İŞ`TE - Genç Askon

Transkript

İŞ`TE - Genç Askon
İŞ’TE
HELAL
KAZANÇ
KÜNYE
İÇİNDEKİLER
Tarİhe Geçmek harekeTe Geçmeyİ GerekTİrİr...
Harun Reşit Çelikoğlu
04
GİrİŞİm mOTİVaSyONU
Mustafa KOCA
Genç ASKON Bülten
İlkbahar 2014
İMTİYAZ SAHİBİ:
Anadolu Aslanları İş
Adamları Derneği adına
Mustafa Koca
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Harun Reşit Çelikoğlu
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Atilla Yılmaz
EDİTÖR
Muhammed Yunus Bektay
Görsel Yönetmen
Mustafa Özen
YAYIN KURULU
Enes Abi
Adem Dokgöz
Mustafa Safa Yılmaz
Bilal Kavak
Akın Çakır
Mustafa Kara
Yusuf Yıldız
Ahmet Talha Demir
YAYINA HAZIRLIK
hayaL kUrmak BaŞarININ SIrrIDIr
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay KILIÇ
GIDa, TarIm Ve hayVaNCILIk BakaN yrD. ZİyareTİ
GeNç aSkON VekİLLerİmİZİ ZİyareT eDİyOr
GİrİŞİmCİ rUhLU GeNçLer
Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk GÖRGÜN
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek
GeNç aSkON (2015-2016 ) İSTİŞare kamp prOGramI
GeNç aSkON merSİN ŞUBe ZİyareTİmİZ
DIŞ pOLİTİka eĞİTİm prOGramI
yUrT DIŞI eĞİTİm SeçeNekLerİ
Rahmi Mesud YILMAZ
2
facebook.com./ASKON.org.tr
[email protected]
12
12
14
16
20
22
24
26
İSLamDa FeLSeFeNİN İNTİŞarI İBN-İ rüŞD
Akın ÇAKIR
GeNç aSkON İCra kUrULU ZİyareTLerİ
GeNç aSkON Ve GeNç müSİaD BULUŞmaSI
GeNçLerDeN DarBeLere karŞI Dİk DUrUŞ
YAZIŞMA ADRESİ
Cevizlibağ Yeni Londra Asfaltı N.15
Yeşil Plaza K.5 Topkapı-İstanbul
T. 0212 481 55 50
www.askon.org.tr - [email protected]
08
röpOrTaj DOSyaSI
İŞ SaĞLIĞI GüVeNLİĞİ yaSaSI eĞİTİm prOGramI
BASKI VE CİLT
Milsan Basın Sanayi A.Ş.
İnönü Mh. Muammer Aksoy Cad.
Dere Sk. No 70 34620 Sefaköy / İstanbul
+90 (212) 471 71 50
[email protected]
06
prOF. Dr. İSmaİL yükSek ZİyareT eTTİ
32
36
36
38
40
40
ULUSaL DeSTek Ve hİBe prOGramLarI
Ahmet Talha DEMİR
42
BİLGİ çöpLüĞüNDeN kaŞIkçI eLmaSI çIkarTmak
Yusuf YILDIZ
48
müSLümaNLarIN SON kâBUSU İSLamOFOBİ
M. Yusuf BEKTAY
50
08
16
14
12
24 38
20
22
Girişimcilik
3
Sadece bilmek yetmez, uygulamak da gerek,
Sadece istemek yetmez, yapmak da gerek.
GOETHE
V
Genç AsKoN Başkanı
Harun Reşit ÇELİKOğLU
Tarihe Geçmek
Harekete
Geçmeyi
Gerektirir...
4
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
izontele filminde Deli
Emin’in radyonun
resimlisi fikrini
duyduğu anda verdiği
tepki hepimizin hayat boyu bir
defa dahi olsa tecrübe ettiği bir
durumu izah eder. Ben bunu
düşünmüştüm der, hayalini
kurduğumuz fikrin gerçek
dünyada nelere dönüştüğünü
hayıflanarak izlemek zorunda
kalırız. Ancak bir yandan da bunu
değiştirebilme yeteneğine sahip
olduğumuzu fark eder, düşünüp,
planlayıp-programladığımız
fikrin gerçekleşmesi için artık
bir aksiyon almamız gerektiğini
idrak ederiz. Nitekim akıl, bütün
insanlığın ortak paydası iken bu
aklı topluma faydalı bir unsurun
üretimine vesile kılmak herkese
nasip olmamaktadır. Burada
sıklıkla “ruh” olarak nitelendirilen
girişimcilik kavramı devreye
girer. Oysa girişimcilik bir takım
insanlara has olan, bahşedilmiş
bir ruhtan öte, sıkı çalışma,
doğru stratejileri izleme ve
cesaret gösterme ile yakından
ilişkili olan bir meseledir. Bilgi
kaynaklarına erişimin böylesi
kolay olduğu bir dünyada girişimci
ruha sahip olmamak gibi bir
bahanenin artık vadesi dolmuştur.
Hayalini kurduğunuz bir fikrin
topluma artı değer katan somut bir
gerçekliğe dönüşmesini sağlamak
için izlemeniz gereken yolu size
tarif edecek çok fazla imkan
elimizin altında bulunmaktadır.
Önemli olan duyulan bu heyecanı
destekleyecek bir çalışma azminin
olmasıdır.
Bu topraklar büyük
hayalperestlerin bu hayallerini
gerçeğe dönüştürdüğü hikayelerle
doludur. Fatih Sultan Mehmet
Bizans’ın Haliç’e çektiği demir
halatı nasıl aşacağını düşünürken
gemileri karadan yürütme fikrinin
uygulanması imkansız bir hayal
olduğunu düşünmemiş aksine
bunu hayata geçirmek için birçok
plan program yapmış, bu fikrin
karşısında duran birçok önemli
devlet adamına kulak asmamış,
nihayetinde Fatih olmuştur.
Yine Hezarfen Ahmet Çelebi
insanoğlunun da uçabileceğini
hayal etmiş, bu hayalini yıllar
süren araştırmaları ve çalışmaları
neticesinde bir sabah kendisini
Galata Kulesi’nden aşağı bırakarak
gerçekleştirmiştir. Bu coğrafyanın
kaderini etkileyen bu ve benzeri
onlarca örnek sıralanabilir. Bütün
bu örnekler, hayalini kurduğumuz
fikirleri hayata geçirme arzu ve
irademizi güçlendirecek, bizi daha
şevkli kılacaktır. Girişimciliğin
ilk adımı hayal etmek iken bu
işin en önemli başlığı harekete
geçmektir. Goethe’nin de dediği
gibi “istemek yetmez yapmak
gerek” her zaman bir girişimcinin
kilit cümlelerinden biri olmak
zorundadır. Bu yolda birçok
zorlukla karşılaşmak mümkündür.
Ancak bu zorluklar karşısında
mücadele etmek bizatihi bir değer,
kazanım haline dönüşebilir. Bu
tarz zorluklar karşısında yaptığı
her işi dürüstçe yapmaya çalışan
bizlerin tavrı ise şu olmalıdır:
Gayret bizden, Tevfik Allah’tan.
“Bu topraklar büyük hayalperestlerin bu hayallerini gerçeğe
dönüştürdüğü hikayelerle doludur. Fatih Sultan Mehmet Bizans’ın
Haliç’e çektiği demir halatı nasıl aşacağını düşünürken gemileri
karadan yürütme fikrinin uygulanması imkansız bir hayal
olduğunu düşünmemiş aksine bunu hayata geçirmek için birçok plan
program yapmış, bu fikrin karşısında duran birçok önemli devlet
adamına kulak asmamış, nihayetinde Fatih olmuştur.”
Girişimcilik
5
G
AsKoN Genel Başkan
Mustafa KOCA
GİRİŞİM
MOTİVASYONU
6
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
irişim son derece
kıymetli bir değeri
ifade etmektedir.
Girişimcilik
bünyesinde üstün
nitelikler taşır. Cesaret, bilgi,
beceri, liderlik gibi…
Girişimci çok defa sadece
elindeki malzeme olarak girişim
ruhuyla harekete geçer. Diğer
tüm elemanları bir araya getirir
ve ortaya adeta hiç yoktan bir
değer çıkarır ve bir yatırımı
gerçekleştirme becerisini gösterir.
Bu özellikleriyle nadir bir örnektir
ve dolayısıyla kıymetlidir.
Bir yatırımın destek elemanları
açısından meseleye baktığımızda
kritik unsurların olduğunu
görüyoruz. En önce iş fikri,
sonra finans. Ardından bizatihi
işi yürütecek teknik boyut.
İşte girişimci tüm bu kritik
unsurları cesaretiyle var kılacağını
düşünerek harekete geçebilen bir
insandır. Bu tip insanları motive
eden en önemli dinamik bizatihi
kendi iç güçleridir.
Bu melekenin kazanılması için
ne okumak, ne miras ve ne de
çevresel faktörler gerçek bir katkı
sunamayabilirler. En önemli katkı
kişinin kendi fıtratından gelir.
Girişim başladıktan sonra artık
bu girişimi verime dönüştürmek
sadece macera boyutunda
bırakmamak girişim kadar
önemlidir.
Girişimci cesaretine hiç şüphesiz
yeni elemanları da eklemek
gerekir. Zira başarısız girişimlerin
maliyetleri sadece finansal
olarak hesaplanamaz. Bu kritik
noktayı asla atlamamak gerekir.
Bu konudaki başarısızlığın
maliyetinin içine; hayal kırklıkları,
insan israfı, para dışındaki diğer
kaynakların israfı ve özellikle
girişim ruhunun zedelenmesi
de girebilmektedir. Meselenin
o tarafını da toparlamayı bu
hadisenin bir parçası olarak
düşünmek gerekir.
Zira gerçek girişimci düşünce,
yaptığı işte aynı anda birden fazla
konuyu düşünebilme ve strateji
üretebilme becerisidir. Gerekirse
girişimci kollektivitesi oluşturmak
lazım. Özellikle şu unsurları
girişimin içine dahil etmek
gerekir:
İş hayatı belirsizliklerle doludur.
Geleceği okuyabilme ve kokuyu
alabilme güdüsüyle oluşan bir
gelecek hayali üzerine dizayn
edilmesi gerekir. Belirsizliklerle
başa çıkmayı göze almaktır. Yani
risk almaktır.
Girişimcilik, kimsenin henüz
gitmediği yollardan gidebilme,
öncü olma, yol bulma ve gerekirse
yeni yol açma gibi özellikleri
bünyesinde barındırır.
Girişimcilik, problemlere ve
ihtiyaçlara yaklaşırken, alışılmışın
dışında mütemadiyen kendi
yenilikçi ve icatçı gücünü devreye
sokma özgüvenini göstermeyi
gerektirir. Bu kararı girişimci alır,
uygular ve sonuçlandırır. Böylece
önemli bir fark oluşturmuş olur.
Öne geçer.
Girişimin en önemli bir
boyutu da rekabetçi düşünmeyi
başarabilmektir. Rekabetten
korkmadan, tam aksine onun
gelişim için derin bir kamçılayıcı
dinamik olduğunu düşünmek,
girişimcinin özelliğidir.
Genç ASKON’ un genç
girişimcilerine yeni alanlarda, yeni
yollar bulma ve ileri girişimler
gerçekleştirme istikametinde
başarılar dilerim.
Girişimcilik
7
HAYAL
KURMAK
BAŞARININ
SIRRIDIR
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
SAYIN AKİF ÇAğATAY KILIÇ
8
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
A
K Parti iktidarının
sağladığı istikrar
sayesinde 2002
yılından bu yana Türkiye
ekonomisi sürekli gelişen
ve büyüyen bir çizgide
yoluna devam ediyor. Artık
birçok ülke Türkiye’ye gıpta
ile bakarken, uluslararası
sermaye de yatırım yapmak
için ülkemizi tercih ediyor.
Global verilere göre Türkiye,
dünyanın 17’inci, Avrupa’nın
da 5’inci büyük ekonomisine
sahip bir ülke oldu. 2009
yılındaki küresel krize rağmen
işsizlik oranını yüzde 10”ların
altına indirdik. Son bir yıl
içinde 1,5 milyona yakın
insana iş sağladık. Şimdi
Yeni Türkiye”nin yeni hedefi;
Cumhuriyetimizin yüzüncü
yılında dünyanın en büyük 10
ekonomisi arasına girmek, 500
milyar dolar ihracat yapmak,
kişi başı milli geliri 25 bin
dolara yükseltmek, işsizlik
oranını ise %5’e indirmek. Bu
hedefi gerçekleştirecek hem
sanayicimiz, hem eğitimli
insan gücümüz hem de siyasi
irademiz var.
Bir ülkenin ekonomik
dinamizmini oluşturan en
temel unsur girişimciliktir
ve girişimcilik ruhudur. Bu
girişimci ruhun da tek kaynağı
gençlerimizdir.77 milyona
yaklaşan nüfusumuzun yarısı 28
yaş altında. Sahip olduğumuz
bu genç nüfus, Türkiye’ nin
büyük iş üretme kapasitesinin
bir göstergesidir. Bugünümüzün,
yarınımızın ve geleceğimizin
güvencesi olan gençlerimizin
potansiyellerini ortaya çıkarmak
için var gücümüzle çalışıyoruz.
Yaptığımız her yatırımın
hem gençlerimizi üretken
hale getireceğini, Türkiye’yi
zenginleştireceğini, toplumumuzun
var olan refah ve huzurunu
pekiştireceğini, hem de istihdamı
arttırarak, işsizliği önleyeceğini
biliyoruz. Avrupa Birliği ülkeleri
içerisinde en genç nüfusa sahip
olan ülkemizin elindeki bu büyük
gücün farkındayız.
Bütün dünyada olduğu gibi
ülkemizde de genç girişimcilerin
karşı karşıya olduğu sorunların
başında tecrübe eksikliği geliyor.
Tecrübe eksikliğini gidermek
için sivil toplum kurumlarıyla
devamlı temas halindeyiz. Devlet
kurumlanın bilgi, birikim ve
deneyimleri de gençlerimize
aktarıyoruz. Önemli bir eksiklik
de sermaye teminindeki zorluklar.
Gençlerimizin bu konuda sıkıntı
yaşamamaları için aralarında
benim bakanlığımın da bulunduğu
birçok bakanlık çözüm üretiyor
ve AB fonlarından girişimcileri
yararlandırarak, maddi katkılar
sağlıyoruz.
