6.Sayı - Dr. Sedat Yıldız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı

Transkript

6.Sayı - Dr. Sedat Yıldız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
Dergi; Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Ortopedi ve Travmatoloji, Spor Hekimliği,
Romatoloji, Nöroloji, Geriatri, Anesteziyoloji ve Reanimasyon, Algoloji,
Endokrinoloji, Plastik Cerrahi, Psikiyatri, Acil Tıp uzman hekimleri ve Aile Hekimleri
ile; Fizyoterapist, Fizik Tedavi Teknikeri, Rehabilitasyon Hemşiresi, Diyetisyen,
Psikolog, Sosyal Hizmet Uzmanı ve diğer sağlık personeli olarak görev yapan sağlık
çalışanlarının ve alanda yaşanan sorunlara duyarlı Sağlık Yönetimi, Tıp Hukuku, Etik
konularında akademisyenlerin integratif, alternatif ve tamamlayıcı tıp uygulamaları ile
ilgili Orijinal Makale, Olgu sunumu, Editöre Mektup, Bilimsel Mektup, Derleme,
Eğitim yazıları türünde yayınları kabul eder.
İntegratif Tıp Dergisi’nin yayın dili Türkçe ve İngilizce’dir. Yazılar hazırlanırken Türk
Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü ve Yazım Kılavuzu temel alınmalıdır. Türkiye
dışındaki ülkelerden yazı gönderen yazarlar için Başlık, Özet, Anahtar kelimeler ve
yazıyla ilgili diğer bazı temel bölümlerin Türkçe olarak gönderilmesi zorunlu değildir.
Bu bölümler için Türkçe çeviri hizmetleri, yazarlar tarafından gönderilen özgün
İngilizce metinler dikkate alınarak dergi editörlüğü tarafından sağlanacaktır.
Yazı derlenmesi ve kabulü etkinliklerdeki yuvarlak masa toplantılarında veya
elektronik ortamda yapılmaktadır. Gönderilen yazıların daha önce başka bir elektronik
ya da basılı mecrada sunulmamış ya da yayınlanmamış olması gerekir. Toplantılarda
sunulan yazılar için, organizasyonun tam adı, tarihi, şehri ve ülkesi belirtilmelidir.
Yazıların yayınlanmak üzere kabul edilmesi için öncelikli koşullar; özgün olması,
bilimsel düzeyinin yüksek olması ve atıf alma olasılığının bulunmasıdır. Yayınlanan
yazılardaki kullanılan kaynakların, görüşlerin, bulguların ve sonuçların sorumluluğu
yazar veya yazarlarına aittir. Dergi kurulları ve yayıncı yazıların içeriği ile ilgili
herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.
Yazıların formatı ve sunumu uluslararası kılavuzlara uygun olmalıdır.
Destekleyenler
İntegratif Tıp Derneği (04.04.2013 - 32-011-157)
Manuel Akademi Yayınevi (22.02.2013 – Sertifika no: 27361)
İntegratif Sağlık Eğitim Danışmanlık
Editör
Sedat Yıldız
İntegratif Tıp Derneği (Başkan)
Yardımcı Editörler
Prof.Dr.Sebahat Gözüm
Akdeniz Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü (Dekan), Antalya, Türkiye
Prof.Dr.Füsun Şahin
Pamukkale Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Denizli,
Türkiye
Ulusal Bilim Kurulu
Prof.Dr.Cihan Aksoy
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı,
İstanbul, Türkiye
Yard.Doç.Dr.Turgay Altınbilek
Haliç Üniversitesi, Fizyoterapi Bölümü, İstanbul
Prof.Dr.Fikriye Figen Ayhan
Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Ankara, Türkiye
Doç.Dr.Aynur Başaran
Konya Özlem Tıp Merkezi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Konya, Türkiye
Prof.Dr.Pınar Borman
Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Ankara,
Türkiye
Prof.Dr.Sibel Çubukcu
Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Antalya,
Türkiye
Doç.Dr.Sezgi Çınar Pakyüz
Celal Bayar Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Manisa, Türkiye
Doç.Dr.Selcuk Çömlekçi
Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği,
Isparta, Türkiye
Prof.Dr. İsmet Eşer
Ege Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, İzmir, Türkiye
Prof.Dr.Sultan Taşcı
Erciyes Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Kayseri, Türkiye
Prof.Dr.Hakan Yaman
Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Antalya, Türkiye
Uluslararası Bilim Kurulu
João Bosco Guerreiro da Silva, MD, PhD
Faculdade de Medicina de São José do Rio Preto
São José do Rio Preto, São Paulo, Brazil
Paolo Roberti di Sarsina
Coordinator of the Master’s Degree in “Health, Traditional and Non-Conventional Medicine
Systems” at the University of Milan-Bicocca (Italy)
Founder and President of The Associazione per la Medicina Centrata sulla Persona ONLUS,
Bologna (Italy).
Myeong Soo Lee
Regional Co-Editor, European Journal of Integrative Medicine
Principal researcher of Korea Institute of Oriental Medicine, Korea
Torkel Falkenberg, Assoc. Prof.
Director of The Integrative Care Science Center
Research group Integrative Care - Karolinska Institutet
2. Ulusal İntegratif Tıp Kongresi Düzenleme ve Bilim Kurulu
Yard.Doç.Dr.Turgay Altınbilek
Uzm.Hemşire Keziban Özcan
Yard.Doç.Dr.Fatma Arıkan
Uzm.Dr.Murat Özdemir
Yard.Doç.Dr.Fatma Gökşin Cihan
Prof.Dr. Öznur Özdoğan
Prof.Dr. Hasan Şenol Coşkun
Dr.Şerafettin Özdoğan
Prof.Dr.Sibel Çubukçu
Doç.Dr.Sezgi Çınar Pakyüz
Prof.Dr.Emine Efe
Prof.Dr. Nurgün Platin
Prof.Dr.Sebahat Gözüm
Prof.Dr. Canfeza Sezgin
Doç.Dr.Mehmet Gürsel
Prof.Dr.Sultan Taşçı
Mary Jo Kreitzer
Prof.Dr. Besti Üstün
Doç.Dr.Salih Mollahaliloğlu
Prof.Dr.Hakan Yaman
Doç.Dr.Ayşe Okanlı
Prof.Dr. İsmail Yakıt
Yard.Doç.Dr.Filiz Okumuş
Uzm.Dr.Sedat Yıldız
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
REVIEW / DERLEME
Sedat Yıldız
1- İntegratif Tıp Derneği, Isparta
HOMEOPATİ VE KANSER TEDAVİSİ - GÜNCELLEME
Özet
Tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarının kullanımı son on yılda giderek artmıştır. Mevcut
literatür klasik homeopati destek tedavisinin, kanser hastalarında global sağlık ve iyilik halinde olumlu
etkisini kabul etmektedir. Homeopatik yaklaşım ile kanserin tam gerilemesi çok az sayıda hastada
görülmekle birlikte, birçok durumda tedaviye kısmi cevap, hafif düzeyde cevap veya hiç cevap
alınamaması durumu izlenmektedir. Bu sonuçlar arasında tam bir neden sonuç ilişkisi kurabilmek ve
homeopati tedavisinin etkisini anlayabilmek için daha ileri çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):1-6.
Anahtar kelimeler: Alternatif tıp, homeopati, kanser
HOMEOPATHY AND CANCER CARE – AN UPDATE
Abstract
The use of complementary and alternative medicine has increased over the past decade. Current
literature suggests a positive influence of additive classical homeopathy on global health and wellbeing in cancer patients. Even complete regression of cancer with homeopathic approach is observed
in very few patients, in most situations, there is partial response, mild response, or no response at all.
Further research is needed in order to establish a definite causal relation between these results and
effects of homeopathic treatment.
Turk J Integr Med. 2015;3(2):1-6.
Keywords: Alternative medicine, homeopathy, cancer
Yıldız S. Homeopati ve Kanser Tedavisi. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):1-6.
Yazışma Adresi: Davraz Yaşam Hastanesi, Pirimehmet Mah., 1721 S., no:15. 32100 Isparta – Türkiye
E posta: [email protected]
Kabul Tarihi: 14 Eylül 2015
Homeopati ve Kanser Tedavisi
Yıldız S.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):1-6.
Tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarının kullanımı son on yılda giderek artmıştır
(1). Kanser hastaları da tamamlayıcı ve integratif tıp yaklaşımlarının yaygın olarak kullanan
bir gruptur. Bu uygulamalardan homeopati, toplum içinde artan popülaritesi ve tıbbi camia
tarafından şüphe ile bakılması ile dikkat çekmektedir. Son yıllarda homeopati, dünyanın
birçok ülkesinde kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Sıklıkla homeopatinin yaygınlaşması ile
birlikte kanser hastalarında bu grup tedavilerin faydaları da sorgulanmaktadır (2). Genel
olarak mevcut literatür klasik homeopati destek tedavisinin, kanser hastalarında global sağlık
ve iyilik halinde olumlu etkisini kabul etmektedir (3). Bu derlemede kanserli hastalarda
homeopatik remedilerin kullanımı ile ilgili 2013-2015 yılları arasındaki mevcut literatür
paylaşılmıştır.
Günümüzde homeopati tedavisi yaygın olarak kullanılmakta ve homeopati alanında
yapılan bilimsel araştırmaların sayısı günden güne artmaktadır. 2015 yılında homeopati
anahtar kelimesi ile bir PubMed taraması 5.000`in; “homeopathy cancer” anahtar kelimeleri
ile yapılan bir tarama ise 250`nin üzerinde sonuç vermektedir (Şekil 1) (4).
Şekil 1. 1984-2015 tarihleri arası “homeopathy” anahtar kelimesi ile yapılan araştırmalarda
yayın sayısı
Güncel bir çalışmada integratif onkoloji servisi sağlayan 236 merkezde akupunktur
(%55.3) ve homeopati (%40.4) en sık kullanılan tamamlayıcı ve integratif tıp uygulaması
olmuştur (5).
Thuja occidentalis, Carcinosinum ve Ruta graveolens`in 1M, 200c ve 30c potenslerde
immün sistem üzerine ve anti-neoplastik özelliklerini inceleyen bir çalışmada toplam lökosit
sayısı, kemik iliği sellüleritesi, α-esteraz pozitif hücre sayısı gibi hemopoetik değişkenler ve
dolaşan antikor sayısı, plak oluşturan hücre sayısı gibi diğer immün cevap değişkenlerinde
iyileşme gözlenmiştir. Bu iyileşme yüksek dilüsyonlarda daha belirgin hale gelmiştir. B ve T
lenfoid hücrelerin proliferasyonu gözlenirken hiçbir yan etki rapor edilmemiştir (6).
2
Homeopati ve Kanser Tedavisi
Yıldız S.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):1-6.
Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde homeopatik remedi olarak Sülfür`ün
antitümör etkisi ve Sülfür ile indüklenen apoptozisi araştıran bir çalışmada Nuclear factorkappaB (NFκB) ve p53 etkilenmesinin potansiyel mekanizma olduğu bildirilmiştir (7).
Gaertner ve arkadaşları glioblastom, akciğer, kolanjiyosellüler ve pankreatik
karsinomlar, metastatik sarkom ve renal hücreli karsinom hastalarından oluşan bir araştırma
grubunda, ilave klasik homeopati uygulamasının genel sağlık ve iyilik hali üzerine etkisi ile
spesifik kanser türleri için beklenen sağ kalım değerlendirmiştir. Beklenen yaşam süresi kısa
olan hasta gruplarında ilave homeopati uygulamasının sağ kalımı arttırdığı gösterilmiştir. Elde
edilen sonuçların küçük bir örneklem grubunu kapsaması ve hastaların özellikleri ile ilgili
sınırlı bilgi içermesi nedeniyle çalışmacılar daha büyük gruplarla randomize, prospektif
araştırmalar planlanmasını önermişlerdir (3).
Bir homeopatik ilaç olan calcarea carbonica`nın anti-kanser etkisi ve calcerea
carbonica ile indüklenen tümör regresyonu üzerine bir çalışmada, mitokondrial transmembran
potansiyel kaybı, kaspaz kaskadı aktivasyonunu izleyen sitokrom c salınımı ve p53`ün etkisi
olası mekanizmalar olarak öne sürülmüş; calcarea carbonica aracılı tümör apoptosisinde ilacın
anlamlı immün modülasyon etkisi gösterilmiştir (8).
İnsan böbrek, kolon ve meme kanserini içeren in vitro kanser modelinde seçilmiş
homeopatik ilaçların ana tentür ve ultramoleküler dilüsyonlarda (30C, 200C, 1M ve 10M)
sitotoksik aktivitesi değerlendirilmiştir. İnsan renal adenokarsinomu hücreleri üzerinde
Sarsaparilla (Sars), insan kolorektal karsinomu üzerinde Ruta graveolens (Ruta), insan meme
karsinomu üzeinde Phytolacca decandra (Phyto) ve malign olmayan hücre serisi üzerinde
Sarsaparilla`nın değerlendirildiği çalışmada ana tentür ve üç homeopatik ilacın ultramoleküler
dilüsyonlarının kanser hücre serilerinde sitotoksisiteyi arttırıcı ve hücre proliferasyonunu
azaltıcı etkisi gösterilmiştir (9).
Ratlarda benzopiren ile indüklenen akciğer kanserinde Condurango 30C ile yapılan
tedavinin Kaspaz-3 aracılı apoptosisi tetikleyerek iyileştirici etkisi olduğu gösterilmiştir (10).
İn-vitro HeLa hücre serisinde bir homeopatik ilaç olan Lycopodium clavatum (5C and
15C) ile yapıaln bir çalışmada ilacın normal periferal kan mononükleer hücreleri üzerine
sitotoksik etki gözlenmezken HeLa hücre serisinde anlamlı apoptosise neden olduğu
bildirilmiştir. İncelenen hücre serisinde DNA fragmentasyon artışı, kaspaz 3 ve Bcl-2-ilişkili
X proteini (Bax) mRNA ve protein ekspresyonunda artış, Bcl2 ve apoptotik proteaz aktive
edici faktör (APAF) ekspresyonunda ve sitokrom-c salınımında azalma izlenmiştir (11).
Antidiyabetik ilaç olarak kullanılan Gymnema sylvestre`nin etanol ekstraktlarının
A375 hücrelerine (insan deri melanomu) hastalığın semptomlarının palyatif tedavisinde etkili
olabileceği gösterilmiştir. Gymnema sylvestre`nin
nükleer DNA fragmantasyonunu
3
Homeopati ve Kanser Tedavisi
Yıldız S.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):1-6.
indüklediği, apoptotik sinyal ile ilişkili sitokrom c, kaspaz 3, poly [ADP-ribose] polimeraz
(PARP) ve Bax`ın mRNA ekspresyon düzeyini arttırdığı, ve kaspaz-active DNase inhibitörü
(ICAD), epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR) ve anti-apoptotik gen Bcl2`nin
ekspresyon düzeyini azalttığı bildirilmiştir. Temel etki mekanizması reaktif oksijen türlerinin
üretimi ve mitokondriye bağlı kaspaz yolağı olarak düşünülmüştür (12).
Dört ana bileşen içeren bir homeopatik formül olan ve menapozal semptomlar için
kullanılan Klimaktoplan®`ın meme kanseri ve malign olmayan meme epitel hücresi üzerinde
konsantrasyon ile ilişkili anti-proliferatif etkisi olduğu bildirilmiştir (13).
Phytolacca decandra`nın etanol ekstraktları homeopatide kronik romatizma,
konjonktivit, psöriazis ve bazı deri hastalıklarında kullanılmaktadır. Phytolacca decandra`nı
deri melanom hücreleri üzerinde etkisini inceleyen bir çalışmada, ilacın reaktif oksijen
türlerinde artış yoluyla kaspaz aracılı sinyali etkileyerek apoptosisi indüklediği bildirilmiştir
(14).
Aristolochia clematitis L. ve Asarum europaeum L.`nin ana tentürleri insan hepatoma
HepG2 hücrelerinin DNA sentezini doza bağımlı olarak inhibe eder. Bitki ektraktındaki bir
bileşen olan Aristoloşik asit I (AAI) insanlarda nefropati ve ürotelyal kanser ile ilişkili
bulunmuştur. AAI`nın sitotoksisite ve genotoksisite incelemesinde hücre proliferasyonunu
inhibe ettiği gösterilmiştir (15).
Beş farklı homeopatik preperatın (Coenzyme Compositum®, Ubichinon
Compositum®, Glyoxal Compositum®, Katalysatoren® ve Traumeel®) ilerlemiş kanser
hastalarında natural killer hücrelerin (NKCs) fonksiyonel aktivitesi üzerine etkilerinin
incelenediği bir çalışmada uygulanan in vivo ve in vitro deneysel protokoller sonunda beş
preperatın da NKC`lerin sitotoksik aktivitesini anlamlı olarak arttırdığı, etkinlik sıralamasının
Ubichinon Compositum® > Glyoxal Compositum® > Katalysatoren® > Traumeel® >
Coenzyme Compositum® şeklinde olduğu ve bu kompleks preperatların ilerlemiş kanser
hastalarında adjuvan immünoterapide kullanılabileceği bildirilmiştir (16).
Literatürde tanımlanan birçok homeopatik remedi ve kanser çalışmalarına rağmen,
uygulayıcılar çoğunlukla bireyselleştirilmiş homeopati değerlendirme ve tedavilerini tercih
etmektedir. Bir kanser araştırma merkezinde son 3 yılda tedavi almış hastalarda yapılan bir
araştırmada 4 seans bireyselleştirilmiş homeopati uygulamasından sonra toplam, fiziksel ve
emosyonel iyilik halinde anlamlı iyileşme gözlenmiştir (17).
Homeopatik yaklaşım ile kanserin tam gerilemesi çok az sayıda hastada görülmekle
birlikte, birçok durumda tedaviye kısmi cevap, hafif düzeyde cevap veya hiç cevap
alınamaması durumu izlenmektedir. Bu sonuçlar arasında tam bir neden sonuç ilişkisi
4
Homeopati ve Kanser Tedavisi
Yıldız S.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):1-6.
kurabilmek ve homeopati tedavisinin etkisini anlayabilmek için daha ileri çalışmalara ihtiyaç
duyulmaktadır (18).
Sonuç olarak sınırlı sayıda araştırmada homeopatik remedilerin bazı kanser
hücrelerinde hücresel değişikliklere neden olduğu gösterilmiştir. Hayvan modellerinde birkaç
homeopatik remedinin belirli tümörlerin gelişiminde inhibitör etkisi bildirilmiştir.
Homeopatik remedilerin konvansiyonel tedaviler ile birlikte kullanıldığı bazı klinik
çalışmalarda homeopatik remedilerin yaşam kalitesini arttırdığı, semptomların şiddetini
azalttığı ve kanserli hastaların sağ kalım süresini iyileştirme potansiyeli olduğu gösterilmiştir.
Bazı laboratuvar çalışmalarda homeopatinin kanser tedavisinde faydalı etkileri olabileceği,
ancak bu faydalı etkinin tespit edilebilmesi için kapsamlı klinik çalışmalara ihtiyaç olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Bütün bu özellikleri ile homeopati, olası faydaları, düşük maliyeti ve
düşük yan etki riski ile bütüncül kanser tedavisinde ilave yöntem olarak kullanılabilir (2).
Kaynaklar
1. Frass M, Friehs H, Thallinger C, Sohal NK, Marosi C, Muchitsch I, Gaertner K, Gleiss A,
Schuster E, Oberbaum M. Influence of adjunctive classical homeopathy on global health
status and subjective wellbeing in cancer patients - A pragmatic randomized controlled trial.
Complement Ther Med. 2015;23(3):309-17.
2. Frenkel M. Is There a Role for Homeopathy in Cancer Care? Questions and Challenges. Curr
Oncol Rep. 2015;17(9):43.
3. Gaertner K, Müllner M, Friehs H, Schuster E, Marosi C, Muchitsch I, Frass M, Kaye AD.
Additive homeopathy in cancer patients: Retrospective survival data from a homeopathic
outpatient unit at the Medical University of Vienna. Complement Ther Med. 2014;22(2):32032.
4. PubMed; arama kelimesi “homeopathy and cancer” www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/
5. Rossi E, Vita A, Baccetti S, Di Stefano M, Voller F, Zanobini A. Complementary and
alternative medicine for cancer patients: results of the EPAAC survey on integrative oncology
centres in Europe. Support Care Cancer. 2015;23(6):1795-806.
6. Remya V, Kuttan G. Homeopathic remedies with antineoplastic properties have
immunomodulatory effects in experimental animals. Homeopathy. 2015;104(3):211-9.
7. Saha S, Bhattacharjee P, Guha D, Kajal K, Khan P, Chakraborty S, et al. Sulphur alters NFκBp300 cross-talk in favour of p53-p300 to induce apoptosis in non-small cell lung carcinoma.
Int J Oncol. 2015;47(2):573-82.
8. Saha S, Hossain DM, Mukherjee S, Mohanty S, Mazumdar M, Mukherjee S et al. Calcarea
carbonica induces apoptosis in cancer cells in p53-dependent manner via an immunomodulatory circuit. BMC Complement Altern Med. 2013;13:230.
9. Arora S, Aggarwal A, Singla P, Jyoti S, Tandon S. Anti-proliferative effects of homeopathic
medicines on human kidney, colon and breast cancer cells. Homeopathy. 2013;102(4):274-82.
5
Homeopati ve Kanser Tedavisi
Yıldız S.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):1-6.
10. Sikdar S, Mukherjee A, Bishayee K, Paul A, Saha SK, Ghosh S, Khuda-Bukhsh AR. Postcancer Treatment with Condurango 30C Shows Amelioration of Benzo[a]pyrene-induced
Lung Cancer in Rats Through the Molecular Pathway of Caspa- se-3-mediated Apoptosis
Induction: -Anti-lung cancer potential of Condurango 30C in rats. J Pharmacopuncture.
2013;16(3):11-22.
11. Samadder A, Das S, Das J, Paul A, Boujedaini N, Khuda-Bukhsh AR. The potentized
homeopathic drug, Lycopodium clavatum (5C and 15C) has anti-cancer effect on hela cells in
vitro. J Acupunct Meridian Stud. 2013;6(4):180-7.
12. Chakraborty D, Ghosh S, Bishayee K, Mukherjee A, Sikdar S, Khuda-Bukhsh AR.
Antihyperglycemic drug Gymnema sylvestre also shows anticancer potentials in human
melanoma A375 cells via reactive oxygen species generation and mitochondria-dependent
caspase pathway. Integr Cancer Ther. 2013;12(5):433-41.
13. Ahn KH, Yi KW, Park HT, Shin JH, Hur JY, Kim SH, Kim T. Anti-proliferative effect of
Klimaktoplan® on human breast cancer cells. Arch Gynecol Obstet. 2013;288(4):833-8.
14. Ghosh S, Bishayee K, Paul A, Mukherjee A, Sikdar S, Chakraborty D, Boujedaini N, KhudaBukhsh AR. Homeopathic mother tincture of Phytolacca decandra induces apoptosis in skin
melanoma cells by activating caspase-mediated signaling via reactive oxygen species
elevation. J Integr Med. 2013;11(2):116-24.
15. Nitzsche D, Melzig MF, Arlt VM. Evaluation of the cytotoxicity and genotoxicity of
aristolochic acid I - a component of Aristolochiaceae plant extracts used in homeopathy.
Environ Toxicol Pharmacol. 2013;35(2):325-34.
16. Toliopoulos IK, Simos Y, Bougiouklis D, Oikonomidis S. Stimulation of natural killer cells
by homoeopathic complexes: an in vitro and in vivo pilot study in advanced cancer patients.
Cell Biochem Funct. 2013;31(8):713-8.
17. Poole J. Individualised homeopathy after cancer treatment. Nurs Times. 2014-14;110(41):179.
18. Pal SK. Homeopathic approach for cancer treatment: my experience. J Altern Complement
Med. 2013;19(5):478-9.
6
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
OLGU SUNUMU / CASE REPORT
ġeyma Betül Yüksel1, Emel Sert 2, AyĢegül Arar Sakarya3, Abdullah Sert 4
1
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği, Ankara
2
Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Geleneksel Ve Tamamlayıcı Tıp Daire BaĢkanlığı, Ankara
3
Dr.med.dent.
4
Sağlık Bakanlığı DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü Ġkili ĠliĢkiler Daire BaĢkanı, Ankara
OLGU SUNUMU: KONDROMALAZİ PATELLA TEDAVİSİ VE HİRUDOTERAPİ
Özet
Tıbbi sülüklerin kan emme esnasında dokuya 100‟den fazla biyoaktif madde salgıladıkları
bilinmektedir. Yüzyıllardır birçok hastalığın ve semptomlarının tedavisinde sülükler kullanılmaktadır.
Bu yazıda sağ diz MRG ile kondromalazi patella teĢhisi konulmuĢ 45 yaĢındaki bir olgu sunulmuĢtur.
Patellofemoral eklemde Ģiddetli ağrı, ödem ve kitlenme Ģikayetleri olan bayan hastaya 7 seans süren
tıbbi sülük uygulaması (Hirudo medicinalis) ile tedavi edilmiĢtir. Hirudoterapiye baĢladıktan sonra,
ağrı ve ödem kaybolmuĢ, eklem hareketlerindeki kısıtlılık gerilemiĢtir. Hirudoterapinin, özellikle
hastaların konforlarının tekrar kazandırılmasında önemli bir geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp
yöntemi olduğu akılda tutulmalıdır.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):7-11.
Anahtar kelimeler: Hirudoterapi, Sülük Tedavisi, Geleneksel-Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp,
Kondromalazi Patella, Patellofemoral Eklem
CASE REPORT: CHONDROMALACIA PATELLAE THERAPY AND LEECH THERAPY
Abstract
It is known that over 100 bioactive substances from the medicinal leeches excrete during sucking
blood. Leeches are used for centuries in the treatment of many diseases and symptoms. In this article
was presented a case of 45-year-old female that her right knee was diagnosed with chondromalacia
patella by MRI. The woman who complained with severe pain in patellofemoral joint , edema and
locked was treated with the medical leech application while 7 sessions (Hirudo medicinalis). After
starting hirudotherapy the pain and edema disappeared,the limitation of joint mobility was decreased.
Hirudotherapy is an important complementary and alternative medicine method that particularly
brings again comfort of the patient back.
Turk J Integr Med. 2015;3(2):7-11.
Keywords: Hirudotherapy, Leech Therapy, Traditional- Complementary and Alternative Medicine,
chondromalacia patella, patellofemoral joint
Yüksel ŞB, Sert E, Sakarya AA, Sert A. Olgu sunumu: Kondromalazi patella tedavisi ve hirudoterapi.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):7-11.
Yazışma Adresi: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği, Ankara - Türkiye
Kabul Tarihi: 16 Eylül 2015
Kondromalazi patella tedavisi ve hirudoterapi
Yüksel ŞB, Sert E, Sakarya AA, Sert A.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):7-11.
GİRİŞ:
Patella dizin önünde yukardan quadriceps tendonu adı verilen aĢağıdan patellar tendon adı
verilen iki adet kiriĢle adeta bir kaldıraç görevi görür ve dizin ekstansiyona gelmesini sağlar.
Patellanın alt yüzü eklem kıkırdağı ile örtülüdür. Eklem kıkırdağı vücudumuzdaki tüm
eklemlerin yüzeylerin örten düzgün bir kaplama malzemesidir. Bu kaygan yüzey, patellanın
femurun özel oluğunda kaymasına yardımcı olur. Patella ve femurdaki oluk birlikte
patellofemoral mekanizmayı oluĢturur (1).
Patellanın altındaki kıkırdakta hasar geliĢtiğinde ortaya çıkan tabloya, kondromalazi patella
adı verilir. Kondomalazi patella da Ģunlar görülür:
1)Ağrı: Diz önü ağrısı sızı Ģeklinde, künt veya zonklayıcı tarzda olabilir. Ağrı karakteristik
olarak merdiven inme-çıkma ve diz 90 derecede bükülü durumda iken özelikle yolculuklarda,
sinemada ortaya çıkar.
2) Krepitasyon: Genellikle patellofemoral artritten kaynaklanan kulakla duyulabilen veya
yalnızca hasta tarafından hissedilen sürtünme sesidir. Diz önü ağrısı için tipik bir bulgu
değildir.
3) Boşalma (Giving Way): Patellofemoral eklemin önemli bir bulgusudur. Kuadriseps
kasının zayıflığının da neden olduğu bu bulgu yük altında diz fleksiyonu-ekstansiyonu
sırasında ortaya çıkar (merdiven inme, yokuĢ aĢağı inme). Diz instabilitelerinde ve menisküs
yırtıklarında da oluĢabilir muayene ile ayrımı olasıdır.
4) Kilitlenme: Dizin ağırlık altında ekstansiyonu sırasında troklear ve patellar sorunlardan
kaynaklanan kilitlenme oluĢabilir, genellikle geçici olan bu durum menisküs yırtıkları ile
karıĢtırılmamalıdır.
5) Şişlik: Fizik muayenede çok sık rastlanmayan, geçici bir durumdur. Ciddi patellofemoral
eksen bozukluklarında, serbest proteoglikan-kıkırdak parçalarının eklem içinde var olduğu
kondral patolojilerde, sinovyal hastalıklarda, kanama ve travmada ĢiĢlik saptanabilir (2).
Patellanın kondromalazisi ilk defa 1906 yılında Buedinger tarafından tanımlanmıĢ olmakla
birlikte “kondromalazi patella” adını ilk defa Aleman kullanmıĢtır (3, 4) Uzun yıllar her diz
önü ağrısı patellar kondromalazi olarak adlandırılmıĢtır. Bugün için bu terim diz önü ağrısı ile
birlikte patella arka yüzündeki kalın kıkırdağın yumuĢaması, saçaklanması ve ülserasyonu
için kullanılmaktadır (5). Diz önü ağrısı ergenlik ve genç eriĢkinlikte sıktır. Otopsi
çalıĢmalarında 20 yaĢ sonrası %50‟nin üzerinde, 50 yaĢ sonrası ise hemen her dizde (%94)
kıkırdakta değiĢiklikler olmaktadır (6). Menisektomi yapılan dizlerde ise artroskopi sırasında
%29 oranında kondromalazi bildirilmiĢtir (7). Outerbridge ise 20 yaĢ sonrası %50‟nin
üzerinde kondromalazi gözlemlemiĢtir (8). Outerbridge kondromalaziyi: Evre I: YumuĢama
ve ĢiĢme Evre II: Fragmantasyon ve fissürleĢme (0.5 inç altında) Evre III: 0.5 inç üzerinde
fragmantasyon ve fissürleĢme Evre IV: Subkondral kemiğe kadar olan kıkırdak erozyonu
olarak sınıflamıĢtır.
8
Kondromalazi patella tedavisi ve hirudoterapi
Yüksel ŞB, Sert E, Sakarya AA, Sert A.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):7-11.
,
Şekil 1: Aksiyel manyetik rezonans görüntülerinde; (a) patellar kıkırdak medial fasette lateral faset ile
kıyasında tam kat kayıp görülmekte (kalın beyaz ok), (b) patellar kıkırdak santralinde incelmenin yanı
sıra subkondral kemiğe ulaĢan harabiyeti ve fokal ödem alanları (beyaz oklar), ayrıca patellar kıkırdak
medial fasette tama yakın kayıp ve kortekste dejenerasyon görülmekte (siyah oklar) (9).
Patellofemoral eklem patolojileri özellikle genç hastalarda diz ağrısının önemli
nedenlerindendir ve tanısında manyetik rezonans görüntüleme (MRG) önemli bir yer tutar. Bu
hastalarda patellofemoral eklem pek çok statik ve dinamik düzensizlikleri ile çeĢitli MR
bulgularına yol açar (9).
Geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp, hastaların konvansiyonel tedavilere ilave olarak
veya konvansiyonel tedavilere alternatif olarak baĢvurdukları tedavi uygulamaları için
kullanılan bir kavramdır. Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif tıp konvansiyonel tıbbın
karĢılayamadığı talepleri karĢılayarak, tıbba bütüncül bir yaklaĢım sunan tanı, tedavi ve
koruma sistemleri olarak tanımlanabilir. Hirudoterpi‟ de bu tedavi yöntemlerinden birisidir.
Sülük, pek çok değiĢik hastalığın tedavisinde yüzyıllardır kullanılmaktadır. Ġngilizce, sülük
„leech" eski Ġngilizcedeki „leace‟ „tabip‟ kelimesinden gelir (10, 11). Sülükle yapılan tedaviye
de leechtherapy veya hirudotherapy denir. Sülüğün tıbbi kullanımı, eski Anadolu
uygarlıklarından Ġyonya‟da Kolofon‟lu (Ġzmir Değirmendere yakınlarında) Nicader tarafından
M.Ö 200‟de ilk kez kaydedilmiĢtir. Bundan birkaç yüzyıl sonra Galen (M.S 129- 199),
hastalıkların salgısal (humoral) teorisini ortaya koydu; buna göre insan vücudu dört salgı
içermekteydi: kan, balgam, sarı safra ve siyah safra. Bu sıvıların dengesindeki değiĢimlerin
hastalıklarla sonuçlandığı, sülüklerin fazla kanı uzaklaĢtırmakla bu dengeyi yeniden
oluĢturmaya yardım ettikleri düĢünülmüĢtü (10). 1820-30‟larda, anestezi, antisepsi ve
antibiyotik uygulamalarının geliĢiminden çok önceleri, Berlin‟de Johann Frederick
Diffenbach (1792-1847), sülüğü, o zaman için karmaĢık sayılabilecek plastik cerrahi
uygulamalarına yardımcı olarak baĢarılı bir Ģekilde kullanmıĢtır (11).
Sülüklerin tükrük bezi salgıları 100'ün üstünde farklı biyoaktif madde (hirudin, kalin,
hyaluronidaz, histamin benzeri maddeler vb.) içerir. Bu salgılar vazodilatör, bakteriyostatik,
analjezik, antiinflamatuvar, antikoagulan ve ödem çözücü özelliğinde olup, mikrodolaĢım
bozukluklarını önleme, organ ve dokuların hasarlı vasküler permeabilitesini onarma, hipoksiyi
düzeltme, kan basıncını düĢürme, immüniteyi arttırma, ağrıyı azaltma ve organizmanın
biyoenerjetik durumunu arttırma yeteneğine sahiptir. Hirudoterapi çeĢitli hastalıklarda ve
cerrrahi komplikasyonlarda kullanılmaktadır (12).
9
Kondromalazi patella tedavisi ve hirudoterapi
Yüksel ŞB, Sert E, Sakarya AA, Sert A.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):7-11.
Yazımızda, patellofemoral ekleminde stage 4 konromalazi geliĢmiĢ Ģiddetli ağrı, ödem ve
kilitlenme Ģikâyetleri olan bir hastanın tedavisinde hirudoterapiye, Türk hekimlerinin
dikkatlerini çekmek amacıyla yer verdik.
OLGU SUNUMU:
45 YaĢında bayan lise de biyoloji öğretmeni olarak 24 yıldır görev yapmakta olan hastanın iki
yıl önce okulda merdiven çıkarken sağ diz çevresinde ani bir ağrı ile merdiven çıkmakta
güçlük ile Ģikâyetleri baĢlamıĢ. Ardından diz çevresinde ödem geliĢmiĢ. Farklı hastanelerdeki
ortapedistler tarafından fizik muayenesi yapılan hastaya çelilen MRG da stage 4 kondromalezi
patella ve medial menisküs posterior hornunda grade 2 dejenerasyon izlenmiĢ. Medikal
tedaviye dirençli hasta sadece kısa bir süre analjezik, antiinflamatuar kullanan hasta
Ģikâyetlerinin artarak devam etmesi sebebiyle tavsiye üzerine sülük tedavisi almaya baĢlamıĢ.
Ġlk seansta hacamat (6 adet kupa terapisi) uygulanan hastaya haftada bir seans olmak üzere
toplam 7 seans her iki dize dörder adet sülük uygulandı. Tedavinin ardından yaklaĢık bir
buçuk ay sonra hastanın Ģikâyetlerinin tamamen gerilediği gözlendi. Merdiven çıkma, diz
çökme gibi egzersizleri rahatlıkla yapabildiğini belirten hasta uygulanan tedaviden oldukça
memnun kaldığını ifade etti. Uygulamada kullanılan her suluk tek bir sefer kullanılarak daha
sonra alkol içerisinde imha edildi. Ġmha edilmiĢ olan sülükler, belediyenin tıbbi atık imha
ekiplerine teslim edildi.
TARTIŞMA:
Sülük tedavisinin eklem ve eklemi saran kıkırdak doku üzerindeki etki mekanizması tam
olarak bilinmemektedir. Sülük salyası içinde bulunan maddeleri kan emmek için yapıĢmıĢ
olduğu doku ve çevresine yavaĢ yavaĢ zerk eder. Eklem hastalıklarının semptomatik
tedavisinde sülük tedavisi sadece lokal olarak kan alma Ģeklindeki etkisiyle değil; sülük
salyasının ihtiva ettiği maddelerin, analjezik, antiinflamatuvar ve kan sulandırıcı etkileri ile
eklem çevresinde kan ve lenf dolaĢımını artırıcı ve lokal olarak metabolik olaylar üzerinde
pozitif yönde etkilemesi sonucu olduğu düĢünülebilir. Kan ve lenf drenajının artması,
konjesyonunu azaltır, bu mekanizma da ilave iyileĢtirici etki sağlar.
Fareler üzerinde yapılan bir çalıĢmada sülük salyasının çok kuvvetli ödem çözücü ve
dekonjesyon etkisi olduğu gösterilmiĢtir (13,14). Bu çalıĢmalarda farklı yöntemlerle fareler
üzerinde oluĢturulan yara ve yanıklar üzerinde sülük tedavisinin yara iyileĢmesi üzerinde
olumlu etkileri olduğu görülmüĢtür.
Sülük tedavisinin sistemik etkileri olabileceğini gösteren çalıĢmalar da vardır. Sülük
salyasının bir kısmının venöz dolaĢımla viseraya gideceğini ve dolaĢımı iyileĢtirme yönünde
bir vazoaktif refleks uyarabileceği ile sürülmüĢtür. Bu refleks uyarım sonucu olarak da
trombolitik, antitrombotik, antiagregan, anti-inflamatuvar, vazoaktif ve trofik (doku
beslenmesini olumlu yönde etkileyen) bir viseral cevap oluĢur (15).
Ayrıca her ne kadar kondromalazi, menüsküs veya diğer travmatik yaralanmalarda sülük
tedavisinin etkinliğini gösteren çalıĢmalar randomize kontrollü bir çalıĢmaya rastlanmadı ise
de bireysel olarak menüsküsün semptomatik tedavisinde sülük uygulamasının faydalı
olduğunu söyleyenler vardır.
10
Kondromalazi patella tedavisi ve hirudoterapi
Yüksel ŞB, Sert E, Sakarya AA, Sert A.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):7-11.
SONUÇ:
Tıbbi literatürde yer alan çok sayıdaki çalıĢmada ortaya konduğu gibi, hirudoterapinin çeĢitli
hastalıklardaki tedaviye yardımcı rolü inkâr edilemez. Ülkemizin tıbbi sülük kaynağı
acısından zengin olduğu ve temin zorluğu olmadığı düĢünülürse Türk hekimlerinin bu
uygulamadan etkin ve bilinçli bir Ģekilde yararlanması gerektiğini düĢünmekteyiz.
Kaynaklar
1. http://drmehmetsubasi.com/ortopedik-travma-patellofemoral-sorunlar-kondromalazi-patella36.html
2. http://www.umithazar.com/hastalik.tedavi/1954/Kondromalazi.Patella,
3. Büdinger K. Über die Ablösung von Gelenkteilen und verwandte Prozesse. Dtsch Z Chirurg
1906;84:311-65.
4. Aleman O. Chondromalacia post-traumatica patellae. ActaChir Scand 1928;63:149.
5. Akgün I. Patello-femoral hastalıklar. In: Tandoğan RN, Alpaslan MA, editörler. Diz cerrahisi.
Ankara: Haberal Eğitim Vakfı; 1999. p. 215-46.
6. Owre A. Chondromalacia patellae. Acta Chir Scand 1936;77(Suppl. 41):1-156.
7. Wiles P, Andrews PS, Devas MB. Chondromalacia of the patella. J Bone Joint Surg [Br]
1956;38:95-113.
8. Outerbridge RE. Further studies on the etiology of chondromalacia patellae. J Bone Joint Surg
[Br] 1964;46:179-90.
9. Gökçen Çoban, Nefise Çağla Tarhan BaĢkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim
Dalı, Ankara Patellofemoral eklem patolojilerinin değerlendirilmesinde manyetik rezonans
görüntülemenin rolü; TOTBĠD Dergisi 2012;11(4):302-313
10. Wells MD, Ralph T, Manktelow RT, Boyd JE, Bowen V. The medical leech: an old treatment
revisited. Microsurgery 1993; 14: 183-6.
11. Sawyer RT. Johann Frederick Diffenbach: successful use of leeches in plastic surgery in the
1820s. British J Plas Surg 2000; 53: 245-7.,
12. Kenan AYDOĞAN Deri ve Zührevi Hastalıkları AD, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Bursa, Dermatolojide Hirudoterapi; Turkiye Klinikleri J Dermatol-Special Topics
2013;6(1):65-75
13. Gilyova OS, editor Hirudotherapy and the skin, 5th international conference on biotherapy;
2000; Wurzburg,.
14. Gilyova OS, editor Hirudotherapy in modern Russian medicine: clinical and experimental
aspects. 6th international conference on biotherapy; 2003; Siva.
15. Bogdanova II, Demidova OO, Polikarpova EE. Hirudo medicinalis in the treatment of painful
muscle syndromes of osteochondrosis. . Baskova IP, editor. Luberzi: Girudo-Med.; 2003.
11
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
DERLEME / REVIEW
Emel Sert1, Ayşegül Arar Sakarya2, Şeyma Betül Yüksel3, Abdullah Sert4, Sema Tüfekçi1
1
Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Geleneksel Ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanlığı,
Ankara
2
Dr.med.dent.
3
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği, Ankara
4
Sağlık Bakanlığı, Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü
TIBBİ SÜLÜKLER VE TIBBİ SÜLÜK SALYASININ ÖZELLİKLERİ
Özet
Sülükler insanlık tarihi kadar eski çağlardan bu yana birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır.
Hatta İbn-i Sina‟nın 18.yy‟a kadar birçok Avrupa ülkesinde okutulan Kanun-Fit-tıb adlı eserinde
sülükler hakkında geniş bilgilere yer verilmiştir. Tıbbi sülüklerin bilinen 15‟e yakın türü bulunmakta
olup, Türkiye‟de yaygın olarak H.Medicinalis ve H.Verbana‟nın yaşadığı bilinmektedir. Son yıllarda
dünyada en önemli tıbbi sülük ihraç eden ülkelerden birisi Türkiye‟dir. Tıbbi sülüklerin kan emme
esnasında 100‟ün üstünde biyoaktif madde salgıladıkları bilinmektedir. Bu biyoaktif salgıların; ağrı
kesici(analjezik),ateş düşürücü (anti piretik), antibakteriyel ve bakteriostatik, antienflamatuar,
vazodilatatör,kan basıncını düşürücü,antikoagülan ,hasarlı organ ve dokuların vasküler
permeabilitesini artırıcı ,kapiller ve venöz sirkülasyon bozukluklarını giderici,ödem çözücü
özelliklerinin yanısıra hipoksiyi düzenleme,immün sistem direncini artırıcı özellikleri de başlıca
bilinen etkileridir.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):12-18.
Anahtar kelimeler: Sülük, salya, hirudin
PROPERTIES OF MEDICINAL LEECHES AND MEDICAL LEECH SALIVA
Abstract
Leeches are used in the treatment of many diseases since ancient times as the history of mankind.
Even Ibn Sina gave extensive information about leeches in his book, the Canon of Medicine that
taught until 18th century in many European countries (1). There are nearly 15 known species of
medicinal leech which is widely known as h.medicinalis and h.verbana. They are living in Turkey. In
recent years one of the most important countries in the world to export the medicinal leech is Turkey.
It is known that over 100 bioactive substances from the medicinal leeches excrete during sucking
blood. These bioactive secretion has an effect such as pain relievers (analgesics), antipyretic (antipyretic), antibacterial and bacteriostatic, anti-inflammatory, vasodilator, lowering blood pressure,
anticoagulation, damaged organs and vascular permeability-enhancing tissues, capillary and venous
circulation disorders, relieving hypoxia regulation as well as the swelling solvent properties,
increasing immune system resistance.
Turk J Integr Med. 2015;3(2):12-18.
Keywords: Medicinal leech, secretion, hirudin
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Tüfekçi S. Tıbbi sülükler ve tıbbi sülük salyasının özellikleri.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):12-18.
Yazışma Adresi: Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Geleneksel Ve Tamamlayıcı Tıp Daire
Başkanlığı, Ankara - Türkiye
Kabul Tarihi: 16 Eylül 2015
Tıbbi sülükler ve tıbbi sülük salyasının özellikleri.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Tüfekçi S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):12-18.
GİRİŞ:
Sülüğün Genel Özellikleri
Sülükler, tatlı su amfibi olan genellikle siyah, kahve renkli, zeytin yeşili veya kırmızı renkli
üzerlerinde kuşak ve benekler bulunan harikulade hayvanlardır. En küçük sülük 1 cm
uzunluğunda olmakla beraber çoğu türler 2,5 cm uzunluğundadır. İnsan ve hayvan sağlığı ile
alakalı sülükler 20 cm‟ ye kadar ulaşabilirler. Çapları ise 10-12 mm civarındadır. Hatta
amazonlarda yaşayan bazı türler 45 cm ye kadar ulaşmaktadır. 15 000 den fazla türü
bulunmakta olup, bunların 720 civarında olanı Hirudinea cinsinden olduğu tespit
edilmiştir(2). Hirudo Medicinalis tıbbi uygulamalarda en sık kullanılan sülük cinsidir.
Sülüklerin çoğu ektoparazit olup kan emerek beslenen canlılardır. Sülüğün insanı tiksindiren
bir canlı olarak değil, hastalıkların tedavisinde yardımcı bir şifa kaynağı olarak görülmesi
gerekir.
Sülüğün ağzında üçgen yıldız şekline benzer iz bırakan üç adet çene ve bu çenelerin her
birinin üzerinde ise yaklaşık 100 minik diş vardır. Ayrıca kuyruk kısmında sülüğün
yapışmasını ve sağlam durmasını sağlayan bir emme organı daha vardır(3). Baş bölgesinde
ışığa hassas beş çift görme organı vardır. Sivrisineklere benzer bir şekilde 3 adet çenenin
üzerinde bulunan keskin dişleriyle ağrısız bir şekilde cildi ensize ederek emmeye başlarlar ve
salyasındaki çeşitli etkenleri (lokal anestezik, histamin benzeri vazodilatatörler, pıhtılaşmayı
engelleyici maddeler, yayılma faktörleri, vb.) bu bölgeye salarlar. İşitme organları
bulunmamaktadır. Sülükler bölgenin kanlanmasına bağlı olarak birkaç dakikadan birkaç saate
kadar ortalama 2-15 ml kadar kan emebilirler. Emme neticesinde kendi ağırlıklarının 10
katına kadar ulaşabilirler. Emdikleri kan ile bir yıla kadar yeniden beslenmeden yaşayabilirler.
Sülüklerin vücutları 34 segmentten meydana gelir. 9-10-11 nolu segmentlerde „cilitellum‟
yerleşmiştir. Bu kısma „clitellar bölge‟ denir, bu bölgede bir erkek ve bir dişi üreme deliği
vardır. Sülükler sürünme,yüzme ve dalgalanma olmak üzere üç tip hareket yaparlar. Sülükler
kanı emerken, kanın şekilli elemanlarını midede depolar; serumunu ise dışarı atarlar. Sindirim
sistemlerinde emdiği kanın sindirilmesinde etkili olan „Aeriomonas Hydrophila‟ adlı bakteri
ile birlikte sembiyon bir yaşam sürerler.
Sülük Salyası ve Özellikleri
Tıbbi sülükler zannedildiği gibi kirli kanı emerek tedavi yapmazlar. Tedavi edici özellik kanın
alınmasında değil, kan emilirken vücuda verilen salgıdadır. Sülük salyasında şu ana kadar
tespit edilen başlıca biyoaktif maddeler şunlardır (4,5,6).
Hirudin: Hirudin, 9000 molekül ağırlığında bir polipeptiddir. Trombin ile enzim inhibe edici
kompleks oluşturarak fibrinojenin fibrine dönüşümünü engeller. Heparinin aksine hirudin
aktivitesi için Antitrombin III gerekmez ve koagülasyon esnasında salgılanan Trombosit
13
Tıbbi sülükler ve tıbbi sülük salyasının özellikleri.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Tüfekçi S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):12-18.
faktör-4 (heparini nötralize eder) tarafından da inaktive edilmez. Pıhtılaşma faktörlerinin
biyosentezi ile etkilenmez. Lipoprotein lipaz gibi kandaki diğer enzim sistemlerini etkilemez
(7). Hirudin 65 aminoasitten oluşan antikoagülan bir madde olmasından ötürü piyasada
bilinen pek çok farmasötik kan sulandırıcılardan çok daha yüksek etkiye sahiptir. Özellikle
ameliyathanelerde trombüs gelişimini engellemek için Heparin yerine kullanımı tercih
edilmektedir (8,9). Hirudin ilk kez 1884 yılında adı konmaksızın tariflenmiş iken; 1976
yılında ise bilinen ismiyle hirudin olarak yapısı açıklanarak kesin tanımı yapılmıştır.
Koagülasyonun son evresinde fibrinojen, trombin vasıtasıyla fibrine dönüştürülür. Hirudin
salgısı ise trombini inhibe edecek biçimde bağlanarak; fibrinojenin fibrine dönüşmesine mani
olur.Trombinin işlevini engelleyen en güçlü inhibitör Hirudindir. Antitrombinin tersine,
hirudin sadece Trombinin aktivitesini inhibe ederek fibrinojen üzerinde etki gösterir. Diğer
