kaygıyı tanıyalım

Transkript

kaygıyı tanıyalım
KAYGIYI TANIYALIM
H
erhangi bir olay ya da birçok olay karşısında kaslarımızın gerildiğini hissettiğimiz
zamanlar, dikkatimizi ve düşüncelerimizi toparlayamadığımız zamanlar, daha
kolay yorulduğumuz, huzursuzluğun peşimizden
ayrılmadığı, kalbimizin hızlı hızlı çarptığı, zamanlar
içinde bulunduğumuz, halk arasında endişe, evham,
kuruntu olarak adlandırdığımız duygudurum kaygı;
diğer adıyla anksiyetedir.
Yaşamımız süresince bizi kaygıya sürükleyen birçok
neden karşımıza çıkar elbet. Bu nedenlerin bizi
bulması bir felaket değildir. Kaygı yaşayıp, yaşanılan
kaygıyı inkar etmek kaygıyı daha çok tetikleyecek ve kişiyi olduğundan daha fazla olumsuz
durumlara sürükleyebilecektir. Öncelikle bu durumu kabul etmiş olarak yola çıkmak kişiyi bir
adım daha önde tutacaktır. İşin aslı kapıları kaygıya kilitli bir hayat bizi muhteşem bir yaşama
götürmez.
Hiç kaygı yaşamıyor olmak hayatımızda endişenin hiç olmaması demektir ki; bu durum
yeterince gerçekçi bir anlayış değildir. Biz kaygı yaşamalıyız! Örneğin sınava gireceğimiz
zaman, bir beklenti içinde olduğumuz zaman, iş için mülakata girdiğimiz zaman,
performansımızı sergilememiz gerektiği zaman, baskı altındayken ve stresli bir durumla
karşılaşıldığında endişelenmek, gerilmek veya korkmak son derece normaldir. Anksiyete,
vücudun tehlikeye verdiği doğal bir tepkidir.
KAYGI NE ZAMAN KÖTÜDÜR?
Kaygı,insanın düşünceleriyle yönlendirdiği
bir histir. Bu yüzden yanlış yorumlamalar,
olumsuz düşünceler, aşırı genellemeler
yapmak negatif bir bakış açısına sahip
olmak
gibi
bozukluğuna
Bozukluğu’nda
etmenler
bizi
götürebilir.
özellikle
önemli
kaygı
Kaygı
olan
ruhsal süreç, "çevre üzerinde denetimin
olmadığı" inancıdır.
Denetlenemez
olayların
getirebileceği
tehlikeler (kazalar, hastalıklar, felaketler
v.s.) zihni sürekli meşgul eder. Kişi sürekli
olarak potansiyel tehlike yaratabilecek
uyaranları izler, tehlike oluşturmayan (hoş)
uyaranları ise görmezden gelir. Bu durum,
kaygı bozukluğu olan kişilerde otomatik
olarak, farkında olunmadan işleyen bir
zihinsel düzenektir.
İşte tüm bu sebeplerden dolayı, kaygı bizi kaygılandırmamalı. 
Hayatımızda olması gereken seviyede kaygı olmalı ve biz bunu kabul etmeliyiz. Aksi takdirde
kaygının motive edici olan olumlu etkisinden de yararlanamayız. Kontrolümüz dahilinde ideal
düzeyde olduğu müddetçe kaygı bizi daha yüksek başarılara, daha ileriye götürecektir.