Kasım 2009 - Sayı: 149 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

Transkript

Kasım 2009 - Sayı: 149 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
TMMOB
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ
haber bülteni
:‘Mt4BZ‘t#BT‘N5BSJIJ,BT‘N
ƞLJBZEBCJSZBZ‘OMBONBLUBE‘S
BAŞYAZI
Başyazı
2
YAYIN KURULUNDAN
Merhaba
4
ŞUBE'DEN
Eylül Ekim Etkinliklerimiz
Türkiye'de İnşaat Mühendisliğinin Gelişimi
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven Hakkındaki Dava
TMMOB'den
TMMOB İzmir İKK'dan
6
8
11
15
16
İNCELEMELER
İzmir'de Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı ve Üretimi
18
BETON
Yüksek Oranda Çelik Lif İçeren Yüksek Performanslı Kompozit
Malzeme (SIFCON)
20
PREFABRİK
Sıkça Sorulan Sorular
25
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ
Yönetmelik Üzerine (2)
27
SAĞLIK
Domuz Gribi ve Aşısı
28
HUKUK
Kazanılmış Haklara Saygı İlkesinin İmar Planları ve Yapı (İnşaat)
Ruhsatları Yönünden Değerlendirilmesi-2
30
ÜYELERİMİZDEN
Binalardan Bilgi Toplanması
32
Mühendisin "Yükseği" Üzerine Çeşitlemeler
35
genç -İMO
Eylül-Ekim 2009 genç -İMO etkinliklerimiz
Kardeşini Seç Nokta Kom
Paradokslar Üzerine
36
38
39
KÜLTÜR VE SANAT
Kitaplar Arasında
Tarihte Bugün: 10 Kasım 1938
Şiir
Mizah Köşesi
40
41
43
44
OYUN
Briç
Satranç
Bulmaca
46
47
48
Başyazı
Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU
İMO İzmir Şube Başkanı
ŞUBEMİZDE DEĞİŞİM
İnşaat Mühendisleri Odası 27/1/1954 tarih ve 6235
sayılı TMMOB Kanunu’na dayanılarak kurulmuş
kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur.
Oda Ana Yönetmeliğinin Odanın Amaçları başlıklı
5.maddesnde belirtiliyor:
“Oda; Halkın ve Ülkenin yararı, mesleğin gelişmesi,
meslek mensuplarının onur, hak, yetki ve mesleki çıkarlarını korumak, geliştirmek” amaçlanmıştır.
Kurulduğu günden bugüne kadar bu amaç doğrultusunda faaliyet gösteren Odamız, meslek ve meslektaş çıkarlarının Ülke sorunlarından ayrılamayacağı bilinci içinde yaptığı çalışmalarla kamu vicdanında hak ettiği yeri bulmuş, halkın ve meslektaşının
güvenini kazanmıştır.
- Muhasebe sistemimiz önce bilgisayar ortamına, ardından merkezi sisteme aktarıldı,
- Web sayfamız oluşturularak bugün Şubemizle ilgili her türlü bilgiye, etkinliklerimizin yazılı notlarına
web sayfamızdan ulaşabilme olanağı sağlandı,
- Her türlü ödemede kredi kartı kullanımı geçerli kılındı, Ödemelerde uzun vadeli taksitlendirmeye gidildi,
- Bültenimiz yeni formatıyla teknik ve sosyal açıdan
düzeyli olarak iki ayda bir yayınlanıyor. Şube etkinliklerinin tümü Bültenden üyeye aktarılıyor,
Odamızda yapılan tüm çalışmalar bu amaca dayanmaktadır. 2003 yılında yönetime geldiğimizden bugüne Şubemizde hangi çalışmaları yaptığımız ve
yapmaya devam edeceğimizi, çalışma ilkelerimizi
aşağıda kısaca özetlemeye çalışacağım:
- Komisyonlarımız görev yapmak isteyen her üyeye
açık olarak çalışıyor,
- 26 kişilik Bilgisayar laboratuvarı oluşturularak, her
seviyede sürekli bilgisayar kursları devam ediyor,
- Kamuda ve çok sayıda üyemizin çalıştığı kurumsal
işyerlerinde işyeri temsilcilerini o kurumda çalışan
üyelerimiz seçiyor. İşyeri temsilcileri ile düzenli toplantılar yapılıyor,
- Ajandamız, Şubeye mali yük olmadan reklam gelirleri ile basılarak tüm üyelerimize dağıtılıyor,
- İlçe temsilcileri de seçimle geliyor. İlçe temsilcileri
ile düzenli toplantılar yapılıyor,
- genç- İMO örgütlenmesi ile İMO’nın geleceği kurulmaya ve güçlendirmeye başlanıldı,
- Üst örgütlerimizle ilişkilerimiz sıcak tutuluyor.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu ve bağlı odalarla ortak mesleki ve sosyal etkinlikler yapılıyor,
- Perşembe etkinliklerimiz olağan hale geldi, teknik
ve sosyal konularda sayısız seminer, panel, sempozyum, konferans gerçekleştirildi,
- İMO Danışma Kurulu, Onur Kurulu, Denetleme Kurulunda, İMO’nun komisyon ve çalışma kurullarında,
TMH Yayın Kurulunda Şubemiz üyesi arkadaşlarımız
görev yapıyor,
- Etkinliklerimiz kitap ve broşür olarak basılıyor. Tüm
etkinliklerimizin görüntü kayıtları düzenli olarak arşivlenerek dileyen üyelerimizin kullanımına sunuluyor,
- İMO’nca çıkarılan yönetmeliklerin hazırlanmasında, konuyla ilgili olan üyelerimizle yapılan toplantıların sonuçları merkezi çalışmalara aktarılarak söz
sahibi olundu,
- Ürün tanıtım seminerleri yapılıyor,
- Yönetim Kurulu Sekreter üyeliği ile Şube sekreterliği görevi ayrılarak yönetim gücü ile icra gücünün bir
kişide toplanmasının neden olabileceği olumsuzluklar ortadan kaldırıldı,
- Örgütlenme Sekreterliği oluşturularak meslektaşlarımızın Odayı benimseyip rahatça iletişim kurabil-
2
me ortamı oluşturuldu, Odaya gelmeyen, bilgilerine
ulaşılamayan üyelerimize ulaşabilme yolları arandı,
Kasım 2009 - 149
- Şube kütüphanemiz düzenlendi, kitaplar bilgisayar
programına aktarıldı,
- Tüm etkinliklerimiz cep telefonu mesajı ile tüm
üyelerimize duyuruluyor,
- Gençlerimizin staj yeri istekleri hangi şehirde olursa olsun yerine getiriliyor,
- Geniş üye katılımı ile teknik ve sosyal içerikli geziler düzenleniyor,
- Meslek içi eğitim kursları sürekli hale getirildi,
- Ustalık kurslarına devam ediliyor,
- Afet yönetimi çalışmaları kapsamında, güvenli yapı
ve mühendislik hizmeti almış yapı kavramını tanıtmak üzere vatandaşlara ve öğrencilere yönelik sunumlar yapılıyor,
Yayın Kurulundan
- Öğrencilere mesleğimizi tanıtmaya yönelik sunumlar yapılıyor,
- Özel günlerde ve çeşitli fuarlarda inşaat mühendisinin önemini vurgulayan afişleme ve broşür dağıtma çalışmaları yapılıyor,
- Şubemizden istenen Bilirkişilikler bilgi ve liyakata
dikkat edilerek adil bir şekilde dağıtılıyor,
- Şube Yönetim Kurulu üyeleri ve çalışanları bilirkişi
olarak görevlendirilmiyor, görevlendirilenlere ise bilirkişi ücreti ödenmiyor,
- 2003 ten bugüne yönetim kurulu üyelerimiz oturum ücreti almıyor,
- İnşaat Mühendisliği gecemiz her yıl geniş üye katılımı ile gerçekleştiriliyor,
- Her yıl yapılan bir törenle meslekte 50, 40 ve 25.
yılını dolduran üyelerimize Onur Belgeleri veriliyor,
- Klasik Türk Müziği Koromuz, yeni oluşumu ile Türk
Halk Müziği Koromuz ve Halk Oyunları ekibimiz çalışmalarına ve etkinliklerine devam ediyor,
- Prof. Dr. Sıracettin Bilyap anısına Şubemizce düzenlenen satranç turnuvasına her yıl yüzlerce çocuğumuz katılıyor,
- Geniş üye toplantıları sonucu alınan kararla, atıl duran ve getirisi olmayan mülkler açık ihale ile elden
çıkarıldı. Şubemiz MMO’ndan satın alınan şimdiki
çağdaş mekana taşındı. Bornova yolu üzerindeki binamız mülk olarak korunarak kiraya verildi,
- Yapılan bu teknik ve sosyal etkinlikler ve çeşitli çalışmalar dışında kamu kurumu niteliğinde mesleki
demokratik bir kitle örgütü olduğumuzu her zaman
ön planda tutarak, kentimiz ve Ülkemizin sorunlarıyla ilgili değişik konularda basın açıklamaları yapıldı, ilgili kuruluşlarla ortak eylemlere katılındı. İşsizlik
ve yoksulluğa karşı, hükümetçe yapılan zamlara karşı, ekonomik krizin faturasının halktan çıkarılmasına
karşı, Sivas Katliamı gibi olayların bir daha olmaması
için, 12 Eylül darbesine karşı, savaşlara karşı, termik
ve nükleer santrallere karşı yapılan bir dizi eylemde
yine üyemizin önünde ve yanında olundu,
- Kentimiz ve İlimizde sorunlu her türlü özel ve kamu
binası hakkında çalışma yapmaya, kamu kuruluşlarına ve halkımıza teknik destek vermeye devam ediyoruz. Güvenilen, güven duyulan bir meslek örgütü
olmanın onurunu yaşıyoruz.
Yaklaşık 6,5 yılda tüm bu çalışmaları sizlerden aldığımız güçle ve sizlerle birlikte gerçekleştirdik. Sizlere
teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2009 - 149
3
Yayın Kurulundan
Bu sayımızda biraz kendi içimize daha doğrusu İMO,
TMMOB ve mesleğimiz için ulusallar arası düzeyde ve
dolayısıyla bağlantılı olarak ulusal düzeye yansıyacak
olan gelişmelere bakalım istedik.
(Hizmetlerin Serbest Dolaşımı) anlaşmalarının getirdikleri açısından ulusal mühendislik alanlarının korunması
için mücadele edilmesi TMMOB ve İMO’nın asli görevleri arasındadır.
GATS temelinde hizmet alanlarının ikili anlaşmalar yoluyla serbestleştirilmesinin önündeki engelleri kaldıracak çalışmalar yeniden gündeme taşınmaktadır. Hazırlanmış olan anlaşma metni içerisinde mühendislik ve
mimarlık alanında, CPC 511 kodlu İnşaat Sahalarının Ön
İnceleme İşleri (Pre-erection work at Construction Sites), CPC 515 kodlu Özel Ticari İnşaat İşleri (Special Trade
Construction Work) ve CPC 518 kodlu İnşaat İşleri veya
Yıkımı ile ilgili veya İnşaat Mühendisliği İşleri Ekipmanının Kiralanması Hizmetlerinin (Renting services related to equipment for construction or demolition of buildings or civil engineering works, with operator) yanında pek çok mühendislik, mimarlık disiplinini içeren hizmetlerin serbestleştirilmek istendiği görülmektedir.
Aslında yukarda sıraladığımız yasalar neticesinde yabancıların ülkemizde iş alması, iş yapması ve çalışması
açısından zaten pek bir engel kalmamış ise de; TMMOB
ve İMO’nın kamu yararını göz önünde tutarak toplum,
meslek, ve meslektaşları için yapmış oldukları karşı çıkışları engellemelerin yollarını aramaktadır siyasi iktidar. Hükümet meslek odalarının çalışmalarını engellemeyi zaten politika olarak benimsemişti. Şimdi ise meslek odaları ve üyelerinin meslek odaları yoluyla yürütmeye katılma yollarını kapatmayı da bu politikaya dahil etmiş görünüyor.
Daha önceki sayılarımızda bu konuyu sizlerle paylaşmıştık. Ancak görülmektedir ki; hükümetin tek taraflı olarak yabancı sermaye ve hizmet sunucularına muafiyet tanıma gayretkeşliği yeniden nüksetmiştir. Zaten
4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun
ve uygulama yönetmelikleri, Yabancı Sermayeyi Teşvik
Yasası ve 1995 tarihli Yabancı Sermaye Çerçeve Kararı Hakkında Tebliğ, Doğrudan Yabancı Yatırımlarda Yabancı Uyruklu Personel İstihdamı Hakkında Yönetmelik,
Vergi Muafiyetleri, Rekabetin Korunması Hakkında Yasa,
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun, ayrıca AB ülkelerine tek taraflı olarak açılan alan ve muafiyetler göz önüne alındığında, ülkemizin yeterince peşkeş çekildiği görülmektedir. Bu seferki çalışmada GATS’ın da ötesine geçen tek taraflı açılma söz konusudur. Böylece anlaşmalar ile GATS ‘in geçerliliği devam ederken önceden verilen büyük uğraşılar sonucunda GATS’ın taahhüt listesinde kapalı ve koşullu kalmış alanların dahi ikili anlaşma
yapılacak ülkelere açılması hedeflenmektedir.
Dünyada uygulanan ekonomik siyasi politikaların sonucunda öyle bir konuma gelinmiş ki ; bizim gibi ülkelerde meslek alanları, mühendislik alanları ve mühendisliğin uluslararası sermayenin değişen ve aç gözlü talepleri üzerinden yapılandırıldığı yaşadığımız gerçeklerdir. Gelinen süreçte, meslek alanlarında kamunun tasfiyesi sağlanarak; buralarda kamunun denetiminden
uzak, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılmalar hedeflendiği de açıktır. Ülkemizdeki saldırılarda TMMOB ve benzeri meslek odalarının uluslararası hizmet sermayesinin çıkarları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi ve doğal olarak bu meslek örgütlerinin yeniden yapılandırılma çalışmaları yapıldığı da bilinen bir başka gerçektir. Oysa Avrupa Birliği ve GATS
4
Temmuz 2009 - 147
Belki de bu nedenledir ki; TMMOB ve bağlı odalar Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetleme altına aldırılarak baskı kurulmaya çalışılmaktadır. Devlet Denetleme Kurulunun denetleme sonuçlarını “Devlet Denetleme Kurulu meslek kuruluşlarını yerden yere vurdu: Politikayla uğraşmasınlar” başlığıyla basından öğrenmiş
bulunuyoruz ne yazık ki. Basında yer aldığı şekliyle görülmektedir ki, yukarda da belirttiğimiz gibi TMMOB ve
benzeri meslek odalarının uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi için alt
yapı hazırlanmaktadır. Emperyalist sistemin istediği şekilde yapılanmalar sağlanarak mühendislerin kendileri
dışında alınan siyasi kararların sistem içerisinde uygulayıcısı duruma düşmeleri hedeflenmektedir.
Sermaye grubunun örgütleri ile TMMOB, Tabipler Birliği ve benzeri odaları aynı potada değerlendiren bu raporun eleştirisi ve cevabı Bültenin bu sayfalarına sığamayacak kadar geniştir. Ancak yine de, modern toplumlarda demokratik çoğulcu yapının, siyasal açıdan iktidarın paylaşılması talebini de içinde barındırdığı, meslek
mensuplarının da bu talebi meslek odaları vasıtasıyla
gerçekleştirmeye çalıştıklarını belirtmeden geçemiyeceğiz.
Zaten yıllardır mühendis ve mimar odaları siyasetle uğraşıyor biçiminde söylemler söylenegelmektedir. Oysa
mesleki demokratik kitle örgütü olan İMO’nın üyelerinin çıkarlarını koruyabilmesi, toplumun çıkarlarını savunabilmesi kısaca toplumsal muhalefet yapabilmesi için siyasetle iç içe olması gerekmektedir. Bu konularda etkinlik sağlayabilmeleri için ilgi alanlarına yönelik olarak siyasete girmelerinin gerektiği ve demokratik katılımın ancak böyle sağlanabileceği bilim adamlarınca kabul edilen bir gerçektir.Bu durumda; TMMOB
ve İMO’ nın ülkemizin kalkınma ve sanayileşme sorunlarından, kentleşme sorunlarına, sağlık politikalarından
mesleki eğitim politikalarına kadar mesleğini ilgilendiren birçok alandaki sorunlara ilgi duyması, toplum yararını öne alarak bu yönde değerlendirmeler yapıp çö-
Yayın Kurulundan
zümler önererek talepler yükseltmesi en tabii hakkı ve
görevi olmaktadır. Çünkü ülkeyi ve toplumu ilgilendiren
bu sorunlar ve siyasal iktidarların çözüm yol ve yöntemleri ile alacakları kararlar, uygulayacakları politikalar kaçınılmaz olarak mühendislik mesleğinin icrasını da etkilemektedir. Bu nedenle İMO ve TMMOB kendi mesleki
alanları içerisinde bu ve benzeri sorunlarda görüş geliştirip çözüm önerileri sunmak; bu görüş ve önerilerin kabulü yönünde çalışmalarda bulunmak zorundadır. Bunun adı siyaset yapmaktır, bu İMO ve TMMOB ‘nin varlık
nedenidir. Sivil toplum demokrasi ilişkileri de bu noktada somutlaşarak ortaya çıkmaktadır. Yani yukarda açıkladığımız Avrupa Birliği ve GATS (Hizmetlerin Serbest
Dolaşımı) anlaşmaları ile yapılması planlanan ikili anlaşmalar direkt olarak mesleğimizi ilgilendirmekte olup;
TMMOB ve İMO’nın bunlara karşı çıkması gerekir, bu
karşı çıkma da siyasi talepleri barındırmaktadır.
Öte yandan mesleği aşan, siyaseti aşan savaş, barış, çevre, insan hakları, anti demokratik uygulamalara karşı
çıkma, laiklik karşıtlarıyla mücadele gibi; adam olmakla
ilişkili, herkesin konusu olan, meslek çıkarlarının dışında kalan, herhangi bir siyasi partinin yada görüşün temsilcisi olunmayan konularla da uğraşmak, söz söylemek
meslek odasının görevleri arasındadır.
Bir kez daha ilgilere duyurmalıyız ki: Toplumca yaşananı, kültürel, toplumsal, siyasal, ekonomik açılardan sorgulamak, yorumlamak, eleştirmek, eleştirilerimiz doğrultusunda bilimsel temele dayalı karşı çıkışlarda bulunmak TMMOB ve İMO’ nın görevleri arasındadır. Üyeler
bazında yapılan araştırmaların bilimsel sonuçları da; bu
durumu üyelerin onayladığını göstermektedir.
Ülkenin tam bağımsız, gerçek anlamıyla demokrat,
halktan yana, aydınlık yarınlara sahip olma isteğini seslendirebilmek, karanlık zihniyetlerle hesaplaşabilmek;
yapılan uygulamaların gerçek yüzünü gösterebilmek
için, ülkemize, emeğimize, geleceğimize sahip çıkabilmek için yapılacak çok şey vardır.
55 yıllık tarihi boyunca her türlü engellere rağmen ödün
vermeden, doğruları savunmaktan geri durmayan, birikimlerini toplumun yararına kullanma şiarını yaşama
geçirme hedefinden sapmayan “demokrasi ve toplum
için bir ses, mesleğimiz ve meslektaşımız için bir nefes”
olmayı başarabilen bir örgüt için, Ülkemiz, mesleğimiz
ve meslektaşımız için daha etkin, daha üretken, daha
dinamik bir İMO için çalışmak gerekliliği önümüzde bir
görev olarak durmaktadır.
Mesleğini bilen onu halkın hizmetinde kullanan inşaat mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek nicel ve nitel gücü olan teknik elemana; kalkınmamızın ve
gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin geliştirilmesine, ülke meslek ve meslektaş sorunlarının çözümüne kadar, amaç, iş ve eylemleri gerçekleştirmek için
çaba harcamaya devam etmeliyiz.
Sevgilerimizle…
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
ARALIK 2009
ETKİNLİK PROGRAMIMIZ
7 8 Aralık 2009
77-8
9
Sempozyum
İzmir Afet Riskini Azaltma Sempozyumu
5FQFLVMF,POHSF.FSLF[J4BBU
8 Aralık 2009
8-9
9
Sempozyum
İzmir Ulaşım Sempozyumu
%&Ã%&4&.4BMPOMBS‘4BBU
10 Aralık 2009
Seminer
Alkalilerle Aktive Edilmiş Bağlayıcılar
(Çimento İçermeyen Yüksek Performanslı
Kompozitler)
İnş. Müh. Serdar AYDIN
ƞ.0ƞ[NJSƵVCFTJ,POGFSBOT4BMPOV4BBU
13 Aralık 2009
İMO Anı Ormanı Ağaç Dikimi
Seferihisar Doğanbey’e gezi
ƞ.0ƞ[NJSƵVCFTJOEFOIBSFLFU4BBU
16 Aralık 2009
50, 40 ve 25. Yıl Plaket Töreni
5FQFLVMF,POHSF.FSLF[J"LEFOJ[4BMPOV4BBU
17 Aralık 2009
Seminer
Kıyı Yapılarının (İskelelerin)
Güçlendirilmesi
Prof. Dr. Yalçın ARISOY
ƞ.0ƞ[NJSƵVCFTJ,POGFSBOT4BMPOV4BBU
19 Aralık 2009
Geleneksel İMO Gecesi
#BMÎPWB5FSNBM5FTJTMFSJ4BBU
Kasım 2009 - 149
5
Şubeden
1 Eylül 2009
- Konak Belediyesi ile Şubemiz arasında mesleki denetim yapılması
konusundaki protokol yenilendi.
- 1-8 Eylül 2009 tarihleri arasında Foça’da genç-İMO 1. Yaz Eğitim
Kampı gerçekleştirildi.
- DİSK ve KESK ile TMMOB İzmir İKK
tarafından SSGSS yasasının birinci
yılı dolayısıyla Konak’ta yapılan basın açıklamasına katıldık.
2 Ekim 2009
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu adına Şubemiz sekreteryasında düzenlenen İzmir Su Sempozyumu Tepekule Kongre Merkezi’nde
yapıldı.
- Bilgisayar Destekli İş Planlama Kursu başladı.
5 Ekim 2009
SAP2000’e Giriş kursu başladı.
6 Ekim 2009
- İleri SAP2000 Kursu başladı.
- DİSK Genel Başkanı Süleyman
Çelebi’ye yapılan silahlı saldırı hakkında TMMOB İzmir İKK tarafından
yapılan basın açıklamasına katıldık.
12 Ekim 2009
Fuar Vizyon dergisi ve Milliyet Gazetesi Şube Başkanımız Prof. Dr. Ömer
Zafer ALKU ile röportaj yaptı.
2 Eylül 2009
Gana Sanayi ve Ticaret Odası Başkanları Şubemizi ziyaret ettiler.
2-4 Ekim 2009
İMO tarafından İstanbul’da gerçekleştirilen 8. Ulaşım Kongresi’ne Şubemizden Serhan TANYEL ve A. Fuat
GÜNAK katıldılar.
12 Eylül 2009
DİSK ve KESK ile birlikte TMMOB İzmir İKK tarafından yapılan kitlesel
12 Eylül Darbesini protesto yürüyüşü ve basın açıklamasına katıldık.
4-6 Eylül 2009
Kamulaştırma Bilirkişilik Kursu yapıldı.
1 Ekim 2009
- Üyemiz Doç. Dr. Halit Yazıcı’nın
sunduğu “Yüksek Performanslı Betonlar” semineri Şubemizde yapıldı.
3 Ekim 2009
- XSteel Kursu başladı.
- Bursa’da yapılan “Afet, Hazırlık ve
Müdahale Eğitimi”ne Şubemizden
Abdullah İNCİR, Ahmet ERMİN, Vedat YORULMAZEL, B. Gürcan TURNA, Abdullah UZUN, Necati ATICI,
Ali ACAR, Sadık Can GİRGİN, M. Erkan YILMAZ, Zeynel Abidin MAZLUM, Eray DAĞ, Mehmet KIROĞLU
ve Halil DÜZTAŞ katıldılar.
4 Ekim 2009
- TMMOB Kadın Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları Kurultayı İzmir Yerel Çalıştayı Tepekule Kongre
Merkezi’nde gerçekleşti.
13 Ekim 2009
Mühendislik Mimarlık Haftasında TMMOB İzmir İKK tarafından
TMMOB Birlik Parkı’nda yapılan basın açıklamasına ve TMMOB kokteyline katıldık.
15 Ekim 2009
- “Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımının Ana İlkeleri” konulu seminer
Prof. Dr. Hikmet Hüseyin Çatal tarafından Şubemizde sunuldu.
- 15-18 Ekim 2009 Yapı İzmir
Fuarı’nda Şube standımız açıldı.
- 15-17 Ekim 2009 tarihleri arasında
Diyarbakır’da yapılan “Tarihi Eserle6
Kasım 2009 - 149
Şubeden
rin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi-2” sempozyumuna Şubemizden Şükrü Hamarat,
Ali Fuat Günak, Şefika Seyhan Has,
Burak Alp Ersen, Muammer Dalgıç
ve Sadık Can Girgin katıldı.
16 Ekim 2009
Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mezuniyet Törenine katıldık, mezun olan ve dereceye giren genç
meslektaşlarımızı kutlayarak armağanlarını verdik.
17-18 Ekim 2009
Şubemiz tarafından desteklenen 9.
Sıracettin Bilyap Anı Satranç Turnuvası Halkapınar Spor Salonu’nda yapıldı. Turnuva ile ilgili ayrıntılı bilgiyi Satranç bölümümüzde bulabilirsiniz.
lim Topluluğu’nun “Tarih Boyunca
Anadolu’da Halk İsyanları” Gösterisine bilet alınarak, katılım sağlandı.
18 Ekim 2009
“Şerefine İnsanlık” adlı tiyatro gösterimine Genç Mühendisler Komisyonu ve genç-İMO üyelerimiz katıldı.
19 Ekim 2009
- Celal Bayar Üniversitesi’nde yapılan genç-İMO tanışma toplantısında
odamız tanıtıldı.
27 Ekim 2009
“İki Dil Bir Bavul” isimli film gösterimine Genç Mühendisler Komisyonu
ve genç-İMO üyelerimiz katıldı.
28 Ekim 2009
Üyemiz Ahmet Gürel’in Bayraklı Belediyesi için hazırladığı 50 fotoğraflık “Atatürk ve Kadın”, “Atatürk ve
Çocuk” adlı karma sergiler Tepekule
Kongre Merkezi’nde açıldı.
- Bulgaristan’dan gelen 30 kişilik mimar ve mühendis grubu ile Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nde bir toplantı yapıldı. Şube Başkanımız Prof.
Dr. Ömer Zafer ALKU, Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Tahsin VERGİN ve
Şube çalışanımız Sabri İNCE’nin katıldığı toplantıda koşullar ve çalışma
biçimleri hakkında karşılıklı bilgi alışverişinde bulunuldu.
19 Ekim 2009
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yapılan genç-İMO tanışma toplantısında
odamız tanıtıldı.
