TOKAT TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİ Tokat Müzeler ve

Transkript

TOKAT TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİ Tokat Müzeler ve
TOKAT TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİ
Tokat Müzeler ve Örenyerleri
TOKAT MÜZESİ
Arkeolojik, etnografik eserlerle sikkelerin sergilendiği müzemiz karma
müzeler grubundadır. Yapı olarak 13. Yüzyılının ikinci yarısında bir Anadolu
Selçuklu Dönemi eseridir. Açık avlulu, iki katlı, iki eyvanlıdır. Avlu, üç
taraftan revaklarla çevrili olup, revaklar zemin katta devşirme sütunlar,
üst katta dörtgen ayaklar taşımaktadır. Sütun başlıkları da devşirmedir.
Doğu cephedeki taç kapı, yukarı ve dışa taşıntılıdır.
Cephenin 1/3’ünü kaplamaktadır ki, döneminin tipik özelliğidir. Bitkisel ve
geometrik kademeli bordürlerle çevrili taç kapının mukarnas kavsalası
üzerinde iki yanda pencere yer almaktadır. Bu durumuyla Anadolu
Selçuklu mimarisinde özel yere sahiptir. Kitabe yeri boş bırakılmıştır.
Avluya bakan cepheleri gök mavisi ve patlıcan moru renklerden oluşan
geometrik, bitkisel ve yazı (hat) karakterli süslemeye sahiptir.
Gökmedrese ismini de gök mavisi renkli çinilerden almaktadır. Tıp
eğitiminin verildiği yapı “Pervane Darüşşifası” olarak da bilinmektedir.
Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yapılış amacına uygun olarak
yıllarca sağlık hizmetinde kullanılmıştır.
1926 yılından itibaren H. Turgut CİNLİOĞLU’nun çevreden topladığı
eserlerle depo müze olarak kuruluşuna başlanan müzemiz, 1974 yılına
kadar sınırlı teşhir odalarıyla hizmet vermiş olup, 1974-1982 yılları
arasında yapılan onarım ve çağdaş teşhir-tanzim anlayışıyla modern
müzecilik faaliyetini sürdürmektedir.
Alt (zemin) ve üst kattaki odalarda eserler kronolojik tasnif göz önüne
alınarak teşhir edilmektedir. M.Ö. 3000 yılı Eski Tunç Çağı’ndan itibaren,
Hitit, Frig, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin
eserleri sergilenmektedir. Kazı çalışmaları tamamlanan Maşat Höyük
buluntuları ile Müze Müdürlüğü’nce yapılan kurtarma kazıları sonucu ele
geçen eserler teşhirin ağırlıklı bölümünü oluşturmaktadır.
Girişin sağındaki İlk Tunç Çağı eserleri, takip eden odalarda Hitit; Frig
(Demir Çağı) dönemi eserleri, kilise eşyaları sergilenmektedir. Müzenin bu
bölümünün kubbeyle örtülü ve daha geniş tutulmuş mekanı olan son
odasında ise Osmanlı dönemine ait Dini eserler ve yazı takımları teşhir
edilmektedir.
Baş eyvanın kuzeyindeki mekan, medreseyi yaptıran Pervane Muiniddin
Süleyman’ın aile mezarlığı olup, halk arasında “Kırkkızlar Türbesi” olarak
bilinmektedir. Efsane değerinde başka kimliklerde yüklenen yirmi
sandukalı mezar odası müze teşhirine tabii bir zenginlik katmaktadır.
Eyvanın güneyindeki mihrap nişli geniş mekanda ise (mescit) halılar,
kilimler ve heybeler sergilenmektedir.
Mescitten sonra sırasıyla; bölgemizin geleneksel erkek giysileri, kadın
giysileri, takılar, aydınlatma araçları, hamam eşyaları gibi etnografik
karakterli eserler sergilenmektedir. Takip eden odalarda; ev dokuma
tezgahı, el baskısı yazma örnekleri ve kalıpları, 19. yüzyıla ait barut
kapları ile son odada bakırcılık zanaatının ürünleri olan bakır kaplar ve kapı
tokmakları teşhir edilmektedir.
