Dünya Bankası Dokümanıdır RESMİ KULLANIMA

Transkript

Dünya Bankası Dokümanıdır RESMİ KULLANIMA
Dünya Bankası
Dokümanıdır
RESMİ KULLANIMA MAHSUSTUR
Rapor No. 42026-TR
ULUSLARARASI İMAR VE KALKINMA BANKASI,
ULUSLARARASI FİNANS KURUMU,
ÇOK TARAFLI YATIRIM GARANTİ KURUMU’NUN
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE
2008 – 2011 MALİ YIL DÖNEMİ İÇİN
ÜLKE İŞBİRLİĞİ STRATEJİSİ
25 Ocak 2008
Türkiye Ülke Yönetim Birimi
Avrupa ve Orta Asya Bölgesi
Uluslararası Finans Kurumu
Orta ve Doğu Avrupa Bölümü
Çok Taraflı Yatırım Garanti Kurumu
Bu dokümanın dağıtımı sınırlıdır; dokümanın muhatabı bu dokümanı ancak resmi görevlerini ifa
ederken kullanabilir. Dokümanın içeriği Dünya Bankası’nın izni olmadan açıklanamaz.
SON ÜLKE DESTEK STRATEJİSİ İLERLEME RAPORUNUN TARİHİ
(8 Kasım 2005)
KUR DEĞERLERİ
(31 Aralık 2007 tarihi itibariyle geçerli olan döviz kuru)
Para Birimi= YTL
1 ABD$ = 1,16 YTL
MALİ YIL
1 Ocak – 31 Aralık
KISALTMALAR
AAA
BEEP
CAD
OTP
CAE
CAS
CAS CR
ŞNT
CEDPL
TÜFE
CPS
DPL
DOD
EBRD
AB
DYY
GSYH
GSMH
GRECO
IBRD
IEG
IFC
IMF
BÖO
YDTA
Analitik ve İstişari Çalışmalar
EBRD/Dünya Bankası İş Ortamı ve
İşletme Performansı Anketi
Cari Açık –ing kısaltma
Ortak Tarım Politikası-türkçe kısaltma
Ülke Destek Değerlendirmesi
Ülke Destek Stratejisi
Ülke Destek Stratejisi Tamamlama
Raporu
Şartlı Nakit Transferi –türkçe kısaltma
Program Amaçlı Rekabet ve İstihdam
Kalkınma Politikası Kredisi-ing.
kısaltma
Tüketici Fiyatları Endeksi
Ülke İşbirliği Stratejisi
Kalkınma Politikası Kredisi
Kullandırılan ve Bakiye Borç
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası
Avrupa Birliği
Doğrudan Yabancı Yatırım
Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla
Gayrı Safi Milli Hasıla
Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu
Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası
Bağımsız Değerlendirme Grubu
Uluslararası Finans Kurumu
Uluslararası Para Fonu
Bebek Ölüm Oranı
Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı
Başkan Yardımcısı
Direktör
Ekip Lideri
IPARD
HA
OPPİ
YG
İ-D
MDG
MIC
MIGA
OECD
KMYK
PISA
PUB
PPP
PPDPL
AR-GE
DA
SBA
KOBİ
SWAp
TAYK
UMR
WBI
WBG
YTL
IBRD
Shigeo Katsu
Ulrich Zachau
Ina-Marlene Ruthenberg
Kırsal Kalkınma için Katılım Öncesi
Araç
Halka Arz
Ortak Portföy Performans İncelemesi
Yerel Girişim
İzleme ve Değerlendirme
Binyıl Kalkınma Hedefi
Orta Gelirli Ülke
Çok Taraflı Yatırım Garantisi Kurumu
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme
Programı
Proje Uygulama Birimi
Kamu Özel Sektör Ortaklığı
Program Amaçlı Kamu Sektörü
Kalkınma Politikası Kredisi
Araştırma ve Geliştirme
Kalkınma Ajansı
Stand-by Düzenlemesi
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler
Sektör Yaklaşımı
Türkiye Acil Durum Yönetimi Kurumu
Beş Yaş Altı Ölüm Oranı
Dünya Bankası Enstitüsü
Dünya Bankası Grubu
Yeni Türk Lirası
IFC
Lars Thunell
Shahbaz Mavaddat
George Konda
İÇİNDEKİLER
Yönetici Özeti
5
I. Ülke Bağlamı
9
A. Siyasal ve Sosyal Bağlam
B. Son Ekonomik Gelişmeler
C. Orta Vadeli Beklentiler
II. Türkiye’nin Vizyonu ve Temel Kalkınma Zorlukları
A. Rekabet Gücünün ve İstihdam Fırsatlarının İyileştirilmesi
14
B. Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma
C. Yüksek Kalitede Kamu Hizmetlerinin Etkin Sunumu
III. Türkiye – Dünya Bankası Ortaklığı
9
10
12
14
18
22
27
A. Geçmişteki Banka Grubu Yardımı
B. Çıkarılan Dersler
C. Yeni Ülke İşbirliği Stratejisi’nin Stratejik Amaçları ve Sonuçlar Çerçevesi
D. Genel Yaklaşım
E. Çalışma Alanları
a) Rekabet Gücü ve İstihdam Fırsatlarının İyileştirilmesi
33
b) Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma
c) Yüksek Kalitede Kamu Hizmetlerinin Etkin Sunumu
27
28
30
31
33
38
41
F. Diğer Kalkınma Ortakları ile Birlikte Çalışmak
G. Banka Finansmanı
H. Dış Borç Sürdürülebilirliği ve Banka’nın Kredi Bakiyesi
43
44
47
IV. Riskler
48
V. Sonuçlar
50
Tablolar ve Metin Kutuları
Tablo 1: Seçilen Orta Vadeli Makroekonomik Göstergeler
Tablo 2: Temel Seviye Borç Dinamikleri
Tablo 3: Yoksulluk ve Eşitsizlik, 1994 - 2005
Tablo 4: Stratejik Hedefler ve 04-06 Mali Yıl Dönemi CAS Çerçevesi
Tablo 5: Türkiye’nin Dokuzuncu Kalkınma Planı Dünya Bankası Grubu’nun
Ülke İşbirliği Stratejisini Şekillendiriyor
Tablo 6: Türkiye — Gösterge Niteliğindeki CPS Programı - 2008-2011 Mali Yılı
Şekil 1: 15 Yaşındaki Öğrencilerin Yeterlilik Seviyesine Göre Dağılımı, Türkiye,
AB ve OECD
Şekil 2: Türkiye’de 1970 ve 2007 Yılları Arasında Bebek Ölüm
Oranlarındaki Değişimler
Şekil 3: Hukuk ve Yargı ile ilgili Sorunlar
Şekil 4: Türkiye Portföy Göstergelerinin Banka ve ECA Çapındaki Göstergeler ile
Karşılaştırması (2007 Mali Yılı)
Şekil 5: Brüt Dış Borcun GSMH’ya Oranı
Şekil 6: Brüt Dış Borcun GSMH’ya Oranı
Şekil 7: Kısa Vadeli Dış Borcun Toplam Özel Sektör Dış Borç Stoku İçindeki Payı
Metin Kutusu 1: Hükümet Programı
Metin Kutusu 2. Ortak Portföy Performans İncelemesi (JPPR) – Çıkarılan Dersler
Metin Kutusu 3: Türkiye’de WBI: Entegre bir Çok Yıllı Kapasite Oluşturma Programı
Metin Kutusu 4: Sivil Toplum Görüşmeleri
Ekler
Ek 1: Sonuçlar Matrisi
Ek 2: Önemli Kalkınma Ortakları
Ek 3: Dünya Bankası Grubu Özel Sektör Stratejisi
Ek 4: CAS Tamamlama Raporu (04-07MY)
Ek A2: Bir Bakışta Türkiye
Ek B2: Banka Portföy Performansı ve Yönetimi ile ilgili Bazı Göstergeler
Ek B3: IBRD/IDA Program Özeti
Ek B3: IFC Yatırım Operasyonları Programı ve MIGA
Ek B4: Kredi Dışı Hizmetlerin Özeti
Ek B5: Sosyal Göstergeler
Ek B6: Temel Ekonomik Göstergeler
Ek B7: Temel Risk Göstergeleri
Ek B8: Taahhüt Edilen, Kullandırılan ve Ödenmemiş Yatırım Portföyü
Ek B8: Operasyonlar Portföyü (IBRD/IDA ve Hibeler)
11
12
18
29
34
35
20
21
24
27
47
47
48
14
31
40
44
YÖNETİCİ ÖZETİ
i. Büyüklüğü, bölgesel güç olarak oynadığı rol ve Doğu ile Batı arasındaki köprü olarak
sahip olduğu stratejik konum itibariyle Türkiye’nin ekonomik kalkınması küresel
öneme sahiptir. Türkiye Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) bir üyesidir
ve Avrupa Birliği’ne (AB) katılım hedefi siyasi ve ekonomik reformlar için temel bir çıpa
olmaya devam etmektedir. Türkiye, 70,6 milyona ulaşan nüfusu ile Dünya Bankası
Grubu’nun (WBG) en büyük orta gelirli ortaklarından birisidir1.
ii. Türkiye, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birisine sahiptir. 2001 yılında yaşanan
derin ekonomik krizi takip eden olağanüstü bir toparlanma süreci sonrasında, 2006 itibariyle
Türkiye’nin Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası 400 milyar ABD dolarına, kişi başına düşen GSYH’sı
ise 5.500 ABD dolarına ulaşmıştır2. Türkiye yoksulluğun azaltılmasında da başarılı olmuş ve
2003 yılında nüfusun %28’i düzeyinde olan yoksulluk oranı 2006 yılı itibariyle yaklaşık
%18’e düşürülmüş, böylece 7 milyondan fazla kişi yoksulluktan çıkmıştır3. Nüfusun
%0,01’inden azı, ya da bir başka deyişle 10.000’den az kişi aşırı yoksul konumundadır ve
günde 1 ABD doları veya daha az para ile geçinmektedir. Öte yandan, bazı sosyal göstergeler,
benzer gelir düzeyine sahip diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında geride kalmaktadır.
iii. Türkiye’nin, 2007–2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planında
belirtilen kalkınma vizyonu; “İstikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan,
küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen, AB’ye üyelik için uyum
sürecini tamamlamış bir Türkiye”dir4. Bu hedefe ulaşmak için, Türkiye altı yıldır istikrar
sağlama, hızlı ekonomik büyüme ve yoksulluğu azaltma konusunda gösterdiği başarılı
performansı daha da ileri götürebilir.
iv. Dünya Bankası Grubu’nun 2008-2011 dönemine yönelik yeni Ülke İşbirliği
Stratejisinin (CPS) hedefi, Hükümet’in kalkınma stratejisi ile tam entegrasyon yoluyla
ülkenin kalkınma vizyonunu –hızlı, sürdürülebilir ve adil paylaşımlı büyümegerçekleştirmesinde, Türkiye ile işbirliği yapmaktır. Buna göre, CPS doğrudan
Türkiye’nin Dokuzuncu Kalkınma Planı’na ve Hükümet Programı’na göre şekillendirilmiştir
ve üç ana kalkınma eksenine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır: (i) rekabet gücünün ve
istihdamın artırılması, (ii) adil beşeri ve sosyal kalkınma, ve (iii) yüksek kalitede kamu
hizmetlerinin etkin bir şekilde sunulması.
v. Birinci Eksen: Rekabet Gücünün ve İstihdam Olanaklarının Artırılması. Bu eksen
kapsamında WBG programının katkıda bulunacağı Hükümet hedefleri ve sonuçlar arasında
yer alan konular: (i) güçlü kamu borçlanması ve dış pozisyon sağlayan sağlam makroekonomik politikalar, (ii) ihracatta artan rekabet gücü ve daha derin ve geniş finans piyasaları
yoluyla özel sektör yatırımlarında sağlanacak artış, (iii) istihdam artışı, ve (iv) güvenilir ve
verimli enerji arzı. Bu amaçla, başka konuların yanı sıra, büyüme ile ilgili belli başlı
konularda (örneğin istihdam, kayıtdışılık) ve Türkiye’deki yatırım ortamı, enerji stratejisi,
1
Türkiye, Avrupa ve Orta Asya Bölgesi’ndeki en büyük kredi kullanıcısıdır ve son üç yılda 1,5 milyar ABD$’nı
geçen yeni taahhütler bakımından Dünya Bankası’nın üçüncü en büyük kredi kullanıcısı konumundadır. Türkiye
şu anda IFC’nin kredi bakiyesi bakımından Rusya, Hindistan, Çin ve Brezilya’dan sonra beşinci en büyük
ülkesidir. Eylül 2007itibariyle, IFC’nin taahhüt portföyü 1,6 milyar ABD$’na ulaşmıştır.
2
Türk yetkililer, Türk ekonomisinin yapısal dönüşümünü ortaya koyacak GSYH veri serisinin güncellenmesi
çalışmasını tamamlamak üzeredir. GSYH’da yukarı yönlü bir revizyon yapması beklenen ve önümüzdeki
aylarda yayınlanacak güncelleme temel makroekonomik göstergeleri etkileyebilir.
3
Ulusal yoksulluk verileri, TÜİK, 2006 sonu.
4
Türkiye’nin Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, sayfa 11, paragraf 1.
kadınların işgücüne katılımı, finans sektörü ve kamu-özel sektör ortaklığı hakkında analitik ve
istişari çalışmaların (AAA) -ekonomik ve sektörel çalışma, diyalog, çalıştaylar ve uzman
grupları gibi- yapılması planlanmaktadır. Bu eksen kapsamındaki WBG finansmanı aynı
konuları içeren odak alanlarında planlanmaktadır. Rekabet edebilirlik, ihracat ve KOBİ
finansmanına erişim, istihdam ile beceri eğitimi ve sosyal içerme için kamu-özel sektör
finansmanı alanlarında beklenen özel operasyonlar ve yatırımlar da planlanmaktadır. CPS
aynı zamanda enerji sektöründe de önemli düzeyde Banka Grubu finansmanı öngörmektedir;
bu durum ekonomi için enerji güvenliğinin ve enerji verimliliğinin önemini ve Hükümet’in
enerji sektörüne ve bu alanda ciddi düzeydeki Banka Grubu katılımının sürdürülmesine
verdiği önceliği yansıtmaktadır. Özellikle enerji ve ulaştırma sektörleri başta olmak üzere
altyapının IFC finansmanı için öncelikli bir alan olması beklenmektedir; Banka’nın demiryolu
sektörüne desteğinin de devam etmesi beklenmektedir.
vi. İkinci Eksen: Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma: WBG programının bu eksen altında
katkıda bulunacağı Hükümet hedefleri ve sonuçlar arasında yer alan konular şöyledir: (i)
sosyal güvenlik sisteminin verimliliğinin artırılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi, sosyal
içermenin iyileştirilmesi ve yoksullukla mücadele, (ii) sağlık sisteminin daha etkin hale
getirilmesi, ve (iii) eğitim sisteminin geliştirilmesi ve eğitimin işgücü talebine olan
duyarlılığının artırılması. Ülke İşbirliği Stratejisi, Türkiye’nin sosyal güvenlik reformunun ve
sosyal içerme ve refah politikalarının uygulanmasında bir ortağı olarak kapsamlı Banka
katılımının –analiz, tavsiye ve finansman yoluyla- devam ettirilmesini öngörmektedir.
Emeklilik ve sağlık sigortası sistemlerinde Banka tarafından desteklenen parametrik ve
kurumsal değişikliklerin, sosyal güvenlik sisteminin uzun vadeli finansal sürdürülebilirliğini
ve hakkaniyetini geliştirmesi ve mali açıdan sürdürülebilir genel sağlık sigortası sisteminin
uygulamaya konulması suretiyle nüfusun en hassas kesimleri için sağlık hizmetlerine erişimi
büyük oranda artırması beklenmektedir. Rekabet gücünün ve istihdamın artırılması
bakımından becerilerin arz ettiği kritik önem ve eşitsizliklerin azaltılmasında oynadığı rol göz
önüne alındığında, eğitim WBG programı için öncelikli bir alan olmaya devam edecektir.
Banka tarafından desteklenen temel eğitim projesinin tamamlanmasının ardından, devam
etmekte olan ve planlanan Banka ve IFC finansmanının hem özel hem de kamu olmak üzere
orta öğretim ve yüksek öğretim ile mesleki ve teknik öğretim üzerinde odaklanması
beklenmektedir.
vii. Üçüncü Eksen: Yüksek Kalitede Kamu Hizmetlerinin Etkin bir Şekilde Sunulması.
WBG programının bu eksen kapsamında katkıda bulunacağı Hükümet hedefleri ve sonuçlar
arasında yer alan konular şöyledir: (i) daha iyi yapılandırılmış bir kamu harcama sistemi, (ii)
güçlendirilmiş kamu sektörü yönetişimi, ve (iii) yerel hizmet sunumunun iyileştirilmesi ve
afetlere hazırlıklı olma. Planlanan WBG programı, kamu harcamaları ve finansmanı, kamu
borç yönetimi, bölgesel kalkınma ve belediye hizmetlerinin finansmanı ile doğal afet risk
değerlendirmesi konularında analiz, tavsiye ve diyalog içerecektir. Planlanan IBRD
finansmanı, sosyal güvenlik reformuna ek olarak, kamu idaresinin ve yönetişiminin
güçlendirilmesini ve kamu hizmet sunumunun iyileştirilmesini desteklemek üzere, programlı
politika bazlı kredilerin sürdürülmesini ve Türkiye’nin kadastro ve yargı sistemlerini, belediye
altyapılarını ve hizmetlerini, sulama hizmetlerini ve doğal afet hazırlıklarını güçlendirmeye
yönelik yatırımlar için finansman sağlanmasını içermektedir. Özel sektör katılımı geliştikçe,
IFC finansmanının, kentsel ulaşım ile su, atık su ve atık yönetimi sektörlerindeki özel sektör
katılımı üzerine odaklanması beklenmektedir. Ülke İşbirliği Stratejisi aynı zamanda kamu
kuruluşlarına devlet garantisi olmadan finansman sağlayan ortak WB-IFC Yerel Yönetimler
Finansman Olanağının olası kullanım fırsatlarının daha fazla araştırılmasını da
öngörmektedir.
viii. Esneklik, Ülke İşbirliği Stratejisinin kılavuz niteliğinde bir özelliğidir. Ülke İşbirliği
Stratejisi talep odaklıdır ve değişen önceliklere cevap verebilmesi için uygun araçlar ile esnek
bir şekilde tasarlanmıştır ve esnek bir şekilde uygulanacaktır. Programa Hükümetin
öncelikleri yön verecektir. WBG mevcut en iyi teknik uzmanlık bilgisini ve uluslararası
deneyimi harekete geçirmeye çalışacak ve yetkililer ile birlikte çalışarak, entegre kalkınma
çözümleri bulacak, geliştirecek ve destekleyecektir. Türk yetkililerin tercihinin bir yansıması
olarak, WBG finansmanının oluşumu ve zamanlamasındaki esnekliğin iki ana sebebi, küresel
finans piyasalarındaki yapısal ve kalıcı belirsizlikler ve dalgalanmalar ile Türkiye
ekonomisindeki hızlı değişimdir. Bu esneklik aynı zamanda Banka Grubu’nun Orta Gelirli
Ülke (MIC) stratejisi ile de tutarlıdır5.
ix. WBG Türkiye’ye tüm analitik, istişari ve finansman araçlarını sunmaktadır. Ülke
İşbirliği Stratejisi aşağıdaki yollarla IBRD katılımını öngörmektedir: finansmandan bağımsız
ve programlı ekonomik ve sektörel çalışma; gerektiğinde Teknik Yardım ve tavsiye; proje,
program, sektör, yerel ve ülke seviyelerindeki WBI kapasite geliştirme, yatırım ve politika
kredileri; acil durum finansman araçları (örneğin afet riskleri için) ve bankacılık danışmanlık
hizmetleri. Kalkınma politikası kredilerinin ortalama olarak IBRD finansmanının yüzde
ellisini oluşturması beklenmektedir. Kalkınma politikası kredilerinin sahip olduğu bu önemli
pay; özellikle Banka’nın esnek bütçe finansmanına bağlı politika danışmanlığı ve desteği
bakımından sunduğu karşılaştırmalı avantaj sebebiyle yetkililerin Türkiye’nin devam etmekte
olan reform gündemine eşlik etmesi ve destek sağlaması için Kalkınma Politikası Kredilerine
gösterdikleri yoğun ilgiyi yansıtmaktadır. IFC ayrıca Türkiye’de geniş bir yelpazede ürün ve
hizmet sunmayı beklemektedir; bunlar arasında krediler, özsermaye, özsermaye benzeri
varlıklar, ve sendikasyon kredileri yer alır. MIGA garantileri de kullanılabilir.
x. Ülke İşbirliği Stratejisi, tutarı 6,2 milyar ABD dolarını bulan yeni taahhütlere denk
Banka finansmanı öngörmektedir. Banka finansmanının zamanlaması ve Kalkınma
Politikası Kredileri ile yatırım finansmanının oranları esnek olacaktır. Banka finansmanı
önden yüklemeli, sonradan yüklemeli veya eşit dağılımlı olabilir ve -Türkiye’deki ekonomik
koşullara ve Türk yetkililerin ekonomik reform ve yatırım programı uygulamasının temel
içeriğine ve hızına bağlı olarak- Kalkınma Politikası Kredilerinin payı herhangi bir yılda veya
4 yıllık CPS döneminde beklenen yüzde ellilik ortalamayı geçebilir veya bu seviyenin altında
kalabilir. Gerçekleşecek Banka finansmanının seviyesi, aynı zamanda başka finansman
kaynaklarının kullanılabilirliğine ve koşullarına da bağlı olacaktır –örneğin yurt içi veya
uluslararası finans piyasalarından, AYB’den, AB’den ve diğer kalkınma ortaklarından.
xi. Ülke İşbirliği Stratejisi’nin ve Banka Grubu programının tasarımı, yetkililer ile
yapılan yakın işbirliğinden, 2003-2007 CAS Tamamlama Raporundan ve Bağımsız
Değerlendirme Grubu’nun (IEG) 1993-2004 dönemini kapsayan Ülke Destek
Değerlendirmesinden (CAE) öğrenilen dersleri yansıtmaktadır. Öğrenilen üç önemli
ders şunlardır: (i) kalkınma politikası kredilerine yönelik programlı yaklaşımın başarısı
kanıtlanmıştır; (ii) temel kalkınma sorunları hakkındaki ülke içi diyalog için bir esas teşkil
etmesi bakımından, yüksek kalitede analitik çalışma kritik öneme sahip olmuştur; ve (iii)
sahiplenme ve esneklik, yeni Ülke İşbirliği Stratejisinin etkililiği bakımından gerekli olacaktır
–özellikle, programın tanımlanmasında yetkililerin liderliğine güvenme, kredi seviyeleri ve
5
“Dünya Bankası’nın IBRD’ye ortak ülkelerdeki çalışmalarının güçlendirilmesi” (DC2006-0014), 7 Eylül
2006, ve “Dünya Bankası’nın IBRD’ye ortak ülkelerdeki çalışmalarının güçlendirilmesi” (DC2007-0022), 9
Ekim 2007.
araçları bakımından daha fazla esneklik, yeni ortaya çıkan önceliklere cevap verme isteği, ve
portföy uygulaması.
xii. Banka Grubu, Türkiye’nin kalkınma ortakları ile yakın işbirliğini devam
ettirecektir. Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci ve AB’nin hem hibe bazında hem de AYB
yoluyla sağladığı ciddi mali yardım sebebiyle, AB bu ortaklar arasında özel bir öneme
sahiptir. Banka, özellikle sosyal sektörlerde, yoksulluğun azaltılması çalışmalarında ve yerel
kalkınma/katılım konularında Birleşmiş Miller (BM) sisteminin üyeleri ile daha fazla birlikte
çalışır hale gelmiştir. Türkiye aynı zamanda İslam Kalkınma Bankası’ndan, Montreal
Protokolü’nden, OPEC Fonu’ndan ve birkaç ülkeden ikili Resmi Kalkınma Yardımı (ODA)
kapsamında kalkınma desteği almaktadır. IMF ile olan işbirliği, makroekonomik izleme ile
birlikte kamu sektörü ve mali sektör reformları üzerinde odaklanmaya devam edecektir.
xiii. Türkiye’nin ekonomik programı ve Banka Grubu’ndan aldığı destek, ihmal
edilemez riskler barındırmaya devam etmektedir. Başlıca risk faktörleri arasında şunlar
bulunmaktadır: (i) siyasi ekonomik riskler -2007 seçimlerinden önceki ve sonraki siyasi
belirsizliklerin giderilmesinden sonra, en önemli siyasi riskler anayasa değişikliği süreci ve
Irak ile sınır gerginlikleri olmakla beraber, AB’ye üyelik süreci çıpasının siyasi ve ekonomik
reformların arkasındaki önemli bir birleştirici güç olmaya devam etmesi ve riskleri azaltması
beklenmektedir; (ii) dış kaynaklı kırılganlıklar –yatırımcılar Türkiye’nin yüksek cari açığını
ve sermaye girişlerine bağlılığı izlemeye devam edecektir ve tatmin edici makroekonomik
performansın ve yapısal reformların devam ettirilmesi, dış kaynaklı finansman risklerini
azaltmada kilit rol oynayacaktır; (iii) doğal afet riskleri –Türkiye doğal afetlere karşı en
hassas ülkelerden birisidir ancak risk azaltma ve hazırlıklı olma çalışmalarına ciddi miktarda
yatırım yapmaya devam etmektedir; ve (iv) reform uygulama riskleri –Ülke İşbirliği
Stratejisinin uygulanabilmesi için reform programı üzerinde toplumsal konsensüse ve yeterli
kurumsal kapasiteye ihtiyaç vardır, bu sebeple de CPS bu görüş birliğinin sağlanmasına ve
gerekli kapasitenin oluşturulmasına yönelik planlı faaliyetler de içermektedir.
xiv. Ocak 2008 itibariyle, geniş bir halk desteğine ve belirgin bir güce sahip bir tek parti
hükümeti, genel anlamda hala elverişli bir küresel ekonomik ortam, AB’ye katılım
hedefi ve uygun uzun vadeli nüfus dinamikleri göz önüne alındığında, Türkiye hem
ekonomik hem de siyasi bir istikrara sahiptir. Bu koşullar Türkiye’ye, güçlü ekonomik
politikalarını ve programlarını devam ettirerek, sürdürülebilir yüksek gelirli büyüme ve
Türk halkı için daha iyi yaşam koşulları sağlayabilmesi ve orta vadede diğer OECD
ülkelerindeki ve AB’deki gelir ve kalkınma seviyelerine yaklaşabilmesi için tarihi bir
fırsat sunmaktadır. Bu Ülke İşbirliği Stratejisi, Dünya Bankası Grubu’nun, bu fırsatın
gerçeğe dönüştürülmesinde Türkiye ile ortak çalışmasını amaçlamaktadır.
