buradan - Diğer – alicinki.com

Transkript

buradan - Diğer – alicinki.com
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
İÇİNDEKİLER
GAZİANTEP’E 9 BİN KONUT 11 OKUL .................................................................................................................................................. 4
Bayraktar: Kenstel Dönüşüm Ülkemizin Olmazsa Olmazıdır .............................. 6
TÜRKİYE’NİN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK CAMİİ KAHRAMANMARAŞ’A İNŞA EDİLİYOR ............ 8
TÜRKİYE’NİN İLK YEŞİL SERTİFİKALI KAMU BİNASININ TEMELİ ATILDI .................................. 8
BAKAN BAYRAKTAR, OVİT TÜNELİ TEMEL ATMA TÖRENİNE KATILDI ................................. 10
KARS’TAKİ KONUTLARIN YARISI yENİLENECEK ............................................................................................................ 10
Enerji yeşile dönüyor .................................................................................................................................................................................... 34
BEDENSEL ENGELLİLER ve KENTSEL YAŞAM ....................................................................................................................40
TOPRAK KİRLİLİĞİ KONTROLÜ KRİTERLERİ HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME............44
DÜNYA TURU ...............................................................................................................................................................................................................................76
18
68
DENİZ KAPLUMBAĞAsI
Başbakan Erdoğan ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın deprem sonrası
Van’da yaptıkları incelemeler neticesinde verdikleri talimatlar birbiri ardına
uygulanıyor.
12
26
YEŞİL BİNALAR
50
Emir sultan
60
KÜLLERİNDEN
DOĞAN ŞEHİR
n
36
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN
7 GÖSTERGESİ
Yeni teknikler, tercihler ve tasarımlar
sektördeki değişimleri işaret ederken
aynı anda gelecekte göreceğimiz
mimari tasarımlar hakkında bilgi veriyor.
MODERN VE GÜVENLİ VAN İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI
KENTSEL DÖNÜŞÜM
BAŞLIYOR
2
30
MİMARLIKTA 5 YENİ AKIM
"Bedeli ne olursa olsun."
Bursa'nın manevi mimarı,
çağları aşan bir kimlik ve bir gazi
derviş örneği.
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Hükümetler Arası İklim Değişikliği
Paneli’nde iklim değişikliğinin 7 temel
göstergesi belirlendi.
Araştırmalara göre yeşil
binalar, finansal başarıda
önemli rol oynuyor.
Kalesi, gölü, kedisiyle Van.
Ülkemizde deniz kaplumbağalarının
yuvalama yoğunluğu açısından 20
bölge tespit edilmiştir.
YENİ VAN İÇİN
GERİ SAYIM BAŞLIYOR
YIL: 1 SAYI: 6 HAZİRAN 2012
DB Yapım Ajans adına
Sahibi ve
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Şenol Selçuk Turan
Yayın Koordinatörü
Necati Eren
Yayın Kurulu
Ümit Kaçar
Ali İhsan Kıraç
Yakup Türkmen
Sezgin Demircioğlu
Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar
Haber Merkezi
Aydın Pınar
Fatma Yavaş Yıldırım
Hazal Çelik
Betül Demir
Tasarım
DB Yapım
Ali Çınkı
Fotoğraflar
Selahattin Aydınlı
Sıtkı İlanbey
Yönetim Yeri
Aşağı Öveçler Mahallesi
1333 Sokak No: 17/12
Çankaya, Ankara
Tel : 0 312 472 47 45
Faks : 0 312 472 47 46
Türü
Yaygın Süreli
Baskı
Fersa Ofset Baskı Tesisleri, Ankara
Tel : 0 312 386 17 00
Basım Tarihi
Haziran 2012 - Ankara
Çevre ve Şehircilik Dergisi’nin altıncı sayısıyla karşınızdayız.
Türkiye’nin ve dünyanın çevre ve şehircilik gündemiyle, haber, makalele
ve yorumlarla dopdolu bir sayı hazırladık sizler için.
Haziran ayının kapak konusu “Modern ve Güvenli Van İçin Geri Sayım
Başladı”. Gerek Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, gerekse Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın deprem sonrası Van’da yaptıkları incelemeler
sonrasında başlattıkları süreç dosyamızda anlatılıyor. Mekansal Planlama
Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan çalışmada, kent merkezinde ve
köylerde hayata geçirilecek olan konut projeleri ve dönüşüm sürecinin
ayrıntıları aktarılıyor.
“Kentsel Dönüşüm Başlıyor” başlıklı dosyamız, bu alandaki yasal düzenlemeleri ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Bedeli ne olursa olsun gerçekleştireceğiz” diye başlattığı sürecin ayrıntıları ele alınıyor.
Aydın Derin’in hazırladığı “Yeşil Bina Kalkınmayı Beraberinde Getiriyor”
başlıklı çalışma, sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışı ile tasarlanan
yeşil binaların ekonomiye katkıları dile getiriliyor. Aydın Derin ayrıca, “İklim Değişikliğinin 7 Göstergesi” başlıklı çalışmasını sizler için hazırladı.
CBS Genel Müdür Yardımcısı Muhammet Maden, Bedensel Engelliler
ve Kentsel Yaşam başlıklı makalesiyle, çevresel etmenlerin engellilerin
hayatındaki rolünü ele alıyor.
Haziran sayımızda Kadim Şehirler köşemizin konuğu Van. ”Küllerinden Doğan Şehir” başlıklı yazıyı Hasan Hüseyin Öz sizler için kaleme aldı.
Keyifli bir çalışma.
“Şehir Yüzlü İnsanlar” köşemizin bu ayki misafiri Emir Sultan Hazretleri ve elbette onun manevi mimarisiyle hayat bulan Bursa. Ümit Kaçar
sizler için araştırdı ve yazdı.
Necati Eren, Nihad Sami Banarlı’nın klasikleşen eseri “Türkçe’nin
Sırları”nı sizler için tanıttı. Genç kuşakların dil sevgisine katkı sağlaması
umuduyla sizlere sunuyoruz.
Fatma Yavaş Yıldırım, Antalya ile başladığı çocuk oyunları serüveninde
bu ay Kayseri’de.
Haziran sayımızdan sadece birkaç başlık sunduk. Çevre ve Şehircilik
Dergisi, kendi ilgi alanında sizleri bilgilendirirken, bir yandan da tarihe,
doğal güzelliklerimize kapılar aralamayı sürdürüyor.
Bir sonraki sayımızda tekrar karşınızda olmayı umut ediyoruz.
Saygılarımızla...
ISSN 2147-1649
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
3
HABER
GAZİANTEP’E 9 BİN KONUT 11 OKUL
Gaziantep Şahinbey Belediyesi tarafından yaptırılan 250 konutun kura
çekme törenine katılan Bakan Bayraktar, Gaziantep’e bugüne kadar 9
binden fazla konut ve 11 okul inşa ettiklerini söyledi.
Şahinbey Belediyesi tarafından Serinevler Mahallesi’nde yapımı tamamlanan ve
dar gelirli ailelere yönelik satışa sunulan
250 konutun kura çekiliş töreni, Çevre ve
Şehircilik Bakanı Bayraktar ve AK Parti
Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in
katılımıyla Kamil Ocak Stadyumu’nda gerçekleştirildi.
Bakan Bayraktar, törendeki konuşmasında, Gaziantep’in 1 milyon 800 bine
yaklaşan nüfusuyla Türkiye’nin yükünü
çeken ve ülkede adeta “bir amiral gemisi”
durumuna gelen önemli bir metropol şehir
olduğunu söyledi.
Hükümetin 9,5 yıllık iktidarı döneminde Gaziantep’e son derece önem ver-
BAŞKAN TAHMAZOĞLU’NU
TEBRİK ETTİ
Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet
Tahmazoğlu’nu hizmetlerinden dolayı
kutlayan Bakan Bayraktar, bugüne kadar
devletten 1 kuruş almadan belediyenin kendi imkânlarıyla 80 milyon liranın üzerinde
yatırım yaptığını, kamulaştırma yaptığını,
konut yapımına devam ettiğini kaydetti.
TOKİ olarak geçen dönemde Gaziantep’e
9 binin üzerinde konut, 11 tane ilköğretim
okulu, lise ve sağlık tesisleri yaptıklarını
anlatan Bakan Bayraktar, şöyle konuştu:
“Bundan sonra daha yoğun şekilde
yapmaya devam edeceğiz. Niye? Gaziantep göç alıyor, şehirleşme artıyor. Sadece
sayesinde bu işleri yapıyoruz, ama esas sizin
dualarınız sayesinde bunu yapıyoruz. Onun
için sizin hizmetkârınız olmaya, size hizmet etmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
ÇALIŞAN BELEDİYEYE
DAHA FAZLA YARDIM
Kura çekimine 2 bin 500 kişinin katılmaya hak kazandığını hatırlatan Bakan
Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama bunlardan 250’si kurada konut
kazanabilecek. Geriye kalan 2 bin 250’si
konut alamayacak. Biz de üzüleceğiz. Fakat şunu çok net ifade ediyorum; bu akşam Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Kanunumuz Meclis’ten geçti. Yüce
Meclis’e de teşekkür ediyorum. Bu kanunla
imkânlarımız artacak. Biz de hangi belediye
çok çalışıyorsa, hangi belediye başarılıysa,
hangi belediye kentsel dönüşümü yaparken vatandaşı incitmiyorsa, sosyal devlet
anlayışının gereklerini yerine getiriyorsa
o belediyeye daha fazla yardım edeceğiz.”
KİRA ÖDER GİBİ
EV SAHİBİ OLACAKLAR
Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu’nu hizmetlerinden dolayı kutlayan Bakan Bayraktar, Tahmazoğlu’nun
bugüne kadar devletten 1 kuruş almadan belediyenin kendi
imkânlarıyla 80 milyon liranın üzerinde yatırım yaptığını, kamulaştırma yaptığını, konut yapımına devam ettiğini kaydetti.
diğini ifade eden Bakan Bayraktar, “Biz
de Gaziantep’e daha değişik bir gözle bakıyoruz. Gerek Büyükşehir Belediye Başkanımız gerekse Şahinbey, Şehitkâmil ve
diğer belediye başkanlarımız çalışıyorlar.
Biz de bugüne kadar bu arkadaşlarımızla beraber olduk. Bundan sonra beraber
olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
4
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Şahinbey’in nüfusu 750 bini geçti. Bu bakımdan bizler, sizlerin çocuklarının, gençlerinin daha iyi ortamda yetişmesi için çok
daha fazla çalışmak mecburiyetindeyiz.”
Şahinbey Belediyesi’nin yaptığı 300
konutun mütevazı, ama önemli bir proje olduğunu ifade eden Bakan Bayraktar,
vatandaşlara seslenerek, “Sizin oylarınız
Kurada ismi çıkmayan 2 bin 250 vatandaşa üzülmemelerini tavsiye eden Bakan
Bayraktar, konut yapmaya devam edeceklerini vurguladı. Serinevler Mahallesi’ndeki
konutların sosyal donatılarıyla yapıldığını,
85 metrekareye sahip olan 2+1 konutların
38 bin TL olduğunu, 10 yıl vadede aylık
250 TL taksitle ödeme yapılacağını belirten
Bakan Bayraktar, “Ve sadece enflasyon oranında zam gelecek, yılda bir sefer. Kira öder
gibi hatta aidat öder gibi taksitlerle. Bunu
artıracağız. Sizleri yuva sahibi yapmak, sağlam ev sahibi yapmak, sosyal donatısı olan
evlere kavuşturmak bizim boynumuzun
borcudur” şeklinde konuştu.
“Sizden sadece dua istiyoruz. Allah razı
olsun, deyin yeter” diyen Bakan Bayraktar,
vatandaşların hayat standardını artırmak için
ellerinden gelini yapmaya, Gaziantep’te milletvekilleriyle, Başbakanın talimatlarına uygun olarak adeta bir seferberlik ruhu içinde
çalışmaya, yatırım yapmaya ve hizmet yapmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.
HABER
Bayraktar: KentSel Dönüşüm
Ülkemizin Olmazsa Olmazıdır
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) tarafından düzenlenen
12. Gayrimenkul Zirvesi’nde konuşan Bakan Bayraktar, “Kentsel dönüşüm,
Türkiye’nin olmazsa olmazıdır” dedi.
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) tarafından Hasköy İplik
Fabrikası’nda düzenlenen 12. Gayrimenkul Zirvesi’nin açılışında konuşan Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar,
dünyada zenginliğin ve servetin en temel
olgusunun gayrimenkul, bir şehrin en temel
göstergesinin de binaları olduğunu söyledi.
Türkiye’de artık taşların yerine oturduğunu ve olması gereken konuların birer birer kendi kaidesi üzerine yerleştiğini
ifade eden Bakan Bayraktar, 2B Yasası’nın
yürürlüğe girdiğini ve yabancılara mülk
satışını düzenleyen Tapu Kanunu ve Kadastro Kanunu’nda değişiklik yapan tasarının yasalaştığını hatırlattı.
miz noktada, 6-6,5 milyon konut deprem
aksı üzerinde ve eskiden yapılmış riskli
konutlar” dedi.
Deprem aksı üzerinde olan bu konutların bir zaman dilimi içinde mutlaka yenilenmesi gerektiğinin altını çizen
Bakan Bayraktar, “Bunun için kararlı olmak lazım, bilinçli olmak lazım ve cesur
olmak lazım. Biz bunu halkımızla, belediyelerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla
birlikte yapacağız” diye konuştu. Bakan
Bayraktar, depremlerin artık Türkiye
için kaos olmaktan çıkması gerektiğini
vurguladı.
YABANCILARA MÜLK
SATIŞINDA YENİ DÖNEM
GAYRİMENKUL SEKTÖRÜ
KRİZİ SONA ERDİRDİ
Dünyanın ekonomik krizlerden, gayrimenkul sektörünü canlandırarak çıktığını
hatırlatan Bakan Erdoğan Bayraktar, Türkiye’nin de son yıllarda yaşanan krizlerden
etkilenmemesinde en önemli sektörün inşaat sektörü olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin dünyada, Çin’den sonra
ikinci sırada büyümeyi yakaladığını belirten Bakan Bayraktar, “Biz sürekli büyüyoruz. İnşaat sektörü bizim en kuvvetli
sektörümüzdür. Dünyada sayısal bakımdan
en çok iş yapan firmalar Çin’den sonra
Türkler’dir. Bu avantajımızı mutlaka kullanmamız lazım” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN yüzde 75’İ
ŞEHİRLERDE YAŞIYOR
Dünya nüfusunun yüzde 50’sinden
fazlasının, Türkiye’de de yüzde 75’inin
şehirleştiğini anlatan Bakan Bayraktar,
şunları kaydetti:
“Türkiye’de şu anda kasaba ve şehirlerde olan yaklaşık 20 milyon konutun röntgenini çekmek zorundayız. Niye? Enerjiyi
savurduğu için bu binalara bakmak zorundayız. Niye? Bize modern bir binanın sağ-
6
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Depremlerin Türkiye için
kaos olmaktan çıkması
gerektiğini belirten Bakan
Erdoğan Bayraktar, ülkedeki
20 milyonluk konut stokunun
6-6,5 milyonunun deprem
aksı üzerindeki riskli
konutlardan oluştuğunu,
bunların en kısa sürede
yenilenmesi gerektiğini
söyledi.
ladığı konforu sağlamadığı için bu binalara
bakmak durumundayız. En önemlisi biz
bir deprem kuşağında yaşıyoruz.”
DEPREMLER KAOS
OLMAKTAN ÇIKMALI
Bakan Erdoğan Bayraktar, 20 milyon
konutun yaklaşık 5 milyonunun son 9 senede yapıldığını aktararak, “Şimdi geldiği-
Yabancılara mülk satışını düzenleyen
Tapu Kanunu ve Kadastro Kanunu’nda
değişiklik yapan tasarının yasalaşmasına
ilişkin bir soru üzerine Bakan Erdoğan Bayraktar, “Bu yasa, Türkiye’de yabancıların
mülk edinmelerini düzenleyen yasadır.
Mütekabiliyet var yine. Ülke menfaatleri
neyi gerektiriyorsa, ekonomik bakımdan,
stratejik bakımdan, ülkenin tarihi dokusu
bakımından, geleceği bakımından, ülkenin
menfaatlerini kollayarak, modern dünyanın yaptıkları neyse biz de onu yapmaya
çalışıyoruz” diye konuştu.
STRATEJİK BÖLGELERDEN
SATIŞ YAPILMAYACAK
Bu alanda öz güveni olan, gelişmiş ülkelerin yaptıklarını yapmaya çalıştıklarını
ifade eden Bakan Bayraktar, askeri ve stratejik bölgeler ile tarihi doku bakımından
önemli bölgelerden satış yapılmayacağını
vurguladı.
Bakan Erdoğan Bayraktar, gerçek kişilerin de Medeni Kanun ve Kat Mülkiyeti
Kanunu çerçevesinde mülk edinebileceğini
ifade ederek, oturmak için iznin söz konusu
olduğunu ve bunun süresini uzatmak için
de çalışma yaptıklarını belirtti.
HABER
TÜRKİYE’NİN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK CAMİİ
KAHRAMANMARAŞ’A İNŞA EDİLİYOR
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile birlikte Kahramanmaraş’ı
ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar, Türkiye’nin en büyük
üçüncü camii konumundaki Abdulhamithan Camii’ni ziyaret etti. Abdulhamithan
Cami Vakfı Başkanı Ömer Faruk Şirikçi’den
camiyle ilgili bilgi alan Bakan Bayraktar,
cami şeref defterini de imzaladı.
Gazetecilerin “Bakanlık olarak camilerin mimarisiyle ilgili çalışmalarınız olacak
mı?” şeklindeki sorusu üzerine Bakan Bay-
raktar, “TOKİ olarak 500 binin üzerinde
konut yaptık bununla birlikte 400’e yakın
cami yaptık. Orada hızlı ve ucuz yapmak
için bir sistem, politika izledik ama bundan
sonra camilere de binalara da mimari yönden, cephe yönünden kentsel tasarımlara
çok daha dikkat ediyoruz” diye konuştu.
“Bize haz veren tarihten gelen
Gazneliler’den, Karahanlılar’dan gelen
ağırlıklı olarak Selçuklu ve Osmanlı’dan
gelen cami mimarisidir” diyen Bakan Bayraktar, ecdadın 3 kıtaya yayılırken oralarda
güzel camiler yaptığını, onları tekrar ihya
etmek için bu tarz camiler yapmaya gayret
edeceklerini vurguladı.
İstanbul Ataşehir’de “Mimar Sinan”
ismiyle 15 bin kişilik cami yaptıklarını
hatırlatan Bakan Bayraktar, şöyle devam
etti: “Yine İstanbul’da bu tarzda 6 cami
inşaatımız devam ediyor. Simgesel bir
cami için de çalışmalarımız devam ediyor.
Bunlar hem şehre güzellik katıyor hem de
marka değerini artırıyor. Şehre bir simge
özelliği kazandırıyor.”
TÜRKİYE’NİN İLK YEŞİL SERTİFİKALI KAMU BİNASININ TEMELİ ATILDI
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar , “Türkiye’nin ilk yeşil sertifikalı kamu binası olma özelliğini taşıyacak
Küçükçekmece belediye binasının Halkalı Meydanı’ndaki temel atma töreninde
yaptığı konuşmada, İstanbul’da insanların beklediği kentsel dönüşümü beraber
yapacaklarını söyledi.
Kentsel dönüşümü yaparken İstanbul’daki binaları sadece deprem riskinden
kurtarmayacaklarını, modern ve çağdaş
şekilde yapmayı planladıklarını anlatan
Bayraktar, bundan sonra yapılacak tüm
8
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
binaların yeşil, izolasyonlu ve enerjiyi
savurmayan binalar olacağını kaydetti.
“Aldığınız aylık gelirin, yüzde 1520’sini yakıta, enerjiye veya elektriğe harcamayacaksınız” diyen Bayraktar, “Binalar
akıllı olunca, çok daha az masraf olacak.
Yılda 55 milyar dolar enerji ithalatına para
ödüyoruz. Yapacağımız tasarrufla bunun
10-12 milyar dolarını tasarruf edeceğiz.
O zaman ülkemizin kalkınma hızı daha
da artacak. Yapacağımız binalarda yeşil
alanlar, parklar, eğitim ve yeni tesisler olacak. İnsanlar daha hızlı çalışma ve eğitim
alanlarına ulaşacak. Türkiye topyekûn kalkınacak” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin gayri safi milli hâsılasının
800 milyar dolara çıktığını belirten Bayraktar, “Dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisi olduk. Şimdi çevrecilikten bahsediyoruz. 20 senedir bitmeyen kamu
binaları vardı, şimdi biz 700 bin nüfuslu
Küçükçekmece Belediyemize çevre dostu,
elektronik sistemle donanmış, çatısı yeşil
alan olan, elektrik enerjisi ve yağmurdan
istifade eden akıllı bina ve yeşil bina yapıyoruz” diye konuştu.
HABER
BAKAN BAYRAKTAR, OVİT TÜNELİ
TEMEL ATMA TÖRENİNE KATILDI
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar, Rize’nin İkizdere ilçesinde 2
bin 640 rakımlı Ovit Dağı’na yapılacak
14 bin 700 metre uzunluğundaki Ovit
Tüneli’nin temel atma törenine katıldı.
Geçit, tamamlandığında Türkiye’nin en
uzun, dünyanın ise 2. en uzun çift tüplü
tüneli olacak.
İkizdere ilçesi Sivrikaya köyü Ovit
Dağı mevkiinde gerçekleştirilen temel
atma törenine, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın yanı sıra Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker,
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, AK Parti
Rize milletvekilleri Hasan Karal ve Nusret Bayraktar, Karayolları Genel Müdürü
Cahit Turan, Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu, Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk, Van Valisi Münir Karaloğlu, Rize,
10
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Diyarbakır ve Mardin illerinin ticaret ve
sanayi oda başkanları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki çok sayıda sivil
toplum kuruluşlarının temsilcileri ile Rize
ve Erzurum’dan gelen çok sayıda vatandaş katıldı.
KARS’TAKİ KONUTLARIN YARISI yENİLENECEK
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere
Kars’ı ziyaret eden Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar, Vali Ahmet
Kara’yı makamında ziyaret ederek, şehrin
sorunları hakkında brifing aldı.
Burada yaptığı konuşmada, Yeni
Kentsel Dönüşüm Yasası’ndan sonra ilk
kentsel dönüşüm çalışmalarını Kars’ta
inceleyeceğini belirten Bakan Bayraktar,
yasa kapsamına giren binaların yıkılarak
yenilerinin yapılmasına ve çevre duyarlılığına son derece önem verdiklerini söyledi. Kars’ta ilk etapta 702 konutun ihalesini yapacaklarını kaydeden Bayraktar,
bu rakamın etaplar halinde 7 bine kadar
çıkacağını ifade ederek, konut sayısı 7
bine çıktığı zaman Kars’ın konutlarının
yarısının yenilenmiş olacağını ve şehrin
hak ettiği konuma geleceğini söyledi.
Daha sonra, Bakan Bayraktar ve
beraberindeki heyet, Hasan Harakani
Türbesi’ni ve kültür merkezini ziyaret
etti.
KENT
KENTSEL DÖNÜŞÜM BAŞLIYOR
Başbakan Erdoğan’ın “bedeli ne olursa olsun
gerçekleştireceğiz” dediği kentsel dönüşümle ilgili Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.
B
aşbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın büyük önem
verdiği ve “bedeli ne
olursa olsun gerçekleştireceğiz” dediği kentsel
dönüşümle ilgili “Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı”, TBMM Genel
Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.
Yasa, afet riski altındaki alanlar ile
bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, sağlıklı ve
güvenli yaşama çevrelerini oluşturmak
üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere
dair esasları düzenliyor.
Yasaya göre, riskli yapıların tespiti,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
hazırlanacak yönetmelikte belirlenen
12
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
çerçevede, öncelikle yapı malikleri veya
kanuni temsilcilerince, masrafları kendilerine ait olmak üzere, bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılacak.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, riskli
yapıların tespitini süre vererek, sahiplerinden isteyebilecek. Tespitler, verilen
sürede yaptırılmazsa, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya belediyeler ile il özel
idarelerince yapılacak. Bu tespitlere karşı ev sahipleri, 15 gün içerisinde itiraz
edebilecek.
Bakanlığın talebi üzerine Askeri Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu
kapsamında bulunan yerler de dahil olmak üzere, Hazine’nin özel mülkiyetinde
bulunan riskli alanlarda ve rezerv yapı
alanlarındaki taşınmazlardan; kamu ida-
relerine tahsisli olanlar, Milli Savunma
Bakanlığı’nın görüşü alınıp Bakanlar Kurulu kararıyla; kamu idarelerine tahsisli
olmayanlar ilgili kamu idaresinin görüşü
alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na
tahsis edilecek veya TOKİ’ye ve belediyeye
bedelsiz devredilebilecek.
Hazine dışındaki kamu idarelerin mülkiyetinde olan taşınmazlar da TOKİ’ye
veya belediyeye bedelsiz devredilebilecek.
Tahsis ve devir tarihinden itibaren
3 yıl içinde ve gerekli görülen hallerde bakanlığın talebi üzerine, Maliye
Bakanlığı’nca uzatılan süre içinde amacına
uygun kullanılmadığı tespit edilen taşınmazlar, bedelsiz olarak ve resen tapuda
Hazine adına tescil edilecek veya önceki
maliki olan kamu idaresine devredilecek.
HER TÜRLÜ İMAR VE
YAPILAŞMA GEÇİCİ OLARAK
DURDURULABİLECEK
TOKİ veya belediye, kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar süresince, riskli
alanlarda, riskli alanların bulunduğu taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında, her
türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici
olarak durdurabilecek. Bu taşınmazlar,
tahsis ve devir işlemleri sonuçlandırılıncaya
kadar Maliye Bakanlığı’nca satılamayacak,
kiraya verilemeyecek, tahsis edilemeyecek.
Bakanlık, belediye ve TOKİ’nin talep
etmesi halinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki yapılar
ile riskli yapılara, elektrik, su, doğalgaz
hizmetleri verilmeyecek, verilen hizmetler
de durdurulacak.
YIKIM İÇİN 60 GÜN SÜRE
Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar
ve rezerv alanlarındaki uygulamalarda
öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esas olacak. Anlaşma ile
tahliye edilen yapıların maliklerine kira
yardımı yapılabilecek. Riskli bulunan yapıların maliklerine, bu yapıların yıktırıl-
ması için 60 günden az olmamak üzere
süre verilecek. Bu süre içerisinde yapı,
malik tarafından yıktırılmadığı takdirde,
yapının “idari makamlarca yıktırılacağı”
belirtilip, tekrar süre verilerek tebligatta
bulunulacak.
GÜÇLENDİRME KREDİSİ VERİLECEK
Üzerindeki bina yıkılarak, arsa haline
gelen taşımazlardaki daha önce kurulan
kat irtifakı ve kat mülkiyeti, malikleri adına
payları oranında tescil edilecek.
Kanun uyarınca, yapılan konutların
iş yerlerinin bedellerinin belirlenmesinde
ve ilgililerin borçlandırılmasında, sosyoekonomik durumlar, doğal afetin ortaya
çıkardığı neticeler ve sosyal devlet anlayışının gerekleri gözetilerek uygulama
gerçekleştirilecek.
Kanunun uygulanacağı alanlar dışında
olmakla birlikte kanunun amaçları çerçevesinde güçlendirilebileceği teknik olarak
belirlenen yapılar için de dönüşüm projeleri özel hesabından “güçlendirme kredisi”
verilebilecek.
Bakanlık, TOKİ ve belediye, danışmanlık, yazılım, araştırma, kadastro, kamulaştırma gibi bazı çalışmaları, Kamu İhale
BAKANLIĞIN
GÖREVLERİ
Kanunla, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın kurulmasına ilişkin KHK’da
da değişiklik yapıldı.
Bakanlık, görev alanına giren konularda
her türlü etüt, plan, proje, maliyet
hesaplarını ve yapım işlerini, yapı
denetim sistemini oluşturarak Yapı
Denetimi Hakkında Kanun ile kendisine
verilen görevleri yapacak. Gecekondu,
kıyı alanları ve tesisleriyle, niteliğinin
bozulması nedeniyle orman ve mera
dışına çıkarılan alanlar dahil, kentsel,
kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak
iyileştirme, yenileme ve dönüşüm
uygulamalarında idarelerce uyulacak
usul ve esasları belirleyecek.
Bakanlıkça belirlenen finans ve ticaret
merkezleri, fuar ve sergi alanları,
eğlence merkezleri, şehirlerin ana
giriş düzenlemeleri gibi şehirlerin
marka değerini artırmaya ve şehrin
gelişmesine katkı sağlayacak özel
proje alanlarına dair her tür ölçekte
etüt, harita, plan, parselasyon planı ve
yapı projelerini yapacak, yaptıracak
ve onaylayacak. Kamulaştırma, ruhsat
ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesini
sağlayacak, yapı kullanma izinlerini
verecek ve bu alanlarda kat mülkiyeti
kurulmasını temin edecek. Ayrıca,
gecekondu Kanun uyarınca TOKİ
tarafından yapılan uygulamalara
ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita,
plan ve parselasyon planları yapmak,
yaptırmak, onaylamak, ruhsat işyerlerini
gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini
vermek ve bu alanlarda kat mülkiyeti
kurulmasını sağlayacak.