Üst katın bir bölümü idari hizmetler için kullanılmakta olup, güney revaka
açılan odalarda sırasıyla; sikke ve altın süs eşyaları, Ulutepe kurtarma
kazısı buluntuları, Roma dönemine ait pişmiş toprak, metal ve cam eserler
ile son odada Bizans çağı eserleri sergilenmektedir.
Müzemiz avlusunda girişin bulunduğu ön bahçede ve kuzey bitişiğimdeki
Anadolu Selçuklu Dönemi yapı temellerinin bulunduğu alanda, Hellenistik,
Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait taş eserler
teşhir edilmektedir.
Tokat Müzesi (Gök Medrese)
Tokat Müzesi Detaylı Bilgi
Adres: GOP Bulvarı No: 143 - Tokat
Tel: (356) 214 15 09
LATİFOĞLU KONAĞI
Tokat’ın Gazi Osman Paşa Bulvarı üzerinde bulunan Latifoğlu Konağı planı
ve süslemeleriyle 19. yy. ev mimarisinin özelliklerini taşımaktadır.
Konak “L” şeklinde bir plan üzerine iki katlı olarak ve ahşap karkas arası
kerpiç dolgu malzeme kullanılarak inşa edilmiştir.
Alaturka kiremit kaplı kırma çatı ile örtülüdür. Taş
döşeli avluda bir havuz bulunmaktadır.
Türk evinin ana esaslarına ve kalabalık aile düzenine
uygun olarak, ancak daha serbest bir plan anlayışı ile
yapılan konağın odaları “L” şeklinde bir sofanın
etrafında yer almaktadır.
Zemin kattaki tek kubbeli hamam, yapının dışına çıkma yapmaktadır. Kare
planlı, dikdörtgen formlu taşlarla döşeli bu Türk Hamamı alttan
ısıtılmaktadır. Burası küçük bir soğukluk-soyunmalık kısmına açılmaktadır.
Yine bu bölümde ocaklı bir oturma odası-hamam odası bulunmaktadır.
Günlük işlerin yapıldığı, aynı zamanda mutfak olarak da kullanılan aşeviişevi ile idare olarak kullanılan bölümde bu katta yer almaktadır.
Sofa, günümüzde danışma ve hatıra eşya satış yeri olarak düzenlenmiştir.
Üst katta; selamlık-paşa odası, harem-havuzbaşı odası, yatak odası ve bir
depo odası mevcuttur. Sofada dört bölümlü bir vitrinde takılar, silahlar,
porselen eşya ve elişleri teşhir edilmektedir.
Latifıoğlu Konağı ahşap, kaleişi ve alçı süslemeleriyle zengin bir görünüme
sahiptir.
Paşa odası ahşap işçiliğin en güzel örneklerini sunmaktadır. Dıştan kare,
içten dairesel bir form içindeki barok tavan göbeğinde ahşap, dantel gibi
işlenmiştir. Dolap ve yüklük kapaklarında, kapılarda ahşap oymalar
mevcuttur.
Havubaşı odasının duvarları kalemişi panolar halinde çiçek motifleri ve
İstanbul Manzarası tasvirleri ile bezelidir. Tavan yaldız boyalı bitkisel
motifler ve ahşap oymalarla süslenmiştir.
Hamam odasının kapısı, tavanı, yüklük ve dolap kapaklarında yine bitkisel
motifli ahşap işçilik dikkati çekmektedir.
Alçı işçiliğinin güzel örneklerini ocak davlumbazları ile tepe pencerelerinde
görmek mümkündür. Paşa odasının ocak davlumbazındaki plastik akantus
yaprakları batı etkisini, havuzbaşı odasındaki ocağın kabartma alçı üzerine
boya ile yapılmış karanfil, lale gibi çiçek motifleri klasik üslubun
özelliklerini yansıtmaktadır. Tepe pencerelerinde alçılı vitray görülmektedir
ve bunlarda kullanılan “Mühr-ü Süleyman” Türk süsleme sanatında sevilen
motiflerden biridir.
Latifoğlu Konağı geçmişteki fonksiyonlarına göre yörenin eşyası ile
donatılmış mankenlerle canlı ve gerçekçi bir teşhir yapılarak 1989 yılında
müze-ev olarak hizmete açılmıştır.