serum proteinlerinin biyolojik aktivitesini etkilemez. Bundan dolayı hirudin pıhtı oluşmasını
engeller ve oluşmuş olan pıhtı üzerinde de trombolitik (pıhtıyı eritici) etki gösterir (10). Bu
etkilerinden faydalanabilmek için; doğal kaynak olarak canlı sülüklerden gereksinim
duyulduğu kadar yeterince hirudin sağlanamadığından recombinanat biyoteknoloji
kullanılarak, kimyasal olarak hirudinin daha ucuz yollardan elde edilmesi sağlanmıştır.
Değişik firmalar tarafından ticari olarak üretilerek antikoagülan tedavide kullanılmak
amacıyla hazır hirudin preparatlar piyasada mevcuttur. Örnek: Bivaluridin (Angiomax),
Desuridin (Revasc/Iprivask), Lepuridin (Refludan), Thrombexx, Extrauma antikoagülan
tedavide yaygın kullanılmaktadır.
Hiyaluronidase (Spriding faktör): Etki mekanizması dokularda bulunan hiyaluronik asidi
çözerek gerçekleşmektedir. Böylelikle sülüğün salyasında bulunan diğer maddelerin daha iyi
geçişini sağlar. Antibiyotik etkilidir, dokularda dolaşım bozukluğuna bağlı lokal ödemlerin ve
hipoksinin giderilmesinde oldukça etkilidir. Sülük salyasının viskositesini artırır. Ayrıca
kozmetikte de sıkça kullanılır (11).
Hirudin Antistasin (Hirustasin): Trypsin, alpha- chymotrypsin, antistasin- tipi serinproteinaz, granulocyte cathepsin G ve doku kallikrein inhibitörüdür. Doku kaliklereinini
inhibe etmesinden ötürü selektif olarak kan basıncı kontrolünde etkilidir.Aynı zamanda
koagülasyonda da etkili olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca kemotripsin nötrofilik katepsin G
ve tripsini de inhibe eder (12,13). Antimetastetik özelliği olduğunu düşünenler de vardır.
Kanser hücreleri tarafından doğrudan uyarılan Faktör Xa‟ yı inhibe ederek antimetastatik
görev gördüğü düşününülmektedir (13,14).
Destabilase: Sülük tedavisinin göz hastalıkları ile pankreas rahatsızlıklarında, diabette ve
aterosklerozda etkili olduğunun mekanizmasını destabilase ile açıklamak mümkündür. Çünkü
bu tip rahatsızlığı olan hastalarda oldukça çok miktarda bulunan endo-isopeptitlerin
destabilase enzimi tarafından eritildiği tespit edilmiştir. Destabilasenin trombolitik etkisi
vardır, aynı zamanda fibrinin eritilmesinde etkilidir. Çozülebilen çapraz bağlı fibrini
depolarize ederek disagregasyon ve fibrinolizisle pıhtının çözünmesinde etkilidir. Bununla
14
Tıbbi sülükler ve tıbbi sülük salyasının özellikleri.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Tüfekçi S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):12-18.
beraber destabilasenin duyu nöronları üzerinde nöron stümüle edici etkisi olduğu da
gözlemlenmiştir. Aynı etki Bdellin B için de geçerlidir.
Calin: Sülük salyasında bulunan calinin doku geçirgenliğini artırıcı özelliği vardır(17). Kanın
pıhtılaşmasını engeller. Von Willebrand faktörünün kollajene bağlanmasını inhibe eder,
böylelikle kollajen-mediated platelet agregasyonunun önüne geçer. Kollajen doğal bir
koagülasyon ajanıdır(18).
Hementin: Sülük salyasında bulunan hementin fibrinolitik etkisiyle göze çarpar. Hementin
fibrinojende bulunan peptit bağlarını parçalayarak bu etkisini gösterir(19). Hementin aynı
zamanda antikoagülan proteolitik bir enzimdir. En fazla büyük boy sülüklerin salyasında
bulunur. Ürokinaz, trombin ve streptokinaz gibi maddeleri ihtiva eden ilaçlar tarafından
eritilemeyen bol miktarda platelet içeren pıhtıları eritebilir.
Decorsin: Sülük salyasında bulunan decorsin, oldukça güçlü bir platelet agregasyon
inhibitörüdür. Bu etkisinin yanı sıra trombosit agregasyon inhibitörüdür, glikoprotein IIb-IIIa
antagonistidir. Söz konusu protein laboratuar ortamında Macrobdella decoradan saflaştırılarak
üretilebilmektedir(20).
Eglins: Antienflamatuar hastalıkların tedavisinde etkilidir. Antienflamatuar, chymase,
elastaz,subtilisin Alfa kemotripsin ve katepsin G‟nin etkilerini inhibe eder.Şok ve Anfizem
üzerindeki etkileri deneylerle gösterilmiştir (21).
Antistasin (Factor Xa Inhibitor): Sülük salyasında bulunan antistatin oldukça güçlü
protrombinaz inhibitörüdür, protrombini trombine çeviren Faktör Xa inhibitörü olarak ta
bilinmektedir.
LDTI : “Sülük Kaynaklı Triptaz İnhibitörü” olarak ta bilinmektedir. Allerjik reaksiyonlarda
ve enflamasyonda etkili olduğu tahmin edilmektedir. Mast hücrelerindeki proteolitik
enzimleri inhibe eder(22).
Apyrase(Adenosin difosfataz): Sülük uygulamalarından sonra birkaç saat sürebilen
sekonder hemorajiyi sağlar. Calin gibi kollajenaz ve prostaglandini antagonize eder.
Böylelikle platelet agregasyonunu inhibe eder. Sülük salyasından izole edilen prostonoid ve
apyrasa bileşenlerin ADP ile indüklenen trombosit agregasyonunu engellediği gösterilmiştir
(23).
Acetycholine : Kas sinir uyarılarının iletimini aktive edici rolü vardır. Vazodilatör etkilidir.
Sülük salyasında katekolaminlere benzer maddeler de vardır, bu maddeler de sinir hücrelerine
etki eder. Sülük salyasının nötrofillerin fagositik aktivitelerini artırdığı da gösterilmiştir (24).
Anesthetic: Sülükler ısırma esnasında anestezi tesiri sağlayan anesthetic madde salgılar.
15
Tıbbi sülükler ve tıbbi sülük salyasının özellikleri.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Tüfekçi S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):12-18.
Ghilanten: Protrombinaz inhibitörüdür.
Bdellins: Antiplazmin ve antienflamatuar etkisi olan bdellins, proteinaz inhibitörüdür.
Kanama zamanını uzatıcı etkisi vardır. Bu etkisini tripsin, plazmin ve akrosini inhibe ederek
gerçekleştirir (25,26). Destabilase ve Bdellin B‟nin duyu nöronları üzerinde nöron uyarıcı
etkisi olduğu gözlemlenmiştir (27). Sülük tedavisinin nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde
etkili olduğunu bu bağlamda söylemek mümkündür. Dopamin, serotonin, acetycholine gibi
sülük salyasında katekolaminlere benzer salgılar da mevcuttur. Bu maddeler de sinir
hücrelerine etki eder ayrıca sülük salyası nötrofillerin fagositik etkilerini artırıcı etki de
göstermektedir (24).
PAF Antagonist: Sülük salyasında bulunan PAF Antagonist “platelet aktive edici faktör”
olarak da bilinmektedir. Enflamasyonu azaltıcı etkisi vardır(28).Etki mekanizması calin ve
apyrase‟ye benzer.Prostaglandin ve kollajenezi antagonize ederek platelet agregasyonunu
inhibe eder (18).
Orgalese : Lokal kan dolaşımı bozukluklarının düzeltilmesinde ve mikrokapiller yapının
oluşmasında etkilidir. Bu etkisi ile geleneksel ve tamamlayıcı tıpta sıkça tercih edilmektedir.
Carboxypeptidase A Inhibitors : Kan sirkülasyonunu artırıcı etkisi vardır.
Histamine like substances : Sülüğün ısırdığı yerde oluşan lokal ödemi önler. Sülük
uygulanan bölgedeki kan sirkülasyonunu artırır. Kısaca vazodilatör etki sağlar denilebilir (5).
Bu salgı sülük uygulamalarından sonra gelişen alerjik reaksiyonların etkenidir.
Compliment Inhibitors : Etki mekanizması doğal kompleman inhibitörlerine benzer.
Granulositik nötral proteazlar : Antienflamatuar etkisi vardır. Proteinaz inhibitörüdür
(25,26).
Subtilisin : Antienflamatuar etkisi vardır. Proteinaz inhibitörüdür (25,26).
α – kimotripsin inhibitörü : Antienflamatuar etkisi vardır. Proteinaz inhibitörüdür(25,26).
SONUÇ :
Çok eski çağlardan bu yana hastalıkların tedavisinde kullanılan tıbbi sülükler ile ilgili kayıtlar
M.Ö. 3500 yılından daha eskidir. Mısırlı firavunların mezarları sülük resimleri içermekte,
Antik Yunan ve Roma metinlerinde sülükle tıbbi tedavi açıklamaları bulunmaktadır.
16
Tıbbi sülükler ve tıbbi sülük salyasının özellikleri.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Tüfekçi S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):12-18.
Türkiye tıbbi sülük bakımından dünyanın en önde gelen ihracat ülkelerinden biridir. Ülkemiz,
halen doğal ortamından toplanarak sülük ihracatı yapan ve dünya tıbbi sülük ihtiyacının 2/3
„sini karşılayan tek ülkedir. Önemli ölçüde tıbbi sülük ihracatımız olduğu halde tıbbi sülükle
tedaviye yeterince önem verilmemesi, bu konudaki eksikliğimiz olarak öne çıkmaktadır.
Tıbbi sülükler sanıldığının aksine yalnızca kirli kanı emerek tedavi yapmazlar. Tedavi edici
özelliği kanın alınmasında değil kan emilirken vücuda verilen salgıda gizlidir.
Sonuç olarak; tıbbi sülüklerin bulunması açısından çok şanslı olan yurdumuzun bu kıymetli
kaynağının daha iyi değerlendirilmesi ve hirudoterapinin modern tıp uygulamalarında
tedaviye destek olarak daha etkin bir şekilde kullanılmasının yaygınlaşması çok önemlidir.
Yeni ve çok detaylı araştırmalar yapılarak sülüklerin salgılarından birçok hastalığın
tedavisinde kullanılabilecek yeni aktif biyolojik maddeler elde edilebilmesi ve hirudin gibi
bilinen çeşitli maddelerin de yerli üreticiler tarafından üretilerek tıbbın hizmetine sunulması
gerekmektedir.
Kaynaklar
1. Sînâ İ-i. El-Kânûn Fi't-Tıbb Birinci Kitap. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi yayını: 371; 2009.
2. Halton CM. Those Amazing Leeches. Minneapolis, Minnesota: Dillon Press, Inc.; 1989. 120
p.
3. Yantis MA, O'Toole KN, Ring P. Leech therapy. Am J Nurs. 2009;109(4):36-42; quiz 3.
4. Baskova IP, Zavalova LL, Basanova AV, Moshkovskii SA, Zgoda VG. Protein profiling of
the medicinal leech salivary gland secretion by proteomic analytical methods. Biochemistry
Biokhimiia. 2004;69(7):770-5.
5. Rigbi M, Orevi M, Eldor A. Platelet aggregation and coagulation inhibitors in leech saliva and
their roles in leech therapy. Semin Thromb Hemost. 1996;22(3):273-8.
6. Eldor A, Orevi M, Rigbi M. The role of the leech in medical therapeutics. Blood Rev.
1996;10(4):201-9.
7. Wells MD, Ralph T, Manktelow RT, Boyd JE, Bowen V. The medical leech: an old treatment
revisited. Microsurgery 1993; 14: 183-6.
8. Eldor A, Orevi M, Rigbi M. The role of the leech in medical therapeutics. Blood Rev.
1996;10(4):201-9.
9. Fields WS. The history of leeching and hirudin. Haemostasis. 1991;21 Suppl 1:3-10.
10. Rydel TJ, Tulinsky A, Bode W, Huber R. Refined structure of the hirudin-thrombin complex.
Journal of molecular biology. 1991;221(2):583-601.
11. Hovingh P, Linker A. Hyaluronidase activity in leeches (Hirudinea). Comparative
biochemistry and physiology Part B, Biochemistry & molecular biology. 1999;124(3):319-26.
12. Uson I, Sheldrick GM, de La Fortelle E, Bricogne G, Di Marco S, Priestle JP, et al. The 1.2 A
crystal structure of hirustasin reveals the intrinsic flexibility of a family of highly disulphidebridged inhibitors. Structure. 1999;7(1):55-63.
17
Tıbbi sülükler ve tıbbi sülük salyasının özellikleri.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Tüfekçi S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):12-18.
13. Sollner C, Mentele R, Eckerskorn C, Fritz H, Sommerhoff CP. Isolation and characterization
of hirustasin, an antistasin-type serine-proteinase inhibitor from the medical leech Hirudo
medicinalis. European journal of biochemistry / FEBS. 1994;219(3):937-43.
14. Tuszynski GP, Gasic TB, Gasic GJ. Isolation and characterization of antistasin. An inhibitor
of metastasis and coagulation. The Journal of biological chemistry. 1987;262(20):9718-23.
15. Gilyova O, Rogozhnikov G, Barer G, all e. Hirudotherapy from the depth of centuries. . Perm:
West-Ural Branch of Russian Academy of Science Publishing House,; 1988.
16. Baskova IP, Nikonov GI. Destabilase, the novel epsilon-(gamma-Glu)-Lys isopeptidase with
thrombolytic activity. Blood coagulation & fibrinolysis : an international journal in
haemostasis and thrombosis. 1991;2(1):167-72.
17. Rigbi M, editor The antihemostatic armamentarium of leech saliva and its therapeutic
potential. Book of abstracts of the 3rd international conference on biotherapy; 1998;
Jerusalem.
18. Munro R, Jones CP, Sawyer RT. Calin--a platelet adhesion inhibitor from the saliva of the
medicinal leech. Blood coagulation & fibrinolysis : an international journal in haemostasis and
thrombosis. 1991;2(1):179-84.
19. Malinconico SM, Katz JB, Budzynski AZ. Hementin: anticoagulant protease from the salivary
gland of the leech Haementeria ghilianii. The Journal of laboratory and clinical medicine.
1984;103(1):44-58.
20. Seymour JL, Henzel WJ, Nevins B, Stults JT, Lazarus RA. Decorsin. A potent glycoprotein
IIb-IIIa antagonist and platelet aggregation inhibitor from the leech Macrobdella decora. The
Journal of biological chemistry. 1990;265(17):10143-7.
21. Siebeck M, Hoffmann H, Weipert J, Fritz H. Effect of the elastase inhibitor eglin C in porcine
endotoxin shock. Circulatory shock. 1992;36(3):174-9.
22. Sommerhoff CP, Sollner C, Mentele R, Piechottka GP, Auerswald EA, Fritz H. A Kazal-type
inhibitor of human mast cell tryptase: isolation from the medical leech Hirudo medicinalis,
characterization, and sequence analysis. Biological chemistry Hoppe-Seyler.
1994;375(10):685-94.
23. Rigbi M, Orevi M, Eldor A. Platelet aggregation and coagulation inhibitors in leech saliva and
their roles in leech therapy. Semin Thromb Hemost. 1996;22(3):273-8.
24. Baskova IP, Nikonov GI, Mirkamalova Egea. The infl uence of the drug from medicinal
leeches (Hirudo medicinalis) on phagocytosis and the complement system. Kaz Med J.
1988;69:334–6.
25. Seemuller U, Dodt J, Fink Eea. Proteinase inhibitors of the leech Hirudo medicinalis
(hirudins, bdellins, eglins). New York: Science Ltd, Elsevier; 1986.
26. Seemuller U, Meier M, Ohlsson K, Muller HP, Fritz H. Isolation and characterisation of a low
molecular weight inhibitor (of chymotrypsin and human granulocytic elastase and cathepsin
G) from leeches. Hoppe-Seyler's Zeitschrift fur physiologische Chemie. 1977;358(9):1105-7.
27. Chalisova NI, Baskova IP, Zavalova LL, Pennijainen VA. The neurite-stimulating influence of
components of medicinal leech salivary gland secretions in organotypic culture of spinal
ganglia. Neurosci Behav Physiol. 2003;33(1):85-8.
28. Orevi M, Rigbi M, Hy-Am E, Matzner Y, Eldor A. A potent inhibitor of platelet activating
factor from the saliva of the leech Hirudo medicinalis. Prostaglandins. 1992;43(5):483-95.
18
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
DERLEME / REVIEW
Emel Sert1, Ayşegül Arar Sakarya2, Şeyma Betül Yüksel3, Abdullah Sert4, Mehmet Zafer Kalaycı5
1
Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Geleneksel Ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanlığı,
Ankara
2
Dr.med.dent.
3
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği, Ankara
4
Sağlık Bakanlığı, Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü İkili İlişkiler Daire Başkanı, Ankara
5
Sağlık Bakanlığı, Geleneksel Ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanı, Ankara
KUPA UYGULAMASI VE KUPA UYGULAMASININ KLİNİK ARAŞTIRMALARI
Özet
Bölgesel vakum aletleri yardımıyla, vücuttaki enerjiyi bloke eden çoğunluğu kapiller damarlara ait
toksik maddelerin teşkil ettiği kanın yüzeysel cilt kesikleri oluşturarak emniyetli bir biçimde
alınmasını sağlayan işleme yaş kupa uygulaması denir. Yaş kupa uygulaması “hacamat” olarak ta
ülkemizde adlandırılmaktadır. Yaş kupa uygulaması hem koruyucu hem de tedavi edici olarak
düşünülebilecek, geleneksel ve tamamlayıcı bir tıp yöntemidir. Kupa uygulamasına İngilizcede
“cupping”; yaş kupa uygulaması ise “wet cupping” olarak adlandırılmaktadır. Arapça da ise “hijame”
olarak bilinmektedir. Hijame (el-hicame) deyimi Arap-İslam ülkelerinde sadece yaş kupa tedavisi için
kullanılmaktadır.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):19-25.
Anahtar kelimeler: Kupa terapisi, hacamat, geleneksel ve tamamlayıcı tıp
CUPPİNG THERAPY PRACTİCE AND CLİNİCAL RESEARCH APPLİCATİONS OF
CUPPİNG
Abstract
The wet cupping application; with the help of regional vacuum instruments, is the process by which
the blood to constitute receipt in a safe way by creating superficial skin cuts. Thereby capillaries are
remoted which contain toxic substances that block the energy in the body of the vascular. Wet Cup
Practice is called as cupping (Hijamah) in our country. Wet Cup practice is traditional and
complementary medicine techniques can be considered as both a preventive and therapeutic. Cup
application is named in English "cupping", while wet cup application is called as "wet cupping" . In
Arabic it is known as „hijame‟. Hijame (Al-hijamah) in the Arab-Islamic countries are only used as
wet cup application.
Turk J Integr Med. 2015;3(2):19-25.
Keywords: Cupping application, hijamah, traditional and complementary medicine
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Kalaycı MZ. Kupa uygulaması ve kupa uygulamasının klinik
araştırmaları. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):19-25.
Yazışma Adresi: Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Daire
Başkanlığı, Ankara - Türkiye
Kabul Tarihi: 29 Eylül 2015
GİRİŞ:
Kupa Terapisi Klinik Araştırmaları.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Kalaycı MZ.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):19-25.
KUPA UYGULAMARI GENEL BAKIŞ:
Alternatif ve destekleyici tıp tedavileri arasında önemli yeri olan kupa uygulamarını iki başlık
altında inceleyebiliriz. Kupa Uygulaması; alt başlıkta yaş kupa uygulaması; bölgesel vakum
aletleri yardımıyla, vücuttaki enerjiyi bloke eden çoğunluğu kapiller damarlara ait toksik
maddelerin teşkil ettiği kanın, yüzeysel cilt kesikleri oluşturarak emniyetli bir biçimde
alınmasını sağlayan işlemdir. Yaş kupa uygulaması “hacamat” olarak ta ülkemizde
adlandırılmaktadır.
Yaş kupa uygulamasının haricinde bir diğer kupa uygulama tipi ise kuru kupa uygulamasıdır.
Kuru kupa uygulamasında cilt üzerinde belirli noktalar üzerine kupalar yerleştirmek suretiyle
oluşturulan vakum tesiri sonucunda o bölgede ciltte kabarıklık, kızarıklık, cilt altı dokuda ve
kan damarlarında genleşme meydana gelmektedir. Bu işlemden ötürü cilt altı dokularda
interstisyel sıvı artışına ve lokal ısı artışına bağlı olarak ilgili bölgede kanlanma ve dolaşım
artmaktadır.
Kuru kupa uygulamasının akabinde kupalar çıkartılıp cilt üzerinde epidermis tabakası sınırları
içinde oldukça yüzeysel ve kısa çizikler atılarak tekrar kupaların kapatılıp vakumlanması, bir
müddet bekletilip tekrar kupaların çıkartılması ve birikmiş artık materyallerin hijyenik bir
biçimde uzaklaştırılması işlemine yaş kupa uygulaması denilmektedir.
Kuru kupa uygulaması öncesinde ve esnasında kayganlaştırıcı bir yağ ya da masaj kremi
uygulamak suretiyle kuru kupanın masaj etkisinden yararlanmak ta mümkündür. Bu tarz kupa
uygulamasına ise “Kayan kupa uygulaması” ya da “masajlı kupa uygulaması” denilmektedir.
Ayrıca akupunktur iğneleri ile bir arada uygulanan kupa uygulamaları da mevcuttur (1).
5000 yıllık bir tarihe sahip olduğu düşünülen kupa uygulaması İslamiyette ve Osmanlı
döneminde de sıklıkla uygulanmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.)‟in bizzat kendisine hacamat
yaptırmış olması ve tavsiye etmesiyle birlikte söz konusu uygulamaya rağbet artmıştır. Kupa
terapisi uygulayıcı ülkelerin başında İngiltere de yer almaktadır. Özellikle 18. ve 19.
yüzyıllarda İngiliz halkı mevsim geçişlerinde hastanelere kupa terapisi için başvururlardı.
Fakat 20. yüzyıldan itibaren kimyasal ilaçların keşfi ve ameliyatlara olan ilginin artmasından
ötürü kupa uygulamasına olan ilgi azalmıştır. Günümüzde tekrar geleneksel tıbba olan ilgi
artmıştır. Dünyada gelişmiş ülkelerde popülâsyonun yaklaşık % 80‟i bu tedavi yöntemlerini
kullanmaktadır (2).
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı‟nca yayımlanan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları
Yönetmeliği‟nde kabul edilen on beş başlıktan bir tanesi de kupa uygulamasıdır (3).
Mevzubahis yönetmelikte kupa uygulamasının tanımına, uygulamaya yetkili personele, kupa
uygulanabilecek ve uygulanmayacak durumlara ve uygulama ünitelerinde bulundurulması
20
Kupa Terapisi Klinik Araştırmaları.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Kalaycı MZ.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):19-25.
zorunlu cihaz ve malzemelere genişçe yer verilmiştir. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü
yayınlarında “unani tıbbı” anlatılırken kupa uygulaması (hacamat) geçmektedir (4).
Kupa Uygulamasının Klinik Araştırmaları:
Kupa uygulaması hakkında Yunan ve Osmanlı hekimleri tarafından yapılmış birçok klinik
araştırma sonucu mevcuttur. İbn-i Sina‟nın eserlerinde ve Amasya Şifahanesi Baştabibi
Şerafettin Sabuncuoğlu‟nun tedavi şekilleri içerisinde de kupa uygulamalarına
rastlanmaktadır. Yapılan klinik araştırmalar neticesinde kupa uygulamasının ağrılı durumlarda
(baş ağrısı, myofasial ağrı, fibromiyalji), kireçlenmelerde, bel soğukluğunda, spondilozda
etkili olduğunu; sadece bununla kalmayıp cilt hastalıkları (akne, herpes zoster gibi) damar
hastalıkları, tansiyon problemleri, akciğer ve solunum yolu hastalıkları, bazı psikiyatrik
rahatsızlıklarda (depresyon, şizofrenide sakinleştirici olarak) da etkinliği saptanmıştır(5, 6, 7,
8, 9, 10, 11, 12).
Kupa uygulamasının bazı araştırmalar neticesindeki başarı oranları şu yönde saptanmıştır:
Ağrılar: %97,2
Kas fibrosisi: %97,6
Spondilos: %97
Kireçlenme: %94,6
Bel Soğukluğu: %84
Psikiyatride şizofreni vakalarında sakinleştirici olarak: %96
Modern tıpta; patolojik maddeleri hem kandan hem de zararlı interstisyel sıvıdan arındıran
bir tedavi şekli yoktur. Kandaki ve interstisyel sıvıdaki istenmeyen maddeleri vücuttan atacak
herhangi bir fizyolojik mekanizma da bulunmamaktadır.. Bu istenmeyen maddeler kanın
kimyasal yapısını ve fizyolojik homeostaza zarar vererek farklı hastalıklara yol açabilir.
Örneğin; Talasemi, hemokromatozis, bronz diyabet, hiperlipidemi ve aterosklerozda
trigliserid ve düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) ve yüksek serum kolesterol, gutta yüksek
serum ürik asit, gut artiriste yüksek interstitisyel sıvı ürat. Kupa uygulaması zikredilen tüm bu
zararlı maddeleri vücuttan uzaklaştırır (14).
Yapılan klinik araştırmalar neticesinde kupa uygulaması sonrasında kandaki kolesterol
oranlarında olumlu yönde değişiklikler olduğu tespit edilmiştir. Uygulama esnasında ise
vücuttaki ödemin azaldığı gözlemlenmiştir. Yaş kupa uygulayıcılarına göre bu uygulama
enflamatuar mediatörleri toksinleri vücuttan uzaklaştırarak iyileşmeyi stimüle etmektedir.
Bazı uygulayıcılar ise yaş kupa uygulamasının otonom sinir sistemini regüle ederek ağrıyı
azalttığını hatta kestiğini ileri sürmektedir (12).
21
Kupa Terapisi Klinik Araştırmaları.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Kalaycı MZ.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):19-25.
Yine Türk doktorlarının yapmış olduğu bir klinik çalışmada; yaş kupa uygulamalarının
myokart infarkt ve kardiak aritmilerde etkili olduğunu göstermiştir. Bu çalışmada 40 sağlıklı
birey kullanılmıştır. Kupa terapisinden 1 saat önce ve 1 saat sonra katılan bireylerin
elektrokardiyografileri kaydedilmiştir. Tüm kalp hızı değişkenleri (KHD) kupa tedavi
öncesine nazaran kupa tedavisi sonrasına artmıştır (15).
KHD parametreleri
Kupa tedavi
öncesi
Kupa tedavi
sonrası
Zaman
Maximum NN (ms)
Minimum NN (ms)
Mean NN (ms)
Pulse rate (1/min)
SDNN (ms)
SDANN (ms
1013.4 ±141.55
722.84 ±92.31
869.99 ±92.54
69.71 ±7.18
41.19 ±19.57
32.27 ±34.41
1058.1 ±147.61
734.33 ±91.14
910.04 ±97.28
66.69 ±7.45
44.91 ±21.28
37.97 ± 38.92
3.45
0.89
3.47
2.87
2.39
4.56
RMSSD (ms)
32.25 ± 34.38
37.94 ± 38.89
4.55
pNN50 (%)
Total power (ms )
5.46 ± 5.85
2090.79 ±2664.63
8.74± 17.26
2433.76 ±3702.17
3.77
1.56
VLF (ms )
910.98 ±776.49
914.67 ± 668.18
0.02
LF (ms )
343.19 ±245.69
416.38 ± 228.10
2.95
HF (ms )
466.11 ± 1028.01
637.42 ±1547.57
2.06
LF/HF
1.82 ±1.48
1.97 ±1.68
0.85
2
2
2
2
P-değeri
0.001
0.38
0.001
0.006
0.02
0.00
0.00
0.001
0.13
0.98
0.005
0.04
0.41
Tablo 1: KHD Kupa Terapi öncesi ve sonrası
* HF:yüksek frekans, HRV:kalp hızı değişkeni, LF: düşük frekans, pNN50: bitişik iki N arasındaki yüzdelik oran
(50 ms daha fazla), RM SSD: bitişik iki N arasımdaki farklarının karelerinin toplamının karekökü, SD: standart
sapma, SDANN: Tüm 5 dakikalık segmet kayıtlarında, iki N aralığının ortalamasının standart sapması, SDNN: 2
N aralığının standart sapması, VLF: çok düşük frekans (15).
Tablodaki değerleri de göz önüne alındığında kupa terapisinin kardiyoprotektif olduğu
görülmüştür. Kalp hızı değişkenlerinin azalması myokard infaktan sonrası ölümlerin bir
belirtecidir (16,17). Ayrıca farklı bazı klinik çalışmalar da; düşük kalp hızı değişkenlerinin
konjestif kalp yetmezliği, diyabetik nöropati, depresyon, ani bebek ölümü sendromu riskiyle
bağlantılı olabilir (15).
Kupa tedavisinde daha çok klinik bilimsel çalışmalar yapılarak; etkisinin normal bir kan
akıtma halinden çok farklı olduğu irdelenmelidir. Bununla ilgili yine arap doktorlarının
yapmış olduğu klinik bilimsel bir çalışma; kupa tedavisinin, saf kan kaybı olarak tanımlanan
flebotomi‟den de tamamen farklı olduğunu göstermiştir. Her iki durumu kıyasla gittiğimizde;
flebotomi; venesection prosedürü olan; damar duvarının iç kısmında kan içeriğini ve kanda
maddeleri azaltmak için damarın kesilmesidir. Kupa tedavisi (Hacamat); perkütan minör
terapötik prosedür, basınca bağımlı ve boyutuna bağlı olaraktan kanın spesifik olmayan
22
Kupa Terapisi Klinik Araştırmaları.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Kalaycı MZ.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):19-25.
filtrelemesi, fenestre dermal deri kılcal yoluyla ortaya çıkar. Hastalık etiyolojisi ve
patogenezine uygun olarak, hastalıktan hastalığa farklılık gösteren patolojik maddeler
interstisyel sıvı ve kandan ekskretuar fonksiyonla temizlenir (18, 19).
Flebotomi‟de kan içerik ve bileşenleri azaltmak istenir; örneğin, Talasemi‟de aşırı demir
yüklemesini ve Polisitemi‟de eritrosit kütlesi ve hematokrit değerini azaltmak gibi. Ancak
kupa terapisi aşağıdaki hastalıkların endikasyonlarının tedavisinde fayda sağlar.
- Kas-iskelet ağrısı durumlarında,
-Hematolojik durumlarda; örneğin hemoliz ve aşırı demir yüklemesi
- Kardiyovasküler hastalıklar; örneğin hipertansiyon,
-Doğumsal metabolik hastalıklar; örneğin galaktozemi,
-Bazı dermatolojik durumlar, örneğin ürtiker,
-Nöropsikiyatrik hastalıklar; Baş ağrısı gibi,
- Malignite,
-Metabolik durumlar, örneğin gut,
-Enfeksiyonlar; örneğin viral hepatit,
-Solunum ve KBB hastalıkları; örneğin astım,
-Otoimmün hastalıklar; örneğin romatoid artrit,
-Gastrointestinal hastalıklar; örneğin irritabl bağırsak sendromu,
-Ağır metal zehirlenmesi,
-Aşırı dozda ilaç (20).
Metodolojik olarak flebotomi‟de kan; kan bağışı ünitesine venesection ya da kanı çekme
yoluyla alınır. Kupa uygulamasında ise; bardak uygulamalar için öncelikle anatomik uygun
yerler seçilir. Başlangıçta sıkı bir sterilizasyon yapılır; cilt vakumlanır, çizikler atılır, yine cilt
vakumlanır, sonunda yine sıkı bir sterilizasyon uygulanır.
Flebotomi‟nin yan etkileri anemi, kanama, filebit iken; kupa uygulaması yan etkileri olarak;
kupa sonrası izler ve cilt morarıkları olarak ortaya çıkar (20).
23
Kupa Terapisi Klinik Araştırmaları.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Kalaycı MZ.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):19-25.
Flebotomi‟de zararlı madde içeren tüm kan içeriği temizlenirken; kupa uygulamasında kanla
karışık sıvı karışımı temizlenir. Bu içerikte; birtakım kan hücreleri, pıhtılaşmış kan,
filtrelenmiş sıvılar, toplanmış interstisyel sıvılar ve patolojik maddeler vardır (20).
Flebotomi‟de daha sonra transfüzyona ihtiyaç artarken; kupa uygulamasında ise böyle bir
durum göze çarpmamaktadır. Flebotomi‟de analjezik etki yokken; kupa uygulamasında bu
etki mevcuttur (20).
Sigara tedavisinde; terapötik yararlar ve solunumun iyileşmesi için durum flebotomi‟de orta
dereceliyken; kupa uygulamasında sonuçlar çok daha iyi çıkmaktadır (21).
Kupa uygulamasının etki mekanizması ile ilgili muhtelif görüş ve teoriler vardır. Çin Tıbbı
daha çok akupunktur/meridyen teorisine göre konuyu izah etmeye çalışmıştır. Ayrıca Gao
Teorisi, Analjezik Teori, Medine Teorisi (Taibe) gibi kupa uygulaması ile ilgili değişik
teoriler de mevcuttur (13).
SONUÇ:
Kupa uygulaması çok eski tarihlerden günümüze kadar farklı ülkelerde, değişik tarz
yaklaşımlarla geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemi olarak kullanılmaktadır. Kupa
uygulaması ile ilgili klinik çalışmalar değişik zaman ve mekânlarda yapılmış olmakla beraber
kupa tedavisinin yapılan bilimsel klinik çalışmalara daha fazlası eklenerek sağlam temellere
dayandırmak gerekmektedir. Etki mekanizması ile ilgili değişik görüşler söz konusudur.
Bugün kupa uygulaması geniş halk kitleleri tarafından halen çokça talep ve tercih
edilmektedir. İslam Tıbbı içinde de ayrı ve özel bir yer tutmaktadır. Ülkemizde Sağlık
Bakanlığı tarafından geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları içine alınan bu uygulamanın
uygulayıcıları için hekim olma şartı aranmaktadır.
Kupa terapisini içeren klinik çalışmalar göstermiştir ki; kupa terapisi tedavi amaçlı noninvaziv
zararsız bir uygulamadır. Tıbbi tedavilerin yardımcısı ve tamamlayıcısı olarak düşünülen kupa
terapisinin kullanım alanı çok geniştir ve fayda sağlayıcıdır.
Kaynaklar
1- El-Wakil A. Observations of the popularity and religious significance of blood-cupping (alhijamijama) as an Islamic medicine, Contemporary Islamic Studies 2011:2. doi:
10.5339/cis.2011.2
2- Traditional Medicine , Fact Sheet No:134, Aralık 2008 , Dünya Sağlık Örgütü,
http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs134/en
24
Kupa Terapisi Klinik Araştırmaları.
Sert E, Sakarya AA, Yüksel ŞB, Sert A, Kalaycı MZ.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):19-25.
3- 27.10.2014 tarihli ve 29158 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Geleneksel ve
Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği
4- Unani Medicine, Benehmarks for training in Traditional / complementary and alternative
medicine, Wold Health Organization ,1
5- Quingdao L. Ve Guying H [1984]: The Clinical Observation of Treatment on Pain by Shallow
Puncture and Cupping. The second National Symposium an Acupuncture and Moxibustion and
Acupuncture Anaesthesia, Pekin, Chına, August 7-10, 1984
6- Wang K. [1996]: 116 Cases of Ganococcal Arthritis Treated with Acupuncture. J Traditional
Chinese Medicine, Haziran; 16 (2:108-111)
7- Chen Lei [1999]: Treating 39 Cases of Acute Gout with bloodletting Puncturing and Cupping
Method, Shangai Journal of Acupuncture; 18 [3]:30
8- Huang Ji Yan, ve ark [1996]: Massage and Induction 10 [4]: 4-5
9- Yang Jian Min, ve ark [1996]: Anhui Journal of TCM Clinical Application. 8 [3]: 130
10- Zhang Hong ve ark, The Journal of Chinese Medicine 64/40 http://www.jcm.co.uk/jcm-articl
archive/product/catalog/product/view/7779/cervical-spondylosis-100-patients-treated-withsliding-cupping/
11- Dey T [2000]: Coathing the Troubled Mind; Acupuncture and Moxibustion in Treatment of
Schizophrenia: Paradigm Publishing, Brookline, Massachusetts.
12- Jong-In Kim, Myeong Soo Lee, Dong-Hyo Lee, Kate Boddy, Edzard Ernst. Cupping for
Treating Pain: A Systematic Review. Evidence-Based Complementary and Alternative
Medicine . Volume 2011, Article ID 467014, 7 pages doi:10.1093/ecam/nep035
13- El Sayed SM1, Mahmoud HS, Nabo MMH. Medical and Scientific Bases of Wet Cupping
Therapy (Al-hijamah): in Light of Modern Medicine and Prophetic Medicine. Altern Integ Med
2013, 2:5. ttp://dx.doi.org/10.4172/2327-5162.1000122
14- Alshowafi FK. Effect of Blood Cupping on Some Biochemical Parameter. Med. J. Cairo Univ.
2010; 78: 311-315.
15- Müzeyyen Arslan, Nesibe Yesilcam, Duygu Aydin, Ramazan Yüksel, Senol Dane. Wet
Cupping Therapy Restores Sympathovagal Imbalances in Cardiac Rhythm. The journal of
alternatıve and complementary medıcıne,Volume 20, Number 4, 2014, pp. 318–321
16- Bigger JT Jr, Fleiss JL, Steinman RC, Rolnitzky LM,Kleiger RE, Rottman JN. Frequency
domain measures of heart period variability and mortality after myocardial infarction.
Circulation 1992;85:164–171.
17- Kleiger RE, Miller JP, Bigger JT Jr, Moss AJ. Decreased heart rate variability and its
association with increased mortality after acute myocardial infarction. Am J Cardiol
1987;59:256–262.
18- El Sayed SM, Mahmoud HS and Nabo MMH. Medical and scientific bases of Wet Cupping
Therapy (Al-Hijamah): In Light of Modern Medicine and Prophetic Medicine. Altern Integ
Med. 2013; 2: 1-16.
19- El Sayed SM, Mahmoud HS and Nabo MMH. Methods of Wet Cupping Therapy (Al-Hijamah):
In Light of Modern Medicine and Prophetic Medicine. Altern Integ Med. 2013; 2: 1-16.
20- Salah Mohamed El Sayed, Abdel-Salam Al-quliti, Hany Salah Mahmoud, Hussam Baghdadi,
Reham A. Maria, Manal Mohamed Helmy Nabo, Ahmad Hefny. Therapeutic Benefits of Alhijamah: in Light of Modern Medicine and Prophetic Medicine. American Journal of Medical
and Biological Research, 2014, Vol. 2, No. 2, 46-71 Available online at
http://pubs.sciepub.com/ajmbr/2/2/3
21- Hekmatpou D, Moeini L, Haji-Nadali S. The effectiveness of wet cupping vs. venesection on
arterial O2 saturation level of cigarette smokers: A randomized controlled clinical trial. Pak J
Med Sci. 2013 Nov-Dec; 29(6): 1349-1353.
25
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
OLGU SUNUMU / CASE REPORT
Emel Sert1, Şeyma Betül Yüksel2, Ayşegül Arar Sakarya3, Abdullah Sert 4, Mehmet Zafer Kalaycı5
1
Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Geleneksel Ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanlığı, Ankara
2
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği, Ankara
3
Dr.med.dent.
4
Sağlık Bakanlığı, Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü İkili İlişkiler Daire Başkanı, Ankara
5
Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanı, Ankara
OLGU SUNUMU: KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ VE YAŞ KUPA TERAPİSİ
(HACAMAT)
Özet
Akciğer kanseri tüm dünyada kansere bağlı ölümlerin en önde gelen nedenidir. Küçük hücreli akciğer
kanserleri (KHAK) tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık %14-20’sini oluşturmaktadır. Hastalığın hızlı
ve yıkıcı seyrine ilave olarak güncel tedavi yaklaşımlarının kısmen fayda göstermesi temel sorunları
oluşturur. Yaygın kullanılan kemoterapotik ajanlara bağlı yan etkiler de bir diğer sorundur.
Günümüzde KHAK’de temel tedavi yaklaşımı kemoterapi ve radyoterapiden oluşur. Hastalığın
kemoterapiye duyarlılığına rağmen uzun dönem prognozu kötüdür. Yaş kupa (hacamat) uygulaması
hem koruyucu hem de tedavi edici olarak düşünülebilecek geleneksel ve tamamlayıcı bir tıp
yöntemidir. Bu makalede Nisan 2012’ de evre 4 yaygın Küçük Hücreli Akciğer Kanseri tanısı almış
46 yaşında bir olgu sunulmuştur. Radyoterapi ve kemoterapi sonrası kullanılan yaş kupa (hacamat)
tedavisinin yaşam ömrünün uzamasındaki etkinliği tartışılmıştır.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):26-30.
Anahtar kelimeler: Küçük hücreli akciğer kanseri, yaş kupa tedavisi, hacamat, geleneksel,
tamamlayıcı ve alternatif tıp
CASE REPORT: SMALL CELL LUNG CANCER AND CUPPING THERAPY
Abstract
Lung cancer is the leading cause of cancer deaths worldwide. Small cell lung cancer (SCLC) accounts
for approximately 14-20's% of all lung cancer. In addition to the speed and destructive course of the
disease the current therapeutic approaches show a partial benefits and it creates basic problems for this
disease. Side effects depending on the chemotherapeutic agent widely used is another problem. Today,
the basic treatment consists of chemotherapy and radiation therapy for SCLC. Although the sensitivity
to chemotherapy of the disease, the long-term prognosis is worse. Wet cupping application is
traditional and complementary medicine methods that can be considered as both preventive and
therapeutic. In this article a case was presented who was 46 years old and in April 2012 with Small
Cell Lung Cancer in stage 4 had been diagnosed. It was discussed that using of wet cupping
application after radiotherapy and chemotherapy effectiveness in prolongation of life span.
Turk J Integr Med. 2015;3(2):26-30.
Keywords: Small cell lung cancer, wet cupping application, hijama, traditional, complementary and
alternative medicine
Sert E, Yüksel ŞB, Sakarya AA, Sert A, Kalaycı MZ. Olgu sunumu: Küçük hücreli akciğer kanseri ve yaş
kupa terapisi (hacamat). Integr Tıp Derg. 2015;3(2):26-30.
Yazışma Adresi: Sağlık Bakanlığı, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanlığı, Ankara - Türkiye
GİRİŞ:
Kabul Tarihi: 29 Eylül 2015
Akciğer Kanseri ve Kupa Terapisi
Sert E, Yüksel ŞB, Sakarya AA, Sert A, Kalaycı MZ.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):26-30.
Akciğer kanseri tüm dünyada kansere bağlı ölümlerin en önde gelen nedenidir. Küçük hücreli
akciğer kanserleri (KHAK) tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık %14-20’sini oluşturmaktadır
[1, 2]. Hastalığın hızlı ve yıkıcı seyrine ilave olarak güncel tedavi yaklaşımlarının kısmen
fayda göstermesi temel sorunları oluşturur. Yaygın kullanılan kemoterapotik ajanlara bağlı
yan etkiler de bir diğer sorundur. Günümüzde KHAK’de temel tedavi yaklaşımı kemoterapi
ve radyoterapiden oluşur. Hastalığın kemoterapiye duyarlılığına rağmen uzun dönem
prognozu kötüdür [3]. Yaş kupa (hacamat) uygulaması hem koruyucu hem de tedavi edici
olarak düşünülebilecek geleneksel ve tamamlayıcı bir tıp yöntemidir. Bu makalede Nisan
2012’ de evre 4 yaygın Küçük Hücreli Akciğer Kanseri tanısı almış 46 yaşında bir olgu
sunulmuştur. Radyoterapi ve kemoterapi sonrası kullanılan yaş kupa (hacamat) tedavisinin
yaşam ömrünün uzamasındaki etkinliği tartışılmıştır.
Akciğer kanserleri diğer birçok solid organ tümörleri gibi genellikle doğal seyrinin sonlarında
tanı alırlar ve olguların % 90’ ından daha fazlası başvuru anında semptomatiktir [4].
Ülkemizde istatistiksel veriler güvenilir olmamakla birlikte Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş
Dairesi’nin 2005 yılı istatistiklerine göre akciğer kanseri erkeklerde % 52.73 ile tüm kanserler
arasında birinci, kadınlarda % 7.20 ile 4. sırada olup, insidansı %63’ tür [5]. Sigara tüketimi
ile yakın ilişkili olan akciğer kanseri günümüzde önlenebilir ölümlerin önde gelen bir
nedenidir. Erkeklerde ölüm hızında hafif bir azalma görülürken, kadınlarda artan sigara
kullanımı ile ilişkili olarak hız artmaya devam etmektedir [6].
Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) biyolojik davranışı, tedavi şekli ve prognozu
açısından küçük hücreli dışı akciğer kanserlerinden ayrılır. Tanı anında çoğunlukla yaygın
hastalık evresinde olması, uzak organ metastazı ve bölgesel lenf bezi tutulumu bulunması
nedeniyle sistemik bir hastalık kabul edilir [7].
Tanı anında klinik evre, en önemli prognostik faktörlerden biridir. Sınırlı hastalığın yaygın
hastalıktan daha iyi prognozlu olduğu gösterilmiştir. Yaygın hastalıkta artan metastaz
sayısıyla birlikte prognoz kötüleşir. Ayrıca karaciğer ve beyin metastazı her zaman için daha
kısa sağ kalıma neden olur [8].
Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) nöroendokrin tümörlerden sayılır. Akciğer
kanserlerinin %15-25’ini oluşturur. KHAK’nin ‘dubling time’i çok yüksektir; bu nedenle çok
hızlı büyür. Erken dönemde uzak organ metastazı yaptığı için sistemik bir hastalık kabul
edilir. KHAK kemiğe, karaciğere, sürrenale ve karşı akciğere sıklıkla metastaz yapar. Ayrıca
KHAK %40’ı bulan beyin metastazı yapar. KHAK’inde paraneoplastik sendrom yüksek
oranda görülür [9,10].
Küçük hücreli akciğer kanseri çoğunlukla santral yerleşimlidir. Öksürük, dispne ve ağrı en sık
görülen şikâyetlerdir. Semptomlar bulky veya intratorasik hastalığa ya da uzak metastazlara
bağlı olarak ortaya çıkar. KHAK tanı anında çoğunlukla yaygın hastalık evresindedir.
Bronkoskopide submukozal veya endobronflial lezyonlar sıktır (sitoloji bu nedenle pozitif).
KHAK %70 oranında santral yerleşim gösterir. KHAK’de tanı anında %90 lenf bezi tutulumu
vardır [7].
Yaş kupa tedavisi wet cupping olarak ifade edilmekte olup Arapçada Hijame olarak
bilinmektedir. Kupa uygulamasının ardından o bölgeye cilt üzerine gayet yüzeyel ve kısa
çizikler (en fazla bir mm derinlikte ,1 cm uzunlukta) atılarak tekrar kupa kapatılırsa bu
uygulamaya yaş kupa tedavisi denilmektedir. Yaş kupa tedavisinde ciltten dışarıya ekstravaze
sıvılar ve kılcal damarlardan sızan kan karışımında, venöz kana benzeyen fakat ondan farklı
27
Akciğer Kanseri ve Kupa Terapisi
Sert E, Yüksel ŞB, Sakarya AA, Sert A, Kalaycı MZ.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):26-30.
yapıda bir sıvı alınmaktadır. Bu işlemin dokudaki stazı çözdüğü ve akupunktur kanallarındaki
enerjinin akışını düzenlediğine inanılmaktadır [11]. Dünya da gelişmiş ülkelerde
popülasyonun yaklaşık % 80’i bu tedavi yöntemini kullanmaktadır [12].
Yaş kupa tedavisinde daha çok klinik bilimsel çalışmalar yapılarak; etkisinin normal bir kan
akıtma halinden çok farklı olduğu irdelenmelidir. Bununla ilgili yine arap doktorlarının
yapmış olduğu klinik bilimsel bir çalışma; kupa tedavisinin, saf kan kaybı olarak tanımlanan
flebotomi’den de tamamen farklı olduğunu göstermiştir. Her iki durumu kıyasla gittiğimizde;
flebotomi; venesection prosedürü olan; damar duvarının iç kısmında kan içeriğini ve kanda
maddeleri azaltmak için damarın kesilmesidir. Kupa tedavisi (Hacamat); perkütan minör
terapötik prosedür, basınca bağımlı ve boyutuna bağlı olaraktan kanın spesifik olmayan
filtrelemesi fenestre dermal deri kılcal yoluyla ortaya çıkar. Hastalık etiyolojisi ve
patogenezine uygun olarak, hastalıktan hastalığa farklılık gösteren patolojik maddeler
interstisyel sıvı ve kandan ekskretuar fonksiyonla temizlenir. [13,14]
OLGU SUNUMU:
25 yıldır 1 paketten fazla sigara kullanma öyküsü olan 46 yaşında erkek hasta üç bucuk yıl
önce kanlı balgam ve nefes darlığı şikâyeti ile hastaneye başvurmuş. Yapılan MRG ve biyopsi
ile yaygın (grade 4) Küçük Hücreli Akciğer Kanseri (KHAK) teşhisi konulmuştur. Sol femur
başına metastaz tespit edilmiş ve akabinde primer odağa, beyne ve sol femur başına
radyoterapi verilmiş aynı zamanda 6 ay boyunca kemoterapi almıştır. Tedaviler sonrasında
hasta yakınlarına yaşam ömrü olarak 4-6 hafta ile 6 ay söylenmiştir. Bunun üzerine hasta
