80. sayımızı okumak için tıklayın

Transkript

80. sayımızı okumak için tıklayın
SİYASETTE
EGEMENE
BENZEMEK…
KAÇINILMAZ
SEÇENEK
HDP VE GÜÇ
BİRLİĞİ
S.5’te
MALTEPESPOR BEŞLEDİ: 5-0
Yıl 3 Sayı 80
B
u hafta iki önemli gelişme
oldu demokrasi cephesinde.
Biri pazar günü Alevi kurumlarının öncülüğünde yapılan ve HDP
başta olmak üzere sol, sosyalist parti
ve örgütlerle CHP tarafından da sahiplenilen laiklik mitingiydi. Talepler
arasında zorunlu din dersinin kaldırılması, parasız eğitim hakkı ve ana
dilde eğitim başta yer alıyordu. Bu
mitingdeki katılım nicelik ve nitelik
olarak bir sol cephenin Türkiye’de
mümkün olduğuna dair önemli bir
göstergeydi.
Diğer taraftan bu miting dahil olmak üzere demokrat muhalefet cephesi yaptığı protesto ve açıklamalarla
AKP hükümetinin savaş yasası olarak
tasarladığı iç güvenlik yasasını Meclis
Genel Kurulu’na getirmesini ikici kez
erteletmeyi başardı.
Bunlar önemli kazanımlardır.
Bu hafta ÖDP Eş Genel Başkanı
Alper Taş ile buluştum ve kendisiyle
solda güçbirliği imkanlarını ve seçimlere HDP ile ittifak halinde katılma
müzakerelerinin gidişatını konuştum.
Taş’ı umutlu görmek beni sevindirdi.
Alper Taş’ın da söylediği gibi
HDP’nin seçim barajını yıkması bu
ülke demokrasi mücadelesinde çok
büyük bir adım olacaktır. Ben sosyalistlerin bu demokrasi mücadelesinin
içinde yer alacağı kanaatindeyim.
Biz Halkın Nabzı olarak sosyalistlerin HDP ile böylesi bir işbirliğini
çok kıymetli buluyoruz.
Bu konuda okurlarımız Halkın
Nabzı’ndan objektif ve doğrulanmış
haberler alacaktır.
Haftaya görüşmek üzere
S.20’de
11 Şubat 2015
MALTEPE'DE FAŞİZME KARŞI
S.4’te
Çarşamba
“CHP, AKP’nin
değirmenine su taşıyor”
ÖDP Eş Genelbaşkanı Alper Taş’tan gerek
parti içindeki görevi, gerek medyada ve
toplumdaki popülaritesi, gerekse Kürt halkı
ile sempati ilişkisi nedeniyle bu işbirliği
görüşmelerinde çok sık bahsediliyor.
Alper Taş ile buluşup HDP ve sol sosyalist
grupların işbirliği imkanlarını konuştum
AKP KARANLIĞINA KARŞI TEK SES
KARTAL ADLİYESİNDE SKANDALLAR
Alevi Örgütleri ve Eğitim Sen’in çağrıcılığını
yaptığı Laik, Bilimsel
Anadilinde Eğitim ve
Demokratik Yaşam
Mitingi Kadıköy'de
gerçekleştirildi.
Anadolu Adalet Sarayı
inşaatındaki usulsüzlükler
raporu tamamlandı. 351
sayfalık raporda, yangın algılama santralinin kapatıldığı,
deprem sismik halatlarının
iptal edildiği yer aldı.
S.8'de
S.18’de
2 YORUM
2015
11 Şubat
Çarşamba
ŞEYHMUS DİKEN
M
ahmut Memduh Uyan ismine ilk
evvel doksanlı yıllarda Diyarbakır’ın benim bildiğim en eski kitabevi (ki kuruluşu 1963 olmalı) Karınca Kitabevinde birgün rahmetli Ayşe Nur Zarakolu
ile sohbetimizde rastlamıştım.
Belge Yayınları o yıllarda ağırlıklı olarak
mahpusta olan devrimcilerin çoğunlukla ilk
edebi çalışmaları diyebileceğimiz anılarından oluşan “Yeni Sesler” dizisi ile bir yayına
başlamıştı. Bizler bir grup arkadaş karar vermiştik. O dizide ne çıkarsa alıp okuyacaktık.
Bu bir nevi destekti. Hem mahpus arkadaşların kitaplarının satışına katkı sağlamak,
hem de okunduklarının bilinmesini istemekti.
Ayşe Nur abla ile o kitabevinde sohbetimizde bunları konuşurken çok hoşuna gitmiş ve
Mahmut Memduh Uyan’a, Ayşe Hülya Özzümrüt’e mutlaka görüşlerde ileteceğini söylemişti. Memduh Uyan’la uzun yıllar sonra ilk
kez yüzyüze yakın günlerde Ankara’da Mülkiyeliler’de tanışıp ayaküzeri sohbet ederken
unutmuştum o günleri sormayı. Ama “Ben
Bir İnsanım” kitabının belki de Diyarbakır’da
o yıllarda ilk okurlarından biri olduğumu söyleyiverdim.
Uyan’ın o yıllardan aklımda kaldığı kada-
rıyla edebiyata yatkın dili bende iz bırakmışa
benziyordu. Bu sebeple sevgili Emirali Türkmen “Kardeşim Hepsi Hikâye”nin* çıktığını
ve kargoya verdiğini söyleyince merakla beklediğim kitap dedim. Kitap geldiği gün elimde olan iki kitabı bir yana bıraktım ve başladım okumaya.
Adeta bir film şeridi gibi yetmişli yılların
Ankara’sı ve bütün o devrimci eylemlilikler
gözümün önünden hızla akıp geçti. Ankara’da Devrimci Gençlik dediğimiz, Parti-Cephe mevzisinin ne büyük kitleselliğe
hükmettiğini hatırlayıverdim.
Bütün o dönemin panormasını derin analizlere, duygusallıklara, dostluklara, kararlılıklara varıncaya kadar dökümünü yapmış açıkyüreklilikle Memduh Uyan. Meğerse aynı
yıllarda, çoğu kez aynı mekânları paylaşmışız.
Siyasal’ın kantini, Zafer Çarşısı, Ankara’nın
neredeyse korsan miting yaptığımız bütün
meydanları. Tevekkeli değildi yüz aşinalığı.
Görüştüğümüzde sanki defalarca dost sohbetlerinde birlikte olduğumuz bir arkadaşlığın naif dışavurumunu hissettim Memduh
Uyan’da.
“İnsan, insanın hikâye anlatıcısıdır” ilk
cümlesi ile başlamış “Kardeşim Hepsi Hikâ-
Künye Dağa
Yazılınca!
ye”ye. Hani önemli ya da önemsiz anlattığımız meselelerde Hepsi Hikâye deriz ya!
Aslında yaşananların hiçbirinin Hikâye olmadığının kanıtı Memduh Uyan’ın kitabı.
Devrim’in bir “hayal” olmadığının, gerçekleşmesi mümkün bir realite olduğunun
ruhunda, bedeninde anlatısı olmuş kitap.
O yıllarda çok sık söylenen bir marşın
sözlerinden bir mısra aklıma geldi. Marşta
diyordu ki; “Devrimcinin görevi, devrim yapmaktır…”
Sahiden “Devrim yapmak” niyetinde olan
bir devrimcinin dağ, kamplar, mahpusluk,
işkence, açlık, hastalık, aşk, dostluk ve daha
nice insana dair herbirşeyin bir bedende zaman dilimi içinde paylaşımını yazmış Memduh Uyan. Üstelik edebiyatın roman, öykü,
anı, anlatı, deneme ya da adını ne koyarsanız
koyun bir türüne saplanmadan. Bütün bunlardan beslenerek, zülfi yare’de dokunarak bir
kitap yazmış.
Anası oğluna bakarken; Uyan’ın tabiriyle
“içine ağlamış”. Meğerse içimize ağlayacağımız ne çok “Hikâyemiz” varmış. Sağolsun
Mahmut Memduh Uyan bizi bütün yaşadıklarıyla / yaşananlarla yüzleştirmiş.
Dörtyüz seksen sayfalık kitabı okuduğum-
da o günlere geri gittim ve düşündüm. Gençliğimizde her birimiz romantik sahicilerdik.
Devrimci önderler efsane kişiliklerdi. Onlar
konuştuklarında insan tekinin hayatı, dünyası
değişiyordu.
Seksen askeri darbesinden sonra Devrimci
Yol Çizgisinin Ana Gerilla Birliği Komutanlığını yapmış ve beş yıl gerilla mücadelesinde
ısrar etmiş bir devrimci önderin bütün içtenliğiyle yazdığı kitabı anı-anlatı-tanıklık edebiyatı, okumayı sevenler için çok kıymetli bir
çalışma. Ve “Kardeşim Hepsi Hikâye” hakkaniyetli bir dönem kitabı olmuş. Çok duygulanarak okudum. “İnsan evladı kuş misali. Bir
bakarsın burada. Bir bakarsın düşlerde, başka
yerlerde, başka gerçeklerde.” Dese de yazar.
Kitap çıplak hakikati olanca içtenliğiyle anlatıyor.
Aslında her hikâye, geçmişte yaşanmış
olanın bir kez daha yeniden hafızalarda yaşanmışlığının teyidi değilmidir? Öyleyse eğer
Mahmut Memduh Uyan iyi ki Kardeşim
Hepsi Hikâye’yi yazmış. Ve dahi yaşananların hikâye olmadığını hafızlara bir daha kazımak için…
*Kardeşim Hepsi Hikâye! Mahmut Memduh Uyan. Dipnot yayınları. 2015.
t
e
m
h
e
M
ı
c
a
v
a
T
r
u
h
ş
e
M
!
i
d
n
i
e
l
i
h
a
s
a
t
s
U
r
e
l
n
e
l
i
b
ı
n
ı
d
a
t
Ağzının hile inecek
a
s
k
ı
t
r
a
de
Adres: Yalı Mah. Sadık
Ahmet Bulvarı, No: 2/1
Maltepe/İstanbul (Eski
Ayışığı Gurme’nin yerinde)
Tel: 0216 457 08 08
Mehmet Usta’nın enfes otantik sac
tavası ve kaburga dolması artık
Maltepe Sahili’nde
Ferah, deniz manzaralı mekanımızda
kebap çeşitleri ve leziz tatlılarımız da
denemeye değer
Güleryüzlü ve saygılı hizmet
YORUM 3
2015
11 Şubat
Çarşamba
Kaçınılmaz şans ya da
kaçınılmaz seçenek
AHMET TULGAR
B
ir haftadır Balkan Avrupası’ndan iki felsefecinin, Srećko
Horvat ile Slavoj Žižek’in imzalarını taşıyan; iki hafta önce Yunanistan Başbakanı seçilen Aleksis Tsipras’ın da katkıda bulunduğu; ‘Avrupa
Birliği ve Onun Hoşnutsuzlukları’ alt
başlığı ile yayımlanan ‘Avrupa Ne İstiyor?’ adlı kitabı okuyorum (Can Yayınları, Ocak 2015).
Horvat ve Žižek’in kitapta yer alan
makaleleri ve denemeleri Tsipras’ın
partisi SYRIZA’nın son seçim zaferinden epey önce yazılmış olabilir. ‘Son
seçim zaferi’ diyorum, çünkü tam da
belki de SYRIZA’nın son seçimlerden
birinci parti olarak çıkmasından epey
önce yazıldıkları için bu makaleler,
SYRIZA’nın birkaç sene içinde nasıl da art arda gelen küçüklü büyüklü
ama her defasında büyük ‘seçim zaferleriyle’ nihayet birinci parti olduğunu
net olarak ortaya koyuyor. Ama esas
ortaya konulan SYRIZA’nın Avrupa
neoliberalizminin otoritesine karşı Yunanistan’dan doğan ve kısa sürede bütün Avrupa’nın neoliberal dönüşümünü ve yönetişim stratejilerini ters yüz
edecek bir imkân olduğu gerçeği. SY-
RIZA yanı başımızda böyle bir imkân
olarak ışıldıyor ve ürettiği çağrışımlarla bizim de önümüze yeni görevler ve
yeni perpektifler koyuyor.
Güncel Avrupa’yı ya da daha çok
Horvat ve Žižek’in altbaşlığıyla ‘Avrupa Birliği
ve Onun Hoşnutsuzlukları’nı ve
bu
hoşnutsuzluklar
ortamında
SYRIZA
imkânını
anlamaya
çalışmak
bizi başlı
başına bir
(karşılıklı)
hoşnutsuzluk
atmosferinden
ibaret Türkiye’de
doğrudan HDP’nin ve
(onun Gezi ile duygusal ve
fiziksel buluşma ve iletişiminin) oluşturduğu imkânı düşünmeye savuruyor.
İşte tam da bu aşamada Horvac ve
Žižek’i okurken ben de ‘kaçınılmaz
şans’ diye bir kavram ürettim. Her
kavram üretimi sevindiricidir. Ama
yeni kavramların özellikle kritik dönemlerde faydası iki katına çıkar.
Evet, ben HDP’yi ‘kaçınılmaz şans’
olarak tanımlıyorum. Ya da ‘kaçınılmaz seçenek’. Buradaki ‘kaçınılmaz’ın anlamı o
an ne hissettiğinize,
iradi istencinizin
derecesine bağlı
olarak değişir.
Deter minist
bir harekete
de işaret edebilir, iradeyi
göreve çağırıyor, öneriyor, tavsiyede
bulunuyor da
olabilir. Sevinç
ya da (olası, müstakbel) bir hayıflanma
da tınlıyor olabilir bu ‘kaçınılmaz’ nitelemesinde.
Bugün iki güçlü rüzgâr, biri Rojava’dan, diğeri Yunanistan’dan eserek
Türkiye’yi etkiliyor. Etkiliyor olmalı.
Rüzgâr ferahlatıcı bir metafordur. Bu
hoşnutsuzluk ortamında bu metaforik
ABONELİK KARTI
1 Yıl Yurtiçi 60
Adı Soyadı :
ANADOLU YAKASINDA
GÖRÜNÜR OLMAK iÇiN
ilan Reklam ve Rezervasyon
hattı için bizi arayınız
T: 0216 457
46 46
F: 0216 457 13 12
e-mail: [email protected]
Adresi
:
e-mail
:
Tel-GSM :
Abonelik bedelini banka hesabına yatırdıktan sonra bilgileri lütfen
aşağıda belirtilen posta adresine veya e-mail e gönderiniz.
HALKIN NABZI
Bağlarbaşı Mahallesi 2. İlkokul Cad. No:39
Cihangir İş Mrk. Kat:2 D:7 Maltepe/İstanbul/Türkiye
T:+90 216 457 46 46 F:+90 216 457 13 12
[email protected]
www.maltepeninnabzi.com
AKBANK Maltepe Şubesi
TL HESABI: Şube Kodu: 00 29 Hesap No:0189926
IBAN:TR35000460002 9888000189926
ferahlamanın keyfini çıkarmakla yetinmeyip kendimizi bu rüzgârlara açalım.
Bu yeni durum bir zamanlar Heidegger’in Avrupa’yı sıkışmış bulduğu cendereden çok farklıdır. Türkiye metal
bir kerpetenle sıkılmıyor, sadece iki su
serpici meltemin arasında kaldı. Evet,
bu ferah türbülans, bu oksijen başımızı
döndürüyor. Ama bu, her gün kendi
kurumsal siyasi ödevlerimizi sarsılmadan yerine getirmekten daha iyi. Çok
daha iyi.
Bugün yola çıkmaz, bu iki rüzgârın zorladığı yelkenlimizle açılmak
yerine reel politikanın güvenli ve
kasvetli limanlarında bağlı kalırsak,
tarih bir kez daha Türkiye Sosyalist
Hareketi’ne ‘kaçınılmaz şans’ sunmayabilir.
HDP barajı aşacak. Ancak Kürt
Hareketi kendi ‘kaçınılmaz şans’ından
hiç kaçınmadığı (ve kaçırmadığı) için
her durumda kazanır. Önemli olan
şimdi HDP ile Türkiye’ye sunulan bu
‘kaçınılmaz seçeneği’ seçmek.
Türkiye Sosyalist Hareketi ve demokrasi güçleri böylesi bir tarihsel sorumlulukla karşı karşıya bugün.
Kaçınılmazdan kaçınmamak yani.
Halkın Nabzı
Gazetesi
Süreli Yayın
AHİS Reklam Organizasyon
Prodüksiyon San. Tic. Ltd. Şti.
Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel
Yayın Yönetmeni (sorumlu)
İSHAK KARAKAŞ
Editör: Ahmet TULGAR
Grafik Mizanpaj
Hukuk Danışmanı
Erdal BEKTAŞ
Av. Uğur KARAKAŞ
Grafiker
Danışma Kurulu
Hakan YILDIRIM
Spor Servisi
Fırat COŞKUN
Kültür Sanat
Bedros DAĞLIYAN
Avusturya Temsilcisi
Erdal BOYOĞLU
Viyana Temsilcisi
Emine BAŞKÖY
Fehim IŞIK
Samet MENGÜÇ
Fuat TOKAT
Yer: Bağlarbaşı Mh. 2. İlkokul
Cd. No: 39 Cihangir İş Merk.
Kat 2 D:7 Maltepe - İstanbul
Tel: 0216 457 46 46
Fax: 0216 457 13 12
[email protected]
Baskı: GÜN MATBAA Beşyol
Mah. Akasya Sk No 23/A
Sefaköy-Küçükçekmece - İST.
Tel: +90 212 426 63 00
4 HABER
2015
11 Şubat
Çarşamba
“Mahalle Buluşmaları” yeniden start aldı
M
altepe Belediye Başkanı
Ali Kılıç, söz verdiği gibi
ilk mahalle toplantılarından yaklaşık 3 ay sonra halkla tekrar
bir araya geldi. Altayçeşme mahallesi
sakinleriyle başlayan “mahalle toplantıları”nda bin 100 civarında gelen
sorunlardan 950 kadarını çözdüklerini
ifade eden Başkan Kılıç, “Kentsel dönüşüm konusunda büyük beklentiler
içine girip de binam çok katlı olsun
anlayışından vazgeçin. Müteahhitlerin karşısında bizlerin boynunu büktürmeyin. Siz, bize yardımcı olun ki
bizler de sizler için yaşanacak alanlar
yaratalım” dedi.
