Çevremizdeki Olaylardan Dersler - xn--sevgiyaynlar

Transkript

Çevremizdeki Olaylardan Dersler - xn--sevgiyaynlar
SAYI: 112944 2003/10 FÝYATI: 2.500.000
Çevremizdeki
Olaylardan Dersler
Dr. Refet KAYSERÝLÝOÐLU
Ý
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 35
Ekim 2003
Sayý: 417
SEVGÝ YAYINLARI
TÝC. LTD. ÞTÝ.
adýna
Sahibi ve Genel Yayýn
Müdürü
Dr. Refet Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Özenç Kayserilioðlu
Hale Ürkmezgil
Haberleþme Sorumlusu:
Kazým Erdemoðlu
212 - 250 42 42
Okur - Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu
212 - 252 85 85
Yönetim Yeri:
Aydede Caddesi
Kývýlcým Apt. No.4/5
34437 Taksim, ÝSTANBUL
212 - 250 42 42
Yazýþma Adresi:
SEVGÝ DÜNYASI
P.K.471-Beyoðlu, 34437
ÝSTANBUL
Mizampaj ve
Teknik Danýþman:
Hale Ürkmezgil
Dizgi:
Özenç Dizgi
Baský:
Anka Basým
212 - 629 01 83
Fiyatý: 2.500.000 TL.
Yýllýk Abone:
30.000.000
Yurt Dýþý: 35.000.000 TL.
Ç
Ý
N
D
E
K
Ý
L
E
R
Sevgili Dostlar
Dr. Refet Kayserilioðlu .................................... 1
Çevremizdeki Olaylardan Dersler
Dr. Refet Kayserilioðlu .................................. 2
Özgür Olmak Bir Olmaktýr
Güngör Özyiðit ............................................ 6
Musiki - Ses ve Renk ile Tedavi
Yavuz Yektay ............................................. 13
Esinler
Olgay Göksel ............................................... 19
Hayallerimizi Zirveye Taþýdý
Nadide Kýlýç .............................................. 20
Ýnternetten ...................................................... 24
Ýki Yaþam Arasýnda
Çev: Arýn Ýnan ........................................ 26
Durun, Kalkýn, Dinlenin
Zehra Ýskender ........................................... 31
Kendime Mektuplar
Nelda Bayraktar ............................................. 32
Sorularla Ruhsal Olaylar
Özenç Kayserilioðlu ........................................... 34
Iþýðýn Hazinesi
Çeviren: Nelda Bayraktar ..................................... 36
Ýnsanlarý ve Hayvanlarý Birleþtiren
Gizemli Psiþik Bað (4)
Belgin Tanaltay ...................................... 41
Hayat Böyle Ýþte
Ýnternetten ...............................................44
Yaþam Ýçin Öneriler
Ýnternetten ...............................................45
GUINESS Buluþlar Kitabý
Norris Mc Whirrer ............................................ 46
Sevgi, Halil Cibran’dan ...................................... 48
Sevgi Dünyasý
1
Sevgili Dostlar
Dostluk ve barýþ þüphesiz, düþmanlýktan
ve kavgadan daha iyidir, daha kazançlýdýr.
Bu basit, bu yalýn, ama bu çok doðru gerçeði
bazý insanlar göremiyorlar. Göremedikleri
için de, daha kolay yol sandýklarý zorbalýða
sapýyorlar ve tabii bataða saplanýyorlar.
Geçirilen bunca acý tecrübe de insanlara
ders olmadý, olamadý. Çünkü tecrübeleri
doðru yaþam bilgileri yönünden
deðerlendirmiyor, insanlar. Tecrübelerden
alýnacak dersleri belirtmiyorlar ve yeni
nesillere öðretmiyorlar.
Bir Hitler ve Musollini örneði gördü dünya. Onlarýn haksýzlýkla
ve zorbalýkla elde ettikleri baþlarýna ve milletlerine yýllarca bela
oldu. Onlar maceraperestlikle suçlandý, baþtakiler kötülendi, ama
bu maceranýn temelinde haksýzlýðýn ve zorbalýðýn yattýðý, kötülüðün
yapana geri döndüðü bir ibret olarak gösterildi mi ve yeni nesillere
öðretildi mi? Bir kýsým insanlar suçlayarak, bir kýsmý da suçlanmanýn
utancýný yaþayarak gelecek nesillere karþý görevlerini yaptýklarýný
sandýlar. Birisi çýkýp da mertçe:
“Kötülük yapan kötülük bulur, haksýzlýkla ve zorbalýkla bir þeyler
elde etmek isteyenler er geç haksýzlýk ve zorbalýða uðrar” diyebildi
mi? Bu bilgiyi gönüllere benimsetmek için sürekli çaba harcandý
mý? Olaylardan ve tecrübelerden ders almayanlar ayný hatalarý
sürekli olarak yapýp duruyorlar. Gözyaþý, azap ve huzursuzluk da
bir türlü bitmiyor.
Ýnsanlarýn kaderi bu deðil, dünya sürekli hýrgür ve sürekli kavga
yeri deðildir. Ýnsanca, hakça, severek, esirgeyerek, koruyarak
davranmak karþýlýklý uygulanmaya baþlanýnca ülkeler ve dünya
huzurlu ve mutlu olmaz mý? Öyle davranabilmek için de bu
davranýþlarýn en doðru, en yararlý davranýþlar olduðunu öðrenmek,
k e s i n o l a r a k o t a r z d a d a v r a n m a y a b a þ l a m a k g e r e k i r.
En Derin Sevgilerimle
Dr. REFET KAYSERÝLÝOÐLU
2
Sevgi Dünyasý
Çevremizdeki Olaylardan Dersler
Dr. Refet KAYSERÝLÝOÐLU
Sevgi Dünyasý
Bir hastam þikâyet ediyordu:
"Dertlerim bitmiyor. Hepsi üst üste
geliyor, bunaldým. Artýk yaþamak
istemiyorum. Ömür boyu sýkýntý mý
çekeceðim ben?" Gerçekten hasta olan
hanýmýn önce çocuðu uzun süre hastalýk
çekmiþ, onun sýkýntýsý bitmeden
kocasýnýn iþi bozulmuþ, adam can
sýkýntýsýyla evde kavgalar çýkartmaya
baþlamýþ. Tabiatýyla o da kocasýna
hücumlara geçmiþ. Zamanla aradaki
anlaþmazlýk büyük kavgalar haline
dönüþmüþ ve adam eve gelmemeye,
dýþarýda da bir baþka kadýnla iliþki
kurmaya baþlamýþ. Kocasýnýn bu
iliþkisinden haberdar olan kadýn, daha
büyük sinir buhranlarýna ve sýkýntýlara
uðramýþ, aralarýndaki kavga gittikçe
büyümüþ, adam artýk dýþarýda yatmaya,
eve hiç gelmemeye baþlamýþ. Eve
geldiði bir seferinde yüzüne kezzap
atmayý ve onu öldürmeyi tasarlayacak
kadar hýrsa ve kötü düþüncelere
kapýlmýþ. Tabiatýyla hanýmýn sinirleri
berbat olmuþ, zayýflamýþ, her þeye
üzülüyor, her þeye aðlýyor, yaþamaktan
ümidini kesmiþ bir durumda bana
getirdiler.
Soðukkanlýlýkla incelendiði zaman,
her iki tarafýn bilgisizliklerinden ileri
gelen ters ve yanlýþ tutumlarýnýn
zincirleme kötü ve sýkýntýlý olaylara
sebep olageldiði görülüyordu. Bir kötü
olay, bir baþka kötü tutumun sebebi
oluyor, üçüncü olay da bir dördüncü
kötü olaya sebep teþkil ediyordu. Ve
öyle bir noktaya gelmiþlerdi ki artýk
korkulu düþünceler, kötü niyetler ve
arzular ve bunalýmlar onlarý tam
manasýyla kuþatmýþtý. Birbirini seven
ve senelerce mutlu bir evlilik hayatý
yaþayan, çocuklarý olan ve çocuklarýný
birlikte büyüten bu ailenin düþtüðü bu
çýkmazýn nedenleri kýsmen kendi
ellerinde idi kýsmen de deðildi. Hastamý
önce teskin eden, huzura kavuþturan
3
telkin ve tesirlerle rahatlatýp, uykularýný
düzeltmeye çalýþtým. Bunda baþarýya
ulaþtýktan sonra yavaþ yavaþ kocasýna
karþý beslediði kötü düþüncelerin,
kýrgýnlýðýn ve nefretin aslýnda kendisine
zararlý olduðunu belirtmeye uðraþtým.
Kocasýna sevgiyle ve sabýrla muamele
etmesinin kendi hayrýna olduðunu
gösterdim. Bu yöndeki müspet
davranýþlarý, sabýrlý, sevgi dolu
hareketleri, artýk süslenip kendisine
çekidüzen vermeye baþlamasý, kocasý
üzerinde olumlu tesirlerini göstermeye
baþlamýþtý. Kocasý ona "Sen çok iyisin.
Ben sana lâyýk deðilim." demiþti bir
seferinde. Sabýr ve sevgi gösterme
tavsiyelerime ýsrarla uyan haným, ayni
zamanda kocasýnýn iliþki kurduðu kadýný
da kötülemekten, onun aleyhinde
konuþmaktan vazgeçti. Böylece iyiliðine
gölge düþüren konuþmalardan da
kurtulmuþ oldu. Ve durum kýsa zamanda
iyiye yöneldi.
DÜNYADA BULUNUÞUMUZUN
GAYESÝ
Biz dünyada tekâmül etmek,
olgunlaþmak, ruhî bir yüksekliðe
ulaþmak için bulunmaktayýz.
Olgunlaþmak veya tekâmül dediðimiz
þey: "Etrafýmýzda olan þeylerin
sebeplerini ve sebep ile netice arasýndaki
baðlarý bilmemiz ve davranýþlarýmýzý
daha önceden, ona göre düzenleyebilme
Dünyada
tekâmül etmek,
olgunlaþmak,
ruhî bir yüksekliðe
ulaþmak için
bulunmaktayýz.
4
Sevgi Dünyasý
yeteneðine ulaþmamýzdadýr." Bu
yeteneðe ulaþan kiþi, kendi nefsini ve
kendi menfaatlerini ilk plânda
düþünmemek gerektiðini de öðrenmiþ
olur. Kendimizle beraber baþkalarýný
düþünmeye baþlamýþsak, tekâmül
merdiveninde oldukça yükselmiþiz
demektir. Eðer baþkalarýný kendimizden
önce düþünmeye baþlamýþsak, artýk
insanüstü bir olgunluk safhasýna adým
a t m ý þ ý z d e m e k t i r. B u g a y e y e
ulaþabilmek için önce bilgimizi
artýrmamýz icap ediyor. Bilgimizi
artýrmamýz ya okumakla, ya bizden
öncekilerin hareketlerinden,
davranýþlarýndan örnek almakla, ya da
onlarýn nasihat ve tavsiyelerini
dinlemekle olur. Fakat en büyük bilgi
alma yolumuz olaylar içinde yoðrularak
olacaktýr. Olaylarýn acý tatlý tesirleriyle
bize kazandýrdýðý tecrübeler ve o
tecrübelerin getirdiði bilgiler doðrudan
ruhumuza iþleyen, ruhumuzca
benimsenen öz bilgiler olur. 0kuyan,
kendinden öndekilerin ve tecrübelilerin
sözlerini dinleyen ve bunlar üzerinde
devamlý düþünen kiþi ise, bu bilgileri
acý tecrübeler geçirmeden elde eder.
Yalnýz bunun için okuduðu veya
dinlediði bilgilerin üzerinde mutlaka
devamlý düþünmesi, eski bilgileriyle
onlarý kýyaslamasý ve böylece ruhuna
benimsetmesi icap eder.
GÖNLÜMÜZDEKÝ SEVGÝ
KAYNAÐI
Tekâmülümüzü hýzlandýran en
önemli davranýþlardan biri de
gönlümüzdeki sevgi kaynaðýný harekete
geçirmektir. Gönlümüzdeki sevgi
kaynaðý açýldýkça ve geliþtikçe bize her
yönden destek olan kudret ve enerjileri
kazandýrmaya baþlar. O sevgi kaynaðý
öyle bir kaynaktýr ki, bir yandan
çevremizden bize kuvvet ve yardýmlarýn
akmasýný saðlarken, bir yandan da ilâhi
kaynaktan daha büyük kuvvet ve
yardýmlarýn gelmesini ve bizi daha çok
güçlendirmesini saðlar. Ýçimizdeki sevgi
kaynaðý aslýnda Yaratanýn içimize
koyduðu O'ndan gelen bir hediyedir.
Sevgi kaynaðýný geliþtirmek ve
gönlümüzdeki sevgiyi artýrmak,
gözümüzü çevremize çevirmekle baþlar.
Çevremizde bulunan insanlardaki,
Ýnsanlardaki
güzellik sadece
þekil güzelliði deðil,
ayni zamanda
akýl ve ahlâk
güzelliðidir.
canlýlardaki ve tabiattaki güzellikleri ve
iyilikleri görmekle geliþir, onlara
yakýnlýk duymakla kendini belli eder.
Demek ki çevremizdeki güzellikleri
görmek ve onlarý düþünmek, devamlý
düþünmekte ve hayranlýk duymakta ýsrar
etmek, onlara olan sevgimizi geliþtirir,
büyütür. Ýnsanlardaki güzellik sadece
þekil güzelliði deðil, ayni zamanda akýl
ve ahlâk güzelliðidir.
Bir þey öðrenmek herkesi, hatta bir
küçük çocuðu bile mutlu eder.
Bilmemek, bilenlerin önünde devamlý
boynu bükük durmak ise insaný üzen
en baþ sebeplerden biridir. Nice babalar,
aðabeyler bilirim ki kendi okuyamamýþ
olmalarý onlarý öylesine yaralamýþ ve
üzmüþtür ki, çocuklarýnýn veya
kardeþlerinin okuyabilmesi için her
fedakârlýðý ve sýkýntýyý göze almýþlardýr.
Okumak, bilgili olmak; her yönden
tecrübe ve görgüleri artýrarak
olgunlaþmak, insanýn en büyük ve en
Sevgi Dünyasý
gerçek mutluluðudur. Olgunlaþmamýzý
kolaylaþtýran en kýsa yol gönlümüzdeki
sevgi kaynaðýný geliþtirmektir. O sevgi
kaynaðý, bizi varederken Yaratanýn
içimize koyduðu, O'na ait olan ve
O'ndan gelen bir nur olduðu için, insan,
kardeþlerinin içindeki nurlarla
tamamlanmak ve asýl kaynaðýna koþmak
ister. Ýþte bu sebepten insan kardeþini
seven, çevresine karþý iyilik eden,
çevresinin haklarýný koruyan gittikçe
parlar ve Yaratanýna yaklaþmýþ olur.
ZAMANIN ÖNEMÝ
Dünyada bize ayrýlan bir zaman
vardýr. Biz buna ÖMÜR diyoruz.
Dünyaya geliþimiz, daha doðru tabirle
gönderiliþimiz ve dünyadan gidiþimiz
veya geri çaðýrýlýþýmýz bizim elimizde
deðildir. Bizi gönderen ve geri çaðýranlar
bizim için "bir süre" tayin etmiþlerdir.
"Bu þahýs dünyada þu kadar süre
kalacak, falan memleketin falan þehrinde
ve filanca ailede dünyaya gelecek, þu
þartlar içinde yaþayacak, þu seviyeye
gelecek" demiþlerdir. Onlar, çalýþtýðýmýz
takdirde bizim o seviyeye
gelebileceðimizi görmektedirler. Ama
biz kukla olmadýðýmýz, serbest bir
iradeye ve sorumluluklara sahip
olduðumuz için dilersek çalýþýr, gayret
eder bize ayrýlan zaman içinde onlarýn
diledikleri seviyeye gelebiliriz. Ama
dilersek pekâlâ tembellik eder, yan gelip
yatabiliriz. Onlar dediðimiz Yüce
Ýdareci Varlýklar, bizim koruyucularýmýz,
bizi uyarmak için kâh içimize sýkýntý
verirler, kâh baþýmýza belâlarý getirirler.
Ama yine direnir, uyuþukluðumuzu
üstümüzden atmazsak o zaman bizi bu
hayatta, sýnýfta kalmýþ kabul ederler. Bu
çok kötüdür. Çok acý, çok sýkýntýlý, göz
yaþlarý, ýstýrap ve piþmanlýklarla dolu
bir neticedir.
Ýþte bu sebeple zamanýn önemini
iyice bilmek, zamaný tam anlamýyla
5
deðerlendirebilmek icap eder. Bilgisiz,
avâre insanlarýn yaptýðý gibi zamaný
öldürmek için uðraþmamak gerekir.
Zaman bize lütfedilmiþ bir büyük
imkândýr, çok deðerli bir olanaktýr.
Ondan yeterince faydalanmak için
çevremize dikkatli, inceleyen gözlerle
bakmak, her olayýn nedenlerini ve
sonuçlarýný karþýlaþtýrmak, baþýmýza
gelen her olayda kendi eksikliklerimizi
aramak þarttýr. Okuyan, düþünen, çalýþan
ve seven bir kimse zamanýn hakkýný
vermiþ olur.
Baþta anlattýðým örnekte olduðu gibi
hepimizin hayatýnda çeþitli olaylar olur.
Eðer biz olaylarýn nedenlerini
araþtýrmaya alýþmýþsak ve kendi
eksiklerimizi kendi elimizle giderme
yoluna girmiþsek kolaylýkla doðru yolu
bulabiliriz. Yoksa baþýmýza gelen her
olayda çevremizde bir suçlu ararýz, ona
buna kýzar dururuz. Çevremizde bir
suçlu bulamazsak, Allah’ý suçlamaya,
O’nun bize zulüm ettiðini iddia etmeye
kalkarýz. Halbuki Yaratan sevendir,
baðýþlayandýr ve devamlý verendir. O
kimseye zulmetmez.
Karþýmýza çýkan her olayý, hatta
içimizdeki her kötü eðilimi, bizim bir
Zaman
bize lütfedilmiþ
bir büyük imkândýr,
çok deðerli bir
olanaktýr.
eksiðimizin belirtisi olarak görmeye
alýþýrsak kýsa zamanda kendi kendimizin
mimarý olur, kendi elimizle kendimizi
yücelere çýkartýrýz.
6
Sevgi Dünyasý
Özgür Olmak Bir Olmaktýr
Güngör Özyiðit
Ýnsan kendini gerçekleþtirip, yapýcý ve yaratýcý yönlerini geliþtirerek
güçlenir, kendini yenileyip aþarak yüceltir.
Bunun da temel koþulu özgürlüktür. Ancak özgür bir ortamda insan
dilediðince geliþir, yenilenir, kendini aþabilir ve özünde tohum halinde
bulunan deðerlerin yeþerip gün ýþýðýna çýkmasýný saðlayabilir.
Mutluluk, umut,
inanç ve sevgi gibi
çekimli, albenisi bol bir
sözcüktür özgürlük. Bu
büyülü kavram uðruna
nice çileler çekilmiþ, ne
çok kan dökülmüþ, can
verilmiþ tarih boyunca.
Madam Rolland’ýn baþý
kesilmeye giderken
söylediði söz hâlâ
kulaðýmýzda: “Ey
özgürlük! Nice cinayetler iþleniyor senin
adýna...”
Bazen bir yerde
bakarsýnýz özgürlük
bollaþýp ucuzlar, sokaða
dökülür, iþportaya düþer
nerdeyse. Ve orada
insanlar egemen
çevrelerin çýkarlarýna iliþmemek
“fincancý katýrlarýný ürkütmemek”
koþuluyla özgür görünürler.
Bazen de gerçek özgürlüðe giden yol
tam açýlacakken bir de bakarsýnýz
özgürlük yetkili çevrelerce daraltýlýr,
kýsýlýr, lüks bulunur ve giderek askýya
alýnýr. Ýþte o zaman özgürlüðün bedeli
yükselir, kan olur, can olur. Bu pahalý
karþýlýðý ödeyebilen insan özgürlüðün
bilincine varmýþ, onun yüceltici deðerini
anlamýþ demektir. Böyle insanlarýn
çoðaldýðý bir toplumda ise, özgürlük
gittikçe yayýlýr enine ve bir daha
sökülme-mecesine
iyicene kök salar derine.
Özgürlüðün ucuzlayýp sokaða döküldüðüne, iþportaya
düþtüðüne çoðu kez
tanýk olmuþuzdur. En
ucuzundan, adam
meyhanede kafayý bulur,
gece yarýsý evine
dönerken birden aslanlaþýr “Heyt! Ýmaným!”
diye bir nara atarak
mahalleliyi tatlý
uykusundan uyandýrýr ve
bunu özgürlük sanýr. Ýçip
kafa çekmeyi, baðýrýp
çaðýrarak onu bunu
rahatsýz etmeyi, bu yolla
kabadayýlýk taslamayý
özgürlük olarak görür.