yakınları yaş kupa tedavisini (hacamat) ile tamamlayıcı ve alternatif tıp metodu olarak
kullanmışlardır.
Kemoterapi tedavisinin bitiminden bir ay sonra hastaya yaş kupa (hacamat) tedavisi
başlanmıştır. Baş (3) , sırt (8), göğüs (6) ve bacaklar (8) daki toplam 25 hacamat noktasına
birer ay ara ile bir bucuk yıl yaş kupa uygulaması yapılmış sonraki bir yıl ise iki ay ara ile
devam edilmiştir. Özellikle ilk altı ay alınan hacamat kanında yoğun toksin gözlemlenmiştir.
Halen yaş kupa (hacamat) tedavisine devam edilen hastanın yapılan son MRG sonuçlarında
primer odakta ve metastaz olan sol femur başında KHAK’ ya ait herhangi bir ize
rastlanmamıştır. Beş yıllık sağ kalım oranı yaklaşık %4 civarında olan [15] yaygın evre
KHAK teşhisi konulmuş olgunun üç yıldır yaşamını konforlu bir şekilde sürdürüyor olması
alternatif ve tamamlayıcı tıbbın katkısını göz ardı etmemek gerektiğini bir kez daha dikkat
çekmiştir.
TARTIŞMA:
Yaş kupa terapisi birçok hastalığın endikasyonlarının tedavisinde fayda sağlar. Kas-iskelet
ağrısı durumlarında, hematolojik durumlarda; örneğin hemoliz ve aşırı demir yüklemesi,
kardiyovasküler hastalıklar; örneğin hipertansiyon, doğumsal metabolik hastalıklar; örmeğin
galaktozemi, Bazı dermatolojik durumlar, örneğin ürtiker, nöropsikiyatrik hastalıklar; baş
ağrısı gibi, malignite, metabolik durumlar; örneğin gut, enfeksiyonlar; örneğin viral hepatit,
solunum ve KBB hastalıkları, örneğin astım otoimmün hastalıklar, örneğin romatoid artrit,
gastrointestinal hastalıklar; örneğin irritabl bağırsak sendromu, ağır metal zehirlenmesi
bunlardan bazılarıdır [16].
28
Akciğer Kanseri ve Kupa Terapisi
Sert E, Yüksel ŞB, Sakarya AA, Sert A, Kalaycı MZ.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):26-30.
Kupa uygulamasının etki mekanizması ile ilgili muhtelif görüş ve teoriler vardır. Çin Tıbbı
daha çok akupunktur/meridyen teorisine göre konuyu izah etmeye çalışmıştır. Ayrıca Gao
Teorisi, Analjezik Teori, Medine Teorisi (Taibe) gibi kupa uygulaması ile ilgili değişik
teoriler de mevcuttur [17]. Türk doktorlarının yapmış olduğu bir klinik çalışmada; ıslak kupa
uygulamalarının myokart infarkt ve kardiak aritmilerde etkili olduğunu göstermiştir. Bu
çalışmada 40 sağlıklı birey kullanılmıştır. Kupa terapisinden 1 saat önce ve 1 saat sonra
katılan bireylerin elektrokardiyografileri kaydedilmiştir. Tüm kalp hızı değişkenleri (KHD)
kupa tedavi öncesine nazaran kupa tedavisi sonrasına artmıştır [18]. Kupa terapisini içeren
klinik çalışmalar göstermiştir ki; kupa terapisi tedavi amaçlı noninvaziv zararsız bir
uygulamadır. Tıbbi tedavilerin yardımcısı ve tamamlayıcısı olarak düşünülen yaş kupa
terapisinin kullanım alanı çok geniştir ve fayda sağlayıcıdır. Küçük Hücreli Akciğer Kanseri
gibi oldukça agresif seyreden ve uzun vadeli sağ kalım oranı oldukça düşük olan kanserlerde
prognozu pozitif yönde etkileyecek destekleyici tedavilerin gündeme gelmesi ilerisi için umut
ışığı olacaktır.
SONUÇ:
Akciğer kanserlerinde prognoz belirleyicilerle ilgili halen birçok çalışma yapılmaktadır ve bu
çalışmaların ışığında, tedaviler konusunda daha sağlıklı kararlar verilebilecektir. Tıbbi
literatürde yer alan çok sayıdaki çalışmada ortaya konduğu gibi, yaş kupa terapisi (hacamat)’
nin çeşitli hastalıklardaki tedaviye yardımcı rolü inkâr edilemez. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı
tarafından geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları içine alınan bu uygulamanın
uygulayıcıları için hekim olma şartı aranmaktadır ve Türk hekimlerinin bu uygulamadan etkin
ve bilinçli bir şekilde yararlanması gerektiğini düşünmekteyiz.
Kaynaklar
1. Jackman DM, Johnson BE. Small-cell lung cancer. Lancet 2005; 366: 1385-96.
2. Cooper S, Spiro SG. Small cell lung cancer: Treatment review. Respirology 2006; 11: 241-8.
3. Rossi A, Maione P, Colantuoni G et al. Treatment of small cell lung cancer in the elderly.
Oncologist 2005; 10: 399-411.
4. Beckles MA, Spiro SG, Colice GL, Rudd RM. Initial Evaluation of the patient with lung cancer.
Symptoms, signs, laboratory tests, and paraneoplastic syndromes. Chest 2003; 123: 97S104S.
5. Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanlığı 2005 yılı istatikleri.
6. Lillington GA. Lung cancer. Curr Opin Pulm Med. 2003; 9: 298-300.
7. Approach to small cell lung cancer Küçük hücreli akciğer kanserine yaklaşım Mustafa
ALTINBAfi, Mustafa DİKİLİTAŞ, Metin ÖZKAN, Gamze GÖKÖZ DOĞU, Özlem ER; Türk Onkoloji
Dergisi 2007;22(1):44-53
8. Kawahara M, Fukuoka M, Saijo N et al. Prognostic factors and prognostic staging system for
small cell lung cancer. Jpn J Clin Oncol 1997;27:158-65.
9. Page NC. Epidemiology of SCLC, ASCO 2002.
10. Ettinger DS. New drugs for chemotherapy-naive patients with extensive-disease small cell
lung cancer. Semin Oncol 2001;28(2 Suppl 4):27-9.
29
Akciğer Kanseri ve Kupa Terapisi
Sert E, Yüksel ŞB, Sakarya AA, Sert A, Kalaycı MZ.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):26-30.
11. El-Wakil A. Observations of the popularity and religious significance of blood-cupping (alhijamijama) as an Islamic medicine, Contemporary Islamic Studies 2011:2. doi:
10.5339/cis.2011.2
12. Traditional Medicine, Fact Sheet No:134, Aralık 2008, Dünya Sağlık Örgütü,
http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs134/en
13. El Sayed SM, Mahmoud HS and Nabo MMH. Medical and scientific bases of Wet Cupping
Therapy (Al-Hijamah): In Light of Modern Medicine and Prophetic Medicine. Altern Integ
Med. 2013; 2: 1-16.
14. El Sayed SM, Mahmoud HS and Nabo MMH. Methods of Wet Cupping Therapy (Al-Hijamah):
In Light of Modern Medicine and Prophetic Medicine. Altern Integ Med. 2013; 2: 1-16.
15. Souhami R, Law K. Longevity in small cell lung cancer. A report to the Lung Cancer
Subcommittee of the United Kingdom Coordinating Committee for Cancer Research. Br J
Cancer 1990;61:584-9.
16. Salah Mohamed El Sayed, Abdel-Salam Al-quliti, Hany Salah Mahmoud, Hussam Baghdadi,
Reham A. Maria, Manal Mohamed Helmy Nabo, Ahmad Hefny. Therapeutic Benefits of Alhijamah: in Light of Modern Medicine and Prophetic Medicine. American Journal of Medical
and Biological Research, 2014, Vol. 2, No. 2, 46-71
17. El Sayed SM1, Mahmoud HS, Nabo MMH. Medical and Scientific Bases of Wet Cupping
Therapy (Al-hijamah): in Light of Modern Medicine and Prophetic Medicine. Altern Integ Med
2013, 2:5.
18. Müzeyyen Arslan, Nesibe Yesilcam, Duygu Aydin, Ramazan Yüksel, Senol Dane. Wet Cupping
Therapy Restores Sympathovagal Imbalances in Cardiac Rhythm. The journal of alternatıve
and complementary medıcıne,Volume 20, Number 4, 2014, pp. 318–321.
30
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORIGINAL ARTICLE / ORJİNAL MAKALE
1
2
3
4
5
Ahmet Ümit Sabancı , Lale Yıldız , Didem Tuba Akçalı , Ahmet Karamercan , Ayşe Karamercan , Demirhan
6
7
8
Dıraçoğlu , Saltuk Aytaçoğlu , Coşkun Akay
1
Bursa Çekirge Devlet Hastanesi, Ortopedi Ve Travmatoloji, Bursa
2
Muayenehane, Göğüs Hastalıkları Uzmanı, İstanbul
3
Gazi Üniversitesi, Anesteziyoloji Ve Reanimasyon, Ankara
4
Gazi Üniversitesi, Genel Cerrahi, Ankara
5
Muayenehane, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Ankara
6
İstanbul Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, İstanbul
7
Serbest Hekim, Kadın Hastalıkları Ve Doğum, Kıbrıs
8
Muayenehane, Ankara
DİZ OSTEOARTRİTLİ HASTALARDA İNTRAARTİKÜLER OZON VE PRP
UYGULAMALARI
Özet
Osteoartrit (OA) en sık görülen artrit formu olup prevalansı yaşla birlikte artış göstermektedir. Diz
OA’i yaşlılarda en sık görülen fiziksel yetersizlik nedenidir. Bu çalışma, diz OA’li hastalarda ozon ve
prp enjeksiyonlarının ağrı üzerine etkinliğini değerlendirmek amacıyla düzenlendi. Amerikan
Romatoloji Koleji kriterlerine göre diz OA tanısı konulan ve 185 dizinde de tutulumu olan 100 hasta
çalışmaya alındı. Hastalar iki gruba ayrılarak retrospektif olarak değerlendirildi. Birinci grup hastalara
10 doz ozon ve prp kombinasyonu, 2. Grupta 14 doz ozon ve prp uygulaması yapılmıştır. Her iki
grupta da hastaların tedavi süresince, ağrı kesici ilaçlara ihtiyaç duyup, duymadıkları hastaların ağrı
değerleri görsel analog skalası (VAS) ile değerlendirildi. VAS skorları birinci grupta daha düşük
bulunmuştur. Diz OA’li hastalarda intraartiküler ozon ve prp uygulamaları semptomatik yönden etkili
tedavi seçeneğidir.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):31-34.
Anahtar kelimeler: Diz ozon enjeksiyonu, diz prp uygulaması, Osteoartrit
COMPARISON OF THE EFFECTS OF INTRAARTICULAR OZONE AND
INTRAARTICULAR PRP IN PATIENTS WITH OSTEOARTHRITIS
Abstract
Osteoarthritis (OA) is the most common form of arthritis and the prevalence of OA increases with age.
It is the major contributor to functional impairment in older adults. This study was performed to
determine effciency of ozone and PRP(platelet rich plasma) injections on the pain in patients with
knee osteoarthritis. 100 patients with the diagnosis of 185 knee OA according to the criteria of
American Collage of Rheumatology were enrolled in this study. Patients were randomized into two
groups. Patients in the first group were treated with intraarticular injections of ozone and prp 10
seances.. Patients in the second group were treated with intraarticular injections of ozone and prp 14
seances. The pain levels of patients were measured with visual analog scale (VAS). Pain levels in 10
seances group were lower than the 14 seances group. Intraarticular Ozone and prp injections are
effective treatment methods for the patients with symptomatic knee osteoarthritis.
Turk J Integr Med. 2015;3(2):31-34.
Ozon Terapi ve Osteoartrit
Sabancı AÜ, Yeprem L, Akçalı DT, Karamercan A, Karamercan A, Dıraçoğlu D, Aytaçoğlu S, Akay C.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):31-34.
Keywords: Ozone knee injection, PRP knee injection, Osteoarthritis
Sabancı AÜ, Yeprem L, Akçalı DT, Karamercan A, Karamercan A, Dıraçoğlu D, Aytaçoğlu S, Akay C. Diz
osteoartritli hastalarda intraartiküler ozon ve prp uygulamaları. Integr Tıp Derg. 2015;3(2)31-34.
Yazışma Adresi: Bursa Çekirge Devlet Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği, Bursa - Türkiye
Kabul Tarihi: 16 Eylül 2015
GİRİŞ
Yapılan araştırmalarda, 20’li yaşlardan itibaren sinoviyal eklemlerde başlayan ve 40’lı
yaşlarda klinik bulgularla ortaya çıkan OA, giderek popüler, toplumun her kesiminde çok
konuşulan ve yaygın olarak tedavisi yapılan bir hastalık haline gelmiştir. Çeşitli eklemlerde
ortaya çıkmakla birlikte özellikle diz, kalça gibi yük binen eklemler ya da omurga
etkilendiğinde sonuçları daha ağır olabilmektedir (1). Diz OA sıklıkla bilateraldir, kadınlarda
daha sıktır, ülkemizde semptomatik diz OA prevalansı %14.8 olarak bildirilmiştir (2). Çeşitli
çalışmalardan elde edilen sonuçlar analiz edildiğinde özürlülük nedenleri arasında kadınlarda
yedi, erkeklerde 12. sırada ve yaşlı popülasyonda beşinci sırada yer aldığı bulunmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’ nde 30 yaş ve üstünde, semptomatik OA yüzdesi kalçada
yaklaşık 6 ve dizde 3’dür. 1995’den 2005’e dek semptomatik OA oranı, ABD’de 21
milyondan 27 milyona yükselmiştir. Bu yükseliş muhtemelen popülasyonun yaşlanmasından
ve obezite epidemisini artmasından kaynaklanmaktadır (3, 4). OA tedavisi, günlük yaşamda
eklemi korumaya yönelik yaşam tarzında değişiklikleri yapmakla başlar. Egzersiz önemlidir.
Ağrıyı iyileştirmede sıcak veya soğuk uygulamalar, ağızdan veya bölgesel olarak uygulanan
ilaçlar, enjeksiyonlar, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon uygulamamaları ve cerrahi yaklaşımları
içeren çeşitli alternatif tedavi seçenekleri vardır (1). Bu çalışmada, cerrahi tedavi gerektiren
Diz OA’de alternatif tedavi seçeneği olan intraartiküler ozon ve prp uygulamalarının etkinlik
ve seans sayıları araştırıldı. Ozon tedavisi lokal enjeksiyonlarda ağrı giderici, doku iyileştirici
etkileri bilinmektedir. Prp aynı şekilde doku iyileştirici özelliği bilinen bir yöntemdir. Her
ikisinin kombine kullanılması ile etkinliğin arttırılması ve seans sayısının artmasıyla etkinin
artıp artmayacağı araştırılmıştır.
MATERYAL - METOD
Ozon terapi yapılan kliniklere başvuran hastalar aynı yöntemle aynı sayılarda enjeksiyon
yapılarak izlenmiştir. Kliniğine başvuran toplam 100 OA (gonartroz) tanısı almış olan
hastanın 185 diz enjeksiyonu retrospektif olarak klinik sonuçları VAS skoruna göre
değerlendirilmeye alındı. Enflamatuvar, endokrin ve metabolik rahatsızlığı olan hastalar ile;
dizinde protez veya benzeri materyal bulunanlar, son 10 yıl içinde menisektomi, son 2 yıl
içinde ekstraartiküler cerrahi, son 3 ay içinde artrosentez yapılan veya intraartiküler herhangi
32
Ozon Terapi ve Osteoartrit
Sabancı AÜ, Yeprem L, Akçalı DT, Karamercan A, Karamercan A, Dıraçoğlu D, Aytaçoğlu S, Akay C.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):31-34.
bir ilaç verilenler çalışmaya alınmadı. Diz filmleri uzman radyolog ve ortopedi uzmanı
tarafından değerlendirildi. Retrospektif olarak gerçekleştirilen çalışmada 100hastanın 12
erkek, 88 kadın yaş ortalaması61 olarak tesbit edildi. 32 hastaya toplam 10 seans haftada 2
kere 10 ml 20 ppm ozon ve 5. ve 10. seanslarda 10 ml prp ve 10 ml 20 ppm ozon aynı anda
dize enjekte edilmiştir. Uygulamalar bittikten 2 ay sonra hastalar tekrar değerlendirilmiştir. 68
hastaya ise ilk 10 seanslık uygulamaya ek olarak ayda 1 kez 4 seans dönüşümlü olarak ozon
ve prp uygulaması yapılmıştır. İki gruba da VAS skorlamasına göre ağrı ve hareket kısıtlılığı
değerlendirilmiştir.
BULGULAR
Tüm hastaların toplam 185 diz uygulamasında hareket kısıtlılığı skoru 8,75 den 4,24 e
düşmüş, ağrı skoru 8,74 den 4,06 ya düşmüştür.1. protokol uygulanan hastalarda tedavi öncesi
8.34 olan hareket kısıtlılığı skoru tedavi sonrası 5,22 olmuştur. 2. Protokol uygulanan
hastalarda tedavi öncesi hareket kısıtlılığı skoru 8,95 iken tedavi sonrası 3,40 a düşmüştür.
Ağrı skoru 1. Protokolde tedavi öncesi 8,22 iken tedavi sonrası 5,57 ye düşmüştür. 2.
Protokolde 9.01 den 3,31 e düşmüştür. Yaş grubuna göre bakıldığında ise 61 yaş altı
hastalarda 43 hastanın hareket kısıtlılığı 8,25 den 3,94 de düşmüş. Ağrı skoru 8,1 den 3,62 ye
düşmüştür. 61 yaş üstü grupta 57 hastanın hareket kısıtlılığı 9,52 den 4,47 ye düşmüş. Ağrı
skoru 9,61 den 4,40 a düşmüştür. Yapılan uygulamalarda herhangi bir yan etkiye
rastlanmamıştır.
TARTIŞMA
Osteoartrit yaşla birlikte sıklığı artan, ağrı ve sakatlıklara neden olarak bireyin yaşam
kalitesini önemli ölçüde bozabilen dejeneratif bir eklem hastalığıdır.
Esas olarak kıkırdak harabiyeti ve subkondral kemikte değişikliklere neden olmakla birlikte,
tüm eklem ve eklem çevresi dokuların etkilendiği bir organ hastalığı olarak kabul edilir (5).
Patolojik olarak eklem kıkırdağında bozulma ve kayıp, subkondral skleroz ve osteofit
formasyonuna sıklıkla sinovyal inflamasyon ve eklemi destekleyen diğer yapıların bozulması
da eşlik eder. Duyduğu ağrı ve fonksiyon kaybı hastayı çok çeşitli tedavi arayışlarına
itmektedir, ancak ne yazık ki henüz insanlarda eklem kıkırdağındaki bozulmanın önüne
geçebilen ve bilimsel olarak inandırıcılığı kanıtlanmış ne medikal ne de fiziksel bir yöntem
bulunabilmiştir, dolayısıyla tüm tedavi yaklaşımları semptomatik ağrı giderilmesine ve
fonksiyon kayıplarının olabildiğince azaltılmasına yöneliktir (6). Diz OA’sında tedavinin
hedefi ağrıyı kontrol etmek, eklem fonksiyonlarını korumak ve düzeltmek, fonksiyonel
33
Ozon Terapi ve Osteoartrit
Sabancı AÜ, Yeprem L, Akçalı DT, Karamercan A, Karamercan A, Dıraçoğlu D, Aytaçoğlu S, Akay C.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):31-34.
bağımsızlığı sağlamak ve yaşam kalitesini yükseltmek olmalıdır. Bu hedeflere ulaşabilmek
için diz OA tedavisi, nonfarmakolojik, farmakolojik ve gerektiğinde cerrahi yöntemleri
içermelidir. Tedavi her hastaya özel olarak düzenlenmelidir. Sadece analjezik ilaçlar bazı
hastalarda yeterli olmakla birlikte, Nonsteroidal anti-inflamatuvar (NSAİ) ilaçlar pek çok
vakada osteoartritin standart tedavisi gibi düşünülmektedir, ancak bir çok hasta bu ilaçları
tolere edememekte veya yan etkilerine maruz kalmaktadır (7). Lokal intraartiküler tedavi
yöntemleri hem sistemik ilaç kullanım riskinin hem de tedavi maliyetinin azaltılması
açısından yıllardır denenmektedir. İlk önce veterinerlik alanında ve oküler cerrahide 1970’li
yıllardan beri kullanılan HA preparatları 1990’lı yılların başından beri diz OA tedavisinde de
yoğun olarak kullanılmaktadır (8-10). İntraartiküler hyaluronan injeksiyonlarının, osteoartritik
dizdeki olumlu etkileri konusunda çok çelişkili çalışmalar vardır. Etki mekanizması tam
anlaşılmamıştır. Ozon ve prp tedavileri HA ya alternatif olarak kullanılabilecek yöntemlerdir
(8). Gerek 10 seanslık uygulama grubunda gerekse 14 seanslık uygulama grubunda anlamlı
iyileşme oranları görülmüş, 14 seanslık gruptaki etkinin daha fazla olduğu görülmüştür. 61
yaş üstü hastalarda skorlardan anlaşılacağı gibi ağrı ve hareket kısıtlılığının daha fazla olduğu
her iki yaş grubunda da anlamlı iyileşme oranları görülmüştür.
Kaynaklar
1. Le Pen C, Reygrobellet C, Gerentes I. Financial cost of osteoarthritis in France. The
COARTFrance study. Joint Bone Spine 2005; 72(7): 567-70.
2. Kacar C, Gilgil E, Urhan S et al. The prevalence of symptomatic knee and distal
interphalangeal joint osteoarthritis in the urban population of Antalya, Turkey. Rheumatol Int
2005; 25(3): 201-4.
3. Bredveld FC. Osteoarthritis- the impact of a serious disease. Rheumatology (Oxford) 2004;43
(Suppl.1):4-8.
4. Zhang Y, Jordan JM. Epidemiology of osteoarthritis. Rheum Dis Clin N Am 2008; 34(6):
515-29.
5. Conaghan PG, Dickson J, Grant RL. Guideline Development Group. Care and management of
osteoarthritis in adults: summary of NICE guidance. BMJ 2008; 336(5): 502-3.
6. Gökçe Kutsal Y (Ed): Osteoporozda Kemik Kalitesi, Güneş Kitabevi, Ankara, 2004, s: 193212
7. Weiss C, Band P. Basic principles underlying the development of viscosupplementation for
the treatment of osteoarthritis. J Clin Rheum 1999;5(6) (suppl):3-11.
8. Chen H,Yu B, Lu C, Lin Q The effect of intra-articular injection of different concentrations of
ozone on the level of TNF-α, TNF-R1, and TNF-R2 in rats with rheumatoid arthritis.
9. Li JH, Zhou LX, Li GY, Cheng B Treatment of middle-aged and aged patients with knee
osteoarthritis of yang-deficiency induced cold-damp syndrome by ozone combined Chinese
materia medica: a clinical research].
10. Meheux CJ, McCulloch PC, Lintner DM, Varner KE, Harris JD. Efficacy of Intra-articular
Platelet-Rich Plasma Injections in Knee Osteoarthritis: A Systematic Review.
34
ĠNTEGRATĠF TIP DERGĠSĠ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
REVIEW / DERLEME
Emel Sert1, Abdullah Sert2, Mehmet Zafer Kalaycı3, Ayşegül Arar Sakarya4, Şeyma Betül Yüksel4
1
Sağlık Bakanlığı, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanlığı, Ankara
2
Sağlık Bakanlığı, Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü İkili İlişkiler Daire Başkanı, Ankara
3
Sağlık Bakanlığı, Geleneksel Ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanı, Ankara
4
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği, Ankara
AĞIZ VE DĠġ SAĞLIĞI’NDA FĠTOTERAPĠNĠN YERĠ
Özet
Bitkileri kullanarak hastaları tedavi etme yaklaşımı olarak açıklanabilen "fitoterapi" teriminin ilk kez
1870-1953 yılları arasında yaşamış Fransız hekimi Henri Lenclerc tarafından La Presce Medical adlı
dergide kullanıldığı iddia edilmiştir. Oysa, bu tarihten çok önceleri bitkilerin sağlığı korumak ya da
geri kazanmak için tarihin her döneminde, her toplum tarafından kullanıldığını görmekteyiz(1).
Son yıllarda çok sayıda kişi koruyucu ya da tedavi edici amaçlarla çeşitli bitki ve bitkisel ürünleri
kullanmaktadır. Perioperatifte analjezik, sedatif etkiden, kardiyovasküler de sempatomimetik etkiye
varana kadar birçok alanda kullanılabilinen fitoterapi; ağız ve diş sağlığı alanında da diş ağrıları, ağız
yaraları, diş eti hastalıkları, dudak çatlakları, aft, diş temizliği ve ağız kokusu problemleri için de
kullanılmaktadır. Bu alanda en yaygın olarak kullanılan 4 bitki; Allium sativum (Sarımsak),
Eucalyptus globulus (Okaliptus), Syzygium aromaticum(Karanfil), Mentha piperita (Taze Nane) dır.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):35-40.
Anahtar kelimeler: Allium sativum (Sarımsak), Eucalyptus globulus (Okaliptus) , Syzygium
aromaticum(Karanfil), Mentha piperita(Taze Nane), Fitoterapi, Ağız ve Diş Sağlığı
PHYTOTHERAPY IN ORAL AND DENTAL HEALTH
Abstract
It is claimed that the term of ‘phytotherapy’, which can be described as an approach to treat patients
using herbs, was used for the first time in the journal of La Presce Medical by a French physician
Henri Lenclerc, who lived between the years 1870-1953. Whereas, long before this date to protect the
health or to win it back the plant were used by each society (1).Recently, many people have used
various herbs and herbal products with the aim of protection from diseases or for curing them. From
perioperative analgesic, sedative effect to the cardiovascular effects of the sympathomimetic
phytotherapy is used in many areas. In oral and dental health it is also used for dental pain, mouth
sores, gingival diseases, lip cracks, aphthae, cleaning of teeth and halitosis problems. Most widely
used 4 plants are Allium sativum (garlic), Eucalyptus globulus (Eucalyptus), Syzygium aromaticum
(Clove), Mentha piperita (Fresh Mint) in this area.
Turk J Integr Med. 2015;3(2):35-40.
Keywords: Allium sativum (garlic), Eucalyptus globulus (Eucalyptus), Syzygium aromaticum
(Clove), Mentha piperita (Fresh Mint), Phytotherapy, Oral and Dental Health
Sert E, Sert A, Kalaycı MZ, Sakarya AA, Yüksel ŞB. Ağız ve diş sağlığı’nda fitoterapinin yeri. Integr Tıp
Derg. 2015;3(2):35-40.
YazıĢma Adresi: Sağlık Bakanlığı, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanlığı, Ankara – Türkiye
E posta: [email protected]
Kabul Tarihi: 8 Ekim 2015
Fitoterapi ve Ağız Sağlığı
Sert E, Sert A, Kalaycı MZ, Sakarya AA, Yüksel ŞB.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):35-40.
GĠRĠġ:
Bitkileri kullanarak hastaları tedavi etme yaklaşımı olarak açıklanabilen "fitoterapi" teriminin ilk kez
1870-1953 yılları arasında yaşamış Fransız hekimi Henri Lenclerc tarafından La Presce Medical adlı
dergide kullanıldığı iddia edilmiştir. Oysa, bu tarihten çok önceleri bitkilerin sağlığı korumak ya da
geri kazanmak için tarihin her döneminde, her toplum tarafından kullanıldığını görmekteyiz (1). Tarih
öncesi dönemden başlayarak Mezopotamya, eski Mısır, Hitit, Yunan, Roma, Selçuklu ve Osmanlı
dönemlerinde bitkisel ilâçlar kullanılmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde de halk tıbbı (tıbbî folklor)
araştırmaları yapılmıştır. Anadolu’da Yontma Taş Devri’nden beri insanların yaşadığı ve yaklaşık
50.000 yıldan beri bitkilerden çeşitli amaçlarla yararlandığı bilinmektedir (2). Dünya üzerinde bulunan
750.000-1.000.000 arasındaki bitki türü bulunmaktadır. Bu bitki türlerinin ancak 20.000’inin tıbbî
amaçlarla kullanıldığı bilinmektedir. Bazı kaynaklara göre de bu sayının 100.000’e kadar çıkabileceği
ileri sürülmektedir. Ülkemize baktığımızda ise, Türkiye’de yetişmekte olan 9.000 bitki türünden
sadece 500 kadarının tedavide kullanıldığı bildirilmektedir (3).
Günümüzde fitoterapi: 19.-20. yüzyıllarda kimya ve biyokimya bilimlerindeki gelişmeler ilaç
sanayisine büyük bir ivme kazandırmış, böylelikle etkinlik, yararlılık ve kalite prensipleri
benimsenerek analitik, toksikolojik, farmakolojik ve klinik çalışmalar sonucu, laboratuvarlarda tıbbın
ihtiyaçlarına karşılık veren pek çok ilaç geliştirilmiştir. Mevcut ilaçların 1/4'i bitkisel kökenlidir ve
bunların birçoğunda bitkiden elde edilmek istenen etken madde, laboratuvar ortamında kopya
edilmektedir. Son yıllarda sentetik ilaçlarla meydana gelebilen ciddi yan etkilerin yol açtığı medikal ve
ekonomik sorunlar, "yaratıcıları" arasında uluslararası ilaç sanayinin de yer aldığı, endüstrileşmiş
ülkelerdeki çevre kirliliğinin güçlendirdiği ekolojik yaklaşımlar ve hareketler, küratif tedavileri henüz
mümkün olmayan bir çok kronik hastalığın oluşturduğu tehdit ve doğallığın her zaman etkili ve yan
etkiden arınmış olduğu düşüncesi gibi bir çok etmene bağlı olarak bitkisel tedavi yeniden popüler
duruma gelmiştir. 1997 yılında ABD'nde bitkisel ilaçların satışının bir önceki yıla göre %59'luk bir
artış göstermiş olması, hastaların %3-5'lik bir bölümünün temel tedavi olarak yalnızca bitkisel tedavi
alıyor olması, bu tedaviler için yalnız Amerika'da yılda 3,24 milyar dolar, İngiltere'de 40 milyon
sterlin harcanması, Dünya Sağlık Örgütü'nün insanların %80'inin doğal tedaviye inandığını açıklaması
bu popülaritenin iyi bir göstergesidir (1).Halen bitkisel ilaçlara gönül veren bir çok hasta bitkisel
ilacını, aktardan aldığı bitkiden ya da bitki parçalarından kendi mutfağında hazırlar ve genelde doktora
ya da diğer bir uzmana danışmadan kullanır. Bitkisel ürünler genellikle meme kanseri (%12),
karaciğer hastalıkları (%21), HIV (%22), astım (%24) ve romatolojik bozuklukları (%26) da içeren
kronik tıbbi durumları olan hastalar tarafından kullanılmaktadır (4). 1998'de en çok satan yedi bitkisel
36
Fitoterapi ve Ağız Sağlığı
Sert E, Sert A, Kalaycı MZ, Sakarya AA, Yüksel ŞB.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):35-40.
ilaç gingko (mabed ağacı, büyük Amerikan marketlerindeki perakende satış tutarı 150 milyon dolar, ki
bu bir önceki yıla göre %67 artmış), St John's wort (hypericum perforatum=sarı kantaron, 140 milyon
dolar, %190), ginseng (96 milyon dolar, %11), garlic (sarımsak, 84 milyon dolar; %17), echinacea
(kirpi otu, 70 milyon dolar, %42), saw palmetto (32 milyon dolar, %74) ve kava (17 milyon dolar,
%46)(5).
Ağız ve DiĢ Sağlığı’nda Fitoterapi:
Ağız ve diş hastalıklarının sebeblerine baktığımızda; başlıca yaygın hastalık olarak, etiyolojisi,
patolojisi, tedavisi hakkında çok az şey bilinen, hatta tarifinde bile birleşilememiş olan diş
çürükleridir. Diş çürüğü çocukluk çağlarından itibaren bireyleri etkileyen ve geri dönüşümlü olmayan
sonuçlara sebep olabilen enfeksiyonel bir hastalıktır (6). Diş çürüğünün en genel tanımı ise dişin sert
dokularının mikroorganizmalar tarafından yıkımı ile ortaya çıkan patolojik işlemler zinciri olduğudur
(7). Eski insanlarda diş çürüğü genellikle mine-sement sınırında veya sementte olduğu halde günümüz
insanında fissürlerde ve ara yüzlerde sıklıkla görülmektedir. Diş çürüğü oluşumu ile ilgili pek çok
teori günümüze kadar gelmiştir. Bu teoriler Pulpojen-Endojen fosfataz teorisi(Bir enzim teorisi),
rezistans teorisi, proteolitik teori ve proteoliz–şelasyon teorisidir (8). Günümüzde de halen geçerli olan
asit dekalsifikasyon teorisine göre çürük oluşumunda asitlerin rol oynadığı bir gerçektir. Çürük
lezyonunda ve plakta bakteriyel mayalanma için gerekli olan uygun substrat kullanıldığında pH’da
düşüş meydana gelir. Bu pH düşüşü dişlerde kalsiyum kaybı ve kavitasyona neden olmaktadır (9). Diş
çürüğü multifaktoriyel bir hastalıktır. Bu faktörlerden bir veya birkaçının yokluğunda çürük
görülmemektedir (7). Çürük oluşması için bireyin, bölgedeki mikrofloranın, karbonhidratın yeterince
ve uzun bir süre bir arada bulunması gerekmektedir (10). Diş çürüklerinde etkili faktörlerin başında;
karbonhidrat konsatrasyonu, karışık dişlenme, diş morfolojisi (özellikle pits ve fissurlarda),
tamponlayıcı ve yıkayıcılık özelliğiyle tükürük, karyojenik etkiye sahip yiyeceklerin ağızda uzun
kalmasına bağlı zaman faktörü, çürük oluşumunda etkili bakteri populasyonu faktörü (başlıcaları;
streptokok, laktobasil, aktinomiçesler ve mayalardır.), haftalar ve aylar boyu dişten uzaklaştırılmayan
dental plak gelir. Fitoterapi için ağız ve diş sağlığında kullanılan bitkiler şu şekilde sıralanır: Malva
sylvestris (Ebegümeci), Thymus vulgaris (Kekik), Salvia officinalis (Adaçayı), Bixa orellana, Capsella
bursa-pastoris (Çobançantası), Cimicifuga racemosa (Karayılan otu), Stellaria media (Kuş otu),
Rosmarinus officinalis (Biberiye, Kuşdili), Valeriana officinalis (Kediotu), Achillea millefolium
(Civan perçemi), Primula officinalis(Çuhaçiçeği), Capsicum frutescens (Acıbiber), Arctium lappa
(Dulavrat otu), Xanthoxylem americanum (Dişbudak), Laminaria digitata (Esmer su yosunu),
Polypodium vulgare(Eşrelti otu), Hydrastis canadensis (Hint boyası, Altın mühür), Symphytum
37
Fitoterapi ve Ağız Sağlığı
Sert E, Sert A, Kalaycı MZ, Sakarya AA, Yüksel ŞB.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):35-40.
officinale(Tıbbi karakafes otu), Echinacea purpurea(Ekinezya), Symphytum officinale, Panax ginseng
(Gingseng),
Helianthemum
nummularium
(Gün
gülü),
Hydrastis
canadensis,
Taraxacum
officinale(Karahindiba), Medicago sativa(Kaba yonca), Petroselinum crispum(Maydanoz), Lobelia
inflata(Lobelya), Viola tricolor (Menekşe), Origanum majorana(Mercan köşk), Matricaria chamomilla
(Mayıs papatyası,), Glycyrrhiza glabra(Meyan kökü), Sambucus nigra(Mürver), Commiphora
myrrha(Mür, mırra), Eucalyptus globulus, Mentha piperita, Sanicula europaea(Dermanotu, Sanikel),
Aloe vera(Sarı sabır), Satureja hortensis(Sater otu), Humulus lupulus(Şerbetçi otu), Scutellaria
lateriflora(Takke otu), Melaleuca alternifolia(Hint defnesi), Hamamelis virginiana(Cadı fındığı),
Juniperus drupacea(Andız), Zingiber officinale(Zencefil), Gaultheria procumbens(Keklik üzümü),
Plantago
lanceolata
(Sinirli ot),
Salix
alba(Söğüt),
Melissa officinalis(Oğulotu),
Althaea
officinalis(Hatmi), Equisetum arvanse(Atkuyruğu), Trifolium pratense(Çayır üçgülü), Circuma
longa(Zerdeçal), Thuja orientalis(Mazı), Calendula officinalis (Kadife çiçeği) ’tır (11).
Ağız ve diş sağlığı için kullanılan ve farmakolojik etkisi bilimsel olarak ispatlanan bitkilerin başında;
Allium sativum (Sarımsak), Eucalyptus globulus (Okaliptus), Syzygium aromaticum(Karanfil),
Mentha piperita (Taze Nane) gelir.
- Allium sativum (Sarımsak): Bileşiminde organosülfür bileşikleri (alliin, metiin, izoalliin,sikloalliin)
diğer kükürtlü bileşikler (allil sülfitler, metil allil tiyosülfinat) enzimler(allinaz, mirosinaz) eser
elementler, karbonhidratlar, vitaminler, serbest aminoasitler,mineraller, nikotinik asit, lipitler ve
lignanlar bulunan (12) sarımsak; antibiyotik özelliğinden dolayı diş çürümesine sebep olan bakterilere
karşı çiğ hali veya ekstresi gargara halinde kullanılabilir (13).
- Eucalyptus globulus (Okaliptus): Drog % 1.5-3.5 oranında uçucu yağ, ayrıca gallotanen,
prosiyanidin ve kondense tanen ile ursolik asit türevi triterpenler ve flavonoit bileşikler taşımaktadır.
Uçucu yağ (Eucalypti aetheroleum) % 70-85 oranında ökaliptol (1,8 sineol) yanısıra pinen ve simen
içermektedir(14). Okaliptus; lokal olarak kanamaların durdurulmasında, masaj yoluyla migren ve baş
ağrısını gidermede, solunum yollarının tıkanıklığında, kronik bronşitte, öksürükte, tüberkülozda,
yaprakları çiğnenmesi yoluyla diş eti ve ağız hastalıklarında, pansuman maddesi olarak yaralanma ve
iltihaplarda ve losyon ya da lavman biçiminde de kullanılmıştır (15,16).
- Syzygium aromaticum(Karanfil): Karanfilin antiseptik, uyarıcı ve antiemetiközellikleri olup ağız,
mide, bağırsak ve dolaşım tedavilerinde kullanılır. Diş eti yaralarının ve dişin karanfil yağı ile
ovulması acıyı dindirir. Bütün karanfil çiğnenmesi ağız kokusunu engeller (13). Yüksek miktarda
38
Fitoterapi ve Ağız Sağlığı
Sert E, Sert A, Kalaycı MZ, Sakarya AA, Yüksel ŞB.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):35-40.
uçucu yağ taşıdığı bilinen karanfil tomurcukları; bununla birlikte tanen ve flovonoitler de drogda yer
alan maddelerdir. Uçucu yağın kimyasal bileşeni öjenol ve öjenil asetatdır. Ayrıca az miktarda da
benzil alkol, 2-heptanon, etil hegzanoat, kalkaren, kalamenen, gibi terpenik bileşiklerde yağın
bileşiminde yer alır (17).
- Mentha piperita(Taze Nane): Yağında mentol, menton, 1,8-sineol, limonen, mentofuran,mentil
asetat, izomenton, pulegan, karvon barındıran (18) nane; mentol, metil asetat, tanen ve C vitamini
içerir. Nane yağı diş ağrılarında kullanılabilir. Yağ pamuk parçasına emdirilir ve çürük olan bölgeye
konulur. Nane gargarası diş eti kabarmalarına karşı kullanılır. Gargara aynı zamanda ağız kokusuna
karşı etkilidir (13).
SONUÇ:
Avrupa, Kuzey Amerika ve endüstrileşmiş diğer bölgelerde toplumun %50'den fazlası tamamlayıcı ya
da alternatif tıp yöntemlerinden en az birini kullanmaktadır (19). Dünya’nın birçok yerinde; Amerika,
Almanya, İngiltere, Güney Afrika ve Çin başta olmak üzere bitkilerle tedavi olan fitoterapinin oldukça
yaygın olduğunu görüyoruz. Halkın ilaçlarla tedaviden ziyade bitkilerle şifa arayışı, fitoterapinin
yaygın olduğu ülkeleri bilimsel çalışmalara itmiştir. Yasal düzenlemeler için forumlar oluşturan ve
fitoterapinin henüz keşfedilmemiş özelliklerinden dolayı vakaların ölümle sonuçlanmaması için
ülkeler bu alanda resmi uygulamaları ciddi olarak gözden geçirmeye başlamıştır. Türkiye’de de genel
yaygınlığı tam olarak bilinmemekle birlikte de pek çok geleneksel hekimlik uygulaması mevcuttur
(20). Ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nca yayınlanan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları
Yönetmeliğinde kabul edilen on beş başlıktan bir tanesi de fitoterapidir (21). Perioperatifte analjezik,
sedatif etkiden, kardiyovasküler de sempatomimetik etkiye varana kadar birçok alanda kullanılabilinen
fitoterapi; ağız ve diş sağlığı alanında da diş ağrıları, ağız yaraları, diş eti hastalıkları, dudak çatlakları,
aft, diş temizliği ve ağız kokusu problemleri için de kullanılmaktadır.
Bu amaçlarla kullanılan
bitkilerin ait oldukları familyalarda Lamiaceae, Asteraceae ve Myrtaceae başta gelmektedir. 12
çalışmada ağız ve diş sağlığı amacıyla kullanımı bildirilen, Myrtaceae familyasından Syzygium
aromaticum (Karanfil), en yaygın kullanılan tür olarak saptanmıştır (11). Ağız ve diş sağlığı alanında
kullanımı en yaygın olan 4 bitkide (Allium sativum (Sarımsak), Eucalyptus globulus (Okaliptus),
Syzygium aromaticum(Karanfil), Mentha piperita(Taze Nane)) fazla miktarda bulunan öjenol, mentol,
ökaliptol, gibi monoterpenlerle alliin ve metiin gibi kükürtlü bileşikleri bulunmaktadır. Bunlar ağız ve
diş sağlığını korumak ya da tedavi etmek için geliştirilen preparatların formülasyonlarına eklenmiştir.
Ayrıca bu bitkilerden elde edilen mentol, öjenol gibi maddelerin halihazırda piyasada bulunan diş
39
Fitoterapi ve Ağız Sağlığı
Sert E, Sert A, Kalaycı MZ, Sakarya AA, Yüksel ŞB.
Integr Tıp Derg 2015;3(2):35-40.
preparatlarının içinde de bulunması bitkilerin çeşitli şekillerde halk arasındaki kullanılışını da
desteklemektedir (11).
Kaynaklar
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
www.saglik.tr.net/genel saglik bitkilerle tedavi.shtml
http://vantipdergisi.yyu.edu.tr/2005-2/170174,pdf.pdf?ref=SaglikAlani.Com
Baytop T: Türkiye’de Bitkiler İle Tedavi. 2. baskı, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 1999.
Stephen Bent, MD, Richard Ko, PharmD, Phd. Commonly Used Herbal Medicines in the
United States: A ReviewThe American Journal Of Medicine, 2004 April, vol 116, 478-485
Angelo A. Izzo, Edzad Ernst. Interactions Between Herbal Medicines and Prescribed Drugs.
Drugs 2001: 61 (15): 2163-2175
Ercan E, Dülgergil T, Yıldırım I, Dallı M, Arcak R, İç Anadolu şehir merkezinde yaşayan
çocuklarda, farklı koruyucu uygulamaların yeni çürük oluşumu üzerindeki etkinliğinin
değerlendirmesi: 12 aylık çalışma sonuçları, ADO Klinik bilimler dergisi 2008; 4 (2), 218223
Ertuğrul F; (doktora tezi) Danışman prof. Dr. B.A. Ataman, Sakkaroz, glikoz ve xylitolun
karyojenik etkilerinin in vitro ve in vivo olarak incelenmesi, 1995.
Alper AR; (Doktora tezi) Danışman Prof. Dr. C. Eronat, Klorheksidin verniklerinin
çocuklarda dental plak florasına etkileri, 1994
Ermiş B, Koray F, Akdeniz BC, Dental Caries and Fluorosis in low and high fluoride areas in
Turkey Quintessence İnt. , 2003; 34: 354–360
Thylstrup A, Fejerkov O: Textbook of cariology, munksgoard, Copenhagen,1986; 315–328.
Hasan V.; (Bitirme Ödevi) Danışman Yrd.Doç. Dr. P. Gürbüz, Ağız Ve Diş Sağlığında
Kullanılan Bitkiler Üzerinde Farmakognozik Çalışmalar, 2014
Kaya D. Allium sativum, FED monografları Tedavide kullanılan bitkiler, Prof Dr.Demirezer
Ö. Nobel tıp kitapevleri, Ankara, 2011. s. 21-33.
Stay FP. Herbal therapy in dentistry. The complete book of dental remedies. Avery Publishing
Group, 1996.
Silva, J. Abebe, W. Sousa, S. M. Duarte, V. G. Machado, M. I. L. & Matos, F. J.A. (2003).
Analgesic and anti-inflammatory effects of essential oils of Eucalyptus.Journal of
Ethnopharmacology, 89(2), 277-283.
Becarano SJ, Emden C. Pratik tıbbi formüller. İstanbul: İsmail Akgün Matbaası;1946. s. 2689.
Mességué M. Hayat veren şifalı otlar. 2. baskı. İstanbul: AD Kitapçılık; 1998. s.150.
Olgun A, Güvenç A. Syzygium aromaticum, FED monografları Tedavide kullanılan bitkiler,
Prof Dr. Demirezer Ö. Nobel tıp kitapevleri, Ankara, 2011. s.639-651.
Ağca A. Mentha piperita, FED monografları Tedavide kullanılan bitkiler, Prof.Dr. Demirezer
Ö. Nobel tıp kitapevleri, Ankara, 2011. s. 397-403.
http://www.ttb.org.tr/sted/sted0805/titoterapi.pdf
Polat H. Sivas Ulaş'ta Halk Hekimliği Uygulamaları. Ürün Yayınları,1995, Ankara
27.10.2014 tarihli ve 29158 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Geleneksel
ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği
40
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
İsmail Yakıt1
1
Prof.Dr. Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü Başkanı, Antalya, Türkiye
MEVLANA VE YUNUS EMRE’DE İNSAN FELSEFESİ
Yakıt İ. Mevlana ve Yunus Emre’de insan felsefesi. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):41-42.
E-posta: ismailyakit @ gmail.com
Anahtar Kelimeler: Mevlana Celaleddin Rumi, Yunus Emre, Türk-İslam düşüncesi, İnsan felsefesi
İnsan nedir? Sorusuna Antikçağ’dan beri farklı cevaplar verilmiştir. Sofistler, “insan
her şeyin ölçüsüdür” derken, Platon, “insan içinde yaşadığı toplum ve devlet yapısına göre
şekillenen varlıktır” tanımını getirmiştir. Aristoteles “düşünen hayvan(=zoon phronesis) ve
toplum kuran canlı (=zoon politicon)” olarak tanımladı. Saint Augustinus da “ilahi bir
surette yaratılmış bir varlıktır” dedi. Buna mukabil Machiavelli “canlı bir enerji kümesi”
olarak değerlendirdi. Scheller de “kendini aşabilen yegâne varlık” olarak gördü.
Yeni Çağda daha ziyade hayvan kavramının odak teşkil ettiği tanımlarla
karşılaşıyoruz. Mesela: Taine “İnsan, üstün bir hayvandır” derken Nietzsche de “insan,
niteliği tespit edilemeyen bir hayvandır” demiştir. Beaumarchais ise “insan susamadan içen
ve her zaman aşk yapabilen bir hayvandır” görüşünü getirirken, Schopenhaueur, “insan
metafizik bir hayvandır” tanımını getirmiştir. Feuerbach “insan, şuurla donatılmış bir
hayvandır” derken, Pierre Reverdy “insan, kendi kendini ehlileştiren vahşi bir hayvandır”
tanımlıyla öne çıkmıştır. Montaigne de “İnsan kadar insanı korkutan hiçbir hayvan yoktur”
demiştir. La Mettrie “makine adam” tezini savunurken, Karl Marx da “homo economicus
(ekonomik insan)” yani iktisadi hayatın bir üretim vasıtası olan insan olarak görmüştür.
Batı felsefelerinin ürünü olan bu tanımlar insanı ne kadar bütüncül olarak görmüş ve
tanımlayabilmişlerdir? Bu tanım ve tasavvurlarda insanın sadece fiziki varlığı veya fizik
çevredeki yapıp-etmeleri açısından yani beşeri fiil ve eylemleri açısından ele alınmıştır ve
bunlar insanın metafizik tarafı ihmal edilerek yapılan tanımlar olmaktan öteye geçememiştir.
Türk-İslam düşüncesinde insan telakkilerini ele aldığımız zaman onların insanı fizik
ve metafizik bir bütünlük içinde ele aldıklarını söyleyebiliriz.
Farabi insanı mikrokozmik, evreni de makrokozmik bir perspektifle ele alarak insanı
“akıldan başka bir şey değildir” diye tanımlar, İbn Sina, felsefesinin ağırlık noktasını
psikoloji, psikolojisinin ağırlık noktasını da insan nefsi yaparak insan tabiatına düalist bir
yaklaşımda bulunur ve ruhun bedenden ayrı bir cevher olduğunu savunur. İbn Haldun, “insan
geleneklerin ve alışkanlıkların çocuğudur, tabiatının ve mizacının değil” demiştir.
Mevlana ve Yunus Emre’de insan felsefesi
Yakıt İ.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):41-42.
Türk-İslam düşüncesinde insanın idealleştirilmesi tasavvuf felsefesinde
görülmektedir. Bu felsefenin önemli isimleri Muhyiddin İbnu’l-Arabî, Sadreddin Konevi,
Mevlana Celaleddin Rumi ve Yunus Emre’dir. Çünkü bunların felsefesinde asıl olan motif
“insan-ı kâmil” motifidir. İnsan-ı kâmil motifi aynı zamanda “ideal insan” adını verdiğimiz
üniversal veya evrensel insan kavramını içermektedir.
Bu insan, fizik âlemle metafizik âlem arasında birleştirici bir unsurdur. İnsan burada
maddi benliğinden soyunmuş ve kozmosun temelini oluşturmuştur. İbnü’l-Arabî bu insanı,
metafizik yönü ağır basan ifadelerle açıklarken, Sadreddin Konevi, bilgi ve irfan yönü ağır
basan ifadelerle açıklar. Mevlana ve Yunus Emre’de ideal insan, aşk ve sevgi yönü ağır basan
bir karakter içinde ele alınır.
İnsanı mutlu eden davranış, kendi kendine uyumlu olmayı sağlayan davranışıdır. Bu
sokratik anlayış Mevlana’daki bu anlayış, “ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol”
veciz ifadesinde kendini bulur. İnsanı hakikate erdiren, bedeni ve ruhi huzur ve mutluğunu
kazandıran aşk adını verdiği psikolojik haldir. Ona göre aşk Tanrı’nın bir sıfatıdır ve bütün
varlıklarda tecelli eder. İnsan Tanrı’ya vuslatı gerçekleştirince kâinata o gözle bakar, her türlü
güzelliği görür ve kendi özündeki güzelliğe doğru yol alır. Aşk sadece tasavvuf ehlinin
yaşayabileceği bir hal değil, her insanın tecrübe edebileceği bir gerçektir. O, “aşkı olmayan
kişinin insanlığını inkâr ederim” demektedir. Mevlana aşkı beşeri ve ilahi olmak üzere ikiye
ayırır. Ona göre aşk bir süreçtir ve insan ilahi aşkı tecrübe etmeden beşeri aşkta yoğrulmalıdır.
Beşeri aşkı şehvet zannedenler aşkı anlamayanlardır. Ona göre aşk, her türlü sıkıntıların,