Kanunla Altyapı Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün adı, Altyapı ve Kentsel
Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü
oluyor ve görevlerinde değişiklik
yapılıyor.
Bakanlığa 10 daire başkanı kadrosu
verilecek.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
13
KENT
KENTSEL
DÖNÜŞÜM YASASI
İLE TÜRKİYE
BÜYÜK BİR
KALKINMAYI
YAKALAYACAK
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar, TBMM tarafından kabul
edilen kentsel dönüşüm yasasıyla
vatandaşın riskli evini kendisinin tespit
edeceğini ve dönüşümü sağlayacağını
ifade etti.
Türkiye’nin çeşitli yerlerinde halen 166
noktada kentsel dönüşüm yapıldığını
belirten Bayraktar, vatandaşın desteği
olmadan, vatandaşa rağmen yol
alınamayacağını söyledi.
Afet riski altındaki alanların dönüşümüyle
Türkiye büyük bir kalkınmayı
yakalayacağını, kentsel dönüşümün
Türkiye’nin gelişmesini ve kalkınmasını
hızlandıracağını kaydeden Bayraktar,
inşaat sektörünün daha da gelişeceğini
dile getirdi.
Şehirleri ve binaları güzelleştirecek olan
kentsel dönüşümle inşaat sektörünün
ve teknik müşavirlik sisteminin de
gelişeceğini kaydeden Bayraktar,
inşaat malzemesi üretiminin artacağını,
ucuzlayacağını ve buna bağlı olarak da
ihracatın artacağını ifade etti.
Kentsel dönüşümün sadece “binaları
yıkıp yapmaktan” ibaret olmadığını,
insanların refahına yönelik bir çalışma
olacağını dile getiren Bayraktar, şunları
söyledi:
“Dünyanın en zor işidir. Dünyaya
baktığımızda bugün Brezilya çok
ciddi şekilde zorlanmaktadır. Meksika
zorlanmaktadır, Mısır zorlanmaktadır.
Tayland zorlanmaktadır. Ama biz
onlardan iki üç adım öne geçtik. Bu
yasa bizim elimizi kuvvetlendirecek.
Bu yasa vatandaş eksenli bir yasadır.
Vatandaşımızın hayatını, canını, malını
korumaya yönelik yasadır. Kaynağını
da üretebilirsek... Periyotlar yaptık,
plan program yaptık, yapıyoruz 2, 5,7,
10, 15 ve 20 senelik zaman içerisinde
uzun soluklu bir iş ama bir seferberlik
ruhu içerisinde vatandaşımızın desteğini
alarak, sivil toplum kuruluşlarımızın,
medyamızın, üniversitelerimizin,
akademisyenlerin ve bu işe kafa yorması
gereken bütün aktörlerin desteğini
almak suretiyle bütünleşerek, beraberce
siyaset üstü, vatan eksenli, millet eksenli
anlayışla bu işe Bismillah dedik.”
14
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Riskli bulunan yapıların maliklerine, bu yapıların
yıktırılması için 60 günden az olmamak üzere süre
verilecek. Bu süre içerisinde yapı, malik tarafından
yıktırılmadığı takdirde, yapının “idari makamlarca
yıktırılacağı” belirtilip, tekrar süre verilerek tebligatta
bulunulacak.
Kanunu’na tabi olmaksızın, ortak hizmet
uygulamalarıyla da gerçekleştirebilecek.
Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren 30
gün içinde dava açılabilecek. Bu davalarda
yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyecek.
Riskli yapıların tespiti, tahliyesi ve
yıktırma iş ve işlemleri ile değerleme işlemlerini engelleyenler hakkında, işlenen
fiilin ve halin durumuna göre, Cumhuriyet
Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulabilecek. Bu yapıların, tespiti, tahliyesi ve
yıktırılması iş ve işlemlerine dair görevlerinin gereklerini yerine getirmeyen kamu
görevlileri hakkında ise tabi oldukları ceza
ve disiplin hükümleri uygulanacak.
Kanun kapsamındaki iş, işlem ve uygulamaların özelliği ve aciliyeti gözetilerek
yapılacak olan planlar, İmar Kanunu’ndaki
kısıtlamalara tabi olmayacak. Kapsamdaki
alanlara ilişkin iş, işlem ve uygulamalar
hakkında ilgili diğer kanunların bu kanunu
engelleyici hükümleri ile diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri uygulanamayacak.
ORMANLIK ALANLAR AFET
SONRASINDA BARINMA YERİ
Şehrin içindeki veya yakın çevresindeki
ormanlık alanlar, afetler öncesinde piknik
alanı ve mesire yeri, afetler sonrasında
da barınma yeri olarak kullanılabilecek.
Gecekondu sahibine, gecekondusuna
karşılık konut verilinceye, nakde dönüştürülüp ödeninceye veya konut yapmak üzere
arsa tahsisi yapılıncaya kadar gecekondusu
yıktırılamayacak. Gecekondu sahiplerine
gerekirse nakdi yardım yapılabilecek.
Gecekondu sahibine, gecekondusuna karşılık konut
verilinceye, nakde dönüştürülüp ödeninceye veya konut
yapmak üzere arsa tahsisi yapılıncaya kadar gecekondusu
yıktırılamayacak. Gecekondu sahiplerine gerekirse nakdi
yardım yapılabilecek.
Yasada, afet riski altında bulunan alanların dönüştürülmesinin, oldukça fazla kamulaştırma ve yıktırma işlemini ve buna
bağlı ihtilafları gündeme getireceğinden,
mahkemelerde görev yapacak bilirkişilerin
sayısının artırılmasını öngören değişiklikler
de bulunuyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği’ne bağlı meslek odalarınca; nüfusu
500 binin altında olan yerler için 25-50,
nüfusu 500 bin-1 milyon arasında olan
yerler için 50-100, nüfusu 1-3 milyon olan
yerler için 100-150, nüfusu 3 milyonun
üzerinde olan yerler için 150-350 bilirkişinin ismi ve adresinin yer aldığı listeler
valiliklere verilecek. Taraflar bilirkişi seçmekte anlaşamazlarsa kura ile seçilecek.
Sermaye Piyasası Kurulu’nun kayıtlı
değerleme uzmanları, bilirkişilik yapabilecek. Yeterli değerleme uzmanı bulunan
yerlerde, öncelik bu uzmanlara verilecek.
TOKİ’nin, konut talep eden kurum ve
kuruluşla imzaladığı protokolde belirle-
nen inşaat bedelinin yüzde 3’ü ile yüzde
10’u arasında alacağı idare hizmet payı,
TOKİ’nin geliri olacak.
YENİLEME ALANLARI
Yenileme alanları; il özel idarelerinde
il genel ve belediye meclislerinin üye tam
sayısının salt çoğunluğunun kararıyla belirlenecek. Yenileme alanlarıyla ilgili alınan
kararlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
teklifiyle Bakanlar Kurulu’na sunulacak.
Kamu hizmeti için ayrılan alanlar hariç olmak üzere; yenileme alanı sınırları
içinde toplu yapı olarak sınırları imar ve
parselasyon planlarında belirlenmek kaydıyla, yapılı veya yapısız imar parsellerine
belediye veya il özel idaresi ve diğer ilgili
kurullar tarafından tasdik edilen mimari
projelere uygun olarak, toplu yapı olarak
tek bir kat mülkiyeti tesis edilebilecek.
Belediyeler ve il özel idareleri; bu alanlar içindeki parsel maliklerinin sosyal altyapı ve tesisleri, ortak kullanım yerleri,
BÜTÇEYE
ÖZEL GELİR
KAYDEDİLECEK
TOKİ’ye, belediyelere ve diğer kamu
kuruluşlarına tahsis edilen veya
devredilen yerlerde, 2 yıl içinde
dönüşüm ve iyileştirme çalışmaları
yapılmamışsa bu taşınmazların tahsisleri
kaldırılacak ve Maliye Bakanlığı’na
devredilecek.
Dönüşüm gelirlerinden 2012’de elde
edilecek olanlar, genel bütçeye özel gelir
olarak kaydedilecek.
TRT, ulusal, bölgesel ve yerel yayın
yapan özel televizyonlar, radyolar ayda
en az 90 dakika afet riskinin azaltılması,
kentsel dönüşüm konularında uyarıcı ve
eğitici yayınlar yapacak.
Boğaziçi Kanunu kapsamında kalan geri
görünüm ve etkilenme bölgelerindeki
alanlarda da dönüştürme kapsamına
alınacak.
Kanun kapsamında, dönüştürme
çalışmalarının yapılacağı alanda tarihi
değerlerin bulunması halinde, Kültür
ve Turizm Bakanlığından “uygundur”
görüşü alınacak.
Afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesi hizmetleri için kanun
ile öngörülen dönüşüm projeleri özel
hesabından çalışmalarda kullanılmak
üzere kaynak aktarılabilecek.
Kanun kapsamında kamulaştırma
bedelinin tespiti ve taşınmazın tesciline
ilişkin davalarda görev alacak bilirkişiler,
Sermaye Kanunu’na tabi olarak
faaliyet gösteren değerleme uzmanları
arasından seçilecek.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
15
KENT
Büyükşehir belediyeleri
kentsel dönüşüm alanı
ilan edilen yerler ile
yenileme alanı ilan
edilen alanlarda, kamu
kurum ve kuruluşlarıyla
protokol yaparak, yıkılan
ibadethane ve yurtların
yerine veya ihtiyaç duyulan
yerlerde ibadethane ve yurt
yapabilecek.
sosyal tesis ve hizmetlere ilişkin alanları
kullanma ve yararlanma şartları ile masraflarına katılma usullerine ilişkin işletme
projeleri hazırlayarak tapu sicilinin beyanlar hanesinde belirtmelerini isteyebilecek.
Belediyelerin, kamunun mülkiyetinde
ve kullanımında olan yerler için kentsel
dönüşüm kararları, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulu’nca alınacak.
BİNA CEPHELERİNDEKİ
DEĞİŞİKLİKLER
Bina cephelerinde değişiklik ve yenileme kararları ile özel aydınlatma ve çevre
düzenlemesi çalışmaları, kat maliklerinin
16
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
nitelikli çoğunluğunun oyuyla değil, arsa
payı çoğunluğuyla verecekleri karara göre
yapılacak.
Belediye meclislerinin salt çoğunluk
ile alacağı kararla, masrafların tamamı
veya bir kısmı belediye bütçesinden karşılanmak kaydıyla, kentin uygun görülen
alanlarında bina cephelerinde değişiklik, yenileme, özel aydınlatma ve çevre
tanzimi çalışmaları yapılabilecek. Cephe
değişikliği yapılacak binalarda telif hakkı
sahibine, talep etmesi halinde telif hakkı
ödenecek. Büyükşehir belediyeleri kentsel
dönüşüm alanı ilan edilen yerler ile yenileme alanı ilan edilen alanlarda, kamu
kurum ve kuruluşlarıyla protokol yaparak,
yıkılan ibadethane ve yurtların yerine veya
ihtiyaç duyulan yerlerde ibadethane ve
yurt yapabilecek.
Afet riski taşıyan veya fen, sanat ve
sağlık kurullarına aykırı yerleşim merkezlerindeki aileler, Bakanlar Kurulu’nca tespit
edilen orman veya mera vasıflı alanlarına
ve Hazine’nin özel mülkiyetinde olan yeni
yerleşim yerlerine yerleştirilecek. Altyapı
hizmetleri de dahil olmak üzere yeniden
yerleşim yeri için gerekli görülen her türlü
ödenek, projeyi yürüten kuruluşun bütçesine konulacak ve bu ödenek Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bütçesine ilgili kuruluşça transfer edilecek.
Riskli yapıların tespiti,
tahliyesi ve yıktırma iş
ve işlemleri ile değerleme
işlemlerini engelleyenler
hakkında, işlenen fiilin
ve halin durumuna göre,
Cumhuriyet Başsavcılığı’na
suç duyurusunda
bulunulabilecek.
KAPAK
MODERN VE GÜVENLİ VAN
İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI
Başbakan Erdoğan ile Çevre ve
Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın
deprem sonrası Van’da yaptıkları
incelemeler neticesinde verdikleri
talimatlar birbiri ardına
uygulanıyor.
MEKANSAL PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Deprem bir Türkiye gerçeği. 1999 yılında yaşanan Marmara depremi sonrasındaki acı kayıplar hafızalardan silinmiyor.
En son yaşanan Van depremi de bize ne
kadar büyük ve acı tabloların yaşanabileceğini gösterdi.
23 Ekim 2011 gecesi Van Erciş'te meydana gelen depremin ardından yüzlerce insan enkaz altında kalarak hayatını kaybetti.
Kışın iyice yaklaştığı günlerde on binlerce
insan sığınacak bir yer aradı. Ülke deprem
yaralarını sarmak için seferber olmuşken,
9 Kasım gecesi bir kez daha depremin soğuk yüzüyle karşılaşıldı.
Geride kalan yüzlerce kaybın ardından
kent, derin bir sessizliğe büründü. Kurulan
çadırlar içinde, kışın çetin şartlarında ha-
18
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
yatlarını sürdürmeye çalışan vatandaşlar
yardım eli uzatılmasını bekledi. Beklenen
el gecikmeden uzatıldı. Ülkenin doğusundan batısına kadar her kesimden vatandaş tüm imkânlarını kullanarak, yardım
kampanyasına katıldı.
BEDELİ NE OLURSA OLSUN…
Bilindiği gibi deprem kuşağında bulunan ülkemizde yaşanan kayıpların asıl
kaynağı, bilinçsiz yapılan çarpık ve sağlıksız yapılaşmalar. Orta şiddette yaşanan
depremler sonrasında bile kayıp ve yıkımların çok fazla olması bunun en büyük
göstergesi.
Afetler sonrasında depreme dayanıksız
yapıların güçlendirilmesi ya da yıkımı bir
kez daha gündeme geldi. Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın da “Bedeli ne olursa
olsun riskli yapıların hepsini yıkacağız”
sözleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
sağlıklı ve yaşanabilir kentler vizyonu kapsamında vakit kaybetmeden çalışmalara
başladı.
TEKNİK EKİPLER KURULDU
Başbakan Erdoğan ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın bölgedeki
incelemeleri sonrasında Van il merkezi,
Erciş ilçe merkezi ve bağlı belediyeler ile
köylerinde sosyal, kültürel ve ticari hayatın normale dönmesi, güvenli yaşam
alanlarının oluşturulması için yeni yer-
Van depremi sonrasında, depreme dayanıksız yapıların
güçlendirilmesi ya da yıkımı bir kez daha gündeme geldi.
Başbakan Erdoğan’ın kararlı tutumu, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın “sağlıklı ve yaşanabilir kentler” vizyonuyla
birleşti.
leşim alanlarının tespitine yönelik teknik
ekipler oluşturuldu. Van Çevre ve Şehircilik
İl Müdürlüğünün hasar tespit çalışmaları ile ilgili aktif durumu da göz önünde
bulundurularak, yapılan arazi çalışmaları
sırasında duyulan ihtiyaçlar ve gelen talepler doğrultusunda Van Valiliği Hizmet
Binası’nda Genel Müdürlüğe ait bir irtibat
ofisi açıldı.
YENİ VAN İÇİN YER TESPİTİ
Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının
taşra birimleri, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van ilinde faaliyet gösteren sivil toplum
kuruluşları ve ilgili tüm yerel idarelerle
birlikte organize bir şekilde çalışma yoluna gidilerek yapılan çalışmaların daha
sağlıklı yürütülmesi sağlandı.
Depremden zarar gören halkın barınma
ihtiyacına yönelik olarak kırsal alanlarda
iki farklı yöntem benimsenerek, muhtarlar
ve halkla yapılan görüşmeler ile bir kısım
köylerin “Yerinde Yapana Yardım” modeli
ile yeniden inşası, bir kısım köylerin ise
Bakanlık ve AFAD yetkilileri tarafından yer
seçimi yapılacak yeni alanlara taşınması
kararı alındı.
Ancak belirlenen yöntem hangisi olursa
olsun, yeni yerleşim alanlarının inşasında
bütün kontrol ve kabul işlemlerinin tek
bir elden yapılması amacıyla Bakanlığın
görev ve yetkileri kapsamında bu görevin
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
yürütülmesi kararlaştırıldı.
görsel değerler, zemin yapısı, jeolojik yapı
vb. özellikler değerlendirildi. Kalıcı konut
alanların yapılması için Van il merkezinde
4 adet, Edremit ilçe merkezinde 1 adet
ve Erciş ilçe merkezinde ise 2 adet olmak
üzere toplam 7 ayrı bölgede kalıcı konut
alanları için yer seçimi yapıldı.
İHTİYACA YÖNELİK
5 FARKLI KONUT TİPİ
Yapı İşleri Genel Müdürlüğü'nce Köylerde halkın ihtiyaçları ve konut kullanım
alışkanlıkları doğrultusunda güvenli ve
modern 5 farklı konut tipinde projeler hazırlandı. Projenin gerçekleştirilmesi aşamasında müşavirlik ve kontrol hizmetleri Yapı
İşleri Genel Müdürlüğü'nce yerine getirildi.
Kentsel alanlarda ise yer seçim ekipleri
tarafından mülkiyet bilgileri, ulaşım bağlantıları, altyapı imkânları, mikroklima
özellikleri, yatırım maliyeti, manzara ve
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
19
KAPAK
Köyler için 5 farklı tipte
konut projeleri hazırlandı.
Kentsel alanlarda ise
ulaşım bağlantıları, altyapı
imkânları, mikroklima
özellikleri, yatırım maliyeti,
manzara ve görsel değerler,
zemin yapısı, jeolojik yapı
gibi özellikler göz önünde
bulundurularak yer tespitleri
yapıldı.
Öncelikli olarak yer seçimi yapılan 7
ayrı bölge Van Merkez ve çevresi ile Erciş
ilçesinde yapılacak kalıcı konut alanlarına
ait hazırlanacak imar planlarına temel oluşturacak şekilde Muş-Bitlis-Van Planlama
Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni
Planında değişiklik yapıldı ve Bakanlık
görev ve yetkileri kapsamında onaylandı.
HARİTALAR GÜNCELLENİYOR
Kalıcı konut alanları için belirlenen
alanlardaki hâlihazır haritaların temini
ve güncellenmesi için çalışmalar başlatıldı. Erciş ilçe merkezi için, İller Bankası
A.Ş. tarafından 2011 yılında hazırlanıp,
onaylanan yaklaşık 12.000 hektar alanın
hâlihazır haritaları temin edildi. Van il
VAN GÖLÜNÜN
ÇEHRESİ
DEĞİŞECEK
Bakanlık tarafından Van Gölünün
Van İli ve Erciş İlçesindeki
kıyılarına yönelik Kıyı Kenar
Tespitleri yapılarak onaylandı.
Kısa süre içerisinde Van Gölü
ve Erçek Gölüne ait Bütünleşik
Kıyı Planlama çalışmalarına
başlanacak. Bu kapsamda
Van Gölü ve çevresinin
sürdürülebilirlik çerçevesinde
korunması ve turizm açısından
koruma-kullanma dengesi
gözetilerek değerlendirilmesi
sağlanacak.
20
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
merkezinde yer alan 4 bölge ile Edremit
ilçe merkezinde yer alan yaklaşık 7.500
hektar alanın hâlihazır haritaları Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğü ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ortak çalışmaları sonucunda ortofoto yöntemi ile hazırlanarak
Bakanlık tarafından onaylandı. Ayrıca 41
adet kıyı paftasında Kıyı Kenar Çizgisi tespisi yapılarak Bakanlığımızca onaylandı.
Konut alanlarının imar planlarının
hazırlanması sürecinde Edremit ilçesi ve
Kalecik köyünde yaklaşık 14.000 kalıcı
deprem konutu ile sosyal ve teknik altyapı
birimlerini kapsayan alanların çevresi ile
birlikte İmar Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etüt çalışmaları teknik ekiplerce
tamamlandı.
Bazı kamu kurumları
ŞEHİR DIŞINA
Van Valiliği'nden gelen talep doğrultusunda, deprem sonrasında hasar gören
Kamu Kurum ve Kuruluşlarına ait hizmet
binalarına ilişkin mekânsal kararların alınması ve özellikle vatandaşla ilişkisi az olan
kurumların kent dışına alınmasına yönelik
çalışmalar yapıldı.
Ayrıca planlama çalışmalarında aksaklığa sebebiyet verilmemesi, çalışmaların tek elden ve koordineli olarak yürütülmesi için Van ilindeki mera vasıflı
arazilerin ve hazine tescilli arazilerin
tahsisleri Bakanlığın yazılı bildirimi
doğrultusunda İl Defterdarlığı tarafından durduruldu.
EDREMİT’E 5 BİN 664 KONUT
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
arasında gerçekleştirilen ortak çalışmalar
neticesinde, kalıcı konutların yapılacağı
Edremit ilçesinde ilk etapta yaklaşık 350
hektar alan belirlendi.
Belirlenen alanda Bakanlık tarafından
7 farklı plan alternatifi 20 gün gibi kısa
bir sürede hazırlandı. Yapılan alternatif
plan taslakları üzerinde TOKİ tarafından
hazırlanan yerleşim planları üzerinden Bakanlığımızca nihai imar planları hazırlandı.
Söz konusu alanda 5.664 konut ile
birlikte kamu kurum alanları (Edremit
Kaymakamlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı
Eğitim Merkezi, İlçe Tarım Müdürlüğü,
Valilik Lojmanları, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Edremit Belediyesi, Van Bölge Adliye
Mahkemesi, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü vb.), okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim alanları, sağlık tesisleri, öğrenci
yurtları için sosyal tesis alanları, kültür ve
gençlik merkezi için kültürel tesis alanları,
park ve rekreasyon alanları, depremler
sonrasında bölgede belirlenen üst ölçek
kararlardan birisi olan turizm sektörünün
geliştirilmesine yönelik olarak turizm tesis alanları, alt merkezler oluşturularak
ticaret merkezleri, cami alanları ve diğer
sosyal altyapı alanları etrafında kent meydanları planlanmış olup, Edremit şehir
merkezi ve sahil yoluna, aynı zamanda
Van Merkez Planlama
Alanı Sınırı, Jeolojik Etüt
Etaplama Sınırları ve Sit
Alanı Sınırları
Kentsel dönüşümü Türkiye'nin olmazsa olmazı
olarak gören Bakan Bayraktar Van'ın modern ve
güvenli bir şekilde yeniden inşa edilme sürecini
yakından takip ediyor.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
21
KAPAK
KAMU
KURUMLARI
İÇİN YENİ BİR
DÖNEM
Bölgede meydana gelen
depremler sonrasında kamu
kurum ve kuruluşlarına ait
binalar da önemli ölçüde
zarar görmüş olup, birçoğu
kullanılamaz hale geldi.
Yeniden yapılaşma öncesinde
kamu kurumlarının alan
ihtiyaçlarının belirlenmesi ve
ihtiyacı karşılayacak şekilde
hizmet binalarının yeniden
yapılmasının uygun olacağına
karar verilerek, yeniden tahsis
süreci başlatıldı. Valilik kararı ile
geniş arazi kullanan ve makine
parkları olan kamu kurumlarının
Edremit bölgesinde yer seçmesi
ve merkezden ayrılacak bazı
kurumların yerlerinin ise talepler
doğrultusunda diğer kamu
kurumlarına tahsis edilmesi
çalışmaları Valilik, İl Defterdarlığı
ve Bakanlık koordinasyonunda
yürütülüyor.
22
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Depremde evini kaybeden halkın acil iskan sorunlarının
giderilmesine yönelik Van Merkez, Edremit İlçesi ve Erciş
İlçesi'nde 4 bin hektar alanda yaklaşık 20 bin konutla
birlikte sosyal-teknik altyapı alanlarının imar planları
Genel Müdürlüğümüzce hazırlandı ve onaylandı.
da Van çevre yoluna bağlantı sağlayacak
20 metre ve 30 metre genişliğinde ana
bağlantı yolları, Bakanlığımızca hazırlanan imar planları ile belirlendi.
ÇEVRE YOLU CİVARINA
4 BİN KONUT
Edremit’te Van Ferit Melen Havaalanı
Mânia Planına göre belirlenen ikinci etap
planlama alanında, Edremit çevre yolu
kenarında gerekli tüm sosyal ve kentsel
donatı alanları ile birlikte yaklaşık 4000
konutluk bir yerleşim alanının imar planları
da Bakanlık tarafından hazırlanarak yerleşim planlarının hazırlanması için TOKİ’ye
gönderildi. Hazırlanacak yerleşim planlarına göre bu alana ilişkin imar planları da
sonuçlandırılacak.
Kalecik Köyünde ise; yine Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan
yerleşim planları doğrultusunda toplam 57
hektar alanda 2.458 adet kalıcı deprem
konutu ve teknik sosyal altyapı alanlarına
yönelik hazırlanan imar planları Bakanlık
tarafından onaylandı.
Bostaniçi beldesinde yer tespiti yapılan 33 hektar büyüklüğündeki kalıcı deprem konut alanında Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı’nca yaptırılan 1.188 konut ve
teknik sosyal altyapı alanlarına yönelik
imar planları Bakanlıkça hazırlanarak
onaylandı.
Van-Özalp (İran yolu) yolu üzerinde
Akköprü mevkiinde Hazine parseli üzerinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nca
yaptırılan 528 konut ile birlikte teknik sosyal altyapı alanlarına ilişkin imar planları
Bakanlığımızca hazırlanarak onaylandı.
ERCİŞ’E 4 BİN 880 KONUT
İNŞA EDİLİYOR
Kevenli Bölgesinde önceki yıllarda uygulaması tamamlanan 1168 adet sosyal
konuta ilave olarak yapımı sürdürülen 480
adet kalıcı deprem konutu ile birlikte gerekli donatı ve teknik sosyal altyapı alanlarına ilişkin imar planları, Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan
yerleşim planı doğrultusunda Bakanlığımızca hazırlanarak onaylandı.
Erciş ilçesinde ise, iki farklı bölgede
270 hektar büyüklüğündeki mera parseli
üzerinde kalıcı deprem konutu olarak TOKİ
tarafından deprem sonrasında yapımına
başlanan 4880 konut, sosyal ve teknik altyapı tesislerine ilişkin imar planları, TOKİ
tarafından hazırlanan yerleşim planları
doğrultusunda Bakanlığımızca hazırlanarak onaylandı.
MEVCUT YERLEŞİM
YENİDEN DÜZENLENİYOR
Van ili ve çevresinde, depremlerden
etkilenen halkın yerleşim ve iskan sorunlarının giderilmesine yönelik çalışmalar
yapılarak, mevcut imar planlarına yönelik ilave ve revizyonlarının hazırlanması
ve onaylanmasına ilişkin Van Belediye
Başkanlığı'ndan gelen talep doğrultusunda, Bakanlık ve Van Belediye Başkanlığı
arasında protokol imzalandı.
Ayrıca yaşanan depremlerden önemli
ölçüde etkilenen Erciş ilçe merkezinin mevcut imar planlarının revizyon ve ilavelerinin hazırlanması ve onaylanması çalışmaları da Erciş Belediye Başkanlığı'nın talebi
üzerine Bakanlık tarafından üstlenildi.
1/1000 VE 1/5000 ÖLÇEKLİ
HARİTALAR TAMAM
Van Merkez ve çevresi ile
Erciş İlçesi'nde yaklaşık
25 bin hektar alanda
imar planına esas jeolojikjeoteknik etük raporları
Bakanlıkça hazırlanıyor.
Çalışmalar büyük ölçüde
tamamlandı.
tırılan toplan 64 adet 1/1000 ve 9 adet
1/5000 ölçekli hâlihazır harita İller Bankası
A.Ş.’den temin edildi.
Planlama sınırı içerisindeki hâlihazır
haritası olmayan alanlarda ise Bakanlık
tarafından toplam 7.500 hektar alanda 257 adet 1/1000 ölçekli ve 43 adet
1/5000 ölçekli hâlihazır harita hazırlandı
ve onaylandı.
JEOLOJİK VE JEOTEKNİK
ETÜT RAPORLARI
Erciş ilçe merkezinde ise toplam 12.000
hektar alanı kapsayan ve İller Bankası A.Ş.
tarafından hazırlanıp 2011 yılında onaylanan hâlihazır haritalar temin edildi.
Van il merkezi ve çevresinde yaklaşık
15.000 hektar ve Erciş ilçe merkezinde yaklaşık 5.000 olmak üzere toplamda yaklaşık
ÇALIŞMALAR
HIZLA DEVAM
EDİYOR
Van Depremleri sonrasında
yapılan çalışmalar ile öncelikle
vatandaşların mağduriyetinin
giderilmesi ile sosyal, kültürel
ve ticari hayatın yeniden
canlandırılması amaçlanıyor.
Yeniden yaşanabilecek bir kent
ve depreme yönelik güvenli
ve sağlıklı yaşam alanları
oluşturulabilmesi için çalışmalar
hız kesmeden devam ediyor.