Bir de al-sat üzerine kurulu özel
giriþim ve alýþ-veriþ özgürlüðü vardýr
ki, deðme gitsin. Yani ekonomik
liberalizm, dizginlenmemiþ kapitalizm,
býrakýnýz yapsýn, býrakýnýz geçsin. O
arada zengin gününü gün etsin. Sonra
da, yalnýz zenginden yana iþlenen bu
düzene özgürlük rejimi densin. Nitekim
saðduyusu ve adalet duygusu aðýr
basanlar, buna daha fazla razý olmadýlar
ve özel giriþim özgürlüðünü, toplumun
zararýna olmama koþuluyla bir ölçüde
dizginleme yolunu tuttular. Toplumsal
adalet yönünde bir dizi önlemler aldýlar.
Sevgi Dünyasý
ÖZGÜRLÜK MÜ?
SOYTARILIK MI?
Amerika türlü-çeþitli tuhaflýklarýn
ülkesi. Orada özgürlük türlü kýlýklara
bürünür veya kýlýk kýyafetten
soyutlanarak çýplak dolaþýr. Amerika’da
gençler arasýnda bir çeþit özgürlük
modeli vardý: Streaking. Garip bir
özgürlük gösterisiydi bu. Hýzlý erkekli
bir grup insan, banyoya
giriyormuþçasýna soyunuyorlar anadan
üryan, yalnýz ayakkabýlarý ayaklarýnda,
baþlýyorlardý koþmaya. Bir de
bakýyordunuz ki, önünüzden adem baba
kýlýðýnda 8-10 kiþilik bir çýplaklar grubu
hýzla geçiyor. Þaþýrýyordunuz. Kýzarýp
bozarýyordunuz belki. Neymiþ? Böyle
dilediklerince davranmakla
özgürlüklerini gösteriyorlarmýþ. Orasýný
burasýný herkese göstermenin de bir
özgürlük olduðunu yeni öðreniyor,
cehaletinize bir kez daha þaþýyordunuz.
Ne dünyada yaþýyoruz yani! Kimi genç
Þili’de özgürlük uðruna yiðitçesine can
v e r i y o r, k i m i d e ç ý r ý l ç ý p l a k
koþuþturmakla özgürlük soytarýlýðý
yapýyor. Hem de özgürlüðün þampiyonu
geçinen bir ülkede.
Nerdeyse insanýn þöyle bir sonuca
varasý geliyor: Bir yerde özgürlükten
çok fazla söz edildi mi, orada özgürlük
tehlikede demektir. Bir yerde yetkili
kimse çýkýp da ikide bir “Hak ve
özgürlükler korunacaktýr” diye demeç
veriyorsa, bilin ki özgürlüðün ýrzýna
geçildi-geçilecek. Gülmeyin lütfen.
Ülkesinde özgürlüðün anýtýný diken,
dünyada özgürlük ve demokrasinin bir
numaralý avukatý kesilen Amerika,
baðýmsýzlýk isteyen Vietnam’a yýllar yýlý
bomba yaðdýran, Þili’de özgür, halkçý
bir yönetimi devirip, yerine zulüm
makinesi faþist bir cuntayý getiren, kendi
yurttaþý zencilere bile özgürlük
tanýmayan, özgürlük, barýþ ve demokrasi
7
sözlerini azýcýk ciddiye aldý diye
Kennedy kardeþleri peþ peþe
kurþunlayan ayný Amerika deðil miydi?
Amerika öyle de Rusya baþka mý?
Ne gezer! Amerika’yý uluslarýn içiþlerine
karýþmakla suçlayan Rusya, Macaristan
ve Çekoslavakya olaylarýnda farklý mý
davrandý sanki? Hele yeni düzenin
kurulma döneminde “sömürüye
paydos”, “eþitlik” “gerçek özgürlük”
savsözleriyle (sloganlarýyla) yönetimi
ele geçirenler, kan kusturdular kendileri
gibi düþünmeyenlere, Sibirya
steplerinde. Daha da kötüsü, devrimi
yapanlardan, iþin elebaþýlarýndan yalnýz
ikisi kendi eceliyle öldü! Diðer hepsi
Stalin tarafýndan temizlendi. Ýyi mi? Al
sana gerçek özgürlük! Tepe tepe kullan.
O zaman düzen tam oturmamýþtý
diyeceksiniz. Partinin istediði gibi
düþünmüyor diye Nobel kazanmýþ bir
yazarý tutup kolundan dýþarý atmadýlar
mý?
ÖZGÜR GÖRÜNMEK VEYA
ÖZGÜR OLMAK
Kafayý çekip, baðýrýp çaðýran
kabadayý özentisi Özgür olduðunu
sanýyordu. Ne var ki o, özgürlüðün
“baþkalarýna zarar vermeme” koþuluyla
sýnýrlandýðýný bilmiyordu.
Giriþim özgürlüðünü ve onun
dayandýðý kapitalist görüþü savunanlar
yalnýz kendilerini ve çýkarlarýný
düþünüyorlardý. Özgürlüðü de sadece
kendileri veya kendi gibi düþünenler
için istiyorlardý. Baþka türlü düþünenleri
susturmak için de baský ve kaba kuvvete
baþvurarak örtülü veya örtüsüz faþizme
kayýyorlardý. Böylece düþünsel,
toplumsal ve ekonomik engeller
koyarak, bireyin ve toplumun özgürce
geliþmesini önlüyorlardý.
Amerika’ya gelince, bir zamanlar
inandýðý, önem verdiði deðerler, bir
8
Sevgi Dünyasý
takým çýkar çevreleri elinde yozlaþmýþ,
içi boþalmýþ, çürümüþ kavramlar olarak
kalmýþtý. O nedenle sözleriyle
davranýþlarý çeliþiyor, yaptýklarýyla hep
tersine örnekler sergiliyordu. Bu
inançsýzlýðýn ve çürümüþlüðün
bataðýnda debelenen gençlik ise iþi boþ
vermiþliðe, baþýboþluða, uyuþturucu
madde düþkünlüðüne döküyor, arada
anadan doðma soyunup koþmaca
oynamak gibi zýpýrlýklarla özgürlüðü
birbirine karýþtýrýyordu. Aslýnda bu,
yozlaþmýþ düzenin doðurduðu iç
bunalýmýnýn bir tepkisiydi. Gençler
bozuk-düzeni protesto ediyorlardý. Ama
doðrusunu kendileri de bilmiyorlardý.
Yýkýyorlardý, fakat yapamýyorlardý. Oysa
öðretilmeliydi onlara özgürlüðün her
zaman aklýna eseni yapmak olmadýðý.
Ve bazen kendini dizginlemenin de
özgürlüðün gereði olduðu. Özgür insan,
kendi içinde disiplin kurmuþ, kendini
içten sýnýrlamýþ insandýr ayný zamanda.
Özgürlük boþ vericilikle de baðdaþmaz.
Yine o gençlere öðretilmeliydi ki
özgürlük, bir inanç iþidir. Toplum
yararýna olan bir takým yüce deðerlere
baðlanmak ve o deðerlerin
gerçekleþmesi yolunda, bütün zorluklara
raðmen çalýþmayý göze almaktýr.
SINIRSIZ ÖZGÜRLÜKTEN
SINIRSIZ BASKIYA
Rusya ve benzeri totaliter sistemlerde
ise devlet, gerçek özgürlük getirme
adýna sýnýrsýz ve denetimsiz bir
özgürlükten yola çýkarak; sýnýrsýz bir
baskýya dönüþmüþtü. Orada da
yöneticiler özgürlük deyince, kendi gibi
düþünenlerin özgürlüðünü anlýyorlardý.
Ve kendi düþündüklerini baþkalarýna
zorla benimsetme yolunu tutuyorlardý.
Böylece bireyin, kendince geliþme,
kendi yolunu kendi seçme hak ve
özgürlüðünü çiðnemiþ oluyorlardý.
BENCÝL VE ZORBA
Özgürlük düþmanlarýnýn ortak
özelliði bencil ve zorba oluþlarý. Ve bir
de yalaný, kandýrmayý politika olarak
benimsemeleri..
Oysa bencil insan özgür olamaz.
Çünkü o, kendi tutkularýnýn tutsaðý
olmuþtur. Kendi daracýk dünyasýnýn dört
duvarý arasýnda kilitlenip kalmýþtýr.
Bencil insan, yalnýz kendini
düþündüðünden, baþkalarýný hesaba
katmaz.
Zorba insan da özgür, olamaz. Zira
özgürlük, zorbalýðýn bittiði yerde baþlar.
Zorba insan dar kafalýdýr, dünyasý kendi
küçücük kafasý ile sýnýrlýdýr. Bilgisiz ve
güçsüzdür. O nedenle güçsüzlüðünü,
inandýrýcý olamamaktaki yetersizliðini
kaba kuvvetle kapatmaya çalýþmaktadýr.
DESPARADOS
Bencil ve zorbalar aslýnda hiç bir
deðere inanmayanlardýr. Ýnanmak bir
olgunluk ve kiþilik belirtisidir. Kendi
kendini aþma çabasýdýr. Kendinden
kurtulabilmeyi, baþkalarýna doðru
taþabilmeyi, gerçekten sevmeyi ve
varlýðýný inandýðý deðer uðruna
adayabilmeyi gerektirir. Bu bakýmdan
inanan insan, özgür ve yiðittir. Yeri
geldiðinde canýný bile vermekten
kaçýnmaz. Zorbalar ise yalancý ve
korkak olurlar. Öyle olmasaydý Þili’de
“Yaþasýn özgürlük” yazýlý duvarlarý,
hortumlarla acele yýkatýrlar mýydý? Belli
ki bu zorbalar, özgürlüðün lâfýndan bile
korkmaktalar..
Ünlü Ýspanyol yazarý Unamuno,
Ýspanya iç savaþý sýrasýnda,
Kazancakis’e þunlarý söyler:
“Umutsuzum... Burada olup bitenler,
savaþmalar, birbirini öldürmeler, bütün
bunlar Ýspanyollar inandýðý için mi
oluyor sanýyorsunuz? Yarýsý Ýsa’ya,
yarýsý Lenin’inkine mi? Hayýr, hayýr...
Bütün bunlar, Ýspanyollar bir þeye
Sevgi Dünyasý
inanmadýklarý için oluyor. Hiç bir þeye..
Hiç bir þeye.. Onlar desparados’tur. Bu
söz dünyanýn hiç bir yerinde yoktur.
Çünkü Ýspanyol’dan baþka hiç bir millet
onun anlamýna sahip deðildir.
Desparados demek, hiç bir tutunacak
tarafý olmadýðýný pekâlâ bilen, hiç bir
þeye inanmayan ve inanmadýðý için
kuduran kimse demektir.” Unamuno’ya
katýlýyoruz. Ne var ki, desparadosluðun
salt Ýspanyollara özgü olduðunu pek
sanmýyoruz. Sözlüklerde olmasa bile,
bugün desparadoslar kol geziyorlar
dünyanýn birçok yerinde.
Demek ki özgürlük; bir bilgi, inanç,
sevgi ve erdem sorunudur. Her bilgi,
kendine eþ bir sorumluluðu da
beraberinde getirir. Böylece özgür insan,
özgürlüðün özünü kavrar. Seven kimse,
kendi için istediklerini, sevdikleri için
de ister. Kendi haklarýna saygý gösterdiði
kadar, baþkalarýnýn haklarýna da saygý
gösterir. Özgür insan, herkesle birlikte
özgür olmayý ister ve baþkalarýnýn
özgürlüðünü, kendi özgürlüðünün
güvencesi sayar.
Buraya dek özgürlüðün
dedikodusunu yaptýk. Ne olmadýðýný
göstermeye çalýþtýk daha çok, özgürlük
suyunu bulandýranlarý azýcýk çekiþtirdik.
Þimdi isterseniz, biraz da özgürlüðün
ne olduðu ve nasýl korunmasý gerektiði
üzerinde birlikte kafa yoralým.
MUTLAK ÖZGÜRLÜK
En geniþ anlamda özgürlük; insanýn
düþündüðünü ve istediðini mutlak olarak
yapabilmesidir. Ancak böylesine uçsuz
bucaksýz bir özgürlük, olsa olsa Mutlak
Varlýk Tanrý için düþünülebilir. Ýnsanlar
bu enginlikte, sýnýrsýz bir özgürlüðe
hiçbir zaman sahip olmamýþlardýr ve
olamazlar da. Çünkü evrenin kendisi
doðal yasalarca kuþatýlmýþtýr ve onlara
baðýmlýdýr. O nedenle insan ilk önce
içinde yaþadýðý doðanýn yasalarýna
9
uymak durumundadýr. Örneðin dünyaya
gelip gelmemek insanýn elinde deðildir.
Geldikten sonra da uzun süre korunmak,
bakýlmak, beslenmek ve büyütülmek
zorundadýr. Büyüdükten sonra bile yine
fizik ve toplumsal çevrenin etkisi ve
denetimi altýndadýr. Doða yasalarý ve
insan iliþkileri üzerinde bilgisi arttýkça,
fizik ve toplumsal çevre içinde özgürce
davranma olanaklarý geniþler. Demek
ki özgürlük bilgiyle geniþlemekte, ona
koþut bir açýlým göstermektedir.
Pozitif bilimlerinin geliþmesiyle,
doða karþýsýnda bilgisi oranýnda
özgürleþen insan, kendi ve diðer
insanlar, kurumlar üzerindeki bilgisinin
artmasýyla, kendine ve topluma karþý
da özgürlüðünü kazanabileceðini
düþünmüþtür. Böylece, tarihin bu mutlu
döneminde, insanýn bilinçli katkýsýyla
toplumsal olaylarýn akýþý hýz kazanmýþ,
evrim yer yer ve zaman zaman devrime
dönüþmüþtür.
Devrim önce düþüncelerde baþlar.
Ýnsan da ilkin kiþisel özgürlüðün
bilincine varmýþtýr. Neydi kiþisel
özgürlük? Ýnsanýn baþkalarýna zarar
vermeksizin, diðerlerinin özgürlüðünü
çiðnemeksizin, dilediðini yapmasý..
Daha açalým. Zengin bir tecrübe
çeþitliliði içinde kiþinin kendi yolunu
kendi seçmesi, yeteneklerini alabildiðine
ve serbestçe geliþtirme olanaklarýna
sahip olmasý. Yani özgürce düþünüp
inanabilmesi, düþünce ve inançlarýný
söz, yazý ve diðer yollarla yayabilmesi,
ayný düþünce ve inancý paylaþanlarla
birleþip örgütlenebilmesi. Ve yönetenleri
denetleyip, genel oy gücüyle
gerektiðinde deðiþtirebilmesi. Böylece
yönetimde söz sahibi olmasý. Bunlar
kiþinin doðal, dokunulmaz, vazgeçilmez
ve devredilemez hak ve özgürlükleri
olarak görülmüþtür.
Gerçekten özgürlük, baþlangýçta,
10
Sevgi Dünyasý
yönetenlerin baskýsýna karþý “kiþisel
özgürlüðü” koruma tepkisi olarak
doðmuþ, sonra yöneticilerin yetkilerini
sýnýrlama ve giderek yönetimden pay
alma, ona bir ölçü ise katýlmaya doðru
bir geliþim göstermiþtir.
Burada özgürlüðün, birbirini
tamamlayan iki yönlü bir anlam
kazandýðý görülür: Bir yandan insanýn
serbestçe geliþmesi, kendini aþmasý
olarak gözüken kiþisel özgürlük; diðer
yandan politik güçten pay alma,
yönetime katýlma yolu olarak beliren
siyasal özgürlük.
ÖZGÜRLÜK, EÞÝTLÝK,
KARDEÞLÝK
1789 Fransýz Burjuva Devriminin
amacý özgürlük, eþitlik ve kardeþlik
getirmekti. Ne var ki, burjuva, yönetimi
ele geçirince bencilliði üstün geldi ve
kýsa sürede söz konusu kavramlarý
kendine uyduruverdi. Devrimin halk
yararýna getirdiði yenilik; yasalar
önünde eþitlikti. Ama bu kere yasalar
önündeki eþitsizliðin yerini, servet
bölüþümün deki eþitsizlik almýþtý. Ve
paranýn saðladýðý güç sayesinde
zenginler, yasalar önündeki eþitliði de
pekâlâ kendi yararlarýna
bozabiliyorlardý. Parasý olan arabasýný
daðdan aþýrýyor, züðürt ise düz yolda
yaya kalýyordu. Yoksul yýðýnlar çok
geçmeden þunu anladýlar: Ekonomik
eþitsizliðin somut gerçeði yanýnda,
yasalar önündeki eþitliðin saðladýðý
üstünlük, biraz soyut ve biraz da hüsnü
kuruntu olarak kalýyordu.
Kardeþlik; halkýn mal-mülk sahibi
burjuvalarla elde, soylulara karþý
baþlattýklarý devrimden kalma güzel bir
anýydý. Devrim baþarýya ulaþtýktan sonra
nedense birden unutuluverdi. Belki de
halkýn iþi orada bitti. Yönetimi ele
geçirmeye karar veren burjuva sýnýfý,
bu amaca tez varabilmek için, eski soylu
ve bürokratik sýnýfla acele anlaþmaya
vardý. Halkýn özlediði kardeþlik ise, bir
kez daha, iyot gibi açýkta kaldý.
Burjuva devriminin getirdiði
özgürlük de eþitlik ve kardeþlik gibi
soyut ve biçimseldi. Yasalar çerçevesi
içinde insan istediðini yapmakta
özgürdür deniliyordu. Peki, yalnýz
paranýn geçer akçe olduðu bir düzende,
ne zaman insan istediðini yapmakta
özgürdür? Parasý olduðu zaman.
Öyleyse daha çok, zenginlere özgü bir
özgürlük bu. Yasa kimseyi baþkasý
hesabýna çalýþmaya zorlanýyordu. Ama
emeðinden baþka þeyi olmayan insan
yaþamak için onu sermaye sahibine
satmak zorunda deðil miydi? Yine
yasalara göre, herkes öðrenim
olanaklarýndan eþitçe yararlanma,
seyahat etme, kiþiliðini dilediðince
geliþtirme hak ve özgürlüklerine sahipti.
Gerçekte ise, bu olanaklardan yararlanan
zenginler ve onlarýn çocuklarýydý.
Demek ki, ekonomik özgürlük
olmadan, diðer özgürlükler de suya
düþüyor, biçimsel ve kaðýt üstünde yazýlý
deðerler olarak kalýyordu.
Ýþte sosyalist bir devrime burada
gereksinme duyulmuþ ve böylece
özgürlük ekonomik bir boyut
kazanmýþtýr.
Özgürlük eðer bireyin yetilerini
alabildiðine geliþtirme olanaðýný bulmasý
ise, sabahtan akþama sadece geçimini
saðlamak için çalýþan insan özgür
sayýlabilir mi? Onun kendine ayýracaðý
vakti var mýdýr ki yetilerini - þayet
körelmemiþse - olabildiðince geliþtirsin?
Böyle bir düzende insan ekonomik
çarkýn bir diþlisi durumuna indirgenmiþ,
kendine yabancýlaþmýþtýr. Ýnsanca
güçlerini geliþtirmek þöyle dursun, bütün
gün çalýþmasýna karþýlýk karnýný bile
11
Sevgi Dünyasý
doðru dürüst doyuramaz duruma
düþürülmüþtür.
Ýnsanýn asýl amacýna, yani özgürce
geliþmesine yabancýlaþma, sermaye
sahipleri için de geçerlidir bir ölçüde.
Onlar da daha çok üretim, daha çok kâr
tutkusunun körüklediði bir ortamda,
servetlerini yitirmemek, rakiplerine
ezilmemek, servetlerine servet katmak
uðruna bütün güçlerini seferber
etmektedirler. Tüm emeklerini mala,
mülke, paraya dönüþtürmektedirler.
Geriye kalan az-buçuk zamanda ise;
paranýn elde edebileceði kolay ve bayaðý
zevkler içinde ömür tüketmektedirler.
Oysa özgürlük, mallaþan insanýn,
silkinip insanlaþmasýdýr.
Öyleyse insana önce kendini
kazandýracak özgürlüðü nasýl
gerçekleþtirmeli? Sosyalistlere göre önce
üretim iliþkilerini halkýn yararýna
deðiþtirmeli. Bunun için yönetim
emekçilerin eline geçmeli. Sömürüye
son verip, gelir daðýlýmýnda eþitlik
saðlanmalý. Üretim araçlarý
kamulaþtýrýlmalý.