Teknolojik ilerlemenin esasını
oluşturan bilimsel faaliyetlerin
arzu ettiğimiz düzeye ulaşması
için temel bilimlere ağırlık
vermenin ve gençlerimizi bu
alanlara yöneltmenin hayati önem
taşıdığının da bilincindeyiz. Bu
gerçekten hareketle girişimci
bir topluma sahip olmak için işe
üniversitelerimizden başladık.
Üniversitelerimizde girişimcilik
derslerinin verilmesini teşvik
ediyoruz, çeşitli girişimcilik
eğitimleri düzenliyoruz.
n Bakanlığımın da genç
girişimcilere yönelik
faaliyetlerinden kısaca
bahsedelim isterseniz;
Gençlerin potansiyellerini
gerçekleştirebilmelerine imkân
sağlamak için Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı
(KOSGEB) ile 2013 yılında
protokol imzaladık. Bu protokol
kapsamında 18-29 yaş aralığındaki
genç girişimcilere ücretsiz eğitim
veriyoruz. Eğitimi tamamlayan
gençlerimiz işyeri sahibi olmak
isterse 30.000 TL’ye kadar hibe ve
70.000 TL’ye kadar faizsiz kredi
kullandırıyoruz..
İlk önce pilot bölge olarak
belirlenen Adıyaman, Ankara
Aksaray, Bursa, Diyarbakır,
Erzurum, İstanbul, Kayseri, Konya,
Kocaeli, Manisa ve Trabzon
illerinde 1260 genç, “Uygulamalı
Girişimcilik Eğitimi” aldı. 2013
yılı Kasım ayı itibarıyla da 81 ilin
tamamında uygulamaya geçtik.
Yaklaşık 6 bin gencin faydalandığı,
135 gencin işyeri açarak hayata
geçirdiği projeyi bu yıl da devam
ettirmek için gerekli düzenlemeleri
yapıyoruz.
Verdiğimiz bu eğitimle
gençlerimiz girişimcilik ruhunu
geliştiriyor, üretici yönlerini
ortaya çıkarıyor ve böylece
istihdama da katkıda bulunuyoruz.
Aynı zamanda da gençlik
merkezlerimizin aktif olarak
kullanılmasını ve dezavantajlı
gençlerin sosyal ve ekonomik
hayatın içerisine daha etkin olarak
katılmalarını sağlıyoruz. Genç
girişimci adaylarına, girişimcilik
özelliklerinin sınanması, iş
fikri geliştirme ve yaratıcılık, iş
planı kavramı ve öğeleri (pazar
araştırma, pazarlama planı, üretim
planı, yönetim planı, finansal plan),
e-ticaret, dış ticaret vb. konularda
ders veriyor, atölye çalışmaları
yapıyoruz.
Bu arada derginiz aracılığıyla genç
girişimci kardeşlerime bir müjde
vermek istiyorum. “ Proje Temelli
Uygulama Eğitimi “ adı altında
bu yönde yeni bir adım daha attık.
Gençlik liderlerimiz uluslararası
alanda proje üretme ve hazırlama
eğitimi alarak, bulundukları
yerdeki gençlik merkezlerindeki
gençlere aktaracaklar.
Girişimcilik
9
Gençlerimizin Proje hazırlama
konusunda yeterliliklerinin
arttırılmasını, proje başvurularında
gözle görülür bir artışın
sağlanmasını ve Avrupa Birliği
(AB) hibe programlarından daha
fazla yararlanılmasını amaçlıyoruz.
Gençlerimize bir başka müjdem
daha var. Geleneksel hale
getirdiğimiz Genç Türkiye
Zirvesi’nin üçüncüsünü 10-12
Nisan tarihleri arasında İstanbul’da
yapacağız. , Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği ile İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla
ortak organize ettiğimiz bu
zirveye Türkiye’nin her ilinden
gelen binlerce genç ile çeşitli
ülkelerde faaliyet gösteren 161
üniversiteden gençler ile buluşacak.
Zirvede girişimcilik Politikaları
ve Yeni Türkiye, 21. Yüzyıl Eğitim
Stratejileri ve Üreten Türkiye,
Kadın Girişimci ve Mutlu Türkiye,
Uluslararası Girişimcilik ve Büyük
Türkiye konularında oturumlar
düzenleyerek gençlerimizin
geleceğine ışık tutacağız.
Geçen sene başlattığımız
‘Tematik Gençlik Kampları’
projesi kapsamında çalışmalarımız
da devam ediyor. Samsun”da
düzenlediğimiz girişimcilik kampı
büyük ilgi gördü. Bu yıl içinde
başka illerimizde de girişimcilik
kamplarını devreye sokmayı
planlıyoruz.
10
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
Aydınlık geleceğimizin teminatı
sevgili gençler, şunu hiç
unutmayın;
Başarı için çalışmak şart.
Çalışmanın öncesindeki en önemli
unsur da hayal kurmak. Siz başarıyı
ve geleceğinizi hayal edemezseniz,
başarıya ulaşmanız pek mümkün
olmayabilir. Hem çalışacak hem
de başarıyı hayal edeceksiniz.
Çok daha güzel yarınlara sizlerin
bu hayal ve başarıları sayesinde
ulaşacağız.
Bu konuda önümüzde bir örnek
duruyor. Gençlik yıllarında simit
satarak, siyasette her kademede
ter dökerek, daha sonra İstanbul
gibi bir şehrin belediye başkanı
olmuş, okuduğu şiir nedeniyle
cezaevine girmesine rağmen
devletin zirvesine kadar yükselmiş
bir isim Çumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan.
Hayal gücüne inanmasaydı o
zaman Başbakanlığı döneminde
Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’ni
12 yılda geldiğimiz bu noktaya
taşımakta muvaffak olamazdı.
IMF’ye 23,5 milyar borcumuzu
ödedi. Hatta ihtiyacınız olursa
kredi verebiliriz diyecek bir
konuma taşıdı ülkemizi.
Şimdi o Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin halk tarafından
seçilen ilk cumhurbaşkanı olarak
hizmetlerine devam ediyor.
Girişimci ruha ne güzel örnek
değil mi?
GENÇ ASKON
OLARAK GIDA,
TARIM VE
HAYVANCILIK
BAKAN
YARDIMCISI
KUDBETTİN
ARZU’YU
ZİYARET ETTİK
Z
iyaret dahilinde yapılacak projeler ve
programlar konuşuldu. Özellikle Doğu
Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde yapılabilecek projeler ele alındı.
Ziyarette ayrıca genç girişimcilerin tarım ve
hayvancılık adına planlanan ve yapmaları gereken
projeler hakkında fikir alışverişinde bulunuldu.
Görüşme, Genç ASKON Genel Başkanı Harun
Reşit Çelikoğlu’nun Bakan Yardımcısı Kudbettin
Arzu’ya hediye takdimi ile son buldu.
AK PARTİ
İSTANBUL
MİLLETVEKİLİ
SAYIN BÜLENT
TURAN’I
ZİYARET
ETTİK
S
ivil Toplum kuruluşları, Millet ve Milletin
Meclisi arasında iletişimi sağlayacak kurumların
başında gelmektedir. Bu amaç kapsamında
önemli Sivil Toplu Kuruluşlarından biri olan
Gen ASKON görevini yerine getirmek amacıyla
vekillerimizi ziyaret ediyor.
Genç ASKON Genel Başkanımız Harun Reşit
12
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
Çelikoğlu, Genel Sekreterimiz Enes Abi ve Kurumsal
İlişkiler Sorumlumuz Sıddık Katrancı, AK PARTİ
İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ı makamında
ziyaret etti. Toplantıda karşılıklı fikir alış verişinde
bulunurken Vekilimiz Gençlerin Türkiye için
öneminin çok kıymetli olduğunu ve daha dinamik bir
genç nesil görmek istediklerini iletti.
Girişimci
Ruhlu
Gençler
Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. HALUK GÖRGÜN
14
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
Sevgili Girişimci Ruhlu Gençler,
ir ülkede teknoloji
politikaları ne kadar isabetli
olursa olsun, eğer belirlenen
politikaları uygulayacak girişimciler
mevcut değilse, yeni yatırımların
gerçekleşmesi imkânsızlaşır.
Girişimcilik, işsizlik sorununa
önemli bir çözüm olanağı sunduğu
gibi ekonomik büyümenin de
önemli bir bileşenidir. Bu yönüyle
girişimci, toplumsal fayda yaratan
ekonomik bir aktördür.
Ülkemizin yakın tarihine
baktığımızda, ilk sanayi
kuruluşlarının düşünce
mimarlarının sahip olduğu
girişimcilik aşkı, çoğu alanda
ülkemizin göğsünü kabartan
nitelikte çalışmaların yapıldığı
mega fabrikaları yaratmıştır. Bu
fabrikalar binlerce insanın istihdam
edildiği ve ekmek paralarının
kazandığı yerlerdir.
Girişkenlik ile girişimcilik
kavramları genelde birbirine
karıştırılır. Girişkenlik doğuştan
B
kazanılmış bir değer olmasına
rağmen, girişimcilik var olan
potansiyelin üstüne yapılacak yeni
bilgisel yatırımlar ile kazanılacak
olan en önemli entelektüel
sermayedir.
Türkiye’de istihdamın büyük bir
kısmının KOBİ’ler tarafından
karşılandığı düşünüldüğünde,
girişimciliğin önemi hem istihdam
hem de üretim açısından karşımıza
çıkmaktadır. Girişimcilik,
işletmeciliğin ve toplumun
yapısında bir değişimi başlatır
ve geliştirir. Bu değişim ve
gelişmeyi kolaylaştıran anahtar
“inovasyon”dur.
İnovasyon, eskiden bir dâhinin bir
buluş yapması ya da akıllı birinin
bir fikri alıp ticari bir faydaya
dönüştürmesi olarak görülmekteydi.
Ancak, bugünün iş dünyasında
inovasyon, bir kerelik değil
tekrarlanabilir ve sistemleştirilebilir
olmalıdır. İnovasyon, bir ülkede
sürdürülebilir büyümenin,
toplumsal refahın ve istihdamın
sağlanması için tek çözümdür.
İnovasyonun tetikleyicisi ise
“girişimcilik ruhudur”.
Bütün yeniliklerin kaynağı,
planlı ve sistematik bir şekilde
yürütülen araştırma-geliştirme
faaliyetleridir. Bilimsel bilgiye
yönelik organize edilmiş
araştırma ve geliştirme faaliyetleri
tüm ekonomiye yayılmakta
ve paylaşılmakta; bunun
sonucunda da ekonomik büyüme
gerçekleşmektedir.
21. yüzyılın yapılanmasında
“girişimcilik”, “ar-ge” ve
“yenilikçilik” vazgeçilmez başarı
faktörleri haline gelmiştir. Bu
faktörleri zekice kullanan, hızla
ve esneklikle şekillendirebilen
genç girişimciler oyunun
kurallarını belirleme hakkına sahip
olmaktadırlar. Biraz önce özellikle
vurguladığım girişimcilik, ar-ge ve
yenilikçilik faktörlerinin altyapısı
Üniversiteye gelen gençlerimizde
mevcuttur. Önemli olan eğitim
sürecinde onlardaki cesaretigirişime; merak duygusunuaraştırmaya ve yaratıcıklarınıyenilikçiliğe dönüştürebilmektir.
Gençlerdeki girişimcilik ruhunun
araştırma faaliyetleriyle, araştırma
faaliyetlerinin ise inovatif ürünlerle
sonuçlanması için Üniversitelerin
sorumluluğu rehberlik hizmetini
sağlamaktır.
Gençlerin girişimcilik çerçevesi
içinde sektörlere dahil olması,
üniversite-sanayi işbirliği kavramına
yeni bir boyut kazandıracaktır.
Üniversiteler, araştırmalar yapacak
girişimciler yetiştirerek, kendi
projelerine destek olabilecek sanayi
ortakları yetiştirmiş olacaktır.
Böylelikle, öğrencilerin kariyer
planlaması yaptığı bir dönemde,
alışılagelmiş alternatifler dışında,
girişimciliği önlerine bir seçenek
olarak sunmayı ve üniversitelerde
girişimcilik kültürünün
yaygınlaşmasını sağlamayı
amaçlamaktayız.
Gençlerimizin bu ruhu yakalaması
için, her bölümde Girişimcilik
derslerini Lisans ve Lisansüstü
seviyesinde vermekteyiz. Bununla
birlikte, üniversitemizin en önemli
dinamiklerinden Teknoloji Transfer
Ofisi ile Girişimcilik konusunda
sürekli inovatif düşünceleri hayata
geçirmeye çalışmaktayız. TTO’nun
en çok yoğunlaştığı konu, lisans
bitirme öğrencileri ve lisansüstü
seviyesindeki öğrencilerin yaptığı
projeler doğrultusunda, ülkemize
katma değer sağlayacak ürünlerin
hayata geçirilmesi ve ihracatını
gerçekleştirmek için Bilim
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
ile TÜBİTAK’ın desteklediği
TEKNOGİRİŞİM projeleridir.
Sizlerin değerli proje fikirleri,
doğru iş planı ve iş modeli ile
proje fikrinizin prototipini hayata
geçirmek için bu kurumlara bir
proje olarak sunulur. Alınan %100
hibe ile siz değerli arkadaşlarımızın
proje fikri artık şirketleşmiş
olmaktadır. “Başımıza İcat
Çıkartma” deyimini hayatımızdan
tamamen çıkartıp, “Başımıza Sen
de İcat Çıkart” deyimini kullanmak
zorundayız. Ülkemizin yaklaşık
ihracat değeri 1.5-2 $/kg’dır. Bu
değerin düşük olması katma değerli
ürünlerin ihraç edilmemesinden
kaynaklanmaktadır. Katma değerli
ürünler, AR-GE niteliği olan
patentli ürünlerdir. İşte girişimci
ruha haiz olan bireyler, sürekli yeni
araştırma konuları edinip, ihtiyaç ve
maliyet analizlerini yapan, fikirlerini
hayata geçiren kişilerdir.