I. ÜLKE GÖRÜNÜMÜ
A. Siyasal ve Sosyal Görünüm
1. Büyüklüğü, bölgesel güç olarak oynadığı rol ve Doğu ile Batı arasındaki köprü olarak
sahip olduğu stratejik konum itibariyle Türkiye’nin ekonomik kalkınması küresel
öneme sahiptir. Türkiye Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) bir üyesidir
ve aynı zamanda Doğu ile Batı arasındaki köprü konumu ile bölgesel bir güçtür. Türkiye, 70.6
milyonluk nüfusu ile, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birisine sahiptir. 2001 yılında
yaşanan derin ekonomik krizi takip eden olağanüstü bir toparlanma süreci sonrasında, 2006
itibariyle Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası 400 milyar ABD dolarına, kişi başına düşen GSYH’sı ise
5.500 ABD dolarına ulaşmıştır6. Türkiye, Dünya Bankası Grubu’nun (WBG) en büyük
orta gelirli ortaklarından birisidir7.
2. Temmuz 2007’de yapılan genel seçimlerde, iktidardaki parti (Adalet ve Kalkınma Partisi)
mecliste mutlak bir çoğunluk ve yeniden bir tek parti hükümeti kurmak için yetki kazanmıştır.
Ağustos 2007’de, Dışişleri eski Bakanı Sayın Abdullah Gül Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı
olmuştur. Yeni Hükümet, kapsamlı bir anayasal reform gündemi ile desteklenen, iddialı bir
ekonomik ve kurumsal reform programı izlemektedir.
3. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) katılım hedefi, siyasal ve ekonomik reformlar için
temel bir çıpa olmaya devam etmektedir. Katılım müzakereleri 2005 yılının sonunda
başlamıştır, ancak hemen sonrasında Türkiye’nin “Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye
Arasında Ortaklık Anlaşması (Ankara Anlaşması, 12 Eylül 1963)” Ek Protokolü’nü (23 Ekim
1970) tam olarak uygulama yükümlülüğü ile ilgili bir engel ortaya çıkmıştır. 2006 yılı
sonunda, AB 35 fasıldan 8’i için müzakerelerin askıya alınmasına karar vermiştir. Türkiye’nin
AB’ye katılımı konusundaki halk desteği, AB üye devletleri arasında oldukça değişen
oranlarda bir dağılım sergilemektedir ve Türkiye’deki halk desteği de zayıflamıştır. Geçici
aksaklıklara rağmen, AB’ye uyum gündeminin ve katılım sürecinin önümüzdeki yıllarda
devam etmesi beklenmektedir. Hükümet, AB müktesebatı ile ekonomik, sosyal ve kurumsal
uyuma yönelik olarak 6 yıllık bir program hazırlamıştır. 8 Ekim 2007 tarihli Eylem Planında,
Hükümet AB ile ilgili reformları uygulama konusundaki kararlılığını tekrarlayarak, bu
çabaların Türkiye’nin kendi gelişimi için önemini vurgulamıştır. Bir fasılda –bilim ve
araştırma- müzakereler başlatılmış ve Haziran 2006’da geçici olarak kapatılmıştır. Ekim 2007
itibariyle, müktesebatın 35 faslının 3’ü üzerindeki müzakereler açıktır.
4. Türkiye yoksulluğun azaltılmasında başarılı olmuştur. Bununla birlikte, bazı sosyal
göstergeler benzer gelir düzeyine sahip ülkeler ile karşılaştırıldığında geride kalmıştır.
Devlet tarafından hazırlanan istatistiklere göre, 2003 yılında nüfusun %28’i düzeyinde olan
yoksulluk oranı 2006 yılı itibariyle yaklaşık %18’e düşürülmüş, böylece 7 milyondan fazla
kişi yoksulluktan çıkmıştır. Nüfusun %0,01’inden azı aşırı yoksul konumundadır ve günde 1
ABD doları veya daha az para ile geçinmektedir8. Bununla birlikte, bebek ve anne ölüm
oranları, benzer orta gelirli ülkeler ile karşılaştırıldığında çok daha yüksektir; eşitsizlik düzeyi
6
Türk yetkililer, Türk ekonomisinin yapısal dönüşümünü ortaya koyacak GSYHGSYH veri serisinin
güncellenmesi çalışmasını tamamlamak üzeredir. GSYHGSYH’da yukarı yönlü bir revizyon yapması beklenen
ve önümüzdeki aylarda yayınlanacak güncelleme temel makroekonomik göstergeleri etkileyebilir
7
Türkiye, Avrupa ve Orta Asya Bölgesi’ndeki en büyük kredi kullanıcısıdır ve son üç yılda 1,5 milyar ABD$’nı
geçen yeni taahhütler bakımından Dünya Bankası’nın üçüncü en büyük kredi kullanıcısı konumundadır. Türkiye
şu anda IFC’nin kredi bakiyesi bakımından Rusya, Hindistan, Çin ve Brezilya’dan sonra beşinci en büyük
ülkesidir. Eylül 2007itibariyle, IFC’nin taahhüt portföyü 1,6 milyar ABD$’na ulaşmıştır
8
Ulusal yoksulluk verileri, TÜİK.
yüksektir; ciddi bölgesel farklılıklar mevcuttur ve büyük şehir merkezlerine göç hızlı bir
şekilde devam etmektedir. Sosyal içerme bir sorun olmaya devam etmektedir.
B. Son Ekonomik Gelişmeler
5. Türkiye 2001 krizi sonrasında olağanüstü bir toparlanma gerçekleştirmiştir ve
insanların yaşamlarında ciddi iyileşmeler olmuştur. Son beş yıl içerisinde, Türkiye’nin
canlı özel sektörü toparlanmış ve ortalama ekonomik büyüme yüzde 7’yi geçmiştir. 2006
yılındaki enflasyon hedefi kısmen yüksek petrol fiyatlarından dolayı yakalanamasa da,
enflasyon 2001’deki yüzde 70 seviyesinden tek haneli rakamlara indirilmiştir. Net kamu
borcu 2001 yılında GSMH’nın yüzde 90’ı seviyesinden 2006 yılında yüzde 45 seviyesine
indirilmiştir. Makroekonomik istikrardaki iyileşme, uluslararası sermaye piyasalarındaki faiz
marjlarını düşürmüş ve özellikle son iki yıl içerisinde DYY seviyesini yükseltmiştir.
6. İyi politikalar ve güvenilir dış çıpalar Türkiye’nin 2001 krizinden bu yana olan
ekonomik başarısı için kritik olmuştur. Türkiye’nin etkileyici ekonomik performansının
altındaki öncelikli ve en önemli etken, merkezinde güçlü mali disiplin yatan güvenilir ve
devam eden istikrar programı olmuştur ve bu istikrar programı devam etmekte olan bir yapısal
reform gündemi ile birleştirilmiştir. İki Uluslararası Para Fonu (IMF) programı, yapısal
reform programlarına WBG desteği ve 2005 yılında AB katılım müzakerelerinin başlaması,
bu başarılı programın dış çıpalarını oluşturmuştur.
7. Son beş yıl içinde yetkililer önemli reformlar uygulamıştır. Finansal sektörde Merkez
Bankası’nın bağımsızlığı tesis edilmiş ve korunmuştur, bankacılık sektörü yeni bir kanunun
ve uygulama yönetmeliklerinin kabul edilmesi yoluyla yeniden yapılandırılmıştır. Kamu
sektöründe, kamu ihale sistemi revize edilmiştir ve kamu maliyesinin şeffaflığı üzerinde
büyük bir etkisi olan yeni bir Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kabul edilmiştir. Tarım
sektöründe sübvansiyonlar önemli ölçüde kesilmiş ve bunların yerine doğrudan gelir desteği
getirilmiştir. Özelleştirme özellikle son iki yılda büyük hız kazanmıştır. Son iki yılda elde
edilen özelleştirme geliri (16 milyar ABD dolarının üzerinde) son 18 yıldaki toplam
özelleştirme gelirinin neredeyse iki katı seviyesindedir. Doğrudan Yabancı Yatırım artışı da
eşit derecede etkileyici olmuştur. DYY girişi 2004 yılında 2,9 milyar ABD$, 2005 yılında 10
milyar ABD$ ve 2006 yılında 20 milyar ABD$ olmuştur. DYY girişinin 2007 yılında 18,2
milyar ABD$’na (GSYH’nın yüzde 3,7’si) ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu DYY rakamları,
DYY girişlerinin yılda en fazla 1 milyar ABD$ olduğu Türkiye’nin geçmişinde daha önce
görülmemiş rakamlardır. Kısa bir süre önce, Türkiye, tasarımı Banka tarafından desteklenen
iddialı bir sosyal güvenlik reformu başlatmıştır. İlk tasarlanan reformda, Anayasa
Mahkemesi’nin Aralık 2006’da verdiği bir karar sebebiyle şu anda bir düzenleme
yapılmaktadır.
8. Son yıllardaki iyi ekonomik performansa rağmen, halen makroekonomik
kırılganlıklar mevcuttur. Türkiye son zamanlardaki belirsizlikleri ve ABD’deki ikincil
ipotekli konut finansmanı piyasasındaki zararlardan kaynaklanan dalgalanmayı atlatmıştır.
Bu durum ekonominin esnekliğinin arttığını göstermektedir. Bununla birlikte, 2006 sonu
itibariyle GSYH’nın yüzde 8,2’si seviyesindeki yüksek cari açıktan, nispeten yüksek kamu
borç yükünden, mali durumda son zamanlardaki gevşemeden ve yavaşlayan enflasyonla
mücadele sürecinden kaynaklanan bazı riskler de mevcuttur. Risklerin gerçekleşme olasılığı,
uluslararası ve yurt içi gelişmelere bağlıdır.
9. 2007’nin başlarındaki gevşemeye rağmen, mali performans 2002 yılından bu yana
güçlüdür. Kamu sektörünün faiz dışı fazla, 2003-2006 döneminde GSMH’nın ortalama
yüzde 6,7’si seviyesinde olmuştur. Bununla birlikte, kamu sektörü maaş yükü, sosyal
güvenlik açığının kapatılmasına yönelik transferler ve kamu borç ödemeleri de dahil olmak
üzere kamu harcamalarının büyük bir çoğunluğu esnek olmayan yapısını devam ettirmektedir.
Bu durum, devletin altyapıya ve işgücü becerilerine yatırım yapma ve Araştırma ve
Geliştirme (AR-GE) çalışmalarını teşvik etme yeteneğinin sınırlandırıldığı anlamına
gelmektedir. Bekleyen sosyal güvenlik reformu, uzun vadeli mali sürdürülebilirlik için kritik
öneme sahiptir. IMF Stand-by Düzenlemesi 6. Gözden Geçirmesi sırasında, GSMH’nın yüzde
6,5’i olan kamu sektörünün 2007 faiz dışı fazla hedefi, yüzde 6,7 olarak revize edilmiştir.
Ancak, merkezi hükümet bütçe performansı Ocak-Ekim 2007 döneminde beklenenden düşük
gerçekleşmiştir. Bu dönemde, IMF’nin tanımına göre hesaplanan merkezi hükümetin
kümülatif faiz dışı fazlası kısmen, yılın ilk yarısındaki harcama aşımları, kısmen de
yavaşlayan ekonomik faaliyet ve azalan yurt içi satışlar sebebiyle beklenenden düşük
gerçekleşen vergi gelirleri dolayısıyla yıllık bazda neredeyse yüzde 36 oranında düşmüştür
Ekim 2007’de, Hükümet, yıl sonu kamu sektörü faiz dışı fazla projeksiyonunu GSMH’nın
yüzde 4,1’i olarak revize etmiştir ve 2008 yıl sonu için de yüzde 5,5’lik bir faiz dışı fazla
hedefi belirlemiştir9. Gelir performansı güçlenmediği takdirde bu hedefe ulaşmanın güç
olması beklenmektedir.
10. Merkez Bankası 2006 yılında resmi enflasyon hedeflemesi rejimine geçmiştir.
Uygulama çerçevesine göre, benimsenen enflasyon hedeflemesi yaklaşımı, Tüketici Fiyatları
Endeksi (TÜFE) program hedefi için artı-eksi yüzde 2’lik bir belirsizlik bandı ile makul bir
esnekliğe izin vermektedir. 2005 yıl sonunda yüzde 7,7 gibi tarihi bir seviyeye inen enflasyon,
2006 yılında yüzde 9,7’ye çıkmıştır –bu rakam yüzde 5’lik yıl sonu hedefinin yaklaşık iki
katıdır. Kasım 2007 itibariyle yüzde 8,4 olan yıllık enflasyon oranı, yüzde 4’lük yıl sonu
hedefinden daha yüksektir. Bununla birlikte, Merkez Bankası, parasal sıkılaşmanın gecikmeli
etkisi sebebiyle gelecek aylarda beklenen fiyatlardaki yavaşlamayı göz önüne alarak, Eylül ve
Kasım 2007 arasında politika oranını 125 baz puan indirmiştir. 2007 sonunda yüzde 8,4
olarak gerçekleşen yıllık TÜFE enflasyonu, üst belirsizlik bandının üzerindedir.
Tablo 1: Seçilen Orta Vadeli Makroekonomik Göstergeler
2001 2002 2003 2004 2005 2006
6.0
-9.5 7.9 5.9 9.9 7.6
18.4 16.7 15.6 17.9 19.6
21.0
5.7 5.4 4.2 3.7 4.3
4.3
12.7 11.4 11.4 14.1 15.3
16.7
68.5 29.7 18.4 9.3 7.7
9.7
99.1 63.5 44.1 24.9 16.2
18.0
3.4 -1.5 -8.0 -15.6 -22.6 -32.8
34.4 40.1 51.2 67.0 76.9
91.9
-38.1 -47.4 -65.2 -90.9-110.5 -133.2
45.6
-14.6 1.2 7.2 17.8 43.7
10.6
-12.9 -0.2 4.1 4.3 23.2
Kaynak: Hükümet, IMF ve WB tahminleri.
GSYH Büyümesi
Yatırım (GSMH Yüzdesi)
Kamu
Özel
TÜFE Enflasyonu
Nominal Faiz Oranı
Cari Hesap (milyar $)
İhracat (f.o.b.)
İthalat(f.o.b.)
Sermaye Hesabı (milyar$)
Toplam Denge (milyar $)
2007
5.0
21.0
4.3
16.7
8.4
19.3
-36.0
112.7
-158.6
49.4
13.4
2008
5.5
21.5
4.3
17.2
5.2
18.4
-43.8
129.9
-182.3
52.3
8.5
2009
5.5
21.6
4.4
17.2
3.9
14.9
-41.6
145.9
-197.5
48.3
6.7
9
Bakınız, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yayınlanan “2008 Yıllık Program” ve “2008 Ekonomik Hedefleri
ve Yatırımları”
C. Orta Vadeli Beklentiler
11. Türkiye’nin orta vadede ortalama yüzde 5’lik bir büyüme oranı sağlayabilmesi için
gerekli koşullar mevcuttur. 2006 yılında bir yavaşlama olmasına rağmen 2004 – 2006
döneminde özel yatırım harcamalarında meydana gelen güçlü artış ve 2005’in son
çeyreğinden itibaren sanayi üretiminde meydana gelen sağlam büyüme, sürdürülebilir
büyüme ve istihdam oluşumu bakımından iyi beklentilerin göstergesidir. 2007-2012 dönemi
için yıllık ortalama yüzde 5 olarak belirlenen orta vadeli ekonomik büyüme projeksiyonu
şunlar tarafından desteklenmektedir: (a) politika çerçevesine daha fazla güveni destekleyen
güçlü dış çıpalar, (b) özel yatırım ve tüketim talebi için uyarıcı işlevi görecek artan
makroekonomik istikrar, (c) daha hızlı ithalat ve üretim artışına izin verecek daha güçlü
ihracat performansı, ve (d) DYY da dahil olmak üzere güçlü dış sermaye girişi.
12. Türkiye’nin yüksek Cari Açığı (CA) bir endişe kaynağıdır. Ekonomideki güçlü
toparlanma ile birlikte, Cari Açık 2003 yılında artmaya başlamıştır. Artan petrol fiyatları ile
ters kur ikamesi ve büyük sermaye girişlerinin yol açtığı kur değerlenmesinden kaynaklanan
artan ticaret açığı, cari açığın daha da kötüleşmesine yol açmıştır. 2006 yılında rekor
seviyesindeki yüzde 8,2’ye ulaştıktan sonra, cari açığın GSYH’ya oranının, yavaşlayan iç
talep ve turizm gelirlerindeki ılımlı toparlanma sebebiyle 2007 yılında yüzde 7,4’e gerilediği
tahmin edilmektedir. İç talepteki değişim, yavaşlayan küresel büyüme, yüksek petrol fiyatları
ve YTL’nin son zamanlardaki değer kazanması sebebiyle 2008 yılında cari açığın tekrar
yüzde 8 düzeyine çıkacağı tahmin edilmektedir.
13. Halen riskler bulunmasına karşın, cari açık finansmanının kalitesi ciddi oranda
iyileşmiştir. Toplam sermaye girişlerinde borç oluşturmayan girişlerin (DYY artı net hata ve
noksan) oranı 2004’teki yüzde 27 seviyesinden 2006 yılında yüzde 51’e çıkmıştır. Net DYY
girişleri 2006 yılında rekor seviyesindeki 19 milyar ABD$’na ulaşmıştır; bu rakam GSYH’nın
yüzde 4,8’ine tekabül etmektedir ve Cari Açığın yaklaşık yüzde 60’ını karşılamaktadır.
Bununla birlikte, borç oluşturan girişler hala toplam girişlerin önemli bir bölümünü
oluşturmaktadır. Türkiye’nin cari açığının sürdürülebilir finansmanının devam ettirilebilmesi
için, borç oluşturmayan girişlerin seviyesinin yüksek tutulması önemli olacaktır.
Kamu Borcu Tahminleri (GSMH’nın %’si)
2001
107.5
Brüt Borç Stoku
71.1
Brüt İç Borç Stoku
Net Borç Stoku
90.5
Net İç Borç Stoku
52.8
23.0
İç Borç Faiz Ödemeleri 2/
İç Borç Amortismanı
25.5
16.7
KSBG 3/
Net Dış Borç Stoku
37.7
Tablo 2: Temel Seviye Borç Dinamikleri
Gerçekleşme
2002 2003 2004 2005 2006 2007H1 4/
93.6
83.4
77.4
71.6
63.2
58.5
56.3
56.4
54.5
52.9
46.3
43.5
78.5
70.4
63.5
55.4
44.6
40.7
46.2
48.3
46.0
46.9
39.3
37.7
15.9
14.8
11.7
7.6
6.0
6.1
24.7
24.3
29.2
27.6
20.6
17.6
12.5
9.6
4.8
-0.7
-0.7
2.2
32.3
22.1
17.5
8.5
5.2
3.0
2007
55.1
42.0
39.2
35.7
6.5
15.2
2.4
3.6
Projeksiyon
2008 2009
52.0
48.0
40.4
37.4
36.2
33.2
34.4
32.4
7.8
7.0
13.6
7.9
2.1
1.7
1.8
0.8
2010
44.9
35.1
31.4
31.1
5.4
9.0
1.1
0.3
2007
18.4
8.5
5.0
4.1
2008
14.9
5.2
5.5
5.5
2010
10.6
4.0
5.0
4.0
Makroekonomik Göstergeler
Nominal Faiz Oranı (%)
TÜFE Enflasyon Oranı (%, Ara/Ara)
GSMH büyüme oranı (%)
Faiz Dışı Denge (GSMH’nın %’si ) /3
2001
99.1
68.5
-9.5
5.1
2002
63.5
29.7
7.9
4.2
2003
44.1
18.4
5.9
6.3
2004
24.9
9.3
9.9
7.0
2005
16.2
7.7
7.6
6.8
2006 2007H1 5/
18.0
19.3
9.7
8.6
6.0
5.2
6.7
4.3
2009
12.4
3.9
5.5
5.0
1) Merkezi hükümet için
2) Konsolide kamu sektörü için
3) Rakamlar, Haz. 2007 itibariyle yıllık hale getirilmiş GSMH olarak verilmiştir. Stok değişkenleri Haz. 2007 itibariyle verilmiştir, diğerleri bu tarih itibariyle yıllık hale
getirilmiştir.
4) Haz. 2007 itibariyle.
Kaynak: Dünya Bankası
14. Yabancı yatırımcıların Türk varlıklarına olan yüksek düzeydeki ve artan ilgisi –
hisse ve tahvil piyasalarında yabancı varlıklarının artan payının gösterdiği gibiekonominin küresel risk iştahındaki değişikliklere karşı olan kırılganlığını artırmıştır.
Kasım 2007 itibariyle, yurt dışında yerleşik olanların sahip olduğu tahvil miktarı yaklaşık
35,7 milyar YTL’ye ulaşmıştır ve bu rakam toplam piyasa borcunun yaklaşık yüzde 31’ine
tekabül etmektedir; yabancılar Türkiye’deki hisse senetlerinin neredeyse yüzde 72’sini elinde
bulundurmaktadır. Bu akışlar, yatırımcıların büyümekte olan piyasa varlıklarına yönelik risk
iştahlarında meydana gelebilecek bir değişiklik sebebiyle ani tersine dönüş riski taşımaktadır.
Türkiye’nin esnek kur rejimi ve artan döviz rezervleri, piyasa dalgalanmalarına karşı bir
tampon görevi görmekte ve ani tersine dönüşlerin olumsuz etkilerini azaltabilmektedir.
15. Türkiye’nin cari açığı, ülkenin hala yüksek düzeydeki dış borcu sebebiyle özellikle
bir endişe kaynağıdır. Dış borcun GSMH’ya oranı, 2001’deki yüzde 71 seviyesinden
2007’de tahmini yüzde 50 seviyesine düşmüştür. Bu oranın yakın vadede azalan bir hızda
artması ve CPS döneminin sonunda istikrara kavuşmaya başlaması beklenmektedir. 20082009 döneminde beklenen yukarıya doğru eğilim temel olarak 2008 yılında cari açıkta
beklenen artışı yansıtmaktadır. Bu dönemde, reel sektörün dış borçlanmasının, son yıllarda
olduğu gibi, dış borç oranında öngörülen artışın ana itici gücü olması beklenmektedir. Brüt dış
borcun ihracata oranının büyük ölçüde istikrarlı olması ve dönem boyunca çok az bir düşüşün
olması beklenmektedir.
16. 2001 yılındaki yüzde 90 seviyesinden 2006 yılında yüzde 45 seviyesine inen, net kamu
borcunun GSMH’ya oranının daha da düşerek sürdürülebilir büyüme, mali disipline bağlılık
ve istikrarlı bir dış ortam ve döviz kuru senaryosuna göre (Bakınız Tablo 2) 2007 sonundaki
yaklaşık yüzde 40 seviyesinden 2011 yılında yaklaşık yüzde 31 seviyesine inmesi
beklenmektedir Öngörülenden daha düşük bir faiz dışı fazla veya Türk Lirasının değer
kaybetmesi, GHMH’ nın payı olarak daha yüksek bir kamu borcu anlamına gelebilir. Ayrıca,
değişken faizli senetler ve döviz cinsinden borçlar Haziran 2007 itibariyle toplam borç
stokunun yaklaşık yüzde 57’sini oluşturduğundan, kamu borcu, faiz oranı ve döviz kuru
hareketleri karşısında kırılganlığını korumaktadır.
17. Merkez Bankası 2008-2010 döneminde enflasyon oranını yüzde 4’e indirme hedefini
açıklamıştır. 2006 yılında enflasyon önceki yıllardaki aşağıya doğru eğilimini tersine
çevirmiş ve tekrar yaklaşık yüzde 10 seviyesine çıkmıştı. 2007 yılınd a TÜFE enflasyonu
tekrar yüzde 8,39’a düştü –ancak Merkez Bankası’nın yüzde 4’lük hedefinin ve yüzde 6’lık
üst belirsizlik bandının oldukça üzerinde kaldı. Bununla birlikte, çekirdek TÜFE endeksi –
enerji, işlenmemiş gıda, alkollü içecekler, tütün ürünleri ve altın hariç- 2007 yılında yüzde 6
dolayında kalmıştır. 2008 yılının ilk aylarında, gıda ve enerji fiyatlarındaki olası artışlar yıllık
TÜFE enflasyonunda geçici bir artışa yol açabilir. Yıllık TÜFE enflasyonunun 2008 yıl
sonunda yaklaşık yüzde 5’e düşeceği öngörülmektedir.
II. TÜRKİYE’NİN VİZYONU VE TEMEL KALKINMA ZORLUKLARI
Metin Kutusu 1: Hükümet Programı
Türkiye Hükümeti’nin kalkınma programı, Türkiye’nin kapsamlı kalkınma hedeflerini, orta vadeli
reform gündemini ve Hükümet’in sorumluluğu altındaki belirli eylem ve sorumlulukları belirleyen üç
kilit dokümanda ortaya konulmaktadır.
2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı: Türkiye Büyük Millet Meclisi bu planı
2006 yılında onaylamıştır ve plan 877 sayılı Kanun olarak yasalaşmıştır. Bu plan uzun vadeli bir
çerçeve sunmakta ve kamu sektörü ve sivil toplum hedefleri bakımından bir birlik temsil etmektedir.
Kapsayıcı bir kalkınma süreci yoluyla yaşam kalitesinin artırılmasını amaçlamaktadır.
Hükümet Eylem Planı: Ayrı olarak hazırlanan kısa ve orta vadeli planlar, Dokuzuncu Kalkınma
Planı’nın daha geniş hedeflerini, ilgili bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının sorumluluk alanlarındaki
özel operasyonel eylemlere dönüştürmektedir. Hükümet 2007’nin son çeyreği için bir Üç Aylık
Eylem Planı ve 2008 Yıllık Programını yayınlamıştır.
AB Müktesebatı ile Uyumlaştırma Programı: Bu program, AB’ye katılım kapsamındaki 35 faslın
yerine getirilmesi için uygulanması gereken belirli eylemleri ortaya koyan ayrıntılı bir plandır.
18. Hükümet’in 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı, “istikrar
içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi
toplumuna dönüşen, AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye” vizyonu
ortaya koymaktadır. Planda yer alan kalkınma öncelikleri; rekabet gücünün ve istihdamın
artırılması, adil beşeri ve sosyal kalkınma ve yüksek kalitede kamu hizmetlerinin etkin bir
şekilde sunulması başlıkları çerçevesinde gruplandırılmış ve bölgesel farklılıkların
giderilmesine de vurguda bulunmaktadır. AB katılım gündemi, birbirleri ile paralel
konulardan oluşan bir büyük tema ortaya koymaktadır. WBG ile işbirliği bağlamında özellikle
anlamlı olan Hükümet eylem alanlarından bazıları aşağıda açıklanmaktadır.
