08-eyüp kara-tamam-makale

Transkript

08-eyüp kara-tamam-makale
Lekelenme Hakkı
LEKELENMEME HAKKI
“Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar”
(Prof. Dr. Faruk EREM)
Eyüp KARA
Taraklı Cumhuriyet Savcısı
Giriş
Görsel ve yazılı medyanın yanında internet medyasının da etkin hale
gelmesi, sanal ortamda sosyal paylaşımın yaygınlaşması ve iletişim
olanaklarının artması, adli olayların toplumun gündeminde daha fazla yer
almasına yol açmıştır. Đletişim olanaklarının bu kadar yaygınlaşması,
şüpheli/sanık isimleri dahil soruşturmaya ilişkin bilgilerin kolaylıkla topluma
ulaşmasını sağlamıştır. Suça ve suç şüphesi altındaki kişiye ait bilgilerin yaygın
bir şekilde toplumda yer alması, kişilerin suçlu olduğu ön yargısını doğurmakta,
suç şüphesi altındaki kişinin toplum içindeki statüsünü, onur ve şerefini
olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, ceza soruşturması ve kovuşturmasında
kişilerin lekelenmeme hakkı önem kazanmıştır.
Lekelenme kelimesi “adı kötüye çıkma”(1), lekelenmek kelimesi ise,
“kötü tanınmak”(2) anlamına gelmektedir. Lekelenmeme hakkını, suç şüphesi
nedeniyle hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişinin bu
işlemlerden dolayı onur, şeref ve haysiyetinin zarar görmemesi, toplum içindeki
saygınlığının zedelenmemesi, hakkında henüz kesin hüküm verilmemiş kişinin
masumiyetine zarar verecek, kişiyi toplum nezdinde mahkum edecek her türlü
söz, yayın, haber gibi davranışlardan kaçınma olarak tanımlayabiliriz. Kişi
hakkında yürütülen soruşturma ya da kovuşturmanın, lekelenmeme hakkını ihlal
etmemesi için adli makamlara önemli görevler düştüğü gibi idari makamlar ve
basın-yayın organlarına da önemli görevler düşmektedir. Gerek kamu
görevlilerinin gerekse basın mensuplarının toplumun bilgilendirilmesi ile
kişilerin lekelenmeme hakkı arasındaki çizgiye dikkat etmesi gerekmektedir.
Soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde lekelenmeme hakkına riayet etmemenin
insanların hayatını nasıl karartabileceğine ilişkin bir gazetede yer alan “robot
resim hayatını kararttı” başlıklı şu haber dikkat çekicidir:
“... Akyıldız’ın hayatı, Ümraniye sapığının robot resmine benzetildiği
için tutuklanmasıyla karardı. DNA testi sonucu masum olduğu anlaşıldı ama,
(1)
Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara-2005, 10. Baskı, 4. Akşam Sanat
Okulu Matbaası, sf. 1304. (tanım kelimelerin mecazi anlamıdır.)
(2)
Türk Dil Kurumu, sf. 1304 (tanım kelimelerin mecazi anlamıdır.).
188
Eyüp KARA
Taraklı Cumhuriyet Savcısı
AD. Yıl:2012,
Sayı:43, (s.257/266)
Akyıldız 28 gün tutuklu kaldı. Gerçek sapık(3) ... yakalandıktan sonra
cezaevinden çıksa da, Akyıldız’ı çoktan tüm Türkiye tanımıştı. Yaşamı altüst
oldu. Üç abisiyle inşaatlarda çalışırken, kimse onlara iş vermez oldu.
Nişanlanmış, hatta evini döşemişti, terk edildi. Olayın etkisiyle annesi
hastalandı. 10 ve 14 yaşındaki yeğenleri okullarında dövüldü, hakaret edildi.
Çarşıya çıkamaz, iş arayamaz oldu. Oturduğu sokaktaki çocuklar hâlâ
arkasından ‘Sapık Bilal’ diye bağırıp kaçıyor, bindiği dolmuşlardan ‘Sapık
aramızda’ hareketleriyle dövülerek indiriliyor.