21 Ekim 2009
Celal Bayar Üniversitesi’nde yapılan genç-İMO tanışma toplantısında
odamız tanıtıldı.
17 Ekim 2009
- TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis,
Mimar ve Şehir Plancıları İzmir Yerel
Kurultayı, Tepekule Kongre ve Sergi
Merkezi’nde yapıldı.
22 Ekim 2009
“Betonarme Yapılarda Deprem Hasarları” konulu seminer Prof. Dr. Hikmet Hüseyin Çatal tarafından Şubemizde sunuldu.
23 Ekim 2009
Ege Üniversitesi’nde yapılan gençİMO tanışma toplantısında odamız
tanıtıldı.
- TMMOB İzmir İKK tarafından
desteklenen ODTÜ Türk Halk Bi-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
24 Ekim 2009
Genç-İMO İzmir 1. Sınıf Temsilcileri seçimi Şubemizde yapıldı. Seçimin ardından tanışma kokteyli düzenlendi.
Kasım 2009 - 149
7
Şubeden
TÜRKİYE’DE İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNİN GELİŞİMİ
Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye 29 Ekim 1923 tarihinde çağdaşlaşma kararını vermiş bu kararı cumhuriyeti ilan ederek tescil etmiştir. Esasında Mustafa Kemal Atatürk çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti devleti kurmayı daha harp okulundayken planlamıştır. Türkiye’nin çağdaşlaşma yolunu seçmesi demek mühendislikte ilerleme kararını vermiş olması demektir. Bir
toplumun geleneksel bir yapıdan çağdaş bir yapıya dönüşmesi ancak toplumun düşüncesinin ve teknolojik bilgisinin gelişimi ile mümkün olabilir. Düşüncesini ve teknolojik bilgisini geliştiren ve arttıran toplum bu birikimini, doğal olarak yaşam şekline aktarmak isteyecektir. Bunun için doğanın dengesini bozmadan, doğanın gücünü
denetleyebilmesi ve doğanın çeşitli kaynaklarını kullanabilmesi için çeşitli alt yapı projelerini gerçekleştirebilmesi,
üretirken, barınırken ve yaşarken öncelikle sağlıklı kentlere, işyerlerine ve konutlara sahip olması gerekmektedir.
Kısacası çağdaşlaşma düşüncesinin eyleme geçmesi, ilerleyebilmesi ancak büyük bir imar etme projesinin yapılması ve yaşama geçirilmesi ile mümkün olabilir. Tarif edilen bu durum büyük bir inşaat kapasitesinin yaratılması
anlamına gelmektedir. Türkiye’de bu kapasitenin yaratılması ancak belirli bir süreç içinde olmuştur. 1923’te başlayan bu süreç bugün de devam etmektedir.
Yapı, altyapı, su yapıları, kıyı liman yapıları, ulaşım yapıları ve bunun gibi yapılar inşaat mühendisliği alanına girmektedir. 1923 yılından günümüze Türkiye’de çok önemli üç adet programlı kalkınma projesi gerçekleştirilmiştir.
Programlı kalkınma projelerinin ilki 1923-1940 döneminde ülkeyi demir ağlarla örmeyi amaçlayan demiryolları projesidir. Ülkenin önemli yerleşim, üretim ve tüketim
merkezlerini bağlayan bir ağın oluşturulması amacıyla
bu proje kararlılıkla sürdürülmüştür. Cumhuriyet öncesi dönemde demiryollarının işletimi ayrıcalıklı olarak yabancıların denetiminde ve ülke dışı ekonomilere hizmet
edecek şekilde yapılandırılmıştır. Cumhuriyet sonrası dönemde ise ulusal ekonominin yaratılması, ülke kaynaklarının harekete geçirilmesi, önemli yerleşim merkezlerinin
birbirine bağlanması amaçlanmıştır.
Osmanlı döneminde yabancılar tarafından inşa edilerek
işletilen demiryollarının 3500 kilometreye yakın bir bölümü cumhuriyetin ilanı ile çizilen ulusal sınırlar içerinde kalmıştır.1924 yılında devletleştirilen demiryollarına 1940 yılına kadar 3200 kilometre, 1940-1950 arasında
370 kilometre eklenerek demiryolu ağımız yaklaşık 7000
kilometreye, 1950 yılından bugüne ise yaklaşık 8600 kilometreye ulaşmıştır. Türkiye sınırları içinde inşa edilen ilk
demiryolu 23 Eylül 1856 tarihinde bir İngiliz şirketine verilen ayrıcalıkla 1866 yılında tamamlanan 130 kilometre
uzunluğundaki İzmir-Aydın hattıdır. Türkiye 2. Dünya Savaşına kadar demiryolları yapılmasında büyük atılım yapmış, 1940 yılından sonra ilerleme çok yavaşlamıştır. Bu
dönem ve sonrasında 60 yılda zorunlu haller dışında demiryolu üretilmemiştir.
8
Kasım 2009 - 149
Türkiye’nin programlı kalkınma projelerinden ikincisi
1948-1957 döneminde uygulanmış olan karayolu programıdır. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Osmanlıdan 4000 kilometresi iyi durumda toplam 18500 kilometre karayolu ağı devralmıştır. 1948 yılında Bayındırlık Bakanlığı ile ABD Yardım Teşkilatı Yollar İdaresi Grubu
arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre
Türkiye için uzun erimli bir karayolu programı hazırlanmış ve ABD Türkiye’de bir karayolu idaresinin kuruluşunda yardımcı olmuştur. Ayrıca bu programın uygulanması
için askeri yardımdan 5 milyon dolar, Marshall yardımından da 5 milyon dolar kredi sağlanmıştır. Bu anlaşma karayolu atılımının başlangıcı olup, Truman Doktrini olarak
bilinir. 1948 yılı karayolları için milattır. 1948 yılı öncesinde yollar kazma kürek ve insan gücüyle yapılmıştır. 1948
yılında makineli çalışma dönemi başlamıştır.
Gerek bu programın hazırlanmasında gerek Türkiye Cumhuriyeti Karayolları İdaresi’nin kuruluş biçiminin saptanmasında ve programın uygulanmasında iki isim öne çıkmıştır. Türkiye’den Vecdi DİKER, ABD’den Amerikan Federal Yollar Teşkilatı Genel Müdür Yardımcısı M.G. Hilts. Hilts
“Türkiye’nin Yol Durumu” başlıklı bir karayolu programı
hazırlamıştır. Hilts raporunda 35000 kilometre uzunluğunda devlet yolu, 55000 kilometre uzunluğunda il yolu
yapılmasını ve kademeli inşaat ilkesinin uygulanmasını
önermiştir. Bu ilkeye göre bir yolun yapılmasına karar verildiğinde, öncelikle sadece geçidi sağlayacak nitelikte bir
yol yapılarak trafiğe açılacak, eğer var olan bir yolsa bakıma alınarak kullanılması sürdürülecek, trafik belirli düzeylere ulaştıkça yolların standartları bir üst düzeye çıkarılacaktır. Yolların yapılmasına az şeritli ve düşük standartlarla başlanmasına karşın, istimlak genişliklerinin 55 metre olması öngörülerek gelecekteki gelişmelere açık olması sağlanacaktır.
Dokuz yıllık programda devlet ve il yolları yer almış, köy
yollarına değinilmemiştir. Ancak siyasal söylemler içinde
100000 kilometrenin üstünde köy yolları yapımından her
zaman söz edilmiştir. Dokuz yıl sonunda tüm devlet yollarının karayolu idaresinin bakımı altında alınması planlanmıştır. Bu amaçla 11 Şubat 1950 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Türkiye dokuz yıllık karayolu
programının uygulanması sırasında ve sonrasında yalnız
yol yapmakla kalmamış aynı zamanda dünyada saygınlığı kabul edilen bir karayolu mühendisliği potansiyeli yaratmıştır. Ülkemiz yol yapım teknolojisi açısından bir sıçrama yakalamış bu birikim Birleşmiş Milletler Örgütü’nün
dikkatini çekmiş, örgüt 1954 yılında ülkemize başvurarak bir karayolu eğitim merkezi açılmasını ve bu merkezde gelişmekte olan ülkelerin mühendislerine bilgi ve deneyim aktarılmasını istemiştir. Gelen bu talebi değerlendiren Türkiye Cumhuriyeti altı haftalık eğitim programları
düzenlemiş, beş defa tekrarlanan eğitim programı ile 12
ülkeden toplam 70 mühendis eğitmiştir.
Şubeden
Bugünkü durumumuz nedir? Bugün karayolları, devlet su
işleri ve köy işleri yol su elektrik teşkilatının kan kaybederek eritilmesine devam edilmektedir.
Programlı kalkınma projelerinin üçüncüsü, Güney Anadolu Projesidir. GAP hidroelektrik enerji, sulama, tarım,
kırsal ve kentsel altyapı, ormancılık, eğitim ve sağlık gibi
mühendislik ve sosyal boyutu çok büyük entegre bir projedir.
Fırat Nehri üzerindeki araştırmalar 1936 yılında Mustafa
Kemal Atatürk’ün emri ile başlatılmış, aynı yıl Keban ve
Kemaliye, 1945 yılında Dicle Nehri üzerinde Diyarbakır
gözlem istasyonları açılmış, ilerideki yıllarda kullanılacak
veriler toplanmaya başlamıştır.
GAP’nde su kaynakları programı olarak 22 baraj, 19 hidroelektrik santral ve 1,7 milyon hektar (yaklaşık 17 milyon
dönüm) alanda sulama sistemleri yapımı ve enerji santrallerinin toplam 27 milyar kw saat enerji üretimi öngörülmüştür. GAP’ni sadece bu sayısal değerlerle ve mühendislik açısından değerlendirmek yanlış olur. GAP sadece
su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesi projesi değildir.
GAP bölgenin ekonomik ve sosyal hayatını büyük ölçüde
etkileyecek ve değiştirecek karaktere sahip bir kalkınma
projesi niteliğindedir. Bu amaca yönelik olarak 1989 yılında Güney Anadolu Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı kurulmuştur.
GAP kapsamında 14 baraj, 8 hidroelektrik santralı tamamlanmış, bir baraj ve bir hidroelektrik santral inşaatı devam etmektedir. GAP sulamalarının 214000 hektarı
(2,14 milyon dönüm) işletmeye açılmış, 156000 hektar da
(1,56 milyon dönüm de) işletmeye açılmak üzere sulama
yapısı inşaatları devam etmektedir. 2010 yılında tamamlanması öngörülen GAP’nin 2007 yılı itibariyle fiziki durumu işin 2010 yılında bitirilemeyeceğini göstermektedir.
GAP’de inşaat işleri tamamlansa bile bölgenin kalkınması
için öngörülen projelerin uzun yıllar devam edeceği tahmin edilmektedir.
GAP tamamlandığında yılda 50 milyar m³’ten fazla su
akıtan Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde kurulan tesislerle Türkiye’nin su potansiyelinin %28’i kontrol altına alınacak, yüksek tarım ve sanayi potansiyeli bölgede gelir düzeyini 5 kat arttıracak, bölge nüfusunun yaklaşık 3,5 milyonuna iş olanağı yaratılacaktır.
Anıtkabir 1944-1953
Türkiye Büyük Millet Meclisi Binası 1939-1961
İstanbul Atatürk Kültür Merkezi 1946-1969
İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi 1943-1952
ODTÜ Yerleşkesi 1961-1981
Ankara 19 Mayıs Stadı 1934-1936 (25 bin kişilik)
Abdi İpekçi Spor Salonu 1978-1989 (102x86m alan çelik
çatı ile kapatılmıştır)
İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı 1998-2001 (3420 ve
1200 ton ağırlığındaki iki tribün çelik çatı yapılmış, çelik
çatıyı taşıyan iki kolon arası 196 m’dir)
Ankara Kızılay Emek İşhanı (22 katlı) 1959-1965
İstanbul İş Bankası Kuleleri (1. kule 181.20 m, 2. kule
117.61 m) 1996-2000
Sivas-Erzurum Demiryolu Hattı 1933-1937 (Proje, yapımcı, sermaye, tüm çalışanlar T.C. vatandaşı. Hat 690 km.
üzerinde toplam 30 km. tünel, tamamen kazma kürekle
açılmış. Tünelin onurlu hikayesi şöyledir: Bu hatta tünelleri bitiren taşeronların isimleri tünellere verilmiştir. Bir tünel zeminin uygun olmaması nedeniyle zamanında tamamlanamamış ve Atatürk’e tüneli zamanında tamamlayacağına dair kişisel söz vermiş olan Yahya Bey sözünü
tutamamaktan dolayı intihar etmiştir. Yahya Bey, ismi ile
anılan tünelin hemen önüne defnedilmiştir.)
75. Yıl Selatin Tüneli (İzmir-Aydın Otoyolu) 1990-2000 (Ülkemizin ilk ve en uzun 2x3 şeritli modern otoyol tüneli)
Kömürhan Köprüsü 1930-1932 (109.60 m açıklık, yapıldığı zaman dünyadaki betonarme köprülerin altıncısı. Nehirden yüksekliği 33,35 m)
Boğaziçi Köprüsü 1970-1973 (Açıklığı 1074 m. Toplam
uzunluğu 1560 m. Genişliği 33.40 m. Denizden yüksekliği 64 m.)
Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali 1998-2000
(264.000 m2 kapalı alan, ileri yapım teknolojisiyle yapılmıştır.)
Çubuk Barajı 1930-1936 (Cumhuriyetin ilanından sonra
yapılan ilk beton ağırlık barajı.)
Bu projeler Türkiye için stratejik öneme sahip projelerdir.
İnşaat mühendisliği açısından çok önemli projeler olduğu gibi ülkeyi birbirine bağlayan tren yolları ve karayollarının ekonomiye yarattığı katkı ve ulaşım kolaylığı, enerji
ağının tüm ülkeye dağılmasının sanayiye katkısı, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaratılacak sosyal ve ekonomik yükseliş, sağlık ve eğitim göstergelerinin bu bölgede
yükseltilmesi hedefi çok önemli değişimlerdir.
Keban Barajı 1965-1974, Karakaya Barajı 1976-1987, Atatürk Barajı 1983-1999 (Bu barajlar yükseklik, büyüklük,
enerji üretimi açısından dünya sıralamasına girmiştir.)
Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne Türkiye’de bu planlı kalkınma projeleri haricinde tekil sayılabilecek önemli
birçok inşaat projeleri de gerçekleştirilmiştir. Bu projelerin bir kısmı aşağıda yapım yılları ve bazı özellikleri ile sıralanmıştır.
Yukarıda sayılan eserler, kamu binaları, eğitim binaları,
spor kompleksleri, ulaşım yapıları, köprüler, barajlar gibi
yapılardır. Daha birçok önemli eser saymak mümkündür.
Bu eserlerin birçoğunun mimari ve mühendislik projeleri veya yapımcıları Türk firmalarıdır. Dünya çapındaki Atatürk Barajı’nın yapımcısı bir Türk firmasıdır. Gerek projelendirmede, gerekse yapımda Türk firmalarının birikimle-
Ankara Gar Binası 1935-1937
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Bugün bu yapılardan bir kısmının önemli özelliği olmadığı düşünülebilir. Ancak bu yapıların inşa edildiği yıllardaki koşullar ve teknoloji göz önünde bulundurulduğunda
bu yapıların önemi anlaşılmaktadır.
Kasım 2009 - 149
9
Şubeden
ri bugün önemli bir seviyeye ulaşmıştır. Türkiye’de birçok
eseri gerçekleştiren bu firmalar bugün yurtdışında çok
başarılı inşaat işleri yapmaktadır.
Türkiye ulusal çapta ve tekil olarak birçok inşaat projesini
başarı ile gerçekleştirmiştir. Ancak ulusal çapta bir konut
politikası olmamıştır. Tehlike geliyorum diye kendini göstermesine rağmen İstanbul, Ankara ve İzmir’de 1960’larda gecekondulaşma başlarken Hükümetler gözlerini kapamıştır. Yerel bazı konut edindirme projeleri haricinde
Türkiye kendisini gecekondulaşmaya teslim etmiştir. Belki de gecekondu üretmek de bir konut politikasıdır. Ancak bir kalkınma projesi değildir.
Türkiye yeniden programlı kalkınma projelerini gündeme almalıdır. En az 20-30 yıllık bir ana program yapılmalı. Bu ana program 4-5 yıllık devrelere ayrılarak demiryolu, karayolu, denizyolu, havayolu ulaşım politikaları, enerji, ziraat, endüstrileşme, eğitim, sağlık, nüfus planlaması
ve konut edinme politikalarını planlı olarak devam ettirmelidir.
Kaynakça: 50 Yılda 50 Eser, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası,
2007, Ankara
10 Kasım 2009 - 149
Şubeden
DİKİLİ BELEDİYE BAŞKANI OSMAN ÖZGÜVEN HAKKINDAKİ
SU DAVASINDA SONA YAKLAŞILIYOR
Dikili Belediye Başkanı üyemiz Osman Özgüven hakkında halka ücretsiz su sağladığı gerekçesiyle açılan dava ile
ilgili Dikili Belediyesi internet sitesinde 17 Kasım 2009 tarihinde yayınlanan haber.
Duruşmayı ek savunma yapmayanların savunmalarının alınması için 22 Aralık 2009 tarihine erteleyen duruşma hâkimi
Başbakanlıktan kimlerin muaf tutulduğu sorulması gerektiği
talebinin de bu savunmaların bitiminden sonra değerlendirilmesine karar verdi.
Özgüven ”Davayı başlatanlar, yaşamlarını, yaptıkları haksızlıkla ve kararmış yürekleri ile sürdüreceklerdir. Oysa biz başımız dik, yüreğimiz temiz yürümeye devam edeceğiz” dedi.
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven,”Ceza almam suç işlediğim anlamına gelmeyecektir”dedi.
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in ve belediye meclis üyelerinin 10 tona kadar suyu halka ücretsiz verilmesi ve
belediye çalışanlarına yüzde elli indirim yapılması sonucu
kamu zararı doğduğu iddiasıyla açılan davanın duruşması
görüldü.
Belediye Başkanı Osman Özgüven ve Meclis Üyeleri ek savunmalarını yaptılar. Belediye Meclis üyelerinin çoğunluğu
önemli bir kamu zararının oluşmadığından beratını isterken
Başkan Osman Özgüven ise geniş bir savunma yaptı. Özgüven; Suya erişimin en temel insan hakkı olduğunu belirterek
kendilerinin de yaptıkları uygulamalarla herkesin suya ulaşabilmesini çalıştıklarını söyledi. Yoksulların suya erişebilmesinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini işaret
eden Özgüven, belediyelerin suyun tarifini belirleme yetkisini ellerinden alınmasını kabul edilemeyeceğini söyledi.
Uyguladıkları tarifenin tasarrufa yönelik ve küresel ısınmaya
karşı önlem amaçlarını taşıdığını belirten Özgüven, bu tarife
yüzünden kesinlikle herhangi bir kamu zararının oluşmadığını söyledi. Aksine uygulama nedeniyle tasarruf edildiğini
ve kamu yararı oluştuğunu dile getiren Özgüven “yerel yönetim seçimlerinde bedava neler dağıtılmadı ki? Onlar unutuldu gitti. Sudan ekmekten, ulaşımdan, jeotermalden zarar
ettiğimiz doğru. Ama biz ticarethane değil, belediyeyiz. Halka hizmet götürmeye çalışırken kar, zarar hesabı yapamayız.
Bu davadan ceza alacağımızı düşünmüyorum. Ceza alsam
bile suç işlediğim anlamına gelmeyecek” dedi.
Özgüven ”Davayı başlatanlar, yaşamlarını, yaptıkları haksızlıkla ve kararmış yürekleri ile sürdüreceklerdir. Oysa biz başımız dik, yüreğimiz temiz yürümeye devam edeceğiz” dedi.
“Biz değil yasa yargılanmalı”
Özgüven kendilerinin yargılanmasına neden olan 4736 sayılı yasanın yanlış olduğunu ve buna karşı da mücadele ettiklerini belirterek; “Yasalara karşı hile yapmak yerine dürüst davrandık. Açılan bu dava bize yasadaki gediği gösterdi. Şimdi 10 ton suyu 1 kuruş yaptık. Ne değişti ki?” dedi.
Özgüven’in Avukatı Arif Ali Cangı da savunmasında yasanın
yargılanması gerektiğini söyledi. Yasanın İMF ve Dünya Bankasının istekleri doğrultusunda çıkarıldığını aktaran Cangı,
bu yasanın kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin ilk adımlarından birisi olduğunu söyledi. Cangı; “Yasanın ¼.maddesinde bu hizmetlerin ücretlendirilmesinden muaf tutulacak
kişi ve kurumların Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceğine dair bir kısım var. Bu muafiyetten kimlerin yararlandığı-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
nın belirtilmesi, için Başbakanlığa sorulmasını talep ediyoruz” dedi. Mahkemenin alacağı kararın da bir çığır açacağını belirten Cangı ayrıca yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasını ve Dikili Halkından da tanıkların dinlenmesini talep etti.
Özgüven; “Uygulama, hiç bir kişisel çıkarı hedeflemiyor.
Amaç çok açık.Bir yaşam hakkı olan suyun herkese ulaştırılması ve bu yapılırken tasurruf anlayışının geliştirilmesine
katkı koymak. Ceza verebilirsiniz.Bunun gecmişte milyonlarca örneği var.Ama bu hic bir zaman suç işlediğim anlamına gelmiyecektir” dedi.
”Su Davasi ve Dikili Belediyesi unutulmayacak”
Özgüven; ”Bu davayı başlatanları kimse bilmiyecek- anımsamıyacaktır. Ama icinden geldiğim insanların büyük çoğunluğu su davasını ve Dikili belediyesini unutmayacaktır.
Ne belediyemiz,yani ilçemiz,ne de ülkemiz bir kayba-zarara
uğratılmamıştır. Aksine en başta yurt içinden olmak üzere, yurtdışından,AB ülkelerinden, aldıgımız olumlu tepkiler,
halkimizin guclu destegi gösterdiki ,hakli yerdeyiz. Haklılık
eninde sonunda kendini dayatır.Kabul görür. Bir çok örneği
yaşandıgı gibi,hak geç te olsa teslim edilir. Ama ben inanıyorumki bugün Hak zamanında teslim edilecektir” dedi.
Mahkeme Başbakanlığa muaf tutulanları soracak;
Duruşmayı ek savunma yapmayanların savunmalarının alınması için 22 Aralık 2009 tarihine erteleyen duruşma hâkimi
Başbakanlıktan kimlerin muaf tutulduğu sorulması gerektiği talebinin de bu savunmaların bitiminden sonra değerlendirilmesine karar verdi. Duruşma savcısının da Başbakanlıktan istenen bu bilgilerle ilgili olumlu görüş bildirmesi dikkat çekti.
Osman Özgüven gazetecilere yaptığı açıklamada da “Halk
adına yaşam adına doğru gördüğüm bir uygulamayı yaptık, yapmaya devam edeceğiz. İnsan ve yaşam hakkı olarak tanımlanan her tür değerin alışveriş malzemesi yapılması bir insan hakkı ihlalidir” dedi. Özgüven, küresel ısınmanın olumsuz sonuçlarından birisi de su rezervlerinin giderek azalması olduğunu belirterek aldıkları kararın tasarrufu
özendiren ve sağlayan bir yol olduğunu ifade etti.
Özgüven “İnsanoğlu var olmadan su vardı, hava vardı, toprak vardı. Ne suyumuzu, ne toprağımızı ne de havamızı yok
edemeyiz. Bu nedenle kararımızın arkasında dimdik duruyoruz. Biz kamuyu zarara uğratmadık. Kamuya yarar sağladık. Dünyamızdaki küresel ısınmanın etkilerinin 15, 20
yıl sonraki durumlarını düşündüğümüzde azgın tekellerin
suyu özelleştirmeye çalıştığı bir dönemde insanlar suyu parasıyla bile isteseler bulmayacaklar. Ben burada seçimlerde
söz vermiş olan belediye başkanlarımıza da seslenmek istiyorum. Hepside suyu Dikili Belediyesinin verdiği gibi bedava vermeyi taahhüt etmişlerdi. O taahhütlerini yerine getirmelerini diliyorum” dedi.
Duruşmaya İzmir, Turgutlu, Selçuk’tan çevreciler ve İzmir
TMMOB’dan temsilciler ve bazı vatandaşlar da katılarak
Özgüven’e destek verdi.
Kasım 2009 - 149 11
Şubeden
YAPIM İŞLERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK
Kamu İhale Kurumu tarafından hazırlanan “Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik” 08.09.2009 tarih ve 27343 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik değişikliğinde “Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve
sanatkar odasından, ilk ilan veya devet tarihinin ya da ihale veya son başvuru tarihinin içinde bulunduğu yılda
alınmış, odaya kayıtlı olduğunu gösterir belgenin,” denilmekte iken bende “veya ilgili meslek odasından” ibaresi
eklenmiştir.
Değişikliğe ilişkin yönetmelik aşağıdadır.
8 Eylül 2009 SALI
Resmî Gazete
Sayı : 27343
YÖNETMELİK
Kamu İhale Kurumundan:
YAPIM İŞLERİ İHALELERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 sayılı mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Yapım İşleri İhaleleri
Uygulama Yönetmeliğinin 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar
odasından veya ilgili meslek odasından, ilk ilan veya davet tarihinin ya da ihale veya son başvuru tarihinin içinde
bulunduğu yılda alınmış, odaya kayıtlı olduğunu gösterir belgenin,”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 45 inci maddesinin birinci fıkrasının (f ) bendindeki “bedel içeren noter
onaylı sözleşme” ibaresi “bedel içeren sözleşme” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin (2) nolu ekinde yer alan Açık İhale Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde
Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin, (5) nolu ekinde yer alan 4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (b), (c) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin ve (6) nolu ekinde yer
alan 4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (a), (d), (e) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin 7.1. maddelerinin (a) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odası ya da esnaf ve sânatkar odası veya ilgili
meslek odası belgesi;
1) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar
odasından veya ilgili meslek odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya kayıtlı
olduğunu gösterir belge,
2) Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, ilk
ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge.”
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin (3) nolu ekinde yer alan Belli İstekliler Arasında İhale Usulü ile İhale Edilen
Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip Ön Yeterlik Şartnamesinin 7.1. maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odası ya da esnaf ve sânatkar odası veya ilgili
meslek odası belgesi;
1) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar
odasından veya ilgili meslek odasından, ilk ilan veya son başvuru tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya
kayıtlı olduğunu gösterir belge,
12 Kasım 2009 - 149
Şubeden
2) Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, ilk
ilan veya son başvuru tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge.”
