Yazılmamış kitaplar, bilinmeyen okurlarıyla `Geleceğin Kütüphanesi

Transkript

Yazılmamış kitaplar, bilinmeyen okurlarıyla `Geleceğin Kütüphanesi
2
EDEBİYAT
IstanbulArtNews
Kasım, 2014 Sayı: 3
Yazılmamış kitaplar, bilinmeyen okurlarıyla
‘Geleceğin Kütüphanesi’nde buluşuyor
Katie Peterson’ın geçtiğimiz ay IAN. Edebiyat sayfalarında da yer alan ‘Future Library’ / Geleceğin Kütüphanesi’ adlı projesinin detayları o kadar etkileyiciydi ki bir de
onun ağzından dinlemek istedik. O da bizi kırmadı ve sorularımızı çalışmalarını sürdürdüğü Berlin’den yanıtladı…
diğerine kristalize edilmiş anlar götüreceğini umduğum bir çalışma. Her metin kendi zamanına, anına dair bir şeyi
bilinmeyen geleceğe yansıtacak özelliklere sahip olmalı. Seçtiğimiz yazarlarla yeni ve orijinal çalışmalar yapmak
istiyoruz. Projeye edebiyata ya da şiire
seçkin katkıları olan, kitapları hem
günümüz hem de gelecek kuşakların
hayal gücünü yakalayabilme kapasitesine sahip isimlerin katılması bizim için
önemli. Yazarlar bu kriterler doğrultusunda seçiliyor ve seçilecek. Bu süreçte bizim için anahtar sözcükler hayal
gücü ve zaman. Her yaş, ulus, içerik,
tür ve dilden yazar katkıda bulunabilir ‘Geleceğin Kütüphanesi’ne. Ortaya
çıkan metnin uzunluğu ise tamamen
yazarına kalmış.
ÖZLEM KÖYOĞLU
[email protected]
Katie Peterson, Ayışığı Sonatı’nı mors
alfabesine dönüştürüp aya gönderen
ve oradan yansıyanları kendi kendine
çalan bir piyano düzeneğiyle dünyaya dinleten ‘Earth-Moon-Earth’ ya da
ölü yıldızların kaydını tuttuğu ‘All The
Dead Stars’ gibi ilginç çalışmalarıyla tanınan İskoç bir sanatçı. Son günlerde
adını edebi yayınlarda sıkça görmemize neden olan bir başka proje üzerinde
çalışıyor. İşte Katie Peterson’ın sözcükleriyle Japonya’da 1500 yıllık bir shinto tapınağından esinlenerek yarattığı
‘Geleceğin Kütüphanesi’.
‘Geleceğin Kütüphanesi / Future Library’ projesinin çıkış noktası nedir? Ne
tür bir merak ve nasıl sorularla çıktı bu
kadar basit ama aynı zamanda karmaşık ve içten bir proje?
‘Geleceğin Kütüphanesi’ yıllar önce
çok net bir vizyonla, kitap basmak için
ağaçlar yetiştirme fikriyle başladı. Ağaç
gövdelerindeki halkalarla kitapların
bölümleri arasında bir bağlantı kurdum. Kâğıdın maddesel doğası, kağıt
hamuru, kitaplar ve yazarın yaratıcılığının birbirine nüfuz ederek oluşturduğu bir bütünü hayal ettim. Yıllar içerisinde ağaçlar yazarın sözcüklerini su ya
da hava gibi emecek ve ağaç halkaları
birer kitap bölümü haline gelecekti.
Geleceğin Kütüphanesi benim bugüne kadarki en iddialı çalışmam.
Oslo’nun hemen dışında bir ormana
1000 ağaç diktim. Bu ağaçlar tamamen
büyüdüğünde yani 100 yıl sonra kesilecek. Kesilen ağaçlardan elde edilen
kâğıtlar bir antolojinin basılması için
kullanılacak. Bu antolojinin özelliği
de 100 yıl içerisinde büyüyecek olması. 2114’e kadar her yıl bir yazar metniyle katkıda bulunacak projeye. Metinler hiç okunmadan 100 yıl Oslo’da
bulunan New Public Deichmanske
Kütüphanesi’nde özel olarak tasarlanmış bir odada saklanacak. Bu çalışma
aracılığıyla çağımızın ve geleceğin pek
çok önemli yazar, düşünür ve filozofunu bir araya getirmiş olacağız. Bu şimdiki kuşak kadar henüz doğmamış olan
kuşaklara da ait olan bir çalışma.