Çalışmalar sonucunda, Van İlinin
olası bir afet karşısında en az
zarar görecek şekilde, güvenli
ve modern yaşam alanları
olan çağdaş bir kent haline
dönüşmesi bekleniyor.
20.000 hektar alanın 7 etapta İmar Planına
Esas Jeolojik-Jeoteknik Etüt Raporu’nun
yaptırılmasına yönelik ihale Bakanlık tarafından gerçekleştirildi.
Van Merkez ve çevresinde toplam
15.000 hektar büyüklüğündeki planlama
Van il merkezine ait 11500 hektarlık
alanın hâlihazır haritaları depremden önce
Van Belediye Başkanlığı tarafından ihale
edilmiş olup, depremler sonrasında yapılan güncelleştirme çalışmaları sonucunda
revize edildi. Van Belediyesi sınırları içerisinde kalan alanlarda 327 adet 1/1000
ölçekli, 31 adet 1/5000 ölçekli hâlihazır
harita Van Belediye Başkanlığı tarafından
onaylanarak Bakanlığa teslim edildi.
Bostaniçi Belediye Başkanlığı tarafından 2008 yılında İller Bankası A.Ş.’ne yap-
Depremlerden etkilenen
halkın yerleşim ve iskân
sorunlarının giderilmesi
amacıyla, mevcut imar
planlarına yönelik ilave ve
revizyonlarının hazırlanması
ve onaylanmasına ilişkin
olarak Bakanlık ve Van
Belediye Başkanlığı arasında
protokol imzalandı.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
23
KAPAK
ARKEOLOJİK
VE DOĞAL SİT
ALANLARI
Tüm bu çalışmaların yanı sıra
Van kenti içerisinde bulunan
arkeolojik ve doğal sit alanları,
ayrı bir planlama alanı olarak
belirlenmiş olup, doğal ve
arkeolojik sit alanları için
yürürlükteki mevzuat uyarınca
ve gerekli meslek gruplarından
uzmanlar ile çalışmalara
başlandı.
alanında 1. ve 2. etap arazi ve sondaj çalışmaları tamamlanarak etüt raporları hazırlandı ve onaylandı. 3. ve 4. etaplarda
ise arazi etütleri ile raporlama çalışmaları
tamamlandı etütler onay aşamasında.
Erciş ilçesinde toplam 5000 hektar büyüklüğündeki planlama alanında; 1. ve 2.
etap jeolojik jeoteknik etüt çalışmaları tamamlandı ve etütler onaylandı. 3. etapta
ise sondaj ve arazi çalışmaları tamamlanmış olup, raporlar hazırlanma aşamasında.
REVİZYON VE KENTSEL
TASARIM İHALELERİ
Van merkez ve çevresi, Van merkez
SİT alanları ve Erciş ilçe merkezi olmak
üzere üç ayrı planlama alanı belirlenerek
plan ihaleleri gerçekleştirildi.
Erciş ilçe merkezinde 5000 hektar büyüklüğündeki mevcut yerleşim alanında
Revizyon+İlave İmar Planları ve 500 hektar büyüklüğündeki alanda Kentsel Tasarım
24
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Edremit kalıcı konut alanlarından genel görünüm.
Projelerinin hazırlanması işi Nisan ayında
ihale edilerek çalışmalara başlandı. İhalenin ilk aşaması olan Araştırma Değerlendirme çalışmaları tamamlandı.
Erciş Belediye Başkanlığı, Erciş Kaymakamlığı ve Erciş ilçesinde yer alan Sivil
Toplum Kuruluşlarının katılımları ile yapılan toplantıda belirlenen 1. Etap 1/5000
ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planı taslakları yüklenici
firma tarafından hazırlandı, Bakanlıkça
inceleme aşamasında.
15 bin hektar büyüklüğündeki alanda
Van Merkez ve çevresi revizyon ve ilave
imar planları işi kapsamında 1000 hektar alanda kentsel tasarım projeleri de
hazırlanarak, kendin modern ve yeni bir
görünüme kavuşturulması sağlanacak. İş
kapsamında Araştırma-Değerlendirme çalışmaları tamamlandı, nazım plan kararlarının oluşturulmasına yönelik çalışmalar
devam etmekte.
Van Merkez sit alanları koruma amaçlı
imar planı çalışmalarında Kale ve çevresi arkeolojik ve doğal sit alanları ile Altıntepe antik yerleşim alanı ve Kelepost
Höyüğü çevresi çevresinde arkeolojik sit
alaı 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı taslağı hazırlandı. Bakanlık inceleme aşamasında.
Her üç planlama bölgesinde de çalışmaların çok kısa süre içinde tamamlanarak,
ruhsat ve yapım faaliyetlerine inşaat sezonu
içerisinde başlanabilmesi hedeflenmektedir.
Van'ın içme suyu sorunu
İller Bankası A.Ş.
tarafından çözülüyor.
İhalesi gerçekleştirilen
proje ile 25 km kot
döşenecek, terfi merkezleri
inşa edilecek, şebeke
kayıpları önlenecek.
Van'ın içme suyu sorunu
çözülüyor
Depremden zarar gören Van Bölgesi
şebeke hattının yenilenmesi için İller Bankası A.Ş. ile AFAD arasında Şubat ayında
imzalanan protokolle başlatılan çalışmalar
sonunda ihak süreci tamamlanarak yüklenici firmaya Mayıs ayında yer teslimi
yapıldı. Beş aylık sürede tamamlanması
planlanan proje kapsamında 40 km şebeke hattı, 5 km terfi hattı döşenecek
ve 4 gruplu terfi merkezi inşa edilecek.
Projenin müşavirlik ve denetim hizmetleri İller Bankası A.Ş. tarafından yerine
getirilecek.
Ayrıca Çaldıran ve Kocapınar Belediyelerinin kanalizasyon sistemi ihaleleri İller
Bankası A.Ş. tarafından yapıldı. Gürpınar,
Bahçesaray, Çatak, Akdamar, Ünseli ve
Çelebibağ Belediyelerinin kanalizasyon
ve atık su sistemi ihale süreçleri devam
etmekte.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
25
GÜNDEM
e
am in
D
re esi’n tığı
t
No rsit yap re,
ive ında gö el
n
a
Ü yıl
ay vres şıyl a
2
m
ı
1
e
20 aştır ve ç l ay l
i
ar yal k an yeş l
s
u
so lul nan ansa li
m
u arl a , fin nem
r
so tas l ar
a ö r.
d
a
yo
a
bin rıd ynu
şa
o
ba rol
YEŞİL BİNA KALKINMAYI
BERABERİNDE GETİRİYOR
AYDIN DERİN
2000’li yıllarda başlayan yeşil ve sürdürülebilir bina akımının uygulamaları
giderek yaygınlaşıyor. Küresel ısınmanın
başlıca etkenlerinden biri olan CO2 emisyonlarının yüzde 40’ından sorumlu bina ve
yerleşimler, artan toplumsal farkındalık ile
artık daha sosyal ve çevresel sorumluluk
anlayışı ile tasarlanıyor.
Enerji tasarrufunun ve doğal enerji
kaynaklarının kullanımının ön planda tutulduğu binalarda, binanın emlak değeri
kadar varlık değerini de arttırdığı mevcut
uygulamalar ile görülüyor. Bu özellikteki
binaların hayata geçirilmesinde enerji tasarrufu, doğayı koruma, yenilebilir enerjinin kullanımı, konforlu bir yaşam ortamı
26
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
ve aynı zamanda gelecek için temiz bir
çevre bırakma özlemi yer alıyor.
Yapıların çevresel etkilerinin ölçülüp
sağlıklı, konforlu ve adil, doğal bir yaşam
döngüsü sağlayacak belli kriterler dahilinde
değerlendirilip sertifikalandırılması çalışmalarını da artan binalar ile yaygınlaşıyor.
1990 yılında İngiltere’de ortaya konan
BREEAM sertifika programının ardından
LEED (ABD), EcoProfile (Norveç), PromisE
(Finlandiya), Green Mark for Buildings
(Singapur), HK-BEAM ve CEPAS (Hong
Kong), Green Star (Avustralya), SBAT (Güney Afrika), CASBEE (Japonya), DGNB
(Almanya) gibi çok sayıda devlet tarafından binalar için sürdürülebilir standartlar
oluşturulmaya ve uygulamaya alınmaya
devam ediliyor.
Yeşil binaların sayısı artıyor
2010 ile kıyaslandığında 2011 yılında
yeşil bina uygulamalarında yüzde 39 oranında bir artış görünüyor. Ayrıca bu artışın yarısı ise sadece yeni inşa edilen yeşil
binaları kapsıyor. 2009 ve 2010 yıllarında inşaat sektöründeki duraklama hesaba
katıldığında bu beklenmedik düzeyde bir
artışa denk geliyor.
ABD, İngiltere, Kanada, Hindistan
ve İtalya gibi ülkelerdeki devlet teşvikli ilerlemenin de pazar payındaki artışta
etkisi büyük. Çin, Dubai, Katar, Almanya,
Kore, Suudi Arabistan, Brezilya, Meksika
ve Türkiye’de de bu alanda atılan adımlar,
dünya çapında gelişmelerin artarak devam
edeceği yönünde.
2011’de dünyada yaklaşık 490.800.000 m2 yüzey alanlı
yeşil bina sertifikasyonu gerçekleşti. Her yıl yayınlanan
Yeşil Bina Pazarı Araştırma Raporu’na göre bu rakam
2030’a kadar 20 kat artacak.
20 yılda 20 kat büyüme
Bu yıl dünyada yaklaşık 490.800.000
m2 yüzey alanlı yeşil bina sertifikasyonu
gerçekleşti. Her yıl yayınlanan Yeşil Bina
Pazarı Araştırma Raporu’na göre bu sayının yıllık olarak 2030’a kadar yaklaşık 20
kat artması bekleniyor. Ayrıca binaların
inşasında kullanılan çevre dostu inşaat malzemelerinin piyasa değerinin 23 milyar
dolar olduğu hesaplanıyor ve bu sayının
2030 yılında 150 milyar doları aşacağı
tahmin ediliyor.
Çevre Dostu Binalar
finansal başarı getiriyor
Notre Dame Üniversitesi’nin 2012 yılında yaptığı araştırmaya göre yeşil binalar
aynı zamanda içinde faaliyet gösteren kuruluşların finansal başarısını da arttırıyor.
Araştırmada, çok uluslu bir şirketin
dünya üzerindeki aynı pazar payına, tanıtıma, kazanca ve toplam personele sahip LEED sertifikasına göre düzenlenen
93 çevreci binadaki şubesi ile üç yıldan
yaşlı, konvansiyonel 469 binadaki şubesindeki 2008-2010 faaliyetleri incelenmiş.
Ayrıca şubelerde çalışan personelin yaş,
cinsiyet ve tecrübeye sahip olmalarına da
dikkat edilmiş.
Bulunan bulgular ise şöyle:
•
LEED sertifikalı binalarda yer
alan şubelerde konvansiyonel binalarda
yer alan şubelere kıyasla 458 tane daha
fazla mevduat hesabı açılmış ve kuruluş
bazında bu hesaplara yılda 3 milyon dolar
daha fazla yatırım yapılmış.
•
LEED sertifikalı şubelerde 25 tane
daha fazla kredi hesabı açılmış ve bu he-
saplarda 1 milyon dolar daha fazla bakiye
görülmüş.
•
Şubelerin işleyişlerini etkileyen
bazı faktörler de sabit tutulduğunda (tüketici bazında artış miktarı, çalışanların
yaş ortalaması, pazar payı, şube sayıyı
ve tanıtım için harcanan miktar), LEED
sertifikalı şubelerdeki satışlar da çalışan
başına 461.300 $ daha fazla gelir elde
edilmiş.
•
Binanın çalışan başına düşen
işletme maliyetlerinde de 675 $ daha az
gider LEED sertifikalı binalarda yer alan
şubelerde gözlemlenmiş.
Yeşil Binaların Yüzey Alanı (m2)*
2011
2020
2030
Sertifikalanan Yeşil Bina Sayısı
490.800.000
3.155.100.000
8.493.900.000
Sertifika için Başvuran Bina Sayısı
767.700.000
2.887.500.000
6.171.300.000
*Tahminler o yıl yapılacak yeşil bina yüzey alanını yansıtmaktadır
Dünya Sağlık Örgütü’nün
yayınladığı rapora
göre; dünyadaki mevcut
binaların % 30’unda
görülen düşük kapalı
mekan hava kalitesi,
bina içinde yaşayan hane
halklarının sağlığını
olumsuz yönde etkiliyor.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
27
GÜNDEM
Yeşil binalar, genel anlamda tasarruf sağlamanın yanında
karbon salımını da azaltıyor ve gelecek kuşakları enerji
bakımından sıkıntıya sokmuyor. 2030’da yeşil binalardan
128,88 milyon ton kömürün tasarruf edilmesi ve dünyadaki
CO2 emisyonlarının % 4,92 azaltılması öngörülüyor.
Talep daha fazla
ABD Yeşil Bina Konseyi ve Uluslar
Arası Emlak Bilgilendirme Sistemi’nin
verilerine göre de yeşil bina sertifikalı
ofislerin kiralanma talebi, konvansiyonel
binalara kıyasla yüzde 30 daha fazla. Her
ne kadar dünyadaki yeşil bina ile konvansiyonel binaların sayısı eşit olmasa da
satış talepleri karşılaştırıldığında çevre
dostu özelliğe sahip binaların doluluk
oranının yüzde 16 daha fazla olduğu
görülüyor.
Emlak pazarında kullanılan “Yeşil Ölçüm” göstergesinin 2011 verilerine göre de
yeşil binalarda metre kare başına 4 $ daha
fazla kar payı düşüyor. Başka bir emlak
araştırmasına göre de bu binaların boşluk
oranları da daha düşük oluyor. Binaların
12 aylık kiralanma oranları incelendiğin-
de yeşil binalara talebin giderek artacağı
gözlemleniyor.
Ayrıca statiksel verilere baktığımızda
yeşil binalar yüzde 3 ile yüzde 6 arasında
daha fazla kira geliri getiriyor. Satışta ise
yüzde 11 ile yüzde 19 arasında bir artış
mümkün.
Krizden etkilenmiyor
2008 Ekonomik Krizi’nin etkisi belki de
en çok 2007 ve 2009 yılları arasında inşaat
sektöründe hissedildi. Dünyanın dört bir
yanında mevcut inşaatlar durduruldu, inşa
kararı alınan yapılar iptal edildi.
Ancak 2010 yılında yayınlanan Yeşil
Binaların Sürdürülebilirliği ve Dinamiği
Araştırması’na göre; yeşil binalar, inşaat
sektörünün krizden en az etkilenen dalı
oldu. Yüksek ilk yatırım maliyetine rağ-
Kentsel Yaşam Alanları ile Ulaşımdan Kaynaklanan Emisyon Azaltımı (ton)*
2011
Hidrokarbonlar
CO
NOx
2030
477
2.358
5.718
21.606
106.905
259.194
699
3.459
8.386
64
314
762
2.500.000
12.300.000
29.800.000
Partikül Maddeler
CO2
2020
men kriz döneminde de mevcut yeşil bina
inşaatları devam etti. Ancak günümüze
kıyasala bu dönemde yeşil binaların kira
gelirinde yüzde 2 ile 9 arasında ve satışında da yüzde 10 ile 12 oranında bir
azalma görüldü.
Kentsel yaşam alanları
değer katacak
Yeşil binaların oluşturduğu kentsel yaşam alanları doğaya saygılı, ekolojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan özellikler
taşıyor. Binaların arazi seçimi ve konumları, çevreye hassasiyeti, mevcut altyapının
güçlendirilmesi, akıllı ulaşım ve yürümeye
yönlendirme, coğrafya ve iklime uygunluk
bu yaşam alanlarını oluştururken dikkat
edilen konulardan bazıları. Bu alanlar ayrıca binaların emlak değerini de arttırıyor.
Yeşil binaların oluşturduğu
alanlardaki yerleşim
verimliliği, hane halklarını
toplu taşımaya veya
yürümeye sevk ediyor, ulaşımı
kolaylaştırıyor ve böylece
bireysel araçların neden olduğu
hava kirliliğini azaltıyor.
*Tahminler o yıl azaltılacak emisyon miktarını göstermektedir
Exit: 2011
9.300.000 km daha az yol,
123.000 daha az araç,
222.582.213 litre
daha az benzin
28
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Exit: 2020
46.000.000 km daha az yol,
741.000 daha az araç,
4.807.472 litre
daha az benzin
Exit: 2030
112.000.000 km daha az yol,
1.706.000 daha az araç,
11.621.214 litre
daha az benzin
Yeşil binaların oluşturduğu alanlardaki
yerleşim verimliliği, hane halklarını toplu taşımaya veya yürümeye sevk ediyor,
ulaşımı kolaylaştırıyor ve böylece bireysel araçların neden olduğu hava kirliliğini
azaltıyor. 2011 Yeşil Bina Pazarı Araştırma
Raporu’na göre alanların ulaşım kolaylığında tasarlanması ile 2030 yılında alanda
bulunan araçların 112.000.000 kilometre
daha az yol yapması bekleniyor. Bu da
yaklaşık o yıl 1.706.000 aracın trafikten
azaltılması ve 11.621.214 litre daha az
benzin yakılması anlamına geliyor.
Enerji tasarrufunda
son nokta
Yeşil binalar, genel anlamda tasarruf
sağlamanın yanında karbon salımını da
azaltıyor ve gelecek kuşakları enerji bakımından sıkıntıya sokmuyor. Enerji savuran
eski ısı yalıtımsız binalarda dışarıya kaçan
sıcak/soğuk hava dolayısıyla bina içinde
sabit bir sıcaklık değeri tutulamıyor ve
harcanan enerji israf edilmiş oluyor. Bu
binalarda kullanılan yalıtım sistemleri ile
ısıtma soğutma maliyetlerinin ve karbondioksit salınımlarının azaltılması sağlanıyor.
2011 Yeşil Bina Pazarı Araştırma Raporu’na
göre 2030 yılında yeşil binalardan toplam
128,88 milyon ton kömürün tasarruf edilmesi ve dünyadaki CO2 emisyonlarının
yüzde 4,92 azaltılması öngörülüyor.
Yeşil binaların
insan sağlığına etkileri
Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı
rapora göre; dünyadaki mevcut binaların
yüzde 30’unda görülen düşük kapalı mekan
hava kalitesi, bina içinde yaşayan hane
halklarının sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Hızla gelişen yapı teknolojisinin getirisiyle, düzensiz ve bilinçsizce inşa edilen
binalarda zaman geçiren insanlarda görülen sağlık sorunlarına ‘Hasta Bina Sendromu’ adı veriliyor. Bu rahatsızlık binalarda
kullanılan malzemelerin ortam havasına
çok çeşitli ve zehirli gazlar salmasıyla kişide baş ağrısı, kuru öksürük, göz, burun
veya boğazda tahriş, yorgunluk, konsantrasyonda zorlanma, kişilik değişimleri ve
depresyon gibi semptomlar görülmesine
neden oluyor.
Yeşil binalarda yer alan doğal havalandırma sistemleri, ‘Hasta Bina Sendromu’nu
yaklaşık yüzde 15 - 20 oranında azaltıyor.
Alerji, solunum yolu enfeksiyonları, baş
ağrısı, yorgunluk gibi verimliliği düşürücü
etkenlerin azalması ile de binadaki çalışanların üretkenliği artıyor ve
bu kuruluşlar ile işletmelere yansıyor. Yeşil binalar
ayrıca binadaki güneş ışığını
yüzde 0,5 - 40 oranında ve doğal havalandırmayı yüzde 0,4 - 3,2 oranında arttırıyor.
Yeşil binalar üretkenliği arttırarak
kuruluş veya işletmelere 2030 yılında
ortalama 89,5 milyar $ kazanç sağlayacak.
2010’de yayınlanan
Yeşil Binaların
Sürdürülebilirliği
ve Dinamiği
Araştırması’na
göre; yeşil binalar,
inşaat sektörünün krizden
en az etkilenen dalı
oldu. Yüksek ilk yatırım
maliyetine rağmen kriz
döneminde de yeşil bina
inşaatları devam etti.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
29
HABER
MİMARLIKTA
YENİ
AKIM
5
Yapıları tasarlama ve kurma sanatı olarak bilinen mimaride
ortaya çıkan yeni, belirgin ve bağımsız akımlar, tasarımların
mükemmelliğini arttırıyor. Yeni teknikler, tercihler ve tasarımlar
sektördeki değişimleri işaret ederken aynı anda gelecekte
göreceğimiz mimari tasarımlar hakkında bilgi veriyor.
1
Yeşil Bina
Şüphesiz ki şu anda yapı sektöründe
görülen en çekici akım sürdürülebilir
ve yeşil akıllı binalar inşa etmek.
Yeşil binalar sadece binanın işletme
maliyetlerini azaltmakla kalmıyor,
aynı zamanda binanın emlak değerini
de arttırıyor.
Enerji verimliliği sağlayan akıllı binalar, iklim
değişikliğinin etkilerini de geciktiriyor ve diğer bina
türlerinin aksine hane halklarının sağlığını olumsuz
yönde etkilemiyor. Bu akımın gelişmesindeki en
büyük etken ise sağladığı mali avantajlar. Eğer
yeşil binalara talep böyle artmaya devam ederse,
ileride bir akımdan daha çok bir mimari zorunluluk
olarak anılacak.
30
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
2
Yeni Merkezler
Yaratmak
Nüfusun artması kuşkusuz
kentleşmeyi de etkiliyor. Ana
merkezden uzaklaşarak şehrin
dışına doğru taşan yerleşim alanları
artık kendi merkezlerini yaratacak
şekilde tasarlanıyor. Bu hem yaşamı
kolaylaştırıyor hem de ekonomiyi
canlandırıyor.
Ayrıca kişilerin ulaşım için
harcadıkları emisyonlarda azalıyor,
trafik sorunu ortadan kalkıyor.
Şehrin kümeleşmesi altyapıyı
konusunda alınacak önlemleri de
kolaylaştırıyor. Bu akıma örnek
olarak şehir merkezine inşa edilen
konutlar ve siteler verilebilir. Bunun
sonucunda da şehirlerde birçok
merkezi alan oluşuyor.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
31
HABER
İşbirliğini Arttıran Tasarımlar
İşbirlikli tasarımlar, eğitim ve ofis
binalarının işleyişini değiştiren bir
mimari ideoloji. Özellikle son yıllarda
Avrupa’da örneklerine sık rastlanan
bu akımda bireysel çalışma alanları
yerine toplu çalışma alanları öneriyor.
Tasarımın temelinde 'koordinasyon',
'iletişim' ve 'işbirliği' öğeleri yer alıyor.
Toplu çalışmanın dikkat dağınıklığı ve
verim azalttığı tezinin aksine sosyalliği,
ortaklaşa düşünmeyi ve problem
çözmeyi kolaylaştıran alanlarda
gerçekleşen çalışmanın daha verimli,
4
3
üretken ve yüksek kaliteli olduğu göze
çarpıyor. Dünyanın dört bir yanında
gerçekleştirilen sosyal araştırmalarda
da karşılıklı etkileşimin 'ben’ yerine 'biz’
olarak düşünmeye sevk ettiği görülüyor.
'Az Ama Öz' Anlayış
Sadelik ve nesnelliği öne çıkaran bu akım, sınırlı alan ve artan nüfus
anlayışına karşın binaları daha etkin ve verimli kullanmayı hedefliyor.
Şehirlerde yaşayan insanların artık
daha minimal alanlarda yaşamayı
tercih etmesinin nedeni de yüksek
emlak maliyetleri, yaşama koşulları
ve değişen yaşam standartları.
Ayrıca bu anlayış,
hane halklarının karbon
ayak izini de azaltıyor.
Gereksiz eşya kalabalığı
ve fazla boş alan yerine
en az malzeme ile
ekonomik ve işlevsel
detayların kullandığı
tasarıma rağbet giderek
artıyor.
32
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
5
Çatı Tasarımları
Çatı alanlarının, yaşam yeri olarak kullanılmasının örnekleri dünyada
giderek artıyor. Trafik gürültüsünden ve sokak kalabalığından uzak
bu alanları değerlendirilmesi şüphesiz hane halklarının ilgisini
çekiyor. Bu alanlar genelde kafe, lokanta veya dinlenme yeri
olarak kullanılıyor. İyi tasarlanmış bir peyzaj mimarisi ve güzel bir
manzara ile bu alanlar şehirlerde gözde haline geliyor.
Yeşillendirilmiş çatı alanları
sürdürülebilirliği arttırıyor. Sera olarak
kullanılan çatı alanlarının sayısının
artması da dikkat çekiyor. Mimarlar
çatı alanlarını hem alandan kazanç
hem de tasarlaması heyecan verici
olarak tanımlıyor.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
33
BİLİNÇ TEST
Enerji yeşile dönüyor
01
Kömür kullanan termik santrallerde
harcanan enerjinin ne kadarı tüketiciye
elektrik olarak ulaşır?
A) 1/4
C) 1/2
B) 1/3
D) 2/3
03
Hangi küresel anlaşma dünyadaki sera
gazı emisyonlarının yılda 11 milyar ton
azaltılmasına neden olmuştur?
CEVAP: Harcanan enerjinin yaklaşık üçte biri elektriğe dönüştürülür. Doğalgaz kullanılan termik santrallerde ise tesisin verimliliğine
göre kullanılan yakıtın % 40-60’ı elektriğe dönüştürülür. Dünya
elektriğinin yaklaşık % 40’ını kömür kullanılan termik santrallerden
karşılıyor. Her ne kadar kömürden üretilen birim elektriğin fiyatı
(74-88 $/MW saat) doğalgazdan (87-346 $/MW saat) düşük olsa
da kömürün toplumsal maliyeti çok daha fazladır.
CEVAP: 1990 yılında imzalanan Montreal
Protokolü ile ozona zarar veren gazların
üretimi yasaklanmıştır. Küresel ısınma
potansiyelini arttıran bu gazların kullanılmaması da yılda 11 milyar ton sera gazı
emisyonun salınımını engellemiştir. Bu
da Kyoto Protokolü’nün ilk döneminde
hedeflediği azaltımın yaklaşık beş ila altı
katına eşittir.
04
02
Hangi ülke nükleer santraller için ana çelik
kaynağını sağlar?
A) ABD
C) Rusya
A) Kyoto Protokolü B) BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
C) Johannesburg Uygulama Planı
D) Montreal Protokolü
Aşağıdaki kaynakların hangisinden elektrik
üretiminde su kullanılmaz?
A) Güneş
C) Kömür
B) Nükleer
D) Hiçbiri
CEVAP: Termik santrallerin çalışma yöntemi suyu kaynatıp buhar oluşturarak türbinler yardımıyla elektrik üretmektir. Güneş ve rüzgar enerjisi
ile elektrik üretiminde de termik santrallerdeki kadar olmasa da panelleri ve kanatları temiz tutmak ve işletimi durdurmak için su kullanılır.
B) İran
D) Japonya
CEVAP: Uzun yıllardır Japonya, nükleer reaktörler için ana çelik
üreticisidir. Ancak son yıllarda Çin ve Rusya’da bu alanda kapasite
geliştirmek üzerine araştırmalar yapmaktadır. Çelik, reaktörlerdeki
sızıntıyı önler. Dünya çapında toplam 31 ülkede, 370.461 MW kapasiteli 439 nükleer santral mevcuttur. Dünya elektrik üretiminin
%13,5’u nükleerden karşılanıyor.
05
Hangi yakıt kaynağının kullanımı son on
yılından beri % 40 oranında artmıştır?
A) Güneş
C) Kömür
B) Jeotermal
D) Doğalgaz
CEVAP: 1950li yıllarda doğalgazın dünyadaki enerji tüketimindeki
oranı % 10’u geçmiyordu. Günümüzde ise enerji tüketiminin % 24’ü
doğalgazla karşılanmaktadır. Bu da son on yılda % 40 oranında bir
artışa tekabül etmektedir. En çok doğalgaz kullanan ülkelerin başında ABD, Rusya ve Kanada gelmektedir. Dünyada bilinen doğalgaz
rezervlerinin yaklaşık 70 yıllık ömrü olduğu tahmin edilmektedir.
34
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
06
Güneş olmadığı zaman da güneş
enerjisinden elektrik üretilebilir mi?
A) Üretilemez
B) Üretilir
C) Güneş battıktan sonra iki saate kadar üretilir. D) Güneş battıktan sonra dört saate kadar üretilir.
CEVAP: Çoğu güneş enerjisi sistemindeki akümülatörde güneş
mevcutken biriken enerji sayesinde geceleri de elektrik üretilebilir.
07
Hangi yöntem ile 2030 yılına kadar karbon
dioksit emisyonlarının % 57 oranında
azaltılması sağlanabilir?
A)
B)
C)
D)
Karbon yakalama ve depolama
Nanoteknoloji
Enerji verimliliği
Akıllı şebeke sistemleri
CEVAP: Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna
göre eğer üretimde yeterli miktarda enerji
verimliği sağlanırsa atmosferdeki karbon
dioksit oranı 450 milyonda bir tutulursa,
emisyonlar 2030 yılına kadar % 57 oranında
azaltılabilir.