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin (4) nolu ekinde yer alan Belli İstekliler Arasında İhale Usulü ile İhale Edilen
Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin 7.1. maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odası ya da esnaf ve sânatkar odası veya ilgili
meslek odası belgesi;
1) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar
odasından veya ilgili meslek odasından, davet tarihinin veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya
kayıtlı olduğunu gösterir belge,
2) Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, davet
tarihinin veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin (2) nolu ekinde yer alan Açık İhale Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde
Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin, (4) nolu ekinde yer alan Belli İstekliler Arasında İhale Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin ve (5) nolu ekinde yer alan 4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (b), (c) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin (8)
numaralı dipnotları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“8 Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen belgelerin istenilmesi gereken hallerde, istenecek teklif türüne göre aşağıdaki seçeneklerden uygun olan
seçilecek, aksi halde “Bu bent boş bırakılmıştır” yazılacaktır:
(1) Anahtar teslim götürü bedel işlerde;
“Teklif bedelini oluşturan iş kalemleri ve/veya iş gruplarına ait miktarlar ve bunlara ait birim fiyatlar ile bu
fiyatlara ilişkin İdarenin tanımladığı yapım şartlarına uygun analizler ve teklif bedelini gösteren hesap cetveli”
(2) Teklif birim fiyatlı işlerde;
“Teklif edilen fiyatlara ilişkin olarak idarenin tanımladığı her bir iş kaleminin yapım şartlarına uygun analizler”
(3) Karma teklif alınan işlerde;
“Anahtar teslim götürü bedel teklif verilen iş kısım/kısımları için; teklif bedelini oluşturan iş kalemleri ve/
veya iş gruplarına ait miktarlar ve bunlara ait birim fiyatlar ile bu fiyatlara ilişkin idarenin tanımladığı yapım şartlarına uygun analizler ve teklif bedelini gösteren hesap cetveli, birim fiyat teklif verilen iş kalemleri için; teklif edilen
fiyatlara ilişkin olarak idarenin tanımladığı her bir iş kaleminin yapım şartlarına uygun analizler””
Başlamış olan ihaleler
GEÇİCİ MADDE 1 – İlanı veya duyurusu bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce yapılmış olan ihaleler,
ilan edildiği veya duyurulduğu tarihte yürürlükte olan Yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.
MADDE 7 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu İhale Kurumu Başkanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
4/3/2009
27159 (Mükerrer)
Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
3/7/2009
27277
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2009 - 149 13
Şubeden
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ İLE İZMİR İLÇE
BELEDİYELERİ ARASINDA YAPILAN PROTOKOL ÖRNEĞİ
................. BELEDİYE BAŞKANLIĞI İLE İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ ARASINDA
YAPILAN PROJE ÜRETİMİ, FENNİ MESULİYET ÜSTLENİMİNE YÖNELİK TEKNİK İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ
Ülkemizdeki yapı üretiminin çağdaş teknik kurallara ve ülke gerçeklerine uygun bir biçimde projelendirilmesi,
yapıların deprem etkisine karşı güvenli ve ekonomik olarak üretilmesi, İnşaat Mühendisleri’nin ve İnşaat
Mühendisleri Odamızın yıllardır mücadelesini verdiği bir konudur.
İnşaat Mühendisleri Odamız, kamu yararına yürütülmekte olan bu uygulama içinde en etkili ve vazgeçilmez
denetim unsurlarından biridir. Yapı üretimine titizlikle eğilen İnşaat Mühendisleri Odamız, Yapı Projesi
Üretimi, Fenni Mesuliyet Üstlenimi, konularında yerel yönetimlerin onay ve denetime katkı koyarak,
Belediyelere destek olmak durumunda ve zorunluluğundadır.
Yapıların güvenli, kaliteli, ekonomik ve sağlıklı olarak üretilmesi öncelikle doğru projelendirme ve
uygulamaya bağlıdır. Bu anlamda yerel yönetimlerin mühendislik projelerine ve uygulamalarına gereken
önemi vermesi kaçınılmazdır.
İnşaat Mühendisleri Odamız, mühendislik hizmetlerini denetlemek, bu hizmetleri veren üyelerinin
sorunlarıyla ilgilenmek, mesleklerini herhangi bir olumsuzluğa ve haksız rekabete neden olmayacak
şekilde, dayanışma içinde yürütmelerini sağlamakla görevlidir.
Tüm toplum yararına olacağına inandığımız mesleki proje denetimi uygulamasında İnşaat Mühendisleri
Odası İzmir Şubesi ile ............... Belediyesi, aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır.
Madde 1)
Madde 2)
Madde 3)
Madde 4)
Madde 5)
Madde 6)
Madde 7)
Bu protokolda, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi “İMO”, ........... Belediyesi ise
“BELEDİYE” olarak anılacaktır.
BELEDİYE İnşaat Mühendislerince hazırlanmış ve müellif olarak imzalanmış projelerde,
geoteknik (zemin ve temel etüd) raporlarında ve üstlenilen fenni mesullüklerde İMO
onayını ve buna yönelik düzenlenmiş belgeyi arayacaktır.
BELEDİYE inşaatlarda ruhsat ve proje bulundurulmasını sağlatacak, yapının pafta, ada
parselini, yüklenicisini, proje müellifi, fenni mesul inşaat mühendisinin adını, soyadını
veya yapı denetim firmasının adını, ruhsat tarihi ve numarasını gösteren bir tabelayı
inşaatın görünebilir bir yerine astıracaktır.
İMO, fenni mesullerin görevlerini yerine getirmemeleri, eksik yapmaları vb. durumlarda
tüzük hükümlerinin yaptırımlarını uygulayacaktır.
Uygulamada doğacak aksaklık, eksiklik, sorunlar ve anlaşmazlıklar, İMO ve BELEDİYE
yetkililerinin düzenleyecekleri ortak toplantıda çözümlenecektir.
İMO, bu protokolun maddelerinin işletiminde yüklenici, ruhsat sahibi, proje müellifi,
fenni mesul, kontrol mühendisi ve benzeri, karşı taraftan herhangi bir olumsuz davranışla
ve karşı duruşla karşılaşması halinde olayı BELEDİYE’ye iletecek, BELEDİYE protokol
çerçevesinde işlemin sonuçlandırılmasını sağlayacaktır.
Yedi maddeden oluşan bu protokol …./…./2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
............................. BELEDİYESİ
ADINA
14 Kasım 2009 - 149
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ ADINA
TMMOB’den
SU YAPILARI DENETİM HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ’NİN
İPTALİ İÇİN DAVA AÇILDI
TMMOB, 15.08.2009 tarih ve 27320 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Su Yapıları Denetim Hizmetleri
Yönetmeliği”nin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’a başvurdu.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘ne açılan davada, söz konusu yönetmelik ile Anayasa‘nın 128 ve 168. maddeleriyle, 6200 Sayılı Yasaya aykırı olarak, kamu hizmeti niteliği taşıyan denetim yetkisinin özel hukuk tüzelkişilerine devredildiği belirtildi. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘nün yapmakla yükümlü olduğu su tesisleri ile ilgili denetim hizmetlerinin, özel firmalara verilecek izin belgeleriyle yaptırılmasını düzenleyen Yönetmeliğin iptali ve yürütmesinin durdurulması için açılan dava dilekçesinde şöyle denildi:
“Dava konusu Yönetmelik ile özel sektöre devredilen su yapılarının gözetim ve denetim görevi, 6200 sayılı Yasa ile davalı idareye verilmiştir. 6200 sayılı Yasa‘nın 2. Maddesinde,
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘nün görev ve yetkileri sayılmıştır. Buna göre, Anayasa‘nın 168. Maddesi kapsamında bulunan tüm suların ve bu su kaynakları üzerinde kurulacak yapıların kendi görev alanına giren sorumluluğu ile
kamu adına yapılacak gözetim ve denetim görevi Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü‘ne verilmiştir. Buna göre, tabii servet ve kaynakların aranması ve işletilmesinin gerçek ve tüzel kişiler eliyle yürütülmesi için yasa düzeyinde açık bir düzenleme yapılması gerekirken, bu durumda dahi gerçek ve
tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak
gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyidelerin yasayla açıkça belirlenmesi zorunlu tutulmuştur. Devletçe yapılacak gözetim ve denetim faaliyetinin ise özel sektör kuruluşlarına devredilmesi olanağı bulunmamaktadır. Nitekim
Anayasa‘nın 128. maddesinin 1. fıkrası “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve
diğer kamu görevlileri eliyle görülür” hükmünü taşımaktadır. Su yapılarının gözetim ve denetiminin bir kamu hizmeti
olması karşısında, bu kamu hizmetinin yürütülmesinin özel
hukuk tüzel kişilerine devredilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Dava konusu Yönetmelikle denetim firmalarına bırakılan
proje ve teknik denetim bir kamu hizmetinin gereği gibi
yürütülmesine yönelik zorunlu bir denetimdir ve kamu hizmeti niteliğindedir. Bu nedenle Anayasa‘nın 128. maddesine, 6200 sayılı Yasa‘ya ve kamu yararına aykırı olan dava konusu Yönetmelik hükümlerinin iptali ve dava sonuna kadar
yürütülmesinin durdurulması gerekmektedir.
DEVLET DENETLEME KURULU’NDAN MESLEK ÖRGÜTLERİYLE İLGİLİ
RAPORU YAZIYLA İSTENDİ
Anka Ajansı tarafından 16 Ekim 2009 tarihinde geçilen “Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Meslek
Kuruluşlarını Yerden Yere Vurdu: Politikayla Uğraşmasınlar” başlıklı haber üzerine Devlet Denetleme Kurulu’ndan
söz konusu rapor yazıyla istendi.
Tarih: 16 Ekim 2009
Sayı : 2103
CUMHURBAŞKANLIĞI
DEVLET DENETLEME KURULU BAŞKANLIĞI‘NA
ANKARA
Konu: 16 Ekim 2009 tarihli Anka Haber Ajansı‘nın “Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Meslek Kuruluşlarını Yerden Yere Vurdu: Politikayla Uğraşmasınlar” haberi hk.
Kurulunuzun 22.05.2008 tarih ve 107 sayılı ile 25.09.2008 tarih ve 296 sayılı yazılarıyla, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının daha iyi ve etkin bir şekilde hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin “meslek kuruluşlarındaki mevcut uygulamaların ve sorunların tespit
edilmesi, meslek kuruluşlarının görüş ve önerilerini de dikkate alarak söz konusu sorunların giderilmesine ve hizmetlerin daha etkin ve
verimli yürütülmesine yönelik öneriler getirilmesini amaçlamaktır” biçiminde bir gerekçe ile Birliğimizin de içinde olduğu kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının incelenmesine karar verildiği Birliğimize iletilmişti.
İsteminize konu olan tüm bilgi ve belgeler 2.09.2008 tarih ve 1591 sayılı ile 03.12.2008 tarih ve 2210 sayılı yazılarımızla Kurulunuza iletilmişti.
16 Ekim 2009 tarihli Anka Haber Ajansı‘nın “Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Meslek Kuruluşlarını Yerden Yere Vurdu: Politikayla Uğraşmasınlar “ başlığıyla verdiği haberden Kurulunuzun araştırma ve inceleme raporunu tamamladığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle habere konu “Araştırma ve İnceleme Raporu”nun taraflara gönderilmeden kamuoyuyla paylaşılmasını şaşırtıcı bulduğumuzu ifade etmek isteriz.
Konunun tarafımızca anlaşılabilmesi için “Araştırma ve İnceleme Raporunuzun” bir örneğinin Birliğimize ivedilikle iletilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla,
N.Hakan GENÇ
Genel Sekreter
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2009 - 149 15
TMMOB İKK’dan
İZMİR İKK’DAN MÜHENDİSLİK MİMARLIK HAFTASI AÇIKLAMASI
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından Mühendislik Mimarlık Haftası nedeniyle TMMOB Birlik Parkı’nda
yapılan basın açıklaması
13 Ekim 2009
Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, 17 Ekimi içerisine alan hafta içerisinde kutladığımız Mühendislik Mimarlık Haftası‘nda Dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan
ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren, bir çalışma anlayışı ile dünyamız ve ülkemize ilişkin tespit ve önerilerini kamuoyuyla paylaşmaktadır.
‘Tarihin sonu‘, ‘kapitalizmin mutlak ve sonsuzluğu‘ üzerine kurulu olan kapitalist küreselleşme sürecinin önemli bir
aşamasına geldik. Vahşi kapitalist sömürünün bugün ortaya çıkardığı sonuç milyonlarca yoksul, milyonlarca işsiz, yok
oluşa sürüklenen dünya, savaş, felaket ve krizdir.
“Bugün yaşanan bunalım basit bir iktisadi kriz değildir. Bu
artık tarihsel misyonunu tamamlamış bir üretim ve toplumsal sistemin yani kapitalizmin bütüncül bir krizidir ve yakın
bir gelecekte derinleşmiş toplumsal krizlerle daha büyük
yıkım ve acılara yol açması muhtemeldir.
Bu krizin ülkemizi teğet geçtiğini iddia edenler gözlerini
kapatmışlar, kulaklarını tıkamışlar işçiye, kamu çalışanına,
emekliye, küçük esnafa, çiftçiye tüm emeğiyle geçinenlere sırtını dönmüşlerdir.
Son olarak İstanbul‘da yapılan Dünya Bankası ve IMF yıllık
toplantılarında, alınan yeni sömürü kararları ile işsizlik daha
da büyüyecek ve yoksul halkın yaşam mücadelesi güçleşecektir. TMMOB, DİSK-KESK-TTB ile birlikte IMF Dünya Bankasına yazdıkları mektupta ‘‘Bizden aldıklarınızı geri verin ve
geldiğiniz yere dönün‘‘ tepkisini göstermişlerdir.
Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları uygulanan neoliberal
politikalar sonucunda Dünyanın sürüklendiği kriz ortamında üretimden ve sanayileşmeden hızla uzaklaşan ülkemizde, bilim ve teknoloji politikaları temelinde ulusal kalkınma
stratejilerinin uygulanmasının ve yeniden üretim, yatırım,
istihdam ve hakça bölüşüm temelinde politikalara dönülmesi gerektiğini bir kez daha dile getiriyorlar.
AKP‘nin bir diğer oyunu da IMF‘ye karşı ‘sahte kabadayılıkları‘. AKP, IMF ile ister anlaşsın ister anlaşmasın, Orta Vadeli Program diye açıkladığı ekonomi politikaları IMF programının ta kendisidir. Orta vadeli programın verilerine göre,
AKP‘nin hükümete geldiği 2002‘de %10,3 düzeyinde seyreden işsizlik oranı 2012‘de %13,3‘e yükselecek. Türkiye tam
bir ‘kaybedilmiş 10 yıl‘ ile karşı karşıya gelecektir. Devlet Bakanı Ali Babacan ‘kemer sıkma politikası uygulayacağız‘ diyor. Özal‘dan hafızalarımıza kazınan ‘kemer sıkma‘ politikası bugün ustalarının yolundan sapmayan AKP için de tek ve
yegâne program olmaya devam ediyor.
‘Oyunlarının‘ da sonu geliyor. Demokrasi oyunu yine polis şiddeti ile yalanlandı. Tayyip Erdoğan İstanbul toplantısında ‘dışarıdaki sese kulak verelim‘ derken anlaşılıyor ki;
emniyet güçlerine ‘susturun‘ talimatı veriyordu. Geçtiğimiz haftalarda İstanbul‘da bir doğa olayı sel tam bir felakete dönüşürken ortalıkta görülmeyen devlet, bütün ‘gücüyle‘ bir kez daha İstanbul‘da IMF ve Dünya Bankasına ses veren emekçilerin karşısına dikilerek ‘ben varım‘ derken, aslın-
16 Kasım 2009 - 149
da bizlere IMF ve DB politikalarını uygulayarak gelişen neoliberal devletin ne olduğunu da gösteriyordu. Yani sosyal
ve kamusal niteliği ortadan kalkmış, baskı ve zordan ibaret
bir devlet gösterdiler hepimize.
Türkiye‘nin bir başka gündem konusu da ‘demokratik açılım‘ tartışmalarıdır. TMMOB olarak yıllardır demokrasi ve
özgürlükler için, eşitlik için, adalet için mücadele yürütüyoruz. Evet, Türkiye‘nin demokratikleşmesi doğrultusunda atılacak her adımdan bizler ancak memnuniyet duyarız.
Ancak ortada bir yanılsamadan başka bir şey yok. Giderek
daha baskıcı/otoriter uygulamaları hayata geçiren, toplumsal alanı dinsel gericilikle kuşatan bir iktidarın demokrasiyi
geliştirmesi zaten mümkün de olamaz. Son dönemde gündeme gelen Kürt sorununun çözümü tartışmalarında da
görüyoruz ki AKP bu sorunu da kendi renginden bir ülke
yaratma uğraşı çerçevesinde ve ABD emperyalizminin bölgedeki yönelimleri doğrultusunda ele alıyor. Bugünlerde
‘Dağ fare mi doğuruyor‘ diye şüpheler dile getiriliyor. Evet
şüpheniz olmasın tam da öyledir.
Herkesin dilini, kültürünü özgürce yaşayabileceği, insanımızın kardeşçe ve bir arada yaşadığı bir ülke ancak demokratik bir ülke olabilir. Bunun başarılması ise gerçekten demokrasiye ve barışa inananların mücadelesi sonucu gerçekleşecektir. AKP‘nin geliştirdiği bölgenin emperyalizmin
çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi ve ‘ılımlı İslamcılık‘
içerisinde ümmetçi temelde bir arada olma politikaları bugünkü karanlığının katmerlenmesi ve geleceğimizin teslim
alınmasından başka bir anlama gelmeyecektir.
Değerli basın mensupları,
TMMOB bu hafta dolayısıyla dünyamıza ve ülkemize dair
tespit ettiği bu iki can alıcı konunun gelecek dönemde ülkemiz ve dünya halkları açısından önemli travmalar yaratmaya aday olduğunu altını çizerek dile getirmektedir.
Diğer yandan, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu meslek
disiplinleri üzerinden biriktirdiklerini kamudan ve halktan
yana bir tavırla kamuoyuyla paylaşmaktadır. Bu bazen konferans, bazen panel, bazen sempozyum gibi salon etkinlikleri ve bazen de alan etkinlikleri şeklinde olmaktadır.
TMMOB İKK’dan
2009 yılı başında 8-10 Ocak tarihleri arasında yapmış olduğumuz TMMOB İzmir Kent Sempozyumu ile Kente kapsamlı bir bakış yapılmış, çağdaş, sağlıklı, planlı, güvenli bir İzmir
için görüş ve öneriler ortaya konmuştur.
2 Ekim‘de yapılmış olan İzmir Su Sempozyumu ile suyumuz
ele alınmış bu konudaki görüş ve önerilerimiz ortaya konmuş, su kaynaklarımız üzerindeki evsel sanayi ve tarımsal
kökenli kirletici baskılarını önüne geçilmesi gerektiği, suyun bir yaşam hakkı olduğu ve ticarete konu edilemeyeceği vurgusu yapılmıştır.
Kadın meslektaşlarımız ‘‘Kadın Mühendis Mimar ve Şehir
Plancısı Ege Bölge Çalıştayını 4 Ekim 2009 günü gerçekleştirmişlerdir.
Ülkemizi teğet geçtiği iddia edilen ekonomik krizin ücretli
çalışan ve işsiz mühendis, mimar ve şehir plancıları üzerindeki etkilerini de bu hafta içersinde 17 Ekim 2009 günü yapacağımız TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis Mimar ve Şehir
Plancıları Kurultayı İzmir Bölge Kurultayı‘nda ele alacağız.
Ortak yaptığımız bu etkinlikler dışında odalarımız kendi
uzmanlık alanları üzerinden çok önemli kongre, panel ve
sempozyumları gerçekleştirmişlerdir.
savaş karşıtı, ırkçılığın ve gericiliğin karşısında bir tavırla,
gücünü sadece üyesinden ve bilimsel çalışmalardan alarak
gerçekleştirir. Meslek ve meslektaş sorunlarının, ülkenin ve
halkın sorunlarından ayrılamayacağını kabul eder. Politikanın oluşturulmasında ve uygulanmasında demokratik merkeziyetçi yöntemleri uygular. Karar alma süreçlerinde demokratik ve katılımcıdır. Bağlı Odaları ile birlikte mühendis, mimar ve şehir plancılarının meslek alanlarını düzenler,
üyesinin ve halkın çıkarlarını korur. Sanayileşme ve demokratikleşme alanlarında durum tespitleri yapar, politikalar ve
çözüm önerileri üretir. Ülkenin demokratikleşmesi için çaba
sarf eder. Kamuoyu oluşturmaya yönelik çalışmalar içinde
tartışmasız yer alır. Demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleri ile ilkeli ve demokratik işbirliği içerisindedir.
TMMOB 55 yıllık şanlı geçmişinden damıtarak oluşturduğu bu duruşuyla kamu çıkarlarını korumaya, mesleğin ve
meslektaşın haklarını savunmaya, emekten ve emekçiden
yana politikalar üretmeye, eşit özgür ve demokratik bir
Türkiye‘de barış içinde bir arada yaşamı savunmaya devam
edecektir.
Yaşasın Mühendis-Mimar-Şehir Plancısı Örgütlülüğü!
Yaşasın TMMOB!
Sevgili arkadaşlar,
TMMOB tüm bunları mesleki demokratik kitle örgütü olarak, demokrat ve yurtsever, anti emperyalist, barıştan yana,
Ferdan Çiftçi
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri
MÜHENDİSLER DE İŞSİZ VE AŞSIZ !
MÜHENDİSLER VE MİMARLAR YOKSULLAR KERVANINA KATILDI !
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından 13 Ekim 2009 tarihinde yapılan açıklama.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Odalarından Mimarlar Odası, Makina Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası tarafından 2004 sonrası mezun mühendis ve mimarlara yapılan anketlerde işsizlik % 24,58 oranında tespit
edildi.
İşsizlik oranının krizle birlikte arttığı gözlenirken, bir zamanlar toplumun üst ve orta gelir meslek grubunda yer
alan mühendislerin artık açlar ve işsizler ordusuna katıldığı ortaya çıktı.
TMMOB İzmir İKK Sekreteri Ferdan Çiftçi, bu anket çalışmasını 17 Ekim 2009 tarihinde İzmir’de yapılacak “TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Yerel Kurultayına” hazırlık çalışmaları içinde gerçekleştirdiklerini belirterek şunları söyledi;
“İzmir’de meslektaşlarımızın ekonomik ve sosyal durumlarını tespit etmek için beş Odamızdan görevli arkadaşlarımız en fazla 4 yıllık mühendislerle telefonla ve yüz yüze görüşmeler yaptılar. Bu araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından
biri kamuda yeni mühendis ve mimar istihdamının durma
noktasına geldiğidir.
Kamuda çalışan mühendis – mimar oranı 1955’te %78,6,
1976’da ise %69,7 iken 2005 yılında TMMOB tarafından yapılan üye profil araştırmasına göre kamuda çalışan mühendis ve mimarların oranı %44,6’ya gerilemiştir. Bu rakamlar
açıkça göstermektedir ki kamusal hizmet sunan mühendis-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
ler, mimarlar ve şehir plancıları, özelleştirmeler ile özel sektörün inisiyatifine terk edilmektedir.
Diğer yandan, son 10 yılda üyelerimizin ücretleri hızla düşmüştür. Çalışan mühendis ve mimarların % 82,4’ünün 2000
TL’nin altında ücret aldığı tespit edilmiştir. Bildiğiniz gibi
Türk-İş Temmuz ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını 2404 TL olarak açıklamıştı. Buna göre mühendis ve mimarlar artık “yoksul kesime dahil olmuştur” diyebiliriz. Bu
durum bir ülke için son derece düşündürücü olumsuzlukların yaşandığının göstergesidir. Ankete katılan 1500 mühendis mimar üyemizden % 47’si ise sigortalarının aylık ücretlerinden daha düşük bir değerde ödendiğini söylemiştir.
Sigorta primlerinin düşük değerlerden yatırılması emeklilik yıllarında geçim sıkıntısı çekmelerine neden olmaktadır.
Yaşam şartlarının zorluğu ve emekli maaşlarının düşüklüğü
birçok üyemizi ileri yaşlarına rağmen çalışmak zorunda bırakmaktadır.
Biz bu tespitlerimizi 14-15 Kasım 2009’da İstanbul’da düzenlenecek olan “TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar
ve Şehir Plancıları Kurultayı”na taşıyacağız. Üyelerimizin
ücret, örgütlenme, kriz ve çalışma şartlarının iyileşmesi ve
yeni istihdam alanlarının açılması konusunda somut politikalar talep edeceğiz, önerilerimizi sunacağız. Tüm üyelerimizi 17 Ekim’de Tepekule’de düzenleyeceğimiz Yerel Kurultayımıza davet ediyoruz.”
Ferdan Çiftçi
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri
Kasım 2009 - 149 17
İncelemeler
İZMİR’DE DEPREME DAYANIKLI YAPI TASARIMI VE ÜRETİMİ
Prof. Dr. Hikmet Hüseyin Çatal
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi,İnşaat Mühendisliği Bölümü,İzmir.
(Bu bildiri özeti, 17.Ağustos.2009 tarihinde, İzmir Ticaret Odası’nda düzenlenen ‘Deprem ve Yapı
Denetimi’ konulu toplantıda davetli konuşmacı sunumudur.)
ÖZET
Büyük bir bölümü aktif deprem kuşağı üzerinde bulunan ülkemizde, deprem nedeniyle meydana gelen can
ve mal kayıpları, yapıların depreme dayanıklı tasarlanması ve üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Depreme dayanıklı yapı tasarlamanın amacı, yapının taşıyıcı sisteminin küçük şiddetteki depremleri hasarsız, büyük şiddetteki depremleri az hasarla atlatmasını sağlamaktır.
Dinamik yükler altında, yapıların davranışlarının öngörülmesi, uygun bir hesap modelinin seçilmesi tasarımda önemli yer tutmaktadır. Bu çalışmada Türkiye genelinden hareketle, İzmir kentinde üretilecek depreme dayanıklı yapı tasarımının temel ilkeleri sunulmuştur.
GİRİŞ
İzmir ve yakın çevresinde, tarihsel dönemden bu yana,
yapılara hasar veren, can ve mal kaybına yol açan depremler meydana gelmiştir.İzmir kent merkezinde, yapı
stoğunun büyük bölümü betonarme taşıyıcılı sistemlerden meydana gelmektedir. Deprem sonrası gözlemlenen yapısal hasarlardan, betonarme taşıyıcılı sistemlerde tasarım ve üretim sırasında belirli hataların yaygın
olarak tekrarlandığı anlaşılmaktadır.
İZMİR’DE MEYDANA GELEN HASAR VERİCİ
DEPREMLER
Tarihsel süreç içerisinde, İzmir ve çevresinde çok sayıda, yapılara hasar veren depremler meydana gelmiştir.
26 Haziran 1664 gününde İzmir’de yıkıcı bir depremin
meydana geldiği, Avrupalı iki gezgin tarafından ifade
edilmiştir [1].Kimliği belirlenemeyen İtalyan bir kaynak
16 Temmuz 1682 gününde, İzmir’de 15.000 kişinin hayatını kaybettiği depremden bahsetmektedir. 10 Temmuz
1688 gününde, İzmir’de 20-30 saniye süren deprem,
kentin özellikle rakımı düşük olan alanlarında büyük hasara yol açmıştır. Deprem sonucunda, kent merkezinden
yaklaşık 3 km. uzaklıkta olan ve İzmir Körfezi’nin girişinde bir yarım ada üzerinde olan Sancak Burnu tamamen
yıkılmıştır [1].