Akyıldız, hayatının çekilmez hale geldiğini söyleyip, yaşadığı kâbusu
şöyle anlatıyor: “Bir damga yedim, kurtulamıyorum. Đnsan içine çıkamaz
oldum. Gören ‘sapık’ diye kaçıyor. Gerçek sapıktan daha çok tanınıyorum.
Çoğu zaman açlık eylemi yapmayı düşündüm. Bana bu çektiklerimi nasıl
unutturacaklar? Tüm aile düzenim bozuldu, arkadaşlarımı kaybettim.
Evlenmeyi hayal bile edemiyorum. ....”(4)
Bu çalışmada, lekelenmeme hakkının diğer haklarla ilişkisine kısaca
değinildikten sonra etkin soruşturma, kovuşturmaya yer olmadığına dair
kararlar, iddianame ve kovuşturma işlemleri ile lekelenmeme hakkı arasındaki
ilişki incelenmeye çalışılacaktır.
1) Lekelenmeme hakkının bazı bağlantılı ceza muhakemesi ilkeleri
ile ilişkisi
1.a) Lekelenmeme hakkı- soruşturmanın gizliliği ilkesi arasındaki
ilişki
Soruşturmanın gizliliği başlıklı Ceza Muhakemesi Kanununun
(CMK) 157 nci maddesine göre, “Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı
kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma
evresindeki usul işlemleri gizlidir.” Soruşturmada gizlilik prensibi, bir taraftan
şüphelinin kaçmasını, delilleri karartmasını önleyerek soruşturma işlemlerinin
sağlıklı şekilde yürümesini sağlamak; bir taraftan da şüpheliyi korumak için
kabul edilmiştir.(5) Bu durum adı geçen maddenin hükümet tasarısı gerekçesinde
şu şekilde ifade edilmiştir;
“Soruşturma evresinin gizliliği, ceza adaletinin doğruluk, dürüstlük,
gerçeğe ulaşma ilkelerine uyulması için bir zorunluluktur. Ancak; her şeyden
(3)
Ümraniye sapığı olduğu iddiası ile tutuklanan daha sonra masum olduğu anlaşılan
bir kişinin trajedisi anlatılırken olayın diğer şüphelisinin isminin de belirtilerek
hakkında “gerçek sapık” sıfatının kullanılması dikkat çekici bir durum.
(4)
Şükran Pekkan; Robot Resim Hayatını Kararttı, Başlıklı Haber, http://www.
milliyet.com.tr/2003/08/02/ yasam/ayas.html, Erişim Tarihi:27/03/2012
(5)
Ergün Güneş Okuyucu; (2010), Soruşturmanın Gizliliği, AÜHFD, 59(2) sf. 246,
http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd-arsiv/AUHF-2010-59-02/AUHF-2010-59-02okuyucu-ergun.pdf, Erişim Tarihi: 27/03/2012
189
Lekelenme Hakkı
önce suçsuzluk karinesinin sağlam tutulabilmesi yönünden de vazgeçilemez
niteliktedir. Aksi takdirde, bizde ve yabancı ülkelerde örneklerine rastlandığı
üzere yargısız infazlar sonucu insanlar ıstıraplara sürüklenmekte ve suçsuzluk
karinesi böylece lafta kalmaktadır.”(6)
Soruşturma aşamasındaki işlemlerin gizli tutulması, henüz hakkındaki
iddialar araştırılmakta olan kişinin saygınlığının ve manevi haklarının
korunması açısından son derece önemlidir. Aksi takdirde, soruşturma
sonucunda, hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olsa bile
kişi çoktan toplum nezdinde mahkum olmuş olabilir.
Soruşturmanın gizliliğine önem atfeden kanun koyucu, Türk Ceza
Kanununun (TCK) 285 inci maddesi ve Basın Kanununun 19 uncu maddesinde
yer alan düzenlemeler ile soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesini yaptırıma
bağlamıştır.