Zor bir proje değil mi?
Aslında proje sözcükler ve ağaçlara
indirgenmiş ilk haliyle oldukça basitti. Katmanlar zamanla oluştu. Projeyi
yürütecek vakfı oluşturmak, yazarları
davet edip onların uymaları gereken
kuralları hazırlamak, 100 yıllık sözleşmeler yapmak ve ormancılarla birlikte
çalışarak ağaçların zaman içerisinde
korunmasını sağlamak gibi işler ilk
Peki siz kitapları okuyacak mısınız?
Hayır hiçbir metni okumayacağım. Aslında Geleceğin Kütüphanesi
Vakfı’nın hiçbir üyesi bu metinlere
dokunmayacağını bildiren belgeler
imzalayacak.
fikre dahil değildi. Fikirlerimi sanat
eserlerine dönüştürürken beni hiçbir
şeyin engellemesine izin vermiyorum.
Bu fikirlerin içinde evrenin diğer ucu,
başka gezegenler, uzak galaksiler olabilir ama imkânsızlıklar bana geri adım
attıramaz. Bu yüzden proje bu noktaya
geldi. Ama tüm katmanlara rağmen
100 yıl içerisinde ağaçlardan sözcükler
büyütme fikri hâlâ çok yalın.
Berlin’de yaşayan İskoç bir sanatçısınız. Ama bu projenin merkezi Norveç.
Bu nasıl gerçekleşti peki?
Geleceğin Kütüphanesi projesi yıllarca bir tohum olarak zihnimde dolaştı.
Sonra İngiltere kökenli sanat yapımcıları Situations ve Bjørvika Utvikling
projenin ‘Slow Space’ adlı bir çalışmaya dahil olmasını teklif ettiler. Ben
de büyük bir mutlulukla kabul ettim.
Oslo’yu görür görmez de projenin filizlenip büyümesi için en uygun yer olduğunu anladım. Ağaçlarla çevrili bir
şehirde, ormanın insanların ruhlarının
bir parçası olduğunu düşünüyorum.
100 yıl sürecek bir sanatsal çalışma burada farklı şekilde düşünülüp algılanabilir. Norveç’in tarihi ve çağdaş edebi
bağlantıları ve doğayla çevreye yönelik
ilerici bakışı da etkili oldu tabii bu kararı almamda.
‘Geleceğin Kütüphanesi’ tam olarak
açılmış sayılır mı?
Çalışmalarımız tüm hızıyla devam
ediyor. Kütüphanenin inşası için
Oslo›daki mimarlarla birlikte çalışıyorum. Ayrıca projeyi yürütmesi için
‹Geleceğin Kütüphanesi Vakfı›nı kurduk. Margaret Atwood 2015›te metnini
teslim ederken özel etkinliklerimiz olacak. Elbette önümüzdeki yıllarda bize
katılacak 100 yazarın işlerini kutlayacak başka etkinlikler de düzenleyecek
vakıf.
Bu neresinden baksanız pahalı bir proje. 100 yıl dayanacak özel bir mekana,
günümüzde ve gelecekte epeyi insana
ihtiyacınız var. Kişisel veya kurumsal
olarak destekçileriniz çok mu?
Aslında bütçeyi epeyi düşük tutmayı
başardık. Oslo Şehri bize ormanı ve
1000 tane ağacı verdi ki bu zaten işin
en önemli kısmıydı. Ormandan yeni
çıkan ağaçlar kütüphanenin içerisinde
bir ‘Sessiz Oda’ kurmak için kullanılacak. Mimari çalışmalar gibi bir takım
konularda çok fazla olmasa da sponsor
desteği alıyoruz. Benim kaynak yaratmak için yaptığım çalışmalar da var. Örneğin sadece 1000 tane basılacak olan
bir sertifika hazırladım. Bu sertifikaları
satın alanlar 2114’te antolojiye dahil
olan tüm kitaplara sahip olabilecek.
Sertifikalar çalıştığım galerilerde satılıyor ve elde edilen gelir önümüzdeki
yıllarda ‘Geleceğin Kütüphanesi’ için
kullanılacak.
Yazarlar bu kriterler
doğrultusunda seçiliyor ve
seçilecek. Bu süreçte bizim
için anahtar sözcükler hayal
gücü ve zaman. Her yaş,
ulus, içerik, tür ve dilden
yazar katkıda bulunabilir
‘Geleceğin Kütüphanesi’ne.