A. Rekabet Gücü ve İstihdam Fırsatlarının İyileştirilmesi
19. Hükümet politikaları, rekabet gücünün artırılması ve istihdam fırsatlarının
yaratılması yoluyla sürdürülebilir hızlı büyümeyi ve yaşam standartlarının
iyileştirilmesini amaçlamaktadır. Sağlıklı makroekonomik politikaların sürdürülmesi,
yatırım ortamının iyileştirilmesi, işgücü piyasasının esnekliğinin artırılması, işgücü
becerilerinin geliştirilmesi, yatırım sermayesine erişimin artırılması, bilgi üretiminin ve
yenilikçiliğin teşvik edilmesi, Türkiye’nin altyapısının modernize edilmesi ve tarım dışı kırsal
faaliyetler için gerekli koşulların oluşturulması, Hükümetin birden fazla yılı kapsayan reform
programının temel unsurlarıdır.
20. İş yaratılması temel bir önceliktir. Güçlü büyümeye karşın, özellikle kadınlar arasında
istihdam oranı düşük, özellikle gençler arasında da işsizlik oranı yüksektir. 2006 yılında
çalışma çağındaki nüfusun sadece yüzde 48’inin işi vardı ve Türk kadınlarının yüzde 26,1’i
istihdam edilmiştir (AB ortalamaları sırasıyla yüzde 64 ve yüzde 56’dır). Şu anda gençlik
işsizlik oranı yüzde 18,7’dir ve bu oran yaklaşık yüzde 10’luk genel işsizlik oranının
neredeyse iki katı düzeyindedir10. Uluslararası deneyimler, yoksulluğu sürdürülebilir bir
şekilde azaltmanın en önemli unsurunun iyi işlerin yaratılması, yani bir aileyi geçindirmek
10
Mevcut bölgesel veriler, bölgeler arasında istihdam ve işsizlik değişikliği bakımından önemli bir fark ortaya
koymamaktadır. Ayrıca geri kalmış bölgelerde işsizlik oranlarının daha yüksek olduğu da açık değildir. Örneğin,
düşük katılım oranına rağmen İstanbul’da işsizlik ülke ortalamasın oldukça üzerindedir; öte yanda daha az
gelişmiş olan Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerinde işsizlik oranı ortalamanın yarısı seviyesindedir.
Muhtemelen tarımdaki kayıtdışı istihdamdan dolayı geri kalmış bölgelerde istihdam oranları daha yüksektir.
için yeterli gelir sağlayan, güvenli bir ortamdaki verimli işlerin yaratılması olduğunu
göstermektedir.
21. Türkiye’de daha fazla ve daha iyi işlerin yaratılması, özel sektör büyümesinin devam
ettirilmesi ile yakından ilişkilidir. Türkiye’de güçlü bir özel sektör büyümesi de şu etkenlere
bağlıdır: (i) yatırım ortamının iyileştirilmesi, (ii) daha iyi işleyen bir işgücü piyasası ve
becerilerin geliştirilmesi, (iii) mali istikrarın ve finansmana erişimin geliştirilmesi, (iv)
firmaların teknolojik ilerlemelerinin iyileştirilmesi ve kalite standartlarının daha fazla
kullanılması, ve (v) yeterli ve parasal olarak karşılanabilir elektrik arzı.
22. Kayıtdışılığın azaltılması, firmaların girişi, faaliyeti ve çıkışı önündeki engellerin
kaldırılması ve güçlü özelleştirme uygulamalarının devam ettirilmesi, daha iyi bir
yatırım ortamının kilit bileşenleridir. Türkiye’deki yatırım ortamının yasal, düzenleyici ve
idari çerçevesinin oluşturulabilmesi için, “Türkiye Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Reform
Programı” uygulanmaktadır. Türkiye son zamanlarda rekor düzeylerde yabancı doğrudan
yatırım çekmiştir ve bu durum ülkedeki yatırım ortamının iyileştiğinin bir göstergesidir.
Bununla birlikte, önümüzdeki dönemde çözülmesi gereken, devam etmekte olan sorunlar da
mevcuttur. GSMH’nın büyük bir oranı (tahminler yüzde 35 ile 55 arasında değişmektedir)
kayıtdışı sektör tarafından üretilmektedir ve sosyal güvenlik primleri aktif işgücünün sadece
yüzde 47’si tarafından ödenmektedir. Vergilendirme, kayıtdışılığın ana sebebidir ve bu durum
üretkenliği, büyümeyi ve istihdamı azaltmaktadır. Hükümet kısa bir süre önce kurumlar
vergisi oranını yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirmiştir ve tahsilatta verimliliği artırmak ve
şirketlerin uyum maliyetlerini düşürmek için vergi reformları uygulamıştır. Vergi yükünü tüm
şirketlere yaymak, uyum maliyetlerini azaltmak ve işgücü vergisi oranlarını düşürmek için
daha fazla reforma ihtiyaç duyulmaktadır. Yeni bir iş kurmak fazla zaman almamakla birlikte,
maliyeti yüksektir. Ruhsat edinimi de benzer ülkeler ile karşılaştırıldığında daha fazla
sürmektedir ve ücretleri daha yüksektir. Son olarak, piyasadan çıkmak benzer ülkeler ile
karşılaştırıldığında daha uzun zaman almakta, ve daha düşük maliyet kurtarma oranları ortaya
koymaktadır. Güçlü özelleştirmenin sürdürülmesi, daha iyi bir yatırım ortamını
destekleyecektir.
23. İstihdam yaratan büyüme için, işgücü piyasası reformu ve işgücü becerilerinin
kalitesinin yükseltilmesi gerekmektedir. Türkiye’deki işgücü piyasası düzenlemeleri esnek
değildir. Ücretlerden alınan vergiler ve zorunlu maaş dışı maliyetler yüksektir ve istihdamın
korunması ile ilgili mevzuat sınırlayıcıdır. İşgücü piyasası reformuna yönelik temel önlemler
arasında; çalışma düzenlemelerinin esnekliğinin artırılması, işsizlik sigortası kapsamının
genişletilmesi, sınırlayıcı istihdamı koruma kurallarının gevşetilmesi ve ücretlerden alınan
vergilerin ve diğer işgücü ile ilgili maliyetlerin düşürülmesi yer almaktadır. İşgücü
becerilerinin geliştirilmesi de gereklidir ve Hükümetin Kalkınma Planı, mesleki ve teknik
eğitim de dahil olmak üzere beceri oluşturma faaliyetlerini talep tarafından belirlenen ana
yeterliklerin geliştirilmesi ile ilişkilendirecek bazı politika ve programlar içermektedir. Eğitim
sektöründe yapılan son reformların başarılı sonuçlarına rağmen, ortaöğretim ve yüksek
öğretimde düşük okullaşma oranı, öğrencilerin problem çözmede gösterdiği düşük yeterlik
(matematik, okuma ve fen bilimleri) ve Türkiye’deki şirketlerce verilen eğitimin sınırlı olması
gibi zorluklar hala mevcuttur. Eğitim başarısının yükseltilmesi, eğitimin içeriğinin işgücü
piyasasının ihtiyaçları ile uyumlaştırılması ve şirketler tarafından çalışanlara verilen
eğitimlerin artırılması, işgücünün becerilerinin geliştirilmesi bakımından kritik öneme
sahiptir.
24. Özel sektör büyümesi için finans sektörünün sürdürülebilirliğinin güçlendirilmesi
ve finansmana erişimin iyileştirilmesi gerekmektedir. Finans sistemi 2001 krizi sonrasında
önemli ölçüde toparlanmıştır. Sisteme duyulan güven hızlı bir şekilde artmış, iktisap veya
ortaklık yoluyla çok sayıda yabancı banka piyasaya girmiş, iki büyük kamu bankasına yönelik
Halka Arz işlemleri başarılı olmuş, ve 2005 yılında yürürlüğe konulan yeni Bankacılık
Kanunu düzenleme ve denetlemenin güçlendirilmesini kolaylaştırmıştır. Denetleme
çerçevesinin güçlendirilmesi ve üç büyük devlet bankasının özelleştirilmesinin
tamamlanması, önemli bir orta vadeli hedef olarak durmaktadır. Şirketler ve bireyler için orta
ve uzun vadeli finansmana erişimin artırılması, özel sektörün rekabet gücünün ve
büyümesinin artırılması için önemli bir öncelik olarak durmaktadır. Türkiye’deki finansal
aracılar orta vadeli fonlara erişim bakımından tahditler ile karşılaşmaktadır ve çoğunlukla
mevduatlar ile 1 veya 2 yıllık borçlanma yoluyla finansman bulabilmektedirler. Orta ve uzun
vadeli borç verme ile ilgili faiz oranı ve likidite risklerini yönetebilmek için, finansal
aracıların (özellikle leasing şirketleri ve bankalar) orta vadeli finansmana daha iyi erişime
sahip olması gerekmektedir –örneğin orta veya uzun vadeli krediler gibi. Kredi piyasasının
temellerinin güçlendirilmesine yönelik tamamlayıcı reformlar arasında taşınabilir teminat
rejiminin iyileştirilmesi, şirketlerin kredi bilgilerinin toplanması ve paylaşımı, iflas
kanununun uygulanması, şirketler arasında muhasebe ve denetim kalitesinin yükseltilmesi, ve
kurumsal yönetişimin geliştirilmesi yer almaktadır. Vergilendirme rejiminin, finansal aracılar
arasında eşit şartlar oluşturmak amacıyla daha etkin hale getirilmesi, Türkiye’deki finans
sektörünün etkinliğinin artırılmasına yardımcı olacaktır.
25. Teknolojik ilerleme ve internet ve kalite standartlarının daha fazla kullanılması,
firmaların rekabet gücünü artıracaktır. Türkiye son on yılda AR-GE harcamalarını
neredeyse iki katına çıkarmıştır; ancak özel şirketler tarafından finanse edilen AR-GE ve
üretken yenilikçilik hala sınırlı seviyededir. Teknoloji hazmı orta seviyededir. Şirket
seviyesinde üretken verimliliğin ve teknoloji kabulünün artırılması, yürürlükteki mevzuatın
gözden geçirilmesini, fikri mülkiyet haklarının daha iyi korunmasını, AR-GE faaliyetlerine
yönelik mali teşviklerin gözden geçirilmesini ve mevcut yenilikçilik ve teknoloji kabulü
programlarının sonuçlarının değerlendirilmesini gerektirmektedir. Şirketlerin internete
erişimlerinin artırılması ve internetin etkin kullanımı, telekomünikasyon sektörünün
serbestleştirilmesini, telekomünikasyon düzenlemesinin iyileştirilmesini, evrensel erişim
finansman programlarının uygulanmasını, işgücünün BT (bilgi teknolojisi) becerilerinin
geliştirilmesini ve internetin kamu kurumlarınca kullanılmasını gerektirmektedir. Kalite
standartlarının kullanılması bakımından, belgelendirilen firmaların sayısının artırılması için,
standardizasyon, akreditasyon hizmetleri ve metroloji de dahil olmak üzere Ulusal Kalite
Sisteminin iyileştirilmesi ve şirketlere kalite sertifikasyonu için eğitim, danışmanlık
hizmetleri ve eşleştirme hibelerinin verilmesi gerekmektedir.
26. Kırsal bölgelerde rekabet gücünün artırılması ve iş fırsatlarının yaratılması için,
tarım sektörünün yeniden yapılandırılmasının ve tarım dışı kırsal kalkınmanın devam
ettirilmesi gerekmektedir. Tarım sektörü GSMH içinde yüzde 9,2, istihdamda ise yüzde
27,3’lük bir paya sahiptir. Tarımsal istihdam hala yüksek seviyelerde olmasına rağmen, son
yirmi yıldır düşmeye devam etmektedir ve bunun sonucunda kırsal bölgelerden kentsel
alanlara göç olmaktadır. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı temel
zorluklardan birisi, tarımsal ve kırsal kalkınmayı, ilgili politikaları, uygulama düzenlemelerini
ve kurumsal düzenlemeleri, Ortak Tarım Politikası (CAP) kapsamında devam etmekte olan
değişikliklerin zemini karşısında dengelemek olacaktır. Hizmetler ve sanayi sektörlerindeki
girişim faaliyetlerinin desteklenmesi önem kazanmaya devam edecektir; öncelik gelir
desteğinden ziyade gerekli altyapı yatırımlarının ve kurumsal yatırımların finansmanı
olacaktır. AB’nin tarım ve kırsal kalkınmaya yönelik katılım öncesi fonlarından en üst
düzeyde yararlanabilmek için bazı tamamlayıcı eylemler devam etmektedir. Bir Kırsal
Kalkınma Stratejisi hazırlanmıştır ve Kırsal Kalkınma için Katılım Öncesi Aracı (IPARD)
planı halihazırda hazırlanmaktadır. Bu plan, diğerlerinin yanısıra, bir Kırsal Kalkınma
Ajansının oluşturulmasını öngörmekte ve katılımcı yönetim süreçlerinin güçlendirilmesini
önermektedir.
27. Altyapı hizmetleri büyümenin önemli bir itici gücüdür. Bu hizmetlerin önemi, hem iç
talebi hem de Türkiye’nin Avrupa, Asya ve Afrika arasında bir köprü olarak coğrafi
konumunu yansıtmaktadır. Türkiye diğer büyümekte olan ekonomiler ile karşılaştırıldığında
altyapı bakımından nispeten iyi donatılmış olmasına rağmen, OECD ve AB standartlarının
gerisindedir. İşletmeler, yetersiz kalitedeki pahalı temel altyapı hizmetlerinin yükünü
taşımaktadır. Hakim konumdaki ulaştırma şekli –karayolu- yerel tıkanmalardan ve kötüleşen
yol kalitesinden mustariptir. Yıldırıcı olmakla birlikte, bu iki gerçeğin bileşimi, daha etkin ve
kullanıcı tarafından finanse edilen operasyonlar yoluyla çok şeyin başarılabileceğini
göstermektedir. Dönüşümün önündeki en büyük zorluk, hizmetleri sunan tekelci devlet
kuruluşlarının yerine, verimli ve yüksek gelirli ekonomilerde görülen kamu-özel sektör
karışımını uygulamaya koymaktır. Temel altyapı hizmet alanlarında, Türkiye, AB
müktesebatının gerekliliklerini karşılamak için ihtiyaç duyulan yasal ve düzenleyici yapı
değişikliklerinin tasarımında önemli ilerleme kaydetmiştir.
28. Enerji arz güvenliği Türkiye için çok önemli bir endişe kaynağıdır. Güçlü büyüme ve
yükselen sosyal standartların doğurduğu hızla artan talep sonucunda, elektrik arz kesintileri
yaşanmaya başlamıştır ve Türkiye önemli makroekonomik sonuçlar doğurabilecek, potansiyel
olarak ciddi bir arz krizi ile karşı karşıyadır. Verimliliği artırmaya ve talep yönetimini
geliştirmeye yönelik çabalar henüz önemli bir etki sergileyememiştir ve daha fazla
geliştirilmeleri gerekmektedir. Özel sektör yatırım seviyesi, arzın talep artışı ile paralel olarak
artmasını sağlamak için yeterli olmamıştır ve önemli ithalat seçenekleri de kısa vadede
sınırlıdır. Dolayısıyla yerli üretime ve iletim kapasitesine yönelik yatırımların artırılması
gerekmektedir. Bunun için, ilave üretim kapasitesine yönelik olarak özel sektörü daha fazla
yatırım yapmaya teşvik edecek önlemlerin alınması gerekmektedir. İletim kapasitesini
genişletmek için kamu sektörü yatırımlarına ihtiyaç duyulacaktır; ayrıca, en azından kısa
vadede, gereken yatırım seviyesi ile özel sektörün gerçekleştirmesi beklenen yatırımlar
arasındaki açık kapatılıncaya kadar üretim alanında da kamu yatırımlarına ihtiyaç
duyulacaktır.
29. Hükümet, Türkiye’nin artan enerji talebini etkin ve sürdürülebilir bir şekilde
karşılayabilmek için ulusal enerji stratejisini güncellemektedir. Strateji, Dokuzuncu
Kalkınma Planı’ndaki “enerji arz güvenliğini sağlamak ve aynı zamanda olumsuz çevresel
etkileri asgari düzeyde tutmak” hedefi ile tutarlı olacaktır. Türkiye’nin karbon emisyonları
halen bazı benzer ülkeler ile karşılaştırıldığında düşük olmasına rağmen –özellikle “kişi
başına” bazında, özellikle son on yıldaki yüksek ekonomik büyüme ile birlikte emisyonlar
hızlı bir şekilde artmaktadır. Emisyonlardaki bu artışa en çok enerji sektörü katkıda
bulunmuştur ve Türkiye’deki enerji talebinin ve enerji kullanımının hızlı bir şekilde artmaya
devam etmesi beklendiğinden, enerji verimliliğinin ve çevresel ve iklim değişikliği ile ilgili
hususların önemi giderek artacaktır. Strateji olasılıkla aşağıdaki amaçlara yönelik bir dizi
önlem içerecektir: enerji verimliliğini artırmak ve talep yönetimini iyileştirmek; son kullanıcı
tarifelerini revize etmek; elektrik kayıp-kaçaklarını azaltmak; tahsilat durumunu iyileştirmek
(özellikle belediyelerden tahsilatlar); sektörün mali sürdürülebilirliğini geliştirmek ve
böylelikle özel yatırıma yönelik teşvikleri artırmak amacıyla kurumlar arasındaki vadesi
geçmiş borç sorunlarını çözmek; yenilenebilir enerji projeleri üzerinde durmak; rehabilitasyon
yatırımları yoluyla mevcut üretim kapasitesinin güvenilirliğini ve etkinliğini artırmak (çevre
ile ilgili geliştirme yatırımları dahil olmak üzere); dağıtım şebekesini ve seçilen mevcut
üretim tesislerini özelleştirmek; toptan satış piyasasını daha iyi işler hale getirmek; ve bir
kapasite mekanizmasını uygulamaya koymak. Benzer şekilde, konutların, sanayi tesislerinin
ve elektrik üretim tesislerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yeterli gaz arzını temin etmek
amacıyla, gaz sektöründe de yatırımların devam ettirilmesi gerekmektedir.
B. Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma
30. Beşeri ve sosyal kalkınma, Hükümet programının temel hedeflerinden birisidir.
Türkiye geçtiğimiz yıllarda yoksulluğu ve gelir dağılımı eşitsizliğini başarılı bir şekilde
azaltmıştır, ancak sosyal göstergeler benzer ülkelerin gerisindedir. Hükümetin planları; genel
sağlık sigortasını içeren sosyal güvenlik reformunun uygulamaya konulması, eğitimin
kalitesinin ve ekonomi içerisindeki geçerliliğinin geliştirilmesi için eğitim sisteminin
modernizasyonu, sağlık sektörünün yeniden yapılandırılması ve sosyal eşitsizliklerin
azaltılması gibi politikaları içermektedir. Bu politikaların hepsi uygulamada yoksulluğu ve
gelir eşitsizliğini azaltıcı yöndedir.
31. Gelir eşitsizliğinin iyileştirilmesi ve sosyal içermenin sağlanması, Türkiye’nin sosyal
politika planları açısından esas öneme sahiptir. Türkiye’deki gelir dağılımı eşitsizliği,
diğer orta gelirli ülkeler ile karşılaştırıldığında benzer seviyelerdedir, ancak AB’deki
seviyelerin çok üzerindedir. 2005 yılında, Türkiye’deki gelir dağılımını ölçen Gini katsayısı
38 iken –bu oran çoğu AB ülkesinde 25-30 olmuştur. Ancak, gelir dağılımındaki eşitsizlik
1994 yılından bu yana önemli derecede azaltılmıştır (bakınız Tablo 3). Hükümet’in kalkınma
planı özellikle önümüzdeki yıllarda gelir dağılımının iyileştirilmesini içermektedir.
32. Yoksulluk da azalmıştır ve aşırı yoksulluk düşük düzeydedir. TÜİK verilerine göre,
1994 yılında yüzde 28 oranında olan yoksulluk, 2006 yılında yüzde 17,81’e düşmüştür; aşırı
yoksulluk da yüzde 1’in altına düşürülmüştür11. Ancak, refah ve yoksulluk bakımından
önemli bölgesel farklılıklar devam etmektedir. 2001 yılında iller düzeyindeki en yüksek kişi
başına GSYH, en düşük kişi başına GSYH’nın 11 katı seviyesinde gerçekleşmiştir; bu durum
iller arasında ciddi gelir ve ekonomik büyüme farklılıklarının olduğunu göstermektedir.
Türkiye’de yüksek seviyede bir sosyal dayanışma mevcuttur. Nitekim, yoksul vatandaşlar bile
daha yoksul komşuları ile kaynaklarını paylaşmaktadır ve bu durum da aşırı yoksulluğun
boyutlarını azaltmaktadır. En güçlü olarak kırsal alanlarda gözlenen, yoksullukla başa
çıkmaya yönelik bu yöntem, 2001 krizi sonrasında baskılanmış olmakla beraber, niteliksel
saha çalışmaları bu yöntemin hala çalışmakta olduğunu göstermektedir.
Tablo 3: Yoksulluk ve Gelir Dağılımı Eşitsizliği, 1994 - 2005
Yoksulluk
Mutlak
Gıda
Gelir Dağılımı
Eşitsizliği
Gini (gelir)
11
1994
28,3
28,3
2,9
2002
27,0
27,0
1,4
2003
28,1
28,1
1,3
2004
25,6
25,6
1,3
2005
20,5
20,5
0,9
0,45
0,44
yok
0,40
0,38
2005 Ortak Yoksulluk Değerlendirmesi’nde yoksulluk “gıda ve gıda dışı ihtiyaçları karşılamak için gereken
tüketim seviyesi” olarak tanımlanmıştır. Yerel koşulları ve yerel sınırları yansıtan bir şekilde, aşırı yoksulluk
gıda maliyetinin altında tüketim ile ölçülmektedir. Günde 1$ yoksulluğu gibi diğer yoksulluk tahminleri
kullanılan satın alma gücü paritesine dayanmaktadır ancak bunlar da düşüktür.
Kaynaklar: 1994 & 2002, Dünya Bankası Yoksulluk Değerlendirmeleri. 2003-2005, TÜİK
33. Önemli bir yoksulluk azaltma tedbiri olarak, Türkiye 2001 yılında Banka desteği ile
bir şartlı nakit transferi (ŞNT) programı başlatmıştır. Bugün, program uluslararası
standartlara göre iyi hedeflenmiş bir şekilde, yoksul hanelerdeki 2,6 milyon çocuğa ulaşmıştır.
Yapılan bir etki değerlendirmesine göre, ŞNT programından yararlanan çocukların
beslenmelerinde ve okula devamlarında iyileşmeler sağlamıştır; eğitim ve sağlıktaki bu
iyileşmenin pozitif diğer yansımaları da gözlenmiştir. Aynı zamanda sağlık ve eğitim
alanlarında, ishal tedavisinin sıklığının iyileştirilmesinde, aşı programlarına uyumun
iyileştirilmesinde, ve evliliklerin ve doğumların kaydedilmesinde ŞNT programı önemli
pozitif etkiler de yaratmıştır. Ayrıca, niteliksel veriler, programın, çocukları için ŞNT ödemesi
alan kadınların sosyal açıdan güçlenmesine de katkıda bulunduğunu göstermektedir.
34. Sosyal güvenlik reformunun uygulanması kilit bir öncelik olarak durmaktadır. 2006
yılında TBMM emeklilik sisteminde parametrik ve kurumsal değişiklikler içeren ve genel
sağlık sigortasının uygulamaya konulmasını öngören çok önemli bir reformu kabul etmiştir.
Emeklilik sistemi reformu mali sürdürülebilirlik için, sağlık reformu erişim için, her iki
reform da eşitlik için oldukça önemlidir. Aralık 2006’da Anayasa Mahkemesi, kanunun bazı
hükümlerinin –çoğunluğu kamu personeli ile ilgili- uygulanmamasına ve bu hükümlerin kamu
personelinin Anayasa’da belirtilen özel statülerine göre düzeltilmesine karar vermiştir.
Mahkemenin kararını göz önüne alan Hükümet, kanunun uygulanmasını ertelemiştir.
Hükümet reforma olan güçlü desteğini teyit ederek revize edilen kanunu Kasım 2007’de
Meclise sunmuştur. Başka anayasal sorunlar olması halinde bunların çözülmelerine olanak
tanımak için kanunun Temmuz 2008’e kadar yürürlüğe girmesi beklenmemektedir. Uzun
vadeli mali denge etkilenmemekle birlikte, Anayasa Mahkemesi tarafından gerekli kılınan
revizyon sebebiyle kısa ve orta vadeli açıkların artması beklenmektedir. Bununla birlikte,
reform sayesinde sağlanacak olan tasarrufların kayda değer olması beklenmektedir.
35. Düşük eğitim seviyeleri beceri eksiklikleri olan bir işgücü profili ortaya koymakta ve
özel sektördeki faaliyetler ve istihdam artışı bakımından önemli kısıtlar yaratmaktadır.
Türkiye’deki işgücü benzer ülkeler (benzer gelir seviyelerine sahip olan Bulgaristan, Şili veya
Polonya gibi) ile karşılaştırıldığında daha düşük eğitim seviyelerine sahiptir. Türkiye’deki
işgücünün neredeyse yüzde 60’ı 10 yıldan daha az eğitim geçmişine sahiptir. Ayrıca,
Hükümet tarafından Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da belirtildiği gibi, şu anda işgücü
piyasasına yeni girenlere ve mevcut işçilere iş ile ilgili yeteneklerini esnek ve modüler bir
şekilde geliştirmelerine olanak tanıyacak hiçbir sistem mevcut değildir.
36. Eğitimin kalitesinin ve kullanılabilirliğinin artırılması Türkiye’nin geleceği için
kritik öneme sahiptir. 1997 reformundan bu yana ilk öğretimdeki okullaşma 1,8 milyon
artmış olmasına rağmen, 2005-2006 eğitim-öğretim yılında brüt okullaşma oranı yüzde
96,34’te kalmıştır; sınıf tekrarından ve kapsamdan dolayı net okullaşma oranının daha düşük
olması muhtemeldir. Bu durum çoğunluğu kızlar veya kırsal bölgelerdeki çocuklar ve/veya
yoksul ailelerin çocukları başta olmak üzere okul çağındaki çocukların önemli bir bölümünün
hala ilköğretim sisteminin dışında olduğunu göstermektedir. Ayrıca, Türkiye’de erken
çocukluk gelişimi ve okul öncesi programlarının varlığı oldukça sınırlıdır. Ortaöğretime
erişim uluslararası standartlara göre düşüktür. Aşağıda sunulan Şekil-1, Türkiye’de 15
yaşındaki çocukların öğrenme yeterliliği seviyesinin (“1” en düşük yeterlilik seviyesini, “6”
en yüksek yeterlilik seviyesini temsil etmektedir) OECD seviyelerinden ve yeni AB üyesi
ülkelerin seviyelerinden oldukça düşük olduğunu göstermektedir. 2006 yılı Uluslararası
Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) değerlendirme sonuçları da aynı sonuçları (ve aynı
sıralamayı –Türkiye OECD ülkeleri arasında sondan ikinci sıradadır) ortaya koymaktadır.