08
B) % 30
D) % 50
A) % 27
C) % 47
CEVAP: Isınma ihtiyacı %
47 ile dünyadaki enerji
tüketiminin başında gelmektedir. Isınmayı, % 27
ile ulaşım için harcanan
enerji izlemektedir.
10
Dünya enerji talebinin 2035 yılında bugüne
kıyasla yüzde kaç artması tahmin edilmektedir?
A) % 20
C) % 40
09
Dünyadaki enerjinin yüzde kaçı ısınma amaçlı
kullanılmaktadır?
B) % 37
D) % 57
Türkiye’nin güneş enerjisi kapasitesi yüksek
şehri hangisidir?
A) Konya
C) Van
B) Mardin
D) Hatay
CEVAP: Araştırmalara göre Konya 92 MW ile en fazla güneş enerjisi
kapasitesi yüksek il oldu.
CEVAP: Uluslararası
Enerji Ajansı’na göre
2035 yılında dünya
enerji talebinin bugüne kıyasla % 40 artması tahmin edilmektedir. Şu an 12 milyar
Ton Eşdeğer Petrol
(TEP) olan dünya birincil enerji talebinin
2035 yılında 16,8 milyar TEP olması beklenmektedir.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
35
KÜRESEL ISINMA
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN
7 GÖSTERGESİ
Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nde iklim değişikliğinin
7 temel göstergesi belirlendi. Etkiler bölgelere, kuşaklara, yaşa,
ekonomik koşullara ve cinsiyete göre farklılıklar gösteriyor.
AYDIN DERİN
1
Kuzey Kutbu’nda postal
sesleri
Kuzey Kutbu’ndaki mevcut buzullar
eridikçe bölgedeki ortaya çıkan kaynaklara da ilgi o kadar artıyor. Birleşik Devletler Jeoloji Kurumu’na göre dünyadaki
keşfedilmemiş doğalgaz rezervlerinin
yüzde 30’u ve petrol rezervlerinin de
yüzde 13’u bu bölgede bulunuyor.
Bunun sonucu olarak, bölgeye kıtası
bulunan sekiz ana ülkenin,
ABD, Rusya, Danimarka,
Finlandiya, Norveç, İzlanda, İsveç ve Kanada’nın
üst düzey askeri yetkilileri
bölgesel güvenlik ve sınır
konularında anlaşmada bulunmak için Kanada’da bir
askeri üstte bir araya geldi.
Ancak bir anlaşmaya varıldığını söylemek çok zor. Bunun en büyük göstergesi de
ülkelerin kuzey sınırlarına
yerleştirilen birlikler.
36
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Kuşkusuz bu bir savaş ilanı anlamına
gelmiyor. Ancak bölgede giderek artan
sondaj gemileri ileride bir sorunun yaşanabileceğinin sinyalini veriyor. Rekabeti
dengeleyecek ve bölgeyi kontrol alacak
yasaların bir an önce çıkması şart.
Ülkeler tarafından her ne kadar sadece sınır güvenliği konusu ele alınsa
da, bu olayın iklim değişikliği ve çevre
boyutları göz ardı ediliyor. Sondaj gemilerinden ve askeri faaliyetlerden gelen kirliliğin bölgedeki yaşamı olumsuz
etkileyeceği yönünde şüphe yok. Aynı
zamanda bu olay bir iklim değişikliğini
önleme anlaşması da doğurabilir ancak
bu konuda şimdilik hiçbir girişim yok.
Buzullar konusunda karar
alınırken yapılan hesapların
çoğu buzulların bu hızda eriyeceği yönünde. Moskova Ulusal
Güvenlik Konseyi internet sitesinde 2020 yılı itibariyle Kuzey
Kutbundaki bu rezervlerin ülkenin ana enerji kaynağı olacağına
dair bir haber yayınladı. Aynı
zamanda çok uluslu petrol ve
maden şirketleri de bu durumdan memnun gözüküyor ve hükümetlere bölgeyi paylaştırmaları konusunda baskı yapıyor.
2 Hayvan nüfuslarındaki değişim
Sıcaklıklar değiştikçe canlıların da
üreme hızları ve sezonları
da onunla paralel olarak değişiyor.
Stony Brook Üniversitesi'nin Mart
2012’de yaptığı araştırmaya göre Antarktik Yarımadasında yaşayan papua
penguenleri sıcağa bölgedeki diğer canlılardan daha kolay uyum sağlayabiliyor çünkü üremek için buzullara ihtiyaç
duymuyorlar.
Isınan sıcaklıklar penguenlerin yumurtalarını üreme sezonundan daha
önce bırakmasına ve üreme sezonlarının değişmesine neden oluyor. Uyum
sağlayamayan penguenler ya daha soğuk bölgelere göç ediyor ya da hayatta
kalamıyor.
Papua penguenlerinin uyum sağlamasındaki en büyük unsur diğer
penguenlerin aksine üre-
mek için buzulların daha az olduğu
alanları seçmeleri. Buzullar azaldıkça
onların üreme hızları da artıyor.
Penguenler hakkında 2011 yılında
yapılan daha kapsamlı bir araştırmaya
göre de penguenlerin besin için kullandığı karidesin yoğunluğu 1970'li yıllardan
günümüze % 80 azalmış. Bu karides
türü buzullarda yosun oluşturuyor ve
bu yosun penguenler tarafından besin
olarak kullanılıyor.
Üreme hızı ve sezonu değişen tek
canlı penguenler değil. Geçtiğimiz yıl
ABD’deki hayvan barınaklarına rekor
sayıda sokak kedisi bırakılmış.
2010 yılına kıyasla ülkedeki barınaklardaki kedi sayısı % 30 oranında artmış.
Pets Across America adlı sivil toplum örgütüne göre bunun sebebi artan sıcaklık-
lar nedeniyle kedilerin üreme sezonunun
daha uzun olması. Böylece baharın erken
gelmesi ve yazların artık daha uzun geçmesi kedilerinden olağandan daha fazla
üremesine sebep oluyor.
Yetkililer kedilerin kısırlaştırılmasını
öngörüyor.
Dağlardaki kar miktarında azalma
İklim değişikliğinin etkisiyle gerçekleşen düşük kar yağışı da dağlarda hemen göze çarpmayan ancak uzun vadede
tüm ekosistemi etkileyen ardışık olaylara neden oluyor. Kuzey Kutbu’na yakın
olan dağlardaki kar oranının azalması
o alanda yaşayan canlıları olumsuz koşulda etkiliyor. Arizona’nın kuzey dağlarında yaşayan Kanada geyiği kışlarını
daha düşük yüksekliklerde ve karın az
olduğu bölgelerde geçirir. Ancak son 25
yılda dağa düşen kar miktarının azalması,
Kanada geyiğinin daha yüksek bölgelere
göç etmesini sebep oluyor. Geyiklerde
otlanmak için orada bulunan akağacı ve
kavakları eşeliyor. Bu da o ağaçlara yuva
yapan kuşların neslini azaltıyor.
Ağaçların bölgedeki yoğunluğunu azaltan tek etken geyiklerin bölgeyi tahribatı değil. Azalan kar yağışı da
doğrudan olarak topraktaki su miktarını
da azaltıyor. Nemliliğin azalması hem
yangın riskini arttırıyor hem de ağaçların gelişimini ve çoğalmasını engelliyor.
Bilim adamlarının başka bir tezi de
azalan ağaçların kar yağışını etkileyeceği
yönünde. Yani tıpkı bir zincir etkisiyle
kar yağışının azalttığı ağaçlar tekrardan
bölgeye düşen kar miktarını azaltacak.
Yapılan araştırmalara göre dağlardaki
ağaç yoğunluğu 1996 seviyesine düşmüş.
Bölgede 16 yıllık bir kayıp söz konusu.
Bölgenin etrafındaki ormanlardaki ağaç
yoğunluğunda ise son altı yılda bir ilerleme gözlenmemiş. Ayrıca bölgedeki beş
ana kuşun nüfusunun giderek azaldığı
gözlemlenmiş. Doğa koruma yetkileri azalan ağaçlanmanın kuşların yuva sayısını
düşürdüğünü ve yırtıcılar için daha kolay
hedef haline geldiğini söylüyor.
Son 11 yılda bölgedeki nüfusu gittikçe
azalan Kanada
geyiğine nasıl
bir tedbir alınabileceği ise
hala merak
konusu.
3
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
37
KÜRESEL ISINMA
4
Geçmişten gelen notlar
Doğa bilimcilerin bulundukları bölgeyi gözlemlerine dayalı notları ile
aynı bölgenin günümüzdeki durumu karşılaştırıldığında ortam
bulunan bitkilerdeki değişim göze çarpıyor.
Özellikle yerel olarak incelendiğinde
baharın gelişi ve bitkilerin çiçek açma tarihleri arasında ortalama on günlük bir
kayma söz konusu. Baharın erken gelmesi bitkilerin erken çiçek açmasına neden
oluyor, buna ayak uyduramayan bitkilerin
de nesli tükeniyor.
Bilim adamlarının bu dedektiflik yöntemini uygulamaları bundan on yıl öncesine
dayanıyor. İklim değişikliğinin bitkileri
ve hayvanları nasıl etkilediği konusunda
gerçekçi veriler yokken, dünyanın çeşitli
yerlerinden 19. yüzyıl doğa bilimcilerinin
gözlemleri ile günümüzü karşılaştırarak,
onlar gibi doğayı izleyerek değişimleri çı-
kartıyorlar. Çevresel verilerin ulusal kuruluşlar tarafından ilk kez kayda geçmesi
20. yüzyılın başlarına dayanıyor.
Bilim adamları bu bulgulara sadece
eski doğa bilimcilerin notlarını kullanarak ulaşmamış. Yerelde yaşayan köylüler,
çiftçiler ve doğa bilimcilerin son yıllarda
gözlemlediklerini de bulgularında kullanmışlar. Böylece bitkilerin hareketleri
konusunda bir eğim çıkartabilmişler.
Son 150 yılda kırsal kesimlerde bitkiler altı gün önce çiçek açarken kentsel
Doğa bilimcilerine göre,
baharın gelişi ve bitkilerin
çiçek açma tarihleri
arasında ortalama on
günlük bir kayma söz
konusu. Baharın erken
gelmesi bitkilerin erken çiçek
açmasına neden oluyor,
buna ayak uyduramayan
bitkilerin de nesli tükeniyor.
Genetik değişimler
2006 yılında yapılan bir araştırmaya
göre sıcaklıkların yüksek olduğu daha
düşük enlemlerde görünen Drosophila
subobscura sinek türünün aynı zamanda
sıcaklıkların düşük olduğu yüksek enlemlerde görülmeye başlandı. Diğer bir deyişle
kalıtımsal yapıların değişmesi sonucunda
bu sinek türü yaklaşık 120-161 km güneyde görülen sinek aynı kalıtsal özellikleri
taşımaya başladı.
38
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
ve sanayi bölgelerinde bitkiler oluşan ısı
adasının da etkisiyle on gün önce açıyor.
Dünya üzerindeki, çoğu orkit bitkisi olmak
üzere, uyum sağlayamayan bitkilerin nesli
tükeniyor.
Baharın erken gelmesinin başka bir
göstergesi de ABD’nin Arizona eyaletindeki
Büyük Kanyon’a gelen ziyaretçi sayısındaki değişim. 1979 yılında parka gelen
en yüksek ziyaretçi sayısı 4 Temmuz’da
görülürken 2011 yılında 24 Haziranda
görülmüş.
5
Aslında Drosophila subobscura yaygın olarak incelenen bir sinek türü. Köle
gemileri ile Avrupa’dan Amerika kıtasına
yayılan sinek türü, dünyada türünün en
yaygın görünen cinsinden.
Araştırmacılar küresel ısınmanın genetik üzerinde etkisini
araştırırken 26 sinek türü hakkında tutulan 24 yıllık genetik
veriyi ve dönemin sıcaklık değerlerini incelemişler. Sıcaklık
değişimi etkisinin altında kalan
22 sinek türünün aynı kromozom değişikliğini geçirdiği ve
tek bir tür olarak, Drosophila
subobscura ile aynı özellikte
görüldüğü saptanmış.
Üç kıtada gerçekleştirilen bu araştırma
küresel ısınmanın genetik değişim üzerindeki etkisini ortaya koyan en kapsamlı
araştırma.
Bu ve bunun gibi bulgular büyük popülasyona ve hızlı üreme oranlarına sahip
küçük türlerin iklim değişikliğine uyum
sağlayabildiğini gösteriyor. Ancak diğer
canlılar için aynısını söylemek çok zor.
Bunun en büyük örneği de sıcaklık değişimlerine uyumu zor olan kuşlar. Araştırmacılar büyük türlerin uyum sağlayamamasının iklim değişikliğinin en büyük
felaketlerinden biri olacağını vurguluyor.
Kutup ayılarının sonu
Kuzey Kutbu’nda hızla eriyen buzullar,
kutup ayılarının başka bir sabit buzula gitmesi için daha da fazla yüzmesine neden
oluyor. Artan sıcaklık buzulları güçsüzleştirdikçe kutup ayıları da ağırlıklarının taşıyabileceği başka buzul arayışına geçiyor,
böylece daha çok yüzüyor.
2011 yılında yayınlanan araştırma,
2004-2009 yılları arasında, 68 kutup ayısına GPS cihazı yerleştirerek gerçekleştirilmiş. Kuzey Kutbu’nun güney bölgesinde
gerçekleşen araştırmada, aynı zamanda
uydudan alınan görüntüler ile de buzulların kütlesi de takip edilmiş.
Kuzeye hücum
Başka bir araştırmaya göre de türlerin çoğu beklenmedik bir oranda, doğal
ortamlarından saatte yaklaşık 20 cm ile
kuzeye doğru kayıyor.
Değişen iklim sonucunda, araştırmacılar dünya üzerindeki tüm bölgeleri kapsayan eski çalışmaları analiz ederek 2000
farklı hayvan ve bitki türünün bulundukları
konumdan ne kadar uzağa gittiğini hesapladılar. Bulgulara göre son on yılda 17,6
km mesafede kuzeye göç söz
konusu.
Bu alandaki rekor ise son
20 yılda 220 km
kuzeye göç eden
Polygonia
c-album
cinsli
7
kelebekte. Onu son 20 yılda 150 km ile
kamış bülbülü izliyor.
Bazı türler de hem kuzeye hem de daha
yüksekliklere göç görünüyor. Bu alandaki
ortalama hesaplarda son on yılda 12,2
metre kadar.
Araştırmacılar aynı zamanda göçlerin
gerçekleştiği bölgeleri de incelmişler ve sıcaklığın daha fazla arttığı bölgelerde göç oranın daha yüksek
olduğunu bulmuşlar.
6
Günde 48 kilometre yüzmek zorunda kalan ayıların ölüm oranı,
günde ortalama 12 km yüzen ayılara oranla yüzde 45 arttığı
gözlemlenmiş.
Araştırma süresince bir kutup ayısının
en uzun yüzme mesafesi 686 km olmuş.
En uzun süreli yüzme de 12,7 gün olarak
kayda geçmiş.
Böyle uzun mesafe yüzmeleri kutup
ayılarına çok enerji harcatıyor ve onları
aşırı yorgunluk sonucu boğulma riskine
sokuyor. Araştırmada beş yavru kutup ayısı
bu yüzden boğulduğu geçiyor.
Ayrıca ısınan sıcaklıklar kutup ayılarının kütlelerinde de azalmaya neden oluyor. 1980 yılında ortalama bir dişi kutup
ayısının ağırlığı 290 kg iken 2004 yılında
bu sayı 230 kg’a kadar düşmüş.
1987 ve 2011 yılları arasında Kuzey
Kutbu’nun güney kesimlerindeki kutup
ayısı nüfusu iklim değişikliği nedeniyle
% 22 azalmış.
2000 farklı hayvan ve bitki türü, iklim
değişikliği nedeniyle bulundukları doğal
ortamlarından saatte yaklaşık 20 cm ile
daha kuzeye doğru kayıyorlar. Bu alandaki
rekor, son 20 yılda 220 km kuzeye göç
eden Polygonia c-album cinsli kelebekte.
Onu son 20 yılda
150 km ile kamış
bülbülü izliyor.
Göç edemeyen
türlerin ise popülasyonlarında azalma görülüyor. Bu
o türün neslinin tükenmesine de neden
olabiliyor. Kuzeyde bir yaşama ortamı bulamayan türler ise çok nadir de olsa güneye
göç ediyor, tıpkı 120 km güneye göç eden
kiraz kuşu gibi.
Göçe neden olan başka unsurlar arasında türlerin doğal ortamlarının tahribatı, yırtıcıların, avların ve polen taşıyıcılarının değişmesi ve türlerin üreme oranı
yer alıyor.
Araştırma, göç hızının beklenenden üç
kat daha hızlı gerçekleştiğini gösteriyor.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
39
ŞEHİR YAŞAM
BEDENSEL ENGELLİLER ve
KENTSEL YAŞAM
Muhammet MADEN
CBS Genel Müdür Yardımcısı
TBESF Teknik Kurul Üyesi
Ülke nüfusumuzun yüzde 10’undan
fazlasını oluşturan engelli vatandaşlarımız, gündelik hayatımızın en önemli
gerçeklerinden biridir.
"Fiziksel veya zihinsel, kişinin elinde olmayan nedenlerle bazı hareketleri,
duyuları veya işlevleri kısıtlı olan kişileri" anlatmak için kullanılan "engelli"
kavramı, Dünya Sağlık Örgütü’nce temel
olarak şu üç kavramın karşılığı olarak
kullanılmaktadır: "Impairment", "disabled", "handicapped". Yani "sakatlık",
"özürlülük" ve "engellilik." Bu üç kavram
içerisinde "impairment-sakatlık" yalnızca kişinin kendi fonksiyonel kayıplarını
ifade ediyor. "Disability-özürlülük" kavramı ise kişinin özrünün normal günlük
yaşam aktivitelerini ne kadar etkilediği
durumuna odaklanıyor. "Handicapped"
kavramı ise çok daha geniş bir kısıtlılık hali ve tümüyle çevresel etmenlere
odaklanıyor.
Engellilik, çoğu kez çevresel etmenlerle oluşabilen bir kısıtlılık halidir. Yaşlı,
hamile veya gerekli çevresel düzenlemelerin yapılmadığı bir mekânda bebek arabası ile dışarıya çıkmış bir kişi "engelli"
kavramı içerisine girmektedir. Aslında
her birey, günlük hayatının içerisinde
"engelli" kavramının kapsamına dâhil
olabilmektedir.
Günlük yaşantımızın bir parçası olan
engelli vatandaşlarımızla olan ilişkilerimiz, kimi zaman yardım elimizi uzatmak,
kimi zaman da uzaktan seyretmek şeklinde tecelli ediyor. Ancak devlet olarak
engelli vatandaşlarımızın her zaman yanında olmak durumundayız.
Ülkemizdeki eğitim-öğretim oranı
yüksek olmasına rağmen; insanlarımızın
büyük çoğunluğu engelli vatandaşlarımızın sıkıntılarını çoğu kez görmemekte,
kendisi veya bir yakınının engelli olması
durumunda konuya dâhil olmaktadır.
Engellilik, çoğu kez çevresel
etmenlerle oluşabilen bir
kısıtlılık halidir. Yaşlı,
hamile veya gerekli çevresel
düzenlemelerin yapılmadığı
bir mekânda bebek arabası
ile dışarıya çıkmış bir kişi
"engelli" kavramı içerisine
girmektedir. Aslında her
birey, günlük hayatının
içerisinde "engelli"
kavramının kapsamına
dâhil olabilmektedir.
40
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Şükür ki, devletimiz işin ciddiyetini
kavramış, gerekli adımları hızla atmaya
başlamıştır; atmaya devam edecektir.
Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın
Erdoğan Bayraktar, en son "Dünya Engelliler Günü" dolayısıyla katıldığı bir
etkinlikte, bu konuya ciddi atıfta bulunarak, engellilerin refahı için bir dizi
düzenlemeler yaptıklarını, gerekli düzenlemeleri bundan sonra da yapmaya
devam edeceklerini ifade etmiştir. Ayrıca
"Konutlarda, işyerlerinde, yollarda, parklarda ve bahçelerde bu adımları atmaya
devam edeceğiz" demiştir.
Bedensel engellilerin (özürlülerin)
kentsel yaşamdaki durumlarına gelince;
zaman içerisinde bu hususta pek çok
düzenleme yapılmıştır.
Örneğin, 572 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ardından imar mevzuatında yapılan düzenlemelerle, "yapılı
çevrenin engelliler için ulaşılabilir kılınması" amaçlanmıştır. 3194 Sayılı İmar
Yasası'na bir madde eklenerek, "Fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilir ve
yaşanabilir kılınması için, imar planları
ile kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve yapılarda Türk Standartları
Enstitüsü'nün ilgili standartlarına uyulması zorunludur" hükmü getirilmiştir.
5378 sayılı Özürlüler Yasası da, "kentsel
yaşamın özürlülerin ulaşabilirliğine uygun düzenlemesi" amaçlıdır.
2006/18 sayılı Başbakanlık
Genelgesi'nde de "mevcut resmi yapı-
ların ve umuma açık her türlü yapının
özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilmesi için kamu kuruluşları
ve yerel yönetimlerce eylem planları
hazırlanması, bu düzenlemelerin TSE
standartlarına uygun olmasına dikkat
edilmesi" istenmektedir.
Şöyle bir etrafımıza baktığınızda şu
gibi manzaralarla her an her yerde karşılaşmanız mümkündür:
• Büyük alışveriş merkezinden çıkan
insanların karşı yola geçebilmeleri
için belediye tarafından yapılmış bir
tarafı asansörlü diğer tarafı merdivenli üst geçitler...
• Belediye sorumluluğunda olmasına
rağmen dükkânların önündeki elma
kasalarının, tüplerin veya beyaz eşyaların, hatta pastane veya lokanta
bahçelerinin yaya geçitlerini ihlal
etmeleri…
Hiç kimse, toplumdan soyutlanmayı
ve dört duvar arasında yaşamaya
mahkûm olmayı hak etmiyor.
Bakanlığımızın bu bilinçle çalışıyor
olması ve önderlik etmesi, geleceğe
dair umutlarımızı daha da
güçlendirmektedir.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
41
ŞEHİR YAŞAM
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın engelli
vatandaşlarımızın
hayata tutunmaları
konusundaki yoğun
çalışmalarının başarıya
ulaşabilmesinin temel şartı,
vatandaşlarımızın konuya
daha ilgili ve görevlilerin
daha hassas olmalarıdır.
• Dükkânların önüne "Park yapılmaz"
levhasını koyup kendi araçları ile
yaya geçitlerini kapatan işyerleri
sahipleri…
• Merdivenden çıkamayacak durumda
olanlar için cami avlularına yapılan
düz yolun beton bir çiçeklikle kapatılması ya da diklik oranının 80
dereceleri bulması…
• Yolun içinde kalmış telefon ve elektrik direkleri, panolar ya da reklam
tabelaları...
• Karadeniz bölgesindeki bazı ilçelerde
haftanın bir günü yapılan "alışveriş
günü"nde, araçların park yerinde
akşama kadar durmasına izin verilmesi…
42
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
• Belediye sınırları içinde yola ya da
yaya geçidi üzerine, "Araba nasıl olsa
park ediyor, spor kulüplerine gelir
olsun" diye yapılan otoparklar...
• Yolcu indirecek bir otobüs ya da minibüsün, yolun sağına park etmiş iki
sıra araçtan sonra üçüncü sırayı oluşturarak yolu sağlam insanların dahi
geçemeyecekleri kadar daraltmaları…
• Belediyelere ait koca çöp bidonlarının yaya geçidini daraltacak şekilde
kaldırımlara dizilmesi…
• Çöp bidonlarına karıştıran, atıkları ayırıştıran bilinçsiz hurdacıların
yola dizdiği devasa torbalar… Dizilen
torbalardan sızan elektromanyetik,
asitik ve mikroplu çöpler…
Etrafımızı kuşatan ve hayatımızı
çekilmez kılan bu kadar olumsuzluğun
sorumlusu kimdir ve nereden kaynaklanmaktadır?
Şüphesiz ki, bu olumsuz tablonun
gerçek ve ilk sorumlusu öncelikle kişinin
vicdanıdır. İkinci sorumlusu ise, bunca
kanuni düzenlenmeye rağmen yapana,
denetlemeyenlere ve uygulamayanlara
kesilmesi gereken cezanın miktar ve oranının açıkça belirlenmemesidir.
Kanuni düzenlemelerin yanında
standartların da getirilmesi gereklidir.
Projeyi çizenler, inşaatı yapanlar,
yaptıranlar, kontrol edenler ya da denetleyenlerin büyük oranda üniversite
mezunu olduğu bir çağda, yaptırımlara bu kadar ihtiyaç duyulması da ibret
vericidir.
Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın
Erdoğan Bayraktar’ın Dünya Engelliler
Günü’nde temas ettiği düzenleme ve çalışmaların artarak devam edecek olması
sevindiricidir.
Hiç kimse, toplumdan soyutlanmayı ve dört duvar arasında yaşamaya
mahkûm olmayı hak etmiyor. Bakanlığımızın bu bilinçle çalışıyor olması ve
önderlik yapması, geleceğe dair umutları
daha da güçlendirmektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın engelli vatandaşlarımızın hayata tutunmaları konusundaki yoğun çalışmalarının
başarıya ulaşabilmesinin temel şartı,
vatandaşlarımızın konuya daha ilgili
ve görevlilerin daha hassas olmalarıdır.
MAKALE
TOPRAK KİRLİLİĞİ KONTROLÜ İÇİN
UYGULANAN KRİTERLER HAKKINDA
BİR DEĞERLENDİRME
Prof. Dr. İsmail Toröz
İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü
ÖZET
İnsanoğlunun temel birçok ihtiyacını karşılayan toprak, aynı zamanda katı atıklar
için depolama, su kirleticiler için filtrasyon
alanı, hava kirleticiler için çökelme alanı
olarak işlev görmektedir. Günümüzde sayıları giderek artan arıtma tesislerinden
ortaya çıkan biyolojik çamurlar için de, bir
uzaklaştırma alanı olarak düşünülen (konu
hakkında yönetmelikleri olan) toprak, insan
sağlığı dikkate alındığında, üzerinde önem-
le durulması gerektiği, toprakta olmasına
müsaade edilecek kirleticiler hakkında daha
dikkatli olunmasını gerektirmektedir. İnsan
sağlığının beslenme, solunum ve temas yollarından biriyle etkilenmekte olduğu gözönüne
alındığında, toprak kirliliğinin özellikle beslenme açısından önemi daha iyi anlaşılacaktır. Arıtma çamurlarının uzaklaştırma alanı
olarak da toprağın kullanılmak istenmesi
durumunda, topraklarımızın ağır metal ve
GİRİŞ
Toprak, temas halinde olduğu su ve
hava ortamlarında bulunan kirletici maddeler için nihai depolama yeridir. Diğer
taraftan toprak, karasal ekosistemin taşıyıcı
bir bileşeni olup, kalitesindeki değişim,
gerek doğal ve gerekse tarım ekosisteminin verimliliğini doğrudan etkilemektedir
(Toröz, 2009).
Topraklarda kirliliğe neden olan atıklar, toprağa farklı kaynaklardan ulaşabilmektedirler. Bu kaynaklar, tarımsal, endüstriyel, kentsel ya da nükleer kökenli
olabilmektedir (Altınbaş ve diğ., 2008).
AB’de arıtma çamurlarının yönetimi hakkında yayınlanan direktiflerde de başlıca
güdülen amaçların; “1- Arıtma çamurunun doğru kullanımının teşvik edilmesi,
2- Bitkilerin, toprağın ve yeraltı suyunun
diğer kirletici parametreler açısından durumu
hakkında sağlıklı bir envantere ihtiyaç olduğu
da bir gerçektir. Bu çalışmada, ülkemizde
yürürlükte olan ilgili yönetmeliklerde yer
alan kriterlerle, gelişmiş diğer ülkelerde esas
olan değerlendirme kriterlerinin genel bir
karşılaştırması yapılarak, mevcut kriterlerin
yeterliliği, bu anlamda, toprağın kullanım
amacına göre geliştirilmiş kalite kriterlerinin
gerekliliği vurgulanmıştır.
korunması, 3- İnsan ve hayvan sağlığının
korunması” şeklinde olduğu, bunun için de
arıtma çamuru ve toprağın niteliklerinin
ortaya konması gerektiği ifade edilmiştir
(Kaptan, 2003). Ancak, toprağın niteliğinin ortaya konulmasında, ürün odaklı
analizin yanısıra, toprak kirliliği gösterge
parametrelerinin de dikkate alınması hususu gözardı edilmemelidir. Bu noktada,
ülkemizde, hangi kurumun, analizleri yaptırması ve envanter oluşturması gerektiği
hususunun açık olmadığı düşünülmektedir!
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde,
toprak kirliliğinin kontrolü amaçlı uygulamalar incelendiğinde, farklı kriterler
ve değerlendirmeler olduğu görülmektedir. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için hazırlanmış bir raporda, toprak kirliliğinin
anlaşılması için hangi değerlerin alınması
Toprak sınıflandırma değerlerini belirleme metotları,
bilimsel ve politik temellidir. Politik ve mevzuat
faktörlerinden, coğrafi ve biyolojik, sosyokültürel ve bilimsel
yaklaşımlardaki farklılıklardan dolayı bu risk değerleri
ülkeden ülkeye değişmektedir.