1.b) Lekelenmeme hakkı- masumiyet karinesi arasındaki ilişki
Masumiyet karinesi, hakkında soruşturma ya da kovuşturma yürütülen
şüpheli ya da sanığın “mahkumiyet hükmü kesinleşinceye kadar suçlu
sayılmamasını ifade eder.”(7) Bu ilke, Anayasamızın 38/3 üncü maddesinde
“suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz”; Avrupa
Đnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AĐHS) 6/2 nci maddesinde “bir suç ile itham
edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.”
şeklinde yer almıştır.
“Sanıklık kendine özgü bir statüdür, sanık, ne masum ve ne de suçludur,
sanığın masum olduğu tahmin edilmektedir”(8) ya da şüpheli veya sanık “sadece
suçlu sanılan kimsedir.”(9) Dolayısıyla, masumiyet karinesinde, suç şüphesi
altındaki kişinin suçlu sayılamayacağından hareket edilir ve suçlu gibi
muameleye tabi tutulmasının önüne geçilmeye çalışılır. Lekelenmeme hakkı ise,
bundan daha öte, kişinin toplumsal saygınlık, onur ve şerefinin korunmasını
hedefler. Ancak, masumiyet karinesi ile lekelenmeme hakkı arasında sıkı bir
bağlantı ve geçişkenlik bulunmaktadır. Lekelenmeme hakkının masumiyet
karinesinden kaynaklandığı(10) veya lekelenmeme hakkının, masumiyet
karinesinin özel bir görünümü ya da unsuru olduğu söylenebilir. Lekelenmeme
(6)
Osman Yaşar; (2009), Uygulamalı ve Yorumlu Ceza Muhakemesi Kanunu, 2. Cilt,
Ankara, Seçkin Yayınevi, sf. 1297.
(7)
Nur Centel; Hamide Zafer; (2010), Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Bası, Đstanbul,
Beta Yayınevi, sf: 152.
(8)
Centel; Zafer, sf. 152.
(9)
Đlhan Üzülmez; (2005), Türk Hukukunda Suçsuzluk Karinesi ve Sonuçları, TBB
Dergisi, Sayı 58, sf. 44, http://portal.ubap.org.tr/App_Themes/Dergi/2005-58-134.pdf,
(Erişim Tarihi, 27/03/2012).
(10)
Centel; Zafer; sf. 153.
190
Eyüp KARA
Taraklı Cumhuriyet Savcısı
AD. Yıl:2012,
Sayı:43, (s.257/266)
hakkının masumiyet karinesi ile bağlantılı ancak, ayrı ve özel bir hak olduğunu
kabul etmek gerekir.
1.c) Lekelenmeme hakkı–adil yargılanma hakkı arasındaki ilişki
Anayasamızın 36/1 ve AĐHS’nin 6/1 inci maddesinde yer alan adil
yargılanma hakkı, “davanın yasayla kurulan, bağımsız ve tarafsız mahkeme
önünde, silahların eşitliği çerçevesinde, makul sürede ve açık duruşmada
görülmesini ifade eder.”(11) Savunma hakkı, yargılamanın etkinliği, hakkaniyete
uygunluk, avukata erişim hakkı gibi birçok unsuru içerisinde barındıran adil
yargılanma hakkına riayet, kişilerin lekelenmeme hakkının korunmasını teminat
altına almaktadır. Soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin adil yargılama
ilkelerine uygun yürütülmesi, kararların doğruluğunu sağlayacak ve kişilerin
hukuk normlarına aykırı kararlarla lekelenmesinin önüne geçecektir.
Adil yargılanma hakkı, şüpheli ve sanıklar için bir hak olduğu kadar
yargılama faaliyetini yürüten devlet içinde bir yükümlülüktür. Dolayısıyla,
modern ve demokratik devlet, adil ve hakkaniyete uygun şekilde yargılamanın
yapılmasını sağlayıcı şartları gerçekleştirmek zorundadır. Toplumun, yargılama
faaliyetlerinin adil ve hakkaniyete uygun yürütüldüğüne olan inancı,
mahkemelerin verdiği kararlara olan güveni artıracaktır. Bu şekilde, hakkında
beraat ya da takipsizlik kararı verilen kişinin üzerindeki tüm şüphelerin
kalkması sağlanacak, kişi yargılandım ve aklandım diyebilecektir. Mahkum
olan kişinin de gerçekten o eylemi gerçekleştirdiği kabul edilecektir.