Öyle bir düzen kurulmalý ki, orada
insan üretimin aracý durumuna düþüp,
kendine yabancýlaþmasýn. En az iþ saati
ile geçimini saðlayabilsin. Ve geri kalan
zamanýný özgürce, insanca güçlerini
geliþtirebilme yönünde kullanabilsin.
Orada devlet bir baský aracý deðil,
insanýn kendini aþma çabasýnda ona
yardýmcý olabilsin.
Ne var ki, böyle güzel bir düzen
kurulamamýþtýr daha. Sosyalist
devrimler de uygulamada yönetici bir
azýnlýðýn, uzman bir bürokrat kadronun
diktasýna dönüþmüþtür. Devleti ve
üretim araçlarýný eline geçiren bürokrasi,
bir çeþit “devlet kapitalizmi” yaratmýþ
ve onu bir baský aracý olarak
kullanmýþtýr. Üstelik tek partili kapalý
bir sistemde demokratik denetim de
ortadan kalkmýþ, halk partinin istediði
gibi düþünüp yaþamaya zorlanmýþ ve
ileriye dönük bir özgürleþtirme süreci
adýna birey, bozuk para gibi
harcanmýþtýr. Böylelikle yönetimi
denetleme olanaðý veren demokrasinin
erdemi daha bir belirmiþ, demokrasiyi
ve demokratik kurumlarý
küçümseyenlere veya kulak arkasý
edenlere iyi bir ders verilmiþtir.
ÖZGÜRLÜK VE
ÖZGÜRLEÞTÝRME
Klasik demokrasilerin temelini kuran
özgürlükçü (liberal) öðretinin ereði
bireyin yüceltilmesidir. Bunu saðlayan
kiþi hak ve özürlükleri doðal,
dokunulmaz, vazgeçilmez ve
devredilemez olarak kabul edilmektedir.
Dolayýsýyla kiþi hak ve özgürlüklerini
korumak, savunmak insan olmanýn en
doðal gereði sayýlmaktadýr.
Marksist düþünceye gelince, o da
özünde kiþinin özgürce geliþmesinden
ve yücelmesinden yanadýr. Ancak
Marksist görüþ, hak ve özgürlükleri
baþlangýçtan beri zaten varolup da
korunmasý gereken kavramlar olarak
görmez. Ona göre hak ve özgürlükler
ekonomik ve toplumsal koþullarýn
deðiþmesi ile gerçekleþeceklerdir.
Burada, görüldüðü gibi, “özgürlük”
kavramý yerine “özgürleþtirme” kavramý
önem ve aðýrlýk kazanmaktadýr. O
zaman da özgürlük zaten varolup da
savunulmasý gereken soyut bir kavram
olarak deðil, ekonomik koþullarýn,
üretim iliþkilerinin ve toplumsal düzenin
deðiþmesi sonucu elde edilen somut bir
durum olarak görülmektedir.
ÝKÝSÝNÝ BÝR ETME
Ýnsan kendini gerçekleþtirip, yapýcý
ve yaratýcý yönlerini geliþtirerek
güçlenir, kendini yenileyip aþarak
12
Sevgi Dünyasý
yüceltir. Bunun da temel koþulu
özgürlüktür. Ancak özgür bir ortamda
insan dilediðince geliþir, yenilenir,
kendini aþabilir ve özünde tohum
halinde bulunan deðerlerin yeþerip gün
ýþýðýna çýkmasýný saðlayabilir. Öyleyse
tam özgürlüðü gerçekleþtirmek için,
onun önüne dikilerek özgürlüðü
zorlayan siyasal, ekonomik, toplumsal
ve eðitsel engelleri kaldýrmak gerekir.
Bunun da en etkin yolu halkýn kendi
kendini yönetmesi demek olan ve
bünyesinde her türlü hak ve özgürlüðü
barýndýran demokrasi. Yani genel oya
dayanan, düþünce ve anlatým özgürlüðü
tanýyan, birleþme ve örgütlenme
özgürlüðü saðlayan özgürlükçü ve
çoðulcu demokrasi...
Ýnancýmýz odur ki, yüzyýlýmýzýn ilk
çeyreðinde emperyalizme karþý ilk
kurtuluþ savaþýný veren Türk ulusu, son
çeyreðinde, baðýmsýzlýk ve
özgürlüklerden ödün vermeden,
demokrasi yoluyla kalkýnýp
çaðdaþlaþmanýn ve giderek onun üzerine
bile çýkmanýn örneðini de baþarýyla
verecektir.
Özgürlük onun önemini ve yüceltici
deðerini bilenlerce korunur. Çeþitli
siyasal partiler, basýn, dernekler, TRT
ve Üniversite gibi özerk kurumlar,
gençlik, kamuoyu gibi baský guruplarý
ve Anayasa Mahkemesi, Danýþtay ve
Sayýþtay gibi doðrudan hükümeti
denetlemeye yetkili hukuksal kuruluþlar
özgürlük ve demokrasinin nesnel
güvenceleridir. Bütün bunlarýn üstünde
ve bunlara kaynaklýk eden asýl koruyucu
etken ise özgür bir eðitimle yetiþtirilen
kafa ve gönüllerde yeþeren “özgürlük
sevgisi” veya “özgürlük ruhu” dur.
TA N R I S A L Ö Z G Ü R L Ü K
Doðayla; kendiyle ve toplumla
uzlaþarak, onlarla barýþ ve biliþ içinde
yaþayarak özgürleþen insan, en son Tanrý
gerçeðine gönlünü açarak, O’nunla olan
iliþkilerinin sezgisine vararak
özgürlüðün doruðuna ulaþýr. Tanrý her
türlü bilgi, kudret ve özgürlüðün
kaynaðýdýr. Gerçeklerin gerçeðidir. O’na
gönlünde yer yapan ve sevgiyle yaklaþan
elbet ki, O’nun gücünden pay alýr. Üstün
gerçeklerin idrakine varýr. Ýnsaný aþar
ve insan-üstüne ayak basar. Artýk onda
O’nun kudretinden belirtiler görülür.
Baþkalarý için imkânsýz,- mucize gibi
görünen þeyler onun eliyle bir çýrpýda
oluverir. Gücü ve etkinliði alabildiðine
artar.
Gülyüzlü olur ve yeryüzünde Tanrý
adýna, Tanrýca iþler yapma özgürlüðünü
kazanýr. Ýþte bu, O’nunla bir olmak,
Tanrý katýnda yer almak, varoluþun
neþesini duymak, tüm gerçeðe varmak
ve tam özgürlüðe kavuþmaktýr.
Gerçekte her birimiz, bilinçli veya
bilinçsiz O’na koþmaktayýz. Dönedolaþa, deneye-yanýla, düþe-kalka,
yürüye-koþa en sonunda özgürlüðümüzü
O’nun buyruðuna uymakta bulacaðýz.
Yani istemimizi, isteyerek O’nun dileði
ile bir edeceðiz.
Bir gün akarsular misâli hepimiz o
engin denize dökülecek, denizin gücü
ve güzelliðiyle coþup taþacaðýz. Ve
özgürlük neymiþ, asýl o zaman doya
doya tadacaðýz. Nitekim o denize
dökülen ermiþler, “Her dem yeniden
doðarýz, bizden kim usanasý” demiþler.
Akar suyun önünde deniz, bir
özgürlük gibi uzanýr. Denize vardýðý
yerde akarsu, uçansu (þelâle) olur;
türküsü coþkunluðun doruðuna ulaþýr.
Ve suyun denize deðdiði yerde, buhar
buhar özgürlük özlemi tüter...
Sevgi Dünyasý
13
MUSÝKÝ - SES VE RENK ile TEDAVÝ (6)
Bulabildiklerimiz ve Bilebildiklerimiz (1)
YAVUZ YEKTAY
“Seslerin ve Renklerin ötesinde
evrenin sonsuzluðu var,
Gelecek, gebedir ýþýklý yarýnlara.
Yum gözlerini git ötelere,
Git, gidebildiðin kadar...”
S. Bicerano
Mayýs 2003 ayýndan beri Sevgi
Dünyasý Dergisinde, Musiki ile tedavi
tabletlerini notalarýyla birlikte
yayýnlýyoruz. Caným kardeþim Rauf
Yektay bu tabletlerin musikisinin
internetle bütün dünyaya yayýlmasý
gerektiðini düþündü; çünkü otayan ses
duyulmalý idi, terapi olabilsin ve belki
bu yoðun sevgi musikisi tüm insanlarý
(hepsinden teker teker baðýþlanmak
dileriz) EVRENSEL BÝRLÝK
amacýmýza götürebilir diye olaðanüstü
bir duygu vardý içinde... Rauf Yektay’a
çok teþekkür ederim, sonsuz saygý ve
sevgilerimi sunarým. Ben de ayný
düþüncedeyim; hele tüm insanlar AYNI
TON’da birleþebilsek...
Ezelî bilgileri anýmsarým:
“Þimdi üzerinde rahatça dolaþtýðýnýz,
Her gün AYRI SES’ten,
AYNI TON’da titreþir.
Ve ona benzeyenler de,
Ayný iþi yaparlar.
Bu onlarýn dengesi içindir.
Siz bildiklerinizle,
Bir yere geldiðinizde,
Birbirinize karþý
Ve herkes için
Ayný titreþimi göstereceksiniz...”
Doðrudur, ayný insanlar gibi...
Bir Akdeniz Foku evlat edinmek ve SAD-AFAG’ýn
(Sualtý Araþtýrmalarý Dernaði Akdeniz Foku
Araþtýrma Grubu) çalýþmalarýna destek olmak ve
bilgi almak için
http://www.afag.org
HÝÇBÝR ÝNSANIN SESÝ BÝRBÝRÝNE
BENZEMEZ VE HÝÇBÝR ÝNSAN BÝR
D E FA Ç I K A RT T I Ð I S E S Ý N
AY N I S I N I
BÝR
DAHA
ÇIKARAMAZ!.. Çünkü sesin rengini
14
Sevgi Dünyasý
veren SELEN’lerdir. Selen’ler Armonik
veya Doðuþkan isimleri ile anýlýr. Ses
düzenli dalgalar halinde titreþir ve
SÝNÜS dalgasý veya çizgisi çizer. Ama
bir ses yalnýz bir sinüs dalgasý ile
kalmýyor, bir takým armonikler de
beraberce oluþuyor. Seslerin arasýndaki
farklýlýklarý çevrenin akustiði ve bilhassa
armonikler meydana getiriyor...
Meselâ güneþ sistemindeki bütün
gezegenlerin sesleri ayrý ayrý olmasýna
raðmen hepsi de ayný TON’dan yani
Fa tonundan ses veriyorlar, böylece
aralarýnda bir denge kuruluyor ve Bizi
Sevgisinden Yaratan’ýmýzýn kurduðu
ince düzen ve ince plân bozulmuyor ve
aynen devam ediyor...
Ayný Koro’lar gibi, her korist AYRI
SES’ten, AYNI TON’dan okuyorlar ve
AYNI TON’da birliðe ulaþmýþ
muhteþem bir armonik bahçesinin ses
topluluðunu veriyorlar...
Geçenlerde genç orkestra þefi Üstad
ALPASLAN ERTÜNGEALP þöyle
diyordu televizyonda: “Ne mutlu ki
bana, týnýlarý ayrý onlarca musiki âleti
ve bu âletleri icrâ eden birbirinden üstün
ve farklý canlý insandan yapýlmýþ
muhteþem ve olaðanüstü güzel bir
enstrumaný (Orkestra’yý) icrâ
ediyorum!..”
Ýnsanlarýn hayrýna ve mutluluðu için
bestelediðimiz musiki tabletlerini üç
yýl müddetle 20 – 30 kiþilik bir grup
üzerinde denedik. Kadýn – Erkek 15 ilâ
85 yaþ arasýndaki bu toplulukta, hayret
verici üstün baþarýlar izlediðimiz için,
tüm insan kardeþlerimizin de bu
musikiyi dinleyip, tedâvi olup, birlik
ve bütünlüðe eriþmelerinin hayrýna
olsun dedik...
Onun için hep düþünürüm, birlikte
ayný þarkýyý söylemenin, BÝRLÝK
OLMA konusunda kullanýlacak bir usul
olduðuna inanýyorum.
Rauf Yektay kardeþim ve diðer bâzý
hayýrla düþünen hayýrlý insanlar ve bu
satýrlarýn yazarý, böyle internet ile
dünyaya yayýlacak bir musikinin insan
sesi ile de okunmasý ve bu sözlerin
evrensel bir lisanla yazýlmasý gerektiðini
düþündük. Ne yazýk ki, þimdilik
evrensel bir lisanýmýz olmadýðýndan,
en yaygýn lisan olan Ýngilizce’ye
tercüme ettirmeye karar verdik.
60 yýllýk kadîm bir dostum var:
NECAH BÜYÜKDURA. Þimdilik,
Sevgi Dünyasý Dergisi’nin Mayýs 2003
tarihli sayýsýnda verdiðimiz musiki
tabletimizi Ýngilizce’ye tercüme etmesi
için, kendisinin Ankara’daki evine
telefon ettik, istirham ettik, ayný gün
akþam üstü internet’den yolladýlar.
Nevin ve Necah Büyükdura çifti
mutlu bir çift. Hele Nevin haným iki
kedisi ile melek misali bir hayvan dostu.
Yazýmýzýn baþýndaki foto onun için
konuldu. Necah dostumuz Ýngilizce’yi,
Ýngilizce konuþanlardan doðmuþlarýn
ana dili olan Ýngilizce’den daha iyi bilir.
Allah razý olsun. “... daha çabuk
gönderirdim amma, bestelenmiþ Türkçe
sözlerin, Ýngilizce’ye tercümesinde
PROZODÝ (hecelerin açýk, kapalý, kýsa,
uzun, vurgulu olmasý ve kelimelerin
musiki içinde ayný konuþur gibi dilin
kendi karakterine uygun bestelenmesi
ile ilgili teknolojik bir bilim)
bakýmýndan bozulmamasý ve en güzel
þekilde olmasý için biraz uðraþtým...”
demiþ. Necah dostum bestekâr ve çok
iyi bir þair olduðu için, þiir tercümesinde
üstün baþarýlarý vardýr, sonsuz
teþekkürler...
Türkçe’si:
Umut, sevi, us ve hoþgörü,
El ele vermiþse evrende,
Sevgi Dünyasý
Nemden sýyrýlmýþsa gözler,
Hemen her þey bir baþka güzel...
Ýngilizce’si:
If hope, love, wisdom and toleration
Are all hand-in-hand in the Universe
If eyes are free of moisture
Then the everything is so (pretty)
(beautiful)
(Not: Pretty yerine beautiful kelimesi
de kullanýlabilir; daha da güzel olur!..)
Biraz da meditasyon konusuna
deðinmek isterim. Eylül 2003 ayý Sevgi
Dünyasý Dergisi’nde, üzerinde yýllardýr
çalýþtýðýmýz musiki ve renklerle tedâvi
metodumuzun, meditasyon gibi beynin
bazý bölgelerini uyutmak veya
beynimizi düþüncelerden ayýrmak deðil,
bilakis beynimizi çalýþtýrarak ruhumuzu
yükseltmek ve arýnmak, bedenimizi de
her türlü hastalýktan kurtaracak iç salgý
sistemimizi harekete geçirmek ve
bilinçli bir konsantrasyon içine girerek,
bazen de Yaratýcý Ýmgeleme ile
Yaratan’la iliþkilerimizi hayrýmýza ve
bütünün hayrýna geliþtirmek olduðunu
bir nebze yazmýþtýk.
Meditasyon’un disiplinli ve bilinçli
bir tarzda yapýlmasýný öneririm. Aslýnda
dualarýmýz, secdelerimiz, sevgilerimiz
b i z i m m e d i t a s y o n l a r ý m ý z d ý r,
konsantrasyonumuz ve kadîm bilgilere
göre “Mirac”ýmýzdýr. Bu saydýklarýmýz,
HUÞÛ içinde yapýlmazsa beklenilen
SALÝH ibadet olmaz. Huþû, alçak
gönüllülük, Yaratan’a boyun eðme,
gönlümüzün O’na karþý en ufak bir
yanlýþlýk yapmak korkusu ve sýnýrsýz
bir dikkat ve ciddiyet içinde, sonsuz
saygý ve SEVGÝ ile dolu olma demektir.
Konsantrasyon hakkýndaki özet
Sevgi Dünyasý Dergisi, Ocak 1975,
sayý: 73 Sayýn Psikolog Güngör
Özyiðit’in yazýsýndan alýnmýþtýr.
Konsantrasyon ile neler elde edilir?
15
- Arýnmýþ bir gönülle Yaratan’a
yöneliþ,
- Dua ve dileklerimizi böylece
sükûnetle sunabilmek,
- Beden ve ruh olarak tam
dinlenebilmek,
- An’ý yaþamamýzýn önemini
bulmak,
- Gönlümüzü hayýrlý kozmik etkilere
açabilmek,
- Þifa kanalý olmak için uygun
ortama geçmek,
- Bir sorunumuzun çözüm yolunu
bildirecek ilhâm’a açýk olabilmek,
- Olaylarý doðru deðerlendirebilmek,
- Olaylarýn dilini çözmek ve
anlayabilmek,
- Daha verimli düþünebilmek için
sükûnete kavuþmak,
- Ýlâhi Sevgi’ye kanal olabilmek,
-Yaratan’a tam teslim olabilmek.
Ýþte elde edilenlerden akla gelen
birkaçý. Verdiðimiz musiki tabletlerine
de odaklanmak, o anda musikinin etkisi
ile beynimizin disiplinli ve ritmik olarak
düþünce sistemine girdiði farkýndalýðýna
varmak, pek tabii olarak Bizi
Sevgisinden Yaratan’a kanallarýmýzý
açmak, musiki tedavisine baþlamak
demektir. En önemlisi:
O’nun emri ve izni ile, beynimizin
alt tarafýnda Hipothalamus bölgesi
altýnda, kafatasýmýzýn hemen hemen
tam merkezinde bulunan Epiphis’in üst
tarafýndaki ÝÇ SALGI sistemini
çalýþtýrmak ve Yaratan vergisi takriben
600 – 800 adet kadar (ilâcý) iç salgýyý
gereken hasta bölgelere göndermektir.
Hani gülyüzlü Ýbrahim
peygamberimiz “Hastalandýðým zaman
bana þifa veren O’dur.” (Yunus: 107)
demiþti ya. Ýþte beynimizdeki bu iç salgý
sistemi, gerektiðinde kullanýlmak üzere
800 adet kadar özel ilâç salgýsý ile
yaratýlmýþtýr.
16
Sevgi Dünyasý
SÝZ ÖNCE GÜLER YÜZLÜ OLMAYI ÖÐRENÝNÝZ.
Ýþte o zaman, alnýnýzda çizgiler olmaz. Ve,
Ýþte o zaman, bir gönüle girmenin anahtarý elinizdedir. Ve
Ýþte o zaman, bin gönüle birden girebilirsiniz.
SÝZ ÖNCE GÜLER YÜZLÜ OLMASINI ÖÐRENÝNÝZ.
HER YERDE, HER ZAMAN...
Sevgi Dünyasý
O’na inananlar, O’na teslim olanlar
ve O’ndan razý olanlarda, bu özel ve
mükemmel terapi sisteminin
gerektiðinde kullanýlmasý iznini ve
emrini O verir. Ýnanýn kötüde olanlara
da ayný izinler çýkar, O’nun adâleti
böyledir!.. Yalnýz bu gibi hallerde
sýnavlar, kýssalar ve hisseler vardýr...
Hepimizin olgunlaþmasý için...
O’nu her nefesinde ananlara, O’nun
yap dediklerini yapanlara, yapma
dediklerini yapmayanlara ve aktif bir
sabýr içerisinde baðýþlayýcý olanlara,
bizim hazýrladýðýmýz musiki ve renk
tabletlerimizin faydalý olduðunu
gördüm ve þükrettim.
Hayrýnýza yazýyoruz, hayrýnýza
besteliyoruz.
Hayýrla okuyunuz, hayýrla dinleyiniz.
Dilemek ve dilemesini bilmek
önemlidir ve sizin elinizdedir:
“Yapacaðýnýz iþi önce hayýrla
düþünmeye baþlayýnýz,
Hayýrla O’ndan dileyiniz,
Sevgi ile yöneliniz,
Sonuçtan korkmayýnýz.”
“Gönülden gerçek istemesini bilen,
Mutlaka alacaktýr,
Hayrýna varedilmiþ olanlarý...”