Kentsel dönüşümden gürültüye…
Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, 3
aylık bir aradan sonra tekrar başlayan
“mahalle toplantıları” kapsamında Altayçeşme mahallesi sakinleriyle, Maltepe Belediyesi’nin Ana Hizmet Binası’nda bir araya geldi. Sabahın erken
saatlerinde gerçekleşen ve oldukça yoğun bir ilginin gösterildiği buluşmada,
Maltepe Belediyesi Başkan Yardımcıları, birim müdürleri ve Altayçeşme
Mahalle Muhtarı Arzu Toker de hazır
bulundu. Toplantıda, kentsel dönüşüm, altyapı, imar, çevre düzenlemesi
ve park, ses kirliliği ve gürültü sorunları ile pazar yeri ve pazarcılarla ilgili
sorunlar konuşuldu.
“Bin 100 sorunun 950’sini çözdük”
Toplantıda bir konuşma yaparak belediyenin yapmış olduğu bazı hizmetler-
den bahseden Başkan Ali Kılıç, “Uzun
bir aradan sonra tekrar bir aradayız.
Söz verdiğimiz gibi 3 ayda bir sizlerle buluşacağımızı belirtmiştik. Sizlerle
birlikte yapmış olduğumuz toplantılardan çok etkilendiğimizi, beslendiğimizi söylemiştim. Toplamda geçmiş
dönem mahallelerde yapmış olduğumuz toplantılarda bizlere iletilen bin
100 civarında sorundan, 950’sine çözüm bulduk. Diğer sorunları da neden
çözemediğimizi ilgililerine anlattık.
Yine hiç kimsenin yapamadığı bir şeyi
gerçekleştirerek, Maltepe’de yan yana
değil birlikte yürümek iradesinde olduğumuzu belirtip, belediye başkan
adayları ve siyasi partilerimizin temsilcileriyle bir araya geldik” dedi.
“İnançlar konusunda hassasız”
İnanç hizmetleri noktasında Ramazan’da, Muharrem’de ve Noel ayında
yapılan çalışmalar ile sağlık alanındaki hizmetler hakkında da vatandaşlara bilgi veren Ali Kılıç, şöyle konuştu:
“İnançlar konusunda çok hassasım,
kimsenin inancını sorgulamaya hakkımız yok. Bu şiardan yola çıkarak nasıl
Ramazan ayında vatandaşlarımız bayramlarını yapıp 4 gün tatile çıkabiliyorlarsa, Hristiyan vatandaşlarımız da
tatile çıkmalı dedik ve onların kutsal
saydığı 25 Aralık gününü, yani Noel
gününü tatil ilan ettik. Belediyeden 5
arkadaşımız bu izni kullandı, memnun
olduk. Yine Maltepe Meydanı’nda
sevgi, barış ve dostluk adına bir Noel
ağacı diktik. Alevi kardeşlerimiz için
Maltepe’de sağlık
çalışmaları hız kesmiyor
2
de Muharrem ayının son günü olan
Aşure Günü’nü tatil ilan ettik ve cemevlerini ilçemizde ibadethane olarak
ilk kabul eden belediye olduk. Bunu şu
açıdan gururla söylüyorum ki, daha
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde cemevleri ibadethane olarak kabul
edilmeden, bizler kararı çıkartmıştık.
Ermenek’teki acılı vatandaşlarımızı unutmayarak, muhtarlarımızın da
desteğiyle onlara yardım gönderdik.
Uyuşturucu ve mahalle konaklarıyla
ilgili çalışmalarımız devam ediyor.”
Vatandaşlara iki uyarı
Konuşmadan sonra soru-cevap bölümünde halkın sorunlarını tek tek
dinleyip not alan Kılıç, vatandaşların
sorularını anında cevaplayıp vatandaşları iki noktada uyararak, “Belediye
olarak dünyanın en güzel hizmetlerini
014’te 42 bin 247 kişiye
poliklinik hizmeti verildi
Maltepe Belediyesi Sağlık
İşleri Müdürlüğü tarafından
2014 yılında Maltepe’de, 42
bin 247 kişiye ücretsiz poliklinik hizmeti verilirken, 3 bin
978 kişiye de ücretsiz evlilik
testi yapıldı.
“Daha sağlıklı, daha mutlu
Maltepe” sloganıyla hizmet
veren Maltepe Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü, 2014 yılında da çalışmalarına hız kesmeden devam etti. 6 uzman,
6 pratisyen doktor, 2 diş doktoru, 1 psikolog, 1 sosyolog,
19 sağlık personeli ve 19 idari
personel ile Maltepelilere üc-
yapsak, hatta altından çöp konteyneri
koysak da bunlara siz sahip çıkmadığınız sürece hiçbir fayda göremeyeceğiz.
Yan yana değil birlikte yaşama kültürüne alışmamız lazım. Pazar sorununu
ancak böyle çözebiliriz. Kentsel dönüşüm konusunda büyük beklentiler
içine girip de binam çok katlı olsun
anlayışından vazgeçin. Müteahhitlerin
karşısında bizlerin boynunu büktürmeyin. Siz bize yardımcı olun ki, bizler
de sizler için yaşanacak alanlar yaratalım. Bizim bu aşamada üçlü bir çözüm
önerimiz var. Evleriniz KİPTAŞ ya da
TOKİ ile yapabilirsiniz ya da kendi
müteahhitinizi bulur ona yaptırırsınız.
Üçüncü yol olarak da belediyemiz bir
inşaat şirketi kurdu, buna başvurursunuz. Sizler de biraz taşın altına elini
koyarsanız, adınıza biz kredi alır ve
evinizi yaparız” diye konuştu.
retsiz poliklinik hizmeti veriliyor. Geçtiğimiz yıl poliklinikte
27 bin 533 kişi muayene edilirken, günlük 100 çekim kapasiteli radyoloji servisi, 5819
kişiye röntgen hizmeti verdi. 4
bin 767 kişiye enjeksiyon, pansuman ve tansiyon müdahalesi yapıldı. 3 bin 978 kişiye de
ücretsiz evlilik testi gerçekleştirildi. Poliklinikte ayrıca, göğüs,
göz, genel cerrahi ve dahiliye
alanlarında uzman doktorlar
tarafından 14 bin 714 hastaya
ücretsiz sağlık hizmeti verildi.
Evde sağlık hizmeti
Evde sağlık hizmeti kapsamında, iki bin haneye ka-
pasiteli tele destek hizmeti,
bin 704 kişiye acil ambulans hizmeti verilirken, 8
bin 307 hasta ambulansla
nakil edildi. 65 yaş üstü 13
bin 99 kişiye evde bakım
hizmeti kapsamında ulaşılırken, 149 kişiye sosyolog,
psikolog, diyetisyen eşliğinde tıbbi danışmanlık hizmeti sunuldu.
Sağlık İşleri Müdürlüğü
tarafından ayrıca 2014 yılında, 5 bin 350 ilkokul öğrencisine hijyen eğitimi, 2
bin 810 ilköğretim öğrencisine ergenlik ve şiddet eğitimi verilirken, 528 çocuk
sünnet edildi.
YORUM 5
2015
11 Şubat
Çarşamba
Siyasette egemene
benzemek…
FEHİM IŞIK
Maltepe
atık yağ
toplamada
İstanbul
ikincisi
S
iyaset Türkiye’de, pazarlamacılıkla eş anlamlı kullanıldı. Birileri hep başkalarını pazarlamak
üzere siyaset yaptı. Seçmeni pazarladı,
ihale pazarladı, ülkeyi pazarladı, yeri
geldi en yakınını hatta kendisini bile
pazarladı, siyasetçi.
Bu yüzdendir ki bu ülke insanı siyaseti
hep kötü bilir, siyasetçiye güvenmez.
Peki kötü mü, siyaset?
Ezilenlerin safında yapılan siyaset
kötü değildi. Ezilenlerin safındaki siyaset inançlı, ahlaklı, dürüst, samimiydi.
Hep öyle gördük.
Peki, şimdi de böyle mi?
Meğer ezilenler de ne kötü yaparmış siyaseti!
Bir partiyi beğenmezsin.
Bir kişinin görüşlerini doğru bulmazsın.
Amenna!
Peki, beğenmediğin partinin, görüşlerini beğenmediğin kişinin karşısında
yürüteceğin siyaset o başkalarını pazarlamak üzere siyaset yapan, seçmeni
pazarlayan, ihale pazarlayan, ülkeyi
pazarlayan, yeri geldiğinde en yakınını
hatta kendisini bile pazarlayan siyasetçi gibi mi olmalı?
Hep belaltı mı vurmalısın?
Hep hakaret mi etmelisin?
Hep kendini tek doğru, karşıdakini
külliyen yanlış mı görmelisin?
Bilmez misin, herkesin kendi doğrusu var?
Boykot yaparsın, HDP’yi beğenmezsin, hakkındır!
Elbet kendin gibi düşüneceksin,
kendin gibi davranacaksın.
İyi de, sen nasıl bu hakka sahip isen
bir başkası da sandık başına gitme, istediğine oy verme, HDP’yi beğenme,
olumlu bulma hakkına sahip.
Ne o belaltı vuruşlar, hakaretler,
sandığa gitmeyi, HDP’de siyaset yapmayı ihanet göstermeler...
Hadi bunu bir yana bırakalım. Bu,
devede kulak nasılsa...
Bağımsız Kürdistanı savunursun.
Eli kulağında, ilan edildi edilecek diye
beklersin.
Güzel, üstelik savunduğun hak sana
ana sütü gibi helaldir de.
Kimin haddine; “Sen bunu savunma
hakkına sahip değilsin,” desin sana?
İyi de, statü bir tek bağımsızlık değil
ki!..
Federasyon var, sosyalist federasyonu savunan var, konfederasyon var,
özerklik var, demokratik özerklik var...
Var da var...
Yani şimdi bağımsızlığı savunanlar
kahraman, diğerleri işbirlikçi ve hain
mi?
Rojava ile ilgili şu ilginç, bir türlü
anlayamadığım karşıtlığa hiç mi hiç
girmek istemiyorum.
IŞİD alçakça saldırırken bile kanton
ilan etmenin buna neden olduğunu
söyleyen, bunun üzerinden hala Rojava’daki siyasi iradeye verip veriştirenler var.
El insaf.
Ya hu hırsızın hiç mi suçu yok...
Şimdi diyeceksiniz ki Güney içinde
benzer şeyleri tersinden söyleyenler
var.
Sözüm onlara da...
Sözüm, işi gücü bırakıp kendi ayağına vuran herkese...
Kabul edelim; eğer dert Kürdün
hali pür melalinden yola çıkarak onun
özgürleşmesini, kendi toprağında kendisini yönetmesini istemek ise daha bir
dikkat edilecek.
Yoksa aman ha!
Başkalarını pazarlamak üzere siyaset yapan, seçmeni pazarlayan, ihale
pazarlayan, ülkeyi pazarlayan, yeri
geldiğinde en yakınını hatta kendisini
bile pazarlayan siyasetçilerle arada ramak kaldı...
Bırakın da o siyasete tav olunacaksa
hiç olmaz ise Kürtler özgür olduktan
sonra tav olunsun...
Şimdiden tav olunmasın.
Daha zaman var, acele etmeyin.
Egemen siyasetle şimdilik de olsa
arada bir fark kalsın...
M
altepe Belediyesi, 9 ton
atık yağ toplayarak, atık
yağ toplamada İstanbul ikincisi
oldu. Atık yağdan elde edilen gelirle de engellilere akülü sandalye
alındı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
ile Türkiye Çevre Koruma Vakfı’nın (TÜÇEV) başlatmış olduğu ve Maltepe Belediyesi Çevre
Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’nün, Maltepelilerin de desteğiyle sürdürdüğü “Temiz Çevre
Engelsiz Hayat Projesi” meyvelerini vermeye başladı. Maltepeli
vatandaşların büyük duyarlılığı
ile gerçekleştirilen ve 9 ton atık
yağ toplanmasıyla sonuçlanan
projede kapsamında, okul, camii,
muhtarlık ve toplu konut siteleri
başta olmak üzere ilçedeki yaklaşık 170 noktaya yeşil bidonlar
bırakıldı.
Engellilere akülü sandalye alındı
170 noktadan elde edilen 9 ton
atık yağ ile TÜÇEV’in verilerine göre, belediyeler arasında
İstanbul ikincisi olan Maltepe
Belediyesi, bu atıklardan sağladığı gelirlerle engelli vatandaşların
başta akülü sandalye olmak üzere
birçok ihtiyacını da giderdi.
6 YORUM
2015
11 Şubat
Çarşamba
AKP’de çatlak: Fidan krizi
ÖNDER BİROL BIYIK
M
İT Müsteşarı Hakan Fidan’ın milletvekili adayı
olmak için görevinden istifa etmesi, AKP çatısında yeni bir
yarılmanın habercisi oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Sır küpüm” dediği
Fidan’ın, kendi bilgisi dışında istifa
etmesinin yarattığı hayal kırıklığını ve
öfkeyi gizlemiyor. “Doğru bulmuyorum. Sorumluluk Başbakanındır. Bir
takım vaatlerde bulunmuş olabilirler,”
diyor.
Ankara siyasetini biraz bilenlerin bu
sözlerin arkasındaki derin krizi görmemesi imkânsız.
Erdoğan’ın en güvendiği bürokrat,
hem de ondan habersiz başbakanla
görüşüyor, başrolünü oynadığı çözüm
sürecinin ve ‘paralel devlet’le mücadelenin böylesine kritik bir aşamasında
görevinden istifa ediyor. Buna karşılık
cumhurbaşkanı ‘bir takım vaatler’den
bahsediyor
Aslına bakarsınız Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki çatallaşmanın ipuçlarını daha önce de görmüştük. Anımsanırsa, Davutoğlu yolsuzluk kamburunu
daha fazla sırtında taşımak istemeyerek
4 bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi
yönünde eğilim gösterirken; ucunun
nereye varacağını, kime dokunacağını
kestiremediği bir Yüce Divan macerasını Erdoğan engellemişti.
Yine Kobanê’den IŞİD’in çıkarılmasına cumhurbaşkanı Erdoğan dudak bükerken, Davutoğlu ‘Tüm Kobanêlileri alnından öpecek’ kadar coşa
gelmişti.
Ancak son ‘Fidan krizi’ önceki ayrılıkları gölgede bırakacak kadar büyük
bir çatlak ve seçim sathına girdiğimiz
şu günlerde başka sorunların da habercisi gibi gözüküyor.
Mesela milletvekili aday listelerini
başbakan mı belirleyecek, cumhurbaşkanı mı?
Birkaç hafta önce kulislerde listeleri Erdoğan’ın belirleyeceği, Davutoğlu’na ise kontenjan ayıracağı yönünde
bilgiler dolaşıyordu. Son Hakan Fidan
olayından sonra Erdoğan’ın aday belirlemelerinde daha da inisiyatif alarak işi baştan sıkı tutmak isteyeceğini
kestirmek güç değil. Bu da Davutoğlu bunu. Özal’ın Akbulut ve Mesut Yılmutlu etmeyecek elbette…
maz’la, Demirel’in Çiller’le yaşadığı
Davutoğlu’nun politikada ‘sadakat gerilimleri anımsayalım.
siyaseti’yle var olmak isteÖte yandan Cumhurbaşmediğini geçmişteki örkanı, Latin Amerika yol‘Fidan
neklerinden biliyoruz.
culuğu sırasında gazekrizi’
önceki
Mesela onu siyasetecilere, bu seçimleri
ayrılıkları gölgede
te kazandıran eski
‘Başkanlık sistemi ve
bırakacak kadar büyük yeni anayasanın recumhurbaşkanı
Abdullah Gül’dü.
ferandumu’ olarak
bir çatlak ve seçim
Ancak o yoluna
gördüğünü açıklısathına girdiğimiz
Erdoğan’la devam
yor. Erdoğan, cumşu günlerde başka
etti. Şimdi ise Erdohurbaşkanı olduktan
sorunların da
ğan’dan habersiz üstesonra Ak Saray’ın
lik Erdoğan’ın en güveninşası da dâhil bütün
habercisi
diği bürokrat olan eski MİT
adımlarını başkanlık sisMüsteşarıyla, seçim sonrasına yöteminin alt yapısını oluşturmak
nelik hesaplar yapıyor.
üzere attı. Seçimlerin ardından yaBu gerilimin arkasında çok daha ya- pılacak bir anayasa değişikliği ile artık
pısal bir sorun var aslında. Putin-Med- bunu resmileştirerek yeni bir döneme
vedev modeli tutmuyor Türkiye’de. geçmek istiyor. AKP, en az 330 milCumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan letvekili çıkarması halinde anayasa
her lider emanetçi bir başbakan bı- değişikliğini referanduma götürebilerakmak istiyor yerine. Ancak bu, bir cek. Ancak kamuoyu anketleri AKP
süre sonra cumhurbaşkanı ile başba- seçmeninin dahi önemli bir kısmının
kan arasında gerilimlere yol açıyor başkanlık sistemine istekli olmadığını
ve bu iktidar partisini çaptan düşürü- gösteriyor.
yor. ANAP’da da, DYP’de de gördük
Yani bu kez Erdoğan’ın referandum
sandığından istediğini çıkarması zor…
Bu yüzden işi referanduma gerek kalmaksızın mecliste bitirmek istiyor. Bunun için de ‘nitelikle çoğunluk’ denilen
367 milletvekiline ihtiyaç var. Erdoğan’ın “400 milletvekili…” açıklaması
bununla ilgili… Günün politik dengelerinde her ikisi de zor gözüküyor.
Diyelim, işler Erdoğan’ın hesaplarına uygun gitti ve Türkiye başkanlık
sistemine geçti; bu durumda Davutoğlu’nun siyasi geleceği ne olacak?