TASARIM ve ÜRETİM AŞAMALARINDAKİ
YAYGIN HATALAR
Ülke genelinden hareketle, İzmir ve yakın çevresinde,
yapıların tasarımı ve imalatı aşamasında aşağıda belirtilen yaygın hatalar yapılmaktadır:
Yapıların deprem yüklerine göre yapısal analizinde, uygun hesap modelinin seçilmesi gerekmektedir. Uygun
hesap modelinde, yapısal davranışa uygun kabuller yapılmalıdır [2]. Dinamik analiz genellikle paket bilgisayar
programları ile gerçekleştirilmektedir. Ancak yaygın olarak, uygun hesap modeli seçilemediğinden, programa
veri hazırlanması aşamasında belirgin hatalar yapılmaktadır. Böylece elde edilen sonuçlar, yapının deprem tesiri
altında gerçek davranışına uymayan sonuçlar elde edilmektedir. Tasarım için seçilen hesap modelleri karmaşık
olmamalıdır. Taşıyıcı sistem seçiminde, Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki imalat düzeyi dikkate alındığında, kat
adedi ve yapının kullanım amacına bağlı (Çizelge-1)’de
sunulan değerlendirme esas alınabilir [3].
Deprem sırasında oluşacak zemin sıvılaşması, şev kayması gibi etmenler, tasarım sırasında dikkate alınmamaktadır. Deprem sırasında yapının oturduğu zeminde oluşacak etkilerin, yapı-zemin etkileşimi çerçevesinde gerçeğe uygun olarak modellenmesi gerekmektedir.
Yapının doğal periyodu ile, zemin hakim periyodunun
çakışmasının önlenmesi açısından yapısal tasarımda gerekli önlemler alınmamaktadır.
Yapılarda burulma tesirleri oluşturmayacak mimari tasarımlar yapılmamaktadır. Yapılar hem planda, hem de
boy kesitlerinde (Şekil-1) ve (Şekil-2)’de sunulduğu gibi
olabildiğince simetrik olarak teşkil edilmelidir.
Yapıların yükseklikleri boyunca düşey taşıyıcı elemanlar açısından ani rijitlik değişimlerine yol açacak uygulamalar sıklıkla yapılmaktadır. Ana kitleye girintili çıkıntılı
bağlı olan yapılarda, dinamik etkiler nedeniyle olumsuzluklar ortaya çıkmaktadır. Bu tür mimari tasarımdan vazgeçilemiyor ise, girinti ve çıkıntılar, ana yapı kitlesinden
yapı derzleri ile ayrılmadır.
Çizelge-1: Kat adedi ve yapısal kullanıma bağlı taşıyıcı sistem davranışı
18 Kasım 2009 - 149
İncelemeler
Şekil-1: Planda simetri hali.
Planda, düşey taşıyıcı sistemlerin tümünün geniş kenarları aynı yönde tertiplenmekte, böylece yapının bir
yöndeki rijitliği yüksek, diğer yöndeki rijitliği ise zayıf
kalmaktadır. Düşey taşıyıcı elemanların geniş kenarları,
planda her iki yönde mümkün olduğunca eşit sayıda olmalıdır.
Özellikle yapıların zemin katlarında, ticari amaçlara yönelik olarak, yumuşak kat ve kısa kolon oluşumlarına
müsaade edilmektedir. Zemin katlarda, tasarımdan sonra imalat aşamasında, projeye aykırı olarak bant pencereler açılmakta, bant pencerelere komşu olan kolonlarda kısa kolon davranışı nedeniyle kesme kuvvetlerinin
tasarım aşamasında öngörülmeyen değerlere çıkmasına neden olunmaktadır. Bant pencere imalatı nedeniyle
kısa kolon oluşumu (Şekil-3)’de sunulmuştur.
Şekil-2: Yapı yüksekliği boyunca simetri hali.
lerin sıklaştırılması, donatı detayları, beton dökümü,
şantiyede dökülen
betonun kontrolü,
bakımı gibi unsurlar yapının dayanımına etkiyen faktörler olarak ortaya çıkmaktadır.
SONUÇ
Şekil-3: Kısa kolon oluşumu.
Depremlerin yoğun yaşandığı İzmir ve yakın çevresinde depreme dayanıklı yapı tasarımı için, basit fakat,
Resim-1:Kısa kolon hasarı.
deprem etkileri altında yapı davranışını doğru temsil eden hesap modelinin kurulması, üretimin her aşamasında, denetim mekanizmalarının geliştirilmesi, yöredeki yapım ustalarının eğitilmesi önem taşımaktadır. Nihai aşamada, yapıların kullanıma açılması için düzenlenen “yapı kullanma izin belgeleri”nin düzenlenmesinde yerel yönetimlerin titizlikle davranması,
yeni yapı malzemelerinin ve yapım teknolojilerinin yapı
mühendislerine meslek odaları tarafından düzenlenecek seminer ve kurslar ile aktarılması, depreme dayanıklı tasarlanmış yapıların kullanımı yönünde yöre halkının
bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
1995 Dinar Depreminde, kısa kolon oluşumu nedeniyle zemin kat kolonunda meydana gelen yapısal hasar
(Resim-1)’de sunulmuştur.
[1] Ambraseys N.N., Finkel C.F.,” Türkiye’de ve komşu bölgelerde Sisimik Hareketler”,TÜBİTAK,2006.
Yapıların tasarımı, deprem dayanımı açısından çok iyi tasarlanmış olmasına rağmen, üretim aşamasında gerekli kontrol mekanizmaları çalıştırılmaz ise, uygulamada
deprem açısından hatalı yapılar ortaya çıkabilir. Etriye-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
KAYNAKLAR
[2] Çatal H.H., Ertutar,Y.,”Depreme dayanıklı yapı tasarımının ana ilkeleri”, Deprem Araştırma Bülteni, Sayı:68, 1990.
[3] Ersoy,U.,Çıtıpıtıoğlu,E.,”Yüksek yapıların tasarım ve yapımında
izlenecek temel ilkeler”, Ankara, 1988.
Kasım 2009 - 149 19
Beton
YÜKSEK ORANDA ÇELİK LİF İÇEREN YÜKSEK PERFORMANSLI KOMPOZİT
MALZEME (SIFCON)
Halit YAZICI1 , Serdar AYDIN1, Hüseyin YİĞİTER1, Mert Yücel YARDIMCI2 , Giray ALPTUNA1
1
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü
2
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü
1. GİRİŞ
Lifli betonlar genellikle, çimento hamuru, ince agrega, iri
agrega ve çelik, polipropilen, cam veya diğer malzemelerden yapılmış lifleri içeren kompozit malzemelerdir. Lif
Donatılı Çimento Bağlayıcılı Düktil Kompozitler (DFRCC)
ise, Lif Donatılı Bağlayıcı Kompozitlerin (FRCC) çoklu çatlama davranışı gösteren sınıfıdır (Şekil 1.1). Çoklu çatlama özelliği düktilite, tokluk, kırılma enerjisi, deformasyon sertleşmesi, çekme, basınç ve eğilme yükleri altında artan deformasyon kapasitesi gibi bir takım özelliklerde gelişme sağlar. DFRCC’nin gelişen bu özellikleri;
hasar azaltma, hasar toleransı, enerji yutma, çatlak dağılımı, deformasyon uyumluluğu, ayrılma dayanıklılığı
vb. özellikler de dahil olmak üzere tek ve çok yönlü yapısal uygulamalarda bu malzemelerin kullanımını olanaklı
kılmaktadır (JCI–DFRCC COMMITTEE, 2003).
Şekil 1.1 Çimento Esaslı Malzemelerin Sınıflandırılması (JCI–DFRCC
COMMITTEE, 2003).
DFRCC, HPFRCC (Yüksek Performanslı Lif Donatılı
Kompozitler)’den daha geniş bir sınıftır (Şekil 1.1 ve Tablo 1.1). HPFRCC çekme ve eğilme yükleri altında çoklu çatlama ve deformasyon sertleşmesi gösteren bir
FRCC’dir. Diğer yandan, HPFRCC’lere ilaveten sadece
eğilmede çoklu çatlama sergileyen bir grup FRCC’leri de
kapsamaktadır (JCI–DFRCC COMMITTEE, 2003).
Düktil lif Donatılı Kompozitlerden SIFCON (Slurry Infiltrated Fiber Concrete), özel olarak tasarlanmış yüksek
derecede akışkanlığa sahip bağlayıcı bir matris ve üretiminde yüksek oranda lif kullanılması ile geleneksel lifli betonlardan ayrılmaktadır. Lifli betonda olduğu gibi,
SIFCON’da da süreksiz liflerden oluşan bir yapı mevcuttur ve bu sayede kompozit malzeme önemli derecede
çekme dayanımı kazanabilmektedir. Bilindiği gibi, lifli
betonda karışıma katılabilecek lif hacmi oldukça kısıtlı
kalmaktadır. %2’den daha az lif içeriklerinde lifin başlıca katkısı, çatlamadan sonraki düktilite ve enerji yutma
kapasitesi üzerindedir. Buna karşılık, SIFCON’da lif hac20 Kasım 2009 - 149
Tablo 1.1 Çimento Esaslı Malzemelerin Karekterizasyonu (JCI–
DFRCC COMMITTEE, 2003).
mi %5-30 aralığında olabilmektedir. Bu teknolojide öncelikle lifler kalıba yerleştirilmekte ve daha sonra çimento esaslı akıcı kıvamlı hamur kalıba dökülmekte veya
pompalanmaktadır. Bu sebeple, kullanılacak hamurun
lif matrisinin arasına işleyebilecek şekilde tasarlanmış
olması oldukça önemlidir.
Yüksek performanslı lifli betonlar, deformasyon sertleşmesi davranışı sergiler ve depreme dayanıklı tasarım
için özellikle istenen, yüksek dayanım, düktilite ve enerji
yutma kapasitesine sahiptirler (NAAMAN, 1992). Deformasyon sertleşmesi çoklu çatlama mekanizmasının bir
sonucudur.
Geleneksel lifli betonlar, köprü döşemelerinde kaplama olarak, yol kaplaması olarak, hidrolik yapılarda, şev
stabilizasyonunda, tünel kaplamalarında, ince kabuklarda, prefabrik elemanlarda vb. uygulamalarda donatı ile veya donatısız olarak, dünyanın her yerinde başarıyla uygulanmaktadır. SIFCON kompozitler ise, yapıların tamiri, güçlendirilmesi ve yapılarda düktilite ve/veya
dayanım açısından gerekli iyileştirmeleri yapmak için ve
bazı özel yeni binaların inşasında kullanımı oldukça uygun malzemelerdir. Ayrıca, patlama yüklerine ve kurşun
(roket) işlemesine karşı yüksek dayanıklılık gösterirler.
Havaalanı pistleri gibi ağır trafik yükleri altında çatlama
vb. hasar oluşumları göstermez (SHNEIDER, 1992). SIFCON, tamirat işlerinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. SIFCON, askeri ekipman ve silahların bulunduğu
özel kısımları ayırmada kullanılan parçalanmaya dayanıklı duvarlarda ve prefabrik panel elemanların üretiminde geleneksel betonla karşılaştırılamayacak derecede önemli avantajlar sunmaktadır. SIFCON, bu tür özel
işlerde kullanımı halinde sağladığı önemli avantajlardan
dolayı (hasarlı yapıların daha kısa sürede servise açılması, yüksek servis ömrü, çok daha az bakım gerektirmesi,
üstün performans sunması gibi) maliyet açısından değerlendirildiğinde de avantaj sunabilmektedir.
SIFCON ile ilgili dört temel değişkenden bahsedilebilir.
Beton
Bunlar, bağlayıcı matrisin dayanımı, lif hacmi, lif yönlenmesi ve lif türüdür. Bağlayıcı matrisin elastisite modülü,
basınç ve çekme dayanımı SIFCON’un davranışını etkiler. Lif yönlenmesi SIFCON malzemesinin davranışını büyük oranda etkiler. Dayanım, düktilite, enerji yutma kapasitesi gibi özellikler lif yönlenmesine göre önemli ölçüde farklı değerler almaktadır.
SIFCON üretiminde daha çok çelik lifler kullanılmaktadır.
Çelik lifler yüzeyi pürüzlü, ucu çengelli, deforme vb. tiplere ayrılır. Değişik boyut, dayanım ve görünüm oranında (boy/çap) çelik lifler kullanılabilmektedir. En çok kullanılan lif türü uçları çengelli türdür.
Bu çalışmada, gerek ülkemiz gerekse dünyada yeni kabul edilebilecek bir teknoloji olan yüksek oranda çelik
lif içeren düktil lif donatılı çimento bağlayıcılı kompozitlerin, çimento yerine yüksek oranda uçucu kül ve yüksek cürufu kullanılarak üretim olanakları araştırılmıştır.
Üretimleri başarılı bir şekilde gerçekleştirilen kompozit
malzemelerin eğilme yüklemesinde performansı belirlenmiştir.
2. DENEYSEL ÇALIŞMA
2.1. Kullanılan Malzemeler
Deneylerde CEM I 42,5 R tipi Portland çimentosu kullanılmıştır. Yüksek Fırın Cürufu olarak KARÇİMSA firmasından temin edilen cüruf kullanılmış olup, YFC’nin özgül
yüzeyi 410 m2/kg, 45 μP elekten geçen miktarı %90’dır.
Tamamı öğütülmüş yüksek fırın cürufu olup, herhangi
bir katkı maddesi ihtiva etmemektedir. Proje kapsamında kullanılan uçucu kül ise Soma Termik Santrali’nden
temin edilmiştir (Özgül yüzey 292 m2/kg). Silis dumanı
BASF firması ürünüdür (özgül yüzey 20 000 m2/kg).
Agrega olarak maksimum tane boyutu 1 mm ve 125m
olan iki kireçtaşı agregası kullanılmıştır. Agregaların
63m boyutlu elekten geçen miktarları; 1 mm kireçtaşı
için %20.7, 0.125mm taştozu için %95.1 şeklindedir.
Akışkanlaştırıcı katkı olarak TS EN 934-2 standardına uygun beton ve harç katkısı kullanılmıştır (Sika SF18).
Çalışmada, düşük karbonlu çelikten soğuk çekme yöntemi ile üretilen iki tür çelik lif kullanılmıştır. Fibermix
kodlu dairesel kesitli ve uçları çengelli liflerin uzunluğu
30 mm, çapı ise 0,75 mm’dir. ZP305 kodlu dairesel kesitli uçları çengelli liflerin uzunluğu ise 30 mm, çapı 0,55
mm’dir. Liflerin çekme dayanımı 1100 N/mm2’dir. Kopma uzaması ise %2’den küçüktür.
2.2. Eğilme deneyi ve kür yöntemi
Eğilme deneyinde 60 mm eninde, 25 mm yüksekliğinde,
305 mm boyunda ince prizmatik elemanlar kullanılmıştır. Ortadan tekil yüklemeli eğilme deneyinde mesnetler arası mesafe 270 mm alınmıştır. Lifler örnek boyunca
(yüke dik olarak) yönlenmiş durumdadır (Şekil 2.1). Deneyin yapılışı Şekil 2.1’de gösterilmiştir. Eğilme deneyleri kapalı devre bir preste yapılmıştır. Geri besleme örnek
üzerinden alınan deplasman (eğilme deneyi) veya uza-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
ma değerleri (doğrudan çekme deneyi) kullanılarak yapılmıştır. Lifli kompozitlerde yükleme hızı 0.2 mm/dakikadır. Lifsiz örneklerde ise hamurların gevrek karakteri
nedeniyle yükleme hızı 0.01 mm/dakika’ya kadar indirilmiştir.
Şekil 2.1. Eğilme deneyi numunelerinin hazırlanışı ve
ince prizmatik örneklerle eğilme deneyinin yapılışı
Numuneler otoklavda (2,0 MPa basınç, 210 °C sıcaklık) 8
saat süreyle kür edilmiştir.
2.3. LİF TÜRÜNÜN ve MİNERAL KATKILARIN
SIFCON’UN EĞİLME PERFORMANSINA ETKİSİ
İki farklı lif kullanılarak uçucu kül ve yüksek fırın cürufunun eğilme dayanımına etkisi otoklav kürü geçirmiş
örnekler ile incelenmiştir. Liflerden birisi tutkallı lif olup,
30 mm boyunda 0.55 mm çapındadır. Bu lif kullanımdan
önce su ile yıkanarak ayrılmıştır. İkinci tür lif ise 30 mm
boyunda 0.75 mm çapında çelik lif olup, üretici firmadan
ayrık olarak temin edilebilmektedir. Yapılan birçok ön
çalışma ince prizmatik kalıp boyunca liflerin yönlendirilmesi halinde 30/0.55 lifi ile elde edilen en yüksek doluluğun hacimce %12 oranında lif kullanımıyla ulaşıldığını göstermiştir. Ayrık 30/0.75 lifi ise hacimce %25 kullanıldığında en yüksek doluluk elde edilmiştir. Kullanılan karışımların tasarımları Tablo 2.1 ve 2.2’de verilmiştir.
Buna göre; çimento yerine uçucu kül ve yüksek fırın cürufu %25, %50 ve %75 oranında ikame edilmiştir. Kontrol karışımının çimento miktarı 800 kg/m3 gibi çok yük-
Kasım 2009 - 149 21
Beton
sek değerdedir. Çimento miktarı mineral katkı ikamesi
ile değişik oranlarda azaltılmıştır.
Tablo 2.3. Karışımların taze hal özellikleri
Tablo 2.1. Kontrol karışımı ve UK ikamesi için karışım dizaynları
Şekil 2.2’de otoklav kürü geçirmiş lifsiz matrislerin eğilme dayanımlarının UK veya YFC ikamesi ile değişimi görülmektedir. Kontrol karışımına kıyasla UK ve YFC ikamesinin eğilme dayanımını arttırdığı görülmektedir. Her iki
mineral katkı için de lifsiz örneklerde en yüksek performansın %50 ikame oranında elde edildiği görülmektedir. Kontrol karışımının mukavemetinin nispeten düşük
olması karışımdaki silis eksikliğinden kaynaklanmaktadır. YFC ve UK’nın otoklav küründe silis sağlayan malzeme olarak kullanılabileceği görülmektedir.
Tablo 2.2. YFC ikamesi için karışım dizaynları
Şekil 2.2. UK veya YFC ikamesinin lifsiz örneklerin eğilme dayanımına etkisi
Karışımların ölçülen taze hal özellikleri Tablo 2.3’te gösterilmiştir. Buna göre her iki mineral katkı kullanımında
da süperakışkanlaştırıcı katkı ihtiyacı azalmaktadır. Uçucu kül ikamesi V-kutusu sürelerini arttırırken, yüksek fırın cürufu değiştirmemektedir. Bu durum UK ile plastik
viskozitenin arttığını, YFC ile değişmediğini göstermektedir. Karışımların yayılma çapları 355-380 mm aralığında olup, her iki mineral katkı kullanımında da bir miktar artmaktadır. Bu durum eşik kayma direncinin mineral katkılar ile azaldığını göstermektedir. Ancak, ölçülen
değerlerin kullanılan süperakışkanlaştırıcı katkı miktarından etkilendiği de göz önünde bulundurulmalıdır.
22 Kasım 2009 - 149
Şekil 2.3 matriste çimento yerine UK kullanımının
30/0.75 lifi (ayrık lif ) ve 30/0.55 lifi (tutkallı, sonradan su
ile ayrılmış lif ) içeren kompozitlerin eğilme dayanımına etkisini göstermektedir. Uçucu kül ikame oranı arttıkça performansın %50 ikame oranına kadar önemli
ölçüde arttığı, %75 ikame oranında ise bir miktar azalmaya başladığı ancak her durumda kontrol karışımından daha yüksek dayanım elde edildiği görülmektedir.
Bu durum otoklav kürü yapılan karışımların silis ihtiyacı ile açıklanabilir. Yeterli silis içeren karışımların otoklav küründe üstün performans gösterdikleri bilinmektedir. Şekil 2.3’den çimento yerine %50 uçucu kül ikamesinin uygun olduğu görülmektedir. Daha fazla oranda kullanım halinde mekanik özelliklerin bir miktar geri
gittiği görülmektedir. Ayrıca yapılan çok sayıda ön çalışma daha yüksek oranda uçucu kül kullanımının viskoziteyi arttırdığını, bu nedenle hamurun doldurma yeteneğini azalttığını göstermiştir. Lifler kıyaslandığında ise ayrık lif 30/0.75’in daha iyi performans gösterdiği gözlenmektedir. Bu durum bu lifin daha yüksek kullanım oranına bağlanabilir.
Beton
Şekil 2.3. UK ikamesinin lifli kompozitlerin eğilme dayanımına etkisi
Şekil 2.4’te YFC ikamesinin iki farklı çelik lif içeren kompozitlerin eğilme dayanımlarına etkisi verilmiştir. Buna
göre YFC ikame oranı arttıkça tüm karışımların eğilme
performansı artmıştır. Örneğin, hacimce %25 oranında
30/0.75 lifi kullanıldığında kontrol karışımı ile üretilmiş
kompozitin eğilme dayanımı 30 MPa iken bu değer çimento yerine %75 YFC ikame edildiğinde 57.6 MPa değerine çıkmaktadır. Akıcı kıvamlı hamurun lifsiz haldeki düşük eğilme mukavemeti (4.1 – 8.2 MPa) ile kıyaslandığında liflerle ne denli artan bir performans elde edildiği görülmektedir.
zey alanın düşük olmasından ötürü düşük kohezif kuvvetlere (van der Waals kuvvetleri) sahiptir. Bununla birlikte, CaO/SiO2 molar oranı 1 olan çimento hamurları, nem kaçışının önlendiği koşullarda 150 0C üzerindeki sıcaklıklara ısıtılırsa güçlü bir tobermorit jeli ve bazı
mineraller oluşur. Bu nedenle, hidrotermal reaksiyonlara maruz kalacak çimento hamurlarının CaO/SiO2 molar oranının düşük olması gerekmektedir. Bu durum sisteme uygun miktarda ve reaktif formda SiO2 ilave edilerek sağlanabilir (KHOURY, 1992). Ancak, her üç kompozitte de tepe noktasından sonra eğrinin alçalan kısmı
benzerdir. Deplasman 15 mm değerine ulaştığında bile
kompozitler önemli oranda yük taşıyabilmektedir. Dolayısıyla büyük miktarda enerji yutabilmektedirler. Eğrilerin altında kalan alanlar enerji yutmanın bir ölçüsü olarak alınırsa, SIFCON kompozitlerde kullanılan liflerin oldukça kırılgan karakterli bir matrisi sünek karakterli hale
getirdiği açıkça görülebilir.
Şekil 2.5. Otoklav kürü geçirmiş lifli kompozitlerin yük-deplasman
eğrileri
Şekil 2.4. YFC ikamesinin lifli kompozitlerin eğilme dayanımına etkisi
Şekil 2.5’de otoklav kürü geçirmiş lifli kompozitlerin
yük-deplasman ilişkileri verilmiştir. YFC ve UK bağlayıcılı karışımlar daha yüksek seviyede tepe yüküne sahiptir. Bu sonuç, diğer karışımlara kıyasla kontrol karışımında daha az miktarda SiO2 bulunmasıyla, böylece otoklav küründe daha kristalli ve zayıf bir yapı oluşması ile
açıklanabilir. Hidratasyonunu tamamlamış Portland çimentosu hamurlarının CaO/SiO2 molar oranı 1 ile 3 arasında değişir ve ortalama olarak 1.5 değerine yakındır.
CaO/SiO2 molar oranı 1.5 olan çimento hamurları 110
0
C üzerindeki sıcaklıklara ısıtılırsa zayıf C2SH oluşur. Bu
yapı oldukça gözenekli ve kristal yapıda olup, özgül yü-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
SONUÇLAR
Bu çalışmadan elde edilen başlıca sonuçlar şu şekilde
özetlenebilir:
Yüksek performanslı lifli kompozitler, sürekli çelik lif hasırlar veya yüksek oranlarda süreksiz çelik lifler kullanılarak üretilmektedir. Bu tür gelişmiş kompozitlerin üretimi özel fabrikasyon yöntemler ve özel bir teknoloji gerektirir. Lifli betonda olduğu gibi SIFCON’da da süreksiz
liflerden oluşan bir donatı sistemi mevcuttur ve bu sayede kompozit malzeme önemli derecede çekme dayanımı kazanabilmektedir SIFCON’da lif hacmi %5-30 arasında olabilmektedir. Böylece bu çalışmada olduğu gibi
58 MPa eğilme dayanımı elde etmek mümkün olmaktadır. Bu teknolojide öncelikle lifler kalıba yerleştirilmekte
ve daha sonra çimento esaslı akıcı kıvamlı hamur kalıba
dökülmekte veya pompalanmaktadır.
Çalışmada lif donatılı çimento bağlayıcılı sünek kompozitlerin çimento yerine yüksek oranda mineral katkı ikamesi (UK veya YFC) ile üretilmesi hedeflenmiştir. Böylelikle çimento miktarı 800 kg/m3’ten 400 kg/m3 değerine düşürülebilmiştir. Mineral katkılarla daha düşük çimento içeriğine rağmen daha yüksek performans elde
edilebileceği görülmüştür.
Kasım 2009 - 149 23
Beton
Mineral katkı ikamesi akışkanlaştırıcı katkı ihtiyacını
azaltmaktadır. Bunun yanında YFC ikamesi, benzer viskoziteye sahip eşik kayma direnci daha düşük akıcı hamurların üretilmesine olanak sağlamaktadır. UK ise eşik
kayma direncini düşürürken viskoziteyi arttırmaktadır.
Her iki mineral katkı da akıcı hamur tasarımında %50
ikame oranına kadar sorunsuz kullanılabilmektedir.
Mineral katkıların otoklav küründe performansı arttırmada çok daha etkili olduğu görülmüştür. Otoklav kürü
ile 2 günde standart kürdeki 28 günlük mekanik özellikleri büyük oranda yakalamak mümkündür.
Teşekkür
Bu çalışma “Yüksek Oranda Çelik Lif İçeren Yüksek Performanslı Kompozit Malzeme Geliştirilmesi” başlıklı 106M283 numaralı TÜBİTAK projesinin bir kısmı olup,
sağlanan destek nedeniyle yazarlar TÜBİTAK’a teşekkür
ederler.
KAYNAKLAR
BENTUR, A., Mindess, S., Fiber Reinforced Cementitious Composites, Elsevier Science Publishers Ltd., England, (1990).
ERDEM, D., Retrofit of non-ductile reinforced concrete frames
using high performance fiber reinforced composites, (Doktora
tezi), North Carolina State University, ABD. (1998).
GILANI A.M., Various durability aspects of slurry infiltrated fiber
content, (Ph. D. Thesis), Middle East Technical University, (2007).
JCI – DFRCC Committee, (2003), DFRCC Terminology and application concepts, Committee Report, Journal of Advanced Concrete Technology, Japan Concrete Institute, Vol. 1, No. 3, November,
335 – 340.