üzüntü ve streslerin, endişe ve korkuların ve dertlerin yegâne ilacıdır. Mesnevi’de “aşk bütün
hastalıklarımızın hekimidir” demektedir.
Bugün “varoluşçuluk” olarak tercüme ettiğimiz “existentialisme” doktrini, insanın
problemleriyle uğraşmayı kendine konu edinmiştir. Ancak bu akım insanın yabancılaşması,
yalnızlığı, özgürlük çabası, ölüm korkusu, ümitsizliği ve varoluş kriziyle uğraşmış, sonunda
intihar yerine isyanı önermiş ve baş kaldırmayı tavsiye etmiştir. Hâlbuki insanın kendi
varoluşuna baş kaldırması, isyan etmesi, sevgiden mahrumiyetinin bir tezahürüdür. İsyan
içinde olan insanlığa aşk ve sevgi odaklı bir dünya görüşü sunmak onun en hayati reçetesi
olacaktır. İşte Yunus Emre’nin olsun, Mevlana’nın olsun beşeriyet için yaptığı çağrı burada
önem taşımaktadır. Ümitten yoksun, yalnızlık ve ölüm korkusu geçiren çaresiz insanlara “kim
olursan ol” diyerek onları “ümitsizlik dergâhı olmayan” sevgi halkasına davet ederek
nefislerini temizlemeye çağırmaktadır. İnsan bu durumda nefsindeki aşk fitilini ateşleyerek
kendi benliğinin ve evrendeki yerinin farkına varacaktır. Kendi özünde isyandan itaate,
nefretten sevgiye ulaşacaktır. Varlık sevgisi üzerine oturan bu temiz benlikle insan kendine,
ailesine, topluma ve kendini var kılana karşı görevini yapmanın huzuru içinde uyumlu, tutarlı
davranmanın mutluluğunu yaşayacaktır.
42
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Ayşe Okanlı1
1
Prof.Dr. Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı, Erzurum
FARKINDALIK TEMELLİ STRES AZALTMA TEKNİKLERİ
Okanlı A. Farkındalık temelli stres azaltma teknikleri. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):43-44.
Sen düşünceden ibaretsin.
Geri kalan kan ve kemiksin
Gül düşünür , gülistan olursun
Diken düşünür, dikenlik olursun
Hz. Mevlana
Farkındalık (mindfulness), dikkatin anlık yaşantılara odaklanmasını ve içsel
deneyimlerin gözlemlenmesini içeren bir zihin ve beden uygulamasıdır. Başka bir deyişle,
farkındalık “Şu anda ne yaşıyorum” sorusuna, kişinin kendi düşüncelerini, duygularını ve
bedenini gözlemlenmesi yoluyla verdiği cevaptır. Bu bakımdan farkındalık dikkatin şimdiki
ana odaklanması ile şu an ne hissediyoruz, ne düşünüyoruz, ne görüyoruz, ne duyuyoruz,
bedenimizde neler hissettiğimize odaklanması farkındalık halidir 1-4. Farkındalık, düşünce ve
duygularımızla olan ilişkimizi ortaya çıkarmaktır. Farkındalık temelli uygulamalar sağlık
personelinin hem kendini, hem de diğer bireyleri anlamasına olanak sağlar. Farkındalık
kavramı kökenlerini Doğu'da uygulanan meditasyona dayanmaktadır. 1,4
Farkındalık temelli bir yaşam uzun pratik gerektiren, zihni eğiten, enerjiyi yönetme
becerisi kazandıran, anı anına zihni açık tutarak yaşamayı sağlayan bir hayat şeklidir.
Farkındalık uygulamalarının başlangıcını yargılamama, sabır, acemi zihni, güven, zorlamama
kabul ve izin vermeden oluşan yedi önemli tutumsal unsuru vardır.5 Farkındalık temelli stres
azaltma teknikleri son yıllarda sık kullanılan terapiler arasına girmiştir. Stres kavramı
incelenirken stres verici durum ve olaylar kadar stres olgusuyla karşılaşan bireylerin
psikolojik özelliklerinin de değerlendirilmesi gerekir. Bilişsel modele göre, insanın
duygularını ve bununla bağlantılı bedensel ve ruhsal tepkilerini etkileyen şey, herhangi bir
durumun kendisi değil, genellikle durumla ilgili düşündüklerimizdir. Farkındalık Temelli
Stres Azaltma Programı (FTSAP) stres yaşayan hastalar ve sağlık bakım vericileri için
kullanılabilir bir programdır. FTSAP özellikle kanser, depresyon çalışmaları başta olmak
üzere çeşitli alanlarda kullanılmaktadır6
Farkındalık temelli stres azaltma teknikleri
Okanlı A.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):43-44.
Yargılardan ya da negatif düşüncelerden arınmış bir yaşama ulaşmak mutlu ve huzurlu
bir hayatı beraberinde getirecektir. Farkındalık temelli stres azaltma egzersizleri, şimdiki
andan keyif almaya, zorluklarla, stresle ve hastalıklarla baş etmeye ve olumsuz yaşam
deneyimlerinin nedenini sorgulamak yerine onları olduğu gibi kabul etmeye yardımcı olur. 4,7
Kaynaklar
1-Çatak PD, Ögel K (2010) Farkındalık temelli terapiler ve terapötik süreçler. Klinik
Psikiyatri Dergisi, 13:85-91.
2-Ögel K, Sarp N, Gürol DT, Ermağan E (2014) Bağımlı olan ve olmayan bireylerde
farkındalık (mindfulness) ve farkındalığı etkileyen etkenlerin incelenmesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi,
15:282-288.
3-Körükcü Ö, Kukulu K. Beden-Zihin-Ruh Bütünlüğünü Korumaya Yönelik Bir Program:
Farkındalık TemelliStres Azaltma Programı. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in
Psychiatry 2015; 7(1):68-80
4-Ögel K. Bilişşsel ve Davranışcı Psikoterapilerde Üçüncü Dalga Farkındalık ve Kabullenme
Temelli Terapiler.2. Baskı Ankara 2015.
5-Kabat-Zinn J (2003) Mindfulness-based interventions in context: past, present, and future.
Clinical Psychology: Science andPractice,10:144-156
6-Praisman S (2008) Mindfulness-based stress reduction: A literature review and clinician’s
guide. J Am Acad Nurse Pract, 20:212-216.
7-Davidson RJ, Kabat-Zinn J, Schumacher J, Rosenkranz M, Muller D, Santorelli S et al.
(2003) Alterations in brain and immunefunction produced by mindfulness meditation. Psychosom
Med, 65:564-570.
44
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Keziban Özcan1
1
Akdeniz Üniversitesi Onkoloji Hemşireliği, Antalya
İNTEGRATİF BAKIMDA İYİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ: AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ
HASTANESİ
Özcan K. İntegratif bakımda iyi uygulama örnekleri: Akdeniz Üniversitesi Hastanesi. Integr Tıp Derg.
2015;3(2):45-47.
Kanser tanısı almak, birey ve ailenin sosyal, fiziksel ve duygusal durumunu bozarak
öfke, korku, üzüntü, suçluluk, utanç gibi bir dizi olumsuz duygu yaşamasına, yaşamı tehdit
eden ve tedavi edilemeyen bir hastalığa sahip olma algısı korku ve belirsizliğe neden olur.
Hastalığın kendisi ve tedavisine bağlı meydana gelen anksiyete, halsizlik, iştahsızlık, bulantı,
kusma, ağrı gibi semptomlarla (1), ölüm korkusu, hastalığın tekrarı, kişilerarası ilişkilerde
bozulma ve ekonomik sorunlar kanser hastalarında, anksiyete, depresyon ve yaşam
kalitesinde bozulmaya neden olmaktadır (2). Anksiyete ve depresyon hastaların yaklaşık
%25’inde görülür. Bu durum hastanın tedaviye uyumunun bozulmasına, hastaneye uzun süreli
yatışlara sebep olmakta, kanserin prognozu ve mortalitesini etkilemektedir (3,4). Kanser
insidansının hızla artması kanserle ilişkili semptomların yönetiminde geleneksel tıbbi
tedavinin yanında akupunktur, masaj, hipnoz, sanat terapi gibi tamamlayıcı tedavilerin
kullanılmasını da artırmıştır (5,6).
Sanat terapi kanserle ilişkili semptomların yönetilmesine yardımcı olmak için
kullanılan tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden biridir. Amerikan sanat terapi derneği sanat
terapiyi; her yaştan bireylerin fiziksel, mental ve emosyonel iyiliğini artırmak ve geliştirmek
için yaratıcı sanat yapma süreci olarak tanımlar (7). Özel eğitim almış terapistler tarafından
uygulanan sanat terapi hasta ve ailesini travmatik deneyimlere adapte etmek, semptomlarla
başa çıkmak ve farkındalığı artırmak için kullanılır. Sanat terapi hem çocuklarda hem de
yetişkinlerde hastaların pozitif başa çıkma davranışlarını pekiştirmeye yardım eder, bireylerin
öz saygılarını ve kontrol duygularını artırarak kanserle ilişkili semptomları iyileştirmede
yardımcı olur (3,6) Yapılan bir çalışmada sanat terapi ve kanserle ilişkili semptomlar
değerlendirilmiş ve semptomlarda istatistiksel olarak azalma olduğu bulunmuştur. Bu
çalışmanın sonucunda değişmeyen tek semptom bulantı olmuştur (6).
Sanat terapinin amacı, bireyin derin duygularını (hastalık, ilişkiler, vb.) ifade
etmesine izin veren yaratıcı süreçleri kullanmaktır. Sözel iletişim kullanılarak kolaylıkla ifade
edilemeyen duyguların ifadesinde sanatsal materyallerin fiziksel hareketi yardımcı olur (6).
Sanat aracılığıyla, bilinçdışındaki temel düşünce ve duygular toplanarak, kelimeler yerine
görüntülerle sembolleştirilerek ifade edilir. Sanat terapisi, diğer tedavi türlerinden farklı
olarak uygulamalarda hastaların tedavilerine etkin bir şekilde katılma olanağı sağlar (8).
Böylece hastalar kendilerini daha değerli ve güçlü hissederler, kanserle ilgili farkındalıkları
İntegratif bakımda iyi uygulama örnekleri: Akdeniz Üniversitesi Hastanesi
Özcan K.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):45-47.
artar ve daha sosyal olurlar. Uygulamaya hasta yakınlarının da katılması onların hastalarına
desteklerinin artmasına yol açar (9).
Müzik, en gizli duyguları açığa çıkaran ve iletişimi artıran güçlü bir araçtır (10).
İnsanları fiziksel, spirituel, sosyal ve duygusal olarak etkileyen müzik, çeşitli yollarla
hastalara yardımcı olmada kullanılır (2). Onkoloji alanında müziğin kullanımı son yıllarda
yaygın hale gelmiştir ve müzik ağrının, anksiyete ve stresin azaltılması (10,11), tedaviyle
ilgili bazı semptomların hafifletilmesi için kullanılır. Müzik hastanın kendini ifade etmesine
ve olumlu duygular geliştirmesine fırsat sağlar (2). Halk arasında genellikle bir eğlence aracı
olarak algılanmasına rağmen müzik, duygu ve düşünceleri seslerle anlatan ya da sesleri düzen
ve estetik anlayış içerisinde ifade eden bir sanattır. Müzikle tedavi, sanat terapi
yöntemlerinden biri olup, hastaların aktif ve yaratıcı katılımını gerektirir (12). Müzik terapi
hastalığın kendisini değil, hastanın ruh hali üzerinde olumlu etki yaratarak hastalıkla baş
etmesine yardım eder (2). Müzik terapi ile hastanın dikkati ağrıdan ya da rahatsızlıktan başka
bir yöne çekilerek dikkat dağıtılmaktadır (13). Müzik seçiminde kültürel özellikler önemli
olup, bireylerin kendi kültürlerinin müzikleriyle daha sağlıklı iletişim kurdukları dikkate
alınmalıdır. Bireylerin müzik anlayışlarının yaşamış oldukları toplumun soysal ve kültürel
yapısına ve almış oldukları eğitime göre farklılık gösterdiğinin bilinmesi müzik terapistlerinin
çalışmalarına yardımcı olacaktır (12).
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Kemoterapi Ünitesi, 2011 yılından itibaren hasta ve
hasta yakınlarının katılımının sağlandığı resim ve müzik faaliyetlerini yürütmektedir. Bu
çalışmalar sonucunda ortaya çıkan eserler yıl içinde hastane içi ve dışı farklı
organizasyonlarda sergilenmektedir. Organizasyon içinde aynı zamanda hasta, hasta yakını ve
gönüllülerden oluşan korolar tarafından müzik dinletisi sunulmaktadır. Bu anlamda Akdeniz
Üniversitesi Hastanesi, tamamlayıcı terapilerden resim ve müzik terapinin alanda kullanımına
iyi bir örnek oluşturmaktadır.
Kaynaklar
1. Can G, Erol Ö, Aydıner A, Topuz E. Non-pharmacological interventions used by cancer
patients during chemotherapy in Turkey. European Journal of Oncology Nursing, 2011; 15:
178-184.
2. Stanczyk MM. Music Therapy İn Supportive Cancer Care. Reports Of Practical Oncology
And Radiotherapy 2011; 16(5):170-2.
3. Ando M, Imamura Y, Kira H, Nagasaka T. Feasibility and efficacy of art therapy for
Japanese cancer patients: A pilot study. The Arts in Psychotherapy 2013; 40(1): 130–133
4. Bar-Sela G, Atid L, Danos S, Gabay N, Epelbaum R. Art therapy improved depression and
influenced fatigue levels in cancer patients on chemotherapy. Psycho-Oncology 2007; 16:
980–984.
5. Running A, Seright T. Integrative Oncology: Managing Cancer Pain with Complementary and
Alternative Therapies. Current Pain and Headache Reports 2012; 16:325–331.
6. Nainis N, Paice JA, Ratner J, Wirth JH, Lai J, Shott S. Relieving Symptoms in Cancer:
Innovative Use of Art Therapy Journal of Pain and Symptom Management 2006; 31(2):1629.
7. Elkins G, Fisher W, Johnson A. Mind–Body Therapies in Integrative Oncology Current
Treatment Options in Oncology (2010) 11:128–140
8. Utaş Akhan L. Psikopatolojik Sanat Ve Psikiyatrik Tedavide Sanatın Kullanılışı.
Yükseköğretim Ve Bilim Dergisi 2012; 2(2): 132-135
46
İntegratif bakımda iyi uygulama örnekleri: Akdeniz Üniversitesi Hastanesi
Özcan K.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):45-47.
9. Aydın B. Tıbbi Sanat Terapi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2012 4(1): 69-83
10. Wesa K, Gubili J, Cassileth B. Integrative Oncology: Complementary Therapies For Cancer
Survivors. Hematology/Oncology Clinics Of North America 2008; 22(2):343-53
11. Deng GE, Frenkel M, Cohen L, Cassileth BR et al. Evidence-Based Clinical Practice
Guidelines for Integrative Oncology: Complementary Therapies and Botanicals. Journal of the
Society for Integrative Oncology 2009; 7(3):85-120.
12. Gençel Ö. Müzikle Tedavi. Kastamonu Eğitim Dergisi 2006; 14(2): 697-706
13. Karamızrak N. Ses ve Müziğin Organları İyileştirici Etkisi. Koşuyolu Heart Journal
2014;17(1):54-57
47
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Salih Mollahaliloğlu1
1
Doç.Dr. Geleneksel Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Ankara
TIP EĞİTİMİNDE ENTEGRATİF YAKLAŞIM NASIL GELİŞTİRİLEBİLİR?
Mollahaliloğlu S. Tıp eğitiminde entegratif yaklaşım nasıl geliştirilebilir?. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):4849.
Dünya Sağlık Örgütüne göre geleneksel tıp; “fiziksel ve ruhsal hastalıklardan
korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi
sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı –izahı
yapılabilen veya yapılamayan- bilgi, beceri ve uygulamaların bütünüdür”(1).
1996 yılında İngiltre Klinik Psikoloji Dergisinde yayımlanan “niçin insanlar
geleneksel tıbba dönüyor?” başlıklı bir makalede 250’den fazla hastaya akupunktur,
osteopati ve homeopati tamamlayıcı tıp dallarında yapılan 20 soruluk ankete verilen cevaplara
göre hastalar problemleri için modern tıbbın tamamlayıcı tıpa göre daha etkili olabileceğine
inandıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca bu ankette doktorlarla iletişim de olan endişelerinden de
bahsetmişlerdir(2).
Geleneksel tıbba artan yönelime ve artan önemine rağmen, geleneksel ve tamamlayıcı
tedavi yöntemlerinin kullanımının büyük bir kısmı birçok Avrupa ülkesi de dahil kontrol
edilemez durumdadır ve hastaların çoğu hekimlerine kullandıkları uygulamalarla ilgili bilgi
vermemekte, hekimler de bu konuyu sorgulamamaktadır. Ayrıca bu konuda hekimlerini
bilgilendirseler bile hekimin bu bilgiyi nasıl yorumlayacağı ayrı bir sorundur. Maalesef
hekimlerin büyük kısmı bu bilgilerden temel tıp eğitimleri süresince yoksun kalmaktadır (3).
İngiltere Tabipler Odası (BMA) mezuniyet öncesi müfredatlarda öğrencilerin
geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) konularında değerlendirme yapabilecek kadar
bilgilendirilmelerini önermiştir. Bu önerinin dayanağı, hekimlerin % 95’inin hastalarından
tamamlayıcı tıp yöntemleri ile alakalı sorularla karşılaştıklarını bildirmeleridir. Alman
Parlamentosu Ekim 2003’te çıkardığı bir yasa ile tamamlayıcı tıbbın bir parçası olan
naturopatinin tıp fakültesi müfredatlarında zorunlu olarak yer almasını şart koşmuştur. Dünya
Tıp Eğitimi Federasyonu (WFME) de yayınlamış olduğu global standartlar içerisinde
tamamlayıcı ve geleneksel tıbbın yer almasını önermiştir.
Ülkemizdeki tıp fakültelerinde bu eğitim henüz verilmemektedir. Bunun sonucu olarak
da geleneksel ve alternatif tıp uygulamaları tıp dışı kişiler tarafından veya tıp mensubu
olmakla beraber bu konuda yeterli eğitim almamış kişiler tarafından uygulanmaktadır (4). Son
yıllarda özellikle 27 Ekim 2014 tarihli “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları
Yönetmeliği” bu konudaki boşluğu düzenlemeye yönelik olmuştur(5).
Tıp fakültelerimizde GETAT yeni bir kavram olduğu için; bu konuda birçok
multidisipliner ders ve çalıştayların düzenlenmesi, GETAT başlıklarının müstakil olarak
Tıp eğitiminde entegratif yaklaşım nasıl geliştirilebilir?
Mollahaliloğlu S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):48-49.
verilmesi veya bazı ders içeriklerine dahil edilmesi, klinik öğrenciler ve asistanlar için seçmeli
rotasyon imkanlarının sağlanması, öğretim üyelerinin GETAT konularında daha fazla
bilgilendirilmesi ve her seviyede konuyu öğrenecekler için web tabanlı bilgilendirici
sistemlerin oluşturulması önemlidir(3). Bu anlamda birçok üniversitede kurulmaya başlayan
Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezleri daha etkin bir rol
üstlenebilir.
Kaynaklar
1. Aydın S. DSÖ ve Gelenekten Küresele Tıbbın Alternatif Serüveni. SD Sağlık Düşüncesi ve
Tıp Kültürü Dergisi, 2012;22:15-17
2. C Vincent, A Furnham. Why Do Patients Turn to Complementary Medicine? An Empirical
Study. British Journal of Clinical Psychology, 1996 - Wiley Online Library.
3. Murt A, Öztürk R. Tamamlayıcı ve Alternatif Tıbbın, Tıp Eğitim Müfredatlarındaki Yeri. SD
Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi, 2012;22:20-23
4. Tokaç M. Geleneksel Tıbba Akademik Yaklaşım GETTAM. SD Sağlık Düşüncesi ve Tıp
Kültürü Dergisi, 2013;28:82-5.)
5. Mollahaliloğlu S. ve ark. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarında Yeni Dönem.
Ankara Med. J., 2015;15(2):102-105.
49
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Sultan Taşcı1
1
Prof.Dr. Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Kayseri
HEMŞİRELİK EĞİTİMİNDE İNTEGRATİF ANLAYIŞ GELİŞTİRME
Taşcı S. Hemşirelik eğitiminde integratif anlayış geliştirme. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):50-54.
Dünya Hemşire aynı zamanda iki dilin de ustası olmak zorundadır: bilimin dili ve
insanların dili.
Annie Warburton Goodrich
Hemşirelerin, eğitim hazırlıkları ve uygulamalarındaki rolleri zamanla evrim geçirmiş
olsa da, hemşireliğin odağı oldukça sabit kalmıştır. Modern hemşireliğin kurucusu Florance
Nighintingale hemşirenin temel uğraşının; hastanın mümkün olabilen en iyi koşulunun
sağlanması olduğunu, bireyin doğasında var olan kendi iyileştirme gücünün açığa çıkarılması
olduğunu vurgulamaktadır. Florance Nightingale, ruh ve bedeni ayrılmaz olarak nitelerken
sağlığı da bir dualite olarak tanımlamıştır. Yazdığı yazılarda günümüz postmodern anlayışını
içerebilen alanları belirtmiştir. Postmodern hemşirelik ve insan bakım bilimini ele alan
hemşire teorisyen Jean Watson’a göre; insanın tüm enerji alanı ve onunla bütünlüğü
dahilinde bireyi keşfedebilen hemşirelik, bireye tamamlayıcı uygulamalar kapsamında farklı
yollarla ulaşabilmektedir. Tamamlayıcı ve destekleyici uygulamalarda tartışılan yöntemler,
öncelikle hemşirenin kendi özbakımı ve kendisini şifalandırmada kullanacağı, ardından
hastaları için kullanacağı uygulamalardır. Watson, hemşirenin insana bakarken onun ruhuna
bakmayı, bireyin ne yaşadığını anlamayı, özden dinlemeyi, sevginin şifa gücünü, rahatlığın
huzur ve enerjisini tanıması ve öğrenmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu açıdan hemşireliğe
bakıldığında, tamamlayıcı destekleyici uygulamalar aslında hemşireliğin odağını
oluşturmaktadır. Hemşirelerin bireyin zihin- beden-ruh temelline özen gösteren holistik
uygulayıcılar olarak eğitilmeleri önemlidir.
Bütünleşik yaklaşım yoga, terapötik dokunma, reiki, masaj, aromaterapi, müzikterapi,
refleksoloji, gevşeme ve meditasyon vb. gibi uygulamaların yalnızca yapılması değil, bir
“OL”ma biçimidir. Bu uygulamaların özünde iyileştirici bir ortam oluşturmak, bireyi
bilinçlendirmek ve kendi iyileştirme gizil gücünü ortaya çıkarmak esastır. Tamamlayıcı ve
destekleyici uygulamalar bütüncül yaklaşım temelli olup, kanıtların ışığında uygun olabilecek
tüm yöntemlerin kullanılmasını içermektedir.
Ülkemizde ve Dünya’daki birçok ülkede sağlık bakım sistemi hastalık ve tedaviye
odaklı olup hekim merkezlidir. Ancak sağlık bakımındaki odağının sağlığın korunması,
geliştirilmesi, hastalıkların azaltılması, bireyin fiziksel, mental, sosyal destek ihtiyacının
uygun şekilde karşılanması olmalıdır. Yapılan çalışmalarda, sağlık bakım profesyonellerinin
Hemşirelik eğitiminde integratif anlayış geliştirme
Taşcı S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):50-54.
eğitiminde yeni yaklaşımlar gerektiği, sağlık profesyoneli yetiştiren okullar ile tamamlayıcı
destekleyici uygulama liderlerinin işbirliğine ihtiyaç olduğu, kanıt temelli integratif
uygulamaların müfredata yerleştirilmesi ve bunun iyi organize edilmesi gerektiği
vurgulanmaktadır.
Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH), NNCAM tarafından sağlık profesyoneli
yetiştiren okulların müfredat programlarına integratif anlayışın yerleştirilmesi, tamamlayıcı
destekleyici uygulamaların lisans düzeyinde bilgi olarak sunulması, masaj, aromaterapi,
iyileştirici dokunma, akupres, gibi sertifika programlarıyla sağlık profesyonellerinin
yetişmesinin sağlanması teşvik edilmektedir. Ayrıca integratif hemşire koçluğu, holistik
hemşire koçluğu gibi sertifika programları da düzenlenmektedir. Ülkemizde ise henüz sağlık
profesyoneli yetiştiren okulların müfredatlarında integratif anlayış temelli bir müfredat
çalışması başlamış değildir. Derslerin içerisinde konu başlıklarında ya da bağımsız seçmeli
ders olarak verildiği lisans ve lisansüstü eğitim programları mevcuttur.
İntegratif anlayışın geliştirilmesi için konuyla ilgili yapılmış tüm çalışmalarda;
 Sağlık bakım sistemine integratif anlayışın yerleştirilmesi, bu konuda ulusal stratejik
vizyonun geliştirilmesi,
 Bireyin kendi sağlığını koruması ve iyileştirmesini içeren bir sağlık kültürü
yerleştirilmesi, hemşirelerin de bu anlayışı kendi yaşamlarında kullanması,
 Sağlık profesyoneli eğitiminde hastalığın yönetimi ve tedavisine odaklanmaktan
ziyade iyilik haline odaklanılması konusunda yaklaşımların ve modellerin
geliştirilmesi,
 Tüm sağlık profesyoneli öğrencilerinde integratif bakım anlayışının kazandırılması
için müfredat programın bu doğrultuda geliştirilmesi, bu çalışmaya temel olacak idari,
yasal ve fiziksel düzenlemelerin yapılması, mali desteğin sağlanması, hastanın tedavi
sürecinde güvenilirliğin sağlanması, engellerin ortadan kaldırılması, sınıflarda da bu
anlayışla eğitim ortamının oluşturulması,
 Hemşirelik eğitiminde lisans ve lisansüstü düzeyde integratif sağlığın eğitimin
içerisine yerleştirilmesi, bu eğitimin, sağlığın korunması ve geliştirilmesi, sağlık ve
iyilik hali için bireysel sorumluluk, hasta merkezli ve bireyselleştirilmiş bakım,
tamamlayıcı ve destekleyici uygulama ve konvansiyonel bakım entegrasyonundaki
süreçler, ekip anlayışı vb. gibi başlıkları kapsayacak şekilde oluşturulması,
 Doktora düzeyinde integratif bakım felsefesinin ve kanıt sağlayacak araştırmaların
planlanması, yürütülmesi, uygulamaların etkinliği ve güvenli kullanım bilgisinin
sağlanması, müfredatın bu şekilde yetişmeye imkan sağlayacak şekilde
yapılandırılması,
 Kamu ve kamu denetimli özel kuruluşlar tarafından integratif bakım uygulayıcılarının
yetiştirilmesi, tanınması, sağlık bakım sistemine entegrasyonunun sağlanmasının,
uygun olacağı belirtilmektedir.
İntegratif sağlık bakımının gelişmesinde, buna istekli olunması, interdisipliner
eğitimin başlatılması, lisans ve lisansüstü eğitimde yol alınmasına katkı verecektir. Tüm
sağlık bakım profesyonelinin eğitiminde, integratif bakım anlayışı olması sadece bilginin
verilmesini değil, bu bilginin uygulamaya da aktarılmasını gerekli kılmaktadır. Bu nedenle
eğitimde, alanda çalışan uygulayıcıların deneyiminden de faydalanılmalıdır. Hem primer
51
Hemşirelik eğitiminde integratif anlayış geliştirme
Taşcı S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):50-54.
bakımda hem de integratif bakımda yeni bir düşünme şeklinin oluşturulması, bu gücün farkına
varılmasını sağlayacaktır.
Kaynaklar
1. Baugniet J, Boon H, Truls Østbye T. Complementary/alternative medicine: Comparing the
views of medical students with students in other health care professions. Fam Med
2000;32(3):178-184.
2. Benjamin P, Phillip DR, Warren, et al. Response to a proposal for an integrative medicine
curriculum. The Journal of Alternative and Complementary Medicine 2007; 13(9):1021-1033.
3. Burke A, Peper E, Burrows K, Kline B. Developing the complementary and alternative
medicine education infrastructure: baccalaureate programs in the United States. The Journal of
Alternative and Complementary Medicine 2004; 10(6): 1115-1121.
4. Burman ME. Complementary and alternative medicine: Core competencies for family nurse
practitioners. Journal of Nursing Education 2003; 42 (1): 28-34.
5. Cathryn Booth-Laforce, Craıg S. Scott, Margaret M. Heıtkemper, B. Jane Cornman, MıngChıh Lan, Eleanor F. Bond, and Krısten M. Swanson,Complementary and alternatıve
medıcıne (CAM) attitudes and competencıes of nursıng students and faculty:results of
integratıng CAM in to the nursing curriculum. J Prof Nurs 2010; 26:293–300.
6. Chu FY, Wallis M. Taiwanese nurses’ attitudes towards and use of complementary and
alternative medicine in nursing practice: A cross-sectional survey. International Journal of
Nursing Studies 2007; 44: 1371–1378.
7. Fenton MV, Morris DL. The integrative of k-holistic nursing practices and complementary
and alternative modalities into curriculabof schools of nursing. Alternative Therapies in
Health and Medicine. www.homeopathiclaboratories.com/articles/nursing.php.
8. Frass M, Strassl RP, Friehs H, Müller M, Kundi M, Kaye A D. Use and acceptance of
complementary and alternative medicine among the general population and medical
personnel: A systematic review. The Ochsner Journal 2012; 12(1): 45–56.
9. Gaster C, Unterborn J, Scott R, Schneeweiss R. What should students learn about
complementary and alternative medicine? Academic Medicine 2007; 82(10): 934-938.
10. Gaydos HLB. Complementary and alternative therapies in nursing education: trends and
issues. Online Journal of Issues in Nursing 2001; 6(2): Manuscript 5.
11. Gaylord S, Mann D. Rationales for CAM education in health professions training programs.
Academic Medicine 2007;82(10): 927-933.
52
Hemşirelik eğitiminde integratif anlayış geliştirme
Taşcı S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):50-54.
12. Halcon LL, Chlan LL, Kreitzer MJ, Leonard BJ. Complementary therapies and healing
practices:faculty/student beliefs and attitudes and the implications for nursing education. J
Prof Nurs 2003; 19:387-397.
13. Hammick M, Freeth D, Koppel I, et al. A best evidence systematic review of interprofessional
education. Medical Teacher 2007; 29 (8):735-751.
14. Kim SS, Erlen JA, Kim KB, Sok SR. Nursing students’ and faculty members’ knowledge of,
experience with, and attitudes toward complementary and alternative therapies. Journal of
Nursing Education September 2006; 45 ( 9 ): 375-378.
15. Kligler B, Gordon A, Stuart M, Sierpina V. Suggested curriculum guidelines on
complementary and alternative medicine: Recommendations of the Society of Teachers of
Family Medicine Group on Alternative Medicine. Family Medicine 2000; 32(1):30-33.
16. Kreitzer MJ, Kligler B, Meeker WC. Health Professions Education and Integrative Health
Care. Commissioned for the IOM (Institute of Medicine) Summit on Integrative Medicine and
the Health of the Public, February, 2009.
17. Kreitzer MJ, Sierpina V. Innovations in integrative healthcare education: Massage, medical,
and social work student initiatives Explore: The Journal of Science and Healing 2006; 2(1):
75-76.
18. Kreitzer MJ, Mann D, Lumpkin M. CAM competencies for the health professions.
Complementary Health Practices Review 2008;13(1):63-72.
19. Lee M, Benn R, Wimsatt L, Cornman J, Hedgecock J, Gerik S, Zeller J, Kreitzer MJ, Allweiss
P, Finkelstein C, Haramati A. Integrating complementary and alternative medicine instruction
into health professions education: organizational and instructional strategies. Academic
Medicine 2007; 82(10): 939-945.
20. Luck S. Changing the health of our nation - the role of nurse coaches. Altern Ther Health
Med. 2010;16(5):78-80.
21. Pearson NJ, Chesney MA.
The CAM education program of the national center for
complementary and alternative medicine: an overview. Acad Med. 2007; 82:921–926.
22. Reeves S, Zwarenstein M, Goldman J, et al. Interprofessional education: Effects on
professional practice and health care outcomes. Cochrane Database Systematic Reviews 2008;
23(1):CD002213.
23. Schaub BG, Luck S, Dossey B. Integrative nurse coaching for health and wellness. Alternative
and Complementary Therapies 2012; 18(1): 14-20.
24. Sewitch M J, Cepoiu M, Rigillo N, Sproule D. A literature review of health care professional
attitudes toward complementary and alternative medicine. Complementary Health Practice
Review 2008; 13(3): 139-154.
53
Hemşirelik eğitiminde integratif anlayış geliştirme
Taşcı S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):50-54.
25. Shorofi AS, Arbon P. Nurses’ knowledge, attitudes, and professional use of complementary
and alternative medicine (CAM): A survey at five metropolitan hospitals in Adelaide.
Complementary Therapies in Clinical Practice 2010; 16: 229-234.
26. Sierpina V, Schneeweiss R, Frenkel M, Bulik R, Maypole J. Barriers, strategies and lessons
learned from complementary and alternative medicine curriculum initiative. Academic
Medicine 2007; 82(10): 946-450.
27. Stratton T, Benn R, Lie D, Zeller J, Nedrow A. Evaluating CAM education in health
professions programs. Academic Medicine 2007; 82(10): 956-961.
28. Trail-Mahan T, Mao C-L, Bawel-Brinkley K. Complementary and alternative medicine:
nurses’ attitudes and knowledge. Pain Management Nursing 2013; 14( 4) (December): 277286.
29. Thornton L. The model of whole-person caring creating and sustaining a healing environment.
Holist Nurs Pract 2005;19(3):106–115.
30. Watson J. Human Caring Science. A Theory of Nursing. Watson Caring Science Institute,
Jones&Barlett Learning, Colorado, 2012.
31. Yıldırım Y, Parlar S, Eyigör S, Sertoz OO, Eyigor C, Fadiloglu C, Uyar M. An analysis of
nursing and medical students’ attitudes towards and knowledge of complementary and
alternative medicine (CAM). Journal of Clinical Nursing 2010; 19: 1157–1166.
54
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Turgay Altınbilek1
Yard.Doç.Dr. Haliç Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Yüksekokulu, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
Bölümü
1
KLİNİK PSİKONÖROİMMÜNOLOJİ
Altınbilek T. Klinik psikonöroimmünoloji. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):55.
Klinik PNI beslenme, immünoloji, endokrinoloji, nöroloji, psikoloji, evrimsel biyoloji,
sosyoloji, epigenetik, egzersiz bilimi ve tüm bu sistemlerin arasındaki etkileşimin, kronik
sağlık sorunlarına çözüm bulmamıza yardımcı olan son bilimsel bilgileri içerir.
Fiziksel veya psiko-emosyonel streslerin, stres aksını (HPA) aktive etmesiyle
bağışıklık sistemi aktive edilir ve bu işlemin bir parçası olarak, vücutta iltihap üretilir. Bu
durumda , bağışıklık sistemi; hayatta kalmamız için gerekli olan organlara enerjinin büyük
kısmını aktarır. Diğer tüm organlarda ise geçici olarak enerji aktarımı kapatılır. Örneğin
streste sindirim sistemine ihtiyacımız yoktur ve sindirim sistemine giden kan ve enerji
miktarı çok azalır.
Bu stres sistemi akut durumlarda koruyucudur. Fakat uzun süren stres, kronik düşük
yoğunluklu inflamasyon ve beynin hayatta kalabilmesi için tüm enerjiyi tasarruf etmesiyle
sonuçlanır. Bunların sonucunda iştah kaybı veya aşırı yeme, enerji yetersizliği, hafıza
değişiklikleri, uyku bozuklukları, sindirim sorunları ve gıda intoleransı, kabızlık, fertilite
problemleri, ağrılı ağır dönemler, dolaşım problemleri, yüksek tansiyon, anksiyete ve
depresyon, kas krampları, halsizlik, ağrı, kilo artışı ve egzersizden kaçınma gibi semptomlar
ortaya çıkabilir.
Psikolojik faktörler, sosyal izolasyon, erken çocukluk travması veya istismar, iş veya
duygusal stresler, hepsi aynı kronik stres yanıtını üretirler.
Klinik PNI ile hastalığı ortaya çıkaran sorun veya sorunlar tespit edildikten sonra,
enerjinin az kullanıldığı organlara enerji dağılımını artırmak, sempatik sinir sisteminin aşırı
çalışmasını azaltmak ve bedendeki inflamasyonun ortadan kaldırmak klinik PNI’nin temel
tedavisini oluşturur.
ĠNTEGRATĠF TIP DERGĠSĠ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Kemal Atalay1
1
Atalay Özel Sağlık Hizmetleri, Antalya
MADDE BAĞIMLILIĞI VE OTOĠMMÜN HASTALIKLAR
Atalay K. Madde bağımlılığı ve otoimmün hastalıklar. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):56-59.
Kişisel çalışmalarım sonucu elde ettiğim bazı bilgileri, yararlı olacağını düşünerek
sizlerle paylaşmak istiyorum. Çalışmalarımı iki ana başlık halinde sunacağım.
* Bağımlılık yapan madde molekülleri vücuda girdiğinde, beyindeki bir
nörotransmitteri taklit ederek, reseptörlere bağlanır. Reseptörler madde bilgisini hücre içi
elektromanyetik sinyallere dönüştürür.
* Madde bilgisi elektromanyetik sinyaller aracılığı ile hücre çekirdeğindeki DNA
sarmalına taşınır ve hafızalanır.
* Hücre çekirdeği madde bilgisini işledikten sonra nörotransmitter üretim bilgisini
içeren sinyaller yayar. Veziküller algıladıkları sinyallerin etkisiyle, eksitatör veya inhibitor
bir nörotransmitteri hücreler arası alana taşıyarak artışına neden olurlar ve sonucunda
bağımlılığın ödül mekanizması oluşur.
*Madde etkisi ile hücreler arası alanda biriken nörotransmitterler , nörotransmitterler
arasındaki doğal dengeyi bozar, psikoz ve depresyon gibi hastalıklara neden olur. Bu da
hastada kişilik ve davranış bozukluğu yapar.
* Bir süre sonra beyinde taklit edilen nörotransmitterin doğal üretimi durur.
Kullanıldığı sürece beyinde nörotransmitter dengesini ve bazı fonksiyonları madde kontrol
eder.
* Madde kullanılmadığı takdirde, doğal üretimde olmadığı için şiddetli yoksunluk
sendromu ortaya çıkar. Örneğin eroin kullananlarda beyinde endojen morfin üretimi durur.
Madde kullanılmadığı takdirde 72 saat içinde yeniden endojen üretim başlar. Yoksunluk
sendromu sona erdiğinde hastada madde kullanma arzusu geçmez.
* Bağımlılık yapan madde artıkları lipofilik dokularda depolanır.
* Bağımlılık yapan madde bilgisi vücut sıvılarında hafızalanır.
Bağımlılığın oluş mekanizması
1) Madde kullanımı taklit edilen doğal nörotransmitter yapımını durdurur ve buna
bağlı
yoksunluk sendromu ortaya çıkar.
2) Madde metabolitleri lipofilik dokularda depolanır.
Madde bağımlılığı ve otoimmün hastalıklar
Atalay K.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):56-59.
3) Madde kullanımı hormon dengesini bozar, mikrobesin eksikliklerine neden olur.
4) Madde bilgisi hücre çekirdeğinde DNA sarmalında hafızalanır.
5) Madde bilgisi vücut sıvılarında hafızalanır.
Tanı:
1) Anamnezde hastaya hangi maddeyi kullandığı sorulmaz. Muayene ve tetkik
sonucuna
göre hastanın kullandığı maddeler tesbit edilir.
2) FM + Tiroid ve Abdominal US + İdrarda madde testi
3) Nörotransmitterler + Hormonlar + Mikrobesin eksiklikleri ölçülür.
Tedavi:
1) Tedavinin ilk aşamasında madde kullanımını serbesttir. Tedavi sürecinde
hastanın kendiliğinden bırakması sağlanır.
2) Yoksunluk sendromu tedavisi yapılır. Yoksunluk sendromu tedavisi
Hastaneye yatış gerekmeden ev koşullarında uygulanabilir.
(Madde bilgisinin sıvılara transferi ve dilaltı kullanımı ile yoksunluk giderilir)
3) Lipofilik dokulardaki metabolitlerin atılması sağlanır.
(Atılım hızı ter ve idrarda polerizan floresan immunassay yöntemiyle
ölçülebilir.)
4) Hormon dengesi ve mikrobesin eksiklikleri giderilir.
(Laboratuvar ortamında ölçüm yapılabilir.)
5) Nörotransmitter dengesi sağlanır.
(Nörotransmitterler ölçülür)
6) Nöron DNA sarmalında hafızalanmış madde bilgisi silinir.
7) Tedavi ve rehabilitasyon bireysel olarak yapılmalıdır. Rehabilitasyon süreci
meslek
eğitimi ve işe yerleştirme ile tamamlanır.
OTOĠMMÜN HASTALIKLAR
Otoimmün hastalıklarda en sık karşılaşılan oluş mekanizması:
1) Genetik yatkınlığı olan kişilerde, virüs, bakteri veya parazit türü bir mikrobiyal
ajan yada tam iyileşmemiş aşılar veya ölü virüs, bakteri, parazitlere ait protein artıklarının
(Prion) Cilt, eklem, böbrek, myelin kılıf, bağırsak mukozası, Pankreas, tiroid, damar duvarı
gibi dokuların mezenkiminde birikmesi sonucu antijenler oluşur.
57
Madde bağımlılığı ve otoimmün hastalıklar
Atalay K.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):56-59.
2) Bağırsak mukozası geçirgenliği, disbiyozis veya mantar enfeksiyonu sonucu
uyumsuz gıdaların emilimini engelleyen M hücre sisteminin (İmmünolojik gözler)
bozulması sonucu , normalde emilmemesi ve kana geçmemesi gereken gıdaların ihtiva ettiği
proteinlere karşı IgG ve IgM antikorlar gelişir. Bu işlemler bağışıklık sistemini yorar ve
zayıflatır.
3) Bu antijen ve antikorlarda moleküler benzerlik varsa, antijen + antikor birleşmesi
ile immun kompleksler oluşur.
4) Oluşan immun komplekslerin miktarı belirli bir düzeyi aşınca,
İmmun kompleksin biriktiği mezenkimal alanları yabancı madde gibi algılayan bağışıklık
sistemindeki NK hücreleri ve Lenfositler mezenkimi- dokuları hasara uğratırlar. Mezenkim
hasarı sonucu fonksiyonel hücrelerin beslenmesi bozulur ve hastalık ortaya çıkar.
5) Bu süreç boyunca cortisol ve adrenalin tüketimi artar, yetmezlik gelişebilir.
6) Özetle = İmmun kompleksin oluşması için; Gıda antijenlerine benzerlik gösteren ,
virüs+bakteri+parazit artığı (Prionlar) proteinlerden
oluşmuş antijenlere + Ig G,M
antikorlarına ve zamana ihtiyaç vardır.
Tanı:
1) FM = TA + Akciğer + Kalp sesleri
2) Tiroid US + Vücut sıcaklığı ölçümü
3) Abdominal US = Mobil dalak (Bakteriyel antijenik atıklar nedeniyle) + Mobil
böbrek var mı?
4) İdrar pH
5) Gıda intoleranslarının tesbiti
6) IgG, IgM, sIgA
6) İmmun kompleks
7) Kortisol
8) Prion + aşılar + virüsler + bakteriyel artıklar + Paraziter artıklar.
9) Sitokin testi
10) Ağır metaller civa + kurşun + kadmiyum
11) Dihydrotesteron + Testesteron
12) Östrojen + Progesteron
13) Asetilkolin
14) Vit.D
15) Çevresel toksinlerin tesbiti.
Oto-immün hastalıklarda tedavi algoritması:
1) İntolere gıda diyeti,
2) Mezenkim alkalileştirilmelidir. Sabah idrarı pH 6.8-7.4 olmalıdır.
58
Madde bağımlılığı ve otoimmün hastalıklar
Atalay K.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):56-59.
3) Bağırsakdaki Anaerob bakterilerin tedavisi ,
4) Helikobakter pylorinin tedavisi,
5) Parazit tedavisi
6) Mantar tedavisi, candida albicans ve suşları,
7) Bağırsak flora replasmanı,
8) Eser element, vitamin, aminoasit, hormon ve enzim eksikliklerinin giderilmesi ,
9) Kortisol eksikliğinin tamamlanması
10) İntolere gıdaların detoksifikasyonu ,
11) Ağır metal temizliği+ Çinko ve GTF Krom takviyesi,
12) Viral atıkların detoksifikasyonu.
13) Çevresel toksinleri detoksifikasyonu.
14) Her gün 3 lt. su iç + Haftada üç kez hamama git + Günaşırı 1 saat yürüyüş yap.
15) Büyüme hormonu desteği ile doku hasarının giderilmesine çalışılır.
Tedavinin başarısı oluşmuş doku hasarının miktarına bağlıdır.
59
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Filiz Okumuş1
1
İstanbul Medipol Üniversitesi, SBYO Ebelik Bölümü
GEBELİK VE DOĞUM İLE İLGİLİ İNTEGRATİF SAĞLIK YAKLAŞIMLARI
HİPNOZLA DOĞUM, DOĞUM ORTAMLARI: İYİ KLİNİK UYGULAMA ÖRNEKLERİ
Okumuş F. Gebelik ve doğum ile ilgili integratif sağlık yaklaşımları: hipnozla doğum, doğum ortamları: iyi
klinik uygulama örnekleri. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):60-63.
Giriş
Gebelik ve doğum kadın hayatının normal fizyolojik bir dönemidir. Buna rağmen kadınlar,
gebelik döneminde yeni karşılaşılan duruma fizyolojik ve psikolojik uyum sağlama sürecinde
onların, yaşam kalitelerini olumsuz etkileyen bir takım durumlarla karşı karşıya kalabilirler.
Bu durumlar, günlük yaşamı etkileyen küçük sorunlardan anne ve bebeğin sağlık durumunu
etkileyebilecek daha büyük sorunlara kadar geniş bir yelpazede yer almaktadır. Doğum
esnasında ise bilinmeyene duyulan korku, hipotalamusu etkileyerek doğumun süresinin
uzamasına ve ağrının daha çok yaşanmasına neden olmakta ve bu da medikal müdahaleleri
beraberinde getirmektedir. Özellikle doğumların günümüzde gerek kadınların gerekse
doğum alanında çalışan sağlık profesyonellerinin nazarında normalden uzaklaşmış olması
müdahaleli doğum ve sezaryen oranlarının da artmasını beraberinde getirmiştir. İntegratif
sağlık yaklaşımların gebelik ve doğumda kullanılması normalliği desteklemesi açısından
önemlidir.
Gebelik ve doğumda integratif sağlık yaklaşımları Amerika, Büyük Britanya, Almanya ve
Avustralya’da obstetri kliniklerinde büyük oranda kullanılmaktadır. Ancak onkoloji ile
karşılaştırıldığında obstetri kliniklerinde integratif sağlık yaklaşımlarının kullanımı ihmal
edilmiştir. Tüm dünyada özellikle kadınlar, integratif sağlık yaklaşımlarını, en çok kullanan
kesimdir. Kadınların gebelik döneminde bu sağlık yaklaşımlarını kullanmalarının sebebi,
konvansiyonel tıbba güvensizlikten değil, bu tedavilerin farmakolojik ilaçlara göre bebek için
daha güvenli olduğuna inanmaları, bu tedavilerin holistik potansiyeli olması ve gebelik
deneyimlerini kontrol altına almak istemeleridir. Kadınlar, normalliği desteklemek ve medikal
müdahaleleri azaltmak için integratif sağlık yaklaşımlarını kullanmaktadırlar. Özellikle
kadınlara hizmet veren bir meslek grubu olan ebeler; doktorlar ve hemşirelerle
karşılaştırıldığında integratif sağlık yaklaşımlarını en sık kullanan profesyonellerdir.
Günümüzde en büyük sorun, kadınların kullandıkları integratif sağlık yaklaşımlarını genellikle
kendi kendilerine reçete etmeleri ve bir hekime, ebeye ya da hemşireye danışmamalarıdır.
Ne yazık ki ülkemizde bu alanda çalışan sağlık profesyonellerinin eğitimlerinde integratif
sağlık yaklaşımlarına yer verilmediği için onlar da kadınların bu tür sorularını yanıtlamak için
yetersiz kalmaktadırlar. Gebelik ve doğum ile ilgili literatürde yer alan ve üzerinde çalışılmış
sağlık yaklaşımları gebelik ve doğum için ayrı ayrı ele alınmıştır;
Gebelik ve doğum ile ilgili integratif sağlık yaklaşımları: hipnozla doğum,
doğum ortamları: iyi klinik uygulama örnekleri
Okumuş F.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):60-63.
Gebelik ile İlgili İntegratif Sağlık Yaklaşımları
Gebelikte integratif sağlık yaklaşımlarının kullanımı çoğu zaman bir endikasyon varlığına
bağlıdır. Gebeler, gerek bir ebeye danışarak gerekse kendi kendilerine şu durumlarda
integratif sağlık yaklaşımlarına başvurmaktadır;