Örneğin, Erdoğan son yaşanan kırgınlıkları unutup Davutoğlu’na başkan yardımcılığı görevi teklif eder
mi? Ya da AKP seçimlerde aradığı
sayıya ulaşamayıp başkanlık sistemine geçilmezse, sorumsuz bir cumhurbaşkanının başbakanı by pas ederek fiili başkan gibi davranmasına,
sorumlu bir başbakan nereye kadar
suskun kalabilir? Seçimlerde istediğini alamamış bir Erdoğan bugünkü
kadar güçlü olup hükümete her istediğini yaptırabilir mi?
Bütün bunlar yakın gelecekte AKP
çatlağını büyütecek fay hatları. Göreceğiz.
HABER 7
2015
11 Şubat
Çarşamba
Türk ve Alman belediye başkanlarından
İslamofobi ve ırkçılığa karşı ortak tavır
İ
stanbul Maltepe’de bir araya gelen Türk ve Alman yerel yöneticiler, hazırladıkları ortak bildiri
ile İslamofobi ve ırkçılığa karşı birlikte
hareket etme kararı aldı.
Türk ve Alman belediye başkanları,
Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın
ev sahipliğinde, Fransa’da yaşanan
“Charlie Hebdo” dergisine yapılan
saldırı sonrası hızla yükselen İslamofobi ve ırkçılık hareketi PEGİDA’ya karşı
ortak tavır almak ve işbirliğini geliştirmek üzere, Maltepe’de düzenlenen panelde bir araya geldi. Başkanlar panel
sonrası ortak bir bildiri yayınladı. Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Yerel
yönetimlerden hareket ederek halkların ve inançların kardeşliği adına, insanların el ele birlikte yaşayabileceği,
bütün insanların kucaklanabileceği bir
yaşam mümkün. Unutmayın ki küçük
küçük adımlar büyük hedeflere dönüşür” dedi.
İki gün süren panele, Münih Anakent Belediyesi eski başkanı Christian
Ude, Federal Almanya Parlamentosu
Yeşiller eski Milletvekili Memet Kılıç, CHP Genel Başkan Yardımcıları
Veli Ağbaba ve Ercan Karakaş, CHP
İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve
İhsan Özkes, CHP Parti Meclisi Üyesi Ali Özcan, Adalar Belediye Başkanı
Atilla Aytaç, Kadıköy Belediye Başkan
Yardımcısı Mustafa Günalp, Ataşehir
Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin
Hışman, Erlangen Belediye Başkanı
Susanne Lender-Cassens, Altona Belediye Başkanı Liane Melzer, Münih
Anakent Belediyesi Meclis eski Üyesi
Edith von Welser Ude, Erlangen Kardeş Şehir Derneği Başkanı Michael
Greissel, İstanbul Kültür Üniversitesi
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yunus
Emre, Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel
Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr.
Faruk Şen ve Kırklareli Kaynarca Belediye Başkanı Serdar Türker katıldı.
“Bütün insanlığı kucaklamalıyız”
Panelin kapanış oturumunda bir konuşma yapan Maltepe Belediye Başkanı
Ali Kılıç, “Müslümanlardan oluşan ancak İslamiyet’e kesinlikle darbe vuran
El Kaide, IŞİD gibi oluşumların kabul
edilemez tutumları, PEGİDA gibi ha-
reketlerin de palazlanmasına katkı sunuyor. İnanç açısından Müslümanları,
milliyetçilik açısından Avrupa›da yaşayan yabancıları hedef tahtasına oturtan
PEGİDA karşısında neler yapabileceğimizi, bu panelde Avrupalı dostlarımızla
ele aldık. Fransa’nın başkenti Paris’te
gerçekleştirilen Charlie Hebdo baskını,
Fransızları olduğu kadar bizleri de son
derece üzmüştür. Nerede ve hangi gerekçeyle olursa olsun, hiçbir şekilde kabul
edilemeyecek olan terör, Charlie Hebdo
baskını ile çirkin yüzünü bir kez daha
göstermiştir. Avrupa ülkelerinde İslam
ve Türkiye kökenliler başta olmak üzere,
yabancılara karşı zayıflamaya yüz tutan
önyargılar, komşumuz Suriye’de ortaya
çıkan IŞİD ve Charlie Hebdo baskını
ile yeniden kök salmaya başlamıştır. Ancak sevindirici bir durum ise, sağduyu
sahibi Avrupalı dostlarımızın varlığıdır.
Avrupa’da baş gösteren ve İslam ülkeleri
başta olmak üzere, bütün insanlığı çok
yakından ilgilendiren gelişmeler karşısında neler yapılabileceğini masaya yatırdığımız bir adım attık. Biliyorsunuz,
Almanya’da başlayan bir PEGİDA hareketi var. İslamofobiyi kullanarak yola
çıkan ve bavuluna ırkçılığı da yerleştiren
PEGİDA, ortaya çıktığı ülke sınırlarını
aşarak yelpazesini tehlikeli bir şekilde
genişletti. Yerel yönetimlerden hareket
ederek halkların ve inançların kardeşliği
adına, insanların el ele birlikte yaşayabileceği, bütün insanların kucaklanabileceği bir yaşam mümkün” diye konuştu.
“Ne islamofobi, ne pegida”
Kılıç, konuşmasının devamında, ortak
bir bildiriye imza attıklarını açıklayarak,
bildiriyi kamuoyuna açıkladı. Bildiride
özetle, “Avrupa’da İslami çalışmaları baz
alarak faaliyette bulunan kimi kuruluşlar
ve yine İslam adına yola çıktığını ileri
süren El Kaide’nin, IŞİD’in Müslümanlıkla herhangi bir bağının bulunmadığı,
inançlı Müslümanların bu gibi oluşumlara pirim vermediği, Nazi dönemini
yaşayan Almanya Avrupa’ya ırkçı hareketlerin kesinlikle artı değer katmayacağı
sonucundan yola çıkarak, İslamofobinin
önüne geçebilmek, Müslümanlığın terör
odağı olmadığını anlatabilmek, bulunduğu ülkelerin ekonomisini canlı tutma
yolunda büyük emekler veren yabancıların artık o ülkelerin bireyleri olduğunu
kabul ettirebilmek için; sağduyu sahibi
dostlarımızın desteğiyle bazı Avrupa
kentlerinde ve Türkiye’de konularında uzman kişilerin katılacağı konferans
ve panel düzenleme, broşür ve kitapçık
çalışmalarıyla bilgilendirme kararı aldığımızı kamuoyuna açıklıyoruz” denildi.
Ude: “bir arada yaşamak istiyoruz”
Kılıç’tan sonra söz alan Münih Anakent Belediyesi eski başkanı Christian
Ude ise, “Paris’te yaşanan bu üzücü ve
kınadığımız saldırılardan sonra birden
bir sarsıldık, çok korktuk. Çünkü Avrupa’da İslam dünyasında buna onay
veren gösterilerin olduğunu esefle
karşıladık. Gerçekten İslam dünyası
diğer dünyalardaki gibi Almanya’daki
İslamofobi gibi hareketler başlayınca
şok olduk. Her iki yanlış tepkiye karşı koymamız gerekir. Asla ama asla bu
tür topluluklarla teröre destek veren
insanlarla bir arada olmamalıyız. Biz,
belediyeler olarak kentlerde barışçıl
açıdan, hangi din, ülke ve ırktan olursa olsun huzurlu olarak bir arada yaşa-
mak istiyoruz” dedi.
“Ortak tavır almalıyız”
Federal Almanya Parlamentosu Yeşiller eski Milletvekili Memet Kılıç
da, birlikteliğin ve ortak tavrın önemine dikkat çekerek şöyle konuştu:
“İslam’ı paravan olarak kullanmak
isteyen örgütleri bilirsiniz. Şehirlerimizde oluşan bu çoğulcu yapıyı
belediyeler için olumlu yapılandırmak çok önemlidir. Irk, cinsiyet
gibi nedenlerle bireyin ayrımcılığa
maruz kalmasını engellemeliyiz.
Tüm insanların eşitlikçi yaklaşmasını istiyoruz. Sosyal problemlerin,
dini ve ırksal problemler gibi gösterilmesine karşıyız. İslamofobiye ve İslam karşıtlığına karşı mücadele vermek istiyoruz. Paris’te
gerçekleşen korkunç saldırılar ve
ölçüsüz tepkilere, hem terör sempatizan ve destekçilerine, hem de
göçmen karşıtı hareketlere ortak
tavır almaktayız. Bütün ülkelerde Hristiyan-Müslüman çalışma
grubu kurmak istiyoruz. Bu gruplar, Hamburg, Münih ve Erlangen
kentlerinde olduğu gibi oluşmalı”
Ekim ayında panel
Öte yandan Erlangen Belediye Başkanı Susanne Lender-Cassens ve Altona Belediye Başkanı Liane Melzer,
konuşmalarında karşılıklı diyalogun ve
birlikte yaşamanın önemine dikkat çekerek, Ekim ayında daha geniş bir katılımla Maltepe’de gerçekleştirilecek,
Avrupa’dan ve Türkiye’den yaklaşık
100 belediyenin katılacağı panele katılacaklarını açıkladılar.
8 HABER
2015
11 Şubat
Çarşamba
AKP karanlığına karşı tek ses
A
levi Örgütleri ve Eğitim Sen’in
çağrıcılığını yaptığı Laik, Bilimsel Anadilinde Eğitim ve
Demokratik Yaşam Mitingi’nde Kadıköy’e akın eden on binler, AKP hükümetinin ‘gerici, tek tipçi ve mezhepçi
eğitim politikasına dur’ dedi. Birleşik
Haziran Hareketi, HDK, HDP, CHP
Milletvekilleri, DİSK, KESK, TMMOB, TTB temsilcileri, Halkevleri,
Beşiktaş’ın taraftar grupları Çarşı ve
Halkın Takımı, Fenerbahçe taraftar
grubu SolAçık ve demokratik kitle örgütlerinin tek yürek olduğu mitingde
Cumhurbaşkanı Erdoğan yuhalanarak, “karanlığa teslim olmayacağız”
mesajı verildi. Gezi direnişinde hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın Babası
Sami Elvan ile Ali İsmail Korkmaz’ın
Babası Şahap Korkmaz’ın ön saflarda
yerini aldığı dev mitingde on binler,
AKP’nin dayattığı karanlık ve gericiliğe teslim olmayacaklarını vurguladı.
Numune Hastanesi’nden ve Söğütlüçeşme’den iki koldan yapılan
yürüyüşlerle Kadıköy İskele Meydanı’na akın eden on binler, AKP’nin
gerici politikalarına geçit vermeyeceklerini ifade ettiler. “Zorunlu
din dersi kaldırılsın”, “Gün gelecek
devran dönecek AKP halka hesap
verecek” sloganları atan on binler,
“Laik, demokratik, anadilde eğitim”
talebiyle 13 Şubat’ta boykota katılacaklarını yinelediler. Açıklamaların
ardından Agire Jiyan, Tolga Sağ ve
Erdal Erzincan türküleri eşliğinde on
binler hayal çekti.
Dinselleşme en çok eğitimde
Kürsüden konuşan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Fevzi Gümüş, laik, demokratik ve anadilde
eğitim talebiyle toplandıklarını hatırlattı. Gümüş, bu dinselleşmenin
yoğunluklu olarak kendini eğitim
alanında gösterdiğini kaydetti. Zorunlu din dersi dayatmasıyla, türbanın ilkokula kadar indirmesiyle,
sahte eğitim şuralarında karma eğitimi tartışmalarıyla AKP’nin eğitimi
tek tip toplum yaratmanın, dindar ve
kindar nesil yetiştirmenin en güçlü
aygıtlarından biri haline getirdiğini
vurgulayan Gümüş, bu eğitim sistemiyle Aleviliği yok etmek, Alevi
çocuklarına uluslararası mahkemelerin kararına aykırı olarak Sünniliği
benimsetmeyi hedeflediğine işaret
etti. Ancak yüz yıllardır katliamlara
maruz kalan Alevilerin bu faşizme
boyun eğmeyeceğini hatırlatan Gümüş, “Nasıl ki yüz yıllardır asimilasyona ve zulme teslim olmadık, AKP
karanlığına da teslim olmayacağız.
Biz, fıtratında Muaviyelik bulunan
bir iktidardan özgürlük, demokrasi,
adalet gelmeyeceğini biliyoruz” dedi.
Karaca: Laik eğitimden ödün yok!
Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran
Karaca, “Bunlar iktidara geldiği günden bu yana sanki meydan boşmuş
gibi adım adım eğitimi gericileştirmeye çalıştılar” dedi. Karaca, “Laik ve
bilimsel eğitimden asla vazgeçmeyeceğiz. 13 Şubat’ta bilimsel eğitime sahip
n
a
d
r
a
l
j
a
r
a
b
i
k
a
d
'
l
u
b
n
İsta
!
r
e
b
a
h
i
l
müjde
çıkmak için tüm öğrencileri, öğretmenleri boykota ve iş bırakmaya davet
ediyoruz. Laik eğitimi teslim etmiyoruz. Toplumu sizin siyasetinize malzeme yaptırmayacağız” diye konuştu.
Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Rıza Eroğlu, Alevi geleneğindeki
“Birimiz kırkımız kırkımız birimizdir”
şiarını hatırlatarak, zorunlu din dersinin ne İslam’da ne de çağdaş yaşamda
yerinin olmadığını vurguladı.
Çorum’dan Roboski’ye eşit yurttaşlık
Alevi Örgütleri ve Eğitim Sen adına
İ
stanbul'a su sağlayan barajların doluluk oranı, yüzde
90,21'e yükseldi.
İstanbul Su ve Kanalizasyon
İdaresi (İSKİ) verilerinden derlenen bilgiye göre, kente su sağlayan
ve toplam 863 milyon 770 bin metreküp su tutma kapasitesine sahip
barajlardaki mevcut su hacmi yağışlarla artışını sürdürüyor. Barajlardaki su miktarı, geçen yıl Şubat
ayında yüzde 31,81 iken, bugün itibarıyla yüzde 90,21 olarak ölçüldü. Barajlardaki su miktarı, Mart’ta
32,19, Nisan’da 32,52, Mayıs’ta
28,57, Haziran’da 25,32, Temmuz’da 21,33, Ağustos’ta 17,23,
ortak açıklamayı Alevi Bektaşi Federasyonu Başkan Yardımcısı Baki
Düzgün okudu. Türkiye’de siyasi iktidarın tek dil ve tek inanç anlayışı
üzerinden toplumu düzenlemek istediğini belirtti. Düzgün, “Laik eğitim,
bilimsel ve anadilde eğitimi” gerektiriyor. Çorum’dan Roboski’ye bizleri
katletmek isteyenler her zaman tetikte olmuştur. Bizler, bu ülkede yaşayan herkes için eşit yurttaşlık talep
ediyoruz” diyerek 13 Şubat’ta boykotta gideceklerini hatırlattı. Zeynep Kuray
Eylül’de 19,05, Ekim’de 27,62, Kasım’da 39,47, Aralık’ta 53,02,
Ocak’ta 86,24 oldu. Şubat aylarına bakıldığında son
10 yılın en iyi 4. rakamı yakalanırken, 9 Şubat tarihleri dikkate
alındığında barajların doluluk oranı 2012’de 74,53, 2013’te 79,15,
2014’te 31,81 şeklinde gerçekleşmişti. 10 barajdan 8’i yüzde 90’ın üzerinde dolu Kente su sağlayan Kazandere
Barajı’nda yüzde 100›lük doluluk
oranına ulaşılırken, sadece Sazlıdere ve Büyükçekmece barajlarında
oran yüzde 90’ın altında kaldı. YORUM 9
2015
11 Şubat
Çarşamba
Anadolu’nun ve direnişin
sesi hece
Ş
iirde mısralardaki hece sayısının
eşit olmasına dayanan ölçüye hece
ölçüsü denir. Türkçenin yapısına
uygundur. Hecelerin sayısı parmakla
sayıldığı için “parmak ölçüsü” adıyla
da bilinir. Türkçe'de heceler uzunluk
kısalık bakımından hemen hemen aynı
değerdedir. Bu yapısal özellik şiirde
hece ölçüsünün kolayca kullanılmasına
imkân verir. Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ü Lügat-it Türk eserindeki şiirler de
hece ölçüsüyle yazılmışlardır. Türklerin
İslamiyet’i kabulünden sonra divan edebiyatı ve aruz ölçüsünün yaygınlaşması
hece ölçüsünün yalnızca tekke ve âşık
edebiyatına özgü bir ölçü olmasına yol
açtı. Hece ölçüsü kalıbı, dizelerdeki hecelerin sayısı belirler. Her dizesinde 11
hece bulunan bir şiirin kalıbı “11'li hece
ölçüsü” olarak gösterilir. Bir hecenin
belli bölümlere ayrılmasına “durgulanma”, bu bölümlerin okuma sırasında
hafifçe durularak vurgulanan yerlerine
de “durak” denir. Kalıplar 2'liden başlayarak 20'lilere kadar çıkar. Az heceli,
yani 2'liden 6'lıya kadar kalıplar tekerleme, atasözü, bilmece gibi ürünlerin
şiirsel parçalarında uyum öğesi olarak
yer alır. Bu tür kısa kalıpların durakları
dizenin sonundadır.
Hece ölçüsünde durakların önemi
büyüktür. Bir kalıp en az 2, en çok 5
duraklı olabilir. Bir durakta bulunan
hece sayısı ise 1 ile 10 arasında değişir.
Hece kalıpları duraklar ve duraklardaki hece sayıları bakımından bölümlenir. Bu kalıplar içinde en çok kullanılanlar 7'li, 8'li, 11'li ve 14'lü olanlardır.
7'li ölçü daha çok mani türünde kullanılmıştır. 8'li kalıp semai, varsağı,
destan ve türkülerin ölçüsüdür. 11'li
ölçü ise başta koşma ve destan olmak
üzere âşık ve tekke edebiyatı şiirlerinde kullanılmıştır. 14'lü hece ölçüsüne
ise daha çok tekke şiiri ve çağdaş Türk
şiirinde rastlanır.