2006 yılında Türkiye’deki 20-24 yaş gurubu gençlerin yüzde 44,7’si ortaöğretim diplomasına
sahipken, bu oran AB15 ülkelerinde yüzde 74,8’dir. Türkiye’de kızlar için bu oran yüzde
38,9’dur. Bu oranlar bölgeler arasında da ciddi farklılıklar göstermektedir; doğu illerinde
okullaşma ve erişim oranları ciddi ölçüde daha düşüktür. Öte yandan, aşağıdaki grafikte de
gösterildiği gibi, öğrencilerin ortaöğretim diploması olsa bile, beceri seviyeleri uluslararası
standartlara göre düşüktür.
37. Yüksek öğretim reformu büyük bir önceliğe sahiptir. Türkiye’de 2004 yılı itibariyle
yüksek öğretimdeki brüt okullaşma oranı yüzde 30 iken, bu oran Batı Avrupa ve Kuzey
Amerika’da ortalama yüzde 70 olarak gerçekleşmiştir. Mevcut üniversiteye giriş sınavı,
kaynakları daha verimli eğitim faaliyetlerinden uzaklaştırmakta ve varlıklı olanlar ile
yoksullar arasındaki eşitsizliği arttırmaktadır.
Şekil 7: 15 Yaşındaki Öğrencilerin Yeterlilik Seviyesine Göre Dağılımı, Türkiye, AB ve OECD
30
25
Öğrenci Yüzdesi
20
15
10
Türkiye
Yeni Üyeler
Üyeler
5
OECD
0
<1
1
2
3
4
5
6
Öğrenme Yeterliliği Ölçeği
Kaynak : Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı -PISA 2004
38. Son yıllarda sağlık göstergelerinde önemli iyileşmeler kaydedildi. Hükümet, sağlık
sektörünün modernizasyonu konusunda güçlü bir vizyona, kararlılığa, ve iyi formüle edilmiş
bir sağlık reform stratejisine sahiptir. Hükümet’in stratejisi, bir yandan sağlık göstergelerini
iyileştirirken diğer yandan artan sağlık harcamalarının kontrol altına alınması üzerinde
odaklanmaktadır. Özellikle kanunların kabulü başta olmak üzere, reformların uygulamaya
konulması yıllar aldığından, uygulama önemli bir zorluktur. Bu zorluklara rağmen, özellikle
kırsal nüfus ve dezavantajlı nüfus başta olmak üzere, sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması
konusunda önemli başarılar kaydedilmiştir (örn. aile hekimliğinin, kırsal alanlardaki gezici
sağlık ekipleri uygulamasının, düşük gelirli ailelere yönelik ayakta tedavi hizmetlerinin ve
ilaçların kapsamının hızlı bir şekilde genişletilmesi ve yaygınlaştırılması). Örneğin, 19891993 döneminde 1000 canlı doğumda 53 olan bebek ölüm oranı, 1999-2003 döneminde 1000
canlı doğumda 29’a düşmüştür ve daha sonraki dönemde daha da düşmüş olabileceği tahmin
edilmektedir. Benzer şekilde, 1994-1998 döneminde 1000 canlı doğumda 52 olan 5 yaş altı
ölüm oranı, 1999-2003 döneminde 1000 canlı doğumda 37’ye düşmüştür.
39. Genel sağlık göstergelerinde daha fazla iyileşme sağlanabilmesi için, coğrafi
farklılıkların, kırsal-kentsel farklılıkların ve gelir esaslı farklılıkların ele alınması
gerekmektedir. Mevcut durumda, yoksulların ve dezavantajlı grupların sağlık hizmetlerine
erişimi önündeki engellerden dolayı ciddi coğrafi farklılıklar, kırsal-kentsel farklılıklar ve
gelir esaslı farklılıklar bulunmaktadır ve sağlık hizmetlerinden faydalanma konusunda düşük
bir bilgi seviyesi vardır. Örneğin, 2005 yılında anne ölüm oranı 100,000 canlı doğumda 28,5
iken, bu oran Batı Anadolu’da 7,4 Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’da 68,3 olarak
görülmüştür. Ayrıca, kayda değer gelişmelere rağmen, dördüncü ve beşinci Binyıl Kalkınma
Hedefleri tarafından hedeflenen bebek ve 5 yaş altı ölüm oranları, diğer orta gelirli ülkeler ile
karşılaştırıldığında Türkiye’de daha yüksektir ve Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında yine
Türkiye’de en yüksek seviyelerde seyretmektedir. 2006 yılı itibariyle ortalama yaşam süresi
erkekler için 69,1 yıl kadınlar için de 74,0 yıldır; bu rakamlar OECD ortalamalarının yaklaşık
7 yıl altındadır. Önümüzdeki on yıllarda nüfus piramidinin değişmesi ile birlikte, hastalık
yükü de değişecektir ve sağlık hizmetleri sunum modelinin reformu daha da önem
kazanacaktır. Bunun için sağlık personelinin hem sayısal olarak hem de uzmanlaşma
açısından incelenmesi gerekecektir. Ayrıca, yoksullara ve hassas bireylere yönelik kamu
harcamaları daha iyi hedeflenerek, koruyucu ve temel sağlık hizmetlerine daha fazla kaynak
ayırarak ve yoksulların yaşamlarını tehdit eden hastalıklar için güvence sistemi kapsamına
alınmasını sağlayarak, adil bir harcama üzerinde daha fazla odaklanılması gerekmektedir.
Bebek Ölüm Oranı
(1.000 canlı doğumda)
Şekil 8: Türkiye’de 1970 ve 2007 Yılları Arasında Bebek Ölüm Oranlarındaki Değişimler
Yıl
Kaynak: * Türkiye’de Doğum ve Ölüm Trendleri, US-NRC ve DPT Beş Yıllık Kalkınma Planı Tahminleri
1983 Türkiye Nüfus ve Sağlık Anketi 1979-1982 dönemi tahmini.
1988 Türkiye Nüfus ve Sağlık Anketi
1993, 1998, 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Anketleri
2004, 2005, 2006, 2007 TÜİK Tahminleri
40. Sosyal içermenin geliştirilmesi, Kopenhag kriterlerinin sağlanması ve dolayısıyla AB
katılım müzakereleri süreci bakımından önemli bir husustur. Türkiye, temel olarak
yoksul ailelerdeki 2,6 milyon çocuğa etkili bir şekilde ulaşan –ve ciddi etkileri olan- şartlı
nakit transferi programının uygulanması yoluyla, dezavantajlı ve hassas gruplara yönelik
sosyal yardım ağının güçlendirilmesi konusunda kayda değer bir ilerleme sağlamıştır.
Önümüzdeki yıllardaki başlıca öncelikler arasında şunlar yer alacaktır: (i) şartlı nakit transferi
programına dayalı olarak sosyal yardım ağının daha da güçlendirilmesi, (ii) yoksul ve hassas
gruplara yönelik gelir desteği stratejisinin, gelir elde edilebilecek istihdam yaratma
açısısından, bir sıçrama tahtası sunma amacıyla yeniden gözden geçirilmesi, (iii) gençliğin
katılımcılığının artırılmasına yönelik girişimlerde bulunulması, (iv) kadınların istihdamına
sürekli destek sağlanması, ücret uçurumunun azaltılması ve genel olarak kadınların tam olarak
topluma entegre edilmesi, ve (v) sosyal hizmetlere yönelik izleme ve değerlendirme
çalışmalarının geliştirilmesi ve daha sonra yetersiz hizmet sağlanan nüfus gruplarına yönelik
maliyet etkin hizmetlerin yaygınlaştırılması.
C. Yüksek Kalitede Kamu Hizmetlerinin Etkin Bir Şekilde Sunulması
41. Hükümet programı, kamu hizmetlerinin verimliliğinin ve kalitesinin yükseltilmesine
büyük önem vermektedir. Kamu harcamalarının kalitesinin ve yönetiminin iyileştirilmesi,
kamu sektöründe yönetişimin güçlendirilmesi, e-devlet’in uygulamaya konulması, bölgesel
eşitsizliklerin azaltılması, kamu hizmetlerinin yerel düzeyde sunumunun iyileştirilmesi, ve
çevre koruma, acil durum hazırlık ve afet riski azaltma çalışmalarının güçlendirilmesi, temel
öncelikler arasında yer almaktadır. Bu hedeflere ulaşılması bakımından, mevzuatın
güçlendirilmesi ve kamu hizmetlerinin ekonomik kriterlere göre fiyatlandırılması önemli
olacaktır.
42. Kamu harcamalarının kompozisyonunda ve kalitesinde iyileştirmelerin devam
ettirilmesi, Türkiye’nin kalkınma zorluklarının üstesinden gelmesine ve sürdürülebilir
büyümeyi desteklemesine büyük ölçüde yardımcı olacaktır. Bugüne kadar mali uyum
büyük ölçüde gelirlere dayalı olmuştur. Mali uyumun sürdürülebilirliğini artırmak ve özellikle
üretken kamu yatırımlarının finansmanı için yeterli mali kapasitenin ayrılabilmesi amacıyla
cari harcamaları kontrol altına alarak ekonomik büyümeyi desteklemek için, gelecekte
harcamalar alanında yapılacak çalışmalar önemli olacaktır. Eğitimde, daha az gelişmiş
bölgeler için altyapı alanında, enerji sektöründe, AB müktesebatına uyumun bir maliyet
doğurduğu alanlarda (örneğin çevre) ve katılım öncesi fonların harcanabilmesi için önemli
ortak finansmanın gerekli olduğu alanlarda (örneğin kırsal kalkınma) sürdürülebilir
yatırımlara ihtiyaç duyulacaktır. Ayrıca, kamu borcunun GSMH’ya oranının daha hızlı bir
şekilde düşürülebilmesi ve cari açık üzerindeki baskıları dizginlemek için, yüksek düzeyde bir
kamu sektörü faiz dışı bütçe fazlasının devam ettirilmesi gerekecektir. Bu amaçla, devlet
yardımlarının azaltılması ve sosyal güvenlik reformunun uygulanması önemli olacaktır.
Sosyal güvenlik reformunun kısa vadedeki mali getirilerinin yüksek olması beklenmediği
halde, özellikle yüksek bordro vergilerinin düşürülmesi için orta vadede mali kapasite
oluşturulması ve mali dengelerin sürdürülebilirliği büyük ölçüde reformun uygulanmasına
bağlı olacaktır.
43. Harcama ödeneklerindeki tercihler ve verimlilik artışlarını amaçlayan harcama
reformları önemli olacaktır. Uluslararası karşılaştırmalara göre harcamaların aşırı derecede
yüksek olduğu fonksiyonel alanlarda harcamaları kısarak ve harcama baskılarının hissedildiği
alanlarda –sağlık ve emeklilik gibi- verimliliği artırıcı ve maliyetleri kontrol altına alıcı
reformlar uygulayarak, daha fazla mali hareket alanı yaratılabilir. Memur ücret sisteminin ve
istihdamının modernizasyonu ile yatırım programının daha dikkatli bir şekilde formülasyonu
üzerinde odaklanan yatay reformlar da, maaş yükü üzerindeki baskıları ve fonksiyonel
alanlardaki yatırım harcamalarını kontrol altına alacaktır. Sermaye mallarının hızla aşınması
gelecekte yatırım programı üzerinde gereksiz yüklere yol açacağından, Hükümet kamu
sermayelerinin işletme ve bakımı için uygun ödenekleri tahsis etmenin önemini kabul
etmektedir. Özel sektöre altyapı finansmanı, geliştirilmesi ve işletmesinde daha büyük rol
atfeden bir çerçeve oluşturulmalıdır –bunun için, öngörülebilir bir politika ve düzenleyici
çerçeve ile birlikte, muhtemel yükümlülükler riskini en aza indirgemek amacıyla devletin özel
işletmecilere yönelik taahhütleri konusunda dikkatli bir tasarım gereklidir.
44. Kamu mali yönetim reformundaki eksik kalan gündemin ele alınması, önemli bir
zorluk olarak ortaya çıkmaktadır. Geniş kapsamlı kamu mali yönetim reformları, bütçe
kapsamı, formülasyonu, uygulaması, muhasebesi, denetimi ve satın almalar konularında
iyileşmeler sağlamış, çağdaş bir kamu harcama yönetimi ve hesap verebilirlik için yeni bir
yasal çerçeve sunmuştur. Önümüzdeki temel sorun, reform gündeminin bütçe dışı fonlar ve
döner sermaye işletmeleri de dahil olmak üzere tüm genel devlet seviyesinde uygulanmasıdır.
Daha fazla dikkat edilmesi gereken başlıca alanlar şunlardır: (i) tam olarak işleyen bir iç
denetim yapısının sağlanması, (ii) yeni Sayıştay kanununun yürürlüğe konulması, (iii) kalan
diğer bütçe dışı fonların ve döner sermaye işletmelerinin, kamu mali yönetim ve kontrol
yapıları bünyesine alınması12. Genel kamu mali yönetim reform gündeminin etkili bir şekilde
uygulanabilmesi için, kurumlar arasında etkili liderlik ve koordinasyon gerekmektedir.
45. Yönetişimdeki iyileşmenin devam ettirilmesi bir öncelik olarak yer almaktadır. Son
yönetişim göstergeleri, yolsuzluklardaki azalma da dahil olmak üzere eğilimlerde iyileşme
olduğunu göstermektedir. Şirketler ve hane halkları arasında yapılan anketler, Türkiye’deki
yolsuzluk seviyelerinin pek çok AB ülkesindeki seviyelerden farklı olmadığını
göstermektedir. AB’nin katılım müzakerelerine yönelik siyasi kriterlerini (demokratik
kurumlar, hukukun üstünlüğü) karşılamak için yapılan reformlar etkilerini göstermeye
başlamıştır. Yolsuzluğa karşı yasal çerçeve, Ceza Kanununda, yeni kamu ihale mevzuatında
ve kamu hizmeti etik kurallarında yer verilen özel hükümler ve önemli uluslararası
sözleşmelerin onaylanması ile güçlendirilmiştir13. Bilgi edinme ve basın ile ilgili yeni
mevzuat şeffaflığın artırılmasına yardımcı olmuştur. Vergi idaresi, gümrük ve işyeri
ruhsatlandırması ile ilgili etkinleştirilmiş prosedürler de yolsuzluk fırsatlarını azaltmıştır.
Sonuç olarak, 2002 ve 2005 yılları arasında, iş dünyasında yapılan bazı anketlere göre
Türkiye’nin performansında iyileşme olmuştur. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) –
Dünya Bankası İş Ortamı ve İşletme Performansı Anketleri (BEEPS)14 yolsuzluk açısından
hassas birçok alanda (işyeri ruhsatlandırması, vergi idaresi, gümrük ve mahkemeler gibi)
iyileşmelerin olduğunu ve genel rüşvet sıklığında ve kamunun kural koyma erkine müdahale
ile ilgili algılamada azalma olduğunu göstermektedir15. BEEPS ayrıca Türkiye’de hukuk
sistemine duyulan güvenin AB8 ülkelerinden daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Doing
Business raporuna göre, Türkiye yeni bir iş kurma ve mülk tescili bakımından AB8
ortalamasından daha yukarıda yer alırken, ruhsat işlemleri, işçi istihdamı ve işyeri kapatma
konularında daha kötü bir performansa sahiptir.
46. Kamu sektörü yönetişimi Türkiye için orta vadede temel önceliklerden biridir.
Hükümet’in 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı, “kamu hizmetlerinin
kalitesinin ve etkinliğinin artırılmasını” 5 kalkınma ekseninden birisi olarak belirlemiştir. Bu
eksen kapsamında yer alan öncelikler, diğerlerinin yanında, kamu idaresinin yeniden
yapılandırılmasını, insan kaynakları yönetimini ve yargı reformunu içermektedir. Kamu
sektörü yönetişimi ve yargı reformu gündemleri, büyümeye ve iş yaratmaya duyarlı güçlü bir
yatırım iklimi ve dolayısıyla Türkiye’nin kalkınma zorluklarının üstesinden gelinmesi
12
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda öngörüldüğü gibi Hükümet’in döner sermayeleri 2008 ortasına
kadar yeniden yapılandırması beklenmektedir, ancak bu zorlu bir görev olarak görülmektedir. Hükümet Sağlık
Bakanlığı döner sermaye işletmeleri için bir taslak yeniden yapılandırma planı hazırlamaya başlamıştır ve 2008
Yıllık Programında döner sermaye işletmelerinin 2008 ortasına kadar yeniden yapılandırılacağını açıklamıştır.
Yeniden yapılandırma alternatifine bağlı olarak, döner sermayelerin kamu mali yönetim ve kontrol yapısının
bünyesine alınması gerekmeyebilir.
13
Türkiye’nin Avrupa yolsuzlukla mücadele izleme mekanizmasına –Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu
(GRECO)- katılımı ve eşdüzeyli gözden geçirme süreçleri yönetişimi ve yolsuzlukla mücadeleyi güçlendirmiştir.
14
BEEPS ile ilgili daha fazla bilgiye www.worldbank.org/eca/governance adresinden ulaşılabilir.
15
Dünya Ekonomik Forumu’nun iş yöneticileri arasında yaptığı bir anket, benzer şekilde vergi, ihracat-ithalat,
mahkemeler ile ilgili rüşvetlerin ve fonların amaç dışı ve kişisel çıkar amaçlı kullanımının sıklığında bir azalma
olduğunu ortaya koymuştur.
açısından oldukça önemlidir. AB müktesebatını uygulamaya daha hazır güçlü bir kamu
yönetimi de Türkiye için yararlı olacaktır. Benzer şekilde, AB gerekliliklerine ve
standartlarına uyum konusunda yargı sektörü de önemli bir rol oynayacaktır. Kamu
sektöründe yönetişimin iyileştirilmesi, AB Konseyi tarafından Ocak 2006’da kabul edilen
Türkiye ile Katılım Ortaklığı16 belgesinde yer alan pek çok kısa ve orta vadeli öncelikleri
destekleyen geniş bir gündemi kapsamaktadır. Örneğin, bazı kilit öncelikler arasında
aşağıdakiler yer almaktadır:
•
•
•
•
•
Yatırım ortamının daha da iyileştirilmesi için gerekli bir ön koşul olarak yolsuzlukla
mücadele politikalarını uygulayan kurumları ve bunlar arasındaki eşgüdümü
güçlendirmek.
Yasal hükümlerin tutarlı yorumlanmasını sağlamak ve prosedürlerin etkinliğini
güçlendirmek için yargı reformunun geliştirilmesi
AB müktesebatının etkili bir şekilde uygulanması bakımından kilit bir “yatay”
gereklilik olarak, verimliliği, hesap verebilirliği ve şeffaflığı artırmak için kamu
idaresinin ve kamu hizmetlerinin reformu
Düzenleyici kurumların bağımsızlığının ve etkili işleyişinin güçlendirilmesi –örneğin
kamu ihaleleri gibi kilit ağ endüstrilerinde- ve gerektiğinde yeni düzenleyici
kurumların kurulması (örneğin devlet yardımlarının izlenmesi için).
Kamu hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi, bölgesel kalkınma politikalarının ve
kırsal kalkınmanın etkili bir şekilde uygulanabilmesi ve AB’nin katılım öncesi
fonlarının harcanabilmesi için etkili, şeffaf ve katılımcı bir yerel yönetim sağlamak..
Şekil 9: Hukuk ve Yargı ile ilgili Sorunlar
Tüm Şirketler
yargı iş yapma konusunda bir sorun
kanunların uygulaması tutarlı
kanunlar hakkındaki bilgilere erişmek kolay
hukuk sistemine duyulan güven
kararlarını uygulayabiliyor
parasal olarak karşılanabilir
hızlı
dürüst ve yolsuzluğa bulaşmamış
adil ve tarafsız
Vadesi geçmiş borcu olan ve mahkemeyoluyla çözen şirket yüzdesi
mahkemeye çıkan şirket yüzdesi
0%
25%
değişken adı
50%
AB8-2005
75%
100%
Tür-2005
AB8 ülkeleri, Estonya , Letonya, Litvanya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Slovenya’yı içermektedir. (Kaynak:
BEEPS 2005)
47. Bölgesel farklılıkların azaltılması konusu da Hükümet’in orta vadeli programında
yer almaktadır. Türkiye’de hem bölgeler arasında hem de iller arasında gelir eşitsizliği
büyük boyutlardadır. Bölgesel kalkınmayı desteklemek ve bu amaçla AB fonlarından
yararlanmak amacıyla, Hükümet, bölgesel kalkınma ajansları kurmaya başlamıştır. Bu
16
2006/35/EC: Türkiye ile Katılım Ortaklığı belgesinde yer alan esaslar, öncelikler ve koşullar hakkındaki 23
Ocak 2006 tarihli Konsey Kararı.
http://europe.eu.int/smartapi/cgi/sga_doc?smartapi!celexapi!prod!CELEXnumdoc&lg=en&numdoc=32006D003
5&model=guichett
ajanslar planlama ve koordinasyon rolünü üstlenecek ve bölgesel plan ve programların
uygulanmasını destekleyecektir. Ekim 2007 itibariyle, İzmir ve Adana/Mersin bölgelerinde
sadece iki bölgesel kalkınma ajansı (RDA) kurulmuştur.
Gerekli ikincil mevzuat
geliştirilmeye devam ettiğinden, bu ajanslar henüz faaliyete geçmemiştir. Yeni bölgesel
kalkınma ajanslarının kurulabilmesi için, Anayasa Mahkemesi ile ilgili sorunun çözülmesi
gerekmektedir. Diğer zorlu görevler arasında şunlar yer almaktadır: (i) bölgesel kalkınma için
ulusal bir stratejinin tasarımı ve uygulanması, (ii) bölgesel kalkınmaya yönelik AB fonlarının
yönetimi, ve (iii) bölgesel kalkınma ajanslarında kapasite geliştirilmesi.
48. Yerelleşmenin geliştirilmesi, yerel seviyede kamu hizmetlerinin verimliliğinin ve
kalitesinin yükseltilmesi üzerinde önemli bir etkiye sahip olacaktır. Yerel yönetimlerin
devlet harcamaları içinde sadece yüzde 10’luk bir payı bulunmaktadır. Hükümet kademeli bir
adem-i merkezileşme süreci başlatmıştır. Yetkililer, başarılı bir yerelleşmenin; yerel
yönetimlerin teknik kapasitesindeki ve yerel hesap verebilirlikteki iyileşmeler ile harcama
sorumlulukları ile gelirlerin eşleştirilmesinin öneminin farkındadır. Türkiye’nin 3.225
belediyesi ve 81 ili arasındaki büyük vergi tabanı eşitsizlikleri göz önüne alındığında, merkezi
hükümet ile yerel idareler arasındaki transferlerin hedeflemesi de önemli bir husus olarak
ortaya çıkmaktadır. Son olarak, daha küçük belediyelerdeki sermaye yatırımlarını finanse
etmek için halihazırda kullanılmakta olan mekanizma hakkında Hükümetin endişeleri vardır.
49. Hükümet’in amacı, idareleri, avantajlı oldukları kamu hizmetlerini sunmaları için
görevlendirmek ve etkin ve sürdürülebilir hizmet sunumunu teşvik edecek bir çerçeve
oluşturmaktır. Bu amaçla, Hükümet programı şunları içermektedir: (i) merkezi hükümet ile
yerel idareler arasındaki transferlere yönelik sistemin iyileştirilmesi, ve (ii) belediye
yatırımları için finansman sağlayan bir kamu finans kurumu olan İller Bankası’nın yasal ve
mali yapısında köklü reformların yapılması. Ayrıca, idarelerin özel sektör tarafından daha iyi
bir şekilde sağlanabilecek faaliyetlerden çekilmesi gerekecektir. Öte yandan, yerel
yönetimlerin en azından orta vadede özel sektörün girmeyeceği çekirdek kamu hizmetleri
üzerinde yoğunlaşması gerekecektir –su temini ve atık su, katı atık yönetimi, arazi kullanımı
planlaması ve geliştirmesi. Bununla birlikte, zaman içinde, hizmet sağlayıcıların düzenlemeye
tabi hizmetlerinin tüm maliyetlerini karşılayabilmelerini sağlayacak fiyatlandırma
politikalarının uygulanması özel sektörün ilgisini çekebilecektir; ancak bunun için şeffaf ihale
prosedürleri ve özel hizmet sağlayıcıların düzenlemeye tabi tutulması gerekecektir.
50. Yerel hizmet sunumunun iyileştirilebilmesi için, belediye altyapısının geliştirilmesi
kilit öneme sahiptir. Yerel düzeydeki altyapı ihtiyaçları; su temini, hıfzısıhha, hava
kirliliğinin azaltılması, katı atık yönetimi, ara yollar ve diğer ilgili belediye hizmetleri
bakımlarından önemlidir. Kırsal bölgelerden kentlere olan göç, belediyeler üzerindeki güvenli
ve güvenilir belediye hizmetleri sunmaları yönündeki baskıyı daha da artırmıştır. Göç aynı
zamanda sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlar doğurmuş ve Türkiye’deki şehir planlaması
sorunun karmaşıklığına katkıda bulunmuştur. Belediyeler ve belediye şirketleri, sektör
yatırımlarını ve operasyonlarını sübvanse etmek için merkezi hükümete bağlı kalmışlardır;
ancak bu sübvansiyonların daha geniş bir hizmet kapsamı ve daha iyi hizmet kalitesi ile
ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Belediyelerin zayıf kredi geçmişi ve uzun vadeli fonlara
erişimlerinin olmaması, en büyük büyükşehir belediyeleri haricinde, çoğu belediyenin
yatırımlar için özel sermayeye erişimini engellemiştir. Temel amaçlar arasında; kamu
fonlarının ve özel fonların belediye düzeyindeki bakım çalışmalarına ve yeni yatırımlarına
tahsisi, kamuya ait sistemlerin işletilmesi için kamu-özel sektör işbirliğinden daha büyük
ölçüde yararlanılması (uygun mali izleme ve risk yönetimi ile birlikte) ve belediye ve merkezi
yönetim seviyelerinde yönetişimin iyileştirilmesi yer almaktadır.