KHOURY A., Effect of Very Fine Aggregate on Concrete Strength.
Materials and Structures, 27, 185-194, (1992).
KOSA, K., Naaman, A.E., Hansen, W., Durability of Fiber Reinforced
Concrete and SIFCON, ACI Materials Journal, 310-319, (1991).
KRSTULOVIC-OPARA, N., Toutanji, H., Infrastructural Repair and
Retrofit Using High Performance Fiber Reinforced Cement Composites, High Performance Fiber Reinforced Cement Composite,
ed: Naaman, A.E. and Reinhardt, H.W., Vol: 2, Chapter 11, E&F. Spon,
(1995). Pp. 19.
NAAMAN, A.E., SIFCON: Tailored Properties for Structural Performance, High Performance Fiber Reinforced Cement Composites,
ed: Reinhardt, H.W., and Naaman, A.E.,. E&FN Spon, (1992), pp. 1838.
NAAMAN, A.E., Harajli, M.H., Mechanical Properties of High Performance Concrete, Strategic Highway Research Program, National
Research Council, SHRP-C/WP-90-004, (1990).
SHAH, S.P., Therotical Models for Predicting the Performance of Fiber Reinforced Concretes, Journal of Ferrocement, 8(3), 263-284,
(1988).
SHNEIDER, B., Devolopment of SIFCON Through Applications, High
Performance Fiber Reinforced Cement Composites, ed: Reinhardt,
H.W., Naaman, A.E., E&FN Spon, (1992), pp. 177-194.
YARDIMCI, M., Aydın, S., Yiğiter, H., Yazıcı, H., Improvement of selfcompacting cement slurry for autoclaved SIFCON containing high
volume class C fly ash, Seventh International Congress on Advances in Civil Engineering, , Yıldız Technical University, Istanbul. October 11-13 (2006).
YAZICI, H., Yiğiter, H., Aydın, S., Baradan, B., Autoclaved SIFCON
with high volume Class C fly ash binder phase, Cement and Concrete Research, 36 (7), 481-486, (2006).
24 Kasım 2009 - 149
Prefabrik
“PREFABRİKASYON”
Sıkça Sorulan Sorular
Soner Bilge
İnşaat Yüksek Mühendisi
Soru: Prefabrikasyonu hangi projelerde veya ne
tür durumlarda kullanmak avantajlıdır?
Cevap: Hızlı yapımın, kalitenin, ölçülerde hassasiyetin, büyük açıklıkların, tasarımda esnekliğin, malzeme ve iskeleden tasarrufun önemli olduğu veya eleman tekrarının bulunduğu durumlarda prefabrikasyon teknolojisi büyük yararlar sağlar.
Soru: Yerinde dökme inşaatlarda prefabrike eleman kullanılabilir mi? Kullanılırsa hangi elemanlar kullanılır?
Cevap: Yerinde dökme inşaatlarda prefabrike beton/
betonarme eleman çok rahatlıkla kullanılabilir. Bu tür
uygulamalara hem ülkemizde hem de yurt dışında
çokça rastlamak mümkündür. Bu tür uygulamalarla
yerinde dökme inşaatlarda hassasiyet/incelik isteyen
elemanların prefabrikasyon teknolojisi ile üretilmesi
yapıya kalite ve hız kazandıracaktır. Örneğin;
x
Yerinde dökme inşaatlarda merdivenlerin
prefabrik yapılması,
x
Kolon-kiriş yerinde dökme, döşemeleri öngerilmeli boşluklu döşeme ile Atatürk Havaalanı veya Esenboğa Havaalanı’nda olduğu
gibi döşemelerde TT döşeme panelleri kullanılması,
x
Hollanda’daki konutların %70’inde döşemelerin boşluklu döşeme panelleri ile oluşturulması,
x
Tünel kalıpla yapılan konutlarda prefabrike cephe
paneli kullanılması gibi..
netmeliklere uygun olarak projelendirilmemiş ve yapılmamışsa o yapının deprem dayanımı zayıf olacaktır. Bu kural prefabrike betonarme yapılar için de doğrudur. 1999 Marmara depreminde hasar gören prefabrike yapıların hasar görmelerinin en büyük nedeni
projelerinin hatalı olması, montajların hatalı ve eksik
yapılması ile yürürlükteki yönetmeliklere uymamış
olmalarıdır. Genelde işveren bilincinin gelişmemesi,
denetim eksikliğini de bu problemlere ekleyebiliriz.
Soru: Üretim süresi ne kadardır?
Cevap: Ortalama bir eleman 1 gün kalıpta bekletilip,
ertesi gün alınır. Projenin durumuna göre aynı kalıpta
1 günde 2 veya 3 dökümde olabilir.
Soru: Kullanılan beton cinsinin hazır betondan
farkı nedir?
Cevap: Sınıflandırma aynıdır. Örneğin hazır beton
olarak C30 betonu ile prefabrikasyonda kullanılan
C30 aynı betondur. Ancak dökülen elemanın kalıp
pozisyonuna göre betona çeşitli kimyasal katkılar konulabilir.
Soru: Beton Kürü nedir, nasıl yapılır?
Cevap: Kalıba dökülen betonun daha hızlı prizini alması için verilen ısıya kür denilir. Betona erken mukavemet kazandırılması, gerekli nemin korunması, yü-
Bu konuda birçok uygulama bulunmaktadır ve hızın, kalitenin, hassaslığın önemli olduğu, iskele kurmanın zor olduğu veya bazı elemanların çok tekrarlandığı projelerde
mutlaka düşünülmesi gereken bir
yöntemdir.
Soru: Prefabrike betonarme yapıların depreme karşı dayanımlarının zayıf olduğu söyleniyor, doğru mudur?
Cevap: Hangi malzeme ve yöntemle yapılırsa yapılsın bir yapı mühendislik kurallarına ve yürürlükteki yöİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2009 - 149 25
Prefabrik
zey çatlamalarının önlenmesi için uygun bir metotla kür tatbik edilir. Kür şekli elemanlarının kütlesi ve
biçimi, öngerme kuvvetleri, çimento tipi ve miktarı,
hava sıcaklığı, ortam rutubeti gibi etkenlere bağlı olarak seçilmelidir. Yukarıda sayılan özellikler göz önünde tutularak 5-6 saatlik kür ile eleman kalıptan alınacak dayanıma gelir. Kür ile ilgili standartlar TS 3323 ve
ASTM C 684-74.
Soru: Beton Prefabrikasyon projelendirirken ilgili
yönetmelikler ve standartlar nelerdir?
Cevap: TS 500/Şubat 2000 Betonarme yapıların tasarım ve yapım kuralları
TS 498/Kasım 1987 Yapı elemanlarının boyutlandırılmasında alınacak yüklerin hesap değerleri
TS 3233/Şubat 1979 Öngerilmeli beton yapıların hesap ve yapım kuralları
TS 9967/Mart 1992 Yapı elemanları, taşıyıcı sistemler
ve binalar-prefabrike betonarme ve öngerilmeli betondan - hesap esasları ile imalat ve montaj kuralları
Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik - 2007
Soru: Yurtdışına göre Türkiye’de üretim miktarları nasıldır?
Cevap: Uluslararası yıllık prefabrik üretimin kişi başına oranı Almanya’da 740 kg/kişi, Belçika’da 920
kg/kişi, Danimarka’da 430 kg/kişi, Fransa’da 520 kg/
kişi, İtalya’da 530 kg/kişi ve Türkiye’de sadece 65 kg/
kişi’dir. Gelişmiş ülkelerde İnşaat Sektörü içinde Beton Prefabrikasyonun üretim oranı min %30-40 iken
bizde %5-6 arasındadır.
Soru: Öngerme nedir ve sadece prefabrike betonarme elemanlarda mı uygulanır?
Cevap: Hayır, özellikle konvansiyonel yöntemle yapılan betonarme binalarda sonradan germe metotları
kullanılmaktadır. Öngerme tarifi eğitimde geniş olarak yapılmaktadır.
Soru: Temel soketi pabuç kenarına gelebilir mi?
Bağ kirişini meydana gelen eksantrik momenti taşıyacak kapasitede boyutlandırıp donatırsak zorunlu
hallerde yapılabilir.
Soru: Kolonlarla temel soketi arasındaki boşluk
ne kadar olmalı? Cevap: Bu boşluk uygulamada 7.5 - 10 cm yapılmaktadır.
26 Kasım 2009 - 149
Soru: Dilatasyon uygulamalarında yan yana gelen kolonların soketleri nasıl çözülür?
Cevap: Dilatasyonlarda sistem de kolonlar aynı anda
monte ediliyorsa aynı soket boşluğuna, şartname ve
projesine uygun derz aralığı teşkil edilerek monte
edilirler. Ancak yapıda ileride bu işlem yapılacaksa dilatasyonun diğer tarafındaki kolona ayrı bir soket yapılır, yani iki kolon arası soket duvarı + montaj boşlukları kadar açılır.
Soru: Cephe panelleri nasıl bağlanır?
Cevap: Cephe panelleri yapıdaki vazifelerine göre ikiye ayrılır.
a-)Yük taşıyan paneller
b-)Yük taşımayan cephe paneller
Yük taşıyan panellerin bağlantıları projesine göre ıslak birleşimli veya kaynaklı olabilir.
Yük taşımayan cephe panelleri ise boyutlarına, yapıdaki taşıyıcıların yerlerine, yapı taşıyıcı sistemine,
deprem tesirlerine, Panelin geometrisine bağlı olarak
bulonlu, sabit ve kayıcı bağlantılarla bağlanırlar.
Soru: Öngerme etriyelere uygulanır mı? Evet ise
nasıl?
Cevap: UYGULANMAZ.
Soru: Prefabrikasyonda minimum kolon donatısı nedir?
Cevap: TS500 ve deprem şartnamesindeki yerinde
dökme kolonlar ile ilgili kurallar geçerlidir.
Soru: Prefabrikasyonla yapılan max. Kat adedi nedir?
Cevap: Yapı sistemine, deprem şartlarına, elemanların boyutlarına (kolon–kiriş–döşeme), ağırlıklarına,
vinç kapasitelerine bağlı olarak değişir. Max kolon 30
m uzunluğunda üretilmiş yerine monte edilmiştir.
Soru: Kolonlarda donatı yerine putrel kullanılabilir mi?
Cevap: Kolonlarda Betonarme içinde profiller kompozit olarak kullanılabilir, ancak kolonun gene boyuna ve enine donatısı mevcuttur. Bu tür kolonlar boyut
büyütmemek için kapasiteyi arttırmak amacıyla kompozit olarak üretilirler.
Kaynak:
www.prefab.org.tr
Türkiye Prefabrik Birliği
İş Sağlığı ve Güvenliği
15 AĞUSTOS 2009 TARİHİNDE RESMİ GAZETEDE YAYINLANARAK YÜRÜLÜĞE GİREN
“İŞYERİ SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ İLE ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLİK
BİRİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK” ÜZERİNE (2)
Alpaslan ERTÜRK
Öğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A)
DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.
Bir önceki sayımızda sözkonusu Yönetmelik üzerine tartışmaya girmeden, Yönetmeliğin içeriği üzerine bilgi vermiş, tartışmalara ve davalara konu olacağından sözetmiştik. Bu yazımızda yönetmeliğin uygulama sürecinde ortaya çıkabilecek sorunlardan ve
bu sorunlar karşısında Birliğimiz ve Odalarının alması
gereken tutumlara hakkında görüşlerimizi aktarmaya çalışacağız.
Öncelikle TMMOB tarafından Yargıya taşınarak pek
çok maddesi iptal edilerek yürülükten kaldırılan “İş
Güvenliği ile görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev Yetki ve Sorumluluklarıile Çalışma Usul ve
Esasları Hakkında Yönetmelik” kapsamında karşı çıkılan temel olguların bu Yönetmelik’tede devam ettirildiğini söyleyebiliriz.
Bunlardan öncelikli olanı Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB)’nın belgelendirme sürecinde Meslek
Odalarını dışarıda bırakarak, gerek İşyeri Hekimliğinde gereksede İş Güvenliği Uzmanlığında belgelendirmeyi kendi tekeline almış olmasıdır. Her ne kadar Yönetmeliğin 40. Maddesinde; “İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının eğitimleri, kuruluş kanunlarında
işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitimlerini
verme yetkisi bulunan kurum ve kuruluşlar, üniversiteler ve Genel Müdürlükçe yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya özel hukuk tüzel kişileri tarafından düzenlenir.” Şeklinde bir ibare bulunsa da eğitim kuruluşlarının yetkilendirilmesi ve belgelendirme
sınavının ÇSGB İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından yapılacağı Yönetmelik hükmü olarak
yer almaktadır.
Eğitim konusunda yetkilendirilecek kurumlardan birisi de doğal olarak bu konuda altyapısını oluşturmuş
olan ÇSGB -ÇASGEM olacaktır. ÇSGB hem eğitimi veren hemde sınavı yapan kuruluş olduğu sürecede de
diğer yetkilendirilmiş eğitim kuruluşlarından gelerek
sınava girecek olanlar açısından haksız rekabet tartışmaları gündeme gelecektir. Yönetmelik gereği oluşturulan komisyonlarda meslek örgütlerinin sayısal
anlamda sembolik olarak bulunması da bu tartışmaları daha da yoğunlaştıracaktır.
ÇSGB denetim personeline sınavsız uzmanlık hakkının verilmesi nitelik ve nicelik açısından tartışma konusu olan iş denetim sisteminin piyasalaşmasını doğurabilecek yada bu yönde spekülasyonları gündeme getirecektir.
TMMOB’nin sözkonusu Yönetmeliği yine dava konusu edceğini açıklamasına karşın Odalarımızın eğitim
süreçleri içerisinde yer almak için çalışmalar yapmaları da kendi içimizdeki çelişkileri yoğunlaştıracak, yeni
tartışmaları gündeme getirecektir.
TMMOB içerisinde aşılması gereken bir diğer olgu
da; multi disipliner bir anlayışla hayata geçirilmesi
gereken İş Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin çalışmaların
TMMOB ve İKK’lar bünyesinde ortak olarak yürütülmesinin gerekliliğidir.
İş Sağlığı ve Güvenliğinde tartışılması gereken sadece Yönetmelikler değil tüm kesimlerde varolan anlayışların terkedilerek, dünya üzerinde uygulanan Yönetim Sistemi anlayışına dayalı uygulamaların hem
işyerlerinde hemde denetim sisteminde hayata geçirilmesidir. İş Sağlığı ve Güvenliğinde ne işyeri hekimleri, ne iş güveliği uzmanları ne de bunların bileşkesinden oluşan İşyeri Sağlık ve Güvenlik birimleri tek
başına başarıyı sağlayabilir.
Asıl önemli olan işverenlerden, her kademedeki yöneticiler de dahil olmak üzere en alttaki işçiye kadar
üretim sürecindeki tüm bireylerin söz ve karar süreçlerinde aktif bir biçimde yer aldığı bilinçli çalışma ortamlarının yaratılmasıdır. Bu da İş Sağlığı ve Güvenliğinde yeni rant alanlarının yaratılması yada aranmasıyla değil ancak kapsamlı bir anlayış değişikliği ile
mümkündür.
Dava konusu olan diğer bir konu ise ÇSGB bünyesinde görev yapmış İş Mütetişleri ve İş Güvenliği uzmanlarına belgelendirmede ayrıcalıklar tanınmasıdır.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2009 - 149 27
Sağlık
DOMUZ GRİBİ VE AŞISI
Dr. Fatih SÜRENKÖK
İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi
Son günlerin gündemi, iki “açılımımız” ile dolu.Demokratik açılımın tartışmalarını sizlere bırakıyor ve
önce “Önce Sağlık” diyerek sağlıkla ilgili açılımından
bahsetmek istiyorum: Domuz gribi ve yapılmak istenen aşı.
Bu konunun bilimsel taraflarının TTB de yaptıkları açıklamaları sizinle aşağıda paylaşacağım. Ancak
küresel anlamda yaratılan panik havasından kimlerin ekonomik anlamda faydalandığını da düşünmeden edemiyorum. Özellikle 3yıl önce Sağlık Bakanlığınca çıkarılan ve fiyasko ile sonuçlanan kuş gribi senaryolarından sonra. O senaryoda ülkemizden en ha-
fif şekli ile geçecek kuş gribi 20 binin üzerinde, en
ağır etkilenmede ise 1 milyonun üzerinde yurttaşımızın ölümüne sebep olacaktı. Korkulan olmadı ve
kuş gribi teğet geçti. Bilindiği gibi dünya ekonomisinin en fazla yatırım yapılan ve en çok kazandıran iki
sektörü sağlık ve savaş teknolojileri. Üstelik iç içe de
geçmiş durumda. Tüm bu gerçekler ile evet ben aşı
olacağım ama bunun küresel anlamda yaratılmış bir
oyun olduğuna inanarak.Biz hekimler sağlıkta Rus ruleti oynamıyoruz ama sağlığı yönetenlerin oynadığı
rulet artık Küresel.
Saygılarımla.
DOMUZ GRİBİ HAKKINDA EN ÇOK SORULAN SORULAR
Türk Tabipleri Birliği, domuz gribi ile ilgili güncel gelişmeler doğrultusunda, Prof. Dr. Murat Akova ve Doç. Dr. Alpay
Azap’ın katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi. Akova ve
Azap’ın domuz gribi hakkında en çok sorulan sorulara verdikleri yanıtlar şöyle:
Domuz gribi hakkında kısa bilgi…
Pandemik İnfluenza A (H1N1) virüsünün neden olduğu domuz, kuş ve insan grip virüslerinin bir karışımı olarak karşımıza çıkmış olan yeni grip türüdür. İlk defa Mart 2009’da
Meksika’da insanlar arasında görülmeye başlayan grip salgını hızla dünyaya yayılmış ve hatırlanacağı üzere Dünya
Sağlık Örgütü (DSÖ) 11 Haziran 2009’da pandemi (faz 6)
alarmı vermiştir. Geçen dönem güney yarı kürede görülen
hastalık, kış mevsiminin gelmesiyle birlikte son haftalarda
kuzey yarı kürede yayılmaya başlamıştır.
Hastalığın klinik seyri nedir?
Hastalığın klinik belirtileri mevsimsel gripten farklı değildir. Pandemik grip (H1N1) şu aşamada mevsimsel influenzadan daha ağır seyretmemektedir. Ancak hızlı yayılma
özelliğine sahiptir. Mevsimsel influenzadan en önemli farkı toplumun büyük kesiminin daha önceden bu ve benzeri olan virüslerle karşılaşmamış olmasıdır. Bu nedenle dünya nüfusunun önemli bir kısmı hastalığa açıktır. Pandemik
H1N1’in öldürme hızı binde 3-5 arasındadır. Bu normal influenzadan daha düşük bir orandır. Ancak hastalığa yakalananlar arasında belli gruplarda ölüm oranı normal influenzaya göre daha yüksektir.
Kimler daha çok etkileniyor?
Hastalığın bugüne kadarki seyri incelendiğinde, 6 ay-24 yaş
arası çocuk ve gençlerin daha çok etkilendiği görülmüştür.
Hamileler, hasta olan kişilerle ilk temas edebilecek hizmet
grupları hastalıktan etkilenecek gruplar arasında sayılmaktadır. Hastalık 65 yaş üzerindeki kişilere kolay bulaşmamaktadır. Bunun 1918’de meydana gelen büyük salgın ile ilgili
olduğu düşünülüyor. 1918’de meydana gelen grip salgınındaki virüs bugünkü virüse çok benziyor. O virüs 1950’lere
kadar dolaştığı için 65 yaş üzerindeki kişilerin kısmi bağışıklık geliştirdiği kabul ediliyor.
28 Kasım 2009 - 149
Endişeli olunan nokta nedir?
Endişeler influenza A virüsünün çok kolay yapı değiştirmesinden kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda, ilerleyen süreçte
hastalığın seyrinin daha ağır olup olmayacağı hakkında kesin bir şey söylenememektedir. Geçtiğimiz yüzyılda yaşanan grip salgınlarında, başlangıçta hafif enfeksiyona neden
olan virüsün sonradan daha öldürücü hastalık yapma yeteneğine kavuştuğu izlenmiştir.
Hasta olmamak için ne yapmalı?
Öncelikli risk grubu olarak ifade edilen çocuk-genç yaş grubunu hastalıktan korunması için kişisel hijyene dikkat başta
gelmektedir. Okullarda hijyene, özellikle el hijyenine maksimum önem verilmeli, eller sık sık yıkanmalıdır. Küçük yaş
gruplarında eğer çocukların sık sık ellerini yıkamaları sağlanamıyorsa alkollü el dezenfektanları kullanılmalıdır. Okullarda, çocukların bir arada bulunmalarının zorunlu olmadığı sınıf dışı faaliyetler sınırlanmalıdır. Ne kadar çok farklı gruptan çocuk bir araya getirilirse riskin o kadar artacağı
unutulmamalıdır. Okul gezileri sınırlanmalıdır.
Hastalık görüldüğünde, okulların kapatılması için bir
ölçüt var mıdır?
Bunun için geliştirilmiş rakamsal bir ölçüt ne yazık ki yok.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), okul kapatma ve benzeri uygulamaların salgının başlangıcında yapıldığı takdirde infeksiyonun yayılmasını yavaşlatacağını dolayısıyla sağlık otoritelerine gerekli hazırlıkları yapmak için zaman kazandıracağını belirtmektedir. Bugün için ülkemizde gerçekleştirilen
okul kapatma uygulamaları da aşı sağlanana kadar infeksiyonu olabildiğince sınırlı tutabilmek amaçlıdır.
Beraber çalıştığımız birisinde ya da çocuğumuzun sınıf
arkadaşında hastalık olunca ne yapmalı? Koruyucu ilaç
almalı mı?
Hasta olduğu düşünülen kişilerle temas etmiş olanların rutin olarak bu virüsün varlığı yönünden taranmasına gerek
yoktur. Hastanın grip semptomları yönünden takip edilmesi yeterlidir. Ancak semptom çıkması durumunda hasta tedavi yönünden değerlendirilmelidir. Semptom gözlenen
hastaların önemli bir kısmında da tedaviye ihtiyaç duyul-
Sağlık
mayacaktır. Uluslararası bilimsel kurumların hastalığa yakalanan herkesin tedavi edilmesine yönelik önerisi bulunmamaktadır. Belli bir takım risk faktörü taşıyan kişilerin tedaviye alınması gerekecektir.
Belirtileri neler ve görülünce/hasta olunca ne
yapılmalı?
Pandemik grip (H1N1) in belirtileri mevsimsel griple aynı
olup ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ağrıları ve
daha geri planda kalan burun akıntısı, ishal, bulantı-kusma
gibi belirtilerdir. Hastalanan çocuklar okula gönderilmemeli, veliler bu konuda uyarılmalıdır. Hastalanan çocuklar hastalık tamamen iyileşene kadar -ki bu süre genellikle 7 gündür- evde tutulmalı, hastalığın daha uzadığı durumlarda ise
ateş düştükten en erken 24 saat sonra okula gönderilmelidir. Hastalanan çocukların iyi beslenmesi ve bol sıvı alması sağlanmalıdır.
Halen var olan grip aşısı yeterli mi? Domuz gribi aşısı
farklı mı?
Pandemik grip (H1N1) için geliştirilen aşı şu anda ABD, İsveç ve Macaristan’da kullanılmaktadır. Şu an Türkiye’de var
olan aşı bir yıl öncesinin influenza virüsüne karşı geliştirilen mevsimsel grip aşısıdır. Pandemik grip (H1N1) aşısının
üretim çalışmaları Temmuz ayı başından bu yana devam
etmektedir. Yaklaşık 5 bin civarında çocuk ve erişkinde denendiğini ve belirgin bir yan etkisinin izlenmediğini biliyoruz.
Tek bir aşı mı var, farklı aşılar mı var? Hangisi tavsiye
ediliyor?
ABD ve Avrupa’da üretilen iki tip aşı var. Bu iki tip aşının etken maddeleri birbirinden farklı. Birinde zayıflatılmış canlı virüs var diğeri ise ölü virüs içeriyor. Aşılar içerisinde üç
önemli madde var. Bunlardan birisi, antijen denilen vücutta esas bağışıklığı sağlayacak olan virüsün parçasını içeren
kısım. İkinci madde ise ABD’de olmayan ve Avrupa’da olan
adjuvan denilen ve aşının bağışıklık yapma gücünü artıran
madde. Aşılarda bu amaçla uzun yıllar alüminyum kullanılmıştı. ABD, var olan ancak bilimsel olarak kanıtlanmış bulunmayan iddialar nedeniyle, aşıların içinde adjuvan madde kullanılmasına izin vermiyor. Adjuvanların çok nadir olarak alerjik reaksiyonlara yol açtığı, bazı romatolojik hastalıklar gibi istenmeyen bazı yan etkilere yol açtığı öne sürülüyor. Bu nedenle de ABD’de hukuki olarak sorumlu tutulan çok sayıda dava olduğu için bu maddenin aşılara konulmasına izin verilmiyor. Avrupa’daki aşıların içinde adjuvan maddesi var. Bu aşılar 5 büyük firma tarafından üretiliyor. Türkiye’ye gelecek aşıların içerisinde büyük olasılıkla bu
madde olacak. “Bunun bulunmasının bir zararı var mı” sorusuna kesin bir yanıt verilemiyor ancak Avrupa Birliği’nde
adjuvanlı (sequalen veya alüminyum) aşılar yıllardır uygulanıyor ve ciddi bir yan etki hali hazırda bildirilmiş değil.
Ama bu sadece Türkiye’ye özgü bir şey değil, ABD dışındaki
tüm ülkelerdeki aşıların içerisinde adjuvan maddesi olacak.
Üçüncü madde ise cıvalı bir bileşik. Aşının, başka mikroplarla kontamine olmasını, bulaşmasını engelleyen koruyucu bir madde. ABD’deki aşıların içerisinde bu da bulunmuyor. Civa olması çok da bir önem taşımıyor. Çünkü, arka arkaya çok dozda aşı yapıldığı takdirde, vücutta birikip özellikle çocuklarda bir takım rahatsızlıklara yol açabiliyor, ancak tek doz yapımında bir sorun bulunmuyor.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Aşıların yan etkileri söylendiği gibi mevcut grip aşılarından daha fazla mı?
Grip aşısı dünyada 50 yıldan daha uzun süredir üretilen bir
aşı. Üretme tekniği teknolojinin de gelişmesiyle çok daha
iyileşmiş olmakla birlikte temel olarak üretim basamakları
on yıllardır hep aynı. Embriyonlu tavuk yumurtasından üretiliyor. Son yıllarda doku kültürlerinden de üretilse de bunların sayısı çok az. Dolayısıyla dünyada bu konuda ciddi bir
deneyim ve birikim var. Domuz gribi aşısının mevsimsel influenzadan daha fazla bir yan etkisi olduğu bugüne kadar
tespit edilmedi. Ancak lokal yan etkiler olabiliyor; aşı yerinde hafif kızarıklık, aşı yerinin hafif ağrıması gibi. Buna karşılık ciddi yan etkiler çıkması olasılığı son derece düşük ve
mevsimsel grip aşısında beklenen yan etki oranından daha
fazla değil. Ancak dünyada ilk kez böyle büyük bir kitlesel
aşılama faaliyeti olacağı için milyonda bir ya da daha nadir görülen yan etkilerin de ortaya çıkma olasılığı da ihmal
edilmiyor. Dünya Sağlık Örgütü bunları takip ediyor. Aşının
kanser yaptığına dair söylenceler kesinlikle doğru değil.