Şiir ses ve söyleyiş sanatıdır. Söyleyiş
derken özgünlük demek istiyoruz. Yani
iyi şair ele aldığı bir temayı herkesten
farklı, kendine has bir üslupla ifade etmelidir. Ses sanatıdır derken şiirdeki
müzikaliteyi, başka deyişle ahengi kastediyoruz. Şiirde ahenk öğeleri; ölçü
(aruz, hece), kafiye, redif, aliterasyon,
asonans ve kelime tekrarlarıdır.
Peki, ölçüsüz ve kafiyesiz şiir yazıla-
maz mı? Elbette ki yazılır ve yazılmıştır
da. Birinci Yeniler (Orhan Veli, Melih
Cevdet ve Oktay Rıfat) ve bu akımdan
etkilenen bazı şairler böyle şiirler yazdılar. Fakat bu şairlerin en beğenilen
şiirleri ahenk öğelerinden yararlanarak
yazdıkları şiirler olmuştur.
Ahenk öğeleri kötü bir şiirin kusurlarını kapatır, yazılan bir metnin şiire
benzemesini sağlar. Ahenk öğelerini
kullanmadan iyi şiir yazmak, ustalık ve
deha gerektirir. Onun için hece şiirleri
müzikle ahenkli bir beraberlik kurar,
onun için halk şairleri âşıkları sazıyla,
sözüyle bütünleşir… Yaşım itibarı ile
sokaklarda destan, şiir ve manilerin
okunarak sayfa sayfa satıldığı zamanları gördüm. Halkın şiire ozana sahip
çıktığı zamanlardı. Ozanlar şiirleriyle
direnirken, halklar da direniyordu…
Şimdi ise şiir halktan kopuk bir dil
oluşturdu diyebilirim. O yüzdendir şiirdeki bu sıkıntı…
Hece ölçüsünde üç kalıp vardır. Yedili, sekizli ve on birli hece kalıpları. Bir
de yedinin iki katı olan on dörtlü hece
ölçüsüyle şiir yazanlar çıkmıştır. Usta
şairlerde durak hatası çok azdır. On birli hece ölçüsü 6+5 veya 4+4+3 duraklı
olur. Böyle derken 11'li hece ölçüsüyle
yazılmış bir şiirin her dizesi 6+5 duraklı
olmalıdır demek istemiyorum. Aynı şiirin herhangi bir dizesi 4+4+3 duraklı
olabilir, diğer dize 6+5 duraklı olabilir.
Burada iş okuyucuya düşmektedir. Usta
bir şiir okuyucusu dizeye bakar bakmaz hangi durakla yazıldığını sezmeli
ve gerekli yerde durak yaparak şiirdeki
ahengi dinleyiciye iletebilmelidir. Yunus
Emre’nin, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan
Abdal’ın, Kul Himmet’in, Dadaloğlu’nun, Âşık Mahsuni, Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş şiirlerinin halkın diline
düşmesi, unutulmaması hep ahenkten
ötürüdür…
Uyak (Kafiye), mısra sonlarındaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve
görevleri farklı kelimelerin, eklerin benzerliğine denir. Şiirde mısra sonlarındaki ses benzerlikleri “kafiye” (uyak) olarak
adlandırılmaktadır. Kafiyeyi oluşturan
eklerin ya da kelimelerin, yazılışları ve
okunuşları aynı, anlamları ve görevleri
farklı olmalıdır. Dize sonlarındaki söylenişleri aynı fakat anlamları farklı sözlerin oluşturduğu uyak türüne “cinaslı
uyak” denir. Sesteş sözcüklerle cinaslı
uyak yapılır. Sesteş olmayan ama okunduğunda kulağa aynı gelen sözlerle de
cinaslı uyak yapılır. “Kuzusu–kuzu su”
gibi…
Anadolu’da halk söylenen özlü sözlerde, atasözlerinde dahi kafiyeyi kullanmıştır. Bir Hasan Amcamız vardı her
sözünde kafiyeyle süslenmiş kinayeler
bulunurdu. Konuşmasını hep kafiyeli
atasözleriyle süslerdi. Neden diye sorduğumuzda “Hafiye’den vazgeçerim de
Kafiye'den vazgeçmem” derdi. Diziliş
yönünden kafiye derken kafiyeli dizelerin sıralanış biçimini kastediyoruz. Halk
ve Divan edebiyatlarında düz ve çapraz
dizilişten başka mani tipi dediğimiz kafiye dizilişi de mevcuttur. Servet-i Fünun
döneminde batıdan alınan sone nazım
şekliyle birlikte şiirimizde sarma diziliş
de görülür.
Düz diziliş kafiyeli dizelerin alt alta
olmasıdır. Buna mesnevi tarzı da diyoruz.
Çapraz diziliş genellikle Halk edebiyatında ve şiirlerin ilk dörtlüklerinde
görülür. Bu dizilişte dörtlüklerin sadece
2. ve 4. dizeleri kafiyeli olabilir. Mesela
yine Âşık Veysel’den aldığım aşağıdaki
dörtlük böyledir.
Güzelliğin on Par’etmez,
Şu bendeki aşk olmasa,
Eğlenecek yer bulaman,
Gönlümdeki köşk olmasa.
Mani tipi dediğimiz dizilişte ise 1. , 2.
ve 4. dizeler kendi arasında kafiyelidir,
3. dize serbesttir. Dizilişe adı verilen manilerden bir örnek:
Bahçelerde saz olur,
Gül açılır yaz olur,
Ben yârime gül demem,
Gülün ömrü az olur.
Heceyi ben de denedim ve çok sevdim dostlar… Aslında daha önceleri de
şiire ilk başladığım zamanlarda halk şiiri
ve destanlardan etkilenerek hece denemelerim olmuştu. Ancak daha sonraları
modern şiirin ve ikinci yeninin etkisiyle
serbest şiire yöneldim. Geçenlerde Âşık
Armani’nin (Agop Yıldız) dizeleriyle
tanışınca ona ve Âşık Pervane’ye bir
karşılık babında hece şiiri yazdım. Duraklı ve uyaklı hece şiirini doğrusu ben
çok sevdim. Kendimi Anadolu’ya daha
yakın hissettim. Hrant’ın dediği gibi ‘su
çatlağını buldu’ yani…
Hakka
giderim
İki ozanın da cevabın aldım
Gözümle tartıp yüreğime koydum
Her iki cananı baş tacım kıldım
Ruhsatımı alır hakka giderim
Atamdan öğrendim sevgi saygıyı
Yurdumda duymadım hiç bir kaygıyı
Zulmü hiç bilmeden koyma yargıyı
Ruhsatımı alır hakka giderim
Kalmamış ağacım kalmamış bağım
Uzakta harabe yurdum ocağım
Aşk ile ararım ben insan otağım
Ruhsatımı alır hakka giderim
Bu topraklar kimin var mı sahibi
Gönülden çalışan alır nasibi
Bu ülke hepimizin yoktur nakibi
Ruhsatımı alır hakka giderim
Geçmişi bilmeyen nasıl tartışsın
Bırakın bayrağı emek yarışsın
Kul hakkına haram neden karışsın
Ruhsatımı alır hakka giderim
Sizden yola çıkar sizde dururum
Size bakarken de beni bulurum
İlimle irfanla Sakıp olurum
Ruhsatımı alır hakka giderim
Doğudan sürüldüm batıya geldim
Çamurdan süzülüp ummana geldim
İncili bırakıp devrime geldim
Ruhsatımı alır hakka giderim
Armani’den aldım bütün hüneri
Pervaneye saldım güzel haberi
Barış gelecekmiş yakın günleri
Ruhsatımı alır hakka giderim
Bedros Dağlıyan’ım şiir yazarım
Özüm Ermeni’dir dergâh ararım
Meydanlara çıkar hesap sorarım
Ruhsatımı alır hakka giderim
BEDROS DAĞLIYAN
10 YORUM
2015
11 Şubat
Çarşamba
CHP Sendromu
ve yüzleşme
H
er insanın ve her toplumun
bir geçmişi vardır; bunun
yanında bir de geçmişle bir
ilişkisi. Geçmişi görmezden gelme tutumları devam ettikçe, geçmişin bugün
üzerimizdeki etkisinin artması, yani
bugün ki gibi, korkulan ve kaçılan geçmişin bir ürünü haline gelmeside doğal olmaktadır. Biz geçmişi unuttukça,
geçmiş yakamızı bırakmıyor; biz onu
önemsiz gördükce, o giderek içimizdekileri daha çok götürüyor ve zalim
oluyor.
Geçmişin belli dönemlerine ve ya
geçmişteki olaylara dair hatırlatma
hafızasını yitirmek, geçmişin gün ışığına çıkışını gölgelemektir. Sermayenin
partisi CHP’nin geçmişi ile yüzleşilmediği sürece, uysal hizmetkâr muamelesi ile toplumu sömürmeye devam
edecektir. CHP’nin varlığı ağır insan
haklarının yoğun olarak yaşandığı tek
şef diktatörlüğünde 1921-1938, ikinci
şeflik de 1938-1946 sürecinde komünistlere ve muhaliflere karşı uyguladığı baskılar, acılar hatırlama kütürüne
sahip olduğumuzda ancak anlaşılabilinir. Kapitalizmin emrinde eşitsiz ve
adaletsiz ağır insanlık suçlarıyla, ağır
insan hakları ihlallerinden oluşan kabarık suç dosyalarıyla emekçi halklara
yaptığı haksızlıkları ortaya çıkartarak,
unutturma kültürüyle yüzleşmeliyiz.
CHP, parti programı ile hiçbir zaman emekten yana bir parti olmadı,
olamaz. Kuruluşundan itibaren egemenlerin partisiydi bugün de egemenlerin partisi olmaya devam ediyor.
Özel seçmeliler, parti içinde Milletvekili ve Belediye Başkanı ve Yönetici olma sırasını bekliyorlar. CHP’nin
kurduğu Cumhuriyet; demokratik ve
laik olmayan bir Cumhuriyet olarak
devam ediyor.
Düzene karşı mücadele, sadece
AKP’ye karşı olmak mı?
AKP karşıtlılığı; halklara özgürlük
diyen devrimcilere polisi saldırtan ve
halklar yok, halk var diyen bir parti ile yüzleşmeyenler emek sermaye
söylemleri adına ne kadar samimi
olabilir? Maraş katliamı olduğu anda
CHP‘li İç İşleri Bakanı İrfan Özaydın-
lı ''Maraş katliamını yapanlar solcular''
diyen, dünyanın en vahşi katliamını
solcuların üzerine yıkan bir CHP’li
değil miydi? Yıllarca Maraş katliam
dosyasını saklayan ve ancak ölümünde açıklanmasını isteyen bir Başbakan
CHP’li değil miydi.
AKP karşıtlığı; Mustafa Kemal’in
askerleriyiz diyen bir parti ile ittifak
yapmak, kürdlere ve alevilere yapılan
zulümün ve vahşetin inkarı değil midir?
Sadece AKP karşıtlığı yapmak;
2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
AKP’nin adayı olarak ismi geçen Ekmeleddin’i kendi adayı olarak açıklayan ve o kişi için “tıpış tıpış oy vereceksiniz“ diyen parti sermaye ittifaklı gidince bütün kötülükler bitecek mi?
olduğu için Ekmeleddin’i tıpış tıpış AKP’nin gitmesi demek, emekçilerin
aday yaptı. Sadece AKP üzerinden insanca yaşayabileceği bir yaşamın
politika yapmak, emek sermaye çeliş- gelmesi midir?
kisini inkar etmektir.
Sadece AKP karşıtlığı politika yapAKP karşıtlığı; CHP’ye komünist mak; baskıyı, zulmü inkar etmektir.
diyen, Ecevit’e faşist diyen Türkeş’in Ezen ezilen, sömüren sömürülen sınıf
partisi MHP, CHP ile yan yana geldi. çelişkisini inkar etmektir.
Onlarca CHP İl Başkanını, İlçe BaşBir algı kirlenmesi yaratıldı. Sanki
kanını, İstanbul Milletvekilini ülkücü tüm hırsızlıklar AKP döneminde yakurşunlara kurban veren CHP idi, şandı ya da yaşanıyor. Tüm katliamlar
ama bugün can ciğer sarmaş dolaş.
ve baskılar sanki sadece AKP iktidarı
Sadece AKP karşıtlığı; sol
ile başladı ve devam ediyor. Sososyalist kurumları, partirun Kapitalizm. Kapitaleri CHP’ye yamamak
lizm her dönem kendine
Sadece AKP
Kürd özgürlük mücabir iktidar kuruyor.
karşıtlığı politika
delesinin can bedeli
Hatırlama kültürüyapmak; baskıyı,
emeğine haksızlık
müzle bir yüzleşezulümü
inkar
etmektir.
değil mi?
lim; çok eski değil,
Düzen içi poCHP genel BaşaEzen ezilen, sömüren
litika kaygan bir
kanı
Deniz Baykal
sömürülen sınıf
zemindir. Ama bu
parti başkanı iken,
çelişkisini inkar
kayganlık üzerinden
Mustafa Sarıgül için
etmektir
düzen içi partiler ara''hırsız, yalancı, dosında taraf olmak isteyenlandırıcı vb'' diye bangır
ler sınıf mücadelesinden bahbangır bağırmadı mı? Peki ne
sedebilir mi?
oldu, Mustafa Sarıgül CHP İstanSadece AKP karşıtı olmak; bir parti bul Belediye Başkan adayı olmadı
düşünün ki, geçmişi ile yüzleşmeyecek mı? Bugün AKP’ye hırsız diyenler,
ve geçmişi ile gurur duyacak, yapılan CHP‘nin hırsız adayına tıpış tıpış oykatliamlardan özür dilemeyecek bir larını vermediler mi? Kapitalist sistem
partiden kim ne bekleyebilir? Şim- işte böyle bir şey. Sistem partilerin de
di bütün kötülükleri AKP'ye havale hırsızların yalancıların dolandırıcıların
edenler, ya peki geçmişin kötülüklerini ipliği pazara çıkmasına rağmen, hiçbir
yapan kimlerdi? Acaba emek serma- şey olmamış gibi oy istemeye devam
ye çelişkisi AKP ile mi başladı? AKP ediyorlar! Bu Kısa hatırlatma ile so-
rular ve sorunlarla nasıl hesaplaşıldığı
değil, neden hasaplaşılmadığı sorusuna yanıt gerekecektir. Öncelikle bunu
ihtiyaç haline getirmek gerekiyor.
Kapitalistler için sorun sömürüdür.
Kapitalistler nezdinde CHP'nin halka
dönük yüzü neyse, AKP’nin yüzü de
odur.
Yüzleşme ve hesaplaşma emekçilerin yararına olmadıkça, sınıf mücadelesine verilecek cevap karışık ve çarpaşık olmaya devam eder.
Sermaye’nin inkar ve unutturma
kültürü sorgulanmadıkça, sistemin
olumsuzluklarını yaratan-yaşatan zihniyetin biri gider, diğeri gelir. Bu çark
da böyle gider. Emekten yana olanlar yan yana gelemeyi başarmadıkça,
önemli siyasal tıkanmalar, derin toplumsal sarsıntılar ve ağır siyasal bunalımlar devam eder.
Tarih yüzleşmedir ve başkaldırarak
sorgulanır. Geçmişi hatırlamak ve hatırlatmak emekçilerin görevidir.
Marks, “Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı” adlı eserinde sınıfı şöyle tanımlar: “...üretim sürecinde aynı rolü oynayan ortak ekonomik
çıkarları olan, sınıf ideolojisi yardımıyla sınıf dayanışması gerçekleştiren kişilerin toplamına sınıf denir”.
Beklentileri gerçekci tutmaya dikkat
etmek yüzleşmektir.
Hatırlamanın ve yüzleşmenin sonucu 7 Haziran’da HDP her yönüyle
barajı aşacaktır.
YORUM 11
2015
11 Şubat
Çarşamba
HDP ve güç birliği
İSHAK KARAKAŞ
K
ürt Özgürlük Hareketi, başından beri bir emekçi, işçi
ve köylü hareketi olageldi,
Kürt toplumunu feodalizmden sıyırıp
halklaştırdıkça da sol ideolojik söylem
ve pratiklerinden vazgeçmedi, yeniledi,
geliştirdi.
Aslına bakarsanız, modern Kürt siyaseti öncesinde de sol ile yürüdü. 60’lı
yıllar ve 70’ler, TİP zamanında oloduğu gibi yine Sol Kürt siyasi akımlarının gelişimine tanıklık eder. Kürt Halk
Önderi Abdullah Öcalan, kendisinin
ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin bu niteliğini hep gündemde tuttu, her tarihi manifestosunda Türkiye Sosyalist
Hareketi’nin öncü isimlerine selamını
gönderdi. Yani Kürt halkı ile Türkiyeli
devrimcilerin, sosyalistlerin yol arkadaşlığı yeni bir şey değil, köklü ve uzun
soluklu bir ilişki.
Elbette Kürt Özgürlük Hareketi çizgisindeki siyasi parti ve kurumlar kitle
partileri olmaları hasebiyle ve milyonlarca insanın sorumluluğunu taşıdıkları
için radikal demokrasi doğrultusunda
bütün toplumsal kesimlere ve yönelimlere çatıları altında eşit ve özgür ifade
hakkı tanıdı, sosyalistlerle birlikte Meclis’e taşıdı. Bu kesimlerin siyasi temsiliyetinin önünü açtı. Ama sosyalist partiler ve örgütlerle gerek seçimlerde, gerek
parlamento çalışmalarında, gerekse eylem alanlarında sistematik ve ilkeli güç
birlikleri yapmaya da öncelik tanıdı.
HDP, bugün Kürtler’in bu toplumsal ittifak ve güç birliği zeminini
çok daha genişletmiştir. HDK yapısında kongre tipi örgütlenmesiyle kucakladığı ve ülkenin bütün ezilenlerine ulaşan spektrumunu, HDP içinde
parti yapısına kavuşturmuş ve giderek yaygınlaştırmaktadır. Partinin
‘Türkiyelileşme’ olarak adlandırdığı
hedefi geçen yıl özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde olgunlaş-
her Pazar 21.00'de
mış, hatta tamamlanmıştır.