2000’lerin başından bu yana Marka
olmuş tüm girişimcilerin başarı
hikayelerinde bu temel kilometre
taşlarını görmek mümkündür. Bu
yetenek, ancak doğru tekniklerin
kullanıldığı bir eğitim sistemi ile
kazanılacaktır. Biz, eğitimciler
olarak sorumluluğumuzun
farkındayız. Geleceğin Türkiye’sini
siz girişimci gençler ile birlikte
oluşturacağız. Herkesi kendi
şirketini kurmaya davet ediyorum.
Ülkemizin sağladığı tüm
imkanları kullanarak, doğru
ekosistemde hareket ederek, başarılı
olacağınıza güvencim sonsuz.Tüm
girişimci gençlerimize bu zorlu
yolculuklarında başarılar dilerim.
Girişimcilik
15
Röportaj
Dosyası
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. İsmail YÜKSEK
16
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
Sayın hocam öncelikle Genç
ASKON adına bizi makamınızda
ağırladığınız ve dergimize röportaj
talebimize olumlu cevap verdiğiniz
için teşekkür ederiz.
Tüm akademik hayatınızın Yıldız
Teknik Üniversitesin de geçmesi
ve son iki dönemdir de rektörlük
görevini ifa ediyor oluşunuzdan
ötürü öncelikle üniversiteniz
hakkında kısaca bilgi almak
istiyoruz. Malum tercih dönemleri
yaklaşmakta ve sizce genç
arkadaşlarımız neden burayı tercih
etmelidir?
Türkiye’nin önde gelen ve tarihi
itibariyle en deneyimli teknik
eğitim ve öğretim kurumlarından
birisi olan Yıldız Teknik
Üniversitesi, mühendislik ve
mimarlık alanlarında Türkiye’nin
sayılı üniversiteleri arasında yerini
almış bulunmaktadır. Özgün
bilgi ve teknoloji üretiminin yanı
sıra, toplumun değişik kesim ve
kurumlarına araştırma-geliştirme
projeleri yapması, danışmanlık
ve bilgilendirme gibi konularda
hizmet sunması da Üniversitemizin
dış paydaşlarıyla işbirliğini
güçlendirmiş ve saygın üniversiteler
arasındaki yerini almıştır. Davutpaşa
Kampüsünde yeniden yapılanma
sürecine giren YTÜ çağdaş ve
günümüz ihtiyaçlarına uygun
binaları, laboratuvarları, derslikleri,
geniş kampus mekanı ve Teknopark
projesi ile araştırma ve eğitim
kalitesi açısından sadece yerel
değil aynı zamanda uluslar arası
üniversitelerle rekabet edebilecek
seviyeye gelmeyi hedeflediğinden
geleceğe umutla bakmaktadır. 104.
yılını tamamlayan Türkiye’nin
dev eğitim kurumu Yıldız Teknik
Üniversitesi 35.000 öğrencisi, 1.500
civarında akademik personeli,
10 fakültesi, 3 Yüksekokulu ve 2
enstitüsü ile beklentileri karşılamak
amacıyla eğitim, araştırma ve
yönetim alanlarında önemli
adımlar atmaktadır. Üniversitemiz,
temel bilimlerden, mühendislik
bilimlerine; sosyal-idari bilimlerden
mimarlık ve eğitim bilimlerine
kadar tüm disiplinleri bünyesinde
barındırmaktadır. Kendi alanlarında
uzmanlaşmış bu bölümlerimizin
sunduğu lisans ve lisansüstü
programları, ülkemizin en seçkin
öğrencilerince ilk sıralarda tercih
edilmektedir.
Son zamanlarda artık eskisi gibi
eğitim yok çünkü eskisi gibi
kaliteli öğrenci yok şeklinde
tenkitler sık duyulur oldu. Bu
eleştiriye katılıyor musunuz ve
Yıldız Teknik Üniversitesi olarak
çağın teknolojisi yakalamak adına
üniversitede verilen eğitimlerde
yapılan çalışmalara örnek verir
misiniz?
Ülkemizdeki öğrenci kalitesinin
dünyanın herhangi bir yerinde
bulunabileceğine inanmıyorum.
Yurtdışında bulunan üniversitelere
yaptığımız ziyaretlerde özellikle
yüksek lisans ve doktora
öğrencilerimizin performanslarının
yüksek olduğu ilgili öğretim üyeleri
tarafından defalarca ifade edilmiştir.
Bilgi çağının insanını yetiştirmeyi
hedefleyen Üniversitemiz, seçkin
ve dinamik öğretim kadrosu ve
başta mühendislik ile mimarlık
olmak üzere fen, sosyal bilimler ve
sanat alanlarında disiplinlerarası
lisans ve lisansüstü akademik
programları ile özellikle
mühendislik alanlarında öğrenim
görmeyi isteyen öğrencilerin
cazibe merkezi haline gelmiştir.
Mezunlarımızın kalitesi ve sanayi
ve iş alanlarında tercih edilmeleri
öğrenciler arasında Üniversitemizin
de tercih edilme nedenlerinden
birisidir. Bir üniversiteyi üniversite
yapanın, öğretim üyelerinin yaptığı
çalışmalar, laboratuvarlarının
çağdaşlığı ve mezunlarının ülkede
kabul edilebilirliği gerçeğinden
yola çıkıldığında YTÜ’nün tüm bu
nitelikleri taşıdığı görülmektedir.
Özgün bilgi ve teknoloji üretiminin
yanı sıra, toplumun değişik kesim
ve kurumlarına araştırma-geliştirme
projeleri yapması, uygulamalı
eğitimlere önem vermesi,
danışmanlık ve bilgilendirme gibi
konularda hizmet sunması da
Üniversitemizin dış paydaşlarıyla
işbirliğini güçlendirmiş ve saygın
üniversiteler arasındaki yerini
almıştır. Ayrıca, üniversite-sanayikamu işbirliğini kurumsallaştırmak
ve sanayicilerimizin ar-ge’ye dayalı
ihtiyaçlarının, üniversite-sanayi
işbirliği ile üniversite bilimselliği
kapsamında çözüme kavuşturulması
amacıyla Üniversitemiz, ar-ge
üniversitesi olma yolunda önemli
adımlar atmaktadır.
Yıldız Teknik Üniversitesi bilim
ve teknik üzerine uzmanlaşmış ve
Türkiye’de birçok ilke imza atmış
bir üniversitesiniz. Yenilenen
dünya düzeninde üniversitelerin
bütün alanlarda eğitim vermesini
mi yoksa belirli uzmanlık
alanlarında (Sağlık, Teknik,
Sosyal Bilimler vb.) yeterliliklerini
kanıtlamış üniversite sistemlerinin
kurulması eğitim sisteminin
ilerlemesi açısından faydalı
olacaktır.
Çağımızın gereklerini karşılayabilen
tam donanımlı bir öğrenci
yetiştirebilmek için öğrencilere
geniş bir ders yelpazesi sunmamız
zorunludur. Bu nedenle,
üniversitelerin geniş bir alanda
eğitim vermesinde bir sakınca
yoktur, ancak üniversitenin
vizyonuna ve öğretim üyelerinin
profiline göre belirli konularda
derinleşmesi ve uzmanlaşması
gerekmektedir. Üniversitelerin
uzmanlaştıkları konularla ön
plana çıkması ve tercih edilmesi
doğaldır. Bunun yanında,
öğrencileri tek boyutlu değil, çok
boyutlu yetiştirmek de en önemli
görevleri arasındadır. Önemli olan
gerektiğinde analitik düşünebilen
sosyal bilimciler ve duyuşsal yönü
kuvvetli fen bilimciler yetiştirmek
önceliklerimiz arasında olmalıdır.
Girişimcilik
17
Yıldız Teknik Üniversitesi
olarak devletinde önem verdiği,
Üniversite–Sanayi ilişkilerinin
geliştirilmesi konusunda ne gibi
girişimler gerçekleştiriyorsunuz?
Ülkemizde bilimsel çalışmalar
ve projeler Devlet desteğiyle
sürdürülmektedir. Dünyada
ise bu durum özel sektörün
katkısıyla devam etmektedir.
Dünyada üniversiteler tarafından
yürütülen yüksek bütçeli projelerin
tamamına özel sektör desteke
vermekte ve ürün kalitesini
arttırma konusunda bütün
sorunlarını üniversite işbirliğiyle
çözmektedir. Ülkemizde özel
sektörün ar-ge yapma ve teknoloji
üretme konusunda çekinceleri
bulunmaktadır. Ülke ekonomisinin
%95’inin kobiler tarafından
oluşturulmakta ancak kobiler ar-ge
ve teknoloji üretme konusunda
ciddi çalışmalar yapmamaktadır.
Özel sektör teknoloji üretme
hedefiyle ar-ge yatırımı yapma
konusunda istekli davranmadıkça
Türkiye’de bilim üretme
konusu hep tartışılır olacaktır.
Ülkemizde üniversite sanayi
ilişkileri maalesef hep sorunlu
olmuştur. Üniversiteler kendi
içlerine kapanmış ve sanayiden
uzak durmuş, sanayi ise kapılarını
üniversiteye açma konusunda hep
çekingen kalmıştır. Bu durum
yanlış bir algının oluşmasına
ve üniversite ve sanayinin
yıllarca birbirinden mahrum
kalmasına yol açmıştır. Aslında
bu işbirliğinden üniversitelerin
fikirlerini ve ürünlerini ekonomik
değere dönüştürmede sanayiya
ihtiyaçları varken, sanayinin de
ürünlerinin bilimsel alt yapısını
oluşturmada üniversitelere
ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu
18
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
işbirliğinde üniversitelerin
beklentileri araştırma bütçelerinin
sanayi desteği sayesinde artması,
öğrencilerin mesleki gelişimlerine
katkıda bulunulması ve ülke
ekonomisine fayda sağlanmasıdır.
Sanayinin beklentileri ise
pazara yönelik teknolojik
bilgi ihtiyacının karşılanması,
karşılaşılan problemlere kısa
sürede çözüm bulunması, ürün
kalitesinin iyileştirilmesi ve
ekonomik büyüme sağlanması
için çalışmalar yapılmasıdır.
Üniversitemiz son yıllarda
üniversite-sanayi işbirliğinde
ülkemizin en fazla yol alan ve proje
geliştiren üniversitesidir. 300’den
fazla şirkette 4500’e yakın ar-ge
mühendisinin görev yaptığı Yıldız
Teknopark’ta çok sayıda ar-ge
projesi yürütülmekte ve çok sayıda
patent üretilmektedir. Teknopark
projemizle üniversite ve sanayiyi
aynı platformda buluşturarak ortak
proje geliştirmeye teşvik ediyoruz.
Bu hedef çerçevesinde, hem öğretim
üyelerimize hem de şirketlere
kolaylaştırıcı birçok fırsat sunarak
teknoloji üreten bir ülke olma
hayalimiz için çaba sarfediyoruz.
Teknoloji Transfer Ofisimiz
aracılığıyla birçok şirket ve kobiye
ar-ge danışmanlığı yaparak destek
veriyoruz.
Üniversiteler ve Sivil Toplum
Kuruluşları devletlerin ve
toplumların gelişimde önemli rol
oynayan organizasyonlar arasında,
Türkiye de belirlenen gelecek
ve vizyon planları çalışmaları
kapsamında sizce Üniversite-Sivil
Toplum Kuruluşları arasında
iletişim hangi aşamada ve bu
iletişimin ilerlemesi için atılacak
adımlar neler olmalıdır?
Üniversiteler ve sivil toplum
kuruluşları arasındaki sağlıklı
iletişim hem öğrencilerin gelişimine
hem de STK’ların düşünce bazında
beslenmesine katkı sağlayacaktır.
Üniversiteler hayattan kopuk
kurumlar değil, aksine toplumsal
gelişimi tetikleyecek ve başlatacak
kurumlardır. Üniversitemiz bu
konularda önemli çalışmalara
imza atmaktadır. Kızılay ile
yapılan kan bağışı seferberliği ve
öğrencilerimize sağlanan ücretsiz
kıyafet projesi, belediyeler ile
yapılan anne, çocuk ve esnaf
üniversitesi eğitimleri, madde
bağımlılığını önlemek amacıyla
yapılan bilgilendirme ve
bilinçlendirme çalışmaları, meslek
odaları ile yapılan öğrencilerimizin
gelişimine ve sektöre katılma
yönündeki çalışmalar ve STK’lar
işbirliğiyle yönetilen birçok sosyal
sorumluluk projeleri bu çalışmalara
örnek olarak gösterilebilir.
Direk devlet kurumlarının veya
Avrupa birliğinin vermiş olduğu
hibeler ve destekler mevcut
fakat bunlara genç beyinlerimiz
beklenen ilgiyi göstermiyor.
Bu ilgisizliğin sebebini neye
bağlıyorsunuz? Üniversitenizden
örnek vermek gerekirse Teknoloji
Transfer Ofisi ve Kuluçka
Merkezine ilgi ne seviyede? Daha
girişimci bir nesil üretmek için
gençlere ve yöneticilere ne gibi
tavsiyelerde bulunursunuz?
Üniversite olarak üniversite-sanayi
işbirliğine katkıda bulunacak
ve birlikte çalışma imkanı
sağlayacak her türlü proje ya da
çabayı gönülden destekleriz. Tüm
dünyada ekonomik sosyal ve politik
alanda gelişme sağlanabilmesi
teknolojik gelişmelerle mümkündür.
Teknolojik gelişmenin temelinde ise
bilim ve teknoloji alanında yapılan
buluşların ve sağlanan gelişmelerin
uygulanabilir olması yatmaktadır.
Küreselleşen dünyada işletmelerin
rekabet gücünü artırması için bilgi
birikimi ve maddi imkanlar bir
araya getirilmeli ve ortaya çıkan
yeni ürün ekonomik değeri olan
satılabilir bir ürün haline getirilerek
ekonomiye kazandırılmasıdır.