Söylendiği gibi geçmiş yıllarda, 1950-60 larda yaşanmış
olumsuz tecrübeler var mı?
Grip aşılarının üzerine haksız bir şekilde yapışıp kalan kötü
şöhret, 1976 yılında ABD’deki aşılama sırasında sinir sistemini tutan bir hastalık olan Guillain-Barre hastalığının sıklığında bir artış tespit edilmesinden kaynaklanıyor. Ancak
bu artışın aşıdan kaynaklandığı kesin olarak gösterilemediği gibi sonraki on yıllar boyunca grip aşılarının bu hastalığa neden olduğu ispatlanamamıştır. Arada doğrudan bir
nedensellik ilişkisi kurulamamıştır. Bu hastalık her toplumda 100.000’de 4-5 sıklıkta görülmekte ve viral infeksiyonlar tarafından da başlatıldığı düşünülmektedir. ABD’de aşı
yan etkilerini takip eden kuruluş yıllar içerisinde yüz binlerce aşı uygulamasını değerlendirdikten sonra grip aşılarının bu hastalık riskini artırmadığını tersine bir miktar azalttığını belirtmiştir.
Aşı yapımı nasıldır? Adjuvan etki nedir?
Aşı adjuvanla birlikte yapıldığı zaman bağışıklık potansiyeli çok daha yükseliyor. Birisi yüzde 70 bağışıklık kazandırıyorsa, birlikte olduğunda bu oran yüzde 90’a çıkıyor. “Adjuvana bağlı yan etki görülebilir mi” sorusuna da kesin yanıt verilemiyor, çünkü dünyada hiç bu kadar çok yaygın bir
aşılama uygulanmadı. Nadir olasılıklar olacak diye insanların aşıdan mahrum kalması doğru değildir. Böyle bir yan etkinin olup olmayacağını şu anda bilmeden bu konuda spekülasyon yaratmak doğru bir yaklaşım değil.
Aşı olunmasını öneriyor musunuz?
Evet. Aşının faydası olası yan etkinin yaratacağı zarardan çok daha büyüktür. Bu nedenle yan etki olabileceği endişesiyle aşı yaptırmamak büyük hata olur. Çünkü
aşının alternatifi hastalığa yakalanmaktır. Bunun sonuçları
ise daha kötü olabilir.
Kimler aşı olmalı? 65 yaş altı tüm nüfusun belli bir öncelik sırasına göre aşılanması gerekmektedir. Sıranın başında hastalığa en açık kesim olarak nitelenen 6 ay - 24 yaş arasındaki kişiler, hamileler, altta yatan kronik hastalığı olanlar, hastalıkla öncelikli karşılaşabilecek hizmet grupları; sağlık çalışanları, itfaiye,
güvenlik görevlileri vs. yer alıyor.
Kasım 2009 - 149 29
Hukuk
KAZANILMIŞ HAKLARA SAYGI İLKESİNİN İMAR PLANLARI VE YAPI
(İNŞAAT) RUHSATLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ - 2
Avukat Baki OKAN
Hukukun genel ilkelerinden olduğu kabul edilen “kazanılmış haklara saygı ilkesi” önceki yazımızda öğreti ve yargı kararları ışığında ele alınmaya çalışılmıştır.
Bu yazımızda kazanılmış haklar yönünden yapı ruhsatları ve imar planları incelenecektir.
YAPI ( İNŞAAT ) RUHSATLARININ HUKUKSAL
NİTELİĞİ
Ruhsat,(ruhsatname, ruhsatiye) sözlük anlamı ile izin,
müsaade, izin belgesi, anlamına gelmektedir. İmar
mevzuatı yönünden, yapılması kanunen izin almaya bağlı tutulan bir yapının yapılabilmesi için yetkili
yönetim/idare tarafından izin verilmiş bulunduğunu
gösteren belge anlamındadır. Ek olarak, kim tarafından, hangi ada ve parselde ne tür bir inşaat yapılmasına izin verildiğini ve bu amaçla ödenmesi gereken
harç ve vergilerin de yatırılmış bulunduğunu gösteren bir belgedir. 1
Bilindiği gibi, yapı ruhsatı, mücavir alanlar içerisinde
ruhsata tâbi olan herhangi bir yapının inşaatına başlanabilmesi için belediyelerce, mücavir alan sınırları
dışında Valiliklerce (Bayındırlık ve İskan Müdürlükleri) verilen izindir. 3194 sayılı İmar Kanunu kapsamına
giren bütün yapılar için (27. madde de belirtilen istisna hariç ) yapı ruhsatı alınması zorunludur. İnşaatın ilk
aşaması olan hafriyat işlemine dahi ruhsat alınmaksızın başlanamaz.
Düzenleyici idari işlemler/tasarruflar her zaman kaldırılıp değiştirilebilirler. Bu, yeni bir düzenleyici işlemle olur. Bir düzenleyici işlemin geri alınması, kaldırılması veya değiştirilmesinin daha önce doğurduğu
hukuksal sonuçlara etkisi olmaması gerekir.
İdare hukuku yönünden değerlendirildiğinde, izin işlemi, imar sınırları içindeki bir yapıyı ya da yapılmış
bir yapı (bina) üzerindeki esaslı değişiklik, ek ve onarımları, imar hukuku kurallarına uygun olarak önceden düzenlenmiş bulunan objektif kişilik dışı bir hukuki duruma soktuğu için maddi açıdan şart işlem
olarak kabul edilmektedir. Çünkü, yapılara yapı ya da
kullanma izni verilmesi işlemi ile inşaat ya da yapı önceden İmar Yasası ve yönetmelikleriyle belirlenmiş,
genel ve kişilik dışı hukuksal bir duruma sokulmakta, söz konusu kuralların bunlara uygulanmasını sağlamakta, fakat, inşaat ya da yapı hakkında, gerçek anlamda yeni bir hukuki durum yaratılmamaktadır. Bu
yönüyle de yapı ya da yapı kullanma izinlerinin ge1 Anayasa Mahkemesi, E.1985/11, K.1986/29, T.11.12.1986
“Anayasa Mahkemesi, E.1985/11, K.1986/29, T.11.12.1986” , R.G.
Tarihi: 18 Nisan 1987, S:19435.
30 Kasım 2009 - 149
niş anlamda sübjektif işlemler olduğu söylenebilir. 2
Yapı ruhsatı verilmesi ya da verilmemesi, yani yapı
ruhsatı verilmesi isteminin red edilmesi icrai ve sonuç doğuran bir işlemdir. Öte yandan, kotlu kroki verilmesi istemi, inşaat ruhsatı verilmesi istemini de içermez. 3 Bu işlem idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gerekli olan işlemlerdir. İmar durumu isteği yapı iznini de içerir. 4İdarelerin yapı ruhsatı verme işlemleri, idarenin kolluk alanındaki birel işlemleri arasında sayılmaktadır. Yapı ruhsatı verilmesiyle amaçlanan husus ise,
kamu düzeni ve kamu güvenliğini sağlamaktır.
“Yapı izninin verilmemesi” işlemlerinin hepsi, imar
yaptırımı değildir. “Yapı izninin verilmemesi” işleminin bir yaptırım olarak ortaya çıkabilmesi için ruhsatsız olarak yapıya başlanmış olması gerekir. Başlandıktan sonra eğer yapı ruhsatı verilmezse ret işleminin yaptırım yönü ortaya çıkar. Yoksa henüz yapılmaya başlanmamış yapılar için idarenin, yapı ruhsatı vermemesi işlemi, yaptırım özelliği olmayan bir ret işlemidir. Dolayısıyla ruhsatsız olarak başlanmış yapılar
hakkındaki yapı ruhsatı verilmemesi işlemi, yapı üzerine uygulanan (ayni) imar yaptırımlarının bir ürünüdür. Bu yaptırımla, kişiler İmar Hukukuna uygun davranmaya zorlanmaktadır.
YAPI İZNİ HANGİ MERCİ TARAFINDAN VERİLİR?
İmar Yasasında ve Belediye Yasasında yapı iznini kimin vereceği konusunda açık bir hüküm yoktur. Ancak, ruhsat verme işlemi, ‘icraya ilişkin bir işlem’dir. Bu
nedenle de, bu işlemin, belediyenin başı ve temsilcisi olan “belediye başkanı” tarafından yapılması, yani
iznin belediye başkanı tarafından verilmesi gerekir.
Aynı şekilde, hukuken geçerli nedenlerin varlığı halinde ruhsatın geri alınması ve iptali işlemlerini yapmaya da, yine belediye başkanı yetkilidir. Belediye ve
mücavir alanlar dışında inşaat ruhsatı Valiliklerce verilmektedir.
YAPI İZİNLERİ VERİLMESİNE İLİŞKİN OLARAK
UYULMASI GEREKEN YASAL DÜZENLEMELER
Yapı izinlerinin verilmesi ile ilgili uyulması gereken
yasal düzenlemeler, imar yasaları, imar planları, imar
durumu (imar çapı) belgesi ve yönetmelik hükümleridir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 20. maddesinde yapı
2 Doç.Dr.Halil KALABALIK, İmar Hukuku Dersleri, Sf.221-222
3 Danıştay 6.D, E.2002/1112, K.2003/3262, T.26.5.2003, Danıştay
6.D, E.2002/1112, K.2003/3262, T.26.5.2003
4 Danıştay 6.D, E.1986/1054, K.1987/386, T.16.04.1987, Danıştay 6.D, E.1986/1054, K.1987/386, T.16.04.1987
Hukuk
ile ilgili kurallar belirtilmiştir. Buna göre;
a. Yapı, kuruluş veya kişilerce kendilerine ait tapusu
bulunan arazi, arsa veya parseller üzerine yapılabilir.
b. Yapı, kuruluş veya kişilerce, kendisine ait tapusu
bulunmamakla beraber kamu kurum ve kuruluşlarının vermiş oldukları tahsis veya irtifak hakkı tesis belgelerindeki yerler üzerine yapılabilir.
c. Kuruluş veya kişilerce, yukarıda izah edilen şekillerde mülkiyet belgelerine sahip olunduktan sonra yapı;
İmar planı, Yönetmelik, Ruhsat ve eklerine uygun olarak yapılabilir.
İmar Yasasının 20. maddesine göre, yapı öncelikle
imar planındaki hükümlere uygun olarak yapılacaktır.
İmar planında hüküm bulunmayan hallerde ilgili imar
yönetmeliğinde bulunan düzenlemelere uyulacaktır.
Yapı, imar planı ve ilgili imar yönetmeliğiyle birlikte
ruhsat ve eki olan projelere (mimari, statik, vb.) uygun olacaktır.
İMAR PLANLARININ DEĞİŞMESİ HALİNDE YAPI
İZİNLERİNİN DURUMU
İmar planlarının sürece bağlı olarak değişmesinin
yapı izinlerini nasıl etkileyebileceği üzerinde de çeşitli olasılıkları değerlendirerek durmak gerekir.
a. Yapının Yapılması Sırasında İmar Planının
Değişmesi
İnşaata başlandıktan sonra imar planında yöntemine
uyularak değişiklik yapılmış olması halinde eğer yapılan değişiklik mevcut yapı iznini aleyhe olarak etkilemekte ise, o zaman değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihe kadar yapılmış olan kısım kazanılmış hak olmaktadır.
Sözgelimi; yapı izin belgesinin düzenlenmesinden
sonra imar planı değişikliği ile düşürülmesi halinde,
bu parselde bundan sonra düşürülen kat adedi kadar
yapı yapılabilecektir. Eğer, imar planı değişikliği yapıldığı tarihte düşürülen kat adedinden fazla katın inşaatına başlanmış ise, bu fazla kat kazanılmış hak olacaktır. Başlangıçtaki imar planına gör verilen izindeki
kat adedi kazanılmış hak olmayacaktır.
Özetle, yapı izni alınmasından sonra imar planında
yapılan değişiklik inşaatın lehine ise bu lehe olan kısımların mevcut yapı iznine eklenmesi gerekmektedir. Örnek verecek olursak; dört katlı bir bina için yapı
ruhsatı alındıktan sonra imar planı değişikliği ile kat
adedinin sekiz kata çıkarılması halinde mevcut yapı
iznine ek bir kat için değişiklik yapmak gerekmektedir.
b. Yapı Bittikten Sonra İmar Planının Değişmesi
Yapı, imar planına uygun olarak yapılmış ve bitmiş
ise, bu yapıya ilişkin ruhsatın dayanağı olan plan değişikliğinin iptal edilmesi ile yapı izninin de iptalinin
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
kişilerin kazanılmış haklarının varlığı nedeniyle hukuka aykırı olduğu yargı kararlarında belirtilmektedir.
Benzer şekilde, yürürlükte olduğu dönemdeki imar
planına uygun olarak verilen yapı ruhsatı ve eklerine göre yapılan inşaatın, yalnızca inşaatın bulunduğu bölgeyi de kapsayan alanda imar planı değişikliği
yapılması nedeniyle bu plana aykırı olan kısmının yıkımı ve yapı sahibine para cezası verilmesi işlemi de
hukuka aykırı bulunmaktadır.
Özetle söylemek gerekirse, yapı izin belgesi alınıp
buna uygun olarak inşaatın bitirilmesinden sonra imar
planında değişiklik yapılmış olması halinde, yapılan
değişiklik mevcut inşaatın aleyhine olması halinde inşaatın tamamen bitmiş olması nedeniyle kazanılmış
hak oluşturacaktır. Hatta yapı kullanma izninin alınmamış olması kazanılmış hak durumunu etkilemez.
Yapılan inşaat tamamen bittikten sonra imar planı
değişikliği yapılarak kat adedinin artırılması gibi lehe
değişiklikler olması halinde yeniden alınacak tadilat
ruhsatı ile yeni imar planının getirdiği olanaklardan
yararlanılması gerekir.
c. İnşaat Ruhsatı ile İmar Planının Mahkemece
İptal Edilmesi
Yöntemine uygun olarak yürürlüğe giren bir imar planına göre alınan inşaat ruhsatına dayalı şekilde inşaata başlanılmasından sonra idari yargı kararı ile hem
imar planının ve hem de yapı ruhsatının iptal edilmesi halinde, yapılan kısım kazanılmış hak oluşturmaz.
Böyle bir durumda eğer yargı kararında bahsedilen
eksikliklerin giderilmesi mümkün ise, bu eksiklikler
giderilerek yapı izni alınması mümkündür.
Aksi durumda yeniden yapılacak imar planına uygun
olarak inşaat yapılır. Bu aşamada yapılan kısım kazanılmış hak oluşturmamasına karşın yeniden yapılacak
imar planına göre durumunun inceleneceğinden bu
aşamada yapılan kısmın yıkılmaması gerekir.
d. İmar Planının Yargı Kararıyla İptal Edilmiş
Olması
İmar planına uygun olarak inşaata başlanılmasından
sonra açılan bir dava üzerine imar planının mahkemece iptal edilmesi durumunda ne olacaktır? Bu sorunun yanıtı; bu aşamaya kadar yapılan yapının kazanılmış hak ilkesinden yararlanmasıdır.
Başka bir deyişle, yapı kullanma izin belgesinin yapı
bittikten sonra, söz konusu taşınmazın bulunduğu
yerin konut alanı olarak belirleyen imar planı değişikliği mahkeme kararı ile iptal edilirse, yapımına başlanılan inşaat kazanılmış hak ilkesinden yararlanacaktır.
Bu yazıda yararlanılan kaynaklardan; İnşaat Ruhsatları Açısından
Kazanılmış Hak Durumu” başlıklı makalenin tüm hakları yazarı
Cafer Ergen’e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi
(http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Kasım 2009 - 149 31
Üyelerimizden
BİNALARDAN BİLGİ TOPLANMASI
Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik 2007 Bölüm 7 nin Mevcut Binaların
Değerlendirilmesi ve Güçlendirilmesi aşağıda kısa ve sistematik olarak özetlenmiştir.
Alim ŞADAN
İnşaat Mühendisi
Mevcut binaların taşıyıcı sistem elemanlarının kapasitelerinin belirlenmesi ve deprem dayanımlarının değerlendirilmesi için bilgi düzeyinin belirlenmesi gerekir.
Bilgi Düzeyleri
1. Sınırlı Bilgi Düzeyi
x Binanın taşıyıcı sistem projeleri mevcut değildir.
x Taşıyıcı sistem özellikleri binada yapılacak ölçümlerle belirlenir.
2. Orta Bilgi Düzeyi
x Binanın taşıyıcı sistem projeleri mevcut değilse, sınırlı
bilgi düzeyine göre daha fazla ölçüm yapılır.
x Eğer mevcut ise sınırlı bilgi düzeyinde belirtilen ölçümler yapılarak proje bilgileri doğrulanır.
3. Kapsamlı Bilgi Düzeyi
x Binanın taşıyıcı sistem projeleri mevcuttur.
x Proje bilgilerinin doğrulanması amacıyla orta bilgi
düzeyine göre daha kapsamlı ölçümler yapılır.
Mevcut Malzeme dayanımı
Taşıyıcı elemanların kapasitelerinin hesaplanmasında kullanılacak malzeme dayanımlarının elde edilmesi aşağıda
tarif edilmiştir.
Binalar İçin Bilgi Düzeyi Katsayıları
x Sınırlı
0.75
x Orta
0.90
x Kapsamlı
1.00
x Malzeme dayanımları, özellikle belirtilmedikçe ilgili
tasarım yönetmeliklerinde verilen malzeme katsayıları ile bölünmeyecektir
x Eleman kapasitelerinin hesabında mevcut malzeme
dayanımları kullanılacaktır.
Betonarme Binalarda Sınırlı Bilgi Düzeyi
Bina Geometrisi:
x Saha çalışması ile binanın taşıyıcı sistem plan rölevesi çıkarılır.
x Mimari projeler mevcut ise, röleve çalışmalarına yardımcı olarak kullanılır.
x Temel sistemi bina içinde veya dışında açılacak yeterli sayıda kontrol çukuru ile belirlenir.
Eleman Detayları:
x Betonarme projeler veya imalat çizimleri mevcut değildir.
x Betonarme elemanlardaki donatı miktarı ve detaylarının en fazla binanın
x yapıldığı tarihteki minimum donatı koşullarını sağladığı varsayılır.
x Her katta en az 1’er adet olmak üzere kolonların her
birinden %10 ve kirişlerin her birinden %5 oranında
elemanın pas payları sıyrılarak donatı tespiti yapılır.
x Sıyırma işlemi kolon ve kirişlerin uzunluğunun açıklık
ortasındaki üçte birlik bölümde yapılmalıdır.
x Sıyrılan yüzeyler daha sonra yüksek dayanımlı tamir
32 Kasım 2009 - 149
harcı ile kapatılır.
x paspayı sıyrılmayan elemanların yüzde 20’sinde enine ve boyuna donatı sayısı ve yerleşimi ile boyuna donatı bindirme boyları donatı tespit cihazları ile ölçülür.
Malzeme Özellikleri: Beton
x Her katta kolonlardan veya perdelerden en az 2 adet
karot alınır
x Örneklerden elde edilen en düşük basınç dayanım
betonun mevcut beton dayanımı olarak kabul edilir.
Malzeme Özellikleri: Çelik
x Donatı sınıfı, sıyrılan yüzeylerde yapılan görsel inceleme ile tespit edilir.
x Bu sınıftaki çeliğin karakteristik akma dayanımı mevcut çelik dayanımı olarak alınmalıdır.
x Donatısında korozyon gözlenen elemanlar planda
işaretlenir ve bu durum eleman kapasite hesaplarında dikkate alınır.
Betonarme Binalarda Orta Bilgi Düzeyi
Bina Geometrisi:
x Binanın betonarme projeleri mevcut ise, binada yapılacak ölçümlerle mevcut geometrinin projesine uygunluğu kontrol edilir.
x Proje yoksa, saha çalışması ile binanın
x taşıyıcı sistem rölevesi çıkarılır.
x Bina geometrisi bilgileri, bina kütlesinin hassas biçimde tanımlanması için gerekli ayrıntıları içermelidir.
x Temel sistemi bina içinde veya dışında açılacak yeterli sayıda kontrol çukuru ile belirlenir.
Eleman Detayları:
x Betonarme projeler veya imalat çizimleri mevcut değil ise sınırlı bilgi düzeyindeki koşullar geçerlidir,
x ancak donatı kontrolü yapılacak kolon ve kirişlerin sayısı her katta en az 2’şer adet olmak üzere o kattaki
toplam eleman sayılarının yüzde
x 20’sindenaz olmayacaktır.
x Proje ile uygulama arasında uyumsuzluk bulunması
halinde, betonarme elemanlardaki mevcut donatının
projede öngörülen donatıya oranını ifade eden donatı gerçekleşme katsayısı kolonlar ve kirişler için ayrı
ayrı belirlenecektir.
x Eleman kapasitelerinin belirlenmesinde kullanılan bu
katsayı 1’den büyük olamaz. Bu katsayı donatı tespiti
yapılmayan diğer tüm elemanlara uygulanarak donatı miktarları belirlenecektir.
Malzeme Özellikleri: Beton
Karot Sayısı:
x Her kattaki kolonlardan veya perdelerden toplam 3
adetten az olmamak üzere ve binada toplam 9 adetten az olmamak üzere,her 400 m2’den bir adet
x Örneklerden elde edilen (ortalama-standart sapma)
Üyelerimizden
değerleri mevcut beton dayanımı olarak alınır.
x Beton dayanımının binadaki dağılımı, karot deney
sonuçları ile uyarlanmış beton çekici okumaları veya
benzeri hasarsız inceleme
araçları ile kontrol edilebilir.
Malzeme Özellikleri: Çelik
x Donatı sınıfı, sıyrılan yüzeylerde yapılan görsel inceleme ile tespit edilir,
x Bu sınıftaki çeliğin karakteristik akma dayanımı mevcut çelik dayanımı olarak alınır.
x Donatısında korozyon gözlenen elemanlar planda
işaretlenir ve bu durum eleman kapasite hesaplarında dikkate alınır.
Betonarme Binalarda Kapsamlı Bilgi Düzeyi
Bina Geometrisi:
x Binanın betonarme projeleri mevcuttur.
x Binada yapılacak ölçümlerle mevcut geometrinin
projelere uygunluğu kontrol edilir.
x Projeler ölçümler ile önemli farklılıklar gösteriyor ise
proje yok varsayılır ve ve bina orta bilgi düzeyine uygun olarak incelenir.
x Bina geometrisi bilgileri, bina kütlesinin hassas biçimde tanımlanması için gerekli ayrıntıları içermelidir.
x Temel sistemi bina içinde veya dışında açılacak yeterli sayıda kontrol çukuru ile belirlenir.
x Eleman Detayları:
x Donatının projeye uygunluğunun kontrolu için orta
bilgi düzeyinde belirtilen işlemler, aynı miktardaki betonarme elemanda uygulanır.
x Proje ile uygulama arasında uyumsuzluk bulunması halinde, betonarme elemanlardaki mevcut donatının projede öngörülen donatıya oranını ifadeeden
donatı gerçekleşme katsayısı kolonlar ve kirişler için
ayrı ayrı belirlenecektir.
x Binanın betonarme detay projeleri mevcuttur.
x Eleman kapasitelerinin belirlenmesinde kullanılan bu
katsayı 1’den büyük olamaz. Bu katsayı donatı tespiti
yapılmayan diğer tüm elemanlarauygulanarak donatı
miktarları belirlenecektir.
Malzeme Özellikleri: Beton
Karot Sayısı:
x Her kattaki kolonlardan veya perdelerden toplam 3
adetten az olmamak üzere ve binada toplam 9 adetten az olmamak üzere,her 200 m2’den bir adet alınmalı.
x örneklerden elde edilen (ortalama-standart sapma)
değerleri mevcut beton dayanımı alınır.
x Beton dayanımının binadaki dağılımı, karot deney sonuçları ile kalibre edilmiş beton çekici okumaları veya
benzeri hasarsız inceleme araçları ile kontrol edilir.
x Malzeme Özellikleri: ÇELİK
x Donatı sınıfı, sıyrılan yüzeylerde yapılan inceleme ile
tespit edilir.
x Her sınıftaki çelik için (S220, S420, vb.) birer adet kupon (tercihen kirişlerin uygun bölgelerindeki donatılarından) alınarak deney yapılır, çeliğin akma ve kopma dayanımları ve şekildeğiştirme özellikleri belirlenerek projeye saptanır.
x Projesine uygun ise, eleman kapasite hesaplarında
projede kullanılan çeliğin karakteristik akma dayanı-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
mı mevcut çelik dayanımı olarak alınır
x Uygun değil ise, en az üç adet kupon daha alınarak
deney yapılır, elde edilen en elverişsiz değerler eleman kapasite hesaplarında mevcut çelik dayanımı
olarak alınır
x Donatısında korozyon gözlenen elemanlar planda
işaretlenir ve bu durum eleman kapasite hesaplarında dikkate alınır.