HDP, şimdi bu doğrultuda 2015
Haziran seçimi öncesinde bu ittifakı
geliştirmek için yine tarihsel bir çalışma başlattı. Kürt Halk Önderi’nin ‘en
geniş temsiliyet’ olarak nitelediği ve
KCK yetkililerinin de çağrıda bulunduğu sosyalist partilerle oluşacak bir seçim işbirliği bu köklü yol arkadaşlığının
yeni aşaması olacaktır.
Elbette Kürt halkının ulusal kazanımları HDP’nin en önemli iki meselesinden biridir. HDP, Kobanê Direnişi
esnasında olduğu gibi her zaman Kürt
ulusal perspektifini koruyacaktır. Zaten yine bu doğrultuda seçim öncesi
Kürdistani parti ve kurumlarla da müzakerelerini sürdürmektedir. Bu yolda
önemli mesafeler katediliyor.
Diğer taraftan Kürt Özgürlük Hareketi’nin çizgisindeki parlamenterler ve aynı gruptaki sosyalist milletvekilleri TBMM’de her zaman Kürt
halkının meseleleri kadar emekçi ve
ezilenlerin sorunlarını da gündeme
getirdi. Bugün Meclis tutanaklarına
bakıldığında Meclis’te sol değerleri
kimin temsil ettiği, kimlerin hangi
soru önergelerini verdiği görülecektir. HDP de emek meselesini her zaman en önemli iki meselesinden biri
olarak tanımlıyor.
HDP’nin yapıcı yaklaşımı sosyalist
partilere bugün tarihsel bir sorumluluk
yüklemektedir. Darbe anayasasının seçim barajını yıkma mücadelesinde sosyalistler HDP’nin yanında yer almalı,
parlamento grubuna dahil olmak için
çalışmalıdır. Bu yönde müzakereler yapıldığını, müzakerelerin iyiye gittiğini
biliyorum.
Bugün milletvekili adaylığı için değil, güçbirliği için çalışma zamanıdır.
Sakin ve kararlı olma zamanı.
Umarım, yakında iyi haberler alırız.
Türkiye halkları bunu bekliyor.
Pazartesi günleri saat 16.00'da
SOYLESI
12 SÖYLEŞİ
2015
11 Şubat
Çarşamba
Alper Taş
 Bu yoğun gündeminizde bizi
kabul ettiğiniz için çok teşekkür
ederim Alper Başkan. Şu sıralar yoğun bir görüşme ve eylem
trafiği içindesiniz. 2015 seçimlerinin adaylıkları açıklanırken
sizin de isminiz çok sık geçiyor.
Birleşik Haziran Hareketi içindeki yeriniz açısından da, ÖDP
Eşbaşkanı olarak da söyleyecekleriniz merak ediliyor.
Rica ederim. Ben de size teşekkür
ederim.
 Alper Taş şu anda HDP’nin
de CHP’nin de aday listesinde
görmek istediği bir isim. Tercihinizi ne belirleyecek?
Şİmdi şöyle bir şey: Benim milletvekilliği meselem değil söz konusu olan.
Türkiye büyük bir karanlığın içerisinde. İslami faşizme doğur sürükleniyor.
AKP, bütün özgürlük alanlarımızı, ya-
şam alanlarımızı daraltıyor. İşte yarın
(10 Şubat, Salı) Meclis’e gelecek olan
İç Güvenlik Paketi (yine ertelendi) zaten bir savaş paketi, bir olağanüstü hal
rejimi paketi. Kürt sorununda da sorunu zamana yayarak, sürüncemede
bırakarak bir tür çözümsüzlüğe doğru taşıyor. Eğitimde kendi zihniyetine uygun yeni bir nesil yaratmak için
kimseye aldırmadan yukarıdan aşağı
kendi mezhepçi zihniyetini egemen
kılmaya çalışıyor. Türkiye’nin baroları
gibi, mühendis odaları birliği gibi 12
Eylül rejiminin bile özerkliğine dokunmadığı bir demokratik örgütü, yarı
özerk, kamu niteliğindeki bir örgütün
özerkliğini bütünüyle ortadan kaldırarak kendisine bağlı bir kurum haline
getirip sömürünün, sınırsız yağmanın,
sınırsız sömürünün, sınırsız talanın
önüne geçmeye çalışan, bu konuda
çeşitli davalar açan, idareye yönelik
davalar açan TMMOB’un bu yetkisini
İshak Karakaş
de elinden alan torba yasa gibi, bunun
örnekleri çoğaltılabilir.
 Evet.
Yani AKP ülkeyi boğuyor, nefes alamaz bir noktaya getiriyor. Buna karşı
yapılması gereken geniş bir siyasal zemini AKP’nin bu rejiminin karşısına
dikmek. Burada en çok sıkıntılı olan,
derdi olan kesimleri AKP’nin karşısına
bir siyasal merkez oluşturmaya çağırmak, bir siyasi sorumluluğa çağırmak
hepimizin görevi oluyor. Çünkü ne
tek başına CHP ne tek başına HDP,
AKP’nin bu saldırılarını göğüsleyebilme konusunda yeterli olamıyor.
 CHP, böyle bir zeminde buluşrur mu?
Hele hele CHP mevcut haliyle, izlediği siyasi çizgi itibarıyle aslında şu ana
dek AKP’nin değirmenine de bir tür
su taşıyor. Niye su taşıyor? Yani poli-
tika eksenini onun paradigmasının dışına çıkarmıyor, onun değerlerinin dışına çıkarmıyor. Yani memlekette sağ
egemen deyip sağ çizgiye yanaşarak,
sağ adaylarla AKP gibi bir zihniyeti
yenebileceğini düşünüyor.
 Evet. Çok iyi tarif ettiniz.
Bunun en somut örneğini cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya koydu,
Ekmelettin İhsanoğlu seçeneğiyle gördük. AKP’liler bile Ekmelettin İhsanoğlu’nun adaylığını kendilerinin bir
ideolojik zaferi olarak gördüler. Niye?
Çünkü o paradigma içerisinde düşünülen bir insan. Soldan, sol bir programla, Kürtleri de kapsayan, hepimizi
kapsayan bir aday tercihi yapmadı,
yeni bir Türkiye programı ile AKP’nin
paradigması içerisinde, AKP’nin değer sistemiyle ele alınabilecek bir
adayla AKP’yi yenebileceğini düşündü ve birinci turda cumhurbaşkanlığı
SOYLESI 13
SÖYLEŞİ
2015
11 Şubat
Çarşamba
“CHP, AKP’nin
değirmenine su taşıyor”
2015 Haziran seçimlerinin heyecanı ülkeyi
hızla sarmaya başladı. Özellikle HDP’nin
seçimlere bu kez parti amblemiyle katılıyor
olması ve yüzde 10 seçim barajını yıkma
kararlılığı göstermesi seçimlere ayrı bir
anlam kattı. HDP’nin kararını açıklamasının
ardından gerek HDP gerek KCK yetkilileri
ÖDP ve BHH’deki diğer sol partilere işbirliği
Recep Tayyip Erdoğan’a teslim edildi.
 CHP’nin sağa açılma politikası boşa mı çıktı? Oysa hâlâ bu
çizgiyi sürdürüyor CHP.
Eh, tabii. İki seçimde de gördük.
Hem 30 Mart seçimlerinde hem 10
Ağustos seçimlerinde gördük ki buradan yol alınmaz. Yani sağa dönerek
yol alınmaz, sola ve Kürt Hareketi’ne
dönerek, onlarla beraber yeni bir
program yaparak, yeni bir Türkiye
programı yaparak, özgürlükçü, eşitlikçi bir cumhuriyet programı yaparak
şu anki mevcut halinden çıkıp, mevcut
anlayışını değiştirip, sola ve Kürt Hareketi’ne dönüp, demokratik taleplerine sahip çıkıp onlarla beraber Türkiye’yi yeniden kurma iradesini ortaya
koyan bir CHP bu süreçte anahtar bir
rol oynayabilir.
 Peki, CHP bu işlevi yerine
getirebilir mi?
Eğer böyle bir yönelim içerisine girebilirse. Niye? Çünkü Cumhuriyeti
kuran bir parti CHP ve bu cumhuriyet artık yenildi. CHP’nin kurduğu
Cumhuriyet yok artık. AKP iktidarı,
AKP, yeni bir rejim kurdu, yeni bir
cumhuriyet kurdu. Cumhuriyet Halk
Partisi, Cumhuriyet’i kimlerle kurdu,
bütün halklarla ve özellikle Kürtler’le
kurdu. Pekala, Kürtler inkar edildi. Ne
oldu? Büyük savaşlar yaşandı, büyük
bedeller ödendi. Şimdi 21. yüzyıldayız, 2015’teyiz, bu AKP’nin eskimiş
rejiminin karşısına yeni bir rejim, eşitlikçi, özgürlükçü bir rejim kurmak lazım. Kimle kuracak bunu? Elbette ki
Kürtler’le beraber kuracak, Kürtlerle
yeni bir mutabakat da yaparak kuracak. Bütün ezilenlerle beraber kuracak. Bunu şunun için söylüyoruz. CHP
bir sosyal demokrat parti, biz bunun
farkındayız. Biz sosyalist bir partiyiz.
çağrısında bulundu ve ittifak görüşmeleri
başlattı. ÖDP Eş Genelbaşkanı Alper Taş’tan
gerek parti içindeki görevi, gerek medyada
ve toplumdaki popülaritesi, gerekse Kürt
halkı ile sempati ilişkisi nedeniyle bu işbirliği
görüşmelerinde çok sık bahsediliyor. Alper
Taş ile buluşup HDP ve sol sosyalist grupların
işbirliği imkanlarını konuştum:
Şimdi doğal olarak sosyal demokrat
partiler sosyalist partiler önünde engeldir. Çünkü sosyal demokrasi sosyalizmin önüne çekilmiş, sosyal devletin
ürünü olan bir akım olarak ortaya çıkmıştır. Ama bugün Türkiye’de sosyalist
devrimin güncelliğini konuşmuyoruz,
tartışmıyoruz, bu İslami faşizme doğru
sürüklenen Türkiye’den söz ediyorsak
ve sağın egemen olduğu bir Türkiye’den söz ediyorsak, doğal olarak sosyal demokratlardan sosyalistlere, Kürt
Hareketi’ne, bütün kesimlerin ortak
bir programında, eşitlikçi, özgürlükçü
programında yan yana gelebilmeleri
ve yan yana gelişlerini hem sokakta
ortaya koymaları hem de 2015 Haziranında yapılacak seçim sandığına
beraber taşıyabilmeleri bu açıdan oldukça önemli. Şimdi bu yapılabilir mi?
Gerçekleşir mi? CHP, böyle bir köklü,
devrimci hamle yapabilir mi? Zor gözüküyor.
 Hayır, sosyal demokrat bir
parti. Sosyal demokrat bir partinin amasız, lakinsiz, fakatsız insan haklarına, evrensel değerlere sahip çıkması gerekmez mi?
Tabii, tabii, tabii, yani bu temel değerlere, eşitlik ve özgürlük değerlerinin
en temel taleplerine sahip çıktığı noktada zaten her şey bir noktaya gelecek.
Yani Türkiye’deki bu sağ gidişe karşı
bir sol zemin oluşturabileceğiz hep
beraber Kürtler, sosyalistler, neyse,
sosyal demokratlar. Biz bu ihtiyacın altını çiziyoruz. Biz bunu dillendiriyoruz
ÖDP olarak. Bunun önemli olduğunu.
 Bu mümkün mü?
Gerçekleşir, gerçekleşmezden öte,
gerçekleşebilir istenirse, ama doğru
olan bu. Bugün halka bir heyecan vermek gerekiyor, halka bir umut vermek
gerekiyor. Bak dün (8 Şubat, Pazar)
Alevilerle beraber alandaydık. Kürtler
SOYLESI
14 SÖYLEŞİ
de vardı, Aleviler de vardı, CHP’liler
de vardı, CHP tabanı da vardı, sosyalistler de vardı. Hep beraberdik. Şimdi
miting alanında olan bir şeyi bir eşitlikçi, özgürlükçü program, Haziran’ın
programı, yani Haziran isyanını açığa
çıkartan talepler ne ise, bu talepler
etrafında, bir program etrafında yan
yana gelip AKP rejiminin karşısına
çıkabiliriz. Şimdi bu çıkmadığımızda
ne oluyor maalesef ? Maalesef sonuç
ne oluyor? 10 Ağustos seçimi ve 30
Mart seçimlerinde yaşanan oluyor.
He, HDP’nin görece başarısı ki, HDP
bu seçimlerden başarılı çıktı, hem 30
Mart seçimlerinden başarılı çıktı hem
cumhurbaşkanlığı seçimlerinden başarılı çıktı ama Türkiye’nin bu gidişatını
maalesef değiştirmiyor. Yani HDP biraz daha başarılı olsa bile bu toplamda
Türkiye’nin Kürtlerle Türkler toplamında sola baktığımızda, sol değerlere
baktığımızda bir değişikliğe yol açmıyor.
 Ne olması gerekiyor?
Şimdi biz solda olan, sola yönelen,
Kürt Hareketi’ne yönelen bir CHP’nin
Kürtlerle kucaklaşarak ve bütün ezilenleri kapsayarak bir bütünsel program yapıp bu AKP rejimini aşacağımız
bir zeminde ortaya çıkması karşısında
Türkiye toplumu nefes alacak. Böyle
bir, bu boğulmaktan sıyrılacak, nefes alacak. Şimdi pekala bu sandıkta
bire bir aynı sonucu verir mi vermez
mi diye tartışılıyor, çeşitli tepkilerden
dolayı çeşitli oylar gitmeyebilir. Kürt
2015
11 Şubat
Çarşamba
tarafından da gitmeyebilir, CHP tarafından da gitmeyebilir. Kürt tarafı işte
CHP’yi işte eski rejimin sahibi olarak
görüp bir takım katliamlardan sorumlu olduğu gerekçesiyle oy vermeyebilir.
Veya ulusalcı kesim, CHP’ye ulusalcı nedenlerle oy veren, cumhuriyetin
kurucu partisi diye oy veren, Kürtlerle
ittifakından dolayı oy vermekten imtina edebilecek olan kesimler de oyunu
vermeyebilir. Buradan hareketle oy
sandığa istediğimiz gibi yansımaz diye
endişeler var. Mesele şudur: Mesele,
her şeyden önce sandıkta kazanmak
önemlidir her şeyden önce, bu önemlidir ama her şey sandığa hapsedilemez.
Her şey sandıkta bire bir ölçülmez.
Böyle bir ittifak, böyle bir programla
tarihsel bir blok oluştursun, tarihsel
bir ittifak oluştursun, bu ittifak siyaseten kazanır, yani Türkiye toplumunun
geleceği aydınlanır, umutlanır, insanlar
daha fazla...
 Yani diyorsunuz ki, milletvekili sayısı önemli değil.
Onun ötesinde yani, ben alacağına
da inanıyorum ama alıp alamamasının ötesinde insanlar geleceğe dair
büyük bir iddia ve umut taşır. Şimdi
o zaman böyle bir zemin içerisinde
biz yine milletvekilli olmayalım, gidelim memleketimize, Rize’de böyle bir
tarihsel bloğun, böyle bir tarihsel ittifakın adayı olarak hemşehrilerimize
bu gerçekliği anlatalım. Mesele parlamentoya girme, parlamentoda olma
meselesi değil. Buraya indirgememek
lazım. Bizim yaptığımız çağrı odur. Bu
yüzden bunu önemli görüyoruz, buna
inanıyoruz, bu çağrıyı yapıyoruz, bu
çağrıda tabii ana sorumluluk şeydedir,
CHP’dedir, çünkü Kürt Hareketi’nin
bu konudaki taleplerine olumlu yanıt
vermeyen bir partidir. Bu yanıt vermemenin sonuçlarını şeyde gördük, geçen
seçimlerde gördük, her iki seçimde de
gördük.
 Peki, ÖDP’nin Birleşik Haziran Hareketi kilit bir rol oynadığını söyleyebilir miyiz?
Ya şimdi tabi özellikle Kürt Hareketi açısından baraj altında kalma riski
var, bu riskin aşılması konusunda özellikle Kürt Hareketi’nden HDP’den
arkadaşların en azından bir dayanışma duygusuyla Haziran Hareketi’ne
yaklaşımından anlaşılabiliyor. Bunu
kıymetli de buluyor, bunu değerlendirmek gerekliliğini de düşünüyoruz,
bunu yok sayarak, bunu tartışarak olmaz. Kürt Hareketi’nin, HDP’nin barajı yıkmasının bir çok faydası söz konusu olacak. Yani bir anti-demokratik
baraj yıkılmış olacak. Yüzde 10 seçim
barajı yıkılacak. İkincisi doğal olarak
iç barış açısından önemli olacak ve bir
noktada AKP’nin sayısal gücünü de
bir anlamda zayıflatacak. Doğal olarak
biz HDP’li arkadaşların bu manada
Birleşi Haziran Hareketi’ne atfettikleri
rolü anlatmaya çalışıyoruz, kavratmaya çalışıyoruz, tartışıyoruz ama Birleşik Haziran Hareketi bir seçim için
kurulmuş da bir yapı değil, parti değil,
bir harekettir, doğal olarak seçim için
hiç düşündüğümüz, konuştuğumuz,
tartıştığımız bir olay olmadı, hiçbir
zaman, Birleşik Haziran Hareketi bir
seçim dışı örgütlenme olarak, yani seçimle, sandıkla uğraşmayan, esasen
bu AKP’nin zihniyetine karşı yarın,
öbürsü gün mahallerimize, sokaklarımızda, okullarımızda geliyor saldırılar,
bu IŞİD zihniyetli çetelerin saldırıları
karşısında mahallerimizi, okullarımızı,
işyerlerimizi koruyabilecek bir savunma örgütü olarak görüyoruz, doğal
olarak Birleşik Haziran Hareketi bize
esasen seçim dışında lazım olacak bir
örgütlenmedir.