Bundan dolayı bilimsel bilginin
üretildiği yerler olan üniversitelerde
sadece temel araştırmalar yapmak
yerine uygulamalı araştırma
geliştirme çalışmaları da
yapılmalıdır. Üniversitelerde yapılan
bu bilimsel çalışmaların sonuçları
sanayiye aktarılarak bilimsel bilginin
kullanıldığı teknoloji tabanlı bir
üretim geçekleşmektedir. 21.
yüzyılın yapılanmasında “sanayi”,
“ar-ge” ve “yenilikçilik” üretimin
vazgeçilmez başarı faktörleri
haline gelmiştir. Bu faktörleri
zekice kullanan, hızla ve esneklikle
şekillendirebilen kişiler oyunun
kurallarını belirleme hakkına sahip
olmaktadırlar. Bilimin mutfağı
olarak değerlendirilen üniversiteler
akademik bilginin teknolojik
ürünlere dönüşmesini sağlayan
ve böylece üretimi tetikleyen
ortamlardır. Üniversitemiz
Teknoloji transfer ofisi ve Kuluçka
Merkezi aracılığıyla 21. Yüzyılın
başarı faktörlerinin farkında olan
girişimci öğrencileri yetiştirmeye
çalışmaktadır. TTO aracılığıyla
öğrencilerimiz proje yapma
konusunda bilinçlendirilmekte
ve teşvik edilmekte ve Kuluçka
Ofisimiz aracılığıyla fikirlerini
projeye, projelerini ürüne,
ürünlerine ise piyasa değeri olan
Pazar ürünlerine dönüştürme
konusunda destek vermektedir.
Bu çalışmalar kapsamında TTO
desteğiyle proje başvuruları yapan
ve farklı kurumlardan destek alan
birçok öğrencilerimiz kuluçka
ofisinde hayallerini gerçekleştirme
şansı yakalamaktadır.
İyi bir eğitim elbette önemli ve
Yıldız Teknik Üniversitesi çoğu
konuda Türkiye’nin önde gelen
üniversitelerinden birisi fakat
iş ararken yaşanan sıkıntıları
azaltmak adına Yıldız Teknik
Üniversitesi öğrencilerine herhangi
bir yardımda bulunuyor mu?
Üniversitemiz bünyesinde
kurulan Kariyer Merkezimiz
aracılığıyla sadece öğrencilerimiz
ve mezunlarımıza iş aramaları
konusunda destek verilmemekte,
aynı zamanda staj, mentörlük
ve kariyer geliştirme alanlarında
da destek verilmektedir. Yapılan
etkinlikler aracılığıyla iş dünyası
ve öğrencilerimiz sık sık bir araya
getirilmekte ve etkileşim halinde
olmaları sağlanmaktadır.
Sayın hocam kıymetli vaktinizi
bizlere ayırdığınız ve bizlere
aktardığınız bilgiler için sizlere ve
Yıldız Teknik Üniversitesine Genç
ASKON ekibi olarak teşekkür
ederiz.
Girişimcilik
19
GENÇ ASKON (2015-2016 )
İSTİŞARE KAMP PROGRAMI
G
ENÇ ASKON 2015-2016
istişare Kampı 16-1718 Ocak tarihlerinde
Akçakoca Sky Tower otelinde
gerçekleştirildi.
İki gün süren program yoğun
tempoda devam etti.
Program açılış konuşması
ile başladı. Akabinde Eğitim
Komisyonu Başkanı Araştırma
Görevlisi Dr. Ecz. Yunus Bektay’ın
“İslam’da Ticaret Ahlakı” adlı
sunumuyla devam etti. Birinci
oturum kişisel gelişim ve NLP
20
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
uzmanı Oğuz Saygın’ın “Stratejik
Planlama ve yöneticilik” adlı
semineri ile tamamlandı.
Öğleden sonraki oturum GENÇ
ASKON Teşkilatlanma Başkanı
Yusuf Turan beyin “Vizyon,
Misyon, Tüzük ve Çalışma Şeması”
adlı konuşmasıyla devam etti.
Aynı gün yuvarlak masa
toplantılarıyla son buldu. Yuvarlak
masa toplantılarında toplanan
komisyonlar yıllık plan ve
projelerini tartıştılar.
GENÇ ASKON kampının son
gününde 2015 yılın gelişmesi
beklenen sektörler ve iş alanları adı
altındaki istişare ve komisyonların
yuvarlak masa toplantısında almış
oldukları kararları paylaşmaları ile
devam etti. Genel Başkan Harun
Reşit Çelikoğlu’nun kapanış
konuşması ve dilek temennileri ile
program tamamlandı.
Yeni dönemde hayırlı çalışmalara
imza atmayı hedefleyen GENÇ
ASKON yönetimi kamp sonunda
hatıra fotoğrafı çektirerek birlikte
otelden ayrıldılar.
Girişimcilik
21
Genç ASKON Mersin
Şube Ziyaretimiz
G
enç ASKON Teşkilatlanma Komisyonu
Başkanı Yusuf Turan, şube çalışmaları
kapsamında komisyon üyeleri ve Mersin
şubesi aday yönetimi ile birlikte tanışma yemeğinde
bir araya geldi.
Mersin’de gerçekleşen görüşmede adaylar kendilerini
tanıtarak, komisyon üyeleri ile karşılıklı istişarede
bulundu. Tanışma yemeğinin ardından ASKON
Mersin şubesi ziyaret edildi. Ziyaret ASKON Mersin
Şube Başkanı İbrahim Özdoğru’ya plaket takdimi ile
son buldu.
22
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
IMPR BAŞKANI
DOÇ. DR. VEYSEL
AYHAN İLE
DIŞ POLİTİKADA
BÖLGE
DİNAMİKLERİNİ
KONUŞTUK
24
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
2
8 Ocak akşamı ASKON Genel merkezinde Genç
ASKON Eğitim komisyonu tarafından düzenlenen
IMPR (Uluslararası Orta Doğu Barış Araştırmaları
Merkezi) Başkanı ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler öğretim üyesi Doç. Dr. Veysel AYHAN’ın
katılımıyla ‘Ortadoğu’daki son gelişmeler ve Türkiye’ye
etkisi’ başlıklı panel gerçekleştirildi. Panelde Ortadoğu’nun
tarihi gelişimi eşliğinde günümüze kadar gelinen süreçte
medeniyetlerin doğuşu, ilerleyişi ve çöküşü ışığında günümüz
güncel sorunlarından bahsedildi. Bunların yanında Ortadoğu
devletlerinin tarihi, ekonomisi, kültürel ve mezhepsel yapılarına
bakılarak devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerine nasıl etki
ettiği anlatıldı. Günümüz dünyasında Ortadoğu’da yaşanan
çatışmaların temeline bakılarak Türkiye’ye etkisinin ve gelecek
dönemlerde bu ilişkilerin nasıl ilerleyebileceğine değinildikten
sonra program hediye takdimi ile sona erdi. Genç ASKON
Eğitim komisyonunun gerçekleştirmeye başladığı dış politika
seminerlerinin konusunda uzman olan akademisyenlerin
katılımıyla bölgesel olarak devam edeceği bildirildi
Y
urtdışında dil eğitimi, lisans, yüksek
lisans, sertifika, yaz okulu, work&travel
gibi programlara katılarak hem
yurtdışı deneyimi elde edebilir hem de yabancı
dilinizi ve/veya akademik yetkinliklerinizi
arttırabilirsiniz, her bir program ile ilgili olarak
farklı dinamikler ve farklı karar verme kriterleri
söz konusu olacaktır.
Yabancı dil eğitimi;
Rahmi Mesud YILMAZ
atlas yurtdışı eğitim Danışmanlığı
YURT DIŞI EğİTİM
SEÇENEKLERİ
yurtdışında ne tür eğitim fırsatları var,
maliyetleri ve kabul koşulları neler, ülke, okul
ve program seçimini hangi kriterlere göre
yapmalıyım?
26
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
n Hangi dilde eğitim almak istediğinize karar
vermiş bile ol¬sanız hele de almak istediğiniz
dil eğitimi ingilizce ise önümüzde kritik birkaç
soru olacaktır; Hangi ülke? Hangi şehir?
Hangi okul? Hangi program? İngiltere, İrlanda,
Amerika, Kanada, Avustralya, Malta, Güney
Afrika ya da Yeni Zellanda’dan birine karar
vermiş olsanız bile aynı ülkede faklı şehir ve
yüzlerce okul/program seçeneğiniz olacaktır
ve maalesef herhangi biri için “en doğru, “en
ideal” denilebilecek bir seçenek yoktur. Her
bir se¬çenek için, program içeriği, maliyet,
program yoğunluğu, okuldaki Türk öğrenci
sayısı, şehirdeki sosyal hayat, iklim, vize,
Türkiye’ye olan mesafe, prestij ve aksan gibi
parametrelerde avantaj ve deza¬vantajlardan
bahsetmek mümkündür. Örneğin İrlanda
Amerika’ya göre oldukça ekonomiktir ancak
aksan dezavantaına sahiptir. Ya da Londra’ya
göre ufak bir İngiliz şehrin eğitim almak
çok daha verimli olacaktır (Türk öğrenci
sayısı, insanların ilgisi, maliyetler vs) ancak
ufak kasabalarda uzun süreler için özellikle
İstanbul’da yaşayan öğrenciler için sıkıcı bir
sosyal hayat karşılarına çıkabilir.
Uzman bir danışman bu noktada size
seçenekler arasındaki farkları anlatarak karar
vermek için bilmeniz gereken ayırd edici
bilgileri öğrenmenizi sağlayacaklardır. Sağlıklı
bir karar verebilmek için seçenekleriniz ile
alakalı tüm bilgilere mukayeseli olarak sahip
olmanız gerekir ve danışmandan alacağınız en
değerli katkı bu olacaktır.
Dil eğitimine karar verirken farklı ülke,
şehir ve okul seçenekleri için göz önünde
bulundurulması gereken kriterlerin bazıları
şöyle sıralanabilir;
Dil eğitimine karar
verirken farklı ülke,
şehir ve okul seçenekleri
için göz önünde
bulundurulması gereken
kriterlerin bazıları şöyle
sıralanabilir;
l Okulun kalitesi
l Program içeriği
l Eğitim maliyetleri
l Şehrin yaşam maliyetleri
l Başlama tarihleri
l Program başladıktan sonra sınıfa yeni
öğrenci kabulü
l Şehir ve okuldaki Türk öğrenci sayısı
l Çalışma izinleri
l Vize koşulları (vize alma ve uzatma)
l Şehirdeki sosyal hayat
l İklim
l Bölgedeki İngilizce aksanı
l Şehrin büyüklüğü
l Okuldaki toplam öğrenci sayısı
l Okulun kampüs imkanları
l Dönemsel promosyonlar
l Konaklama seçenekleri
Girişimcilik
27
Her öğrencinin beklenti ve değerleri
farklıdır. Bahsedilen kriterlerden her
birine verilen önem değişecektir. Bu
nedenle danışmanlık, yüz-yüze ve
kişiye özel olmalıdır. Bu kriterlerin
bazıları bir kısım öğrenciler için hiç
önemli değil iken diğer öğrenciler
için en öncelikli tercih sebebi
olabilir, bu yüzden de danışmanlık
bire bir yapılması gereken ve yüz
yüze birkaç görüşme gerektiren
bireysel bir faaliyettir. Yurtdışında
alacağınız dil eğitim programı ile
alakalı olarak bütün işlemlerinizi
ücretsiz ATLAS ofislerinde
yaptırabilir, ATLAS’ın yurtdışı
ofislerinin imkanlarından yine
ücretsiz faydalanma ayrıcalığına
erişebilirsiniz.
Lisans Programları
n Yurtdışında üniversite eğitimi
almanın maliyetleri Türkiye’deki
devlet üniversitelerine göre oldukça
yüksektir. (Türkiye’deki özel
üniversitelerin bir kısmından ise
daha ucuzdur.), peki yurtdışında
üniversite eğitimi aynı ölçüde fayda
sağlıyor mu?
Sonuç olarak, “evet”. Alınan
eğitimin dışında, yurt dışında
eğitim almak öğrencileri hem
daha bağımsız bireyler yapmakta
hem de ufuklarının daha fazla
gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Farklı bir akademik ve sosyal
kültürde bulunmak, dünyanın farklı
ülkelerinden gelen insanlar ile
beraber eğitim almak, hem global
ve çok kültürlü iş hayatına hazırlık
hem de farklı kültürleri yakından
tanıma tecrübesi kazandırmaktadır.
Bütün bunlara ilaveten yurt dışında
akademik eğitim alan öğrencilerin
İngilizce seviyeleri ileri düzeyde
olacaktır. Genelde öğrenciler
üniversiteyi, şehir, konaklama
imkanları, sıralamalar ve istedikleri
28
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
bölümün mevcut olması durumuna
göre seçerler. Üniversitenin
sıralamalardaki yeri genellikle en
önemli referans olur. Bunlar, seçim
için önemli olsalar da göz önündeki
bulundurulan başka unsurlar da
olmalıdır;
l Özel veya devlet üniversitesi
olması
l Online ders alma imkanı
l Akademik araştırma daki gücü
l Öğrenci profile
l Yabancıöğrencilere sosyal
destekleri
l Program içeriği
l Değişim programları
l Maliyetler
l Kabul koşulları
Ülkeler arasında eğitim sistemleri
ve giriş koşulları arasında da ciddi
farklar bulunmaktadır. Amerika’da
lisans eğitimleri 4 yıl iken
İngiltere’de 3 yıldır. Amerika’da
SAT ve TOEFL sınav skorları
oldukça önemli iken, İngiltere’de
üniversiteler kabul almak için
İngilizce seviyesi dahi istenmez (not
ortalamanıza göre bir okula kabul
alırsınız) zira üniversiteler şartlı
kabul verirler ve İngilizce hazırlık
evraklar yeterli olmaz. Üniversiteler
mutlaka son başvuru tarihinden
önce İngilizce seviyesini belirleyen
TOEFL ya da IELTS sınavlarına
girilmesini ve bunun dıında GMAT
ya da GRE sınav skorlarının da
başvuru dosyasında bulunması
isterler.
Amerika’da master programları
genellikle 2 yıl sürmektedir. Daha
kısa sürede tamamlanabilen
programlarda bulunmaktadır.
Doktora programları ise genellikle
mastır sonrası katılım sağlanan
programlardır. İlk iki yıl derslere
ve seminerlere katılırken son iki yıl
araştırma yapılmaktadır.
GRE Amerikan üniversitelerinde
yüksek lisans veya doktora yapacak
öğrencilerden istenen sınavdır ve
Genel yetenek (General Test) ile
Alan (Subject Test) bölümlerinden
oluşur. Puanlama her bölüm
için ayrı olarak 170 üzerinden
yapılmaktadır. Amerika’da işletme
iş idaresi, muhasebe ve pazarlama
bö¬lümlerinden birinde yüksek
lisans veya doktora yapmak
is¬teyen öğrencilerin katılması
girmesi gereken sınav ie GMAT
tir. Puanlama 200 ile 800 arasında
yapılmaktadır.
eğitimini üniversite bünyesinde
alabilirsiniz. Ayrıca bilimsel hazırlık
programları ile akademik olarak da
hazırlanma şansına sahip olursunuz.