Maşat Höyük
Zile ilçesi Yalınyazı köyünde yer alan Maşat Höyük ören yerinde 19731984 yılları arasında yapılan kazılar sonucunda Tokat tarihine ışık
tutabilecek çok önemli eserler ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. 3000’li yıllara
tarihlenen höyükte bulunan önemli eserler arasında Hitit dönemine ait bir
saray kalıntısı da mevcut olup diğer buluntular Tokat Müzesi’nde
sergilenmektedir.
Horoztepe
Bölgede M.Ö 3. bine ait bir mezar ortaya çıkartılmıştır. Mezar buluntuları
arasındaki en önemli eser olarak kabul edilen çocuğunu emziren kadın
heykelciliği günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde teşhir
edilmektedir.
Sebastopolis Antik Kenti
Tokat’ın 68 km. güneybatısında yer alan antik Sebastopolis kentinin
kuruluşu henüz kesin olarak bilinmemektedir. Adının anlamı “büyük
azametli şehir” olan kentin, bazı kaynaklara göre M.Ö. 1. yüzyılda
kurulmuş olabileceği tahmin edilmektedir. Roma İmparatoru Traianus
zamanında (M.S. 98-117) Kappadokia eyaletine dahil edilen kentin adının
çeşitli kaynaklarda “Herakleopolis” olarak da kaydediğildiği bilinmektedir.
1987 yılında Tokat Müze Müdürlüğü’nce yapılan kurtarma ve sondaj
kazıları sonucunda elde edilen verilerle, daha önce ortaya çıkmış bulunan
mimari parçalar değerlendirildiğinde, kentin Hellenistik, Roma ve Bizans
dönemlerinde önemli bir yerleşim alanı olduğu anlaşılmaktadır.
Artova Yeraltı Yerleşimi
Artova ilçesine bağlı Boyunpınar köyünün 500 m. kuzeyindeki Özündürük
mevkiinde ana kaya blokuna oyularak yapılmıştır. Erken Hıristiyanlık
dönemine ait bu yeraltı yerleşimi 1995 yılında Tokat Müzesi tarafından
yapılan temizlik kazısı ile açılmış ve hizmete sunulmuştur. Bu yeraltı
yerleşimi üç koridorlu ve üç katlı olup, salonlar, küçük odalar ve küçük bir
tapınaktan oluşmaktadır.
Camiiler , Mescitler ve Türbeler
Ulu Cami
Tokat'ın en eski ve ilginç camilerinden biridir. Yapılış
tarihi olarak geçen 1678, yapılış tarihi değil onarım
tarihidir. Kitabesinden "Çün bu cami oldu cedit"
ifadesi, caminin yenilendiğini göstermektedir. Ayrıca
iç mekânlarda ve kuzey revaklarında kesme taştan yapılmış kemerli
kolonları ile batı yönündeki son cemaat yerinin devşirme (Bizans) sütunları
da caminin çok eski olduğunu göstermektedir. Yapı, Sultan IV. Mehmet
zamanında restore edilmiş ve 1678 tarihli kitabe de o zaman takılmıştır.
Tokat'ta orijinalliğini en fazla koruyan tarihi eserlerden biri olan ve 1950
yılından bu yana zaman zaman onarım gören Ulu Cami moloz ve kesme
taşlardan yapılmıştır. Ahşap kirişli ve çıta süslemelerle kapatılmış
mekânının üzeri dört köşe, kiremit bir çatıyla örtülüdür. Kesme taştan zarif
bir minaresi olan Ulu Cami’nin güney batı köşesine bir kuş evi oyulmuştur.
Kemer ve alınlıklarında Selçuklu çinilerindeki geçme Rumi motifler ve
kemer içlerinde birbirine bağlı küçük panolar halinde 16 ve 17. yüzyıl İznik
çini desenlerini anımsatan süslemeler yapılmıştır. Caminin ilginç
özelliklerinden birisi de doğu ve batı yönlerindeki revakların, malzeme ve
işçilik bakımından birbirinden ayrı olmasıdır.
