adlandýrýlan Küba Gerillalarýnca baþlatýldý. El Cristo ve
El Cobre savaþlarýndan önce, Antonio Maceo
liderliðindeki 10 yýl savaþlarýnda, Ýspanyollar yenilgiye
uðratýldý. Bu savaþta ABD Küba'lý gerillalarýn yanýnda
yer aldý; silah ve parayla destekledi. Fakat her
defasýnda, bu savaþta bulunma stratejisini, Küba'nýn
baðýmsýzlýðýný desteklemek için deðil, Ýspanyol
sömürgesinden kurtulacak Küba'yý, bayraðýna yeni bir
yýldýz olarak ekleyebileceði bir eyalet yapmak için
geliþtirdi.
Küba'nýn dýþ ticaretinin %90'ý ABD'ye, %10'u Ýspanya'yaydý artýk. En büyük trajedi de, tek mahsullü ve tek
alýcýlý ekonominin, daha o yýllarda þekillenmiþ oluþuydu. Küba'nýn üzerinde, etkisi giderek azalan Ýspanyol
baskýsýnýn yanýsýra, giderek artan bir Amerikan gölgesi vardý. 1881'de, ABD Dýþiþleri Bakaný James G. Blaine
"Birgün orta ve güney Amerika, ABD'ye dahil olacak" dedi. Amerika'nýn bu vizyonu, zaten Küba'nýn
baðýmsýzlýk isteðiyle birgün, mutlaka çatýþacaktý. Nitekim, Hawaii'nin ABD'ye geçiþi, Küba için bir örnek
oluþturuyordu. 1895'de baþlayan "Baðýmsýzlýk Savaþý"nda, Jose Marti özellikle þu fikri savundu: "Baðýmsýzlýk
savaþýnda, dýþarýdan alýnacak her türlü yardým, ekonomik ve politik olarak, ileride kurulacak bir ülkenin tam
baðýmsýz olmasýna engeldir". 1898'e gelindiðinde, Marti ve Maceo savaþ alanýnda ölmüþlerdi. ABD, geliþen
Deniz Kuvvetleri'ne "doðal" bir liman oluþturmak, karasularýný korumak ve Küba'nýn baðýmsýzlýðýný "kontrol
etmek" için, 10 Haziran 1898'de, ünlü Guantánamo körfezine çýktý; Castro'nun dediði gibi "Küba'nýn baðrýna
saplanmýþ bir hançer" olarak bölgedeki yerleþikliðini, günümüzde bile koruyor. 1 Ocak 1899'da, ÝspanyolKüba-Amerika savaþý sona erdiðinde iþ baþýna getirilen askeri hükümetin ilk iþi, Havana'daki Ýspanyol
bayraðýný indirip, yerine ABD bayraðýný çekmek oldu. Küba'da, 1959 devrimine kadar sürecek ABD
hegamonyasý resmen baþlamýþtý.
Arkasý yarýn...
Cüneyt Göksu
[email protected]
Fotoðraflar: Serpil Yýldýz
Arkadaþýna Öner
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Milenyumun Mandalý : Sait Haþmetoðlu
Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle süslendiðinden, aþaðýdaki
adresten tek týklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn... Ayrýca bugünden itibaren duygu ve
görüþlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_1.asp
Devamý yok. BÝTTÝ
[email protected]
Yorum Oku / Yaz
Yukarý
Dost Meclisi
Kahve Molasý, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla hayat bulmaktadýr.
Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Yolladýðýnýz her özgün yazý deðerlendirilecektir.
Kahve Molasý bugün 4.101 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr.
Yukarý
Tadýmlýk Þiirler
Anlayamadým
Anlayamadým,
Dost sarýp sevdiklerimi,
Tanýyamadým,
Sohbetimi paylaþtýklarýmý,
Göremedim, Dertlerini saçýp yakýndýklarýmý,
Hissedemedim,
Candan yakýnlýklarýný,
Anlatamadým,
Sohbetimin tatlý nevalelerini,
Sindiremedim,
Aþýrý agresif tepkilerini..