1.d) Lekelenmeme hakkı–toplumu bilgilendirme ve basın hürriyeti
arasındaki ilişki
Toplumun, gerek resmi makamlar gerekse basın-yayın organlarınca
bilgilendirilmesi, kurumların şeffaflık ve hesap verebilirliğinin sağlanması ve de
denetimi açısından bir zorunluluktur. Bu kapsamda, adli olaylar hakkında
toplumun bilgilendirilmesi ve basının adli olayları haber yapması modern
toplumun bir gereğidir. Ancak; soruşturma ve kovuşturmaya konu adli olayların
haber yapılması ya da adli olaylar hakkında toplumun bilgilendirilmesi “suç
işleyen kişinin ortaya çıkarılabilmesi için etkili bir araştırma ve soruşturma
faaliyetinin yürütülmesi amacı ile medyanın haber verme hakkını kullanma ve
kamuoyunu bilgilendirme amacı ve savunma hakkı arasında sürekli bir
yarışan”(12) ve çatışan menfaat ilişkisini gündeme getirmektedir. Bu çatışma,
zaman zaman, şüpheli ve sanıkları daha hüküm verilmeden toplum nezdinde
mahkum edebilmektedir. Bu durum TBMM Đnsan Hakları Komisyonu’nun
“Medyada Yer Alan Bazı Haberlerin Masumiyet Karinesini Đhlal Ettiği
Đddialarının Araştırılması Đle Đlgili Đnceleme Raporunda” şu şekilde ifade
edilmiştir:
(11)
(12)
Vahit Bıçak, (2010), Suç Muhakemesi Hukuku, Ankara, Seçkin Yayınevi, sf. 134.
Ergün Güneş Okuyucu; sf. 248.
191
Lekelenme Hakkı
“Medya yoluyla yapılan kişilik hakkı ihlallerinde en sık rastlanan
örneklerden biri mahkeme kararından önce bir kişinin suçlu ilan edilmesidir.
... Mahkemeler dışında, hangi kurum olursa olsun bir başka kurum tarafından
insanların suçlu -gibi- yansıtılması da ‘masumiyet karinesi’ ilkesine aykırıdır.
....‘Adil yargılama’ yükümlülüğü, yargılamanın basın yargılamasına
dönüşmesine engel olmak durumundadır. Aksi takdirde yargısız infaz yapılarak,
suç şüphesi altında bulunan kişiler suçlu nitelendirilmektedir.”(13)
Basın yoluyla lekelenmeme hakkının ihlalini önlemek isteyen kanun
koyucu, Basın Kanununun 19 uncu maddesi ile hazırlık soruşturmasının
başlamasından takipsizlik kararı verilmesine veya kamu davasının açılmasına
kadar geçen süre içerisinde, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğini yayımlayan ya da
görülmekte olan bir dava kesin kararla sonuçlanıncaya kadar, bu dava ile ilgili
hâkim veya mahkeme işlemleri hakkında mütalaa yayımlayan kimsenin
cezalandırılmasını öngörmüştür.