Meydan Cami
Sultan II. Bayezit'in annesi Gülbahar Hatun adına yaptırdığı cami,
kayıtlarda "Hatuniye Camii" olarak geçmektedir. Meydan Mahallesi’nde
adını aldığı geniş bir alanda 1474 yılında yaptırılmıştır. Tokat’taki en güzel
Osmanlı dönemi mimari eserlerinden birisidir. Ana mekân üzerinde tek
kubbesi, tek minaresi ve altı mermer sütundan oluşan, beş kubbeli son
cemaat yeri vardır. Eski tarihi kayıtlarda “caminin yapımı bittikten sonra
küçük olduğu görülmüş ve iki yanına birer mescit daha inşa ettirilmiştir”
denilmektedir. Ana mekân, revaklar ve minaresindeki rölyef
süslemeleriyle, zarif ve uyumlu bir mimari yapıya sahiptir. Avlunun
ortasında ahşaptan yapılmış orijinal olmayan bir şadırvan ve yanında
Gülbahar Hatun Medresesi yer almaktadır. Meydan Camii’nin Selçuklu tarzı
stalaktitlerle işlenmiş mermer portalı ve geçme ağaçtan yapılmış kapısı
birer sanat şaheseridir. Ağaç kapıyı çevreleyen kemerin üzerinde kitabe
yer almaktadır. Caminin duvarları, minaresi ve mescitler kireç taşından,
kubbesi tuğladan örülmüştür. Mihrap ve minberi mermerden yapılmış olan
caminin, iyi ışıklandırılmış bir mekânı ve kubbesinde “boya” süslemeler
vardır.
Behzat Camii
Tokat'ın en karakteristik yerlerinden biri olan Behzat
Çarşısı’nda Behzat Çayı yanındadır. Kanuni Sultan
Süleyman zamanında, Fakih Şirvan oğlu Hoca Behzat
tarafından 1535 yılında yaptırılmıştır. Küçük ve kare
biçimli olan cami binasına Sultan II. Abdülhamit
zamanında, 1881 yılında vatandaşların bağışlarıyla
ikinci bir kubbe daha yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış güzel bir
minaresi olan caminin 1535 tarihli Osmanlı sülüsüyle yazılmış kitabesi
Hoca Behzat'a ait olup bulunan diğer kitabe tamir kitabesidir. Cami
yanındaki mezar Hoca Behzat'a aittir.
Ali Paşa Camii
Cumhuriyet Meydanı’nın güneyinde yükselen cami,
Tokat'taki en büyük Osmanlı anıt eseridir. Sultan II. Selim
zamanında Ali Paşa tarafından 1572 yılında yaptırılan
caminin avlusunda Ali Paşa’nın eşi ve oğlu Mustafa Bey’in
türbeleri de yer almaktadır. 16. yüzyıl Osmanlı cami
mimarisinin özelliklerini taşıyan caminin kare olan ana
mekânı üzerinde, tek kubbesi ve tek minaresi vardır.
Tamamı kesme taştan yapılan camide, ana mekânın kıble
dışında kalan diğer üç duvarında karşılıklı mahfiller yer almaktadır.
Bunlardan kuzey yönündekiler oda şeklindedirler. Kesme taştan kemerli
olarak yapılmış mahfillerin üst kısmında kadınlara ait bölümler vardır.
Kubbe kaidesinde, sekizgen kasnakta ve duvarlarda pencereleri olan
caminin stalaktitli mihrap ve minberi mermerden yapılmıştır.
Takyeciler Camii
Diğer camilere göre değişik mimari üslubu olan Takyeciler Camii’nin
yapıldığı tarih bilinmemektedir. Sadece güney duvarının bedestene doğru
olan köşesinde 1871 tarihli bir tamir kitabesi vardır. Ancak caminin bu
tarihten çok evvel yapıldığı anlaşılmaktadır. Moloz ve kesme taştan
yapılmış camide ana mekân ve sütunlar üzerinde dokuz kubbe
bulunmaktadır.
Garipler Camii
Pazarcık Mahallesi’nde ve Tokat’ın en eski camisidir. Danişmend
Gümüştekin Ahmet Gazi tarafından 1074 yılında yaptırılmıştır. Renkli
çinilerle süslenen caminin orijinal olan minaresi 11. yüzyıl Türk tuğla
işçiliğinin güzel örneklerinden birisi sayılmaktadır.