***
Bu ay size, yaklaþýk 10 yýlda
besteleyebildiðim, Rast makamýnda bir
musiki tableti veriyorum. Çok yönlü
bir tedavi verebilir. Kýsaca:
- Baþa, gözlere ve felce iyi gelir.
Düþük nabzý düzenler. Kaslara faydasý
vardýr. Spazm çözücü özelliði
dolayýsiyle, spastik ve otistik hastalarda
baþarý ile kullanýlýr. Kolay doðum için
faydalýdýr.
- Bestesi gibi sözleri de huzur ve
þ i f a v e r i c i v e ö ð r e t i c i d i r. . .
17
Dinlediðinizde hayýr yapmak ve sevmek
için bu dünyaya geldiðinizi anlarsýnýz...
“Siz önce güler yüzlü OLMAYI
öðreniniz.
Ýþte o zaman, alnýnýzda çizgiler
olmaz. Ve,
Ýþte o zaman, bir gönüle girmenin
anahtarý elinizdedir. Ve
Ýþte o zaman, bin gönüle birden
girebilirsiniz.
Siz önce güler yüzlü OLMASINI
öðreniniz.
Her yerde, her zaman...”
(Not: “güler yüzlü OLMAYI” ile
“güler yüzlü OLMASINI” arasýndaki
ince fark ne olabilir?)
Ýçinize neþe, safa ve rahatlýk dolacak.
Bilge insanlar gibi düþünmeye
baþlayacaksýnýz. Ciddi ve mutlu
olacaksýnýz. Ýçinize huzur dolacak.
Bekâ, sonsuzluk ve yerçekiminden
kurtulma hissini duyacaksýnýz. Bu size
dünyaya geliþ sebebinizi anýmsatacak:
Tekâmül etmek, insan kardeþlerinize
hizmet etmek, evrensel BÝRLÝK’e
varmak...
Yüce Yaratýcý’mýza þükredeceksiniz,
þükredeceksiniz...
Ve
hemen
görevinizi
anýmsayacaksýnýz:
“Eðer bir þey için burada iseniz,
Yapývereceðiniz,
Bir tek þey,
En önemlisidir þüphesiz:
Gerçekten bilerek,
Gerçekten çalýþýp bulunca,
Gerçekten iyide olunca,
Gerçekten doðruyu tutup;
SEVMEK...”
Güzellikleri, dostluðu, birliði, sevgiyi
ve barýþý birlikte beraber yaþamak ve
“ÖNCE SEN” diyerek paylaþmak için
Sevgi Dünyasý
e s i n l e r
Doðruluk, güzellik ve iyilik,
Ýþte insaný insan yapan üç nitelik.
***
Sana yapýlan kötülüðe iyice bir bak,
Bu, baðýþlamayý öðrenmek için bir fýrsat.
***
Ýnsanlar deðiþmeye ve geliþmeye sürekli çalýþmalý,
Ýyi ve yüceltici eylemler yaparak iyi olmaya alýþmalý.
***
Ýnsan oyun oynar gibi çýkarsýz yaþamalý,
Oyundaki çoþkuyu yaþama taþýmalý.
***
Önce kendini bil ve kendin ol,
Bilgelik esenliðe götüren bir yol.
***
En büyük hazinenin beynin olduðunu düþün bir daha,
Ve bil ki herkesin yararýna açýk bir zenginliktir deha.
olgay göksel
19
20
Sevgi Dünyasý
Hayallerimizi Zirveye Taþýdý
Nadide Kýlýç
Henüz Anadolu lisesi sýnavý
kâbusunun öðrencilerin üstüne
karabasan gibi çökmediði bir zamanda
ilkokulda okumuþtum... Devlet
okullarýnýn Türkiye Cumhuriyeti'nin
tek eðitim kurumu olduðu, özel
okullarýn pýtrak gibi selamsýz sabahsýz
her yerde bitmediði bir devirde okulu
tanýmýþtým... kýrk kiþilik sýnýflarýn az
bulunup, ilk haftalarda elli öðrenciye
hattâ elli beþ öðrenciye çýkarýldýklarý
yýllardý...sýralarda üçer öðrenci olarak
otururduk, benim gibi solaklar için üçlü
oturmak zor gelirdi. Öðretmenlerimiz
tarafýndan hemen çare bulunur, solaklar
her zaman sýra baþýnda oturtulurlardý.
Þimdi yaþý benden küçük olan
anatalar, o günleri hayal
edemeyebilirler... hattâ bu denli
kalabalýk sýnýflarda eðitimin baþarýlý
olamayacaðýna da kanaat getirebilirler.
Öðretmenliðin üniversite diplomalý
iþsizlere istihdam telâþý içinde
öðütüldüðü bu zamanda, veterinerlik
çýkýþlýlara, ziraat mühendislerine ve
mimarlara çocuk teslim edildiðini
düþününce, onlara hak vermemek elde
deðil.
Bizim siyah önlükler beyaz yakalar
içinde yaþadýðýmýz okullardaki
öðretmenlerimiz her derde deva
Lokman hekim gibi becerikliydiler. Her
derde çare olurlardý. Yýllýk müfredatýn
her alanýnda baþarý gösterirlerdi... El
Sevgi Dünyasý
iþleri dersimiz de müzik dersimiz de
bir þölen havasýnda geçerdi. Bütün
öðretmenlerimiz en az bir enstrümaný
çok iyi bildikleri gibi bize resimde ve
tahta iþlerinde de ayný güzellikte el
becerileri kazandýrýrlardý. Folkloru da
baleyi de ayný çatý içinde
barýndýrabiliyorlardý. Belki de dünün
baþarýsýnda Öðretmen Okulu ve Köy
Enstitüsü çýkýþlý öðretmenlerin rolünü
unutmamalýyýz. Gidilecek tek okul
olmasýnýn ikinci en büyük önemi ise
(bana göre) sosyal kaynaþma idi. Birinci
sýnýftan baþlayarak son sýnýfa kadar
derinleþen bir arkadaþlýk ve sevgi
paylaþýmý içinde öðrenim görürdük. O
simsiyah önlük içinde her çocuk
deðerliydi ve eþit muamele görüyordu.
Zengini, fakiri, kalbur-üstü, kalbur-altý
gözetilmeksizin her öðrenci, kabiliyeti
ve çalýþkanlýðý ile deðerlendiriliyordu.
Öðretmenimiz bu kaynaþmaya çok
önem verir, uyumsuzluk içinde olan
öðrencileri, kendilerine güven
kazanabilmeleri için mutlaka en baþarýlý
olanlarýn kümelerine daðýtýrdý. Bu her
zaman iyi sonuç verirdi. Tembellik
yapan çocuk, küme arkadaþlarýna
kendini kabul ettirmek için gayret sarf
ederdi... O dönemde okul araçgereçlerimiz tam deðildi. Bu nedenle
herkes (çoðunlukla zengin çocuklarý)
evlerindeki oyuncaklarýný vb. þeyleri
getirerek bu ihtiyacýmýz karþýlanýrdý.
Beden Eðitimi dersindeki top
ihtiyacýmýzý, babasý bahçývan olan
Aynur karþýlardý. Her boyda topu vardý.
Bu toplar hem saðlam hem de pahalýydý.
Bir bahçývan maaþýndan çocuðu için
ayýrdýðý top parasýný hep düþünürdüm.
O zamanlar dile getirilmese de
büyüklerimizin sosyal iliþkilerinde
ekonomik güç ve statü büyük önem
taþýrdý. Maaile görüþmeler hep gelirleri
21
birbirine yakýn, sosyal açýdan birbirinin
yaþamýný zorlamayanlar arasýnda
yapýlýrdý. Birbiriyle kaynaþanlar
arasýnda hiçbir zaman etnik ayrýlýk söz
konusu deðildi. En önemli husus
köyden göç edenler ile eþraftan olma
ayrýmýydý.
Köyden gelen, okuma yazmasý
olmayan, okur-yazar olan insanlar için
geçim kapýsý park bahçývanlýðýydý.
Çünkü ilçenin çok büyük ve tarihi
deðeri olan parký ve Çamlýk denilen
korusu vardý. Geniþ bir alana yayýlan
parkýn, ilçe halký ve biz çocuklar için
apayrý bir yeri vardý. Bahçývanlar,
iþlerini toprak aðasý gibi bir çalýmla
sahiplenirlerdi. Çocuk parkýndaki
oyunlarýmýza bile karýþýrlardý. Sadece
Hüseyin Amca bize karþý hoþgörülüydü.
Bize Aynur'a gösterdiði þefkâtle
yaklaþýrdý. Bizi azarlayan
meslektaþlarýna karþý çýkar onlarý
uyarýrdý. “Çocuklarýn, diktiðin
bitkilerden ne farký var. Bak her biri
inci çiçeði gibi narin, örselersen solar
kar, güzelliklerini göremeden
kurutursun” diye ikaz ederdi.
Hüseyin Amca'nýn kýzýna ilgisini
okul ziyaretlerinde de fark etmiþtim.
Beþ yýl süresince, saç ve sakal týraþýný
olmuþ, yeþil ütülü pantolonunu, her
zaman cilâlanmýþ ayakkabýlarýný
giyinmiþ gelirdi. Mis gibi Limon
kolonyasý kokardý. Baþka zaman hep
terekli köylü iþi kasketini giydiði halde,
okula þapkasýz gelirdi. Modern
olduðunu göstermek için azami gayret
sarf ederdi. Onun içinin de
düþüncelerinin de köylülüðüne
uymayan bir güzellikte olduðunu
düþünürdüm. Bana, eþraf eþraf diye
böbürlenen çoðu ilçenin ileri
gelenlerinden daha üstün bir
kiþilikteymiþ gibi gelirdi. Hattâ babamý
22
Sevgi Dünyasý
bile biraz baðnaz bulurdum. Her zaman
“Benim kýzým olduðunuzu unutmayýn.
Aile þerefimize leke getirmeyin...vb”
ihtarlarda bulunurdu.
Aynur, her zaman düzenliydi, her
yýl yeni çanta ve þýk ayakkabýlar giyerdi.
Onu gören, bir bahçývan çocuðu
olduðunu anlayamazdý. Ýlkokulu,
silgileri, kurþun kalemleri onun elinde
görmüþtük. Onun beyaz dantelli kolalý
yakasýna imrenirdim. Ben patiskadan
yapýlmýþ bir yaka taþýmýþtým. Çünkü
ailem her zaman sadelik içinde
yaþamaya önem verirdi.
Hüseyin Amca'da her zaman göze
çarpan þey, çocuðuna, Aynur’un
okulundaki statüsüne saygý duymasý
idi. Saygý, sevgi ve okumaya, eðitime
gösterdiði hevesini, çocuðuna þefkatle
hoþgörü ile sunarak gösteriyordu.
Kýzýnýn voleybol maçlarýný hiç
kaçýrmadan izlerdi. Aynur'un babasý
olarak anýlmaktan sevinç duyuyordu.
23 Nisan müsameresine
hazýrlanýrken, Çaykovski'nin Kuðu
Gölü Balesi'ne seçilen kýz arkadaþlar
ikinci günü aðlayarak okula gelmiþlerdi.
Babalarý kuðu giysilerini çok açýk saçýk
bulduklarý için baleye katýlmalarýný men
etmiþlerdi. Artýk 5. sýnýftaydýk. Sadece
Aynur neþeliydi. Çünkü Hüseyin Amca
için bu giysi bale için elzem bir
durumdu. Kýzýnýn kültürel etkinlikten
mahrum kalmasýný istemiyordu.
Yýllar sonra yeðenimi Anadolu
Lisesine yazdýrmak için kardeþimle
okula gittiðimizde Aynur'la karþýlaþtým.
O küçük kýzdan sadece kývýrcýk saçlar
kalmýþtý. Þimdi uzun boylu, atletik
vücutlu, sýrým gibi bir beden eðitimi
öðretmeni olmuþtu. O kýsacýk
dakikalarda uzun uzun Hüseyin
Amca'dan konuþtuk. Artýk emekli
olmuþ. Çiçekçilikle uðraþýyormuþ.
Son günlerde haberleri izledikçe,
gazeteleri okudukça hep onu anýmsar
oldum... Dayanamayýp yazýma da
kattým. Yoksa çocukluk anýlarým sizi
neden ilgilendirsin! Bunu biliyorum.
***
Bir gün Anadolu'nun her hangi bir
köyünde nasýl karþýlanýyorsa orada da
ayný olaðan iþlerinin baþýndaydý
insanlar... mahalli giysiler içinde orta
yaþlý iki kadýn fasulye ayýklýyorlardý.
Biraz ileride ise bir kadýnla bir erkek
bostan çitini onarýyorlardý. Eþofmanlý
bir genç kýz beliklenmiþ süt mýsýrlarýný
çatýya asmak üzere merdivene
týrmanmýþtý... mýsýrlarýn asýldýðý yerde
ipliklere geçirilerek kurutulmak için
güneþe býrakýlmýþ biberler, patlýcanlar
sarkýtýlmýþtý.
Kameraman ile röportaj yapacak
olan gazeteci hanýmý görünce hemen
ayaða kalkýp buyur ettiler. Ona da bir
sekmen vererek yanlarýna oturttular.
Gazetecinin sorularýný yanýtlarken, bir
yandan da çalýþmaya devam ediyorlardý.
Aðýzlarýndan çýkan her sözcük,
birbiriyle sözleþmiþçesine “O çocukken
de baþkaydý. Bu köyde hiç kimse onun
yürüdüðünü görmemiþtir.” cümlesiyle
sonlanýyordu.
Her yere zýplayarak, koþarak
gidermiþ. Bir iþi yapmak için saniyeler
yeterli olurmuþ. Ýþini eksiksiz, tam
yerine getirirmiþ. Bunlarý söylerken
“Biz onun baþaracaðýný zaten biliyorduk
Biz ona çocukluðunda inanmýþtýk”
demek istiyorlardý. Bu hallerinde her
zaman olduðu gibi Anadolu insanýnýn
övüncü içine gizleyerek yaþamasýnýn
payý büyüktü. Gazeteciye bu bilgileri
verirken hiç birinin ne sesinde ne
yüzünde küçük bir abartý yoktu... ama
Sevgi Dünyasý
gözleri... Hepsinin gözlerini özlem
kaplamýþtý... Ýçlerinden biri, evin
temeltaþý, ailenin ocaðýnýn en eski
tuðlasý olan babaannesi, gazeteciden
gözyaþlarýný saklamadý. “Biz kýzýmýzý
Devlete verdik. Koklamaya
kýyamadýðýmýz kýzýmýzýn nasýl
büyüdüðünü göremedik. O bizim tek
ceylanýmýzdý.” Yaþlý kadýnýn sözlerine
bu kez yengesi ve annesi nokta
koyuyordu... “Onu telli duvaklý
evlendirmeyi isterdik, istemez miydik!?
Ama artýk o baþka bir seçim yaptý.
Hevesi bizimkine uymadý. Olsun.
Buradaki bütün kýzlar, þimdi Sorgun
Ortaokuluna gitseniz görürsünüz...
Hepsi onun gibi olmak için yarýþýyorlar.
O hepsinin içinde yatan aslan oldu.”
Aslan olmak, küçük bir þey mi? Hem
de binlerce küçük yüreðin içine
yerleþecek kadar alçakgönüllü, tazýdan
hýzlý, tüyden hafif bir aslan olmak az
þey mi?
Bunu yapmak, çocuk büyütmenin
Alfabesini yeniden yazmak kadar büyük
bir iþ... Çankýrý'nýn bereketli yeþilliði
içine gizlenmiþ mütevazý bir yaþamýn
fertleri, küçük kýzlarýnýn gözünü
kamaþtýran hayalleri için sessiz kalmayý
bilmiþler... gerekli olduðunu hissettikleri
anda, sýcak nefesleriyle kýzlarýnýn soðuk
terini silmeye hazýr beklemiþler...
Süreyya'nýn ailesinin her bireyi,
amcasýndan babasýna, annesinden
yengesine, her zaman atletizm ne
olduðunu kavrayamayan yüreklerinde,
salt kýzlarý gönül koydu diye, dualarla
yolcu etmiþler. Henüz ortaokulda iken
yarýþan torununa “Ben kýzýma altýn
takarým” diye onun gücüne güç katan
bir babaanne olmayý baþarmýþlar.
Ýþte baþarýnýn týlsýmý burada kendini
gösteriyor.
23
- Kuþak farkýný bir yana atarak,
çocuðunun hatta torununun coþkusunun,
seçiminin ortaya çýkmasýna izin vermek.
Kendi ebeveyn tecrübelerini namluya
sürülmüþ fiþek gibi hazýr bekletirken,
çocuðunun ruhsal berelenmelerini
büyütüp yaþamýný iltihaplandýrmadan
zorluklarý atlamasýný saðlamak.
- Tenkide ve yargýlamaya eþik
olmadan, çocuðunun ruh bütünlüðünün
kapýsýnda kilit olmak. Gerektiði
zamanlarda Bütün dünyanýn karþýsýna
çýkýp savunulacaðýný ona hissettirmek.
- Evlatlarýnýn en zor anlarýnda en
aðýr, kaldýrýlamayacak kadar büyük
hatalarýný bile anlatabileceði, gündüzün
aydýnlýðýnda gecenin kalýn dokusu gibi
saklayýcý bir sessizliði becerebilmek.
- Çocuðunuzun yepyeni bir zamanda
yeni bir dünyaya, yeni þartlara
doðduðunun bilincine varýp, onun
duygu zenginliðini ve heyecanýný
tanýyabilmek.
- Her adýmýnda, her seçiminde
koþulsuz anata sevgisi ve þefkatiyle
yanýnda yer almak.
Ýyi bir ana baba ya da þefkatli saðlam
bir aile olmak için master yapmak,
üniversite diplomalarýný sýralamak
gerekmiyor. Sanýrým Hüseyin Amcalar
gerekli... çocuðunu narin bir inci çiçeði
gibi örselemeden onun kökünün
kemresi olmayý þeref bilmek yeterli.
Ben bu yazýyý yazarken Süreyya
Ayhan henüz son Dünya Atletizm
Þampiyonasý’nda koþmadý. Ülke olarak,
ondan birincilik bekliyoruz ama
derecesi ne olursa olsun, bizi bu denli
büyük hayallerin zirvesinde tuttuðu için
onun bacaklarý sað olsun...
Ýç Anadolu’nun yeþilliðine gizlenmiþ
ailesi gibi bahtiyarlýk kaderi olsun.
Sevgi Dünyasý
24
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
ÝHTÝYAR ADAM
Ýhtiyarlýða adým atalý çok olmuþtu.
Gözleri dalgalara takýlmýþ halde, iyi kötü
yönleriyle geçmiþi düþünüyordu. Ýnsanlýða
karþý pek güveni kalmamýþtý. Ýyilik yaptýkça
nankörlük gördüðünü düþünüyordu. Çoðu
kiþinin kendisine "enayi" gözüyle baktýðýný
da biliyordu. Fakat karþýlýksýz iyilik
yapmaktan vazgeçmiyordu. Çünkü
kendisini hayata baðlayan çok az deðerden
birisi de, kendisine olan saygýsýydý. Onu
da kaybederse, her þeyini kaybetmiþ
olacaðýný düþünüyordu.
Ýhtiyar adam kayalýklarýn üzerinden
yavaþça doðruldu, denizin kenarýna atýlmýþ
kýrýk içki þiþesi gözüne takýlmýþtý. Ýçki
içmezdi ama görüp de almazsa ve bu kýrýk
þiþe birine zarar verirse vicdan azabý
duyacaðýný düþündü. Onun þiþeyi yerden
aldýðýný gören biri kýz, biri erkek iki genç
gülüþtü. Erkek; "Çöpçü herhalde." dedi.
Ýhtiyar adam herkesi hoþ görmeye çalýþýrdý,
özellikle gençleri ama yine de gencin,
kendisi hakkýnda arkadaþýyla þakalaþýrken
biraz sesini alçaltmamasýna, kendisinin
duymamasý için gayret etmemesine caný
sýkýlmýþtý.
Ýhtiyar kýrýk camlarý atmýþ dönerken,
gençlerin az önce kendisinin oturduðu
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
kayalarda, azgýn dalgalara karþý
þakalaþtýðýný, birbirini itekler gibi yaptýðýný
gördü. Biraz daha uzakta bir kayaya
gidecekti ki, birinin denize düþme sesi ve
çýðlýðý kulaklarýnda çýnladý. Kýz düþmüþtü.
Sportif yapýlý gencin hemen atlayýp kýzý
kurtarmasýný bekledi. Fakat kayadan
kayaya telaþla koþan genç atlamaya
cesaret edemiyordu.