Ortaya çıkan metnin
uzunluğu ise tamamen
yazarına kalmış.
Projenin ilk yazarı Margaret Atwood
oldu. Onu seçmenizin özel bir nedeni
var mı? Kendisine böyle bir teklifle gittiğinizde tepkisi ne oldu?
Margaret Atwood teklifi hemen kabul
etti. Sonra ailesinin de fikrini almak istedi ama konuyla ilgili. Çünkü bu 100
yıl sonrasına uzanan bir proje. Onlardan onay alır almaz da hemen projeye
dahil oldu.
Atwood, sıradışı, vizyon sahibi bir
isim. Dünyanın yaşayan en önemli
yazarlarından biri. Yıllar içinde feminist hikâyelerinden gotik romansa
uzanan pek çok türde önemli eserler
yayımladı. Bu çalışmalarda teknolojinin sonuçları, insanların neden
olduğu kıyametler, doğal afetler, sürdülebilirlik, tükenen nesiller, türlerin geleceği, doğal dünya ve insanlar
arasındaki karşılıklı ilişki gibi pek çok
konuyu irdeledi. Atwood’un ‘Geleceğin Kütüphanesi’ne davet edilmesini
sağlayan şey işte onun bu bakışı oldu.
Algıları olağanüstü güçlü, öngördüğü
konuları duraksamadan yazan biri ve
yazdıkları kuşakların, zamanın ötesinde konuşuyor. Atwood zaman üzerine
yazdığında okurunu heyecan verici,
garip, distopyen dünyaları yansıtan bir
gelecek zaman ve mekâna fırlatabiliyor.
Kitaplarının bugünü yaşayan bizlere ve
inşa ettiğimiz geleceğe dair söyleyecek
çok sözü var. Margaret Atwood’un kitaplarının
benim yaratıcı sürecimde ve sürekli
gelişen ‘Geleceğin Kütüphanesi’ üzerindeki etkisi büyük. Bana göre onun
kitapları bilinmeyen geleceğe yapılan
hayali sıçramalar ve dünyayı görüş şeklimizi etkiliyorlar. Metinleri kendi dünyalarımıza zamanda ileri-geri gidişlerle
bakabilmemizi sağlayan bir teleskop
gibi. Geleceğin Kütüphanesi de zaman
ve mekânın katmanları arasından geçmişe ve geleceğe uzanıyor.
Margaret Atwood’un romanlarında
yazdığı her şey olası ve çoktan gerçekleşti. Zaten o da kitaplarında yarattığı
dünyayı ‘birkaç ufak değişiklik dışında
bizim dünyamız’ diye tanımlıyor. Geleceğin Kütüphanesi’nin de onun kitapları gibi spekülatif kurmaca olduğunu
söyleyebiliriz. Bu proje de bir hikâye
ve gerçek; ağaçlar büyüyor, yazarlar yazıyor, ama bilinmeyen okurlar, henüz
doğmamış yazarlarıyla bir yandan da
kurmaca.
2015’in yazarı ve diğer yılların kimler
tarafından hazırlanacağı belli mi peki?
Önümüzdeki yıllarda yazarları seçip
davet etme sorumluluğu artık ‹Geleceğin Kütüphanesi Vakfı›na ait. Kasım
ayında bir toplantımız olacak ve burada, 2015 yılının yazarını belirleyeceğiz.
Bana göre çok zor bir seçim. Çünkü
projeye mutlaka davet etmek istediğim
yazarlardan oluşan uzun bir listem var.
Ama her yıl davet edilecek yazarı oy birliğiyle seçiyoruz ki proje yeni fikirler
ve düşüncelerle sürekli canlı ve genç
kalsın. Bu yüzden Geleceğin Kütüphanesi Vakfı da 4 yılda bir kendini yenileyecek.
Nasıl kitaplar çıkacak sizce ortaya bu
çalışmanın sonunda?
‘Geleceğin Kütüphanesi’ bu çağdan
KY EKIM14 3hft 16,6x21cm FAZII ISB.indd 1
27/10/14 11:13
Kendi yarattığınız bir kütüphanenin
hiçbir kitabını okuyamamak sizi hüzünlendirmiyor mu?
Tabii bu çok ayartıcı bir durum.
Ancak kitapları okumak, doğmamış
gelecek kuşaklara okunmamış metinler bırakmayı amaçlayan bir projenin
ahlakına uygun olmazdı. Margaret Atwood örneğin, kendisine özel mühür
aldı. Böylece önümüzdeki yıllarda hiç
kimse onun mühürlediği kutuyu açıp
metnini okuyamayacak. Her yazarın
kitabının adı ve yazıldığı yıl bilinecek
sadece.