Niksar Ulu Camii
Niksar ilçe merkezi Ulu Cami Mahallesi’ndeki yapı, 1145 yılında Cepnizade
Hasan Bey tarafından yaptırılmış bir Danişmendoğlu dönemi eseridir. Yapı
dikdörtgen planlı olup, iç mekân dört sıra ayakla beş sahına ayrılmıştır.
Anadolu’nun iyi durumda ayakta kalabilen ilk camilerinden biridir.
Silahtar Ömer Paşa Camii
Erbaa ilçesi, Akça kasabası merkezinde bulunan caminin kitabesi
olmadığından, yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Silahtar Ömer
Paşa tarafından 1688 yılı civarında yaptırıldığı sanılmaktadır. Dikdörtgen
planlı yapı kagir dış duvarlara sahip olup, üst örtüsü ahşaptır. İç mekânı
örten ahşap tavan ve minber kalem işi bezemesiyle dikkati çeken bir
yapıdır. Cami dıştan oldukça yalın, içten çok zengin görünümlüdür.
Kazancılar Mescidi :Kent merkezinde, Sulu Sokak’tadır. Kapının çok
üstünde saçağa yakın yerde yuvarlak bir kitabesi vardır. Bu kitabeye göre,
Yavuz Sultan Selim zamanında 1518 yılında yapılmıştır.
Hacı Turhan Mescidi :Akkoyunlu Uzun Hasan’ın Tokat’ı yakmasından sonra,
Fatih Sultan Mehmet zamanında Artukoğullarından Hacı Turhan tarafından
1474 yılında yaptırılmıştır. Sulu Sokak, Sultan Hamamı önünde bulunan
mescit, moloz taştan yapılmış olup, kare planlı mekân üzerine sekizgen
kubbe oturtulmuş küçük bir yapıdır.
Alaca Mescit :Kent merkezinde; Rüstem Çelebi Mahallesi’nde Plevne
İlkokulu’nun yanındadır. Selçuklukların İlhanlı Sultanı Gazan Han ile ortak
yönetimleri zamanında yapılmıştır. Daha sonra büyük bir tahribata
uğrayan caminin minaresi dışında kalan bölümleri, Abdurrahman bin Ahi
Eda'nın adına ithafen Abdülaziz bin İbrahim tarafından 1505 yılında
yaptırılmıştır. Selçuklu döneminde yapılmış olan minaresinin tuğla işçiliği
dikkat çekicidir.
Vezir Ahmet Paşa Mescit ve Türbesi:Meydan Mahallesi’nde bulunan
mescidin 1288 yılında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Üzerindeki
kitabeden yapıyı Vezir Ahmet Paşa’nın tamir ettirdiği anlaşılmaktadır.
Öndeki kubbeli oda türbedir.1939 yılındaki şiddetli depremde zarar gören
mescit, yakın tarihlerde aslında uygun olarak onarılmıştır.
Sentimur Türbesi :Gaziosmanpaşa Caddesi üzerindedir. Moğol
Emirlerinden Sentimur oğlu Nurettin'e aittir. 1314 yılında yapılan türbeye
halk "Demirlengin oğlu (Timurleng benzetmesi) Türbesi" demektedir. 1935
yılında restore edilen türbe bugün yeşil ve çiçekli bir alan içindedir. Üç
adet kitabenin bulunduğu türbe kesme taştan, olup kare mekân üzerine
tuğladan örülmüş sekizgen yıldız planlı, tromplu külahla örtülüdür. Doğu
yönündeki penceresi, barok karakterli palmet ve yazıları çevreleyen süsler
ve renkli taşlarla işlenmiştir.
Acepşir Türbesi :İvaz Paşa Mahallesi’nde bulunan türbeye, "Baş Ağrısı
Türbesi” de denilmektedir. Kitabesinin iki başı kırık olduğundan türbenin
kime ait olduğu belli değildir. Ancak sağlam kalan bölümünden İlhanlıların
son Hükümdarı olan Sultan Ebu Sait zamanında (1318) yapıldığı
anlaşılmaktadır.
Şeyh Meknun Türbesi :Yeşilırmak Köprüsü başında yer alan türbenin 13.
yüzyılda Mesut bin Keykavus tarafından imaret olarak yaptırıldığı tahmin
edilmektedir. İçindeki mezarın kitabesi olmadığından burada yatan zatın
kim olduğu bilinmemektedir. İki bölümden oluşan yapının duvarlarında çini
süslemeler vardır.