Genç ne yapacaðýný bilemez halde
dalgalarýn uzaklaþtýrdýðý kýz arkadaþýna
bakýyor, baðýrýyordu. Saða sola deli gibi
koþtururken, hemen yanýndan birinin denize
atladýðýný duydu, bu az önce dalga geçtiði
ihtiyar adamdý.
Ýhtiyar adam dalgalarýn tüm zorluðuna
raðmen, güçlü kulaçlarla kýza yetiþti,
saçlarýndan yakaladý kayalara doðru çekti.
Kayalara yaklaþtýðýnda kýyýdaki genç, kýzý
yakalayýp önce yukarý, sonra sahile çekti.
Ýhtiyar adamý o anda unutmuþtu bile.
Birden aklýna gelip denize doðru baktýðýnda
ihtiyar adamýn halâ çýkamadýðýný gördü.
Ýhtiyar kollarýnda derman kalmamýþ halde,
kendisini kýyýdan koparmaya çalýþan
dalgalara kendini býraktý. Genç çýlgýna
döndü, sevdiði kýzý kurtaran, az önce dalga
geçtiði ihtiyar gidiyordu. Kýsa zamanda
büyük þeyler olmuþtu hayatýnda. Hayatta
en çok sevdiði kiþiyi kurtaramamýþ, baþkasý
kurtarmýþtý ve o da þimdi kendisinden özür
bile dileyemeden, boynuna tüm utançlarý
takarak sonsuza dek gidiyordu.
Kendine tam gelememiþ kýz, gencin
sulara atlayýþýna baktý, baðýrdý ama nafile.
Oysa arkadaþýnýn kendisi kadar bile
yüzemediðini iyi biliyordu.
Genç erkek tüm çabasýna raðmen ihtiyara
yaklaþamamýþtý bile, dalgalarýn üzerinde
boðulan deðil, sanki dinlenen biri gibi duran
ihtiyar da sanki gülümsüyor gibiydi. Genç
bir anda ihtiyardan daha çok kýyýdan
uzaklaþtýðýný fark etti. Bitiyordu her þey.
"Gerçekmiþ demek ki " diye düþündü,
hayatý, arkadaþlarý, sevdikleri hýzlýca
gözlerinin önünden geçiyor gibiydi. Ýnsan
ölüme yaklaþýnca böyle oluyormuþ. Su
yutuyordu ve mücadeleyi býrakmýþtý.
Sevgi Dünyasý
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
Birden beklenmedik bir þey oldu; genç
adam kolunun kuvvetlice yakalandýðýný
hissetti, önce köpekbalýðý aklýna gelip
telaþla çekmek istedi ama hemen yanýnda
ihtiyar adamý fark etti. Ýhtiyar adam önce
kolundan yakalamýþ, sonra yakasýndan
tutup, onu bir bebek gibi çekmeye
baþlamýþtý.
Göz açýp kapayana kadar kýyýya
gelmiþlerdi. Ýhtiyar adam, genci kýzýn yanýna
kadar atmýþ, nefesleniyordu. Gençlere
gülümsedi; "Siz de, ben de bu gün güzel
dersler aldýk. Ben kendi adýma çok mutlu
oldum. Siz kimseyi küçümsememeyi
öðrendiniz. Ben de bu küçük dalgalarda
sizi deneyerek, insanlýðýn ölmediðini
gördüm. Delikanlý beni kurtarmaya gelmen,
beni ne kadar mutlu etti sana anlatamam.
Fakat ben daha bu dalgalara yenilecek
kadar kocamadým."
Ýhtiyar kýyýda kendilerini toparlamaya
çalýþan gençlerin bir þey söylemesine fýrsat
vermedi; "Hoþçakalýn !. . . " deyip yürüdü.
Gençler peþinden koþamadýklarý ihtiyara
þaþkýnlýkla, içlerinde bir buruk sevinçle
bakakaldýlar.
Cennet ve Cehennem
(Paulo Coelho’nun Þeytan ve Kadýn
kitabýndan)
.."Yollar oldukça uzunmuþ, yokuþ yukarý
gidiyorlarmýþ, güneþ yakýcýymýþ, ter içinde
kalmýþlar,
susamýþlar.
Bir dönemecin ardýnda harika bir mermer
kapý görmüþler; kapý, ortasýnda
bir çeþme bulunan altýn döþeli bir meydana
açýlýyormuþ, çeþmeden berrak
bir su akýyormuþ. Yolcu kapýdaki bekçiye
dönmüþ.
'Ýyi günler.'
'Ýyi günler,' diye yanýt vermiþ bekçi.
'Burasý harika bir yer, adý ne?'
'Burasý cennet.'
'Ne iyi, cennete gelmiþiz, çünkü çok
susadýk.'
25
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
'Ýçeri girip dilediðiniz kadar su
içebilirsiniz', demiþ bekçi ve eliyle
çeþmeyi göstermiþ.
'Atýmla köpeðim de susadýlar.'
'Kusura bakmayýn,' demiþ bekçi.
'Buraya hayvanlar giremez.'
Yolcu çok üzülmüþ, çok susamýþmýþ,
ama suyu tek baþýna içmek istemiyormuþ.
Bekçiye teþekkür edip yoluna devam
etmiþ. Epeyce bir süre yamaç yukarý
gittikten sonra eski görünümlü küçük bir
k a p ý y a v a r m ý þ l a r, k a p ý i k i y a n ý
aðaçlýklý toprak bir yola açýlýyormuþ.
Aðaçlardan birinin altýnda,
þapkasýný alnýna indirmiþ, uyur gibi yatan
bir adam varmýþ.
'Ýyi günler,' demiþ yolcu
Adam baþýný sallamýþ.
'Atým, köpeðim ve ben çok susadýk.'
'Þurada taþlarýn arasýnda bir pýnar var,'
diyen adam eliyle orayý iþaret
etmiþ. 'Ýstediðiniz kadar su içebilirsiniz.'
Yolcu, atý ve köpeði pýnara gidip
susuzluklarýný
gidermiþler.
Yolcu bekçiye teþekkür etmiþ.
'Ýstediðiniz zaman yine gelebilirsiniz,'
demiþ bekçi.
'Buranýn adý ne?'
'Cennet.'
'Cennet mi? Ama mermer kapýdaki
bekçi bana orasýnýn cennet olduðunu
söyledi.'
'Orasý cennet deðil cehennemdi.'
Yolcunun aklý karýþmýþ 'Sizin adýnýzý
kullanmalarýna
niye
izin
veriyorsunuz? Yanlýþ bilgi vermeleri büyük
karýþýklýða neden olur!'
'Hiç de deðil. Aslýnda onlar bize büyük
b i r i y i l i k t e b u l u n u y o r l a r. E n i y i
dostlarýna sýrt çevirenlerin hepsi orada
kalýyor çünkü.’
26
Sevgi Dünyasý
Ýki Yaþam Arasýnda
Dr. Michael Newton
Derleme: Acar Doðangün anýsýna
Arýn Ýnan
Bundan dört yýl önce yayýnlamýþ olduðumuz "Ýki Yaþam Arasýnda Ruhun
Yolculuðu" adlý dizide Dr. Newton'un, geriye götürücü hipnoz yoluyla
yüzlerce insan üzerinde yaptýðý araþtýrmalarý ve elde ettiði deðerli bilgileri
okumuþtuk. Bu dizide de, yine Dr. Newton'un en son araþtýrmalarýna
dayanarak, ölüm anýndan tekrar doðuma kadar, dünya ötesindeki
yolculuðumuzun daha önce görmediðimiz ilginç ayrýntýlarýný izleyeceðiz.
Sevgi Dünyasý
Geçen Ay ÝKÝ YAÞAM ARASINDA
ruh eþleri ve birbirine baðlý ruhlarý
incelemiþtik. Çeþitli enkarnasyonlarda
yeniden bir araya gelen ruh eþleri ve
yaþadýklarýný sizlere aktarmýþtýk. Bu
ay ilginç bir aþk hikâyesine tanýk
olacaðýz.
OLAY 46
Maureen, randevu almak için beni
aradýðýnda sesinde bir ivedilik vardý.
Maureen, Kalifornia’daki
muayenehanemin yakýnýnda yaþýyordu
ve New York’tan onunla ilk kez
tanýþmak üzere gelen bir erkek
arkadaþýný bana getirip getiremeyeceðini
soruyordu. Daha önce hiç görmediði
bu arkadaþý ile ilgili sorduðumda
aþaðýdaki hikâye ortaya çýktý.
Üç ay önce bir internet sitesinde 25
kiþiden oluþan bir grup insan ölümden
sonraki hayatla ilgili chat yapýyorlardý.
Tartýþmalar ayný þeye ilgi duyan insanlar
arasýnda geçiyordu. Maureen ve ismi
Dale olan erkek arkadaþý da bu
tartýþmalar esnasýnda ruh eþleriyle ilgili
bölümü tartýþýrken, titreþimlerinin
birbirlerine yakýn olduðunu hissettiler.
Maureen kendi düþüncelerinin Dale
tarafýndan aynen yansýtýldýðýný görünce
bunu esrarengiz bir þey olarak tanýmladý.
Bundan sonra birbirleriyle daha fazla
konuþabilmek için özel chat odasýný
kullanmaya baþladýlar.
Maureen ve Dale elli yýl önce
birbirlerinden birkaç ay arayla San
Francisco civarýnda doðmuþlardý.
Birbirleriyle baþarýsýz evliliklerini
konuþtular. Ve her ikisi de içlerinde
henüz gönüllerini açacak þeyi
bulamamanýn tarif edilmez üzüntüsünü
yaþýyorlardý. Konuþmalarý çoðunlukla
yaþam ve ölüm etrafýnda dönüyorken
Dale ona benim kitabýmý okuduðunu
söyledi. Ve California’da buluþup, ayný
anda yapýlacak bir regresyon seansý için
27
benden randevu almaya karar verdiler.
Onlara verdiðim randevu günü
tesadüfen onlarýn ilk tanýþtýklarý günden
bir sonraki gün çýktý. Muayenehaneme
þaþkýn gözlerle geldiler ve onlara trans
halinde olduklarýný ve zaten bana
ihtiyaçlarýnýn olmadýðýný söyledim.
Birbirlerini gördükleri an tanýdýklarýný
fark ettiklerini söylediler. Maureen
“Birbirimize gülümseme tarzýmýzgözlerimizdeki ifade-birlikte attýðýnýz
kahkahanýn sesi-tokalaþýrken birbirimizi
baðlayan titreþimler- kendimizi öylesine
güçlü ve farklý hissetmemize neden oldu
ki etrafýmýzda olan bitene tamamen
kayýtsýz kaldýk” dedi.
Ben bu vakayý Maureen’in bakýþ
açýsýndan sizlere anlatacaðým. Bunun
nedeni ilk irtibat kurduðum kiþinin o
olmasýdýr. Seans esnasýnda Maureen’in
yaþamýnda 1920’lerden müzikler veya
Çarliston dansý yapan dansçýlarý
gördüðünde deja vu yaþadýðýný
öðrendim. Maureen çocukluðundan beri
aniden ölümlerle ilgili kabuslar
gördüðünü de söyledi.
Süjelerimi hipnoz esnasýnda en son
yaþadýklarý hayattan itibaren ruh
dünyasýna sokmaya çalýþýrým ki ruh
dünyasýna giriþin doðal mucizelerini
kaçýrmasýnlar. Bu hipnoz tekniðinin
avantajlarýndan biri de bir önceki
yaþamdan rahatsýz edici izlerin þimdiki
fiziki bedene taþýnýp taþýnmadýðýný bize
göstermesidir. Bu süreci hýzlandýrmak
adýna süjeleri direkt anne karnýndan
itibaren ele almanýn onlarda karmaþa
yarattýðýný da tespit ettim. Bu aynen bir
insaný bir evin arka tarafýna götürüp
evin önünü tarif ettirmeye
benzemektedir. Böylesine hýzlandýrýlmýþ
bir iþlemle ruh dünyasýna giriþ yapmak
mutlaka durulmasý gereken oryantasyon
istasyonlarýnýn da es geçilmesine sebep
olmaktadýr. Bu duraklar, bir önceki
28
Sevgi Dünyasý
hayatýn sonu ani ölüm ve travmayla
bitmiþse özellikle önemlidir. Ölüm
sahnelerini atlamayarak, süje ýstýrap
verici fiziki anýlardan da korunmuþ olur.
Geçmiþ hayatýnýn en önemli olayýna
doðru onu yönlendirmem üzerine,
Maureen beni ölümüne sebep olan
olaylara götürdü.
Aþaðýda sorulu cevaplý olarak verilen
Maureen’in seansý yer almaktadýr:
Dr.N: Erkek mi yoksa Kadýn mýsýnýz?
S: Aslýnda genç bir kýzým.
Dr.N: Adýnýz nedir?
S: Samantha. Kýsaca Sam
diyebilirsiniz.
Dr.N: Neredesiniz ve þu an ne
yapýyorsunuz?
S: Yatak odamdayým. Aynanýn
önünde parti için hazýrlanýyorum.
Dr.N: Ne partisi?
S: (Duraklýyor ve hafifçe gülüyor)
Bu parti ... benim için. Bu gün benim
18. Yaþ günüm ve ailem benim için
büyük bir parti veriyor.
Dr.N: Mutlu yýllar Sam. Bugünün
tarihi ne?
S: (kýsa bir tereddütten sonra) 26
Temmuz 1923
Dr.N: Aynanýn önünde olduðuna
göre, aynaya bakýp orada ne gördüðünü
bana söylemeni istiyorum.
S: Sarýþýným, ve saçlarým bu gece
yapýlmýþ durumda. Beyaz ipek bir elbise
giyiyorum. Bu benim ilk parti elbisem.
Yeni alýnmýþ yüksek topuklu beyaz
ayakkabýlarýmý da giyeceðim.
Dr.N: Anlattýklarýndan harika
olduðun anlaþýlýyor.
S: Rick de aynen böyle olduðunu
söylüyor.
Dr.N: Rick de kim?
S: (þimdi rahatsýz olmuþ ve kýzarmýþ
bir þekilde) Rick benim... arkadaþým...
bu gece çýkacaðým erkek. Þimdi
makyajýmý bitirmem gerekiyor. Birazdan
gelir.
Dr.N: Beni dinle Sam. Makyajýný
yaparken de sanýrým benimle
konuþabilirsin. Rick’le ciddi misiniz?
S: (Yeniden kýzarýyor) ... eh... fakat
fazla hevesli de görünmek istemiyorum.
O kendini bulunmaz hint kumaþý sanýyor
ama biliyorum ki o da beni istiyor.
Dr.N: Bunun önemli bir parti
olduðunu anlýyorum. Umarým senin
onun arabasýna koþman için yakýn
zamanda kornasýný çalmaya baþlar.
S: (kýzarak) Kesinlikle hayýr! Bunu
severdi ancak kapýmýzý uygun bir þekilde
çalacak ve hizmetçi onu içeri alýp kapýda
beklemesini saðlayacak.
Dr:N: Parti evinizden uzakta bir
yerde mi?
S: Çok uzakta deðil. San Francisco
merkezindeki zarif ve güzel bir
malikânede.
Dr.N: Peki Sam, þimdi zamanda biraz
ileri, partinin olduðu zamana gidelim.
Þimdi bana orada neler olup bitiyor
anlatabilir misin?
S: Harika bir zaman geçiriyorum.
Rick muhteþem duruyor. Ailem ve
arkadaþlarý benim ne kadar büyümüþ
olduðumu konuþuyorlar. Müzik ve dans
var. Pek çok arkadaþým beni
kutluyorlar.(birdenbire yüzü kararýyor)
insanlar çok fazla içiyorlar ve ailem
bunu bilmiyor.
Dr.N: Bu seni rahatsýz ediyor mu?
S: Ýçki her zaman bu tarz iliþkilerin
Sevgi Dünyasý
içinde olur. Bizi neþelendiriyor ve hür
hissetmemizi saðlýyor elbet ki. Ben de
içiyorum. Rick ve bazý arkadaþlarý da
içkinin içine düþmüþ vaziyetteler.
Dr.N: Þimdi biraz daha ilerleyelim.
Bundan sonra ne oldu?
S: (Yüzü yumuþuyor ve konuþmasý
yavaþlýyor) Rick ve ben dansediyoruz.
Bedenini bana yaslamýþ. Her yerimiz
ateþ içinde. Kulaðýma fýsýldýyor ve
partinin dýþýnda bir yerde yalnýz
kalmamýzý istediðini söylüyor.
Dr.N: Onun bu teklifi sende neler
uyandýyor Samantha?
S: Heyecanlýyým...fakat bir þey beni
geri çekiyor... Onu yeniyorum.... Çünkü
istekliyim... Belki de ailemin beni
onaylamayacaðýný düþünüyorum... yine
de bu hissettiðim bundan da farklý bir
þey. O anýn heyecanýyla bunu kafamdan
atýyorum.
Dr.N: Bu heyecanla kal. Sonra ne
oluyor?
S: Kimsenin bizi görmeyeceði bir
þekilde yan taraftaki terastan Rick’in
arabasýna gidiyoruz. Kýrmýzý bir spor
araba. Muhteþem bir gece ve arabanýn
da üstü kapalý.
Dr.N: Sonra sen ve Rick ne
yapýyorsunuz Sam?
S: Arabanýn içine geçiyoruz. Rick
saçlarýmdaki tokayý çekip çýkarýyor ve
onlarý serbest býrakýyor. Ateþli bir
þekilde öpüyor beni. Arabayý nasýl
kullandýðýný göstermek için de otoyola
çýkýyor.
Dr.N: Yolun nerede olduðunu ve
hangi yöne gittiðinizi bana anlatabilir
misin?
S: (þimdi sinirlenmiþ bir þekilde)
Pasific Kýyýsý Oto yoluna doðru güneye
29
iniyoruz.
Dr.N: Bu seyahat nasýl geliyor?
S: Kendimi canlý hissediyorum. Ilýk
bir gece ve rüzgar saçlarýmý uçurup
yüzüme doðru savuruyor. Rick’in bir
kolu benim omzumda. Beni sarýyor ve
bana dünyadaki en güzel kýz olduðumu
söylüyor. Her ikimiz de birbirimize aþýk
olduðumuzu biliyoruz.
Dr.N: (Süjemin ellerinin titremeye
baþladýðýný ve bedeninin katýlaþtýðýný
fark ettim. Ellerini avuçlarýma aldým
çünkü neyin geleceðini hissediyordum).
Þimdi Samantha þunu anlamaný
istiyorum ki benimle konuþmaya devam
ederken ben senin yanýnda olacaðým ki
seni olabilecek þeylerden hýzlýca
geçirebileyim. Bunu biliyorsun deðil
mi?
S: (Solgun bir þekilde) Evet...
Dr.N: Bu araba seyahatinizde bazý
þeylerin deðiþmeye baþladýðý ana
gidelim.
S: (Þimdi süjenin bedeni iyice
sarsýlmaya baþladý) Rick çok fazla içmiþ
ve þimdi de virajlar baþladý. Virajlar
keskin ve Rick’in sadece tek bir eli
direksiyonda. Okyanusa bakan bir
uçurumun kenarýndayýz. (Þimdi
baðýrarak) RÝCK YAVAÞLA!
Dr.N: Yavaþlýyor mu?
S: (Aðlýyor) AMAN TANRIM, HAYIR
YAVAÞLAMAYACAK! GÜLÜYOR VE
YOLA DEÐÝL BANA BAKIYOR.
Dr.N: Hýzlan Sam, devam et.
S: (Hýçkýrýyor) Bir sonraki virajý
kaçýrýyoruz. Araba boþlukta uçuyor ve
okyanusa düþüyoruz.. Ben ölüyorum....
su... çok soðuk.... nefes alamýyorum....
Oh.... Rick.... Rick...
30
Sevgi Dünyasý
Duruyoruz çünkü Samanta’nýn
ruhunu fiziki bedeninden çýkarýrken bu
travmatik olayýn duygularýný da
hafýzadan silmem gerekiyor. Ona, pek
çok kez fiziksel ölüm geçirdiðini ve iyi
olacaðýný söylüyorum. Samantha, erkek
arkadaþýyla önce gitmek istemediðini
çünkü gençliðinin henüz baharýnda
olduðunu söylüyor. Ancak Rick’ý de
kaybetmek istemiyor.