 Yani Kürtler’in önerdiği öz
savunma birlikleri ya da zamanında Devrimci Yol’un oluşturduğu direniş komiteleri gibi mi?
Evet, özsavunma olarak düşündüğümüz birşey, doğal olarak seçimlerde
test etmek, seçimlerde nasıl söyleyeyim, kırmak filan gibi bir düşüncemiz
yok, o noktada Birleşik Haziran Hareketi’nin elbette bir seçim siyaseti olacak, bunu 13 şubatta yapılacak olan
boykot eyleminden sonra oturup meclislerimizde konuşacağız, bir deklarasyon olacak Birleşik Haziran Hareketi’nin ama Birleşik Haziran Hareketi
daha yeni kurulmuş bir hareket, daha
yeni yeni kendini inşa etmeye çalışan
bir hareket, dostlarımızın da Birleşik
Haziran Hareketi2,nin bu özgünlüğünü bu durumunu görmesi gerekiyor
ve Birleşik Haziran Hareketi’ne dair
beklentilerini buna uygun olarak belirlemeleri gerekiyor.
 Peki, siz şu anda partinizden daha popülersiniz, bunun
nedeni nedir? Alper Taş ismi
partinizden daha çok geçiyor.
Doğal olarak ben bir partinin eşbaşkanıyım ve daha çok televizyonlar,
şunlar bunlar buralara çıkmam, benim fikirleri partimin fikirleridir, ben
bir geleneğin çocuğuyum, yani bir
devrimci hareketin bir parçasıyım, doğal olarak o süreçlerin bir ürünüyüm,
doğal olarak ekranlarda biraz fazla
görünmenin imkanı doğal olarak insanın daha fazla tanınmasına yol açıyor
ama ben siyasette her zaman için daha
çok biz olgusuna inanırım, kolektif bir
anlayışa inanırım, bu noktada şundan
sevinebilirim ancak ne mutlu bana ki
beraber oluşturduğumuz bir partinin
fikirlerini dile getirme konusunda yaptığım sözcülük başarılı gözüküyor, ben
öyle intibalar alıyorum.
SOYLESI 15
SÖYLŞEİ
2015
11 Şubat
Çarşamba
 Evet.
Bu başarı beni mutlu kılıyor, üzerime düşen sorumluluğu yapabilmenin
mutluluğunu yaşıyorum ama partilerimiz ve fikirlerimizden ayrı ve onlardan
bağımsız olarak değerlendirebilecek
ve değerlendirilmesi gereken insanlar
değiliz
 ÖDP’nin HDP ile ittifak
yapmasının etkisi ne olur? Birleşik Haziran Hareketi’ni böler
mi, arkasından sürükler mi?
Şimdi ben az önce de söyledim,
BHH’nin içerisinde örneğin HDK’nın
yapamadığı ve kapsayamadığı çok
önemli dinamikleri biz kapsıyoruz,
özellikle sosyal demokrasi içerisinde
siyaset yapan, CHP’de siyaset yapan
ama CHP’deki siyaseti yeterli bulmayan ve bu siyasetin daha solla, Kürt
Hareketi’nin demokratik talepleriyle
de buluşmasını isteyen çok önemli bir
dinamiği de Birleşik Haziran Hareketi
kapsıyor, doğal olarak içimizde sosyal
demokrat CHP’de milletvekilleri var,
parti meclisi üyesi arkadaşlarımız, var
yurttaşlarımız var, doğal olarak Birleşik Haziran Hareketi bu dinamikleri
de gören bir yerden pozisyon almalı
yani Birleşik Haziran Hareketi’ni kırmamak, dökmemek, çatlatmamak,
bütünlüğünü korumak ama bu bütünlüğü siyaset yaparak korumak tabii,
siyasetsiz kılarak korumak değil yani
bir tutumumuz elbette olacak, ama bu
tutum Birleşik Haziran Hareketi’ni seçim sonrasında bütünlüklü olarak taşıyacak ,siyaseten kırmayacak bir tutum
olmalı diye düşünüyorum.
 HDP ve CHP sizinle mi,
ÖDP’yle mi, Birleşik Haziran
Hareketi’yle mi ittifak yapmak
istiyor?
Şimdi CHP’nin bizle bir görüşmesi
olmadı, onu söyleyeyim. CHP kurumsal olarak ne ÖDP ile görüştü ne de
BHH’le görüştü, sadece Cumhuriyet
Halk Partisi’nin bir yetkilisi, bir genel
başkan yardımcısı, cumhurbaşkanı seçimleri öncesi benle görüştü, karşılıklı
görüştük, burada şöyle bir düşünceleri
olduğunu ifade ettiler, özellikle sosyalist partilerden bazı şahısları , baraj
altında kalan partilerin benim gibi
başkanlarını meclise taşıyalım, milletvekili yapalım, tekrar partilerine
dönmesi doğrultusunda düşüncelerini
ilettiler, bunun dışında gazetelere yansıyan beyaanatlar var ama bizim, en
son Kılıçdaroğlu’yla benim bunun dışında görüşmem oldu, bu görüşme benim talebimle oldu, bizim talebimiz-
le oldu, burada seçimi konuşmadık,
esasen Türkiye’deki siyasi gelişmeleri
konuştuk, seçim gündemine gelmedik,
o yüzden Birleşik Haziran Hareketi’ne ve ÖDP’ye CHP’den doğru 2015
Haziran seçimlerine dönük resmi bir
davetin, resmi bir teklifin yapılmadığını şu ana kadar söyleyebilirim ama
HDP’nin Birleşik Haziran Hareketi’ne değil BHH’nin içindeki partilere
geldi yani bizimle görüştü, Halkın
Türkiye Komünist Partisi’yle görüştü,
Komünist Parti’yle görüştü, Emekçi
Hareket Partisi’yle görüştü, TKP 1920
gibi yapılarla görüştü, ayın 18’inde,
18 Şuabat’ta ikinci bir görüşmeyi iki
eş başkanın da katılacağı görüşmeyi
HDP genel merkezinde 18 Şubat tarihinde yapacağız,görüşeceğiz, biz de
bu arada zaten 13 Şubat boykotundan
sonra seçim meselesini meclislerimizde konuşmaya başlamış olacağız. yani
bir görüşme yapıldı, Figen başkanın ve
Sebahat Tuncel’in katıldığı ilk görüşme yaptık, ikinci görüşmede ise Selahattin Demirtaş da katılacak.
 Herhalde nihai bir görüşme olacak. Elinizi kaldırır mısın
orada Selahattin Başkan’la?
(Gülüyor.) Yani orda bir herhalde
HDP’nin de anlıyoruz, bir an önce
birşeyleri netleştirme gereği çünkü seçim takvimi de kısalıyor bir doğrusunu
söylemek gerekirse, biraz hepimizin
elini çabuk tutup hepimizin eğilimini
berraklaştırmasında fayda var.
 Dünkü (8 Şubat) laiklik mitingi neye işaret ediyordu, sol
bir cephe mümkün mü?
Evet, bunun mümkün olduğunu gösterdi, cephe kavramları çok iddialı kavramlar ama birleşik mücadele zemini zaten dün oldu, CHP’liler vardı, HDP’liler
vardı, bizler vardık, hep beraberdik ve
herkes ne güzel bak burada bir aradasınız, niye seçimde niye seçimde birarada
olamıyorsunuz, herkes bize bunu söyledi, yani Ertuğrul Kürkçü , ben, CHP
milletvekilleri, işte eski il başkanı Oğuz
Can Salıcı böyle birlikte fotoğraf verdik,
ben bunu Twitter’da paylaştım herkes
ne güzel neden bu tabloyu seçimde de
yapmıyorsunuz dedi, yani dünkü bütün
mitingde yurttaşlar aynı şeyi söyledi, bizim de söylediğimiz böyle birşey.
 Peki umutlu musunuz?
Yani umutsuz yaşanmıyor, umudumuz var yani böyle bir zemini kaybetmememiz lazım, böyle bir zemin sandıkta gerçekleşir, gerçekleşmez ama
gerçekleşmesi için uğraşalım, ama
Türkiye toplumuna böyle bir birlikteliği bizim seçim öncesinde ve sonrasında sunmamız lazım. Mesela yarın İç
Güvenlik Paketine ilişkin (Meclise gelişi ertelendi.) HDK’nın BHH’nin birlikteliğiyle sokaktayız. Bunlar önemli
şeyler, mesele sadece sandık meselesi
değil ama umut ediyoruz ki bütün bu
güçler, sosyal demokratlar, HDP içerisinde, radikal demokrat dedikleri için
söylüyorum yanlış anlaşılmasın, bazen
bunu söyledik mi vay HDP’ye böyle
tanımlamalar yapıyorsunuz diyorlar,
HDP kendisini radikal demokrat olarak tanımladığı için söylüyorum, yani
sosyal demokratlar ve radikal demok-
ratlar ve sosyalistlerin ortak bir mücadele cephesi bugünün aktüel Türkiyesi
için önemli. Yani bugünün temel çelişkisi bu. AKP rejiminin yıkılıp özgürlükçü eşitlikçi Türkiye’nin önünün
açılması ve bunun için bundan rahatsız olan emek eksenli dinamiklerin birleşik bir mücadele zemini hazırlaması
önemli. (Gülüyor.) Umutsuz yaşanmıyor. Umudumuz var.
 Son olarak ÖDP’nin Eş Genel Başkanı olarak tabanınıza ve
sol sosyalist kesime söyleyeceğiniz bir şey var mı seçimle ilgili?
İşte birşey demeyeyim, onlarla konuşuyoruz çünkü, zaten tartışma süresi içerisindeyiz, biz onları dinliyoruz,
onlarla bir fikir alışverişi içerisindeyiz,
sağlıklı bir değerlendirme yapmamız
gerekiyor, çünkü çok kritik bir seçim
olacak, enine boyuna iyi değerlendirmeliyiz, çok boyutlu bakmalıyız ve
Türkiye’nin önümüzdeki 5 yılını en
azından belirleyecek bir sürece doğru
girdiğimizin, önemli bir virajda olduğumuzun bilinciyle enine boyuna
tartışalım, memleketin ihtiyaçlarına
bakalım, bu tartışmayı serin kanlı ama
geniş bir boyutlu bir tartışma ama
önemli bir tartışma olarak görelim.
 Biz de size Halkın Nabzı
Gazetesi olarak siyasal yaşamınızda başarılar diliyoruz, her
zaman takipçiniz olacağımızı
söyleyerekten, yolunuz açık olsun diyoruz.
Teşekkür ederim, biz de size gazete
olarak uzun ömürler diliyoruz.
16 YORUM
2015
11 Şubat
Çarşamba
Zihinsel işbirlikçilik
KEREM ÇİFTÇİ
T
arihsel işbirlikçiliğin lanetinden Kürt halkı çok çekti ve
çekmeye de devam ediyor.
Egemenlerinden medet uman ve politikalarına yatan bu yapılar koca bir
devrimi uğraştırıyor, tarihi fırsatların
heba olmasına neden oluyorlar. İçe
harcanan enerjinin sebebi de işte bu.
Düşmanına yaranmak için kardeşinin başını bile kesen "pirço-reber"
kişiliğidir.
Bu kişilik halkına düşman bir tipin
yaratılması süreçlerinden başarıyla
geçirilmiştir. Kültürel asimilasyonun
ürünleridirler. Yazık ki artık bu tipler
ihanetçi bir çizgiye dönüşmüşlerdir.
Politik paranın gücüne tapan bu
sahte Kürtçülük maskeleriyle dolaşan kişilikler “devlete-güce biat-itaat”, özgürlük için mücadele eden,
bedel ödeyen Kürde "ölüm-kurşun-cihat" pratiğiyle hareket ediyor.
Barışı öteleme-çözümsüzlüğü çözüm olarak sunan egemen anlayışı
cesaretlendiren bu bozguncu tescilli
Kürt özgürlük düşmanlarının tebaaları için satamayacakları değer yoktur.
Yeri gelir dindar kesilirler, Kürt-İslam sentezcileri olurlar, yeri gelir man-
dacı fedarasyonculuğu savunurlar. Çıkarlarının yönüne esen her rüzgarın
fırıldağıdırlar. Son süreçte bu guruh
ideolojik bir önleme cephesi kurmuş
durumdalar. Seçimlere gidilirken yeniden ittifaklar temelinde efendilerince
reorganize ediliyorlar bölgede.
Düşmanıyla
"muhafazakarlık"
mutabakatı kuran bu yapılanma Kadın Özgürlüğü'ne cepheden muhalefet ediyor, didiştiriyor, açıktan hedef
gösteriyor.
Türk-Kürt barışının kardeşlik damarı olan sol sosyalist birlikteliğe ateş
püskürürüyorlar, gerici argümanlarla
kafa karışıklığı yaratma seanslarıyla
zaman harcıyorlar.
Kaynağını ideolojik yetmezlik ve
sapmalardan alan dedikodu üretim
merkezleri ne yazık ki bugün tüm
demokratik kurumlarımızı kuşatmışlardır.
Dedikodu-yıpratma-çekiştirme-parçalama-kaçırtma-çelişki
yaratma, gündem saptırma bilinçli
bir şekilde örgütleniyor. Kendilerini
alternatif sunmak için bilinçli bir
tezgah kurulmuş durumda. Hemen
hemen her yurtsever mekanda bu
guruhlar gündem belirliyor. Bu yapılara karşı ideolojik refleks ve mü-
cadele elzemdir. İdeolojik önleme,
karalama merkezlerinin yeni söylem
-eylem ittifakı "Kürt İslam cephesidir" , Sünni Kürt kemeri rolündeler.
Etkili oldukları alanlar ekonomik
nufuz alanlarıdır, yerel siyasetteki boşlukları iyi bilirler ve yerel basında etkilidirler, iyi niyetli basın çevrelerinin bu
iyi niyetini de kullanırlar. Yerelde gündem saptırmalarla sisteme kutsayıcı
methiyeler dizerler, folklorik-futbolik
geyiklere bel bağlarlar. Statü ve statüko çatışmasında her zaman statükoyu
desteklerler. Bu elitist kuşatma kendini çoklu muhatap kılma çabasındadır.
Kendilerine biçilen misyonda budur,
sınıfsal olarak tekabül ettikleri zemin
orta sınıftır. Bu sınıfın belirgin bir özelliği de kaypak ve kindar olmasıdır. En
iyi satıcı Kürt benim der gibiler.
Halk; devletle-yoksullukla -işsizlikle-açlıkla-zülümle mücadele ederken onlar ihaleden ihaleye koşuyor.
Devletin onlara açtıkları gayri ahlaklı kâr kapılarınında palazlanıyorlar.
Dillerindeki kof-edilgen Kürtlük
onları ve amaçlarını perdeleyemiyor,
artık sivil toplumculuk merakları da
dikkatlerden kaçmıyor! Zihinsel işbirlikçilik sömürgeleştirilen kişiliğin
en belirgin özelliğidir.
Kürt sömürge kişiliğinin zemini
ve tarihsel işbirlikçiliği yamandır. Bu
kesimlerde değer yitimi dip yapmış
durumda.
Etraflarında olup bitenlere çıkarı
ölçüsünde bakan bu yapıların gözü
karadır. Düşünme ve sorgulama yönleri hoşgörü-empati içermez. Kendine yabancılaşmış bir kimlik her türlü
çılgınlığa gebedir.
Düşünce ve mücadeleyi içselleştiren direngen yapıların bu unsurlara
ilişkin tepkisi şimdilik içselse bile yakın gelecekte pratik şiddete yönelme
potansiyeli oldukça yüksektir. Son
olaylarda sokağa salınanlar zalimken
olası bir saldırıda kendini mazlum
kılma oyunu senaryoları kurmaktadırlar. Fakat nafile!!
Kesintisiz bir mücadele yürüten özgürlükçü Kürdün bu dimdik duruşu:
düşünce-sorgulama ve eylemden oluşan yeni bir yaşam felsefesi yaratmıştır.
J. Paul Sartre ne de güzel demiş:
"İnsanların özgürlüğü, kendisine
yapılanlara karşı takındığı tavırda
gizlidir.” Ve bu tavrı aktif gösterme
zamanı.
YORUM 17
2015
11 Şubat
Çarşamba
Kedim duymuyor
LEYLA SOYER MENGÜÇ
İstanbul'da
yoğun kar
İ
B
arınaktan sahiplendiğim kedimin kulaklarının duymadığını
ilkten anlamamıştım. Farkına
varmadan gözler ve hareketler üzerinden iletişim kurmuşuz başlarda.
Benimle oynuyor beni takip ediyor
ve hareketlerime tepki veriyordu. Kulaklarının duymadığını sonra sonra
fark ettim, üzülmüştüm. Bir organın
eksikliğinden kaynaklı bu duygumun
yerini zamanla sağırlık üzerine düşünme aldı; sağır olması iletişimimi nasıl
etkileyecekti, daha az mı hissediyordu,
algısı düşük müydü ? Önce kedim üzerine düşündüğüm sağır olmak durumunu sonraları daha önce çok da kafa
yormadığım bir insanın duymamaması halinin nasıl olabileceği üzerine
aldı. Kulağı duymayan insanla nasıl
iletişim kurulurdu. Onların günümüzde bir işaret dili var çok rahat bu dille bir iletişim kurulabiliyorlar ama ya
duygular! Bu işaretlerle duygular aktarılabiliyor mu? Aktarılıyorsa bile ne
kadar muhatabına ulaşıyor; duymayanın sana aktarmak istedikleri ya da senin ona? İçlerinde dışarıda yarattıkları
gibi bir sessizlik mi var yoksa gürültü
mü?