Bu tür esneklikler için Amerika’da
sıralamalarda biraz daha aşağıya
inmeyi göze almanız gerekir.
Yüksek Lisans Programları
n Bir öğrencinin yurtdışında
ne kadar iyi bir üniversitede
yüksek lisans programına kabul
edilebileceğini belirleyen en
önemli kriter not ortalamasıdır.
Genellikle Not ortalaması, 2 adet
referans mektubu, niyet mektubu
ve bir özgeçmiş ile başvuru
yaparak öğrenciler İngiltere veya
Avustralya’daki üniversitelerden
kabul alırlar. İngiltere’de master
süresi 1 yıldır ve masterlar tezlidir.
Başvurulacak üniversiteler ise
not ortalamasına göre belirlenir.
İngilizce seviye belirleme
sınavlarından (IELTS, TOEFL)
yeterli skoru alamayan öğrenciler ise
ihtiyaçları süresince önce dil eğitim
programlarına alınırlar. Amerika
ve Kanada üniversiteleri için ise iyi
okullar için genellikle yukarıdaki
Sertifika Programları
n Yurtdışında mesleki açıdan
kendini geliştirmek isteyen veya
farklı bir sektöre geçiş yapmayı
arzu eden kişiler için teoriden çok
iş hayatına yönelik eğitim veren
bu programlar özellikle Amerika
Birleşik Devletlerinin seçkin
üniversitelerinde sunulmaktadır.
Sertifika programları Amerika da
iyi bir üniversitede, herhangi bir
sebepten ötürü Master yapmak
için yeterli zamana sahip olmayan
veya mali açıdan karşılayabilecek
güçte olmayan kişiler için de ideal
Girişimcilik
29
bir yurtdışı eğitim seçeneğidir.
Bu programlara 3 ay ile 12 ay
arası katılmak mümkündür. Bazı
üniversitelerde sertifika programları
akşam saatlerinde verilmektedir.
Yaz Okulları
Yurt dışında yazın üniversitelerde
alacağınız dersler ile hem farklı
bir akademik deneyim kazanabilir
hem de yurtdışında aldığınız
dersleri Türkiye’deki üniversitenizde
saydırabilirsiniz.
Ders saydırma işlemi için riske
girmek istemiyorsanız, yurtdışında
alacağınız derslerin içeriği için
Türkiye’deki üniversitenizin bölüm
sekreterliğinden teyit almanızda
fayda olacaktır.
İngiltere’de en popüler üniversite
yaz okulu London School of
Economics, kısa ca LSE’dir,
amerika’da ise UCLA’dir ve bunun
bir kaç sebebi vardır;
l Bu üniversiteler dünyanın en
prestijli üniversitelerindendir ve
burada alınan eğitim kariyerinize
prestij katar
l Eğer Türkiye’deki üniversitenizde
eğitim dil İngilizce ise, okullar
TOELF ya da IELTS sınav skoru
istemeden size kabul eder
l Kabüller ile ilgi bir not
ortalaması şartı yoktur
l Her yaz 100 farklı ülkeden 6000+
öğrencinin katıldığı çok büyük bir
programdır.
Work and Travel
n Bu program öncelikle bir
kültürel değişim programı olarak
adlandırılabilir. Öğrenciler bu
program ile Amerika Birleşik
Devletleri’nde çalışarak ve
seyahat ederek farklı bir yaz
geçirmektedirler.
Öğrenciler yasal çerçeve içerisinde
iş olanaklarından yararlanıp
çalışarak öncellikli olarak kendile30
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
rine yaz boyunca Amerika’da
yaşamanın yollarını bulmuş olurlar.
Programın amaçları içerisinde para
kazanıp çok, program çerçevesi
içerisinde Amerika’ da yaşamı,
Amerikan kültürünü, hayatını
tecrübe etmek olmalıdır.
Work and Travel’da işler vasıfsız
ve niteliksiz işlerdir. Öğrencilerin
okuduğu bölümle alakalı işler
değildir (Turizm öğrencileri hariç).
Bu işler genelde emek, yoğun
ve özel donanım gerektirmeyen
işlerdir. Öğrenciler; su parkları,
eğlence parkları, oteller ve
restoranlar gibi farklı işlerde de
çalışılabilir. İşlerde öğrenciler
yorucu ve uzun saatler boyunca
çalışmaktadır. Çalışmak birincil
olarak programın sürebilmesi adına
önem taşımaktadır. İşverenler bu
programda genellikle konaklamayı
sağlarlar. Fakat konaklamanın
ücretini öğrenciler karşılamaktadır.
Verilen konaklamada kalmak
genellikle mecburidir.
İSLAMDA İ
FELSEFENİN
İNTİŞARI
İbn-i Rüşd
HAZIRLAYAN AKIN ÇAKIR
İbn Rüşd’ün Santa Maria Novella Kilisi’ndeki
temsili resmi - Floransa / İtalya
İbn Rüşd’ün Aristo şerhlerini ihtiva eden
ve Junetas tarafından değer şarrihlerin
eserlereyle birlikte basılan Latince Lüliyatın
kapağı (Venedik 1562)
32
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
bn-i Rüşd, uzun
adı ile Ebü’I-Velid
Muhammed İspanya’nın
Kurtuba şehrinde başarılı
hukukçuları ile tanınan bir
ailede(1126-1198) dünyaya
geldi. Babası ve dedesi Endülüs
baş kadılığı görevlerinde
bulunmuşlardır. Bu ailenin
ferdi olan İbn-i Rüşd, felsefe,
tıp, fizik, astronomi, hukuk ve
din alanlarında eğitim aldı.
İbn-i Rüşd, temel dini ilimleri
babasından öğrendi. Hafız
Ebu Muhammed Rızk’tan
fıkıh dersleri aldı; Endülüs’te
adet olduğu üzere imam
Malik’in el-Muvatta adlı
eserini ezberledi. Ebü’l-Kasım
İbn-i Beşküval’den hadis
ve usul-i fıkıh okudu. Kadı
Ebu Bekir İbnü’I-Arabi’nin
öğrencilerinden Ebu Ca’fer
İbn-i Harun et-Tercali,
Belensiyeli (Valencia) Ebu
Mervan İbn-i Cüryul’den
(Cürrayul . Huryul) tıp ve
matematik öğrenimi gördü.
Ayrıca Ebu Mervan b.
Meserre, Ebu Bekir b. Semhun
ve Ebu Ca’fer b. Abdülaziz
gibi hocalardan ders okudu,
Ebu Ca’fer ile Mazeralı
Ebu Abdullah’tan icazet
aldı. Felsefenin yanı sıra tıp
biliminde de önemli bir isim
olan İbn-i Rüşd, dönemin en
seçkin doktorlarından olan
İbn-i Zurh’dan eğitim almıştır.
(Topdemir, 2011: 17-18)
İbn-i Rüşd`ün düşünce
hayatında dönemin önemli
filozoflarından İbn-i Tufeyl`in
önemi büyüktür. Dönemin
emiri Ebu Yakup Yusuf ’a İbn-i
Tufeyl tarafından taktim edilen
İbn-i Rüşd, bu taktimden
sonra emirin koruması altına
girmiştir. Ebu Yakup Yusuf
dönemin az sayıda felsefe
düşkünü yöneticilerinden
biridir. İbn-i Rüşd`ten
Aristoteles’in kolay anlaşılıp
okunmasını sağlayacak bir
eser yazmasını ister. Böylelikle
Aristoteles yorumculuğuna
başlayan İbn-i Rüşd, hem
emirin dostu olmuş hem de
resmi olarak felsefe yapma
olasılığı bulmuştu. Daha sonra
Sevilla kadılığına getirilen
İbn-i Rüşd, kısa bir süre sonra
Kurtuba baş kadılığına atanır.
Bir yandan kadılık yaparken
diğer yandan Aristoteles’in
felsefesini yorumlamakta da
görev almıştır. Ebu Yakup
Yusuf`un ölümünden sonrada
İbn-i Rüşd, çalışmalarına
devam etmiştir.
(Topdemir, 2011: 21-22)
İbn-i Rüşd’e göre felsefenin
amacı, var olanlara bakmak
ve bu vesile ile varlıkların
yaratıcıya dalaletinden başka
bir şey değildir. Zira var
olanlar, Allah’ın varlığına
kendi yapılarının iyi bilinmesi
sayesinde tanıklık yaparlar.
Varlığın yapısı tam ve
kesin olarak bilinirse yapıcı
hakkındaki bilgi de o derece
tam olur. Din de felsefe
gibi var olanlar hakkında
düşünmeyi teşvik ve tavsiye
etmiştir.
İbn-i Rüşd’ün ifadesiyle felsefe
dinin arkadaşıdır. Tabiatları
yönüyle kardeş, özleri itibari
ile dost oldukları halde bir
kısım düşünür din ile felsefe
arasında bir düşmanlık,
çatışma ve nefret olduğunu
ileri sürmektedir.
İbn-i Rüşd’ün yaşamı ve felsefi
düşünceleri, İslam felsefesinin
yaşadığı gelişmelerin zirveye
taşınmasında önemli rol oynamıştır.
İbn-i Rüşd kendisini Aristoteles
felsefesini yorumlamaya adamış
ve Batı dünyasının Yunan felsefesi
ile tanışmasını hızlandırmıştır.
Bu sebeple kendisine (en yetkin)
yorumcu (the commentator)
denilmiştir (Collinson, Wilkinson,
2000: 56).
İbn-i Rüşd’ün şöhreti yaşadığı
dönemde yayılmıştır. Yahudi filozof
Moses Maimonides’den büyük
saygı görmüş ve yapıtları İbraniceye
çevrilmiştir. Daha sonra yazıtlarının
Latinceye çevrilmiştir.
İbn-i Rüşd, Aristoteles üzerine
yaptığı çalışmalarla ünlenmiştir.
Yaptığı yorumlar büyük Şerhler,
orta Şerhler ve küçük Şerhler
olarak üçe ayrılır. Büyük şerhlerde
İbn-i Rüşd, Aristoteles’i kendi
felsefesi ile harmanlamıştır. Orta
şerhler Aristoteles felsefesinin
temel fikirlerini yorumlarken,
küçük şerhlerde ise Aristoteles`in
fikirlerinin özetini anlatmaktadır.
(Collinson, Wilkinson, 200; 58)
İbn-i Rüşd`ün seksene yakın
eseri olduğu tahmin edilmektedir.
(Topdemir, 2011: 32)
İbn-i Rüşd zamanında da, ussal
bilginin yerine gerçekliğin gizemli
bir sezgisine bıraktığı bir yoruma
ve bireyciliğin tanrısal ‘teklik’ in
içinde eritilmesine dayanan yeni
Girişimcilik
33
Platonculuk revaçtaydı.
Bu düşünce tarzı
çağdaş Aristoteles’ten
farklıydı. Bu dönemde
Yunan felsefeciliğinin
düşünceleri olmayan
bir payda da
uyumlulaştırılmıştır.
İbn-i Rüşd’ün felsefi
konumu da Platoncu bir
çerçeveye yerleştirilmiş
Aristoteles olarak
yorumlanmaktadır. İbn-i
Rüşd, Aristoteles’in
İbn Rüşd’ün Tehâfütü’t adlı eserinin ilk iki sayfası
deneyci verilerine
(Süleymaniye Ttp. Yenicami, nr. 734)
Platoncu aşamalı
felsefesinin içine
(Topdemir, 2011: 43-44)
yerleştirerek orijinal bir bakış açısı
Kitabın ikinci bölümünde erdemli
ortaya koymuştur.(Collinson,
şehir liderinin özelliklerini
Wilkinson, 2000: 59)
anlatmaktadır. Filozof olan lider,
İbn-i Rüşd, devlet ve siyasete olan
varlığın bilgisini elde etmeye
düşüncelerini Platon’un devlet
çalışan ve onun ilk maddeden soyut
üzerine yazığı siyaset (devlet)
hakikatini araştıran kişidir. Lider
kitabının özeti adlı eserinde ele
teorik bilimleri araştırmayı amaç
almıştır. Üç bölümden oluşan
edinmelidir. Bunun yanı sıra pratik
kitabın ‘Erdemliler kentinin inşası’
bilimlerde de bilgi sahibi olmalıdır.
adlı bölümünde insanın toplumsal
Şehir halkı erdem ve adaletin
bir varlık olduğu ve erdeminde
pratikteki görünüşünü bu liderden
insanlar arası etkileşimde ortaya
öğrenmelidir. Böylelikle erdemli
çıktığı vurgulanır.
kişilerin yetişmesini sağlayacak
(Topdemir, 2011: 42)
ortamı hazırlamış olacaktır.
İbn-i Rüşd, yazıtlarında şehrin
Kitabın son bölümünde
erdemli kılınabilmesi için
ise erdemsiz liderlerin ve
liderliğin önemli olduğunu
erdemsiz şehirlerin özelliklerini
vurgular. ‘Erdemler arasında en
aktarmaktadır. (Topdemir, 2011:
önemlisi bilgeliktir’ der. Erdemli
45-47) İbn-i Rüşd, devlete ilişkin
bir şehirde kararlarının felsefe
fikirlerini İslam felsefesine uygun
aracılığıyla alınması gerektiğini
bir özle ortaya koymuştur.
söyler. Diğer önemli erdemler ise
İbn-i Rüşd, felsefe ve Din
yiğitlik, ölçülülük, adalet, birlik
ilişkisini kesin yapıt adlı eserinde
ve bütünlüktür. Şehrin halkının
felsefe ve mantık öğreniminin
erdemli kılınabilmesi ya şiir ve
şeriat tarafından yasaklanıp
hitabet sanatları ile ikna edilerek
yasaklanmadığını araştırır. Felsefe
ya da şiddet kullanılarak sağlanır.
öğreniminin zorunluluğunu
34
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
savunan İbn-i Rüşd,
Kuran’dan doğan
incelemeye yönelik
bölümler bulup, kullanır.