Bulantı ve kusma

Lumbal ve pelvik ağrılar (siyatik)

Üriner sistem enfeksiyonu

Vajinal veya mantar enfeksiyonu

Ayak bileği ödemi

Dispne, uykusuzluk ve yorgunluk

Anemi

Perineal rahatsızlıklar
Literatürde gebelikte kullanılan integratif sağlık yaklaşımları konusunda çok az veri
bulunmaktadır. İntegratif sağlık yaklaşımlarının güvenilirliği ve etkiliği konusunda literatür
kanıtları yetersiz olmasına rağmen dünya çapında kullanımı son 20 yılda artış göstermiştir.
Tüm dünyada gebelikte en çok kullanılan integratif sağlık yaklaşımları şunlardır;
Doğal Ürünler; bitkisel tedaviler, vitamin ve mineral takviyeleri, probiyotikler, aromaterapi.
Zihin-Beden Uygulamaları; yoga/meditasyon, dua, gevşeme teknikleri (nefes egzersizleri,
imajinasyon ve progresif gevşeme), dokunma terapisi, hipnoterapi, postural terapi,
kayropraksi ve osteopatik manipulasyon, masaj, akupunktur/ akupressur, refleksoloji,
antroposofik terapi (müzik, sanat ve dans terapisi) ve hipnoz.
Diğer Tamamlayıcı Tedavi Yaklaşımları; geleneksel Çin tıbbı, naturopati ve homeopati.
Bu uygulamalardan bazıları sertifikalı ebeler tarafından gebelere tavsiye şeklinde
kullanılmaktadır. Kimi uygulamalar için ise gebeleri osteopat, kayropraktör, manuel terapist,
akupunkturist, antroposofik terapist, homeopat, naturopat, paranormal practitioner, masaj
terapisti, aromaterapist, herbalistlere sevketmektedirler.
Coğrafik değişiklikler göstermesine rağmen gebelik sırasında en çok kullanılan bitkisel
tedaviler; zencefil, kızılcık, ahududu yaprağı, Alman papatyası, ekinezya, kediotu,
aslankuyruğu, selamotu, kırmızı yaban mersini, uva ursi, yabangülü, nane, karnıyarık otu
tohumu, biberiye, sarı kantaron, melisa ve sarmısaktır. Bu bitkiler grip/ nezle, bulantı
/kusma, sıvı retansiyonu (ödem), idrar yolları enfeksiyonu, diş ağrısı, mide problemleri,
sindirim problemleri, sırt ağrısı, solunum yolları enfeksiyonları, doğuma hazırlık için
kullanılmaktadır. Bitkiler; likit, powder, kapsül, tablet, merhem formunda bulunmaktadır.
Bazıları ihtiyaç olduğunda hazırlanmakta, bazıları da paketlenmiş olarak bulunmkatadır.
Bitkisel ürünler sadece hastalığı iyileştirmek için değil, aynı zamanda sağlığı koruma veya
destek olarak da kullanılmaktadır.
61
Gebelik ve doğum ile ilgili integratif sağlık yaklaşımları: hipnozla doğum,
doğum ortamları: iyi klinik uygulama örnekleri
Okumuş F.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):60-63.
Doğum ile İlgili İntegratif Sağlık Yaklaşımları
Çağımızda toplumun yüksek stres seviyesi ve kapitalist sistemin yarattığı korku toplumu,
kadınları derinden etkilemekte ve bu durum onların doğumlarında olumsuz sonuçlara neden
olabilmektedir. Gebeliğin teknolojik bir takım yöntemlerle takip edilmesi neticesinde ortaya
çıkan tahminler, dünyaya gelecek bebeğin sağlığı konusunda endişeleri de beraberinde
getirmektedir. Ayrıca yine evlerimizde teknolojinin getirdiği sedanter yaşam, doğumları
olumsuz yönde etkilemektedir. Tüm bunlar, sezaryen oranlarımızı arttırmıştır. Doğum ile ilgili
integratif sağlık yaklaşımlarının amacı gebeyi normal doğuma hazırlamaktır. Doğum ile ilgili
olarak integratif sağlık yaklaşımlarının en çok kullanıldığı durumlar;