51. Türkiye’de kamu hizmetlerinin sunumunda sıkıntılı hususlardan birisi, özellikle
depremler ve aşırı kuraklığın yol açtığı orman yangınları başta olmak olmak üzere,
doğal afetler karşısındaki hassasiyettir. 1999 yılında meydana gelen yıkıcı Marmara
depreminden sonra, göreve gelen hükümetler dikkati afet sonrası toparlanmadan tehlike riski
yönetimine kaydırmıştır. Adem-i merkeziyetçi bir acil durum yönetim modelinin uygulamaya
konulması ve tek bir merkezi koordinasyon kurumunun (Türkiye Acil Durum Yönetim Genel
Müdürlüğü – TAYD) kurulması ile bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak, kurumsal yeniden
yapılandırma yavaş olmuş ve tamamlanmamıştır. Şu anda dağınık ve birkaç kurum arasında
yayılmış olan, afet riski yönetimi sorumluluğunu birleştirmenin zorluğu, bu alandaki
ilerlemeyi engellemektedir. Yapı mevzuatının uygulanması ve deprem açısından güvenli yapı
uygulamalarına uyum konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiş olmasına rağmen, bu uzun
vadeli bir gündemdir ve sadece düzenleyici değişiklikler değil, aynı zamanda –ve daha
önemlisi- iyi yönetişim, daha iyi kamuoyu bilinci ve yetkililer arasında yasal ve teknik
gerekliliklere daha iyi uyumun sağlanması konusunda kararlılık gerektirmektedir. Ayrıca, afet
riski yönetimini, genel kalkınma ve planlama gündemine entegre etme ihtiyacı da
bulunmaktadır.
52. Çevre standartlarının ve uyum mekanizmalarının geliştirilmesi, Türkiye’nin AB’ye
Katılım kriterlerini karşılama programının da bir parçasını oluşturmaktadır. Bu
çabaların desteklenmesi konusunda AB başı çekmektedir. AB’nin çevre direktiflerine uyum
Türkiye için önemli ve zor bir görev olacaktır ve uzun vadede su arıtma, katı ve tehlikeli atık
yönetimi, endüstriyel kirliliğin kontrolü, doğa koruma ve su kaynakları yönetimi alanlarında
önemli yatırımların yapılmasını gerektirmektedir. Çevre müktesebatı, çevresel
değerlendirmeye kamuoyunun daha fazla katılması ve çevresel bilgi ve karar verme sürecinde
şeffaflık için bir fırsat sunmaktadır. AB müzakerelerine yönelik planlama sürecinin,
Hükümet’e ve iş dünyasına daha temiz teknolojilerin kabulü önündeki engellerin tespiti ve
kaldırılması doğrultusunda birlikte çalışmaları için bir fırsat sunması beklenmektedir. Son
olarak, yoksulluk, çevresel kötüleşme ve köyden kente göç kısır döngüsünün kırılmasına
yardımcı olduğundan, uygun çevre yönetimi Hükümet’in yoksulluğu azaltma çabaları
açısından da oldukça önemlidir. Bazı kırsal bölgelerde, doğal kaynakların aşırı kullanımı ve
tahribi, yoksulların yaşamlarını idame etmelerinin tek yolu olarak görülmektedir. Türkiye’nin
tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 65’i -45 milyon hektar- “ciddi” veya “çok ciddi” erozyon ile
karşı karşıyadır. Bu alanların çoğunda, kırsal yoksulluk ve tahrip edilmiş çevre insanları
kentlere göç etmeye zorlamakta, bu durum da kentlerin fiziksel ve çevresel altyapısını daha
fazla zorlamaktadır. Yoksul kentsel alanlarda, tahrip edilmiş çevre sağlık sorunlarına ve
sosyal dışlanmaya katkıda bulunmaktadır.
III. TÜRKİYE – DÜNYA BANKASI GRUBU İŞBİRLİĞİ
A. Geçmişteki Banka Grubu Desteği
53. Türkiye, Avrupa ve Orta Asya Bölgesinde (ECA) en çok kredi alan ülke olup, son üç
yıl içerisinde 1,5 milyar ABD $’nı aşan yeni taahhütler ile birlikte Dünya Bankasından
en yüksek miktarda kredi alan üçüncü ülke konumuna yerleşmiştir. Başlangıçtaki 20042006 Mali Yıllarını kapsayan CAS (Ülke Destek Stratejisi), düşük senaryoda 1,3 milyar ABD
$’na erişen bir kredi hacmi, yüksek senaryoda ise 4,5 milyar ABD $’na varan bir kredi
programı öngörmekteydi. 2005 yılı sonundaki CAS İlerleme Raporu’nda, programa ilave bir
yıl daha eklenmiş olup dört yıllık dönem için toplam paket 6,6 milyar ABD $’na çıkarılmıştır.
Bu sıkı kredi programı, Hükümet’in bilgi ve teknik yardım ihtiyaçlarına cevap veren; AB’ye
katılım, işgücü piyasaları, eğitim konularında önemli raporlara yer veren; enerji sektöründe
bir uzman paneli tarafından sağlanan önemli danışmanlık hizmetlerini de içeren aktif bir
Analitik ve İstişari Çalışmalar (AAA) programınca desteklenmiştir. Ülke Destek Stratejisi ile
uyumlu bir Dünya Bankası Enstitüsü (WBI) programı da, Banka’nın Analitik ve İstişari
Çalışmalarını tamamlamak üzere devreye sokulmuştur. İyi bir portföy kalitesi sağlanmış;
performans göstergeleri genel itibari ile bölgesel ve Banka çapındaki ortalamalar ile uyumlu
ya da bu ortalamalardan daha yüksek seviyede olmuştur; bu konuda daha fazla dikkat
gerektiren tek alan kredi kullanım oranıdır. (bakınız: aşağıdaki şema).
Şekil 10: Türkiye Portföy Göstergeleri ile Banka ve ECA Çapındaki Göstergeler
(2007 Mali Yılı)
100
100
78 81
80
96 100
65
60
40
20
19 16 18
11
9
5
17
9
5
0
Kredi Kullandırım Pro-aktivite %
Oranı %
Realizm %
Banka ECA
Sorunlu
Projeler
%
Risk Altındaki
Projeler
%
Türkiye
54. Güçlü bir Uluslararası Finans Kurumu (IFC) programı, CAS hedeflerine
ulaşılmasına katkıda bulunmuştur. 2005-06 Mali Yılında, IFC kendi adına 917 milyon
ABD $’nın üzerinde bir taahhütte bulunmuş olup, konsorsiyum bankaları aracılığıyla 329
milyon ABD $ tutarında finansman sağlamıştır; buna karşılık 2001-2003 Mali Yılları
arasındaki dönemde temin edilen kredi miktarı sırasıyla 443 milyon ABD $ ve 112 milyon
ABD $ olmuştur. Sadece 2007 Mali Yılında, IFC kendi adına 551 milyon ABD $’nın
üzerinde bir taahhütte bulunmuş olup konsorsiyum bankaları aracılığıyla da 413 milyon ABD
$ tutarında finansman sağlamıştır. Bu miktar Türkiye’de bugüne kadar sağlanmış olan en
yüksek IFC finansmanıdır. IFC’nin yatırımları sektörler arasında iyi bir çeşitlilik
sergilemektedir; imalat, finans sektörü, bilgi teknolojileri, petrol ve gaz, sağlık ve eğitim ile
altyapı alanlarında projeler bulunmaktadır. IFC, Türk şirketlerinin daha rekabetçi hale
gelmeleri, ihracat ve dış yatırımlar yoluyla riskleri çeşitlendirmeleri ve bölgesel oyuncular
haline gelebilmeleri için giderek artan bir şekilde destek sağlamaktadır. 2004 ve 2007 Mali
Yılları arasındaki dönemde, IFC Bosna-Hersek, Bulgaristan, Mısır, Gürcistan ve Rusya’yı da
kapsayan güney–güney yatırımlarına girişen Türk şirketlerine yaklaşık olarak 200 milyon
ABD $ tutarında finansman sağlamıştır.
55. Son olarak, Çok Taraflı Yatırım Garantisi Kurumu (MIGA) da Türkiye’de aktif bir
şekilde faaliyet göstermektedir. MIGA, kısa bir süre önce oluşturulmuş Küçük Yatırım
Programı da dahil olmak üzere çeşitli şekillerde, gerek Türkiye’deki yatırımlar için gerekse
yurt dışında yatırım yapan Türk yatırımcılar için yatırım garantisi sağlamıştır. MIGA’nın şu
anda altyapı projeleri için bir adet garantisi bulunmaktadır (135 milyon ABD$ tutarında
toplam brüt risk) ve yurt dışındaki Türk yatırımcılar için de garantiler sağlamıştır.
56. Aşağıda yer alan Tablo 4’te de gösterildiği gibi, 2004-2007 Mali Yıl Dönemi Ülke
Destek Stratejisi’nin beklenen sonuçlarına ve WBG karşılaştırma ölçütlerine büyük
ölçüde ulaşılmıştır. CAS uygulamasının ayrıntılı bir değerlendirmesi ve çıkarılan dersler
ekteki CAS Tamamlama Raporunda yer almaktadır.
B. Çıkarılan Dersler
57. Yetkililer ile yakın bir işbirliği içerisinde hazırlanan taslak CAS Tamamlama
Raporundan ve Bağımsız Değerlendirme Grubu’nun (IEG) 1993-2004 dönemini
kapsayan Ülke Destek Değerlendirmesi’nden (CAE) üç ana ders çıkarılmıştır:
•
Kalkınma Politikası Kredileri (DPL) tarafından desteklenen reformların (uzun vadeli
ve kurumsal) mahiyeti ve yetkililerin bu reformları tamamen sahiplenme istekleri göz
önüne alındığında, kalkınma politikası kredilerine yönelik programlı yaklaşım
faydalı olmuştur. Program kapsamında daha az sayıda DPL verilebilir; buna karşılık
her bir kredinin daha yüksek miktarda olması sağlanabilirdi.
•
Yüksek kaliteli analitik çalışma, gerek eğitim, enerji ve işgücü piyasası reformları
gibi kilit konularda ülke içindeki politika diyaloğuna yardımcı olması açısından
gerekse yetkililere Türkiye’nin AB’ye katılımına yönelik ekonomik gündeme öncelik
vermeleri konusunda destek sağlaması açısından kritik bir öneme sahip olmuştur.
Ekonomik ve sektörel çalışmaların işbirliği içinde hazırlanması, bunların kapsamlı ve
katılımcı bir şekilde tanıtılması ve dağıtılması, elde edilen bulguların ülkedeki
paydaşlarla birlikte değerlendirilmesi ve WBI desteği ile gerçekleşen uluslararası
uygulayıcıların çalıştayları özelikle etkili olmuştur.
•
Gelecekte, Yeni Ülke İşbirliği Stratejisi’nin (CPS) etkili olmasını sağlamak için
sahiplenme ve esneklik gerekecektir. Yeni CPS, (i) bir yandan sivil toplumun
istişare sürecine katılımını artırırken, programın belirlenmesinde yetkililerin
liderliğine güvenmelidir; (ii) yeni ortaya çıkan önceliklere yanıt verebilecek şekilde
kredi seviyeleri ve araçlarına, ayrıca portföy uygulamalarına daha fazla esneklik
tanımalıdır, (iii) istihdam yaratılması ve yoksulluğun azaltılması konusunda katkı
sağlaması amacıyla özel sektör yatırımlarına daha fazla destek vermeyi
öngörmelidir ve (iv) çevre koruma alanındaki girişimleri derinleştirmeyi
amaçlamalıdır.
Tablo 4: Stratejik Hedefler ve 2004-2006 Mali Yılı CAS Çerçevesi
A. Ekonomik ve
sosyal yapının
dönüştürülmesi
Türkiye’nin Uzun Vadeli Stratejik Hedefleri
B. Sağlık ve eğitim seviyesinin
C. Bilimsel ve teknolojik
D. Çevrenin korunması
yükseltilmesi, gelir dağılımının
kapasitenin
iyileştirilmesi
güçlendirilmesi,
altyapının geliştirilmesi
i
CAS Kalkınma Temaları
a. Güçlü
Makroekonomi ve
Yönetişim
b. Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma
c. Cazip İş Ortamı ve
Bilgisi
d. Güçlü Çevresel Yönetim ve
Afet Önleme
ii.
Beklenen Temel CAS Sonuçları
• Kamu kredi itibarı
göstergelerinin
sürdürülebilir
seviyelerde
istikrarlı hale
getirilmesi
• %5 civarında, daha
az dalgalı
ekonomik büyüme
• Tek haneli
enflasyon
Başarıldı
• Aşırı yoksulluğun düşük seviyede (%1,8)
• İhracat artış oranının
tutulması ve 2001 yılında %15 olan
GSMH artış oranını
kırılganlık oranının 2006’da %12’ye
geçmesi
düşürülmesi
• CAS dönemi boyunca
• Temel eğitimde net okullaşma oranının
DYY’nin ortalama
%99’un üzerinde tutulması; özellikle
1,5 milyar ABD$’na
ortaöğretimde kızların okullaşma oranının
ulaşması
yükseltilmesi: erkek/kız oranının 2006’ya • Finans piyasalarında
kadar 1/20’den 1/15’e denk gelecek şekilde
istikrarın artması
iyileştirilmesi
• Çocuk ölüm oranının düşürülmesi ve anne
sağlığının iyileştirilmesi
Büyük ölçüde başarıldı
Başarıldı
• AB çevre standartlarına önemli
ölçüde uyum sağlanması
• Afet önleme ve yönetim
sisteminin iyileştirilmesi
Kısmen başarıldı
iii.
Beklenen Dünya Bankası Temel Ölçütleri
• Temel sonuçlar ile
tutarlı ve tatmin
edici bir
makroekonomik ve
mali çerçeve
• Kamu sektörü
reformlarının
uygulanması
Başarıldı
• Sağlık, eğitim ve sosyal korumaya
yönelik kamu harcamalarının kriz
öncesi seviyelerde tutulması
• (i) 1 milyondan fazla çocuğun
yararlanacağı ŞNT programının ve
(ii) hassas nüfus gruplarını
destekleyecek en az 1.500 yerel
girişim (YG) projesinin uygulanması
• Okulların yenilenmesi ve
modernizasyonu
• Temel sağlık hizmetlerine erişimin
ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi
Başarıldı
• İşletmelerin ihracat
kapasitesinde artış
• Genel yatırım ortamında
iyileşme, yeni DYY
kanununun uygulanması, bir
Yatırım Tanıtım Ajansının
(IPA) kurulması
• Finans piyasalarını
düzenleyici kurumların
bağımsızlığının
sürdürülmesi
• Kamu bankaların
özelleştirilmesinin
tamamlanması; yeni İflas
Kanununun ve Ticaret
Kanununun kabulü; banka
dışı finans kuruluşları
reformunun uygulanması
Büyük ölçüde başarıldı
• AB bağlamında güncellenmiş
çevre sektörü öncelikleri
• Özel konut birimleri için zorunlu
sigorta uygulamasının
getirilmesi; inşaat
yönetmeliklerinin uygulanması
için sıkı ve yaptırımlı bir sistem
oluşturulması ve acil duruma
hazırlık çalışmalarının
güçlendirilmesi
Kısmen başarıldı
C. Yeni Ülke İşbirliği Stratejisi’nin (CPS) Stratejik Hedefleri ve Sonuçlar Çerçevesi
58. CPS’nin amacı, Türkiye’nin hızlı ve sürdürülebilir büyüme potansiyelini serbest
bırakırken, aynı zamanda Türkiye’nin AB’ye katılımını da kolaylaştıracak reformlar
yoluyla eşit fırsatlar yaratmak ve daha fazla vatandaşın büyümenin faydalarından
yararlanmasını sağlamaktır. Bu kapsamlı hedef, özellikle Dokuzuncu Kalkınma Planı
olmak üzere çeşitli Hükümet programlarında belirtilen Hükümet öncelikleri ile tamamen
uyumludur. Bu hedefe ulaşılmasını desteklemek için, aşağıda yer alan üç ayağa katkıda
bulunmayı amaçlayan yeni bir Banka Grubu programı uygulanacaktır: rekabetçiliğin ve
istihdamın artırılması, adil beşeri ve sosyal kalkınma ve bölgesel farklılıklara önem verilerek
yüksek kaliteli kamu hizmetlerinin etkin bir şekilde sağlanması. AB’ye katılım gündemi,
WBG programının tasarımında ve uygulanmasında tüm alanlar için ortak bir tema olmaya
devam edecektir. Yetkililerin son beş yıldaki performansı ve önemli ölçüde iyileşen ekonomik
temeller, başarılı bir programın devamı için iyi işaretler vermektedir.
59. CPS sonuçlar çerçevesi, Türkiye’nin kendi kalkınma hedefleri ve ülke göstergeleri
tarafından şekillendirilmiştir (bakınız Ek A1). Çerçeve, Türkiye’nin Dokuzuncu Kalkınma
Planı, 60. Hükümet’in programı ve faaliyet gösterge programında yer alan temel hedefleri bir
araya getirmiş olup, WBG söz konusu faaliyetler aracılığıyla belirtilen hedeflere
ulaşılmasında Türkiye ile bir ortak olarak işbirliği yapacaktır. Doğal olarak, CPS’nin katkıda
bulunmayı istediği hedeflerin çoğu, CPS’nin kapsadığı zaman diliminden daha uzun bir
sürede gerçekleşecektir; ayrıca bu hedefler CPS’nin katkılarına ek olarak başka faktörlere de
bağlıdır.
60. Bazı alanlarda, yeni faaliyetlerden ziyade portföyün sağlıklı bir şekilde uygulanması
temel kilometre taşlarına ulaşmaya daha fazla katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla, portföy
uygulamasının etkili bir şekilde izlenmesi ve değerlendirilmesi ile devam etmekte olan proje
ve programların hedeflerine ulaşıp ulaşılmadığının takip edilmesi kritik öneme sahip
olacaktır. Hükümet, izleme ve değerlendirme kapasitesinin güçlendirilmesi konusunda
Banka’nın desteğini talep etmiştir. Yetkililer ve Hükümet, portföy uygulaması ve ülke
programının performansı konusunda düzenli olarak üst düzey ortak gözden geçirme
toplantılarının yapılması ve bu gözden geçirme toplantılarında proje ve programların
sonuçları ve etkileri üzerinde odaklanılması konusunda anlaşmaya varmıştır. Gözden geçirme
toplantıları, 2007 yılındaki başarılı Ortak Portföy Performans İncelemesini temel alacaktır.
61. CPS sonuçlar çerçevesi, WBG’nun - daha fazla esneklik gerektiren - Türkiye’deki
taahhütlerinin özelliklerine göre uyarlanmıştır Öncelikle, önceden tanımlanan sonuçlar ile
WBG taahhütlerinin gerekli esnekliği arasında bir tercih söz konusudur. Türkiye küresel
ekonomiye tam olarak entegre olmuş, ilerleme kaydetmiş orta gelirli bir ülkedir; diğer taraftan
hedeflerin, kilometre taşlarının, politikaların ve programların değişen ülke koşullarına ve
küresel koşullara adaptasyonunda esneklik başarı için gerekli bir koşuldur. CPS programı
değiştikçe sonuçlar çerçevesi de buna göre adapte edilecek, CAS İlerleme Raporu da bu
uyarlamaları yansıtacaktır. İkinci olarak, CPS bir işbirliği stratejisidir ve WBG taahhütleri
Türkiye’nin kamu dış finansmanı, kamu harcamaları, özel sektör finansmanı ve genel
ekonomi gündeminin sadece küçük bir payını temsil etmektedir. Örneğin, Uluslararası İmar
ve Kalkınma Bankası (IBRD) finansmanı 2006 yılında kamu dış finansmanının yüzde 10’unu
oluşturmuş ve aynı dönemde IBRD yatırım finansmanının toplam kamu sektörü yatırımı
içindeki payı yüzde 2,2 olmuştur. Sonuç olarak, CPS programı Türkiye’de kalkınma
hedeflerinin gerçekleşmesine katkıda bulunacak birçok faktörden sadece biri olacaktır,
dolayısıyla katkıları her ne kadar önemli olsa da sınırlı kalacaktır.
62. Türkiye’nin istatistik sistemi politikaların oluşturulmasına yönelik genellikle
güvenilir ve zamanında veri sağlamaktadır. Türkiye, Özel Veri Yayınlama Standartlarına
(SDDS) uymakta olup, verilerin toplanması ve temel ekonomik ve parasal istatistiklerin
yayınlanması belirli uluslararası standartlara ve yöntemlere göre gerçekleştirilmektedir.
TÜİK, Eurostat ve AB üye devletlerinden önemli bir destek almaktadır. Mevcut istatistik
kapasitesi, çoğu kalkınma önceliğinin etkili bir şekilde izlenmesine ve değerlendirilmesine
olanak tanımaktadır; kapasite artırmanın gerekli olduğu alanlarda da bu kapasitenin
oluşturulması için Banka yetkililerle ve diğer kalkınma ortakları ile işbirliği yapmaya hazırdır.
Metin Kutusu 2. Ortak Portföy Performans İncelemesi (JPPR) – Çıkarılan Dersler
Genel değerlendirme: JPPR en üst seviyelerdeki güçlü Hükümet/Dünya Bankası ortaklığını ve bunu daha da
güçlendirme konusundaki ortak kararlılığı teyit etmiştir. Vurgulanan başlıca sorunlar ve önerilen eylemler
aşağıda özetlenmiştir.
Sahiplenme:
Proje/programların başarısı “sahiplenmeye” bağlıdır. Sahiplenme, ilgili kuruluşların kendi
öncelikleri ve sorunlarına dair değerlendirmelerine dayanan ve tüm paydaşların katılımıyla gelişen proje
önerilerinin hazırlanmasıyla başlar.
Basitleştirme: Mümkün olan en basit proje tasarımının seçilmesi kritik öneme sahiptir. Bu, ilgili kuruluşlar,
Hazine, Devlet Planlama Teşkilatı ve Banka’nın üstesinden gelmesi gereken bir zorluktur. Bu bağlamda, Türk
yetkililerin deneyimi şunu göstermektedir: sektör odaklı programlar nihai proje hedeflerine başarılı bir şekilde
ulaşabilmekte olup proje etkileri birçok kuruluşu içeren iddialı projelere kıyasla sürdürülebilir olmaktadır.
Esneklik: Programların/projelerin tasarımında esneklik kilit öneme sahiptir. Esneklik için aşağıda yer alan
koşullar gereklidir:
• Yatırım operasyonları ile yasal reformlar arasındaki bağların sınırlanması –yasal reformlar tercihen diyalog,
analitik ve istişari çalışmalar (AAA) veya kalkınma kredileri ile desteklenmelidir.
• Yenilikçi finansal ve operasyonel araçların kullanılması,
• Hazırlıkları hızlandırmak ve darboğazları azaltmak için, Hükümet ve Banka gerekliliklerinin (fizibilite
çalışmaları gibi) gözden geçirilmesi/uyumlaştırılması.
Kapasite oluşturma: İlgili kuruluşlarda kurumsal kapasitenin geliştirilmesi önemli bir ortak hedeftir. İlgili
kuruluşlardaki kamu çalışanlarının proje uygulamasına tam olarak entegre edilmesi, bu hedefe ulaşılmasına
katkıda bulunacaktır. Proje Uygulama Birimlerinde (PUB) danışman kullanımınn minimum seviyede kalması
ideal olacaktır.
İzleme ve Değerlendirme: İlgili kuruluşlar izleme ve değerlendirme kapasitelerini güçlendirmek için çaba
harcayacak olup girdiler üzerine değil sonuçlar üzerine odaklanacaktır. Banka, İzleme ve Değerlendirme
konusunda uzmanlığa sahiptir ve bu alanda destek sağlamaya hazırdır.
Uygulama düzenlemeleri: Gerçekçi proje uygulama zaman çizelgeleri ve yerel kapasitenin değerlendirilmesi,
projenin yeniden yapılandırılmasına, süre uzatımlarına ve değişikliklere duyulacak ihtiyacı azaltacaktır.
D. Genel Yaklaşım
63. Kalkınma ile ilgili karmaşık zorluklarının aşılması için Hükümet ile ortaklık
kurulması konusu üzerinde önemle durulacaktır. Bu zorlukların aşılması esnasında, WBG
mevcut en iyi teknik uzmanlık bilgisini, uluslararası deneyimi ve Banka Grubunun
sağlayabileceği geniş yelpazeli araçları harekete geçirmeye çalışacaktır. WBG ekipleri
yetkililer ile birlikte entegre kalkınma çözümleri geliştirmek için tüm sektörlerde çalışmalar
yapacaktır.
64. Programın tasarımı ve uygulanması esnek ve talebe dayalı olacaktır. Banka
Grubu’nun Orta Gelirli Ülkelere yönelik gündemine uygun olarak, CPS değişen önceliklere
uygun araçlar ile zamanında cevap verebilmek için gerekli esnekliği sağlayacaktır.
Hükümet’in öncelikleri program için belirleyici olacaktır ve WBG’nin çalışmaları diyalog,
Analitik ve İstişari çalışmalar (AAA) ve finansman yoluyla en iyi kalkınma çözümlerinin
bulunması ve desteklenmesi üzerinde odaklanacaktır. Banka, bağımsız ve programlı
ekonomik ve sektör çalışması; tam zamanında teknik yardım ve danışmanlık; WBI kapasite
oluşturma; proje, program, sektör düzeyinde yerel ve ulusal düzeylerde yatırım ve politika
kredisi; acil durum finansman araçları (örneğin doğal afet riskleri için) ve bankacılık
danışmanlık hizmetleri de dahil olmak üzere Türkiye’ye kapsamlı bir AAA ve finansman
programı sunmaktadır. Ayrıca, IFC Türkiye’ye krediler, özsermaye, özsermaye benzeri ve
sendikasyon kredilerini de içeren geniş yelpazeli ürünler ve hizmetler sunmayı beklemektedir.
Özsermaye ve köprü kredi gibi IFC’nin bazı uzun vadeli ürünleri başka ticari finansman
kaynaklarından kolaylıkla temin edilemeyecek ürünlerdir. MIGA garantileri de
kullanılabilecektir.
65. Kalkınma politikası kredilerinin önemli bir rol oynaması beklenmektedir. Özellikle
Banka’nın esnek bütçe finansmanı ile ilgili politika önerileri ve desteği konusunda sahip
olduğu karşılaştırmalı üstünlükten dolayı, yetkililer kalkınma politikası kredilerinin
Türkiye’nin devam eden reform gündemine eşlik etmesi ve bu reformları desteklemesi
yönünde güçlü bir istekleri olduğunu ifade etmiştir.