44
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
gerektiği konusunda metod geliştirmeye
yönelik çalışmalar kapsamında 3 farklı
risk kademesinin esas alındığı görülmüştür (Carlon, 2007). Buna göre, ihmal edilebilir risk, uyarı risk ve potansiyel olarak
kabul edilemeyecek risk için ağır metal
konsantrasyonları ayrı olarak belirtilmiştir.
Ayrıca Arap ülkelerinde farklı toprak kullanım grupları için toprak kirlilik sınıflarına
göre ayrı ağır metal kriterleri verilmiştir.
Ülkemizde yürürlükte olan yönetmelikte,
toprak kirliliği konusunda dikkate alınması
gereken jenerik değerler yer almaktadır.
Avrupa ülkelerinin en fazla
önem verdiği konu, insan
sağlığının korunmasıdır.
Birçok ülkede
ekolojik reseptörlerin
korunması göz önünde
bulundurulmuş, birkaç
ülkede ise ekolojik tarama
değerleri kabul edilmiştir.
içeren toprak sınıflandırma değerleri, AB
ülkelerinin yaklaşık yarısında bulunmaktadır. Bazı ülkelerde en büyük endişe, yeraltı
suyu kaynaklarının korunması ve kirlenmiş
bölgenin iyileştirilmesinde öne sürülen
faktörler, yeraltı suyu sınıflandırma değerleridir. Avrupa ülkelerinin en fazla önem
verdiği konu, insan sağlığının korunmasıdır. Birçok ülkede ekolojik reseptörlerin
korunması göz önünde bulundurulmuş,
birkaç ülkede ise ekolojik tarama değerleri
kabul edilmiştir.
ÇEŞİTLİ ÜLKELERDE TOPRAK
KİRLİLİĞİ KRİTERLERİ
Toprak sınıflandırma değerleri, toprak kirliliğinin düzenlenmesi için getirilen
genel kalite standartlarıdır. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde, çok yönlü ve geniş
çeşitlilikte toprak sınıflandırma değerleri
kabul edilmiştir. Toprak sınıflandırma değerlerini belirleme metotları, bilimsel ve
politik temellidir. Politik ve mevzuat faktörlerinden, coğrafi ve biyolojik, sosyokültürel
ve bilimsel yaklaşımlardaki farklılıklardan
dolayı bu risk değerleri ülkeden ülkeye
değişmektedir (Carlon, 2007).
Toprak kirleticilerinin sızması sonucu
yeraltı suyu kaynaklarının kirlenmesini
Tablo 1. “Potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk değerleri” (yerleşim amaçlı toprak kullanımı için), (mg/kg kuru ağırlık (k.a.)).
Av.
Bel.-F.*
Bel.-B.
Bel.-W.
Çek C.
Fin.
İta.
Lit.
Hol.
Pol.
Slov.
İng.
Dan.
As
50
110
110
300
70
50
20
10
55
22,5
50
20
20
Ba
-
-
-
-
1000
-
-
600
625
285
2000
-
-
Be
-
-
-
-
20
-
2
10
30
-
30
-
5
Cd
10
6
6
30
20
10
2
3
12
5,5
20
2
Co
-
-
-
-
300
100
20
30
240
45
300
-
-
Cr
250
-
300
520
500
200
150
100
380
170
800
130
1000
Cu
600
400
400
290
600
150
120
100
190
100
500
-
1000
Hg
10
15
15
56
10
2
1
1,5
10
4
10
8
3
400
Pb
500
700
700
700
300
200
100
100
530
150
600
450
Mo
-
-
-
-
100
-
-
5
200
25
200
-
-
Ni
140
470
470
300
250
100
120
75
210
75
500
-
30
Sb
5
-
-
-
40
10
10
10
15
-
-
-
-
Se
-
-
-
-
-
-
3
5
100
-
20
35
-
Sn
-
-
-
-
300
-
1
10
900
40
300
-
-
Te
-
-
-
-
-
-
-
-
600
-
-
-
-
Ti
10
-
-
-
-
-
1
-
15
-
-
-
-
V
-
-
-
-
450
150
90
150
250
-
500
-
-
Zn
-
1000
1000
710
2500
250
150
300
720
325
3000
-
1000
* Sadece yeni kirleticiler için.
Kısaltmalar : Avusturya (Av.); Belçika-Flanders (Bel.-F.); Belçika-Brüksel (Bel.-B.); Belçika-Walloon Bölgesi (Bel.-W.); Çek Cumhuriyeti (Çek C.);
Finlandiya (Fin.); İtalya (İta.); Litvanya (Lit.); Hollanda (Hol.); Polonya (Pol.); Slovakya (Slov.); İngiltere (İng.); Danimarka (Dan.).
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
45
MAKALE
Tablo 2. “Potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk değerleri”
(endüstriyel amaçlı toprak kullanımı için), (mg/kg k.a.).
BelçikaFlanders
BelçikaBrüksel
BelçikaWalloon
Finlandiya İtalya
Polonya
İngiltere
As
300
300
300
100
50
62,5
500
Ba
-
-
-
-
-
1650
-
Be
-
-
-
-
10
-
-
Cd
30
30
50
20
15
13
1400
Co
-
-
-
250
250
175
-
Cr
-
800
700
300
800
475
5000
Cu
800
800
500
200
600
600
-
Hg
30
30
84
5
5
27
480
Pb
2500
2500
1360
750
1000
600
750
Mo
-
-
-
-
-
115
-
Ni
700
700
500
150
500
285
-
Sb
-
-
-
50
30
-
-
Se
-
-
-
-
15
-
8000
Sn
-
-
-
-
10
170
-
Ti
-
-
-
-
350
-
-
V
-
-
-
250
250
-
-
Zn
3000
3000
1300
400
1500
1650
-
Genelde toprak sınıflandırma değerleri,
standart toprak koşulları için belirlenmiş
ve birçok toprak çeşidi için uygulanmaktadır. Toprak kirleticilerinin mobilitesi ve
biyoyararlanımı, pH, kil ve organik madde içeriği gibi spesifik toprak özelliklerine
bağlıdır. Birkaç ülke bu parametrelerin
fonksiyonlarını koşul olarak koymuştur.
AB ülkelerinde araştırılan ekolojik toprak
sınıflandırma değerlerinin belirlenmesinde
46
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
dikkate alınan ekolojik hedefler (reseptörler), genellikle mikrobiyolojik prosesler,
toprak faunası ve bitkilerdir.
Toprak sınıflandırma değerlerinin belirlenmesinde göz önünde bulundurulmuş
maruz kalma yolları; iç ve dış ortamda
toprağa maruz kalma, toprak-yeraltı suyu,
toprak-yüzeysel su ve yenilebilir bitkilerin etkilerine maruz kalma olmak üzere
beş çeşittir.
Risk değerleri, değişik amaçlar için türetilmiştir. Toprak kirleticileri için AB ülkelerinde üç farklı kategori geliştirilmiştir;
• İhmal edilebilir risk değerleri,
• Uyarı risk değerleri,
• Potansiyel olarak kabul edilemeyecek
risk değerleri.
İhmal edilebilir risk, genellikle uzun
süreli çevresel hedeflerin açıklanmasında
kullanılmakta ve doğal çevrenin kapsamlı
olarak korunmasını sağlamaktadır. Faydalı
bir uyarı risk değeri, genel varsayımlarını
temel alan bir senaryo ile ilişkilendirilmiştir.
Senaryonun doğruluğu bölgenin spesifik
risk değerlendirmesi ile kontrol edilebilir.
Potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk
seviyelerinin belirlenmesi, meydana gelmiş
olumsuz etkileri önlemeyi amaçlamaktadır.
Belçika (Walloon Bölgesi), Çek Cumhuriyeti, Hollanda ve Slovakya’daki metal
ve yarı metaller için “ihmal edilebilir risk”
değerleri bulunmaktadır. Avusturya, Belçika, Finlandiya, Almanya, Slovakya ve
Danimarka’da metal ve yarı metaller için
“uyarı risk” değerleri oluşturulmuştur. Bu
değerler sadece yerleşim amaçlı toprak
kullanımı için hesaplanmıştır.
Çeşitli Avrupa ülkelerindeki metal ve
yarı metallerin “potansiyel olarak kabul
edilemeyecek risk değerleri” yerleşim
amaçlı toprak kullanımı için Tablo 1’de,
endüstriyel amaçlı toprak kullanımı için
Tablo 2’de verilmiştir (Carlon, 2007).
Tablo 3. Arap ülkelerindeki toprak kullanım gruplarına göre topraklardaki bazı elementlerin limit değerleri (mg/kg).
No
Toprak kullanım
grubu
Toprak
sınıfı
0
Çok amaçlı kullanım
I
20
100
1
1
30 (50)*
50
50
0,5
40
100
150
II
20
100
1
2
30
50
50
0,5
40
200
300
1
Çocuk oyun alanları
As
Ba
Be
Cd
Co
Cr
Cu
Hg
Ni
Pb
Zn
III
50
500
5
10
150
250
250
10
200
1000
2000
II
40
200
2
2
100
100
50
2
80
300
300
III
80
1000
5
5
400
350
200
20
200
1000
600
2
Ev ve küçük bahçeler
3
Spor ve
oyun alanları
II
35
100
1
2
30
150
100
0,5
100
200
300
III
90
500
2,5
5
150
350
300
10
250
1000
2000
4
Park ve rekreasyon
bölgeleri
II
40
400
5
4
200
150
200
5
100
500
1000
III
80
2000
15
15
500
600
600
15
250
2000
3000
II
50
500
10
10
300
200
500
10
200
1000
1000
III
200
2500
20
20
600
800
2000
50
500
2000
3000
II
40
300
2
2
200
200
50
10
100
500
300
III
50
1500
5
5
1000
500
200
50
200
1000
600
II
40
300
10
5
200
200
50
10
100
1000
300
III
60
1500
20
10
1000
500
200
50
200
2000
600
5
Endüstriyel bölge
6
Tarım alanları
7
Tarımsal olmayan
ekosistemler
* Toprak eşik değeri I’deki parantez içindeki değerler toprak kullanım grubundaki 6 ve 7 nolu durumlara göre farklılık göstermektedir.
Tablo 4. Topraktaki ağır
metal sınır değerleri.
Ağır Metal 6≤pH<7 mg/kg pH≥7 mg/kg
(Toplam)
Fırın Kuru Toprak Fırın Kuru Toprak
Kurşun
70
100
Kadmiyum
1
1,5
Krom
60
100
Bakır
50
100
Nikel
50
70
Çinko
150
200
Civa
0,5
1
Arap ülkeleri için hazırlanmış bir raporda ise, toprak koruma kılavuzunda 3
farklı toprak değeri belirlenmiştir. Toprak
sınıfı I, az kirlenmiş topraklar içindir. Topraklardaki elementlerin doğal içerikleri
doğrultusunda oluşturulmuştur. Toprak
sınıfı II, özel bir toprak kullanımı için verilmiş tolere edilen değerdir. Toprak sınıfı
I gibi belli bir değer değildir, durumdan
duruma değişmektedir.
Toprak sınıfı III ise, metal içeriklerinin üst limitlerini işaret etmektedir. Bu
limitlerin üstünde bitkiler, hayvanlar ve
insanlar üzerinde toksik etkiler meydana
gelmektedir. Toprak sınıfı III de toprak
sınıfı II gibi tek bir değer değildir, kirliliği
oluşturan ağır metallerin eşik değerlerini
belirtmektedir. Toprak sınıfı III’ten fazla
değerde elementleri içeren topraklar ıslah edilmelidir. Arap ülkelerinde toprak
kullanım gruplarına göre topraklardaki
bazı elementlerin limit değerleri Tablo
3’de gösterilmiştir (Müller ve diğ., 2003).
Amerika’daki eyaletlerin çoğu risk değerlendirme metodunu kullanmaktadır.
Bütün eyaletlerde maruz kalan nüfus ve
maruz kalma yolları kabülleri temel olarak
aynıdır. Fakat eyaletler arasında spesifik
maruz kalma yolları için alım hızı ve maruz
kalma dağılımı farklılık göstermektedir.
Temizleme değerleri eyaletten eyalete
belirgin olarak değişmektedir. Eyaletlerin çoğunda yerleşim yeri ve endüstriyel
maruz kalma değerleri arasında farklılık
bulunmaktadır. Bazı eyaletler yerleşim
yeri ve endüstriyel bölgeler arasında ayrım yapmamaktadır.
Amerika’daki çeşitli eyaletlerde, yerleşim yeri ve endüstriyel toprak kirliliğine
direk temas için verilmiş iyileştirme kılavuz değerleri bulunmaktadır. Genellikle en
Toprak kirliliğinin önlenmesi,
kirlenmiş toprakların
iyileştirilmesi veya arıtma
çamurlarının topraklarda
kullanımı konusunda, her
ülkenin farklı kriterler
koymuştur. Bunun, bilimsel
tarafları olduğu kadar
politik tarafları da olduğu
kuşkusuzdur.
Çöz: Çözünmüş. T: Toplam.
düşük iyileştirme değerlerinin kadmiyuma
ait olduğu görülmektedir. Çinkonun ve Cr
(III)’ün kanserojenik olmayan, az zararlı
sağlık etkilerinden dolayı, en yüksek kılavuz değerlerine sahip olduğu belirlenmiştir.
Diğer ağır metallerle karşılaştırıldığında
bakır ve nikel orta toksisiteye ve toprak
temizleme hedefi değerlerine sahiptir. Kadmiyum, krom, bakır, nikel ve çinkonun bölge temizleme değerleri, eyaletten eyalete
belirgin olarak değişmektedir. Fakat kurşun
değerlerinin genelde eyaletler arasında çok
farklı olmadığı belirtilmiştir (Ma, 2005).
ÜLKEMİZ TOPRAKLARI İÇİN
UYGULANAN YASAL DURUM
Evsel ve kentsel atıksuların arıtılması
sonucu ortaya çıkan arıtma çamurlarının
toprağa, bitkiye, hayvana ve insana zarar
vermeyecek şekilde, toprakta kontrollü
kullanımına ilişkin teknik ve idari esasları
belirleyen “Evsel ve Kentsel Arıtma Çamurlarının Toprakta Kullanılmasına İlişkin
Yönetmelik”, Resmi Gazetenin 03.08.2010
tarih ve 27661 sayılı nüshasında yayımlanmış olup, yönetmeliğin EK I-A kısmında,
“Topraktaki Ağır Metal Sınır Değerleri”
verilmiştir (Tablo 4).
Alıcı ortam olarak toprağın kirlenmesinin önlenmesi, kirlenmenin mevcut olduğu
veya olması muhtemel sahaları ve sektörleri
tespit etmek, kirlenmiş toprakların ve sahaların temizlenmesi ve izlenmesi esaslarını
sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
47
MAKALE
JENERİK KİRLETİCİ SINIR DEĞERLERİ LİSTESİ a
Kirletici
CAS No
Toprağın
yutulması
ve deri
teması
yoluyla
emilim
(mg/kg fırın
kuru toprak)
Uçucu
maddelerin
dış ortamda
solunması
(mg/kg fırın
kuru toprak)
Kaçak
tozların dış
ortamda
solunması
(mg/kg fırın
kuru toprak)
Kirleticilerin yeraltı
suyuna taşınması ve
yeraltı suyunun içilmesi 1
(mg/kg fırın kuru toprak)
SF = 10
SF = 1
İNORGANİKLER
Kadmiyum
7440-43-9
70
b,m
-
1124
e
27
b,g
3
b,g
Kalay
7440-31-5
46929
b,c
-
-
f
54794
b,g
5479
b,g
Kobalt
7440-48-4
23
b,c
-
225
e
5
b,g
0,5
b,g
Krom (III)
16065-83-1
117321
b,c
-
-
f
-
j
-
j
18540-29-9
235
b,c
-
24
e
10
ı
1
ı
7440-47-3
235
b,c
-
24
e
900000
ı
1
ı
7439-92-1
400
n
-
-
f
135
Krom (VI)
Krom (toplam)
Kurşun
5
b,g
14
Not: indisler için yönetmeliğe bakınız.
bir şekilde belirlemek şeklinde belirtilmiş
amaçlarla, Resmi Gazete’nin 08.06.2010
tarih ve 27605 sayılı nüshasında yayımlanan “Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair
Yönetmelik”in Ek-1’inde “Jenerik1 Kirletici
Sınır Değerler Listesi” yer almaktadır. Sözü
edilen listeden inorganik bazı kirleticilere
ait değerler aşağıda verilmiştir.
DEĞERLENDİRME
ki farklılıkların çok az olması gerekirdi.
Oysa, her bir ülkenin tercih ettiği değerlere
bakıldığında, değerler arasında oldukça
önemli farklılıklar olduğu görülmektedir.
Toprağın kullanım amacına göre, kalite kriterlerinin konulmasının, en uygulanabilir
bir yaklaşım olduğu söylenebilir.
Ülke geneli için konulacak tekil değerlerin, toprak kullanım farklılıkları ve
toprakların doğal özellikleri dikkate alındığında, uygulanma şansı olmayacaktır.
Yukarıda verilen bilgilerden,
toprak kirliliğinin önlenmesi, kirlenmiş toprakların iyileştirilmesi
veya arıtma çamurlarının topraklarda kullanımı konusunda, her ülkenin farklı kriterler koymuş olduğu
anlaşılmaktadır. Bunun, bilimsel
tarafları olduğu kadar politik tarafları da olduğu kuşkusuzdur. Ancak,
temel hedef, insan sağlığını korumak olduğu dikkate alındığında,
kriterlerin büyüklükleri arasında-
•
•
•
•
KAYNAKLAR
Altınbaş, Ü., Çengel, M., Uysal, H., Okur, B., Okur, N., Kurucu, Y.,
Delibacak, S., 2008, Toprak Bilimi, Üçüncü Baskı, Ege Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Yayınları No.557, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir.
Carlon, C., Ed., 2007, Derivation Methods Of Soil Screening Values In Europe,
A Review And Evaluation Of National Procedures Towards Harmonization,
Jenerik kirletici sınır değer ( JKSD):
Kirlenmiş sahanın mevcut ya da ilerideki kullanım amacının yerleşim alanı
olması ve insan sağlığı üzerindeki riskler
dikkate alınarak, insanların kirleticiye
makul bir süre azami düzeyde maruz
kaldığı varsayılarak hesaplanan veya
belirlenen kirletici konsantrasyon değeri.
•
•
Çamurunda Bulunan Ağır Metaller, Organik Kirleticiler Ve Patojenler
İçin Örnekleme Ve Analiz Yöntemlerinin Uyumlaştırılması” Ankara
Avrupa Çalışmaları Dergisi Cilt:3, No:1 (Güz: 2003) , s. 45-72.
48
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Ma, J., 2005, Risk Assessment And Sequestered Contamination Evaluation
For Legacy Heavy Metal Contaminants In Cleveland Area Brownfields,
Degree of Doctor of Philosophy, Case Western Reserve University.
Müller, H. W., Harazim, B., Krone, F., Utermann, J., Teschner, M., Abdelgawad, G.,
Arslan, A., Ghaibeh, A., Abdullah, A., Katlan, B., Darwich, T., Khawlie, M., 2003,
Management, Protection And Sustainable Use of Groundwater And Soil Resources In
The Arab Region, Volume 9, Guideline For Soil Protection-Concepts For The Assessment
Evsel ve Kentsel Arıtma Çamurlarının Toprakta Kullanılmasına Dair Yönetmelik,
Kaptan, H, ” Avrupa Birliğine Üye Bazı Ülkelerde, Toprakta Ve Arıtma
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki
toprak kirliliğinin kontrolü amacıyla yapılan uygulamalarda, AB üyesi ülkelerde
“ihmal edilebilir risk, uyarı risk ve potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk”
için ağır metal konsantrasyonlarının ayrı
olarak belirtilmiş olduğu, ayrıca gelişmiş
birçok ülke ile birlikte Arap ülkelerinde çok
amaçlı kullanım, çocuk oyun alanları, ev
ve küçük bahçeler, spor ve oyun alanları,
park ve rekreasyon bölgeleri, endüstriyel
bölge, tarım alanları, tarımsal olmayan
ekosistemler gibi farklı toprak kullanım
grupları için toprak kirlilik sınıflarına göre
ayrı ağır metal değerlerinin olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, toprak kirliliğinin kontrol ve izlenmesinde, tüm toprak
türleri için uygulanmak üzere belirlenmiş
kriterler yerine, toprağın kullanım
amacına göre belirlenmiş kriterlerin
kullanılmasının daha uygulanabilir
bir yöntem olduğu anlaşılmaktadır.
1
European Commission, Joint Research Centre, Ispra, EUR 22805-EN.
2010, Çevre ve Orman Bakanlığı, 03.08.2010 Tarih ve 27661 Sayılı Resmi Gazete.
Risk değerleri, değişik
amaçlar için türetilmiştir.
Toprak kirleticileri için AB
ülkelerinde üç farklı kategori
geliştirilmiştir: İhmal
edilebilir risk değerleri,
Uyarı risk değerleri,
Potansiyel olarak kabul
edilemeyecek risk değerleri.
•
•
of The Soil Pollution, Technical Cooperation Project No: 1996.2189.7, December.
Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş
Sahalara Dair Yönetmelik, 2010, Çevre ve Orman Bakanlığı,
08.06.2010 Tarih ve 27605 Sayılı Resmi Gazete.
Toröz, İ., 2009, Çevre ve Orman Bakanlığı, Çevre Eğitimi Ders Notları, Antalya.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
49
ŞEHİR YÜZLÜ İNSANLAR
BURSA’NIN MANEVİ MİMARI
EMİR SULTAN
Ümit Kaçar
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanı
50
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Tarihte öyle şahsiyetler vardır ki, onların
hayatları menkıbe ile gerçeklik iç içe geçerek çağları aşan bir kimlikle insana hitap
ederler. Bu insanlar kurucu ve oluşturucudurlar. Her gönülde, her dimağda farklı
farklı şekil alırlar. Fakat bu ayrılık, öyle bir
birliğin ifadesidir ki, sanki herkes kendi
nasibinin hikayesini o şahsiyette yaşarlar.
Emir Sultan da o şahsiyetlerden biridir.
Onu kâh bir menkıbenin aklı aşan satırları
arasında görürsünüz, kâh bugün içinde
yaşadığımız gerçekliğin tam ortasında.
Bursa’nın oluş süreci de böyle değil midir?
Bursa denilince nasıl Orhan Gazi, I. Murad
ve Yıldırım Beyazıd aklımıza gelirse, bir o
kadar da Emir Sultan gelir. Kimi zaman
Uludağ’ın eteklerindeki sade ve mütevazi
bir tekkeden oluşturucu gücü üfleyen bu
derviş, çağları aşan bir geleneği kurarken,
bir taraftan da Bursa’nın inşasının da ruhunu oluşturmuştur.
BUHARA’DA BAŞLAYAN YOLCULUK
Buhara'da doğdu. Asıl adı Şemseddin
Muhammed'dir. Seyyid olduğu için «Emîr»,
çömlekçilik yaparak geçimini sağladığı için
«Külâl» unvanları verilen ve Emîr Külâl diye
tanınan babası Seyyid Ali Buhara'nın tanınmış mutasavvıflarındandır. Emîr Sultan'ın
Bursa'da şöhreti kısa
zamanda yayılan Şemseddin
Muhammed giderek
şehrin en çok saygı gören
şahsiyetlerinden biri haline
gelir; Emîr Sultan veya Emîr
Seyyid adlarıyla anılmaya,
ulemâ ve dervişler arasında
da itibar görmeye başlar.
770 (1368-69) yılı civarında doğduğu tahmin edilmektedir. Çocukluk yılları hakkında bilgi bulunmamakla birlikte iyi bir
tahsil gördüğü söylenebilir.
On yedi on sekiz yaşlarında iken babası vefat eden Şemseddin Muhammed,
muhtemelen bir süre çömlekçilik yaptıktan sonra Seyyid Usûl, Seyyid Nasır,
Seyyid Nimetullah, Ali Dede, Baba Zâkir
gibi mutasavvıflarla hacca gitmek üzere
Buhara'dan ayrıldı.
ANADOLU’YU DOLAŞTI
Birkaç yıl Medine'de kaldıktan sonra
Bağdat'a uğrayarak tezkire müellifi Âşık
Çelebi'nin atası Seyyid Muhammed en-
BİR GAZİ DERVİŞ
ÖRNEĞİ
Emîr Sultan'ın halifeleri daha şeyhin
sağlığında Bursa, Balıkesir, Edremit
ve Mihaüç'e, Karaman sınırlarına,
Aydın ve Saruhan sancaklarına kadar
yayılmışlardı. Kendisine mensup şeyh
ve dervişler Rumeli yakasına geçip
mürşidlerinin âdet ve menkıbelerini
Gelibolu'dan başlayarak sınır
boylarına kadar götürmüşlerdir.
Osmanlı ordusunun bazı seferlerine
bizzat katıldığı gibi müridlerini de
gazaya teşvik eden Emîr Sultan'ın
öldükten sonra da asırlarca
Osmanlı ordusundan himmetini
esirgemediğine inanılmıştır.
Hakkında yazılan menâkıbnâmelerin
çoğunda, sağlığında gösterdiği
kerametler yanında vefatından sonra
da özellikle darda kalmış askerlere
himmeti hakkında anlatılanlar geniş
yer tutmaktadır. Bütün bunlar Emîr
Sultan'ın Türk milleti üzerindeki
tesirini göstermesi bakımından
önemlidir.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
51
ŞEHİR YÜZLÜ İNSANLAR
rızâsını almadan Emîr Sultan ile evlenmiş,
dönüşte durumu öğrenen padişah gazaba
gelerek kızıyla damadını öldürmek üzere
Süleyman Paşa maiyetinde kırk kişilik bir
kuvvet göndermiş, ancak Emîr Sultan'ın
kerametiyle bunlar birer «kadîd(iskelet)»
kesilmiştir. Bursa'nın Yıldırım semtindeki
Kaditler Mezarlığı'nın adının bu olaydan
kaynaklandığı rivayet edilmektedir.
SAVAŞLARA BİZZAT KATILDI
Molla Fenârî gibi bazı büyüklerin
de yardımıyla Emîr Sultan,
Yıldırım Bayezid'in Timur
tarafından gönderilen elçileri
öldürtmesine engel oldu.
Nattâ'nın misafiri oldu. Ardından onunla
birlikte Anadolu'ya geçti. Karaman, Niğde, Hamîdili, Kütahya ve İnegöl yoluyla
Bursa'ya gitti. Kafileye yol boyunca kandil şeklindeki bir nurun rehberlik ettiği,
bu nurun söndüğü yere defnedileceğinin
kendisine bildirildiği rivayet edilir.
BURSA’DA BÜYÜK BİR ALİM
Bursa'da ilk olarak Pınarbaşı'na veya
Gökdere civarındaki bir mağaraya ya da bir
savmaya yerleştiğine dair farklı rivayetler
vardır. İlk ikamet yerinin türbesinin bulunduğu mahal olduğu da söylenir. Bursa'da
şöhreti kısa zamanda yayılan Şemseddin
Muhammed giderek şehrin en çok saygı
gören şahsiyetlerinden biri haline gelir;
Emîr Sultan veya Emîr Seyyid adlarıyla
anılmaya, ulemâ ve dervişler arasında da
itibar görmeye başlar.
Emîr Sultan bu yıllarda Molla
Fenâri’den Sadreddin Konevî'nin Miftâhu'lğayb'mı okuyup çoğaltmış ve bu nüshaya
Molla Fenârî bir icazetname yazmıştır.
SULTANIN KIZIYLA EVLENDİ
Emîr Sultan'ın Yıldırım Bayezid'in kızı
Hundi Hatun ile evlenmesi kaynaklarda
farklı şekillerde anlatılmaktadır. Menâkıp
kitaplarına göre Hundi Hatun rüyasında
gördüğü manevî işaretler üzerine, Rumeli
taraflarında seferde bulunan babasının
52
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Emîr Sultan'ın halifeleri daha şeyhin
sağlığında Bursa, Balıkesir, Edremit ve
Mihaliç'e, Karaman sınırlarına, Aydın ve
Saruhan sancaklarına kadar yayılmışlardı. Kendisine mensup şeyh ve dervişler
Rumeli yakasına geçip mürşidlerinin âdet
ve menkıbelerini Gelibolu'dan başlayarak
sınır boylarına kadar götürmüşlerdir. Osmanlı ordusunun bazı seferlerine bizzat
katıldığı gibi müridlerini de gazaya teşvik eder.
Emîr Sultan'ın sağlığında
Bursa'dan uzak yerlerde
oturan dervişler yılda
bir defa kafile halinde
yola çıkarak mürşidlerini
görüp duasını almaya
gelirlerdi. Bu ziyaretler
ölümünden sonra bir
gelenek halini alarak
asırlarca devam etmiştir.