Sümbül Baba Mescit ve Türbesi :Gaziosmanpaşa Caddesi üzerinde bulunan
Sümbül Baba Mescit ve Türbesi, Muineddin Pervane'nin kızı Safiyeddin'in,
bağışlanmış kölesi olan Hacı Sümbül tarafından 1292 yılında yaptırıldığı
anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi, Sümbül Babanın Hacı Bayram Veli'nin
öğrencisi ve Hacı Bektaş Veli'nin halifesi olduğunu yazmaktadır.
Selçuklular zamanında yazılmış kitabesine göre, Sultan II . Mesut
zamanında inşa edilmiş olan yapının portal, mescit ve türbe bölümleri iyi
korunmuştur. Selçuklu mimarisinde az rastlanan asimetrik planlı yapının
en ilgi çekici bölümü olan mermerden yapılmış stalaktitli portalini, kenger
yaprağı motifli bordür çevrelemektedir.
Sefer Paşa Mescit ve Türbesi :Camii Kebir Mahallesi’ndedir. Halkın
"Kömlekli Baba" dediği türbe, 1251 yılında Ebu Bekir bin Lokman
tarafından, yaptırılmıştır. Türbedeki mezarlarda kitabe olmadığından
kimlerin yattığı anlaşılamamaktadır. Ancak bunlardan birinin Kasaphane
çeşmesini yaptıran Sefer Paşaya ait olması muhtemeldir. Kesme taştan
yapılmış ve üzerinin ahşap olduğu zannedilen mescit tamamen yıkılmıştır.
Sekiz köşeli, piramit külahlı kesme taştan yapılmış türbe hala ayakta
durmaktadır.
Ali Tusi Türbesi :Halit Mahallesi’nde Sulu Sokak üzerindedir. 1233 yılında
Selçukluların önemli devlet adamlarından birisi olan Ebul Kasım bin Ali el
Tusi (Necmeddin Tusi de denilmektedir), sağlığında bu türbeyi kendisi için
Hamamlar
Pervane Hamamı
Kitabesi kayıp olan bu büyük hamam, Tokat kent merkezindeki 13. yüzyıl
Selçuklu yapılarındandır. Pervane Darüşşifası’nı yaptıran Muineddin
Pervane tarafından 1277 yılında yaptırılmış olduğu tahmin edilmektedir.
Hamam, bugünkü toprak seviyesinin birkaç metre altında kalmış
olduğundan batı yönünden bakıldığında cephe duvarları basık durumdadır.
Kadın ve erkek kısımlarını ayıran mimar, hamamı simetrik olarak
planlamıştır. Kesme taşlardan yapılmıştır. 1951 yılında Belediye tarafından
yaptırılan restorasyonda orijinal özelliklerini yitirmiştir.
Sultan Hamamı
Kent merkezindeki kitabesi olmayan bu hamamın yapılış tarihi
bilinmemektedir. Ancak bazı malzemeleri mimari üslup bakımından
Pervane Hamamına benzemektedir.
Paşa Hamamı
İvaz Paşa Mahallesi’nde, Paşa Han’ın hemen üzerindeki dört yol
ağzındadır. II. Murat zamanında Yörgüç Paşa tarafından 1437
yılında yaptırılmıştır. Moloz taşlarla yapılmış hamam,
1948 yılında restore edilmiş olup günümüzde de
işletilmektedir.
Ali Paşa Hamamı
1572 yılında Ali Paşa tarafından yaptırılan hamam Ali
Paşa Camii’nin vakfiyelerindendir. Kadın ve erkek
kısımları ayrı olan simetrik yapının, soyunma yeri kare, yıkanma yeri haç
planlıdır. Karşılıklı dört eyvanı kubbeli ve beşik tonozlu olan yıkanma
yerinin köşe halvetleri basık ve kubbelidir. Kesme taştan yapılmış olan
mekân üzerinde sekizgen kasnak üzerine oturtulan büyük kubbeleri 1966
yılında kurşunla kaplanmıştır.
Çay Hamamı
Tek kubbeli, tek bölümlü olan hamam uzun yıllar depo olarak
kullanılmıştır. Belediye tarafından 1956 yılında onarılmış olup, halen
işletilmektedir.