MEVCUT BETON DAYANIMI İLE İLGİLİ ÖRNEK
SINIRLI BİLGİ DÜZEYİ
3 katlı pansiyon binası
Örnek sayısı 6
No İsim
Dayanım
1
P1K1
167
2
P1K2
170
3
P1K3
145
4
P1K4
171
5
P1K5
189
6
P2K1
144
7
P2K2
163
8
P2K3
142
9
PZK1
179
10
PZK2
141
11
PZK3
179
12
PZK4
171
13
PZK5
146
En küçük 141 kgf/cm2
Mevcut dayanım141 kgf/cm2
Kapasite dayanımı için 141×0.75=105 kgf/cm2
Her kattan en az 2 karot
3 katlı okul binası
Örnek sayısı 6
No İsim
Dayanım
1
SA1K1
166
2
SA1K2
99
3
SA1K3
123
4
SA2K1
58
5
SA2K2
68
6
SA2K3
54
7
SAZK1
123
8
SAZK2
127
9
SAZK3
71
En küçük 58 kgf/cm2
Mevcut dayanım 58 kgf/cm2
Kapasite dayanımı için 58×0.75=43.5 kgf/cm2
Her kattan en az 2 karot
Kasım 2009 - 149 33
Üyelerimizden
ORTA BİLGİ DÜZEYİ
3 katlı pansiyon binası Örnek sayısı 13
No İsim
Dayanım
1
P1K1
167
2
P1K2
170
3
P1K3
145
4
P1K4
171
5
P1K5
189
6
P2K1
144
7
P2K2
163
8
P2K3
142
9
PZK1
179
10
PZK2
141
11
PZK3
179
12
PZK4
171
13
PZK5
146
6
P2K1
144
7
P2K2
163
8
P2K3
142
9
PZK1
179
10
PZK2
141
11
PZK3
179
12
PZK4
171
13
PZK5
146
Ortalama 162 kgf/cm2
S. sapma 13,2 kgf/cm2
Mevcut dayanım 162-16.5=145.5 kgf/cm2
Kapasite dayanımı için 145.5×1.0=145.5kgf/cm2
Her kattanen az 3 karot,min 9 karot
3 katlı okul binası
Örnek sayısı 9
No İsim
Dayanım
Ortalama 162 kgf/cm2
S. sapma 16,5 kgf/cm2
Mevcut dayanım 162-16.5=145.5 kgf/cm2
Kapasite dayanımı için
145.5×0.90=130.5kgf/cm2
Her kattan en az 3 karot, min 9 karot
1
SA1K1
166
2
SA1K2
99
3
SA1K3
123
4
SA2K1
58
5
SA2K2
68
3 katlı okul binası
Örnek sayısı9
6
SA2K3
54
7
SAZK1
123
No İsim
Dayanım
8
SAZK2
127
1
SA1K1
166
9
SAZK3
71
2
SA1K2
99
3
SA1K3
123
4
SA2K1
58
5
SA2K2
68
6
SA2K3
54
7
SAZK1
123
8
SAZK2
127
9
SAZK3
71
Ortalama 111 kgf/cm2
S. sapma 38.52 kgf/cm2
Mevcut dayanım 111-38.52= 72.48 kgf/cm2
Kapasite dayanımı için 72.48×0.90=65.2 kgf/cm2
Her kattan en az 3 karot, min 9 karot
KAPSAMLI BİLGİ DÜZEYİ
3 katlı pansiyon binası
Örnek sayısı 13
No İsim
Dayanım
1
P1K1
167
2
P1K2
170
3
P1K3
145
4
P1K4
171
5
P1K5
189
34 Kasım 2009 - 149
Ortalama111 kgf/cm2
S. sapma26,01 kgf/cm2
Mevcut dayanım 111-38.52=72.48 kgf/cm2
Kapasite dayanımı için 72.48×1.0=72.48 kgf/cm2
Her kattan en az 3 karot,min 9 karot
Beton - Karot
TS 10465: Beton deney metotları yapı ve yapı bileşenlerinde sertleşmiş betondan numune alınması ve basınç mukavemetinin tayini(17 Kasım 1992)
TS EN 12504-1: Beton - yapıda beton deneyleri-bölüm1: karot numuneleri, karot alma,muayene ve basınç dayanımının tayini(19 Nisan 2002)
Karot Değerlendirilmesi (Yurtdışı)
ABD’de mevcut yapıdan beton karot numunesi alınması ve
değerlendirilmesi ASTM C42 ve ACI
214.4 standartları kullanılarak yapılmaktadır. ABD’de mevcut yapıların deprem güvenliğin belirlenmesinde Federal
Acil Durum Yönetim Kurumunca yayımlanan FEMA–273
no.lu kılavuz doküman kullanılmaktadır.
Kaynak Bilgiler
01-Doç. Dr. İsmail Özgür YAMAN(sunum) Orta Doğu Teknik Üniversitesi
02-Yrd. Doç. Dr. Hayri ÜN (İMO DENİZLİ 2007) (Sunum)
Pamukkale Üniversitesi
03-2007 Deprem Bölgesinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik Bölüm 7
Üyelerimizden
MÜHENDİSİN “YÜKSEĞİ” ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER
Abdullah BİZDEN
İnşaat Yüksek Mühendisi
Sadece ünvanların insanlara tek başlarına (“otomatik”
bazı maddi yararlar dışında!) “insanlıklarını” büyüten bir
yarar getirdiğine inananlardan değilim. Ama “adam gibi
adamların” ünvanlarının içeriğini doldurduğunu, hatta
zenginleştirdiğini biliyorum.
Gramercilerin, edebiyatçıların ünvanlara bakışı da ilginç
gelir bana.
Herhangi bir “akademik” ünvanı olmayan Yahya Kemal
Beyatlı’ya atfedilen latif bir yorumu - mealen — hatırlatayım: Türkçede sözcükleri oluşturan seslerin inceliği, kalınlığı fiziksel büyüklükleriyle ilgilidir, diyor Yahya Kemal.
Bu mantıkla halkın kocaman “otobüs”e o incecik biten
“otobüs” sözcüğünü yakıştıramadığını ve büyüklüğünü
vurgulamak için ağzını doldura doldura, kalınlaştırılarak
“otobos” dediğini örnek olarak veriyor. Muhatabı da espriyi patlatıyor: “Öyleyse, bizdeki profesörlerin çoğuna (prüfüsür), hatta (prifısir) demek gerekmez mi?”
Biz hocalarımızı kızdırıp gücendirmemek için bu kritik soruya cevap vermeyelim de kendi meslek ünvanlarımıza
bakalım!
Dilbilim uzmanlarımız bir kural oluşturmuş: “Türkçe’de
belirtisiz isim tamlamasını oluşturan isimlerin arasına sıfat giremez” diyorlar.
Yani mesela “çöp tenekesi”, bir belirtisiz isim tamlaması.
Şayet bu nesnenin eski olduğu nitelemesini yapmak istiyorsak “eski” sıfatını, iki ismin arasına sokmayacağız, “çöp
eski tenekesi” demeyeceğiz, tamlamanın başına getirip
“eski çöp tenekesi” diyeceğiz. Güzel! Ama aynı kuralı “inşaat mühendisi” ne uyguladığımızda “yüksek inşaat mühendisi” denmesi doğru, “inşaat yüksek mühendisi” denmesi de yanlış oluyor dilbilimcilere göre. Ve ben bu yanlışı kendi adıma yıllardır yapıyorum!
Değerli edebiyatçılarımızdan Türkçe sevdalısı Feyza Hepçilingirler (yakında 1000 inci sayısıyla rekor kıracak olan)
“Cumhuriyet Kitap” ekindeki “Türkçe Günlükleri” köşesinde bu dilbilgisi kuralını öne çıkararak şöyle diyor:
“Yüksek ziraat mühendisi” mi, “ziraat yüksek mühendisi”mi
konusu da yılan hikayesi gibi... Belirtisiz ad tamlamasının arasına sıfat giremez, doğrusu “yüksek makine
mühendisi”dir diye kimbilir kaç kez yazdım; ama “yüksek” sözcüğünü “makine”nin önüne koyarsak “makine”nin
yüksek olduğu anlamı çıkar, biçimindeki kaygıdan kurtulunmasını sağlayamadım. “Yüksek Seçim Kurulu” dendiğinde kimse “seçimin”in yüksek olduğunu, “Yüksek Adalet Divanı” dendiğinde “adalet”in yüksek olduğunu anlamazken, “yüksek ziraat mühendisi” dendiğinde “ziraat”in
yüksek olduğu niye anlaşılsın? (Cumhuriyet Kitap/
Sayı:997/26.03.2009)
Konuya bu gözle bakınca “makine” veya “ziraat”in önüne
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
gelen “yüksek” sıfatının “makine”nin veya “ziraat”in yüksek olduğu zehabını uyandırması endişesi, herhalde “inşaat” için onlardan çok daha geçerli ve de haklı görünmeli değil mi?
Öyle ya, “yüksek inşaat mühendisi” ünvanı, “inşaatı” genelde geniş kapsamlı “yapı” kavramı içinde düşünmeyip
“bina-apartman” dar anlamıyla özdeşleştirilen geniş kitlelerin gözünde nasıl algılanacak? Herhalde, “ha, bu mühendis demek ki yüksek binaları, çok katlı rezidansları falan da yapabiliyor” diye düşünmeyecekler mi? Hele “inşaat mühendisi” ve “yüksek inşaat mühendisi” ünvanları herhangi bir tabelada, bir gazete, dergi, kitap sayfasında yazılı/basılı olarak yanyana görüldüğünde, aralarındaki fark ne kadar doğru algılanabilecek?
Eğer dil bir araçsa ve “anlatmak” gibi bir amaca hizmet
ediyorsa, bir sözcüğün veya sözcük grubunun kullananın
dışındaki kitlede uyandırabileceği algıları düşünmek durumunda değil miyiz?
Hem Feyza hanımın verdiği (Yüksek Seçim Kurulu) ve
(Yüksek Adalet Divanı) örnekleri, her ne kadar dilbilgisi
açısından belirtisiz isim tamlaması gözükse de her ikisi de
“cins isim” tamlaması değil, belli ve özel birer kurumu işaret ediyorlar. Yani bu anlamda “belirtili”ler. Ama “yüksek
inşaat mühendisi” öyle mi? Apaçık hayır, değil!
Amacım dilbilimcilerin, edebiyatçıların “disiplinlerini”
eleştirmek, onları gücendirmek değil elbette, Onun için
ben “yüksek inşaat mühendisi” demeyip “inşaat yüksek
mühendisi” derken kendimce, bir başka “kurala” sığınıyorum: “Galât-ı meşhûr lugât-ı fasihten evladır!”, yani, “yaygınlık kazanmış yanlış, sadece sözlük sayfalarında kalmış
doğruya tercih edilmelidir.” Şayet dilin amacı “anlatmak”
ise bu kural bana pek mantıklı geliyor.
Odamızın son raporuna göre yurdumuzda 2008-2009 öğretim yılında 39’u kamu 5’i vakıf üniversitelerinden olmak
üzere toplam 44 üniversiteden alınabilen “inşaat mühendisi” ünvanının içine bir de “yüksek” sıfatı katmak, bilmiyorum halen bu 44 üniversitenin kaçında mümkün?
Ama bazı bilim dallarında yapılan “tezli yüksek lisans” ve
“tezsiz yüksek lisans” gibi uygulamalar inşallah” inşaat
mühendisliği” eğitimine bulaşmaz da “inşaat yüksek mühendisi” ünvanına bir de bu ayrımı ilave etmek gerekmez!
Evet, emeğe ve uzmanlığa saygı çerçevesinden çıkmadan, “yetkin mühendis” olmanın “yüksek mühendis” olmaktan daha önemli olduğuna inanarak, Ziya Paşa’mızın
(son günlerde siyasetçilerimizin yanlış okuyuşlarına da
bolca konu olan) şu hikmetli ikiliği ile bitirelim:
“Bed asla necbet verir mi hiç üniforma?
Zer düz palan vursan, eşek yine eşektir.”
Kasım 2009 - 149 35
genç-İMO
EYLÜL-EKİM 2009 genç-İMO İZMİR ETKİNLİKLERİMİZ
10.10.2009 genç-İMO İzmir Temsilciler Toplantısı
Kararları
x DEÜ, CBÜ ve
EÜ’de, hazırlık ve 1.
sınıflara yönelik yapılacak olan tanışma toplantıları için
“Oda Etkinlikleri”,
“İMO Öğrenci Üye
Yönetmeliği”
ve
“Oda-Öğrenci İlişkisi” başlıklarıyla sunumların hazırlanmasına ve her okulda 3 farklı kişinin bu sunumları yapmasına karar verildi.
x 15–18 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan İzmir Yapı Fuarı’nda kurulacak olan İMO Standında Metin
GÖRGEÇ, Zerrin Alpay, Mehmet Bahadır BÜLBÜL, Ebru
AYDINDAĞ’ın görev almasına karar verildi.
x İMO İzmir Şubesi Kütüphanesi’nin düzenlenmesinde
görev alacak arkadaşlar belirlendi;
— Murat Aydın, Serkan Güney, Emrah Usta
x İMTB’nin İstanbul Kültür Üniversitesi’nde düzenlemiş
olduğu Deprem Eğitim Seminerleri hakkında bilgi alındı.
x genç-İMO üyelerinin iletişim bilgilerinin güncellenmesine dair Abdurrahman Gülden ve Elif Karakaya görevlendirildi.
x www.gencimo.org sitesinin forumunun düzenlenmesi için Taylan Atasoy, Ali Kemal Öztürk, Çağatay Yamanlar
ve Erkay Kılıç görevlendirildi.
x Urfa Aydınlar İlköğretim Okulu’na yapılması düşünülen yardımlarla ilgili Abdurrahman Gülden’den okulun
ihtiyaçları hakkında bilgi alındı ve bu konuda Abdurrahman Gülden ve Latife Doğan’ın çalışmaları yürütmesine
karar verildi.
x Bir sonraki toplantının 17.10.2009 Cumartesi günü
yapılmasına karar verildi.
15–18.10.2009 Yapı İzmir Fuarı
İMO İzmir Stand Çalışması
Dört gün süren Yapı İzmir Fuarında, üyelerimizle birebir
iletişimde olmak ve sorunlarını öğrenmek için İMO İzmir
Şube olarak standımızı açtık. Tecrübeli mühendis ağabeylerimizin ve öğrenci arkadaşlarımızın katkılarıyla güzel bir çalışma olmuştur. Katkılarından dolayı İnş. Müh.
Tuğrul BAŞTAN, İnş. Müh. Birinci Gürcan TURNA, İnş.
Müh. Abdullah İNCİR, Zerrin ALPAY ve Ebru AYDINDAĞ’a
teşekkür ederiz.
19.10.2009 Dokuz Eylül Üniversitesi
genç-İMO İzmir Tanışma Toplantısı
İnşaat Mühendisliğine Giriş Seminer dersinde, yaptığımız tanışma toplantımıza 80 öğrenci katılmıştır. Toplantımızda Özgür GÜZEL ve Gamze SÜDCÜ İMO Öğrenci
Üye Yönetmeliğini, Ali Çağatay Yamanlar ise genç-İMO
İzmir Etkinlik sunumlarını yapmışlardır. Ayrıca herkese
genç-İMO bültenleri ve genç-İMO broşürleri dağıtılmış
ve 1. sınıf anketi yapılmıştır. Odamızın öğrencilere olan
bakışını anlatma fırsatını bize tanıdığı için Yrd. Doç. Dr.
Okan FISTIKOĞLU’na teşekkürlerimizi sunarız.
16.10.2009 Ege Üniversitesi
2008–2009 Mezuniyet Töreni
2008–2009 dönemi Ege Üniversitesi mezuniyet töreninde, meslektaşlarımızın yanındaydık. Meslek
hayatlarına yeni
başlayan arkadaşlarımızı tebrik eder, odamız olarak hep yanlarında olduğumuzu bilmelerini isteriz.
36 Kasım 2009 - 149
21.10.2009 Celal Bayar Üniversitesi genç-İMO İzmir
Tanışma Toplantısı
93 öğrencinin katıldığı tanışma toplantıları örgün ve
ikinci öğretimler için ayrı ayrı yapılmıştır. Ortaç MORALIOĞLU ve Abdurrahman GÜLDEN İMO Öğrenci Üye Yönetmeliğini, Erkay KILIÇ ise genç-İMO İzmir Etkinlik su-
genç-İMO
numlarını yapmışlardır. Ayrıca herkese genç-İMO bültenleri ve genç-İMO broşürleri dağıtılmış ve 1. sınıf anketi yapılmıştır.
23.10.2009 Ege Üniversitesi genç-İMO İzmir Tanışma
Toplantısı
İnşaat Mühendisliğine Giriş dersinde yaptığımız tanışma toplantımızda 40 öğrenci arkadaşımıza genç-İMO
bültenleri ve genç-İMO broşürleri dağıtılmış ve 1. sınıf
anketi yapılmıştır. Toplantımızda Doruk CİRİT İMO Öğrenci Üye Yönetmeliğini, Latife DOĞAN ise genç-İMO
İzmir Etkinlik sunumlarını yapmışlardır. Ayrıca herkese.
Odamızın öğrencilere olan bakışını anlatma fırsatını bize
tanıdığı için Yrd. Doç. Dr. İsmail ÇİL’e teşekkürlerimizi sunarız.
28.10.2009 genç-İMO İzmir Temsilciler Toplantısı Kararları
x Mesleğimiz ve İMO seminerinde İMO 50. Yıl Videosunu izletme kararı alındı.
x Çiğli’de fore kazık inşaatına teknik gezi düzenleme
kararı alındı.
x Mesleğimiz ve İMO seminerinde H. Tahsin VERGİN ve
Gürkan ERDOĞAN’ın konuşmacı olarak belirlenmesine
karar verildi.
x İkinci dönem başında İstanbul’a teknik gezi düzenleme kararı alındı. Bu konu ile ilgili genç-İMO İstanbul ile
iletişime geçme işi için Erkay KILIÇ, Hüsnü Kaan GİRGİN
ve Onur AKGÜL arkadaşlarımız görevlendirildi.
x Dönem içinde Tuğla fabrikalarına, Beton santraline,
Barajlara, TCDD’ye, DSİ ve Karayollarına teknik gezi düzenleme kararı alındı.
24.10.2009 genç-İMO İZMİR 1. Sınıf Temsilcileri Seçimleri ve Kokteyl
Yapılan seçim sonucunda;
Celal Bayar Üniversitesi 1. Sınıf Örgün Öğretim Temsilcisi - Erdi ÖZYAZICI, İkinci Öğretim Temsilcisi - Öyküm
AĞBABA, Dokuz Eylül Üniversitesi 1. Sınıf Örgün Öğretim Temsilcisi - Halil KÜPÇÜ, İkinci Öğretim Temsilcisi Gamze SÜDCÜ, Ege Üniversitesi Birinci Sınıf Örgün Öğretim Temsilcisi - Ender KILINÇ
arkadaşlarımız seçilmiştir.
www.gencimo.org
genç-İMO İzmir temsilci toplantılarının kararları,
yapılan etkinliklerle ilgili haberleri, planlanan etkinlikleri ve faydalı diğer içeriği genç-İMO İzmir
internet sitesinde bulabilirsiniz.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2009 - 149 37
genç-İMO
KARDEŞİNİ SEÇ NOKTA KOM!
Ali KURT
Celal Bayar Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 4. Sınıf Öğrencisi
İnternet hayatımıza girdiğinden beri onun aracılığıyla
yapmadığımız şey kalmadı sanırım; kimimiz alışverişlerini
onun sayesinde halletti, kimimiz vatanı sitelere üye olarak kurtarma peşine düştü. Birçoğumuz kimseye söyleyemediğimiz şeyleri oraya buraya yazdık da ferahladık. Sevgili edinenler de oldu internetten, arkadaş da...
Bu sefer sizi tüm şu saydıklarımdan çok daha kıymetli ve
faydalı bir şeye davet etmek istiyorum. Gelin hep beraber internetten birer kardeş seçelim. Sitemizin ismi basit;
www.kardesinisec.com
Şimdi muhakkak “nasıl olacak o iş” yahut “öyle saçmalık
mı olur” türevi cümleler etmek elbet işten değil böyle bir
teklif karşısında. Müsaade ediniz size şu “kardeş seçme”
mevzuunu anlatayım;
Site 2004 yılının Kasım ayında asıl mesleği arkeologluk
olan fakat uzun yıllardır fotografla uğraşan ve aynı zamanda eski bir gazeteci olan Cengiz TÜNAY tarafından
kuruldu. Kendisi sitenin kuruluş sürecini şöyle anlatıyor;
“15 yıldır kafamda bir coşku yaşatıyordum. Kardeşten kardeşe giden, bir dost eli olmalıdır diye düşünüyordum hep.
Böylece çocukların ve gençlerin ülkelerine yabancılaşmamasını da sağlayacaktım. Sonunda bu coşku, rastlantıyla gün ışığına çıktı. Fotoğraf ağırlıklı şehir kitapları yapmaya karar vermiştim. İlk şehir olarak da kendime Diyarbakır’ı
seçtim. Neden seçtim onu da bilmiyorum. Demek ki görev
saati gelmiş... Orada kaldığım ilk altı günde, güzel vatanımın çarpıcı öbür yüzünü gördüm. Açlık ve yokluk sınırının
altındaki çıplak bebeleri gördüm. Saat 11 de derste midelerini tutup açlıktan kıvranan öğrenciler gördüm. Sokaklarda
artıkları yiyen çocukları gördüm... Ve 15 yıldır uygulamaya
geçemeyen projem gün ışığına çıktı. Bu projede kardeşler,
kardeşlerini tanıyor ve yardım birebir gönderiliyor. Para dışında her türlü yardım yapılabilir. Para hiçbir zaman amacına ulaşmıyor. Bebeden bebeye, çocuktan çocuğa, abladan
abiden, kardeşine giden bu kutsal yolda, biz sadece aracıyız. . .Evet, onlar benim, bizim çocuklarımız. Koliler yağıyor.
Açlık ve yokluk sınırının altındaki okullu çocuklar hedef kitlemiz.”
ğu yaşayın ve görün. Yolumuz, önderimiz ATATÜRK’ümüzün
yolu. Doğudan batıya, kuzeyden güneye tek vücut olmanın
yolu. Yolumuz açık olsun. “
Ve bu samimi giriş yazısı şu çok önemli uyarı ile bitiyor
“... ASLA PARA YOLLAMAYIN”
Mektuplaşmak gibi bugün artık biraz demode kalan fakat lezzetini her daim muhafaza etmiş bir etkileşim yolunu seçmek açıkçası günümüzde biraz sabır ve içtenlik isteyen bir şeydir; ama tıpkı eski şarkılar kadar da sadık ve
her daim tesirini koruyan bir samimiyettedir. Hele zarfınızın ulaştığı elin sahibi çağlamaya hazır bir akılın, aydınlanmaya hazır bir ufkun da sahibiyse tadından yenmeyecek bir keyife dönüşeceğinden şüphe edilemez sanırım.
Size sorular soracak, yaşadığı yeri anlatacak, hayatından
bahsedecek ve tüm bunları yaparken de tek tavrı içinden
geleni yapmak olacak olan bir kardeş...
Siteye girdiğinizde ise sizi şöyle bir yazı karşılıyor;
Günümüzde (birçoklarımız için) cebimizdeki bozuklukları
birilerinin eline tutuşturmaktan öteye gidemeyen vicdanımız için bir şeyler yapmak, çoğu kez ismi aklımıza dahi
gelmeyen “sosyal sorumluluk” bu kez bu kadar keyifli, bu
kadar insancıl ve basitken ve bize “mektuplaşmak” gibi
bir güzelliği yaşatacakken buna sırt çevirmeyelim. Yetişkinler dünyasının sıkıcılığından sıyrılıp henüz içtenlikten
başka bir şey öğrenmemiş bir çocuğun temiz cümlelerini
okumak da bu güzelliğin cabası olacak.
“Büyük ailemize hoş geldiniz... Kardeşinizin yumuk minik ellerini avuclarınızın içine alın, sıkı sıkı sarın. Üşümesinler…
28 KASIM 2004 tarihinde tarafımdan kurulan bu site, kardeşten kardeşe uzanan gönül birliği sitesidir... Hiç bir dernek ve de vakıfla ilişkisi yoktur. Onlara yardım değil, hediye yolluyorsunuz... Hediyelerinizi abartmayın. Bir defter, bir
kalem, bir mektup dünyalara bedel... Kardeşlerinizle destek olmaya, onlarla sonuna kadar el ele yürümeye karar
verin... En büyük desteğiniz sevginizdir. Bu çocuklar bizim,
Türkiye’mizin çocukları... ONLARI HİÇ UNUTMAYIN... Mutlaka mektup yazın. Kişiliklerini geliştirin... Alacağınız cevap
mektupları sizin de dünyanızı değiştirecektir. Bu mutlulu-
Küçücük hayatında kocaman zorluklar çeken kardeşlerimizin hayatına bulunabileceğimiz ufacık bir katkı dahi
onun çocukları için yaşanılabilecek daha güzel bir dünya
demektir. Lütfen siteye bir kez dahi olsa girin ve bu mektup arkadaşlıkları neticesinde hayatları değişen insanların yazdıklarına bir göz atın. Ve lütfen bu sizin hayatınızda büyük bir külfet olmayacaksa siz de bir kardeş edinin.
Ona yazacağınız mektuplar, göndereceğiniz bir kalem,
bir defter onun için dünyalar kadar büyük bir sevinç olacaktır. Mümkün mertebe etrafınızdaki insanları bu güzelliğe teşvik edin... Hem kardeşlerimiz için, hem de kendiniz için.
...
38 Kasım 2009 - 149
genç-İMO
PARADOKSLAR ÜZERİNE
Erkay KILIÇ
Celal Bayar Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 4. Sınıf Öğrencisi
Paradoks, duyulduğunda anlamı havada kalabilen ancak
buna rağmen günlük hayatta sıkça rastlanılan bir kelimedir.
Özünde çelişkiyi barındırsa da sözlüklerde paradoks kavramının tanımı düşünceler arasında tartışmaya açık, kesin bir
yargı içermeyen karşıtlık olarak geçer;
Paradokslar ilk duyulduklarında kulağa küçük akıl oyunları, bilmeceler gibi gelse de aslında felsefe tarihi boyunca
büyük düşünürlerin yaşadıkları çıkmazlarla oluşmuştur. Bu
çıkmazlara iyi bir örnek ise Köprü Paradoksu olarak bilinen,
Sokrates ve Platon arasında geçen bir olaydır;
Sokrates, Platon’un bekçiliğini yaptığı bir köprüye gelir ve
geçmesine izin vermesini rica eder. Platon şu yanıtı verir;
— Ağzından çıkacak bir sonraki söz doğru olursa geçmene
izin veririm, yanlış olursa seni suya atarım.
Sokrates’in yanıtı;
— Sen beni suya atacaksın.
Platon Sokrates’i suya atmasa, Sokrates yalan söylemiş olacak ve suya atılması gerekecek; ama suya atsa, Sokrates
doğru söylemiş olacak ve suya atılmaması gerekecek.
Buridan’ın on yedinci aldatmacası olarak da bilinen bu paradoksun bir benzeri de Kralın Paradoksudur;
Kral ülkenin yalancıları arasında bir yarışma açar ve yalan
diyebileceği bir yalan uydurana bir küp altın vaat eder. Yalancılar akın akın saraya gelip yalanlarını söylerler fakat yalanlar ne kadar akıl almaz olursa olsun kral hep olumlu karşılar, yalanları inkâr ederek kendini eğlendirir.
Derken elinde boş bir küple bir yalancı gelir ve kralın huzuruna çıkarak yalanını söyler;
—Rahmetli dedeniz bir savaşa çıkacaktı ancak o günlerde hazinede yeterli para yoktu. Dedeniz dedemden bu küple bir küp
altın borç aldı ve “bu borcumu torunum torununa ödeyecek”
diye söz verdi. Şimdi, dedenizin borcunu bana ödemeniz için
buraya geldim.
Kral, bunun yalan olduğunu iddia ederse adam bir küp altın olan yalancılık ödülünü kazanacak, eğer kral doğruluğunu kabul ederse yalancı da “o halde borcunuzu ödeyin”
diyecektir.
Birbirinin benzeri bu iki paradoksta da ortak olan şey paradoksu oluşturan ve tartışmayı kazanılır veya kaybedilir değil, berabere kalınabilir veya sonuçsuz hale getirebilmeyi
becerebilen anekdotlardaki kahramanların yarattıkları bulanık mantıktır.