ANKARA SAVAŞI’NI
ENGELLEMEYE ÇALIŞTI
Molla Fenârî gibi bazı büyüklerin de
yardımıyla Emîr Sultan, Yıldırım Bayezid'in
Timur tarafından gönderilen elçileri öldürtmesine engel oldu. Ankara Savaşı'nın ardından Bursa'nın Timur ordusu tarafından
işgali sırasında Molla Fenârî ve İbnü'l-Cezerî
ile birlikte Emîr Sultan da Kütahya'da bulunan Timur'un huzuruna götürüldü. Bir süre
sonra serbest bırakılarak yine Molla Fenârî ile
birlikte Bursa'ya döndü. II. Murad'ın, amcası
Mustafa Çelebi'ye karşı sürdürdüğü mücadelede hükümdarın yanında yer aldı. Mustafa
Çelebi büyük bir kuvvetle Bursa'ya yaklaşırken
padişahın Emîr Sultan'a başvurup amcasına
karşı yürüttüğü mücadelede onun sözlerinden cesaret aldığı, olaydan sonra kendisine
daha çok bağlandığı, huzurunda diz çöküp
oturduğu rivayet edilir.
İSTANBUL ÖNLERİNDE
BİR GAZİ DERVİŞ
II. Murad tarafından 1422’de yapılan İstanbul kuşatmasına Emîr Sultan da katıldı.
Bu kuşatmanın tarihini yazan Bizans tarihçisi
loannec Kananoc, Emîr Sultan'ın 500 kadar
dervişiyle birlikte büyük bir debdebeyle padişahın ordugâhına geldiğini, hücum vakti
olarak tayin ettiği 24 Ağustos Pazartesi günü
öğleden bir saat sonra dervişlerinin başında
at üstünde kılıç ve kalkanıyla surlara yaklaşıp kılıcını çekerek üç kere salladıktan sonra
hücuma geçtiğini, bu işaret üzerine Türk ordusunun taarruza kalktığını anlatır.
SULTANLARA KILIÇ KUŞANDIRDI
Bütün kaynaklar Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve II. Murad'ın Emîr Sultan'a
Bütün kaynaklar Yıldırım
Bayezid, Çelebi Mehmed ve
II. Murad'ın Emîr Sultan'a
saygı gösterdiklerini, sefere
giderken onun eliyle kılıç
kuşanıp duasını aldıklarını
belirtir.
saygı gösterdiklerini, sefere giderken onun
eliyle kılıç kuşanıp duasını aldıklarını belirtir. Padişahlara kılıç kuşatma geleneği, Emîr
Sultan'ın Hammer'e göre Yıldırım Bayezid'e,
Atâ Bey'e göre ise II. Murad'a kılıç kuşatmasıyla başlamıştır.
VEFATINDAN SONRA DA
HÜRMET GÖRDÜ
Emîr Sultan'ın vefat tarihi hakkında bilgi vermeyen eski kaynaklar, Bursa'da çıkan
bir veba salgınında öldüğünü kaydetmekle
yetinirler. Cenaze namazı o sırada Bursa'da
bulunan Hacı Bayrâm-ı Velî tarafından kıldırılan Emîr Sultan bugün türbesinin bulunduğu
yere defnedildi.
Osmanlı padişahları Emîr Sultan'ın vefatından sonra da ona hürmet göstermeyi
sürdürmüşler, Bursa'ya geldiklerinde türbesini
mutlaka ziyaret etmişlerdir. II. Bayezid ile
Yavuz Sultan Selim'in Emîr Sultan'ın sandukasının örtüsü altına girip uzun süre dua
ettikleri bilinmektedir.
BAŞLATTIĞI GELENEK
ASIRLARCA SÜRDÜ
II. Murad tarafından 1422’de
yapılan İstanbul kuşatmasına
Emîr Sultan da katıldı. Bu
kuşatmanın tarihini yazan
Bizans tarihçisi loannec
Kananoc, Emîr Sultan'ın 500
kadar dervişiyle birlikte büyük
bir debdebeyle padişahın
ordugâhına geldiğini söyler.
Emîr Sultan'ın sağlığında Bursa'dan uzak
yerlerde oturan dervişler yılda bir defa kafile
halinde yola çıkarak mürşidlerini görüp duasını almaya gelirlerdi. Bu ziyaretler ölümünden
sonra bir gelenek halini alarak asırlarca devam etmiştir. Bursalılar'ca bir bereket vesilesi
sayılan bu gelenek XX. yüzyılın başlarında
terkedilmişse de ramazan ve kurban bayramlarının ikinci günlerinde Eşrefî şeyh ve dervişlerinin zikrederek Emîr Sultan türbesine
yaptıkları ziyaret ve Eşrefiyye usulüne göre
icra ettikleri âyin şeklindeki geleneği bir süre
daha devam etmiştir. Emîr Sultan'la birlikte
Anadolu'ya gelen sûfîlerin bir kısmı Bursa'nın
çeşitli yerlerinde zaviyeler açmışlardır. Bunlardan Seyyid Nasır Bursa Pınarbaşı'nda, Ali
Dede İncirli Hamamı civarında, Seyyid Usûl
Kuruçeşme mahallesinde, Seyyid Nattâ da Ebû
İshak Kâzerünî zaviyesinde tarikat faaliyeti
göstermişlerdir.
EMÎR SULTAN
KÜLLİYESİ
Bursa'nın doğu kesiminde şehre
hâkim bir mevkide kurulmuş olan
külliye Emîr Sultan'ın türbesini
de içine almaktadır. Bir tarikat
külliyesi niteliğindeki yapıların
çekirdeğini teşkil eden tekke Emir
Sultan'ın Bursa'ya yerleşmesinden
az sonra kurulmuş olmalıdır.
Bu tekkenin daha sonra Çelebi
Sultan Mehmed (1403-1421) veya
11. Murad devrinde (1421-1444
ve 1446-1451) şeyhin hanımı ve
Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi
Fatma Hatun tarafından,
halen mevcut caminin yerinde
olduğu bilinen ilk caminin ve
çevresindeki müştemilâtın inşa
ettirilmesiyle tam teşekküllü
bir tarikat merkezine
dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır.
Mehmed Şemsedin Efendi'nin
Yâdigâr-ı Şemsî adlı eserinde
caminin Hoca Kagn diye
tanınan bir tüccar tarafından
yaptırıldığı ve bunu daha sonra
uç beylerinden Sinan Bey'in
genişlettiği yolunda bir rivayet
nakledilmekteyse de belgelerden
asıl baninin Hundi Fatma Hatun
olduğu öğrenilmektedir. Külliye,
başlangıçta aynı zamanda
tevhidhâne olarak da kullanıldığı
anlaşılan cami, derviş hücreleriyle
diğer tekke bölümleri, imaret,
türbe, Hundi Fatma Hatun'un
1429'da inşa ettirdiği hamam.
Çelebi Sultan Mehmed'in torunu
Hatice Hatun'un yaptırdığı
mektep ile Cezerî Kasım Paşa'nın
ilâvesi olan medrese binalarından
meydana geliyordu. Bunlara
ayrıca XVIII ve XIX. yüzyıllarda
bir muvakkithâne ve kütüphane
ile caminin güney ve batı
yönlerindeki çeşmeler eklenmiştir.
Bugün sadece XIX. yüzyılın
başında yeniden yapılan cami
ile türbe, hamam ve çeşmeler
mevcuttur.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
53
KADİM ŞEHİRLER
KÜLLERİNDEN
DOĞAN ŞEHİR
VAN
Hasan Hüseyin ÖZ
MÖ 7000 yıllarına kadar uzanan kadim tarihinin belgesi
niteliğindeki sayısız esere ev sahipliği yapan Van, 1915’teki
büyük kıyım ve yıkımdan sonra kendini yeniden var ederek
küllerinden doğdu…
“…Van kayası altında pınarlar çıkar.
Hor Hor denilen yerde, değirmen döndürecek güçte su vardır. Tebriz Kapısı’nın
iç yüzünde yine büyük bir berrak pınar çıkar ki, zülâl suyu gibidir… Suluk
Kulesi’nde de bir kaynak vardır ki, buna,
burçtan aşağı kayalar içinden inilir…
Van kayasının kuzeyinde de bir kaynak
vardır. Bunun üzerine bakan kuleye Su
Kulesi derler…”
54
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Evliya Çelebi’nin çizdiği resmin, bizim de üslubumuzu belirlemesini isterdik. Bence Van şehrinin bağrında taşıdığı
üslup da bu; lakin güncelin acıları ve
yıkıntıları içinden bir kent resmi oluşturmak çok zor... Çünkü depremin oluşturduğu resim hafızalarda hâlâ taptaze…
Koca bir binanın altında hengâmeye
bakan bir çift gözdü Van. “Evliya
Çelebi’nin kelimelerle çizdiği ahenkli
resim çok uzaklarda kaldı” diyordu bu
gözler.
Aslında uzaktaki Van kalesinin resmiydi; Evliya Çelebi’nin anlattığı Van
hikâyesi. Onun eteklerine kurulmuş
eski Van da küçük Yunus’un belki de
hikâyesini bilmediği ve fakat cumhuriyet
dönemi yeniden kurulmuş olan kentin
yanı başında duran viranenin tahayyülü
zorlayan resmiyle, dünyaya dair seyret-
tiği son resim olan hengâme arasında
bir bağ kurup kurmadığı meçhul. Lakin
eski Van’ın ayakta kalan Çifte Hamam
ile Osmanlı rüyasının sembollerinden
olan camilerin sonuncusu ve bugün hala
ibadete açık olan Kaya Çelebi Camii,
1915’te başlayıp 1918’de biten başka
bir hengâmenin hikâyesini anlatmak için
ayakta kalmış gibidirler...
Bu yüzden Van’ın şehir üslubu da, bu
kesik ve tedirgin teheyyücün belirlediği
hikâyenin, bir o kadar tedirgin cümleleri tarafından belirlenebilir herhalde.
Yani “teheyyüç (coşma, heyecanlanma)”
kelimesinde gizlenen, heyecanlanma,
coşma, deprenme ve harekete geçme
fiillerinin bütününü bünyesinde ba-
rındırmak durumunda. Zaman kesik
ve mahcup, kent büyük felaketlerin
tesiriyle oradan oraya sürüklenmiş…
Kâh deprem, kâh savaşlar, kâh dıştan
gelen tazyikle kendini unutan insanın
yıkıcılığının tesiriyle gölün kıyısına tutunmaya çalışmış kentin merkezi.
EFSANELERE KONU
OLAN VAN KALESİ
Van’ın mukaddem zamanın iki unsurundan biri Van gölüyse, diğeri kalesidir.
Birincisi yaratıcının hilkatiyle, ikincisi
hâlâ söylencelerde canlılığını koruyan
bir uğraşla meydana gelmiştir.
Van Kalesi’ne ilişkin söylencede şöyle
anlatılır:
“Urartuların eline geçen Van kalesi
öyle muazzam yapılmıştır ki görenler
kalenin insan eliyle yapıldığına inanamaz. Kale dev yapılı insanlar tarafından 80 metre yüksekliğe her biri en
az 30 ton gelen düzgün taşlarla sıva
ve harç kullanılmadan yapılmış; inanışa göre duvar yapımında çalışanlar
öyle güçlülerdi ki, elleriyle bastırarak
taşları hamur haline getirip birbirine
yapıştırmışlardır.
Meher de bu dev yapılı insanlardan
biridir. Atıyla birlikte Meher Kapı denilen yerde Urartu kaya yazıtının ardında
günümüzde de yaşadığına ve kıyamet
günü gelince yeniden ortaya çıkılacağına
dair efsaneler vardır.”
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
55
KADİM ŞEHİRLER
EVLİYA ÇELEBİ’NİN
GÖZÜYLE VAN KALESİ
Hazin bir hikâyenin
ortasında dimdik ayakta
kalan tarihî eserler ve
kim bilir hangi sırları
derinliklerinde özenle
saklayan Van Gölü, binlerce
yıllık bilgiye dayanan
bilgeliği ve yaşama azmiyle,
insanlığa her dem yeniden
var olma bilinci aşılar...
56
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Van Kalesi’ndeki Urartu dönemi kaya
işçiliğini övgüyle anlatan Evliya Çelebi,
Van Kalesi’nin üzerine inşa edildiği kayayı
kendine has üslubuyla şöyle tasvir eder:
“Bu kaya çökmüş bir deveye benzetilirse, başı doğu tarafında olup gülle gibi
kayalar vardır ki bunlara asla top ulaşmaz.
Devenin arka tarafı, Van Gölü tarafına ve
batıya bakar. Bu devenin arkasına benzeyen yerden üçbin altmış adım yükseklikteki kayalar üzerine korka korka tam bir
saatte çıktık…”
Evliya Çelebi, İç kalenin kullanılışına
dair de şunları anlatır:
“Kuzey tarafa bakan bölme bölme kayalar üzerinde üç grup kale duvarları arasında azap ve diğer sınıf askerleri otururlar.
Bu tarafta kayalar içinde ta aşağı sazlığa
inen soluk yolunun kalesi balyemez toplarla doludur. Kıblesinde güneyinin aşağı
şehre bakan yerde hiç duvar yoktur. Tamamen yalçın kayalar üzerinde yeniçeri
ağasının, baş çavuş ve kâtibinin, dizdar ve
kethüdanın sarayları ile diğer yeniçeri ve
cebecilerin odalarının duvarları vardır…"
VAN İSMİNİN KAYNAĞI
Tahayyülleri zorlayan kalenin eteklerine kurulan eski şehir; hem Anadolu'nun
İran, Maveraünnehir ve Kafkas yollarının
birleşim noktalarından biri olması, hem
de gölün etkisiyle ılımanlaşan ikliminden
dolayı, tarih boyunca önemli yerleşim merkezlerinden biri olmuş.
Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde, Büyük İskender'in Van Kalesi'ndeki
“Vank” adlı bir mabedin adını şehre verdiğini anlatılır. Başka bir rivayete göre;
M.Ö. 1900'lerde Asur Melikesi Mesnure
Şah Meryem (Semiramis) tarafından kendisine izafeten “Şahmerimekerol” şeklinde
adlandırılmıştır. Daha sonra Kuyânyemin
son devrinde, “Van” adındaki bir valinin
genişletip güzelleştirdiği şehir, bu valinin
ismiyle anılmaya başlanmıştır. Van adının kaynağı konusunda akla yakın görüş
Urartu'ca Biane veya Viane'den çıkmış olduğudur. Tarihli kaynakların bütününde,
Urartular kendilerine “Bianili” demişler,
Urartuların yükselme devrinde “Biate” adı
altında birçok şehir ve insan topluluğu
Van bölgesine toplanmışlardır.
Kıyısında kurulduğu göl, kinleri yutup, ebedî bir sükûnet
üfler ruhlara... Ve sonra şehre doğru ılık bir meltem eser
gölden, kanatlarında barış, kardeşlik ve umut…
İKİ BİN YILIN YORGUNLUĞU VE
TECRÜBESİ
Bugünkü şehir merkezine 5 kilometre
uzaklıktaki kalenin eteklerine kurulan eski
Van, yaklaşık iki bin yıl boyunca değişik
savaş ve sarsıntılara rağmen birçok kavme
ev sahipliği yapar.
Urartular’ın başkenti, Perslilerin sayfiye yeri olan şehir, daha sonra Romalılar,
Bizans, Ermeniler arasında el değiştirir;
Türkler’in Anadolu’ya gelişleriyle birlikte
İslam milletlerinin önemli üslerinden biri
haline gelir.
Anadolu’nun doğusundaki yüksek
dağların kucağında, tıpkı Van kedisinin
gözündeki keskin renk geçişine benzer bir
naiflikle içinize doluveren ıpılık bir nefes
gibi insanı ısıtan vadide kurulmuş olan
kent, tarihi geçişlerin ve büyük gelgitlerin
güzergâhıdır.
Bu yüzden teheyyüçtür Van… Aniden
olup bitiveren bir olay gibidir. Fakat etkisi
uzun yıllar sürecek bir olay!..
Eski Van’ın hikâyesi, yüzlerce yıl ayakta
kalıp bir cinnet anında kendini yok eden
bir şehrin hikâyesidir aslında…
Fakat şehir bir taraftan da kendini geleceğe taşımak ister… Anılarını yanı başında
tutarak, yeni devinimler ve heyecanlarla
var olmak ister.
İşte gelgitler içinde yoğrulmuş bir kent
resmi yapılmak istense, bugünkü Van ile
eski Van’ın yanyanalığını görüp, böyle bir
resme hacet yok denilebilir.
ESKİ VAN’IN HAZİN SONU!
Urartu Kralı'nın yaptırdığı kalenin efsaneleri eşliğinde yüzyıllarca yaşayan bir
kent… Her dilde, her kültürde karşılığı
olan ve hiç yabancılık çekilmeyen bu efsane, ortak bir tahayyülün oluşması anlamına
da geliyor. Pers söylencesi de, kale efsanesini destekleyerek bir kent kimliği haline
gelir. Bu kadim şehri fetheden Türkler,
kendi tahayyülleriyle birlikte geçmişten
gelen efsaneleri de bugüne ulaştırdılar…
Tıpkı eski Van gibi…
Kalenin eteklerine serpiştirdikleri eserleriyle, bu kentin hikâyesine katkıda bulunan Türkler, Osmanlı devrinde idari yapının bir parçası haline getirdikleri Van’da
yaşayan toplumlara da kendilerinden bir
parça, hatta bir emanet sorumluluğuyla
baktılar.
Anadolu’nun doğusundaki
yüksek dağların kucağında,
içinize doluveren ıpılık bir
nefes gibi insanı kuşatan
vadide kurulmuş olan kent,
tarihi geçişlerin ve büyük
gelgitlerin güzergâhıdır.
VAN KEDİSİ
Van kedisi,
gözleri mavi
veya kehribar
rengi ya da
biri mavi
diğeri kehribar
olabilen, nadide
ve asil bir kedi ırkıdır. Asaletini ve
beyaz rengini paylaşmakla birlikte,
önemli farklılıkları da bulunan Ankara
kedisi ile karıştırılmamalıdır. Genelde
Van kedisi yavrularının iki kulağı
arasında bir veya iki adet siyah nokta
bulunur.
Van kedisinin göz rengi üç gruba
ayrılır. Her iki gözü mavi (daima
turkuaz mavisi), her iki gözü
kehribar (Sarı renk ve tonları, çok
nadiren kahverengi) ve tek-göz diye
gruplandırılır. Mavi gözlü Van kedileri
kendi arasında “mavi gözlü kısa,
kadife kürklü” ve “mavi gözlü-uzun
ipek kürklü” kediler şeklinde ikiye
ayrılır.
Van kedilerinin yeni doğan
yavrularının gözleri grimsi renktedir.
Yavru kedinin doğumundan 25 gün
sonra göz renkleri farklılaşmaya
başlar ve 40 gün sonra da göz renkleri
netleşir. İki kulağı arasında bir veya iki
adet siyah nokta bulunan Van kedisi
yavrularının çoğu tek-göz olur. Ve
bu siyah noktalar “Tek-göz kedilerin
mührü” olarak tanımlanır.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
57
KADİM ŞEHİRLER
AKDAMAR
KİLİSESİ
1915-18 yılları arasında yaşanan
Ermenilerin katliamları sırasında
birçok Türk-İslam eserlerinin yanı sıra
Hıristiyan eserleri de tahrip olmuştur.
Cumhuriyetin kuruluşundan seksen
yıl sonra, Türkiye Cumhuriyeti devleti
bölgenin önemli sembollerden biri
olan Akdamar Kilisesi’ni restore
ederek hizmete açmıştır.
Akdamar Adası’ndaki Surp Haç
Kilisesi, Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan
sonra 7. yüzyılda Van yöresine
getirildiği rivayet edilen Hakiki Haç'ın
bir parçasını barındırmak maksadıyla
Kral I. Gagik'in emriyle 915-921
yıllarında Mimar Manuel tarafından
inşa edilmiştir.
Adanın güney doğusuna kurulmuş
olan kilise, mimari açıdan Ortaçağ
Ermeni sanatının en parlak eserleri
arasında sayılır. Kızıl andezit taşından
inşa edilmiş olan kilisenin dış cephesi
alçak rölyef şeklinde işlenmiş
zengin bitki ve hayvan motifleriyle
ve Kutsal Kitap'tan alınma sahnelerle
bezenmiştir. Kilise bu özelliğiyle de
Ermeniler için çok önemli bir konuma
sahiptir.
Evliya Çelebi’nin sitayişle bahsettiği bu
güzel kent, 1915 yılında başlayan olaylarla
kendi kendini infilak ettiren acuze varlığa
dönüşür. Ruslar’ın tazyikiyle hareket eden
Ermeniler, 1918 yılına kadar kenti yaşanmaz hale getirdiler; şehri, asudelikten uzak,
acuze ve bitkin bir çehreye büründürdüler.
1915-18 yılları arasında binlerce insan
katledildi, binalar yakılıp yıkıldı, kadim
bir kültür kaybolmak tehlikesinin soğuk
nefesini yüzünde hissetti… Vandallığın
resmi haline gelmiştir artık eski Van. Ya
da aşırı teheyyücün infilakla neticelenen
hazin hikâyesi!
VAN, KÜLLERİNDEN DOĞARKEN…
Bu hazin hikâyenin ortasında dimdik
ayakta kalan tarihî eserler ve kim bilir han-
58
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
gi sırları derinliklerinde özenle saklayan
Van Gölü, binlerce yıllık bilgiye dayanan
bilgeliği ve yaşama azmiyle, insanlığa her
dem yeniden var olma bilinci aşılar... Tepedeki kale, bütün haşmetiyle bir direnç,
geleceğe doğru bir atılım heyecanı verir
varlığa ve insanlığa…
Küller arasından bir yurt çıkarmak için
eski kentin hemen yanı başında hummalı
bir çalışma ile kurulur Van. Dünün üzerine
değil, fakat dünü unutmamak için hemen
yanı başında yeni varoluşlara kulaç atar
Vanlı.
Bugünkü Van, bu iç içe geçmiş gelgiti, Ulu Camii’yi, Kızıl Camii’yi ve Mimar
Sinan’ın yaptığı han, hamam, türbe, imaret,
çeşme ve medreseden oluşan Hüsrevpaşa Külliyesi’ni arkada bırakarak kollarını
Seksen yılın sonunda,
üniversitesiyle,
sanayisiyle yeniden
bölgenin merkezi haline
gelir şehir. Ve eski
günlerin anısını, bütün
acı hikâyelerine rağmen
Akdamar’da hayata
geçirir. Van ebedî kin
değildir çünkü…
sıvar ve bugünkü Van’ı vücuda getirir. Efsaneler ve Van Gölü’nden ilham alan lirik
hikâyeler taşınır bu yeni şehre. Uzaktan
seyredilir derya…
VAN KALESİ
YARINLARA UMUTLA
BAKAN BİR ŞEHİR
Eski komşularının nasıl bir anda değiştikleri hatırlanmak istenilmez. Ercişli
Emrah’ın türküleri, genç kızların manileri
eşliğinde çalışan erkekler, var olma cehdinin verdiği aşkla yeniden yurt kurarlar…
Seksen yılın sonunda, üniversitesiyle, sanayisiyle yeniden bölgenin merkezi haline
gelir şehir. Ve eski günlerin anısını, bütün
acı hikâyelerine rağmen Akdamar’da hayata geçirir.
Van ebedî kin değildir çünkü… Kıyısında kurulduğu göl, kinleri yutup, ebedî
bir sükûnet üfler ruhlara... Baharın ilk güneşiyle birlikte erimeye başlayan karlar,
asırlar boyunca olduğu gibi yine bu göle
doğru koşarlar büyük bir hasretle... Ve
Yeryüzündeki acıları alıp, mavi bir hülyaya
dönüştürmek için… Ve sonra şehre doğru
ılık bir meltem eser gölden, kanatlarında
barış, kardeşlik ve umut… Ve ezeli teheyyüç, ebedî sükûnete ve özlenen ahenge
doğru yol alır…
Urartu Kralı I. Sardur
tarafından M.Ö. 835 yılında
yeniden inşa edilen Van
Kalesi, Van Gölü'nün 4
km doğusunda, doğudan
batıya 1800 m, kuzeyden
güneye genişliği 60 m,
yüksekliği 80 m olan büyük
ve heybetli bir yapıdır. Uzun
yıllar Urartuların başkenti
olan Van Kalesi, Osmanlı
İmparatorluğu döneminde Van
Beylerbeyliği'ne hizmet etmiştir.
Başlı başına bir tarih olan bu yapıyla ilgili olarak çok sayıda efsane anlatılmaktadır.
Çomar Bölükbaşı Efsanesi, Analı Kız Efsanesi, Karacehennem Kuyusu Efsanesi,
Abdurrahman Gazi Efsanesi, Şahbağı Efsanesi bunlardan sadece birkaçıdır.
ABDURRAHMAN GAZİ EFSANESİ
İran Şahı Abbas, Van Kalesi’ni almak için kentin kuzeyindeki “Şahbağı” (Beyüzümü
Köyü) denilen yerde konaklar. Kale çok yüksek ve sağlam olduğu için bir türlü alamaz.
Aradan yedi yıl geçer. Şah Abbas, kaleyi nasıl alacağını düşünürken adamlarından biri
yanına yaklaşır; gereken hürmeti gösterdikten sonra şöyle der: “Kalede Abdurrahman
Gazi diye ermiş biri vardır. O orada oldukça burayı almamız imkânsızdır.”
Bunun üzerine Şah Abbas, ermişi denemek için bir kuzu bir de köpek kızarttırıp
armağan olarak gönderir. Elçiler armağanı sunduklarında, ermiş şöyle bir bakar, köpeği
göstererek, “Bunu Şahınıza götürün” der. Elçiler geri götürürlerse şahın kendilerini
öldüreceğini söylerler.
Bunun üzerine Şeyh elini köpeğe doğru uzatarak “hoşt” diye seslenir. Köpek canlanıp
koşmaya başlar. Elçiler dönüp durumu Şah'a anlatırlar. Şah da kuşatmayı kaldırıp
ülkesine döner.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
59
SANAYİ
Aksa Akrilik’in “sürdürülebilir kalkınma” için kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı
ÇEVREYLE UYUMLU VERİMLİ ÜRETİM
Kuruluşundan bu yana “verimli ve çevreyle uyumlu” çalışmalar yürüten
Aksa Akrilik, bu anlayışa uygun politika ve stratejiler geliştirerek
hedeflerine bir bir ulaşıyor.
Sürdürülebilir kalkınma kavramının
temelinde, toplumun ve içinde yaşadığımız dünyanın çevresel, ekonomik ve
sosyal refahı yatmaktadır. Bugün dünya
üzerinde insan yaşamı için gerekli tüm
ürün ve hizmetler ancak sağlıklı bir çevre
ve düzenli toplum içerisinde mümkün.
Aksa, bu kavramın üç temel ilkesinin
pratikte uygulaması için, kuruluşundan
bu yana “verimli ve çevreyle uyumlu” çalışmalar yürüten bir üretici olma anlayışını benimsiyor. Yıllar içerisinde misyon
ve vizyonunu bu anlayışa uygun şekilde
dizayn ederek oluşturduğu politika
ve stratejilerle hedeflerine ulaşıyor, iş ve iyileştirme planlarını
uygulamaya koyuyor.
TÜRKİYE’YE
ÖRNEK OLUYOR
Sürdürülebilirlik
anlayışı ile yaptığı çalışmalar sayesinde kurumsal performansını artıran
şirket, gönüllülük esasına dayalı KSS uygulamalarıyla Türkiye’de
örnek teşkil ediyor.
Teknolojik yenilikler
Açık Kapı Politikası uygulayan Aksa,
çalışanların yöneticileriyle; müşteriler,
iş ortakları, hissedarlar ve halkın
şirket yetkilileriyle kolaylıkla iletişim
kurabilmesini ve talep ettikleri bilgileri
alabilmesini amaçlıyor.
60
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
ve inovasyon çalışmaları ile verimliliğini
artıran Aksa, ekonomik dengeyi koruyor,
duyarlı üretim anlayışıyla çevreye ve tüm
paydaşlarına olan sorumluluğunu yerine
getiriyor.
AÇIK KAPI POLİTİKASI
Şeffaflık ilkesi çerçevesinde “Açık Kapı
Politikası” oluşturan Aksa, bunu yazılı hale
getirilmiş. Açık Kapı Politikası sayesinde
çalışanların yöneticileriyle; müşteriler, iş ortakları, hissedarlar ve
halkın şirket yetkilileriyle
kolaylıkla iletişim kurabilmesi ve talep ettikleri konularda bilgi alabilmesi amaçlanıyor.
2011 yılı “Açık Kapı Ziyaretleri” kapsamında öğrenci,
müşteri, tedarikçi ve yerel toplum temsilcisi 799 kişiye ev
sahipliği yapan Aksa, ziyaretçiler uyguladığı anketlerin
sonuçlarını yıllık bazda raporlandırıyor.
AÇIK KAPI ZİYARETLERİ
2011 yılı boyunca düzenlenen “Açık
Kapı Ziyaretleri”nde okullardan, üniversitelerden, müşterilerden, tedarikçilerden ve
yerel toplum temsilcilerinden yaklaşık 799
kişi Aksa fabrika sahasında misafir edildi.
Her “Açık Kapı” faaliyeti tamamladığında
ziyaretçilere anket uygulayan Aksa, anket
sonuçlarını yıllık bazda raporlandırıyor.