Hanlar , Kervansaraylar ve Medreseler
Sulu Han
Tokat kent merkezinde Sulu Sokakta, Bedesten
yanında yer alan hanın kitabesi olmadığından yapılış
tarihi bilinmemektedir. 1930 yılına kadar cezaevi
olarak kullanılan han 1957 yılında Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından restore edilmiş olup, halen
Belediye tarafından aşevi olarak kullanılmaktadır.
Kuzey – güney yönünde dikdörtgen planlı ve iki katlı olan hanın orijinal
özellikleri restorasyonu esnasında bozulmuştur.
Paşa Han
Tokat kent merkezinde, İvaz Paşa Mahallesi’nde,
Sulu Sokak’ın sonundadır. 1. Sultan Mahmut
zamanında Mehmet Paşa tarafından 1752 yılında
yaptırılmıştır. Paşa Hanın kesme taştan yapılmış
güzel bir portalı ve çevresi sağır duvarlarla kapalı bir
avlusu vardır. Avlu içinde bugün hiç bir yapı izi
kalmamıştır. Güney yönündeki orijinal servis kapısı yerinde korunmakta
olup, portalın orijinal kapısı sökülmüştür. Portalin üst kısmının sağ ve
solunda, zincirle ağaçlara bağlanmış iki hayvan rölyefi dikkat çekmektedir.
Taşhan
Tokat kent merkezinde, Gaziosmanpaşa Caddesi üzerindedir. "Voyvoda
Han" da denilen yapı 1631 yılında yaptırılmış büyük bir Osmanlı anıt
eseridir. Bir süre et ve sebze hali olarak kullanılan han, son yıllarda
restore edilmiştir. Kuzey-güney konumunda, kesme taş ve tuğladan,
dikdörtgen ve iki katlı inşa edilen hanın ortasında, büyük bir avlu yer
almaktadır. 32 odası ve bir mescit mahalli bulunan hanın her iki katında,
avluya bakan revaklar bulunmaktadır. Sadece doğu yönündeki blokun
birinci katında revak yoktur. Kesme taştan yapılmış uzun ve güzel bir
cephesi olan Taşhan'ın batı yönündeki dış duvarları sağırdır. Diğer üç
yanındaki hücrelerde çeşitli meslekten ticarethaneler sıralanmıştır.
Develik Han
Takyeciler Camiinin güneyinde yer almaktadır. Kendi haline terk edilmiş
olan hanın mimari planı ve yapı malzemesine göre, 15. veya 16. yüzyılda
inşa edildiği tahmin edilmektedir. İki katlı revaklı avlusu olan han, kesme
taş, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır.
Bedesten ve Arasta
Sulu Sokakta, Takyeciler Camii’nin doğusundadır. Evliya Çelebi’nin "Sultan
Çarşısı kadar güzel bir çarşıdır. Halep ve Bursa Çarşıları gibi gayet tertip
üzere kurulmuştur" dediği bedestenleri İstanbul Kapalı Çarşı’nın bedesten
bölümünü anımsatmaktadır. Tuğladan örülmüş tonozlar üzerinde on bir
kubbenin yer aldığı bu Osmanlı ticaret merkezinin yapıldığı tarih belli
değildir. 15. veya 16. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Bedestenin güney
ve kuzey yönlerinde karşılıklı birer kapısı vardır. İnce harçla örülmüş kolon
ve tonozlarındaki ustalık son derece ileri düzeyde olan bedesten
görülmeye değer bir mimari eserdir. Bedestenin doğu ve batı bitişiğine
birer arasta ilave edilerek önemli bir yapı grubu oluşturulmuştur.
Mahperi Hatun Kervansarayı
Pazar ilçesinde bulunan kervansaray, 1238 yılında I. Alaattin Keykubat’ın
eşi Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır. Tamamen kesme taşlardan
inşa edilmiş olan yapının çevresi 16 adet takviye kulesiyle
güçlendirilmiştir. Çeşitli motiflerle bezenmiş görkemli portalinden içeri
girildiğinde avlunun iki yanında revaklar göze çarpmaktadır. Tek nefli olan
kapalı bölümünün sade bir portali vardır.