Kabahatim özrümden koca geldi,
Bilemedim nerde kusur iþlediðimi..
Yargýsýzca mahküm edildim,
Sorgu hakikimim dostumdu.....
Hakka deðil,
Aleniyete teslim edildim..
Savunmasýz, kimsesiz deðildim..
Hayalmi...Gerçekmi....
Anlayamadým...
Acýmasýzca bir dost kalemiyle,
TECRÝT edildim...
Osman Taplamacý
Yukarý
Biraz Gülümseyin
Bu Çinlilerden herþey beklenir, baksanýza þimdi de uçuyorlar!...
Yukarý
Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan
http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=285
...Eskiþehir'in Sivrihisar ilçesinin Hortu köyünde 1208 yýlýnda doðdu, 1284 yýlýnda Akþehir'de öldü Babasý
Hortu köyü imamý Abdullah Efendi, annesi ayný köyden Sýdýka Hatun'dur. Önce Sivrihisar'da medrese
öðrenimi gördü, babasýnýn ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köy imamý oldu. 1237'de Akþehir'e yerleþerek,
Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacý Ýbrahim'in derslerini dinledi, Ýslam diniyle ilgili çalýþmalarýný sürdürdü.
Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadýlýk görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayý kendisine
Nasuriddin Hâce adý verilmiþ...
http://www.yerelsecim.com/
Yerel seçimler yaklaþtý ve çalýþmalar hýzla devam ediyor. Neler oluyor yakýndan takip etmek istiyorsanýz, bu
web sayfasýný inceleyebilirsiniz. Ayrýca geçmiþ dönemlerde neler olduðuna dair ayrýntýlara da yer verilmiþ.
http://literalsystems.com/
Bazý edebiyat eserlerini mp3 formatýnda bilgisayarýnýza indirip, istediðiniz zaman dinlemek istermisiniz?
Ýngilizce olmasýna raðmen zevkle dinleyebileceðinize inandýðým eserleri arþivinde bulunduran bu web
sayfasýný bilgilerinize sunuyorum.
http://www.bebek.com/Content/Sponsor.asp?SubCatID=51
...2 erkek kardeþ tabii ki bir kýz kardeþ ister! Sadece 2 çocuk istiyorsanýz neden biri kýz, diðeri erkek olmasýn?
Çocuðunuzun cinsiyetini önceden belirleyebilmek artýk tamamen bilimsel, doðal ve kolay bir metod ile
mümkün... ...Metodun bilimsel olarak yapýlan denemeleri sýrasýnda çalýþmaya katýlan 155 çiftten tam 153'ü
istediði cinsten bebeðe kavuþmuþ. Bu da %98,7 oranýnda bir baþarý anlamýna geliyor...
[email protected]
Yukarý
Damak tadýnýza uygun kahveler
Etcetera v2.27 [4.9M] W9x/2k/XP FREE
http://www.pkpsoft.com/etc/
Genelde Internet Explorer'ýmý abuk programlarla kirletmeyi sevmem ama bu program epeyce iþlevsel. Belki
böylesi bir eklentiye ihtiyacýnýz vardýr. Etcetera, IE ye yerleþiyor. Hýzlý aramalar için büyük arama motorlarýna
sorgu yolluyor, cevaplarý düzenli bir þekilde karþýnýza getiriyor. Hazýr 20 adet en iyi sitesinin yanýna sizinde
eklenti yapabilmenizi saðlýyor ve kolaylýkla bunlar arasýnda dolaþmanýza olanak veriyor. Denemenizde fayda
var diyorum.
Yukarý
http://kahvemolasi.com/sayilar/20040128.asp
ISSN: 1303-8923
28 Ocak 2004 - ©2002/04-kahvemolasi.com
istanbullife.com
Kahve Molasý MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiþtir.
Uygulama : Cem Özbatur - Her hakký saklýdýr. Yayýn Ýlkeleri

Benzer belgeler