Ayrıca matematikle üretilen paradokslar vardır ki bunlardan bir tanesi Zenon’un paradokslarından, dikotomi olarak
da bilinen Koşu Yolu Paradoksudur. Akhilleus bir koşu yolunun başında durmaktadır ve paradoks, matematiksel mantığı kullanarak Akhilleus’un bu yolu bitiremeyeceğini öngörür;
İlerlemeli biçimiyle; Akhilleus koşu yolunun sonuna ulaşamaz; çünkü sonsuz çoklukta aralık geçmek zorundadır.
Önce yolun yarı noktasına ulaşmak, sonra peş peşe, geriye
kalan her uzaklığın yarı noktasına ulaşarak sonsuz bir aralıklar dizisini geçmek zorundadır.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Gerilemeli biçimiyle; Akhilleus yolun sonuna varmadan
önce yolun birinci yarısını geçmelidir; o birinci yarıyı geçmeden önce birinci yarının yarısını, yani ilk çeyreği, ilk çeyreği geçmeden onun ilk yarısını, yani yolun sekizde birini geçmelidir... İlk önce sonsuz çoklukta aralığı geçmeden
başlangıç noktasının ötesinde bir yere ulaşamaz.
Bu paradoks fiziksel olarak bilinen hareket yasalarını işlevsiz kılmakta, hareket diye bir şeyin olmadığını matematiksel olarak kanıtlamaktadır. Bunu mantıksal süreçleri kullanarak başarabilen bir paradoks da Zenon’un paradokslarından bir başkası, Ok Paradoksudur;
Yaydan çıkmış, ilerleyen bir ok hayal edelim. Zaman içindeki her bir anda, ok belirli bir konuma sahiptir. Eğer an belirli, konum da tek bir nokta ise o anda okun hareket etmeye
zamanı yoktur ve durağandır. Bu nedenle gelecek anların
hepsinde de durağan yani hareket etmeyen şekilde olması
gerekir. Bu yüzden ok her zaman durağandır ve hareket etmez, dolayısıyla hareket imkânsızdır. Sonuç olarak hareket
de bir yanılsamadır.
Bu iki paradoks hareketin varlığını çürütürken zamanın en
küçük birimi olarak düşündüğümüz an kavramını kullanmaktadır. An, zamanda bir noktadır ve hareket mümkünse andan ana atlama gerçekleşebilmelidir. Ancak zamanda atlama mümkün olmadığından hareket imkânsız kılınmaktadır.
Zamandaki değişimlere yönelik bir başka paradoks ise
Theseus’un Gemisidir;
Yıllar içinde bakım yapıldıkça Theseus’un gemisinin tahtaları birer birer değiştirilir, buna A gemisi diyelim. Ne var ki,
eski tahtalar atılmaz ve onarılıp onlardan da bir gemi yapılır, buna da B gemisi diyelim. Bu sürecin sonunda ortada iki
gemi vardır. Hangisi, Theseus’un asıl gemisidir?
Özdeşlik ve maddi bileşimle ilgili olan bu paradoks Atina’nın
efsanevi kralı Theseus’un Girit’ten zaferle dönmesinden
sonra gemisinin hatıra olarak uzun süre muhafaza edilmesi ve bu süreçte sayısız onarımdan geçmesi sonucu ortaya
çıkmış ve antik filozoflar için tartışma konusu olmuştur.
Tüm bu paradoksların dışında bir de klasikleşmiş bazı paradokslar vardır;
— Epimenides Paradoksu;
Yalan söylüyorum diyen biri, doğruyu söylüyor mudur?
Doğruyu söylüyorsa, yalan söylüyor ve dolayısıyla söylenen
yalandır; ama doğruyu söylemiyorsa, yalan söylüyor ve dolayısıyla doğruyu söylüyordur.
Bu yüzden “yalan söylüyorum” sözü hem doğrudur, hem
yanlıştır.
— Herakleitos Paradoksu;
Herakleitos’un dediği gibi, aynı ırmağa iki kez giremezsiniz.
Zira Herakleitos bir ırmakta Cumartesi günü yıkanmış ve
Pazar günü de aynı ırmakta yıkanmış olsaydı, peş peşe iki
gün aynı suda yıkanmış olurdu; çünkü ırmak dediğin sudur.
Ama aynı su olmazdı, dolayısıyla aynı ırmak da olmazdı.
Kasım 2009 - 149 39
Kültür ve Sanat
İnş. Müh. Alim ŞADAN
ÇÖZÜMLÜ PROBLEMLERLE
TEMEL TASARIMI
Vedat YERLİCİ-Hilmi LUŞ
Prof.Dr. Mustafa AYTEKİN
BÜ Yayınevi
Derya Kitabevi
Bilgisayarların gelişmesiyle kolaylaşan yapı dinamiği hesaplarının, yapı teknolojisinin ilerlemesine sağladığı katkı giderek artan bir
önem kazanmaktadır.
O nedenle günümüzde her
inşaat mühendisinin yapı
dinamiği ile ilgili iyi bir alt
yapıya sahip olması zorunlu hale gelmektedir.
1-Yapı Dinamiğine Giriş (Temel tanımlar, Yapı Modelle-
Kitapta temellerin tüm
çeşitleri dikkate alınarak, sığ temeller etraflıca
açıklanmış, derin temellerde kullanılan kazıklar
hakkında çok kısa bilgi
verilmiştir. Kitabın hazırlanmasında temel inşaatın seyri dikkate alınarak
önce geoteknik tasarım
verilmiş, sonrada TS500
deki kurallara uygun olarak yapısal tasarım açıklanmıştır.
Bölüm1-zemin incelemeleri(Deprem Yönetmeliğine göre
2007 zemin sınıfları, kazıklı temellere ilişkin koşullar, zemin
etüt inceleme raporlarının hazırlanması, verilerin birleştirilmesi ve yorumu)
Bölüm2-Taşıma Gücü ve Oturmalar(Yük Birleşimleri
TS500,Taşıma Gücü Analizi, taşıma gücü faktörleri, zemin
emniyet gerilmesi tayini deneyler, oturmalar ve hesapları)
Bölüm3-Tasarım ve Yöntemleri ve Gerilmeler
Bölüm4-Tekil Temeller, Çelik Kolon Temellerin Tasarım İlkeleri
Bölüm5-Birleşik Temeller
Bölüm6-Sürekli Temeller
Bölüm7-Radye Temeller
Bölüm8-Kazıklar
TÜRKİYE’NİN SU GÜNDEMİ
Su Yönetimi ve AB Su Politikaları
Özden BİLEN
DSİ Emekli Genel Müdürü
Özden Bilen tarafından kaleme alınan ve bastırılan kitap Aralık 2008 tarihinde yayımlanmış ve 2009 yılında
DSİ Genel Müdürlüğü’nce
2’inci baskısı yapılarak
İstanbul’da toplanan 5.
Dünya Su Forumu’nda katılımcılara dağıtılmıştır. Kitap;
Türkiye’nin su gündeminde
yer alan çeşitli konu ve sorunları incelemekte ve değerlendirmektedir. Belirtilen genel çerçevede su kaynaklarının insanlığın hizmetine
sunulmasında izlenen yöntemlerin esasları ve gelişimi üzerinde durulmuş “bütüncül su kaynakları yönetimi” ile “geleneksel su yönetim” anlayışı mukayese edilerek farklılıklar
40 Kasım 2009 - 149
YAPI DİNAMİĞİNE GİRİŞ
ri, Doğrusal analiz)
2-Tek Serbestlik Dereceli sistemler(Modeller, Hareket Denklemleri, Serbest Titreşimler)
3-TSD Sistemlerde Zorlanmış Titreşimler(hareket denkleminin genel çözümü, Harmonik zorlamalar altında titreşimler, Periyodik zorlamalar altında titreşimler, Genel yüklemeler etkisinde titreşimler, Deprem ve Yapılara etkisi, Davranış
Spektrumları, Davranışları Doğrusal olmayan yapılar,
4-Çok Serbestlik Dereceli Sistemler(Rijitlik, Sönüm ve Kütle
Matrislerinin Belirlenmesi, Frekansların Yaklaşık Hesabı, Sönümsüz ÇSD sistemlerin zorlanmış titreşimleri, ÇSD Sistemlerde harmonik zorlamalar, sönüm, sayısal Hesap, Frekansların yaklaşık hesabı)
6-Lagrange Denklemleri
7-Sürekli Sistemler
incelenmiştir.
Tarım, hizmet, sanayi, enerji ve çevre sektörlerinde temel
girdi olan suyun sektörel kullanımında ekonomik değerinin
öncelikle dikkate alınmasını öneren ve suyun sosyal değerinin yanında ekonomik bir meta olduğunu ileri süren görüşlere ilişkin tartışmalar, “su yönetişimi ve küreselleşme” başlığı altında ele alınmıştır. Ayrıca kitapta “su zengini ve fakiri” kavramı ile “kuraklık ve kuraklık yönetimine” ilişkin bazı
tespit ve yorumlar eleştirel bir bakış açısı ile değerlendirilmiştir.
Kitapta Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Birliği (AB) su politikalarındaki evrim günümüze kadar izlenmiş,
AB’nin temel su mevzuatı olan Su Çerçeve Yönetmeliği(SÇY)
ayrıntılı olarak ele alınmıştır. AB ülkeleri arasında su ilişkilerinin hidro politik değerlendirilmesine özel bir önem verilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin AB Su Mevzuatına Uyum Çalışmaları ile uyum sürecinde su sektöründe kurumsal yapılanma
model arayışları irdelenmiştir.
Adı geçen kitap su yönetimine ilişkin konu ve tartışmaların
sığ magazinsel incelemelerin dışına çıkarılmasını ve bilimsel bir alana kaydırılmasını hedeflemiştir.
Kitapla ilgili bilgi için: [email protected]
Kültür ve Sanat
10 KASIM 1938
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK hayata gözlerini yumdu… Günümüze de ışık tutan bazı unutulmaz sözleri ile
kendisini ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyoruz.
x Efendiler! Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan
nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine
göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi
birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal
vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!
x Zabitan için ya istiklal ya ölüm vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız.
x Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç
kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile
verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve
zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milleti’nin egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi
de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, egemenlik ve saltanatını, isyan ederek kendi eline açıkça almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmıyacak mıyız? Meselesi değildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce
uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.
x Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar
memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
x Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mesut
olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Hayatta tam
zevk ve saadet ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı,
saadeti için çalışmakta bulunabilir
x “Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve
bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten
çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en
büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır.
Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek ”Onu
hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar
yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek
ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya
girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
x Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız
aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim değil; bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları,
şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya
serpmeğe ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir.
x Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık
ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek
dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir.
x Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen
Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
x İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir
parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin
bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
x İstiklalin tamamiyeti ancak istiklal-i mali (ekonomik bağımsızlık) ile mümkündür.
x Hiçbir medeni devlet yoktur ki ordu ve donanma-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2009 - 149 41
Kültür ve Sanat
sından önce iktisadiyatını düşünmüş olmasın.
x Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma,
hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.
Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi
rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk
milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek
isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar
x Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla
bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.
x Devlet, tüm vatandaşların, herhangi bir sanat ve
meslekte, zamanımızdaki ilerlemelerin gerektirdiği
derecede başarılı olmasıyla ilgilenir.
x Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış
olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati
bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.
x Bir millet, bir memleket için kurtuluş, esenlik ve
muvaffakiyet istiyorsak bunu yalnız bir şahıstan hiçbir vakit istememeliyiz. Umumi kurtuluşu, gene umumi gayret temin eder ve bir millet, bir toplum yalnız
bir ferdin gayretiyle bir adım bile atamaz.
x Şarktan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün, günün ağarmasını nasıl görüyorsam, uzaktan
Şark Milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum, istiklal ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu şüphesiz ki terakkiye ve refaha müteveccih vuku bulacaktır... Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve
yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hâkim
olacaktır.
x Ancak hür fikirlere sahip olan insanlar vatanlarına
faydalı olabilirler ve onlardır ki vatanlarını kurtarıp
muhafaza etme kudretine malik olurlar.
x Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır. Her
ilerlemenin, kurtuluşun anası özgürlüktür.
KAYBETTİKLERİMİZ
Tankay ERSAN
(1935-2009)
1961 yılında Technische Hochschule Darmstadt’dan
mezun olan
üyemiz 15 Ekim 2009 tarihinde vefat etmiştir.
Şaban Melih RODOPLU
(1957-2009)
1983 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi’nden mezun olan
üyemiz 15 Kasım 2009 tarihinde vefat etmiştir.
Üyelerimizin ailelerine, dostlarına ve
meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz.
Üyemiz
Burhan DURMUŞ’un babası
Reşit DURMUŞ
9 Kasım 2009 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemizin acısını paylaşır,
kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
42 Kasım 2009 - 149
Kültür ve Sanat
33 KURŞUN
1.
Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van’da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzulların salkımı
Firari güvercinler su başlarında
Ve karaca sürüsü,
Keklik takımı...
Yiğitlik inkar gelinmez
Tek’e - tek döğüşte yenilmediler
Bin yıllardan bu yana, bura uşağı
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuzüç kurşunlu yürek
Otuzüç kan pınarı
Akmaz,
Göl olmuş bu dağda...
2.
Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı
Sırtı alacakır
Karnı sütbeyaz
Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
Yüreği ağzında öyle zavallı
Tövbeye getirir insanı
Tenhaydı, tenhaydı vakitler
Kusursuz, çırılçıplak bir
şafaktı
Baktı otuzüçten biri
Karnında açlığın ağır
boşluğu
Saç, sakal bir karış
Yakasında bit,
Baktı kolları vurulu,
Cehennem yürekli bir yiğit,
Bir garip tavşana,
Bir gerilere.
Düştü nazlı filintası aklına,
Yastığı altında küsmüş,
Düştü, Harran ovasından getirdiği tay
Perçemi mavi boncuklu,
Alnından akıtma
Üç topuğu ak,
Eşkini hovarda, kıvrak,
Doru, seğlavi kısrağı.
Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!
Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı,
Böyle arkasında bir soğuk namlu
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Bulunmayaydı,
Sığınabilirdi yüceltilere...
Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,
Evvel Allah bu eller utandırmaz
adamı,
Yanan cigaranın külünü,
Güneşlerde çatal kıvılcımlanan
Engereğin dilini,
İlk atımda uçuran
Usta elleri...
Bu gözler, bir kere bile faka basmadı
Çığ bekleyen boğazların
kıyametini
Karlı, yumuşacık hıyanetini
Uçurumların,
Önceden bilen gözleri...
Çaresiz
Vurulacaktı,
Buyruk kesindi,
Gayrı gözlerini kör sürüngenler
Yüreğini leş kuşları yesindi...
3.
Vurulmuşum
Dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun...
Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız
Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...
4.
Ölüm buyruğunu uyguladılar,
Mavi dağ dumanını
ve uyur-uyanık seher yelini
Kanlara buladılar.
Sonra oracıkta tüfek çattılar
Koynumuzu usul-usul yoklayıp
Aradılar.
Didik-didik ettiler
Kirmanşah dokuması al kuşağımı
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler
Hepside armağandı Acemelinden...
Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
Karşıyaka köyleri, obalarıyla
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,
Komşuyuz yaka yakaya
Birbirine karışır tavuklarımız
Bilmezlikten değil,
Fukaralıktan
Pasaporta ısınmamış içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayrı eşkiyaya çıkar adımız
Kaçakçıya
Soyguncuya
Hayına...
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...
5.
Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmiş közüm,
Karnımda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardaşını
Üç nazlı selvi,
Ömrüne doymamış üç dağ
parçası.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden
Kirve, hısım, dağların çocukları
Fransız Kuşatmasına karşı koyanda
Bıyıkları yeni terlemiş daha
Benim küçük dayım Nazif
Yakışıklı,
Hafif,
İyi süvari
Vurun kardaş demiş
Namus günüdür
Ve şaha kaldırmış atını.
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...
Ahmed Arif
Kasım 2009 - 149 43
Kültür ve Sanat
ĞQă0K9HGDW<258/0$=(/
FIKRALAR
!"
# " !
$%&$' ($'$)*+&
,
!
#
$
. ,
/
01$!2#
31
01$!2# 4 ! #
1
/
,
$
#
#
5
" 6 ,
5 7
!
#6#6
!
4
/8
,
4
#
//5
$4#&#4
.!
#,
."
# 4
/
5
. " 4 6 "
695:"""5
44 Kasım 2009 - 149
01(8.81665
0;<
5=
"51
',>$?,
#@2
#
0*2$
2
8
0+
0$
2*2
0+
#"
07 >
2 A
2 # A
2 >
2B6
C#!
!6!D
E
;CF
+6#$!26
#
G$!2
46
#
2#+#
4#$$$!26
6
#
#
# $
4 #
G$#4
#
321
***
$+$'
/#4
#;>31
#E
;# 3 + F
+6#F
.
!A
4##F
.I$
#@
A
4#43F31
Kültür ve Sanat
KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2009 - 149 45
Oyun
İnş. Yük. Müh. Şakir YOKAŞ
BRİÇ DÜNYASINDAN HABERLER
BU SAYININ PROBLEMİ
Son Bermuda Bowl şampiyonu İtalya’yı yenen ABD kazanmış ve
şampiyonlık farkını üçe çıkardı.
A109
Batı ufak pik çıkar.
42
Güney her savunmaya karşı
AR1042 6 NT yapar
842
Venice Cup’ta ise Çin ABD’yi yenerek şampiyonluğu ilan etti.
D876
V109
D876
R6
GEÇEN SAYININ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ - 1
ARD
A
V432
ARD32
V654
5432
109
654
K
B
D
G
K
B
D
G
54
A53
953
DV975
RV32
RD876
V
A103
Batı Karo çıkar
Kontrat= 6 pik
BULMACA ÇÖZÜMLERİ
32
RD
8765
V10987
Kare Bulmaca
1
10987
V109876
ARD
-
Deklaran elden karo R ve D çeker, Pik Dam ile yere geçer.
ARD Trefli çekip trefl 2’liye elden çakar. Batı çakmazsa deklaran pikle yer egeçer, trefli 3’lüye elden çakar, batı yine
çakmazsa pik lövesi dışında el alamaz. Batı mecburen çakar, Kör gelir (Pik gelmesi bir şey değiştirmez). Kör A ile alan
deklaran Pik As çekerken Doğu sıkışır.
2
3
4
5
6
7
8
9 10
1
M Ü S T A H K E M
2
U L A
3
A F A C A N
4
E K E L
D U A Y E
N
E L
A
A R A
T
B E R K
5
E T
6
R
7
E K O L
8
T O M
S
R
F A Z
L
M O
A
10 B U R U L M A
(
A
V4
6
54
-
Sudoku 1
K
B
D
G
R
87
-
V10
A
-
Karo atarsa deklanın elden karo As’ı atar, yerdeki karolar
sağlanır. Kör Ruasını atarsa el sağlanır.
Batı 4. trefle ilk etapda Pik Vale ile çakarsa, Kör gelir. Deklaran son trefle elden pik ile çakar, koz ile yere geçer.
Yukarıdaki pozisyonda olduğu gibi son üç karta girilir ve
yine doğu sıkışır.
46 Kasım 2009 - 149
A
T O N G A
K A M E R
9
U
Ç E T E L E
T
)
(
y)
5
7
1
8
3
6
2
4
9
4
3
2
9
5
7
8
1
6
6
8
9
2
4
1
7
3
5
8
6
3
4
7
9
5
2
1
1
2
7
3
6
5
9
8
4
9
4
5
1
8
2
6
7
3
3
5
4
7
9
8
1
6
2
7
1
6
5
2
4
3
9
8
2
9
8
6
1
3
4
5
7
8
9
2
1
5
4
7
3
6
4
3
1
8
7
6
2
9
5
5
7
6
3
2
9
4
1
8
9
4
8
6
3
1
5
2
7
1
2
7
5
4
8
9
6
3
3
6
5
2
9
7 1
8
4
2
1
3
7
8
5
6
4
9
7
8
9
4
6
2
3
5
1
1
7
6
9
3
8
4
5
2
6
5
4
9
1
3
8
7
2
9
8
4
6
5
2
1
7
3
2
5
3
1
7
4
6
9
8
4
2
7
3
6
9
5
8
1
8
9
5
7
4
1
3
2
6
3
6
1
2
8
5
9
4
7
7
1
9
5
2
3
8
6
4
5
4
2
8
1
6
7
3
9
6
3
8
4
9
7
2
1
5
Sudoku 2
Sudoku 3
Oyun
Enis BİLYAP
Dünya 16 Yaş Altı Satranç Olimpiyatında Türkiye Beşinci
oldu
Dünya 16 Yaş Altı Satranç Olimpiyatı 25 Eylül günü yapılan
son tur ile sona erdi. Şampiyonluğa Rusya ulaşırken ikinci
Hindistan ve üçüncü Ermenistan oldu.
Turnuvaya 16 ülkeden 22 takım ve yaklaşık 110 sporcu katıldı.
9. Sıracettin Bilyap Anı Satranç Turnuvası
9. Sıracettin Bilyap Anı Satranç Turnuvası 17-18 Ekim 2009
tarihlerinde İzmir Halkapınar Spor Salonu’nda yapıldı. Turnuvanın detaylı sonuçları izmir.tsf.org.tr internet adresinden öğrenilebilir.
Satrancın Devleri Geri Döndü
Moskova’da karşılaştıkları Dünya Şampiyonası’nın üzerinden 25 yıl geçen satrancın efsaneleri Anatoly Karpov ve
Garry Kasparov, İspanya’nın Valencia şehrinde 4 hızlı, 8 yıldırım olmak üzere 12 parti için yeniden bir araya geldi. 22
Eylül 2009 Salı günü saat 20:00’de başlayan, 25 dakika + 5
saniye eklemeli tempoda oynanan partilerin ilk ikisini Kasparov rahatlıkla kazandı. 1985 yılındaki performansından
uzak olduğu gözlenen Karpov, ilk oyunda 24. hamlede zamandan kaybetti. İkinci oyunda saldırgan ve güçlü bir oyun
sergileyen Kasparov, 22. hamlede yaptığı parlak feda ile 28
hamlede
oyunu kazandı. Hızlı partilerin ikinci
günü gerçekleşen
3. maçta, Anatoly
Karpov zamanını verimli kullanıp daha iyi oynayarak, Fianchetto
Gruenfeld ile tematik bir kale fedası yapan ve 25 yıl önce kendisini Dünya Şampiyonluğu
tahtından indiren Kasparov’a karşı bir puan almayı başardı.
Son maçta yarım puana ihtiyacı olan Kasparov, Karpov’un
zamandan kaybetmesi için baskısını sürdürerek 1 puan ile
masadan ayrıldı ve 4 turdan oluşan hızlı parti serisini 3-1
kazanmış oldu. 24 Eylül 2009 Perşembe günü oynanan sekiz yıldırım partisinin ikisi berabere, 1’i Karpov’un ve 5’i de
Kasparov’un galibiyetiyle sonuçlandı.
Fisher ve Spassky’den sonra dünyada büyük ilgi toplayan
iki satranççı yeniden karşı karşıya gelerek satrancı manşetlere taşıdılar.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
IM Mert Erdoğdu Bakü Açık’ta Beşinci Oldu
Bakü Açık Turnuvası 20-30 Eylül 2009 tarihlerinde
Azerbaycan’ın Bakü şehrinde gerçekleşti. Turnuva sonunda, Rus Büyükusta Boris Savchenko 7,5 puanla birinci olurken, Amerikalı Büyükusta Gata Kamsky 7,5 puanla ikinci, İsrailli Büyükusta Ilia Smirin ise 7,0 puanla üçüncü oldu. IM
Mert Erdoğdu aldığı 7,0 puanla Azeri büyükusta Shakhriyar
Mamedyarov ve Tamaz Gelashvili gibi birçok ustanın önünde turnuvayı 5. sırada başarılı bir şekilde tamamladı. Son
dönemlerde oynadığı turnuvaların çoğunu 2550 elo üzeri
performans göstererek bitiren IM
Erdoğdu, oyunundan çok memnun olduğunu, özellikle Gürcü
büyükusta Levan Pantsulaia maçından aldığı bir puanın öneminden bahsederek GM olma yolunda oldukça sıkı çalıştığını belirtti.
IM Emre Can 6,5 puanla 15., FM Mustafa Yılmaz 6,0 puanla 24., FM Selim Çıtak 5,5 puanla 36., IM Turhan Yılmaz 5,5
puanla 38., Hüdaver Ceceloğlu 3,0 puanla 128. sırada bitirdiler.
KKTC’de Satranç Ders Oluyor
Ülkemiz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile olan işbirliği
uyum protokolü uyarınca yapılan TSF ve KKSF işbirliği çerçevesinde çalışmalar yapmak üzere başkan Vekilimiz Tahsin
Aktar Ada’da bir dizi incelemelerde bulundu. KKSF nin Federasyon yapılanması, mevzuat oluşumu, etkinliklerin teknik hazırlıkları ve satrancın okullarda ders olarak okutulması projesi konularında yapılan görüşme ve çalışmalar son
derece başarılı biçimde gerçekleşti.
2009 Avrupa Ulusal Takımlar Şampiyonası Novi Sad’da
17. Avrupa Takımlar Şampiyonası 21-31 Ekim 2009 tarihlerinde Sırbistan Novi Sad’da gerçekleşiyor. Şampiyonaya
milli takımımız şu kadro ile katılıyor; Bayan Takımı’nda Aslı
Bayrak, Selen Sop, Burcu Şaşmazel, Cansu Söylemez, Nezihe Ezgi Menzi, Erkek Takımı’nda ise Kıvanç Haznedaroğlu,
Barış Esen, Mert Erdoğdu, Umut Atakişi, Burak Fırat yer alıyorlar. Sporcularımıza Türkiye Satranç Federasyonu Asbaşkanı Kuvay Sanlı, antrenörlerimiz Efstratios Grivas ve Adrian
Mihalcisin eşlik ediyorlar.
Kasım 2009 - 149 47
Oyun
İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1
2
5
8
6
8
10
1
9
7
1
7
5
7
5
3
4
1
9
2
6
9
( kolay )
3
7
7
5
6
4
SUDOKU ( 1 )
9
3
9
10
6
2
1
6
1
8
8
6
8
5
3
6
2
6
8
3
5
7
SUDOKU ( 2 )
9
5
4
6
7
!
"
# $
! % % "! &'%
&(
)*+,
&
" "
- .)
* / 0) 1
*23)*4
5
6
)7%"0'8
" "
9 : ' ! ) ,, " .
,,
)
;<,
"
=.&
&"
*
( zor )
6
4
3
4
8
6
7
7
3
8
2
2
2
9
3
8
5
9
9
6
6
6
1
1
7
SUDOKU ( 3 ) ( çok zor )
*
")
*
<
&
*
!
# **
"
'
*
> ') "* ') ( $
,,?@
(*
'!*
I*-0
)"
I 2$*,,)""
)"
J
& )
,%
4$@"
"
,!&,5
*%&'
&'
*'
&9
"
"
*
&'
% % " ; ,*
"
)"8,<@
*'
&
*
=
'%
3!
48 Kasım 2009 - 149
7
9
4
9
3
2
1
7
6
8
9
2
6
5
9
3
4
5
9
8
7
1
Çözümleri Sayfa 46’da

Benzer belgeler