Bunu evren üzerinde
düşünmemizin ilahi
bir talimat olduğunu
savunan İbn-i Rüşd,
bu talimatın yetenekli
kişiler tarafından felsefe
aracılığıyla ulaşmaları
gerektiğini söyler. Mantık
ise felsefi düşüncede bir
yöntem olmaktan başka
bir şey olmadığı için
şeriata aykırı değildir.
Bununda ötesine giderek
İbn-i Rüşd, Müslümanları
kendilerine güvenmeye davet
eder. Hakikati araştırmak ancak
Kuran`ı doğrulayacaktır. Çünkü
Kuran doğru dindir. Öyleyse
felsefi düşünceden korkmaya gerek
yoktur.(Colinson, Wilkinson, 2000:
61)
KAYNAKCA
Colinson, Diane, Robert Wilkinson. (2000) Otuz Beş
Doğu Filozofu. Ankara : Aytaç yayınevi
Topdemir, Hüzeyin Gazi. (2011) İbn Rüşd. İstanbul:
Say Yayınları.
İslami Araştırmalar dergisi cild:15 sayı:3 (2002)
Ramazan Altıntaş
Diyanet İlmi Dergisi (2012) Bayram Ali ÇETİNKAYA
GENÇ ASKON İCRA KURULUNDAN GENEL BŞK. YRD. VE
SEKTÖRLER KOMİSYON BŞK. ENES KALYONCUOğLU’NA
ÜRETİM TESİSİNDE ZİYARET
B
eraberliğin ve verimin
arttırılması amacıyla Genç
ASKON İcra Kurulu
Genel Başkan yardımcılarını
çalışma alanlarında ziyaret ediyor.
Program kapsamında Tüm
Genel Başkan yardımcılarını
ziyaret edecek olan ve İcra Kurul
toplantısı gerçekleştirecek olan
Kurul üyeleri, ziyaretlerine Ela
Kimya Yöneticisi Genel Başkan
Yardımcımız ve Sektörler
Komisyon Başkanımız
Enes Kalyoncuoğlu’nu tesisinde
ziyaret ederek başladı.
GENÇ ASKON VE
GENÇ MÜSİAD
İŞBİRLİğİ
VE İSTİŞARE
İLE BİRLİKTE
BÜYÜYOR
G
enç ASKON, Genel
Merkezinde Genç
MÜSİAD Genel
Başkanı’nı ve Yönetim Kurulu
Üyelerini ağırladı. Samimi bir
ortamda geçen ziyarette Genç
Sivil Toplum Kuruluşlarının
öneminden ve hedeflerin
bahsedilerek ortak çalışmalar
yapılmasının gerekli olduğuna
değinildi.
36
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
ÇALIŞANI VE İŞVERENİ KORUYAN İŞ SAğLIğI GÜVENLİğİ
YASASI, GENÇ ASKON’DA KONUŞULDU
04
Mart akşamı ASKON Genel
merkezinde Genç ASKON
Sektörler komisyonu tarafından
düzenlenen Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı İş Teftiş Kurulu İstanbul Grup
Başkan Yardımcısı Sn. Murat BAKIR’ın
katılımıyla İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
ve Getirdiği Yenilikler başlıklı panel
gerçekleştirildi.
Panelde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu kapsamında İşyerlerinde iş
sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için
işveren ve çalışanların görev, sorumluluk
ve yükümlülüklerine değinildi. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın belirli
şartlar dahilinde iş Sağlığı ve güvenliği
hizmetlerinin yerine getirilmesi için
destekleri dinleyicilere aktarıldı.
Panel Genç ASKON Genel Başkan
Yardımcısı ve Sektörler Komisyonu Başkanı
Enes KALYONCUOĞLU’nun plaket
takdimi ile sona erdi.
38
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
SİVİL TOPLUMUN
GENÇLERİNDEN
HAKSIZLIKLARA VE
DARBELERE KARŞI DİK DURUŞ
2
7 Şubat 2015 günü Beyazıd meydanın da
buluşan Genç Sivil Toplum Kuruluşları 28
Şubat darbesinin yıl dönümünde geçmişlerini
unutmadılar. Genç ASKON’nun katılımıyla destek
sağladığı programda Türkiye’nin birçok Genç Sivil
Toplum Kuruluşu darbelere hayır demek için Beyazıt
Meydanında ortak bildiri yayınladı.
GENÇ ASKON YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
REKTÖRÜ PROF. DR. İSMAİL YÜKSEK ZİYARET ETTİ
Ü
niversite-Sanayi işbirliği
kapsamında, Genel Başkan
Yardımcımız ve Eğitim
Komisyonu Başkanı Sn. M. Yunus
BEKTAY ve beraberindeki heyet
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. İsmail YÜKSEK’i
makamında ziyaret etti. Ziyaret
40
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
dahilinde üniversite ile sanayi
arasında etkin ve nitelikli iş gücünü
oluşturmak adına atılacak adımlar
konuşuldu. Ayrıca üniversitesanayici işbirliğinin uyumlu
olmasının, ülkenin inovasyon
sürecine olumlu katkı yapacağına da
değinildi. Ziyaret, Genç ASKON
Eğitim Komisyonu Başkanı Sn.
M. Yunus BEKTAY’ın, Yıldız
Teknik Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. İsmail YÜKSEK’e hediye
takdimi ile son buldu. Görüşme
sonrası Yıldız Teknik Üniversitesi
Sürekli Eğitim Merkezi gezilerek
incelemelerde bulunuldu.
ULUSAL
DESTEK VE
HİBE
PROGRAMLARI
Hazırlayan: Ahmet Talha Demir
42
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
Y
eni Türkiye’nin 2023 hedeflerinden birisi de
ülkemizdeki firmaların Ar-Ge(AraştırmaGeliştirme) yatırımlarını dünyanın en güçlü
ekonomisine sahip ülkelerdeki firmalarla aynı
seviyelere getirebilmektir. Türkiye’deki firmaların bu
hedefleri gerçekleştirebilmeleri için gerekli Ar-Ge
altyapısını kurması veya mevcut altyapısını iyileştirmesi,
Ar-Ge tecrübelerini ve yeteneklerini geliştirerek
yeni ve geleceğin teknolojilerine yönelik projeleri
gerçekleştirmesi gerekmektedir. TÜBİTAK(Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu), ülkemizde
Ar-Ge kültürünün geliştirilebilmesi adına birçok
farklı hibe ve destek programının koordinasyonunu
sağlamaktadır. Bu Ar-Ge programlarından öncelikli
beklentiler yeni ürünlerin geliştirilmesi, mevcut ürün
kalitesinin ve standardının yükseltilmesi, yeni üretim
teknolojilerinin geliştirilmesi ve maliyetleri düşürürken
standartları yükseltecek yeni
tekniklerin geliştirilmesidir.
TÜBİTAK’a bağlı Teknoloji
ve Yenilik Destek Programları
Başkanlığı(TEYDEB), ülkemizdeki
araştırma-teknoloji ve süreç
geliştirme, yenilik faaliyetlerini
desteklemek ve bu yolla firmaların
Ar-Ge kültürünün gelişmesine,
teknoloji geliştirme yeteneğinin
kazandırılmasına ve yurtdışındaki
firmalarla rekabet gücünün
artırılmasına katkıda bulunmak
amacıyla hizmet vermektedir.
TÜBİTAK TEYDEB bünyesinde
altı Teknoloji Grubu ve bir Destek
Grubu bulunmaktadır. Bunlar;
l Makine İmalat Teknolojileri
Grubu (MAKİTEG)
l Malzeme, Metalurji ve Kimya
Teknolojileri Grubu (METATEG)
l Elektrik, Elektronik Teknolojileri
Grubu (ELOTEG)
l BilişimTeknolojileri Grubu
(BİLTEG)
l Biyoteknoloji, Tarım, Çevre
ve GıdaTeknolojileri Grubu
(BİYOTEG)
l Ulaştırma, Savunma, Enerji
veTekstil Teknolojileri Grubu
(USETEG)
l Teknoloji Transfer Merkezleri
Destek Grubu (TEMEG)
TÜBİTAK’a bağlı olan diğer
bir başkanlık olan Araştırma
Destek Programları Başkanlığı
(ARDEB) ise, öncelikli olarak
ülkemizdeki üniversitelerin
bünyesindeki araştırmacı ve
akademisyenlerin bilimsel ve
teknolojik çalışmalarını, uluslararası
bilimsel araştırma projelerini
üniversite-kamu Ar-Ge enstitüleri
ile özel sektör kuruluşlarının ortak
çalışabileceği bilimsel araştırma
projelerini desteklemeyi ve patent
başvurularını teşvik etmeyi
hedeflemektedir. TÜBİTAK
ARDEB bünyesinde on Destek
Grubu bulunmaktadır. Bunlar;
l Çevre, Atmosfer, Yer ve Deniz
Bilimleri Araştırma Destek Grubu
(ÇAYDAG)
l Elektrik, Elektronik ve
Enformatik Araştırma Destek
Grubu (EEEAG)
l Kimya, Biyoloji Araştırma
Destek Grubu (KBAG)
l Matematik, Fizik Araştırma
Destek Grubu (MFAG)
l Mühendislik Araştırma Destek
Grubu (MAG)
l Sağlık Bilimleri Araştırma
Destek Grubu (SBAG)
l Sosyal ve Beşeri Bilimler
Araştırma Destek Grubu
(SOBAG)
l Tarım, Ormancılık ve
Veterinerlik Araştırma Destek
Grubu (TOVAG)
l Kamu Araştırmaları Destek
Grubu (KAMAG)
l Savunma ve Güvenlik
Teknolojileri Araştırma Destek
Grubu (SAVTAG)
n Ulusal Destek ve Hibe
Programları
1. Teknoloji ve Yenilik Destek
Programları Başkanlığı
(TEYDEB) Programları
1501-TÜBİTAK Sanayi ve Ar-Ge
Projeleri Destekleme Programı
Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme
Programı, firma düzeyinde katma
değer yaratan kuruluşların araştırma
çalışmalarını teşvik etmek ve bu
yolla Türk sanayisinin inovasyon
Girişimcilik
43
yeteneğinin yükseltilmesine katkıda
bulunmak üzere oluşturulmuştur.
Programın amacı, sanayi
kuruluşlarının Ar-Ge projelerine
%60’a varan oranlarda hibe şeklinde
destek sağlamaktır.
Sektör ayrımı yapılmaksızın, firma
düzeyinde katma değer yaratan,
ülkemizde yerleşik KOBİ(Küçük
ve Orta Büyüklükteki İşletme) ve
büyük ölçekli sermaye şirketleri bu
programa başvuru yapabilmektedir.
Programın destek süresi en fazla
36 aydır. Başvuruda bulunan
kuruluşların sektör ve ölçeğine
bakılmaksızın, temel destek oranı
yüzde %40 olarak belirlenmiştir.
Temel destek oranı ve diğer ilave
desteklerle bu oran en fazla %60’a
kadar çıkabilmektedir.
n 1503- Proje Pazarları
Destekleme Programı
Proje Pazarları Destekleme
Programı, proje pazarlarının tanımı
çerçevesindeki proje fikirleri ile ilgili
olarak, bilgi ve görüş alışverişinin
sağlanmasına ve Ar-Ge projelerine
ilişkin teknolojik ve finansal
işbirliklerinin oluşturulmasına
yönelik üniversite, araştırma ve özel
sektör kuruluşlarından temsilcilerin
bir araya gelerek aktif katılımlarıyla
düzenlenecek ulusal veya
uluslararası etkinlik harcamalarının
desteklenmesidir.
n Proje Pazarı etkinliğinde
en az bir üniversite ile,
l Sanayi Odası,
l Ticaret Odası,
l Ticaret ve Sanayi odası,
l İhracatçı Birliğinden
herhangi biri veya daha fazlasının
katılımcı olması zorunlu olup, bu
katılımcı kuruluşlardan (üniversite,
sanayi odası, ticaret odası, ticaret
44
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
ve sanayi odası, ihracatçı birliği)
herhangi biri TÜBİTAK’a
etkinlik için destek başvurusunda
bulunabilir.
En az bir üniversite ile Sanayi
Odası/Ticaret Odası/Ticaret ve
Sanayi Odası/İhracatçı Birliğinden
herhangi biri veya daha fazla
katılımcı olacak şekilde bu
Kuruluşlardan herhangi biri bu
programa başvuru yapabilmektedir.
Programın destek miktarı ulusal
düzeyde 25.000 TL uluslararası
katılımlı olması durumunda ise
30.000 TL olarak belirlenmiştir.
n 1507-TÜBİTAK KOBİ
Ar-Ge Başlangıç Destek
Programı
KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek
Programı, KOBİ’lerin bu sorunları
aşabilmelerini sağlamak için yeni
bir ürün üretilmesi, mevcut bir
ürünün geliştirilmesi, iyileştirilmesi,
ürün kalitesi veya standardının
yükseltilmesi veya maliyet düşürücü
nitelikte yeni tekniklerin, yeni
üretim teknolojilerinin geliştirilmesi
konularında destek sağlamayı
hedefler.
KOBİ ölçeğindeki işletmeler bu
programa başvuru yapabilmektedir.
KOBİ’ler tarafından yürütülen
500.000 TL bütçe ve 18 ay süre ile
sınırlı ilk 3 projenin TÜBİTAK
tarafından desteklenmesi
amaçlanmıştır. Ayrıca bu üç projeye
ilaveten, ortaklı proje başvurusu
yapılması koşuluyla 2 proje daha bu
programda desteklenebilmektedir.
Destek oranı her dönem için sabit
olacak şekilde %75’tir. Projelere
program kapsamında sağlanacak
desteklerle KOBİ’lerin, teknoloji ve
yenilik kapasitelerinin geliştirilerek
daha rekabetçi olmaları, sistematik
proje yapabilmeleri, katma değeri
yüksek ürün geliştirebilmeleri,
kurumsal araştırma teknoloji
geliştirme kültürüne sahip olmaları,
ulusal ve uluslararası destek
programlarında daha etkin yer
almaları hedeflenmektedir.
n 1509-TÜBİTAK
Uluslararası Sanayi
Ar-Ge Projeleri Destekleme
Programı
Uluslararası Sanayi Ar-Ge
Projeleri Destekleme Programı’nın
amacı, uluslararası Ar-Ge ve
yenilik projeleri yapan Türkiye’de
yerleşik kuruluşlara sağlanacak
destekle, ülkemizdeki teknik
yeterliliğin ve bilgi birikiminin
artırılması, kuruluşların uluslararası
teknoloji birikimine erişiminin ve
teknoloji transferinin sağlanması,
edinilen teknolojik bilgi ve
deneyimin kuruluş bünyesinde
içselleştirilerek, özgün teknolojilerin
geliştirilmesinde ivme kazandırıcı
ve yönlendirici bir etken olması ve
kuruluşların uluslararası pazarlarda
yer almasına katkı sağlamasıdır.