Makat prezantasyon

Perineal travmadan korunmak,

Postterm gebelik

Doğum ağrısı

Doğum indüksiyonu ve augmentasyonu
Normal doğum bakımında ebenin katılımı tüm integraitf sağlık yaklaşımlarının merkezinde
yer alır. Bu nedenle doğumun integratif sağlık yaklaşımları kullanılarak yönetiminde ebelerin
bu yaklaşımlar hakkında bilgi ve eğitimlerinin önemi oldukça açıktır. Doğum indüksiyonu
olarak ahududu yaprağı, hint yağı, akupunktur ve homeopati sıklıkla kullanılan yöntemler
arasındadır. Ayrıca meme başı stimülasyonu ve cinsel ilişki doğumun başlatılması için ebeler
tarafından en çok önerilen yöntemlerdir. Aromaterapi kullanılarak perine doğuma
hazırlanmakta, makat prezantasyonun sefalik versiyonu için özel akupunktur noktalarına
moxa uygulanmaktadır. Doğum ağrısını azaltmak için akupunktur/ akupressur, masaj, steril
su enjeksiyonu, hidroterapi, hipnoz ve gevşeme teknikleri en çok kullanılan yöntemler
arasındadır.
Tüm bu uygulamalar yanında dünyada, normal doğumu destekleyen kurumsallaşmış bazı
yapılar da bulunmaktadır. Bunlar;
Lamaze Yöntemi: Psikoprofilaksi olarak bilinir. Bu yöntem, 1951 yılında Fransız obstetrisyen
Fernand Lamaze tarafından uygulamaya başlanmış, Lamaze International 1960 yılında
kurulmuştur. Lamaze’a göre ağrı şartlanmış bir tepkidir. Bu bağlamda, kadınlar da doğum
öncesi dönemde ağrı çekmemeye şartlanabilirler. Lamaze, başta nefes tekniklerini
kullanırken daha sonra başka bazı yöntemleri de uygulamalarına entegre etmiştir.
Aktif Doğum: Janet Balaskas, 1982 yılında Active Birth Centre’ı kurmuştur. Aktif doğum, dik
pozisyonda olmayı ve annenin içgüdüsel hareketlerine izin vermeyi savunur. Doğumda
annenin özgür hareket etmesini ve doğumun kendiliğinden gerçekleşmesini öngörür. Aktif
doğumda diğer felsefelerden farklı olarak; doğumda kadının pozisyonu, salgılanan doğal
hormonların doğuma etkisi ve gebelikte ve doğumda yoganın önemini vurgular.
62
Gebelik ve doğum ile ilgili integratif sağlık yaklaşımları: hipnozla doğum,
doğum ortamları: iyi klinik uygulama örnekleri
Okumuş F.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):60-63.
Suda Doğum: Barbara Harper, 1988 yılında kurduğu Waterbirth International ile suda
doğumu tüm dünyaya tanıtmıştır. Doğum esnasında suyun gevşetici, rahatlatıcı ve
sakinleştirici etkisinden faydalanılmaktadır. Su, beden ağırlığının daha az hissedilmesini ve
kan dolaşımı ve kontraksiyonların etkin olmasını sağlamaktadır. Ayrıca gebenin anksiyetesini
azaltmakta, endorfin üretimini artırmakta ve perinenin elastikiyetini sağlayarak bebeğin
geçişini kolaylaştırmaktadır.
Hipnozla Doğum: Doğumda hipnoz kullanımını 1989 yılında Marie Mongan HypnoBirthing
adı altında tanımlamıştır. HypnoBirthing, bir doğum yöntemi olması yanında bir doğuma
hazırlık felsefesidir. Kadına gebelik sırasında otohipnoz ve kontraksiyonları nefesle karşılama
öğretilir. Doğumda kullanılan kelimelerin kadınların neokorteksini uyardığından hareketle
doğum görevlilerinin kullandıkları kelimeleri özenle seçmeleri öğütlenir.
Sonuç
Gebelik ve doğumda integratif sağlık yaklaşımlarının kullanımı, gebeliğin ve doğumun doğal
sürecini desteklemeyi ve gebenin kararlarına saygılı olmayı gerektirir. Gebelik, kadın
hayatının doğal bir süreci ve doğum, kadın bedeninin doğal ve fizyolojik bir eylemidir.
Doğumda doğallığı desteklemek için integratif sağlık yaklaşımlarının kullanımı artmış
sezaryen oranları ve müdahaleli doğumların azaltılmasının bir yolu olabilir.
63
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Şadiye Özcan1
1
Erzincan Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu
AĞRI İLE BAŞETMEDE ALTERNATİF YÖNTEMLER: HASTA YAKINI OLARAK
GEÇİRİLEN BİR GECE
Özcan Ş. Ağrı ile başetmede alternatif yöntemler: Hasta yakını olarak geçirilen bir gece. Integr Tıp Derg.
2015;3(2):64-65.
Amaç: Hemşire olarak ağrıyı giderme ya da hafifletmede kullanabileceğimiz alternatif
yöntemlere dikkat çekmektir ve hemşirelerin uygulamaya bunu aktarmasında örnek
oluşturmaktır.
26 yaşındaki S.Ö. sağ radius ve ulna distal uç eklem içi kapalı parçalı kırık tanısı ile opere
edilmek üzere hastaneye yatırıldı. Acil olarak ameliyat planlandı. Ancak ameliyat için gereken
malzeme acilen temin edilemedi. Beklemesi gereken süre boyunca da hastanın el bileğindeki
ödem arttı ve el bileği morarmaya başladı. Bu yüzden ağrı dayanılmaz bir hal aldı. Ameliyat
kırığın oluşmasının ardından ancak 24 saat sonra gerçekleştirilebildi. Genel anesteziyle
yapılan 2 saatlik operasyonun ardından gece 00.00’da hasta ameliyattan çıktı. Odasına
geldiğinde anestezinin etkisi hala geçmemişti. Üşüyordu hatta titriyordu. Üzerine battaniye
örtüldü. Ateşi 35.2 dereceydi. Hastaya ameliyatının iyi geçtiği ve şuan odasında olduğu
söylendi. Kısa bir süre sonra anestezinin etkisi geçince hasta ağrılarını hissetmeye başladı. İlk
olarak uyumasına yardımcı olmak için odadaki ışıklar azaltıldı. Daha sonra kısık sesle Ney
müziği dinletilmeye başlandı. Yüzünde acı çeken bir ifade vardı bu yüzden hastanın
şakaklarına, alnına masaj yapıldı. Masaj sonrası o ifade yerini sakinliğe bıraktı ve müziğin
ruhu dinlendiren etkisiyle hasta uykuya daldı. Saat 02.00’da mide bulantısıyla uyanan hasta
ağrıdan kıvranıyordu. Nöbetçi hemşireye haber verildi. Hastanın ateşi 36.2’ye yükselmişti
ancak bu defa da yaz ayı olmasının da etkisiyle hasta çok sıcak hissettiğini ve bunaldığını
ifade etti, tansiyonu 130/80; nabzı 80’di. Nöbetçi hemşire ağrı kesici olarak doktor isteminde
olduğunu söylediği 150 cc SF içinde 100 mg Contramal uyguladı ve sabaha kadar başka hiçbir
şey yapılamayacağını söyledi (Ağrısı olursa rahatsız etmeyin imasında söylenmiş bir ifade).
Ancak hastanın ağrısı sadece bir saatliğine o da sadece hafiflemişti. 03.30’da ağrı tekrar
şiddetlendi. Bu defa hastadan gözlerini kapatması istendi, kendini o anda mutlu edecek bir
yerde olduğunu düşünmesi, zihninde bunu canlandırması ve bu hayali sürekli aklında tutması
istendi. Hatta hastanın hayal kurmasına yardımcı olabilecek güzel anılardan bahsedildi. Aynı
zamanda bu işlem sırasında hastaya sonsuzluk ve yerçekiminden kurtulma hissi veren bir
müzik türü olan Rehavi makamı dinletilerek derin derin nefes alması istendi. Ayrıca hastanın
sırasıyla alnına, yüzüne, sol üst ve her iki alt ekstremitesine masaj uygulandı. Bütün
vücudundaki kaslarını önce 5 saniye boyunca kasması daha sonra da tüm kaslarını
Ağrı ile başetmede alternatif yöntemler: Hasta yakını olarak geçirilen bir gece.
Özcan Ş.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):64-65.
gevşetmesi istendi. Bu işlemler boyunca ve yaklaşık olarak on dakika geçtikten sonra hasta
sedatize olmuş gibiydi ve uykuya daldı. Müzik hasta uyuduktan sonra da kapatılmadı. Hasta
05.30’da tekrar uyandığında şiddetli ağrısı hala devam ediyordu. Hastanın dikkatinin
dağılması için önceden hazırlanmış olan neşe ve elem duygularını kontrol eden enkefalini
uyaran ve tipik uçucu yağlardan olan gül yağı hastaya koklatılarak hastanın yastığına bir
damla damlatıldı. Aynı zamanda hastaya kendisini gül bahçesinde olarak düşünmesi söylendi
ve hayal kurmasına yardım edildi oda havalandırıldı ve ayaklarına masaj yapılarak hastanın
ağrısı hafifletildi.
Sonuç: Hemşire olarak hasta yakını olmak bir hemşirenin neler yapabileceğinin farkına
vararak kendimize değer vermemizi sağlıyor. Nöbetçi hemşire ise ağrı kesici dışında bir şey
yapılamayacağını ifade ediyor. Yapılanlar ise aslında yapılacak ne kadar çok şeyin olduğunu
gösteriyor ve alternatif uygulamalar başka seçenek kalmadığında başvurulacak en güzel
seçenek olarak karşımıza çıkıyor.
65
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Duygu Yıldız Kemer,1 Ayşegül İşler DalgıçÖzcan1
1
Akdeniz Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Antalya
PEDİATRİK ONKOLOJİ HASTALARINDA SEMPTOMLARA YÖNELİK KULLANILAN
TAMAMLAYICI SAĞLIK YAKLAŞIMLARI
Kemer DY, Dalgıç Aİ. Pediatrik onkoloji hastalarında semptomlara yönelik kullanılan tamamlayıcı sağlık
yaklaşımları. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):66-67.
Giriş: Kanser yönetiminde tıbbi tedavinin yanı sıra ebeveynler tarafından kullanılan
tamamlayıcı sağlık yaklaşımlarının belirlenmesi, hastalığın tedavisi ve hemşirelik bakımını
yönlendirmesi açısından oldukça önemlidir.
Amaç: Bu çalışma pediatrik onkoloji hastalarında semptomlara yönelik kullanılan
tamamlayıcı sağlık yaklaşımlarını, olumlu-olumsuz etkilerini ve kullanımını etkileyen
faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı tipte bir araştırmadır. Araştırmanın verileri Mart-Kasım 2014 tarihleri
arasında Türkiye’de iki üniversitesi hastanesinde tedavi gören 156 onkoloji hastası çocuğun,
ebeveynleri ile yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmıştır.
Bulgular. Araştırmaya katılan ebeveynlerin %99.4’ü tamamlayıcı sağlık yaklaşımları
yöntemlerinden en az birini çocukları için kullanmaktaydı. Ebeveynler tarafından sık
kullanılan tamamlayıcı sağlık yaklaşımları arasında; dua etme (%96.8), adak/kurban kesme
(%50.6), keçiboynuzu pekmezi (%27.6) ve üzüm pekmezi (%22.4) içirme ve masaj yapma
(%22.4) yer almıştır. Nötropeni semptomunu gidermek için 43 ebeveyn çocuğuna
keçiboynuzu pekmezi, 32 ebeveyn ise üzüm pekmezi içirdiğini ve 34 ebeveyn de ağrı
semptomunu gidermek için çocuğuna masaj uyguladığını ifade etmiştir. Ebeveynler çocuğun
bağışıklık sistemini güçlendirme (%61.3), tedavisi için elinden gelen her şeyi yapma (%42)
gibi nedenlerle tamamlayıcı sağlık yaklaşımları kullandıklarını belirtmişlerdir. Ebeveynlerin
tamamı, tamamlayıcı sağlık yaklaşım yöntemlerini kullanımına bağlı herhangi bir yan etki
yaşamadığını ve ebeveynlerin %84.6’sı tamamlayıcı sağlık yaklaşımları yöntemlerini çocuğu
için kullanmaya devam edeceğini bildirmiştir.
Sonuç: Pediatrik onkoloji hastalarında semptomlara yönelik tamamlayıcı sağlık yaklaşımları
kullanımının hızlı bir artış gösterdiği görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: kanser, çocuk, tamamlayıcı sağlık yaklaşımı, hemşire
Pediatrik onkoloji hastalarında semptomlara yönelik kullanılan tamamlayıcı
sağlık yaklaşımları.
Kemer DY, Dalgıç Aİ.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):66-67.
Complementary Health Approaches Used For The Symptoms In Pediatric Oncology
Patients
Duygu Yıldız Kemer, Ayşegül İşler Dalgıç
Akdeniz University, Faculty of Nursing, Depertman of Pediatric Nursing, Antalya
Background: In cancer management, determination of the complementary health approaches
used by the parents, as well as the medical treatment, is very important in terms of treatment
of the disease and the orientation of nursing care.
Aim: This study was carried out to determine the complementary health approaches used for
the symptoms in pediatric oncology patients, the positive and negative effects and the factors
affecting the use.
Methods: This is a descriptive study. The data of the research were collected between the
dates of March-November 2014 by face to face interview method carried out with the parents
of 156 oncology patient children receiving treatment in two university hospitals in Turkey.
Results: 99.4% of the parents participating in the research were using at least one of the
complementary health approaches methods for their children. Praying (96.8%), sacrificing an
animal for god/making a vow (50.6%), making them drink carob molasse (27.6%) and grape
molasse (22.4%) and giving a massage (22.4%) were among the complementary health
approaches frequently used by the parents. 34 parents stated that they made their child drink
carob molasse and 32 parents stated that they made their child drink grape molasse in order to
eliminate neutropenia symptom; and 34 parents stated that they applied massage to their child
in order to eliminate pain symptom. Parents stated that they used complementary health
approaches for reasons such as strengthening the child's immune system (61.3%), doing all
the best for the treatment (42%). All of the parents stated that they did not experience any side
effects and 84.6% of the parents stated that they would continue to use complementary health
approaches methods for their children.
Conclusion: It was seen that the use of complementary health approaches for the symptoms in
pediatric oncology patients showed a rapid increase.
Keywords: cancer, child, complementary health approaches, nurse
67
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Nazan Turan1 Birgül Özkan2
1
Bayındır hastanesi, Ankara
1
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Ankara
YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİNDE AĞRI YAŞANTISI OLAN HASTALARA HEMŞİRELİK
YAKLAŞIMLARINA İLİŞKİN RETROSPEKTİF BİR GÖZLEMSEL ÇALIŞMA
Turan N. Özkan B. Yoğun bakım ünitelerinde ağrı yaşantısı olan hastalara hemşirelik yaklaşımlarına ilişkin
retrospektif bir gözlemsel çalışma. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):68-69.
Amaç: Bu çalışmada, yoğun bakım ünitelerinde ağrı yaşantısı olan hastalara hemşirelik
yaklaşımlarını ve ağrılı hastaların hemşireler üzerindeki psikolojik etkilerini belirlemek
amaçlanmıştır.
Gereç-Yöntem:
Yer ve Özellikleri: Araştırmanın evrenini Ankarada Özel bir hastanenin Söğütözü şubesi
yoğun bakım ünitesinde çalışan hemşireler, örneklem grubunu ise çalışmaya gönüllü
katılmayı kabul eden yoğun bakım hemşireleri oluşturmaktadır.
Araştırmanın Modeli: Araştırma ağrı yaşantısı olan hastalara hemşirelik yaklaşımlarını ve
ağrılı hastaların hemşireler üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla nitel – gözlem çalışması
olarak planlanmıştır.
Veri Toplanması: Bu çalışmada veri toplama aracı olarak Demografik Veri Formu ve
araştırmacı tarafından literatür bilgileri dahilinde hazırlanmış yarı yapılandırılmış gözlem
formu uygulanmıştır.
Veri toplama araçlarının uygulanması için çalışmanın yapıldığı kurumun Bilimsel, Tıbbi Etik
ve Deontoloji Kurulu Başkanlığından gerekli izin ve katılımcılardan yazılı onam onam formu
alınmıştır. Demografik veri toplama kısmını katılımcı doldurup araştırmacıya verecek ve
sonraki süreçte düzenli ve düzensiz aralıklarla araştırmacı tarafından gözlemlenmiştir. Bu
gözlem 3 ay boyunca devam etmiştir. Veri toplama aşamasında Helsinki Bildirgesi’ndeki
kurallara uygun hareket edilmiştir.
Bilimsel araştırmanın planlama ve yürütülmesiyle ilgili gerekli etik ve bilimsel ölçütler göz
önüne alınmıştır. Araştırmaya katılanlardan onam formu alınmış, yöneltilen sorulara verilen
yanıtlar ve katılımcıların kişisel bilgileri araştırmacı tarafından saklı tutulmuş ve
değerlendirmesi araştırmacı tarafından yapılmaktadır.
Verilerin Analizi: Araştırmacı tarafından toplanan veriler araştırma sonunda betimsel olarak
analiz edilmektedir.
Bulgular: Veri toplama aşaması yeni tamamlanmış olup veriler analiz aşamasındadır.
Sonuç: İstatistik analiz sonrası sonuçlar eklenecektir.
Anahtar Kelimeler: ağrı, hemşirelik yaklaşımı, yoğun bakım üniteleri
Yoğun Bakım Ünitelerinde Ağrı Yaşantısı Olan Hastalara Hemşirelik
Yaklaşımlarına İlişkin Retrospektif Bir Gözlemsel Çalışma.
Turan N. Özkan B.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):68-69.
A retrospective observational study on nursing care to patients who experience pain in
intensive care unit
Nazan Turan1, Birgül Özkan2
1
Bayındır Hospital, Ankara
Yıldırım Beyazıt University,Ankara
2
Objective: In this study, the patients in the intensive care unit with a life of pain and painful
patients to determine nursing approaches to the psychological effects on nurses is intended.
Materials-Methods: The participants of this research who work in the intensive care unit of a
private hospital in Ankara söğütözü Feb nurses who volunteer to work with the sample
group agree to participate in an intensive-care nurse.
The Research Model: A life of pain and research nurses to the patients with nursing of
patients with painful approaches is planned as a qualitative study in order to examine the
impact on observation.
Data Collection: Demographic data form and data collection tools in this study within the
literature by the researcher, semi-structured observation form was applied.
Data collection instruments of the institution where the work was done for the
implementation of scientific, medical ethics and deontology necessary permits and consent
from the Board of written informed consent from the participants has taken the form. Part
of the collection of demographic data, the participants will fill out and give to the researcher
at regular and irregular intervals and later it has been observed by the researcher in the
process. This continued during 3 months of observation. During the data collection phase
have been moving according to the rules in the Declaration of Helsinki.
Ethical and scientific criteria necessary for the planning and implementation of scientific
research were taken into consideration. Research participant consent form taken, the
answers to the questions posed by the researcher and the participant personal information
has been retained and the assessment made by the researcher.
Results: The data collection phase has been completed and new data analysis phase.
Conclusion: After statistical analysis, the results will be included.
Keywords: intensive care unit, nursing approaches, pain
69
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Ayşe Duman1
1
Özel Muayenehane
DOĞUM TERCİHLERİNE EMOTİONAL FREEDOM TECHNİQUES -EFT (DUYGUSAL
ÖZGÜRLEŞME TEKNİKLERİ)'NİN ETKİSİ
Duman A. Doğum tercihlerine Emotional Freedom Techniques -EFT (Duygusal Özgürleşme Teknikleri)'nin
etkisi. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):70-71.
Amaç: Doğum yolculuğuna dair negatif hipnozlar, yaşanmış travmatik doğumlar, doğumun
medikalize edilmesi, yanlış doğum yardımları ve benzeri nedenlerle anne adaylarında oluşan
doğum korkuları, sezeryanle doğum tercihlerine neden olan başlıca faktörlerdir. Bu çalışmada
yukarıda saydığımız nedenlerle oluşan isteğe bağlı sezaryenlerin azaltılmasında Emotional
Freedom Techniques (EFT) etkinliği araştırılmıştır.
Gereç-Yöntem: Çalışma 14 – 36 gebelik haftasında olup doğum korkularından dolayı
sezeryan olmak isteyen 32 kadınla (14 tanesi primipar, 18 tanesi multipar) yapıldı.
Anne adaylarıyla en az 2, en fazla 4 kez zihin – beden tekniklerinde Emotional Freedom
Techniques (EFT) ile çalışma yapıldı. Çalışmaların evde tekrarlanması için kişiye özel ev
ödevleri verildi.
Bulgular: Anne adaylarının sezaryen ile doğumu tercih etme nedenleri arasında;
8 inde negatif hipnozlar, 4 ünde bebeğime zarar veririm endişesi, 8 inde çatala bağlanma savunmasız kalma endişesi, 16 sında ağrı çekmekten korkma, 4 ünde genital estetik kaygısı, 2
sinde süreci planlayamama paniği, 5 inde travmatik doğum hikayeleri olduğu tesbit edildi.
EFT çalışmaları sonucunda 32 hastadan 29 unun tıbbi gereklilik olmadığı sürece doğum
tercihlerinin vajinal doğum olarak değiştiği gözlendi.
Sonuç: Anne adaylarının doğum şekli tercihlerinde en önemli faktör, zihinsel alt yapıları ve
duygu durumlarıdır.
Anne ve bebeğin, fiziksel ve ruhsal sağlığını olumsuz etkileyen gereksiz sezaryen tercihlerini
azaltmak için EFT basit, ekonomik, yan etkisiz, etkin bir yöntemdir.
Anahtar Kelimeler: Doğum korkuları, doğum tercihleri, Emotional Freedom Techniques
(EFT), normal doğum, sezaryanla doğum
Doğum tercihlerine Emotional Freedom Techniques -EFT (Duygusal
Özgürleşme Teknikleri)'nin etkisi.
Duman A.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):70-71.
Effects of Emotional Freedom Techniques (EFT) on birth preferences
Ayşe Duman
Private Clinic
Objective: Negative hypnosis about birth journey, traumatic child birth experiences, births
that are medicalized, wrong birth helps etc. trigger fear among future mothers and are the
main factors for caesarean section (c-section). In this study, efficiency of the Emotional
Freedom Techniques (EFT) on reducing the c-sections caused by the reasons indicated above
is analyzed.
Methods: Study applied to 32 women, (14 primipar, 18 multipar) who are between their 14-36
gestational week and preferring to have c-section because of their birth fear.
Mind-body techniques of Emotional Freedom Techniques (EFT) are applied at least 2 times,
at most 4 times to future mothers. Private practices are given to repeat at home.
Results: 8 of them have an anxiety of hurting baby, 8 of them have negative hypnosis, 8 of
them have worries about being tied to a birthing stool- staying defenseless-, 16 of them fear
pain, 4 of them have genital aesthetic worries, 2 of them are uneasy about planning the
process, 5 of them are frightened because of traumatic birth stories.
As a result of EFT study, it is observed that 29 out of 32 patient changed their preferences
from c-section to vaginal birth, unless there is medical necessity.
Conclusion: The most important factors that affects future mother’s birth preferences are their
mental substructure and sentimental condition.
Without any side effects, EFT is a simple, efficient and economic method to reduce
unnecessary c-section which affects negatively both mother’s and baby’s physical and mental
health.
Keywords: Birth fears, birth preferences, caesarean section, Emotional Freedom Techniques
(E.F.T), vaginal birth
71
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Songül Göriş1, Sultan Taşcı1, Nurhan Doğan1, Hüseyin Demir2, Züleyha Kılıç1
1
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Kayseri
2
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı, Kayseri
DİZ OSTEOARTRİTLİ BİREYLERE UYGULANAN SICAK UYGULAMA VE EV
EGZERSİZ PROGRAMININ AĞRI VE FONKSİYON DÜZEYİNE ETKİSİ: RANDOMİZE
KONTROLLÜ ÇALIŞMA
Görüş S, Taşcı S, Doğan N, Demir H, Kılıç Z. Diz osteoartritli bireylere uygulanan sıcak uygulama ve ev
egzersiz programının ağrı ve fonksiyon düzeyine etkisi: Randomize kontrollü çalışma. Integr Tıp Derg.
2015;3(2):72-73.
Amaç: Bu araştırma bilateral diz Osteoartritli (OA) hastalara uygulanan yüzeyel lokal sıcak
uygulama ve ev egzersiz programının ağrı ve fonksiyon düzeyine etkisini belirlemek amacıyla
yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Randomize kontrollü deneysel tipte yapılan araştırmanın evrenini bir
üniversite hastanesinin Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon polikliniğine Ocak 2014-Şubat 2015
tarihleri arasında başvuran bilateral diz OA’lı hastalar oluşturmuştur. Çalışmanın örneklemini
15 sıcak uygulama, 15 egzersiz, 15 sıcak uygulama sonrası egzersiz ve 17 kontrol olmak
üzere toplamda 62 OA’lı hasta oluşturmuştur. Çalışmada Klinik Araştırmalar Etik Kurul
Kararı, çalışmanın yapıldığı merkezden yazılı kurum izni ve hastalardan yazılı ve sözlü
bilgilendirilmiş olur alınmıştır. Araştırmanın verileri; Hasta Tanıtım Formu, Vizüel Analog
Skala Ağrı (VAS) ve WOMAC Osteoartrit indeksi kullanılarak toplanmıştır. Kontrol
grubundaki hastalar rutin tedavi alırken, müdahale grubundaki hastalar rutin tedavilerine ek
olarak 4 hafta boyunca haftada 5 gün önerilen (sıcak uygulama, egzersiz ya da sıcak
uygulama sonrası egzersiz) uygulamaları yapmıştır. Müdahale grubundaki hastalara haftanın
3 günü tele izlem yapılmış ve 4 hafta sonra hem müdahale hem de kontrol gruplarına VAS
ağrı ve WOMAC OA indeksi tekrar uygulanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde Shapiro
Wilk testi, iki yönlü varyans analizi, Bonferroni testi ve ki-kare testi kullanılmıştır.
Bulgular: Bu çalışmada müdahale gruplarının hepsinde kontrol grubuna göre; VAS-ağrı,
WOMAC ağrı, WOMAC sertlik ve WOMAC fonksiyon puanlarında azalma olduğu
belirlenmiştir (p<0.05). VAS ağrı ve WOMAC puanlarındaki bu düşüşün en fazla egzersiz
grubunda olduğu fakat bu durumun istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptanmıştır
(p>0.05).
Sonuç: Sıcak uygulama ve egzersizin diz osteoartritli hastalarda ağrıyı azalttığı ve fiziksel
fonksiyonu geliştirdiği belirlenmiştir. Bu çalışma diz OA’lı hastalarda kullanılan integratif
çalışmalar için kanıt oluşturmuştur.
Anahtar Kelimeler: Egzersiz, sıcak uygulama, diz osteoartriti, hemşirelik, ağrı,
Diz osteoartritli bireylere uygulanan sıcak uygulama ve ev egzersiz
programının ağrı ve fonksiyon düzeyine etkisi: Randomize kontrollü çalışma.
Görüş S, Taşcı S, Doğan N, Demir H, Kılıç Z.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):72-73.
The effect of heat application and home exercise program on pain and function levels in
individuals with knee osteoarthritis: Randomised controlled trial
Songül Göriş1, Sultan Taşcı1, Nurhan Doğan1, Hüseyin Demir2, Züleyha Kılıç1
1
Erciyes University Health Sciences Faculty, İnternal Disease Nursing Department, Kayseri
Erciyes University Faculty of Medicine, Department of Physical Therapy and Rehabilitation,
Kayseri
2
Purpose: This study was conducted in order to determine the effect of superficial local heat
application and home exercise program on pain and function levels to patients with bilateral
knee osteoarthritis (OA).
Material and method: The population of this randomized controlled experimental study
consisted of patients with bilateral knee OA applying to the Physical Therapy and
Rehabilitation outpatient clinic of a university hospital between January 2014 and February
2015. The sample group of the study consisted of totally 62 patients with OA as 15 for heat
application, 15 for exercise, 15 for exercise after heat application, and 17 for the control
group. Decision of clinical Trials Ethics Committee, written permission from the center,
where the study was conducted, and written and verbal informed consents of the patients were
received. The data of the study were collected by using Patient Description Form, Visual
Analogue Scale for Pain (VAS-P), and WOMAC OA index. While the patients in the control
group received routine treatment, the patients in the intervention group were treated with the
applications (heat application, exercise or exercise after heat application) suggested as 5 days
a week for 4 weeks in addition to the routine treatments. The patients in the intervention
group were telemonitored 3 days a week and after 4 weeks, VAS-P and WOMAC scales were
applied again in both the intervention and control groups. For evaluation of the data, Shapiro
Wilk test, bilateral analysis of variance, Bonferroni test and chi-square test were used.
Results: In this study, all of the intervention groups had decreases in VAS-P, WOMAC pain,
WOMAC stiffness, and WOMAC function scores when compared to the control group
(p<0.05). It was found that this decrease in VAS-P and WOMAC scores was mostly in the
exercise group but this condition was not a statistically significant (p>0.05).
Conclusion: It was found that heat application and exercise decreased the pain and improved
the physical function among patients with knee osteoarthritis. This study constitutes an
evidence for the integrative activities used onpatients with knee OA.
Keywords: Exercise, heat application, knee osteoarthritis, nursing, pain
73
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Nurcan Kırca1
1
Akdeniz Üniversitesi
İNFERTİLİTE STRESİYLE BAŞ ETMEDE KULLANILAN TAMAMLAYICI VE
DESTEKLEYİCİ UYGULAMALAR
Kırca N. İnfertilite stresiyle baş etmede kullanılan tamamlayıcı ve destekleyici uygulamalar. Integr Tıp
Derg. 2015;3(2):74-75.
Amaç: Bu sistematik derleme, infertilite stresiyle başetmede kullanılan tamamlayıcı ve
destekleyici uygulamalar ve bu uygulamaların etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Gereç-Yöntem: Tamamlayıcı ve destekleyici uygulamaları belirlemek için ulusal ve
uluslararası (Pubmed, Ovid, Cinahl, Wiley Interscience ve Cochrane) veri tabanları
taranmıştır. Dahil etme ve dışlama ölçütlerine uyan makaleler değerlendirmeye alınmıştır.
Tarama İngilizce dilinde 5 anahtar sözcük kullanılarak yapılmıştır. Tarama sonucunda 7
çalışma alınmıştır.
Bulgular: Yapılan araştırmalarda; infertil bireyler streslerini azaltmak için akıl-beden
girişimleri temelinde evlilik terapisi, sanat terapisi, gevşeme egzersizleri, imajinasyon, müzik
dinleme, masaj, akupunktur, yoga veya meditasyon, uzun yürüyüşler, spor salonunda çalışma,
kendi kendine hipnoz, bulmaca çözme, shiatsu (Japon masajı) ve kinesiyoloji (kas bilim) gibi
uygulamalar yaptıkları belirtilmektedir. Ayrıca dini ve maneviyat uygulamalarını; kendi
kendilerine duygularını kontrol edebilme, infertilite stresiyle baş etmede kendilerini daha
rahat hissetme gibi düşüncelerle kullandıkları bulunmuştur. Uygulanan manevi yöntemler;
muska yazma, şifacıya gitme, okuma/üfleme, hoca/yatır/türbe/çeşmeye gitme, okunmuş su
içme/gıda yeme, adak adama, diğer (cin çıkartma, hacca gitme).
Sonuç: Değerlendirmeye alınan tüm çalışmalarda infertilitede stresi azaltmada kullanılan
tamamlayıcı ve destekleyici uygulamaların olumlu sonuçları olduğu görülmektedir.
Türkiye’de bireylerin infertilite stresi ile baş etmede kullanılabilecekleri planlı ve sürekli
tamamlayıcı ve destekleyici uygulamalar yapılmalıdır.
Anahtar Kelimeler: İnfertilite, stres, stresle baş etme, tamamlayıcı ve destekleyici uygulama
İnfertilite stresiyle baş etmede kullanılan tamamlayıcı ve destekleyici
uygulamalar.
Kırca N.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):74-75.
Supplementary and supportive applications used in coping with infertility
Nurcan Kırca
Akdeniz University
Objective: This systematic compilation was carried out by the aim of determining of the
effects of these applications and supplementary and supportive applications used in coping
with infertility.
Material – Methods: In order to determine complementary and descriptive applications,
national and international database were scanned (Pubmed, Ovid, Cinahl, Wiley Interscience
and Cochrane). The articles being suitable with the criteria of including and excluding were
taken into consideration. The scanning was conducted by using 5 key words in English
language. In conclusion of the scanning, seven studies were taken.
Results: In the studies conducted, ınfertile individuals stated that they,in order to reduce their
stress, made applications, such as, marriage therapy on the base of body-mind attempt, art
therapy, relaxation exercises, imagination, listening music, massage, acupuncture, yoga, and
meditation, hikings, exercise in body training halls, hypnosis by themselves, puzzling, shiatsu
(Japan massage) and kinetiology (myology.). In addition, it was found out that they used the
considerations such as, religious and moral applications, being able to control their feelings by
themselves, feeling more comfortably themselves in coping with infertility stress. The things
such as, writing an amulet, going to the healer or herbalist, readind on person and blowing,
going to the hodja, entombed Saint, or fountain, drinking read-water, eating read-food,making
a wow or others (going to pilgrimate orexorcising) are the applied spiritual methods.
Conclusion: In all the studies taken into consideration, it is seen that there were positive
results of supplemantary and supportive applications used in coping with infertilty. Planned
and constant complemantary and supportive applications should be done for individuals in
Turkey to use in coping with infertilty.
Keywords: Infertility, stress, coping with stress, complementary and supportive application
75
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Şadiye Özcan1
1
Erzincan Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu
GEBELİKTE DÜZENLİ OLARAK YAPILAN PİLATES EGZERSİZLERİNİN MUCİZEVİ
YARARLARI
Özcan Ş. Gebelikte düzenli olarak yapılan Pilates egzersizlerinin mucizevi yararları. Integr Tıp Derg.
2015;3(2):76-77.
Giriş: Pilates, kadın-erkek her yaştan insan için ideal bir egzersiz sistemi olmakla beraber
özellikle gebeliğin ilk aylarından son aylarına kadar kadını doğuma hazırlayan, kadını hem
psikolojik hem de fizyolojik açıdan güçlendiren, doğum sonrasında da tekrar eski formuna
hızla dönebilmesini sağlayan mükemmel bir egzersiz sistemidir.
Gereç-Yöntem: Derlemede, “pilates ve gebelik”, “pilatesin yararları”, “pilates and
pregnancy”, “pilates benefits ” kelimeleri kullanılarak EBSCOhost Online Research
Databases, PubMed, Ulusal Tez Merkezi ve Google Akademik’ den gebelikte pilates
egzersizinin yararları hakkında Mart-Ağustos 2015’te ulaşılan yayınlar ele alınmıştır.
Bulgular: Pilates; sindirim sorunlarından kaynaklanan hazımsızlıklar, gaz problemleri,
konstipasyon, bacaklarda, ellerde ve ayaklardaki ödem gibi durumlarda oldukça faydalıdır.
Pilatesteki gevşeme egzersizleri sayesinde, gebeliğin tüm dönemlerinde giderek artan
duygusal dalgalanmalar ve gebelikte depresyon riski azalmaktadır. Kas sorunları, skolyoz,
omurga problemleri, bel fıtığı, daha önce yaşanmış ortopedik operasyonları olan ya da
doğuştan kalça çıkığı bulunan gebelerde özellikle pilates egzersizleri rutin bir şekilde
minimum 3 ile 6 ay arasında yapıldığında, kas-iskelet sistemi üzerine ek katkılar
sağlamaktadır. Ayrıca pilateste pelvik bölgeye uygulanan egzersizler pelvik bölgedeki kasları
güçlendirerek üriner inkontinans ve prolapsus gibi istenmeyen durumların önlenmesini ve
cinsel hayatın doğum sonrasında da normale dönmesinin kolaylaşmasını sağlamaktadır.
Ayrıca pilates egzersizlerinin gebelikte düzenli yapılması;
Vücut farkındalığı oluşturur, duruşun düzelmesini sağlayarak, duruş bozukluğunun neden
olacağı kas iskelet sistemi sorunlarından korur, vücudun daha esnek olmasına destek olur,
denge ile beraber koordinasyonu arttırır, daha az kilo almayı sağlar, bebeğin daha sağlıklı
olmasını sağlar, prematüre doğum riskini azaltır, kasların kuvvet ve dayanıklılığını arttırarak
günlük hareketlerden doğan yorgunluğu azaltır, bağışıklık sistemini geliştirerek gebelikte
daha az hasta olmayı sağlar,
Sonuç: Gebelikte düzenli olarak yapılan pilates egzersizleri, daha sağlıklı, daha mutlu, daha
fit, daha enerjik olmayı sağlar. Bu yüzden sağlıklı anneler,sağlıklı bebekler,sağlıklı toplum
için doğum öncesi bakımı sağlayan sağlık personeline pilates egzersizleri öğretilmeli ve
uygun şartlarda olan tüm gebelere pilates egzersizlerinin öğretilmesi sağlanmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Gebelik boyunca düzenli egzersiz, Gebelik ve pilates, Pilatesin yararları
Gebelikte düzenli olarak yapılan Pilates egzersizlerinin mucizevi yararları.
Özcan Ş.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):76-77.
Miraculous benefits of regularly pilates exercises in pregnancy
Şadiye Özcan
Erzincan University School of Nursing
İntroduction:Pilates an ideal exercises system for all ages people especially as last month of
first month of pregnancy to prepare women for childbirth,women strengthened in terms of
both psychological and physiological,is an excellent exercise system which allows you to
return quickly to the back to the old form after birth.
Methods: In this review,"Pilates and Pregnancy''"Pilates benefits" words using EBSCOhost
Online Research Databases,PubMed, National Thesis Center and Google Scholar from
March-August 2015 about the benefits of Pilates exercises during pregnancy reached
broadcasts are handled.
Results:
Pilates;indigestion
resulting
from
digestive
problems,gas
problems,constipation,legs,hands and feet edema in such cases are quite helpful.Relaxation
exercises in Pilates growing emotional lability in entire period of pregnancy and risk of
depression during pregnancy decreases.Muscle problems,scoliosis,spinal problems,herniated
disc,previously experienced orthopedic surgery with or in pregnant women with congenital
hip dislocation,pilates exercises especially routinely minimum 3 and when 6
months,providing an additional contribution on the musculoskeletal system.Also Pilates
exercises applied to the pelvic region provide prevention of unwanted conditions such as
urinary incontinence and prolapse by strengthening the muscles in pelvic area and facilitate
return to normal after birth of sexual life.
In addition Pilates exercises done regularly during pregnancy;
Creates body awareness, by ensuring that correction of posture,protects the musculoskeletal
system problems, increases flexibility of body, increase coordination with balance, allows to
get less weight, baby ensures more healthy,reducing risk of premature birth, increase the
strength and endurance of muscles reduces fatigue of arising from daily movement, improving
immune system in pregnancy provides that less patient.
Result: Pilates exercises are done regularly during pregnancy provides for a more
healthier,more happier,more fit and more energetic. So healthy mothers,healthy babies to
create a healthy society prenatal health care personnel should be taught pilates exercises and
this personnel should be provided pilates exercise in appropriate conditions to all pregnant
women.
Keywords: Pilates benefits, Pregnancy and Pilates, Regular exercise during pregnancy
77
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
İlkay Kayacan Keser1
1
Akdeniz Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı, Antalya
KRONİK HASTALIKLARDA SANATIN İYİLEŞTİRİCİ ROLÜ
Kayacak Keser İ. Kronik hastalıklarda sanatın iyileştirici rolü. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):78-80.
Bireyin bedensel, ruhsal ve sosyal profili ne olursa olsun hastalık tanısı almak birey için
zorlayıcı bir yaşam olayı, bireyin yaşam dengesi için tehdit, engellenme ve duygusal krize
neden olabilecek bir deneyimdir. Hastalık süreci ile birlikte bireyde, basit (doğal) sıkıntıdan,
kayıp-yas tepkisine, narsisistik bütünlüğün tehdit edildiği duygulanımına kadar farklı tepkiler
gelişebilir. Hastalık tanısı sonrası uyum ve hastalığın kabulü, hastalığa verilen ruhsal tepkiler
ve şiddeti her ne kadar hastalığa ait özelliklere, kişinin ruhsal ve sosyal profiline bağlı olarak
oluşsa da ciddi bir hastalık tanısı almak varoluşsal kaygıları arttırır. Hastalık sürecinde bu
duygularla baş edilmesi için bireyin desteklenmesi, duygularını ifade etmesinin sağlanması
için farklı müdahale yöntemleri kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden bir taneside her geçen gün
kullanım alanları ve kullanım sıklığı artan sanat terapi yöntemleridir.
Bu derleme çalışmasında, literatür bilgileri ışığında kronik hastalıklarda sanat terapi
yöntemlerinin kullanılmasının bireylerin iyileşme sürecine olan olumlu katkısına dikkat
çekmek amaçlanmıştır.
Literatürde, sanat terapinin, hastalık, travma ve çeşitli yaşam krizleri ile baş etmede veya
kişisel gelişim için sanatı iyileştirici bir araç olarak kullanıldığı belirtilmektedir. Resim,
heykel, drama, dans, müzik, hikaye gibi sanatın değişik dalları sanat terapi yöntemleri olarak
kullanıldığı ve kelimelerin alternatifi olduğu, sanatın duyguları anlamak ve dışa-vurmak için
bir katalizör olarak kullanıldığı vurgulanmaktadır. Yapılan çalışmalarda, hasta bireyler için
duygusal çatışmaları onarmada, kişisel gelişimi arttırmada, sözel olarak ifade edilemeyen
hastalıkları hakkındaki kaygılarını ifade etmede sanat metaryalleri önemli bir yol olarak
belirtilmektedir. Araştırmalar, yaratıcı faaliyetlerle uğraşmanın hastalara umut, özgüven ve
kontrol hissi sağladığı, hastaların kaygı, depresyon ve stres gibi hislerinde azalma, sosyal
becerilerinde ve yaşam kalitelerinde artış sağladığını göstermektedir.
Sonuç olarak, sanat terapi yöntemlerinin kullanılmasının bireylerin kronik hastalık sürecine
uyumunu ve hastalıkla baş etme süreçlerini desteklediği ve iyileşme sürecini olumlu yönde
etkilediğini araştırma sonuçları ortaya koymaktadır. Bu nedenle kronik hastalıkların
tedavisinde sanat terapi yöntemlerinin kullanım sıklığının arttırılması, tıbbi tedaviye ek olarak
sanat terapi yöntemlerinin de uygulanması gerektiği düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: kronik hastalık, iyileşme süreci, sanat terapi
Kronik hastalıklarda sanatın iyileştirici rolü.
Kayacak Keser İ.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):78-80.
Art’s healing role in cases of chronic disease
İlkay Kayacan Keser
Psychiatric Nursing Department, Faculty of Nursing, Akdeniz University, Antalya, Turkey
Regardless of an individual's physical, psychological and social profile, being diagnosed with
a disease is a difficult life event, a threat to the individual's equilibrium and an experience can
cause emotional crisis and prevention. In this process, an individual may develop mixed
reactions from basic (natural) distress to feelings of loss, grief and despair that may threaten
narcissistic cohesion. Although patients may adapt to and accept their disease after diagnosis,
psychological reactions to the disease and their severity vary depending on their
psychological and social profiles, and being diagnosed with a serious disease increases
existential anxieties. A variety of methods of reacting to disease have been used to help
individuals to cope with and express their feelings. One method of them is art therapy, the use
of which is becoming more common and more widespread.
This literature review is intended to demonstrate art therapy methods’ positivecontributions
on to the healing process of individuals with chronic diseases.
The literature states that the art therapy uses art to help patients to cope with disease, trauma
and various life crises. It also uses art as a healing tool for personal improvement.2-4 It has
been underlined that a variety of art genres including painting, sculpture, dance, music, are
used as art therapy methods and as an alternative to words. Art is used to understand emotions
and abreact as a catalyst.5-6 Studies, have identified art materials an important tools for fixing
the emotional conflicts of ill individuals, enhancing their personal development and
expressing their anxieties about disease nonverbally. Studies have shown that being engaged
in creative activities gives patients a sense of hope, self-confidence and control. It reduces
patients' anxiety, depression and stress and increase their social skills and life quality. 7-11
In conclusion, search results suggest that use of art therapy methods support individuals’
adaptation to and coping with chronic diseases and positively affect the healing process.
Therefore, art therapy methods should be used more often along with medical treatment.
Keywords: chronic diseases, healing process, art therapy
79
Kronik hastalıklarda sanatın iyileştirici rolü.
Kayacak Keser İ.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):78-80.
Kaynaklar
1- Özkan S. Hastalıklara psikolojik tepkiler. Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi 1998-1999 (Ed S
Özkan):27-30. İstanbul, İstanbul Üniversitesi Basımevi, 1999.
2-Appleton, V. Avenues of hope: Art Therapy and the Resolution of Trauma. Art therapy 2011; 18, 613
3- Meijer-Degen F, Lansen J. Alexithymia- a challenge to art therapy: the story of Rita. The Arts in
Psychotherapy 2006; 33:167-179.
4- Utaş Akhan, L. Psikopatolojik Sanat ve Psikiyatrik Tedavide Sanatın Kullanılışı Yükseköğretim ve
Bilim Dergisi 2012;2 (2), 132-135
5- Malchiodi CA. Using art therapy with medical support groups. In Handbook of Art Therapy, 1st ed.
(Ed CA Malchiodi) 2003; 351-361. New York, Guilford Press
6- Killick, K., Schaverien, J. Sanat, Psikoterapi ve Psikoz. (çev. Banu Büyükkal), İstanbul:Yelkovan
Yayıncılık, 2003
7- Piccirillo E. Hide and seek: The art of living with HIV/AIDS. In Medical Art Therapy with
Children (Ed CA Malchiodi) 1999; 113-132. Philadelphia
8- Deane K, Fitch M, Carman M. An innovative art therapy program for cancer patients. Can Oncol
Nurs J 2000; 10:147-157.
9- Oster I, Svensk A, Magnusson E, Thyme K, Sjodin M, Aström S et al. Art therapy improves coping
resources: a randomized, controlled study among women with breast cancer. Palliat Support Care
2006; 4:57-64.
10- Reynolds F, Prior S. The role of art-making in identity maintenance: case studies of people living
with cancer. Eur J Cancer Care(Engl) 2006; 15:333-341.
11- Truetsky, C.J. & Hays, R.E. Development of an Art Psychotherapy Model for the Prevention
and Treatment of Unresolved Grief During Midlife. Art Therapy 2011;20: 3, 148-156.
80
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Yasemin Demir Avcı1
1
Akdeniz Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Halk Sağlığı Hemşireliği, Antalya
KİŞİSEL SAĞLIK SORUMLULUĞU
Avcı YD. Kişisel sağlık sorumluluğu. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):81-82.
Amaç: Sağlık davranışının gelişiminde sağlık sorumluluğunun önemine dikkati çekmek ve
bireylerde bu sorumluluğunun nasıl geliştirileceğini tartışmaktır.
Gereç-Yöntem: Bu derleme için Ocak-Şubat 2015 tarihleri arasında Google Akademik, Pub
Med, Ebsco Host, Web of Science ve CINAHL, Cochrane Library ve Elsevier ve Ulakbim
veri tabanlarından kullanılmıştır. 5100 özet, health responsibility ve sağlık sorumluluğu
anahtar kelimeleri ile taranmıştır. Çalışmada, tam metinine ulaşılabilen makaleler alınmıştır.
Kişisel sağlık sorumluluğunu etkileyen faktörler, kişisel sağlık sorumluluğunu geliştiren
sağlık politikaları, kişisel sağlık sorumluluğunu geliştirmede sivil toplum örgütlerinin yeri ve
sağlık okuryazarlığının tartışılmıştır.
Bulgular: Bireylerin kendi sağlığını geliştirici, koruyucu ve önleyici davranışlarını etkileyen
faktörler; sosyodemografik özellikler (yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyi, gelir
düzeyi, kültür, sigara ve alkol kullanmak, beslenme alışkanlığı), devlet politikaları,
sosyokültürel faktörler, sağlık okuryazarlığı, öz bakım ve öz yönetim, sağlık arama davranışı,
sivil toplum örgütleri’dir.
Birey, aile, grup ve topluma daha yakın ve iyi ilişkiler kurabilen Sivil Toplum Örgütleri
sağlıkla bilgiyi artırmak ve kişisel sağlık sorumluluğunu geliştirmek için büyük önem
taşımaktadır. Sağlık okuryazarlılığının sağlık sorumluluğuna etkisi ise, sağlık bilgisine,
hizmete erişim, hastalık yönetimi ve sağlıkla ilgili karar vermeyi etkilemektedir. Sağlık
okuryazarlılığı geliştirilerek, bireylerin kendi sağlıkları ile ilgili doğru kararlar almaları
desteklenebilir.
Sonuç: Kişisel sağlık sorumluluğu artırılarak sağlığın korunmasının ve kronik hastalık öz
yönetimi artırılabilir. Kanser dahil bir çok kronik hastalıkların maliyeti azaltılabilir. Bireylerin
kişisel özelliklerinden etkilenen sağlık arama davranışı ve sağlık okuryazarlık ile ilgili
farkındalığın gelişmesi için bireylere, sivil toplum örgütlerine ve politika yapıcılara birçok
görev düşmektedir.
Anahtar Kelimeler: self management, self care, self efficacy, health responsibility ve sağlık
sorumluluğu
Kişisel Sağlık Sorumluluğu.
Avcı YD.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):81-82.
Personal health responsibility
Yasemin Demir Avcı
Akdeniz University, Faculty of Nursing, Public Health Nursing, Antalya
Objective: To attract attention to the importance of health responsibility in the development of
health behavior and to discuss how this responsibility could be developed in individuals.
Material-Method: Databases of Google Scholar, Pub Med, Ebsco Host, Web of Science and
CINAHL, Cochrane Library, Elsevier and Ulakbim were used between January-February
2015 for this review. 5100 abstracts were revised with the keywords of health responsibility.
The study involved the articles with full text. Effective factors on personal health
responsibility, health policies developing the personal health responsibility, place of nongovernmental organizations in developing the personal health responsibility, and the
importance of health literacy were discussed.
Results: The effective factors on behaviors promoting, protecting and preventing health of
individuals include sociodemographic characteristics (age, gender, marital status, educational
level, income level, culture, smoking, using alcohol, food habits), government policies,
sociocultural factors, health literacy, self-care and self-management, health-seeking behavior,
and non-governmental organizations.
Non-governmental organizations establishing closer and better relationships with individuals,
families, groups and community have a great importance for increasing health and
knowledge, and developing the personal health responsibility. Effect of health literacy on
health responsibility influences the health knowledge, access to service, disease management
and decisions on health. It is suggested to develop the health literacy and support individuals
for making correct decisions about their own health.
Conclusion: The increase of personal health responsibility could contribute to the protection
of health, the increase of the self management of chronic disease and the decrease of the cost
of a number of chronic diseases including cancer. Individuals, non-governmental
organizations and policy makers have a number of duties for raising awareness about the
health-seeking behavior and health literacy, which are affected by the personal features of