Ruh üzerine araþtýrmalarýma
baþladýðýmda Samantha ve Rick gibi
birlikte olmuþ olanlarýn Ruh Dünyasýna
yine birlikte gireceklerini
zannediyordum. Ölüm sahnelerinde bir
istisna hariç bunun böyle olmadýðýný
anladým: Onlarý seven kiþilerle birlikte
öldürülen küçük çocuklar bu kiþilerle
birlikte Ruh Dünyasýna girmekteler. Bu
konuya daha sonra yeniden
deðineceðim. Birbirlerinin esas ruh eþi
olan varlýklar bile birbirlerinden ayrý
bir þekilde Ruh Dünyasýna giriþ
yapmaktalar. Bu eþsiz birlikteliðin
kaybýnýn oldukça üzücü olduðu bir
gerçek ancak ruhlar Spatyoma
geçtiklerinde rehberleri ve arkadaþlarý
tarafýndan en uygun zaman ve yerde
karþýlaþýyorlar. Her ruhun kendine has
bir yükselme rotasý, oryantasyon
duraklarý, enerji yenilenmesi vardýr. Bu
ayný ruh grubunda olan varlýklar için
de geçerlidir. Ayný þey Rick ve
Samantha için de geçerliydi.
Dr.N: Rick’i baþka bir yerde görüyor
musun?
S: Hayýr, Yeniden okyanusa dönüp
ona yardým etmek istiyorum. Beni yukarý
doðru çeken kuvvete karþý koymak
istiyorum.
D r. N : O g ü ç s i z i P a s i f i c
Okyanusundan yukardaki belli bir yere
mi çekiyor?
S: (Süje þimdi sakinleþti fakat
inlemeleri devam ediyor) evet,
Dünyadan çok uzaktayým þimdi.
Dr.N: (Bu her zaman sorduðum bir
sorudur) Daha ileri gitmeden ailene güle
güle demek istiyor musun?
S: Hayýr... hayýr... þimdi deðil...
sonra.... þimdi hemen gitmek istiyorum.
Dr.N: Anlýyorum. Þimdi ne
görüyorsun Samantha?
S: Bir tünelin ucunu. Açýlýyor ve
kapanýyor... kendi hareketini kendi idare
ediyor sanki. Onun içinden geçiyorum
ve daha hafiflemiþ hissediyorum
kendimi. Þimdi her þey çok parlak.
Cüppe giymiþ birisi bana doðru geliyor.
(Gelecek AY: Bu konuyla ilgili yazýmýza
devam edeceðiz.)
Sevgi Dünyasý
31
Durun, Kalkýn, Dinlenin
Nadide Kýlýç
Biliyorum. Ne kadar çok
çalýþtýðýnýzý. Çalýþmaya daldýnýz mý öyle
yemeðini bile unuttuðunuzu hattâ bir
on dakikalýk dinlenme aralýðýný bile
kendinize çok gördüðünüzü biliyorum.
Çalýþmayý öyle seviyorsunuz ki, elinizi
iþe deðdirdiðinizden en son dakikaya
kadar yorgunluk nedir bilmiyorsunuz...
Ýyi, çok iyi. Öyle ise niçin oturduðunuz
yerden kalkamadýðýnýzý söyleyip,
duruyorsunuz. Kollarýnýzýn et kestiðini,
bilekten, yukarýsýnýn baþkasýnýn uzvu
gibi size yabancýlaþtýðýndan niçin
yakýnýyorsunuz? Ya gün boyu evraklara
dalýp sanki üç bilinmeyenli denklemi
çözemeyen liseli çocuklar gibi kafanýzý
patlatýrcasýna baþýnýzý masadan
kaldýrmadýðýnýza ne diyebilirsiniz?
Dinleyin midenizden gurultular
geliyor. Yine öðününüzü atladýnýz.
Tamam caným, iþ bitince yemek yemek
daha tatlý oluyor. Ama dinleyin
vücudunuz hiç de sizin gibi
düþünmüyor. O dinlenmek, daha rahat
çalýþmak istiyor. Ýnanýn, çalýþmalarýnýzýn
arasýna onar dakikalýk dinlenme ve
sakinleþme zamaný býrakýrsanýz, daha
huzurlu ve verimli iþ çýkartýrsýnýz.
Çünkü bir iþin intizamlý bir çalýþma
ile yapýlabilmesi için en önemli husus
yeterli bir çalýþma zamaný içinde
yapýlmasýdýr. Biz bu zamandan daha
kýsa bir süre içinde bitirmeyi istersek....
Yani sabýrsýzlýk gösterirsek, ruhsal
olarak büyük bir gerginti içine gireriz.
Biz bu hal içinde çalýþýrken vücudumuz
da bu gerilmeden nasibini alýr. Daha
çabuk yorulur. Eðer arada kýsa dinlenme
aralarý koymazsanýz. Ýþ saatinin
sonundaki dinlenme zamanýnýz,
çalýþmaya ayýrdýðýnýz zaman kadar uzun
sürebilir. Bu durumda iþ saatinizden
kazandýðýnýzý sandýðýnýz zaman, aslýnda
heba ettiðiniz, harcadýðýnýz
saatlerinizden baþka bir þey deðildir.
Ýyi bir çalýþma için kýsa aralýklý
dinlenmelerin iþin sonucuna etkisi her
zaman olumlu olacaktýr. Ayrýca vücutça
ve kafaca daha sakin ve zinde
olacaðýmýz için hata yapma riskimiz de
olmayacaktýr. Ya da az olacaktýr.
Dinlenmenin ikinci þekli ise
yorulduðumuz o iþi öylece býrakarak
baþka bir þeyle meþgul olmaktýr. Eðer
dikiþ dikiyorsanýz, býrakýp, kitap
okuyabilirsiniz. Ya da bulaþýk
yýkayabilirsiniz. Eðer yazý ya da
muhasebe iþinde iseniz, yerinizden
kalkýp, tamir edilecek bir eþyanýzla
uðraþabilirsiniz.
Dinlenmenin gereði hem vücut hem
de ruhça rahatlamak ve çalýþarak
kaybettiðimiz enerjimizi yeniden
kazanmaktýr. Bu nedenle öðün
atlamadan, besin almalý, ayrýca kýsa
süreli çay saatleri tespit etmelisiniz.
Eðer gün içinde çok zor bir iþin
üstesinden gelmiþseniz, kendinize bir
kutlama hediyesi almayý unutmayýn.
Böyle bir jesti sizden almak ruhunuzu
ziyadesiyle mutlu edecektir. Vücudunuz
ise bu mutluluktan iliklerine kadar
gevþeyip dinlenecektir.
Sýcak ve ýlýk banyo almayý da ihmal
etmeyin.
Ýþte böyle siz durmadan çalýþýyorsunuz
halâ... Durun iþi býrakýn ve dinlenin...
32
Sevgi Dünyasý
Kendime Mektuplar
Nelda Bayraktar
“Sanki gönüllerimizin altýna týpa takýyoruz. Kabýn içi kirlenmiþ gibi týpayý
çekiveriyoruz. Boþalan þeyin tamamý biriktirmiþ olduðumuz sevgi halbuki.
Sonra da ondan mahrum kalýp yeniden biriktirmeye uðraþýyoruz.”
Hayýr dilini en güzel kullanan dostuma merhaba. Bu taným sana gerçekten
uyuyor çünkü ben senin dilini kötü kullandýðýný ne gördüm ne de duydum. Her
zaman nezaketli konuþmanýn bir yolunu bulursun sen. Benim gibi deðilsin. Benim
halâ kendime hakim olamadýðým yönlerim var. Bunu da hemen dilimde görebilirsin.
Ýnsanlarýn cehaletleri dillerinin hemen ucundadýr çünkü.
Düþünsene her þeyi dilimizle ifade edebiliyoruz. Sevgimizi, düþüncelerimizi,
hiddetimizi, gururumuzu, kýskançlýklarýmýzý, þefkatimizi, þýmarýklýklarýmýzý... Bu
nedenle bazen yakýyor, bazen serinletiyor, bazen de acýtýyoruz. Adeta dilimizin
de iklimi var. Ama kendini eðiten insanýn dilinde hep Bahar mevsimi var.
Doktorasýný yapmýþ, Üniversiteye hoca olmuþ çok güzel konuþan bir tanýdýðým
Sevgi Dünyasý
33
vardý. Hepimiz onun adýný “Bay Kibar” takmýþtýk. Ýþ arkadaþlarýnýn yanýnda
öylesine kibar konuþurdu ki hayran kalýrdýk. Neyi, nerede konuþmasý gerektiðini
iyi bilir, nezaket kurallarýna da harfiyen uyardý. Aradan yýllar geçti. Bir gün bir
seyahat esnasýnda onunla karþýlaþtým ama garip bir þekilde. Baþka birisiyle arasýnda
bir tartýþma çýkmýþ, kavga ediyordu. Gerçekten o olduðuna inanamadým. Hiç
duymadýðým sözcüklerle saldýrýyordu karþýsýndakine. Gözlerinden þimþekler
çýkýyor, yüzü kýzardýkça kýzarýyordu. Öylesine þaþýrdým ki anlatamam. Dilini
güzel konuþmaya alýþtýrdýðýný sandýðým kiþi, gönlünü hazýrlamadýðýndan yenik
düþmüþtü.
Geçenlerde de kendimde bir þey buldum. Çoðunlukla sevgi dolu olduðuma
inanýrým ya. Buradaki arkadaþ grubumdan birisinin söylediði ve zor durumda
kaldýðým bir yalanýyla yüz yüze geldim. Bu arkadaþýmý severdim. Birlikte güzel
günlerimiz oldu. Pek çok þeyi paylaþtýk. Ama böylesi bir þeyle karþýlaþacaðým
aklýmýn ucundan geçmezdi. Yine de diðer yönleriyle takdir edilen bir insan çünkü.
Gönlümde ona karþý olan bütün sevgi bir anda siliniverdi. Sanki gönüllerimizin
altýna týpa takýyoruz. Kabýn içi kirlenmiþ gibi týpayý çekiveriyoruz. Boþalan þeyin
tamamý biriktirmiþ olduðumuz sevgi halbuki. Sonra da ondan mahrum kalýp
yeniden biriktirmeye uðraþýyoruz. Ne boþ bir çaba. Gönlümdeki sevginin bitmiþ
olmasý bir yana, o kiþiye karþý içimden, garip bir þekilde, ceza verme dürtüsü de
geçip duruyordu. Ceza vererek onun da canýný yakmanýn dayanýlmaz cazibesine
kapýlmýþ, bunu ne zaman yürürlüðe koyacaðýmýn planlarýný yapýyordum adeta.
Çok þükür ki “elinize ve dilinize indirmediklerinizden baðýþlanansýnýz” sözü
imdadýma yetiþti de kendimi korudum. Ama sonra düþününce, bu sözün bile beni
tam rahatlatmadýðýný gördüm. Çünkü içimde bir kez planýný kurmuþtum bunun.
Ýþte o an kendimi gördüm aynada. Sevgi dolu gönül diye bilinen bir gönlün gizli
noktalarýnda duran olumsuz duygular kendilerine yer bulunca gayet güzel
çýkabiliyorlar. Bu da o gönlün henüz yeterince olmamýþ olduðunun da bir kanýtý
oluyor. Hani hatýrlarsýn ajanlarýn gerçek kimliklerini öðrenmek için avuçlarýna
sigara bastýklarý olurmuþ. Can havliyle isimlerini kolayca söyleyiverirlermiþ
çünkü. Þimdi ne yapacaðýmý merak ediyorsun deðil mi? O arkadaþla konuþacaðým.
Hangi güdülerle, neden o yalaný söylediðini öðreneceðim. Belki bu konuþmam
onun bu yönüne engel olabilir. Fakat ayný þekilde devam ederse de elbet ki sabrýmý
baþýnda bekçi edeceðim.
Senin de yazdýðýn gibi “ömür dediðin nedir ki, bir nebze manâ yalnýz”. Onu
iyi, güzel ve faydalý geçirebilmek önemli. Gönlünün ve dilinin iklimi insanlarý
her zaman rahatlatan, sýkmayan, terletmeyen ve üþütmeyen insanlardan olmayý
diliyorum, Bizi Sevgisinden Yaratan’dan. Bu nedenle mektubunda yazdýðýn gibi
insanlarýn yaþam felsefeleri, onlarýn hangi olaylarýn karþýsýnda, nasýl tepki verdikleri
ve dillerini hayýrda mý þerde mi kullandýklarýyla çok yakýndan ilintili olsa gerek.
Çünkü her insanýn yaþam felsefesi, baþkalarýnýn nasýl yaþamasýnýn deðil, önce
kendisinin nasýl yaþamasý gerektiðinin doktrinidir bence.
Caným Dostum, iyi ki varsýn. Kendine çok iyi bak. Özellikle de kalbine. Bize
çok lâzýmsýn.
Özde bir kardeþin
Nelda Bayraktar
34
Sevgi Dünyasý
SORULARLA
Derleyen: Özenç Kayserilioðlu
Kaç Türlü Medyumluk Vardýr?
Medyumlar genel olarak dört ana
gruba ayrýlýrlar:
1. Sezgisel medyumlar;
2. Fiziksel medyumlar,
3. Þifa medyumlarý,
4. Enkarnasyon medyumlarý.
Bu dört ana grubun da kendi içinde
çeþitleri vardýr.
Medyum olan þahsýn ruhu, önce,
irtibata geçeceði varlýðýn ruhu ile
karþýlaþýr ve aralarýnda kendinin bile
farkýna varamadýðý bir þekilde etkileþim
baþlar. Bu tecrübeye baþlarken ortamýn
sakin, huzurlu ve güvenli olmasý
medyum için çok önemli ve gereklidir.
Bu ortamý saðlamanýn, celse
yöneticisinin dikkat edeceði noktalardan
biri olduðunu daha önce belirtmiþtik.
Te c r ü b i o l m a y a n m e d y u m l u k
vakalarýnda ya da birden geliþen
olaylarda yanýnda operatörü olmadan
transa geçen medyumun ne kadar zorluk
çekeceði açýktýr. Bu, kaptaný olmayan
-ki bu operatördür- bir gemi ile
bilinmedik denizlere açýlmak gibidir.
Çünkü dünya maddesi dýþýndaki
ortamlarda, bizi gözeten, kollayan iyi
ve üstün varlýklar olduðu gibi,
dünyadaki ruha tebelleþ olmaya hazýr,
zararlý ve geri varlýklar da vardýr.
Sevgi Dünyasý
Daha sonra irtibat kuvvetlenerek
kendisinin þuuruna varabileceði hale
gelir. En sonunda aldýðý ruhsal tesirleri
kendi fizik bedeninde de gösterebilecek
durumda irtibat iyice güçlenir.
Medyumlar, bu tezahürlerin çeþitlerine
göre 4 ana gruba ayrýlýrlar.
Daha önce de belirttiðimiz gibi, bir
insana medyum denilebilmesi için onun
mutlaka ruhsal bir varlýkla, biz
yaþayanlar arasýnda aracýlýk yapýyor
olmasý gerekir. Medyumluk alanýna
girmeyen, ama ruhsal olay olarak kabul
edilen pek çok vaka vardýr ki,
Parapsikolojide bunlarýn duyular dýþý
idrakle algýlandýðýnýn kabul edildiðini
görmüþtük. Örneðin, dünyada yaþayan
iki insan arasýndaki telepatik iliþki, bu
olayýn medyumluk kapsamý içinde ele
alýnmasýný gerektirmez... Ayný þekilde
ruhsal tesirleri alan, hisseden, fakat
bunlarý ifade edemeyen þahýslara da
medyum denemez.
Sezgisel Medyumluk ve Çeþitleri
Nelerdir?
En yaygýn medyumluk
çeþitlerindendir. Bu çeþit medyumlar
aldýklarý tesirleri söz, yazý, mimik,
hareket, þekil ve resimle naklederler.
Üstün bilgi ya da mesaj verecek
olanlarýn, ki büyük bilgi medyumlarý
enderdir, tekâmül seviyesi ve bilgi
kapasitesi çok önemlidir. Kelime
daðarcýðýnýn geniþ olmasý ve bilgi
verdiði konu ile ilgili terimleri bilmesi
gereklidir. Çünkü varlýklardan gelen
tesirleri anlam olarak idrak ederler ve
kendi ruhsal ve bilgi seviyelerinin
elverdiði ölçüde naklederler. Bu yüzden
bazý varlýklarýn, verecekleri bilgiyi
medyumun bilmemesi üzerine,
operatörden onu uyandýrmasýný ve konu
ile ilgili bilgilendirmesini istedikleri
görülmüþtür. Medyum konuyu iyice
anladýktan sonra, bilgi verme iþi kaldýðý
yerden devaný edebilmiþtir.
35
Ayný þekilde medyumun kalitesi
kadar, bilgi verilen topluluðun niyeti,
ciddiyeti ve kalitesi de önem taþýr.
Kaliteli varlýklar ancak kaliteli
medyumlara ve topluluklara giderler.
Çünkü onlar basit konularla, küçük
þahsi problemlerle uðraþmazlar. Onlar
tüm insanlýða, herkese faydalý olacak
bilgiler vermek isterler ve ancak bu
niyetle irtibata geçerler. Ýrtibata
geçmeden önce de medyumu ve
topluluðu tetkik ederler; çünkü nedeni
olmayan, rasgele iþ yapmazlar. Sýrf
merak için, eðlenmek için, yapýlan
irtibatlarda böyle bilgi veren varlýklarla
karþýlaþmak hemen hemen imkânsýzdýr.
Bu medyumluk türünün dezavantaj
olacak bir özelliði de vardýr. Bu türdeki
her medyum için geçerli deðildir,
özellikle medyumluðu geliþmemiþ ya
da hafif olanlar için geçerlidir: Alýnan
tesir nakledilirken, medyumun
þuuraltýnýn, zanlarýnýn da araya katýlmasý
tehlikesi vardýr.
Sezgisel medyumluk grubu içinde
þunlarý sayabiliriz:
1. Ruhsal Görme (Klervoyan)
2. Ruhsal Ýþitme (Klerodiyan)
3. Telepati
4. Yazýcý Medyumlar
5. Psikometri Medyumluðu
6. Radyestezi
Gelecek sayýmýzdan itibaren sýrayla
bu medyumluk çeþitleri hakkýnda bilgi
ve örnekler vermeye çalýþacaðýz.
(Yazýlar Dr. Refet Kayserilioðlu’nun,
Refik Kayahan’ýn, Dr. Günhan
Arýcan’ýn, Reha Eroðlu’nun Ruh ve
Madde Dergisi ilk 3 cildindeki
yazýlarýndan ve Dr. Bedri Ruhselman’ýn
kitaplarýndan derlenmiþtir.)
36
Sevgi Dünyasý
IÞIÐIN HAZÝNESÝ
"The Fireside of Treasury of Light" kitabýndan
Çeviren: Nelda Bayraktar
Bu yazý dizisi bazýlarýnca Altýn Çað, Kova Çaðý, Milenyum diye de nitelendirilen New
Age yazarlarýna ait önemli ve anlamlý kitaplarýn çok kýsa özetlerini içermektedir.
Bu Kitaplar insanlarýn hayatlarýný deðiþtirebilmiþ, toplumu etkileyebilmiþ dahasý
düþüncelerimizi yeni ve heyecanlý istikametlere yönlendirebilmiþtir.
Yazarlar, düþünce adamlarý, þairler, spiritüel üstatlar, hümanist psikologlar, devrimciler
ve Þamanlar bu dizide Yeni Çað'ýn birbirinden farklý ve çeþitli düþünce unsurlarýný ortaya
koymaktadýrlar.
Sevgi Dünyasý
ERKEKLERÝN KENDÝLERÝNE
SAKLADIKLARI SIRLAR
Dr. Ken Druck ve James C.
Simmons
Erkekler günümüzde dünyanýn en
iyi saklanan sýrlarýnýn bekçisidirler. En
derinimizdeki korkularýmýzý,
güvensizliklerimizi, en neþeli
rüyalarýmýzý sevdiklerimizden ve
güvendiklerimizden bile sakýndýðýmýz
kendimize has duygusal yaþamlarýmýz
vardýr. Belki de yaþamýmýz boyunca
gizlediðimiz bir korkumuz veya bir sýr
fantezimiz vardýr. Veya sonuç olarak
daha duyarlý ve itiraf etmeye cesaret
edemediðimizden daha kolay incinebilir
varlýklarýzdýr.
Varlýðýmýzýn önemli bir kýsmýnýn
üstüne “çok gizli” damgasýný basar ve
onu dosyalarýz. Ve onun varlýðýný
eþimizden, kýz arkadaþýmýzdan,
çocuklarýmýzdan ve arkadaþlarýmýzdan
bir sýr gibi saklarýz. Kendimize ait olan
bu þeyi ayný zamanda bir tehdit unsuru
olarak da görürüz. Belki de bu bizi sýkar.