66. Banka’nın CPS kapsamındaki yatırım finansmanı, yetkililerin tercihlerine
dayanarak, Türkiye’ye kalkınma ile ilgili karmaşık zorluklarını aşmasında yardımcı
olacak ve elde edilecek sonuçlara özel bir vurgu yapacaktır. Yetkililer, Banka fonlarının
kullanımını doğrudan performansla veya hizmet sunumuyla ilişkilendiren yatırım kredisi
operasyonlarının tasarımının araştırılması konusunda istekli olduklarını ifade etmişlerdir. Bu
gibi programlar sosyal sektörler alanındaki reformların desteklenmesinde önemli bir rol
oynayabilir. Banka tarafından finanse edilen projelerin uygulanması konusunda büyük ölçüde
ilgili kuruluşların ve kamu personelinin kapasitesi ile Halkbank ve TSKB gibi bağımsız
kuruluşların kadrolu personelinin kapasitesinden yararlanılması beklenmektedir, bu şekilde
proje sonuçlarının gelecekte de sürdürülebilmesi sağlanacaktır.
67. Önümüzdeki dört yıl boyunca, IFC’nin güçlü taahhüdünün devam etmesi
planlanmaktadır. IFC, Türkiye’nin daha rekabetçi hale gelmesine, altyapısını
iyileştirmesine, sağlık ve eğitim kalitesini yükseltmesine ve bölgesel kalkınma eşitsizliklerini
azaltmasına katkıda bulunmak üzerinde çalışmaya devam edecektir. 2008-2011 MY CPS
döneminde, IFC kendi hesabına 1,6 – 2,0 milyar ABD$ tutarında bir taahhütte bulunmayı
beklemektedir. Türkiye şu anda Rusya, Hindistan, Çin ve Brezilya’dan sonra en büyük IFC
kredi bakiyesine sahip beşinci ülkedir. Eylül 2007 itibariyle, IFC’nin taahhüt portföyü toplam
1,6 milyar ABD$’nı bulmuştur.
68. Sağlık, eğitim, enerji ve altyapı sektörleri gibi alanlarda kamu-özel sektör
ortaklıkları, enerji sektöründe özelleştirme ve mikro-finansman da dahil olmak üzere
finans sektörünün geliştirilmesi, IBRD-IFC’nin Ülke İşbirliği Stratejisini
tamamlayacağı muhtemel alanlarıdır. Banka’nın yatırım ortamı ile ilgili analitik
çalışmaları ve diyalogu, iş ortamının iyileştirilmesine ve IFC’yi de içerecek ancak IFC ile
sınırlı kalınmayacak şekilde- özel yatırımların kolaylaştırılmasına katkıda bulunmayı
amaçlamaktadır. Yetkililerin talebi üzerine kamu-özel sektör ortaklığı (PPP) genel çerçevesi
ile ilgili çalışmalar, WBG bünyesinde eşgüdüm içerisinde yürütülmektedir. PPP ile ilgili Grup
çalışmasının, yetkililere PPP için sağlam bir politika çerçevesi ve kurumsal çerçeve
oluşturmaları konusunda yardımcı olması ve yetkililere en acil yatırım ihtiyaçlarını ele alırken
kullanabilecekleri kapsamlı bir dizi araç sunması beklenmektedir. Özel Sektör Kalkınma
Stratejisi için bakınız Ek 3.
E. Çalışma Alanları
69. Öngörülen WBG operasyonel programı, Türkiye’nin kapsamlı kalkınma hedefleri
ile Hükümet program ve eylem planını yansıtan, CPS’nin üç ana kalkınma teması
çerçevesinde şekillendirilmiştir. (Bakınız Tablo 5 ve 6). Doğal olarak, bazı faaliyetler
birden fazla kalkınma hedefine ulaşılmasına katkıda bulunacaktır.
a) Rekabetçiliğin ve İstihdam Fırsatlarının Artırılması
70. Bu eksen kapsamındaki temel hedefler şunlardır:
•
•
•
•
•
•
•
Makroekonomik istikrarı korumak ve ekonomik büyümeyi sürdürmek
Yatırım ortamını iyileştirmek ve ekonomideki kayıtdışılığı azaltmak
İşgücü piyasasının esnekliğini artırmak ve becerileri geliştirmek
Finans sisteminin sağlam yapısını korumak ve finansmana erişimi iyileştirmek
Teknolojinin benimsenmesini sağlamak ve inovasyonu geliştirmek
Türkiye’de verimli ve sürdürülebilir enerjiye yönelik artan talebi karşılamak
Tarım dışı alanlarda istihdam yaratılmasını teşvik etmek; tarım sektörünün ve tarım dışı
sektörlerin rekabetçiliğini artırmak.
71. Sağlanması planlanan Program Amaçlı Rekabet ve İstihdam Kalkınma Politikası
Kredileri (CEDPL), WBG programının bu kısmının temelini oluşturacaktır. CEDPL
kredileri, Türkiye’de büyümeyi teşvik edecek, daha fazla sayıda ve daha iyi işlerin
yaratılmasını sağlayacak sürdürülebilir bir orta vadeli yasal, kurumsal ve yapısal gelişim
sürecini aşağıda yer alan yollarla desteklemektedir: (i) uygun makroekonomik çerçevenin
korunması, (ii) büyük ölçekli bir KİT özelleştirme programı dahil olmak üzere yatırım
ortamının iyileştirilmesi, (iii) işgücü piyasasının esnekliğinin artırılması, (iv) yatırım
sermayesine erişimin artırılması ve (v) bilgi üretiminin ve inovasyonun teşvik edilmesi, yeni
teknolojilerin benimsenmesi ve işgücü becerilerinin geliştirilmesi.
Tablo 5: Dünya Bankası Grubu’nun Ülke İşbirliği Stratejisini Türkiye’nin Dokuzuncu
Kalkınma Planı Şekillendirmiştir.
Vizyon: “Bilgi Toplumuna dayalı, istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan,
küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir
Türkiye”
Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)
Stratejisi:
Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Alanındaki Beş
Eksen
1) Rekabet Gücünün Artırılması:
o Makroekonomik istikrarı kalıcı hale getirmek
o İş ortamını iyileştirmek
o Kayıtdışı ekonomiyi küçültmek
o Finans sistemini iyileştirmek
o Enerji ve ulaştırma altyapısını iyileştirmek
o Çevreyi korumak ve kentsel altyapıyı iyileştirmek
o AR-GE ve Inovasyonu geliştirmek
o Bilgi ve İletişim Teknolojilerini yaygınlaştırmak
o Tarımsal yapının verimliliğini artırmak
o Sanayi ve Hizmetler alanında yüksek katma değerli
üretime geçiş, sağlamak
2) İstihdamın Artırılması:
o İşgücü piyasasını iyileştirilmek
o Eğitimin işgücü piyasası talebine duyarlılığını
arttırmak
o Aktif işgücü politikaları geliştirmek
3) Beşeri Kalkınmanın ve Sosyal Dayanışmanın
Güçlendirilmesi:
o Eğitim sisteminin geliştirilmesi
o Sağlık sisteminin etkinleştirilmesi
o Gelir dağılımının iyileştirilmesi, sosyal içerme ve
yoksullukla mücadele
o Sosyal Güvenlik Sisteminin Etkinliğinin
Arttırılması
o Kültürün korunması, geliştirilmesi ve toplumsal
diyaloğun güçlendirilmesi
4) Bölgesel Kalkınmanın Sağlanması:
o Bölgesel kalkınma politikasını merkezi düzeyde
etkili hale getirmek
o Yerel dinamiklere ve iç potansiyele dayalı
kalkınmayı sağlamak
o Yerel düzeyde kurumsal kapasiteyi artırmak
o Kırsal alanlarda kalkınmayı sağlamak
5) Kamu Hizmetlerinde Kalite ve Etkinliğin
Artırılması:
o Kurumlar arasındaki yetki ve sorumlulukları
rasyonelleştirmek
o Politika oluşturma ve uygulama kapasitesini
yükseltmek
o Kamu sektöründe insan kaynaklarını geliştirmek
o E-Devlet uygulamalarının yaygınlaştırmak ve
etkinliğini sağlamak
o Adalet sistemini iyileştirmek
o Güvenlik hizmetlerini etkin hale getirmek
Dünya Bankası Grubu Ülke İşbirliği Stratejisi
(CPS):
Üç Eksen
I. Eksen:
Rekabet Gücünün ve İstihdam Fırsatlarının
İyileştirilmesi
►
1.
Ekonomik İstikrarın Korunması ve Ekonomik
Büyümenin Sürdürülmesi
2.
Özel Yatırımın Artırılması, Finansal Aracılığın
İyileştirilmesi, Finans Sektörünün Derinleştirilmesi ve
Genişletilmesi
3.
İstihdamın Artırılması
4.
Enerji Arzının Güvenilir ve Verimle Hale Getirilmesi,
Ulaştırma Altyapısının İyileştirilmesi
II. Eksen:
Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma
►
1.
Sosyal Güvenlik Sisteminin Etkinliğinin ve
Sürdürülebilirliğinin Arttırılması
2.
Sağlık Sisteminin, Daha İyi bir Yönetişim, Etkinlik,
Kullanıcı ve Hizmet Sağlayıcı Memnuniyetini Uzun
Vadeli Sürdürülebilirlik İçerisinde Sunması,
3.
Eğitim Sisteminin Geliştirilmesi ve Eğitimin İşgücü
Piyasası Taleplerine Duyarlılığının Arttırılması
III. Eksen:
Yüksek Kaliteli Kamu Hizmetlerinin Etkin Sunumu
►
1.
Kamu Harcamalarının Rasyonelleştirilmesi ve İyi
Yapılandırılması
2.
Kamu Sektöründe Yönetişimin Güçlendirilmesi
3.
Yerel Hizmet Sunumunun ve Afete Hazırlık
Durumunun İyileştirilmesi
Tablo 6: Türkiye — Endikatif CPS Programı - 2008-2011 Mali Yılı
2008 MY Finansmanı
Kalkınma Politikası Kredisi
aşağıdaki üç alandan birinde
veya bir kaçında:
• Program Amaçlı Kamu
Sektörü Kalkınma Politikası
Kredisi (PPDPL serisi)
• Rekabet Gücü ve İstihdam
(CEDPL serisi)
• Enerji
• İhracat Finansmanı (mali
aracılık kredisi ilave
finansmanı)
2009 MY Finansmanı
500800
Kalkınma Politikası Kredisi
aşağıdaki üç alandan birinde
veya daha fazlasında:
• PPDPL serisi
• Rekabet Gücü ve İstihdam
(CEDPL serisi)
• Enerji
• Enerji Arz Güvenliği Sektör
Yatırım Programı (üretim
dahil)
300
• Kadastro Modernizasyonu
200
Toplam 1/
Kalkınma Politikası
Kredisi
rekabet gücü ve
istihdam, kamu
sektörü reformu,
beşeri sermayenin
geliştirilmesi ve
sosyal koruma, çevre
koruma gibi alanlarda
kullanılmak üzere
• KOBİ Verimliliği
ve Rekabet Gücü
(mali aracılık
kredisi)
700900
• Enerji Verimliliği /
Arz Güvenliği
300500
• Özel Sektör Yenilenebilir
Enerji ve Enerji Verimliliği
(mali aracılık kredisi)
• Enerji Yatırım Kredisi (iletim
dahil)
• Belediye Hizmetleri II (ilave
finansman)
2010/11 MY Finansmanı
600900
• Sağlık (GSS uygulaması)2/
• Sağlık Reformu ve Sosyal
Güvenlik (APL Faz II)
1800
Toplam 1/
10001400
• Demiryolları APL
II
• Belediye Altyapısı
(Büyükşehir Belediyeleri)
• Çevre ve Doğal Kaynaklar;
Büyük Deniz Ekosistemleri
Akdeniz Ortaklığı için
Yatırım Fonundan temin
edilecek GEF fonları dahil
• Sulama Sektör
Yaklaşımı
• Eğitim 2/
200300 • Sosyal İçerme ve İstihdam
Programı
1800
2600
Toplam 1/
Türk Yetkililer ve Dünya Bankası, tabloda belirtilen belirli proje ve programlara ek olarak, CPS döneminde Dünya Bankası
tarafından finansman sağlanması muhtemel ilave alanları tespit etmişlerdir: (i) doğal afet acil durum/sigorta veya önleme yatırım
finansmanı; (ii) beceri geliştirilmesini amaçlayan eğitimlere ve istihdama yönelik kamu-özel sektör ortak finansmanı; (iii) yol
bakımı ve (iv) yargı reformu.
1/
CPS, 2008/11 MY dönemi için 6,2 milyar ABD$’ni bulan yeni taahhütlere eşdeğer bir Banka finansmanı öngörmektedir ve
bu finansman içerisinde kalkınma politikası kredilerinin (DPL) payının yüzde 50 civarında olması beklenmektedir. Bu
seviyelere varan Banka finansmanının —Türkiye’nin geçmişteki kredi kullanım ve amortisman takvimleri dikkate alınarak2007 MY sonu ile 2011 MY arasında Banka’nın Türkiye’nin Banka nezdindeki yükümlülüklerinin en fazla 4,5 milyar ABD$
kadar artırması beklenmektedir – bu durum gerek Türkiye Hükümeti’nin Banka finansmanı için talebini gerekse IBRD’nin
finansal pozisyonunu yansıtmaktadır. Banka finansmanının zamanlamasında ve DPL ile yatırım finansmanı bileşiminde
esnek davranılacaktır. Dolayısıyla, Banka finansmanı ön-yüklemeli, sonradan yüklemeli, hatta eşit dağılımlı olabilir ve –
Türkiye’deki ekonomik koşullara ve Türk yetkililerin ekonomik reform ve yatırım programlarının içeriğine ve uygulamadaki
hızına bağlı olarak- Kalkınma Politikası Kredilerinin payı, herhangi bir yılda veya 4 yıllık CPS döneminde, öngörülen yüzde
50’lik ortalamayı geçebilir veya bu seviyenin altında kalabilir. 2008 ve 2009 Mali Yılları için ayrı ayrı 1,8 milyar ABD$ ve
2010/11 Mali Yılı için 2,6 milyar ABD$’lık toplam tutar öngörülmesi, Türk yetkililerin CPS döneminde ne derece bir önyüklemeli IBRD finansmanı beklentileri olduğunu göstermektedir.
2/
2009 MY ve 2010 MY’da planlanan sağlık ve eğitim yatırım projeleri için, mümkün olduğunca çıktıya/performansa dayalı
bir kredi kullanım stratejisi beklenmektedir. Bu projelerin hangi sıra ile uygulanacağı, ülkedeki ve sektördeki gelişmelere
bağlı olacaktır; projelerden herhangi birisi 2009 MY’da, diğeri 2010 MY’da uygulanabilir.
Tablo 6 (devamı.): Endikatif CPS Programı - 2008-2011 Mali Yılı
2008 MY Analitik ve İstişari Hizmetler
(tamamlanan veya devam eden)
2009 MY Analitik ve İstişari
Hizmetler
o Ülke Ekonomik Memorandumu (CEM) II
o Politika Notları
o Büyüme ile ilgili seçilen konularda (örneğin kayıtdışı
ekonomi) CEM
o Yatırım Ortamı Değerlendirmesi (ICA)
o Mali Sektör Değerlendirmesi sonrası çalışma
o Gençliğin İstihdamı
o Gençlik Politikaları
o Program Amaçlı Sosyal Sigorta Kredi-Dışı Teknik
Yardım (sosyal güvenlik modeli oluşturma)
o Sağlık Sektörü Entegre Mali Yönetim ve Satınalma
Değerlendirmesi
o Program Amaçlı Refah ve Sosyal Politikalar
o Program Amaçlı Enerji (uzman paneli dahil)
o PPP Danışmanlık Çalışması + Teknik Yardım
(müşavir çalışması)
o ESMAP- elektrik piyasasını destekleme amaçlı
o İstanbul Belediye Geliştirme
o Dünya Su Forumu
o Ülke Ekonomik Çalışması
(seçilen konularda)
o Kamu Harcaması ve Maliyesi
Çalışması
o Program Amaçlı Refah ve
Sosyal Politikalar - Analitik
ve İstişari Çalışma (devamı)
o Program Amaçlı Enerji
(devamı)
o Yargı Reformu - Analitik ve
İstişari Çalışma
o
o
o
o
o
o
2010/11 MY
Analitik ve
İstişari Hizmetler
o Ülke Ekonomik
Çalışması
(seçilen
konularda)
o Program Amaçlı
Refah ve Sosyal
Politikalar Analitik ve
İstişari Çalışma
(devamı)
o Yatırım Ortamı
Çalışması
Teknolojinin benimsenmesi, araştırma ve geliştirme, inovasyon: 2008/09 MY
Sağlık Sektörü Değerlendirmesi (OECD ile ortak): 2008 MY - 2009 MY
Kadınların İşgücüne Katılımı: 2008 MY - 2009 MY
Eğitim Kalitesi: 2008 MY’da başlamak üzere
PPP- mevzuat uygulaması:2008 MY - 2009 MY
Belediye Finansmanı ve Bölgesel Kalkınma - Seçilen Konularda : 2008 MY2009 MY
o Doğal afet risk değerlendirmesi: 2009MY veya
2010MY
72. CEDPL serisi rekabet gücünü ve istihdamı desteklemek üzere, beklenen beş
program alanı etrafında tasarlanmış olup ülke koşullarına ve önceliklerine göre
değiştirilecek, detaylandırılacak veya tadil edilecektir:
•
Türkiye’nin 2001 krizinden sonra toparlanmasını destekleyen makroekonomik
çerçevenin korunması ve 2002 yılından bu yana devam etmekte olan hızlı ekonomik
büyümenin sürdürülmesi.
•
Hızlı ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi için gereken yatırımları teşvik etmek ve
üretim büyümesini artırmak, aynı zamanda Türkiye’nin demografik özellikleri ile
tarım alanındaki dönüşümden kaynaklanan işgücü arzındaki artışı içine alabilecek
kayıtlı bir sektör istihdamını yaratmak amacıyla yatırım ortamının iyileştirilmesi.
•
Özel sektör için kayıtlı işçi istihdamını daha çekici hale getirecek ve işçiler için de
kayıtlı sektörde çalışmayı daha cazip kılacak olan işgücü piyasası düzenlemelerine
getirilecek değişikliklerin temelinin atılması.
•
Finans sektörünün sahip olduğu gücün pekiştirilmesi ve yatırım kredisi ile diğer
formlardaki yatırım sermayesine erişimin artırılması.
•
Özel sektörün inovasyon, yeni teknolojiler ve kalite standartlarını benimseme
kapasitesinin güçlendirilmesi; özel sektörün rekabet gücünün artırılması amacıyla
işgücünün daha iyi becerilerle donatılması için gerekli politikaların tespit edilmesi.
73. CEDPL kredi serisinin yanında, yatırım operasyonları ve IFC yatırım finansmanı
temin edilecektir. Endüstriyel Teknoloji Geliştirme Projesi’nin başarılı bir şekilde
tamamlanması dikkate alınarak, CEDPL kredileri ile başlatılan politika reformlarının
uygulanmasına devam edilmesini desteklemek, inovasyon ve teknolojinin benimsenmesini
teşvik etmek ve mevcut bölgesel üretim, büyüme ve istihdam farklılıklarını gidermek
amacıyla, yeni bir IBRD yatırım finansmanı düşünülmektedir. CPS ayrıca, son Yatırım
Ortamı Değerlendirmesinden çıkarılan dersleri yansıtacak ve rekabet gücünün artırılmasına
katkıda bulunacak bir şekilde, mali aracılık kredisi ya da yeni Banka ve/veya IFC
operasyonları yoluyla, ihracatçılarla Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere (KOBİ) uzun vadeli
finansman sağlanmasına devam edilmesini öngörmektedir. Enerji verimliliği, kirliliğin
azaltılması ve gıda güvenliği gibi kamu yararına hizmet eden hedeflere ulaşılmasını
desteklemek için özel sektör kredi hattı finansmanı da düşünülmektedir. Son olarak, yoksul
kırsal dağlık bölgelerde iş imkanlarının yaratılmasını destekleyen bir operasyon da
düşünülmektedir. IFC yatırımları aşağıdaki konular üzerine odaklanacaktır: (i) yerel
bankaların erişim alanlarını ve pazara girişlerini genişletmek, yerel bankaların KOBİ’lere
sundukları finansal ürünleri ve mikro finansmanlarını iyileştirmek (ii) ikincil Türk
şirketlerinin daha fazla ihracat yoluyla risklerini çeşitlendirmek ve ülkenin daha az ayrıcalıklı
bölgelerine erişmek amacıyla modern teknoloji uygulayarak daha rekabetçi hale
gelebilmelerini sağlamak, (iii) Türkiye dışında yatırım yapan şirketlerin piyasa riskini
çeşitlendirmek ve onları rekabetçi bölgesel oyuncular haline getirebilmek ve (iv) ihracatı
genişletme potansiyeli olan ikinci basamak gıda işleme şirketlerini içeren tarımsal işletme
sektörünü destekleyerek kırsal bölgelerde istihdam yaratmak.
74. CEDPL kredileri ve bunlara eşlik eden yatırım operasyonları, önemli analitik
çalışmalar ve diyalog ile desteklenecektir. Analitik ve İstişari Çalışmaların, kısa bir süre
önce tamamlanan hızlı ve adil büyümenin sürdürülmesi konulu Ülke Ekonomik
Memorandumu (CEM) ve CEM2 raporlarını, yatırım ortamı değerlendirmesini, işgücü
piyasası ve eğitim çalışmalarını esas alması beklenmektedir. Kayıtdışı ekonomi, gençlik ve
kadınların istihdamı gibi konular da muhtemel odak alanları olabilir.
75. Banka Grubu, sürdürülebilir bir enerji sektörünün gelişmesini desteklemek için
Türkiye ile güçlü ortaklığını devam ettirecektir. Ülke İşbirliği Stratejisi enerji
sektöründe önemli miktarda Banka Grubu finansmanı sağlanmasını ve burada özel
sektör projelerinin merkezi bir rol oynamasını öngörmektedir. Enerji sektörü üzerindeki
vurgu, ekonomi açısından enerji güvenliğinin ve enerji verimliliğinin önemi ile aynı zamanda
Hükümet’in enerji sektörüne ve bu alanda Banka Grubu’nun önemli düzeydeki katılımının
devam ettirilmesine verdiği önceliği yansıtmaktadır.
•
Türkiye’nin artan enerji talebinin karşılanması için verimli, sürdürülebilir ve
güvenli bir enerji arzının sağlanması, sektörün mali sürdürülebilirliğinin
güçlendirilmesi, elektrik piyasasının işleyişinin iyileştirilmesi ile olumsuz
çevresel ve sosyal etkilerin azaltılması konusundaki diyalog, analitik ve istişari
çalışmalar devam ettirilecektir.
•
Banka Grubu tarafından finanse edilen enerji projeleri elektrik üretimi, iletimi
ve dağıtımı, gaz sektörü ve yenilenebilir enerji alanlarında uygulanmaya
devam etmektedir. Üretim rehabilitasyonu, enerji verimliliğinin artırılması,
yenilenebilir enerji ile elektrik ve gaz iletim şebekeleri alanlarındaki yatırımlar
için, bireysel kamu ve özel yatırım projelerinden oluşacak yeni bir Banka
Grubu finansmanı beklenmektedir.
•
Bireysel yatırım projelerine ilave olarak, IBRD finansmanı, uyarlanabilir
program kredisi (APL), sektörel yaklaşım kredisi (SWAp) ve önemli sektör
reformlarını desteklemeye yönelik olası kalkınma politikası kredisi şeklinde
olabilir.
•
Dağıtımın özelleştirilmesi, özel elektrik üretim kapasitesinin daha fazla
artırılması ve mevcut üretim tesislerinin özelleştirilmesi (çevresel güçlendirme
yatırımlarının finansmanı dahil), IFC yatırımları yoluyla ve talebe bağlı olarak
olası IBRD kısmi risk ve MIGA garantileri ile desteklenebilir.
•
Özellikle, düzgün bir şekilde yapılandırıldıklarında özel üretim projelerinin,
yakın bir geçmişte yeniden yapılandırılmış rekabetçi bir elektrik sektöründe,
yabancı yatırımcılar için uygun ve finansal açıdan cazip yatırımlar
olabileceğini göstermek için, IFC elektrik sektörünü desteklemeyi
amaçlamaktadır. IFC ayrıca, potansiyel yatırımcılara ek bir rahatlık sağlayarak
varlıklarının değerini arttırmak amacıyla, hükümetin değişen önceliklerine ve
piyasa iştahına bağlı olarak, dönüştürülebilir krediler veya özsermaye
finansmanı yoluyla özelleştirme öncesi destek sağlamayı da düşünebilir. IFC,
özel sektör ile doğrudan çalışarak, elektrik piyasasında bazı belirli durumlarda
uzun vadeli ticaret riskini almaya hazırdır.
76. Başta ulaştırma olmak üzere, altyapının IFC finansmanı için öncelikli bir alan
olması beklenirken, demiryolu sektörüne yönelik Banka desteğinin devam etmesi
beklenmektedir. Etkin ve yüksek gelirli ekonomilerin bir karakteristiği olarak altyapı
hizmetlerinde etkin bir kamu-özel ortaklığı bileşimine geçişte, IFC Türkiye’nin ortağı olarak
Banka ile birlikte çalışacaktır. IFC, özellikle limanlar, havaalanları ve lojistik tesislere yönelik
özel sektör yatırımını desteklemek için fırsatlar arayacaktır. IFC, özel sektörün Türkiye’deki
ulaştırma sektörüne girmesini desteklemek üzere, CPS döneminde bir dizi yatırım
planlamaktadır. Banka, rekabet gücünün artırılmasına yönelik ulaştırma lojistik maliyetlerini
düşürmeye ve sübvansiyonların mali yükünü azaltmaya yardımcı olmak için, demiryolu
sektörünün yeniden yapılandırılmasına desteğini devam ettirmeye hazırdır. Bununla birlikte,
bu ilave Banka desteği demiryolu sektörü için düzgün bir yasal çerçeve oluşturulmasında
kaydedilecek ilerlemeye ve devam etmekte olan Demiryolları Yeniden Yapılandırma Projesi
kapsamında başlangıçta öngörülen yeniden yapılandırma faaliyetlerinin uygulanmasına
bağlıdır. Ayrıca, IFC Hükümet için yerel borçlanma bağlamında kabul edilebilir yapılar
yoluyla, yerel düzeyde ticari proje finansmanı bazında kentsel ulaştırma projelerini de finanse
etme fırsatlarını araştıracaktır.
b) Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma
77. Ülke İşbirliği Stratejisi, Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma ekseni kapsamında üç temel ülke
kalkınma hedefine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır:
•
Sosyal güvenlik sisteminin etkinliğini arttırmak ve sağlık sistemini daha etkili
hale getirmek,
•
•
Eğitim sistemini geliştirmek ve eğitimin işgücü piyasası taleplerine
duyarlılığını arttırmak, ve
Gelir dağılımını, sosyal içermeyi ve yoksullukla mücadeleyi iyileştirmek.