Kedimin sağır olduğunun bilincine
zamanla vakıf oluyordum. Daha fazla
özen göstermem gerektiğini fark ettim,
'sağırlığını telafi etmem gerekirmiş gibi
bir duygu' onu sevdiğimi ona aktaramayacağım duygusu yaşadım. Sanki
onun içinde bir gürültü vardı da ben
onu duymuyordum. Sanki ben sağırdım o sesi işitmediğim için. Onunla
iletişim halinde iken nasılsa duymuyor diye farkına varmadan zamanla
ben de sessizleşmiştim. Ses ile söz ile
iletişim kuran biz insanlar için oldukça
kısır bir iletişimdi. Bunu farkettiğimde onunla konuşmaya başladım o beni
duymasa da konuşarak iletişim kuruyorum artık.
Onun sağır olmasının avantajları
da yok değil bir kediyi rahatsız edecek gürültüler olduğunda kaçmıyor,
ben ürküyorum ama o etkilenmiyor.
Bu avantajlar onun için aynı zamanda
büyük tehlike, sesleri duymadığı için
kendini koruyamıyor. Dışarıdan bir
sese karşı kaç ya da kal gibi bir tepki
geliştiremiyor. Sokakta kalmak ise du-
stanbul'da salı akşam saatlerinde başlayan kar yağışı
Anadolu yakasını etkisi altına
aldı. Rüzgarla beraber şiddetini
artıran kar kartpostallık görüntüler oluşturdu. Meteorolojinin
uyarılarının arından dün akşam
saatlerinde başlayan kar yağışı İstanbul›u etkisi altına aldı. Maltepe, Kartal ve Pendik›in yüksek
kesimlerinde rüzgarla beraber
etkisini artıracak.
yan kedilere göre onun için daha bir
ölüm kalım meselesi. Başka kediler
için, temas ettikleri şeyler düştüğünde
çıkan sesten korkuyorlar ve bu korku
onları tekrar aynı hareketi yapmaktan
alıkoyuyor. Tamamen cam ürünleri satan bir mağazanın vitrinin içinde bir
kedi görmüştüm bir zamanlar. O an
dükkan sahiplerinin haberinin olmadığını düşündüm merakımı alamayarak
sorduğumda uzun yıllardır kedileri olduğunu daha bir kazasına şahit olmadıklarını söylediler. Evimdeki kediler
de öyle, oyun dışındaki zamanlanlarda sessizce ve özenlice hareket ederler. Sağır kedim ise yıkım ekibi gibi
gürültülü bir şekilde dolaşıyor kendisi
duymadığı için rahatsız da olmuyor,
kırılan dökülen eşyalar ise arkasında
bıraktıkları.
Kedilerle iletişim kurmak için bir
işaret dilimiz yok insanlarda olduğu
gibi. Bunun için dokunmak, göz teması ve oyun oynamak dışında bir
seçeneğim de yok. Şimdi bilmeyenler ‘ne yani kulağı duyan kedilerle konuşulur mu? ’ diyecekler haklı
olarak. İnanmayacaksınız ama evet
gerçekten konuşuluyor; mesela isim-
lerini tanıyorlar, evde ki kedilerimden
hangisine seslenirsem o bana cevap
veriyor, kızdığımda sesimin tonundan
anlıyorlar, sevgi sözcüklerime de aynı
oranda cevap veriyorlar, bir şey istediklerinde çıkardıkları miyav sesinin
her bir tonundan onların ne istediğini
anlayabiliyorum. Sağır kedim sadece
üzüldüğünde miyavlıyor. Bunu nasıl
anladığımı soracaksınız şimdi, Ona
büroda bakıyorum, dolayısı ile onunla geçirdiğim zaman daha kısa. Büroya gittiğimde beni göremediğinde
çok yakınında olmama rağmen orada
olduğumu anlamıyor gittiğimi sandığı
için acı acı miyavlıyor. Beni görünce
miyavlamayı hemen kesiyor. Geçenlerde İstanbul dışında 1 hafta geçirdim. Bu süre içinde arkadaşım gün
aşırı büroya gelerek ona baktı. Çalışma odamı o yıkıp döktüğü için kapalı
tutardım. Arkadaşım büroya geldiği
vakitlerde onun çalışma odamın kapısının önüne gelerek acı acı miyavladığını anlattı, kapıyı açmasını istermiş
her seferinde ondan. Üzülmüştüm
beni özlemesine ama çokta sevindim
çünkü sağırlığı sevgimizin birbirine
geçmesine engel olmamıştı.
Maltepe
Belediyesi’nde
intihar
M
altepe Belediyesi’nin İdealtepe’de bulunan ek hizmet binasında geçtiğimiz pzartesi
günü intihar olayı yaşandı.
Maltepe Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü’nde sekreter olarak
çalışan Berna S., binanın 3. katındaki penceresinden atladı. Beton zemine çakılan Berna S.’ye
ilk müdahaleyi Belediye Sağlık
İşleri Müdürü Şenol Karasu yaptı. Berna S., tüm müdahalelere
rağmen olay yerinde hayatını
kaybetti.
Berna S.’nin cesedi, polisin incelemesinin ardından Kartal Dr.
Lütfü Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırıldı. Polis olayla ilgili soruşturma
başlattı.
18 HABER
2015
11 Şubat
Çarşamba
Kartal’daki dünyanın en
büyük adliyesinde skandallar
A
nadolu Adalet Sarayı inşaatında eksiklikler bulunduğu iddiasıyla 7 kişinin yargılandığı
davada bilirkişi raporu tamamlandı.
351 sayfalık raporda, yangın algılama santralinin kapatıldığı, deprem sismik halatlarının iptal edildiği yer aldı.
İşte ortaya çıkan skandallar zinciri…
İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcılığı tarafından birçok mahalde asma
tavan değişikliği yapıldığı, GSM, data
ve ilave UPS kablolarının çekildiği,
yeni mahaller oluşturulduğu, mahkeme salonlarındaki kürsü yer değişikliği
sırasında elektrik tesisatlarında ve otomasyonda değişiklikler yapıldığı tespit
edildi.
5 bin kişinin çalıştığı ve günde
binlerce vatandaşın geldiği İstanbul
Anadolu Adalet Sarayı’nda yapılan
değişikliklerin, sökülen ve tekrar yerine montajı yapılmayan yangın ihbar
detektörleri, prizler ile kontrollü kartlı
geçiş sistemlerinin iptal edildiği tespit
edildi.
Garanti süresi içerisinde binada
proje harici mimari değişiklikler, tadilat, yenileme, ilaveler ve iç dekorasyon
şeklinde değişikler yapıldığı ve bunların binaya ve sisteme zarar verdiği tespit edildi.
ğı tespit edildi.
Turnikeler bile iptal edildi
Personel güvenliği ve ziyaretçi hareketlerini takip için kurulan birden
fazla manyetik kart okuyucusunun
takılma özelliği olan turnike ve kartlı
sistemin iptal edildiği tespit edildi.
Asma tavanlarda bulunan sulu yangın springleri ve bağlantılarının proje
ve şartnamesinden farklı şekilde yapıldığı tespit edildi.
Tadilat yapılan mahallerdeki sulu
yangın sisteminde bulunan deprem
sismik halatlarının iptal edildiği, yangın senaryosunun devre dışı kaldığı
tespit edildi.
Cihazlar doğru yerde değil
Proje harici gsm vericileri
Onaylı projede bulunan alçı panellerin iptal edildiği, asma tavan yapımı
sırasında elektrik tavanlarının yukarı çekildiği, kabloların tekrar tavan
içersine konmadığı tel ile tutturulduğu, elektrik sistemlerinin söküldüğü
tespit edildi.
Proje harici GSM vericilerinin ve
kablolarının çekilmesi aşamasında alçı
panellere ve yangın algılama sistemi-
Ataşehir’de son yılların en
büyük kalpazanlık operasyonu
P
olis,
Ataşehir’deki
bir
AVM’nin otoparkına operasyon düzenledi. Operasyonda
bir otomobilin bagajında Suriyelilere
1,5 milyon dolar karşılığında satılacağı belirtilen sahte 11 milyon dolar ele
geçirildi.
Operasyonun son 5 yılın en büyük sahte dolar operasyonu olduğu
belirtildi. İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerine,
Ataşehir’de bulunan bir AVM’nin
otoparkında Suriye uyruklu kişilerle
sahte para alışverişi yapılacağı, paranın Suriye’ye götürüleceği ihbarı
geldi.
Ekipler ihbar üzerine AVM otoparkına operasyon düzenledi. Polisler, park halinde bulunan 41 HC 541
plakalı otomobilin içerisinde, H.B.A.
(36) ve O.M.(34)’nin beklediği fark
edildi. Şüpheli iki kişiyi otomobilden
indiren polis, bagajda koli içerisinde
yaptığı araştırmada sahte olduğu öğrenilen 1100 balya halinde 11 milyon
dolar ele geçirdi. Polis ekipleri olayla
nin hasar gördüğü, kullanılamadığı
tespit edildi.
Elektriksel ilaveler sonucunda, uygulama projesindeki mevcut elektriksel
kurulu güce göre seçilen transformatörlerin güç kapasitelerinin üzerine çıkarıldığı tespit edildi.
Yangın kompartımanına, hollerine
ve yangın merdiven önlerine acil durumlarda kaçışı engelleyici ve yangın
yönetmeliğine aykırı imalatlar yapıldı-
ilgili H.B.A. ve O.M.’yi gözaltına
aldı.
Şüpheliler Vatan Caddesi›nde
bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirilerek, ifadelerine başvuruldu. Şüpheliler ilk ifadelerinde,
sahte paraları 1 buçuk milyon dolar
karşılığında Suriye uyruklu bazı kişilere satacaklarını belirttiği öğrenildi.
Polis yetkilileri, operasyonun İstanbul’da son 5 yılda yapılan sahte
dolar operasyonlarının en büyüğü
olduğunu kaydedildi.
Polis yaptığı incelemede, paraların
kaliteli kağıtlara basıldığını belirledi.
Paraların hepsinde aynı seri numarasının kullanıldığı öğrenilirken, paraların nerede ve nasıl basıldığının
araştırıldığını belirtti.
Yağmurlu havalarda bina içerisine su
girdiği tespit edildi.
Bina genelinde yapılan tadilatlar
nedeniyle özellikle yangın algılama
sistemlerinin adrese dayalı sistem olduğu, sökülen cihazların doğru yere
takılıp takılmadığı tadilatlardan sonra
kontrolünün yapılmadığı vurgulandı.
Bilirkişi raporun sonunda sistemlerin tekrar devreye girmesi için yüklenici firmayla çalışma yapılması gerektiği
belirtildi.
2015
11 Şubat
Çarşamba
Türkiye’de siyaset ve
siyasetçi YORUM 19
Genel Cerrahi Uzmanı
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri
DR. SAMET MENGÜÇ
S
iyaset toplumu yönetmenin yoludur. Toplumun yönetilmesini
üstlenmiş siyasetçiler yönettiği
toplumun genel ortalama bilgi eğitim
ve entellektüel birikiminden daha fazla
donanım ve birikime sahip olması insani beklentilerdir. Siyaset bir ülke ya
da toplumdaki en alt tabakadan en üst
tabakaya tüm kademeleri, kurumları
ve kuralları içerdiği gibi siyasetçinin
de tüm katmanlar hakkında bir donanıma-birikime sahip olması gerekmez
mi?
Toplumdaki tüm insani ilişkilerin özünü oluşturan kurallar bütünü
olan ahlakın temel kavramları iyi ve
güzeldir. Ahlaklı siyaset tüm topluma iyi ve güzel olanı yaşatma çabasıdır. Bir toplumda insanlar arasında
ayırım yaparak belirli sınıf, zümre, ya
da kişilere yani yandaşlara iyilik ve
mutluluğu amaç edinmiş siyaset ve siyasetçiler o toplumda (bu gün içinde
olduğumuz gibi) gerilim ve çatışmaların kaçınılmaz koşullarını yaratırlar.
Topluma kötülük yaparlar, mutsuzluk
getirirler .
İnsanlık tarihinde siyaset ilk çağlardan itibaren toplumsal yaşamı belirleyen kurum olmuştur. Bu nedenledir ki
siyasetin felsefi analizi ve etik yine ilk
çağlardan itibaren tüm filozofların çabasına mazhar olmuş. Siyasetin felsefesi yapılagelmiştir
Siyaset felsefesi, tarihsel ve toplumsal bağlamda var olan tikel ve öznel siyaset kurumlarının felsefi analizi
olarak karşımıza çıkabilir. Siyasetin gelişimi felsefenin gelişimiyle hep iç içe
olmuştur.
Platon siyasi-politik açıdan neyin
olması gerektiğini merkeze alır ve
meşhur idealar teorisinden hareketle
devlet kurumunu ve politik gerçekliği
tanımlamaya çalışır. Amacı ideal mutluluk ve güzelliği tüm topluma yaşatmanın kurallarını koymaktır. (İdeal
devlet-siyaset-siyasetçi-mutluluk)
Modern dönem analitik düşünürler ve siyaset bilimciler var olan
siyasi gerçekliği analiz etmeyi amaçlarlar. Öznelci-Nesnelci yaklaşım anlayışları bir birinden farklı olmakla bir-
Kartal’da
sekiz
milyonluk
kuyumcu
soygunu
K
likte varılması hedeflenen yer ortaktır. dan ahlak felsefesi alanında yol almak
İyi ve mutlu bir toplum için empri- mümkün değildir. İnsani anlamda özsitler insan duyarlılığı ve algısını temel gürlük; insanın var oluşunu kavrayan
alırken, rasyonalistler insanın akılsal bir istenç olarak karşımıza çıkar. Bu
düşünme yetisini ahlaki ilke ve değer- anlamda istenç-irade sadece bilinçli
lerin özü olarak görmüştür.
ve özgür bireyin akılsal istemi olarak
Materyalizm maddi gerçekliği ahla- ortaya çıkabilir.
ki değerleri açıklamanın zemini olarak
Kavramsal Özgürlüğü, Temel İnsan
görürken, idealist filozoflar tüm
Hak ve Özgürlüklerini, modern
maddi gerçekliği aşan bazı
toplumun
vazgeçilemez
ideal ilke ve değerlere
normu olan Evrensel
Siyaset felsefesi,
dayanarak kendi ahHukuku, bireyin birey
lak felsefelerini oluşolması nedeniyle var
tarihsel ve toplumsal
turmuşlardır. Kant
oluşundan kaynaklı
bağlamda var olan
eleştirel felsefesiyle
renk, dil, din, cintikel ve öznel siyaset
insan türüne özgü
siyet farklılığını kakurumlarının
bir nesnellik ve akılbullenmemiş, felsefelsefi analizi olarak
sallık zemininde ahfeden sadece sofistik
lakı analiz etmiştir.
demagojiyi bir hüner
karşımıza çıkabilir
Pozitivizm ahlaki değerolarak nasiplenmiş sileri gözlenebilen ve ölçüleyasetçilerden oluşan siyabilen olgular zemininde açıklaset yönetimi bir topluma ya
maya ve temellendirmeye çalışırken, da ülkeye iyilik, güzellik ya da mutlupragmatizm bilgi ve ahlaki erdemin luk yaşatabilir mi?
temelini bireysel ve toplumsal yarar
Hele ki tüm bu özelliklerden yokbağlamında kavramaya çalışmıştır. sun tek adamın yönetimindeki bir
Günümüz temel kavramı bireysel ve ülkede toplumsal yaşam, insani olatoplumsal ''Özgürlük'' siyasetinde mer- bilir mi? Böylesine bir siyasete mahkezine yerleşmiştir.
kum olmanın nedeni yeteneksiz ya
Özgürlük hiç kuşkusuz felsefenin ve da art niyetli siyasetçiler mi? Yoksa
özellikle ahlak felsefesinin en önem- insanca yaşamayı amaç edinemeli kavramlarından biridir. Özgürlüğü miş bir toplum mu? Ya da her ikisi
kavramadan ya da özgürlüğe dair bir -hiçbiri mi?
perspektif ve kavrayışa sahip olamaHaa... bana göre mi?
artal yakacık’ta, duvarı
delip bir kuyumcuya giren hırsızlar 8 milyon liralık
altın çalarak kayıplara karıştı.
Olay pazartesi günü kartal yakacık meydanında faaliyet gösteren
sefa kuyumculuk’ta meydana geldi. Selim sevgi’ye ait kuyumcu
dükkanına duvarı delerek giren
hırsızlar, iş yerinde bulunan özel
asansörlü kasayı delerek içerisinde ve iş yerinde bulunan 8 milyon liralık altını alarak kayıplara
karıştı. Pazartesi sabahı iş yerine
gelen kuyumcu selim sevgi dükkânının soyulduğunu anlayınca
durumu polise bildirdi. Soyulan iş
yerine gelen polis ekipleri yaptıkları incelemede hırsızların duvarı
delerek içeri girdikleri belirlendi.
Hırsızların, kasaya ulaşmak için
tavanı deldikleri tespit edildi.
i̇Şyeri sahibi selim sevgi, işyerinin pazar günü kapalı olduğunu
ve hırsızların da bunu fırsat bildiklerini belirterek, “soyguncular
bodrumun duvarını delerek üst
kata çıkıp kasa kilitlerini ve dolap kilitlerini kırarak yaklaşık 80
kilo piyasa değeri 8 milyon olan
altını alarak kaçmış. İş yerinin
bulunduğu binanın iş merkezi olması nedeniyle ses duyulmamış. Gözetimli bir hırsızlık
olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Güvenlik kameralarını incelemeye alan polis, soyguncuların yakalanması için çalışma başlattı.
20 SPOR
TOPRAK
SAHA
Fırat Coşkun
M
erhaba futbolseverler bu
hafta Maltepespor ile başlayalım; Maltepespor fırtına
gibi esti geçti. Deplasmanda Erzincan
Refahiyeypor ile karşı karşıya gelen
Maltepe temsilcisi farklı bir skorla ligde
kendisini gösterdi. Maltepespor ligin
açılış maçında kötü sonuç alsa da son
iki haftadır aldığı skorla ligde her geçen
hafta play-off şansına emin adımlarla
ilerliyor. Maltepespor gelecek üç maçta
da galip gelirse birazcık olsa da rahatlamış olacak. Öte yandan Maltepespor
taraftarları takımına destek için gecenin
geç saatlerinde takımlarını havalimanında karşıladılar. Umarız Maltepespor
yoluna böyle devam eder.