Veya baþkalarýna yansýtmak için
s e ç t i ð i m i z i m a j ý m ý z ý z e d e l e r.
Sýrlarýmýzý saklamak için çeþitli
yerler buluruz. Onlarý “Harika Bey”
veya “Bay Sýký Ýþ Adamý” þeklindeki
rollerin içine gizleriz. Eski iþlerimiz ve
baþarýsýzlýkla sonuçlanmýþ evliliklerimiz
ise o sýrlarý gömdüðümüz yerler olur.
En büyük baþarýlarýmýz bile bazen en
derin sýrlarýmýzý gizlediðimiz yerler
olabilir.
Fakat sýrlarýn varlýklarýný
hissettirecek bir yollarý her zaman
vardýr. Halbuki biz onlarý dosyalamýþ,
onlarla iþlerimizi bitirmiþ ve
unutmuþuzdur. Onlar yine de
oradadýrlar. Çoðunlukla oradan
uzaklaþmakta inat eden bir mutsuzluk
37
hissi veya huzursuzluk maskesi takarlar.
Bazen saðlýðýmýzla ilgili
sorunlardadýrlar. Örneðin: ülser, yüksek
tansiyon, kalp krizi gibi. Bazen de
eþlerimize, çocuklarýmýza, patronumuza
veya çevremizdeki dünyaya yönelik ani
hiddet patlamalarýyla ortaya çýkarlar.
Burada insanýn içini sýkan bir ironi
vardýr. Dev bilgisayarlarýn milyarlarca
veriyi anýnda süreçlendirdiði
enformasyon çaðýnda yaþýyoruz. Yeni
enformasyonu uyarlamak içinse
muazzam miktarda zaman ve enerji
harcýyoruz. Ve yine de kendimizle ilgili
bazý bilgi türlerini süreçlendirmemekte
inat ediyoruz.
Pek çok erkek iþlerinin ve
iliþkilerinin hapishanesinde sýrlarýyla
birlikte yaþar. Hastalarýmdan biri olan
Stan sonunda hapishaneden kaçmaya
karar verdikten sonra kendini ve eþiyle
olan iliþkilerini yeniledi: “Eþim, benimle
ilgili her þeyi bildiðini düþünüyordu.
Fakat ondan gizlediðim pek çok þey
vardý. Bunlardan bazýlarý kendime bile
itiraf etmekten sýkýlacaðým þeylerdi.
Örneðin iþimden nasýl nefret ettiðim,
babamýn mutsuz bir insan olarak
yaþamýþ olmasý, kendimin de gittikçe
ona benzediðim gibi... Þimdi eþimle
bunlarý konuþmayý reddediþimin
evliliðimi nasýl etkilediðini
görebiliyorum. Sýrlarým bizi
birbirimizden ayýran duvarlara
benziyormuþ meðer.”
“On dört yýl ayný iþte çalýþtýktan
sonra, yaþamýmdan nefret eder
olmuþtum. Týpký babam gibi, günde on
saat çalýþýyor, eve yýlgýn ve yorgun
dönüyor ve bunu da kendime
saklýyordum. Çünkü þikayet etmeye
hakkým yok diye düþünüyordum. Eþim
bana nasýl olduðumu soruyor ben de
ona “Beni yalnýz býrak. Yorgunum, iþte
38
Sevgi Dünyasý
bu kadar” diyordum. Ama içimden her
gün biraz daha ölüyordum.
“Sonra eþim hastalandý. Ýþte bu her
þeyi deðiþtirdi. Hayatýmda ilk kez onu
kaybetmekle yüz yüze geldim. Her
ikimiz de gönlümüzü birbirimize açtýk.
Ben ne kadar mutsuz olduðumu ona
anlattým. Onun da benzer duygularý
yaþadýðýný öðrenince þaþýrdým. Onu
dinledikçe rahatladým. Sonra onunla
yaþamýmýzý nasýl deðiþtirebileceðimizi
konuþtuk. Omuzlarýmdan sanki büyük
bir yük kalkýyordu. Ýçimdeki
mutsuzluðum artýk içimde kilitli kalan
bir þey olmayacaktý.
“Hayatýmda ilk kez yalnýzlýk
hissetmedim. Lynn sonunda iyileþti ve
biz her zamankinden daha fazla
birbirimize eþ olduk. Ben çýlgýn iþ
tempomda bazý deðiþiklikler yaptým.
Þimdi daha mutluyum. Nasýl
hissettiðimi kabul etmem ve bunu
dillendirmem epey bir zamanýmý aldý.
Düþüncelerimde neler olduðunu
söyleyebilmek yine de garip geliyor
ama eskisinden iyiyim. Hem de çok
iyi.”
Webster Sözlüðü, sýr (secret)
kelimesinin Latince secretus’tan
geldiðini söyler. Bunun anlamý “ayrý
kalmak, ayrýlmaktýr”. Saklanan sýrlar
da bizi, bizden ayýrýyor ve kim
olduðumuzu bir bilmece haline getiriyor.
Burada da bir baþka ironi var. Sýrlar
taným olarak saklanmasý gereken
þeylerdir de. Yine de açýk edilmek
onlarýn kaderinde vardýr. Yaþam da
sürekli açýlan bir sýrdýr. Doða (insan
doðasý da bunun içine girer) sonsuz
sýrlar, bilmeceler, kamuflajlar ve keþifler
sunar insanýn önüne. Yaþamlarýmýz da
bunlarla anlam kazanýr zaten. Bir
iliþkiyi, gizemleriyle olduðu kadar
gerçekleriyle de kazanýrýz.
Bu kitap, erkek psikolojisi üzerine
son on iki yýldýr yaptýðým çalýþmanýn
bir ürünüdür. Genel deneyimlerimin
yaný sýra, onlarla yoðun bir þekilde
çalýþtým. Yaptýðým seminerlerde,
üniversite hocalarý, tesisatçýlar,
hakimler, emekli ordu mensuplarý,
doktorlar, iþadamlarý da dahil olmak
üzere onlarýn bireysel ve kollektif
sýrlarýný öðrenip anlamaya çalýþtým. Ve
onlar sonunda sessizlik barikatý dediðim
þ e y i y ý k t ý l a r. B a b a l a r ý m ý z l a ,
annelerimizle, eþlerimizle,
arkadaþlarýmýzla, iþlerimizle ve
çocuklarýmýzla olan iliþkilerimizi
sorguladýk. Her seminerin sonunda
orada bulunanlarýn hepsi bir
marangozun iç dünyasýyla, bir cerrahýn
iç dünyasýnýn çok farklý olmadýðýný
gördüler. Hemen hemen hepimizin
benzer korkularý ve ümitleri var.
Erkeklerle yaptýðým bu çalýþma,
gruplara katýlan kiþiler, erkek ve
kadýnlarla yaptýðým özel görüþmeler bu
kitabýmýn temelini oluþturmaktadýr.
Onlardan öðrendiðim en önemli þey:
Sýrlarýn ardýnda her erkeðin gerçek güce
ve duyarlýlýða sahip olma arzusunun
yattýðýdýr. Her kadýn da erkeðinde bunu
arar zaten.
GÜCÜN TAOSU
R. L. Wing
Tao Te Ching her bireyde gizli olan
özel bir gücün varlýðýna dikkatimizi
çekiyor. Lao Tzu’nun Te adýný verdiði
bu güç kiþinin doðadaki güçlerin (Tao)
farkýnda olmasý ve onlarla ayný
titreþimde olmasýyla ortaya çýkýyor. Lao
Tzu’nun sisteminde realitenin niçin ve
nasýl fonksiyon gösterdiðini anlayarak
doðanýn yolunu hiç deðiþtirmeden
rotasýnda nasýl gittiðinin de farkýnda
Sevgi Dünyasý
olmak yer alýyor. Biliriz ki nehrin
akýntýsýna ters yüzmeye deðmez fakat
nehrin hangi yöne aktýðýný biliyor
muyuz acaba? Lao Tzu, doðada sürekli
devam eden oluþlarýn farkýnda olmanýn
insan davranýþlarýndaki paralel oluþlara
da iç görü getireceðine inanýyor.
Örneðin Bahar mevsiminin daima
Kýþ’tan sonra gelmesi gibi geliþme de
daima gerilemenin ardýndan gelir. Týpký
bunun gibi fazla yerçekimi bir gök
cismini mahvedebilmesi gibi, her þeye
sahip olma arzusu da bir fikrin mahvýna
sebep olabilir.
Kâinattaki her madde ve enerji gibi
duygusal ve zihinsel yapýlar da sürekli
dýþ güçler tarafýndan etkilenir ve þekil
deðiþtirirler. Gücümüzün çoðu,
inançlarýmýzý desteklemek, savunmak
ve diðerlerini onlara inandýrmaya
çabalamak ve onlarý da sürekli kýlmak
arzusuyla israf edilmektedir. Bunun ne
derece aptalca olduðunu bir kez
anladýðýmýzda, doðadaki evrimi kendi
yararýmýza çevirebiliriz. Bunu da,
deðiþimi kabul ederek, deðiþimin bir
parçasý olarak ve onu destekleyerek
yapabiliriz. Doðadaki güçlerle
yaptýðýmýz iþ birliði, bizi onlardan biri
yapar. Böylece verdiðimiz kararlar
dinamik ve geliþen realiteler
olduðundan, daha önceden belirlenmiþ
þeyler olmadýðýndan bizi yanýltmazlar.
Ve o zaman baþkalarýnýn göremediði
þeyleri biz görebiliriz. Vizyon
geliþtirebilir ve geleceðimizin vizyon
gücümüzle oluþmasýný saðlayabiliriz.
Lao Tzu, insanlarda güç duygusu
olmadýðýnda, onlarýn isteksiz ve
paylaþýmdan uzak olduklarýna
inanmaktadýr. Kiþisel güçlerine
inanmayanlar ise korku duymaktadýr.
Onlar bilinmeyenden korkmakta çünkü
kendilerinin dýþýndaki dünyayla
39
özdeþleþememektedirler. Ve böylece
onlarýn diðerleriyle psikolojik
bütünleþmesi ciddi olarak yara almakta
ve böylece kendi toplumlarý için de
tehlike oluþturmaktadýrlar. Zalimler
gücü hissetmezler, onlar hiddet ve
iktidarsýzlýk hissederler. Onlar gücü
ellerinde otoritenin deðil, sadece
þiddetin bir þekli olarak kullanýrlar.
Daha yakýndan bakýldýðýnda,
baþkalarýnýn üstünde hakimiyet
kuranlarýn aslýnda güvensizliðin esiri
olduklarý ve yavaþ yavaþ ve gizemli bir
þekilde kendi davranýþlarýndan
incindikleri görülür. Lao Tzu, dünyadaki
rahatsýzlýklarýn pek çoðunu, insanlarýn
kendilerini güçlü ve baðýmsýz
hissetmemelerine baðlamaktadýr.
Güçlü bireyler hiçbir zaman kendi
güçlerini belli etmezler ve yine de
diðerleri onlarý bilen kiþiler olarak
tanýmladýklarýndan sözlerini dinlerler.
Onlar bilgiyi saçarlar ancak bu
doðrudan anlayýþtan ve doðayla
yaptýklarý deneyimlerden ortaya çýkan
ilhamsal bilgidir. Onlar þefkatli ve
cömerttirler çünkü onlar o gücün ancak
baþkalarýna iletebilirlerse kendilerinin
içinden akacaðýný içgüdüsel olarak
bilirler. Týpký elektrik gibi ne kadar
fazla enerjiyi, ilhamý ve bilgiyi
iletebilirlerse o kadarýný alýrlar.
Gerçek güç, sade, zeki, deneyimsel
olarak zengin bir þekilde yaþarken
dünyayý etkileme ve deðiþtirme
gücüdür. Güçlü bireyler baþkalarýný
örneklik gücü ve davranýþlarla etkilerler.
Gruplar içine girdiklerinde onlarý
dinleyenleri etkileyebilecek varlýða
sahiptirler. Bu bir çeþit entelektüel
çekimdir. Bu çekim gücü insanýn
kendini aþarak baþka her þeyle
özdeþleþmesiyle meydana gelir.
Realitenin tekâmülüyle özdeþleþen
40
Sevgi Dünyasý
bireyler belirginlik ve güç geliþtirirler.
Bunun nedeni onlarýn her þeyden
haberdar olma güçlerinin aktif olarak
çevrelerindeki kâinatý da tanýmlýyor
olmasýdýr.
Kiþisel güce ulaþan bireylerin
yaþamlarýnda iki ana deðiþiklik
gerçekleþir: Entelektüel baðýmsýzlýðýn
artmasý ve sadeliði olan gereksinim.
Kâinatý anlamanýn bir yolu olan
Taoizm, inanç temeli üzerine
kurulmamýþtýr, deneyim temeli
üzerine kurulmuþtur. Tüm sosyal
sistemlerin kendisi geçici deneyimler
olurken, Ýnsan aklý geliþmektedir.
Baþkalarý tarafýndan yorumlanan veya
yaratýlan anlayýþ sistemlerine dayanmak,
ilhamý kurutacak ve bireylerin kendi
akýllarýný geniþletmelerine ve hasadýný
almalarýna engel olacaktýr.
Kendileriyle arasýna doktrinler ve
dogmalar koyan bireyler güç
geliþtiremeyecek ve kâinatýn kiþisel
bilgisini yönetemeyeceklerdir.
Ýnançlardaki, çevredeki ve
yönetimindeki sadelik bireyi realitenin
gerçeðine yaklaþtýrýr. Sadeliði yaþayan
bireyleri baþkalarý kullanamaz çünkü
onlar, ihtiyaçlarý olan her þeye
sahiptirler; onlar aldatýlamaz çünkü
yalan da realitenin bir diðer yönünü
gösterir onlara. Sadeliðe ilgi duymak
aslýnda özgürlüðü arzu etmektir ki bu
kiþisel gücün en üst ifadesidir.
Özgürlüðü bir insanýn sahip olduðu bir
þey olarak düþünürüz hep. Fakat o,
bireye özgürlük ve yaþamýna manâ
getiren þeylerin yokluðudur aslýnda.
Gereksiz arzulardan, ihtiraslardan
kurtulmak özgürlüðe ve yaþamýn
manâsýna kavuþmaktýr. Lao Tzu, bireyin
yaþamýnýn tüm kâinatý kapsadýðýna fakat
bireyler yaþamlarýnýn bazý bölümleriyle
ilgili takýntýlar geliþtirdiklerinde onlarýn
dar, sýð ve merkezden uzak hale
geldiklerini söylemektedir. Takýntýlar,
ihtiraslar aklýn içinde bir bunalým
yaratmaktadýr. Ve bunlardan kurtulmaya
baþladýkça özgürlük duygularý, güven,
baðýmsýzlýk ve güç paralel olarak
artmaktadýr.
Tao Te Ching’in, kendine has bir
kitlesi vardýr. Bu felsefe entelektüel
geliþmelerinin eþiðinde olan bireyleri
kendine çekmektedir. Felsefe, örneðin
davranýþlarda ve amaçlarda psikolojik
hamleler yapmaya fýrsat vermektedir.
Davranýþlardaki yeni hamleler kâinatla
olan baðýmýz üzerinde yeniden
düþünmemiz gerekliliðinden,
amaçlardaki yeni hamleler de
arzularýmýzýn artýk sadeliðin içinde kök
salmasýndan ve duygusal yanýlmadan
kurtulduðumuz için olmaktadýr.
Tao Te Ching felsefesi, pek çok
kademede yazýlmýþtýr. Derinleþtikçe
daha fazla güç geliþtirirsiniz. Daha fazla
potansiyele sahip oldukça siz, iç
görüleriniz daha güçlü ve derinleri görür
hale gelir. Laoa Tzu’nun ardýnda
býraktýðý felsefe, aslýnda bir deneyimdir;
öyle ki bireyler evrimlerinin bir sonraki
safhasýna girmeye hazýr olduklarýnda
onu alýrlar. Böyle bireyler ise hem kendi
kaderlerini hem de dünyanýn kaderini
aktif bir þekilde yönetenlerden olurlar.
Tekâmül gücümüzün farkýna varýp onun
üzerinde kontrol kurabilir hale
geldiðimizde, bu bizi gözle görülür bir
þekilde birleþtirecek ve bizi daha
þefkatli, eþgüdümlü, hem sosyal hem
de evrensel bir organizma olarak
çevremizden daha haberdar hale
getirecektir.
Sevgi Dünyasý
41
ÝNSANLARI VE HAYVANLARI BÝRLEÞTÝREN
GÝZEMLÝ PSÝÞÝK BAÐ (5)
“Hayvanlarýn Gizemli Güçleri” adlý kitaptan
Derleyen: Belgin Tanaltay
Ýnsanlar Ve hayvanlar Arasýndaki
Sevgi Ölümden Sonra da Devam
ediyor mu?
Ölümden sonraki hayatta
hayvanýnýza kavuþacaðýnýza inanýyor
musunuz?
1991 yýlýnda National Enquirer
dergisinin yaptýðý ilgi çekici ankete
katýlan hayvan sahiplerinin neredeyse
yarýsý (yüzde 49) hayvanlarýyla cennette
kavuþacaklarýna inanýyordu. Dikkate
deðen bir þekilde Los Angeles, New
York, Dallas, Philadelphia ve
Washington D.C. de yapýlan bir ankette
kadýnlardan (yüzde 44) çok erkeklerin
(yüzde 56) sonsuz hayatý hayvanlarýyla
paylaþmak istedikleri ortaya çýktý.
Washington’dan bir yazar, tanrýnýn
“sahibiyle” köpeðini ayýrmayacaðýný
söylüyor.
Dallaslý bir diþçi de hayvanlarýn
sahiplerine cennette eþlik edeceklerini,
aksi takdirde bizi özleyeceklerine
inandýðýný söyledi.
Eðer ankete katýlan hayvan
sahiplerinin yüzde 49’u hayvanlarýnýn
ruhlarý olduðuna ve cennette de
kendilerine eþlik edeceklerine
inanýyorlarsa o zaman en azýndan ayný
sayýda hayvan sahibinin, ölmüþ
hayvanlarýnýn ruhunun veda etmek veya
onlarla iletiþime geçmek için geri
dönebileceðine inanmalarýný
bekleyebiliriz.
42
Sevgi Dünyasý
San Diego’dan Karen Browne, 14
Ekim 1987’de büyük tekir kedisinin
acý miyavlamalarýný duyduktan sonra
geliþen tuhaf olaylarý anlattý. “Yaþlý
kedimin yatak odamýn kapýsýnda
durmuþ, koridorda onu rahatsýz ettiði
açýk olan bir þeye baktýðýný görünce
þaþýrmýþtým. Aðzý bir karýþ açýk
týslýyordu. Kulaklarý dikilmiþti. Doðal
olarak koridorda onu bu kadar rahatsýz
edebilecek þeyin ne olduðunu merak
etmiþtim ve ben de korkmaya
baþlamýþtým.”
Karen, gönülsüzce yanýna babasýnýn
hep elinin altýnda bulundurmasýnda ýsrar
ettiði beyzbol sopasýný alarak koridora
çýktý.
Koridordaki tek canlý þeyin siyah
beyaz teriyeri Jiggs olduðunu
anladýðýnda ise sinirden gülmeye
baþlamýþtý.
“Jupiter’e kýzmýþtým. Seni yaþlý deli!
Neyin var senin? Arkadaþýn Jiggs’den
korkmuþ gibi yaparak ne tür bir oyun
oynuyorsun?”
“Jiggs orada öylece duruyor ve
kedinin tuhaf hareketini inceler gibi
baþýný yavaþça bir o yana bir bu yana
sallayýp duruyordu. Jiggs üzgün
görünüyordu, sanki Jupiter ’in
davranýþýna içerlemiþti. O sýrada Jiggs
altý, Jupiter de 4 senedir yanýmdaydý
ve iki hayvan genelde iyi anlaþýyor gibi
görünüyordu.”
Kapý çalýndý ve Karen bakmaya gitti.
Kapýya yürürken Karen: “Bunu dert
etme Jiggs, Jupiter biraz garipleþti o
kadar, belki bilmediðimiz bir koku falan
almýþtýr.”
Karen, Jiggs’in anlamýþ gibi
kuyruðunu salladýðýný hatýrlýyor.
Ön kapýyý açtýðýnda ise, yan komþusu
Hank Swanson’un kucaðýnda siyah
beyaz teriyerin cansýz bedeni duruyordu.
Swanson: “Çok üzgünüm. O
kamyon büyük bir hýzla gelip Jiggs’e
vurdu. Durmadý bile. Olayýn nasýl olup
bittiðini gördüm. Hemen öldü, hiç acý
çekmedi.”