78. Sosyal güvenlik reformunun uygulanması ve Sağlıkta Dönüşüm Programına desteğin
sürdürülmesi, CPS döneminde temel bir öncelik olmaya devam edecektir. Emeklilik
sistemindeki parametrik ve kurumsal değişikliklerin ve mali açıdan sürdürülebilir bir genel
sağlık sigortası sisteminin uygulamaya konulmasının, sosyal güvenlik sisteminin uzun vadeli
mali sürdürülebilirliğini iyileştirmesi ve nüfusun en hassas kesimleri için sağlık hizmetlerine
erişimi büyük ölçüde arttırması beklenmektedir. Temel sağlık hizmetlerinin sunulması ve
kamu sağlık reformları uygulamasına ve bu müdahalelerin izlenmesine ve değerlendirilmesine
yönelik Banka desteğinin CPS döneminde devam etmesi beklenmektedir. Bu müdahaleler,
sağlık hizmetlerinin maliyet-etkinliğinin artırılmasını ve sağlık hizmetlerinin halkın
ihtiyaçlarına cevap verir hale gelmesini amaçlamaktadır (örneğin, sağlık kampanyaları ve
kamu sağlığı faaliyetlerinin temel sağlık hizmetlerine entegrasyonu). Sağlık reformları da
dahil olmak üzere sosyal güvenlik reformlarının uygulanmasına, kalkınma politikası kredisi
bağlamında verilen destek sürdürülecektir ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’na destek olarak
ikinci bir yatırım operasyonu - muhtemelen SWAp şeklinde- gerçekleştirilecektir. Emeklilik
sistemi ile ilgili teknik yardımın devam ettirilmesi, sağlık sektörü reformu ile ilgili tamzamanında politika notları (muhtemelen genel sağlık sigortasının etkisi ve sağlık
reformlarının sağlık hizmetlerinin eşitliği, verimliliği ve kalitesi üzerindeki etkilerinin
değerlendirmesini de içerecek şekilde) ve WBI’nın sağlık reformu programının devam
ettirilmesi kredinin yanında tamamlayıcı bir rol oynayacaktır. IFC’nin özel sektör tarafından
daha fazla sağlık hizmeti sunulmasını desteklemeye devam etmesi beklenmektedir. Sağlık
sektöründeki geçmiş deneyimlerine dayalı olarak, IFC aşağıdaki alanları desteklemeye
odaklanacaktır: (i) ulusal ölçekte sağlık hizmet sunucusu olmayı planlayan ya da bu alandaki
yurt içi veya yurt dışı operasyonlarını genişletmeyi planlayan şirketler, (ii) uzmanlaşmış
mükemmeliyet merkezleri kurmayı amaçlayan şirketler ve (iii) toptan satış yaklaşımı ile yerli
bankalar ile işbirliği yapacak küçük hastaneler ve klinikler.
79. Rekabet gücünün ve istihdamın artırılmasında becerilerin sahip olduğu kritik önem
ve eşitsizliklerin azaltmasında oynadığı rol göz önünde alındığında, eğitim CPS’nin
önemli bir unsuru olacaktır. Orta Öğretim Projesi uygulamasının, Hükümetin orta
öğretimde net okullaşma oranının önemli ölçüde yükseltilmesi, müfredat güncelleme, bilgi ve
iletişim teknolojilerinin etkin kullanımını sağlama ve öğretmenlerin niteliklerini geliştirme
yoluyla orta öğretimin kalitesinin yükseltilmesi yönündeki stratejik hedeflerine katkı
sağlaması beklenmektedir. Kısa bir süre önce tamamlanan ve eğitimin tüm seviyelerini
kapsayan önemli bir analitik çalışmaya dayalı olarak, Banka talep üzerine teknik yardım
sağlamaya hazırdır. Planlanan yeni sektör çalışması muhtemelen erken çocukluk gelişimi,
eğitimde eşitlik, yüksek öğretimin finansmanı ile mesleki ve teknik yüksek öğretim gibi
konular üzerine odaklanacaktır. Bu sektör çalışmalarında, Banka kilit paydaşlar olarak
gençlerin de katılımını sağlamayı planlamaktadır. Gençliğin sosyal gelişimi ve
katılımcılığının artırılmasına yönelik JSDF hibesi (Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yoluyla
uygulanmaktadır) ve Gençliğin Sesi Grubu (üç yıldır Banka tarafından desteklenen bir gençlik
grubu) aracılığıyla kurulan bağlantılar, gençlerin katılımcılığı için bir girdi olarak
kullanılabilir. İşbirliği içerisinde Analitik ve İstişari Çalışmalar (AAA) yapılması, analiz
bulgularının ve sonuçlarının derin bir şekilde değerlendirilmesi ve politika seçenekleri
hakkında geniş kapsamlı diyalog sağlanması eğitim sektöründe özellikle önemli olabilir.
Gerek politika gerekse yatırımların uygulanması esnasında ortaya çıkabilecek kapasite
yetersizlikleri ve sosyal duyarlılıklar göz ardı edilmemelidir. Eğitimin Türkiye’nin geleceği
bakımından kritik önemi göz önüne alındığında, bu alan Banka’nın bilinçli olarak göreceli
yüksek bir risk almayı planladığı bir alandır.
80. Ülke İşbirliği Stratejisi eğitim sektöründe muhtemel yeni Banka finansmanı
öngörmektedir. Bu çalışmanın olası odak alanları aşağıda yer almaktadır: (i) ilkokula
başlamadan önceki okul öncesi eğitim ve erken çocukluk gelişimini de içerecek şekilde,
ilköğretim kalitesinin yükseltilmesi ile yoksul ve hassas çocukların beşeri sermayesinin
geliştirilmesi, (ii) ortaöğretimin ve teknik eğitimin geliştirilmesi ile gençler arasında yaşam
becerilerinin ve girişimciliğinin özendirilmesi yoluyla yaşam becerilerinin ve okuldan işe
geçişin iyileştirilmesi ve (iii) başta yoksullar ve işsizler olmak üzere, işgücü piyasasına yeni
girenler ve mevcut çalışanlar için, gerçek talebe dayalı olarak, yeterlilik-bazlı bir beceri
geliştirme sisteminin oluşturulması. Finansman araçları, SWAp’lar yoluyla temin edilecek
geleneksel kredilerden olası bir Kalkınma Politikası Kredisine kadar çeşitlilik gösterebilir.
IFC, yüksek öğretim seviyesinde kaliteli özel eğitimi desteklemeye devam etmeyi
planlamaktadır; bunun yanı sıra özel sektörün ihtiyaçları ile daha uyumlu mesleki ve teknik
eğitime de destek verebilir. Bu bağlamda, özel üniversitelerin kurulması ve üniversite öğrenci
kredilerinin uygulamaya konulması için finansman sağlamayı IFC önümüzdeki dönemde
dikkate alacaktır.
81. Yoksulluğun ve eşitsizliğin azaltılması ve sosyal içermenin teşvik edilmesi, Hükümet’in
Kalkınma Planı’nda açıkça ifade edilen hedeflerdir. Banka, büyük ölçekli bir program amaçlı
Analitik ve İstişari Çalışma (AAA) yoluyla, kamu kurumları ile de ortak bir şekilde çalışarak,
Hükümete bu hedefler yönündeki çabalarında eşlik etmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmada,
Hükümet ve Banka, sosyal yardım ve refah politikası ile ilgili politika seçeneklerini ve aynı
zamanda ekonomik büyümenin faydalarının paylaşılmasına –yani ekonomik büyümenin
yoksuldan yana ve adil olmasına- yönelik seçenekleri birlikte geliştirecektir. Bu program
amaçlı çalışmanın önemli bir bölümü de, büyük olasılıkla aktif istihdam politikalarına ve
ekonomik yönden kırılgan grupların topluma katılımının artırılmasına yönelik seçeneklerin
araştırılmasına ayrılacaktır. Bu analitik çalışma, CPS döneminin ileri aşamalarında, işgücü
piyasasının aktif hale getirilmesi ile dezavantajlı ve kırılgan grupların işgücü piyasasına tam
katılımının kolaylaştırılması üzerine odaklanan bir sosyal koruma projesinin hazırlanmasına
yol açabilir.
Metin Kutusu 3: Türkiye’de WBI: Entegre bir Çok Yıllı Kapasite Geliştirme Programı
WBI Türkiye’de seçici bir yaklaşım takip etmekte ve Banka’nın Türkiye’nin kalkınma hedeflerini
destekleyen analitik ve finansman hizmetlerini tamamlayan dört alan üzerine odaklanmaktadır. Hukuk
ve Yargı Reformu programı, Hükümet’in kamu sektöründe idari yönetişimi iyileştirme stratejisini
desteklemektedir. Banka’nın İstanbul Deprem Riskini Azaltma ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) ile
bağlantılı olan ve İstanbul Belediye Altyapı Projesini desteklemesi beklenen WBI Afet Risk Yönetimi (DRM)
programı, üniversitelerin ve belediyelerin kendilerine göre uyarlanmış DRM öğretim materyallerini kullanma
ve DRM hakkında kapsamlı politikalar formüle etme kapasitesinin güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadır.
WBI’nın, diğer AB üye devletlerinin liderlerini ve uygulayıcılarını AB’ye uyum için gereken reformların
tasarımındaki ve uygulamasındaki deneyimlerini paylaşmaları için bir araya getirdiği AB’ye Katılım Liderlik
Desteği programı, bilgi paylaşımının gücünden yararlanmaktadır. Sağlık Reformu programı, Banka’nın
Sağlıkta Dönüşüm Projesinin bileşenlerinden birisinin (Hıfzısıhha Okulunun Güçlendirilmesi) başarılı bir
şekilde uygulanmasını sağlamıştır. Programın amacı, Hıfzısıhha Okulunun, sağlık sisteminin geliştirilmesinde
sürekli eğitim için bir mükemmeliyet merkezi haline gelmesi amacıyla desteklenmesidir.
Bu çok yıllı kapasite geliştirme programları aşağıdaki sonuçları vermiştir: (i) politika reformlarını
uygulamak için güçlendirilmiş kurumlar, (ii) daha iyi eğitilmiş uygulayıcılar, (iii) Türkiye’de kapasite
geliştirme çalışmalarının sürdürülebilirliğini sağlayan daha geniş bir eğitmen kadrosu ve (iv) Türkiye ve diğer
AB üye devletlerinin liderlerinin akranlar arası bilgi paylaşımı. WBI ayrıca, Türkiye’nin Ulusal Kalkınma Planı
hazırlama alanındaki deneyimlerini Bosna-Hersek Hükümet yetkilileri ile paylaşmasını sağlamış; Türkiye’nin
Göç konusundaki deneyimlerini Rusya’yla ve afet risk yönetimi ile ilgili deneyimlerini ise Hindistan’la
paylaştığı diğer Güney/Güney bilgi değişimlerinde kolaylaştırıcı rolü oynamıştır.
2009 Mali Yılında, WBI Ülke İşbirliği Stratejisindeki yeni odak alanlarını desteklemeye başlayacaktır.
Yeni programlar arasında şunlar bulunmaktadır: (1) istihdam yaratmada iyileşme sağlanması için gereken
bilgiye dayalı bir ekonomideki reformları desteklemek amacıyla Eğitim; (ii) Banka’nın politika diyalogu
doğrultusunda kamu-özel sektör ortaklığını (PPP) geliştirilmesi için gereken politika ortamının, düzenleyici ve
kurumsal ortamların oluşturulabilmesi amacıyla PPP kuruluşlarına bilgi transferini ve uygulamalı teknik
yardımı desteklemek için, PPP; ve (3) daha iyi bölgesel kalkınmaya yönelik güvenliği arttırmayı, hassas
grupların kırılganlığını ve aşırı yoksulluğu azaltmayı amaçlayan Sosyal Koruma ve Risk Yönetimi kapasitesi
geliştirmek. WBI, CPS dönemi boyunca Yargı Reformu ve Afet Risk Yönetimi programlarını devam ettirmeyi
planlamaktadır.
c) Yüksek Kaliteli Kamu Hizmetlerinin Etkin Sunumu
82. Bu eksen kapsamındaki temel hedefler şunlardır:
•
•
•
•
•
•
•
Kamu harcamalarının etkinliğini artırmak
Kamu harcamaları yönetiminin etkinliğini artırmak
Kamu sektöründe yönetişimi güçlendirmek
Bölgesel farklılıkları azaltmak
E-Devlet’i uygulamaya koymak
Kamu hizmetlerinin yerel düzeyde sunumu iyileştirmek
Çevre korumayı, acil durumlara hazırlığı ve afet yönetimini güçlendirmek
83. Banka’nın kamu sektörü reformlarının devam ettirilmesini destekleme bağlamında
Türkiye ile ortaklığının, CPS’nin kilit bir bileşeni olması beklenmektedir. CPS
kapsamında kamu sektörü reformuna yönelik Banka danışmanlık hizmetleri ve finansmanı,
Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomik büyüme nihai hedefi doğrultusundaki güçlü kamu idaresi
ve yönetişimi ile gelişmiş kamu hizmet sunumu ve sosyal koruma hedeflerine katkıda
bulunmaya devam edecektir. CPS programı, Program Amaçlı Kamu Sektörü Kalkınma
Politikası Kredisi (PPDPL) serisi kapsamında kalkınma politikası kredisi (DPL) finansmanına
devam edilmesini öngörmektedir. PPDPL, aşağıdaki amaçlara yönelik Hükümet programını
desteklemektedir: (i) mali harcamaların kalitesinin yükseltilmesi, (ii) kamu yatırım programı
(KYP) ve kamu yatırım programının finansmanına yönelik alternatif finansman
mekanizmaları –PPP gibi- da dahil olmak üzere, kamu harcamaları yönetiminin verimliliğinin
artırılması, (iii) kamu sektörü yönetişiminin iyileştirilmesi, (iv) bölgesel farklılıkların
azaltılması ve (v) yerel düzeyde kamu hizmetleri sunumunun iyileştirilmesi. CPS döneminde
PPDPL kredilerinin aşağıda konulara odaklanması muhtemeldir:
•
Büyümenin sürdürülebilirliğini sağlamak ve karmaşık ve dinamik bir dış
ortamdan kaynaklanan riskleri azaltmak amacıyla, Türkiye’nin 2001 krizinden
sonraki toparlanmasını ve hızlı büyümesini sağlayan makroekonomik-mali
çerçevenin desteklenmesi.
•
Sosyal güvenlik sistemi açığının azaltılması, uzun vadeli mali sürdürülebilirlik
için sistemin reformun uygulanması, sosyal güvenlik kurumunun kapasitesinin
güçlendirilmesine yönelik idari reformun uygulanması, sağlık harcamaları
üzerindeki baskıyı kontrol altına almak amacıyla verimlililik artırıcı ve maliyet
tasarrufu sağlayıcı önlemlerin uygulanması yoluyla mali harcamaların
kalitesinin yükseltilmesi.
•
Türkiye’de kamu harcama yönetimi sistemindeki önemli gelişmelere güçlü bir
temel teşkil eden kamu mali yönetim ve kontrol kanunun devam eden
uygulamasına destek sağlanması.
•
Bölgesel farklılıkları azaltmaya, yerel yönetimleri ve İller Bankası aracılığıyla
yerel yönetimlerin finansman yapısını iyileştirmeye ve yargı sistemini
iyileştirmeye yönelik eylemler yoluyla, kamu sektörü idaresindeki ve
yönetişimindeki gelişmelerin desteklenmesi.
84. Türkiye’de kadastro ve yargı sistemi reformu önemli bir önceliktir. Daha iyi bir arazi
değerlemesi ve vergilendirmesi ile kentsel kalkınma için arazi idaresi otomasyonuna yönelik,
yatırım kredisi yoluyla bir Banka finansmanı öngörülmektedir. Yargı reformuna yönelik olası
finansman desteği, 2009 MY için planlanan analitik çalışma esas alınarak kararlaştırılacaktır.
Kamu sektörü reformlarına temel oluşturan ve bu reformları destekleyen AAA programı
kapsamında; özel olarak kamu sektörü reformu üzerinde odaklanan son CEM (Ülke
Ekonomik Memorandumu) ve PER (Kamu Harcamaları İncelemesi), IDF hibesi ile
desteklenen teknik yardım ve yargı reformuna yönelik bir WBI programı, mali yerelleşme
üzerine çalışma, Türk sivil toplumunun yerel yönetişimdeki rolünü güçlendirmeye yönelik bir
JSDF hibesi yer almaktadır. Hibe, daha fazla şeffaflık ve hesap verebilirlik yoluyla katılımcı
karar vermenin, yerel olarak sağlanan kamu hizmetlerine daha iyi erişim ve daha yüksek
hizmet kalitesi sağlayabileceği inancına dayanmaktadır. Bölgesel kalkınma ve mali adem-i
merkezileştirme üzerine ilave AAA çalışması öngörülmektedir; ayrıca CPS döneminin ikinci
yarısında yeni bir PER çalışması gerçekleştirilebilir.
85. Rekabet gücünün artırılabilmesi, yerel düzeyde daha iyi hizmet sunumu ve çevresel
sürdürülebilirlik için, belediye altyapısının geliştirilmesi gereklidir. Bu alandaki faaliyet
grubu, büyükşehir belediyeleri ve mali açıdan daha zayıf olan küçük ve orta büyüklükteki
belediyeler için yeni krediler içerecektir. Yerel yönetimler finansman alanında, IFC ticari
kreditörlerin belediyelerin finansmanına daha fazla katılımını sağlama konusunda Hükümet’i
desteklemeyi, mevcut sınırlı kalkınma kaynakları havuzunu desteklemeyi, ikinci kademe
belediyelerin finansmana erişimini kademeli olarak artırmayı ve yerel kredi değerlendirme
kapasitesi oluşturmayı; aynı zamanda da şu anda belediye finansman piyasasında hakim olan
kamu sektörü bankalarının ticarileştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. CPS
ayrıca, devlet garantisi bulamayan finansman sağlayan ortak WB-IFC Yerel Finansman
Kaynağını kullanma olasılığı ile PPP’ler için sunulabilecek potansiyel WBG desteği
olasılığının daha fazla araştırılmasını da öngörmektedir. IFC, risk paylaşımı veya başka
düzenlemeler yoluyla, ilgili yerel finans kuruluşları ile işbirliği içinde, yereldeki güvenilir
kuruluşlarından oluşan daha geniş bir pazara erişim için bir toptan satış yaklaşımı
geliştirmeye çalışacaktır.
86. Son olarak CPS, Banka’nın çevre koruma, acil durum hazırlık ve afet yönetimi
faaliyetlerinin güçlendirilmesi çalışmalarına katılımının devam etmesini öngörmektedir.
Banka, Ülke Destek Değerlendirmesinde yer alan tavsiyeler ile tutarlı olarak, yetkililerin
belirli talep ve ilgilerine cevap veren bir şekilde ve başta Avrupa Komisyonu olmak üzere
diğer kaynaklardan sağlanan yardımları tamamlayıcı olarak, çevre koruma çalışmalarına
katılımını yoğunlaştırmaya hazırdır.
•
Türkiye, Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Kullanımının Azaltılması
(ODS-2) Projesi kapsamında, kullanımda olan metil bromid 2010 hedefinden
önce tamamen kaldırmıştır. Banka ve Türkiye, bu başarıyı temel alarak,
hidrokloroflorokarbonların (HCFC) kullanımını kademeli olarak kaldırmayı
hedefleyen ODS-3 projesini başlatmayı düşünmektedir.
•
Devam eden ve gelecek için planlanan belediye altyapı yatırımları, su temini,
atık su ve katı atık yönetimi ve yenilenebilir enerji yatırımlarını destekleyen
operasyonlar üzerine odaklanmaktadır.
•
Ülke İşbirliği Stratejisi, CPS döneminin ikinci yarısında, arazi bozulması ve
toprak kaybı gibi ciddi sorunlardan etkilenen dağlık kırsal su toplama
alanlarındaki yoksul topluluklara daha iyi kırsal hizmet sunumunu
destekleyecek olan çevre ve doğal kaynak yönetimi projesi için yeni Banka
finansmanı öngörmektedir. Bu çalışmalar, uzak kırsal alanlarda arazi
rehabilitasyon çabaları ve gelir getirici faaliyetler ile birlikte, daha önceki
yatırımlardan çıkarılan bir takım dersler sayesinde, uygulamaları havza
seviyesine çıkarmaya odaklanacaktır.
•
GEF tarafından finanse edilen Akdeniz Yatırım Fonu gibi ilave finansman
kaynakları ile bu yatırımlar tamamlayıcı olarak desteklenebilir.
•
GEF IV Kaynak Artırımından sağlanan fonlar kullanılabilir durumdadır
Türkiye, Zehirli Kalıcı Organik Kirletici (POP) stokunu yönetmek ve azaltmak
amacıyla Stockholm POP Sözleşmesini imzalaması halinde, Küresel Çevre
Fonu (GEF) desteği alabilecektir.
•
Hükümet’in talebine bağlı olarak, Banka, büyük bir doğal afet durumunda
yapılacak kamu harcamaları için acil durum/sigorta afet finansmanı gibi
yenilikçi araçlar da dahil olmak üzere, acil durum hazırlık (örneğin binaların
depreme karşı güçlendirilmesi) ve afet yönetimi çalışmalarına yönelik yeni
finansman sağlamaya hazırdır. Türkiye, risk azaltma yatırımlarına yönelik
sektör çalışması ve proje hazırlığı için, Afet Etkileri Azaltma ve Yeniden
Yapılanma Küresel Fonu’ndan teknik yardım almaya uygundur.
•
Son olarak, Türkiye, Güneydoğu Avrupa Afet Riski Azaltma ve Adaptasyon
Programı kapsamında diğer ülkelere afetle mücadele ve etki azaltma
kapasitelerini oluşturmaları için yardım sağlamada bölgesel bir lider olma
potansiyeline sahiptir.
F. Diğer Kalkınma Ortakları ile Birlikte Çalışmak
87. Makroekonomik izleme ile birlikte, kamu sektörü ve finans sektörü reformlarına
odaklanan alanlarda IMF ile işbirliği devam edecektir. Kamu sektörü yönetimi ve
yönetişimi konusundaki çalışma mali disiplini korurken kamu harcaması yönetim sisteminin
güçlendirilmesini amaçlamıştır. Gelirler politikası, acil gelir ve harcama önlemleri ve bütçe
izlemesi gibi, mali uyumlaştırma için gereken kısa vadeli önlemler konusunda önderliği IMF
yapmıştır. Banka ise, orta vadeli kamu harcama yönetimi stratejisi, kamu yatırım programının
rasyonelleştirilmesi, kamu ihale reformu, muhasebe reformu ve kamu borç yönetimi gibi
konularda Hükümet’e sağlanacak yardıma önderlik etmiştir. Bu işbirliği, sağlık
harcamalarının kontrol altına alınması da dahil olmak üzere özellikle sosyal güvenlik reformu
alanında güçlü olmuştur. Finans sektörü ile ilgili olarak, gerek IMF gerekse Banka bankacılık
denetiminin güçlendirilmesini ve kamu bankalarının özelleştirilmesini desteklemiş olup; ortak
bir Mali Sektör Değerlendirmesi (FSAP) kısa bir süre önce tamamlanmıştır. Kamu sektörü ve
finans sektörü reformları alanlarında IMF ile işbirliğinin devam etmesi beklenirken, 10 milyar
ABD$ tutarındaki üç yıllık Stand-By Düzenlemesi süresi 2008 ilkbaharında sona erecektir.
Türkiye’nin gelecekte IMF ile ilişkisinin şekli ,yetkililer tarafından henüz
kararlaştırılmamıştır.
88. Türkiye’nin AB’ye katılım süreci ile gerek hibe olarak gerekse AYB aracılığıyla
sağlanan önemli miktardaki AB mali yardımı nedeniyle, AB Türkiye’nin özellikle
önemli bir kalkınma ortağı konumundadır. AB’nin Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA)
miktarının 2007-2010 döneminde 2,25 milyar Euro’ya (3,31 milyar ABD$) ulaşması
beklenmektedir. AB bu yardım kapsamında aşağıda belirtilen alanlarda destek sağlayacaktır:
(i) kurum oluşturma ve sınır ötesi işbirliği, (ii) bölgesel kalkınma, (iii) insan kaynaklarının
geliştirilmesi ve (iv) kırsal kalkınma. Banka ve AB yardımlarının programlanması düzenli
olarak koordine edilmekte; eğitim ile yönetişim de dahil olmak üzere kamu ve finans sektörü
reformları ortak bir stratejik gündem kapsamında ele alınmaktadır. AYB, özellikle ulaştırma,
KOBİ finansmanı ve enerji alanlarında, gerek kamu sektörü gerekse özel sektör için önemli
bir uzun vadeli finansman kaynağı olmuştur. Belediye altyapısı, çevre, deprem riskinin
azaltılması ve sosyal sektörler alanlarında ortak finansman olanaklarının ortaya çıkması
muhtemeldir. İki kurumun karşılaştırmalı üstünlüklerini ve belirli ortak finansman olanakları
da dahil olmak üzere birbirlerini tamamlayabilecekleri alanları tespit etmek bakımından,
Hükümet ve AYB ile diyalogun devam ettirilmesi önemli olacaktır.
89. Banka, Birleşmiş Milletler (BM) sisteminin üyeleri ile daha yakın çalışmaya
başlamıştır. Özellikle sosyal sektörlerde (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu –
UNICEF, Dünya Sağlık Örgütü –WHO) ve yoksulluğun azaltılması ile yerel kalkınma/katılım
alanlarında (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı –UNDP), BM sistemi ile güçlü ortaklık
kurulmuştur. Banka, BM gençlik tematik grubuna başkanlık etmiştir ve bu alanda öncü bir rol
oynamaya devam edecektir; Banka ve BM cinsiyet ile ilgili konularda da birlikte
çalışmaktadır. Başta UNDP olmak üzere, UN kuruluşları ile olası başka alanlarda operasyonel
işbirliği fırsatları da araştırılmaktadır.
90. Avrupa Birliği, BM kuruluşları, IMF ve Dünya Bankası Grubu’na ek olarak, İslam
Kalkınma Bankası ve Montreal Protokolü Türkiye’ye önemli kalkınma desteği
sağlamaktadır. Ayrıca Fransa, Almanya, Japonya, Kore, Hollanda, İspanya, İsviçre, Birleşik
Arap Emirlikleri, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi bazı ülkeler de ikili ilişkiler
düzeyinde destek sağlamaktadır. Bu desteklerin çoğunluğu altyapı ile sürdürülebilir sosyal ve
çevresel kalkınma üzerine odaklanmaktadır. Ek-2’de başlıca kalkınma ortaklarının Türkiye’ye
yönelik faaliyetlerine ve desteklerine genel bir bakış sunulmaktadır.