YAĞIBASAN MEDRESELERİ
Anadolu’nun ilk medreselerinden olan Niksar ve Tokat Yağıbasan
Medreseleri 12. yy. ortalarında yapılmışlardır. Kapalı avlulu olan
medreseler plan bakımından da birbirine çok benzemektedir. Yalnız Tokat
Yağıbasan 3 eyvanlı, Niksar örneği ise 2 eyvanlıdır. Moloztaş malzemeyle
yapılmışlardır. Tokat, Sulusokak mevkiindeki medresenin 1247 tarihli
onarım kitabesi Müzede olup, Nizameddin Yağıbasan tarafından yaptırıldığı
yazılıdır. Nizameddin Yağıbasan, Danişmendlilerin Sivas kolunun 3.
hükümdarıdır.
Kazanılan bir zaferin peşinden doğduğu için babası tarafından “Düşman
Basan” anlamına gelen Yağıbasan ismi verilmiştir.
Bazı kaynaklarda yapılış tarihi olarak 552/1157 tarihi verilen Niksar
Yağıbasan Medresesi, Niksar Kalesi üzerindedir. Bugün oldukça harap
durumdadır
Tokat Mağaralar
Ballıca Mağarası :
Doğanın gizemli gücünün en büyük örneği olan
Ballıca Mağarası, Pazar ilçesinden Akdağ’ ın
doruğuna kıvrım kıvrım uzanan yolun 8.km’ sinde yer almaktadır.680
metre boyu, 94 metre yüksekliği, mağara içindeki sarkıt, dikit, sütun,
duvar ve örgü damlataşları, Mağara gülleri ve iğneleri, damlataş havuzları
ve soğan sarkıtlarıyla dünyanın oluşum yönünden en zengin ve ve en
güzel mağaralarından biri kabul edilen Ballıca Mağarası, gezenlerini
büyülemektedir.Hele mağaranın ziyarete kapalı yerlerinin gezilen
yerlerinden daha fazla olduğunu görenlerin şaşkınlığı bir inanılmazlığın
ifadesi olmaktadır.Yaz kış mağara içerisindeki sıcaklığın 18-19 derece
olması da insanı hayrete düşüren bir başka olaydır.1080 metre rakım
yükseklikteki mağara girişi yanında Valiliğimizce yaptırılan tamamen
doğayla uyum içerisindeki ahşap kafeterya ve dinlenme tesislerinde yayık
ayranla çökelekli yemek mutluluğun ta kendisidir.
Tokat Kaplıcalar
Sulusaray Kaplıcası
Sebastopolis antik kenti içerisindeki Nicepolis harabeleri arasında
kaynayan Sulusaray Kaplıcası ilde ve bölgede en önemli olanıdır. Kaplıca
suyu 55 °c.dir. Minarellerine göre tuzlu, sülfatlı-hafif acı su olarak
isimlendirilmiştir.Sulusaray Kaplıcası şu an romatizmal hastalıklardan
rahatsız olanlara şifa vermektedir.1962 yılından sonra modern tesislere
kavuşmuş ve yıldan yıla ilaveler yapılmak suretiyle genişletilmiştir. Bugün
iki oteli olan kaplıca; özel banyolu, sekiz kabine sahip, erkekler ve kadınlar
için ayrı ayrı birer adet umumi havuzlu yıkanma yerleri olan hamamı,
lokanta ve gazinosu ve 20 adet motelle hizmet vermektedir.
Reşadiye Kaplıcası
Ortalama sıcaklığı 40-41°C’dir. Romatizma, felçli hastalıklar ve kireçlenme
gibi hastalıklara karşı tedavi edici bir özelliği vardır. Kaplıca son derece
modern motel, yıkanma havuzları ve tesislere sahiptir. Kasabanın
bitişiğindeki kaplıca belediye tarafından yaptırılan motel ile bütünleşmiştir.
Motel ile 20 adet banyolu oda bulunmaktadır.
Niksar Ayvaz Suyu
Niksar’a 2 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Membaa suyu 0.5 sertlik
derecesine sahiptir. Safra Kesesi ve böbrek taşına yüksek tansiyon ve
damar sertliği hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.
KAYNAK: Tokat İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Benzer belgeler