İnsanlar 2114’ten önce bu yazılı metinleri korunduğu odada görebilecek mi?
Evet, şu anda projeyle ilgili üzerinde
çalıştığım şey bu. New Deichmanske
Kütüphanesi’nde bunun için kitapların korunup sergileneceği bir ‘Sessiz
Oda’ tasarlıyorum. 2018 yılında açılacak olan bu odanın tasarımında bana
mimar Lund Hagem and Atelier Oslo
yardımcı oluyor.
Yazarların vakfa teslim ettiği bütün
kitaplar bu odada saklanacak ve isteyen herkes onları ziyaret edebilecek.
Oda kütüphanenin en üst katında arşiv
ve özel koleksiyon kitaplarının bulunduğu sakin bir bölümde yer alacak ve
ağaçların yetiştiği ormanın bulunduğu
yöne bakacak. Oda birkaç kişiyi alabilecek küçük ve samimi bir yer olarak
tasarlanıyor. Ormandan yeni çıkardığımız ağaçları kullanarak inşa edeceğiz
orayı. Dolayısıyla oda ağaçların kokusunu üzerinde taşıyacak. Sükûnet ve
huzur duygusu uyandıran bir atmosfer,
hayal gücünü harekete geçirecek bir
tefekkür alanı yaratmayı umuyoruz. Sizce insanlar okuyamayacakları metinleri seyretmek için gelirler mi?
Bence gelirler. Ziyaretçiler metinleri
okuyamasa da hayal güçlerinin bütün
bu gelecek zaman ve mekânlara uzanabileceğini bilmeli. En azından ben
böyle olacağını umuyoruz.
Basılı materyalin, bildiğimiz anlamıyla kitabın bittiği söylenen bir çağda,
kâğıdı ve kitaba dönüşme sürecini kutsayan, üstelik 100 yıl sonra sona erecek
bir çalışmanın yapıyorsunuz. Kitabın
geleceği üzerine görüşlerinizi merak
ediyorum.
Kâğıda basılan kitabı 100 yıllık zaman
diliminde koruyabilmek adına elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Oslo’da
depomuza bir baskı makinası koyduk
ve önümüzdeki nesiller için kitapları
basma ve bağlama teknikleri üzerine
atölyeler yapacağız. Teknolojinin karşısında değilim. Tam tersi çalışmalarımda evrenin derinliklerini araştıran
teleskoplar, fosillerden yapılan genetik
keşifler gibi pek çok yeni teknolojiyi
kullandım. Ama bu farklı bir durum!
Japonya’da bir Shinto tapınağı olan
Ise Jinju’yu ziyaret etmiştim. Burası
benim ‘Geleceğin Kütüphanesi’ni geliştirirken ilham aldığım yerdir. Orada
tapınaklar tam 1500 yıldır, 20 yılda bir
aynı şekilde yeniden inşa ediliyor. Bu
aynı anda hem antik hem de yeni olan
bir tazelenme süreci. Ise’nin ağaçları
özel bir dağda yetiştiriliyor ve farklı
bir anlamları var insanların gözünde.
Ise’nin ruhunun kendisi olarak görülüyorlar. Ise festivaller ve seremoniler
aracılığıyla var oluyor ve hayat buluyor.
Geleceğin Kütüphanesi de zamanda
hem ileri hem de geri gidiyor; gidişatı yavaşlatıyor bir anlamda. ‘Uzun bir
süre sonrası’ ve ‘şimdi’ doğaçlama bir
şekilde gelişiyor ve canlanıyor. Bu proje
yıllara bölünerek işaretlendiğinden bölümleri de onu akışkan kılıyor.
‘Geleceğin Kütüphanesi’ kitabın geleceği için umutlu. 100 yıllık zaman
zarfında dünya üzerinde hâlâ bir orman, bir kitap ve bir okur olacağına
inanıyor. Bu kuşağın seçimleri önümüzdeki yüzyılları belki de hiç tahmin
edemeyeceğimiz biçimlerde şekillendirecek. Ormanın içindeyse zaman hareketsiz... Orası bir yüzyıl, bin yıl ya da bir
milyon yıl var olabilir. Doğal süreçlerin
böyle büyük zamanlara yayılması beni
rahatlatıyor. 

Benzer belgeler