Sektör ayrımı yapılmaksızın,
Türkiye’de yerleşik, firma düzeyinde
katma değer yaratan KOBİ ve
büyük ölçekli sermaye şirketleri
uluslararası katılımcı ülkelerden
bir veya daha fazla proje ortağıyla
beraber bu programa başvuru
yapabilmektedir. Bu program
kapsamında destek almaya hak
kazanan büyük ölçekli firmaların
Ar-Ge projelerinin uygun bulunan
proje harcamalarına en fazla %60,
KOBİ’lerin proje harcamalarına
da %75 oranında hibe destek
sağlanması öngörülmektedir.
Programa başvuruda bulunacak
projelerin destek süresinde ve proje
bütçelerinde herhangi bir kısıtlama
bulunmamaktadır.
n 1511-TÜBİTAK Öncelikli
Alanlar Araştırma Teknoloji
Geliştirme ve Yenilik
Projeleri Destekleme
Programı
TÜBİTAK Öncelikli Alanlar
Araştırma Teknoloji Geliştirme
ve Yenilik Projeleri Destekleme
Programı kapsamında; belirlenen
öncelikli alanlarda hedef ve
ihtiyaç odaklı, izlenebilir sonuçları
olan projelerin desteklenmesi
amaçlanmaktadır. Program
kapsamında sağlanacak desteğin
teknolojik yeterlilik ve bilgi
birikiminin artırılmasında, mevcut
yeteneklerin farklı alanlarda da
değerlendirilmesinde ve özgün
teknolojilerin geliştirilmesinde ivme
kazandırıcı ve yönlendirici bir etken
olması hedeflenmektedir.
1511 programı, TÜBİTAK özel
sektör Ar-Ge destek programlarına
önemli yenilikler getirmektedir.
Öncelikli alanlar yıllara göre
değişiklik gösterebilmektedir. Genel
olarak enerji, gıda, otomotiv, bilgi
iletişim teknolojileri ve makine
imalat teknolojileri konularında
çağrılar açılmaktadır. Her alanda
birden fazla çağrı açılabilmektedir.
Çağrı duyurusunda; konu başlıkları,
proje süresi ve bütçesi için üst
sınır, projeyi gerçekleştirecek
işbirliği yapısı gibi bilgiler yer
almaktadır. Projeler tek aşamada
doğrudan proje önerisi alınarak
değerlendirilecektir. İki aşamalı
başvuru ile proje kabulü yapılacak
durumlar çağrı duyurusunda
açıklanmaktadır. Programda
proje limitleri çağrı duyurusunda
belirlemek üzere, destek oranı
büyük ölçekli kuruluşlar için
%60, KOBİ’ler için %75 olarak
uygulanmaktadır.
n 1514-TÜBİTAK Girişim
Sermayesi Destekleme
Programı
TÜBİTAK Girişim Sermayesi
Destekleme Programı, KOBİ
ölçeğindeki şirketilerin ülke
ekonomisine katma değer
sağlayabilecek nitelikte yenilikçi,
ürün, süreç, bilgi ve teknoloji
geliştirme ve üretme potansiyelini
ortaya çıkarabilmesi hedefiyle
çekirdek veya başlangıç
aşamalarındaki finansman
Girişimcilik
45
ihtiyaçlarının, girişim sermayesi
fonları aracılığıyla karşılanması
amacıyla başlatılmıştır.
Türkiye’de yerleşik teknoloji ve
yenilik odaklı KOBİ ölçeğindeki
sermaye şirketlerine yapacakları
aşağıda belirtilen özelliklere
sahip yatırımlarına hibe desteği
verilmektedir.
l Çekirdek sermayesi desteği:
Fikir aşamasında olan bir ürün/
hizmet veya yeniliğin oluşturulması
amacıyla araştırma ve geliştirme,
değerlendirme ve bir başlangıç
konsepti geliştirmek ya da yeni bir
ürün veya hizmetin oluşturulması
için yapılacak yatırımlar,
l Başlangıç sermayesi desteği:
Ürün geliştirme, prototip oluşturma
veya tamamlanmış prototip sonrası
üretim, satış ve ilk pazarlama
faaliyetleri için ek finansman
sağlamak amacıyla yapılacak
yatırımlar,
Program kapsamında, Girişim
Sermayesi Fonlarının fon
büyüklüğünün %20’sine varan
oranda hibe desteği verilecektir.
n 2. Araştırma Destek
Programları Başkanlığı
(ARDEB)
1003-TÜBİTAK Öncelikli
Alanlar Ar-Ge Projeleri
Destekleme Programı
Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri
Destekleme Programı’nın amacı,
Ulusal Bilim Teknoloji ve Yenilik
Stratejisi çerçevesinde belirlenecek
öncelikli alanlarda sonuç odaklı,
izlenebilir hedefleri olan, ilgili
bilim/teknoloji alanlarının
dinamiklerini gözeten ve yurt
içinde yapılan Ar-Ge projelerini
desteklemek ve bu projeler arasında
eşgüdüm sağlamaktır. TEYDEB
1511 programında olduğu gibi
46
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
bu programdan yararlanabilmek
için açılan çağrılara başvuru
gerçekleştirmek ve başvuru
değerlendirmesinin olumlu
sonuçlanması gerekmektedir.
Farklı ölçekteki projeler için
proje süresi ve bütçesi değişiklik
göstermektedir. Küçük ölçekli
projelerin süresi en fazla 24 ay, orta
ve büyük ölçekli projelerin süresi
en fazla 36 aydır. 2012 yılı için, her
üç ölçekte ayrı ayrı desteklenecek
projeler için destek alt ve üst
limitleri küçük ölçekli projeler için
500.000 TL’ye kadar orta ölçekli
projeler için 500.001 - 1.000.000
TL arasında ve büyük ölçekli
projeler için 1.000.001 - 2.500.000
TL arasındadır. Programa ait
güncel çağrıları TÜBİTAK’ın web
sitesi üzerinde inceleyebilirsiniz.
n 1505- TÜBİTAK
Üniversite-Sanayi İşbirliği
Destek Programı
Üniversite-Sanayi İşbirliği
Destek Programıyla, üniversite/
kamu araştırma merkez ve
enstitülerindeki bilgi birikimi
ve teknolojinin, Türkiye’de
yerleşik ve proje sonuçlarını
Türkiye’de uygulamayı taahhüt
eden kuruluşların ihtiyaçları
doğrultusunda, ürüne ya da sürece
dönüştürülerek sanayiye aktarılması
yoluyla ticarileştirilmesine katkı
sağlamak amaçlanmıştır.
Programın uygulama esaslarında
yer aldığı üzere müşteri kuruluş
olarak anılan özel sektör kuruluşu
ve yürütücü kuruluş olarak
anılan üniversite ya da kamu
araştırma merkez ve enstitüsü bir
takdirde proje bütçesinin %75’i,
büyük ölçekli olduğu takdirde
%60’ıdır. Kalan tutar müşteri
kuruluş tarafından karşılanması
gerekmektedir.
n Avrupa Birliği Destek ve
Hibe Programları
işbirliği sözleşmesi imzalaması
gerekmektedir. Bu sözleşme
çerçevesinde yürütücü kuruluş
tarafından yapılacak; yeni bir ürün
üretilmesi, mevcut bir ürünün
geliştirilmesi, iyileştirilmesi,
ürün kalitesi veya standardının
yükseltilmesi veya maliyet düşürücü
nitelikte yeni tekniklerin, yeni
üretim teknolojilerinin geliştirilmesi
projesi TÜBİTAK ve müşteri
kuruluş tarafından finanse
edilecektir.
Programa, müşteri kuruluş
ve yürütücü kuruluş ortak
başvuru yapabilecektir. 1 milyon
TL’ye kadar olan proje bütçesi
desteklenebilmektedir. Proje azami
destek süresi 24 aydır. TÜBİTAK’ın
karşılayacağı bütçe oranı,
müşteri kuruluş KOBİ olduğu
1. HORIZON 2020
l Bilimde Mükemmeliyet,
Endüstriyel Liderlik ve Toplumsal
Zorluklar başlıkları altında tüm
katılımcı ülkelere 2020 yılına kadar
80 milyar Avro tutarında hibe
desteği sağlayacaktır.
l AB üye ülkeleri, programa
asosiye ülkeler ve AB’nin işbirliği
yaptığı diğer ülkeler ile AB
politikaları kapsamında işbirliğini
çeşitli alanlarda geliştirmek
amacıyla yürütülmektedir.
l Ülkemizde TÜBİTAK
tarafından koordine edilmektedir.
l Sanayi kuruluşları, KOBİler,
üniversiteler, araştırma
enstitüleri,araştırma merkezleri,
kamu kurumları,STK’lar,
uluslararası organizasyonlar,
bireysel araştırmacılar programa
başvurabilmektedir.
l Bilimde Mükemmeliyet
başlığındaki projelerde Dünya
standartlarında bilimin, ileri düzey
araştırma yeteneği geliştirilmesinin
ve araştırmacıların en iyi altyapılara
erişiminin desteklenmesi
hedeflenmektedir. Bu başlık için
öngörülen bütçe yaklaşık 25 Milyar
Avrodur.
l Endüstriyel Liderlik ve
Rekabetçilik başlığı altında yeni iş
sahaları yaratarak istihdam artışının
sağlanması, anahtar teknolojilere
stratejik yatırımların, Ar-Ge
için özel sektör yatırımının ve
yenilikçi KOBİ’lerin desteklenmesi
hedeflenmektedir. Bu başlık için
öngörülen bütçe yaklaşık 17 Milyar
Avrodur.
l Toplumsal Sorunlara Çözümler
başlığı altında ise toplumsal
sorunlara çok disiplinli ve çok
ortaklı araştırmalar yolu ile etkili
çözüm önerilerinin desteklenmesi
hedeflenmektedir. Bu başlık için
öngörülen bütçe yaklaşık 36 Milyar
Avrodur.
l HORIZON 2020 programı için
ayrıntılı bilgilere www.h2020.org.tr
websitesinden ulaşabilirsiniz.
2. COSME
l COSME Programı Finansmana
Erişim, Girişimcilik, Pazarlara
Erişim ve İş Ortamının
İyileştirilmesi başlıkları altında tüm
katılımcı ülkelere 2020 yılına kadar
2,3 milyar Avro destek sunacaktır.
l Yenilikçi girişimlerin ve fikirlerin
ihtiyaç duyduğu finansmana
erişimin kolaylaştırılması,
girişimcilik kültürünün yerleşmesi
ve iş ortamının iyileştirilmesine
yönelik faaliyetleri desteklemektedir.
l Ülkemizde KOSGEB tarafından
koordine edilmektedir.
l COSME Programında,Genç
Girişimciler için ERASMUS
programı çağrısı, KOBİ’lere dönük
Kredi Garanti Desteği (Loan
Guarantee Facility-LGF) ve
Büyüme Amaçlı Özkaynak Desteği
(Equity Facility for Growth
– EFG) Proje Teklif Çağrıları
yayımlanmıştır. Çağrılara dair
bilgilere KOSGEB’in websitesi
www.kosgeb.gov.tr Duyurular
başlığından ulaşabilirsiniz.
Kaynaklar:
1-http://www.tubitak.gov.tr/tr/destekler/sanayi/ulusaldestek-programlari
2-http://www.tubitak.gov.tr/tr/destekler/akademik/
ulusal-destek-programlari
3-www.kosgeb.gov.tr
4-www.h2020.org.tr
Girişimcilik
47
Bilgi Çöplüğünden
KaşıKÇı elması
ÇıKartmaK;
Big data & Business ıntelligence
HAZIRLAYAN: YUSUF YILDIZ
G
eçmiş çağlarda bilginin
mahiyeti eğer kayda
geçirilmez ise o an için
değerli ve geçerliydi. Bilgi kullanılır
veya üzerine eklenerek bir sonraki
nesle aktarılırdı. Ancak günümüzde
bilgi günden güne artmakta ve
depolanmaktadır. 2012 rakamlarıyla
dünyada günlük üretilen veri
miktarı 2.5 Kentrilyon Byte a
ulaşmıştır. 2015 de bu verinin
sosyal medyanın hızlı üretimi,
firmaların big data’ya verdiği önem
sebebiyle ne kadar arttığını tahmin
etmek güç değildir. Bu sınırsız
depolanmanın sonucunda “Bilgi
Çöplüğü” oluşmuş, ardından
firmalar bu çöplükten kaşıkçı
elmasını çıkarmanın yolunu
tutmuşlardır. Bu bilgi yumağının
tümüne Big Data yani Büyük
veri, bu büyük veriden çıkartılan
elmasa ise business intelligence
yani iş zekası adını veriyoruz.
Büyük Veri’yi tüm bilgi olarak
düşünmek yerine sektörlere ve hatta
firmalara indirgeyebilir böylece
işinize yarar bir veri madenciliği
yapabilirsiniz.
Örneğin hastaneler tüm
hastalarının kayıtlarını sanal
ortamda bir algoritma ile
inceleyerek hastalıkların
seyri hakkında fikir sahibi
olabilir, hastane hizmetlerini
48
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
kişiselleştirebilir, etkili çözümler
üretebilir. Yahut enerji firmaları
enerji sayaçlarından gelen verileri
inceleyerek müşterilerinin
kullanım aralıklarıyla ilgili bir
çözüm üretebilir. Bir başka örnek
bankalar. Bankalar müşterilerinden
toplayıp sakladıkları bilgiler yoluyla
müşterisinin internet bankacılığına
niçin girdiğini anlayabilir, ve
müşterisinin vaktini çalmadan
hızlıca o işleme yönlendirebilir.
Böylece arayüzü kullanıcı dostu olur
ve müşterileri memnuniyeti oluşur.