ÇEVRE VE VERİMLİLİK
Aksa, 2011 yılının son çeyreğinde toplam yatırım bütçesi 60 milyon ABD doları
olan enerji verimliliği, tasarruf ve ürün
geliştirme projelerinin finansmanı için Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan 50
milyon ABD doları tutarında, 30 ay geri
ödemesiz olmak üzere 8 yıl uzun vadeli
kredi aldı.
Yalova fabrikasında operasyonel maliyetleri azaltarak üretim süreçlerini optimize etmek ve enerji verimliliğini sağlamak
amacı ile kullanılacak kredinin, şirketin
operasyonel verimliliğini artırmasına büyük
katkı sağlayacağı ifade ediliyor.
Yapılacak projeler ile çevreci uygulamalar geliştirilecek, ayrıca saha, çalışan
güvenliği ile risk yönetimi konularında
KIYASLAMA
ZİYARETİ
İÇİN AKSA’YI
SEÇTİLER
Ulusal Kalite Büyük Ödülü ve
“Hall of Fame” ödülüne layık
görülen AKSA Akrilik’e yurt içi ve
yurt dışından pek çok kuruluştan
bilgi paylaşımı, öğrenme ve
kıyaslama (benchmark) daveti
geliyor.
Bu kapsamda ziyaretçilere
“Stratejik Planlama, Liderlik,
Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Uygulamaları, Toplumsal
Faaliyetler, Sürekli İyileştirme,
İç Denetim, Tedarik Zinciri,
Müşteri İlişkileri Yönetimi ve
Kariyer ve Performans Yönetimi”
konularında bilgilendirme
yapılarak karşılıklı görüş
alışverişinde bulunuluyor.
Bu amaçla geçen yıl içerisinde
Hall of Fame İyi Uygulamalar
Ziyareti, PETKİM Petrokimya
Holding, KYK Yapı Kimyasalları,
Merkez Çelik, Advansa, Brisa,
BOYTAŞ Mobilya Sanayi ve
Ticaret A.Ş. Kıyaslama Ziyareti
için AKSA Akrilik’i seçtiler.
uluslararası performansı sağlayacak tedbirler devreye alınacak. Uygulanmaya başlanan projeler sonucunda, 23 bin ton/yıl
CO2 emisyonu azaltımı hedefleniyor.
YÜKSEK VERİMLİ MOTOR PROJESİ
Filtre pres bezlerinin temizlenmesi
amacıyla azot yerine basınçlı hava kullanımına geçilmesiyle beraber yüzde 20
oranında azot tasarrufu sağlayarak, küresel kaynakların kullanımını azaltan Aksa,
2010-2011 döneminde, basınçlı hava üretiHAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
61
SANAYİ
Azot yerine basınçlı hava
kullanımına geçilmesiyle
beraber yüzde 20
oranında azot tasarrufu
sağlayarak, küresel
kaynakların kullanımını
azaltan Aksa, 2010-2011
döneminde, basınçlı hava
üretiminde “değişken
devirli kompresöre
geçiş” projesi sayesinde
kullanılan elektrik
enerjisinde azalma
sağladı.
minde “değişken devirli kompresöre geçiş”
projesi ile kullanılan elektrik enerjisinde
azalma sağladı. 2010-2013 yılları arasında sürmesi öngörülen ve 1,4 milyon ABD
doları tutarında toplam yatırım bütçesine
sahip “yüksek verimli motor” projesi ile
yüksek enerji tasarrufu hedefleniyor.
ması amacıyla yeni bir proje başlatıyor.
Hâlihazırda arıtılmış atık suyun deşarjında bakılacak parametreler arasına alınan
“renk” parametresinde yasal limitin altında kalınıyor olmasına rağmen Aksa, rengi
kaynağında gidermeye yönelik çalışmalar
da yürütüyor.
ATIK SUYUN RENGİ AZALTILIYOR
OPERASYONEL MÜKEMMELİYET
STRATEJİSİ
Solventin geri kazanımından artakalan
ve bertaraf edilen tehlikeli atığın hem miktarını azaltmak hem de içerisinde bertaraf
edilen solventi geri kazanmak üzere yeni
bir yatırım daha planlayan Aksa, atık ile
beraber bertaraf edilen solventin geri kazanım oranında önemli oranda artış bekliyor.
Aksa, atık su arıtma tesisinden çıkan arıtılmış atık suyun renginin azaltıl-
PAZARYERİ’NDEN AKSA’YA 2 ÖDÜL
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği (TKSSD) tarafından
düzenlenen KSS Çözümleri Pazaryeri etkinliğine Üçlü Sorumluluk
Yönetim Sistemi uygulamaları ile davet edilen AKSA, iki ayrı ödüle layık
görüldü.
Şirketlerin KSS'nin iş süreçlerine dâhil edilmesi konusunda
sosyal sorumluluk uygulamalarını nasıl şekillendirdikleri açısından
değerlendirildiği etkinlik için katılımcı uygulamalar dernek tarafından bir
yıl boyunca izlenip değerlendirildi.
AKSA etkinlikte, KSS Pazaryeri etkinliğinde Toplumsal Danışma Paneli,
Halk Okulu, Açık Kapı Etkinlikleri, Sera Gazı Envanteri ve Ağaçlandırma,
Çevre Bilinçlendirme ve AKSA Kurtarma Takımı faaliyetleri ile yer aldı.
Jürinin yaptığı değerlendirme sonucunda Aksa, “En İyi Paydaş İletişim
Ödülü”nün yanı sıra 750 ziyaretçinin oyları ile belirlenen “Paydaş
Yönetimi ve İletişimi Üçüncülük Ödülü”nü de aldı.
62
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
İki aşamalı olarak ele alınan bu çalışmalarda, renk giderimi için kimyasal atık
su arıtma aşamasında demir sulfat yerine
organik bazlı flokulant kullanarak çıkış
renginin azaltılması ile üretimden kaynaklanan boyalı atık suların diğer atık sulardan
ayrılarak ayrı bir hat ile arıtma tesisine
taşınması ve ön arıtılması hedefleniyor.
2012 yılında operasyonel mükemmeliyet stratejisi ile uyumlu olarak verimlilik
ve kalite artırmaya yönelik bakım, tutum
ve idame projelerine öncelik tanınmaya
devam edecek olan Aksa, enerji santralinin
verimli şekilde çalışmasına hizmet edecek enerji üretim verimliliğini artırmaya
yönelik yatırımları da 2012 yılı yatırım
harcamaları projeksiyonuna dâhil etmiş
bulunuyor.
KÜLTÜR
Türkçenin Sırları ve
nihad sami banarlı
Necati EREN
Toplumların millet haline gelebilmeleri için vatan coğrafyasında kader birliği
etmeleri, dil, tarih, amaç, duygu, kültür
ve inanç birliği içerisinde bulunmaları gerekir. Sıraladığımız her bir unsur önemli
olmakla birlikte; duygu, kültür, tarih ve
amaç birliğinin sağlanabilmesi için dil birliği en temel ve en stratejik unsur olarak
öne çıkmaktadır.
Nihad Sami Banarlı
Aynı topraklar üzerinde aynı kadere
doğru birlikte yürüyen insanların en kolay
ve en doğru şekilde anlaşabilmeleri elbette
ki aynı dili konuşuyor olmalarıyla mümkündür. Bu bağlamda milletlerin devamlılığını sağlayan iki temel unsur, vatanın
ve dilin bütünleştirici gücüdür.
Güzel Türkçemizin gücüne dair kalem
oynatanlardan biri de şüphesiz Nihad Sami
Banarlı’dır…
Çoğu kez kapağını Türkiye veya dünyanın en ünlü aktristlerinden birinin süslediği Hayat’ın 29 Haziran 1972 tarihli
27’nci sayısında Şevket Rado, Nihad Sami
64
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Banarlı’nın Türkçe’nin Sırları(*) isimli eserine dair şunları yazıyor: “Şimdiden esrar
küpü haline gelmiş olan Türkçe, çözülmez
bir muamma niteliğine bürünmeden bu
kitabı okumanızı tavsiye ederim.”
Türkiye’nin kültür hayatına önemli fırça darbeleri indiren, Türk dergiciliğinden
çığır açan baskı ve mizanpaj tekniğiyle
hafızalara kazınan ve 1978 yılında kapanan Türk basınının efsane dergisi Hayat’ın
nüshalarına şimdilerde ancak milli kütüphanelerin “süreli yayınlar” arşivinde ya da
sahafların nostaljik anılarla tütsülenmiş
raflarında rastlıyoruz; ancak Rado’nun
cümlesinin bugün 1972 şartlarından çok
daha fazlasıyla geçerliği olmadığını kim
söyleyebilir?
Şiir, roman, hikâye, tiyatro eserleri
yayınlayan, liseler için edebiyat kitapları
yazan, Ülkü, Yahya Kemal Enstitüsü Mecmuası, Hayat Tarih Mecmuası, Meydan,
Kubbealtı Akademi Mecmuası gibi dergilerde, Hürriyet, Akşam, Yeni Sabah gibi
gazetelerde makaleleri çıkan, edebiyat
tarihi hakkında çok değerli eserleri bulunan Banarlı’nın güzel Türkçemize yaptığı
hizmetleri en iyi anlatan kitaplarından biri,
belki de birincisi olan Türkçenin Sırları,
kendini Türk kültür dairesine mensup
hisseden herkesin başucunda bulunması
gereken bir eser… Bu muhteşem eserin
tarih kokan sayfalarında emsalsiz ve doyumsuz bir gezintiye çıkmaya ne dersiniz?
TÜRKÇEYİ SEVMEK…
Şu fani dünya saadetleri içinde hiçbir şey, aziz Türk çocuklarına Türk dilini
öğretmek kadar “güzel hizmet” değildir.
Vatan çocuklarına bir milletin yarattığı ve
yaşattığı dili; bütün güzellikleri, incelikleri,
yücelikleri ve güzel sesleriyle öğretmek…
(s. 15)
Öğretmen değil de anne ve baba iseniz,
abla ve ağabey iseniz, bu sizin daha sevgili
vazifenizdir. Yavrularınıza, sözlerini halk
dehasının yarattığı ve bestesi yine halk
sanatından yükselen ninniler söylemekten
başlayarak, öğreteceğiniz en güzel şey,
Türkçedir. (s. 16)
Türk milleti gibi, asırlarca
hatta çağlarca dünya
sathında konuşmuş,
büyük ve fatih bir milletin
dili “özdil” olamaz,
imparatorluk dili olur.
İMPARATORLUK DİLLERİ
“İmparatorluk dilleri”, milletlerin
hâkim oldukları topraklardan vergi alır, baç
alır, mahsul toplar gibi, kelime de alırlar.
Hem bu alışın ölçüsü de yoktur. Kendilerine lazım olduğu kadar veya canları istediği
kadar alabilirler. (…) Biz, bunlara öteden
beri fethedilmiş ülkeler gibi, “fethedilmiş
kelimeler” diyoruz. Ancak, yeryüzünde ve
cihan tarihinde imparatorluk dili olmamış
diller çok, fakat, imparatorluk dilleri azdır. Çünkü dünya tarihinde hem askeri ve
idari imparatorluk, hem de dil ve kültür
imparatorluğu kurabilmiş millet azdır. (s.
30) Hakikat şudur ki Türk milleti gibi,
asırlarca hatta çağlarca “dünya sathında
konuşmuş”, büyük ve fatih bir milletin dili
“özdil” olamaz, imparatorluk dili olur. (38)
TÜRKÇENİN SESLERİ…
Türk dili, bugünkü Türkiye topraklarına, eski Asya ülkelerimizin hür ufuklarla çevrili bozkırlarından kopan “gür” ve
“erkek sesli” bir musikiyle gelmiştir. Bu
Kelimelerle resim yapılır, musiki bestelenir,
sevilen insanlara en sıcak aşk duyguları söylenir,
ordular harbe ve zafere sevkedilir ve nihayet,
kelimeler rakseder.
sebepledir ki Türkiye Türkçesi’nde eski
bozkır sesleri ve “İdil” ırmağının akışından yükselen sesler vardır. Fakat Türkiye
Türkçesi’nde bu kadim sesler yanında “Nil”
nehrinin taşkınlığı da seslenir; “Dicle”nin,
“Fırat”ın, “Tuna”nın, “Meriç”in ve Anadolu ırmaklarının akışları da… “Türkiye
Türkçesi”nde “Karadeniz” kıyılarının, poyraz rüzgârı kadar canlı, çevik ve çabuk
sesleri de vardır; “Adalardenizi” sahillerinin
lodos rüzgârı, zeybek musikisi ve efe raksı
gibi heybetli, ağır ve atmosfer dolduran
sadâları da… (s. 39)
BENİM DÜNYAM…
Bir dudak boyası yapsam, adını “al”
yahut “gül”, veya “mercan” koyardım. Mesela “Karmen” demezdim, diyemezdim.
Doğrudan doğruya “dudak” demeyi tercih
ederdim. Yahut “gonca” gibi, “nar” gibi
renkli adlar seçerdim. Hatta her dudağa
sürülmeyeceğini bilsem, “bayrak” bile boyama ad olurdu. İsterdim ki onu seven kadınların dudakları bayrak gibi temiz kalsın.
Kendi çocuklarından, yakınlarından, kendi
erkeklerinden veya gerçekten sevdikleri
erkeklerden başkasına değmesin. (s. 69)
Osmanlı devri, dil
mevzuunda, mesela
kendisinden önceki
Selçuk devrine nisbetle,
adeta milliyetçi ve
Türkçecidir.
YUNUS’UN TÜRKÇESİ
XIII. asır, Anadolu’da Türkçenin şahlanışı bakımından, bir Yunus Emre asrıdır.
Bu asırda, bugünkü Türkiye topraklarında, gerçek bir “dil inkılâbı” olmuştur. (s.
90) Daha XII. Asırda, Türkistan’da Ahmed
Yesevi ile başlayan Türk diliyle tasavvuf
edebiyatı, Yunus’un ilahilerinde Türkçenin
zaferleri olmuştur. (s. 92) Türk milletinin
hâkim millet olduğu İslam medeniyeti asırlarında o üstün duruma ulaşırken fethettiği topraklar gibi, fethettiği kelimeler de
vardır. Türklük, bu kelimeleri, tıpkı yeni
vatan toprakları gibi, kendi zevki, sanatı ve
dehasıyla işleyerek Türk ve Türkçe yapmıştır. İşte Yunus Emre de, Türkçemizin çok
sayıda kelimesini böylesine millileştiren
bir lisan fatihidir. (s. 94)
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
65
KÜLTÜR
YAHYA KEMAL TÜRKÇESİ
zamanda dilde birer mecazdır. Bunlardan
çoğunun bilhassa kız çocuklarına isim olması da bundandır. Farsçada “çiçek” demek
olan “gul”, hem bir gül inceliğini hem de
bir “güllü isimler saltanatı”nı Anadolu’da
yaşamıştır: Bugün, Türkiye’de köylü ve
şehirli olarak nice güzel Türk kadını Güldalı, Güldane, Gül’izar, Gülfidan, Yazgülü,
Kırgülü, Ayşegül gibi, güllü adlar taşıyor.
Türkçenin Gül Bahçeleri, işte vatan şehirleri, köyleri, kırları gibi, Türk ve Türkçe
olmuş “bu sözlerin” aktığı ırmak kenarlarında açıyor. (s. 140)
Yahya Kemal, tarih içinde Türk milliyetini meydana getiren büyük mimariye
ve bu mimariyi yaratanın sanatına hayran
olmuş; onun bu mimaride kullandığı bütün
malzemeyi yakından incelemiştir. Kahramanlık, asalet, fedakârlık, tevazu, şevk ve
iman unsurlarıyla birleşen, şiir gibi, musiki
gibi, mimari gibi güzel sanatların böyle bir
milliyeti nasıl ifade ettiklerini araştırmış,
bulmuş, şiirlerini bu zengin malzeme içinden seçtiği güzelliklerle söylemiştir. (s. 124)
KANDİL GÜLLERİ…
Bir gün, sokakta; “Kandil gülleri!” diye
bağıran bir satıcı sesi duyar ve yollarda
güller satılıyor zannederseniz, aldanırsınız,
satılan, gül değil, kandil simitleri, kandil çörekleridir. Eski Cermen putperestlerinin ve Hıristiyanların Noel Baba’ları,
nasıl çocuklara hediyeler, oyuncaklar,
yemişler getirirse, Müslümanların hakiki
aile babaları da, öteden beri, kandil akşamlarında evlerine bu kandil çörekleri
ve kandil şekerleriyle dönerler. İşte bu
“kandil çörekleri”, belki de ince ve gül
renkli kâğıtlara sarıldığı, Müslüman Türk
sokaklarını çiçekler gibi süsledikleri için,
halk satıcıları, onları yalnız kendi hakiki
İSTANBUL TÜRKÇESİ
Yahya Kemal Beyatlı
adlarıyla ve “kandil çörekleri” diye değil
de tam bir mecaz veya teşbih ihtiyacıyla,
“kandil gülleri” sesleriyle satarlar. (s.136)
TÜRKÇENİN GÜL BAHÇELERİ
“Yasemin, lale, sümbül, gül, menekşe,
zerrin, zambak, şekayık, nilüfer, nar ve
şeftali”, daha birçok benzerleriyle birlikte, sade bahçede birer çiçek değil, aynı
İstanbul Türkçesi, yalnız İstanbullular
tarafından değil, imparatorluğun her
tarafından gelen Türkler –ve Türkleşenlertarafından işlene işlene güzelleşmiş lisandır.
66
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Türk tarihinin son yediyüz yılında Oğuz
Türkleri tarafından kurulan en büyük medeniyet, Anadolu ve Balkanlar Türkiyesi’ndeki
Osmanlı Medeniyeti’dir. 500 yıldan beri,
böyle bir medeniyete dil, kültür ve sanat
merkezliği yapan İstanbul şehrinde ise Türkçemizin büyük tekamül göstermesi çok tabiidir. (s. 176) İstanbul Türkçesi, daha ilk
anlarından başlayarak yalnız İstanbullular
tarafından değil, imparatorluğun her tarafından gelen Türkler –ve Türkleşenler- tarafından işlene işlene güzelleşmiş lisandır. O
kadar ki bu dilin güzelleşmesi için, asırlarca,
bütün bir imparatorluk çalışmıştır. (s. 177)
DİL SAVAŞLARI
Bilmek lazımdır ki milli dil sevgisi, millet sevgisinin büyük ve bölünmez parçasıdır. Milli dil sevgisi bütün manasıyle bir
“milli renk” sevgisidir. Bu “milli renk”, al
renktir, bayrak rengidir. (…) Türk milletinin tarihinde “iman savaşları”, “medeniyet
savaşları”, “vatan savaşları” kadar devamlı
lisan savaşları da vardır. Milletimiz, asırlar
boyunca, onun kolunu bükemeyen kuvvetlerin, dilini bükmek yolundaki amansız
baskıları karşısında, Türkçeyi tıpkı bayrak gibi, vatan gibi korumak ve yüceltmek
heyecanını duymuş ve bunda muvaffak
olmuştur. (s.201)
KELİMELERİN YAŞAMA HAKKI
Yunus Emre’nin saf ve
samimi bir Türkçe ile; Türk
vezin şekil ve kafiyeleriyle
söylediği ilahiler, o asırların
Arabi ve Farisi karanlığında
parıldayan birer “Türkçe
ışık”tır.
tanından bir taş parçası istedikleri bilinir.
Hakan, büyük bir gaflete düşerek bu tılsımlı taşı Çinlilere verince vatanda korkunç
felaketler olur. Bir kısım Türkler Çinlilere
esir olurlar. Bir kısmı ancak vatanlarını
bırakarak başka yerlere göçmek suretiyle
yaşamaya devam edebilirler.
Kelimeleri vaktinden önce öldürmek,
genç bir insanı öldürmek kadar kanlı bir
cinayettir. Kelimelerin tıpkı insanlar gibi,
vatanları, milletleri vardır. “Ganj” kelimesi Hindistanlı, “Tanrıdağı” Türkistanlı,
“Paris” Fransalı ve “İstanbul” Türkiyelidir. (s. 206) Bir tarih boyunca coğrafyanın nice ülkelerinde vatanlar
elde etmiş, imparatorluklar kurmuş
büyük milletler için kelimeler, bu
dünya hakimiyeti çağlarının zafer
ve iftihar hatıralarıdır. Bunun içindir
ki bir zamanlar dünyanın beş kıtasında hakimiyet kurmuş İngilizler,
“bahtiyardır o İngilizce ki onda her
dilden kelime vardır” diyorlar. (s. 208)
EN BÜYÜK GAFLET
Vaktiyle Çinlilerin, Türk bütünlüğünü
bozmak için eski bir Türk Hakanından,
verecekleri bir prensese mukabil Türk va-
Atatürk, her yaptığını milletimizin iyiliği
için yaptığına inanırdı. Dil İnkılâbı’ndaki
tutumu da böyleydi: Önce “dilimizi ne ölçüde özleştirebiliriz?” diye bir tecrübede
bulunmuş, sonra, bunun iyi netice vermediğini görünce, “özleştirmeden” vazgeçmişti.
Arkasından, güzel ve “tabii Türkçeyi” alaylı
dil âlimleriyle bozguncuların elinden kurtarmak için de bütün gücüyle “Güneş Dil
Teorisi”ne sarılmıştı. Bu teori, Türkçeleşmiş her kelimenin Türkçe olduğunu ispat
yolunda kullanılıyordu. Böylelikle 1935
sonlarında, ilk bakışta biraz fantastik gibi
görünen fakat vazifesi “Türkçeyi korumak
ve kurtarmak” olan yeni bir güneş doğmaya
başlamıştı. (…) Atatürk’ün hayatının son
dört yılı, Türkçeyi kendi “tabii yoluna” getirmek için yaptığı çalışmalarla geçti. (s. 102)
ATATÜRK’ÜN SON KARARI
OSMANLI’NIN TÜRKÇE
HASSASİYETİ
Osmanlı hükümdar ailesinin Türkçeciliği mühim ve mes’ud bir tarih hadisesidir.
Bu ailenin daha kuruluş anlarından başlayarak orduda, saray çevresinde ve halk
içinde Türkçe konuşup Türkçeyi yeniden
devlet ve edebiyat dili mevkiine getirdiği
bilinir. (s. 209) Osmanlı devri, dil mevzuunda, mesela kendisinden önceki Selçuk devrine nisbetle, adeta milliyetçi ve
Türkçecidir. “Osmanlıca” tabiri, ancak,
“Osmanlı devri Türkçesi” veya “Osmanlı
Türkçesi” adının bir kısaltması olduğu zaman biraz, doğru sayılabilir. Bunun dışında
“Osmanlıca” diye, Türkçeden ayrı bir dil
düşünmek tamamiyle yanlıştır. (s. 222)
GÜNEŞ DİL TEORİSİ
Bugün de düşmanlarımızın bizden çalıp koparmak istedikleri üç büyük tılsım
vardır: 1) Milleti birbirine bağlayan tek
ve güzel bir dil. 2) Türk milletini tam bin
yıl, dünyanın en ahlaklı, en medeni ve en
büyük kuvveti haline getiren Türk Müslümanlığı. 3) Türk çocukları için daima
büyük şeref ve güven kaynağı olan, milli
tarih ve ecdad sevgisi. (s. 239)
Şimdi, dikkat edersek, açıkça görürüz ki elimizden gidenler hep bunlardır.
Bugün, artık birbirimizin dilini bilmiyor,
değerini anlamıyor, inanışını küçümsüyor
ve birçoklarımız kendi tarihimize küfürler
savurarak yetişiyoruz. Eğer hala çaresini
bulmaya davranmazsak, kendi elimizle
hazırladığımız ve kendi büyük gafletimizle devam ettirdiğimiz bu manevi yıkılışı,
hiçbir başka kalkınış veya davranışla önleyemeyiz. (s. 240)
Türk dilciliğini yanlış yolda yürümekte ısrar edenlerin balçıkla sıvamaya çalıştıkları en mühim hakikat,
Atatürk’ün, “Dil İnkılâbı”ndaki son
kararıdır. Bazı dil fesatçıları, bu hakikatin bilhassa, Türk gençliği tarafından öğrenilmesini istemiyor,
bunu örtbas etmeye çalışıyorlar. Bu
sebeple bu noktanın bütün Türk aydınlarınca çok iyi bilinmesinde büyük
zaruret vardır. (s. 305)
Atatürk’ün Türkçeyi, düşürüldüğü
çıkmazdan kurtarmak için ciddi bir şekilde
harekete geçtiğini açıklayan, çok açık bir
vesika, Falih Rıfkı Atay tarafından yazılan
bir makaledir. 3 Ocak 1954 tarihli Dünya
Gazetesi’nde, Pazar Konuşması başlığı altında intişar eden makalenin bu husustaki
satırları aynen şöyledir: “Türkçeyi ne kadar
özleştirebiliriz? Atatürk bunu denemeye
karar verdi. Şimdi hiçbirimizin manasını
bilmediğimiz ‘baysal utku’, onun resmi
bir nutkunda kullanılmıştır. Bir gün beni
yanına çekip: Çocuk, çıkmaza girmişizdir.
Dili bu çıkmazda bırakamayız. Tabii yola
gireceğiz, demişti. Özleşme denemesi de
orada durdu idi.”
Eğer bu satırlar Türkçe ise, eğer bizim
dilci geçinenlerimiz bir parçacık Türkçe
biliyorlarsa, bu satırların manası açıktır.
Atatürk’e göre: Özleştirme’de aşırılık, bir
“çıkmaz”dır. Dil, bu halde bırakılamaz.
“Tabii yol”a girmek lazımdır. (s. 308)
(*) Banarlı, Nihad Sami-; Türkçenin Sırları,
Kübbealtı Neşriyat, 34. Baskı, İstanbul 2010.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
67
ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGELERİ
DENİZ KAPLUMBAĞASI
(CARETTA CARETTA)
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma Bölgeleri
Kumsal Alanlarında (Köyceğiz-Dalyan, Fethiye- Göcek, Göksu Deltası,
Belek ve Patara) Deniz Kaplumbağası (Caretta caretta, Chelonia mydas) ve
Nil Kaplumbağası (Trionyx trunguis) Popülasyonlarının Korunması ve
İzlenmesi Çalışmalarını büyük bir dikkat ve titizlikle yürütüyor.
TABİAT VARLIKLARINI KORUMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
68
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Ülkemizde deniz kaplumbağalarının
yuvalama yoğunluğu açısından 20 bölge
tespit edilmiştir. Bu kumsallardan 13 tanesi birinci derecede öneme sahip olup,
5 tanesi (Köyceğiz-Dalyan, Fethiye-Göcek,
Göksu Deltası, Belek ve Patara Özel Çevre Koruma Bölgeleri) Özel Çevre Koruma
Bölgesidir.
Mülga Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı’nın kuruluşundan itibaren
(1989), üreme periyodu içerisinde Özel
Çevre Koruma Bölgeleri’ndeki kumsal alanlarında, deniz
kaplumbağalarını olumsuz yönde etkileyen faaliyetlerin
minimuma indirilebilmesi, önceki yıllarda başlatılan popülasyon izleme çalışmalarının devamlılığını sağlayarak;
koruma-kullanma dengesi içerisinde alınması gereken tedbirlerin uygulanması, bölgede turizm faaliyetlerinin ve
deniz kaplumbağalarının yuvalama alanı ile örtüşmesinden
kaynaklanan sorunların eğitim ve bilinçlendirme yoluyla
aşılmasını sağlamak amacıyla, sürekli izleme çalışmaları
yürütülmektedir.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
69
ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGELERİ
POPÜLASYON İZLEME VE
MARKALAMA ÇALIŞMALARI
Yapılan gece çalışmalarında, arazide
yumurtlamaya çıkmış olan ergin dişiler belirlenmekte, bu Deniz Kaplumbağaları'nın
ölçümleri alınarak markalama işlemleri
yapılmaktadır. Her gün gerçekleştirilen
gündüz çalışmalarında bir önceki gece
70
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
çıkmış olan kaplumbağaların yuvaları
işaretlenerek GPS kayıtları alınmaktadır.
Daha önceden belirlenen yuvalar kontrol
edilerek predasyon, yavru çıkışı ve kontrol
açışlarının verileri kayıt edilmektedir. Türlerin yuvalama alanlarının sayısal haritaları
üretilmektedir. Yuvaları parçalayan memeli
ve diğer canlıların geceleyin izlenebilmesi
ARAŞTIRMA, KURTARMA, REHABİLİTASYON MERKEZİ
Yaralı kaplumbağalara yönelik gerekli
müdahalelerin yapılabilmesi amacıyla Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi
İztuzu Kumsal Alanında mülga Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığı, Doğa Koruma
ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Dalyan
Belediyesi ve Pamukkale Üniversitesi işbirliği ile bir protokol imzalanarak Deniz
Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma,
Rehabilitasyon ve Bilgilendirme Merkezi
hayata geçirilmiştir.
Dalyan Kumsalında Deniz Kaplumbağa Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi
(DEKAMER)’nde bakım ve tedavisi yapılan
16 adet deniz kaplumbağasının 6 adedi
denize bırakılmış olup, 6 adedi ölmüş 4
adedi de halen bakım altındadır.