Ayrıca, kamu otoritelerinin toplumu bilgilendirme görevi kapsamında
verdikleri bilgilerin kişilerin lekelenmeme hakkını ihlal etmemesi gerekmektedir. Kamu otoritelerine duyulan güven ve kamu otoritelerinin inandırıcılığı da
dikkate alındığında, adli olaylara ilişkin verilen bilgilere toplumun inanma
olasılığı çok yüksektir. Bu nedenle, yürüyen adli olaylara ilişkin bilgi veren
kamu görevlileri, toplumun bilgilendirilmesi ve suçla mücadele amacı ile
kişilerin lekelenmeme hakkı arasındaki hassas dengeye dikkat etmek zorundadırlar. Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi, Allenet de Ribemont- Fransa davasında, Fransız polisinin en üst rütbeli bazı görevlilerinin basın toplantısında, hiçbir
kayıt ya da kısıtlama getirmeksizin, Allenet de Ribemont hakkında cinayetin
azmettiricilerinden biri, dolayısıyla o cinayetin suç ortağı olarak bahsetmelerini
Allenet de Ribemont’un suçlu olduğuna dair beyan kabul etmiş, bu beyanın
kamuoyunun Allenet de Ribemont’un suçlu olduğuna inanmasına katkıda
bulunduğunu ve yetkili yargı meciinde önyargı yarattığını belirtmiş ve bu
durumun sözleşmenin 6/2 nci maddesini ihlal ettiğine hükmetmiştir.(14)
2) Etkin soruşturma, soruşturma işlemleri ve kovuşturma bağlamında lekelenmeme hakkı
Đnsanların, bir haksızlığa maruz kaldıklarını veya suç unsuru oluşturan
bir olay ile karşılaştıklarını düşünmeleri halinde adli makamlara başvurarak
şikayet hakkını kullanmalarının önüne geçilmesi düşünülemez. Hatta, önyargılı
ve kötü niyetli şikayetler de her zaman mümkündür. Dolayısıyla her insan
(13)
Medyada Yer Alan Bazı Haberlerin Masumiyet Karinesini Đhlal Ettiği
Đddialarının Araştırılması Đle Đlgili Đnceleme Raporu, sf. 8, http://www.tbmm.gov.tr/
komisyon/insanhaklari/belge/03_03_2010_medya_raporu.pdf Erişim Tarihi:27/03/2012
(14)
Gilles Dutertre, (Kasım-2007), Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi Kararlarından
Örnekler, Avrupa Konseyi Yayınları, Ankara, sf. 255, (Türkiye’de Đnsan Hakları
Reformlarının Uygulanmasına Destek Projesi Kapsamında yapılan baskı).
192
Eyüp KARA
Taraklı Cumhuriyet Savcısı
AD. Yıl:2012,
Sayı:43, (s.257/266)
şüpheli sıfatını alma potansiyeline sahip olup bu tehlike ile karşı karşıyadır. Bu
nedenle, soruşturmaların; etkin biçimde ve makul sürede, dürüstlük içerisinde,
maddi gerçeğe ulaşma ilkeleri çerçevesinde, adil yargılama kurallarına uygun
şekilde tamamlanarak karara bağlanması gerekmektedir. Lekelenmeme hakkı
açısından bu gerekliliğin iki yönü bulunmaktadır. Bir yönü, kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararlarla kişilerin şüpheli sıfatından kurtulmaları; diğer yönü
ise, bu imkana yargılama mercii önünde sahip olmalarıdır. Kişilerin lekelenmemesi, soruşturma işlemlerinin, belirtilen ilkelere uygun şekilde yürütülmesi ile
mümkündür. Etkin bir şekilde yürütülen soruşturma, hakkında yeterli şüphe
bulunmayan kişilerle ilgili kamu davası yürütülmesinin önüne geçecektir.
Böylece, beraat kararı çıkma ihtimali yüksek olan dosyalar, mahkemelerin
önüne gelmeyecek ve kişilerin lekelenmesi önlenecektir. Bu da, ancak, savcılık
kurumunun filtre görevini sağlıklı bir şekilde yerine getirmesi ile mümkündür.
Savcılık kurumunun filtre görevini etkin bir şekilde yerine getirmesi ile
erken gelen adalet; kişilerin lekelenmeme haklarının korunmasına, kovuşturma
sonunda beraat etmesine rağmen yargılama nedeniyle mağdur olmuş sanıkların
mağduriyetinin önlenmesine, cezanın caydırıcılık etkisinin artırılmasına, kişi
hak ve özgürlüklerinin korunmasına katkı sağlayacaktır.
Ancak, ülkemizdeki rakamlar incelendiğinde adaletin geç geldiği ve
beraatla sonuçlanacak bir çok olayın mahkemeler önüne taşındığı görülmektedir. Adalet Bakanlığı verilerine göre;(15) 2004 ile 2008 yılları arasındaki
davalarda sanıkların karar türlerine göre dağılımı şu şekildedir:
YIL
MAHKUMĐYET
BERAAT
DĐĞER KARARLAR(16)
2004
%46,7
%20,8
%32,5
2005
%40,8
%22,2
%37,0
2006
%46,1
%19,9
%34,0
2007
%48,7
%18,4
%32,9
2008
%35,2
%21,2
%43,6
Bu verilerde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı gibi
mahkumiyet niteliğinde olan kararlar diğer kararlara dahil edildiğinden,
ülkemizdeki mahkumiyet oranının “%70”(17) civarında olduğu söylenebilir.