Örnekleri bu şekilde çoğaltmak
mümkün. 1980 li yıllarda
ürünün çok daha önem arzettiği
zamanlarda şirketlerin asıl amacı
ürün üretmek ve müşteriye
ulaşmasını sağlamaktı. Ancak bu
belli bir doygunluğa ulaştığında
firmalar şöyle sorulara cevap
aramaya başladılar;
l Benim için doğru müşteri
kimdir?
l Müşterime bu ürünü daha
verimli nasıl ulaştırabilirim?
l Bu ürünü daha verimli nasıl
üretebilirim?
l Müşterilerimi kaybetme oranım
nedir? Ve niçin kaybediyorum?
l Yeni müşterilerimin potansiyeli
nedir?
Bu soruların neticesinde
ellerindeki verileri işlemeye ve
anlamlandırmaya başladılar. CRM
(müşteri ilişkileri yönetimi için
kullanılan uygulamalar) denilen
sistemler bu soruların cevaplarını
bulmak amacıyla doğdu denebilir.
Bu sebeple 1990 sonrasında ürüne
göre müşteri değil, müşteriye
göre ürün devri başlamıştır. Son
5 senedir ise bu metodolojinin
kullanımı giderek artmıştır.
Sanayi firmalarında üretim
esnasında kullanılan makinelerden
elde edilen veriler, işçilerin çalışma
verileri, üretim verileri ve stok
analizleri büyük veri araçlarıyla
incelenirse üretim çok daha verimli
olacak ve firmaların maliyetlerinde
ciddi düşüşler sağlanacaktır. Dolaylı
olarak bu israfı azaltacak faydayı
arttıracaktır.
Google, Amazon gibi firmalar
kendi geliştirdikleri teknolojiyle
büyük veriyi yönetmektedir.
Google milyarlarca veriyi “Google
dosya sistemi” üzerinde tutmakta
ve veritabanı olarak “big table”
kullanmakta. Bu devasa veriyi
işlemek için ise “mapreduce”
adında bir yazılımı kullanmaktadır.
Facebook, Twitter gibi 2. Jenerasyon
teknoloji firmaları ise geliştirdikleri
teknolojiyi açık kaynaklı olarak
yayınlamakta ve büyük verinin
işlenmesi adına toplumsal bir adım
atmaktadırlar.
Genel olarak büyük veri & iş
zekası olarak adlandırılan bu yapıyı
kullanmak günümüzde bir lüks
olmaktan fazlasıdır. Rekabetin
yoğun olduğu dünyada bir adım
öne çıkmak için elimizdeki veriyi
kıymetlendirmeliyiz. İhtiyacımız
olan tüm bilgiler büyük verinin
içinde mevcut. Bize kalan bu
veriyi toplamak ve işlemektir. Bilgi
teknolojileri sisteminin yaptığı
her haraketi kaydedip hangi
hatalar birbiriyle ilişkili, hangi
problem işleyişinizi etkiliyor gibi
sorulara cevap bulup “geleceğe ışık”
tutmalıyız.
Girişimcilik
49
müslümanların
son KâBusu
İslamofobİ
Hazırlayan: M. Yunus Bektay
slamofobi, en geniş anlamıyla
İslam’a ve Müslümanlara duyulan
nefret manasıyla kullanılan ve
tarihsel gelişimine bakıldığında
kökenleri Endülüs Müslümanlarına
karşı haçlı seferleri için asker
toplama amacıyla kullanılan bir
terim olarak çıkıyor karşımıza
ilk olarak. Devam eden süreçte
her haçlı seferi ve savaş öncesi
tekrardan ısıtılarak nefret algısı
oluşturulmakta ve özellikle 11
Eylül saldırısı sonrasında son
derece saldırgan bir yaklaşımla,
karşı hareket oluşturulan algı,
tam Müslüman profilinden
terörü az olsa silebilmeyi
başardık dediğimiz
zamanlarda Paris merkezli
mizah dergisi Charlie
Hebdo’ya yapılan saldırı ile
tekrardan dünya gündeminde
zirveye oturtuldu. Özellikle
Orta Avrupa ve Kuzey
Amerika’da, teröristleri hedef
almak yerine bütün Müslüman
âlemi aleyhine yayınların yapılması
ve hükümetlerden destek bulmasıyla
Ümmetin başına kara bir kâbus
gibi tekrardan çökmüş durumda.
Müslüman kimliği açısından ne
kadar acı ve zor olsa da bu imajı
temizlemek tekrardan ve yeniden, tam
manasıyla İslami ahlakla donanmış
Müslümanlara düşmekte.
İ
50
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
Güçlü olanla aynı kökenden
olmayanın, kabul göremediği, öteki
olmak zorunda olduğu acımasız
sistemde ırkçılık kavramı, doğal
gelişimini yıllar içerisinde geliştirdi.
Ten renginin farklı olması,
kullandığın dilin değişik olması
ve özellikle mensubu olduğun din
gibi, farklılığın imkân bulabildiği
her alanda ırkçı söylemleri
benimseyen insanoğlu İslam’ı
terör yaftasıyla ötekileştirerek,
Müslüman dünyasını bütünüyle
yargıladı ve İslamofobi terimini,
özellikle ‘Charlie Hebdo’ saldırısı
ve münferit bir kaç olay sonrasında
ırkçılık düzeyine taşıdı. Meselenin
aslında insanlık değerlerine ve
yaşama hakkına saygısı olmayan,
İslami emir ve uygulamalar ile taban
tabana zıt olan kişiler tarafından
yapılmış bir saldırı olduğu gerçeği
algılardan uzaklaştırıldı ve
uzaklaştırılmakta. Ve sonucunda
Müslümanlar, topyekûn bir linç ve
propaganda kampanyasına maruz
kaldılar. Müslümanlara fırsat
buldukları her zeminde saldırmayı
adet haline getirmiş marjinal
grupların saldırılarıyla karşı karşıya
buldular kendilerini. On iki kişinin
hayatını kaybettiği elim saldırı
sonrasında, İslam’a mensup olanlara
karşı yapılan sosyolojik baskının
yanında, fiziksel şiddeti de gördük.
FBI’in yayınladığı raporda, İslam
karşıtı saldırıların her gecen gün
arttığı ve özellikle ‘Charlie Hebdo’
saldırısının gerçekleştiği tarih
olan 7 Ocak 2015 sonrasında
tavan yaparak % 10’a yakın artış
olduğunu belirtiyor. Medya
yoluyla yayımlananın aksine
Müslümanların tamamen
baskı altına alındığını somut
olarak gösteren benzer rapor
ve yazı dizileri dikkatlerden
uzaklaştırılmakta. İslam, yaşayan
her canlıya şefkatle yaklaşılmasını
öğütlerken, yansıtılmak istenen
Müslümanların öldürmeye ve
zarar vermeye en yakın dine
mensup oldukları fikri zihinlere
yerleştirilmek istemekte.
Hükümet planlarında terörizme
karşı alınan önlemler adı altında
yapılan radikal değişimler ile
Müslümanların hayat tarzlarına
doğrudan müdahale edilmekte
ve sunulan teklifler insan
hak ve hürriyetlerinin en çok
önemsendiği ülkelerde bile
parlamentolar tarafından kabul
edilebilmektedir. 2011Temmuz
ayında Norveç’te meydana gelen,
77 kişinin hayatını kaybetmesiyle
sonuçlanan terör eylemini
gerçekleştiren saldırganın
yaptıklarının hiçbir konumda
dini ile bağdaştırılmazken, Ocak
ayında meydana gelen saldırıda
İslami değerler saldırı ile doğrudan
bağdaştırılmaktadır. Nitekim
geçtiğimiz günlerde Amerika
Birleşik Devletlerinin Kuzey
Karolina eyaletinde üç üniversite
öğrencisi Müslüman gencinin
ölümüyle sonuçlanan saldırı,
bu algının en somut ve güncel
sonuçlarından biridir. Saldırının
şahsi bir mesele olduğu, basit
bir otopark kavgası olduğu iddia
edilmiş ise de, yaşanan elim olayın
özünde Müslümanlara ve İslam’a
karşı yapıldığı birkaç gün içerisinde
ortaya çıkmıştır. Sadece ve sadece
Müslüman oldukları gerekçesiyle
öldürülen eğitimli, sefalet ve yokluk
içindeki kardeşleri için mücadele
veren öğrenciler, bu kayıp elbette
bütün dünyayı derinden sarstı, fakat
dünya halklarını gün gibi ortada
olan gerçekleri anlayabilmelerini
sağlayamadı. Asıl acı olan ise
insani erdemlere sahip olduğunu
düşündüğümüz kişi ve grupların
bile Norveç’te ve A.B.D. yapılan
saldırıları münferit olaylar olarak
algılarken, Paris’te gerçekleştirilen
saldırıyı bütün İslam âlemine mal
etmeleri ve defalarca kendilerine
anlatıldığı halde İslâmiyet’i
saldırgan olarak nitelemeleriydi.
Kapitalist dünya sistemi
içerisinde savaşların, sefaletin ve
kışkırtmaların en yoğun olduğu
bölgelere bakıldığında İslamiyet’in
yoğun olarak yaşandığı bölgeler
olduğu aşikardır. Batıda üretilen
yönetim modellerin, sosyolojik ve
ontolojik açıdan uyarlanamayacağı
20. yüz yılda yaşananlara
bakıldığında rahatlıkla kavranabilir.
Ortaya çıkartılan algılara ve
akımlara kolayca sürüklenebilen
İslam âlemi, kendi sorunlarına
kendi değerleri ve kendi kurallar
bütünüyle cevap verebilmeyi, çözüm
bulabilmeyi öğrenmek zorundadır.
Kendi savaşında toplumsal yapısına
uygun stratejisini belirleyemeyen
ve dünya siyasetin de önde gelen
ulusların yönlendirdiği yola giren
ülkeler ise, problemler yumağı
içerisinde kalmaya mecburdur.
Müslüman ülkelerin ekonomik
yapısına da derinden darbe indiren,
ekonomik sistemlerin de derin
zararlar veren İslam korkusu izleri
günümüzde açıkça takip edilebilir.
Ticari ve ekonomi üzerinden
baskılanan ülkeler ise
Girişimcilik
51
uygulayacakları politikalarda
ikileme düşmekte ve bu belirsizlik
likit akış düzenlerini ve piyasa
değişkenlerini bozarak ekonomik
açıdan ve dolaylı olarak ta siyasal
istikrarsızlıklara yol açmaktadır.
Demokratik sisteme sahip
Müslüman memleketlerinde,
ülkenin hedef ve politika uygulayıcı
olarak siyasi partileri de baskı ve
zan altında kalmaktadırlar. Ocak
2015 döneminde ekonomik açıdan
ülkemizde dolaylı olsa da zarar
görmüş, piyasalar sıkıntı içerisine
girmiş ve politika uygulayıcılar
mevcut probleme çözüm
bulmakta zorlanmışlardır. Ülke
politikalarında yaşanan sıkıntılar
bütün Türkiye halkını etkilemiştir.
Bunula kalmayıp Türkiye ile sıcak
ekonomik ilişkiler içerisinde
bulunan bölge ülkelerini ve komşu
halkları etki altına almıştır. Bu
açıdan bakıldığında Müslüman
olan veya olmayan herkesin yapılan
baskılara karşı durma zorunluluğu
olduğunu anlaşılmaktadır. Eğer
huzur ve nizam içerisinde yaşamak
istiyorsak bu uğurda çalışmalı
ve fedakârlık yapmak zorunda
bırakılan bölge halklarına istikrarı
sağlamak için İslamofobi ile
mücadele etmekten başka çare
kalmamıştır. Medya aracılığıyla
oluşturulmak istenen algıda,
İslam’ın saldırgan bir yapıda
olduğu ve masum insanlarda
olsa bile katledilmesine cevaz
verildiği, bununla kalmayıp bu
tür eylemleri gerçekleştirenlerin
mükâfatlandırılacağının altını
çizmek olduğu görülmektedir.
Kelime manası ‘barış’ olan bir
din nasıl olurda aşırılığa kaçmayı
destekleyebilir ve Allah’ın verdiği
yaşama hakkını insanlardan
alanların mükâfatlandırılacağını
savunabilir. Mâide Suresinin
52
Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi
‘…Kim bir cana kıymamış
veya yeryüzünde bozgunculuk
yapmamış olan bir kimseyi
öldürürse, bütün insanları
öldürmüş gibidir. Kim de bir
kimsenin hayatını kurtarırsa, bütün
insanları kurtarmış gibidir.’ 32.
Ayeti akıllardan çıkarılmamalıdır.
Müslümanların Kuranın
emirlerini hakkıyla getiremediği
bir dönemde İslami savunmak
elbette ki kolay olmayacak. Her
gecen gün karşılaşılan haksız
suçlamaların, ithamların ve algının
değişmesi için yapılması gereken
fedakârlık tabi ki Müslümanların
geçmesi gereken önemli bir sınav.
Bu mücadele yapılacak olan
hareketler İslam’ın emirleri dışına
kaçmamalı ve adalet kavramı
akıllardan çıkarılmamalıdır. Zira
Allah’u Teala, Hûcurat suresinin 9.
ayetinde ‘…Allah, âdil davrananları
sever.’ buyurmaktadır.
Son tahlilde ister İslam’a mensup
olsun ya da olmasın, insani hak
ve hürriyetlere saygı gösterebilen,
insani erdemlere sahip her bireyin
İslam ve Müslümanlar aleyhine
başlatılan ve adı ‘İslamofobi’
koyulan bu yaftalama ve
ötekileştirme propagandasının
aslında ırkçılık kökenli bir kavram
olduğunu görebilmeli ve karşısında
yer alabilmeyi seçmelidir. Nasıl
ırkçılık karşısında birleşebilen
hükümetlerin ‘İslamofobi’
karşısında birlikte ve dik
durabilmesi gerekmektedir. Gerisi
zaten insanların iradesi tarafından
gerçekleştirilecektir. İnsanlar
birbirlerini anlamayı başarabildikleri
sürece fitne ve ayrımcılık tuzağına
düşmeyeceklerdir. . İnsanların temiz
fıtratta doğduğuna ve hayatın onları
kirlettiğini emreden İslamiyet’ten,
en başta olduğumuz gibi olabilmeyi
başardığımızda ‘barışın’ tüm cihana
yayılabileceğini çıkartmamız
çok zor olmayacaktır. Önemli
düşünürlerimizden İsmet Özelin
dediği gibi ‘Yolumuz birbirimizi
anlamaktan geçmiyorsa, hiçbir
yere varamayacağız demektir.’