individuals.
Keywords: self management, self care, self efficacy, health responsibility
82
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Ayşe Okanlı1, Hatice Durmaz1, Meltem Oral2
1
Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Psikiyatri Hemşireliği AD, Erzurum
2Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Erzurum
RUHSAL HASTALIĞI OLAN BİREYLERİN BAKIM VERENLERİNE İNTEGRATİF BİR
YAKLAŞIM OLARAK KİŞİLERARASI İLİŞKİLER PSİKOTERAPİSİ (KİPT): BİR OLGU
SUNUMU
Okanlı A, Durmaz H, Oral M. Ruhsal hastalığı olan bireylerin bakım verenlerine integratif bir yaklaşım
olarak kişilerarası ilişkiler psikoterapisi (KİPT): Bir olgu sunumu. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):83-85.
Amaç: Kişilerarası İlişkiler Psikoterapisi (KİPT) yaklaşımının ruhsal hastalığa sahip
bireylerin bakım verenlerinin sorunlarını çözmede etkinliğini araştırmak.
Olgu: Ruhsal hastalıklara sahip olan bireylerin bakım verenleri de bu bireyler kadar sorun
yaşamaktadır. Ruhsal hastalığın alevlenme dönemlerinde etkisiz baş etme yöntemleri bakım
verenlerde umutsuzluk ve çaresizlik hislerine neden olabilmekte ve yaşanılan kişilerarası
sorunlar bakım vereni depresyona kadar sürükleyebilmektedir. KİPT depresyon tedavisinde
etkinliği kanıtlanmış kısa-süreli bir psikoterapidir. KİPT’in amacı bireyin kişilerarası
ilişkilerinde yaşadığı sorunları fark edip düzeltmesine ya da bu ilişkilerle ilgili beklentilerini
değiştirmesine ve bireylerin stresle baş etmelerini kolaylaştırmak için sosyal destek
sistemlerini geliştirmelerine yardımcı olmayı hedeflemektedir.
Psikiyatri Kliniğinde 2 aydır tedavi gören akut psikoz tanısı almış bir hastanın kardeşi olan
Bayan M, bekar ve 31 yaşında bir bakım verendir. Bayan M yengesi tarafından terkedilen 2
çocuk, hasta ve yaşlı annesiyle birlikte yaşamaktadır. Kalp krizi sonucu 10 yıl önce babasını
kaybeden Bayan M’nin belirttiği en önemli sorunlar bakımı paylaşacak sosyal desteğinin
olmaması, annesi ile olan iletişim çatışmaları ve üstlendiği birçok rol dolayısıyla yaşadığı
uyumsuzluktur. Bakım sürecinde sürekli çatışma yaşadığını söyleyen Bayan M, stresle
mücadele edemediği için çok yorulduğunu, gelecek beklentisinin olmadığını, evde çok
konuşmadığını ve doğru yanlış her şeye tamam dediğini ifade etti.
Uygulanan KİPT müdahalesinde sosyal destek, iletişim çatışmaları ve rol karmaşası sorunları
ele alındı. 14 hafta süren görüşmeler boyunca KİPT’in ‘’derinlemesine sorun analizi yapma,
duygu dışavurumunu destekleme, terapötik ilişkiyi kullanma, rol play yaptırma, ev ödevi
verme, iletişim analizi yapma ve davranış değişikliği’’ teknikleri kullanıldı. Öncelikle ele
alınan sosyal destek eksikliği için hastanın toplum ruh sağlığı merkezine kaydı yaptırıldı ve
hasta sosyal anlamda takip edildi. Gündüz saatleri içinde bakım yükü azalan Bayan M’ye,
yaşlı bakımı için sağlık bakanlığından alabileceği yardımlar hakkında eğitim verildi. Özellikle
annesi ile yaşadığı iletişim sorunları ele alındı. Hastanın bu konudaki terapötik olmayan
iletişim kalıplarını görmesi sağlandı. Rol karmaşası açısından duygularını paylaşmasına
yardım edildi. En çok aile içinde destek verici rolünü benimsediğini ifade eden Bayan M’nin
diğer rollerin kendisini neden rahatsız ettiğine yönelik duygu dışavurumu sağlandı.
Ruhsal hastalığı olan bireylerin bakım verenlerine integratif bir yaklaşım
olarak kişilerarası ilişkiler psikoterapisi (KİPT): Bir olgu sunumu.
Okanlı A, Durmaz H, Oral M.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):83-85.
Sonuç: Görüşmeler sonucunda Bayan M. abisinin bakımında yeni sosyal destek sistemleri
oluşturduğunu, kendisiyle ilgili yalnızca destek verici rolünü benimsediğini, annesi ile olan
iletişim sorunlarının azaldığını ve kişilerarası ilişkilerden beklentilerini değiştirdiği için stres
yaşamadığını ifade etti.
Anahtar Kelimeler: Kişilerarası İlişkiler Terapisi, İntegratif Yaklaşım, Hemşirelik Bakımı
Interpersonal psychotherapy as an ıntegrative approach for caregivers of ındividuals
with mental ıllness: a case report
Ayşe Okanlı1, Hatice Durmaz1, Meltem Oral2
1
Atatürk University Faculty of Health Sciences Psychiatric Nursing Department, Erzurum
Ataturk University Research Hospital, Psychiatry Department, Erzurum
2
Purpose: The objective is to investigate the effectiveness of the Interpersonal Psychotherapy
(IPT) approach in solving problems of caregivers of individuals with mental illness.
Case: The caregivers of individuals with mental illnesses also have difficulties as much as
these individuals. During periods of exacerbation of mental illness, ineffective coping
strategies can cause feelings of hopelessness and helplessness, and the interpersonal problems
experienced can lead to depression in caregivers. IPT is a short-term psychotherapy with
proven efficacy in the treatment of depression. The purpose of IPT is to help individuals to
understand and correct the problems experienced in their interpersonal relations or to change
their expectations regarding these relationships, as well as helping individuals to develop
social support systems in order to facilitate coping with stress.
Ms. M. is a 31-year-old single, woman caregiver who is the sister of a patient diagnosed with
acute psychosis and treated for 2 months in a psychiatric clinic. Ms. M. is living with 2
children left by her sister-in-law, and her sick and elderly mother. The most important issues
stated by Ms. M., whose father passed away 10 years ago because of heart attack, are the lack
of social support to share the care responsibility, communication conflicts with her mother,
and maladjustment she experienced as a result of so many roles undertaken. Ms. M. stated
that she experiences an ongoing conflict during the caregiving process and gets so tired
because of her inability to cope with stress, she had no expectations of the future, didn't talk
much at home, and accepts everything whether it's right or wrong.
The social support, communication conflicts, role confusion problems were addressed during
the IPT intervention applied. The "in-depth problem analysis, support of the expression of
emotion, use of the therapeutic relationship, role-playing, assignment-making, communication
analysis and behavior modification" techniques of IPT were used throughout the sessions,
which lasted 14 weeks. In order to address the lack of social support primarily, the patient was
checked in the community mental health center and was followed-up in the social sense. After
reducing the care-burden during the daytime hours, a training was provided to Ms. M. about
the help she can get from the Ministry of Health for elderly care. Especially the
communication problems she experienced with her mother were discussed. The patient was
ensured to see the non-therapeutic patterns of communication in this regard. To address the
role conflict, she was helped to share her feelings. Ms. M., who stated that she adopted a
84
Ruhsal hastalığı olan bireylerin bakım verenlerine integratif bir yaklaşım
olarak kişilerarası ilişkiler psikoterapisi (KİPT): Bir olgu sunumu.
Okanlı A, Durmaz H, Oral M.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):83-85.
supportive role in the family usually, was helped to express her feelings why other roles
bother herself.
Conclusion: As a result of the sessions, Ms. M. expressed that she created new social support
systems for her brother's care, adopted only the supportive role for herself, communication
conflicts with her mother was reduced, and she doesn't stress since she changed her
expectations from the interpersonal relationships.
Keywords: Interpersonal Psychotherapy, Integrative Approach, Nursing Care
85
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Özlem Kaştan1, Muzaffer Sindel2, Güneş Aytaç2
1
2
Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Has. Hemşireliği Anabilim Dalı Antalya
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Antalya
GEBELİKTE BULANTI VE KUSMADA AKUPUNKTUR P6 BÖLGESİNİN ÖNEMİ
Kaştan Ö, Sindel M, Aytaç G. Gebelikte bulantı ve kusmada akupunktur P6 bölgesinin önemi. Integr Tıp
Derg. 2015;3(2):86-87.
Geleneksel Çin tıbbının bölümlerinden birisi olan akupunktur Çince‟deki “ChenChiu”nun batı
dillerindeki adı olan “Acu-Puncture” iğne-batırmak kelimesinden dilimize uyarlanmıştır.
Akupunkturun milattan yaklaşık 4000 sene önce Uzakdoğu‟da keşfedildiği ve uygulandığı
bilinmektedir.
Gebe kadınların %50-75‟i gebeliğin ilk trimesterinde bulantı kusma yaşamaktadır. Bulantı ve
kusmanın şiddeti hafif başlayıp günlük aktivitelerini etkileyen ciddi bulantıya kadar
değişkendir. Gebelikteki bulantı ve kusmanın etyolojisi tam olarak anlaşılamamıştır. Gebelik
bulantı kusmaları ortalama 5-6. gebelik haftasında başlar ve genellikle 16-20. haftadan sonra
azalır. Gebelerin %10‟unda, sonraki haftalarda devam ederek doğuma kadar sürebilir.
Hiperemezis gravidarum ise gebeliklerin %0,5–2‟sini etkileyen, 3 günden daha uzun süren
ağır bulantı kusma, dehidratasyon, sıvı elektrolit bozukluğu, vücut ağırlığının %5‟inden fazla
kilo kaybı ile karakterize ve sıklıkla hastaneye yatış gerektiren daha ağır bir tablodur.
Çin tıbbında el bileğinin iç yüzünün 4–5 cm üzerindeki pericardium–6 (P6) adı verilen
akupunktur noktası gebelikte son derece önemli bir bölgedir. Çin dilindeki orijinal adı
Neiguan‟dır. P6 noktasına akupunktur uygulanarak mide rahatsızlıkları, bulantı ve kusma
tedavi edilebilmektedir. P6 noktası musculus palmaris longus ve musculus flexor carpi
radialis‟in tendonları arasında ve nervus medianus‟un hemen üzerinde yer almaktadır. P6
noktasına uygulanan iğne ya da elektriksel stimulasyon, el ve parmaklarda elektrik akımı hissi
yaratmaktadır. Rosen ve ark. gebelik bulantı kusması şikayetleri olan 187 hastayı P6
noktasına sinir uyarısı uygulananlar ve plasebo (koldaki ilgisiz nokaya uyarı) gruplarına
ayırarak grupları tedaviye yanıt yönüyle karşılaştırmışlardır. Tedavi grubunda bulantıkusmanın kontrol grubuna göre daha az olduğunu bulmuşlardır.
Sonuç olarak, gebelikte önemli bir semptom olan bulantı ve kusmalar anne adayının hayat
kalitesini bozar, anne ve bebek açısından önemli sağlık problemlerine yol açabilir. Gebelikte
bulantı ve kusmalarda P6 noktasına Akupunktur uygulaması yapmak daha kaliteli bir
hamilelik süreci yaşanmasını sağlayabilir.
Anahtar Kelimeler: gebelik, akupunktur, P6
Gebelikte bulantı ve kusmada akupunktur P6 bölgesinin önemi.
Kaştan Ö, Sindel M, Aytaç G.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):86-87.
The importance of acupuncture p-6 point for nausea and vomiting in pregnancy
Özlem Kaştan1, Muzaffer Sindel2, Güneş Aytaç2
1
Depertman of Pediatric Nursing, Faculty of Nursing, Akdeniz University, Antalya
Depertman of Anatomy, Faculty of Medicine, Akdeniz University, Antalya
2
Acupuncture is a form of alternative medicine and a key component of traditional Chinese
medicine. It is „ChenChiu‟ in Chinese and comes from Latin, acus (needle) and punctura (to
puncture). It is known that acupuncture discovered and applied around 4000 BC in the far
east.
Nausea and vomiting in first trimester occurs 50-75% of pregnants. Severity of this symptoms
are variable from mild to serious that can affect the daily activities. Etiology of nausea and
vomiting during the pregnancy is poorly understood. These symptoms start approximately in
fifth-sixth gestational weeks and usually decreases after sixteenth week. In 10% of pregnants
it could continue till birth. Hyperemesis gravidarum is more severe complication that
characterized by intractable nausea and vomiting, dehydration, fluid and electrolyte
imbalances, loss of 5% or more of pre-pregnancy body weight and is estimated to affect 0.5–
2.0% of pregnants.
In Chinese medicine pericardium-6 point(P6),that located 3-4cm breadths above the wrist on
the inner forearm, is an extremely important point in gestation. It‟s original name is „Neiguan‟
in Chinese. Applying acupuncture to the P6 could cure the gastric diseases, nausea and
vomiting. P6 is located between tendons of palmaris longus and flexor carpi radialis and just
above the median nerve. Stimulating P6 by needle is create a little shock sensation. Rosen
et.al. studied in 187 pregnants, participants were randomly assigned to receive a device for
nerve stimulation therapy or identical but nonstimulating placebo device, they showed that
study group was significantly better than the control group. In conclusion nausea and
vomiting in pregnancy are important symptoms that could cause important health problems
for baby and mother. Stimulating P6 for nausea and vomiting is could provide a better and
quality pregnancy period.
Keywords: pregnancy, acupuncture, P6
87
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Kerime Bademli, Neslihan Lök
Akdeniz Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı, Antalya
KRONİK RUHSAL HASTALIKLARDA YARDIM ARAMA DAVRANIŞLARI
Badenli K, Lök N. Kronik ruhsal hastalıklarda yardım arama davranışları. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):8889.
Kronik ruhsal hastalıklar her toplumda, her sosyoekonomik düzeyde, her kültürde ve her
coğrafi bölgede görülebilmektedir. Ruhsal hastalıkların bireyin duygu, düşünce ve
davranışlarını olumsuz etkilemesi kronikleşme eğilimlerinin yüksek olması ve bazı ruhsal
hastalıkların nedeninin açıklanamaması hastaların ve hasta yakınlarının tıp dışı yardım arama
davranışlarına neden olabilmektedir. Hasta ve hasta yakınlarının yardım arama ve yardım
alma konusunda sergiledikleri davranış biçimi kronik ruhsal hastalıkların tedavisi ve
psikososyal sonuçları açısından önemlidir. Kültürel inanışlar ruhsal hastalığa karşı toplumun
davranışlarını şekillendirmektedir. Ülkemizde ve değişik kültürlerde, kronik ruhsal sorunu
olan hastalarda tıp dışı tedavilere sık başvurulduğu belirtilmektedir. Ülkemizde yapılan
çalışmalara göre, kronik psikiyatri hastalarının en fazla yardım arama davranışı olarak, din
görevlileri ve yatır, ziyareti, şifacı (hoca, türbe, yatır, muska, özel dua, bitkisel tıp, kurşun
dökme, sülük ve düşük oranda meditasyon olduğu belirtilirken bir başka çalışmada bakım
verenlerin hastası için %89.3’ü dini yaklaşımları tercih ettiğini belirtilmektedir olduğu
bulunmuştur. Türkiye’deki ve Almanya’da yaşayan Türk psikiyatri hastalarının tıp dışı çare
arama davranışlarını incelediği başka bir çalışmada en fazla rastlanan tıp dışı tedavi arama
davranışının din hocasına gitme (Türkiye'dekiler %74.4, Almanya'dakiler %87.9) olduğu
belirtilmektedir(6). Amerika’da yapılan kronik ruhsal hastalığı olan bireylerin alternatif sağlık
bakım uygulamaları kullanımını incelenen çalışmada, katılımcıların en sık meditasyon, masaj,
yoga ve katatimi uygulamalarına başvurdukları, daha sonra dini veya manevi uygulamalara
başvurdukları belirtilmektedir. Afrika kültüründe de hasta yakınlarının kültürüne göre bitkisel
tıp, rahip ve geleneksel şifacılara başvurdukları belirtilmektedir. Toplumsal kültüre özgü
olarak kullanılan tıp dışı uygulamaların doğal, yan etkisi olmayan uygulamalar olduğu
düşünülerek yaygın olarak kullanılması ve tavsiye edilmesi, bu uygulamalara yönelmenin
nedeni olarak açıklanmaktadır. Ülkemiz ve farklı toplumlarda kronik ruhsal hastalıkların
tedavisinde hasta yakınları yardım arama davranışı olarak tıbbi tedavi dışındaki uygulamalara
başvurdukları görülmektedir. Bu nedenle kronik ruhsal hastalıklarda sağlık çalışanlarının bu
konudaki farkındalıklarının arttırılması önemlidir.
Anahtar Kelimeler: Kronik ruhsal hastalık, yardım arama, davranış
Kronik ruhsal hastalıklarda yardım arama davranışları.
Badenli K, Lök N.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):88-89.
Help-seeking behavior in chronic mental disorders
Kerime Bademli, Neslihan Lök
Akdeniz Universty, Faculty of Nursing, Pschiatric Nursing Department, Antalya
Chronic mental disorders can be seen in every society, at every socioeconomic level, in every
culture and in every geographic area.Mental patients and patients' relatives may exhibit nonmedical help-seeking behaviors because mental disorders negatively affect the individual’s
feelings, thoughts and behaviors.The way mental patients and their relatives behave about
seeking help and receiving help is important in the treatment of chronic mental illnesses and
their psychosocial consequences. Cultural beliefs shape society's attitudes towards mental
disorders.Both national and international research suggests that non-medical treatments are
often preferred for patients with chronic mental health problems.Some studies conducted in
Turkey showed that the most common help-seeking behavior among chronic psychiatric
patients was seeking help from clergy and monumental tomb visits or from healers (e.g.
priests, monumental tombs, amulets, special prayers, herbal medicines) and low-level
meditation and that 89.3% of caregivers of mental patients reported that they preferred
religious approaches.A study that examined non-medical remedy-seeking behaviors of
Turkish psychiatric patients living in Turkey and Germany found that the most common nonmedical treatment-seeking behavior was seeking advice from priests.A study conducted in the
USA that examined the use of alternative healthcare practices of individuals with chronic
mental illness reported that the most common practices preferred by the participants included
meditation, massage, yoga and guided imagery practices followed by religious or spiritual
practices.In Africa, patients’ relatives were reported to prefer herbal medicine, priests or
traditional healers depending on their culture.Research also showed that these practices are
preferred because people widely use and recommend culture-specific non-medical practices
thinking that they are natural practices with no side effects.Patients’ relatives may prefer nonmedical practices in the treatment of chronic mental illness in Turkey and in other cultures.In
the light of this, it is important to increase the awareness of healthcare personnel working with
chronic mental disorders about this issue.
Keywords: Chronic mental disorders, help-seeking, behavior
89
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Neslihan Lök, Kerime Bademli
Akdeniz Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı, Antalya
ALZHEİMER HASTALARINA BAKIM VERENLERDE YÜKÜ AZALTMADA BİR
YÖNTEM: MÜZİK TERAPİ
Lök N, Badenli K. Alzheimer hastalarına bakım verenlerde yükü azaltmada bir yöntem: Müzik Terapi.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):90-91.
Alzheimer; beynin, öncelikle hafıza olmak üzere, tüm bilişsel fonksiyonlarında ilerleyici
kayba neden olan bir hastalıktır. Ülkemizde tahmini Alzheimer hastası sayısının 250 bin
dolayında olduğu öngörülmektedir ve yaşlı popülasyonun artmasıyla bu sayının da artması
beklenmektedir. İlerleyen yaşla birlikte, Alzheimer’ın görülme sıklığı artar. Alzheimer’ın
toplumda görülme sıklığı artıkça, ailelerin yürüttüğü profesyonel olmayan bakım yükü ve
ulusal sağlık bakımına getirdiği ekonomik yük de artmakta, bu durum Alzheimer hastalığını
önemli bir sorun haline getirmektedir. Bakım verme, zamanının büyük bir kısmını hastasına
ayırması nedeniyle bakım verende; stres düzeyinde yükselme, zorlanma, vb sorunlar
yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle bakım yükünü azaltmak hem hastalar hem de
bakım verenler açısından oldukça önemlidir. Hastalığın ilk ve orta evrede bilişsel yetiler tam
olarak kaybolmamıştır ve hastaların işlevselliği yapılan farklı uygulamalar ile yeniden
kazandırılabilir. Müzik terapi, Alzheimer hastaları için mükemmel bir tedavi yöntemidir.
Müzik terapi ile hastalara belli tonlarda sesler dinletilmiş ve ardından hastaların vurmalı bir
aletle o dinlediği sesi taklit etmesi istenmiştir. Uygulama sırasında ve sonrasında bireylerin
kendilerini iyi hissettikleri ve kısa süreli bellekteki bilgileri korumada ve uzun süreli belleğe
aktarmada başarılı oldukları bulunmuştur. İlk evredeki hastalara müzik programı uygulanmış
ve hastaların sosyal ve duygusal uyumlarının artığı, melatonin hormunun da artış ile birlikte
hastalarda gevşeme, rahatlama ve mutluluk seviyesinde artış olduğu gözlenmiştir. Ayrıca bir
başka çalışmada müzik terapinin hastalardaki gezinme davranışını ve bakım verenlerde de
bakım yükünü azalttığı belirtilmiştir. Müzik terapi seansından çıkan hastaların akşam ve
geceyi daha sakin geçirdiği ve bakım verenlerinde daha rahat, sakin ve keyifli oldukları
görülmüştür. Ayrıca müzik terapi seanslarına katılan hastaların daha uyumlu davranışlar
sergiledikleri (ilacını alma, yemek yeme, banyo yapma, giysilerini değiştirme) ve bu durumun
ise bakım yükünü azalttığı ve işleri kolaylaştırdığı belirtilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Alzheimer hastalığı, bakım verenler, müzik terapi
Alzheimer hastalarına bakım verenlerde yükü azaltmada bir yöntem: Müzik
Terapi.
Lök N, Badenli K.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):90-91.
A method for reducing the burden of Alzheimer patients’ caregivers: Music Therapy
Neslihan Lök, Kerime Bademli
Akdeniz Universty, Faculty of Nursing, Pschiatric Nursing Department, Antalya
Alzheimer's is a disease that causes progressive loss of all cognitive functions of the brain,
primarily memory.The prevalence of Alzheimer's increases with advancing age. In parallel
with the increase in the prevalence of Alzheimer's, the burden of non-professional care given
by families and the economic burden imposed on the national health care increases,which
raises Alzheimer's disease as an important issue.Caregiving may lead to problems on the side
of caregivers such as high levels of stress, exhaustion, etc. because caregivers devote a
considerable amount of their time to their patients.Therefore, reducing the burden of care is
very important for both patients and their caregivers.Cognitive abilities are not completely
lost in the primary and secondary stages of the disease and the functionality of patients can be
reintegrated through different applications.Music therapy is an excellent treatment for
Alzheimer patients. In a study, the patients who listened to sounds in certain tones with music
therapy and then were asked to imitate these sounds with a percussion instrument were found
to feel good during and after the application and to do well in protecting data in the short-term
memory and in transferring this data to the long-term memory.In another study, the subjects
in the primary stage were administered a music program, and their social and emotional
adjustment increased and their level of relaxation, relief and happiness also increased in
parallel with the increase of the hormone melatonin.Moreover, music therapy was reported to
reduce patients’ wandering and the burden of care in caregivers.Similarly, the patients
undergoing a music therapy session spent a more calm evening and night, and the caregivers
felt more relaxed, calm and cheerful.Finally, the patients who participated in music therapy
sessions exhibited more consistent behaviors(taking medication, eating, bathing, changing
clothes, etc.) and this situation reduced the burden of care and made things easier.
Keywords: Alzheimer patients, caregivers, music therapy
91
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Gülşah Acar, Kadriye Buldukoğlu
Akdeniz Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı, Antalya
BİPOLAR BOZUKLUK TEDAVİSİNDE KULLANILAN TAMAMLAYICI UYGULAMALAR
Acar G, Buldukoğlu K. Bipolar bozukluk tedavisinde kullanılan tamamlayıcı uygulamalar. Integr Tıp Derg.
2015;3(2):92-93.
Tamamlayıcı uygulamaları kullanan duygudurum bozukluğu olan hasta sayısı gün geçtikçe
artmaktadır. Duygudurum bozukluklarının tedavisinde tamamlayıcı uygulamalar ile ilgili
kanıtlar daha çok majör depresyon bozukluğu olan hastalarla yapılan deneylerden elde
edilmiştir. Bipolar bozukluk tedavisinde tamamlayıcı uygulamaların kullanımına ilişkin az
sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu derleme çalışmasının amacı bipolar bozukluk tedavisinde
kullanılan tamamlayıcı uygulamaları incelemek ve bu uygulamaların etkilerini gözden
geçirmektir (1,3).
Bipolar bozukluk, bireysel ve sosyoekonomik etkileri olan yıpratıcı ve kalıtsal bir hastalıktır.
Tamamlayıcı tedavilerin, bipolar bozuklukta yaşam kalitesi ve tedaviye uyumu geliştirmede,
ilaç yan etkilerini ve semptomların şiddetini azaltmada olumlu etki edebileceği
düşünülmektedir. Literatür incelendiğinde bipolar bozukluk tedavisinde omega-3 yağ asitleri,
amino asitler, vitamin ve mineral takviyeleri, bitkisel ilaçlar ve akupunkturun kullanıldığı
görülmektedir. Farmakolojik tedaviye ek olarak kullanılan omega-3 yağ asitlerinin ve amino
asitlerin bipolar bozukluğun depresif dönemlerinde etkili olduğu ancak manik dönemlerinde
etkisinin olmadığı ya da belirsiz olduğu görülmektedir. Benzer şekilde bitkisel ilaçların da
daha çok depresif dönem belirtileri üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Vitamin ve mineral
takviyesi olarak kullanılan magnezyumun ise manik relaps sıklığını ve manik belirtilerinin
şiddetini azalttığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır (1,2,3).
Bu bağlamda bipolar bozukluk tedavisinde tamamlayıcı uygulamaların kullanılabileceği
düşünülmektedir. Ancak bipolar bozuklukta tamamlayıcı uygulamaların etkisi ile ilgili
yeterince kanıt bulunmamaktadır. Omega-3 yağ asiti, bitkisel ilaçlar, amino asitler ve vitamin
mineral takviyeleri ile ilgili birkaç randomize kontrollü çalışma olmasına karşın, akupunktur,
masaj, meditasyon veya zihin-beden uygulamaları gibi müdahalelerle ilgili klinik kanıt
oluşturabilecek çalışmalar bulunmamaktadır. Sonuç olarak, tamamlayıcı uygulamaların
bipolar bozukluğun tedavisinde doğrudan etkili olmayabileceği düşünülmektedir. Ancak
bütüncül bir yaklaşım içinde bu uygulamaların stresin azalması ve işlevselliğin gelişmesine
bağlı olarak, hastanın fiziksel ve ruhsal sağlığı ile yaşam kalitesi üzerinde olumlu etkilerinin
olacağı öngörülmektedir (1,2,3).
Anahtar Kelimeler: tamamlayıcı uygulama, bipolar bozukluk, tedavi
Bipolar bozukluk tedavisinde kullanılan tamamlayıcı uygulamalar.
Acar G, Buldukoğlu K.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):92-93.
Complementary therapies used in the treatment of bipolar disorder
Gülşah Acar, Kadriye Buldukoğlu
Akdeniz University, Nursing Faculty, Psychiatric Nursing Department, Antalya
The number of patients with mood disorders using complementary therapies (CT) is
increasing day by day. Evidence concerning CT used in mood disorders, has been obtained
from experiments more from patients with major depression disorder. There are few studies
on the use of CT in the treatment of bipolar disorders. The purpose of this review is to
examine studies of CT used in the treatment of bipolar disorder and reviewing the impact of
these therapies (1,3).
It is contemplated that, complementary therapies have positive effects on the development of
treatment compliance and quality of life also reducing the side effects of drugs and symptoms
severity of bipolar disorder. In the literature, omega-3 fatty acids, amino acids, vitamins and
mineral supplements, herbal remedies and acupuncture seems to be used in the treatment of
bipolar disorder. It is seen that omega-3 fatty acids and amino acids used in addition to the
pharmacological therapy, be effective in depressive episodes of bipolar disorder but has no
effect or uncertain effects in manic episodes. Similarly herbal medicines have been found to
be more effective in symptoms of depressive episodes. There are studies showing that,
magnesium is used as vitamin and mineral supplements to reduce the severity of manic
symptoms and frequency of manic relapse (1,2,3).
However, there isn’t enough evidence about the effects of CT in bipolar disorder. There are
few randomized controlled trials related to omega-3 fatty acids, herbal remedies, amino acids
and vitamins and mineral supplements. But there are no studies that could create clinical
evidence about acupuncture, massage, meditation or mind-body interventions. Consequently,
it is thought that CT may not be directly effective in the treatment of bipolar disorder.
However, it is foreseen that these therapies will have positive impact on patient’s physical and
mental health and quality of life in a holistic approach (1,2,3).
Keywords: complementary therapies, bipolar disorder, treatment
Kaynaklar
1-Andreescu, C., Mulsant, B. H., & Emanuel, J. E. (2008). Complementary and alternative medicine
in the treatment of bipolar disorder—a review of the evidence. Journal of Affective Disorders, 110(1),
16-26.
2-Popper C.W. (2013) Mood Disorders in Youth Exercise, Light Therapy, and Pharmacologic
Complementary and Integrative Approaches. Child Adolesc Psychiatric Clin N Am 22: 403–441
http://dx.doi.org/10.1016/j.chc.2013.05.001
3-Sarris J, Lake J, Hoenders R. (2011). Bipolar Disorder and Complementary Medicine: Current
Evidence, Safety Issues, and Clinical Considerations. The Journal Of Alternative And Complementary
Medicine. Volume 17, Number 10, 2011, pp. 881–89.
93
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Gülsüm Nihal Çürük1, Yeliz Sürme2, Hatice Yüceler Kaçmaz2, Ali Kurtsoy3
1
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Kayseri
2
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı,
Kayseri
3
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı, Kayseri
DİSK HERNİ NEDENİYLE AĞRI YAŞAYAN BİREYLERİN TAMAMLAYICI VE
ALTERNATİF TEDAVİ KULLANIM DURUMLARI
Çürük GN, Sürme Y, Kaçmaz HY, Kurtsoy A. Disk herni nedeniyle ağrı yaşayan bireylerin tamamlayıcı ve
alternatif tedavi kullanım durumları. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):94-95.
Amaç: Bu çalışma disk herni nedeniyle ağrı yaşayan bireylerin tamamlayıcı ve alternatif
tedaviye (TAT) ilişkin bilgi, tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi amacı ile tanımlayıcı
olarak yapılacaktır.
Gereç-Yöntem: Araştırma Ocak 2014–Haziran 2014 tarihleri arasında bir üniversite hastanesi
nöroşirürji kliniğinde takip edilen çalışma kriterlerine uyan toplam 185 hasta ile
yürütülmüştür. Çalışmada etik kurul onayı ile bireylerden yazılı bilgilendirilmiş olur
alınmıştır. Veriler araştırmacılar tarafından hazırlanan anket formu ile toplanmıştır. Verilerin
istatistiksel analizinde tanımlayıcı istatistikler kullanılmıştır.
Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 50.6±14.3 olup, %56.8’i erkek, %68.6’sı bel, %24.9’u
boyun, %13.5’i sırt ve %35.3’ü bacak ağrısından şikayetçi, %66.4’ü ilk ve orta öğretim
mezunu, %15.1’i kötü gelir düzeyine sahiptir. Hastaların %74.1’i mevcut ağrıları için TAT
yöntemi kullandığını, TAT kullananların %78.1’i birden fazla yöntem kullandığını, %78.1’i
TAT kullanmadan önce sağlık personeline danışmadığını, %84.6’sı kullandığı TAT
yönteminin sağlık personeli tarafından sorgulanmadığını ve %73.0’ı TAT kullandığını sağlık
personeline söylemediğini ifade etmiştir. En sık kullanılan yöntemlerin sırasıyla; masaj
uygulaması %57.4, sıcak uygulama (taş ısıtma) %28.7, şiropraksi %20.6, hidroterapi %18.4,
bardak çekme %16.9, osteopati %11.0 ve bitkisel ilaçlar %8.1 olduğu tespit edilmiştir.
Sonuç: Disk herni tanılı hastaların TAT yöntemlerini sıklıkla kullandığı ve bu durumu sağlık
personeli ile paylaşmadığı saptanmıştır. Sağlık personeli hastaların TAT yöntemlerini
kullanımı yönündeki eğilimlerinin farkında olmalı ve hastaları TAT yöntemlerinin fayda ve
riskleri açısından bilgilendirmelidir.
Anahtar Kelimeler: Hemşirelik, disk herni, ağrı, tamamlayıcı ve alternatif tıp
Disk herni nedeniyle ağrı yaşayan bireylerin tamamlayıcı ve alternatif tedavi
kullanım durumları.
Çürük GN, Sürme Y, Kaçmaz HY, Kurtsoy A.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):94-95.
Complementary and alternative medicine use in ındividuals who suffer from pain due to
herniated ıntervertebral disc
Gülsüm Nihal Çürük1, Yeliz Sürme2, Hatice Yüceler Kaçmaz2, Ali Kurtsoy3
1
Erciyes University Faculty of Health Science, Internal Disease Nursing Department, Kayseri
Erciyes University Faculty of Health Science, Surgical Nursing Department, Kayseri
3
Erciyes University Faculty of Medical Science
2
Objectives: This study was carried out as a descriptive study in order to evaluate the
knowledge, attitude and behaviors of individuals who suffer from pain due to herniated
intervertebral disc towards complementary and alternative medicines (CAM).
Methods: The research was applied to 185 patient followed by neurosurgery clinic of
university hospital, who was suitable the inclusion criteria between January 2013 and June
2014. Ethical approval of Ethics Committee, written consents of the patient participated in the
study were obtained. Data of the research were collected through a questionnaire prepared by
researchers. Descriptive statistics were used for statistical data analysis.
Results: Mean score of age of patients was found to be 50.6±14.3 and 56.8% were male,
66.4% graduates of primary and secondary school, 15.1% have a poor income. Patients were
complained of 68.6 % waist, 35.3% leg, 24.9% neck,13.5% back pain. Patients stated that
74.1% used CAM therapies for pain, 78.1% used more than one methods patients that using
CAM, 78.1% of them did not consult with health care providers before using CAM, 84.6 % of
them were not questioned by the health care providers, 73.0% of them did not say using CAM
to health care providers. The most commonly used method respectively; 57.4% of massages
of 28.7% of hot applications (stone heating), 20.6% of Chiropractic, 18.4% of hydrotherapy,
16.9% of cupping, 11.0% of osteopathy and 8.1% of herbal medicines were found.
Conclusion: It was determined that patient with disc hernia commonly used CAM therapies
and this not share it with health care providers. Health care providers should be aware of the
tendency to use CAM methods of patients and should be informed about the benefits and risks
of CAM methods.
Keywords: Nursing, disc hernia, pain, complementary and alternative medicines
95
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Betül Özen1, Mürüvvet Başer2
1
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Halk Sağlığı Hemşireliği ABD, Kayseri
2
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği ABD,
Kayseri
ELMA SİRKESİ İLE TEDAVİ EDİLEN VAJİNAL CANDİDA ENFEKSİYONU: OLGU
SUNUMU
Özen B. Başer M. Elma sirkesi ile tedavi edilen vajinal candida enfeksiyonu: olgu sunumu. Integr Tıp
Derg. 2015;3(2):96-97.
Amaç: Bu olgu sunumunda, kronik vajinal candida olan bir kadının elma sirkesi ile
iyileşebileceğine dikkate çekilmek istenmiştir.
Olgu: BK 32 yaşında ve 5 yıllık evlidir. Hasta, 5 yıldır yoğun ve kötü kokulu süt beyaz akıntı,
kaşıntı, kasıklarda ağrı ve gebe kalamama şikâyetleriyle kliniğine başvurmuştur. Hastanın
düzenli adet gördüğü, hiç bir korunma yöntemi uygulamamasına ve düzenli cinsel ilişkiye
karşın çocuk sahibi olamadığı ve disparanoya şikayetleri olduğu öğrenilmiştir. Vajinal
sürüntüde Candida Albicans üremiştir.
Ayrıntılı öyküsünde hastanın 6 farklı doktora gittiği, 7 farklı antifungal kullandığı
öğrenilmiştir. Hasta sık pet ya da iç çamaşırı değiştirmek zorunda kaldığını, yaşam kalitesinin
ve sosyal yaşamının bozulduğunu, ayrıca disparanoya ve kanama sebebiyle düzenli ilişkiye
giremediği ve eşiyle sorunlar yaşadığını belirtmiştir.
Tıbbi uygulamalardan sonuç alamayan BK hazırladığı ot karışımı suyu ile üç ay boyunca
vajinal duş aldığını ve kekik yağı ile vajinayı sildiğini ifade etmiştir. Bu uygulama aşırı ağrı
ve vajinal deride soyulmaya neden olmuştur. Bunu takiben BK arı sütü, arı poleni ve bal
karışımından sabah ve akşamları birer kaşık tükettiğini belirtmiştir. Bu uygulamadan da yarar
görülmeyince tekrar hekime başvurulmuş ve immün sistem yetmezliği ile kanser taramaları
yapılmıştır. Sonuçlar negatif alınınca Flukanozal ve vajinal duş için borik asitli karışım
kullanıldığı öğrenilmiştir. Bu tedaviden sonra 20 günlük bir rahatlama olmuş, sonrasında
şikayetler tekrarlamıştır. BK bu arada üç seans reiki uygulaması yaptırmıştır.
Hekimlerin gebe kalamayacağını belirtmiş olmasına, yoğun akıntı ve ağrı yakınmalarına
karşın BK yaklaşık bir yıl sonra gebe kalmıştır. BK doğumdan bir yıl sonra suya elma sirkesi
kattığı karışım ile yıkama yaptığını söylemiştir. 4 ay boyunca günde iki defa yapılan
uygulamanın BK için zor ve zahmetli olduğu öğrenilmiştir. Bu sürede tıbbi uygulama
yapılmadığı ve süre sonunda şikayetlerin tamamen ortadan kalktığı belirtilmiştir. Şu anda
elma sirkesi uygulamasını takiben 9 ay geçmiş ve BK hiçbir yakınması olmadığını
belirtmiştir.
Sonuç: Vajinal Candida enfeksiyonu olan bir kadın elma sirkesi kullanarak iyileşebilir.
Anahtar Kelimeler: Elma sirkesi, geleneksel uygulamalar, vajinal candida
Elma sirkesi ile tedavi edilen vajinal candida enfeksiyonu: olgu sunumu.
Özen B. Başer M.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):96-97.
Vaginal candidiasis infection treated by using apple cider vinegar: case report
Betül Özen1, Mürüvvet Başer2
1
Erciyes University Health Science Faculty, Public Health Nursing, Kayseri
Erciyes University Health Science Faculty, Women's Health and Diseases Nursing, Kayseri
2
Objective: In this case report, it was requested to draw attention could healing with apple
cider vinegar of a woman with chronic vaginal candida.
Case: BK was a 32 year-old woman who was married for 5 years. The patient applied to the
clinic with complaints of dense and milk-white discharge with bad odour, itching, inguinal
pain, and inability to conceive for 5 years. It was reported that the patient regularly
menstruated, could not conceive despite regular sexual intercourse and absence of any
contraception method, and had complaints of dyspareunia. Candida Albicans developed in the
vaginal swab.
It was found in her detailed history that she was examined by 6 different doctors and used 7
different antifungal medications. BK, who could not get any result from medical practices,
indicated that she had vaginal douching for three months with the liquid herbal mix she
prepared and cleaned her vagina with thyme oil. Having reaped no benefit from this practice,
she once again sought medical advice and her immune system deficiency and cancer
screenings were performed. After receiving the negative results, fluconazole and boric acid
mixture were used for vaginal douching. At this time, BK received three sessions of reiki
treatment.
Although the doctors indicated that she could not conceive and she had the complaints of the
dense discharge and pain, BK conceived approximately after a year. BK indicated that she
had vaginal douching with a mixture of water and apple cider vinegar one year after birth. It
was stated that no medical practice was performed within this period and the complaints
completely disappeared at the end of this period. 9 months have passed today after the apple
cider vinegar practice, and BK states that she has no complaint.
Conclusion: A woman with a vaginal Candida infection may improve using apple cider
vinegar.
Keywords: Apple cider vinegar, traditional practices, vaginal candidiasis
97
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Sevil Biçer, Gülsüm Nihal Çürük
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi
TÜRKİYE’DE HEMODİYALİZ TEDAVİSİ ALAN BİREYLERE YÖNELİK TAMAMLAYICI
VE ALTERNATİF TIP UYGULAMALARI KONUSUNDAKİ HEMŞİRELİK TEZLERİNİN
İNCELENMESİ
Biçer S, Çürük GN. Türkiye’de hemodiyaliz tedavisi alan bireylere yönelik tamamlayıcı ve alternatif tıp
uygulamaları konusundaki hemşirelik tezlerinin incelenmesi. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):98-99.
Giriş: Hemodiyaliz tedavisi alan bireylerin sıklıkla yaşadıkları hipertansiyon, yorgunluk,
konstipasyon, bacak ödemi, ağrı, kramp, anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları, kaşıntı gibi
semptomlarla baş edebilmek, böbrek hastalığının ilerlemesini durdurmak, yaşam kalitesini ve
tedaviye uyumunu arttırmak, hastalığın ve tedavinin olumsuz etkilerini en aza indirmek için
özellikle yurt dışında ve son zamanlarda ülkemizde tamamlayıcı ve alternatif tıp (TAT)
uygulamaları yapılmaktadır.
Amaç: Bu araştırma, Türkiye’de hemodiyaliz tedavisi alan bireylere yönelik tamamlayıcı ve
alternatif tıp uygulamaları konusundaki hemşirelik tezlerini incelemek amacıyla yapılmıştır.
Gereç-Yöntem: Araştırmada verilerinin toplanması amacıyla öncelikle alan yazın taraması
yapılmış, daha sonra Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi Veri Tabanı “hemodiyaliz”,
“tamamlayıcı”, “alternatif tedaviler”, “akupres”, “aromaterapi”, “masaj”, “refleksoloji”
anahtar kelimeleri ile taranmıştır. Tarama sonunda 2009-2015 yılları arasında Sağlık Bilimleri
Enstitüsü Hemşirelik Anabilim Dalı’nda konu ile ilgili yapılmış 11 tez belirlenmiştir.
Bulgular: Tezlerden dört tanesi yüksek lisans, yedi tanesi ise doktora düzeyinde yapılmış
olup, büyük çoğunluğunun (10 tez) son beş yılda yapılmış olduğu tespit edilmiştir. Tez
çalışmalarının onunda veriler müdahale ve kontrol, birinde ise müdahale ve plasebo kontrol
grupları oluşturularak toplanmıştır. Tezlerde en sık kullanılan TAT yöntemlerinin sırasıyla
akupres (3 tez), aromaterapi (3 tez), müzik (2 tez), masaj (2 tez), refleksoloji (1 tez) olduğu
görülmüştür. Tezlerde kullanılan TAT yöntemlerinin hemodiyaliz tedavisi alan bireylerde;
kan basıncı regülasyonu sağladığı, yorgunluk, ağrı, kramp ve kaşıntı semptomları ile stres ve
anksiyete düzeylerini azalttığı, uyku kalitesini arttırdığı tespit edilmiştir.
Sonuç: Araştırmada elde edilen sonuçlara göre TAT yöntemlerinin hemodiyaliz tedavisi alan
bireyler üzerinde etkili olduğu saptanmıştır
Anahtar Kelimeler: Hemodiyaliz, hemşirelik, tamamlayıcı ve alternatif tıp
Türkiye’de hemodiyaliz tedavisi alan bireylere yönelik tamamlayıcı ve
alternatif tıp uygulamaları konusundaki hemşirelik tezlerinin incelenmesi.
Biçer S, Çürük GN.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):98-99.
A review of nursing dissertations about complementary and alternative medicine (cam)
practices given to individuals receiving hemodialysis in Turkiye
Sevil Biçer, Gülsüm Nihal Çürük
Erciyes University Faculty of Health Sciences
Introduction: In order to cope with such symptoms as hypertension, fatigue, constipation, leg
edema, pain, cramp, anxiety, depression, sleep disorders, pruritus; to prevent progression of
kidney disease; to increase the quality of life and compliance with treatment and to minimize
the adverse effects of the disease and treatment; complementary and alternative medicine
(CAM) practices have been used particularly abroad and lately on a nationwide scale for the
individuals who receive hemodialysis treatment.
Aim: The current study was done in order to review nursing dissertations about
complementary and alternative medicine practices given to individuals receiving hemodialysis
in Turkiye.
Method: In order to collect the data; a review of the literature was done and the Database of
National Dissertation Center of Higher Education Institution was reviewed with the key
words of “alternative therapies”, “acupressure”, “massage”, “aromatherapy”, “reflexology”.
At the end of the database review, 11 relevant dissertations conducted between 2009 and 2015
were found in Nursing Department of Health Sciences Institutes.
Findings: It was found out that 4 of these dissertations were master dissertations whereas 7 of
them were doctorate dissertations and majority of them (10 dissertations) were undertaken in
the last five years. The data were gathered using an intervention group and control group in 10
of the dissertations whereas one dissertation was consisted of intervention group and placebo
group. In these dissertations; the most commonly used CAM methods were acupressure (3),
aromatherapy (3), music (2), massage (2) and reflexology (1); respectively. It was identified
that CAM methods used in these dissertations resulted in blood pressure regulation; reduced
fatigue, pain, cramp and pruritus symptoms and stress and anxiety levels and increased sleep
quality.
Result: According to the study results; it was found out that CAM methods were effective on
individuals who received hemodialyses.
Keywords: Hemodialyses, nursing, complementary and alternative medicine
99
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Ülkü Özdemir
Erciyes Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Kayseri
KANSERLE İLGİLİ YORGUNLUKTA TAMAMLAYICI VE DESTEKLEYİCİ
UYGULAMALAR
Özdemir Ü. Kanserle ilgili yorgunlukta tamamlayıcı ve destekleyici uygulamalar. Integr Tıp Derg.
2015;3(2):100-101.
Yorgunluk kanser tedavisi ve tedavi sonrası yaşam kalitesini derinden etkileyen ve kalıcı
olarak devam eden en yaygın semptomlardan biridir. Kanserle ilgili yorgunluk hasta ve
ailelerinin yaşam kalitelerini etkileyen sıkıntı verici bir semptomdur.
Yaygın ve yıpratıcı bir klinik problem olan yorgunluğun farmakolojik faydaları sınırlıdır.
Birçok kanser hastası tamamlayıcı ve destekleyici uygulamalar kullanmaktadır ve bu
yöntemler yorgunluğu rahatlatabilir.
İntegratif Onkoloji Derneği (Societyfor Integrative Oncology/ SIO) kanser hastalarının
başlangıç değerlendirmesinin rutin bir parçası olarak TAT kullanımının sorgulanmasını ve
tüm kanserli hastaların TAT’ ın avantajları ve sınırlamaları hakkında sağlık profesyonelince
kanıta dayalı, açık ve hasta-merkezli rehberlik almalarını önermektedir.
Amerikan klinik onkoloji derneğinin klinik pratik klavuzunda kanserle ilgili yorgunluk için
tedavi ve bakım haritasında yer alan tamamlayıcı ve destekleyici tedaviler olarak girişimler
içinde fiziksel aktivite ve zihin beden girişimleri önerilmektedir.
Klavuzda farkındalık temelli yaklaşımlar, yoga ve akupunkturun kanserle ilgili yorgunluğu
azalttığı, biyoalan tedaviler (dokunma tedavileri), masaj, müzik tadavisi, gevşeme, reiki ve
Qigongun ise kanserle ilgili yorgunluğa faydası olabilen ama daha fazla araştırmaya
gereksinim olan girişimler olduğu belirtilmektedir. Klavuzda bunların dışında psikososyal ve
farmakolojik girişimler önerilmektedir.
İntegratif Onkoloji Derneği (Society for Integrative Oncology)/ (SIO) tarafından meme
kanserli bireyler için hazırlanmış klavuzda yorgunluk için enerji koruma danışmanlığı,
Amerikan ginsengi, akupunktur, modifiye Qi gong önerilmektedir.
32 Avrupa ülkesinde kanser bakımında kullanılan tamamlayıcı ve destekleyici bakım
uygulamalarının incelendiği bir çalışmada yorgunluk için en çok kullanılan yöntemin
akupunktur (% 8), bitkisel tedaviler (% 3), homeopaty (% 3) olduğu belirtilmektedir.
Sonuç olarak bütün sağlık bakım çalışanları tanının konulmasının başlangıcından itibaren
primer tedavinin tamamlanmasından sonrayı içeren süreçte rutin olarak yorgunluk durumunu
değerlendirmeli ve tamamlayıcı ve destekleyici uygulama kullanım durumunu sorgulamalıdır.
Anahtar Kelimeler: Kanser, tamamlatıcı ve destekleyici uygulamalar, yorgunluk
Kanserle ilgili yorgunlukta tamamlayıcı ve destekleyici uygulamalar.
Özdemir Ü.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):100-101.
Complementary and supporting applications in cancer-related fatigue
Ülkü Özdemir
Erciyes University, Faculty of Health Sciences, Kayseri
Fatigue is one of the most common symptoms of cancer treatment and post-treatment that
deeply affecting on persons’ quality of life and permanently ongoing.
Fatigue is a common and debilitating clinical problems which limited pharmacological
benefits. Many cancer patients are using complementary and supportive applications and
these methods can relieve fatigue.
Integrative Oncology Society (Society for Integrative Oncology / SIOP) recommends that
inquire about the use of complementary and alternative therapies as a routine part of initial
evaluations of cancer patients by medical professionals and all patients with cancer should
receive guidance about the advantages and limitations of complementary therapies in an open,
evidence-based, and patientcentered manner by a qualifi ed professional.
Physical activity and mind-body interventions are recommended in complementary and
supportive treatment and care-map that lokated the American Society the of Clinical
Oncology clinical practice guidelines for cancer-related fatigue.
The guideline suggest that mindfulness-based approach, yoga and acupuncture are reduce
fatigue related to cancer, bio field therapies (touch therapy), massage, music therapy
relaxation, reiki and qigong may be beneficial to the fatigue related to cancer but There are
more research needs about the subject. Psychosocial and pharmacological interventions are
recommended out of them in this guideline.
Energy conservation,American ginseng, acupuncture, modified qi gong is recommended for