2011 yılı içerisinde bu kumsalda yuva
yapan 1 dişi iribaş deniz kaplumbağası
ile DEKAMER’de tedavisi biten 3 dişi ve
2 erkek olmak üzere toplam 6 kaplumbağaya uydu cihazı takılarak Akdeniz’de
göç yolları takip edilmektedir.
için kumsala görüntü ve fotoğraf kaydı
yapabilen kamera yerleştirilerek yuvalara
zarar veren predatörlerin popülasyon durumu hakkında bilgiler elde edilmektedir.
Plajın yoğun olduğu saatlerde, yerel
halk ve kumsala gelen ziyaretçiler, yapılan çalışmalar ve deniz kaplumbağaları
hakkında bilgilendirilmektedir.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
71
OYUN PARKI
KAYSERİ bölgesi
çocuk oyunları
FatMA Yavaş Yıldırım
D
ar sokakları, bitişik evleri, kalabalığıyla ünlü bir
İstanbul semtidir çocukluk anılarımın mekânı.
Fazlaca güneş almayan
ve ‘karşı ev’ manzaralı onlarca evi
barındıran, dik yokuşlu bir sokak.
Bıkmadan usanmadan her gün arabasını yıkayan ve “Aman! Arabama top gelmesin” diye balkonda nöbet tutan Süleyman
amca, balkonuna top kaçırdığımızda topu
kesmekle tehdit eden ama her seferinde
geri veren Reyhan abla ve sabahtan akşama kadar kapı önünde oturup metrelerce
uzunlukta paspas ören, arada sırada da
bize “Öte yanda oynayın veletler!” deyip
azarlayan Sevim teyze…
İşte! Çocukluk hatıralarımın gülümseten insanları...
Bahar gelip de havalar ısınmaya başlayınca sokağa dökülen çocuklar mahallelilere “İllallah!” dedirtirdi…
Eskiden beri haz etmedim kış mevsiminden. Arkadaşlarım elleri soğuktan
morarana kadar kartopu oynarken ben
hep pencereden seyretmeyi tercih ederdim. Soğuk sevilecek şey değildi bana
göre. Sobanın üzerinde
kestane pişirilmesi,
72
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
tavana yansıyan sobanın alevini izleyerek uykuya dalma romantizminin teselli
olduğunu o yıllardan öğrendiğim için kış
aylarıyla aram hiçbir zaman iyi olmadı.
Oysa yaz öyle miydi? Güneş önce benim içime doğardı yaz geldiğinde. Koşacak
kırlar, çayırlar yerine toplarımızı canavar
gibi yutan koca bir yokuş olsa da sokağımızda, yaz gelmişti işte!
Yaz mevsiminin gelişine heyecanlanmam o günlerden kalmadır. Okullar kapanacak en az 3 kiloluk sırt çantasını hergün
taşımaktan kurtulacaktım. Sonra “Ödevini
yaptın mı?” sorularına maruz kalmadan
uzun yaz günlerinin tadını çıkartacaktım.
Saklambaç, ortada sıçan, üçgen, alman,
kuka derken akşamı edecek, ertesi gün aynı
hevesle atacaktım kendimi sokaklara…
Sonrası Ali Amca gelene kadar tepinmekti işimiz. Ali Amca bizim arkadaşlardan
birinin dedesiydi. Sesini iki sokak arkadan
duysak saklanacak yer arardık.
Oyunun en heyecanlı yeri de
olsa uzaktan onun geldiğini
görsek; topu, ipi kenara
atar, çil yavrusu gibi dağılırdık. Çünkü hiç kim-
senin kızmadığı kadar kızar, hatta birkaç
tokat sallardı yakaladığında. Vefat ettiği
gün, çocuk kalbimle hem üzülmüş, hem
de artık özgürce oynayabilecek olmamızdan dolayı gizli bir mutluluk duymuştum.
O zamanlar bana 2 metre boyunda dev
bir adam gibi gelirdi; şimdi düşününce en
fazla 1.70 boyunda, sıska, kafası çocuk sesi
çekmeyen hayat yorgunu bir adammış Ali
amca, diyorum.
Söz çocukluk hatıralarından açılınca
yazı da uzayıp gidiyor böyle. Bu kadar
oyundan bahsetmişken gelelim bu sayımızda hatırlatmak istediğimiz çocuk oyunlarına. Geçen sayımızda Antalya yöresine ait
geleneksel çocuk oyunlarını hatırlamıştık.
Bu sayımızda, İç Anadolu’nun sanayisi, doğal güzellikleri ve modern şehirleşmesiyle
göz dolduran şehri Kayseri’nin geleneksel
çocuk oyunlarına değinmek istedik.
KAYIŞ KIZDI
KEMER
SAKLAMBACI
YAĞMUR GELİNİ
Mimar Sinan Kasabası
İlk oyunumuz İç Anadolu'da Kayseri
dışındaki illerimizde de bilinen, oynanan
bir oyun olan “Yağmur Gelini” . Çocuk
oyunlarının ortaya çıkışında, bulunduğu
yörenin geleneksel, kültürel ve dini motiflerinden etkilendiğini gösteren güzel
bir örnektir Yağmur Gelini.
Kış bitip de bahar gelince, yılda bir kere
oynanan Yağmur Gelini’nin oynanma zamanı da gelmiş demektir. Özellikle bulutlu
bir havada toplanan çocuklar, yağmur gelini olacak kişiyi şu tekerlemeyle seçerler:
Portakalı soydum
Başucuma koydum
Ben bir yalan uydurdum
Duma duma dum
Kırmızı mum
Dolapta pekmez
Yala yala bitmez
Ayşecik, Fatmacık cık cık cık
Sen bu oyundan çık
Seçilen çocuğun başına beyaz bir tülbent örtülür, üzeri ağaç dalları ve çiçeklerle
süslenir. Yağmur gelininin etrafında olan
arkadaşlarının ellerinde bulgur koymak
için poşet, salça ve yağ koymak için tabak, ayran koymak için de bir tas ya da
maşrapa olur, hazırlıklar tamamlanınca
başlarlar tekerlemeyi söyleyerek haneleri
dolaşmaya:
Yağmur gelini yağ ister
Bulgur ister, salça ister
Bir kaşık ayran ister
Yağmur gelini ayran ister
Bir kaşık ayran ister
Yağ tavada süzülsün
Vermeyenin eli ayağı büzülsün
Çocuklar böyle ev ev gezerek bulgur
pilavı pişirecek malzemeyi toplarlar.
Toplanan malzeme, oyunculardan birinin annesine götürülür ve bulgur pilavı
pişirmesi için teslim edilir. Pilav piştikten sonra çocuklar hem pilavı yer hem de
Allah’a yağmur yağdırması için dua ederler.
Bu oyunun materyali, bir
adet kullanılmayan ve tokası
acıtmaması için kumaşla sarılmış bir kemerdir. 7-10 kişiyle,
özellikle 15-20 yaş arası gençler tarafından oynanan Kayış
Kızdı, kemer saklanarak oynandığından, bulunması zor
olsun diye özellikle akşam
saatleri tercih edilir.
Öncelikle bir ebe belirlenir. Bu ebe diğerleri görmeyecek şekilde kayışı saklar
ve sakladıktan sonra diğer
oyuncuları kayışı ararken yönlendirir. Ebe diğer oyuncuları kemere yaklaştıkça ‘sıcak,’
uzaklaştıkça ‘soğuk’, çok yaklaştıkların da ise ‘kızdı kızdı’
diyerek yönlendirir.
Bu oyunun en önemli
özelliği kayışın bulunması
zor olan bir yere saklanmasıdır. Bu bir bakıma ebenin
maharetini ve kurnazlığını
göstermesi için bir fırsattır.
Nihayet kayışı bulan
oyuncu, oyunun vazgeçilmez kuralı olan ‘Kayış kızdı’ sözlerini söyler ve diğer
oyunculara başlarından aşağı
olmak koşuluyla ile acıtmayacak şekilde vurur. Oyuncuların hepsi kendilerine ayrılmış
bölgenin içine girene kadar
bu devam eder. Yeni oyunda
kayışı saklama görevini kayışı
bulan oyuncu üstlenir.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
73
OYUN PARKI
GEREHLİ
EĞİR
Bu oyun düz, eğimsiz ve sert bir
arazide oynanmaktadır. Her oyuncuya ait 50-60 cm uzunluğunda
ucu eğri bir sopa verilir. Sopanın
ucu yaş tarafından eğilir ve bu şekilde iple bağlanır ya da kurutulur.
Böylelikle sağlamlaştırılmış olur.
Oyun için gerekli diğer malzeme ise
toptur. Bu da eski kumaş paraçlarının iple dikilmesiyle elde edilir ki,
portakal büyüklüğünde olmalıdır.
Eğir oyunu tek başına ya da
gruplar halinde oynanabilir. İlk
atışı yapacak oyuncu tekerleme
yoluyla seçilir. Tekerleme şöyledir:
Portakalı soydum,
Başucuma koydum.
Ben bir yalan uydurdum.
Duma duma dum.
Beş para buldum,
Pazara gittim.
Pazar yok.
Eve geldim; annem yok.
Ali baba ölmüş,
Tabut yok.
İlk atışı yapacak olan oyuncu
belirlendikten sonra, çukur (tandır) kazılır. Kazılan çukur, topun
girebileceği büyüklükte olmalıdır.
Ardından, çukurun beş-altı adım
uzağına çizgi çizilerek oyuncuların atış yapacakları yer belirlenir.
Oyunda amaç; topu bir atışta,
sektirmeden ve yerden toz kaldırmadan deliğe sokmaktır. Bunu başaran oyuncu, 1 puan alır.
Topa vurduktan sonra çizgi
daha da uzak bir mesafeye taşınır. Bu mesafe, tüm grup oyuncularının ortak fikri veya birinci olan
oyuncunun kararı doğrultusunda
belirlenir.
74
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
Bu oyun için gerekli malzeme bir
adet el yapımı toptur. Topun iç tarafı
kullanmayan kumaşlardan oluşmalı, dış
tarafı ise deri kumaşla kaplanmalıdır.
Erkek çocuklar tarafından oynanır.
Ebenin oyuncular tarafından seçilmesinin ardından dikdörtgen olacak şekilde, dört bir köşeye iri taşlar konulur.
Tam ortaya, yani ebenin dikileceği yere
de bir taş konulur. Ebe eline topu alır
ve saymaya başlar: “Bir, iki, üç, kaçın!”
Ebenin bu şekilde bağırmasından
sonra diğer oyuncular dikdörtgenin
içinden çıkmadan en az dört defa yer
değiştirirler. Yer değiştirirken ebenin
topuna hedef olmamak gerekir. Vurulan kişi ebe olur, en çok ebe olan
oyuncu oyunun mağlubu sayılır. Oyunun sonunda herhangi bir ceza ya da
ödül yoktur.
KABAK ARABASI / Develi - Gümüşören Köyü
Çocukların akla gelmeyecek nesnelerden oyuncaklar yapmaları onların
hayalgücünün genişliğiyle ilgili de ipuçları veriyor bize. Tıpkı kabaktan yapılan
kabak arabası gibi. Bu oyuncak için bize
gerekli olan malzemeler; birer adet kabak, tahta mil ve ikişer adet tahta pul
ve kol tahtasından ibarettir. Oyuncağın
hazırlanışı ise şöyledir:
Bir adet kabağın ortasına mil geçişi
için delik açılır. Tahta pullara yuvarlak
şekil verilir ve zımparalanır. Arabanın
kol tahtaları olacak olan tahta parçaları
kesilir ve şekil verilir. Kol tahtalarının
pulla bitişecek kısımları şekillendirilerek zımparalanır ve mil deliği açılır.
Ardından mil, puldan geçirilir ve kol
tahtalarından açılan milin deliklerine
yapıştırıcı sürülür. Mile pul takılıp kabağın ortasından geçirilmesi aşamasından sonra kol tahtaları pulun üzerine
takılır ve kol tahtaları mile çakılarak
sabitleştirilir.
En az dört kişiyle oynanan Kabak Arabası oyunu için öncelikle gruplara ayrılınır. Bu, iki türlü olur. İlki, kum saklama
yöntemidir. Bir oyuncu avucunun içine
kum saklayarak elini arkasına götürür, iki
oyuncu karşısına geldiğinde tekrar öne
getirir. Kumun olduğu eli bilen oyuncu, kendi grup arkadaşını önce seçme
hakkını elde eder. İkinci yöntem ise yazı
tura atmaktır. Ardından oyuna geçilir.
Kabak Arabası oyunu bir yarış şeklinde
oynanır. Arabayı sürerek kim hedefe ilk
varırsa, o grup birinci olur. Ceza olarak
yenilen tarafın arabası kırılır veya grup
elemanlarına hayvan sesleri çıkarttırılır.
Yenen grup, iki türlü hediye alabilir:
İlki, oyun öncesinde her oyuncudan 2,5
kuruş toplanır. Toplanan parayla bakkaldan alınan bisküvi, leblebi ve akide şekeri
alınır. Kazanan oyuncular bunları ödül
olarak alır. Ödülün bir başka çeşidi ise
oyun öncesinde her oyuncunun getirdiği
yumurtaları yenen grubun elde etmesidir.
DÜNYA TURU
DÜNYANIN EN SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTİ
Çin’in güney doğusunda 30 km2 alana
inşa edilecek şehir, dünyada görülebilen
en sürdürülebilir kentlerden biri olacak.
Çin ve Singapur ortaklığında geliştirilecek eko-şehir Pekin’in 150 km güney
doğusunda yer alan Çin’in Tianjin şehrinde
yer alacak. Çevrenin korunması, kaynak ve
enerji verimliliği, sürdürülebilir kalkınma
ve çevre dostu üretimin görüleceği Tianjin, aynı zamanda Çin’in diğer şehirleri
76
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
için sürdürülebilir kalkınma konusunda
model teşkil edecek.
Şehir, tarıma elveriş olmayan bir araziye inşa edilecek. Planlanan arazinin üçte
biri tuz havzası, üçte biri çöl ve diğer üçte
biri de su. Ayrıca arazi 270 hektarlık bir
atık su gölünü de kapsamakta.
Şehir inşa edilirken mevcut sulak arazi ve biyo-çeşitlilik korunacak. Bölgedeki
yeşil alanların sayısı arttırılacak ve ağaçlandırmalar yapılacak. Düşük yağış miktarı
alan arazideki su ihtiyacı deniz suyunun
arıtılması ile sağlanacak.
Şehirde azaltma, yeniden kullanma
ve geri dönüşüm üzerine kurulu entegre
katı yönetimi sistemi kullanılacak. Şehirde
ulaşım tramvay ve otobüs ağları ile çevrili
hafif raylı sistemler ile sağlanacak böylece
karbon emisyonları azalacak.
Evler geleneksel mimari ele alınarak
yapılacak. İnşa edilecek toplu kamu konutlarında her gelir düzeyinden insanın
oturması planlanıyor. 2020-2030 döneminin ortalarında tamamlanacak şehrin
yaklaşık 350.000 kişiye ev sahipliği yapması bekleniyor.
erimenin nedeni
ısınan okyanus
dalgaları
İngiliz Antarktika Araştırma
Merkezi’ne göre yoğun yağan kara
rağmen bölgedeki buzul oranının
azalmasının ana nedenlerinden biri
ısınan okyanus dalgaları.
ESKİMOLAR ARTIK İKLİM MÜLTECİSİ
Batı Alaska’nın Newtok köyünde yaşayan Eskimolar tehlike altında. Köyün yer
aldığı donmuş toprak sıcaklıklar arttıkça
erimeye devam ediyor. Köyün yanındaki
Ninglick nehrinde artan fırtınalar ile gerçekleşen erozyonlar nehri tamamıyla doldurabilir. Aynı zamanda Kuzey Kutbundaki
buzullar da eridikçe bölgedeki fırtınaların
şiddeti artıyor ve köy daha şiddetli hava
olaylarına maruz kalıyor.
Bu problemler deniz seviyesinin altında
yer alan Newtok’taki su sistemlerine eriyen deniz suyunun karışması ile etkinliğini
arttırıyor. Kanalizasyonlar taşıyor ve bu da
çevredeki hayatı olumsuz yönde etkiliyor.
Avcılık ve balıkçılık ile geçinen Eskimoların artık son şansı köylerinden göç etmek.
Köyün önde gelen liderleri göç edilecek yer olarak 15 km güneydeki Nelson
Adası olarak saptamışlar. ABD’li yetkililerin yaptıkları araştırmaya göre Newtok köyündeki tek bir köylünün göçü için
harcanacak miktar 380.000 $ civarında.
Ayrıca iklim değişikliği nedeniyle böyle
bir köyün taşınması ülkede ilk kez görülecek bir durum. Bu yüzden yetkililer nasıl
bir yöntem izleyecekleri konuda kararsız
durumdalar.
İklim değişikliğinin etkileri bu hızda
devam ederse Newtok halkı tekrardan göç
etmek zorunda kalabilir. Bu tek onlar için
geçerli değil, artan su seviyesi ve şiddetleşen hava olayları birçok topluluğu olumsuz
yönde etkiliyor.
İTALYA YEŞİL ENERJİ İÇİN KARBON
VERGİSİNİ KULLANACAK
İtalya Hükümet sözcüsünün yaptığı
açıklamaya göre, ülkede yeşil enerji üretimini finanse etmek için yeni bir karbon
vergisi yürürlüğe girecek.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından alınan karara göre 2020 yeşil enerji
hedeflerini yükselten ülke, güneş ve rüzgâr
gibi yeşil enerji çeşitlerini devlet destekli
teşvikler yürürlüğe sokacak.
Yeni karbon vergisi kullanılan yakıtın
karbon içeriğine göre belirlenecek. Vergilendirme ile İtalyan hükümeti ülkenin
ekonomisini daha çevreci ve sıfır emisyonlu
hale getirmek istiyor aynı zamanda % 87
olan enerji bağımlığı azaltarak dış borçları
kapatmayı hedefliyor.
Vergiden gelen tutar ülkede artma eğilimi gösteren güneş ve diğer yenilenebilir
enerji türlerinin finanse edilebilmesi için
kaynak oluşturacak. Ayrıca hükümet bu
sektörü güçlendirerek kişi başı milli geliri
ve yeni iş alanları yaratmayı planlıyor.
Karbon vergisinin yürürlüğe girmesi için
meclis tarafından onaylanması bekleniyor.
NASA verileri kullanılarak yapılan
araştırmada 54 buz sahası incelenmiş.
Bu buz sahalarının üzerindeki 20032008 yılları arasında belirli zaman
aralıklarında 4,5 milyon noktanın verisi birbirleri ile karşılaştırılmış. Bulgulara göre 20 buz sahasının ısınan
okyanus dalgaları tarafından alttan
eridiği, bu buz sahalarının çoğunun
da Batı Antarktika’da yer aldığı ve
yılda 7 metre inceldiği görülmüş.
Önceki araştırmalarda Antarktika’daki buzulların erimesinin sadece
ısınan atmosfer ve yağış oranındaki
değişim ile gerçekleşebileceği düşünülüyordu. Ancak bulgulara göre artık büyük farklılıkların görülmesi için
artık radikal değişimlere gerek yok.
Her ne kadar Antarktika’daki okyanusun ısınmasının tam nedenleri
bilinmezken, bazı bilim adamlarına
göre tropiklerde görülen sıcaklık değişimlerinin Antarktika’nın güneyinde
kuvvetli rüzgârlar yarattığı ve bunun
da yüzey sularını ısıttığı yönünde.
Isınan okyanusun yanında sıcak
rüzgârların da buzullar üzerinde
böyle bir etki yaratabileceği tahmin
ediliyor.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
77
DÜNYA TURU
JAPONYA’DAKİ SERA GAZI
EMİSYONU % 15 ARTACAK
ŞİDDETLİ
YAĞMURLAR
DENİZİ
KİRLETİYOR
Fukuşima faciası sonrası kapatılan nükleer santraller, oluşan enerji boşluğunun
petrol ve doğal gaz termik santrallerinden
karşılanmasıyla ülkedeki sera gazı emisyonunu arttıracak.
2011 Tohoku depremi ve tsunamisi
sonrasında 11 Mart'ta başlayan ve halen
sürmekte olan nükleer kriz, Japonya’nın
2020 yılı için hedeflediği karbon emisyon
azaltımını tehlikeye soktu. En son Mayıs
ayında 54 aktif reaktörün kapatılmasıyla,
Japonya 1966 yılından beri tarihinde ilk
kez nükleer enerjiden uzak kaldı. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen faciaya kadar Fukuşima santralinden ülkenin enerjisinin üçte
biri üretiliyordu ve 2030 yılını kadar da
eklentilerle ülkedeki enerjinin yarısının
bu santralden sağlanması hesaplanıyordu.
Her ne kadar merkezi hükümet ileri bir
tarihte bu reaktörleri tekrardan yürürlüğe
sokmak istese de sivil toplum ve yerel hükümetin sert muhalefeti ile bu pek mümkün
gözükmüyor. Çevre Bakanlığı'na göre nükleer enerjinin kullanılmaması ile Japonya,
sadece bu yıl 1990 yılından itibaren salgıladığı sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde
15 daha fazlasını salgılayacak.
2009 yılında Kopenhag’da gerçekleşen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesinde
78
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
HAZİRAN 2012
ülke 2020 yılına kadar karbon emisyon
seviyesini 1990 yılına kıyasla yüzde 25
azaltmayı hedeflediğini açıklamıştı. Ayrıca
2010 yılında Japonya’nın karbon seviyesi
1990 değerine yaklaşmıştı.
Yıllar boyunca Japonya’nın enerji ve
iklim politikalarının bel kemiğini oluşturan
nükleer enerjinin bir anda kapatılması aynı
zamanda yetkilileri de zor duruma soktu.
Sıcak geçen yaz aylarında artan enerji ihtiyacının nasıl karşılanacağı hala bir soru
işareti konusu.
Japonya her ne kadar enerji verimliliğini arttırmada dünya lideri ülkelerin
arasında yer alsa da gerçekleştirdiği yenilenebilir enerji yatırımları için aynısı söylenemeyebilir. Ülkedeki yenilenebilir enerji
seviyesi sadece yüzde 9 oranında ve bunun
çoğunu da hidrolik santraller oluşturuyor.
Merkezi hükümet bu oranı arttırmak için
Temmuz ayında teşvik programını başlatarak tarife garantisi uygulayacak. Ancak
bu hemen gerçekleşebilecek bir uygulama
değil. Mevcut durumda enerji açığını kapatmak için ülke milyarlarca dolarlık petrol
ve doğal gaz ithalatı yapıyor.
Bu yıl Japonya’nın fazladan 180-210
milyon ton sera gazı emisyonu salgılayacağı tahmin ediliyor.
İngiltere’de bulunan plajların üçte biri
taşan kanalizasyonlar nedeniyle su
kalitesi denetimlerinden geçemiyor.
Son dönemde görülen şiddetli
yağmurlar arıtılmamış kanalizasyon
suyunu taşırarak kıyı sularına akıtıyor
ve yaz sezonunun arifesinde ülkedeki
gözde plajların suyunu kirletiyor.
Denizleri Koruma Derneği’nin 2012
yılında yayınladığı Altın Plaj Rehberi’ne
göre ülkedeki 250 plaj su kalitesi
denetimden geçemedi. Denetimlerden
çıkan sonuçlardan biri de denizlerdeki
organik atık seviyesinin olağandan
yüksek bulunması.
İngiltere’de kanalizasyonlar
oluşan taşmaları doğrudan denize
akıtmak yönünde tasarlanmış. Bu
yüzden şiddetli yağışlarda artıma
tesisi operatörleri taşmaları direk
denize doğru yönlendiriyor. Bu da
denizlerdeki kirliği arttırıyor. Ancak bazı
operatörlerin gerekenden fazla atık
suyu denize yönlendirdiği de ülkedeki
çevreci gruplar tarafından tartışılıyor.
İngiltere’de çevrecilerin dile getirdiği
sorunlardan biri de bu tesislerin
yeterince denetlenmemesi.
Taşan kanalizasyonlar dışında denizi
kirleten bir başka etken de tarım
alanlarından taşan sular. Seller ile
tarım hayvanlarının atıkları doğrudan
ırmaklara ve akarsulara, oradan
da denize taşınıyor. Ayrıca tarımda
kullanılan kimyasal gübreler de bu
sulara karışıyor.
Araştırmada yer aldığına göre
İngiltere’deki en temiz kıyılar ülkenin
güney batısı ve kuzey doğusunda yer
alıyor. En kirli plajlar ise kuzey batıda
bulunuyor. Devam etmekte olan
sağanakların plajlara daha çok zarar
verileceği tahmin ediliyor.
UFAK ADALAR
ÇEVRE İÇİN BİR ARADA
Ufak ada devletleri çoğu zaman iklim
değişikliğinin kurbanı olmuşlardır. Deniz
seviyesinin yükselmesi ile sular altında
kalma potansiyeli en yüksek olan bu grup,
aynı zamanda az nüfusları ve güçleri nedeniyle de uluslararası antlaşmalarda sözü
geçmemektedir.
Ancak bu gidişe dur demek isteyen bir
grup ufak ada devleti kendi enerjilerini
üretmek için bir araya geldi. Geçtiğimiz
ay 20 ada devleti, tüm hane halklarına
ekonomik yenilenebilir enerji hizmeti
getirmeyi amaçlayan Barbados Deklarasyonunu imzaladı. Bu süreçteki hedefler ise yoksulluğu azaltmak, çevreyi
korumak ve sürdürülebilir kalkınma ile
ekonomik büyüme konusunda yeni fırsatlar sunmak.
Deklarasyonda aynı zamanda bireysel yükümlülükler de yer alıyor. Örneğin
Barbados 2029 yılına kadar karbon dioksit
emisyonlarını 4,5 milyon ton azaltma kararı aldı. Bunu da enerjisinin yüzde 29’unu
yenilenebilir enerjilerden sağlayarak ve
ülkenin tükettiği mevcut enerjiyi de yüzde
22 azaltarak yerine getirmeyi amaçlıyor.
Barbados Başbakanı Freundel Stuart’ın
yaptığı açıklamaya göre bu yükümlülüklerin uygulanması ile 283,5 milyon dolar
tasarruf edilecek.
Maldiv Adaları ise 2020 yılına kadar
enerji sektörünü karbonsuz hale getirmeye
çalışacak. Morityus ise 2025 yılına kadar
ülkedeki yenilenebilir enerji oranını en
az yüzde 35’e çıkartacak. Şeyşel Adaları
ise 2030 yılına kadar ülkedeki enerjisinin yüzde 15’ini yenilenebilir enerjiden
üretecek.
Ufak ada devletlerinin yenilenebilir
enerji konusunda bu kadar radikal karar
alma kararlarından biri bu devletlerin
yoğun oranda dış kaynaklı fosil yakıtlara bağımlığı. Petrol fiyatlarındaki artışlar
bu ülkelerde ciddi oranda krizlere neden
oluyor. Adalar, deklarasyon ile hem ülke
ekonomilerini düzeltmeyi ve hem iklim
değişikliğinin etkilerini yavaşlatmayı
amaçlıyor.
GÜNEY KORE’DE KARBON TİCARETİ YÜRÜRLÜKTE
Güney Koreli meclis üyeleri ülkenin
giderek artmakta olan sera gazı emisyonlarını kontrol altına almak için ulusal
karbon ticareti yasasını onayladı. Yasa
ülkedeki sera gazı emisyonlarının %
60’ını azaltmayı hedefliyor.
Ülkedeki tüm sanayinin muhalefetine rağmen toplam yüz elli bir meclis
üyesinin yüz kırk sekizinin onayını alan
yasa ile Güney Kore, dünyada, karbonuna
fiyat biçen ender ülkelerden biri oldu.
Güney Kore dünyanın en büyük beşinci petrol ithalatçısı bu yüzden yetkililer sağlanacak enerji verimliliğinin
uzun vadede ülke ekonomisine büyük
katkılar sağlayacağı görüşünde. Ancak
bunun için yatırımların düzenli bir şekilde
yapılması şart. Özellikle yeşil yatırım ve
yeşil teknoloji uygulamalarında artışın
ülkeye enerji verimliliği
getirmesinin yanı sıra,
bu teknolojilerin başka
ülkelere ihraç edilmesi
de bekleniyor.
Ocak 2015’te yürürlüğe girecek yasa ile
gemi inşaatından üniversitelere kadar
yılda 125.000 ton ve üstünde emisyon
salan işletmelerden ve yılda 25.000
tondan fazla sera gazı salan kuruluş-
lardan karbon emisyonlarını azaltmaları istenecek. İşletmeler ve kuruluşlar
zorunlu sınıra ulaşmak için ya emisyon
izinlerini takas edecek ya da başka ülkelerden karbon denkliğinde çevre dostu proje satın
alacak. Karbon ticareti için
ilk anlaşılan ülkelerden biri
de bu Temmuz ayında aynı
programı yürürlüğe alacak
olan Avustralya.
Yasaya şiddetle muhalefet eden Kore
Sanayi Odasına göre ise bu program mevcut sanayiye 4,16 milyar $ değerinde bir
yük getirecek.
HAZİRAN 2012
n
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK
n
79
www.emlakkonut.com.tr

Benzer belgeler