(15)
Bu veriler 2010–2014 yıllarına ilişkin Adalet Bakanlığı Stratejik Planı’ndan
alınmıştır.
(16)
Diğer kararlara; yetkisizlik, görevsizlik, birleştirme, özel yasalar gereği davanın
ertelenmesi, düşme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ceza verilmesine yer
olmadığı, davanın reddi, TCK madde 32/1 gereğince verilen kararlar ve TCK’nin
75 inci maddesi uyarınca davanın ortadan kaldırılması kararı dahildir.
(17)
Mustafa Tören Yücel; (2010), Yeni Türk Ceza Siyasetinin (De Facto)
Yansımaları, TBB Dergisi, Sayı 88, sf. 305.http://portal.ubap.org.tr/App_Themes
/Dergi/2010-88-599.pdf, (Erişim Tarihi:28/03/2012).
193
Lekelenme Hakkı
Ülkemizdeki mahkumiyet oranının, aşağıda yer alan gelişmiş ülkelerdeki
mahkumiyet oranları ile karşılaştırılması yapıldığında düşük olduğu
görülmektedir.
“Ülke
Almanya
Fransa
Đngiltere
Đsveç
Japonya
%
96,5
98,9
90,3
94,7
99,9”(18)
Ülkemizdeki %20 civarındaki beraat oranı, yargılanan her 100 kişiden
20 kişinin suç şüphesini kovuşturma işlemleri sonuna kadar taşıdığını da ifade
etmektedir ki, bu durum, lekelenmeme hakkı yönünden önemli bir problem
oluşturmaktadır.
Savcılık kurumunun, soruşturma konusu olayla ilgili şüphelinin lehine ve
aleyhine olan tüm delilleri makul sürede topladıktan sonra kararını vermesi,
beraat etmesi muhtemel kişiler hakkında kamu davası açmaması lekelenmeme
hakkının bir gereğidir.(19) Bu durum, kanun yararına bozmaya konu olan
iddianamenin iadesine ilişkin bir Yargıtay kararında, şu şekilde ifade edilmiştir:
“Yeni Türk Ceza Adalet Sisteminde benimsenen, Kişilerin Lekelenmeme
Hakkı ile Eksiksiz Soruşturma ve Tek Celsede Duruşma prensipleri uyarınca,
soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcılarının makul sürede bütün delilleri
toplamaları, sadece mahkûmiyetle sonuçlanacağını değerlendirdikleri hususları
dava konusu yapmaları, beraatle sonuçlanacağını değerlendirdikleri eylemleri
dava konusu yapmamaları, yani bir nev’i filtre görevi yapmaları gerekir.”(20)
Bu görev; CMK’nin 160/2 nci maddesinin, “Cumhuriyet savcısı, maddî
gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki
adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri
toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla
yükümlüdür.” düzenlemesi ile yasal görünüm kazanmıştır. Bu yükümlülük, aynı
maddenin hükümet tasarı gerekçesinde de şu ibarelerle ifade edilmiştir;
“Bilindiği üzere, soruşturma evresinde temel görevi yerine getiren organın
(18)
Mustafa Tören Yücel, sf. 305.
Düşük mahkumiyet oranının, Cumhuriyet savcılarının takdir yetkisinin kısıtlılığı,
yeterli şüphe kavramının muğlaklığı gibi diğer nedenlerine mahiyeti gereği bu
çalışmada değinilmemiştir.
(20)
Yargıtay Onüçüncü Ceza Dairesinin 30/11/2011 tarih ve E.2011/17629,
E.2011/6976 sayılı kararı, http://www.adalet.org/forum2/karar/cprint.php?id1=7603
(Erişim Tarihi: 28/03/2012).