fatigue in prepared guidelines for patients with breast cancer by Integrative Oncology Society
(Society for Integrative Oncology) / (SIOP).
It is reported that acupuncture (%8), herbal treatments (3%), homeopaty (3%) are the most
widely used method for fatique in a study that investigated complementary and supportive
treatments in 32 European countries.
As a result, all health care workers should routinely evaluate the fatigue and inquire about the
use of complementary and supportive therapies from initial diagnosis to after completion of
primary treatment.
Keywords: Cancer, complementary and supportive applications, fatigue
101
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Evrim Bayraktar
Erciyes Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Doğum- Kadın Sağlığı Hemşireliği, Kayseri
EGZERSİZ
Bayraktar E. Egzersiz. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):102-103.
Düzenli egzersizin, özellikle kardiyovasküler hastalık risk faktörlerine karşı olumlu etkileri
vardır. Örneğin egzersiz, kilo kaybına, kan basıncının düşmesine yardımcı olur. Dolayısıyla
egzersiz, LDL-kolesterol ve total kolesterolün azalmasını, HDL-kolesterol düzeylerinin
yükselmesini sağlar.
Yetişkin kadınlarda yapılan bir araştırmada, haftada üç saat ya da her gün bir saat yapılan
tempolu yürüyüşün stres düzeyini ve kalp hastalıkları riskini %30-40’a kadar düşürdüğü
gözlenmiştir.
Kalp hastalıkları nedeniyle yeni tedavi olmuş hastaların egzersiz programına katılımından
sonra, iş hayatlarına daha erken adapte oldukları, hayat kalitelerinin gelişim kaydettiği,
özgüven kazandıkları, stres ve anksiyete ile başa çıkabildikleri belirtilmiştir. Özellikle kalp
krizi geçiren, egzersiz programına katılmış hastalar üzerinde yapılan kontrollü çalışmalarda,
ölüm hızı %25 ten %20’ye düşmüştür.
Fiziksel aktivite, önerilen miktarlarda yapıldığı sürece, yan etkisi az ve düşük maliyetli olup,
kronik hastalıklara karşı koruyucudur. Diyabetlilerde, kan şekeri regülasyonunu sağlayan
insülin hormonunun etkin kullanımında egzersizin rolü önemlidir.
Türkiye’de yapılan çeşitli araştırmalar incelendiğinde, biyofeedback ile yapılan pelvik taban
kas egzersizinin üriner inkontinans tedavisinde etkili olduğu ve yaşam kalitesini yükselttiği
belirlenmiştir. Başka bir çalışmada uygulanan progresif kas gevşeme egzersizinin göğüs tüpü
çıkarma işlemi süresince yaşanan ağrının şiddetini azalttığı saptanmış, ayrıca göğüs tüpü
çıkarma işleminde progresif kas gevşeme egzersizi gibi nonfarmakolojik yöntemlerin
farmakolojik yöntemlerle beraber tamamlayıcı tedavi olarak kullanılması önerilmiştir.
Konuyla ilgili yapılan tezlerde; postmenopozal osteoporozlu hastalarda egzersizlerin erken
dönemde ağrı, dinamik denge fonksiyonları, yaşam kalitesi ve düşme sıklığını azaltmada
etkili olduğu, fizyoterapist eşliğinde uygulanan iyi planlanmış pilates egzersizlerinin kemik
mineral yoğunluğu, kas kuvveti, esneklik, fiziksel performans ve yaşam kalitesi değerlerini
artırma, ağrı ve kas kısalık değerlerinde azalma yönünde etkili olduğu, ayrıca ilköğretim
çağındaki skolyoz hastalarının tedavilerinde egzersizin etkin bir yöntem olduğu, yine dirençli
egzersizlerin, kalistenik egzersizler ve yürüyüşü içeren gözetimli egzersiz programının Tip II
diyabetli hastalarda metabolik kontrol, yaşam kalitesi ve depresyon üzerine olumlu etkiler
yaptığı saptanmıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda egzersiz, sağlık için gereklidir ve herkes
günlük yaşamına rutin bir egzersiz programını dahil etmelidir.
Anahtar Kelimeler: egzersiz, hastalık, sağlık
Egzersiz.
Bayraktar E.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):102-103.
Exercise
Evrim Bayraktar
Departmant Of Nursing, Health Science Faculty, University Of Erciyes, Kayseri,Turkey
Regular exercise has positive effects especially on cardiovascular disease risk factors. For
example, exercise helps weight loss and lowering blood pressure. Thus, exercise does
decreases LDL cholesterol and total cholesterol, and increase HDL cholesterol levels.
In a survey done on adult women, it is observed that jogging for an hour everyday or three
hours a week decreases the heart disease risk by up to 30-40%.
It is also found that when patients in convalescence would easily cooperate in their work life,
have higher quality lifestyles, have higher self-confidence and be better in fighting against
stress and anxiety after they take part in exercise programmes. Particularly in controlled
studies on patients who participated in an exercise programme after they had heart attacks,
death rate has declined from 25% to 20%. Exercise has an important role effective use of
blood glucose regulator hormone, insulin, on people with DM.
When studies in Turkey are considered, it is concluded that pelvic floor muscle exercise along
with biofeedback is effective on urinary incontinence treatment, and that it increases life
quality level. In another study, it is reported that progressive muscle relaxant exercises
decrease the level of pain emerged due to chest tube removal, and this, progressive muscle
relaxant exercise, and such, is advised to be used as a complementary non-pharmacologic
therapy along with pharmacologic therapies. It is also reported that exercise has a positive
impact on treatments of primary-school period scoliosis as it is in exercise programmes of
resisting exercises, callisthenic exercises and controlled exercises including jogging which are
also active on metabolic control, life quality and depression with Type II DM patients. Thus,
exercise is required for a healthy life and every one of us must have a routine exercise
programme daily.
Keywords: exercise, illness, health
103
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Tülay Bülbül
Erciyes Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Kayseri
BULANTI VE KUSMADA AKUPUNKTUR UYGULAMALARI
Bülbül T. Bulantı ve kusmada akupunktur uygulamaları. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):104-105.
Akupunktur uzun yıllardır, özellikle ağrı tedavisi olmak üzere birçok hastalıkta
kullanılmaktadır. Emezis tedavisinde akupunktur kullanımı son yıllarda dikkati çekmiş ve
antiemetik ilaçlara alternatif oluşturabileceği düşünülmüştür. Perikardium meridyeni üzerinde
yer alan P6 noktasına akupunktur, akustimülasyon ve akupres ile yapılan uygulamaların taşıt
tutması, anestezi, migren, gebelik ve kemoterapiye bağlı gelişen bulantı kusmaların
kontrolünde etkili olduğu saptanmıştır.
P6 akupunktur noktasına uygulanan elektrostimülasyonun, post operatif bulantı kusma
üzerindeki etkisi incelenmiş, diğer antiemetik ajanlara alternatif bir yöntem olarak
kullanılabileceği belirtilmiştir. Spinal anestezi uygulaması sonrası gelişen bulantı ve
kusmanın önlenmesinde, P6 noktasına uygulanan akupresin etkin olduğu yapılan birçok
çalışmada gösterilmiştir.
Bulantı-kusma kanser tedavisiyle ilişkili olarak en sık karşılaşılan ve tedavinin
sonlandırılmasını gerektirebilen sorunlardan birisidir. Kemoterapi alan onkoloji hastalarında
P6 akupunktur noktasına uygulanan akupresin, bulantı-kusmanın azaltılmasında olumlu
etkisinin olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Yapılan bir çalışmada ise 5-19 yaş
arası kemoterapi alan çocuklarda akupresin bulantı üstüne olumlu etkisine rastlanmamıştır.
Randomize kontrollü çalışmalarda, P6 noktasının uyarılmasının gebelik bulantı kusması
üzerinde de olumlu etkisi olduğu bildirilmiştir. P6 akupunktur noktasına uygulanan akupresin,
gebeliğe bağlı gelişen bulantı şiddetini ve kusma sıklığını azalttığı, öğürmede etkili olduğu
belirtilmiştir.
Taşıt tutması ve migrene bağlı bulantı semptomunun kontrolünde de akupres uygulamasının
olumlu etkisi bildirilmiştir.
Yeni araştırmalarla birlikte P6 noktasına akupres uygulaması ciddi bulantı, kusma ve
öğürmesi olan kişiler için bağımsız bir hemşirelik uygulaması olarak kullanılabilir.
Anahtar Kelimeler: Akupres, akupunktur, bulantı, kusma
Bulantı ve kusmada akupunktur uygulamaları.
Bülbül T.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):104-105.
Acupuncture for nausea and vomiting
Tülay Bülbül
Department of Nursing, Health Science Faculty, University of Erciyes, Kayseri, Turkey
Acupuncture has been used for the treatment of many diseases including pain for many years.
The use of acupuncture in the treatment of emesis has attracted attention in recent years and it
is considered as an alternative to antiemetic drugs.
Acupuncture, acustimulation and acupressure applied to P6 located on the Pericardium
meridian have been found to be effective in the control of nausea and vomiting caused by
motion sickness, anesthesia, migraine, pregnancy, and chemotherapy.
The effect of electrostimulation applied to P6 acupuncture point on post-operative nausea and
vomiting has been examined, and it has been suggested to use it as an alternative to other
antiemetic agents. In many studies, acupressure applied to the P6 point has been shown to be
effective in the prevention of nausea and vomiting developing after spinal anesthesia.
Nausea and vomiting is one of the most commonly encountered problems associated with
cancer therapy and may lead to the discontinuation of the therapy. There are studies indicating
that acupressure applied to the P6 acupuncture point in oncology patients receiving
chemotherapy has positive effects in reducing nausea and vomiting. On the other hand, in one
study, no evidence of positive effects of acupressure on nausea in children between the ages
of 5 and 19 years receiving chemotherapy was determined.
In several randomized controlled trials, the stimulation of the P6 point has been reported to
have a positive effect on pregnancy-related nausea and vomiting. Acupressure applied to the
P6 acupuncture point has been reported to reduce severity and frequency of pregnancyinduced nausea and vomiting and to be effective against retching.
Acupressure has also been reported to help control nausea symptoms related to migraine and
motion sickness.
Acupressure application to P6 point can be used as an independent nursing practice in persons
suffering from severe nausea, vomiting and retching.
Keywords: Acupressure, acupuncture, nausea, vomiting
105
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Özlem Ceyhan
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Kayseri
ARİTMİDE AKUPUNKTUR UYGULAMALARI
Ceylan Ö. Aritmide akupunktur uygulamaları. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):106-107.
Ritim bozuklukları görülen belirtiler ve yol açtığı komplikasyonlar nedeniyle oldukça önemli
kardiyak problemlerdir. Tedavilerinde amaç; hız ve ritim kontrolü sağlamak ve
tromboembolik komplikasyonlardan korunmaktır. Sıklıkla kullanılan tedaviler arasında
kardiyoversiyon, antiaritmik tedaviler ve antikoagulan kullanımıdır. Ritim bozukluklarında
sinüs ritmine dönme ve hız kontrolünde uygulanan tedavi yaklaşımlarına ek olarak son
zamanlarda maliyet açısından düşük, yan etkisi olmayan ve uygulanması kolay olan
destekleyici tedaviler bulunmaktadır. Bunlardan birisi de, akupunktur uygulamalarıdır.
Akupunktur bütün evrende canlı, cansız her yerde ve her şeyde var olan enerji akışları
arasındaki birlik, denge ve uyuma dayanır. Akupunkturun kalp üzerine etki mekanizmasına
bakıldığında, sempatik ve parasempatik sisteme etkisi, sempatik ve vagal aktivitenin kalp
üzerine etkisi ve otonom sinir sistemine etkisinden kaynaklandığını açıklayan çalışmalar
bulunmaktadır.
Akupunktur ile yapılan çalışmalara bakıldığında, paroksismal AF, subraventriküler taşikardi
ve atrial taşikardi gibi aritmilerde akupunkturun etkili olduğu saptanmıştır. Aritmiyi sinüs
ritmine döndürdüğü, kalp hızını azalttığı, ataklar arası süreyi uzattığı, atakların sıklığını
azalttığı görülmüştür. En sık kullanılan akupunktur noktalarının P3, P4, PC6, SP4, HT7, HT8,
BL15,CV4, CV6, CV17, ST29 olduğu bildirilmiştir.
Akupunktur uygulamaları genellikle etkinlik sağlamak için seanslar şeklinde ve tekrarlı olarak
uygulanmaktadır. Yapılan çalışmalara bakıldığında, akupunktur uygulama süresinin bir gün
ile 6 ay arasında çeşitlilik gösterdiği, uygulama seanslarının bir veya 50 seans arasında
değiştiği akupunktur uygulama süresi arttıkça kalp hızlarında daha fazla azalma olduğu,
çarpıntıyı azalttığı, solunum ve baş dönmesi semptomlarını rahatlattığı saptanmıştır. Uzun
vadeli akupunktur uygulamalarının terapötik etkisinin daha iyi olduğu da belirtilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Akupunktur, aritmi, ritim bozuklukları
Aritmide akupunktur uygulamaları.
Ceylan Ö.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):106-107.
Acupuncture practices in arrhythmia
Özlem Ceyhan
Erciyes University Faculty of Health Sciences, Nursing Department of Internal Medicine,
Kayseri
Arrhythmia is very important cardiac problems due to their indications and the complications
they cause. The purpose of its treatment is to ensure rate and rhythm control and avoid
thromboembolic complications. Commonly used treatments include cardioversion,
antiarrhythmic treatments and anticoagulant use. In addition to arrhythmia treatments
including returning to sinus rhythm and treatments applied on rate control, there are also
recent supportive treatments that are cost-effective, easy to apply and have no side effects.
One of these treatments is acupuncture practices. Acupuncture is based on the unity, balance,
and harmony among the energy flows present everywhere and in all living and non-living
things in whole universe. When acupuncture is taken into account in terms of its action
mechanism on the heart, there are studies expressing that it arises from its effect on the
sympathetic and parasympathetic system, the effect of sympathetic and vagal activity on the
heart, and its effect on the autonomic nervous system.
When studies conducted on acupuncture are examined, it is found that acupuncture is
effective on arrhythmia such as paroxysmal AF, supraventricular tachycardia, and atrial
tachycardia. It has been observed that it returns arrhythmia to sinus rhythm, decelerates heart
rate, extends the duration between attacks, and decreases the frequency of attacks. The most
commonly used acupuncture points have been reported to be P3, P4, PC6, SP4, HT7, HT8,
CV4, CV6, CV17 and ST29.
Acupuncture practices are generally performed in sessions and repetitions to ensure
efficiency. When previous studies are reviewed, it is found that acupuncture practice period
varies between one day and 6 months, the number of practice sessions varies between one and
50 sessions, heart rates decelerate with increasing acupuncture practice duration, it reduces
heart-throb, and relieves the respiration and dizziness symptoms. The therapeutic effect of
long-term acupuncture practices has been reported to be better.
Keywords: Acupuncture, arrhythmia, rhythm disorders
107
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Pınar Tekinsoy Kartın
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi
KANSER HASTALARINDA ZİHİN BEDEN TEMELLİ UYGULAMALAR
Kartın PT. Kanser hastalarında zihin beden temelli uygulamalar. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):108-109.
Zihin beden temelli tedaviler zihin-beden-ruh birliğini anlamaya yönelik insan sağlığıyla ilgili
her çeşit uygulama olarak tanımlanmaktadır. Zihin ve beden temelli tedaviler meditasyon,
yoga, hipnoz, müzik ve sanatla terapi olarak sınıflandırılabilir. Meditasyon, sözcük anlamıyla
bir şey yada konu üzerinde derin düşünme anlamına gelmektedir. Meme kanseri olan
kadınlarda farkındalık temelli stres azaltma tedavisinin global ve spesifik yaşam kalitesini
iyileştirmede etkili olduğu bulunmuştur.
Yoga, fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal iyi olmayı amaçlayan bütüncül bir zihin-beden
müdahalesidir. Kolorektal kanserli hastalarda yoga egzersizlerinin hastaların yaşam
kalitesinde iyileşme, ağrı, yorgunluk ve stresin azaltılmasında etkili olduğu saptanmıştır.
Hipnoterapi dikkati yoğunlaştırarak bilinç durumunu daraltmak, dış uyaranlara farkındalığı
azaltmak ve dış telkinlere yanıtı artırmak ile sağlanan tedavi biçimidir. Meme biyopsisi veya
lumpektomi geçiren kadınlara uygulanan hipnoterapinin bulantı, ağrı, yorgunluk ve rahatsızlık
hissinin azaltılmasında etkili bir tedavi yöntemi olduğu bulunmuştur.
Müzikle tedavi bir kişi veya grubun fiziksel, duygusal, sosyal ve kognitif ihtiyaçlarını
karşılamak üzere eğitimli bir müzik terapisti tarafından tasarlanarak kullanılması olarak
tanımlanır. Meme kanserli hastalara uygulanan müzik tedavinin kalp hızını (%77) azalttığı,
bulantının ilk müzikal dinletimden sonra %100, ikinci uygulamadan sonra ise %85 oranında
azaldığı bulunmuştur.
Sanat terapisi, sanat materyallerinin kullanıldığı dışavurumcu terapi biçimidir. Sanat terapinin
kanserli kadınlarda stres belirtilerinde belirgin bir azalma ve sağlıkla bağlantılı yaşam
kalitesinde ise belirgin artışa neden olduğu saptanmıştır.
Hemşirelerin tamamlayıcı ve bütünleştirici tedavi yaklaşımlarını öğrenmeleri ve uygulamaları
önemli bir bakım uygulamasıdır.
Anahtar Kelimeler: Yoga, meditasyon, müzik tedavi, sanat tedavi, hemşirelik
Kanser hastalarında zihin beden temelli uygulamalar.
Kartın PT.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):108-109.
Mind body based applications in cancer patients
Pınar Tekinsoy Kartın
Erciyes University Faculty of Health Sciences
Mind-body-based practices are located in all kinds of applications related to human health for
understanding the mind-body-soul unity. Mind and body treatments can be classified based on
meditation, yoga, hypnosis, music and art therapy. Meditation means deep thinking. Breast
cancer in women has been found to be effective in improving the global and specific quality
of life of mindfulness-based stress reduction treatment.
Yoga physical, mental, emotional and spiritual well being is a treatment aimed. yoga
exercises in colorectal cancer patients was found to be reducing pain and fatigue, and stress
reduction and improvement in quality of life.
Hypnotherapy uses guided relaxation, intense concentration, and focused attention to achieve
a heightened state of awareness that is sometimes called a trance. Breast biopsy / lumpectomy
in women undergoing 15-minute sessions of self-hypnosis before surgery was performed.
Hypnotherapy breast biopsy / lumpectomy in women who was found to be effective in
reducing pain, nausea and fatigue.
Music therapy is a person or group of physical, emotional, social and cognitive therapist
music is provided by need. Music therapy is an allied health profession and one of the
expressive therapies, consisting of a process in which a music therapist uses music and all of
its facets—physical, emotional, mental, social, aesthetic, and spiritual—to help clients
improve their physical and mental health. Music therapy in breast cancer patients and heart
rate (77%) that reduces nausea after 100% of the first musical concert, it was found that after
the second treatment is reduced by 85%.
Art therapy is a form of expressive therapy using art materials. In women with cancer art
therapy in reducing stress symptoms and quality of life it was found to cause increases.
Learning and application of complementary and integrative approaches to treatment of nurses.
It is an important treatments for nursing care.
Keywords: Yoga, meditation, music therapy, art therapy, nursing
109
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Gamze Muz1, Sultan Taşcı2
1
2
Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Nevşehir
Erciyes Üniversitesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Kayseri
HEMODİYALİZ TEDAVİSİ ALAN BİREYLERDE İNHALASYON YOLUYLA
UYGULANAN AROMATERAPİNİN UYKU KALİTESİ VE YORGUNLUK DÜZEYİNE
ETKİSİ
Muz G, Taşcı S. Hemodiyaliz tedavisi alan bireylerde inhalasyon yoluyla uygulanan aromaterapinin uyku
kalitesi ve yorgunluk düzeyine etkisi. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):110-111.
Amaç: Hemodiyaliz tedavisi alan bireylerde en sık karşılaşılan sorunlar arasında uyku
bozuklukları ve yorgunluk yer almaktadır. Bu çalışma, hemodiyaliz tedavisi alan bireylerde
inhalasyon yoluyla uygulanan aromaterapinin uyku kalitesi ve yorgunluk düzeyine etkisini
belirlemek amacı ile randomize kontrollü çalışma olarak yapılmıştır.
Gereç-Yöntem: Araştırma, iki il merkezindeki beş hemodiyaliz merkezinde, basit
randomizasyonla alınan 27 müdahale, 35 kontrol grubu olmak üzere 62 hasta ile
tamamlanmıştır. Çalışmada etik kurul onayı, bireylerden bilgilendirilmiş gönüllü olur ve
kurum izni alınmıştır. Araştırmada veriler anket formu, Visüel Analog Skala (VAS)
yorgunluk skalası, Piper Yorgunluk Ölçeği, Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ), izlem
çizelgesi hasta formu ve araştırıcı formu kullanılarak toplanmıştır. Müdahale grubundaki
bireylere aromaterapi uygulama protokolü doğrultusunda, bir ay boyunca her gün yatmadan
önce aromaterapi (tatlı portakal ve lavanta yağı) inhalasyonu uygulanmıştır. Kontrol grubuna
standart hemodiyaliz tedavisi dışında herhangi bir uygulama yapılmamıştır. Formların tümü
uygulama başlangıcında ve dört haftanın sonundaki izlemde (başlangıç ve son izlem)
yapılmış, VAS ve Piper yorgunluk ölçeği ise her haftanın sonundaki izlemlerde (birinci, ikinci
ve üçüncü izlemlerde) uygulanmıştır. Verilerin değerlendirmesinde bağımsız örneklerde t
testi, tek yönlü varyans analizi Pearson korelasyon analizi, Ki-kare, Friedman ve Mann
Whitney U testleri ile Bonferroni testi kullanılmıştır.
Bulgular: Müdahale ve kontrol grubundaki bireylerin başlangıç izlemlerinde VAS yorgunluk,
Piper yorgunluk ölçeği ve PUKİ ölçeği gündüz uyku işlev bozukluğu alt boyutu hariç diğer
tüm alt boyut ve toplam puan ortalamalarında almış oldukları puanlar arasında anlamlı bir
fark olmadığı (p>0.05), müdahale grubunun kontrol grubuna göre diğer izlemlerde VAS
yorgunluk, Piper yorgunluk ölçeği ve PUKİ ölçeği tüm alt boyut ve toplam puanlarının
anlamlı derecede düştüğü belirlenmiştir (p<0.05).
Sonuç: Diyaliz hastalarında inhalasyon yoluyla uygulanan aromaterapinin uyku kalitesini
artırdığı, yorgunluk düzeyi ve şiddetini azalttığı belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Hemodiyaliz, aromaterapi, hemşirelik, yorgunluk, uyku kalitesi
Hemodiyaliz tedavisi alan bireylerde inhalasyon yoluyla uygulanan
aromaterapinin uyku kalitesi ve yorgunluk düzeyine etkisi.
Muz G, Taşcı S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):110-111.
The effect of aromatherapy applied by inhalation on sleep quality and fatigue level in
hemodialysis patients
Gamze Muz1, Sultan Taşcı2
1
Nevşehir Hacıbektaş Veli University, Department of Internal Medicine Nursing
Erciyes Üniversitesi University, Department of Internal Medicine Nursing
2
Objectives: The most common problems in hemodialysis patients are sleep disorders and
fatigue. This randomized-controlled study was conducted to determine the effect of
aromatherapy applied by inhalation on sleep quality and fatigue level in hemodialysis
patients.
Material-Methods: The study was completed in five hemodialysis centers settled in two
provinces with 27 intervention group patients and 35 controls, being totally 62 patients,
recruited with simple randomization. Ethical approval, informed consent from the individuals
and institutional permission were obtained. Data were collected with a questionnaire form and
Visual Analogue Scale (VAS) for fatigue, Piper Fatigue Scale, Pittsburg Sleep Quality Index
(PSQI), and follow-up forms for the patient and the researcher. Aromatherapy inhalation
(sweet orange and lavender oil) was performed before going to bed every day for one month
to the intervention group patients. No other application has been made to the control group
patients except for standard hemodialysis treatment. All of the forms were performed at
baseline and at follow-up at the end of the four weeks (baseline and last follow-up), VAS and
Piper Fatigue Scale were performed during follow-ups at the end of every week (the first,
second and third follow-ups). Data were statistically analysed with Independent Samples t
test, one way analysis of variance, Pearson correlation analysis, chi-square test, Friedman and
Mann Whitney U tests and Bonferroni test.
Results: Mean total and sub-dimension scores of VAS, Piper Fatigue Scale and PSQI (except
for daytime sleepiness dysfunction sub-dimension) of the intervention and control groups at
baseline were not significantly different (p>0.05). It was found that mean total and subdimension scores of VAS, Piper Fatigue Scale and PSQI of the intervention group
significantly decreased in other follow-ups compared to the control group (p<0.05).
Conclusions: it was determined that aromatherapy applied by inhalation improved sleep
quality, decreased fatigue level and severity in hemodialysis patients.
Keywords: Hemodialysis, aromatherapy, nursing, fatigue, sleep quality
111
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Semra Gündoğdu
Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi
YAŞLILARDA GÖRÜLEN UYKU SORUNLARI VE YOGA
Gündoğdu S. Yaşlılarda görülen uyku sorunları ve yoga. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):112-113.
Uyku, biyolojik ritmin önemli bir parçasıdır ve bir günün yaklaşık üçte biri uykuda geçer
(Kaymak Ulusoy vd.,2010). Yaşlılığın getirdiği fizyolojik değişimlerle beraber uyku
siklusunda da değişiklikler yaşanmakta ve uyku süresi azalmaktadır (Kızılarslanoğlu &
Cankurtaran, 2015 ). Yaşlı bireylerin yaklaşık % 60’ında uyku şikayetleri vardır. Genellikle
uykuya dalma, uykuyu sürdürme de güçlük ve sabahları erken uyanma gibi şikayetleri sık
yaşarlar (Chen et.al, 2009).
Yaşlıdaki uyku sorunları fiziksel, psikososyal, çevresel faktörlerle ilgili olabilir (Harrington &
Avidan, 2005). İnaktif yaşam şekli, kötü uyku hijyeni (Chen et.al, 2009), akut veya kronik
hastalıklar, kullanılan ilaçlar, psikiyatrik hastalıklar uyku sorunlarına neden olabilir
(Manjunath& Telles, 2005).
Uyku sorunlarının sonucu olarak tükenmişlik, yorgunluk, anksiyete, depresyon, ağrıya
duyarlılık, immün sistemin baskılanması (Chen et.al, 2009), yaşam kalitesinin azalması gibi
sorunlar meydana gelir (Kızılarslanoğlu & Cankurtaran, 2015 ). Uyku bozuklukları için
kullanılan farmakolojik ilaçların yaşlılarda ciddi yan etkileri olabilir. Bu nedenle yaşlılarda
non farmakolojik yöntemlerin kullanılması yaşlı bireyin sağlığını geliştirmek açısından
önemlidir (Chen et.al, 2009). Bu yöntemlerden bir tanesi de yogadır (Bankar, Chaudhari &
Chaudhari, 2013). Zihin ve beden üzerine yoğunlaşan yoga var olan en eski bütünsel sağlık
sistemlerinden biridir. Bedeni güçlendirip, zihni dinginleştirip odaklayarak meditasyona
hazırlayan yoga fizyolojik gerçekliğe sıkıca bağlı olan bir öğretidir (Altuntuğ, K.&.Ege, E.
2015). Yoga tüm vücut segmentleri için yararlı bir egzersiz programıdır. Birkaç seçkin duruş
biçiminin düzgün olarak uygulanması, var olan problemi çözmeye ve oluşabilecek
problemleri önlemeye yardımcı olacağı bildirilmektedir (Güven Ülger vd., 2007). Manjunath
ve Telles’ in çalışmasında 6 aylık yoga uygulamasından sonraki dönemde uyku kalitesinin
arttığını bulmuşlardır. Manges ve arkadaşlarının yoganın uyku ve yaşam kalitesine etkisini
araştırdıkları çalışmada yoga yapan grubun toplam PUKI skoru daha düşük, yaşam kalitesi
skorları daha yüksek bulunmuştur. Özellikle uykuya dalma süresinde azalma olmuş ve sabah
uyandıklarında kendilerini daha dinlenmiş ve zinde hissetmişlerdir (Bankar, Chaudhari &
Chaudhari, 2013). Tamamlayıcı tedaviler kapsamında olan yoga uyku kalitesini önemli
ölçüde arttırmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yaşlı, uyku sorunları, yoga
Yaşlılarda görülen uyku sorunları ve yoga.
Gündoğdu S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):112-113.
Sleep problems in the elderly and yoga
Semra Gündoğdu
Akdeniz University Nursing Faculty
Sleep is an important part of the biological rhythms and sleep through about one-third of a
day. Together with physiological changes in the sleep cycle is experiencing changes brought
about by old age and sleep time decreases (Kızılarslanoğlu &Cankurtaran, 2015). Usually
falling asleep, difficulty maintaining sleep and live in symptoms such as frequent waking up
early in the morning (Chen et.al, 2009). Sleep problems in the elderly physical, psychosocial,
may be related to environmental factors (Harrington & Avidan, 2005). Inactive lifestyle, poor
sleep hygiene, illnesses, medications, may cause sleep problems. Burnout as a result of sleep
problems, fatigue, anxiety, depression, pain sensitivity, (Chen et.al, 2009), such as reduced
quality of life problems occur.
It can have serious side effects in the elderly of pharmaceutical drugs for sleep disorders.
Therefore the use of non-pharmacological method is important to improve the health of the
elderly aged individuals (Chen et.al, 2009). Mind and is one of the oldest holistic health care
systems that are focused on yoga body. Strengthen the body, the mind by focusing
dinginleştirip yoga is a discipline which is closely tied to physiological reality that prepares
meditation (Altuntuğ &. Ege 2015). Yoga is a useful exercise program for all body segments.
Proper implementation of several prominent position format, will help to avoid problems that
may occur and to solve the existing problems have been reported (Güven Ülger vd.,
2007).Manjunath and Telles' s work in have found that yoga practice increases the quality of
sleep in subsequent periods.The study investigated the effect of yoga, the yoga of sleep and
quality of life Manges and friends who set the total PUKİ score lower quality of life scores
were higher. In particular, a decrease in the latency to sleep and when they wake up in the
morning feeling rested and fit themselves.
Keywords: Elderly, sleep problems, yoga
113
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Şadiye Özcan
Erzincan Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu
AĞRI İLE BAŞ ETMEDE ALTERNATİF YÖNTEMLER: HASTA YAKINI OLARAK
GEÇİRİLEN BİR GECE
Özcan Ş. Ağrı ile baş etmede alternatif yöntemler: Hasta yakını olarak geçirilen bir gece. Integr Tıp Derg.
2015;3(2):114-115.
Amaç: Hemşire olarak yapabileceğimiz alternatif ağrıyı hafifletme yöntemlerine dikkat
çekmektir.
Olgu: 26 yaşındaki S.Ö.sağ radius ve ulna distal uç eklemiçi kapalı parçalı kırık tanısı ile
opere edilmek üzere hastaneye yatırıldı. Acil ameliyat planlandı. Ancak ameliyat için gereken
malzeme acilen temin edilemedi. Beklenmesi gereken süre boyuncada el bileğindeki ödem
arttı. Bu yüzden ağrı dayanılmaz hale geldi. Ameliyat ancak 24 saat sonra gerçekleştirilebildi.
Genel anesteziyle süren 2saatlik operasyonun ardından gece 00.00’da hasta ameliyattan çıktı.
Odasına geldiğinde anestezinin etkisi hala geçmemişti. Üşüyordu, titriyordu. Üzerine
battaniye örtüldü. Ateşi 35.2’ydi.Ameliyatının iyi geçtiği ve şuan odasında olduğu hastaya
söylendi. Kısa süre sonra anestezinin etkisi geçince hasta ağrılarını hissetmeye başladı. İlk
olarak uyumasına yardımcı olmak için odadaki ışıklar azaltıldı.Daha sonra kısık sesle ney
müziği dinletilmeye başlandı. Yüzünde acı çeken bir ifade vardı bu yüzden hastanın
şakaklarına, alnına masaj yapıldı. Masaj sonrası o ifade yerini sakinliğe bıraktı ve müziğin
ruhu dinlendiren etkisiyle hasta uykuya daldı.2 saat sonra mide bulantısıyla uyanan hasta
ağrıdan kıvranıyordu. Hastanın ateşi 36.2’ye yükselmişti, tansiyonu 130/80’di.Nöbetçi
hemşire 150 cc SF içinde 100 mg Contramal taktı ve sabaha kadar başka hiçbirşey
yapılamayacağını söyledi. Ancak hastanın ağrısı sadece bir saatliğine hafiflemişti.03.30’da
ağrı tekrar şiddetlendi, bu defa hastadan gözlerini kapatması istendi, o anda kendini mutlu
edecek bir yerde olduğunu düşünmesi, orada olduğunu hayal etmesi ve bu hayali sürekli
aklında tutması gerektiği söylendi. Aynı zamanda bu işlem sırasında hastaya sonsuzluk ve
yerçekiminden kurtulma duygusu veren Rehavi makamı dinletildi. Hastanın sırasıyla alnına,
yüzüne, sol üst ve her iki alt ekstremitesine masaj uygulandı. Bütün kaslarını önce 5 saniye
kasması daha sonra gevşetmesi gerektiği söylendi.Bu işlemler boyunca hasta sedatize olmuş
gibiydi ve uykuya daldı. Müzik hasta uyuduktan sonra da kapatılmadı. Hasta 05.30’da tekrar
uyandı şiddetli ağrısı devam ediyordu. Hastanın dikkatinin dağılması için gül kokusu
koklatıldı, kendisini gül bahçesinde olarak düşünmesi istendi ve ayaklarına masaj yapılarak
tekrar ağrısı hafifletildi.
Sonuç: Hemşire olarak hasta yakını olmak bir hemşirenin neler yapabileceğinin farkına
vararak kendimize değer vermemizi sağlıyor. Nöbetçi hemşire ise ağrı kesici dışında bir şey
yapılamayacağını ifade ediyor. Alternetif uygulamalar ise başka seçenek kalmadığında
başvurulacak en güzel seçenek olarak karşımıza çıkıyor.
Anahtar Kelimeler: Ağrı, ağrıyla baş etmede alternatif yöntemler, hemşire
Ağrı ile baş etmede alternatif yöntemler: Hasta yakını olarak geçirilen bir
gece.
Özcan Ş.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):114-115.
Alternative methods to deal with pain: The relatives of the patient at one night
Şadiye Özcan
Erzincan University School of Nursing
Objective: The nurse draw attention to alternative pain relief methods.
Case: 26-year-old S.Ö. was broken right radius and ulna bones in pieces. Emergency surgery
was planned.But the material needed for the operation couldn’t be obtained
immediately.During required waiting period increased swelling in wrist.So pain has become
unbearable. Operation could only be carried out after 24 hours. After operation he went night
at 00:00.When he came room anesthesia still was effective.He trembled even feel
cold.Blanket was covered over.Fever was 35.2 degrees.Shortly thereafter,he began to feel
pain after anesthesia effects decreases.First,reduced light in room help to sleep.Then
NEYmusic began to played in low voice.There was an expression on face of suffering so is
used massage at his forehead. After massage he left place to the calm expression and slept.2
hours later, the patient was suffering from pain,he woke up with nausea. His fever has risen
36.2,blood pressure of 130/80.Nurse on duty was applied 100mgContramal in 150ccSF and
nurse said couldn’t do anything else until morning. His pain has been alleviated only for an
hour.Pain was intensified again 03:30,this time were asked to close his eyes,imagine that
himself happy place at the moment and it was told to keep constantly in mind that dream.At
the same time get rid of the patient during this process gives a sense of eternity and gravity
RehaviMUSİC were played.Respectively massage was applied his forehead, face, both upper
left and lower extremities. Before all muscles 5 seconds constrict later release.During this
procedure patient slept.He woke up again at 5:30 was continuing severe pain.He was smell
roses.I was asked to consider rose garden,pain was alleviated by massaging feet.
Conclusion: Become volunteer nurse enables us to value ourselves by noticing what you can
do to. The nurse on duty can’t do anything other express painkillers. The application of
alternative applications confront as the best option to be applied when no other option left.
Keywords: Pain, alternative methods of coping with pain, nursing
115
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Funda Kavak1, Süheyla Ünal2, Emine YILMAZ3
1
İnönü Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi
2
İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı
2
Atatürk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi
ŞİZOFRENİ HASTALARINDA GEVŞEME EGZERSİZİ VE MÜZİK TERAPİNİN
PSİKOLOJİK BELİRTİLER VE DEPRESYON DÜZEYİNE ETKİSİ
Kavak F, Ünal S, Yılmaz E. Şizofreni hastalarında gevşeme egzersizi ve müzik terapinin psikolojik belirtiler
ve depresyon düzeyine etkisi. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):116-117.
Amaç: Bu araştırma kronik şizofreni hastalarında gevşeme egzersizi ve müzik terapinin
psikolojik belirtiler ve depresyon düzeyine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Materyal- Metod: Araştırma, ön test-son test kontrol gruplu yarı deneysel bir çalışmadır.
Araştırmanın evrenini, Mayıs 2015 ile Eylül 2015 tarihleri arasında Malatya ve Elazığ
Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerine düzenli devam eden şizofreni hastaları oluşturmaktadır.
Araştırmanın örneklemini bu evrenden power analizi ile belirlenen ve randomize yöntemle
seçilen 35 deney, 35 kontrol grubunda olmak üzere 70 şizofreni hastası oluşturmuştur. Veriler
Mayıs-Eylül 2015 tarihleri arasında toplanmıştır. Verilerin toplanmasında ‘Hasta Tanıtım
Formu’, ‘Kısa Psikiyatrik Değerlendirme Ölçeği(BPRS)’ ve ‘Calgary Şizofrenide Depresyon
Ölçeği (ADÖ)’ kullanılmıştır. Deney grubunda yer alan hastalara gevşeme ve müzik terapi
uygulanmıştır. Kontrol grubunda yer alan hastalara herhangi bir girişimde bulunulmamıştır.
Verilerin değerlendirilmesinde; yüzdelik dağılım, aritmetik ortalama, standart sapma, chisquare, bağımsız gruplarda t testi kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırmada kontrol grubunun gevşeme ve müzik terapi sonrası BPRS toplam puan
ortalaması 62.34±5.29, deney grubunun BPRS ölçek toplam puan ortalaması ise 52.57±5.79
olarak belirlenmiştir. Araştırmada kontrol grubunun gevşeme ve müzik terapi sonrası ADÖ
ölçek toplam puan ortalaması 22.11±2.19, deney grubunun ADÖ ölçek toplam puan
ortalaması 17.05±2.33 ve ölçeklerin toplam puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel
olarak önemlidir (p<0.05). Şizofreni hastalarında gevşeme egzersizi ve müzik terapi
uygulamasının psikolojik belirtiler ve depresyon düzeyini azaltmada etkili olduğu
kanıtlanmıştır.
Sonuç: Kronik şizofreni hastalarında uygulanan gevşeme egzersizi ve müzik terapinin ilaç
tedavisini destekleyen tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak kullanılabilir.
Anahtar Kelimeler: Şizofreni, gevşeme egzersizi, müzik terapi, hemşirelik
Şizofreni hastalarında gevşeme egzersizi ve müzik terapinin psikolojik
belirtiler ve depresyon düzeyine etkisi.
Kavak F, Ünal S, Yılmaz E.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):116-117.
Effects of relaxation exercises and music therapy on the level of depression and
psychological symptoms in patients with schizophrenia
Funda Kavak1, Süheyla Ünal2, Emine YILMAZ3
1
İnönü Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi
2
İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı
2
Atatürk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi
Purpose: This study aims to identify the effects of relaxation exercises and music therapy on
the level of depression and psychological symptoms in patients with chronic schizophrenia.
Materials and Methods: This semi-experimental study was conducted using pre- and post-tests
with a control group. The study population consists of patients with schizophrenia who attend
community mental health centers regularly in the Provinces of Malatya and Elazığ, Turkey,
between May 2015 and September 2015. The sample of the study consists of 70 patients with
schizophrenia (n=35 in the control and n=35 in the experimental group) who were selected
randomly based on power analysis. Data were collected between May and September 2015.
The "Patient Information Form", "Brief Psychiatric Rating Scale (BPRS)", and "Calgary
Depression Scale for Schizophrenia (CDSS)" were used for data collection. A relaxation and
music therapy was applied to the patients in the experimental group. No intervention was
applied to the patients in the control group. The data evaluated by using percentage
distribution, arithmetic means, standard deviations, Chi-square and independent samples ttests.
Results: After relaxation and music therapy, the mean BPRS total score of the control group
was 62.34±5.29, and the mean BPRS total score of the experimental group was found to be
52.57±5.79 in the study. And, after the relaxation and music therapy, the mean CDSS total
score of the control group was 22.11±2.19, the mean CDSS total score of the experimental
group was 17.05±2.33, and the difference between the mean total scores was found to be
significant in the study (p<0.05). The practice of relaxation exercises and music therapy was
proved to be effective in reducing the level of depression and psychological symptoms in
patients with schizophrenia.
Conclusion: The relaxation exercises and music therapy applied in patients with chronic
schizophrenia can be used as a method of complementary therapy supporting medical
treatment.
Keywords: Schizophrenia, relaxation exercises, music therapy, nursing
117
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORİJİNAL ÖZET METİN / ORIGINAL ABSTRACT
Sedat Yıldız1, Selçuk Çömlekçi2
1
İntegratif Tıp Derneği
Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği
Bölümü
2
HUZURSUZ BACAK SENDROMU OLAN HASTALARDA TİTREŞİM UYARISI VE
İNFRARED ELEKTROMANYETİK ISININ BİRLİKTE KULLANIMININ ETKİSİ
Yıldız S, Çömlekçi S. Huzursuz bacak sendromu olan hastalarda titreşim uyarısı ve infrared
elektromanyetik ısının birlikte kullanımının etkisi. Integr Tıp Derg. 2015;3(2):118-120.
Bu bildiride, huzursuz bacak sendromu (HBS) tanısı olan 5 hastalık bir vaka serisinde
vibrasyon ve infrared ışınının birlikte uygulamasının (üretici firma tarafından andulasyon
olarak tanımlanmaktadır) klinik sonuçları özetlenmiştir. Andulasyon, bir rezonans oluşturacak
şekilde mekanik vibrasyon ve infrared elektromanyetik ısı dalgaları ile fonksiyonel olarak
yetersiz işlev gören organlardan kaynaklanan çeşitli şikayetleri tedavi eden yeni bir metot
olma iddiasındadır (1).
Primer HBS tanısı almış 5 kadın hastaya (yaş ortalaması 46,8±3,49 yıl, hastalık süresi
40,4±22,78 ay) birbirini takip eden 5 gün boyunca 25 dakika alt ekstremite vibrasyonu
güçlendirilmiş “standart program 16” ve 5 dakika “standart program 6” ile uygulama yapıldı
(her hasta için toplam 5 seans). İlk tedaviden 7 gün sonra klinik bulgular geriye dönük olarak
değerlendirildi. Seanslar sırasında bütün hastalar mevcut medikal tedavilerine devam etmişti.
IRLSSG Şiddet skalası skorları ilk tedavi öncesinde (25±4,84) ve bir haftanın sonunda
(21,20±4,30) kaydedildi. IRLSSG Şiddet skalası skoru (International Restless Legs Syndrome
Study Group) yönünden tedavi sonunda başlangıcına göre anlamlı iyileşme vardı. Beş
hastadan tedavi ile ilişkili yan etki veya komplikasyon bildiren olmadı.
Demir eksikliği, genetik faktörler ve santral sinir sisteminde dopaminerjik nöronal
disfonksiyon HBS`nin patogenezinde önemli rol oynadığı düşünülen unsurlardır. Vibrasyon
ve infrared elektromanyetik ısının HBS`nin altında yatan mekanizmaya nasıl etki ettiği
bilinmemektedir. Vasküler endotelden nitrik oksit salınımı, deride mekanoreseptörlerin neden
olduğu refleks cevaplar, infrared elektromanyetik ısının dolaşımı arttırıcı ve metabolizmayı
hızlandırıcı etkisi olası mekanizmalar olarak gösterilebilir. Son çalışmalarda tüm vücut
vibrasyonunun veya vibrasyon pedlerinin HBS`li hastalarda motor semptomlara, destek motor
alanların aktivasyonu ve nörotransmitter fonksiyonunda değişiklikler ile olumlu etkileri
olabileceği gösterilmiştir (2). Horizontal pozisyonda uygulanan vibrasyonun lenfatik sisteme
direkt etkisi olduğu da bilinmektedir (3).
Bu küçük vaka serisinden elde edilen sonuçlara göre HBS`li hastalarda izlenen olumlu
sonuçların genellenebilmesi için, bu sistemin diğer vibrasyon yöntemleri, medikal tedavi ve
plasebo ile karşılaştırmaları da içeren randomize-kontrollü çalışmalarına ihtiyaç vardır.
Anahtar Kelimeler: andulasyon, huzursuz bacak sendromu, infrared, vibrasyon
Huzursuz bacak sendromu olan hastalarda titreşim uyarısı ve infrared
elektromanyetik ısının birlikte kullanımının etkisi.
Yıldız S, Çömlekçi S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):118-120.
Effects of vibratory stimulation and infrared electromagnetic heat in patients with
restless leg syndrome
Sedat Yildiz1, Selçuk Cömlekci2
1
Turkish Society of Integrative Medicine
2
Suleyman Demirel University, Electronics and Communication Engineering
The aim of this study is to summarize outcomes of a case series of patients with restless leg
syndrome (RLS) treated with vibration and infrared combination (has been named andullation
by the manufacturer). Andullation is claimed to be a new method which treats various
complaints that arise from organs functioning “poorly” or “inadequately” with a combination
of mechanical vibrations that arouse a resonance in the cell and waves of infrared
electromagnetic heat (1).
Five patients with primary RLS (5 women – 0 man, mean age 46,8±3,49 years, disease
duration 40,4±22,78 months) were treated 25 minutes with “standart program 16” with
stronger vibration for lower extremities and 5 minutes of “standart program 6” for 5
consecutive days (a total of 5 sessions). After 7 days of first treatment clinical records were
evaluated retrospectively. All patients continued to their medical treatment during sessions.
International Restless Legs Syndrome Study Group (IRLSSG) rating scale scores were
recorded before initial treatment (25±4,84) and at the end of one week (21,20±4,30). There
were significant improvement in terms of IRLSSG scores. None of the five patients reported
treatment-related side effects or complications.
Iron deficiency, genetic factors and dopaminergic neuronal dysfunction in the central nervous
system are currently thought to play an important role in the pathophysiology of RLS. It is not
clear that how vibrations and waves of infrared electromagnetic heat can effect the
mechanisms underlying RLS. Several potential mechanisms as nitric oxide released from
vascular endothelium, reflex responses of cutaneous mechanoreceptors, increase in circulation
and methabolism with infrared heat should be addressed. Recent studies showed that whole
body vibration or vibratory stimulation pads may have a positive influence on motor
symptoms in individuals with RLS with potential changes in activation of the supplementary
motor area and in neurotransmitter functions (2). Vibrations in the horizontal position is also
known to have a direct effect on the lymphatic system (3).
As a result of this small case series; randomized-controlled trials based on comparison with
other possible vibration machines, medical treatments and placebo are recommended to
generalize efficacy of this system for patients with restless leg syndrome.
Keywords: andullation, restless leg syndrome, infrared heat, vibration
119
Huzursuz bacak sendromu olan hastalarda titreşim uyarısı ve infrared
elektromanyetik ısının birlikte kullanımının etkisi.
Yıldız S, Çömlekçi S.
Integr Tıp Derg. 2015;3(2):118-120.
References
1- Andullation Therapy System. Health Technology Assessment Section, Medical Development
Division, Ministry of Health Malaysia, 030/2011.
2- Burbank F, Buchfuhrer MJ, Kopjar B. Improving sleep for patients with restless legs syndrome.
Part II: meta-analysis of vibration therapy and drugs approved by the FDA for treatment of restless
legs syndrome. Journal of Parkinsonism and Restless Legs Syndrome 2013;3:11-22.
3- Pastouret F, Cardozo L, Ruault JP, Zizi M, Lamote J, Lievens P. Spectrophotometric determination
of dye accumulation in the lymph nodes of mice: a comparative study between local massage and
exposure to multidirectional vibrations in the horizontal position (andullation). 24th International
Congress of Lymphology 2013, Rome.
Çıkar çatışması: Bu bildiride veriler kayıtlar üzerinden geriye dönük olarak analiz edilmiş, uygulama
yapılan cihaz BL Medikal Sağlık Hizmetleri A.Ş, Türkiye, tarafından geçici bir süre için temin
edilmiştir.
Conflict of interest: Patient data were retrospectively analyzed and therapy device used in this study
is provided for a temporary period by BL Medikal Sağlık Hizmetleri A.Ş, Turkey.
120

Benzer belgeler

2.Sayı - Dr. Sedat Yıldız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı

2.Sayı - Dr. Sedat Yıldız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dergi; Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Ortopedi ve Travmatoloji, Spor Hekimliği, Romatoloji, Nöroloji, Geriatri, Anesteziyoloji ve Reanimasyon, Algoloji, Endokrinoloji, Plastik Cerrahi, Psikiyatri,...

Detaylı

1.Sayı - Dr. Sedat Yıldız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı

1.Sayı - Dr. Sedat Yıldız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dergi; Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Ortopedi ve Travmatoloji, Spor Hekimliği, Romatoloji, Nöroloji, Geriatri, Anesteziyoloji ve Reanimasyon, Algoloji, Endokrinoloji, Plastik Cerrahi, Psikiyatri,...

Detaylı