Metin Kutusu 4: CPS - Sivil Toplumla İstişare
Yeni CPS ile ilgili olarak sivil toplum temsilcileri ile İstanbul’da bir istişare toplantısı
gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda yapılan gözlemlere göre sivil toplum temsilcilerinin talepleri şunlar olmuştur:
(i) STK’lara doğrudan destek mekanizmaları yoluyla sivil toplum ile daha güçlü finansal ve kurumsal işbirliği,
(ii) Türkiye’deki STK’ların güçlendirilmesine yönelik kapasite geliştirme önlemleri üzerinde daha fazla
durulması, (iii) eğitim, işgücü, toplumsal cinsiyet, sosyal hizmetler, gençlik, göç ve şeffaflık sorunlarına
Banka’nın daha fazla eğilmesi, (iv) engellilere yönelik eğitim programları, erken çocukluk gelişimi, kadınlara
yönelik toplumsal cinsiyet eşitliği ve girişimcilik programları ile gençlere yönelik beceri geliştirme programları
da dahil olmak üzere, özel eğitim ihtiyaçları üzerinde daha fazla dikkatle durulması, (v) sivil toplumun sosyal
sektörlerde daha fazla rol almasının savunulması ve STK’lara proje uygulamasının her aşamasında istişari bir
rol verilmesi ve (vi) bir proje yoluyla veya yeni oluşturulacak bir STK istişare organı yoluyla STK’lara yönelik
destek mekanizmasının oluşturulması.
G. Banka Finansmanı
91. Ülke İşbirliği Stratejisi, 2008/11 Mali Yıl dönemi için 6,2 milyar ABD$’ni bulan yeni
taahhütlere eşdeğer bir Banka finansmanı öngörmektedir ve kalkınma politikası
kredilerinin (DPL) payının yüzde 50 civarında olması beklenmektedir. Banka
finansmanının bu seviyelere ulaşması durumunda - Türkiye’nin geçmişteki kredi kullanım ve
amortisman takvimleri de dikkate alındığında- 2007 MY dönem sonu ile 2011 MY dönem
sonu arasında, Banka’nın Türkiye’nin Banka nezdindeki yükümlülüklerini en fazla 4,5 milyar
ABD$ kadar artırması beklenmektedir; bu durum gerek Türkiye Hükümeti’nin Banka
finansmanı için talebini gerekse IBRD’nin finansal pozisyonunu yansıtmaktadır.
92. Banka finansmanının evrelere ayrılması ve DPL ile yatırım finansmanı bileşimi
esnek olacaktır. Dolayısıyla, Banka finansmanı ön-yüklemeli, sonradan yüklemeli ya da
eşit dağılımlı olabilir; Türkiye’deki ekonomik koşullara ve Türk yetkililerin ekonomik
reform ve yatırım programının içeriğine ve bu programların uygulanma hızına bağlı
olarak, Kalkınma Politikası Kredilerinin payı herhangi bir yılda veya 4 yıllık CPS
döneminde beklenen yüzde ellilik ortalamayı geçebilir ya da bu seviyenin altında
kalabilir. Bununla birlikte, devamlılığın ve öngörülebilirliğin önemi göz önüne alındığında,
Banka, yetkililer ile birlikte çalışarak, Banka finansmanını CPS dönemindeki yeni
taahhütlerin geniş anlamda eşit bir dağılımı ile tutarlı bir şekilde yönetmeyi amaçlayacaktır17.
Banka finansmanının araç bileşimindeki ve evrelere ayrılma sürecindeki esnekliğin iki temel
sebebi, Türk yetkililerin tercihleri doğrultusunda, küresel finans piyasalarındaki yapısal ve
kalıcı belirsizlikler ve dalgalanmalar ile Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu hızlı
dönüşümdür. Kullanılacak finansman araçlarının seçimindeki bu esneklik, aynı zamanda
Banka Grubu’nun Orta Gelirli Ülkelere yönelik (MIC) stratejisinin uygulanması ile de
tutarlıdır18.
93. Kullanılabilecek Banka finansmanın ölçeği ve CPS dönemindeki zamanlamaları,
Banka’nın her yeni kredi taahhüdüne yönelik incelemesi ve onayı ile belirlenecektir.
Banka’nın incelemeleri güçlü makroekonomik yönetimin sürdürülmesi, finans sektörünün
istikrarı ve CPS’de yer alan üç kalkınma alanındaki ilerlemeler üzerine odaklanacaktır –bir
başka deyişle (a) rekabet gücünün ve istihdamın artırılması, (b) adil beşeri ve sosyal kalkınma
ve (c) yüksek kaliteli kamu hizmetlerinin etkin sunumu. Banka fonları Türkiye’nin bütçesinin
ve dış finansmanının sadece belirli bir kısmını oluşturmaktadır ve gerçekleşen Banka
finansmanının seviyesi büyük ölçüde diğer finansman kaynaklarının mevcudiyetine –örneğin
AYB, AB ve diğer kalkınma ortaklarından- ve Banka finansmanının finansal ve diğer
koşullarının rekabet gücüne bağlı olacaktır.
94. Banka, özellikle aşağıda belirtilen altı reform alanında sağlanacak ilerlemeyi
başlatacak kamu politikası önlemlerini inceleyerek, CPS’de yer alan üç kalkınma
alanındaki performansı, finans sektörünün istikrarını ve Türkiye’nin makroekonomik
yönetimini değerlendirecektir:
17
CPS’in başlangıcında yetkililer, 2008/09MY döneminde yılda ortalama 1,8 milyar ABD$ ‘na kadar ,
2010/11MY döneminde de yılda ortalama 1,3 milyar ABD$’na kadar, orta dereceli ön- yüklemeli bir IBRD
finansmanı öngörmektedir.
18
“Dünya Bankası’nın IBRD’ye ortak ülkeler ile çalışmalarının güçlendirilmesi” (DC2006-0014), 7 Eylül 2006,
ve “Dünya Bankası’nın IBRD’ye ortak ülkeler ile çalışmalarının güçlendirilmesi” (DC2007-0022), 9 Ekim 2007.
•
CPS dokümanında sunulan senaryo ile büyük ölçüde uyumlu ve tatmin edici
bir makroekonomik çerçevenin uygulanması yoluyla, iyi makroekonomik
politikaların devam ettirilmesi.
•
Kamu bankaları da dahil olmak üzere finans sektörünün verimliliğinin
artırılması suretiyle, finans sektörü istikrarını güçlendirmek için tasarlanmış,
iyi finans sektörü politikalarının devam ettirilmesi.
•
Yeni ticaret kanununun yasalaştırılması, gelir vergisi sisteminin daha fazla
sadeleştirilmesi/reformu ve kayıtdışı ekonomi ile mücadeleye yönelik bir
stratejinin geliştirilmesi gibi önlemler yoluyla, yatırım ortamının
iyileştirilmesi ve kayıtdışılığın azaltılması.
•
Özellikle kadınlar ve gençler için işgücü piyasasının esnekliğinin ve işgücü
piyasasına katılımın artırılmasına yönelik mevzuatın kabulü, ücret dışı işgücü
maliyetlerinin azaltılması, işlerin korunmasına kıyasla işçilerin daha fazla
korunmasını sağlayan önlemler yoluyla, işgücü piyasasının işleyişinin
iyileştirilmesi.
•
Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda revize edilmiş sosyal güvenlik ve
genel sağlık sigortası kanunun kabulü ve uygulamaya konulması, aynı
zamanda sosyal güvenlik sisteminin uzun vadeli mali sürdürülebilirliği ve
eşitliğinin korunması, yoksul ailelere yönelik yardımların devam ettirilmesi ve
yeni bir sosyal yardım kanununun kabulü gibi önlemler yoluyla,
sürdürülebilir ve daha adil bir sosyal güvenlik sisteminin uygulanması.
•
AB direktifleri ile uyumlu devlet yardımları mevzuatının yürürlüğe konması,
orta vadeli çerçeve ile tutarlı bütçe uygulaması, Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu’nun uygulanmasına devam edilmesi ve yeni Sayıştay
Kanunu’nun kabul edilmesi gibi önlemler yoluyla, kamu harcamalarının
etkinliğinin artırılması.
95. Yüksek seviyelerdeki Banka finansmanı, hem altı reform alanındaki güçlü genel
politika performansını ve ilerlemeyi –zaman içinde ve tüm alanlarda eşit ilerleme
zorunlu olmamakla birlikte- hem de Banka finansmanına yönelik yüksek talebin
devamlılığını yansıtacaktır. CPS tavanına yakın veya tavan seviyesindeki bir Banka
finansmanı; diğerlerinin yanında, sürdürülebilir cari açık, kamu borç yapısında iyileşme ve
kamu sektörü ve dış borç oranlarındaki trendler ile karakterize olan, yatırımcı güvenindeki
artışın devam etmesi ile uyumlu, güçlü bir makroekonomik çerçevenin varlığı anlamına
gelmektedir.
96. Kalkınma politikası kredisinin miktarı ve zamanlaması, Türkiye’nin CPS
dönemindeki politika ve reformları doğrultusunda, toplam Banka finansmanının
seviyesi açısından temel belirleyicilerden biri olacaktır. Banka’nın operasyonel politikası
uyarınca, uygun bir makroekonomik çerçeve, kalkınma politikası kredisi için bir ön koşuldur.
Genel anlamda güçlü politika ve reformlar ile, kalkınma politikası kredilerinin Banka
finansmanının bir aracı olarak önemli bir rol oynaması beklenmektedir; ki bu durumda
Türkiye ulaşılmak istenen ülke sonuçları bakımından önemli bir ilerleme kaydedebilir. Öte
yandan, yetersiz makroekonomik yönetim, geçmişte yapılan reformlardan geri adım atılması
ve CPS dönemi boyunca siyasi belirsizliklerin uzayarak devam etmesi gibi etkenler de bir
araya geldiğinde; yurt içindeki ve dışındaki güven azalabilir, Türkiye’nin hızlı büyüme ve
Avrupa Birliği gelir seviyesine yaklaşma yönündeki hedeflerine ilerleyişinde yavaşlamaya yol
açabilir. Böyle bir senaryoda, Banka finansmanı kalkınma politikası kredisini içermez ve CPS
döneminin sonunda riske maruz kredi tutarı yılda ortalama 500 milyon ABD$ tutarındaki yeni
taahhütlerin doğuracağı seviyeyi geçmeyecek şekilde yönetilir.
97. 2010 Mali Yılındaki CPS İlerleme Raporu. 2010 Mali Yılında İcra Direktörleri
Kurulu’na bir CPS İlerleme Raporu’nun sunulması öngörülmektedir.
H. Dış Borç Sürdürülebilirliği ve Banka’nın Kredi Bakiyesi
Şekil 5: Brüt Dış Borcun GSMH’ya Oranı
80
(P ercen t)
%
60
40
20
2007H 1
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
0
1999
98. Dış borcun GSMH’ya oranı 2001
yılındaki yüzde 77 seviyesinden 2006
yılında
yüzde
52
seviyesine
düşmüştür. 2005 yılında yüzde 47’ye
düştükten sonra, dış borcun GSMH’ya
oranı 2006 yılında yüzde 52’ye çıkmış
ve 2007 yılının ilk yarısında bu
seviyede kalmıştır; bu durum büyük
ölçüde özel sektörün dış kaynaklardan
borçlanmasına bağlı olarak gelişmiştir.
2001 sonunda yüzde 30’un altında olan
özel sektör borç stokunun toplam dış
borç stokuna oranı, Haziran 2007
itibariyle yüzde 60’ı geçmiştir (bakınız
Şekil 5).
private
sector Kamu
publicSektörü
sector and
CBRT
Özel
Sektör
ve TCMB
Not: 2007 yarıyıl değerleri, Haziran 2007 itibariyle GSMH’nın yıllık
baza çevrilmesi ile elde edilmiştir.
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, Türkiye
Kaynak: Dünya Bankası Uzmanları Projeksiyonları
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
(Percent)
99. Türkiye’nin mevcut Milli Gelir ve GSYH metodolojisi ve istatistikleri baz alındığı
takdirde, dış borcun GSMH’ya oranının 2008-2011 döneminde yukarıya doğru bir
eğilim izleyerek, 2001 yılında neredeyse yüzde 56’ya ulaşması öngörülmektedir. (bakınız
Şekil 6). Öngörülen bu eğilim, iç
Şekil 6: Brüt Dış Borcun GSMH’ya Oranı
talepteki değişim, yavaşlayan küresel
80
büyüme, yüksek petrol fiyatları ve
75
YTL’nin son zamanlardaki değer
70
kazanması gibi sebeplerle 2008 yılı
65
için cari açıkta beklenen artışı
60
yansıtmaktadır.
Ayrıca,
küresel
55
büyümedeki yavaşlama ve orta
50
45
vadede
özelleştirmelerde
yaşanabilecek gecikmeler, Türkiye’ye
DYY akışını olumsuz etkileyebilir.
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
(Percent)
100. Geçmiş yıllardaki duruma benzer şekilde, özel sektör dış borçlanmasının, 20082011 döneminde Türkiye’nin brüt dış borç stokunda öngörülen artışın temel sebebi
olması beklenmektedir. Öte yandan, kamu sektörünün bu dönemde net dış borç geri
ödemeleri yapması beklenmektedir. Son yıllardaki ekonomik büyümenin arkasında özel
sektörün bulunduğu görülmüştür ve bu büyüme özel sektörün dış borçlanmasında yaşanan
kayda değer artış ile ilişkilendirilmiştir. Diğer taraftan, özel sektörün dış borçlanmaya
güvenmesi, döviz kuru risklerine maruz kalma ihtimalini artırmıştır. Buna karşılık, şirketlerin
döviz cinsinden varlıklarındaki artış
Şekil 7: Kısa Vadeli Dış Borcun Toplam Özel Sektör Dış
ve artan ihracat gelirleri bu riski
Borç Stoku İçindeki Payı
kısmen azaltmıştır. Kısa vadeli özel
sektör dış borcunun toplam özel
80
sektör dış borcu içindeki payı 2004
75
70
yılından bu yana azalmaktadır; bu
65
durum özel sektörün şoklara karşı
60
dayanıklılığını artırmaktadır (bakınız
55
Şekil 7).
Ayrıca, Haziran 2007
50
itibariyle, kamu sektörünün dış borç
45
stokunun neredeyse tamamı orta veya
uzun vadeli olmuştur.
Kaynak: Hazine, Türkiye
101. CPS tavanına yakın yüksek
bir banka finansmanı ile, Banka’nın kredi bakiyesi yaklaşık 11,4 milyar ABD$’na
ulaşabilir. Önceki CAS dönemindeki güçlü Banka kredi programı Türkiye’nin IBRD’ye olan
kullanılmış ve ödenmemiş yükümlülüklerinde (DOD) bir artışa yol açmıştır. DOD tutarı
yaklaşık 5,4 milyar ABD$ seviyesinden yaklaşık 6,9 milyar ABD$19 seviyesine yükselmiş ve
bu rakam IBRD’den kredi alan ülkeler arasında Türkiye’yi en yüksek yükümlülüğe sahip
ülkelerden birisi haline getirmiştir.
IV. RİSKLER
102. Türkiye’nin ekonomik programı ve Banka Grubu desteği göz ardı edilemeyecek
riskler barındırmaya devam etmektedir. Bazı riskler, reformların uygulanmasına devam
edilmesi ve Banka finansmanının buna göre yöneltilmesi yoluyla azaltılabilir. Diğer riskler ise
Türkiye’nin ve Banka’nın kontrolü dışındadır. Başlıca risk faktörleri arasında şunlar
bulunmaktadır: (i) siyasi ekonomik riskler, (ii) dış kırılganlıklar, (iii) doğal afet riskleri ve (iv)
uygulama riskleri.
103. Siyasi ekonomik riskler. 2007 yazında, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisinin genel
seçimlerdeki ve cumhurbaşkanlığı seçimindeki zaferinden sonra, siyasal belirsizlik büyük
ölçüde azalmıştır. Yeni Hükümet reformlara kararlılıkla devam etmesi yönünde güçlü bir
yetki almıştır. İpotekli konut finansmanı kanununun kısa bir süre önce yürürlüğe girmesi ve
sosyal güvenlik reformuna yönelik devam eden çabalar, yetkililerin reformları devam ettirme
yönündeki kararlılığını göstermektedir. Bunların dışında kalan siyasal risklerden en önemlisi,
anayasa değişikliği süreci ve Irak’la yaşanan sınır sorunları ile ilgilidir. Siyasal ekonomi
risklerini azaltan önemli faktörlerden birisi, bütün iniş ve çıkışlara rağmen, siyasal ve
ekonomik reformların arkasındaki büyük bir birleştirici güç olarak duran ve durmaya devam
etmesi beklenen AB’ye katılım çapasıdır. Banka açısından, başlıca risk azaltıcı faktör,
Banka’nın reform eylemlerini desteklemesine olanak sağlayan, genellikle tek dilimlik
kalkınma politikası kredisi şeklindeki programlı serilerin kullanımıdır.
19
02TY - 06TY
104. Dış kırılganlıklar. Türkiye, sahip olduğu yüksek cari açık ve volatil durumdaki
uluslararası sermaye akışlarına bağlılığından dolayı, yatırımcıların algılayışlarındaki
değişikliklere karşı kırılganlığını korumaktadır. Türk varlıklarının yüksek getirisi, yüksek
miktarlardaki uluslararası akışları ülkeye çekmiştir. Türk varlıklarına yönelik yatırımların
içinde yabancı yatırımcının yüksek bir paya sahip olması, ekonomiyi küresel risk iştahının
doğurduğu değişikliklere karşı daha kırılgan hale getirmiştir.
• Türk ekonomisi 2006 yılından bu yana birkaç şoku atlatmayı başarmıştır; bu durum
ekonominin direncinin arttığını göstermektedir. Türk piyasalarının Mayıs-Haziran 2006,
Şubat 2007 ve Nisan 2007’deki finans piyasalarındaki dalgalanmadan ve ABD’deki “subprime” ipotekli konut finansmanı piyasası zararlarının yol açtığı son piyasa
dalgalanmalarından nispeten hızlı bir şekilde kurtulması, ekonominin bu gibi şoklara karşı
dayanıklılığının artığını göstermiştir. Bununla birlikte, bu şokların iç piyasalardaki etkisi
göz ardı edilmemelidir, ki bu da Türkiye’nin dış şoklara karşı kırılganlığının devam ettiğini
göstermektedir. Küresel likidite koşullarında meydana gelebilecek değişiklikler ve yükselen
piyasalardaki risk iştahı önemli birer dış risk faktör olmaya devam etmektedir.
• Son beş yılda temel kırılganlık göstergelerinde iyileşme meydana gelmiştir; ancak
Türkiye’nin hala nispeten yüksek olan kamu borç stoku ve dezenflasyon sürecinde son
zamanlarda yaşanan yavaşlama, daha fazla iyileşme sağlamanın önemini
vurgulamaktadır. Bölüm I.B, I.C ve III.H’de belirtildiği gibi, (i) borçlanma maliyeti
düşmüştür, (ii) yıllık enflasyon oranı keskin bir şekilde düşmüştür, (iii) kamu borcunun
kompozisyonunda ve vade yapısında iyileşme sağlanmıştır, (iv) borç yönetimi uygulamaları
güçlenmiştir ve (v) kamu borcunun GSMH’ya oranı kayda değer biçimde düşmüştür.
• Türkiye’nin önemli düzeydeki döviz rezervi ve esnek döviz kuru rejimi, sermaye
hareketleri ile ilgili riskleri azaltmaktadır. Merkez Bankası’nın döviz rezervleri Kasım
2007 itibariyle 19,8 milyar ABD$’dan 75 milyar ABD$’na çıkmıştır. Rezervler, 2006
yılındaki brüt dış finansman gereksiniminin yüzde 55’i temsil etmiştir ve Türkiye’nin
2007’nin ilk yarısındaki kısa vadeli dış borcunu aşmıştır. Türkiye’nin esnek döviz kuru
rejimi,piyasalarda dalgalanma yaşandığı dönemlerdeki çıkışların hızının kesilmesine
yardımcı olmuştur.
• Brüt dış finansman gereksinimlerinin 2007-2010 döneminde de, son yıllardaki gibi
yüksek seviyelerde olacağı – GSYH’nın yaklaşık yüzde 20’sine denk geleceği öngörülmektedir. Yabancı yatırımcıların Türk varlıklarına yoğun ilgisi devam etmesi
sebebiyle, şu anda Türk ekonomisinin dış finansman gereksinimini karşılamada zorluk
çekmesi beklenmemektedir. Örneğin, yabancıların hisse senedi mevcudu Ağustos – Aralık
2007 döneminde 5,9 milyar YTL (3,6 milyar ABD$) miktarında bir artış göstermiş ve
böylece borsadaki payları Aralık 2007 itibariyle yüzde 72,2’ye ulaşmıştır. Kısmen düşen
faiz oranlarından ve 2008 yılında ekonomik büyümede hızlanma beklenmesinden dolayı,
yabancı yatırımcıların Türk hisselerine yönelik iştahının orta vadede devam etmesi
beklenmektedir. Ayrıca, özelleştirmenin devam edeceği varsayıldığında, DDY girişleri de
orta vadede güçlü olacaktır.
• 2001 yılında yüzde 77 seviyesinden inen dış borcun GSMH’ya oranının, 2007 yılı için
tahmin edilen yüzde 50 seviyesinden 2011 yılında yüzde 56’ya çıkması beklenmektedir; bu
oran 2008 yılında karşılaşılacak yüksek cari açığı yansıtmaktadır. İhracat artışının canlı
olması beklendiğinden, cari açığın 2009 yılından itibaren düşmeye başlaması ve dış borcun
GSMH’ya oranının
beklenmektedir.
CPS
döneminin
sonunda
istikrara
kavuşmaya
başlaması
• Tatmin edici makroekonomik performansın korunması ve yapısal reformların devam
ettirilmesi, dış finansman risklerini azaltmada kilit rol oynayacaktır. Bu durum, piyasa
iştirakçilerine Türkiye’deki temellerin sağlam olduğu sinyalini verecek ve böylelikle
yüksek dış finansman ihtiyaçları ile ilgili riskleri azaltacaktır. Hükümet, 10 Ocak 2008
tarihli Eylem Planında, güçlü mali disiplini devam ettirme, enflasyon hedeflemesi, esnek
döviz kurları ve genel makroekonomik istikrar konusundaki kararlılığını tekrar etmiş ve bu
arada halen kabul edilmemiş olan Sosyal Güvenlik Reformu’nun uygulanması da dahil
olmak üzere yapısal reformları derinleştireceğini ifade etmiştir. Türk yetkililer, kamu ve dış
finansman ile borçlanma ilgili gelişmeler de dahil olmak üzere makroekonomik gelişmeleri
yönetmeye devam ederken, Banka da buna göre gelişmeleri yakından izleyecektir.
105. Doğal afet riski. Türkiye başta deprem olmak üzere doğal afetlere karşı en hassas
ülkelerden birisidir. Nüfusun yüzde 80’inden fazlası deprem, sel ve toprak kayması gibi doğal
afet riski yüksek yerlerde yaşamaktadır. Bu alanlar aynı zamanda GSYH’nın tahmini olarak
yüzde 83’ünü oluşturmaktadır. 1992’den bugüne dek, Türkiye Richter ölçeğine göre 5,0
şiddetinde veya daha şiddetli 130 deprem yaşamıştır. Bu depremler toplamda 80,000’dan
fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına, 450,000 binanın da ağır şekilde hasar görmesine yol
açmıştır. 1999 yılındaki Marmara Depremi tek başına 17,000 kişinin hayatını kaybetmesine,
200,000 kişinin evsiz kalmasına yol açmış ve yaklaşık 2,2 milyar ABD$ tutarında bir mali
yük doğurmuştur. Ulusal ve yerel düzeyde afete hazırlık ve afetle mücadele çalışmalarının
daha güçlü biçimde koordine edilmesi ve yapı mevzuatlarının daha yaygın bir şekilde
uygulanması, doğal afet etkilerinin azaltılmasına önemli bir katkıda bulunacaktır.
106. Uygulama riskleri. Hükümet’in Dokuzuncu Kalkınma Planı’nı destekler nitelikteki
Ülke İşbirliği Stratejisinin uygulanması için, reform programı üzerinde sosyal görüş birliği ve
yeterli kurumsal kapasite gerekmektedir. Reform programının birçok unsurunun –örneğin
sosyal güvenlik sistemi reformu, yönetişim, eğitim ve hizmet sunumunun yerelleştirilmesikarmaşıklığı ve doğuracağı sosyal etkiler sosyal ortaklar arasında bir görüş birliği
oluşturulmasını gerektirmektedir; ancak bu durum zaman almakta ve kaçınılmaz olarak bir
takım ödünlere yol açmaktadır. Bununla birlikte, bu süreç izlenmediği takdirde, reformların
uygulanması aşamasında sorunlar ortaya çıkacaktır. Banka tarafından desteklenen proje
hazırlık faaliyetleri ve analitik çalışmalar, bir diyalog platformu sağlayabilir ve kilit reformlar
üzerinde görüş birliği oluşturulmasına ve bu konulardaki uluslararası deneyimlerin
paydaşlarla paylaşılmasına yardımcı olabilir. Özellikle de Banka tarafından finanse edilen
projelerin daha çok ülke sistemlerine dayanmalarından dolayı, politika ve projeleri
uygulamaya yönelik kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi de gerekecektir. Kamu sektöründe
Banka tarafından desteklenen reformlar ile ülke sistemlerinin yönetişim, kurumların mali
denetimleri, operasyonlar kapsamındaki teknik yardımlar ve belirli alanlardaki IDF hibeleri
açısından güçlendirilmeye devam etmesi, bu risklerin azaltılmasına yardımcı olacaktır.
V. SONUÇ
107. Büyüklüğü ve bölgesel güç olarak oynadığı rol itibariyle Türkiye’nin ekonomik
kalkınması küresel öneme sahiptir. Türkiye beş yıllık etkileyici bir makroekonomik
performans ve reform geçmişine sahiptir. Bununla beraber hala bir takım önemli zorluklar
mevcuttur: makroekonomik istikrarın korunması, rekabet gücünün artırılması, güçlü
ekonomik büyümenin sürdürülmesi, daha fazla istihdam yaratılması, insan sermayesinin daha
fazla geliştirilmesi ve eşitsizliklerin azaltılması ile kamu hizmetlerinin daha iyi ve kaliteli bir
şekilde sunulması. Refah düzeyi yüksek ve gelir düzeyi AB ülkelerinin gelir düzeylerine
yakın bir Türkiye vizyonunu gerçekleştirmek amacıyla, Türk yetkililer ile ortaklık içerisinde
önümüzdeki dört yıl içinde önemli bir Banka Grubu programı planlanmaktadır.

Benzer belgeler