194
(19)
Eyüp KARA
Taraklı Cumhuriyet Savcısı
AD. Yıl:2012,
Sayı:43, (s.257/266)
faaliyetlerinde üç ilke egemen olmalıdır: Bunlar etkinlik, sür’at, dürüstlük ve
hakkaniyettir.”(21)
Cumhuriyet savcısı tarafından olaya ilişkin tüm delillerin toplanması,
müstakil ve etkin adli kolluk mekanizmasının varlığı, cumhuriyet savcılarının
performanslarının değerlendirilmesinde soruşturma dosyalarının sayısal niceliğinden çok niteliklerinin esas alınması, yeterli şüphe kavramının somut
olgulara dayandırılıp tespit edilmesi, delillere ilişkin kriminal incelemelerin
hızla sonuçlandırılması, beraatla sonuçlanacak olayların mahkeme önüne
getirilmemesi, kişilerin lekelenmemelerini ve gerçekten yargılamaya muhtaç
olayların mahkemelerin önüne gitmesini sağlayacaktır.
Cumhuriyet savcısının etkin ve adil yargılama ilkelerine uygun
soruşturma sonucu düzenlediği iddianame, kovuşturma işlemleri yönünden de
bir sigorta görevi görecektir. Çünkü, kovuşturma aşamasına geçilebilmesi için,
şüpheli hakkında kamu davasının açılmasını gerektirir yeterlilikte delil
gerekmekte olup, Cumhuriyet savcısının iddianamesi ve bu iddianamenin
kabulü ile bu nitelikte delilin bulunduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla,
kovuşturma aşamasında, şüpheli hakkındaki şüpheler yoğunlaşmakta ve
yargılamanın aleniliği de dikkate alındığında, şüpheli hakkındaki iddiaların
topluma ulaşması daha kolay hale gelmektedir. Bu durum, mahkemelerin
yargılamayı, adil yargılama ilkeleri çerçevesinde makul sürede tamamlamasını
zorunluluk haline getirmektedir. Sanığın hukuki durumunun bir an önce
açıklığa kavuşmasını arzulayan kanun koyucu, yargılamanın tek celsede
bitirilmesi prensibini kabul etmiştir. Ancak; ülkemiz yargısının iş yükü,
taraflara ulaşmaktaki güçlükler, delil toplamadaki eksiklikler gibi nedenlerle tek
celsede yargılamanın bitmesi mümkün olamamakta, yargılamalar yıllarca
sürebilmektedir. Uzun yargılama süreleri, ülkemizdeki yüksek beraat oranları
da dikkate alındığında, sanığın uzun yıllar suç şüphesi altında kalması sonucunu
doğurmakta, geciken adalet yargılamanın hiçbir kesimini tatmin etmemektedir.
Tüm bunların yanında, kovuşturma makamının, delil yetersizliğinden
beraat veya düşme gibi kararlara hükmettiği durumlarda sanığın suçlu olduğu
anlamına gelecek ya da bu anlamda değerlendirilecek ifadelerden kaçınması da
gerekmektedir.
Sonuç
Kişilerin lekelenmeme hakkının korunabilmesinde en önemli görev adli
makamlara düşmektedir. Gizlilik prensibine azami ölçüde riayet, özellikle
kolluk aşaması olmak üzere her aşamada bilgi sızmasının önüne geçmek,
soruşturmaları etkin ve makul sürede tamamlamak gerekmektedir. Soruşturmanın gizliliği prensibine riayet ve etkin soruşturma ile soruşturma aşamasındaki
işlemlerin ortalığa saçılması ve yargılamanın uzaması önlenecek, çoğu zaman
toplumsal saygınlığı, şeref ve onuru zarar görmeden şüphelilerin üzerindeki
“leke”nin kalkması sağlanacaktır.
(21)
Osman Yaşar; sf. 1316.