Kartalspor play-off şansını zorlamaya devam ediyor. Bu hafta ligin
dişli ekiplerinden Yeni Malatyaspor
karşısında galip gelmişti. Sahada rakip
takıma korku dolu anlar yaşatan bordo-beyazlı ekip etkili futboluyla kendini gösterdi. Tekrar tekrar belirtmeye
devam ediyorum; bundan iki ay önce
Kartalspor’un küme düşme haberine
şaşırmıştık, ama gördük ki takım ve taraftar bir olurca ortaya böyle bir tablo
çıkıyor.
Gelelim Pendikspor’a; Deplasmanda Keçiörengücü'yle karşı karşıya
gelen Pendik temsilcisi beraberliğe takıldı. Pendikspor kötüye gidiyor diyebiliriz; Çünkü ligde geriye doğru giden
bir takım görüyoruz. Kırmızı-beyazlılar her geçen hafta fırsat tepmeye devam ediyor.
Ümraniyespor şampiyonluk yolunda. Bu hafta Karadeniz fırtınasında alabora olacaktı; 1461 Trabzon'a
konuk olan Ümraniye temsilcisi zorlu
mücadelede gol şansını kaybetti. Ligde
her geçen hafta liderliği kimseye kaptırmayan bir takım görüyoruz.
Geldik A. Üsküdarspor’a; Bu hafta
Ayvalıkgücü ile karşılaşan temsilcimiz
berabere kaldı. Yeşil-beyazlı ekip lider
Sakaryaspor ile arayı açmaya devam
ediyor. Bu hafta bir puana razı olan
temsilcimizin gelecek hafta fırsatı tepmemesi lazım. Çünkü gelecek hafta
kendi sahasında Kayseri Şekerspor
ile karşı karşıya gelecek olan temsilcimizin kesinlikle bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerekiyor. Haftaya görüşmek
üzere
2015
11 Şubat
Çarşamba
Maltepespor beşledi
5-0
T
ürkiye 3.Lig 2.Grup 20. hafta
karşılaşmasında E. Refahiyespor
ile Maltepespor Erzincan 13 Şubat
Stadı’nda bir araya geldi. Maltepespor
baştan sona üstün götürdüğü karşılaşmayı 11. ve 23. dakikalarda
Ahmet, 37. dakikada Mustafa,
52. dakikada Çağlar ve 86. dakikada Yalçın’ın golleriyle 5-0
kazandı ve üç puanı hanesine
yazdırdı.
E. Refahiyespor: 0 - Maltepespor: 5
Stat: 13 Subat
Hakem: Enez Kaplan, Suat Fidan,
Gencehan Şahnar, Halit Özel
Maltepespor: Barış, Mustafa, Serhat, Furkan, Ertuğrul, Fuat, Ahmet
(Dk.66 Gani), Caner (Dk.78 Yalçın),
Savaş (Dk.90 Emrah), Abuzer, Çağlar
E. Refahiyespor: Mehmet, Ferit,
Tuna, Kıvanç (Dk.65 Cihad), Hüseyin, Hasan, Sezer, Taylan (Dk.34 Enver), Kadir, Yavuz, Ali (Dk.46 Tuğrul)
Goller: Dk.11 ve Dk.23 Ahmet,
Dk.37 Mustafa, Dk.52 Çağlar, Dk.86
Yalçın (Maltepespor)
Sarı Kartlar: Dk.10 Ali, Dk.35
Sezer, Dk.47 Ferit, Dk.53 Mehmet
(E. Refahiyespor) - Dk.84 Ertuğrul
(Maltepespor)
A. Üsküdar berabere kaldı
T
ürkiye 3. Lig 3. Grup’ta
A.Üsküdar deplasmanda
karşı karşıya geldiği Ayvalıkgücü Bld. ile 1-1 berabere kalarak zirve mücadelesinde ağır
yara aldı. 79. dakikada Çağatay’ın kırmızı kart görmesiyle
10 kişi kalan A.Üsküdar’a, bir
puanı getiren golü 81. dakikada Fatih kaydetti. Üsküdar
ekibi bu sonuçla puan
tablosunda bir basamak geriye düşerek
34 puanla 3. sırada
yer aldı. A.Üsküdar
gelecek hafta kendi
sahasında Kayseri
Şekerspor’u ağırlayacak.
Ayvalıkgücü Bld.: 1 A.Üsküdar: 1
Stat: Hüsnü Uğural
Hakem: Murat Erdoğan,
Özkan Karapınar, Abdulkadir Döner, Cevher Ahen
Ayvalıkgücü Bld.: Emrul-
1-1
lah, Bahadır,
Enes, Vijdan,
Kerim, Kartal, Selçuk
(Dk.58
Murat), Kerim,
Lütfü, Nazım, İbrahim
(Dk.76 Emirhan)
A. Üsküdar: Eren, Samet,
Çağatay, Ömer,
Yunus, Cenk,
Kayhan (Dk.46
Can), Doğan
Şavkın, (Dk.62
Erim), Fatih,
Emre
Goller: Dk.12
İbrahim (Ayvalıkgücü Bld.) - Dk.81
Fatih (A.Üsküdar)
Sarı Kartlar: Dk.18 Vijdan,
Dk.29 Enes, Dk.41 Kerim,
Dk.68 Nazım (Ayvalıkgücü
Bld.) - Dk.11 Ömer, Dk.73
Çağatay (A. Üsküdar)
Kırmızı Kart: Dk.79 Çağatay (A.Üsküdar)
SPOR 21
2015
11 Şubat
Çarşamba
Kartalspor hedefe kilitlendi
1-0
T
ürkiye 2. Lig Beyaz Grup’ta
play-off
mücadelesi veren
Kartalspor, kendi sahasında ağırladığı ligin güçlü ekiplerinden Y .
Malatyaspor’u 33. dakikada
Uğur’un jeneriklik golüyle
1-0 devirerek play-off yolunda dev bir adım attı. Sert geçen mücadelede Y.Malatyaspor’dan Mehmet 36.
dakikada kırmızı kart görerek takımını 10 kişi bıraktı.
Kartalspor: 1 - Y.Malatyaspor: 0
Stat: Kartal
Hakemler: Emre Altun, Mert
Türk, Vural Gül
Kartalspor: Yavuz, Anıl, Zafer,
Emrah, Enes (Dk.87 Mehmet),
Savaş (Dk.78 Ömer), Emir, Uğur,
Savaş (Dk.62 Kadir), Azad,
Y.Malatyaspor: Vedat, Koray,
Ramazan (Dk.81 Hüseyin), Caner
(Dk.57 Uğur), Serkan (Dk.45 Onur),
Mehmet, Sadık, Vedat, Emre, Aydın, Samed
Gol: Dk.33 Uğur (Kartalspor)
Kırmızı kart: Dk.36 Mehmet
(Y.Malatyaspor)
Sarı kartlar: Dk.24 Oğuz, Dk.38
Savaş, Dk.59 Emrah, Dk.87 Enes,
Dk.89 Ömer (Kartalspor) - Dk.37
Vedat, Dk.58 Emre, Dk.90 Koray
(Y.Malatyaspor)
Ümraniyespor’dan bir puan
T
ürkiye 2. Lig Beyaz
Grup’ta ligde liderliğini sürdüren Ümraniyespor deplasmanda
1461 Trabzon ile karşı
karşıya geldi. Zorlu geçen
mücadelede gol sesi çıkmayınca Ümraniye ekibi
bir puana razı oldu. Ümraniyespor gelecek haftayı bay
(karşılaşma yapmadan) geçecek.
0-0
1461 Trabzon: 0 - Ümraniyespor: 0
Stat: Ahmet Suat Özyazıcı
Hakemler: Ümit Öztürk, Erdem Gökalp, Osman Gökhan Bilir
1461 Trabzon: Kubilay, Oktay, Oğulcan, Aytaç, Emrullah, Abdülkadir (Dk.71
Emre), Savaş, Okan, Hamza, Hasan
(Dk.86 Emre), Yaser
Ümraniyespor: Burak, Mustafa, Bulut,
Bahadır (Dk.88 İbrahim), Ömer, Erol,
Rahman, Mücahit, Ufuk (Dk.58 Mehmet), Özer (Dk.80 Tarık), Yasin
Gol: Yok
Sarı kartlar: Dk.90 Emrullah (1461
Trabzon) - Dk.26 Rahman, Dk.51 Erol,
Dk.68 Bulut (Ümraniyespor)
Pendikspor fırsat tepti3
-3
T
ürkiye
2. Lig Beyaz
Grup’ta
şampiyonluk
mücadelesi veren Pendikspor
deplasmanda karşı karşıya geldiği Keçiörengücü ile gol düellosuna sahne olan maçta 3-3
berabere kalarak zirve takinibi
sürdürdü.Pendik temsilcisinin
golleri 21. dakikada Tevfik Işık,
45. ve 68. dakikalarda İlhan
Şahin’den geldi. Pendikspor bu
sonuçla zirvedeki takımların
puan kaybettiği hafta
fırsat tepmiş oldu.
Keçiörengücü: 3 Pendikspor: 3
Stat: Aktepe
Hakemler: Ercan
Hellaç, Mehmet Şengül, Cemal Alpay
Keçiörengücü: Ulaş, Mustafa, Hüseyin,
Sinan, Efe , Ceyhun, Özkan,
Mehmet, Arif (Dk.46 Doğan),
Engin (Dk.70 Tarık), Mustafa
(Dk.46 Emir)
Pendikspor: Yakup, Hakan, Fahri,
Hayrullah, Umut, Ali (Dk.65
Hasan), Tevfik (Dk.88 Emre),
İlhan, Doğan, Uğur (Dk.80
Ömer), Berat
Goller: Dk.21 Tevfik, Dk.45
ve Dk.68 İlhan (Pendikspor) Dk.19 ve Dk.48 Özkan, Dk.51
Doğan (Keçiörengücü)
Sarı kartlar: Dk.38 Mustafa,
Dk.60 Hüseyin, Dk.69 Efe,
Dk.90 Emir (Keçiörengücü) Dk.51 Hayrullah (Pendikspor)
22 YORUM
2015
11 Şubat
Çarşamba
Vitamin
MUSTAFA İŞİTMEZ
Ş
u an bir ölüyüm. Ölümlü falan değilim. Aklınıza başka bir şey gelsin
istemem ama az sonra beni taşıyan
aracın motoru duracak, muhtemeldir
ki ağıtlar artacak ve beni toprağa bırakacaklar. Ölmeden birkaç gün önce
dizimin ağrıdığını fark ettim. Artık ağrımıyor. Sanırım hasta, çok hasta olan insanlar için dedikleri “Öldü de kurtuldu”
lafının doğruluğuna hayran bir şekilde
beşe on tahta parçalarının altına doğru
gidiyorum. Hep söylerdim, haklı bir nefretin iyi yanı yoktur. Sadece birkaç dakikalığına ruhsal mastürbasyon yaşatır,
sonrasında dert, gam ve keder bırakır.
Ama bu sefer farklı, kendimi bildim bileli çevremdeki bazı kişiler için bu cümle
kullanıldı ve şu an haklılığına duyduğum
saygıyı anlatamam. Muhteşem bir his…
Benim için hayat 2002 yılında geçirdiğim bir kazadan sonra başladı.
O güne, hatta o yıla kadar apolitik
bir gençtim. Hoşlandığı kızlarla konuşmak yerine onları düşünüp mastürbasyon yapan, sivilcesi sıkıldığında çevresinde iki tane daha beliren,
rüştünü ispatlamadan hemen önce
geneleve, kahvehaneye ve birahanelere usulsüzce girmenin yollarını arayan serseriden az efendiden az buçuk
fazla bir gençtim. Fizyolojik yapım
günden güne değişmeye başladıktan
hemen sonra iyice iyimser biri oldum.
Hep böyledir. Kendine güvenen güzel
insanların hayata karşı pek iyimser
olmadıklarını görürsünüz. Ancak benim gibiler için durum biraz farklıdır.
Bizim kötümser olmak için fikir veya
kuramlara dalmamız sakıncalıdır, çünkü biz, her daim bir yanı eksik olanlar,
aynalar sayesinde dersimizi almışızdır.
Biz iyi olmak zorundaydık. Tanrıya,
dine inanmamız, insanları sevmemiz
ve yediğimiz her lokmaya şükretmemiz gerektiği hatırlatılmıştır, yaşadığımız ketum olaylar nedeniyle. Koltuk
değneklerime bu vesileyle yakınlaşma
ihtiyacı duydum. Bazen gözyaşlarıma,
bazen heyecanlanmama ve bazen de
sessiz sessiz küfürlerime tanık oldular.
Annemden, babamdan ve hatta pos
bıyıklı solcu ağabeylerimden bile bana
daha yakındılar. 1 Mayıs 2007, gözal-
tına alındığım ilk gün, polislerin beni
otobüse yaka paça atmaları için çok
uğraştım. Arkadaşlarımı tekme tokat
otobüslere bindirirken çaresiz kalamazdım, ancak onlar, sedir ağacının
gövdesinden yapılmış iki sopanın bendeki varlığına üzülerek her zaman beni
es geçtiler. Sonra gittim bir amirle konuştum, rica ettim. Uzaklaş buradan
dedi. Yapamazdım. Ben de onlardan
biriydim. Dışlanmak, zaten hayatın
her alanında dışlanmıştım. Otobüse
binerken indirimli kartı basmaktan,
gezmeden dönen teyzelerin ve akranım olan çiftlerden erkeğin bana göz
kırpıp hafif gülümsemesiyle toplu taşıma araçlarında yer vermesi gibi her
yerde dışlanmıştım. Burada da aynısı
olsun istemiyordum. O otobüse bindim. Ne yaptım ne ettim bindim.
Devam eden aylarda da benzer
münasebetlerim olmuştu, devletin alt
tabakasıyla. Nitekim Mart ayının sonunda, bir bayram günü bizi tekrar
içeri aldılar. Bu kez değneklerime bakmadan aldılar. Allahsızlar öyle bir aldılar ki beni bile değneklerim olmadan
yaşayabileceğime inandım. Çünkü 45
gün boyunca onlardan uzak kaldım.
Ağlayan, mide kanaması geçiren, aramızdan bazılarının muhbir olduğunu
öğrendiğimiz bir 45 gün geçirdim.
Gözleri bağlandığında ne olacağını
kestiremeyen, tek çıkış yolunun ölüm
olduğunu düşünen insanlarla birlikte…
Yolculuğun sonuna gelirken aklıma
annem ve babam geliyor. Sizlere kısaca onlardan da bahsetmek isterim.
Daddy-Peaches Browning çifti gibiydiler. (Kadın 16-Erkek 51 yaşında 1930
yılında Amerika’da evlendiler) Annem
14 yaşındayken babamla evlendirmişler, tahmin edebileceğiniz gibi görücü
usulüyle. Bolşevikçi dediği her an gözümün önüne geliyor. Toplu yanaklarının altında gülünce nohut tanesi kadar ortaya çıkan gamzeleri ve kısılan
gözleriyle yine bana seslenir mi diye
düşünüyorum. Hayatı boyunca tüccarlık yapmış. Karataş’ta bir dükkanımız
vardı. Batar katında halı tamircisi Tayfun Usta'nın biricik ahbabıydı. Tayfun
usta arkadaşlıklarının ilerlemesiyle son
iki yıl babama kira ödememişti. Ancak
babam onu öylesine dostu olarak görmüştü ki, son on yıldır Tayfun’un verdiği sözü ara sıra hatırlatıp, “Borcunu
ödemeye gelecek, benim dost dediğim
adam bana kazık atmaz” diye diye
her sabah yedi buçukta dükkanı açtı.
On yıldır ne Tayfun geldi, ne de başka biri. Sanki hayatının son on yılını
tamamen buna, olması muhtemellikten imkansızlığa dönüşen bu hadiseye
adamıştı. Tüccarlık umrunda değildi,
yurt dışından getirttiği kaçak çay ve
tütün satışları da zaten pek iyi değildi.
Gizli kapaklı el altından nereye kadar
gider. Devlet baba izin verir mi koca
şehrin ortasında böyle işlere. Ama yok,
o Tayfun’u bekliyordu. Tüm derdi
buydu. Gelecek ve borcunu ödeyecek.
Babamın bu denli tutkulu hayatına,
annemin de küçük yaşta aile denilen,
hayatın en işlevsiz ve ölçüsüz mercisine adım attığı için üzülüyorum…
Şu an bir güvercin olarak koltuk
değneklerim olmadan karşımdaki Yunan adalarına bakıyorum. Sigara da
içmiyorum. Sağımda ve solumda insanlar var. Her sabah önce evimize,
sonra babamın işyerine bakıyorum.
Belki Tayfun gelir diye… Ben de iyiden iyiye kıllandım bu durumu. Arada
bir toplantı yaptığımız salona ve pos
bıyıklı ağabeylerin ne yaptıklarına da
göz atıyorum. Bir de çocukken aşık
olduğum Seher’e. Som altının iki ton
açığına saçlarını boyatmış. Öyle güzel
olmuş ki, dilime gelmez güzelliği, lal
olurum.
Boş vaktim çok oluyor diye akşama
kadar aylak aylak geziyorum. Kuşlar
familyasında sınıf olmadığı için örgütlenecek bir durum da söz konusu
değil. Irk, dil, din olayı da yok. Kim
neye isterse ona inanıp, onunla yaşıyor.
Herkes istediğini yiyip içiyor…
Demem o ki;
Ölmek güzel şey be ağabey…
SON
Şubat 2015
11Halkın
Çarşamba
Nabzı gazetesi ve Bitlis Belediyesi işbirliği ile Bitlis'te
WIllIam Saroyan Küt üphanesi
açılıyor!
Büyük bir yazarın ve
bu toprakların Ermeni
halkının emeğine ve
anısına saygıyla...
Kitap bağışlarınızı bekliyoruz:
Bitlis Belediyesi
Saroyan Kütüphanesi
Bitlis / Türkiye

Benzer belgeler