Karen’in konuþabilmek için
gerçeklik duygusunu kazanmasý
gerekiyordu. Bunun için birkaç dakika
mücadele etti. Swanson’un taþýdýðý
Jiggs olamazdý. Daha kapýya bakmak
için yürümeden önce konuþmuþtu
onunla. Jupiter ona týslayýp durmuþtu
ama sanki bir... hayalet görmüþ gibi!
Bay Swanson’a ilgisine teþekkür
ettiðini mýrýldandý ve sonra sadýk
köpeðinin yaralý vücudunu kollarýna
alarak sessizce aðladý. O Jiggs’di.
Tasmasý, tanýdýk siyah beyaz kürkü, her
þey doðruydu.
Jupiter hala korkudan donmuþ
vaziyetteydi ama artýk koridorda
Jiggs’in görüntüsü yoktu.
Jiggs’in vücudunu yataðýna yavaþça
yatýrdýðýnda Jupiter onu sýmsýký
kavramýþ olan travmadan çýkmýþ ve
gecenin geri kalanýnda da hiç
çýkmayacaðý dolaba dalmýþtý.
Önce titreyip sonra koþabildiði kadar
hýzlýca koþup mutfaða dalmadan
koridora girebilmesi için günler
geçmiþti.
“Jiggs bize veda etmeye gelmiþti
ama Jupiter’i çok korkutmuþtu.”
Rusty’nin Dönüþü
1 9 4 8 d e n b e r i t u h a f l ý k l a r,
olaðandýþýlýk ve bilinmeyen üzerine
yazýlar yayýnlayan harika dergi Fate’in
Kasým 91 sayýsýnda New Mexico’dan
Carolyn Allman onu yatýþtýrmak ve
acýsýný dindirmek için mezardan gelen
kedisinin hikayesini anlattý.
Sevgi Dünyasý
Bayan Alman’a göre bu ilginç olay
1974 yýlýnda meydana geldi. Gün
boyunca evde yalnýz kaldýðýndan kocasý
Everett ona eþlik etmesi için hayvan
çiftliðinden kedi getirmiþti.
Gördüðü en küçük, turuncu tüylü ve
büyük mavi gözlü kediydi. Adýný Rusty
koymaya karar verdi.
O küçücük þeyin kendini bu kadar
sevdirebilmesine þaþýrýyordu. Kedi,
onun bebeði haline gelmiþti. Rusty
Carolyn’i evinin çevresinde izliyor ve
kadýn onu ne zaman kucaðýna alsa
küçük yumuþak patileriyle yanaklarýna
dokunuyordu.
“Sanki beni mutlu etmek istiyordu.
Öylesine küçüktü ki miyavlamalarý bile
güçlükle duyuluyordu” diyor Carolyn.
Carolyn, yeni bulduðu sevimli
arkadaþý iki ay sonra uykusunda ölünce
mahvolmuþtu.
“Hiçbir zaman bir hayvaný
kaybettiðim için böylesine
üzülmemiþtim.” Rusty’i evlerinin yaný
baþýna gömdüler.
43
Ertesi akþam, çöpü çýkarmak için
kapýyý açtýðýnda Carolyn, büyük mavi
gözlü turuncu bir kediciðin kendisine
baktýðýný fark etti. Þok olmuþtu.
Gördüðü þeye bir türlü inanamýyordu.
Kapýnýn eþiðinde beliriveren kediciði
daha yakýndan görmek için eðildiðinde
yavaþça Rusty’nin adýný söyledi.
Kedicik, tanýdýk yumuþak bir
miyavlamayla karþýlýk verdi sonra da
apartmanýn köþesine doðru hýzla koþtu.
Eve dönüp bir el feneri alan Carolyn,
umutsuzca “ Kedicik, kedi!” diye
baðýrarak onu aramaya koyuldu.
Hayvanýn gözden kaybolduðu
sonucuna varana kadar etrafý on beþ
dakika boyunca aradý.
Rusty’i gömdükleri aðacýn altýna
geldiðinde ise küçük bir pati izi gördü.
El fenerini aðacýn dallarýna çevirdi ama
orada kedi falan yoktu. Fakat Carolyn
Allman yürekten inandýðý þu sonuca
varmýþtý. “Rusty bana elveda demek ve
iyi olduðunu göstermek için dönmüþtü.”
44
Sevgi Dünyasý
Hayat Böyle Ýþte...
Arkadaþým, karýsýnýn komodininin
çekmecesini açtý ve pelur kaðýda sarýlý
bir paketi aldý. "Bu dedi sýradan bir
paket deðil, bu bir iç çamaþýrý." Paketi
açtý ve yumuþacýk ipekli dantele baktý.
"New York'a ilk gittiðimizde almýþtý,
8-9 yýl önce. Hiç giymedi. Onu özel bir
güne saklýyordu. Sanýrým bu en uygun
zaman." Yataða yaklaþtý ve iç çamaþýrýný
cenaze levazýmatçýsýna götüreceði diðer
eþyalarýn yanýna koydu.
Karýsý ölmüþtü. Bana dönüp dedi ki:
"Hiçbir þeyi özel bir gün için
saklama. Yaþadýðýn hergün özel bir
gündür." Hala o sözlerini hatýrlarým.
Hayatýmý deðiþtirdiler. Artýk daha
çok okuyor ve daha az temizlik
yapýyorum.Terasýma çýkýp, bahçedeki
otlara aldýrmadan, manzarayý
seyrediyorum. Ailemle ve
arkadaþlarýmla daha çok vakit
geçiriyorum ve daha az çalýþýyorum.
Hayatýn, zevk alýnmasý gereken
deneyimler bütünü olmasý gerektiðini
anladým. Artýk hiçbir þeyi
saklamýyorum. Kristal bardaklarýmý
hergün kullanýyorum. Markete
aliþveriþe giderken, caným istiyorsa eðer
ve öyle karar verdiysem, en yeni
ceketimi giyiyorum. Artýk en iyi
kokumu özel davetler için
saklamýyorum, istediðim an sürüyorum.
"Bir gün..." ve "Bugünlerden
birinde“ cümleleri sözlüðümden yavaþ
yavaþ yok oluyor. Eðer görmeye,
dinlemeye veya yapmaya deðiyorsa,
onu hemen þimdi görmek,dinlemek
veya yapmak istiyorum.
Arkadaþýmýn karýsý, hepimizin hafife
aldýðý “yarýn“ burada olamayacaðýný
bilseydi ne yapardý bilmiyorum. Ailesini
ve en yakýn dostlarýný çaðýrýrdý sanýrým.
Belki de, geçmiþteki olasý bir kavga
için özür dilemek ve barýþmak için bazý
eski dostlarýný arardý. O çok sevdiði
Çin yemeklerini yerdi, diye düþünmek
istiyorum.
Saatlerimin sayýlý olduðunu
bilseydim, yapmadýðým bu küçük þeyler
beni rahatsýz ederdi. "Birgün" nasýlsa
görürüm dediðim can dostlarýmý
göremediðim için rahatsýz olurdum.
Bugünlerde bir gün yazmayý
düþündüðüm bir mektubu yazmadýðým
için sýkýlýrdým. Kardeþlerime ve
çocuklarýma, onlarý ne kadar çok
sevdiðimi yeterince sýk söyleyemediðim
için sýkkýn ve üzgün olurdum.
Þimdi geç kalmamaya, yaþamýmýza
neþe ve kahkaha katacak birþeyi tehir
etmemeye ya da saklamamaya
çalýþýyorum. Ve her gün kendime bunun
özel bir gün olduðunu söylüyorum. Her
gün, her saat, her dakika özel.
(Ýnternetten)
Sevgi Dünyasý
45
Yaþam Ýçin Öneriler
- Kepekli pirinçten çok ye.
- Ýnsanlara beklediklerinden daha çok
þey ver ve bunu zevk alarak yap.
- En sevdiðin Þiiri ezberle.
- Dinlediðin herþeye inanma, sahip
olduðun herþeyi harcama ve istediðin kadar
uyuma.
- "Seni seviyorum" dediðinde, iþtenlikle
söyle.
- Üzgünüm dediðinde, o kiþinin
gözlerinin içine bak.
- Evlenmeden önce en az 6 ay niþanlý
kal.
- Ýlk bakýþta aþka inan.
- Baþkalarýnýn düþleriyle asla alay etme.
- Tutkuyla ve derinden sev. Sonradan
yara alabilirsin belki,ama hayatý komple
yaþamanýn tek yolu budur.
- Anlaþmazlýk durumlarýnda, dürüst ol.
- Kimseyi kýrma, hakaret etme.
- Ýnsanlarý akrabalarýna göre yargýlama.
- Yavaþ konuþ, ama hýzlý düþün.
- Biri sana, yanýt vermek istemediðin
bir soru yöneltirse, gülümse ve en büyük
aþkýn ve en büyük baþarýlarýn daha büyük
riskleri olduðunu hatýrla.
- Anneni ara.
- Biri hapþýrdýðýnda "çok yaþa" de.
- Kaybettiðinde, ders al.
- 3 "S"yi unutma: Kendine Saygý;
baþkalarýna Saygý; herþeyde Sorumluluk.
- Küçük bir anlaþmazlýðýn büyük bir
arkadaþlýðý bozmasýna izin verme.
- Hata yaptýðýný farkettiðinde, onu
hemen düzelt.
- Telefona cevap verirken gülümse. Seni
arayan kiºi bunu sesinden anlayacaktýr.
- Konuþmaktan, sohbetten hoþlanan bir
kadýn/erkekle evlen. Yaþlandýðýnýzda,
konuþma yeteneðiniz herþeyden daha
önemli olacak.
- Biraz yalnýz kal.
- Deðiþikliklere kucak aç, ama
deðerlerini yitirme.
- Suskunluðun, bazen, en iyi yanýt
olduðunu unutma.
- Daha çok kitap oku, daha az televizyon
seyret.
- Ýyi ve saygýn bir hayat sür. Ýleride,
yaþlandýðýnda ve geçmiþi hatýrladýðýnda,
birkez daha nasýl zevk aldýðýný göreceksin.
- Allah'a güven ama arabaný kilitle.
- Evde sevgi dolu bir atmosfer önemlidir.
Huzurlu ve uyumlu bir ortam yaratmak için
elinden geleni yap.
- Sevdiklerinle anlaþmazlýða
düþtüðünde, o anki duruma önem ver.
- Geçmiste çok yaþama.
- Satýrlar arasýný oku.
- Bildiklerini paylaþ. Ölümsüzlüðü elde
etmenin bir yoludur.
- Gezegenimize karþý nazik ol.
- Dua et. Duada, ölçülemeyecek bir güç
saklýdýr.
- Sana sevgi gösterisinde bulunan birini
engelleme.
- Baþkalarýnýn iþine burnunu sokma.
- Onu öperken gözlerini kapatmayan
bir kadýna/erkeðe güvenme.
- Yýlda birkez hiç gitmediðin bir yere git.
- Çok para kazanýyorsan eðer,
hayattayken, baþkalarýna yardým et. Bu,
þansýn sana verebileceði en büyük
tatmindir.
- Unutma, istediklerini elde edememek,
bazen büyük bir þanstýr.
- Bütün kurallarý öðren, sonra bazýlarýna
uyma.
- Ýki insan arasýndaki aþkýn birbirine
duyduklarý gereksinimden daha büyük
olduðu iliþkinin en iyi iliþki olduðunu unutma.
- Baþarýný, onu elde etmek için
vazgeçmek zorunda kaldýðýn þeylere
baðlantýlý olarak deðerlendir.
(Ýnternetten)
46
Sevgi Dünyasý
GUINNESS BULUÞLAR KÝTABI
Norris McWhirrer
Yaþamýmýza girmiþ olan, fark etmeden kullandýðýmýz, yediðimiz, içtiðimiz
þeyler acaba ilk ne zaman ve nasýl bulunmuþ? Ýnsanoðlu ilkçaðlardan beri
pek çok buluþ gerçekleþtirerek bugünlere gelmiþ. Her buluþun kendine özgü
bir hikayesi ve þaþýrtýcý öyküsü vardýr. Bundan böyle SEVGÝ DÜNYASI
derginizde her ay bu buluþlarýn kýsa öykülerinden söz edip, bilgilerimizi
tazeleyeceðiz...
PATATES
B u g ü n
Türkiye’de bol
bol tüketilen
patates, ancak
XVIII. yüzyýl
ortalarýnda
topraklarýmýzda
üretilmeye baþlanmýþtýr. Ýlk kez
Avrupa’da 1554’te, Ýspanyol fatihi
Pizarre tarafýndan yetiþtirilen patatesin
anavataný, Yeni Dünya’dýr. Amerikan
yerlilerinin bu besinini, Avrupa’ya o
taþýmýþtýr. 1537’de bir Ýspanyol piyade
birliði, Sorocota adlý Kýzýlderili þehrinde
depolanmýþ patatesleri bulmuþtu.
Patates, çok eskilerden beri And
Daðlarýnda, Þili’de ve Peru’da yaþayan
Kýzýlderililer tarafýndan yetiþtiriliyordu.
Ancak Meksikalýlar ve Aztekler bu
bitkiyi tanýmýyorlardý.
XVII yüz yýlýn baþýnda patates,
Ýspanya’dan Ýngiltere adalarýna, sonra
Belçika, Avusturya, Almanya ve
Balkanlara yayýldý. Göçmenlerle
birlikte, bir hayli geç de olsa Türkiye’ye
de geldi.
ÞEKER
Þekerkamýþýndan þeker elde
edilmesi, çok eski çaðlara kadar dayanýr
ve kuvvetli bir ihtimalle, ilk kez
Hindistan’da yetiþtirilmiþtir. Eski Yunan
ve Romalýlar, þekere “Hint Tuzu” ve
“Hint Balý” derdi.
Þekerin Batý’ya ulaþmasý, kuþkusuz
Haçlý Seferleri sýrasýnda gerçekleþmiþtir.
XII. yüzyýlda Sicilya’da “Balkamýþý”
öðüten deðirmenler olduðu
kanýtlanmýþtýr.
Çinliler ise çok eskilerde yalnýz
þekerkamýþýndan þeker elde etmeyi
deðil, ayrýca Batýya çok geç ulaþan
rafine iþlemini de biliyorlardý.
Sevgi Dünyasý
ÞEKER PANCARI
Fransa’nýn Avrupalýlar tarafýndan
ablukaya alýndýðý dönemde, Napolyon,
Fransa’nýn þeker üretimine geçmesi için
çok ýsrar etmiþ, bunun da pancardan
çýkartýlmasýný saðlamýþtýr. Ýlk kez 2
Ocak 1812’de sanayici Benjamin
Dellessert, Passy’deki fabrikasýnda
bunu baþarmýþtý. Dellesert’den sonra
pek çok kimse ayný yöntemi izledi.
1747’de Alman kimyager Margraff
1799’da yine Alman Achard pancardan
þeker elde ettiler. Ancak kimyagerler,
bu iþlemin maliyetinin çok yüksek
olduðu görüþünde birleþiyorlardý. Uzun
bir süre yalnýz köklerinin kabuðunu
yararak suyundan þeker üretmeye
çalýþýldý. Ancak elde edilen þekerin
kalitesi orta, randýmaný da düþüktü.
1864’de, Morovya’da þeker üreten
fabrikatör Robert, bitkilerin kabuðunu
yarmadan, bütünüyle suya bastýrarak
suyun þekeri emmesi yöntemini
47
düþündü. Ancak elde edilen bu þekerin
de temizlenmesi, billurlaþtýrýlmasý,
rafine edilmesi güç oluyordu. XIX
yüzyýldan sonra, þeker sanayii, hýzlý bir
geliþme gösterdi.
Bugün bütün dünyada þeker üretimi,
yüz milyon tona yaklaþmaktadýr. XVIII
yüzyýlda ise, bu miktar ancak yirmi
otuz bin ton kadardý. Toplam üretimin
üçte ikisi de þeker kamýþýndan elde
edilmektedir.
Türkiye’de þeker üretimi,
Cumhuriyetten sonra geliþmiþ,
1950’lerde ise þeker fabrikalarý hýzlý
bir artýþ göstermiþtir.
YAPAY KOKU
1874’de iki Alman Dr.Wilhelm
Hearman ve Prof. Ferdinand Tiemann,
diþ vanilyanýn en önemli bölümü olan
vanilini, sentetik yoldan elde etmeyi
baþarmýþlardýr. Ýki yýl sonra da Karl
Reimer, vanilya kokusunun týpatýp
benzerini veren kimyasal bir bileþimi
gerçekleþtirmiþtir.
48
Halil Cibran’dan
Sevgi Dünyasý
Sevgi
Bunun üzerine Almitra, "Bize
sevgiden bahset..." dedi.
O zaman örtün çýplaklýðýnýzý, Ve
sevginin harman yerine adým atýn...
Ve o baþýný kaldýrdý, insanlara baktý.
Üzerlerine sinen derin dinginliði
duyumsadý.
Adým atýn, kahkahalarýn tümünün
olmadýðý, Sadece gülebileceðiniz
mevsimsiz dünyaya, Ve aðlayýn, ama
tüm gözyaþlarýnýzla deðil...
Sevgi hiçbir þey sunmaz, sadece
kendisini, Hiçbir þey kabul etmez,
kendinde olandan gayri...
Ve yüksek bir sesle konuþmaya
baþladý:
"Sevgi çizi çaðýrýnca, onu takip edin,
Yollarý sarp ve dik olsa da...
Ve kanatlarý açýldýðýnda, býrakýn
kendinizi, Telekleri arasýnda saklý kýlýç,
sizi yaralasa da...
Ve sizinle konuþtuðunda, ona inanýn,
Kuzey rüzgarýnýn bir bahçeyi harap
ediþi gibi, Sesi tüm hayallerinizi
darmadaðýn etse de...
Çünkü sevgi sizi yücelttiði gibi,
çarmýha da gerer. Sizi büyüttüðü ölçüde,
budayabilir de...
En yükseklere uzanýp, Güneþ'le
titreþen en hassas dallarýnýzý okþasa da,
Köklerinize de inecek, ve onlarý
sarsacaktýr, Topraða tutunmaya
çalýþtýklarýnda...
Mýsýr biçen diþliler gibi sizi kendine
çeker; Çýplak býrakana kadar döver,
harmanlar; Kabuklarýnýzý, çöplerinizi
ayýklar, eler...
Bembeyaz olana kadar öðütür sizi;
Esnekleþene kadar yoðurur; Ve Tanrý'nýn
Ýlâhi sofrasýna ekmek olasýnýz diye, Sizi
kendi kutsal ateþine savurur...
Sevgi bütün bunlarý, Kalbinizin
sýrlarýný bulasýnýz diye yapar, Ve bu
biliþ, Hayat'ýn kalbinin bir cüzünü
yaratýr...
Ancak korkunun kýskacýnda, Salt
sevginin huzurunu ve hazzýný ararsanýz,
Sevgi sahip çýkmaz, sahiplenilmez
de; Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir,
tümüyle...
Sevdiðinizde, "Tanrý benim
kalbimde," yerine, Þöyle deyin, "Ben
kalbindeyim Tanrý'nýn ..."
Ve sanmayýn yön verebilirsiniz
sevginin akýþýna, Çünkü sevgi, yolunu
kendiçizer, sizi deðer bulduðunda...
Sevgi bir þey istemez, tamamlanmaktan baþka...
Fakat seviyorsanýz ve ihtiyaçlarýn
arzularý varsa, Býrakýn bunlar sizin de
arzularýnýz olsun...
Erimek ve akmak,geceye þarkýlar
sunan bir dere misali, Þefkatin fazlasýnýn
verdiði acýyý bilip, Kendi sevgi
anlayýþýnla yaralanmak, Ve kanamak,
yine de istekle ve coþkuyla...
Þafak vakti kanatlanmýþ bir gönülle
uyanmak, Ve bir sevgi gününe daha,
teþekkürle uzanmak...
Sessizce çekilmek öðle vakti,
sevginin vecdini duymak, Akþamýn
çöküþüyle de, eve huzurla dönmek...
Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir
dua, Ve dudaklarýnda bir þükür
þarkýsýyla..."

Benzer belgeler

2003 Kasım Sayı - xn--sevgiyaynlar

2003 Kasım Sayı - xn--sevgiyaynlar Okur - Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu

Detaylı

2004 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar

2004 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar Okur - Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu

Detaylı

2004 Haziran Sayı - xn--sevgiyaynlar

2004 Haziran Sayı - xn--sevgiyaynlar mý? Olaylardan ve tecrübelerden ders almayanlar ayný hatalarý sürekli olarak yapýp duruyorlar. Gözyaþý, azap ve huzursuzluk da

Detaylı