195
Lekelenme Hakkı
Kovuşturma aşamasının aleniliği nedeniyle, soruşturmaların makul
sürede ve etkin bir şekilde sonuçlandırılması, yeterli suç şüphesi olmayan evrak
hakkında kamu davası açılmaması kişilerin lekelenmeme hakkının korunması
için vazgeçilmez unsurlardır. Yine aynı hassasiyetlerin kovuşturma aşamasında
da gözetilmesi, hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında adil yargılama
ilkelerinin gözetilerek maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, mümkün olan en kısa
sürede karar verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, soruşturma ve
kovuşturmaya konu iddialara “Demoklesin Kılıcı” gibi uzun süre maruz
kalınması toplumsal önyargıları besleyecektir.
Adli ve idari merciler ile basın-yayın organlarının, hatta tüm
vatandaşların, adli olaylar hakkında düşünce belirtirken, şüpheli ya da sanıkların
toplum içindeki saygınlığını, onur, şeref ve haysiyetini, zedelememeye dikkat
etmeleri bir zorunluluktur. Gerek basının, gerek kamu görevlilerinin, gerekse
vatandaşların, hangi suçla itham edilirse edilsin, en nihayetinde yargılanan
kişinin bir insan olduğunu, şüpheli veya sanığın da ailesinin ve toplumsal
çevresinin bulunduğunu unutmamaları gerekmektedir. Bu ise, kişilerin manevi
haklarına saygı, empati kurma ve gelişmiş bir demokrasi kültürü ile
sağlanabilir.
196
Eyüp KARA
Taraklı Cumhuriyet Savcısı
AD. Yıl:2012,
Sayı:43, (s.257/266)
KAYNAKÇA
Yaşar, Osman; (2009), Uygulamalı ve Yorumlu Ceza Muhakemesi Kanunu, 4. Baskı,
2. Cilt, Ankara, Seçkin Yayınevi.
Centel, Nur; Zafer, Hamide; (2010), Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Bası, Đstanbul,
Beta Yayınevi.
Bıçak, Vahit; (2010), Suç Muhakemesi Hukuku, Ankara, Seçkin Yayınevi.
Gilles Dutertre, (2007), Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi Kararlarından Örnekler,
Avrupa Konseyi Yayınları, Ankara, Şen Matbaa, (Türkiye’de Đnsan Hakları
Reformlarının Uygulanmasına Destek Projesi Kapsamında yapılan baskı).
Đnceoğlu, Sibel; (2007), Adil Yargılama Hakkı ve Etiği, Ankara, Şen Matbaa,
(Türkiye’de Đnsan Hakları Reformlarının Uygulanmasına Destek Projesi Kapsamında
yapılan baskı).
Yücel, Mustafa Tören; (2010), Yeni Türk Ceza Siyasetinin (De Facto) Yansımaları,
TBB Dergisi, Sayı 88, http://portal.ubap.org.tr/App_Themes/Dergi/2010-88-599.pdf,
(Erişim Tarihi:28/03/2012).
Okuyucu-Ergün, Güneş; (2010), Soruşturmanın Gizliliği, AÜHFD, 59(2) http://auhf.
ankara.edu.tr/dergiler/auhfd-arsiv/AUHF-2010-59-02/AUHF-2010-59-02-okuyucuergun.pdf, (Erişim Tarihi: 27/03/2012).
− http://www.adalet.org/forum2/karar/cprint.php?id1=7603 Erişim Tarihi28/03/2012
Pekkan, Şükran; Robot Resim Hayatını Kararttı, başlıklı haber, http://www.milliyet.
com.tr/2003/08/02/yasam/ayas.html, (Erişim Tarihi:27/03/2012).
Üzülmez, Đlhan; (2005), Türk Hukukunda Suçsuzluk Karinesi ve Sonuçları,
TBB Dergisi, Sayı 58, sf. 44, http://portal.ubap.org.tr/App_Themes/Dergi/2005-58134.pdf, (Erişim Tarihi, 27/03/2012).
Medyada Yer Alan bazı Haberlerin Masumiyet Karinesini Đhlal Ettiği Đddialarının
Araştırılması Đle Đlgili Đnceleme Raporu, http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insan
haklari/belge/03_03_2010_medya_raporu.pdf (Erişim Tarihi:27/03/2012).
Türk Dil Kurumu, (2005), Türkçe Sözlük, 10. Baskı, Ankara, 4. Akşam Sanat Okulu
Matbaası.
197

Benzer belgeler